T.B.M.M. B : 55 19 . 3 . 1992 O:2 olan cumhuriyetleri daha gevşek bağlarla birbirine bağlayan Bağımsız Devletler Topluluğunun almasıyla sonuçlanmıştır. Böylece, bugün, 1945'ten bu yana uluslararası sistemin belirleyicisi olan etmenler değiş­ mektedir. tkinci Dünya Savaşından bu yana uluslararası sistemin temel özelliği olan iki kutup­ luluk, birbirlerini ve dünyayı yok edebilecek nükleer güce sahip iki süper devlet ve onların çev­ resinde kümelenen iki ayrı devletler grubundan oluşmaktaydı. Bunların dışında, özellikle 1950'li yılların ikinci yarısında sömürgeciliğin ortadan kalkmasıyla birlikte oluşan ve adına, "üçüncü dünya" da denen bir bağlantısız devletler grubu da vardı, ancak, bu devletlerin, kendi arala­ rında tutarlı bir siyasal birlik oluşturamadıkları ve uluslararası sistemin ana belirleyicilerinden biri olmaya uzak kaldıkları biliniyordu. Dolayısıyla, 1945'ten son zamanlara kadar dünya, asıl olarak iki kampa, iki bloka bölünmüştü. tki kutuplu uluslararası sistemin sona ermesiyle birlikte, dünyayı bölen eksenin bölünme çizgisinin, artık doğu ile batıyı ayıran çizgi olmaktan çıktığı görülür; ancak, bu, artık dünyayı bir bütünlük içerisinde düşünmemize-yol açmamalıdır. Dünyanın eski bölünme çizgisi olan ve doğu ile batıyı ayıran sınırdan belki artık söz edilmeyecektir; ama, şimdi de yeni bir bölün­ me, ayrılma çizgisi oluşmaktadır, bu yeni çizgi, kuzey ile güneyi birbirinden ayıran bölünme çizgisidir. Artık, dünyanın kuzeyinde, iktisaden gelişmiş ülkeler, demokrasileri gelişmiş ve ek­ siksiz olan ülkeler, insan haklarını genel geçer kılmış insan grupları var olacaktır. Kuzeydeki bu devletler, ayrıca aralarındaki ilişkilerde de, içerideki demokratik yapılarına uygun olarak davranmaya başlayacak ve kuzeydeki devletler arasında, çatışmadan çok, işbirliği eğilimi ege­ men olacaktır. Bütün bunların tam tersini ise,'güneyde yer alacak devletler için söylemek müm­ kündür. Güneydeki devletlerin, iktisadî gelişmelerini tamamlayamadıkları, demokrasi açısın­ dan eksikliklerini gideremedikleri, insan hakları açısından kuzeydeki ölçütlere bir türlü ulaşa­ madıkları görülecektir. Bu devletler, iç yapılarındaki bu temel eksikliklerin yanı sıra, bu yapı­ sal eksikliklerine uyan bir dış ilişkiler modeline de sahip olacaklardır. Güneyde, kuzeydekinin tersine, devletlerin, kendi aralarında çatışma eğiliminde oldukları ve işbirliğini bir türlü ger­ çekleştiremedikleri görülecektir; Azerî-Ermeni çatışmasında olduğu gibi. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tam bu noktada sorulması gereken temel soru; Türk­ iye'nin, bu alt sistemlerden hangisinde yer alacağı ve kendisine, kuzeydeki birinci ligde mi, yoksa güneydeki ikinci ligde mi yer bulacağıdır. Bu sorunun cevabını bizim adımıza başkaları verme­ ye kalkmadan ve bizim adımıza yerimizi belirlemeye kalkışmadan, kendimiz, nasıl bir yer iste­ diğimize, neye layık olduğumuza karar vermeliyiz ve görmeliyiz ki, Türkiye'nin, yeni oluşan uluslararası yapı içerisindeki yerini belirleyecek olan, bir an önce, demokrasi açısından eksik­ liklerini gidermesi ve iktisadî sorunlarını çözmesidir. Yeni oluşan uluslararası yapının ve gelişmelerin yer aldığı kuzey kesimde bir süper gücün her şeye egemen olacağını varsaymak doğru değildir. Bu alt sistemde, kuşkusuz, iktisadî işbir­ liğinden toplu güvenlik çabalarına kadar odaklaşmalar görülecektir. Kuzeyde meydana gele­ cek alt sistemde bile, çok güçlü başka bir odağın, tek bir odağın oluşması söz konusu olmaya­ caktır kanısındayız. Büyük bir olasılıkla, kuzeydeki tek ve büyük odak olacağı iddia edilen Amerika bile, bir bölgesel grubajdahil olacaktır. Büyük bir olasılıkla, Amerika Birleşik Dev­ letleri, Kanada ve Meksika'yı içeren bir Kuzey Amerikaodağı; Avrüpa^Topluluğumın, Doğu— ve Kuzey Avrupa ülkelerini de kapsamasıyla oluşacak bir Avrupa odağı ve Japonya'nın çekir­ dek olduğu, Japonya'nın çevresinde oluşan bir Pasifik odağı ortaya çıkacaktır. Böylece, — 373 —