Ol 4 3489 SİCİL NO.LU ÜY EMİZ PROF. DR. AHMET İNAM'LA Y APILAN SÖY LEŞİ... "Dünyayı değiştirmeye ça lışan gençlerin arasında, bu işin nasıl zor, nasıl acılı Olduğunu gördüm. İnsanı gördüm. Türkiye'min in sanını. Ölümü. Aşkı. Tür küyü. Hapisi. Matematiği. Elektriği. Çarpıldım." Söyleşen: Arif KÜNAR m öncelikle dilerseniz, kı saca özgeçmişinizden söz edelim biraz... D Kırkyediliyim. Sandıklı'n. Af yon'un bir ilçesi. Çocukluğum İstanbul ve Sandıklı arasında geçti. Düşlerle dolu bir çocukluktu. Acılı ve güzeldi. Hayatın hâlâ yıkamadığı düşlerimi küçük bir Anadolu kenti nin kuytusunda büyüttüm. Sev meyi, şiir yazmayı bugün birinci ordu karargahı olan Selimiye kış lasının, duvarlarında geçmişin nice çığlığının yankılandığı koridorlarında öğrendim. Yalnızdım. Yalnızlığım dan çok şey öğrendim. İç dünyamı genişletmeyi, dünyaya yüreğimle ama sessiz kafa tutmayı öğren dim. Boyun bükerken bile, diri kal mayı, onurlu kalmayı. 1965'de O.D.T.Ü.'ye girdim. Olağanüstü bir ortamdı benim için. 1971'de elektrik mühendisi oldum. İstanbul'a dönüp, edebiyat fakültesinde, bir Alman filozofunun mantık anlayışı üzerine tez yazarak felsefe doktoru oldum (1980). Sonra yine O.D.T.Ü. O za mandan beri felsefe muallimliğim sürüyor. Hâ, daha önce, 19721980 arası dersanelerde matematik ve fi zik dersleri okuttum. Gözümü açıp baktım ki beni Prof. yapmışlar, işte böyle... 554 m Hocam, şu an Elektrik Mühendisliği yapmadığınıza göreı neden elektrik okudu nuz? D Akıllı ve kurnaz olayım diye elektrik okudum. Biraz ailemin etki siyle. Para kazanayım diye. Ama, ömrünüm hiç bir döneminde para sıkıntısından kurtulamadım. O.D.T.Ü."deki eğitim müthişti. Gereğinden çok teorikti, iyi ki öyleydi. Beynimi hızara soktum. Keskin düşünülebileceğini öğren dim. Hayatı öğrendim, insanları. O dönem, okul bir anlamıyla hayat o kuluydu. Dünyayı değiştirmeye çalışan gençlerin arasında, bu işin nasıl zor, nasıl acılı olduğunu gördüm, insanı gördüm. Türkiye' min insanını. Ölümü. Aşkı. Türküyü. Hapisi. Matematiği. Elektriği. Çar pıldım. İyi bir öğrenci olmadım. Ama iyi bir öğrenciden çok daha fazla şey öğrendim, galiba. Edebiyat, fel sefe, sosyoloji, tarih, antropoloji, mantık, öğrendim, elektriği öğrenir ken. İnsanı öğrenmeye çalıştım. Dünyayı. m Üniversitedeki öğrencilik yıllarınızdan (6811 kuşaktan sınız) söz edelim dilerseniz. Bulunduğunuz konumdan ge ELEKTRİK MÜHENDİSLİĞİ 366/367 rlye dönüp (nostaljiye itira zım yok) bugünle birlikte, bugüne İlişkin genel bir kısa değerlendirme yapabilir mi sin İz? özellikle günümüz öğrenclgençllğe bakışınız nasıl? D Hep söylerim, sabah uyanı yorduk, hâlâ devrim olmamış Allah Allah deyip şaşıyorduk. Geceleri ateşler yakılıyor, silah talimleri ya pılıyordu. Müthiş bir ortamdı. Öğ renci hareketlerinin uzağında, bir başına bir adam olan ben bile, elime silah alıp, bidonlara ateş ettiğimi hatırlıyorum. Ya da pantolonuma ta bancayı sokarak diskoteğe git tiğimi. Bizim kuşak yazılmadı daha. Yazılmalıdır. Türkiye'nin yaşadığı dönüşümlerin büyüğünü, günahı ve sevabıyla yaşadık biz. Yanlışlar çoktu, öğretici yanlışlardı. Cesur bir yaşayıştı. Gençlik dinamizmini zaman zaman yitirir gibi olduysada, bugün genç arkadaşlar, düşünme ye çalışıyorlar. Kül yutmuyorlar. Umutluyum. Tehlikeler şunlar: a Acelecilik, duygusallık. Anlamsız çekişmeler. bDüşünürken ana kaynaklara değil de, üstünkörü çevirilere, moda gö rüşlere kapılma. cDüşünmek ve değiştirmek çok zor. İş bölümü ve ekip çalışması gerektiriyor. Düşünme ile yaşama dengesini korumamak beceriksiz liği a Felsefe ve edebiyata İlgi niz sanırım üniversite yılla rında başladı. Peki, neden Felsefe? Elektrik ve Felse fenin çakıştığı ortak bir pay da var mı? O Önce Edebiyat. Yazmak beni ölümden kurtardı. Çıldırmaktan. Dünyayı yazıyla gördüm çoğu za man. Kelimeleri bir ağacı, bir çiçeği, güzel bir insanı tanır gibi tanıdım. Dünyadaki haksızlığı, yalanı, ce hennemi, kelimelerle ürpererek an lattım. Mühendisliği de. Kelime mühendisi olmadım ama. Felsefe yazılı dünya üstünde düşünmekle başladı. Lise yıllarında . Mühendis lik eğitimi felsefeye karşı değil. Yalnız, eğiticilerin çoğu bunun farkında değildi. O nedenle ben öğrenciliğimde çok acı çektim. Bana mühendislik bilgisi diye an latılanın arkasındaki felsefeyi yok ladım hep. Bu, uzun, çok uzun yıllar sürdü. Yalnız kaldım. Benim duru mum, özel. Hocalarım haklıydı, bel ki. Ama, belki de Türkiye'de ilk kez bizim kuşak, bir hocaya, dersde "Hoca, bu ders bizim ne işimize ya rayacak? Amerika'dan alıp geliyor sunuz, anlattıklarınız Türkiye'de ne işe yarayacak?" sorusunu sorabil di. İtiraf edeyim ki, hocalar bu tip sorulara karşı hazırlıksızdılar. Belki sonraları oturup düşünmüşlerdir. Mühendisliğin insanla, toplumla, dünyayla olan ilgisini kurcalamaya başladığınızda, felsefe, önce bir dünya görüşü, sonra o dünya görüşünün sorgulanması olarak işe giriyor. Türk kültürüne, Türk toplu muna uygun, onun sorunlarıyla ilgili mühendislik eğitimi ve uygulama ları, dayandığınız temel ilkelerin, dünya görüşünün düşünme biçimini sorgulamayı şart koşuyor. Bir tek noloji felsefesi mühendislik öğrencisine, mühendise, uyanık, yaratıcı sorgulayıcı mühendise tabiî, gereklidir. Kusura bakma huyum kurusun, felsefeyi övdüm yine. Benim ki bir çeşit filozofizm mi nedir? m Dünya'da felsefenin bu günkü durumu nedir? Sizce Felsefe gerçekten öldü mü? Felsefe karın doyurmadığına göre, bu konuda fazla "fel sefe" yapmaya gerek yok mu yoksa, ne düşünürsünüz? D Felsefeler ölmez. Doğrusu ölür, ölür dirilir. Kılık değiştirir, bilim olur, sanat olur, din olur, yine yaşar. Dünyada felsefe, hızla meslek ha line gelmekte. Bunun kurbanların dan biri de benim. Felsefe karın doyurmaz belki, ama karnınız doy duğunda, beyninizin açlığını gider mede gereklidir. Biz, okur yazar takımı, farkına vararak ya da var mayarak felsefe yapıyoruz hep. insanlar, dünya, toplum hakkındaki sorulara, felsefesiz temel bazı inançlara dayanmadan, sorgulama dan, sorgulamanızı sorgulamadan yaklaşmazsınız. Belki bir dünya savaşında, yeryüzündeki tüm tek nik araçlar ve bilgiler yitip gidecek. Geriye düşünebilen insan kalırsa eğer, "neden böyle yaptık?" diye soracak? Felsefeyle başlanacak. Değişik kılıklarda felsefeyle. ELEKTRİKMÜHENDİSLİĞİ 366(367 m Hocam, oldukça kişisel bir saptama yapsam, bilmi yorum katılır mısınız? Göz lemllyeblldlğlm kadarıyla; elektrik mühendisliği öğren cilerinin ve öğretim görevli lerinin sosyal ve toplumsal (sanattan, politikaya geniş bir perspektife uzanan) olaylara duyarhlığıkatılımı, hlssedlleblllr bir farkla diğer sosyal bölümlerden daha fazla. BU konuda neler dü şünüyorsunuz? D Galiba haklısın. Elektrik mü hendisliği teorik yükü çok bir alan. Fiziğe, matematiğe yakın. Soyut düşünme eğilimini arttırıyor bu da, ilişkiler kurmayı değişik alanlar arasında. Elektronikle uğraşan bir arkadaş, matematik, fizik, kimya alanlarıyla ilgileniyor. Bir "design" peşindeyse, oluşturacağı aygıtın hangi İnsan, hangi toplum için oldu ğunu gözönüne almak durumunda. Bilgisayar ve tıpla ilgili mühendislik çalışmaları, bir yığın insana ilişkin, sorunları gündeme getiriyor. Demek ki bizim alanımız, elektrik mühen disliği, konusu gereği ufku çok geniş olan. Türkiye'de bu alanla uğ raşan arkadaşlar, en başarılı öğren ciler arasından seçiliyor. Öğrenci kafa yapısı olarak, yeterli, duyarlı ve sorumlu oluyor. Bir de, elektrik mühendisliğinin geçmişi çok ilginç. Bölüme gelen öğrenci bir anlamda bu geçmişi devralıyor, aynı meslek ten yetişmiş renkli insanları görüyor önünde. m Başta EMO Derglsl'nde olmak üzere çeşitli dergi lerde, mühendislik İdeoloji sine ve blllmadamı kimliğine İlişkin çok İlginç ve oldukça önemli ipuçları veren yazıla rınız çıktı. Sizce, sahiden kimdir mühendis ve blllma damı; ne düşünür, nasıl dü şünür, kimden yana ve nasıl tavır alır? D Teknik ve bilim evrenseldir de nir. Bu sava dikkat etmeli. Kendi toplumumuzun sorunlarından çıkan bilim ve teknolojiyi yaratmak zorun dayız. Yerel olarak evrensel ol malıyız, diyorum. Gavurun önümü ze sunduğu problemleri, irdeleme 555 den, kendi problemimiz gibi görme meliyiz. Bugün teknoloji ve bilim, büyük siyasal, ekonomik güç odak larınca (örneğin silah yapımcıları) belirleniyor, çoğunluk. Biz üçüncü dünya vatandaşı olarak, uyanık, çok uyanık olmalıyız. Dünyada mü hendislik bilgisi, uygulamaları ola rak yapılıp edilenleri özümseyerek, kendimize özgü sorunlara kendi b a ş ı m ı z a , bağımsız bir kafa y a p ı s ı y l a uygulayabilmemiz,. Yoksa, piyon oluruz. Birer robot. Bilim ve teknoloji kültürümüze, ya şama biçimimize, dünya görüşü müze sindirilip, yorumlanamazsa, bilim ve teknolojinin kölesi oluruz. "En Hakiki Mürşit" diyor, Atatürk. Ama hangi bilimdir o, en hakiki mür şit olan? Tazminattan bu yana aydı nımızın sorunu bu. Bilim dışarıdan, kültür bizden denmiş. Gülünç. Bili mi dışımızda, uzağımızda düşün mek tehlikeli. Bilimle toplum, bilimle kültür, bilimle insanımız bütünleş meli. Bizler teknoloji ve bilim ürete miyoruz yeterince. Onu hep dışarı larda arıyoruz. Mühendis, evrensel mühendislik bilgilerini kendi toplu munun sorunlarına yaratıcı biçim de uygulamayı öğrenmelidir. Yazık ki bunu henüz başaramıyoruz. m izninizle merak ettiğim bir konuyu daha sormak İsti yorum bu arada. Felsefi açı dan blllmselTeknoloJlk dev rimlerin günümüzdeki İvme si, İşlevi ve toplumsal etki leri nedir sizce? Bunu şundan soruyorum; dünya mızın gidişatına blllmsel TeknoloJlk devrimlerin doğ rudan yön verdiğine İlişkin göstergelerin ve söylemlerin giderek ağırlık kazandığını gözlüyorum son yıllarda... O ideolojisiz bilim yok. O nedenle uyanık olmalı. O nedenle toplumu muzu, insanımızı, tarihimizi tanı malı. Sırf dil bir milliyetçilik değil bu söylediklerim. Bir toplumsal kişilik, kimlik, onur söz konusu, mühendis arkadaşların o nedenle kültür, top lum, politika konularında duyarlı ol maları, düşünmeleri, üretmeleri, yazmaları gerekiyor. Türk insanına, Türk toplumuna yakışan mühendis lik uygulamaları nasıl olmalı? Bu da nasıl bir Türkiye? Sorusunu 556 gündeme getiriyor. Düşe gerek var dır. Engin düş gücüne. Oysa, tem bel bir baramsarlık, adam sendeci lik egemen, mühendis arkadaşlar arasında. Silkinmek gerek. Çok geç olmadan... limde genel geçer yöntemlerin ol madığını savunan bir kitap. Çok önemli bir kitap bence. Diğeri Niet zehe'den " İ yinin ve Kötünün öt e s i nde " . Önemli sezgilerin ve eleştirilerin olduğu bir yapıt. Kendi yazılarımı yayınlayamıyorum. Eleş tirilerim var, 19671975 yılları ara sında yazdığım. Bence, Türk ede biyat eleştirisinde yeri olan bir çalışma. Bir romanım var, bir kadın cağızı anlattığım. Kimse basmadı şimdiye dek. Param olursa, belki kendim yayınlarım. Uzak bir ihtimal. Param yok, olacağı da yok. Çünkü, Denemelerim birkaç kitap tutar. Şimdilik yayınlamayı düşünmüyo rum. Romanlarım var gündemde. Anlatmayı düşündüğüm, başımı döndüren insanlar var. Bir yığın yazı çizi duruyor dosyalarda. Çeviri işini de sürdüreceğim. Niet zehe'den, " Ahlakın Soy k ût ü ğü"nü çevirmeye başlıyorum, Al manca'dan. Denemelerim de sürü yor. Belki hiç birini kitaplaştırama dan ölüp gideceğim. "Türkiye'nin yazgısı büyük ölçüde mühendislerin elinde. Bizim kuşak, gide rek yöneticilik görevlerini üstleniyor. Çektikleri acı lardan ne öğrendiler me rak ediyorum. Yeterince öğrenmediler gibi geliyor bana. Kendilerini amansız bir makinanın çarklarına kaptırmış, konforun tuza ğına düşmüş olabilirler. Bu sözlerim onlara yö neltilmiş bir çığlıktır. Du yarlar mı beni acaba? Önemserler mi? Yoksa m Son olarak söyleyecekle riniz var mı? onları da yitirdik mi? Hâlâ kalıplarla, reçeteler mi dü O Nedense kendimi hep önemli işler yapacak biri gibi yaşadım. Bir şünüyorlar? Kaygıları sü yanılsama olabilir bu. Hep söyle rüyor mu? Dünyayı kurta yecek sözüm oldu. Kendimi bir şey ramayacaklarını anladılar sandım. Sanmaktayım. Ama entel değilim. Onlar arasında olmadım. da, kendilerini mi kurtar Olmamaya çalıştım. Bir başına bir maya çalışıyorlar?" insan olarak kaldım. Bu da okurla iletişimimi bir ölçüde zorlaştırdı. Okulu bırakın, öğrencilerim bile, ka m Bilebildiğim kadarıyla 22 fası karışık, kasıntı bir hoca diye bi yıldır durmaksızın, belli baş liyorlar beni belki. Öyle değilim di lı yazın ve felsefe dergile yorum. Doğrusu kimim ben, bilmi rinde; eleştirilerinizi, şiirle yorum. Hâlâ doğmadığımı düşü rinizi, metin ve denemeleri nüyorum. Bir gün içimdekileri söyle nizi yayımladınız. Edebiyat yeceğim diye düşünüyorum. Beni, dünyamızda (bilenler bilir) anlamalarını istediğim şekilde, an özgün bir yeriniz var. Yazın lamaları şart değil. Belki, zaten her dünyasında, ender "kitap kesin bildiği beylik laflar eden bir sız" yazın erisiniz. Enis BA kültür adamı olarak tanıyacaklar. TUR'a göre de "Edebiyatımızın Varsın olsun. Buna üzülmem, Türki haşan çocuğusunuz". Bugünler ye'nin görüşü, sözü, açısı olan in de nihayet "kltaplanıyorsu sanlara gereksinimi vardır. Ço k nuz" sanıyorum, hem de bir değişik Türkiye görüşlerine ge kaç kanalda birden. Yayım rek vardır. Ben de bu yelpazede ye lanacak kitaplarınızdan ve rimi alırım, belki. Sözümde iş yok son çalışmalarınızdan söz sa, yok olurum. Hazırım buna. edelim biraz da. Şimdilik edebiyat ve felsefede yaz mayı sürdürüyorum. Teknoloji üstü D iki çevirim yayınlanacak bu ne düşünmeye çalışıyorum. Kültür arada. Biri "Yönteme Hayır". Bi ELEKTRİK MÜHENDİSLİĞİ 366/367 üstüne. Din üstüne. En çok ünlü ol maktan, ödül falan almaktan kor kuyorum. Türkiye'nin yazgısı büyük ölçüde mühendislerin elinde. Bizim kuşak, giderek yöneticilik görev lerini üstleniyor. Çektikleri acılar dan ne öğrendiler merak ediyorum. Yeterince öğrenmediler gibi geliyor bana. Kendilerini amansız bir maki nanın çarklarına kaptırmış, konfo run tuzağına düşmüş olabilirler. Bu sözlerim ontara yöneltilmiş bir çığ lıktır. Duyarlar mı beni acaba? önemserler mi? Yoksa onları da yi tirdik mi? Hâlâ kalıplarla, reçeteler mi düşünüyorlar? Kaygıları sürüyor mu? Dünyayı kurtaramayacaklarını anladılar da, kendilerini mi kurtar maya çalışıyorlar? Mühendis arkadaşlar arasında fel sefe ilgisinin arttığını görüyorum, yetenekli arkadaşlar felsefe oku maya geliyorlar. Bir gün, bizim yaşayışımızdan, bizim kültürümüz den kaynaklanmış teknoloji fel sefeleri yapılacaktır. İnanıyorum, inanmak istiyorum. Bu kadar vaaz yeter. Düşünmek isteyen mühendis arkadaşların yanında olduğumu söyleyip, susayım... * Teşekkür ediyorum ho cam. Ağzınıza sağlık... • GIBB'İN GÜVENİLMEZLİK ÜZERİNE YASALARI: 1Bilgisayarlar güvenilmezdir, fakat insanlar daha güvenilmezdir. 2tnsan güvenilirliğine dayanan bir sistem güvenilmezdir. MR. COOPER YASASI: Bir teknik yazıda anlayamadığınız bir sözcük varsa onu yok sayın, yazı bu haliyle daha mükemmel bir anlam taşıyacaktır. CAHN AKSİYOMU: Her şeyi denedikten sonra kullanım kılavuzunu okuyun. GOLUB'un YASASI: Dikkatsizce planlanmış bir proje tahmin edilenin üç katı süre alır, oysa iyi planlanmış bir proje ise yalnızca iki katı sürede biter. . PETER PRENSİBİ: Hiyerarşide her çalışan, kendi yeteneksizlik düzeyine ulaşmaya çalışır. SHAW'İN PRENSİBİ: Aptalların bile kullanabileceği bir sistem yapın, sonuçta onu yalnızca aptallar kullanmak isteyecektir. TUSSMAN KURALI: Hiçbir şey zamanı gelmiş bir hata kadar kaçınılmaz değildir. FAHNESTOCK KURALI: İlk seferde başarısız olursan, denediğine dair bütün delilleri yoket. ELEKTRİK MÜHENDİSLİĞİ 366/367 557