fazladan bir x kromozomuna sahip olmak - Bilkent University

advertisement
Neşe Vural
FAZLADAN BİR X KROMOZOMUNA SAHİP OLMAK
Gün geçtikçe zorlaşan hayat şartlarının getirdiği sıkıntılar bir yana, yaşadığımız sözde modern
çağda muhafazakâr toplumların bitmek tükenmek bilmeyen sorunu cinsiyetçilikle de başa çıkmaya
çalışıyoruz. Fazladan bir X kromozomunun birçok durumda insanın temel haklarını kısıtladığı, insan
olarak değil cinsiyet olarak algılanmasına neden olduğu ataerkil bir toplumda yaşıyoruz.
Erkeğin ve kadının eşit haklara sahip olduğunu savunurken toplumsal yargıların, yargı
önündeki haklardan çok farklı olduğunu görüyoruz. Irmak Zileli’nin kadının toplumsal rolünü
sorguladığı ve kadın olmak ile anne olmak arasında değişen rolleri Didem karakteri üzerinden etkili bir
biçimde tartıştığı romanında da değinildiği gibi toplumun gözünde ben ve sen özneleri dışında kalan,
kadını davranışlarına ve eylemlerine göre acımasızca yargılayan, toplumun değer yargılarını
kabullenmiş ve hâkim bakış açısına teslim olmuş başka bir kadın vardır. Evlilik dışı yaşanan cinselliğin
yükünün kadının omuzlarına yüklendiği toplumlarda anne olmak yalnızca nikâh cüzdanıyla kutsaldır.
Kadının kadın olmaktan çok daha önemli rolleri vardır; anne olmak, çocuk büyütmek, bir evin yuva
olmasını sağlamak, evdeki düzeni kurmak, yemek yapmak, eşinin istediği gibi davranıp ona lâyık bir eş
olmak, toplumda günah sayılan arzulardan yoksun olmak fakat eşinin arzularına itaat etmek...
Yaşadığımız toplumda tüm bu sorumlulukların altında ezilen kadın zamanla toplumun değer
yargılarını içselleştirmeye ve kabullenmeye başlar. Hatta başka bir kadını sırf kadın olduğu için
yargılayacak kadar benimser bu yargıları.
Zileli’nin romanındaki çarpıcı yorum, içinde bulunduğum toplumun kadın için oluşturduğu
değişmez yargıları bir kez daha düşünmeme neden oldu. Bitmek bilmeyen kadın cinayetlerinin her
geçen gün biraz daha arttığı ülkemizde, insanlar kadınların giyim tarzından ya da davranış şeklinden
dolayı tacizi ve hatta tecavüzü hak ettiğini düşünebiliyor. Toplumumuzun sahip olduğu bu bakış açsı
muhafazakâr toplumlardan pek de farklı değil. Kendi seçimini yapma fırsatı verilmeyen, doğru kararı
veremeyeceği düşünülen kadınlar geçmişe kıyasla toplumda daha kolay yer bulabiliyor ama buna
rağmen kadına yönelik sözlü ve eyleme dökülmüş şiddet günümüzde de etkisini sürdürmeye devam
ediyor. Bence kadının toplumdaki yerini belirleyen, toplumun oluşturduğu roller geçmişte rastgele
belirlenmiş roller değil. Geçmişte ve günümüzde kadına biçilmiş roller ve kadına karşı sergilenen bakış
açısı temelini inanç sistemlerinden alıyor. Çoğu dinde kadın imajı tutkunun, arzunun ve de dolayısıyla
kötülüğün başlangıcı olarak kabul edilir. Bu yüzden kadının doğasında suçlu olmak ve şeytani
kabiliyetlerinden dolayı doğruluktan saptırmak vardır. Bütün günahlarını bağışlayıp, onu
kötülüklerden koruyacak bir erkeğe ihtiyaç duyar. Erkeğin kadına, kadının da erkeğe ait olma
düşüncesinden öte, kadının bir erkeğe ait olmaya ihtiyaç duyduğu düşüncesi de buradan gelir.
Kadın ve erkeğin, ikili ilişkilerinde sadakat ilişkinin vazgeçilmezi olmasına rağmen bu konuda
da kadına ve erkeğe farklı roller biçiliyor. Toplumun hâkim bakış açısına göre bir erkek ilişki yaşadığı
kadından sıkılınca onu aldatabilir, bu durum oldukça yaygın ve normaldir, sonuçta erkektir ve aynı
kadınla bir ömür geçirmektense arada başka kadınlarla da ilişki yaşayabilir bunda abartılacak ya da
şaşırılacak bir durum yoktur. Daha sonra, sıkıldığı için birlikte olduğu kadını aldatan bu adam, ilişki
yaşadığı diğer kadından da sıkılınca tekrar aynı kadına geri dönebilir, bu kez kadın erkeği affetmek
zorundadır çünkü aldatmak erkeğin en doğal hakkı. Çoğu insanın bu düşünceye sahip olması bunun
insan haklarına yapılmış büyük bir saygısızlık olduğunu değiştiremez. Ben bir ilişkinin temelinin iki
taraf için de sadakate dayandığını düşünüyorum. Bir kadın birlikte olduğu erkeği aldattığında normal
karşılanmasını değil, iki cinsiyete sahip olan insanların da aynı şekilde eleştirilmesi gerektiğini
savunuyorum. Aksi takdirde içinde bulunduğumuz toplum ve birçok muhafazakâr toplum gibi yalnızca
kadını konu alan ütopik bir namus kavramı yaratmış ve bunun bütün ağırlığını yalnızca kadının
omuzlarına yüklemiş oluruz. Kadına yönelik şiddetin ve hâkim bakış açısının biraz olsun önüne
geçebilmek için kendi kızını bir gün bir bebek dünyaya getirmesi umuduyla büyüten nesiller yerine,
çocuğuna değer verecek ve onu sevgiyle büyütecek nesiller yetiştirmeliyiz.
KAYNAKÇA
“Zordur Kadın Olmak”. kızlarsoruyor. Web. 8 Şubat 2016.
Download