KAMIU YÖNETİMİ DÜNYASI DERGİSİ / YIL l / SAYI: 11 AĞUSTOS 2000 1994-1995 MEKSİKA KRİZİ Dr. Volkan KÜBALI Ri.sk Yönetmeni ekonomik programın geleceği için önemli Türkiye'deki bir ders Meksika'da yaşanmış olan 1994-1945 krizi. Meksika'nın 1988'de uygulamaya başladığı ve enflasyonu düşürmekte başarılı olan ekonomik program ile Türkiye'de uygulanan ekonomik program oldukça benzer. Başlıca fark para biriminin değerlenmesi konusunda alınacak tedbirler konusunda. 2001 yılı ortasından itibaren Türkiye'de uygulanan kur politikası değiştirilerek liranın gerçek değerini kazanması için hareket alanı verilecek. Meksika'da böyle bir kur politikası uygulanmamıştı. Belki de bu nedenle Meksika 1994 ve 1995 yılları arasında ağır bir ekonomik ve finansal kriz yaşadı. "Tarihten ders alamayanlar o dersleri bir daha yaşamaya mahkumdurlar". Bu söz hatırlatıyor ki, ekonomimizdeki riskleri doğru yargılayabilmemiz için benzer olayları gözden geçirmeliyiz. Meksika krizi nasıl gelişti, nereden kaynaklandı, nasıl sonuçlandı? Bu soruları incelemek bu yazının başlıca amacıdır. Buradan bizim için dersler çıkarılması ise okuyucuya bırakılmıştır. Tesobono Krizi 1994'de Türkiye'de başlayan krizden 6-8 ay kadar bir süre sonra Meksika'da Tesebono Krizi diye bilinen ve 1995'e sarkan Önemli bir kriz başladı. Türkiye'de yaşanmakta olan kriz dünya piyasalarında pek bir yankı uyandırmamışken Meksika krizi büyük bir ilgiyle izlendi. Birçok analist için Meksika krizi 21. yüzyılın ilk önemli krizi. Daha sonra gelmiş olan krizlerin de habercisi. Buna rağmen bu krizin nedenleri hala tartışma konusu. Kriz öncesi Meksika'da yaşanan gelişmeleri kısaca özetleyelim: 1974 petrol krizinden sonra yüksek enflasyon ve ekonomik durgunluk yaşayan Meksika 1987'den itibaren geniş kapsamlı bir ekonomik liberalizasyon programına başladı. Dolara karşı sabitlenmiş (peg) bir kur politikası ve kamu sektöründe açıkları azaltacak sıkı bir mali ve parasal politika bu programın finansal ayaklarını oluşturuyordu. Ekonomiyi güçlendirmek için ise yapısal reformlar öngörülmüştü. Bunlar ekonomiyi dışa açma, liberalizasyon, özelleştirme, devlet bankalarının özelleştirilmesi, deregülas- yon ve vergi reformlarını içeriyordu. 1988'de başlayan bu program, seçimle gelen ekonomist Salinas başkanlığındaki yeni yönetim tarafından hızlandırıldı ve kapsamı genişletildi. Salinas hükümeti programını VVashington'a ve dünya finansal piyasalarına çok iyi pazarladı. Eski ithal ikame modelinin Tamamen terke dildiği, ekonominin liberalleşti-ği, güçlü ve kararlı bir hükümetin öncülüğünde Meksika'da önemli ve kalıcı değişikliklerin yaşandığı konusunda yabancı sermaye ikna edildi. Meksika'daki gelişmeler Özellikle Amerika'da hem Meksika'ya hem de Amerika'ya yararlı olacak gelişmeler olarak nitelendi. Program Meksika içinde de yaygın şekilde pazarlandı. Sendikalar, ticaret odaları, sanayiciler gibi çeşitli kuruluşlarla enflasyonun düşürülmesi için destek verilmesine dair anlaşmalar (pacto) imzalandı. Program ilk yıllarında oldukça olumlu sonuçlar verdi. 1993'te enflasyon 20 küsur yıldan sonra ilk defa iki haneli sayılardan tek haneli sayılara düştü. 1988'de %114 olan enflasyon kriz öncesi %7-8'lere, faizler de %9S civarlarından 1994'de %16'lara kadar düştü. (Ekteki tablo Meksika için 1987-1998 yılları arasında enflasyon ve faiz oranları yanısıra döviz kurları ve ticaret ve cari işlemler dengelerini göstermekte). 1989-1994 yılları arasında Meksika ekonomisi ortalama yılda %3.1 büyüdü, Salinas Hükümetinin üzerinde büyük bir ısrarla çalıştığı Amerika ile Meksika arasındaki Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması NAFTA 1993'te onaylanıp yürürlüğe girdi. Ekonomiye ciddi ölçülerde yabancı sermaye girdi. 1989-1994 yılları arasında yaklaşık 10Omilyar dolar sermaye girişi, gelişmekte olan ülkelere giden toplam sermayenin %20'si kadardı. 1988'den 1994'e Meksika borsa endeksi 10 katından fazla arttı. Bu olumlu gelişmeler bir seçim yılı olan 1994'de bir krize dönüştü. Seçimlere kadar daha da olumsuzlaşan tabloya rağmen görüşlerinde ısrar eden hükümet seçimlerden sonra Zedillo başkanlığında yeniden kurulunca yaptığı ilk iş 22 Aralık'ta peso'yu dalgalanmaya bırakmak oldu. Bu pesonun aniden değer kaybetmesine ve dolara endeksli Meksika Ekonomik Göstergeleri 1987-1998 Kaynaklar: Banco de Mixico & IMF & International Financial Statistics & Bloomberg bonolar çıkarmış olan Meksika hükümetinin dolar bazında aşırı değerlenmiş borçlarla karşı karşıya gelmesine yolaçtı. Zaten yaz aylarında çıkışa başlamış olan yabancı sermaye tamamen kaçışa döndü. Bunu Amerika'nın da önemli katkılarının bulunduğu, IMF kuralları çerçevesinde bir paket programın yürürlüğe konulduğunun açıklanması izlendi. Peso Aralık 1994'den Aralık 1995'e kadar değerinin %55'ini kaybetti. Enflasyon 1995'te %52'ye yükseldi. Faizler %16'dan %80'lere kadar çıktı. CSMH %6.9 azaldı. İşsizlik oranı Aralık ayındaki %3.2 lik değerinin iki katından fazlası olan %7.6'ya çıktı. Ortalama bir Meksikalının satın alma gücü %20 azaldı. Kriz nasıl gelişti? Krizin bazı aşamaları artık iyi biliniyor. Meksika'ya gelen yabancı paranın en az %75 kadarı yabancı portföy yatırımı idi. 1990'ların başında Amerika'da bono faizlerinde ciddi düşüşler yaşanmış olması birçok yatırımcının daha önce girmedikleri "emerging market - gelişen pazar" kategorisinde olan Meksika'ya girmesine yol açmıştı. Bunda Salinas hükümetinin iyi pazarlamasının da hiç şüphesiz bir rolü vardı. Bu yabancı sermaye ilk defa 1994'de şüphelerle karşılaştı. Bunlar hem ekonomik şüpheler hem de politik istikrar üzerine şüphelerdi. 1 994'te Meksika'da politika dalgalı bir şekilde seyretmeye başladı. Mart'ta hükümetteki PRI partisinin başkan adayının suikasta uğraması, Eylül'de de PRI genel sekreterinin öldürülmesi gibi unsurlar PRI içindeki çekişmeleri iyice su üstüne çıkardı. Chiapas eyaletinde yay- gın ayaklanmalar büyük yankı uyandırdı. Öte yandan yapılacak olan seçimlerde PRI ilk defa ciddi bir muhalefet ile karşılaşıyordu. Siyasi çekişmeler iyice ön plana çıktı. Bu çekişmelerin yansıdığı bir diğer konu da banka özelleştirmeleri idi. Özelleştirilmiş bir bankanın içinin boşaldığının ortaya çıkması, sahibinin tutuklanması ve diğer yolsuzluklar dikkatleri bu konudaki olumsuzluklara çevirdi. Finans çevrelerinde bankaların sorunlu krediler konusu tartışılmaya başlandı. 1990-1994 yılları arasında Meksika'da bankacılık sektöründe önemli gelişmeler yaşanmıştı: 1990 yılında Meksika'da hükümet tarafindan kontrol edilen 20 kadar önemli banka bulunuyordu ve 6 büyük banka toplam kaynakların %70'ine sahipti. Salinas hükümeti 1982'de ulusallaştırılmış olan bankaları tekrar özelleştirdi. Birçok banka Meksika'da sermaye sahibi gruplarca defter değerlerinin 2-4 katı arasında fiyatlarla satın alındı. 1 990-1994 yılları arasında Meksika ekonomisinde özellikle yeni yürürlüğe girmiş olan NAFTA serbest ticaret anlaşmasının ve belirgin ekonomik canlanmanın etkisiyle gayet iyimser bir hava vardı. Bu iyimserliğin etkisiyle yeni banka sahipleri bankalarda zaten varolan kredi problemlerini gözardı ettiler. Yatırımlarından kısa sürede kar etmek isteyen yeni banka sahipleri kredi miktarlarının hızla şişmesine yol açacak politikalar izlediler. Kredi kayıpları için ayrılan rezervler karlılığı arttırmak için düşük ölçülerde tutuldu. 1994'e gelindiğinde Meksika'da tüketiciler artık çok rahatlıkla bankalardan kredi alabiliyorlar; ticari işletmeler de KAMU YÖNETİMİ DÜNYASI DERGİSİ / YIL: l / SAM: 2 / AĞUSTOS 2000 kolaylıkla düşük faizli kredilere erişebiliyorlardı. Özel sektöre verilen kredi 1987'den 1994'e kadar reel terimlerde 5 kat artmış, toplam kredilerin payı 1990'da GSMH'nın %1 'inden 1994'te %3.7'sine çıkmıştı. Bu arada sorunlu krediler yüzdesi de %3'lerden %8.4'e tırmandı. Bu ortam içerisinde para politikası gevşetilmeye başlandı. Finans çevrelerinde PRl'in seçimlere popülist politikalarla gittiği, yapılması gereken reformların yapılmadığı, pesonun aşırı değerlendiği konuşulmaya başlandı. Bu gibi politik ve ekonomik endişeler yaz aylarında önce Meksikalı kapitalin Amerika'ya kaçmaya başlamasına yol açtı. Daha sonra da yabancı sermayenin çıkışı başladı. Bu çıkış hızlandıkça Meksika hükümetine yapılan baskı da arttı. Hükümet peso üzerinde oluşan baskının ve yabancı sermaye hareketlerindeki olumsuzluğun geçici şoklar olduğunu düşünüyordu. Salinas hükümeti bu gibi baskılara karşı program başlangıcında yapılan devalüasyonu yeterli buluyor, yüksek döviz rezervlerine güveniyordu. Enflasyonun %8 civarlarında olduğuna, dış borçların azaltıldığına, kamu açıklarının kapatıldığına, ihracatın hızla arttığına işaret ediyorlardı. Ekonomideki temel problemlerin NAFTA'nında katkısıyla verimlilikteki artış ile düzeleceğini ifade ediyorlardı. Salinas hükümeti faizleri artırarak pesoyu band içinde tutabileceğini umdu. Devalüasyon nedeni ile kaçan parayı durdurmak için iç borcu pesodan (cetes) dolara endeksli kısa vadeli bonolara (tesobono) çevirerek, kur riskini yatırımcıdan aldı. Böylece risk yatırımcıdan hükümete aktarılıyordu. Kazancı da kaybı da katlayacak bu karar belki de son çare olarak düşünülmüştü. 30 milyar dolarlık tesobono çıkarımı bile daha güçlü tedbirler uman yatırımcılar için yeterli olmadı. Olumsuz gelişmeler (pesodan kaçış, döviz rezervlerindeki erime) devam etti. Ancak hükümet sorunun çözümünü seçimlerden sonraya bıraktı ve sorunun daha da büyümesine yol açtı. Seçimlerden sonra döviz rezervlerinin tükeneceğinin anlaşılması üzerine 20 Aralık'ta kur bandı genişletildi. Bandın delinmesi üzerine peso 22 Aralık'ta dalgalanmaya bırakıldı. Peso çok hızlı bir şekilde düştü ve yabancı sermaye tamamen kaçtı. Kriz Meksika ile ekonomik benzerliği olmayan Latin Amerikan ülkelerine de yayıldı, %20'lik bir devalüasyon ekonomik açıdan yeterli olabilecekken, peso 1995'te %50 kadar değer kaybetti. Bu nedenlerle krizin derinliğinin rasyonel olmadığı iddiaları haklı görülebilir. Böyle bir aşırı tepkinin gelişmesinde gereken tedbirlerin önce geciktirilmesinin ve sonra da yetersiz ve zoraki yapılmasının önemli bir rolü vardı. 1994'deki olumsuz gelişmelere rağmen politikalarını değiştirmeyen -aksine tesobono çıkarımı ile riski arttıran- hükümet devalüasyon için döviz rezervlerinin erimesini beklemişti. Daha sonra da para kurundaki değişiklik beraberinde kapsamlı bir ekonomik iyileştirme programı açıklamamıştı. Bu olaylar ekonomik yönetime olan güvenin sarsılmasına yol açmıştı. Kriz neden oluştu? Yabancı sermayenin çıkışı krizin görünürdeki nedeni idi. Peki buna neden olan faktörler nelerdi? Sermaye çıkışı neden başlamış ve birden ivme kazanmıştı? Bu konuda tartışmalar hala sürüyor. Başlıca geçerli argüman makroekonomik dengelerin zayıflığı üstüne. Bazı ekonomistler şunu iddia etmekteler: Enflasyonu düşürmek amacıyla sabit döviz kuru politikası izlenen yerlerde enflasyondaki başlangıç momentumu para biriminin ister istemez değerlenmesine yol açacaktır. Gerçek kurun değerlenmesi sonucu sermaye girişi olacak ve sonuçta cari işlemler hesabı açık verecektir. Eğer sermaye girişi hızlı ve uzun zaman ortalamalarının çok üstünde gerçekleşirse gerçek kur değeri de geri dönülmesi güç bir biçimde artabilir. (Bu yüzden bu tür programlarda sermaye girişi programın başında değil sonunda tercih edilmelidir). 1989'dan 1993 sonuna peso'nun reel olarak %30 değer kazandığı hesaplanıyor. Daha 1993'te MIT'den Prof. Dornsbuch pesonun %20 kadar devalüe edilmesi gerektiğini savunuyordu. Dornbusch, yabancı para girişinin GSMH'yi %5 kadar büyütmesi gerektiği halde GSMH'deki büyüme hızının %3 civarlarında kaldığına dikkatleri çekiyordu. Bunun nedeni ise pesonun reel olarak aşırı değerli olması ve bundan ötürü gelen sermayenin üretimden çok tüketime yönelmesiydi. Ekonomik programın diğer yönlerini genelde olumlu bulan Dornbusch, pesoda devalüasyonun ekonomiye yararı olacağını savunuyordu. Bir diğer grup ekonomist ise reformlardaki gecikmeleri, başlıca neden olarak görmekte. Kamu tekellerinin özelleştirilmesinde sorunlar çıkıyor, yeni özelleştirilen bankaların regülasyonu yapılmıyor ve emeklilik konusunda gereken reformlar erteleniyordu. Salinas hükümeti bu konularda gerekli reformları yapacak güçte çıkmadı. Bankaların gelişen kredi problemlerine seyirci kalındı. Hatta olası bir devalüasyon sonucu bankaların problemlerinin büyüyecek olmasının banka sahibi gruplardan yakın destek alan Salinas hükümetini devalüasyondan alıkoyduğu iddia edildi. Politik analistlere göre Salinas hükümeti devalüasyon yaparak ekonomide bu sorunların üstesinden gelebileceğini görmüş olsa bile bunun için siyasi istekten yoksundu. 1994 bir seçim yılıydı ve popülist politikalar izleyen PRI herkese bir şeyler vererek iktidarda kalma politikasına dönüş yapmıştı. Salinas hükümeti başlıca amacı olan KAMU YÖNETİMİ DÜNYASI DERGİSİ NAFTA'nın yürürlüce girmesini gerçekleştirmiş ve artık enerjisini iktidarda kalmaya vermişti. Bütün bu görüşlerde gerçeklik payı olsa bile sunu unutmamak gerekir. Devalüasyonun gerekliliği konusunda Salinas hükümetinde bir görüş birliği olmamıştı. Finansal çevrelerde bile bu görüş 1994'e kadar pek dile getirilmemişti. Makro dengeler ve rakamlar (ki bunların doğruluğu ilerideki yıllarda tartışılacaktı] olumlu gözüküyordu. Kamu sektörü açığı, enflasyon, faizler düşmüştü. Belki bu nedenle, belki de politik nedenlerle 1994'de bir yandan mali ve partal genişleme sürdürüldü, bir yandan da sabitlenmiş kur politikasına devam edildi. Politik kredibilitesini yeni ekonomik programın kararlılığına bağlamış olan PRI'nın devalüasyon yapmaya ne kadar istekli olabileceği de düşünülmeli. Kri* Dinamiği Bu aşamada şu soruları da sormak gerekir. Kriz gerçekten de kaçınılmaz mıydı? Öyleyse krize sebep olacak faktörler neden daha önce görülmedi veya dikkate alınmadı? Makroekonomik dengelerdeki olumsuzluk teorisinin açıklayamadığı sorular bunlar. Aslında kriz öncesi pesonun aşırı değerlenmiş olduğu konusunda çok da yaygın ve kesin görüşler yoktu. Bu teori bazı ekonomik çevrelerce dile getirilmiş, fakat (inansal piyasalarda pek fazla itibar görmemişti. 1994'e kadar bu tür görüşler fazla bir yankı uyandırmadı. Finansal çevrelerde döviz rezervlerinin yayınlanmaması bile fazla bir tepki görmüyordu..Meksika hükümeti 1994'leki eleştirileri makroekonomik dengelerin sağlam olduğu savı ile yanıtlıyordu. Mart ayında IMF, Meksika ekonomik yönetimine olan "güvenini ve koşulsuz desteğini" belirtti. Gerçekten de Meksika'nın ekonomik durumu benzer durumda olan birçok ülkeye göre daha iyi idi. Peki kriz neden bu kadar derin oldu? Karamsar ve olumsuz görüşler neden 1994'ün dalgalı olaylarına kadar finansal çevrelerce dile getirilmedi? Ve neden hükümetin sözleri ve tesobono çıkarımı gibi önlemleri yetersiz kaldı? Burada finansal krizlerin doğasından da bahsetmek gerekir. Soros'un dediği gibi refleklif bir yapıya sahip olan finansal piyasalar beklentilere genelde normalde hakedilenden fazla tepki gösterirler. Meksika için bu gerçek hem olumlu hem de olumsuz aşamalarda kendini göstermişti. 1990'larda soğuk savaşın sona ermesi, düsen faiz oranları, liberalizasyon politikalarının yaygınlaşması gibi küresel gelişmeler, Meksika'nın performansı hakkında oldukça iyimser bir havanın doğmasına yol açmıştı. Dolayısıyla çok hızlı bir yabancı sermaye girişi yaşanmıştı. Bu arada kötüleşen makroekonomik tablo da son anlara kadar çok dikkate alınmamıştı. YIL' l /SAYI:2/AĞUSTOS 2000 Ancak 1994'de olan politik gelişmeler ve dış dünyadaki gelişmeler kriz endişesini uyandırdı. Kriz endişesi yabancı para girişini olumsuz etkiledi. Bu da kriz endişesini daha fazla arttıran bir etken oldu. Yani kısır bir döngü oluşmuştu. Krizin olası olması, krizin gelmesi için yeterli idi. Sabitlenmiş kur politikası uygulanan bir ortamda devalüasyon olacağı görüşü ile yapılan kur spekülasyonları bir opsiyon pozisyonu almaya eşdeğerdir. Bu görüş doğru çıkarsa spekülatörler kazanacak, çıkmaz ise fazla bir kayıpları olmayacaktır. Bu gerçek, 1994'de pesodan kaçışa ve Meksika'nın döviz rezervlerinin hızla erimesine yol açan en önemli faktördü. Böyle ani gelişmeler daha sonraki krizlerde de sık sık görülecekti. Ekonomistlerce geliştirilen kriz modelleri de bu beklentileri içerir. Ekonomik açıdan sabit kur politikasının sürdürülemez olduğu açığa çıkınca yatırımcılar ileride olabilecek bir devalüasyona karşı dövize yöneleceklerdir. Ancak bu hareket rezervlerin daha da hızlı erimesine yol açacaktır. Bu nedenle bir ülkenin görünürde acil bir döviz problemi yokken spekülatif atakların gelişmesi açıklanamaz bir durum değildir. Sonuçlar Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: • • • • • • Programın aksayan yönleri vardı. Bunlardan en önemlisi peso'nun reel olarak değerlenmiş olması, ikincisi bankaların kredi sorunları idi. Makroekonomik dengelerde olumsuzluklar sonucu cari işlemler dengesindeki açığın ne kadar sürdürülebilir olduğu konusunda kuşkular vardı. Bu olumsuz ekonomik tablo birden açığa çıkmamıştı. Gerçekle bu konularda Meksika'nın konumu birçok diğer gelişmekte olan ülkeye göre daha iyi İdi. Ancak seçimle ortaya çıkan politik istikrarsızlık 1994'e özel bir olguydu. Hükümet reel değer kazanmış peso konusunda ne yapacağını açıklamamış, sorunu gözardı etmişti. Finansal reel getirilere bakarsak 1994'de Meksika'da %7 enflasyon ve %16 olan faiz düzeyleri görüyoruz. Bu sıralarda dünyadaki faiz oranlan da bir artış eğiliminde idi. Sonuçta gelinler bir düşüş trendinde iken risk aniden yükselmişti. Yükselen risk ve düsen geliri yabancı sermaye çıkışını başlattı. Ancak yıllardır yüksek miktarda ya bancı sermaye çekmiş olan Meksika bu çıkıştan çok olumsuz etkilendi; bu da kısır bir döngüye ve krize yol açtı. Krizin aniden gelişmesi kriz dinamiği ile açıklanabiliyor.