tc gazi üniversitesi sağlık bilimleri enstitüsü farmakoloji anabilim dalı

advertisement
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
FARMAKOLOJİ ANABİLİM DALI
MİYOKARDİYAL İSKEMİ TEDAVİSİNDE KOMBİNE İLAÇ
KULLANIMI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Ecz. Saadet KURUÖZ
Tez danışmanı
Doç. Dr. Nilüfer N. TURAN
ANKARA
Eylül 2010
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
FARMAKOLOJİ ANABİLİM DALI
MİYOKARDİYAL İSKEMİ TEDAVİSİNDE KOMBİNE İLAÇ
KULLANIMI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Ecz. Saadet KURUÖZ
Tez danışmanı
Doç. Dr. Nilüfer N. TURAN
ANKARA
Eylül 2010
İÇİNDEKİLER
Kabul ve Onay
İçindekiler
Şekiller
i
ii
iii
1. GİRİŞ
2. GENEL BİLGİLER
1
3
2.1. Miyokard Fizyolojisi
2.2. Miyokardiyal İskemi-Reperfüzyon Hasarı
3
9
2.3. Miyokardiyal İskemide Koruyucu Olarak İskemik
Ardkoşullama ve Önkoşullama
2.3.1. İskemik Önkoşullama
2.3.2. İskemik Ardkoşullama
2.4. Ardkoşullamanın Koruyucu Mekanizmalarına Aracılık
Eden Olası Mediyatörler ve Tetikleyiciler
2.5. Levosimendan
2.6. Resveratrol
3. GEREÇ VE YÖNTEM
3.1. Gereçler
3.1.1. Kullanılan Deney Hayvanları
3.1.2. Kullanılan Kimyasal Maddeler
3.1.3. Kullanılan Aletler
3.2. Yöntem
3.2.1. Sıçan İzole Kalp Preparatının Hazırlanması
ve Ölçülen Hemodinamik Parametreler
3.2.2. Deney Protokolü
3.2.3. İnfarkt Alan Değerlendirilmesi
3.2.4. İstatistiksel Analiz
4. BULGULAR
4.1. İnfarkt Alan
4.2. Hemodinamik Parametreler
4.2.1. Sol Ventrikül Gelişen Basıncı
4.2.2. Sol Ventrikül Diyastol Sonu Basıncı
4.2.3 –dP/dt ve +dP/dt Değerleri
4.2.4. Hız- Basınç Ürünü
5. TARTIŞMA
6. SONUÇ
7. ÖZET
8. SUMMARY
9. KAYNAKLAR
10.ÖZGEÇMİŞ
TEŞEKKÜR
20
22
24
29
37
41
46
46
46
46
47
47
47
48
50
51
52
52
53
53
55
56
57
60
68
69
70
71
81
82
ii
ŞEKİLLER
Şekil 1: A-Miyozin moleküler yapısı
B-Aktin moleküler yapısı
7
Şekil 2: Miyokardiyal sersemlemeyi uyaran iskemi-reperfüzyon
hasarı altında yatan olası mekanizmalar.
13
Şekil 3: İskemi ve reperfüzyonda irreversibl hasara
yol açan temel hücresel mekanizmalar
19
Şekil 4: İskemi-reperfüzyon hasarı içeriği, önkoşullama
ve Ardkoşullama ile kalp koruma
22
Şekil 5: Ardkoşullamanın kardiyak koruyucu mekanizmasında
çözümlenebilen intraselüler mekanizmalar
28
Şekil 6: Levosimendan etki mekanizması
38
Şekil 7: Deney protokolü
49
Şekil 8: İnfarkt alan değerlendirmesi
52
Şekil 9: TTC ile boyanan sıçan kalpleri
53
Şekil 10: Sol ventrikül gelişen basınç değerlendirmesi
54
Şekil 11: Sol ventrikül diyastol sonu basınç değerlendirmesi
55
Şekil 12: -dP/dt değerlendirmesi
56
Şekil 13: +dP/dt değerlendirmesi
57
Şekil 14: Hız basınç ürünü değerlendirmesi
58
Şekil 15: Hemodinamik parametre orijinal traseleri
59
iii
1.GİRİŞ
Günümüzde kardiyovasküler hastalıklar dünya çapındaki
ölüm oranının %50’sinden fazlasından sorumlu olduğu için en önemli
sağlık risklerinin başında gelmektedir. Bunlar arasında iskemik kalp
hastalığı, ölüm oranı ve sıklığının başlıca nedenidir ve Dünya Sağlık
Örgütüne (DSÖ) göre 2020 yılında iskemik kalp hastalığı ölümün global
nedeni haline gelecektir1.
Miyokardiyal infarktüs belirgin ölüm oranı ve sıklığı ile
birleşen ana perioperatif komplikasyondur. Miyokardiyal infarktüs klinik
olarak ilk defa 1910 yılında tanımlanmıştır fakat kesin teşhis 1920’lerde
klinik uygulamalara elektrokardiyogramın girişinden sonra mümkün
olabilmiştir2.
Diabetes mellitus, hipertansiyon, koroner arter hastalığı gibi
birden fazla hastalıktan zarar gören yaşlı hastaların popülasyonunun hızla
artmasına artan ilgi perioperatif kardiyovasküler komplikasyon riskinin
azalmasında uygulanan düzelmelerin gelişmesi yararlı olmuştur2.
Miyokardiyal önkoşullama ve ardkoşullama yoğun laboratuar
ve klinik araştırmaların konusu haline gelmiştir. Geçen yirmi yıl iskemik
kalp hastalıklarının patofizyolojisi ve kalp koruma alanında çok önemli olan
gelişmeler arasındadır2.
1
ardkoşullamanın
İskemik
koruyucu
etkilerinin
araştırılmasında çeşitli yöntemler kullanılmıştır. Klinikte kolay uygulanabilir
olması
açısından
çeşitli
maddelerin
ardkoşullamayı
taklit
ettiğinin
3
saptanması , farmakolojik önkoşullama ve ardkoşullama kavramlarını
gündeme getirmiştir.
Yapılan çalışmalar ardkoşullama ile ilgili olarak beş temel
mekanizmayı ortaya çıkarmıştır. Bunlar; 1-Endojen adenozin varlığı ve
adenozin reseptör alt tiplerinin aktivasyonu, 2-NO/ cGMP yolağının rolü, 3ATP’ye
bağımlı
Reperfüzyon
mitokondriyal
Salvage
Kinaz
potasyum
(RISK)
kanallarının
yolağının
katılımı,
4-
aktivasyonu,
5-
reperfüzyonda mitokondriyal Permeabilite Transizyon Porunun (mPTP)
açılmasının inhibisyonu olarak belirtilebilir4.
Biz
de
bu
çalışmamızda
hücre
içi
kalsiyum
konsantrasyonunu değiştirmeksizin aktin ve miyozin filamentleri arasındaki
ilişkiyi taklit eden troponin C’ye bağlanarak miyokardiyal kontraktiliteyi
artıran5, miyofilamentlerde kalsiyum duyarlılaştırıcı6 ve KATP kanallarının
açılması ile elde edilen vazodilatör6 etkiye sahip olan levosimendan ile
kombine kullandığımız üzüm ve kırmızı şarapta bol miktarda bulunan
polifenolik bir ürün olan7, çalışmalarla antioksidan8, antikanser9, yaşlanma
karşıtı10, antienflamatuar11 ve antiaterosklerotik12 biyolojik aktivitelerinin
olduğu gösterilen resveratrolün miyokardiyal iskemiye karşı infarkt alan ve
hemodinamik parametreler üzerinde koruyucu etkisinin olup olmadığını
araştırdık.
2
2. GENEL BİLGİLER
2.1. Miyokard Fizyolojisi
Kalp iki ayrı pompadan oluşur. Bunlar akciğerlere kan
pompalayan kalbin sağ tarafı ve çevre organlara kan pompalayan kalbin
sol tarafıdır. Bunlar her biri, bir atriyum ve bir ventrikülden oluşan iki
bölmeli bir atım pompasıdır. Atriyum, ventrikül için zayıf bir hazırlayıcı
pompa (ön-pompa) işlevi görür, başlıca görevi kanın ventriküllere
taşınmasına yardımcı olmaktır. Ventrikül ise, kanı pulmoner ya da periferik
dolaşıma gönderen ana pompalama kuvvetini sağlar13.
Kalp başlıca üç tip kalp kasından meydana gelir. Bunlar,
atriyum kası, ventrikül kası, özelleşmiş uyarıcı ve iletici kas lifleridir.
Atriyum ve ventrikül kasları, kasılma süresinin daha uzun olması dışında,
iskelet kasına oldukça benzer şekilde kasılırlar. Çok az miktarda kasılabilir
fibril içeren özelleşmiş uyarı ve iletici kas lifleri ise, yalnızca belli belirsiz
kasılırlar. Bunun yerine ya aksiyon potansiyeli biçiminde, otomatik ve
ritmik elektrik ateşlemeler sergileyerek ya da aksiyon potansiyellerini
kalbin her yerine ileterek kalbin ritmik olarak atmasını düzenleyen bir uyarı
sistemi sağlarlar13.
Kalp kası tipik bir iskelet kası gibi çizgilidir. Kalp kasının tipik
miyofibrilleri, iskelet kasındakilerin hemen hemen aynı olan aktin ve
miyozin filamentleri içerirler. Bu filamentler yan yana dizilmişlerdir ve
kasılma sırasında, iskelet kasında olduğu gibi, birbirleri üzerinde
kayarlar14.
3
Kalp kasında kas hücreleri arasında ara diskler (interkale
disk) bulunur. Bunlar aslında kalp kası hücrelerini birbirinden ayıran hücre
zarlarıdır. Hücre zarları interkale disklerde birbirleriyle kaynaşarak
geçirgen "haberleşen" bağlantıları (yarık bağlantı) oluştururlar, bu
bağlantılar iyonların neredeyse tamamen serbestçe, difüze olmalarına izin
verirler ve aksiyon potansiyelleri interkale diskleri geçerek bir kalp kası
hücresinden bir sonrakine kolaylıkla ilerlerler. Kalp kası pek çok kalp kası
hücresinden meydana gelen bir sinsityumdur. Hücreler birbirlerine o
şekilde bağlanmışlardır ki, hücrelerden biri uyarılınca, aksiyon potansiyeli
hücreden hücreye geçerek tüm ana bağlantılar boyunca hücrelerin tümüne
yayılır13.
Kalp kası iki sinsityumdan meydana gelir: iki atriyumun
duvarlarını oluşturan atriyum sinsityumu ve iki ventrikül duvarını oluşturan
ventrikül
sinsityumudur.
Aksiyon
potansiyelleri
normalde,
atriyum
sinsityumundan ventrikül sinsityumuna özelleşmiş bir ileti sistemi aracılığı
ile iletebilirler13.
Miyokardın kasılmasında rol alan anahtar proteinler miyozin,
aktin, tropomiyozin ve troponin kompleksidir (Şekil 1). Kas kasılması
kayan iplikçikler mekanizmasıyla oluşur. Miyozin çapraz bağlarının aktin
iplikçiğiyle etkileşmesi sonucu oluşan mekanik güç, aktin iplikçiğinin
miyozin iplikçiklerinin arasında kaymasını sağlar. Dinlenme koşullarında
bu güçler baskılanmıştır ama bir aksiyon potansiyeli kas hücresinin zarı
boyunca yayıldığında, sarkoplazmik retikulumdan aktin ve miyozin
arasındaki güçleri aktive eden çok miktarda kalsiyum iyonu serbestlenir ve
kasılma başlar13.
4
Miyozin iplikçiği birçok miyozin molekülünden oluşmuştur14.
Miyozin 2 ağır ve 4 hafif zincir olmak üzere 6 polipeptit zincirinden oluşur.
İki ağır zincir bir çift sarmalı oluşturmak üzere birbiri etrafına spiral olarak
sarılır. Bu sarmala kuyruk adı verilir13. Bu zincirlerden her birinin, bir ucu
karşılıklı kıvrılarak miyozin başı denilen globüler polipeptit yapıyı meydana
getirir. Dolayısıyla, çift sarmal miyozin molekülünün bir ucunda iki serbest
baş vardır. İki tanesi birer başa ait olmak üzere, dört hafif zincirde miyozin
başının kısımlarıdır. Bu hafif zincirler kas kasılması sırasında başın
fonksiyonunu kontrol etmeye yardım ederler. Miyozinin kuyruğu demetler
halinde toplanarak iplikçiğin gövdesini oluşturmaktadır. Miyozin başın
önemli özelliği ATP’yi ADP’ye dönüştürecek kasılma süreci için gerekli
enerjiyi sağlayan bir ATPaz enzim olmasıdır14.
Aktin
iplikçiğide
3
protein
bileşiminden
oluşmuş
bir
komplekstir: aktin, tropomiyozin ve troponin. Aktin iplikçiğinin belkemiği çift
sarmal F-aktin protein molekülüdür. Çift F-aktin sarmalındaki ipliklerin her
biri,
polimerize
G-aktin
moleküllerinden
oluşmuştur.
Her
G-aktin
molekülüne bir ADP molekülü tutunmuştur. Bu ADP molekülleri, kas
kasılması sırasında aktin iplikçiklerinin miyozin iplikçiklerinin çapraz
köprüleriyle etkileştikleri aktif bölgelerdir. Aktin iplikçiklerinin tabanları Z
disklerinin (bir miyofibrili diğerine bağlayan yapı) içine kuvvetle yerleşirken,
diğer uçlar her iki yönde miyozin molekülleri arasındaki boşluklara doğru
uzanırlar14.
Aktin
iplikçiğini
oluşturan
moleküllerden
biri
olan
tropomiyozin molekülü F-aktin sarmalının kenarları etrafında spiral olarak
sarılmıştır. Dinlenme durumunda tropomiyozin molekülleri aktin ipliklerinin
aktif bölgelerini kapatır, dolayısıyla aktin ile miyozin arasında kasılmaya
neden olacak çekimi engeller13.
5
Tropomiyozin molekülünün bir ucuna tutunmuş troponin
denilen protein ise her biri kas kasılmasının kontrolünde özgül bir rol
oynayan, zayıf bağlı üç protein alt biriminden oluşmuş bir komplekstir. Alt
birimlerinden troponin I aktin için, troponin T tropomiyozin için, troponin C
ise kalsiyum iyonları için kuvvetli afiniteye sahiptir. Bu kompleksin
tropomiyozini aktine bağladığı düşünülür14.
Aktin
iplikçiğinin
aktif
bölgeleri
troponin-tropomiyozin
kompleksi tarafından baskılanır. Bu baskılanma kalsiyum iyonu varlığında
ortadan kalkar. Kalsiyum iyonları, her biri 4 kalsiyum iyonuna kuvvetle
bağlanabilen troponin C molekülleri ile birleştiğinde, troponin kompleksi
biçim değişikliğine uğrar ve tropomiyozin molekülüne uyguladığı kuvvetle
onu iki aktin ipliği arasındaki oluğa çeker. Aktinin aktif bölgeleri açığa
çıkar, miyozin iplikçiğinin çapraz köprü başları aktin iplikçiğinin aktif
bölgelerine çekilir ve kasılma gerçekleşir13.
6
(A)
(B)
13
Şekil 1: (A) Aktin moleküler yapısı (B) Miyozin moleküler yapısı .
7
Aksiyon potansiyelinin kasılma oluşturabilmesi için elektriksel
akımların kalp kası lifinin iç kısımlarına kadar inmesi gerekir. Bir aksiyon
potansiyeli kalp kasının zarı üzerinde ilerlerken aynı zamanda transfers (T)
tübüllerin zarları boyunca kalp kası lifinin iç kısımlarınada yayılır. T
tübüllerindeki aksiyon potansiyelleri longitüdinel sarkoplazmik tübüllerin
zarlarını etkileyerek, kalsiyum iyonlarının sarkoplazmik retikulumdan kasın
sarkoplazmasına
serbestlenmesini
sağlarlar.
Bu
kalsiyum
iyonları
serbestlenmesini izleyen birkaç saniye içerisinde miyofibrillerin içine doğru
difüze olur; aktin ve miyozinin birbirleri üzerinde kaymalarını sağlayan
kimyasal tepkimeleri katalizleyerek kas kasılmasına neden olurlar. Ayrıca
sarkoplazmik retikulumun sisternalarından sarkoplazmaya serbestlenen
kalsiyum
iyonlarına
ek
olarak,
aksiyon
potansiyeli
sırasında
T
tübüllerinden de sarkoplazmaya büyük miktarda ek kalsiyum difüzyonu
gerçekleşir. T tübüllerinden gelen bu ek kalsiyum olmasaydı kalp kasının
kasılma kuvveti önemli ölçüde azalırdı. Çünkü kalp kasının sarkoplazmik
retikulumu, iskelet kasınınkine kıyasla daha az gelişmiştir ve tam bir
kasılma sağlayacak kadar kalsiyum içermez13.
Kalp kasının kasılma kuvveti, büyük ölçüde, hücre dışı
sıvılardaki kalsiyum iyonlarının yoğunluğuna bağlıdır. Çünkü T tübüllerinin
uçları hücre zarından geçerek kalp kasını çevreleyen hücre dışı alana
açıldığı için, kalp kasının interstisyumundaki aynı hücre dışı sıvının
kalsiyum iyonu yoğunluğuna bağlıdır13.
Kalbin aksiyon potansiyelindeki platonun sonunda, kalsiyum
iyonlarının kas lifinin içine akışı aniden son bulur ve sarkoplazmadaki
kalsiyum iyonları hızla hem sarkoplazmik retikuluma hem de T tübüllerine
hüçre dışı sıvıya geri pompalanır. Yeni bir aksiyon potansiyeli oluşuncaya
kadar kasılma durur13.
8
Kalp kası, aksiyon potansiyeli başladıktan birkaç milisaniye
sonra kasılmaya başlar, aksiyon potansiyelinin son bulmasından birkaç
milisaniye sonraya kadar kasılmaya devam eder. Kalp kasında kasılmanın
süresini plato da dahil olmak üzere aksiyon potansiyelinin süresi belirler.
Bu süre atriyum kasında yaklaşık 0.2 saniye, ventrikül kasında ise yaklaşık
0.3 saniyedir13.
2.2. Miyokardiyal İskemi-Reperfüzyon Hasarı
Koroner arter hastalığı dünya çapında ölümün önde gelen
sebebidir. Her yıl 3.8 milyon erkek ve 3.4 milyon kadın koroner arter
hastalığından
ölmektedir15.
Epidemiyolojik
tahminler
koroner
arter
hastalığının ölüm oranı ve sıklığı yönünden dünyadaki tüm ülkelerdeki
enfeksiyon hastalıkları ve kanseri geçeceğini göstermektedir16. Koroner
arter hastalığının asıl patofizyolojik göstergesi akut miyokardiyal iskemireperfüzyon hasarıdır17. Bu hastalığın yıkıcı etkilerine asıl olarak hücre
ölüm mekanizmaları neden olmaktadır. Bunların etkileri doğrudan ya da
dolaylı
olabilir.
Kasılma
fonksiyonunun
bozulması,
kalp
fonksiyon
bozukluğuna neden olan ventriküler yeniden modellenme (remodelling) ve
aritmilere, hasara ve ölümlere neden olduğu keşfedilmiştir. Bu yıkıcı
etkilerden nekroz ise akut koroner tıkanma ile ölüme neden olabilir16. Akut
iskemi reperfüzyon hasarının tolere edilebilen etkisi olan, kalbin koşullama
kabiliyeti
1986
yılında
ilk
defa
Murry
ve
arkadaşları
tarafından
keşfedilmiştir18.
Akut miyokardiyal infarktüsten sonra trombolitik tedavi
kullanımı ya da primer perkütan koroner müdahale ile erken ve başarılı
miyokardiyal reperfüzyon, miyokardiyal infarkt boyutunu azaltmak ve klinik
9
sonucu iyileştirmek için en etkili stratejidir. İskemik miyokarda kan akışının
tekrar sağlanması iskemik hasarı azaltabileceği düşünülmekle beraber
miyokardiyal reperfüzyon olarak adlandırılan bu olay reperfüzyonun faydalı
olarak görülen etkilerini azaltabilecek sonuçlara neden olabilir. Ölümcül
reperfüzyon hasarı olarak adlandırılan miyokardiyal reperfüzyon hasarının
potansiyel zararlı yönü, bir iskemik olaydan sonra koroner kan akışının
tekrar sağlanmasıyla sonuçlanan miyokardiyal hasar olarak tanımlanır.
Miyokardiyal
reperfüzyondan
önce
hemen
uygulanabilen
kardiyak
miyositlerinin ölümüyle hasar sona erer15.
Miyokardiyal reperfüzyon hasarı, reperfüze iskemik köpek
miyokardının özelliklerinin tanımlanmasıyla ilk kez Jennings ve arkadaşları
tarafından 1960 yılında öne sürüldü19.
Reperfüzyon, iskemik miyokard riskinden kurtarmak için
anında, yeterince çalışırsa geri dönüşümlü hasar meydana gelir ve bu
durumda arterler açılmazsa infarktüs meydana gelebilir; hücreler yaşamsal
iyon homeostazının kontrolünü ele geçirebilirler (Aslında kardiyomiyosit
iyon dengesizliği oranındaki değişiklikler tam olarak doğrulanmamış fakat
kötüleştiği doğrulanmıştır). Sonuç olarak acil nekrotik hücre ölümü
başlatılır. Ölümün bu tipi oksijen ve kan akışının yeniden sağlandığı ilk
dakikalar boyunca meydana gelmesi ile karakterize edilir, buna hücre
membran yırtılması eşlik eder ve hücre içeriği (asıl olarak sitozolik
enzimler) ekstraselüler matrikse salınır. Her bir kardiyomiyosit çok kısalır
ve sarkomerik yapıların çalışması bozulur. Bu hücrelerin yapısal
görüntüleri örneğin; sarkolemmal yırtılmalar, mitokondriyal şişlik ve
mitokondriyal matrikse Ca++’un aşırı birikimine ek olarak kısalan ve
düzensiz sarkomerik
miyofibrillerin
görüntüleri elektron
mikroskobu
kullanılarak elde edilir16.
10
Aşırı kasılma nedeniyle karşıt uçtaki hücre kısalmasına yol
açan mekanizma izole miyosit modelleri kullanılarak araştırılmıştır,
morfolojik değişiklikler ve iyon dengesizlikleri kontrollü çevrede eş zamanlı
olarak analiz edilmiştir. Bu tip çalışmalarla intraselüler Ca++’un anormal
yüksek konsantrasyonu ile yeniden oksijenlenmenin aşırı kasılmaya neden
olduğu gösterilmiştir. Ca++ homeostazının kaybı sitozolik bileşimde önemli
değişiklikler meydana geldiğinde önceki iskemi periyodu boyunca başlar.
İskemi boyunca saptanan ilk iyon dengesizliği sarkolemmadaki Na+/K+
pompası inhibisyonundan dolayı intraselüler Na+ konsantrasyonunun
artışıyla
sürdürülür.
Hücre
ters
durumda
membrandaki
Na+/Ca++
değişiminden doğru Na+ aşırı yüklenmesine uğraşır15.
Hücrenin yeniden oksijenlenmesi katyon kontrolünde ani
kötüleşmeyi hazırlayabilir. Kan akışının dönüşü ekstraselüler matriksten
katabolitleri (esas olarak H+) hızlıca uzaklaştırır. Hücreler ve çevreleri
arasında pH gradientine yol açar, böylelikle intraselüler asidozun
düzeltilme
mekanizmasını
aktive
eder
(Esas
olarak
plazma
membranındaki Na+/H+ değişimi ve Na+/HCO3− değiş tokuş mekanizmasını
aktive eder).
İntraselüler asidozda bu düzeltici cevap sitozolik Na+
birikimini daha da kötüleştirir, yeniden ek olarak Ca++ akışına neden olan
ters Na+/Ca++ değişiminin aktivasyonu ile hücreye yönetilir20.
İyon değişikliğine ek olarak hücrede yapısal olarak bazı
değişiklikler meydana gelir. Bunlar:
1) İlk olarak ekstraselüler boşlukta biriken metobolitlerin
yıkanması trans sarkolemmal osmotik gradient ve hücre içine su girişinden
dolayı hücre şişmesi görülür. Hücre memranının hücresel bütünlüğün
kaybını teşvik etmesi ve sert oluşumların zayıflaması, hücrelerin hacmini
artırır. Deneysel çalışmalar, hiperosmotik reperfüzyon ile hücre ölümü ve
11
hücre şişme derecesinde azalma ile infarkt boyutun elverişli etkilerine
sahip olduğu gösterilmiştir16.
2) İskemi boyunca mekanik kırılganlığın gelişimi, reperfüzyon
tarafından oluşan aktüel mekanik stresle hücrelerin dayanıklılığını
azaltabilir. Kırılganlık oluşturan hücresel yapılara yol açan mekanizmalar
iyi anlaşılamamıştır21.
3) Hücre membranındaki kolaylaştırılmış yırtılmanın kısalan
hücre boyunca hızla zorlaması ve sağlam dokunun gerilim yaratmasıyla
intraselüler kavşaklarının bulunmasıdır22.
Miyokardiyal
reperfüzyonun
ilk
dakikaları
boyunca,
sarkoplazmik retikulum şiddetli Ca++’un aşırı yüklenmesi altındadır ve bu
mitokondriyal ATP sentezinin yeniden aktivasyonu, ekstraselüler matristen
artan Ca++ akışının devam etmesine rağmen sitozolik Ca++’un geri alımı
için cevap olan Sarkoplazmik Retikulum Ca++-ATPaz ‘ı (SERCA) tetikler.
Bunun sonucunda, depolama kapasitesini aşan sarkoplazmik retikulumda
Ca++’un büyük birikimine neden olur. Sarkomerlerin elastik kapasitesini
geçebilen bir mekanik güç oluşturur23.
Akut
kardiyak
iskemi
reperfüzyon
hasarı
kardiyak
disfonksiyonu ve hücre ölümünden (apoptozis, otofaji ve nekroz)
kaynaklanır fakat nekrozu izleyen inflamatuar cevabı içermez24.
12
Şekil 2: Miyokardiyal sersemlemeyi uyaran iskemi-reperfüzyon hasarı altında yatan
25
olası mekanizmalar .
Miyokardiyal reperfüzyon boyunca kalp hasarı 4 tip kardiyak
fonksiyon bozukluğuna sebep olur:
1.
Miyokardiyal sersemleme (myocardial stunning):
normal ya da normale yakın koroner akış sağlanması ve geri dönüşümsüz
hasar olmamasına rağmen reperfüzyon sonrası süren mekanik fonksiyon
bozukluğunu ifade eder. Miyokard genellikle birkaç gün ya da hafta sonra
normal haline döner (Şekil 2).
2.
No-reflow
olayı:
ilk
olarak
iskemi
bölgesinin
reperfüze edilmemesi olarak tanımlandı fakat infarkt ilişkili koroner arterin
13
açılması sırasında mikrovasküler kan akışının karşılamasına direnç
göstermesi anlamına gelir.
3.
Reperfüzyon aritmileri: reperfüzyonu takip eden
saniyelerde ventriküler taşikardi veya fibrilasyon gelişmesidir. Potansiyel
olarak zararlıdır fakat etkili tedavileri vardır.
4.
Ölümcül reperfüzyon hasarı:
Ölümcül reperfüzyon hasarının muhtemel aracıları vardır.
Bunlar
oksijen
paradoksu,
kalsiyum
paradoksu,
pH
paradoksu,
inflamasyon, terapötik hipotermi ve mitokondriyal PTP’dir15.
•
Oksijen Paradoksu
Deneysel çalışmalar miyokardiyal hasara kendi başına
aracılık edebilen iskemik miyokardın reperfüzyonunun oksidatif stres
ürettiğini ortaya çıkardılar. Oksidatif stres, yalnız iskemi tarafından
oluşturulan hasarı büyük oranda geçen iskemik miyokardiyumu yeniden
oksijene etmesini miyokard hasarını bir dereceye kadar oluşturan oksijen
paradoksunun bir bölümüdür15. Oksijen paradoksu Hearse ve arkadaşları
tarafından 1973’te yayınlandı26.
Miyokard reperfüzyonu sırasındaki
oksidatif stres aynı zamanda reperfüzyonun kalp koruma etkilerini ortadan
kaldırarak NO ve hücre içi sinyal molekülünün vücutta kullanılabilirliğini
azaltır. Bu etkiler nötrofil birikiminin inhibisyonu, süperoksit radikallerinin
inaktivasyonu ve koroner kan akımı gelişimini içerir27.
14
•
Kalsiyum Paradoksu
Miyokardiyal reperfüzyon sırasında sarkoplazmik retikulumun
oksidatif stres oluşturan disfonksiyonu ve sarkolemmal membran hasarına
bağlı olarak intraselüler Ca++’da beklenmedik bir artış olur. Hasarın bu iki
şekli kardiyomiyositteki Ca++’u düzenleyen normal mekanizmaları etkisine
alır; bu olay kalsiyum paradoksu olarak adlandırılır. Sonuçta intraselüler ve
mitokondriyal kalsiyum aşırı yüklenir (overload). Ca++’un bu şekilde
salıverilmesi (yüklenmesi) mPTP açılmasına ve kalp hücrelerinin fazla
kasılmasına neden olarak kardiyomiyosit ölümünü meydana getirir15.
•
Serbest Radikaller
Dış kabuklarında çiftleşmemiş elektronu bulunan molekül ve
atomlar serbest radikaller olarak adlandırılırlar ve çok reaktiflerdir. Oksijen
orijinli serbest radikaller reaktif oksijen türleri (ROT) olarak adlandırılırlar.
Bunlar süper oksit anyon (O2−) ve hidroksil radikali (OH·)’dir. Bir alt sınıf
serbest radikal olarak değerlendiren ve oksijen ile nitrojenin reaksiyonuyla
elde edilen reaktif nitrojen türleri (RNT) nitrikoksit (NO·) ve peroksinitrit
(ONOO−)’dir28. RNT biyolojik aktiviteye sahip olabilirler. NO; kalp koruma,
düz kas gevşemesi, kan basıncı düzenlenmesi, nörotransmisyon, koruma
mekanizmaları, immün düzenleme ve platelet fonksiyonunu içeren farklı
fizyolojik işlemlerde önemli biyolojik sinyal molekülü gibi rol oynar.
Pek çok enzim ve biyokimyasal işlemler ROT ve RNT’ni
üretebilirler. Kardiyovasküler sistemde oksidatif stresin önemli kaynağı;
- Ksantin oksidoredüktaz enzimi
15
- NAD(P)H oksidaz,
- NOSs (Nitrik oksit sentetaz),
- Mitokondriyal sitokromlardır.
Miyokardda ROT’un ana kaynağı mitokondriye yerleşmiştir24.
Global iskemi modellerinde doku oksijen konsantrasyonları
aniden sıfıra düşmez, bu nedenle ilk ROT üretimi önemlidir. İskemi
boyunca üretilen ROT miktarı genellikle düşüktür ve hasardaki patolojik
önemleri kesin değildir29.
Reperfüzyonun ilk birkaç dakikasında ROT fazla miktarda
üretilir. Normal koruma mekanizmaları yeterli olmadığında sürekli yüksek
konsantrasyondaki serbest radikallerin pek çok hastalık patojenine katkıda
bulunduğu kabul edilir24.
Reperfüzyonun sebep olduğu hücre ölüm mekanizmaları tam
olarak anlaşılmamakla beraber oksidatif stresle ilişkili serbest radikal
üretiminin önemli rol oynayabileceği düşünülmektedir. Koroner damar
tıkanıklığında,
süperoksit
anyon
(O2−)
üretimi
farklı
enzimatik
komplekslerin aktivasyonu sonucunda artar. O2− ve diğer ROT’leri iskemi
tarafından hasara uğratılmış olan miyokard liflerini oksitler. Reperfüzyonda
O2−, NO ile reaksiyona girerek peroksinitrit oluşturur (ONOO−). Yüksek
ONOO− konsantrasyonunun fazlaca sitotoksik olabileceği gösterilmiştir30.
O2− bağımlı hasar eğer süperoksit dismutaz tarafından H2O2’ye (hidrojen
peroksit) çevrilirse azalır.
16
•
pH Paradoksu
Miyokardiyal reperfüzyon esnasında fizyolojik pH’nın hızla
onarımı laktik asidin uzaklaşmasını, sodyum-hidrojen değiş tokuşunu ve
sodyum-bikarbonat
taşıyıcısının
aktivasyonunu
sağlarken
ölümcül
reperfüzyon hasarına neden olur. Bu olay pH paradoksu olarak adlandırılır
15
(Şekil 3).
•
İnflamasyon
Akut
mediyatörlerin
nötrofilleri
miyokard
salınımı
infarkt
infarktüsünden
miyokardiyal
alanına
çeker
ve
sonra
reperfüzyonun
sonraki
24
ilk
inflamatuar
6
saatte
saatinde
nötrofiller
miyokardiyal dokuya göç ederler. Bu süreç hücre adezyon molekülü ile
gerçekleştirilir. Bu nötrofiller vasküler tıkanmaya, yıkıcı enzim ve reaktif
oksijen türlerinin salınımına neden olur31.
•
Terapötik Hipotermi
Hafif hipoterminin (33-35 ºC) kardiyak arrest yaşayan
hastalarda faydalı olduğu gösterilmiştir. Deneysel çalışmalar vücut
ısısında her 1 ºC düşüklüğü için miyokardiyal infarkt boyutunda %10
azalmayı göstermiştir15.
17
mPTP (Mitochondrial Permeability Transition Pore) iç
mitokondriyal membranda bulunan seçici olmayan bir kanaldır. Kanalın
açılması ATP tükenmesi ve hücre ölümüyle sonuçlanan oksidatif
fosforilasyon ve mitokondriyal membran potansiyelini bozar. Miyokardiyal
iskemi sırasında mPTP kalıntıları, ATP tükenmesi, fizyolojik pH’nın
düzenlenmesi,
oksidatif
stres,
mitokondriyal
kalsiyumun
aşırı
yüklenmesine tepki olarak miyokardiyal reperfüzyondan sonra birkaç
dakika içinde açılmak üzere kapanır32. Bu yüzden mPTP kalp koruma için
önemli yeni bir hedef ve ölümcül reperfüzyon hasarında kritik belirleyicidir.
Ölümcül reperfüzyon hasarını belirten akut miyokardiyal
infarktüsün hayvan modellerindeki çalışmaları miyokardiyal infarktın son
boyutunu %50’ye kadar hesaplar ve bu modellerde ölümcül reperfüzyon
hasarını düzeltmek için birkaç strateji gösterilmektedir. Fakat bu faydalı
sonuçların klinik uygulamaya çevrimi hayal kırıklığı yaşatmaktadır33.
Yine de kısa süreli miyokardiyal iskemi periyodları ile
kesintiye uğratılan primer perkütan müdahale geçirmiş akut miyokard
infarktüsü
olan
hastalarda,
miyokardiyal
reperfüzyonda
iskemik
ardkoşullamanın faydası kalp koruma hedefi olarak reperfüzyon fazındaki
merakı yeniden oluşturmuştur34.
18
Şekil 3. İskemi ve reperfüzyonda geri dönüşümsüz hasara yol açan temel hücresel
mekanızmalar. (A), İskemi esnasında oksijen ve metabolik substratların varlığının
azalması sonucu ortamdaki yüksek enerjili fosfat miktarları da düşmektedir.
+2
İntraselüler Ca
birikimine yol açan sarkoplazmik retikulumun kalsiyumu geri alım
mekanizması bozulur. Anaerobik metabolizma ise hücre içi inorganik fosfat, laktat
ve hidrojenin birikimine sebebiyet vermektedir. İntraselüler asidozis nedeni ile
sodyum-hidrojen değiştiricisinin aktivasyonu (NHE- sodium-hydrogen exchanger),
19
intraselüler sodyumun birikimine sebep olur. Sodyumun aşırı yüklenmesi, ATP
eksikliğinden dolayı inhibe olan sodyum pompalarının etkisiyle artmaktadır. Bu
şekilde çözünmüş maddelerin (solüt) intraselüler konsantrasyonunun artması,
sarkolemmal parçalanmaya sebep olabilecek olan osmotik büyüme ile sonuçlanır.
Ayrıca bu durum kalsiyum bağımlı proteazlar ve fosfolipazların aktivasyonu ile
artar. (B), reperfüzyon esnasında, moleküler oksijenin aniden içeri girmesi ROT’un
fazla üretimine sebep olur ve böylece elektron transport zincirinin deaktivasyonu
ve mitokondrinin tekrar enerjilenmesine sebep olur. Meydana gelen ROT daha fazla
ROT üretimini ve NO varlığında RNT oluşmasını uyarabilir. ROT/RNS, SR’den
kalsiyum salınımına sebep olarak hücresel yapılarda oksidatif ve nitrotatif hasara
sebep olur. Aynı zamanda, ATP üretiminin düzelmesi durumunda sodyum/kalsiyum
değiş-tokuş pompasının
aktivitesi düzelir, Ca
2+
değişimi sodyumun
dışarı
atılmasına sebep olur. SR’den kalsiyum salınımı, sitozolik kalsiyum aşırı
4
yükselmesine sebep olan ATP restorasyonunun önemini artırır .
2.3. Miyokardiyal İskemide Koruyucu Olarak İskemik Ardkoşullama
ve Önkoşullama
Endojen
koruma
kalbin
kendisini
koşullama
kabiliyeti
tarafından ortaya çıkmıştır. Koroner kalp hastalığı olan hastalarda
potansiyel olarak hastalığın ilerleme oranı ve sıklığı, sol ventrikül sistolik
fonksiyonunu koruması, miyokard hasarının sınırlanması için güçlü ve yeni
bir strateji belirlenmeye çalışılmıştır17.
İnfarkt alan ile akut mortalite, morbidite ve kalp yetmezliği
arasındaki ilişki infarkt alan azaltılmasının önemli terapötik hedef
olabileceği düşünülmüştür35.
İnfarkt alan bir dizi etkileşen faktör ile belirlenebilir. Bunlar;
1. İskeminin süresi (koroner arter tıkanması)
20
2. Risk bölgesinde kollateral kan damarlarının çokluğu
3. Besinsel durum
4. Sıcaklık
5. Hipertansiyon, diyabet, hiperkolesterolemi, yaş gibi aynı
anda seyreden birden fazla durumun bulunmasıdır.
İnfarkt alan üç ana zaman noktasında uygulanan endojen
mekanizmalar ile sınırlandırılabilir;
1. Kalp koruyucu tedavi iskemik olay oluşmadan önce uygulanabilir.
İskemik olaydan önce kalp reperfüzyon ile ayrılan bir seri kısa
iskemi-reperfüzyon periyotları ile uyarılır. Bu iskemik olaydan 24
saat önce veya hemen önce uygulanır (önkoşullama)18.
2. Endojen
koşullama
mekanizmaları
iskemik
olay
boyunca
uygulanabilir. Reperfüzyon sırasında trombolizis, perkütan koroner
müdahale ya da ameliyat uygulanır.
3. Kalp koruyucu tedavi iskemik olay oluştuktan sonra uygulanabilir
(ardkoşullama)35 (Şekil 4).
Akut iskemi reperfüzyon hasarın tolere edebilen kalbin
koşullama kabiliyeti ilk defa Murry ve arkadaşları tarafından gösterildi18.
Bu dönüm noktası çalışma, daha sonra koşullamanın farklı formu olan
ve klinikte uygulanabilen iskemik ardkoşullamanın gelişimine yol açtı17.
21
Şekil 4: İskemi reperfüzyon-hasarı içeriği, önkoşullama ve ardkoşullama ile kalp
4
koruma .
2.3.1. İskemik Önkoşullama
İskemik önkoşullama 1986’da ilk olarak Murry ve arkadaşları
tarafından tanımlandı18. Murry ve arkadaşları tarafından köpekler üzerinde
yapılmış olan bu çalışmada 40 dakikalık iskemi süresi yerine 4’er kez 5’er
dakika iskemi ve reperfüzyon uygulaması yapılmıştır. Bu uygulama
miyokardiyal infarkt alan boyutunu %75 azaltmıştır18. Kalp iskemik
önkoşullama uyarımı ile miyokardiyal reperfüzyonun ilk birkaç dakikasında
tıkanma olayını ayarlama yeteneğine sahiptir. Böylece kalp miyokardiyal
reperfüzyon hasarından korunur17.
22
Önkoşullama
pek
çok
iskemi-reperfüzyon
hasarını
sınırlandırır. İskemik önkoşullama sonrası iskemik alanın büyüklüğü %3080 azalmıştır. Önkoşullama aynı zamanda iskemi-reperfüzyon aritmilerini
ve kasılma fonksiyon bozukluklarını da azaltır. İlk olarak önkoşullama
koruması önkoşullama manevralarından sonra ortaya çıkar ve birkaç saat
(2–3 saat) sürer. Bu koruma kaybolur ve sonra tekrar meydana çıkan ve
24- 72 saat süren korumanın ikinci penceresi ya da geç koşullama olarak
adlandırılan bölüm ortaya çıkar24.
Korumanın ikinci penceresi sinyal kinazlar, iNOS, süperoksit
dismutaz, ısı-stres proteinleri ve siklooksijenaz–2 (Cox–2) gibi uzak
mediyatörler ve efektörlerin transkripsiyonuna aracılık ederler. Bu sinyal
yolakların korumaya etkisi ve infarkt alanı azaltma mekanizmaları net
olarak bilinmemektedir. Öne sürülen mekanizmalar; mitokondriyal ATP
üretiminin onarımı, mitokondriyal kalsiyum birikiminin azalması, oksidatif
stresin azalması, apoptozisin inhibisyonu ve mPTP açılmasını engellemeyi
içerir36.
İskemik önkoşullama ile koruma adenozin, bradikinin,
opioidler ve platelet aktive eden faktörler gibi otokoidler tarafından
tetiklenir ve kısa süren iskemi/reperfüzyon siklusuna cevap olarak üretilir37.
İskemik önkoşullamada çözümlenmiş majör sinyal yolakları
ve aracıları şunlardır; fosfatidilinozitol-3-kinaz (PI3-k)- Akt, Nitrik oksit
(NO)-PKG, mitokondriyal KATP kanalları, adenozin, ROT ve mPTP’dir35.
23
Bu
maddeler miyosit
yüzeyinde
kendi G-protein
çifti
reseptörlerine bağlanırlar ve nüklear faktör (κB), hipoksi indükleyen faktör
(HIF) gibi transkripsiyon faktörleri, ekstraselüler sinyal düzenleyici kinaz
(Erk ½) ve fosfatidilinozitol-3-kinaz (PI3-K)-Akt’ı içeren pek çok sinyal
transdüktör kaskatlarını aktive eder. Bu mediyatörlerin aktive olması
mKATP kanallarının açılmasına neden olur. Bunlardan başka iskemik
önkoşullamanın ‘’hafıza etkisi’’ nakli için sorumlu olan protein kinaz C gibi
sinyal kinazlar aktive olur38.
mPTP’nin açılması mitokondriyal fonksiyonları tamamen
engeller ve nekroz ya da apoptozisin her ikisinden biriyle oluşan hücre
ölümüne neden olur24.
Özetle, önkoşullama paradigmasındaki ana fikir, iskemik faz
boyunca otakoidler salınır, reseptörlerini aktive eder ve NO aracılı sinyal
yolu
ile
mKATP kanallarının
açılmasına
neden
olur.
Reperfüzyon
fazındayken tekrar oksijenle karşılaşması mitokondri tarafından tekrar
ROT’nin oluşmasına yol açar. Önkoşullama ön tedavi gerektiren bir
uygulama olduğundan klinik uygulamaları sınırlıdır24.
2.3.2. İskemik Ardkoşullama
Önkoşullamada, miyokardiyal iskeminin başlangıcından önce
müdahale gerçekleştirilmesine ihtiyaç duyulur ve bu müdahaleden sonra
akut miyokard infarktüsünün oluşmasının bu zamana göre ayarlanması
zordur. Ardkoşullama, iskemik periyottan sonra uygulandığından böyle bir
sıkıntı yaşanmaz. Ardkoşullama iskemik periyodun sonunda kalp koruyucu
24
farmakolojik ajanlarla ya da miyokardiyal iskemi ve reperfüzyonun birbirini
izleyen kısa periyotlarının uygulanmasıyla uyarılan infarkt alan boyutunda
azalma olarak tanımlanır2.
Zhao ve arkadaşları tarafından 2003 yılında yapılan 45
dakikalık miyokard iskemisinden sonra reperfüzyonun erken fazında iki
koroner arterin 3 kez 30’ar saniyelik miyokardiyal iskemi-reperfüzyon
döngüsü köpeklerdeki miyokard hasarını %47’den %11’e düşürmüştür. Bu
kalp koruma mekanizması iskemik ardkoşullama olarak adlandırılmıştır39.
Klinikte,
aralıklı
miyokardiyal
iskemi
ve
reperfüzyon
uygulamasını gerçekleştirmek zor olabilir. Örneğin trombolizisi olan akut
miyokard infarktüsü geçirmiş hastalarda iskemik ardkoşullamayı kullanmak
mümkün değildir. Yaşamsal kinazların (PI3K-Akt, ERK-1 ve ERK-2)
iskemik ardkoşullama ile uyarılan korumaya aracılık ettiği hesaba katılırsa
(Şekil 5), iskemik ardkoşullamanın güçlü kalp koruyucu potansiyelini
üretmek için reperfüzyonda bu yaşamsal kinazların farmakolojik olarak
aktive edilmesi pratik bir yaklaşımdır. Bu uygulama miyokardiyal iskemi ve
reperfüzyonun
tüm
klinik
senaryosunda
hızlıca
uygulanabilir.
Önkoşullamada olduğu gibi reperfüzyon boyunca verilen volatil anestezik
ajanların kalpte tekrarlayan iskemi-reperfüzyonda koruyucu oldukları
gösterilmiştir2.
Ardkoşullamada doku pH’sının normale dönmesi gecikir.
Hidrojen (H+) iyonu iskemi boyunca intraselüler ve interstisyal dokuda
birikir. Reperfüzyon interstisyal dokuda biriken H+ iyonunu hızlıca temizler
ve intraselüler pH’yı hızlıca onarır. İnterstisyumda hidrojen iyonlarının
uzaklaştırılması, transmembran H+ gradientini onarır ve bundan dolayı
25
sodyum-hidrojen değişim pompasını aktive eder, böylelikle reperfüzyonun
erken dakikaları boyunca kardiyomiyosit kasılmasını tetikleyen ve enzim
sistemini aktive eden Ca++ birikimi ile sonuçlanır. Ardkoşullama erken
reperfüzyon boyunca kalbin tekrar alkalinize edilmesini geciktirir; doku
pH’sı kabaca reperfüze kalbe kıyasla ardkoşullama sonrası daha uzun
asidik kalır, koroner akıntı ardkoşullanan kalbin reperfüzyonunun erken
dakikaları boyunca daha fazla asidiktir40.
Ardkoşullama reperfüzyondan 3 saat sonra miyokardın risk
bölgelerinde süperoksit anyon üretimini zayıflatır. Aslında reaktif oksijen
türleri
kalp
korumanın
uyarıcı
fazı
boyunca
onları
engelleyen,
ardkoşullama için sinyal mekanizması gerektirir. Düşük seviyedeki
antioksidanlar endojen koruma için sinyal rolü oynar, oysa yüksek
seviyeler koroner damar endoteli ve miyokardiyal hücre hasarını tetikler35.
Reperfüzyonun erken dakikalarında mPTP’nin açılması ATP
varlığında apoptozis ya da ATP tüketiminde nekroz ile sonuçlanan kaskat
başlatıcı oksidan ve Ca++ birikimi ile sonuçlanır41. Ardkoşullama apoptozise
ek olarak nekrozuda azaltır35.
Doğrudan reaktif oksijen türlerinin (NADPH oksidaz aktivitesi
yoluyla), sitokinlerin, proteolitik enzimlerin salınımı in vivo apoptozis ve
nekrozun her ikisinin de patojenezinde nötrofillerin rolü olabileceğini
göstermektedir42.
Aslında, iskemi reperfüzyon hasarında nötrofillerin tutulumu
bazı çalışmalarda tartışılmaktadır. Gerçekte kalp korumanın fizyolojik
26
özelliklerinden bazıları anti-inflamatuar etki ile korunan koroner arter
tıkanmasından sonraki ardkoşullama ile raporlanmıştır. Bu gözlemler
şunları içerir;
1. Nötrofil birikiminde azalma,
2. Endotelyal
hücre
aktivasyonunda
azalma
ve
disfonksiyon, (Endotelyal hücre adezyon moleküllerinin
aktivitesinde azalma ve nötrofil adezyonunda azalma.)
3. Nötrofilleri toplayan ve aktivasyon içeren IL-8, IL-6 ve
TNF-α gibi ön inflamatuar mediyatörlerinin seviyelerinde
azalmadır35.
Aslında daha küçük infarkt boyutun daha küçük inflamatuar
cevaba neden olup olmadığı ya da ardkoşullama sonrasında azalan infarkt
boyutun inflamatuar cevabı azaltıp azaltmadığı net değildir35.
27
Şekil 5: Ardkoşullamanın kardiyak koruyucu mekanizmasında çözümlenebilen
intraselüler mekanizmalar. Perfüzyonun aralıklı olması tetikleyici moleküllerin hazır
olmasına kadar kapalı olan mPTP’yi koruyan, oksijenle birleşen, pH’nın normale
dönüşünden sonra uygun olarak mPTP’nin kapanmasını sürdüren yaşamsal
yolakları aktive eden geçici asidoza neden olur. Bu modelde mitokondri korumada
son efektör rolü oynar. O: opioid; A: adenozin; B: bradikinin; MEK1/2: MAPK/ERK
kinaz; ERK ½: ekstraselüler sinyal düzenleyici kinaz; PI3-kinaz: fosfatidilinozitol 3kinaz; PKB: protein kinaz B; GSK3β: glukojen sentaz kinaz 3β; PKC: protein kinaz
C; NOS: nitrik oksit sentaz; GC: guanilil siklaz; STAT3: (signal transducer and
15
activator of transcription 3); TF: doku faktörü .
28
2.4. Ardkoşullamanın Koruyucu Mekanizmalarına Aracılık Eden Olası
Mediyatörler ve Tetikleyiciler
Ardkoşullama, kısa ve aralıklı iskemi-reperfüzyon periyotları
şeklinde uygulanan bir yöntemdir ancak bu algoritimde reperfüzyon
periyotları ya da iskemi periyotlarının kalp korumada ne kadar önem arz
ettiği tam olarak açıklığa kavuşmamıştır. İskemiyi takiben uygulanan
reoklüzyon periyotları adenozin, bradikinin ya da opioid gibi otakoidlerin
üretimini değiştiriyor olabilir. Buna karşın reperfüzyonun kesintili olması,
endojen
olarak
salınan
uzaklaştırılmasında
adenozin
gecikmeye
ya
neden
da
pürin
olabilir43.
yan
ürünlerinin
Adenozin,
bütün
hücrelerde doğrudan ya da ATP hidrolizi sonucunda oluşan lokal bir
hormondur44.
Bazı
araştırmalarda
ardkoşullamada
endojen
salınan
adenozinin etkili olduğu gösterilmiştir. Ardkoşullamada miyokardiyal
reperfüzyon süresi boyunca reseptör ve ligandın birbirine bağlanmasıyla
miyokardın korunduğu gösterilmiştir43. Miyokardiyal reperfüzyon süresince
A2a, A2b, A3 reseptörleri gibi belirli adenozin reseptör alt tiplerinin
farmakolojik
olarak
aktivasyonlarının
kardiyak
koruma
sağladığı
saptanmıştır45. Bu bağlamda Downey ve ark. ardkoşullama ile indüklenen
korumada,
adenozin
reseptörlerinin
bağlanmasının
katkısını
araştırmışlardır. Çalışmada izole tavşan kalbinde, selektif olmayan
adenozin
reseptör
antagonisti
SPT
(8-p-(sulfofenil)
teofilin
)’nin
ardkoşullamanın infarkt alanı sınırlama etkisini ortadan kaldırdığını
bulmuşladır46.
29
Yapılan çalışmalarla adenozin A2a ve A3 reseptörlerinin
aktivasyonunun kalp koruyucu etkiyle ilgili olduğu, A1 alt tipinin etkisinin
olmadığı gösterilmiştir. Adenozin A2a reseptör alt tipinin aktivasyonu
özellikle
antienflamatuar
etkisi
nedeniyle
reperfüzyon
sürecinde
47
önemlidir .
Kin ve ark. in situ sıçan kalbinde spesifik olmayan opioid
reseptör antagonisti naloksan kullanarak, ardkoşullama ile oluşan infarkt
alanı azaltıcı etkinin ortadan kalktığını gözlemlemişlerdir43. Miyokardiyal
reperfüzyonda opioid reseptörlerinin farmakolojik olarak aktivasyonları
kalp koruyucu etki göstermiştir45.
Bradikinin B2 reseptörlerinin aktivasyonu da ard koşullama ile
elde edilen kalp koruyucu etki ile bağlantılanmıştır48.
İskemik ardkoşullamada NO/cGMP yolağının rolü NOS
inhibisyonuyla bağlantılıdır3. NO’ in ardkoşullama ile sağlanan kalp
koruyucu etkilerde rol aldığını ilk olarak Yang ve ark. göstermişlerdir. İn
situ tavşan koroner arter oklüzyon modelinde, NOS inhibitörü L- NAME (Nnitro L-arginin metil ester) reperfüzyondan hemen önce verildiğinde
ardkoşullamanın
infarkt
alanı
azaltıcı
etkisinin
ortadan
kalktığını
bulmuşlardır49.
ROT iskemik miyokardın reperfüzyonunda üretilir ve ölümcül
reperfüzyon hasarının asıl nedeni olarak tanımlanır15. Penna ve ark., 10’ar
saniye 5 siklus ardkoşullama yaptıkları izole sıçan kalbinde ardkoşullama
öncesinde
reperfüzyon
esnasında
ROT
süpürücüsü
N-asetilsistein
30
verildiğinde
ardkoşullamanın
bloke olmadığını ancak
ardkoşullama
sırasında N-asetilsistein verildiğinde infarkt alanı azaltıcı etkinin ortadan
kalktığını göstermişlerdir50. İzole tavşan kalbinde de doğrulanan bu
bulgu51, ROT’un ardkoşullanmış kalplerde çift taraflı rolü olduğunu
göstermektedir. Örneğin ardkoşullamanın koruyucu etkisinde sinyal iletici
olarak ROT’u kullanılırken, eş zamanlı olarak, ardkoşullama zararlı ROT
üretimini de azaltmaktadır15.
Bu sonuçlara göre ROT kalp koruyucu mekanizmalarda bir
tetikleyici olarak etki ediyor olabilir. Son zamanlarda yapılan çalışmalar;
mPTP açılmasının inhibisyonu ile PKC-ε (protein kinaz C ) aracılıklı mKATP
kanallarının
açılmasının
mitokondriyal
ROT
ile
ilişkili
olduğunu
göstermiştir. Protein kinaz C (PKC) önkoşullamada sinyal iletiminde
anahtar enzim rolündedir. Önkoşullamanın aksine ardkoşullamada PKC ve
izoformlarının rolü ile ilgili fazla bilgi yoktur45.
Zatta ve ark. in vivo sıçan iskemi reperfüzyon modelinde
reperfüzyondan 5 dakika önce PKC inhibitörü chelerythrin (kleritirin)
verildiğinde
ardkoşullamanın
koruyucu
etkisinin
bloke
olduğunu
52
göstermişlerdir . Ek olarak PKC blokajı ardkoşullamanın infarkt alanı
azaltıcı etkisini ortadan kaldırmıştır. Ardkoşullama, kalp koruyucu olarak
kabul edilen PKC-ε miktarında artışa ve PKC-δ’da azalmaya neden
olmaktadır53.
Dokulardan elde edilen bir grup kinaz, mitojenle aktive edilen
protein
kinaz
(MAPK)
olarak
isimlendirilmiştir.
Kalp
dokusunda
MAPK’ların, ekstraselüler sinyal ile düzenlenen kinazlar (ERK), NH2
terminal kinazlar/stres aktivasyonlu protein kinazlar (JNK) ve p38 mitojenle
31
aktive edilen protein kinazlar (p38 MAPK) olmak üzere alt grupları izole
edilmiştir. Sayılan MAPK alt grupları sırasıyla G proteine bağlı reseptörler,
iskemiyi de içeren hücresel stres oluşturan faktörler ve fosfolipaz C
tarafından aktive edilirler. Genel olarak MAPK’lar çekirdekte özgül genlerin
transkripsiyonu ve/veya ribozomlarda gerçekleşen translasyonu stimüle
edebilirler, bazı yapısal faktörlerin aktivasyonunu sağlayabilirler. Bu
etkileriyle hedef hücrelerde proliferasyon, farklılaşma, hipertrofi, morfolojik
değişimler, apopitozla hücre ölümünün engellenmesi, glikojen ve küçük ısı
şok proteinlerinin sentezinin artırılması ve enerji metabolizmasının
düzenlenmesi gibi olaylara aracılık ederler54.
Tsang ve ark., izole perfüze rat kalbinde reperfüzyonun ilk 15
dakikası için PI3K-Akt inhibitörü olan LY294002 ve Wortmannin verilmesi
ile ardkoşullamanın etkisiyle oluşan fosfo-Akt’nin oluşumunun inhibe
edildiğini, bunun yanında eNOS ve p70S6K aktivasyonlarının da inhibe
olduğunu bildirmişlerdir. Bu çalışmada PI3K-Akt’nin ardkoşullama ile
oluşan korumadaki rolü gösterilmiştir55.
MEK/ERK1/2 (mitogen activated protein/extecellular signal
regulating kinase) yolağının infarkt alanda azalma ile yakın ilgisi olduğu
gösterilmiştir. ERK1/2 antagonisti PD98059 ile kalp koruyucu etkinin
ortadan kalktığı gösterilmiştir. Subepikardiyal iskemik alanda ardkoşullama
ile p-ERK düzeylerinde artış olduğu saptanmıştır. İn vivo ve in vitro
modellerden elde edilen bilgilere göre p38, JNK1 ve 2 SAPK gibi öldürücü
kinazlar inflamatuar sitokinler ve oksidanlara yanıt olarak aktifleşerek
miyokardiyal iskemi reperfüzyon hasarında yer alırlar. Ardkoşullamada
öldürücü kinazlar ile ilgili modülasyona dair çok az bilgi mevcuttur. İzole
neonatal sıçan kardiyomiyositlerinde yapılan hipoksik ardkoşullamada p38
ve JNK MAPK gibi öldürücü kinazların inhibe olduğu bildirilmiştir56.
32
Tüm bu öldürücü ve koruyucu kinazların modülasyonu,
reperfüzyonun ilk anlarında olmakta ve ardkoşulama ile kalpte oluşturulan
korumaya etki edebilmektedirler. Ancak ardkoşullamanın, kinazların
stimülatörlerini nasıl değiştirdiği ve bu öldürücü ve koruyucu kinazlar
arasındaki dengenin, kalp koruma için ne derece önemli olduğu henüz
açık değildir56.
KATP kanalları, hücrede ATP düzeylerinin yeteri kadar yüksek
olduğu durumlarda kapalıdır. İskemi gibi kalpte ATP düzeylerini düşüren
olaylarda aktive olurlar. Yang ve ark.57 ATP’ ye bağlı potasyum kanallarının
kalp
korumadaki
rolünü
ortaya
koymuşlardır.
KATP
kanallarının
glibenklamid ile selektif olmayan blokajı ardkoşullamanın infarkt alanı
azaltıcı etkisini ortadan kaldırmıştır. Daha önemlisi, mitokondriyal KATP
kanallarının
selektif
blokörü
olan
5-hidroksi
dekanoat
(5HD),
ardkoşullamanın bu etkisini ortadan kaldırmaktadır. Bu da kalp koruyucu
etkinin bu mitokondriyal KATP kanallarının spesifik aktivasyonu yoluyla
olduğunu göstermektedir58.
Reperfüzyondan önce verilen bimakalim gibi KATP açıcıları
infarkt alanı sınırlandırabilmişlerdir59. KATP kanal açıcılarının (örn: pinasidil,
kromakalim,
diazoksit,
uygulandıklarında
infarkt
nikorandil)
alanı
miyokardiyal
sınırladıkları
iskemiden
bulunmuştur60.
önce
İskemi
reperfüzyon boyunca izofluran gibi volatil anesteziklerin uygulanması kalp
koruyucu olduğu bulunmuştur ve bu etkisi mitokondriyal KATP kanallarının
açılmasına bağlanmıştır61. Anestezik ardkoşullayıcıların bu koruyucu
etkisine KATP kuşatması ile yön verildiği bulunmuştur ve PI3K/AKT
sinyalinin aktivasyonu, GSK-3β aktivasyonunun inhibisyonu ve mPTP
açılmasının inhibisyonu ile ilişkilendirilmiştir4.
33
Serbest Ca++ ökaryotik hücrelerde anahtar sinyal ajandır.
Hormonal ve diğer uyaranlar fosfolipaz C’yi aktive eder, inozitol trifosfatı
düzenler
ve
endoplazmik
retikulumdan
Uyarılabilen doku, voltaj bağımlı Ca
olur. Artan sitozolik serbest Ca
++
++
Ca++’u
harekete
kanallarından Ca
++
geçirir.
girişine neden
daha sonra protein kinazı aktive eder ve
sarkoplazmik retikulumdan salınan Ca++ çizgili kası uyararak kas
kasılmasını aktive eder. Sitozole Ca++ akışı aynı zamanda mitokondride
Ca++ birikimine, respiratuvar dehidrojenaz ve oksidatif fosforilasyonun
aktivasyonuna yol açar. Aslında sitozol ve mitokondrideki serbest Ca++
mitokondriyal Ca++ alımından dolayı kardiyak miyositlerde 10–20 kat kadar
hızlı ve sürekli artabilir. Ca++ homeostazının düzenlenememesi hücre
hasarında önemli rol oynar. Patolojik kalsiyumun aşırı yüklenmesi, sıklıkla
doku iskemi ve hasarını karakterize eder ve artan Ca++ fosfataz, proteaz
ve nükleazı aktive eder62.
Reperfüzyonun ilk birkaç dakikasında nükleaz, proteaz ve
fosfolipazı aktive eden sitozolik Ca++ hızla birikir. İntraselüler kalsiyum
yüklenmesi
kardiyomiyositler
Mitokondriyal
Ca++’un
aşırı
için
öldürücü
birikimi
mPTP
olduğu
bilinmektedir.
açılmasını
tetikler.
Reperfüzyonun erken dönemlerinde hücre içi yoğun kalsiyum birikimi
sonucunda sekonder etkiler oluşur. Kontraktil sertlik oluşumu, kalsiyum
aracılı enzimlerin aşırı uyarımı ve mPTP’ lerin açılması bunlardan bir
kaçıdır. Ca++ birikiminin farmakolojik ajanlarla inhibe edilmesi, kalbi
tekrarlayan ölümcül reperfüzyon hasarından koruduğu gösterilmiştir58.
KATP kanallarına ek olarak ardkoşullamanın bir diğer efektörü,
mPTP’lerdir. mPTP’lerin açılması, iskemi reperfüzyon sonrası hücre
ölümünde anahtar rolü üstlenmektedir58. mPTP spesifik olmayan bir
kanaldır15.
Fizyolojik koşullarda mitokondri iç membranı iyonlara karşı
34
geçirgen değildir. Hücresel stres oluşturan durumlarda, mitokondri iç
membranında yer alan mPTP geçirgen hale gelir. Bu durum su ve diğer
çözücülerin iç mitokondriyal membrana seçici olmadan geçmesine,
mitokondriyal membran potansiyelinin değişmesine, mitokondrilerde Ca++
aşırı yüküne, inorganik fosfatın, serbest oksijen radikallerinin birikimine,
adenin nükleotidlerinin kaybına ve mitokondri dış membranında şişme,
yırtılma ve nekrotik hücre ölümüne neden olur63.
mPTP’ler, iskemi süresince kapalı olan ancak reperfüzyonun
erken
dönemlerinde
mitokondrilerde
oluşmaya
başlayan
porlardır.
Özellikle koruyucu kinazlar, intraselüler kalsiyum ve NO, bu porların
oluşum sürecinde önem taşırlar. Her ne kadar intraselüler pH gibi diğer
faktörler de mPTP’lerin açılmasına etki edebilirse de NO tarafından
mPTP’lerin açılmasının engellenmesi, oksijen radikalleri ve kalsiyum
düzeylerinin düşüşü, ikisi birlikte ardkoşullama ile oluşan kalp koruyucu
etkinin mekanizmalarından biri olabilir. Buna göre mPTP’lerin açılmasını
önlemenin kalp korumada etkili olduğu gösterilmiştir 63.
Mitokondriyal iskemi reperfüzyon hasarında mPTP’lerin
rolünü aşağıdaki çalışmalar desteklemiştir;
1- Mitokondriyal Ca++ birikimi, oksidatif stres, nötral pH
değişimi düşük ATP düzeyleri ve yüksek fosfat düzeyleri mPTP’ nin
açılması için gereken koşulların miyokardiyal reperfüzyonun ilk birkaç
dakikasında düştüğü gösterilmiştir64.
2- mPTP açılmasının miyokardiyal reperfüzyon sırasında
meydana geldiği gösterilmiştir32.
3- Siklosporin A ve sanglifehrin A gibi mPTP’ nin farmakolojik
inhibitörleri
kullanılarak
özellikle
reperfüzyon
zamanında
mPTP
açılmasının inhibisyonu kalp koruyucudur65.
35
RISK (Reperfusion Injury Salvage Kinases) yolağı, kardiyak
koruma sağlayan, miyokardiyal reperfüzyon esnasında aktive edilen bir
grup yaşamsal protein kinazlar olarak tanımlanır15. RISK olarak bilinen
prosurvival kinazlar olan fosfatidilinozitol–3-OH kinaz (PI3K)-Akt ve
p42/p44 ekstraselüler sinyal düzenleyici kinaz (Erk1/2) reperfüzyon
hasarından korunmada önemli birer hedef oluşturmaktadırlar. Akt ve
ERK1/2 gibi kinazların reperfüzyon sırasında aktivasyonunun miyokardiyal
iskemi-reperfüzyon hasarına karşı güçlü etkileri olduğu ortaya konmuştur.
Reperfüzyon süreci başında RISK yolağının aktivasyonunun, kalbi iskemi
reperfüzyon hasarından koruduğu gösterilmiştir66. Son bilgiler ışığında, bu
koruyucu RISK yolağının aktivasyonu, hem önkoşullama hem de yeni bir
fenomen olan ardkoşullama ile oluşmaktadır67. Reperfüzyon sırasında
RISK yolağının farmakolojik olarak aktive olması, önkoşullama ve
ardkoşullamanın her ikisinin de kalp koruyucu etkilerini arttırmaktadır.
Ölümcül reperfüzyon hasarı sırasında miyosit ölümüne apoptozis neden
olmakta ve PI3K-Akt ve ERK1/2 prosurvival kinazlar apoptozise engel
olmaktadırlar. Bu prosurvival kinazlar, insülin, urokortin, bradikinin, opioid
reseptör agonistleri ve atorvastatin gibi ajanların aktive ettiği çeşitli
çalışmalarda
gösterilmiştir.
Reperfüzyon
sürecinde
RISK
yolağının
farmakolojik aktivasyonunun, hem apoptotik hem de nekrotik hücre
ölümüne karşı koruyucu etkileri olduğu, infarkt alanında azalmanın tespit
edildiği kanıtlanmıştır66.
Sonuç olarak önkoşullama ve ardkoşullama, kalp koruyucu
etkilerini kısmen RISK yolağı aracılığıyla göstermekte ve bu etki
mitokondriyal mPTP’lerin inhibisyonu yoluyla olmaktadır. Bu yüzden RISK
yolağının reperfüzyon sırasında farmakolojik manüplasyonu önkoşullama
ve ardkoşullamanın oluşturduğu koruyucu etkinin ortaya çıkmasını
sağlayabilir15.
36
2.5. Levosimendan
Levosimendan akut ve dekompanse kalp yetmezliğinde
kullanılan pozitif inotropik bir ajandır6. Levosimendan, inotropik etkileri ile
miyofilamentlerde kalsiyum duyarlılaştırıcıdır68. Levosimendan oksijen
tüketiminde önemli değişiklikler olmaksızın ve kalp ritmi üzerinde nötral
etkisi ile miyokardiyal performansı artırır. Ek olarak, levosimendan
vasküler çizgili kas hücrelerinde ATP bağımlı potasyum kanallarının
uyarılması ile vazodilatör etkiye sahiptir6. KATP kanallarının açılması ile
antiiskemik ve miyokardiyal önkoşullamayı indükleyen bir ilaçtır69.
Levosimendan
potent
Ca++ duyarlılaştırıcıdır,
diyastolik
fonksiyonda negatif etkisi yoktur, klinik olarak tavsiye edilen dozunda
fosfodiesteraz inhibisyonu önemsizdir, kalp ritminde nötral etkiye sahiptir
ve uzun dönem hayatta kalmada dobutaminden daha fazla avantajlara
sahiptir70.
Levosimendanın pozitif inotropik etkisi intraselüler kalsiyum
iyon konsantrasyonunu değiştirmeksizin aktin ve miyozin filamentleri
arasındaki etkileşime yardımcı olan troponin C’ye bağlanmasından
dolayıdır. Levosimendan yüksek afinite ile kardiyak troponin C’nin Nterminal ucuna bağlanması ile miyokardiyal kontraktiliteyi artırır ve bu
düzenleyici proteini uygun olarak Ca++’a bağlanması ile stabilize eder6
(Şekil 6). Bu durum diyastolik gevşeme yanıtının bozulmadan pozitif
inotrop etki göstermesini ve sitozolik kalsiyumun aşırı yüklenmesini
engelleyerek
kardiyomiyosit
disfonksiyonunun,
aritmilerin
ve
hücre
71
ölümlerinin önüne geçilmesini sağlar .
37
Şekil 6: Levosimendanın etki mekanizması. (A) Levosimendan inotropik bir ajandır.
Levosimendan sistol sırasında Troponin C’ye bağlanır, miyofliamentlerin kalsiyuma
duyarlılığını artırır. Bu olay sistol sırasında miyokardın kontraktilitesini artırır, fakat
diyastolik fonksiyonları etkilemez. (B) mekanizmanın detayına bakıldığında,
levosimendan Troponin C’nin aktif kısmının açılmasına öncülük eder, bu yolla da
72
kalsiyuma duyarlılığı artırır .
Miyofilamentlerin
kalsiyuma
karşı
duyarlılaşmasına
ek
olarak, levosimendan farklı hayvan modellerinde, insan kalbi kas
şeritlerinde özellikle FDE 3 olmak üzere kardiyak fosfodiesterazı inhibe
eder. Bu etki özellikle yüksek konsantrasyonda (>0,3µM) gözlemlenir,
fakat (0,03 µM) konsantrasyonda gözlemlenmez ya da (0,1-0,3µM)
konsantrasyonda daha az belirgindir. Klinik olarak tavsiye edilen terapötik
aralık 0,03-0,3µM’dır. Bununla birlikte 0,03-0,1µM konsantrasyonda,
levosimendan kalp hızını, hüce içi cAMP seviyesini73 ve miyokardiyal
gevşemeyi değiştirmez6.
38
Levosimendan
mitokondriyal74
ve
sarkolemmal75
KATP
kanallarının her ikisini de açar76. Levosimendan, köpeklerde miyokardiyal
iskemi süresince ve önce uygulandığında miyokardiyal infarkt alanını
azaltmış77 ve iskemik miyokardı korumuştur6.
Levosimendan miyokardiyal oksijen ihtiyacını artırmadığı ve
anti iskemik etki gösterdiği için, deneysel ve klinik çalışmalarda iskemireperfüzyon hasarından önce, sonra ve reperfüzyon süresince etkinlik ve
güvenliği yoğun olarak test edilmektedir6.
İskemi ve reperfüzyonda levosimendanın kardiyak koruyucu
etkisi ilk Toit ve ark. tarafından kobay kalbinde yapılan çalışma ile
gösterilmiştir.
Bu
çalışmada,
iskemi
ve
reperfüzyon
esnasında
levosimendan uygulanan izole perfüze kobay kalplerinde klasik pozitif
inotropik ilaç olan dobutamine göre levosimendanın kalp fonksiyonlarında
yaptığı iyileşmenin daha iyi olduğu gösterilmiştir78.
Miyokardiyal sersemleme kalp ameliyatı geçirmiş hastalarda
sık gözlenir. Anormal kalsiyum yükselmesi ve kontraktil proteinlerin
kalsiyuma duyarlılığının azalması miyokardiyal sersemleme gelişimi için
önemli faktörlerdir. Levosimendanın etkinliği ve güvenliği anjiyoplasti
geçirmiş
akut
koroner
sendromu
olan
hastalarda,
miyokardiyal
sersemleme durumu boyunca gösterilmiştir79. Akut koroner sendromu
izleyen
anjiyoplasti
geçiren
hastalarda
yapılan
bir
çalışmada
levosimendanın diyastolik fonksiyonları değiştirmeksizin sersemlemiş
miyokardın sistolik performansını sağlamıştır80. Miyokardiyal sersemleme
süresince ve öncesinde levosimendan uygulanması bu ilacın etkisinin
sadece miyofilamentlerin kalsiyuma duyarlılığını artırmadığını göstermiştir.
39
Sersemleme ile karakterize miyofilamentlerin cevaplılığının azalması aynı
zamanda iskemik önkoşullama ile de önlenebilir. Miyokardiyal KATP
kanallarının açılması iskemik önkoşullamada önemli rol oynar. İskemi
öncesinde KATP kanal açıcı levosimendan uygulanması ile miyokardiyal
sersemlemenin negatif etkilerini hafifletebileceğini ya da önleyebileceğini
ileri sürmüşlerdir79.
İntraselüler ADP’nin arttığı, ATP ‘nin ise azaldığı iskemik
miyokardda, levosimendanın KATP kanallarını aktive etmesi81, iskemi
ve/veya reperfüzyon hasarının sonuçlarından biri olan miyokardiyal
sersemlemede de yararlı etkiler gösterebileceği sonucuna varılmıştır71.
Miyokardiyal
sersemleme
tablosu
var
olan
hastalarda
sistolik
disfonksiyonla birlikte genellikle diyastolik disfonksiyon da görülür. Bu
nedenle
levosimendanın
fonksiyonları
düzeltme
diyastolik
etkisi
de
fonksiyonları
bu
hastalar
bozmadan
açısından
sistolik
oldukça
avantajlıdır80.
Son zamanlarda, mitokontrial KATP kanallarının üzerindeki
etkisi gösterilmektedir. Bu etki iskemi-reperfüzyon hasarına karşı kalbin
korunması ile ilişkilendirilmiştir82. Levosimendanın sıçan ventriküler
miyositlerinde
ATP’ye
bağımlı
potasyum
kanallarını
aktive
ettiği
75
gösterilmiştir . İskemi-reperfüzyon hayvan modelinde, levosimendan KATP
kanallarının aktivasyonu ile infakt alanı azaltmıştır77.
Öztürk T. ve ark.’nın izole sıçan kalbi üzerinde levosimendan
ile yaptıkları bir çalışmada, levosimendan iskemiden önce verildiğinde
kontrole göre kalpteki infarkt alanı anlamlı olarak azalttığını ve reperfüzyon
süresince iskemi öncesi dönemdeki SVGB değerininin önemli ölçüde
korunduğunu göstermişlerdir83. Tavşan spinal kordunda levosimendan ile
40
yapılan
bir
diğer
çalışmada
levosimendanın
oksidatif
stresin
göstergelerinden olan malondialdehid ve miyeloperoksidaz seviyelerini
azalttığı bulunmuştur84.
2.6. Resveratrol
Resveratrol (3,4’,5-trihidroksi-trans-stilben) ilk olarak 1940
yılında ak çöpleme (helebor) köklerinden7 ve daha sonra farklı meyve,
sebze ve özellikle üzüm kabuğundan izole edilen fenol fitoaleksindir85. Asıl
olarak Japonya ve Çin’de yetişen Polyganum Cuspidatum köklerinin
resveratrol içeriği bakımından zengin olduğu gösterilmiştir86. Resveratrol
kırmızı şarapta farklı miktarlarda bulunmaktadır ve şarap tüketimi ile
birleştirilen kardiyovasküler sisteme faydaları açısından belli bir dereceye
kadar sorumlu tutulmaktadır87.
Orta düzeyde alkollü içecek tüketimi ile kardiyovasküler
hastalık riskindeki azalma birbiri ile ilişkili bulunmuştur88. Fransa’da diyetle
alınan doymuş yağların göreceli olarak fazla olmasına ve fazla sigara
içilmesine rağmen koroner kalp hastalığına bağlı mortalitenin göreceli
olarak düşük olması gözlemi ”Fransız Paradoksu” olarak bilinir. Fransız
Paradoksu düzenli kırmızı şarap tüketiminin kardiyovasküler hastalıklara
karşı ek koruma sağlayabileceği fikrinin doğmasına yol açmıştır89. Kırmızı
şarap resveratrol ve ondan daha yüksek oranda flavanoidler içerir. Bu
polifenolik bileşikler deney tüpünde ve bazı hayvan ateroskleroz
modellerinde anti-oksidan, anti-enflamatuar ve diğer potansiyel antiaterojenik etkiler gösterir90.
41
Çalışmalar resveratrolün antioksidan, antikanser, yaşlanma
karşıtı, antienflamatuar ve antiaterosklerotik91 biyolojik etkilerinin olduğunu
göstermiştir7. Son çalışmalar, resveratrolün farmakolojik önkoşullama ile
elde
edilen
iskemi-reperfüzyon
hasarından
kalbi
koruyabildiğini
92
göstermiştir . Bununla birlikte resveratrolün sıçan kalbinde iskemireperfüzyon uyarımlı miyokard hasarını azalttığı gösterilmiştir93. Daha
sonradan, resveratrolün iskemi reperfüzyon hasarından beyin, kalp ve
böbreği içeren hayati organların çoğunu koruduğu bulunmuştur94.
Çalışmalar adenozin reseptörleri, PI3 Kinaz ve MAPK’nin resveratrolün
uyardığı farmakolojik ön koşullamanın kalp koruyucu etkisine aracılık
ettiğini göstermektedir95, 96.
Resveratrol reperfüzyonda uygulanırsa, kalbi iskemi ve
reperfüzyon hasarından koruyabileceği önemi bir saptamadır7.
Reperfüzyon sırasında verildiğinde resveratrol koruyucu ise
korumanın altında yatan potansiyel hücresel ve moleküler mekanizmaların
tanımlanması
gerekmektedir.
mPTP
açılması
miyokardiyal
iskemi-
97
reperfüzyon hasarında önemli rol oynadığı düşünülmektedir . mPTP
kalıntıları iskemi süresince kapanır fakat reperfüzyonun başlangıcında
açılır ve erken reperfüzyonda mPTP açılımının modülasyonu kalbi
reperfüzyon hasarından koruyabilir7.
Glikojen metabolizmasının düzenleyicisi olarak tanımlanan,
GSK-3β’nin hücre sinyali, protein sentezi, hücre çoğalması, hücre
farklılaşması, hücre adezyonu ve apoptozisine katkıda bulunduğu
şimdilerde kesin olarak ortaya konmuştur98. Çalışmalar, GSK-3β’nın
iskemik ön koşullamada rol oynadığını göstermiştir99. Ek olarak, son
42
çalışmalar,
GSK-3β’nın
önkoşullama
mPTP
uyarılmasında
açılmasını
asıl
rol
sağlayan
farmakolojik
gösterilmiştir100.
oynadığı
Resveratrolün PI3K/Akt ve MAPK’yı aktive edebildiği ve bu sinyal
kinazların GSK-3β’yı negatif olarak düzenlediği gösterilmiştir95, 96.
Resveratrolün
ROT’ni
süpürücü
etkisi
vardır101.
Aynı
zamanda askorbik asitten daha yavaş olmak üzere hidroksil radikalini
süpürme özelliği gösterir102. İskemik reperfüze kalp, beyin ya da böbrekte
resveratrol NOS ve düşük oksidatif stresi uyarır103. Resveratrol iskemi
sonrası reperfüze miyokardda peroksil ve hidroksil radikallerini süpürür101.
Resveratrolün kalp koruyucu etkisi miyokardiyumda katalaz enziminin
aktive olma kabiliyeti ile bağlantılanır. Resveratrol in vivo antioksidan
fonksiyon
gösterir
ve
kalpte
peroksil
radikallerini
süpürür104.
P.
cuspidatum’un köklerinin ekstraksiyonuyla yapılan resveratrolün ticari
preparatı (Protykin®) aynı zamanda peroksil radikallerini süpürür ve iskemi
reperfüzyon hasarından kalbi korur105.
Kalbe
ek
olarak,
resveratrolün
iskemi-reperfüzyon
hasarından böbrek ve beyin hücrelerini koruduğu gösterilmiştir. NO
salıverilmesinin sürdürülmesi iskemik hasardan sonraki fonksiyonların
düzelmesinde kritik faktördür. NO salıverilmesi iskemi reperfüzyon
hasarından sonra önemli bir şekilde azalır, herhangi bir sebeple (örneğin;
L arjinin ile NO üretiminin uyarılması) NO salıverilmesinin sürdürülmesi
iskemiyi takiben miyokard fonksiyonlarını düzeltebilir101.
Astrinjin, bir resveratrol analoğudur, aynı zamanda sıçan
kalbinde iskemi-reperfüzyon hasarı boyunca NO aracılıklı faydalı etkileri
ortaya koyar. Astrinjinin sıçanlara iskemi öncesi uygulanması önemli bir
43
şekilde ventriküler taşikardi ve ventriküler fibrilasyon sıklığını ve laktat
dehidrojenaz
(LDH)’ın
konsantrasyonunu
azalttığı
bulunmuş.
Bu
sonuçlardan hareket ederek, resveratrolün iNOS ekspresyonunu artırarak
miyokardı koruyabileceği gösterilmiştir103.
Resveratrolün kalp koruyucu etkisi aynı zamanda iskemik
kalpteki antienflamatuar etkiden kaynaklanabilir. Özellikle resveratrol gibi
polifenoller ile tedavi iskemi sonrası ventriküler fonksiyonları düzeltir ve
tedavi edilmeyen kontrol grubuna kıyasla miyokardiyal infarkt boyutunu
azaltır101.
Resveratrol kalbi korumak için anti apoptotik sinyali uyarır.
Domuz koroner arterinde, özellikle MAPK aktivitesinin inhibisyonu ile ve
resveratrolün kısa dönem tedavisi ve immünoblot analizleri ekstraselüler
ERK ½, JNK-1, p38MAPK’nn fosforilasyonunda tutarlı azalma meydana
gelmiştir. Aynı çalışmada resveratrolün bazal ve endotelin-1 (ET-1) aracılı
protein tirozin fosforilasyonunu azalttığı bulunmuştur106. Resveratrolün anti
apoptotik fonksiyonu resveratrol ile ön tedavi edilen iskemik reperfüze
kalpteki apoptotik kardiyomiyositlerde azalmanın gösterildiği pek çok diğer
çalışmalarla daha fazla desteklenmiştir105.
Söylemez S. ve ark.’nın 3 hafta içme suyuna resveratrol
ekleyerek erkek ve dişi sıçanda yaptıkları çalışmada resveratrol ilavesinin
fizyolojik koşullar altında cinsiyetten bağımsız olarak oksidatif stresi azaltıp
endotelyal fonksiyonlarını düzelttiği gösterilmiştir107. Söylemez S. ve
ark.’nın erkek ve dişi sıçan kullanarak yaptıkları başka bir çalışmada,
resveratrol tedavisinin endotel bağımlı ya da endotel bağımsız olarak
özellikle erkek sıçan aortunda östrojenin neden olduğu gevşemenin
44
arttığını, cinsiyet ayrımı olmadan resveratrol tedavisinin aortda bazal NO
ve nitrit/nitrat üretimini artırdığını, bazal ve NAD(P)H’ın uyardığı süperoksit
üretimini azalttığını bulmuşlardır. Ayrıca cinsiyet ayrımı olmaksızın plazma
östrojen seviyelerinin azaldığını buldular108. Tavşan spinal kord hasarı
üzerinde resveratrol ile yapılan başka bir çalışmada resveratrol ile
kombine kullanılan L-NAME’nin omurilikte önemli koruma sağladığı ve
tekrarlayan apoptozisi engellediği bulunmuştur109. Kızıltepe U. ve ark.’nın
tavşan aorta- spinal kord modelinde resveratrol ile yaptıkları bir çalışmada
resveratrolün oksidatif stresi azaltıp NO salıverimesini artıdığını ve spinal
kordu iskemi-reperfüzyon hasarından koruduğunu bulmuşlardır110. Rakici
O. ve ark.’nın koroner arter bypass ameliyatı geçirmiş erkek hastaların
safen ven ve internal meme arteri üzerinde resveratrol ile yaptıkları bir
çalışmada resveratrolün özellikle internal meme arterinde ve kısmi olarak
safen vende endotelyuma bağımlı olarak NO aracılı vazodilatasyon yaptığı
ve endotelyal aktivasyonu geliştirdiği bulunmuştur111. Budak B. ve ark.’nın
tavşan aortasına klemp konularak spinal kordda iskemi oluşturdukları
çalışmada
resveratrolün
tek
başına
kullanıldığı
(iskemi
veya
reperfüzyonda) gruplarda iskemi reperfüzyon hasarında etkili olduğu
bulunmuş fakat en etkili sonuç resveratrolün iskemide ve L-NAME’in
reperfüzyonda kombine kullanıldığı gruptan elde edilmiştir112.
45
3. GEREÇ ve YÖNTEM
3.1. Gereçler
3.1.1. Kullanılan Deney Hayvanları
Gazi Üniversitesi Rektörlüğü Deney Hayvanları Etik Kurul
Başkanlığından G.Ü.ET-08.014 kod numarası ile etik kurul izni alınmıştır.
Deneylerde Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Laboratuvar
Hayvanları Yetiştirme ve Deneysel Araştırmalar Merkezi (GÜDAM)nden
temin
edilen
Wistar
cinsi
250-300
g
ağırlığında
erkek
sıçanlar
kullanılmıştır.
3.1.2. Kullanılan Kimyasal Maddeler
Tiyopental sodyum (ABOTT), Simdax® (LevosimendanABBOTT), Heparin, Trifeniltetrazolyum klorür (TTC) (Sigma), Formol
(Sigma), NaH2PO4, Na2HPO4
Krebs-Henseleit Çözeltisi
NaCl
118,0 mM
KCl
4,5 mM
KH2PO4
1,2 mM
MgSO4
1,2 mM
NaHCO3
25 mM
CaCl2
2.5 mM
Glukoz
11 mM
46
3.1.3. Kullanılan Aletler
Hassas terazi (Shimadzu)
Mikropipet (Eppendorff Research)
Vortex (Firlabo)
Langendorff cam aksam (MAY LS06 seri no:3006-005)
MP 35 veri kayıt sistemi (Biopac systems,INC)
Sirkülatör (MAY WBC 3044V3)
pH metre (JENCO)
%95 O2, %5 CO2 içeren gaz karışım tüpü
Cerrahi malzeme (Makas, pens, buldog)
Kan Basıncı Transducer (Commat Ltd., Türkiye)
3.2. Yöntem
3.2.1.
Sıçan
İzole
Kalp
Preparatının
Hazırlanması
ve
Ölçülen
Hemodinamik Parametreler
Deney hayvanları 50 mg/kg tiyopental sodyum (i.p.) ile
anesteziye edilmiş, toraks hızlı bir şekilde açılarak kalp çıkartılmış ve
buzlu Krebs-Heinseleit çözeltisi (pH=7,4) içerisine alınmıştır. İzole kalp,
hızlı bir şekilde sıcaklığı 37°C olan ve %95 O2, %5 CO2 gaz karışımı ile
havalandırılan Krebs-Henseleit çözeltisi ile sabit basınçlı Langendorff
cihazına aorttan asılarak retrograd olarak perfüze edilmiştir. Krebs47
Henseleit rezervuarı izole organ banyosundan 100 cm yukarıda olacak
şekilde yerleştirilerek, perfüzyon boyunca istenilen sabit basınç (100 cm
H20=75 mmHg) sağlanmıştır. Sol ventrikül basıncı kalbin sol ventrikülüne
yerleştirilen bir lateks balon yardımıyla ölçülmüştür.
Deneyler sırasında transducer aracılığıyla perfüzyon basıncı,
sol ventrikül sistolik ve diyastolik basıncı eş zamanlı olarak veri kayıt
sistemi (MP 35 biopac systems, INC) yardımıyla kaydedilmiştir. Sol
ventrikül gelişen basıncı (SVGB); ventriküler sistolik basınçtan ventriküler
diyastolik basıncın çıkartılması ile hesaplamıştır. Deney sonunda kalp hızı,
+dP/dt (kontraksiyon hızının göstergesidir ve inotropizm indeksi olarak
kullanılmaktadır)113 ve –dP/dt (gevşeme indeksi olarak kullanılmaktadır)113
hesaplanmıştır.
3.2.2. Deney Protokolü
Çalışmada üç grup deney yapılmıştır (Şekil 7). Her bir deney
grubunda 6’şar adet sıçan kullanılmıştır.
Grup 1 (kontrol): 15 dk’lık dengeleme periyodunu takiben 30
dakikalık global iskemi ve ardından 120 dakikalık reperfüzyon yapılmıştır.
Grup 2 (Resveratrol): 15 dk’lık dengeleme periyodunu
takiben 30 dakikalık global iskemi ve 500 ml Krebs-Henseleit çözeltisi
içerisinde
kalp
kendi
çalışma
hızına
bağlı
olarak
10-5
Molar
konsantrasyonda resveratrol ile reperfüze edilmiştir. İskemiden sonra
toplam reperfüzyon süresi toplam 120 dakikadır.
Grup 3 (Levosimendan+Resveratrol): 5 dakikalık Krebs
perfüzyonu ile dengeleme periyodundan sonra 10 dakika 250 ml KrebsHenseleit çözeltisi içerisinde kalp kendi çalışma hızına bağlı olarak 10-7
Molar konsantrasyonda Levosimendan ile perfüzyonunu takiben 30
dakikalık global iskemi ve 500 ml Krebs-Henseleit çözeltisi içerisinde kalp
48
kendi çalışma hızına bağlı olarak 10-5 Molar konsantrasyonda resveratrol
ile reperfüze edilmiştir. İskemiden sonra reperfüzyon süresi toplam 120
dakikadır.
Her bir deney boyunca perfüzyon basıncı, kalp atım hızı, sol
ventrikül gelişen basıncı (SVGB) ve sol ventrikül diyastol sonu basıncı
(SVDSB) kaydedilmiştir. ±dP/dt SVGB ‘nin türevi alınarak MP35 veri kayıt
sistemi aracılığıyla hesaplanmıştır. Sistolik basınç ve ortalama kalp hızı
çarpımıyla hız basınç ürünü (RPP) hesaplanmıştır.
Şekil. 7. Deney protokolü: açık alan; perfüzyon periyodu, kapalı alan, iskemi
periyodu, taralı alan; reperfüzyon periyodudur.
49
Tüm deney gruplarında iskemi öncesi, iskemi sonrası
reperfüzyonun 30.dakika, 60. dakika ve 120. dakikalarındaki perfüzyon
basıncı, sol ventrikül basıncı değerleri karşılaştırılmıştır.
3.2.3. İnfarkt Alan Değerlendirilmesi
Trifeniltetrazolyum klorür (TTC) pH’sı 7.4’e ayarlanmış, 1 L
0,1 M NaH2PO4 ve 2L 0,1 M Na2HPO4 karıştırılarak hazırlanan, fosfat
tamponunda çözülerek %1 ‘lik çözeltisi hazırlanır.
Kalpler Lagendorf düzeneğinden alınıp alimunyum folyoya
sarılarak -20°C ‘de dondurulduktan sonra, bistüri ile 2-3 mm kalınlıkta
olacak şekilde dilimlenir. Kalp dilimleri % 10 formol çözeltisinde boyayı
fiske etmek amacıyla 30 dakika bekletilir. Boyama işlemini takiben, kalp
dilimleri iki cam levhanın arasına yerleştirilir ve kenarlara takılan iki klemp
yardımıyla sıkıştırılır. Camın üzerine nekrotik bölge sınırları çizildikten
sonra cam üzerindeki kopya %20 oranında büyütülür. Kağıt üzerinde
çizilmiş alanlar kesilip hassas terazide tartılır. İnfarkt alan; her bir kalp için
100 X infarkt alan/tüm alan şeklinde hesaplanır.
50
3.2.4. İstatistiksel Analiz
Tüm gruplarda elde edilen SVGB, SVDSB, ±dP/dt, infarkt
alan değerleri, hız basıç ürünü ortalama ± ortalamaların standart hatası
şeklinde ifade edilmiştir.
Gruplar arasındaki anlamlılık tek yönlü varyans analizi
ANOVA yapılarak karşılaştırıldı, posthoc test olarak Tukey yapıldı ve
P<0,05 olan değerler anlamlı kabul edildi.
51
4. BULGULAR
4.1.İnfarkt Alan
Resveratrolün tek başına (19±3.2) ve levosimendan (12±3.4)
ile uygulandığı grupta infarkt alanın kontrole (47±7.6) göre anlamlı olarak
azaldığı bulundu (Şekil 8).
Kontrol
60
Resveratrol
Levosimendan+Resveratrol
50
İnfarkt alan (%)
40
30
*
20
*
10
0
Şekil 8: 120 dakikalık reperfüzyondan sonra TTC ile boyanan kalplerde infarkt alan
değerlendirmesi, n=6, * Kontrol grubuna göre anlamlı, P<0.05.
Kalpler Langendorf düzeneğinde reperfüzyondan sonra
%1’lik trifeniltetrazolyum içeren pH’sı 7.4 olan fosfat tamponuna 37°C’de
20 dakika süreyle maruz bırakılır. Dokuda canlılığını koruyan alanlar, TTC
ile koyu kırmızı renkte boyanırken nekrotik bölge ise soluk sarımsı renkte
boyanır (Şekil 9).
52
Şekil 9. Kontrol grubu, resveratrol ve resveratrol+levosimendan uygulanan
ve TTC ile boyanan sıçan kalpleri.
4.2.Hemodinamik Parametreler
4. 2. 1 Sol Ventrikül Gelişen Basıncı (SVGB)
Kontrol
grubunda
30
dakika
iskemi
sonrası
SVGB
reperfüzyonun 30, 60 ve 120. dakikalarda anlamlı olarak azalmıştır (Şekil
10). İskemi sonrası resveratrol (10-5 M) (88.4±7.5 mmHg) ve levosimendan
(10-7 M) ile resveratrolün kombine (86±11 mmHg) uygulandığı kalplerde,
53
SVGB değerleri reperfüzyonun 30. (88±5.4 mmHg, 78±7.8 mmHg) ve 60.
(57±1.5 mmHg, 54±8.6 mmHg) dakikalarında iskemi öncesi değerlerinde
korunmuştır. 120. dakikada hem resveratrol uygulaması hem de kombine
ilaç uygulaması SVGB’ını (sırasıyla 59±5.2 mmHg, 54±15 mmHg) 120.
dakika kontrol grubuna göre anlamlı olarak korururken iskemi öncesine
göre anlamlı olarak azalmış ve koruma ortadan kalkmıştır (Şekil 10).
Kontrol
Resveratrol
Levosimendan+Resveratrol
120
▲
SVGB (mmHg)
100
▲
80
■•
60
♦•
■
♦#
*
40
*
*
20
0
0
30
60
120
Şekil 10: Kontrol, resveratrol ve levosimendan+resveratrol gruplarının iskemi
öncesi, 30, 60 ve 120. dk’ lardaki SVGB değerlerinin karşılaştırılması. *İskemi
öncesine göre, ▲ 30. dk kontrol grubuna göre, ■ 60.dk kontrol grubuna göre, ♦
120.dk kontrol grubuna göre, • iskemi öncesi resveratrol uygulamasına göre, #
iskemi öncesi kombine ilaç uygulamasına göre, (P<0,05), n=3-6.
54
4.2.2. Sol Ventrikül Diyastol Sonu Basıncı (SVDSB)
Kontrol grubu SVDSB değerleri 30. (21±4.3 mmHg), 60.
(28±6.4 mmHg)
ve 120. (22±3.8 mmHg) dakikada iskemi öncesine
(10±3.4 mmHg) göre anlamlı olarak artmıştır yani gevşeme yanıtı
azalmıştır. İskemi öncesi SVDSB değerleri resveratrol (9±0.8 mmHg) ve
kombine ilaç uygulanan (11.4±3.4 mmHg) gruplarda reperfüzyonun 30.
(sırasıyla 13±2.7 mmHg; 9±2.2mmHg) 60. (sırasıyla 17±4.4 mmHg;
13±2.8mmHg) ve 120. dakikalarda (sırasıyla 14.6±2.7 mmHg; 12.7±3.3
mmHg) kontrol gruplarına göre anlamlı olarak farklı çıkmıştır. İlaç
uygulanması SVDSB değerlerini iskemi sonrası korunmasını sağlamıştır.
Fakat ilaç uygulanan iki grup arasında gevşeme cevaplarının korunması
açısından anlamlı bir fark gözlemlenmemiştir (Şekil 11).
Kontrol
Resveratrol
40
Levosimendan+Resveratrol
*
SVDSB (mmHg)
35
30
*
*
25
20
■
▲
15
■
♦ ♦
▲
10
5
0
0
30
60
120
Şekil 11: Kontrol, resveratrol ve levosimendan+resveratrol gruplarının iskemi
öncesi, 30, 60 ve 120. dk’ lardaki SVDSB değerlerinin karşılaştırılması. *İskemi
öncesine göre, ▲ 30. dk kontrol grubuna göre, ■ 60.dk kontrol grubuna göre, ♦
120.dk kontrol grubuna göre anlamlı (P<0,05), n=3-6.
55
4.2.3. -dP/dt, +dP/dt Değerleri
Kontrol grubunda -dP/dt değerleri iskemi sonrası anlamlı
olarak azalmıştır. Resveratrol uygulaması gevşeme indeksini reperfüzyon
süresince iskemi öncesindeki değerlerde tutamamıştır. Levosimendan da
benzer bir profil göstermiştir. Ancak hem resveratrol hem de kombine grup
için iki ilaç uygulamasında da reperfüzyonun 30. (sırasıyla 701031±63973;
692377±170491) ve 60. sırasıyla (676391±128103; 619253±157603)
dakikalarında kontrole göre anlamlı artış olmuştur. İlaç uygulamaları
arasında gevşeme indeksi açısından fark bulunmamıştır (Şekil 12).
Kontrol
0
30
60
120
0
Resveratrol
Levosimendan+Resveratrol
-200000
-400000
-dP/dt
-600000
-800000
-1000000
*
*
*
•
#
■•
■#
♦ ♦#
-1200000
-1400000
-1600000
-1800000
Şekil 12: Kontrol, resveratrol ve levosimendan+resveratrol gruplarının iskemi
öncesi, 30, 60 ve 120. dk’ lardaki -dP/dt değerlerinin karşılaştırılması. * İskemi
öncesine göre, ■ 60.dk kontrol grubuna göre, ♦ 120.dk kontrol grubuna göre, •
iskemi öncesi resveratrol uygulamasına göre, # iskemi öncesi kombine ilaç
uygulamasına göre, (P<0,05), n=3-6.
56
Kontrol
grubunda
+dP/dt
değerleri
iskemi
sonrası
reperfüzyon süresince anlamlı olarak azalmıştır. İskemi sonrası resveratrol
uygulamasında kasılma indeksi, reperfüzyonun 30, (1776286±282604) 60
(1565208±261510) ve 120. dakikalarında iskemi öncesindeki değerlere
yakın (2313787±228150) değerlerde kalmıştır. Levosimendan da benzer
bir profil göstermiştir. İlaç uygulamaları arasında kasılma indeksi açısından
fark bulunmamıştır (Şekil 13).
Kontrol
Resveratrol
3000000
Levosimendan+Resveratrol
2500000
▲▲
+dP/dt
2000000
■
■
♦
♦
1500000
1000000
*
500000
*
*
0
0
30
60
120
Şekil 13: Kontrol, resveratrol ve levosimendan+resveratrol gruplarının iskemi
öncesi, 30, 60 ve 120. dk’ lardaki +dP/dt değerlerinin karşılaştırılması. *İskemi
öncesine göre, ▲ 30. dk kontrol grubuna göre, ♦ 120.dk kontrol grubuna göre,
(P<0,05), n=3-6.
4.2.4. Hız Basınç Ürünü (Rate Pressure Product) (RPP)
Hız basınç ürünü: Kalp Atım Hızı x Sistolik Kan Basıncı
formülüyle hesaplanır. Kontrol grubunun hız basınç değerleri reperfüzyon
süresince iskemi öncesine göre anlamlı olarak azalmıştır. Resveratrolün
57
tek
başına
ve
Reperfüzyonun
levosimendan
30.
(sırasıyla
ile
birlikte
kullanıldığı
15343±3836;
14100±2133)
gruplarda.
ve
60.
dakikalarında (sırasıyla 11870±1545; 11328±1230) kontrol grubuna göre
anlamlı
bir
korunmuştur.
düzelme
sağlanmıştır
Resveratrol
ve
ayrıca
iskemi
öncesi
resveratrol+levosimendan
cevaplar
uygulanan
gruplarda reperfüzyonun 120. dakikasında yine iskemi öncesine göre
anlamlı bir düzelme varken, reperfüzyonun ilk 1 saatinde gözlenen koruma
ortadan kalkmıştır (Şekil 14).
Kontrol
Resveratrol
25000
Levosimendan+Resveratrol
▲
Hız Basınç Ürünü
20000
▲
■ ■
15000
10000
*
*
5000
♦• ♦#
*
0
0
30
60
120
Şekil 14. Kontrol, resveratrol ve levosimendan+resveratrol gruplarının iskemi
öncesi, 30, 60 ve 120. dk’ lardaki hız basıç ürünlerinin karşılaştırılması. * İskemi
öncesine göre, ▲ 30. dk kontrol grubuna göre, ■ 60.dk kontrol grubuna göre, ♦
120.dk kontrol grubuna göre, • iskemi öncesi resveratrol uygulamasına göre, #
iskemi öncesi kombine ilaç uygulamasına göre, (P<0,05), n=3-6.
58
Şekil 15. MP35 kayıt sistemi yardımıyla ölçülen SVGB perfüzyon basıncı
değerlerinin orijinal traseleri.
59
5. TARTIŞMA
İskemi-reperfüzyon hasarına karşı kalbi koruduğu gösterilmiş
olan resveratrol ve klinikte kalp yetmezliği tedavisinde kullanılan ancak
miyokardiyal iskemi ve/veya reperfüzyon hasarı üzerinde de yararlı etkisi
olduğu düşünülen levosimendanın114 sıçan izole kalbinde infarkt alan ve
hemodinamik parametreler üzerindeki etkilerini inceledik.
Resveratrolün tek başına ve levosimendan ile kombine
uygulandığı gruplar kontrol ile karşılaştırıldığında infarkt alan ve
miyokardiyal kontraktilite üzerinde koruyucu etki gösterdiği ve bu
koruyuculuğun ilaç uygulanan her iki grupta benzer olduğunu bulduk. İlaç
uygulanan grupların reperfüzyon süresince SVGB, SVDSB, +dP/dt, -dP/dt
değerleri kontrol grubuna göre daha iyi bulunmuştur.
Daha önce levosimendan ile ilgili yapılan çalışmalarda
köpek77, tavşan115, kobay116 kalplerinde, resveratrolün de in vitro fare117 ve
sıçan103,
118, 7
kalplerinde infarkt alanını azaltarak kardiyak koruyucu etki
gösterdiği bulunmuştur. Biz de çalışmamızda resveratrolün tek başına ve
levosimendan ile kombine kullanılmasıyla sıçan kalbinde infarkt alanını
kontrol grubuna göre anlamlı olarak azalttığını bulduk. Kombine ilaç
uygulanan grubun infarkt alanı azaltma etkisi tek başına resveratrol
uygulanan grubun etkisinden farklı bulunmadı.
Kırmızı
resveratrolün,
uygulanmasıyla
çeşitli
kalbi
şarapta
yüksek
deneysel
konsantrasyonda
çalışmalarda
iskemi-reperfüzyon
bulunan
iskemiden
hasarından
önce
koruduğu
60
gösterilmiştir95,
96, 103, 117, 119, 120
. Pratik olarak önkoşullamanın akut
miyokard infarktüsünün kliniğinde uygulanması nadiren mümkündür.
İskemi ya da reperfüzyonun başlangıcından sonra uygulanan kalp
koruyucu müdahalelerin daha büyük klinik potansiyele sahip oldukları
bilinmektedir. Resveratrolün ardkoşullama oluşturma potansiyeline dair
yapılmış çeşitli çalışmalar mevcuttur. Bunlardan birisi; Jinkun ve ark.’nın7
izole erkek sıçan kalbinde resveratrol ile yaptıkları çalışmadır. Bu
çalışmada resveratrol (10 µM) reperfüzyonda uygulandığında, kalbi
iskemi-reperfüzyon hasarından korumuş, infarkt alanını kontrol grubuna
göre anlamlı bir şekilde azaltmıştır. Gembu ve ark.’nın çalışmasında
infarkt alanın resveratrol ile tedavi edilen grupta kontrol grubuna göre
%31±0.6 oranında azalmıştır117. Bizim çalışmamızda da resveratrol ile
tedavi edilen grubun infark alan büyüklüğü kontrol grubuna göre daha
azdır.
Bulgular
resveratrolün
reperfüzyon
hasarının
önüne
geçebildiğini ve akut miyokard infarktüsünün klinik uygulamasında
terapötik
potansiyele
çalışmamızda
sahip
resveratrol
ve
olabileceğini
levosimendanın
göstermektedir.
birlikte
Bizim
uygulanması
miyokardda oluşan hasar üzerinde, resveratrolün tek başına yaptığı
korumadan daha fazla etki göstermemiştir.
Ardkoşullamanın insanlar da
3, 121
dahil olmak üzere bazı
türlerde infarkt alanını azalttığı gösterilmiştir122. İskemik ardkoşullamanın
koruyucu mekanizmasında rol alan ana mediyatörler ve efektörler:
adenozin, nitrik oksit, KATP kanalları, koruyucu kinazlar ve mPTP’dir.
Şimdiye kadar elde edilen bilgiler iskemik ardkoşullamanın, kalp korumada
güçlü endojen bir mekanizma olduğunu göstermektedir. Çünkü iskemik
ardkoşullama, koroner endotel fonksiyonunu korur, doku ödemini, nötrofil
61
birikimini, doku faktörünün (TF) ekspresyonunu, serbest radikal üretimini,
reperfüzyon aritmilerini ve apoptozisi azaltır ve trombin aktivitesini inhibe
eder3.
Çalışmamızda hemodinamik parametreleri de ölçtük. Kontrol
grubunda SVGB değerleri reperfüzyonun 30, 60, ve 120. dakikalarında
iskemi öncesi döneme göre anlamlı olarak azalmıştır. Resveratrol ve
kombine ilaç uygulanan gruplarda reperfüzyon sonrasında kontrol grubuna
göre anlamlı koruma gözlenirken, SVGB değerleri 60. ve 120. dakikalarda
iskemi öncesine göre anlamlı olarak azalmıştır. Bu durum bize resveratrol
ve kombine ilaç uygulamasında kardiyak koruyuculuğun reperfüzyonun
erken
dönemlerinde
daha
belirgin
olabileceğini
göstermiştir.
İlaç
uygulanan iki grup arasında SVGB değeri bakımından anlamlı fark
gözlenmemiştir. Bizim araştırmamızla benzerlik gösteren Jinkun ve
ark.’nın
yaptıkları
çalışmada
resveratrol
uygulanan
grubun
reperfüzyondaki SVGB değeri kontrole göre anlamlı olarak yüksek
bulunmuştur. Yani resveratrol kardiyak kasılma fonksiyonunu düzeltmiştir.
Gembu ve ark.’nın resveratrol ile izole fare kalbinde yaptıkları önkoşullama
çalışmasında
resveratrolün
iskemi
sonrası
ventriküler
fonksiyonu
sağlaması, nekroz, apoptozis ve miyokardiyal infarktüsü azaltması ile
iskemik perfüze miyokardı koruyabildiği gösterilmiştir117.
Çalışmamızda kalbin gevşeme cevabının göstergesi olan
kontrol grubunda SVDSB değerleri reperfüzyonun 30. 60. ve 120.
dakikalarında iskemi öncesine göre anlamlı olarak artarken, resveratrol ve
kombine ilaç uygulanan gruplarda iskemi öncesi değerler korunmuştur.
Yani resveratrol ve kombine ilaç uygulanması kalbi uzun süreli iskeminin
yıkıcı etkilerine karşı korumuştur. İlaç uygulanan iki grup arasında
gevşeme
cevaplarının
korunması
açısından
anlamlı
bir
fark
62
gözlenmemiştir. Yani kombine ilaç uygulaması resveratrolün tek başına
oluşturduğu gevşeme cevabından daha fazla etki göstermemiştir.
Resveratrol
ve
kombine
ilaç
uygulanan
gruplarda
reperfüzyonda ölçülen kasılma indeksi (+dP/dt) değerleri iskemi öncesi
değerlerine göre korunmuştur. Reperfüzyon süresince bu değerler konrol
grubuna göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. İlaç uygulanan iki grup
arasında kasılma indeksi açısından fark gözlenmemiştir.
Resveratrol
ve
kombine
ilaç
uygulanan
gruplarda
reperfüzyonda ölçülen gevşeme indeksi (-dP/dt) değerlerinin iskemi öncesi
değerlerini reperfüzyonun geç dönemlerinde koruyamadıkları gözlenmiştir.
Fakat reperfüzyon süresince gevşeme cevabının kontrole göre anlamlı
olarak yüksek olduğu gözlenmiştir. Reperfüzyonda resveratrol ve kombine
ilaç
uygulanan
grupların
gevşeme
indeksi
(-dP/dt)
değerleri
karşılaştırıldığında iki grup arasında gevşeme cevabı bakımından anlamlı
fark göstermediği gözlenmiştir.
Gembu ve ark.’nın fare kalbinde yaptıkları çalışmada
resveratrol uygulanan fare kalbinde iskemi sonrası ventriküler kasılma
fonksiyonları kontrol grubuna göre gelişmiştir. Resveratrol uygulanmayan
ve iNOS gen kopyası bulunmayan farelere göre iskemi sonrası sol
ventrikül basıncı reperfüzyonun 60. 90. ve 120. dakikalarında anlamlı
olarak yüksek bulunmuştur. iNOS gen kopyası bulunmayan farelerde
resveratrol
kardiyak
koruyucu
etki
göstermemiştir.
Resveratrol
ile
önkoşullama yapılan grubun iskemi sonrası +dP/dt değerlerinin 60. 90. ve
120. dakikalarda geliştiği gösterilmiştir. Bu değerler iNOS gen kopyası
bulunmayan farelere göre anlamlı olarak yüksektir. Bizim çalışmamızda da
63
resveratrol uygulanan grubun SVGB ve dP/dt değerleri kontrol grubuna
göre reperfüzyonun 30. 60. ve 120. dakikalarında anlamlı olarak yüksek
bulunmuştur. Bizim bulgularımızla benzer olarak Hattori ve ark.’nın103 izole
sıçan kalbinde resveratrol ile yaptıkları çalışmada; tüm gruplarda gelişen
basınç,
+dP/dt
ve
aortik
akış
iskemi
öncesindeki
değerlerle
karşılaştırıldığında azalmıştır. Buna karşın resveratrol ile tedavi edilen
grupta kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur.
Çalışmamızda ölçülen son parametre hız basınç ürünüdür.
Kontrol grubunun hız basınç ürünü değerleri resveratrol ve kombine ilaç
uygulanmış kalplere göre anlamlı olarak düşük bulunmuştur. İlaç
uygulanan kalplerde iskemi sonrası başlangıç değerleri korunmuştur. İlaç
uygulanan gruplar arasında ise anlamlı fark gözlenmemiştir.
Farmakolojik
koşullama
iskemik
harabiyetten
sonra
miyokardiyal dokunun fonksiyonel, metabolik ve anatomik bütünlüğünün
korunması için dışarıdan uygulanan yöntemdir. Esas olarak KATP
kanallarını hedef alan ajanlar olarak gelişen farmakolojik ajanlar hücre
koruma yolaklarının asıl mediyatörleridir. Levosimendan miyokardiyal
iskemi ayarlamasında yeni kalp koruyucu stratejisi olarak gösterilen
farmakolojik ajan olarak dikkate alınmaktadır. Hipoksik veya iskemik
miyokardiyumda oluşan intrasellüler asidoz ve troponin I’nin cAMP’ye
bağlı
fosforilizasyon
artışı
nedeniyle
ortamda
bulunan
kalsiyum
miyofibriller tarafından yeterince kullanılamaz. Çeşitli inotropik ajanlarda
bu kalsiyum düzeyinin arttırılması ise kontraktilite artışından çok kalsiyum
yüklenmesi ve doku hasarına yol açabilir123. Bu nedenle teorik olarak
miyokardiyal kontraktil yapının kalsiyuma duyarlılığının arttırılması ideal bir
terapötik yaklaşım gibi görünmektedir.
64
Levosimendan doza bağımlı olarak (≥0.1µm) pek çok hayvan
deneylerinde kalp hızını artırır6. Levosimendanın mitokondriyal74 ve
sarkolemmal75 KATP kanallarının açılması ile antiiskemik olaylara aracılık
eder. Levosimendan koroner ve periferal vazodilatasyona sebep olur82.
Levosimendanın bu çift etkili mekanizması iskemik kalp hastalığında
miyokardiyal vasküler direnci ve periferal vazodilatasyonu ve koroner
vazodilatasyon
yoluyla
kalbin
azaltır124.
önyükünü
İskemik
miyokardiyumda bu iki mekanizmanın pozitif etkisi sol ventrikül sistolik
performansın gelişmesine yol açar. Bu etkilere KATP kanallarının açılması
aracılık eder125.
Antiiskemik
yüklenmesinin
olaylarda
önlenmesi,
mitokondriyal
mitokondriyal
kalsiyumun
membran
aşırı
potansiyelinin
stabilizasyonu, yüksek enerjili fosfatların korunması ve mitokondriyal
matriks hacminin düzenlenmesinde rol alan olayların aracılık ettiği
düşünülür. Ayrıca kalp ritmindeki nötral etkisi ve oksijen tüketiminde
önemli değişiklik olmaksızın miyokardiyal performansı artırması nedeniyle
miyokardı iskemiye karşı korumada önemli role sahiptir6. Pozitif inotropik
ajan
olan
levosimendan
köpeklerde miyokardiyal iskemiden önce
uygulandığında miyokardiyal infarkt alanını azaltmış, iskemik miyokardı
korumuş78 ve sol ventrikül yetmezliği olan akut miyokard infarktüslü
hastalarda plasebo ile karşılaştırıldığında hayatta kalmayı sağlamıştır126.
Tavşan kalbinde yapılan bir diğer çalışmada levosimendanın miyokardiyal
infarkt
alanını
gözlenmiştir115.
küçülterek
Bizim
miyokardiyal
çalışmamızda
fonksiyonu
geliştirdiği
da, iskemi öncesinde verilen
levosimendan ve reperfüzyonda verilen resveratrolün kombine uygulandığı
grubun infarkt alan büyüklüğü kontrol grubuna göre azalmıştır.
65
Miyokardiyal reperfüzyon sırasında sarkoplazmik retikulumun
oksidatif stres oluşturan disfonksiyonu ve sarkolemmal hasara bağlı
intraselüler kalsiyumda beklenmedik bir artış olur. Hasarın bu iki şekli
kardiyomiyositteki kalsiyum seviyesini düzenleyen normal mekanizmaları
etkisi altına alır; bu olay kalsiyum paradoksu olarak adlandırılır. İskemi ile
kesilip
reperfüzyon
ile
artan
kalsiyum
nedeniyle
intraselüler
ve
mitokondriyal kalsiyum hücrelerde aşırı kasılma, aşırı enzim salgılanması
ve ciddi hücre harabiyetine neden olur. Kardiyak sersemleme, kan akışının
normal ya da normale yakın olmasına ve geri dönüşümsüz hasar
olmamasına rağmen akut iskemi bölümlerinden sonra meydana gelen
(reperfüzyonda) farklı mekanik disfonksiyon seviyeleri olarak nitelendirilir.
Miyokardiyal sersemlemeyi açıklayan mekanizmalar oldukça karmaşıktır.
Ancak reperfüzyonun direkt sonucu olan ROT üretimi ve intraselüler
kalsiyumun
aşırı
yüklenmesi
bu
patolojinin
ana
sebepleridir127.
Sersemleme ile karakterize edilen azalan miyofilament cevabı aynı
zamanda iskemik önkoşullama ile engellenebilir. Çünkü miyokardiyal KATP
kanallarının açılması, iskemik önkoşullama aracılığında anahtar rol oynar.
İskemiden önce KATP kanal açıcı levosimendan uygulanması miyokardiyal
sersemlemenin negatif etkilerini hafifletir ya da önleyebilir. Levosimendan
ile akut miyokard iskemili köpeklerde in vivo 24µg/kg bolusu izleyen
0.4µg/kg×min infüzyon dozunun 3 saat uygulanmasıyla yapılan bir
çalışmada, levosimendanın KATP kanallarını açması ile kalp koruyucu
etkiye sahip olduğu ve levosimendanın pozitif inotropik etkisini üretirken
miyokardiyal
infarkt
boyutunu
azalttığı
gösterilmiştir77.
Biz
de
çalışmamızda 10-7 M leovsimendanı in vitro önkoşullayıcı olarak
resveratrol ile kombine uyguladık fakat resveratrolün tek başına yaptığı
korumadan farklı koruma sağlamadığını gördük. Meyer ve ark.’nın izole
tavşan kalbinde yaptıkları bir çalışmada69 levosimendanın reperfüzyon
esnasında hemodinamik parametreler üzerinde belirgin bir iyileşme
sağladığını göstermişler ve levosimendanın kalbi koruduğu sonucuna
varmışlardır. Levosimendan ile yapılan bir klinik çalışmada sistemik etkisi
66
olmaksızın intrakoroner levosimendan uygulanan kalp yetmezliği olan
hastalarda
levosimendan
sol
ventrikül
+dP/dt
değerini
artırmıştır.
Çalışmamızda da kombine ilaç kullandığımız grubun kasılma indeksi
+dP/dt değeri reperfüzyonda kontrole göre anlamlı olarak yüksek
bulunmuştur.
Bizim çalışmamızda levosimendan miyokardiyal vasküler
direnci azaltması ve sol ventrikül fonksiyonlarının güçlendirdiği için iskemi
öncesinde verdiğimiz levosimendan resveratrolün tek başına oluşturduğu
korumaya ilave bir koruma sağlamamıştır. Elbetteki uzun süreli iskemi
sonrasında yapılan müdahaller sonucunda gerek miyokard hasarının
gerekse hemodinamik fonksiyonların tamamen geri dönmesi beklenemez.
67
6.SONUÇ
Bu çalışmada kırmızı şarapta bol miktarda bulunan ve
antiiskemik etkili resveratrolün ve resveratrol ile kombine kullanılan
kalsiyum duyarlılaştırıcı pozitif inotrop bir ajan olan levosimendanın
kalplerde miyokardiyal iskemi-reperfüzyon hasarı üzerinde etkinliğini
inceledik.
Çalışmalarımız sonunda SVGB, SVSDB, ±dP/dt değerleri
incelendiğinde, 30 dakikalık iskemi sonrasında, resveratrol ve kombine ilaç
uygulamasının, iskemi öncesine ve reperfüzyonun 30. 60. ve 120. dakika
kontrol değerlerine göre miyokardiyal kontraktilite ve hemodinamik
parametreler üzerinde anlamlı iyileşme sağladığı görülmüştür. İlaç
kullanılan gruplar arasında parametreler anlamlı fark göstermemiştir.
İnfarkt alan bulguları ise resveratrol ve kombine ilaç
uygulanmış grubun miyokardiyal iskemi-reperfüzyon hasarında kardiyak
koruyucu etkili olduğunu desteklemiştir.
İlaçların kombine kullanılmasının resveratrolün tek başına
oluşturduğu korumadan farklı olmadığı bulunmuştur.
68
7.ÖZET
Sıçanlar tiyopental sodyum ile anesteziye edildikten sonra
toraks hızla açılarak kalp buzlu Krebs-Henseleit çözeltisi içerisine alınarak
hızlıca Langendorff sistemine asılmıştır. SVGB kalbin sol ventrikülüne
yerleştirilmiş lateks balon yardımıyla ölçülmüştür. Yapılan tüm deneylerde,
infarkt alan ve MP35 kayıt sistemiyle ölçülen hemodinamik parametreler
(SVDSB, SVGB, ±dP/dt) kendi deney grupları arasında değerlendirilerek
karşılaştırılmıştır. İzole sıçan kalplerinden elde edilen deney grupları 30
dakikalık iskemi sonrasında 120 dakika 10-5 Molar resveratrol ile perfüzyon
ve iskemi öncesi 10 dakika 10-7 Molar levosimendan perfüzyonunu izleyen
30 dakikalık iskemi periyodu ve takibinde 120 dakikalık resveratrol ile
perfüzyon
işlemine ayrı ayrı tabi tutulmuştur.
İskemi sonrasında
reperfüzyonun 30. 60. ve 120. dakikalarındaki hemodinamik parametreleri
incelenmiştir. Kalp dokuları TTC ile boyanarak infarkt alan tayini
yapılmıştır. Resveratrol ve kombine ilaç uygulanan gruplarda SVGB,
SVSDB ve ±dP/dt reperfüzyonun 30.dakikasında iskemi öncesindeki
döneme yakın değerlerdeyken, 120. dakikada anlamlı olarak azalmıştır.
Buna karşılık SVGB ve SVDSB değerleri kontrole göre anlamlı fark
göstermemiştir. Resveratrol ve kombine ilaç uygulanan tüm gruplarda
infarkt alanın kontrole göre anlamlı olarak azaldığı tespit edilmiştir. Bu
sonuçlar, resveratrolün ve kombine ilaç uygulamasının miyokardiyal
iskemi reperfüzyon hasarı üzerinde kardiyak koruma sağlayabileceğini
göstermiştir. Ancak korumanın büyüklüğü resveratrolün tek başına
oluşturduğu korumadan farklı bulunmamıştır.
69
8. SUMMARY
Wistar rats were anesthesia with thiopental sodium and
hearts were put into solution after thorax was immediately opened. Finally,
the hearts were mounted on the Langendorff system quickly. Left
ventricular pressure was measured with a water-filled balloon. In all
experiments, the infarct size and hemodynamic parameters (LVDP,
LVEDP, ±dP/dt), were measured and evaluated by MP35 recording
system and compared among their experiment groups. Animals were
divided into three groups. After isolation of the hearts, 10 min stabilization
period 30 min global ischemia and 120 min reperfusion were applied as in
control groups. In combined group was exposed before 30 min ischemia
with levosimendan before 30 minutes period of ischemia then applied
resveratrol after ischemia period. In third group, levosimendan was applied
before ischemias during 10 min. Hemodynamic parameters were
examined at 30. 60. and the 120 minutes of reperfusion. The heart tissues
were dyed with TTC for infarct size measurement. LVDP, LVEDP and
±dP/dt value of reperfusion at 30th minute were not change resveratrol
and combination group when compared with controls. However at the 120
minute period, the results were reduced in the same groups. No
statistically significant difference was observed in LVDP and LVEDP
results of both 30 and 120 minute period. The infarct size was significantly
reduced in resveratrol and combined drug groups compared to the control
group. These results showed that, resveratrol and combined drug may
provide cardioprotection over the myocardial ischemia reperfusion injury.
But the amount of protection was not found more different than the
protection which resveratrol made it consist of alone.
70
9. KAYNAKLAR
1.Ostadal B. The past, the present and the future of experimental research
on myocardial ischemia and protection. Pharmacological Reports
2009; 61: 3-12.
2.Huffmyer J, Raphael J. Physiology and pharmacology of myocardial
preconditioning and postconditioning. Semin Cardiothorac Vasc
Anesth, 2009;13(1): 5-18.
3.Vuuren DV, Lochner A. Ischaemic postconditioning: from bench to
bedside… Cardiovasc J Afr 2008; 19: 311-320.
4.Ferdinandy P, Schulz R and Baxter GF. Interaction of Cardiovascular
Risk Factors with Myocardial Ischemia/Reperfusion Injury,
Preconditioning, and Postconditioning. Pharmacol Rev 2007; 59: 418458.
5.Follath F. Newer treatments for decompensated heart failure: focus on
levosimendan. Drug Design, Development and Therapy 2009; 3: 7378.
6.Wolfgang G, Toller MD, Christian Stranz MD. Levosimendan, a New
Inotropic and Vasodilator Agent. Anesthesiology 2006; 104: 556-69.
7.Jinkun Xi, Wang H, Mueller RA, Norfleet EA, Zhelong Xu. Mechanism for
resveratrol-induced cardioprotection against reperfusion injury involves
glycogen synthase kinase 3β and mitochondrial permeability transition
pore. European Journal of Pharmacology 2009; 604: 111-116.
8.Frankel EN, Waterhouse AL, Kinsella JE. Inhibition of human LDL
oxidation by resveratrol. Lancet 1993; 341: 1103-1104.
9.Jang M, Cai L, Udeani GO, Slowing KV, Thomas CF, Beecher CWW,
Fong HHS, Farnsworth NR, Kinghorn AD, Mehta RG, Moon RC,
Pezzuto JM. Cancer chemopreventive activity of resveratrol, a natural
product derived from grapes. Science 1997; 275: 218-220.
10.Wood JG, Rogina B, Lavu S, Howitz K, Helfand SL, Tatar M, Sinclair D.
Sirtuin activators mimic caloric restriction and delay ageing in
metazoans. Nature 2004; 430: 686-689.
11.Birrell MA, McCluskie K, Wong S, Donnelly LE, Barnes PJ, Belvisi MG.
Resveratrol, an extract of red wine, inhibits lipopolysaccharide induced
airway neutrophilia and inflammatory mediators through an NFkappaB-independent mechanism. FASEB J. 2005; 19: 840-841.
12.Fukao H, Ijiri Y, Miura M. Effect of transresveratrol on the
thrombogenicity and atherogenicity in apolipoprotein-deficient and lowdensity lipoprotein receptor-deficient mice. Blood Coagul Fibrinolysis
2004; 15: 441-6.
13.Guyton AC, Hall JE. Tıbbı Fizyoloji. Çavuşoğlu H, Çağlayan Yeğen B,
Aydın Z, Alican İ. (Çev), 9.Basım, İstanbul: Nobel Tıp Kitapevleri;
1996.
14.Guyton AC, Hall JE. Tıbbı Fizyoloji Cep Kitabı. Solakoğlu Z(Çev), 10.
Basım, İstanbul: Nobel Tıp Kitapevleri; 2003.
71
15.Yellon DM, Hausenloy DJ. Myocardial Reperfusion Injury. N Engl J
Med 2007; 357: 1121-35.
16.Ruiz-Meana M and Garcia-Dorado D. Pathophysiology of IschemiaReperfusion Injury: New Therapeutic Options for Acute Myocardial
Infarction. Rev Esp Cardiol 2009; 62(2): 199-209.
17.Hausenloy DJa, Yellon DMb. Preconditioning and postconditioning:
Underlying mechanisms and clinical application. Atherosclerosis 2009;
204(2): 334-41.
18.Murry CE, Jennings RB, Reimer KA. Preconditioning with ischemia: a
delay of lethal cell injury in ischemic myocardium. Circulation 1986; 74:
1124-36.
19.Jennings RB, Sommers HM, Smyth GA, Flack HA, Linn H. Myocardial
necrosis induced by temporary occlusion of a coronary artery in the
dog. Arch Pathol 1960; 70: 68-78.
20.Inserte J, García-Dorado D, Ruiz-Meana M, Padilla F, Barrabés JA,
Pina P, et al. Effect of inhibition of Na(+)/Ca(+2) exchanger at the time of
myocardial reperfusion on hypercontracture and cell death. Cardiovasc
Res. 2002; 55: 739-48.
21.Inserte J, García-Dorado D, Hernando V, Barba I, Soler-Soler J.
Ischemic preconditioning prevents calpain-mediated impairment of
Na+/K+-ATPase activity during early reperfusion. Cardiovasc Res. 2006;
70: 364-73.
22.Rodríguez-Sinovas A, García-Dorado D, Ruiz-Meana M, Soler-Soler J.
Enhanced effect of gap junction uncouplers on macroscopic electrical
properties of reperfused myocardium. J Physiol. 2004; 559: 245-57.
23.Abdallah Y, Gkatzoflia A, Pieper H, Zoga E, Walther S, Kasseckert S,
et al. Mechanism of cGMP-mediated protectioning a cellular model of
myocardial reperfusion injury. Cardiovasc Res. 2005; 66: 123-31.
24.Penna C, Mancardi D, Rastaldo R, Pagliaro P. Cardioprotection: A
radical view Free radicals in pre and postconditioning. Biochim.
Biophys. Acta 2009; 1787(7): 781-93.
25.Jan-Kan C, Shu-Er C. Antioxidants and Myocardial Ischemia:
Reperfusion Injuries. Chang Gung Med J 2005; 28: 369-77.
26.Hearse DJ, Humphrey SM, Chain EB. Abrupt reoxygenation of the
anoxic potassium-arrested perfused rat heart: a study of myocardial
enzyme release. J Mol Cell Cardiol 1973; 5: 395-407.
27.Zweier JL, Talukder MA. The role of oxidants and free radicals in
reperfusion injury. Cardiovasc Res 2006; 70: 181-90.
28.Fukuto JM, Jackson MI, Kaludercic N, Paolocci N. Examining nitroxyl in
biological systems. Methods Enzymol 2008; 440: 411-431.
29.Kevin LG, Camara AK, Riess ML, Novalija E, Stowe DF. Ischemic
preconditioning alters real-time measure of O2 radicals in intact hearts
with ischemia and reperfusion. Am. J. Physiol, Heart Circ. Physiol.
2003; 284: H566-H574.
30.Pacher P, Beckman JS, Liaudet L. Nitric oxide and peroxynitrite in
health and disease. Physiol. Rev. 2007; 87: 315-424.
31.Vinten-Johansen J. Involvement of neutrophils in the pathogenesis of
lethal myocardial reperfusion injury. Cardiovasc Res 2004; 61: 481-97.
32.Kim JS, Jin Y, Lemasters JJ. Reactive oxygen species, but not Ca2+
overloading, trigger pH- and mitochondrial permeability transitiondependent death of adult rat myocytes after ischemia-reperfusion. Am
J Physiol Heart Circ Physiol 2006; 290: H2024-H2034.
33.Bolli R, Becker L, Gross G, Mentzer R Jr, Balshaw D, Lathrop DA.
Myocardial protection at a crossroads: the need for translation into
clinical therapy. Circ Res 2004; 95: 125-34.
34.Ma X, Zhang X, Li C, Luo M. Effect of postconditioning on coronary
blood flow velocity and endothelial function and LV recovery after
myocardial infarction. J Interv Cardiol 2006; 19: 367-75.
35.Granfeldt A1, Lefer DJ2, Vinten-Johansen J2*. Protective ischaemia in
patients: preconditioning and postconditioning. Cardiovasc Res 2009;
83: 234-246.
36.Hausenloy DJ, Maddock HL, Baxter GF, Yellon DM. Inhibiting
mitochondrial permeability transition pore opening: a new paradigm for
myocardial preconditioning? Cardiovasc Res. 2002; 55: 534-543.
37.Penna C, Mancardi D, Raimondo S, Geuna S, Pagliaro P, The
paradigm of postconditioning to protect the heart. J. Cell. Mol. Med.
2008; 12: 435-458.
38.Raphael J, Drenger B, Rivo J, Berenshtein E, Chevion M, Gozal Y.
Ischemic preconditioning decreases the reperfusion-related formation
of hydroxyl radicals in a rabbit model of regional myocardial ischemia
and reperfusion: the role of K(ATP) channels. Free Radic Res. 2005;
39: 747-754.
39.Zhao Z-Q, Corvera JS, Halkos ME, Kerendi F, Wang NP, Guyton RA et
al. Inhibition of myocardial injury by ischemic postconditioning during
reperfusion: comparison with ischemic preconditioning. Am J Physiol
Heart Circ Physiol 2003; 285: H579-H588.
40.Cohen MV, Yang XM, Downey JM. The pH hypothesis of
postconditioning: staccato reperfusion reintroduces oxygen and
perpetuates myocardial acidosis. Circulation 2007; 115: 1895-1903.
41.Di Lisa F, Canton M, Menabo R, Dodoni G, Bernardi P. Mitochondria
and reperfusion injury—the role of permeability transition. Bas Res
Cardiol 2003; 98: 235-241.
42.Cohen MV, Yang XM, Downey JM. Acidosis, oxygen, and interference
with mitochondrial permeability transition pore formation in the early
minutes of reperfusion are critical to postconditioning’s success. Basic
Res Cardiol 2008; 103: 464-471.
43.Kin H, Zatta AJ, Jiang R, Reeves JG, Mykytenko J, Sorescu GP, et al.
(2005a). Activation of opioid receptors mediates the infarct size
reduction by Postconditioning. J Mol Cell Cardiol 2005; 38: 827
(Abstract).
44.Akkoç H. Miyokardiyal İskemi Reperfüzyon Hasarı. Dicle Tıp Der 2008;
35: 211-215.
45.Hausenloy DJ, Yellon DM. Preconditioning and postconditioning:
United at reperfusion. Pharmacology & Therapeutics 2007; 116: 173191.
46.Yang XM, Philipp S, Downey JM, Cohen MV (2005d).
Postconditioning's protection is not dependent on circulatin blood
factors or cells but involves adenosine receptors and requires PI3kinase and guanylyl cyclase activation. Basic Res Cardiol 2005; 100:
57-63.
47.Kin H, Zatta AJ, Loyfe MT, et al. Postconditioning reduces infarct size
via adenosine receptor activation by endogenous adenosine.
Cardiovasc Res 2005; 67: 124-33.
48.Penna C, Mancardi D, Rastaldo R, Losano G, Pagliaro P. Intermittent
activation of bradykinin B(2) receptors and mitochondrial K (ATP)
channels trigger cardiac postconditioning through redox signaling.
Cardiovasc Res 2007; 75: 168-177.
49.Yang X-M, Proctor JB, Cui L, et al. Multiple, brief coronary occlusions
during early reperfusion protect rabbit hearts by targeting cell signaling
pathways. J Am Coll Cardiol 2004; 44: 1103-10.
50.Penna C, Rastaldo R, Mancardi D, Raimondo S, Cappello S, Gattullo
D, et al. Post-conditioning induced cardioprotection requires signaling
through a redox-sensitive mechanism, mitochondrial ATPsensitiveK+channel and protein kinase C activation. Basic Res Cardiol
2006; 101: 180-189.
51.Downey JM, Cohen MV. We think we see a pattern emerging here.
Circulation 2005; 111: 120-121.
52.Zatta AJ, Kin H, Lee G, Wang N, Jiang R, Lust R, et al. Infarctsparing
effect of myocardial postconditioning is dependent on protein kinase C
signalling. Cardiovasc Res 2006; 70: 315-324.
53.Inagaki K, Begley R, Ikeno F, Mochly-Rosen D. Cardioprotection by eprotein kinase C activation from ischemia continuous delivery and
antiarrhythmic effect of an e-protein kinase C-activating peptide.
Circulation 2005; 111: 44-50.
54.Kayaalp SO. ‘‘Endokrin sistem Farmakolojisinin Esasları’’ Rasyonel
Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakolji. 10. baskı, Ankara: Hacettepe-Taş
Kitapçılık; (2002), Sayfa 1165.
55.Tsang A, Hausenloy DJ, Mocanu MM, et al. Postconditioning: a form of
“modified reperfusion” protects the myocardium by activating the
phosphatidylinositol 3-kinase- Akt pathway. Circ Res 2004; 95: 230-2.
56.Zhao Z-Q, Sun H-Y, Wang N-P, et al. Hypoxic postconditioning
attenuates cardiomyocyte apoptosis via inhibition of Jnk and p38
kinases pathway. J Mol Cell Cardiol 2005; 38: 870[Abstract].
57.Yang X-M, Downey JM, Cohen MV. Multiple, brief coronary occlusions
during early reperfusion protect rabbit hearts by activation of ERK and
production of nitric oxide. Circulation 2003; 108: 158.
58.Güneş TÜ, Alt Ekstremite İskelet Kasında İskemi/Reperfüzyon Hasarı
Üzerine İskemik Önkoşullama Ve İskemik Ardkoşullamanın Etkisinin
Rat Modelinde Araştırılması, uzmanlık tezi, Aydın, Adnan Menderes
Üniversitesi, 2006.
59.Auchampach JA and Gross GJ. Reduction in myocardial infarct size by
the new potassium channel opener bimakalim. J Cardiovasc
Pharmacol 1994; 23: 554-561.
60.Burley DS, Ferdinandy P, and Baxter GF. Cyclic GMP and protein
kinase-G in myocardial ischaemia-reperfusion: opportunities and
obstacles for survival signaling. Br J Pharmacol 2007; 152(6): 833-34.
61.Chiari PC, Bienengraeber MW, Pagel PS, Krolikowski JG, Kersten JR,
Warltier DC. Isoflurane protects against myocardial infarction during
early reperfusion by activation of phosphatidylinositol-3-kinase signal
transduction: evidence for anesthetic-induced postconditioning in
rabbits. Anesthesiology 2005; 102: 102-109.
62.Lemasters JJ, Theruvath TP, Zhong Z, Nieminen AL. Mitochondrial
calcium and the permeability transition in cell death. Biochimica et
Biophysica Acta 2009; 1787: 1395-1401.
63.Hausenloy DJ, Yellon DM. The mitochondrial permeability transition
pore: its fundamental role in mediating cell death during ischaemia and
reperfusion. J Mol Cell Cardiol 2003; 35: 339-341.
64.Hausenloy DJ, Duchen MR, Yellon DM. Inhibiting mitochondrial
permeability transition pore opening at reperfusion protects against
ischaemia-reperfusion injury. Cardiovasc Res 2003; 60: 617-625.
65.Argaud L, Gateau-Roesch O, Muntean D, Chalabreysse L, Loufouat J,
Robert D, et al. Specific inhibition of the mitochondrial permeability
transition prevents lethal reperfusion injury. J Mol Cell Cardiol 2005a;
38: 367-374.
66.Yellon DM, Baxter GF. Reperfusion injury revisited: is there a role for
growth factor signaling in limiting lethal reperfusion injury? Trends
Cardiovasc Med 1999; 9: 245-49.
67.Hausenloy DJ, Tsang A, Mocanu MM, et al. Ischemic preconditioning
protects by activating pro-survival kinases at reperfusion. Am J Physiol
2005; 288: H971-H76.
68.Yıldız O. Vasodilating Mechanisms of Levosimendan: Involvement of
K+ Channels. J Pharmacol Sci 2007; 104: 1-5.
69.Meyer K, Schipke JD, Klocke RC, Gams E, Korbmacher B. Inotropic,
vosodilating and preconditioning action of levosimendan in the heart.
Thorac Cardiovasc Surc 2008; 56(7): 379-385.
70.Follath F, Cleland JG, Just H, Papp JG, Scholz H, Peuhkurinen K,
Harjola VP, Mitrovic V, Abdalla M, Sandell EP, Lehtonen L: Efficacy
and safety of intravenous levosimendan compared with dobutamine in
severe low-output heart failure (the LIDO study): A randomised doubleblind trial. Lancet 2002; 360: 196-202.
71.Antoniades C, Tousoulis D, Koumallos N, Marinou K, Stefanadis C.
Levosimendan: beyond its simple inotropic effect in heart failure.
Pharmacol Ther 2007; 114(2): 974-987.
72.Pollosello P, Ovaska M, Kaivola J, Tilgmann C, Lundström K,
Kalkkinen N, Ulmanen I, Nissinen E, Taskinen J. Binding of a new Ca+2
sensitizer, levosimendan to recombinant human cardiac troponin C. A
molecular modelling, fluorescence probe, and proton nuclear magnetic
resonance study. J Biol Chem 1994; 269(46): 28584-28590.
73.Tavares M, Andrade AC, Mebazaa A. Levosimendan use in several
scenarios of Acute Heart Failure. Arq Bras Cardiol 2008; 90(3): 211215.
74.Kopustinskiene DM, Pollesello P, Saris NE: Potassium-specific effects
of levosimendan on heart mitochondria. Biochem Pharmacol 2004; 68:
807-12.
75.Yokoshiki H, Katsube Y, Sunagawa M, Sperelakis N. The novel
calcium sensitizer levosimendan activates the ATP-sensitive K channel
in rat ventricular cells. J Pharmacol Exp Ther 1997; 283: 375-83.
76.Gross GJ, Fryer RM. Mitochondrial K(ATP) channels: Triggers or distal
effectors of ischemic or pharmacological preconditioning? Circ Res
2000; 87: 431-3.
77.Kersten JR, Montgomery MW, Pagel PS, Warltier DC. Levosimendan,
a new positive inotropic drug, decreases myocardial infarct size via
activation of KATP channels. Anesth Analg 2000; 90: 5-11.
78.Du Toit EF, Muller CA, McCarty J, Opie LH. Levosimendan: effects of a
calcium sensitizer on function and arrhythmias and cyclic nucleotide
levels during ischemia/reperfusion in the Langendorff-perfused guinea
pig heart. J Pharmacol Exp Ther 1999; 290(2): 505-514.
79.Toller W 1, Knez I2. Medical support and surgery of the failing heart:
levosimendan. Scandinavian Journal of Surgery 2007; 96: 121-124.
80.Kaşıkçıoğlu HA, Çam N. A review of levosimendan in the treatment of
heart failure. Vascular Health and Risk Management 2006; 2(4): 389400.
81.De Luca L, Colucci WS, Nieminen MS, et al. Evidence-based use of
levosimendan in different clinical settings. Eur Heart J 2006; 27(16):
1908-20.
82.Pollesello P, Papp Z. The cardioprotective effects of levosimendan:
preclinical and clinical evidence. J Cardiovasc Pharmacol 2007; 50:
257-63.
83.Öztürk T, Gök Ş, Neşe N. Levosimendan Attenuates Reperfusion Injury
in an Isolated Perfused Rat Heart Model. Journal of Cardiothoracic and
Vascular Anesthesia, 2009 (Baskıda).
84.Katırcıoğlu SF, Seren M, Parlar Aİ, Turan NN, Manavbaşı Y, Aydoğ G,
Çiçekçioğlu F, Tütün U, Ulus AT. Levosimendan Effect on Spinal Cord
Ischemia-Reperfusion Injury Following Aortic Clamping. J Card Surg
2008; 23: 44-48.
85.Fremont L. Biological effects of resveratrol. Life Sci. 2000; 66: 663-73.
86.Chen L, Han Y, Yang F, Zhang T. High-speed counter-current
chromatography separation and purification of resveratrol and piceid
from Polygonum cuspidatum. J Chromatogr A 2001; 907: 343-6.
87.Novakovic A1, Bukarica LG2, Kanjuh V3, Heinle H4. Potassium
Channels-Mediated Vasorelaxation of Rat Aorta Induced by
Resveratrol. Basic & Clinical Pharmacology & Toxicology 2006; 99:
360-364.
88.Klatsky AL. Drink to your healt? Sci Am. 2003; 288(2): 74-81.
89.Criqui MH, Ringel BL. Does diet or alcohol explain the French
paradox? Lancet. 1994; 344(8939-8940): 1719-1723.
90.German JB, Walzem RL. The health benefits of wine. Annu Rev Nutr.
2000; 20: 561-593.
91.You-Ren C, Fang-Fang Y, Xin-Yi L, Cheng-Yao W, Chen L, Xin-Chun
Y, Pi-Xiong S, Jun C. Resveratrol Attenuates Ventricular Arrhythmias
and Improves the Long-Term Survival in Rats with Myocardial
Infarction. Cardiovasc Drugs Ther 2008; 22: 479-485.
92.Das S, Cordis GA, Maulik N, Das DK. Pharmacological preconditioning
with resveratrol: role of CREB-dependent Bcl-2 signaling via adenosine
A3 receptor activation. Am J Physiol 2005a; 288: H328-H335.
93.Lekli I, Szabo G, Juhasz B, Das S, Das M, Varga E, et al. Protective
mechanisms of resveratrol against ischemia–reperfusion-induced
damage in hearts obtained from Zucker obese rats: the role of GLUT-4
and endothelin. Am J Physiol Heart Circ Physiol 2008; 294: H859-66.
94.Bertelli AA, Migliori M, Panichi V, Origlia N, Filippi C, Das DK,
Giovannini L. Resveratrol, a component of wine and grapes, in the
prevention of kidney disease. Ann NY Acad Sci 2002; 957: 230-238.
95.Das S, Fraga CG, Das DK. Cardioprotective effect of resveratrol via
HO-1 expression involves p38map kinase and PI-3-kinase signaling,
but does not involve NFkappaB. Free Radic Res 2006a; 40: 10661075.
96.Das S, Tosaki A, Bagchi D, Maulik N, Das DK. Potentiation of a
survival signal in the ischemic heart by resveratrol through p38
mitogen-activated protein kinase/mitogen- and stress-activated protein
kinase 1/cAMP response element-binding protein signaling. J
Pharmacol Exp Ther 2006b; 317: 980-988.
97.Weiss JN, Korge P, Honda HM, Ping P. Role of the mitochondrial
permeability transition in myocardial disease. Circ Res 2003; 93: 292301.
98.Frame S, Cohen P. GSK3 takes centre stage more than 20 years after
its discovery. Biochem J 2001; 359: 1-16.
99.Tong H, Imahashi K, Steenbergen C, Murphy E. Phosphorylation of
glycogen synthase kinase-3b during preconditioning through a
phosphatidylinositol-3-kinase-dependent pathway is cardioprotective.
Circ Res 2002; 90: 377-379.
100.Juhaszova M, Zorov DB, Kim SH, Pepe S, Fu Q, Fishbein KW, Ziman
BD, Wang S, Ytrehus K, Antos CL, Olson EN, Sollott SJ. Glycogen
synthase kinase-3b mediates convergence of protection signaling to
inhibit the mitochondrial permeability transition pore. J Clin Invest
2004;113: 1535-1549.
101.Das DK, Maulik N. Resveratrol in Cardioprotection: A Therapeutic
Promise Alternative Medicine Molecular Interventions. Card Res 2006;
6(1): 36-47.
102.Leonard S, Xia C, Jiang BH, Stinefelt B, Klandorf H, Harris GK, Shi X.
Resveratrol scavenges reactive oxygen species and effects radicalinduced cellular responses. Biochem Biophys Res Commun 2003; 309:
1017-1026.
103.Hattori R, Otani H, Maulik N, Das DK. Pharmacological
preconditioning with resveratrol: Role of nitric oxide. Am J Physiol
Heart Circ Physiol 2002; 282: H1988-H1995.
104.Shigematsu S, Ishida S, Hara M, Takahashi N, Yoshimatsu H, Sakata
T, Korthuis RJ. Resveratrol, a red wine constituent polyphenol,
prevents superoxide-dependent inflammatory responses induced by
ischemia/reperfusion, platelet-activating factor, or oxidants. Free Radic
Biol Med 2003; 34: 810-817.
105.Sato M, Maulik G, Bagchi D, Das DK. Myocardial protection by
protykin, a novel extract of trans-resveratrol and emodin. Free Radic
Res 2000; 32: 135-144.
106.El-Mowafy AM, White RE. Resveratrol inhibits MAPK activity and
nuclear translocation in coronary artery smooth muscle: Reversal of
endothelin-1 stimulatory effects. FEBS Lett. 1999; 45: 63-67.
107.Söylemez S, Sepici A, Akar F. Resveratrol supplementation gender
independently improves endothelial reactivity and suppresses
superoxide production in healthy rats. Cardiovasc Drugs Ther. 2009;
23(6): 425-9.
108.Söylemez S, Gürdal H, Sepici A, Akar F. The effect of long-term
resveratrol treatment on relaxation to estrogen in aortae from male and
female rats: role of nitric oxide and superoxide. Vascul Pharmacol.
2008 ;49(2-3): 97-105.
109.Ulus AT, Turan NN, Seren M, Budak B, Tütün U, Yazıcıoğlu H,
Sürücü S, Akar F, Katırcıoğlu SF. In which period of injury is
resveratrol treatment effective: ischemia or reperfusion? Ann Vasc
Surg. 2008; 22(3):492.
110.Kızıltepe U, Turan NN, Han U, Ulus AT, Akar F. Resveratrol, a red
wine polyphenol, protects spinal cord from ischemia-reperfusion injury.
J Vasc Surg. 2004; 40(1): 138-45.
111.Rakıcı O, Kızıltepe U, Coşkun B, Aslamacı S, Akar F. Effects of
resveratrol on vascular tone and endothelial function of human
saphenous vein and internal mammary artery. Int J Cardiol. 2005;
105(2): 209-15.
112.Budak B, Seren M, Turan NN, Sakaoğulları Z, Ulus AT. The protective
effects of resveratrol and L-NAME on visceral organs following aortic
clamping. Ann Vasc Surg. 2009; 23(5):675-85.
113.Ülker S, McKeown PP, Bayraktutan U. Aprotinin impairs coronary
endothelial function and down-regulates endothelial NOS in rat
coronary microvascular endothelial cells. Cardiovasc. Res 2002; 55:
830-837.
114.Yapıcı D, Altunkan Z, Özeren M, Bilgin E, Ballı E, Tamer L, Doruk N,
Birbiçer H, Apa D, Oral U. Effects of levosimendan on miyocardial
ischaemia-reperfusion injury. Eur J Anaesthesiol 2008; 25(1): 8-14.
115.Leprán I, Pollesello P, Vajda S, Varró A, Papp JG. Preconditioning
effects of levosimendan in a rabbit cardiac ischemia reperfusion model.
J Cardiovasc Pharmacol 2006; 48: 148-52.
116.Du Toit EF, Genis A, Opie LH, Pollesello P, Lochner A. A role for the
RISK pathway and KATP channels in pre- and post-conditioning
induced by levosimendan in the isoleted guinea pig heart. Br J
Pharmacol 2008; 154(1): 41-50.
117.Imamura G, Berteli AA, Berteli A, Otani H, Maulik N, Das DK.
Pharmacological preconditioning with resveratrol: an insight with iNOS
knockout mice. Am J Physiol Heart Circ Physiol 2002; 282: 1996-2003.
118.Das S, Tosaki A, Bagchi D, Maulik N, Das DK. Resveratrol-Mediated
Activation of cAMP Response Element- Binding Protein through
Adenosine A3 Receptor by Akt-Dependent and -Independent
Pathways. The Journal Of Pharmacology And Experimental
Therapeutics Jpet 2005; 314: 762-769.
119.Bradamante S, Barenghi L, Piccinini F, Bertelli AA, De Jonge R,
Beemster P, De and Jong JW. Resveratrol provides late-phase
cardioprotection by means of a nitric oxide- and adenosine-mediated
mechanism. Eur J Pharmacol 2003; 465: 115-123.
120.Hung LM, Su MJ, Chen JK. Resveratrol protects myocardial ischemiareperfusion injury through both NO-dependent and NO independent
mechanisms. Free Radic Biol Med 2004; 36: 774-781.
121.Luo W, Li B, Lin G, Cher R, Huang R. Does cardioplegia leave room
for postconditioning in pediatric cardiac surgery? Cardiol Young 2008;
18: 282-287.
122.Skyschally A, van Caster P, Iliodromitis EK, Schulz R, Kremastinos
DT, Heusch G. Ischemic postconditioning: experimental models and
protocol algorithms. Basic Res Cardiol 2009; 104(5): 469-483.
123.Garcia-Gonzalez MJ, Dominguez-Rodriguez A, Abreu-Gonzalez P.
New pharmacologic options in the treatment of acute coronary
syndromes and myocardial ischemia-reperfusion injury: potential role
of levosimendan. Minerva Cardioangiol 2007; 55(5): 625-635.
124.Kurt HI. Use of Levosimendan in Patients with Ischemic Heart
Disease Following Mechanical Reperfusion. Surg Today 2009; 39:
381-386.
125.Ikonomidis I, Parissis JT, Paraskevaidis I, Kourea K, Bistola V,
Lekakis J, et al. Effects of levosimendan on coronary artery flow and
cardiac performance in patients with advanced heart failure. Eur J
Heart Fail. 2007; 9: 1172-7.
126.Moiseyev VS, Poder P, Andrejevs N, Ruda MY, Golikov AP, Lazebnik
LB, Kobalava ZD, Lehtonen LA, Laine T, Nieminen MS, Lie KI. Safety
and efficacy of a novel calcium sensitizer, levosimendan, in patients
with left ventricular failure due to an acute myocardial infarction: A
randomized, placebo-controlled, doubleblind study (RUSSLAN). Eur
Heart J 2002; 23: 1422-32.
127.Pomblum VJ, Korbmacher B, Cleveland S, Sunderdiek U, Klocke RC,
Schipke JD. Cardiac stunning in the clinic: the full Picture. Interact
Cardio Vasc Thorac Surg 2010; (10): 86-91.
10. ÖZGEÇMİŞ
Adı
Saadet
Soyadı
KURUÖZ
Doğum Yeri ve Tarihi
ANKARA 24.11.1985
Eğitimi
Yabancı Dili:
Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi
2003–2007
Ankara Cumhuriyet Lisesi
1999–2003
İngilizce
TEŞEKKÜR
Yüksek lisans eğitimim sırasında başta Anabilim Dalı
Başkanı Prof. Dr. Sayın Nurettin ABACIOĞLU’na, bölümdeki bütün
hocalarıma, lisans dönemim boyunca danışmanlığıyla benden desteğini
esirgemeyen ve tez savunma sınavımda jüri üyeliği yapan Doç. Dr. Sayın
Sevgi AKAYDIN’a, tez dönemim boyunca benden desteğini esirgemeyen,
tecrübeleri ile her türlü yardımda bulunan tez danışmanım Doç. Dr. Sayın
Nilüfer N. TURAN’a teşekkür ederim.
Öğrencilik hayatım boyunca benden maddi ve manevi
desteklerini esirgemeyen aileme, tez dönemim boyunca tüm gücüyle
yanımda olan sevgili eşim Tugay KURUÖZ’e bana olan güvenlerini her
zaman hissettirdikleri için sonsuz teşekkür ederim.
Download