İLİ :YOZGAT TARİH:06/03/2015 KONU:İSLAMDA KADIN بِس ِْم ه الر ِح ِيم َّ الرحْ َم ِن َّ ِاّلل ...وف ِ َولَ ُه َّن ِمثْ ُل الَّذِي َعلَ ْي ِه َّن ِب ْال َم ْع ُر... سائِ ِه ْم ُ قَا َل َر ُ ار ُك ْم ِخ َي ُ َو ِخ َي:سو ُل هللا َ ِار ُك ْم ِلن Muhterem Kardeşlerim; Okuduğum ayet-i kerimede yüce Allah, “Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır”(1) buyurmuştur. Okuduğum hadisi şerifte ise efendimiz (sas) “Sizin en hayırlınız kadınlara karşı hayırlı olanlarınızdır”(2) buyurmuştur. İslam kadın ve erkeğe, gerek ictimai hayatta gerek aile ve birey olarak birçok hak tanımış ve bu yollardan Allah’ın rızasına varacak yollar tayin etmiştir.Bu yüzden islam, fıtratındaki kodlara uygun olarak kadını, kadın, erkeği de erkek olarak kalmaya davet eder. Sevgili peygamberimiz veda hutbesinde; Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu konuda Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah'ın emaneti olarak aldınız. Onların namus ve ismetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır(3) buyurarak bu gerçeğe dikkat buyurmuştur. kadının fizyolojik bakımdan erkeğe göre farklı olduğu gerçeğinin kabul edilmesi, kadının aleyhine bir eksiklik sebebi sayılmamış, aksine bu vesileyle erkeğe, kadını himaye etme, sevgi ve şefkat gösterme, ihtiyaçlarını karşılama gibi görevler yüklenmiştir. İslâm, kadınla erkeği, insan neslinin çoğalmasında anne ve baba olarak temele oturtmuştur. İslam kadına, Allah’ın rızasına ulaşmak için anne olmayı, erkek değil de kadına vermiştir. Ancak ailede son sözü söyleme cihetiyle erkeği bir adım öne çıkaran islam, erkeğe kadının üzerinde mutlak bir otorite vermemiş, onları birbirini tamamlayan iki unsur olarak tayin etmiştir. Efendimize risalet verildikten sonra, O’nun (s.a.s) en büyük destekçisi bir kadın olarak Hz. Hatice olmuştur. Yüce Allah(cc) Ey insanlar! Muhakkak ki Biz sizi bir kadın ve erkek (çiftinden) yarattık ve sizi çeşitli milletler ve kabileler hâline getirdik. Ta ki, tanışasınız ve yardımlaşasınız.(4)diye buyurmuştur. Kadının aleyhine olan cahiliye devri adetleri, İslamiyet’in vuku bulması ile kadınlar onurlandırılmış, asıl gelmesi gereken konuma getirilmiştir. Kadınların mahrum olmamaları ve hukuki bir kimlik kazanabilmesi için her şeyi en doğru bilen Allah(cc), onlar için mahremiyeti emretmiştir. Bir araya gelişleri belli ölçülerle kayıt altına alınmıştır. Buna göre her ikisi de gözlerini harama bakmaktan korurlar. Kadınlar ziynetlerini açığa çıkarmaz, yabancı erkelerle çekici eda ile konuşmaz, yürüyüşlerine hayayı egemen kılar, açılıp saçılmaz, üçüncü bir şahsın olmadığı yerde yabancı erkekle baş başa kalmazlar. İslam iki farklı cinsten oluşan insan gerçeğini bu çerçevede ele almış ve emirlerini bu gerçeklik üzerine bina etmiştir. Kardeşlerim; Kadının islamdaki yeri 20. asra kadar herhangi bir problem teşkil etmemiştir. Gerek Kur'an-ı Kerime, gerek Peygamber Efendimizin(sas) uygulamalarına, gerekse İslâm tarihine baktığımızda, her zaman, her yerde karşılaşılabilecek, fertlerin hatasından kaynaklanan bir takım sui istimaller dışında, kadının en muallâ mevkii İslâm ile kazandığı görülür. Dünyada, özellikle batı ülkelerinde kadının ruhu var mı yok mu, kadın insan mı gibi tartışmalar yaşanmıştır. Sanki toplumda ve ailede ayrı bir varlık gibi ele alınıp değerlendirilmesi, bir takım maksatlar dışında, esasen kadının İslâm dışı toplumlarda uğradığı haksızlığı gösteren bir vakıadır. Yoksa İslâm tarihinde ve toplumlarında böyle bir problem yaşanmamış, bu da, pek çok modern problem gibi ithal eseri olarak İslâm toplumlarına sirayet etmiştir. Bu temel yapıda kadının rolü, denebilir ki, erkeğin önündedir. Bu bakımdan, bu noktada ona tanınan hukuki haklar, erkeğinkinden asla geri olmadığı gibi, annelik gibi yaratılışın ona bahşettiği değer ve bu değerin getirdikleri, erkeğinkinden çok daha öndedir. 1-Bakara(2),228 2-Tirmizi,Rada 11. 3-İbn-i Hişam,sire,c.4 s. 250-252 4-Hucurat (49),13 Mustafa ARSLAN Sarıkaya/ Baba yağmur Köyü Yeni Camii