Erkek Adam Feminist Olur Geçen haftalarda Avrupa’ya giden bir arkadaşım, Türkiye’ye geldiğinde bana anılarını anlatırken Avrupa’da bir “bayan” taksici gördüğünü büyük bir şaşkınlık içinde anlattı. Bu durum beni düşündürdü, bir kadının iki eli iki ayağı yok mu da araba suremesin, taksicilik yapamasın. Geçenlerde okuduğum Gösteriş: Kadınlar, Tarih, Feminizm romanında da kadının toplumdaki yeri ve yaşadığı ayrımcılık üzerine birçok yaşanmış öykü yer alıyordu. Kadının toplumdaki yeri üzerine okuduklarım ve yaşadıklarım beni bu yazıyı yazmaya teşvik etti. Çoğu insanın gözünde kadının toplumda rolü evde oturup yemek hazırlamak ve ütü yapmaktan ibaret sadece. Benzer şekilde erkek de evi geçindiren olmalı, bu roller birçok insana göre değişmesi mümkün olmayan roller. Bu tür insanlara göre bir kadının taksicilik yapması şaşkınlıkla karşılanacak bir durum. Kadınların araba sürmesinin ve taksicilik yapmasının önünde hiçbir engel olmadığı gibi genelde erkeklerden iyi araba sürebiliyorlar, farklı cinsiyetlere farklı roller atayan herhangi bir yazılı kural da yok. Yıllardır süregelen ve insanların bilinçaltına her an nüfuz eden algılar böyle düşüncelerin önünü açıyor. Yıllar boyu evde annesini yemek ve ütüden sorumlu kişi olarak bilip yetişen insanlar büyüdüklerinde taksici kadınları garipsiyorlar. Toplumdaki bu cinsiyet ayrımcılığını ne kadar erken yok edersek ülke olarak gelişmemiz o kadar kolay olacaktır, kadınları evlere kapamak yerine topluma kazandırabilsek ve onların önünü açabilsek ülkemizin ilerlemesinin çok daha hızlı olabileceğini düşünüyorum. Tabii ki belirtmekte fayda var ki kadınlara hak ettikleri gibi davranmamızın altında yatan amaç gelişimden ziyade kadınların da toplumda hak ettiği seviyeye gelmeleri olmalıdır. Toplumsal ilerleme de yalnızca kadınları hak ettikleri seviyeye koymanın bir yan getirisi olacaktır. Toplumdaki cinsiyet ayrımcılığını çözebilmek için de aşılması gereken engeller var, insanların yanlış ön yargılarını yıkmalı, her yere sinmiş olan klişeleri yok etmeli ve bir parçası olduğumuz halkı bilinçlendirmeliyiz. Feministler her ne kadar bunun için çabalasa da göz ardı ediliyorlar çünkü yıkmaya çalıştıkları önyargıların kurbanı olarak çılgın erkek düşmanı insanlar olarak algılanıyorlar. Her şeyden önce bu önyargıyı yıkmalıyız, feministler kadın üstünlüğünü savunmazlar, kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olmasını ister ve bunun için çabalarlar. Feministlerin amacı erkek ve kadın arasındaki cam tavanın ortadan kaldırılmasından başka bir şey değildir. Bu ön yargıları kırmakla beraber yerleşmiş klişeleri de yok etmeliyiz, kadınların hemşire erkeklerin doktor olmadığını, her cinsiyetten insanın her mevkide çalışabileceğini herkese, özellikle de gençlere göstermeliyiz. Önyargıları ve klişeleri yok etmenin yolu da eğitimden geçiyor fakat bu bahsettiğim okullarda verilen anlamsız eğitimle ayni bir eğitim değil. Çünkü en eğitimli insan bile kadının toplumdaki yeriyle ilgili çok ayrımcı görüşlere sahip olabiliyor. Ayrımcılığın önüne geçecek olan eğitim her bireye eşit olduğunu öğretecek, sevgiyi ve saygıyı aşılayacak bir eğitimdir. Bana göre bu tarz bir eğitim ailede başlamalı ve çocukların toplumda gördükleri tarafından da pekiştirilmelidir, bu şekilde gördüğü taksici kadını garipsemeyecek yeni bir nesil yetişmelidir. Bana öyle geliyor ki bu nesil ırkçılık ve toplumdaki diğer ayrımcılıkların da olmadığı bir dünyanın öncüsü olacaktır. Toplumda yer etmiş algılar ve klişeleri yok etmek imkânsız gibi görünebilir. Benim de toplumdaki ayrımcılığın yakın zamanda yok edilebileceğine olan inancım çok yüksek değil, fakat bu durum beni eşitlik için çabalamaktan alıkoymuyor ve başka kimseyi de alıkoymamalı. Başka konularda olduğu gibi, istediğimizin kendiliğinden ve bir anda olmasını beklemeden istediğimiz ve inandığımız şeyler için çalışmalıyız. Bu sebeple herkesi feminizme davet ediyorum. Kaynakça Dyhouse, Carol. Glamour: Women, History, Feminism. London: Zed, 2011. Print. Ege Özcan