deniz ticareti - Mersin Deniz Ticaret Odası

advertisement
DENİZ TİCARETİ
Ekim 2013 | Yıl 22 | Sayı 257
6. Uluslararası Lojistik ve Transport Fuarı
Mersin’de Cumhuriyet Bayramı Coşkusu
Şinasi Develi’nin Anıları Kitap Oldu
Mersin ve Deniz Turizmi
Cumhuriyetimizin 90. Yılında Mersin...
DESTEK GEMİSİ İLE VİNÇ OPERASYONU
MDTO’nın Aylık Yayın Organı
Ekim 2013 | Yıl: 22 | Sayı: 257
MDTD Basın Meslek İlkelerine Uyar.
İÇİNDEKİLER
5-7
Mersin Lojistik ve
Transport Fuarı
9-11
2012 Yılı Vergi Rekortmenleri
ve Başarılı İhracatçıları
Ödüllerini Aldı
12-15
MDTO’dan Haberler
17-20
Kısa Kent Haberleri
22-27
Denizcilik Haberleri
28-29
Hatıra Kent Mersin
30-33
Mersin’de Deniz Turizmi
35
Deniz Feneri
37-40
İkinci Dünya Savaşı’nda
Mersin Fransız Gemilerinin
İlticası
42-45
Kıyı Üzerine Teknik Kavramlar
ve İdari Yönetimi
45-49
Metin Gürkan’la Gemi
Modelciliğine Adanan
30 Yılın Öyküsü
50
İstatistik
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti 90 yaşında...
29 Ekim’de Cumhuriyet’in kuruluşunun 90. yılını büyük bir coşkuyla kutladık...
Her ne kadar Cumhuriyet ve kazanımları unutturulmak istense de bu amaca ulaşılmayacağı kesin!..
Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti dünya var oldukça yaşayacaktır..
Tıpkı Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır.
Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” deyişindeki gibi…
Bu günümüz Türkiye’sinde yaşayan yaklaşık 78 milyon vatandaşımıza da önemli bir mesajdır!
Kimse bunu unutmasın!..
Türkiye’nin 90 yılda geldiği nokta ortada.
Her ne kadar dünyanın gelişmiş ilk 10 ülkesi içinde yer almasak da önemli bir yol aldığımız gerçeği inkar
edilemez...
Burada başta Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere emeği geçen herkese minnettarız.
Ancak!..
Bunu inkar edenleri de unutmamalıyız!..
“Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır” derler .
Türk insanı bu kadar vefalıdır.
90 yıldır özgürce yaşıyorsak, bunu Cumhuriyete borçluyuz.
90. yılda “ Yaşasın Cumhuriyet ve Yaşasın Özgürlük” diyoruz…
*
*
*
*
Dönelim Mersin’e…
Atatürk’ün Mersin’i ziyaretinde, “Mersinliler; Mersin’e Sahip Çıkınız” sözleri bugün halen önemini
yitirmemişse, hep birlikte şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerek!..
Suçlu aramaya gerek yok.
Ama öyle ama böyle, dünyanın en iyi coğrafyasına sahip Türkiye’nin en önemli ve güzel kentlerinden biri
olan Mersin’de 90 yılda istenilen hedefe ulaşılamadığı gerçeğini kimse inkar edemez...
Son yıllarda sürekli yeni hedefler belirleniyor ama hedefe ulaşmakta zorlanıyor Mersinli…
Sanki, birileri tekerin önüne taş koyuyor…
Ekim ayı içinde 6. Mersin Uluslararası Lojistik ve Transport Fuarı yapıldı..
Fuar yapıldı ama halen Mersin Lojistik Merkezi kurulamadı…
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Fuar’ın açılışında yetkililere gerekli talimatı verdi…
Lojistik Merkez ile ilgili sorunların çözülmesi için…
Hep birlikte bekleyip göreceğiz. Sorunlar ne zaman çözülecek?
Kentin tüm dinamikleri Lojistik Merkez için hazır ancak anahtar bürokraside…
Dileriz anahtar paslanmamıştır!..
*
*
*
*
Zaman su gibi akıp geçiyor…
MDTO’nun kurucularından ve 19 yıl Meclis Başkanlığı yapan örnek insan İrfan Solmazer aramızdan
ayrılalı beş yıl oldu…
Yönetim Kurulu üyemiz Atahan Çukurova’yla birlikte İrfan ağabeyimizi Gönen’de mezarı başında andık.
İrfan ağabeyi unutmak gerçekten zor…
MDTO olarak İrfan Solmazer ağabeyimizi bir kez daha rahmet ve özlemle anıyoruz.
Saygıyla
Ali ADALIOĞLU
Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü (MDTO adına): M. Cihat LOKMANOĞLU
Genel Koordinatör: Ali ADALIOĞLU
Yayın Kurulu: M. Cihat LOKMANOĞLU, Jozef ATAT, A.Kahraman YAVUZ, Mişel ŞAŞATİ, İskender BOTROS,
Bedii CANATAN, Özcan BARUT, Korer ÖZBENLİ
Yayın Planlama Yönetimi: Tetis Medya Ajansı
Basım Yeri: Alev Dikici Basım & Ambalaj Ltd. Şti Tel : 0322 436 13 13 Fax : 0 322 436 34 81
Adres: Döşeme Mahallesi Cumhuriyet Cad. No:133 01130 Adana Basım Tarihi: Ekim 2013
Yönetim Yeri: Pirireis Mah. İsmet İnönü Bulvarı No: 13 33110 Pk: 45 Mersin/Türkiye
Tel: 0324 327 70 00 (pbx) Faks: 0324 329 52 30 E-posta: [email protected]
[email protected] www.mdto.org.tr
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
MERSİN LOJİSTİK VE
TRANSPORT FUARI
Forza Fuarcılık ve Organizasyon Hizmetleri A.Ş. tarafından, Mersin Deniz Ticaret Odası (MDTO) ve
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) işbirliğinde düzenlenen “6. Uluslararası Lojistik ve Transport
Fuarı” 10-13 Ekim tarihlerinde Yenişehir Fuar Merkezi’nde gerçekleştirildi. Lojistik Fuarı ile ‘Lojistik
Sektöründe Kümelenme’ temalı uluslararası konferansın açılışı Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın
katılımıyla yapıldı.
Bu yıl 39 firmanın katılımıyla gerçekleştirilen
fuarın açılışına Mersin Milletvekili Vahap Seçer, Vali Yardımcısı Ayhan Bayhan, MTSO
Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut,
MDTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Jozef Atat, ikili görüşmeler için kente gelen
yabancı heyetler ve lojistik firmalarının temsilcileri katıldı.
“Lojistik Sektörüyle Hiç
Tanışmamış Şehirlerimizin
Lojistik Merkez İçin Çaba
Göstermeleri Sektöre Darbe
Vuracaktır”
Törende konuşan MDTO Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı ve Mersin Lojistik Plat-
4
formu Başkanı Jozef Atat, Mersin’de tarım,
turizm, ve sanayi ile uğraşan herkesin mutlaka Mersin’in lojistik potansiyelinden ve
avantajlarından yararlandığını belirterek,
dünya var olduğu sürece finans, enerji ve
lojistik sektörlerinin mutlaka en ön sıralarda
olacağını söyledi.
Konuşmasında, ‘Ne mutlu bize ki, şehrimiz
konumu açısından lojistik sektörünün en
can alıcı yerindedir. Yalnız kendi şehrimize
değil, komşu şehirlere ve komşu ülkelere
en rekabetçi hizmetleri vermekteyiz. Bize
düşen görev bu sektörü geliştirmek ve en
iyi şekilde yaymaktır’ ifadelerini kullanan
Atat, Mersin Limanı’nın elleçlediği yük miktarının her geçen gün arttığına dikkat çekerek Mersin Limanı yük trafiğine ilişkin bilgiler
verdi.
Gelecekte liman sahasının yeterli olmayacağına ve yeni yatırımların yapılması
gerektiğine işaret eden Atat, 2007 yılında
çalışmalarına başlanan Lojistik Merkezin
bürokratik engeller aşılarak bir an önce
yerel, ulusal ve uluslararası yatırımcılara
sunulmasının yapılacak işlerin başında olduğunu kaydetti. Atat şöyle devam etti:
“Söz konusu yatırımı yapacak olan yatırımcılar şehrimizde çevre ve hava kirliliğinin
azalması, trafik sıkışıklığının önlenmesi açısından en büyük faydayı sağlayacaklardır.
Sayın Bakanım, Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanlarım, sizden en büyük ricamız,
yılan hikayesine dönen bu projemizin ha-
5
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
yata geçirilmesi için vereceğiniz destektir. “
Son günlerde ülkemizin her şehrinin moda
sektör olan lojistikle ilgilenmekte ve her
şehrin ayrı ayrı lojistik merkez kurmak için
çaba sarf etmekte olduğunu vurgulayan
Jozef Atat, ‘Gerekli olan her şehre lojistik
merkezin kurulması bizin de gönlümüzde
yatan bir modeldir; ancak lojistik sektörüyle hiç tanışmamış şehirlerimizin bu yatırımı yapmak için çaba göstermeleri ve fon
ayırmaları sektöre darbe vuracaktır. Öncelik
ihtiyaç olan şehirlere verilmelidir’ ifadelerini
kullandı.
“Avrupa’nın ve Orta Doğu’nun
Gözü, Mersin ve Mersin’in
Lojistik Avantajlarında”
MTSO Yönetim Kurulu Bakanı Şerafettin
Aşut da dünyada yaşanan siyasal ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle, dünyanın hala
tam anlamıyla ekonomik büyümeyi gerçekleştiremediğini anımsatarak Türkiye’nin de
bu olumsuzluklardan nasibini aldığını belirtti. Aşut şunları söyledi:
“Ancak hiçbir uluslararası sorun, bizim içeride yapmamız gereken şeyleri yapmamamız kadar bize zarar vermemektedir. Hiçbir
dış etken kendi projelerimizi hayata geçirmememiz kadar bizi engellememektedir.
Sizlere sormak isterim: Lojistik Merkezi olmayan bir lojistik kent olur mu? Bu iddia;
üniversitemiz olmasın ama bilginin kenti
olalım… Veya, sanayi siteleri ve OSB’miz
olmasın, ama sanayi kenti olalım iddiası kadar anlamsızdır. Lojistik, Türkiye’nin önemli
bir sektörüdür. Ancak, özellikle Mersin için
omurga sektörlerden biridir” şeklinde konuştu.
Lojistik Merkez projesi ile ilgili Mersin iş
dünyasının üzerine düşeni yaptığını vur-
6
gulayan Aşut şöyle devam etti: “Şu iddianın altını çizerek vurgulamak istiyorum;
Avrupa’nın ve Orta Doğu’nun gözü, Mersin
ve Mersin’in lojistik avantajlarındadır. Ve
altını çizerek bir kez daha vurguluyorum;
Yeter ki eksiklerimizi tamamlamamıza izin
verilsin. Yeter ki, projelerimizin önündeki
‘bürokrasi’ kaldırılsın. Devlet, kendi hedeflerine özel sektör kadar sahip çıksın. Eğer
Mersin, Türkiye’nin Akdeniz’deki en büyük
limanı ise; eğer Mersin, İstanbul’dan sonra Türkiye’nin en büyük dış ticaret merkezi
ise; eğer Mersin, 3 yıl içinde, özellikle kargo
kapasitesiyle, Türkiye’nin en büyük havalimanlarından birine sahip olacaksa; eğer
Mersin Türkiye’nin en çok lojistik firmasının
olduğu kent ise ve eğer Mersin; hub limanı olma; toplama ve aktarma kenti olma
yolunda ilerliyorsa, neden hala bu kentin
Türkiye’ye hizmet edecek bir lojistik merkezi yok?
Mersin ölçeğinde tüm hazırlıkların tamamlandığını da belirten Aşut, tek amaçlarının
Lojistik Merkezi’nin kamu ve özel sektörünün uyum içinde ve sistemli bir biçimde
çalışmasıyla ortaya çıkması olduğunu ifade
ederek şunları ifade etti: “Mikro anlamda
Mersin iş dünyası görevini yapmıştır. Arazimiz hazır; yatırımcılarımız hazır; planlarımız
hazır; kent dinamikleri birlikte çalışmıştır.
İlgili Bakanlıklarımızla iş birliği ile hazırladığımız planlar herkesin onayını almış durumdadır. Ancak; kamuoyu hala bu merkezin hayata geçmemesinin nedenlerini
anlamakta güçlük çekmektedir. Mersin iş
dünyası kendi lojistik merkezini yapmaktan
aciz değildir. Ancak, biz istedik ki, kurumlar
arasında koordinasyon olsun; biz istedik ki;
geçmişin yanlışları; o her şeyin plansız ve
verimsiz yapıldığı günlerin hataları tekrar
edilmesin. Kamu ve özel sektör uyum içinde olsun. OSB, Havalimanı, Serbest Bölge,
liman ve demir yolu ağı ve bağlantıları planlı
olsun. Her şeye rağmen; Mersin ülkesinin
zenginliği olmaya devam edecektir. İşte, 6.
kez düzenlenen bu fuar bunun en somut
göstergesidir”
Mersin Lojistik Merkezinin
Önündeki Engeller Kalkacak
Törende konuşan Ekonomi Bakanı Zafer
Çağlayan ise, Mersin Lojistik Merkezi projesi ile ilgili olarak Toprak Kurulu’nun toplanması ve gerekli görüşmelerin yapılması
için talimat verdiğini ve olumlu sonuçların
çıkmasının ardından lojistik merkezinin yapım startının verileceğini ifade etti.
Türkiye’nin 2023 yılında 500 milyar dolar
ihracat hedefini hatırlatan Bakan Çağlayan
‘İhracatın ithalatı karşılama oranını yüzde
80 hedefliyoruz. 10 yıl sonra 1,1 trilyon dolar mal ticareti geçecektir. Böyle bir ekonomiye alt yapı sağlayacak lojistik ve ulaşım
alt yapısına, Türkiye’nin lojistik kümelenmelere acil ihtiyacı var. Bu toplantı bu nedenle
önemli. Hükümetimizin öncelikli konuları
arasında yer alıyor. Dünyanın en önemli
lojistik merkezlerinden birisi olması, Rotterdam, Singapur’u geçmesi için önemli alt
yapı yatırımlarına ihtiyaç var. Bu anlamda
hükümet olarak lojistik alt yapı kapasitemizi
en az 2 katına çıkarmalıyız. 2050’ye kadar
da 4 katına çıkarmalıyız” diye konuştu.
Dünya Bankası tarafından her yıl yayınla-
nan lojistik performans endeksinin ülkelerin
lojistik performanslarını ortaya koyduğunu
anlatan Bakan Çağlayan, Türkiye 2010 yılında 155 ülke içinde 35. sırada yer aldığını,
2012 yılında yayınlanan performans değerlendirmesinde ise 27. sıraya yükseldiğini
kaydetti. 2023’de hedefinin ilk 15 içinde yer
almak olduğunu hatırlatan Çağlayan “Türkiye, Avrupa’nın en önemli lojistik ve tedarik
merkezi konumunda. Kafkas coğrafyası,
Avrupa’yla ve Ortadoğu başta olmak üzere
Kuzey Afrika’yla tarihi, kültürel bağlarımız
var. Eski ticaret merkezleri üzerinde yer alan
bir hafızaya sahip durumdayız. 2023 hedeflerine ulaşma noktasında Türkiye elinden
gelen çabayı gösterecek” dedi.
Konuşmanın ardından her sene verilen
Uluslararası 3. Proje Yarışması’nda çevreye
duyarlı firmalar arasında birinci olan Reysaş
Lojistik Firması’na ‘Yeşil Lojistik’ ödülü verildi.
Daha sonra MTSO Tedarik Zinciri Test ve ArGe Laboratuvarı ile Beykoz Lojistik Meslek
Yüksekokulu arasında “Mobil Teknolojileri
Laboratuvarı İşbirliği Protokolü” imzalandı.
Protokol, lojistik sektöründe yaygın olarak
kullanılan GPS ve GPRS’lerin bakım ve
onarımı konusunda işbirliğini içeriyor. Protokolün imzalanmasının ardından Bakan
Çağlayan 6. Uluslararası Lojistik ve Transport Fuarı’nı gezerek firma temsilcileri ile
görüştü. Çağlayan Mersin Deniz Ticaret
Odası standını da ziyaret ederek MDTO yöneticileri ile sohbet etti.
7
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
2012 Yılı Vergi Rekortmenleri ve
Başarılı İhracatçıları Ödüllerini Aldı
Mersin İli 2012 Yılı Vergi Rekortmenleri ve Başarılı İhracatçıları 10 Ekim
tarihinde düzenlenen törenle ödüllerini aldı. 2012 vergilendirme döneminde rekortmenler listesine giren ilk 100 mükellefin sektörel dağılımında ilk sırada denizcilik hizmetleri yer aldı. Mersin Deniz Ticaret Odası
Yönetim Kurulu Üyelerinden İskender Botros ve Mişel Şaşati rekortmenler listesine giren isimler arasındaydı.
Mersin Vergi Dairesi Başkanlığı, Mersin
Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), Mersin Deniz Ticaret Odası (MDTO), Mersin
Ticaret Borsası ile Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB) işbirliğinde düzenlenen tören Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın
katılımıyla gerçekleştirildi.
Akdeniz İhracatçı Birlikleri’nde düzenlenen törene MTSO Yönetim Kurulu Baş-
8
kanı Şerafettin Aşut, Mersin Ticaret Borsası Başkanı Abdullah Özdemir, Mersin
Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı Jozef Atat, Akdeniz
İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı
Hayri Uğur ile çok sayıda davetli katıldı.
Törende konuşan AKİB Koordinatör
Başkanı Hayri Uğur, Mersin’in, tarımsal
üretimin Ortadoğu ve Avrupa’ya açılan
kapısı olduğunu belirterek, Mersin olarak 160’a yakın ülkeye 1,6 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdikleri bilgisini
verdi.
Mersin Ticaret Borsası Başkanı Abdullah Özdemir ise, Mersinli ihracatçıların
başarısıyla gurur duyduklarını belirterek, geçen yılki ihracat rakamlarının
sevindirici boyutlara ulaştığını söyledi.
9
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
İhracat rakamlarının daha da artırılması
için üretimi artıracak yeni yatırımlar yapmak ve yeni pazarlar yaratmak gerektiğini kaydeden Özdemir “Global dünyada rakiplerimizle rekabet için yüksek
enerji maliyetlerinin düşürülmesi gerekiyor. Yüksek katma değerli ürünler için
ar-ge, sanayi, üniversite desteklerinin
artması gerekiyor” diye konuştu.
“İlk 100 mükellefin sektörel
dağılımında ilk sırada
denizcilik hizmetlerinin yer
almasından gurur duyuyoruz”
Mersin Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Jozef Atat ise konuşmasında 2012 vergilendirme döneminde rekortmenler listesine giren ilk 100
mükellefin sektörel dağılımında ilk sırada
yüzde 33,58 payla denizcilik hizmetlerinin
yer aldığını ve bunun kendileri için ayrı bir
gurur kaynağı olduğunu söyledi.
Mersin’in, tarım, lojistik, turizm ve sanayi potansiyeli ile Türkiye ekonomisine
önemli katkılar sunan bir kent olduğunu
vurgulayan Atat, kentin vergi konusunda
başarılı bir performans sergilediğini belirtti. Konuşmasında Mersin Liman faaliyetleri hakkında bilgi de veren Atat, şunları
kaydetti:
10
“Mersin Limanımız, İstanbul ve İzmir’le
birlikte Türkiye’nin en önemli 3 dağıtım
merkezinden biridir. Limanımız hem ihracat hem ithalat hem de transit limanı
olması sebebiyle, diğer iki limandan farklılaşmaktadır. Odamız kayıtlarına göre
Mersin Limanı’nda, 2012 yılında toplam
25 milyon 852 bin 123 ton yük elleçlenmiştir. Bu değerler, 2012 yılında bütün limanlarımızda elleçlenen toplam yükün %
6,7’sinin Mersin Limanı’nda elleçlendiğine işaret etmektedir. Dünyanın en büyük
100 limanı arasında yer alan limanımızda
geçen yıl 3.957 gemi işlem görmüştür.
Toplam 1 milyon 244 bin 113 TEU konteyner elleçlenmiştir. Bu da ülkemizdeki
2012 yılında elleçlenen toplam konteynerin yaklaşık %18’ine karşılık gelmektedir.”
Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmasında gerekli yatırım ve düzenlemelerin önemine değinen Atat, konuşmasına şöyle
devam etti: “Burada özetle aktarmaya
çalıştığım rakamlar, Mersin’in gücünü ve
ekonomik büyüklüğünü ortaya koymaktadır. Bu göstergelerle Mersin her türlü yatırımı hak etmektedir. Mersin’de çalışan ve
katma değer yaratan hemen her sektörün
limanla ve deniz ticareti ile ilişkisi bulunmaktadır.
Türkiye’nin 2023 yılı hedeflerine ulaşması
bizim de en büyük arzumuzdur. Ancak bu
hedefler için kamu yatırımlarının artması,
mevcut yatırımların ve projelerin desteklenmesi gerekmektedir. Ayrıca ticareti
kolaylaştıracak ve hızlandıracak mevzuat
düzenlemelerinin yapılmasına ihtiyacımız
vardır”.
“Ülkemizin zenginliğinin
önemli bir parçası olmakla
gurur duyduk“
MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin
Aşut ise, Mersin’de en küçükten en büyüğe kadar tüm firmaların sanayide, lojistikte, turizmde, tarımda her zaman ülkemizin politikalarına uygun projeler ürettiğini,
istihdam yaratıp ihracat yaptıklarını, yeni
pazarlar bulduğunu ve Mersin’i uluslararası oluşumlara entegre ettiklerini söyledi.
Mersin’in vergi verme oranı ve miktarı ile
hep en üstteki illerden olduğuna dikkat
çeken Aşut, “Aldığından fazlasını veren
bir il olarak, bundan şikayet etmedik. Sadece, ülkemizin zenginliğinin önemli bir
parçası olmakla gurur duyduk” şeklinde
konuştu.
Bölgemizin ikinci bir Marmara Bölgesi,
Mersin’in de ikinci bir İstanbul olmaya aday
olduğunu belirten Aşut; “Yeter ki önümüzdeki bürokratik engeller kaldırılsın” dedi.
Son olarak konuşan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da Mersin’in Türkiye ekonomisinde son derece önemli bir yere sahip olduğunu ifade ederek
“Mersin, Türkiye’de nüfusa göre 10., ihracatta
13., tahsil ve tahakkukta 6. sırada yer alıyor. Sizleri bu rakamlardan dolayı tebrik ediyorum” dedi.
Konuşmasında ülke ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bakan Çağlayan,
Türkiye’de enflasyon rakamları ve faiz oranlarının
tek hanelere düşmesinin toplanan vergilerin bir
ürünü olduğunu ifade ederek ‘Bizi sağlam tutan
şey bütçemizin denkliği ve kamu borçlarının milli
gelire oranının Avrupa ülkelerinden daha düşük
olmasıdır’ şeklinde konuştu.
Türkiye nüfusuyla vergi mükellefi sayısının uygun
olmadığına vurgu yapan Çağlayan, “1 milyon 700
bin vergi mükellefi 76 milyonluk bir ülkede gerçek
vergi mükellefi sayısı değildir. Sıkıntı var. Sistemin
mutlaka kayıt altına girmesini sağlayacak mekanizmada tedbirler yoğun şekilde alınıyor. Mükellef
sayısı ne kadar artarsa, ödenen verginin hesabı
sorulursa Türkiye daha hızlı ve çabuk kalkınacak
ifadelerini kullandı.
Açılış konuşmaların ardından 2012 yılı kurumlar
vergisi, gelir vergisi rekortmenleri ile en fazla ihracat gerçekleştiren 10’ar mükellefe ödülleri verildi.
Kurumlar Vergisi Rekortmenleri
1- Mersin Uluslararası Liman
İşletmeciliği A.Ş.
2- Botros Levante Taşımacılık ve
Ticaret Limited Şirketi
3- Mersin Denizcilik Faaliyetleri ve
Ticaret A.Ş.
4- Misnak Uluslararası Taşımacılık
Tekstil Ticaret Limited Şirketi
5- Europan Tobacco Sigara ve
Tütüncülük Sanayi Ticaret A.Ş.
6- Opus Mersin İç ve Dış Ticaret
A.Ş.
7- Teknopanel Çatı ve Cephe
Panelleri Üretim Sanayi Ticaret A.Ş.
8- Narpak Narenciye Paketleme
Plastik Sanayi Dış Ticaret A.Ş.
9- Adana-İçel-Hatay Araç Muayene
Hizmetleri Yap. İşl. A.Ş.
10- Seçil Kauçuk Sanayi Ticaret
A.Ş.
Gelir Vergisi Rekortmenleri
1- Mehmet Hanefi Küçük
2- İskender Botros
3- Mişel Şaşati
4- Rasim Çavaş
5- İsa Karşı
6- Necati Özsavran
7- Muhammet Galip Akyollu
8- İrfan Yıldız
9- Vedat Bacanlı
10- Mahmut Arslan
En Fazla İhracat Yapan
Firmalar
1- Durum Gıda Sanayi Ticaret A.Ş.
2- Arbel Bakliyat Hububat Sanayi
Ticaret A.Ş.
3- Nawras Tarım Ürünleri Gıda
Nakliyat İnşaat İthalat İhracat
Sanayi Ltd. Şti.
4- Çukurova İnşaat Makinaları
Sanayi ve Ticaret A.Ş.
5- Menas-Mersin Zirai Ürünler
İşleme İhracat Sanayi Ticaret A.Ş.
6- Elginsan Narenciye Depo. Gıda
Plastik Amb. Ür. San. Tic. Ltd. Şti.
7- Seçil Kauçuk Sanayi Ticaret A.Ş.
8- Ersoylar Demir Çelik Sanayi
Ticaret A.Ş.
9- Memişoğlu Tarım Ürünleri Ticaret
Ltd. Şti.
10- Polat Sebze Meyve
Komisyonculuğu ve Narenciye
Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti.
11
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
MDTO’DAN HABERLER
MDTO’DAN HABERLER
Genel Sekreterler MDTO’da Buluştu
Anılardan Seçmelerle Mersin
Avukat Şinasi Develi’nin ‘Anılardan Seçmelerle Mersin’ adlı kitabı Mersin Deniz Ticaret
Odası Kültür Yayınları arasında yerini aldı.
Araştırmacı-Yazar Şinasi Develi’nin Mersin Deniz Ticareti dergisi
için kaleme aldığı makaleler ve dergiden bağımsız olarak hazırladığı yazılar, MDTO tarafından kitaplaştırılarak,araştırmacılar ve
Mersin’in yerel tarihine meraklı okurların ilgisine sunuldu.
Mersin’de faaliyet gösteren TOBB bünyesindeki Oda ve
Borsa Genel Sekreterleri ile Akreditasyon/Kalite Sistem
Sorumluları 25 Ekim Cuma günü Mersin Deniz Ticaret
Odası’nda (MDTO) düzenlenen toplantıda bir araya geldi.
Mersin Deniz Ticaret Odası’nın çağrısıyla
yapılan toplantıya MDTO temsilcileri ile birlikte, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Mersin Ticaret Borsası, Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası, Tarsus Ticaret Borsası, Silifke
Ticaret ve Sanayi Odası ile Erdemli Ticaret
ve Sanayi Odası’nın Genel Sekreterleri ve
Akreditasyon/Kalite Yönetim Sistemi Sorumluları katıldı. MDTO Genel Sekreteri Korer Özbenli’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıya Çukurova Kalkınma Ajansı
Mersin Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü
Hakan Bozlu da katıldı.
Mersin il sınırları içinde bulunan Ticaret ve
Sanayi Odaları ile Ticaret Borsaları arasında iletişimi ve dayanışmayı güçlendirmek,
kurumlar arası diyalog ve işbirliğinin sürekliliğini sağlamak amacıyla düzenlenen toplantı MDTO Konferans Salonu’nda yapıldı.
Toplantının açış konuşmasını yapan MDTO
Genel Sekreteri Korer Özbenli, ‘Düzenlenen toplantı ile, Oda ve Borsaların kente
katkılarının artırılması ve kurumlar arası
işbirliği ile kente değer katacak projelerin
hayata geçirilmesi ve akreditasyon konularında fikir alışverişinde bulunmayı hedeflediklerini söyledi. Özbenli toplantıda görüşülen konulara ilişkin değerlendirmelerin
raporlaştırılmasını, ilerleyen süreçte; bu
toplantıların Oda/Borsa Yönetim Kurullarını
da kapsayacak şekilde genişletilmesini ve
düzenli olarak yinelenmesini planladıklarını
kaydetti.
Sabah saatlerinde başlayan toplantının ilk
12
oturumunda MDTO Turizm Danışmanı Ali
Yavuz, ‘Mersin’de Deniz Turizmi’, MDTO
Genel Sekreter Yardımcısı Kpt. Halil Delibaş ise ‘’Dünyada ve Türkiye’de Denizcilik’
konulu sunum yaptı.
5174 sayılı TOBB Kanunun 99 (III) maddesinde “İlde kurulu Oda ve Borsa Yönetim
Kurulları, mesleki konularda görüş oluşturmak amacıyla müştereken 4 ayda bir toplanır” hükmü ile aynı ildeki Oda ve Borsaların
ildeki ortak konular ve Oda/Borsa çalışma
sistemleri ile ilgili bilgi paylaşımı ve görüş
alışverişi maksadı ile müşterek toplantılar
yapılmasına olanak verildiğini kaydeden
MDTO yetkilileri, toplantının bu misyondan
hareketle düzenlendiğini belirterek, Mersin’deki Oda/Borsa Yönetim Kurullarının yapacağı toplantılara hazırlanmak, ortak konu
ve çalışmaları belirlemek ve özellikle 19-22
Eylül 2013 tarihlerinde Antalya’da yapılan
ve MDTO’nun da katıldığı TOBB Akreditasyon Semineri kapsamındaki çalışmalardan
elde edilen deneyimleri paylaşmak üzere,
misafir katılımcılarla tam gün çalıştay yapıldığını söylediler.
Toplantıda konuşmacılar tarafından, “TOBB
tarafından AB Oda sistemine entegrasyon
(akredite) maksadıyla, 2002 yılında başlayan ve 2005 yılına kadar İngiltere Odalar
Birliği işbirliği ile desteklenen Oda Akreditasyon Sistemi’nin, 2008 yılında Borsaların
da sisteme dahil edilmesiyle genişleyerek
Oda/Borsa Akreditasyon Sistemi haline
dönüştüğü bilgisi verilirken, Oda/Borsaların
üyelerine “Beş Yıldızlı Hizmet” vermesi için
Develi, Mersin tutkusunun bir yansıması olarak kaleme aldığı
Anılardan Seçmelerle Mersin adlı kitabında; araştırmaları, anıları
ve gözlemlerine dayanarak, Mersin’in ekonomik, sosyal ve kültürel tarihini ve “bugün olmayan” değerlerimizi anlatıyor.
fırsat oluşturan Akreditasyon Sistemi’nin
Oda/Borsaların yerel, bölgesel, ulusal ve
uluslararası platformlarda markalaşmasında öncü rol üstlendiği ifade edildi.
Kitapla ilgili görüşlerini dile getiren MDTO Yönetim Kurulu Başkanı Cihat Lokmanoğlu, kuşaklar arası aktarımın önemine inanan bir Oda olarak, bu kitap vasıtasıyla kentin yakın geçmişinin
kayıt altına alınmasına ve bu kayıtların gelecek nesillere aktarılmasına katkı sağlamaktan büyük mutluluk duyduklarını ifade
etti.
Toplantıda ayrıca, 19-22 Eylül 2013 tarihleri arasında Antalya’da yapılan seminerde
edinilen bilgilere istinaden, 2013 yılı itibarı
ile ülkemizde mevcut 365 Oda/Borsanın
131’inin akredite olduğu ve diğer Oda/
Borsaların da akredite olmaları için teşvik
edilmeleri, desteklenmeleri gerektiği ve bu
yıl için 22 Oda/Borsanın akreditasyon müracaatlarının kabul edildiği belirtildi.
Toplantıda, Antalya’da gerçekleştirilen Akreditasyon Semineri’nin çıktıları, akredite
olmayan ve bu yönde hazırlık içinde olan
Oda/Borsaların temsilcileri ile paylaşıldı.
TOBB Akreditasyon sisteminin kuruluş ve
uygulanması sürecinde TOBB bünyesinde
görev alan Dr. Yüksel Vardar da çalıştaya,
sunumları ile katkıda bulundu. Vardar, akredite olmak isteyen Oda/Borsaların öncelikle 4 yıllık Stratejik Planlarını hazırlamaları
ve ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemine dahil
olmaları gerektiğini söyledi.
Mersin il sınırları içinde bulunan Oda/Borsaların katılımı ile gerçekleştirilen çalışmada,
ulusal ve uluslararası projelerde ortaklık ve
müşterek proje konularının neler olabileceği ve proje yazma kültürü kapsamında
mevcut durum ve işbirliği konuları tartışıldı.
Toplantı, işbirliğinin devamlılığı ve önemi
vurgusuyla tamamlandı.
çok değerli olduğunu vurgulayarak, Develi’nin tüm yaşamını
Mersin’e adamış gerçek bir Mersin sevdalısı olduğunu söyledi.
Konuşmasının sonunda ‘Anılardan Seçmelerle Mersin’ adlı kitaba değinen Özbenli, gerçekleştirilen çalışma ve emeklerinden
dolayı Şinasi Develi’ye teşekkür etti.
Özbenli’den sonra kürsüye gelen Develi, Meclis üyeleri ile sohbetederek, üyelerin ‘Eski Mersin’e ilişkin sorularını yanıtladı.
Şinasi Develi MDTO’nun Ekim Ayı Meclis
Toplantısına Katıldı
MDTO Yönetimi, Ekim ayı Meclis toplantısında yazar Şinasi
Develi’yi konuk etti. Develi Meclisi üyeleri için kitaplarını imzaladı.
Toplantıda kısa bir konuşma yapan MDTO Genel Sekreteri Korer
Özbenli, Şinasi Develi’yi ‘45 yıllık meslek yaşamında Avukatlık,
Baro Başkanlığı, Belediye Başkan Vekilliği gibi görevler üstlenerek Mersin’e uzun yıllar hizmet etmiş, ürettikleriyle kent kültürüne değer katmış saygın bir Mersinli’ olarak niteledi.
Özbenli, laf üretenlerin çok olduğu günümüz Türkiye’sinde 94
yaşında rağmen fikir ve bilgi üreten Develi’nin çalışmalarının
13
MERSİN DENİZ TİCARETİ
MDTO’DAN HABERLER
EKİM 2013
Litvanya Ankara Büyükelçisinden
MDTO’ya Ziyaret
Mersin Fahri Konsolosluğu’nun açılış töreni için Mersin’e gelen Litvanya Cumhuriyeti
Ankara Büyükelçisi Kestutis Kudzmanas ve beraberindeki heyet MDTO’yu ziyaret etti.
MDTO’DAN HABERLER
Gemi Acenteliği Eğitim Semineri
Mersin Deniz Ticaret Odası 30 Eylül-4 Ekim tarihleri arasında Gemi Acenteliği
Eğitim Semineri düzenledi.
Eğitim seminerine katılanlar bir hafta süreyle;
*Gemi Acentesi, Önemi ve Acentelik Kavramları
*Gemi Tanımı, Gemi ve Yük Tipleri
*Liman Sahasında ve Gemide Acentelik Hizmeti Yürüten Gemi Acentesi Yetkili
Personellerinin İş Güvenliği İçin Uyması
Gereken Kurallar
*Acente ve Gemiye Verilen Hizmetler
*Acente ve Otorite İlişkisi
*Liman, Gemi Güvenliği ve Gemi Denetimleri IMDG Kod İşlemleri
*Sörvey
*Olası İş ve İşlemler (Deniz Hukuku, Konşimento, Yük Eksikliği ve Fazlalığı, Gem,
Mürettebatı)
*Acente ve Dokümantasyon
*Acente ve Liman İşletmeleri, Acente ve
Boğaz İdareleri
*Navlun Sözleşmeleri ve Acentenin Navlun Sözleşmelerinden Doğan Sorumlulukları, *Sözleşme Örnekleri
*Gemi Acentelik Hizmetleri Ücret Tarifesi
*Gemi Sertifikaları ve Örnekleri
*Çevre ve Denizleri Koruma
*Gemi Acenteleri Yönetmeliği
Litvanya Cumhuriyeti Mersin Fahri
Konsolosluğu’nun Mersin’de çalışmalarına başlaması sebebi ile 2 gün süreyle
Mersin’de bulunan Litvanya Ankara Büyükelçisi Kudzmanas, Mersin Fahri Konsolosu Armağan Öner ve ataşe Dovile Elvan
ile birlikte MDTO’yu ziyaret etti. Heyet,
MDTO Yönetim Kurulu Başkanı Cihat Lok-
manoğlu, Yönetim Kurulu Üyeleri ve idari
yöneticiler tarafından karşılandı.
Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Lokmanoğlu, Konsolosluğun hayırlı olmasını diledi. Litvanya Ankara Büyükelçisi
Kestutis Kudzmanas ise Litvanya ve Türkiye arasında ekonomik, ticari ve kültürel
ilişkileri geliştirebilmek için çalışmalar yapıldığını belirterek Mersin'in önemli bir liman
kenti olduğuna vurgu yaptı. Toplantıda ayrıca Türkiye ile Litvanya arasındaki Viking
Hattı ile ilgili görüş alışverişinde bulunuldu.
Ziyaretin sonunda hatıra fotoğrafı çektirildi,
karşılıklı hediyeler takdim edildi.
*Gemi Acenteliği Eğitim Yönergesi
*Acente ile İlgili Belli Başlı Mevzuat
konularında eğitim aldı.
Seminer sonunda, T.C. Ulaştırma, Deniz-
cilik ve Haberleşme Bakanlığı Deniz ve
İç Sular Düzenleme Gn. Md. tarafından
hazırlanan sınavda başarılı olan 20 kişi
Gemi Acentesi Personeli Tanıtım Kartı çıkartmaya hak kazandı.
Solmazer’e Vefa
Mersin Deniz Ticaret Odası’nın (MDTO) kurucularından İrfan Solmazer, ölümünün 5. yılında Gönen’deki
kabri başında anıldı.
1989 yılında kurulan
MDTO’nun kuruluşunda
aktif rol üstlenen ve 19 yıl
süreyle Meclis Başkanlığı
görevini yürüten İrfan
Solmazer, vefatının 5.
yılında Balıkesir Gönen’de
bulunan kabri başında
anıldı. MDTO Yönetim
Kurulu üyesi Atahan
Çukurova ve Basın
Danışmanı Ali Adalıoğlu
Solmazer’in mezarına
çelenk bıraktı, dua okudu.
14
15
MERSİN DENİZ TİCARETİ
KISA KENT HABERLERİ
EKİM 2013
Lojistik ve Gümrük İşlemlerinin
Etkileri Tartışıldı
Mersin Gümrük Müşavirleri Derneği’nin kuruluşunun 40. yıldönümü
nedeniyle düzenlenen panelde gümrük işlemlerinin ekonomiye etkileri tartışıldı.
Y
16
İ
N
E
K
E
R
LA
E
G
M
C
E
L
!
K
E
Mersin Gümrük Müşavirleri Derneği’nin kuruluşunun
40. yılı ‘Ekonomiye Lojistik ve Gümrük İşlemlerinin
Etkisi’ adlı panel ile kutlandı. 9 Ekim günü Akdeniz
İhracatçı Birlikleri Konferans Salonu’nda düzenlenen
panel, Ekonomi Bakan Yardımcısı Mustafa Sever’in
katılımıyla gerçekleşti.
Panelde konuşan Bakan Yardımcısı Sever, dünyada
yaşanan krize ve Ortadoğu’daki siyasi karışıklığa rağmen Türkiye ekonomisinde son on yıllık büyüme ortalamasının yüzde 5.1 olduğunu söyledi.
Sever’in konuşmasının ardından panelistlerin sunum-
ları izlendi. Mersin Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi Atahan Çukurova, Prof. Dr. Nevzat Saygılıoğlu, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel
Müdür Yardımcısı Sefa Ekin, Mersin Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd.Doç. Dr. Enver Gürgen, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Mahmut Arslan,
Akdeniz İhracatçı Birlikleri Başkanlar Kurulu Üyesi Ali
Can Yamanyılmaz, GMD İcra Kurulu Başkanı Taşkın
Dalay’ın konuşmacı olarak katıldığı panelde lojistik ve
gümrük işlemlerinin bölge ekonomisine önemli katkılar sağladığı vurgulandı. Panelin ardından, panele
katılan Bakanlık yetkilileri ile konuşmacılara plaket
takdim edildi.
17
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
KISA KENT HABERLERİ
KISA KENT HABERLERİ
Biz Mersin’iz, Mersin Türkiye’dir
Mersin’de Cumhuriyet Bayramı Coşkusu
Mersin Bürokrat ve İşadamları Derneği (MEBİDER) tarafından bu yıl ilki düzenlenen '1.
Mersin Kültür Festivali', 4-6 Ekim tarihlerinde 'Biz Mersin'iz, Mersin Türkiye'dir' teması
ile gerçekleştirildi.
Cumhuriyet’in kuruluşunun 90. yıldönümü ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Mersin’de
büyük coşkuyla kutlandı. Kent halkı kutlamalara yoğun katılım gösterdi.
3 gün süren festivalin ilk gününde Tevfik Sırır Gür Stadyumu
önünden başlayan kortej yürüyüşü gerçekleştirildi. Osmaniye
Belediyesi'ne ait Mehter Takımı'nın da katılarak renk verdiği kortej
yürüyüşüne Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da katıldı.
Festival kortej yürüyüşünün ardından 40 ilin temsil edildiği ve
60'ın üzerinde standın açıldığı Cumhuriyet Alanı'nda devam etti.
Festivalde, Silifke Halk Oyunları ekibi, Roman Halk Dansları ve
Adıyaman Halk Oyunları ekiplerinin gösterileri yer aldı. Festivalde
ayrıca Türkiye Motosiklet Chopper ekibi de mini bir gösteri sundu.
Etkinlikte konuşan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye'nin
en güzel kültürel mozaiğini ortaya koyan bir festival düzenledikleri
için MEBİDER yetkililerine teşekkür etti. Türk, Kürt, Laz, Arap, Çerkez, Roman, Alevi, Sünni ve Hristiyan’ın Mersin'de buluştuğunu
ve bir arada yaşadığını vurgulayan Çağlayan, ‘İşte bizi birbirimize
bağlayan bu. Eğer konu Mersin ise, Mersin'de kardeşlik, birlik ve
beraberlik ise gerisi teferruattır. Mersin, adeta bir Türkiye ölçeği,
bir Türkiye mozaiğidir. Her kesimden insanların, her etnik kökenden, her inanç kökenli insanların bir araya geldiği, kardeşçe yaşadığı bir il’ dedi.
Mersin Kültür Festivali’nin ilk gününde Kültür Merkezi’nde düzenlenen törenle, kültür-sanat alanında yapıtları ve çalışmalarıyla
Mersin’i zenginleştiren isimlere ‘Mersin’in Yaşayan Değerleri Onur
Ödülleri ve Teşekkür Plaketleri’ sunuldu. Törende Mersin Deniz
Ticareti dergisi yazarlarından Av. Şinasi Develi’nin yanı sıra Lina-
Nasif, Ahmet Yeşil, Celal Soycan, Hakan Ali Toker, Haldun Dormen, Prof.Dr. Halil Cin, İpek Ongun, Musa Eroğlu, Osman Şahin,
Semihi Vural, Suna Tanaltay ve Yavuz Donat’a da teşekkür plaketi
takdim edildi.
Törende festivalin sponsor kuruluşlarına da teşekkür plaketi verildi. Festivalin destekçilerinden biri olan Mersin Deniz Ticaret
Odası’na verilen plaketi Genel Sekreter Korer Özbenli kabul etti.
(Kaynak: İHA)
Mersin’de Cumhuriyet Bayramı kutlamaları
sabah saat 09.00’da Mersin Valisi Hasan
Basri Güzeloğlu’nun Kültür Merkezi Şeref Salonu’nda tebrikleri kabulü ile başladı. Saat 09.30’dan itibaren Cumhuriyet
Meydanı’nda devam eden kutlama törenine Mersin Milletvekilleri Nebi Bozkurt,
Aytuğ Atıcı, Vahap Seçer, İsa Gök, Ali Rıza
Öztürk,’ün yanı sıra gaziler, askeri erkan,
öğrenciler ve kent halkı katıldı.
Törende konuşan Vali Güzeloğlu, “Bugün
en büyük bayramımızı, Cumhuriyet Bayramımızı 90. yıldönümünde büyük bir coşku,
gurur, onur ve kıvançla kutluyoruz. En büyük millet bayramımız kutlu olsun” dedi. 90
yıl önce 29 Ekim 1923’te, 19 Mayıs 1919’da
Atatürk’ün milletiyle beraber Samsun’da
başlattığı bir büyük mücadelenin Cumhuriyet ile taçlandığını ve bugün 90. yılına
ulaştığını belirten Güzeloğlu, “Cumhuriyet,
Türk milletinin bağımsızlık ülküsü etrafında kenetlenmesinin, her kesimi, her kişisi,
yaşlısından gencine bir millet olarak en
büyük fedakarlık can olmak üzere her türlü
bedeli ödeyerek kazanılmış bir büyük mücadelenin sonucu ve taçlanmasıdır. Tarihi
boyunca bağımsız yaşamış, bağımsızlığı
ülkü edinmiş, bağımsızlık uğruna canını seve seve feda etmiş bu büyük millet,
20. asrın tüm dünyaya örnek alınan bir
büyük mücadelesini, bir büyük kahramanlık destanını Cumhuriyetle taçlandırmıştır.
Cumhuriyet aynı zamanda Türk milletinin
sonsuza kadar bağımsız yaşama ülküsünün, iradesinin ve kararlılığının da adıdır.
Cumhuriyet, millet egemenliğine dayanan,
kaynağını milletin iradesinden alan ve doğrudan milletin kendi iradesiyle belirlediği
bir yönetim biçimi ve rejimin adıdır. İşte bu
yüzden de Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir. Cumhuriyet’in sahibi de bu ülkenin
her köşesinde yaşayan bütün vatandaşlarıdır. Cumhuriyet, böylesi bir bütünleşmenin,
kucaklaşmanın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin
demokrasisiyle buluşmasının, insanca yaşamanın adıdır” diye konuştu.
Halkın yoğun ilgi gösterdiği törende, ellerinde bayraklarla alanı dolduran çocuklar dikkat çekerken, gökyüzüne ay-yıldızlı
kırmızı balonlar uçuruldu. Şiirler ve halk
oyunları gösterileri ile süren tören programı resmi geçit ile sona erdi.
18
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları
kapsamında Kültür Merkezi Şeref Salonunda Cumhuriyet Resepsiyonu verildi.
Mersin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu ve
Ayşe Güzeloğlu’nun ev sahipliğinde gerçekleşen resepsiyona milletvekilleri, askeri erkan, ilçe kaymakamları, belediye
başkanları, daire amirleri, sivil toplum ör-
gütlerinin temsilcileri, şehit aileleri, gaziler
katıldı.
Mersin Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası ise, Cumhuriyet Bayramı’nın 90.
yılı dolayısıyla Mersin Marina’da “Cumhuriyet Konseri” düzenledi. Kent halkından
büyük ilgi gören konserde konuşan Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkanı Macit
Özcan, “Bugün Cumhuriyet Bayramı’nın
90. yılını büyük bir coşku içerisinde kutluyoruz. 90 yıl önce Mustafa Kemal ve arkadaşlarının ektiği tohum, bugün kocaman
bir ağaç oldu. Elbette bugünlere kolay bir
şekilde gelinmedi. Bu ülkenin bağımsızlığı
için verilen canlar, bizlerin gurur kaynağı
olmuştur. Bizlere düşen görev ise onların
boş yere şehit olmadıklarını ispat etmektir”
dedi.
Çocuklara bunların iyi bir şekilde anlatılması gerektiğini kaydeden Özcan, “İnsanın insan gibi yaşayabileceği en mükemmel rejim cumhuriyettir. Bugün birçok ülke
bu rejime kavuşmanın özlemiyle yanıp
tutuşurken, bizler Cumhuriyetimize sıkı bir
şekilde sarılmak zorundayız”diye konuştu.
Gecede ayrıca sanatçı Haluk Levent de
sahne aldı. Sanatçı, hayranlarına unutulmaz bir gece yaşattı. (Kaynak: İHA)
19
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
KISA KENT HABERLERİ
İş Arayanlar ile Sektör Temsilcileri
İstihdam Fuarı’nda Buluştu
Mersin İstihdam Fuarı’nın Üçüncüsü 3-4 Ekim tarihlerinde gerçekleştirildi. Fuara 53
özel, 2 kamu kurumu olmak üzere toplam 55 firma katıldı.
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
Mersin Valiliği himayesinde, Mersin İŞKUR Müdürlüğü öncülüğünde düzenlenen İstihdam Fuarı 55 firmanın katılımı ile gerçekleşti. İşsizlik ve niteliksiz işgücü probleminin çözümüne yönelik
olarak; iş arayanlar, işverenler ve ilgili kurum ve kuruluşların bir
araya getirilerek bilgilendirilmesi amacıyla düzenlenen ve 2 gün
süren fuarın açılışı Mersin Büyükşehir Belediyesi Kongre ve Sergi
Sarayı’nda yapıldı.
Açılışa, Mersin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Mersin İŞKUR Müdürü Mustafa Kutlu, oda başkanları, üniversite temsilcileri ve öğrenciler katıldı.
Açılış konuşmasını yapan Kutlu, iş arayan vatandaşları aracısız
işverenlerle buluşturup, Mersin’de konuşlanan firmaları tanımaları, iş başvurusu yapabilmeleri, staj olanaklarından kariyer
imkânından faydalanmaları, firmaların iş arayanlara kendilerini
ifade etmelerini hedeflediklerini belirtti. Kutlu, iş arayanların iş
arama becerilerini geliştirecek bir organizasyon seminerlerinin de
düzenleneceğini kaydederek, “İş arayan ve işverenlere katkılarımız nitelik kazanmakta. Fuarın farkı ilk kez özel ve kamu sektörü
yerel paydaşların fikirleri ile gerçekleştirilmesidir” diye konuştu.
Vali Hasan Basri Güzeloğlu ise istihdamın ekonomide büyümeyi,
gelişmeyi, kalkınmayı gösteren en önemli ölçüt olduğuna dikkat
çekerek, “İstihdam artışı o ülke ekonomisinin gelişmesinin ileri
20
gittiğini, sektörel gelişmelerde açılan yeni üretim alanlarını, işyerlerinin çoğaldığını gösterir. İstihdamdaki artış ekonominin gelişmesinin, kalkınmasının ve daha yüksek düzeyde refah çizgisine
ulaşmasının önemli göstergesidir. Genç istihdamın önemi apayrı
bir değer ve öncelik taşımaktadır. Türkiye’nin son 10 yılda ekonomik anlamda peş peşe sergilediği başarılar kalkınma alanında
elde ettiği hamle ve açılımlar istihdamla bütünleşmiş ve istihdama
bağlı olarak takdir edilecek bir başarıya erişmiştir” dedi.
K
Fuarın; girişimci sermayenin ve yatırımcıların, işadamlarının gelecek dönemdeki yatırımlarını, istihdam alanlarını ve hedeflerini
ortaya koyarken gençlerin de ilgi alanlarına göre çalışmak istedikleri konu ve sektörlerdeki iş imkanlarını değerlendirmede önemli
fırsat sunduğunu belirten Güzeloğlu, gençlere hitaben, ‘Güçlü
Türkiye’nin gücünü ortaya koyacak yetişmiş nitelikli bireylersiniz.
2023’te Türkiye’nin hedefi dünyanın en büyük ve güçlü 10 ülkesi
arasında yer almaktır. Bu ülke bunu siz gençleriyle başaracak.
Sizlerin nitelikli, birikimli, güvenli yetişmesini sağlamak ve eğitiminizi tamamlayınca ülkenin kalkınmasına ve kalkınma yarışına katkı
koymanızı sağlamak olacaktır” şeklinde konuştu.
Açış konuşmalarının ardından Mersin’de en çok yatırım yapan firma olan Yıldız Entegre’ye, en çok engelli istihdam eden Mersin
Uluslararası Liman İşletmeciliği’ne ve en çok kadın istihdam eden
Ast Tekstil'e ödülleri verildi. (İHA)
21
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
DENİZCİLİK HABERLERİ
DENİZCİLİK HABERLERİ
Denizi Olan Her İle Teknepark Yapılacak
Türkmenistan Filosunu Güçlendiriyor
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
denize kıyısı olan her ile Tekne Park yapacak.
Tekne Parklar, tekne sahibi olan vatandaşların teknelerini güvenli
ve ucuz bir şekilde barındırabilecek ve tekne bakım-onarım işlemlerini yapmalarına imkan sağlayacak mekanlar olacak.
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı yeni bir projeye
daha imza atıyor. Dünyada sadece gelişmiş ülkelerde örneği olan
projeyi hayata geçirmeyi planlayan Bakanlık bundan sonraki süreçte denize kıyısı olan şehirlerde tekne parklar inşa edecek.
Yüksek kiralar alan yat limanlarına rakip olacak olan tekne parklarla birlikte amatör denizcilik, artık sadece zenginlerin hobisi
değil normal düzeyde maddi gelire sahip vatandaşın da hobisi
olabilecek.
Amatör Denizciliğe Teşvik Amaçlı
Ulaştırma Bakanlığı’nın proje kapsamında hazırladığı raporda
konuya ilişkin şunlar kaydedildi; ‘Halkının büyük bir bölümü
deniz kıyısında veya kıyıya yakın bölgelerde yaşayan ülkemizde amatör denizcilik istenilen ölçüde gelişme sağlayamamıştır.
Amatör denizcilik halkımızın gözünde maddi gelirinin çok üzerinde olan lüks bir denizcilik faaliyetidir. Tekne veya yat sahibi
olan vatandaşlarımızın da en büyük sorunu güvenli ve uygun
maliyetli barınaktır. Ekonomik ve çevre koşullarının iyileştirilerek,
halkımızın amatör denizciliğe teşvik edilmesi gerekmektedir.’
Lüks Olmaktan Çıkıyor
Bu kapsamda Bakanlık Tekne Park projesi ile tekne sahibi olan
vatandaşların teknelerini güvenli ve ucuz bir şekilde barındırabilecek ve tekne bakım-onarım işlemlerini yapmalarına imkan
sağlayacak alanlar oluşturma kararı aldı. Böylece Bakanlık artık
bireysel denizcilik faaliyetlerinin lüks bir yaşam tarzından çıkarmayı hedefliyor. (Vira Haber)
Nijer Deltası’na Tersane Yapılacak
Nijerya, Nijer Deltası bölgesinde tersane yapımı için 369 milyon dolarlık fonu onayladı. Tersane,
Nijerya’nın petrol endüstrisi hedef alan ve geliştirecek bir hareket olarak Delta Bölgesinde stratejik bir yerde bulunacak.
Nijerya, Nijer Deltası bölgesinde tersane yapımı için 369 milyon dolarlık fonu
onayladı. Nijerya Ulaştırma Bakanı İdris
Ömer, fonun 253 milyon 200 bin dolarlık kısmının inşaat ve yapı mühendisliği
ödemeleri için, 115 milyon 900 bin dolarlık kalan ödeneğin ise denizcilik ekipmanlarının teslimatı ile tamamlanacağını
belirtti. Yapılacak tersane Nijerya’nın
petrol endüstrisi hedef alan ve geliştirecek bir hareket olarak Delta Bölgesinde
stratejik bir yerde bulunacak.
Yetkililer ülkede gemi inşa kapasitesinde
çok ciddi bir eksiklik olduğunu belirtiyor.
Nijerya ekonomisinin yaşadığı sermaye
kaçışını azaltmak için tesislerin kısa sürede geliştirilmek zorunda olduğuna değiniliyor. Tesisin tamamlandığında yabancı
22
Nijerya Ulaştırma Bakanı İdris Ömer,
“Projenin Nijerya’nın denizcilik sektöründe sürdürülebilir kalkınma ve kapasite
geliştirme eğilimi bulunduracağını aynı
zamanda Nijerya’nın dünya çapında
gelişmiş denizcilik ülkeleri arasında hak
ettiği yeri almaya yardımcı olacağını’’
söyledi.
üreticilerin gemi tedarik merkezi olacağını ve kendi ülkelerindeki üretim fiyatlarının daha altında fiyatlar sunacaklarını
belirtiliyorlar. (denizhaber.com.tr)
Nijer deltasında yapılması planlanan tersane Batı Afrika ülkelerinin denizcilik ve
diğer yerli üretim, yan sanayi alanında
var olan tesislerinin gelişimine katkıda
bulunacak. Nijerya; Lagos, Tincan Adası
liman komplekslerinin yanı sıra Rivers ,
Delta, Kalaba ve Onne gibi 6 adet limana sahip. (Vira Haber)
Hazar Denizi’ne kıyısı bulunan ve Orta Asya’nın enerji zengini ülkesi Türkmenistan, deniz ticaret filosunu
güçlendiriyor. Ülkenin deniz ticaret filosundaki mevcut 5 petrol tankerine bir yenisi daha eklendi.
Hazar Denizi’ne kıyısı bulunan ve Orta
Asya’nın enerji zengini ülkesi Türkmenistan, deniz ticaret filosunu güçlendiriyor.
Ülkenin deniz ticaret filosundaki mevcut
5 petrol tankerine bir yenisi daha eklendi.
Yeni tankerin yük taşıma kapasitesi 7 bin
100 ton.
Türkmenistan’ın bağımsızlığının 22. yıl
dönümü arifesinde Rusya’da inşa edilen
Alaca isimli petrol tankeri, Hazar’ın kıyısındaki Türkmenbaşı şehrinde demir attı. Yeni
gemi, Türkmenistan’da törenle karşılandı.
Yeni tanker ham petrol ve petrol ürünlerini
taşımak için kullanılacak. Son teknoloji ile
donatılan tanker ile çeşitli yakıt malzemelerini taşımak mümkün olacak. Gemi dünyanın petrol şirketlerinin özel şartları dikkate alınarak inşa edildi. Kaza durumunda
petrol ürünlerinin denize karışmaması için
özel önlemlerin alındığı belirtildi.
Türkmenistan, deniz ticaret filosu Rusya’da
yapılan petrol tankerleri ile güçlendi. Daha
önceki Sumbar, Ceyhun, Hazar ve Etrek
gemilerine bir yenisi eklendi. Türkmenistan,
petrol ürünlerini ve ham petrolü tankerler ile
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye ulaştırıyor.
Buradan da Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattıyla
dünya piyasasına sevk ediliyor. (Vira Haber)
ABD’den Balast Suyu İçin Yeni Politika
ABD Sahil Güvenlik Komutanlığı Balast Suyu Yönetimi, Boşaltma Standartları’na tabi olan gemiler
için uygulama planı süresinin uzatılmasına dair politika belgesini onayladı.
13-01 sayılı politika belgesi, uygulama süresinin uzatılması talebinin ABD Sahil Güvenlik Komutanlığı’na bildirilmesi usulüne ilişkin
olarak gemi sahiplerine / operatörlerine bilgi
veriyor.
• 33 CFR 151.1513 ve 151.2036 sayılı ABD
mevzuatlarında belirtildiği üzere, süre uzatma
talebi geminin ilgili uygulama tarihine en az
12 ay kala ABD Sahil Güvenlik Komutanlığı’na
bildirilecek.
belgeler süre uzatma talebi ile birlikte teslim
edilecek.
•33 CFR 151.1511 ya da 33 CFR 151.2030
sayılı mevzuatta bulunan balast suyu boşaltma standardı şartlarını karşılamak için gerçekleştirilen tüm çabalara rağmen, ilgili gemi
için uygulama planında öngörülen tarihe
uyum sağlamanın mümkün olmadığına dair
•Uygulanabilirlik şartlarının kapsamadığı bazı
gemiler, Amerika Birleşik Devletleri Çevre
Koruma Dairesi Gemi Genel İzni balast suyu
yönetimi gerekliliklerine halen tabi olabilirler.
Gemi Genel İzni adı geçen politika belgesinin
kapsamı dışında yer alıyor. (Vira Haber)
23
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
DENİZCİLİK HABERLERİ
Damen Şirketi 34 Ülkede Varlığını Sürdürüyor
DENİZCİLİK HABERLERİ
Atlas Okyanusu’nu Çocuk Gelinler İçin Geçecek
8.000 ‘den fazla çalışanı ve 34 ülkedeki varlığının yanı sıra Damen grup büyük ölçüdeki üretim yöntemleri,
sürekli genişleyen tasarım portföyü sayesinde dünyanın en başarılı gemi inşa şirketlerinden biri.
14 ay sürecek yolculuğu için hazırlıklarına devam eden Dilek Ergül Atlas Okyanusu’nu tek başına
geçen ilk Türk kadını olmak istiyor. 41 yaşındaki Ergül, 9 metrelik
teknesiyle yapacağı yolculuğunu
okuyamayan ve küçük yaşta evlendirilen kız çocukları için gerçekleştirecek.
Damen Gemi İnşa Şirketi ,1927 yılında
Rotterdam yakınındaki bir bölgede aile
şirketi adında kuruldu. Gemi inşa ve onarım, tamir ve bakım faaliyetleri ile ilgili 38
tersane ve ilgili şirketler kurarak mevcudiyetini genişletti.
Hollanda merkezli Damen grup şimdi
8.000 ‘den fazla çalışanı ve 34 ülkedeki
varlığının yanı sıra büyük ölçüdeki üretim
yöntemleri, sürekli genişleyen tasarım
portföyü sayesinde dünyanın en başarılı
gemi inşa şirketlerinden biri olma yolunda.
Damen’in günümüzde ki yeni gemi inşa
faaliyetlerini ortalama yıllık 120-150 arasında, römorkörler, çalışma gemileri,
deniz destek gemileri, tarak gemileri,
donanma ve devriye, kargo gemileri oluşturmakta.
Damen grubun sektörel pazarda mevcudiyetini yüzde 22 liman hizmetleri ve nakliye, yüzde 20 deniz ve destek, yüzde 20
güvenlik ve devriye, yüzde 20 deniz, yüzde toplu taşıma, yüzde 8 yatlar ve yüzde
5 tarama gemileri oluşturuyor.
2012 yılında Grubun yıllık cirosu 2.3 milyar dolar olarak belirlenmiş 2013 yılında
yeni projelerle birlikte 2,4-2.6 milyar dolar
arasında değişeceği bekleniyor. Bölgesel
olarak, Hollanda yüzde 24, Avrupa’nın
geri kalanı için yüzde 33, yüzde 11 Ame-
24
rika, yüzde 13 Asya, yüzde 12 Afrika ve
yüzde 7 Orta Doğu payıyla Damen inşa,
teslimatlarını küresel boyutlara taşıdı.
Açık deniz hizmeti olarak Damen Gemi
İnşa; dünya çapında altı yeni platform
üretmiş,2013 yılı sonuna kadar ise iki platform siparişi daha almıştır.2007 yılından
bu yana, Damen inşa; kablo katmanları,
çapa işlemcileri, sismik araştırma gemileri ve petrol yayılımı müdahale gemileri de
dahil olmak üzere açık deniz segmentin-
de 50 sipariş aldı.
Damen yeni tasarım kavramları ve globalleşme planları ile birlikte Hollanda, Vietnam, Romanya, Çin ve Brezilyada, açık
deniz gemileri inşa etmek için yeterli kapasitede çalışıyor.
Liman ve Terminal Römorkör hizmeti açısından Damen;100 metrik tona kadar
çekme-itme tasarımında lider olduğu gibi,
liman ve terminal gemileri için standart liman römorkörü çeşitliliğine sahip. 2002
yılından bu yana inşa edilmiş 80’den fazla
Damen ASD römorkörü limanlarda halen
hizmet veriyor. Damen liman portföyü bir
dizi liman ve limanlar için çeşitli görevlerde hizmet botu içerir. Çalışma mavna,
kevgir motoru, tarama gemisi, pilot tekneleri, yangın söndürme gemileri, araştırma gemileri güvenlik gemileri, şamandıra
gemileri üreticinin geniş tasarım ve inşa
yeteneklerini göstererek, Damen tarafından müşterilere sunuluyor.
Yıllık cirosu yaklaşık 475.000.000 dolara
ulaşmış Damen tamir hizmeti ve dönüşüm grubu Damen inşanın kendi bünyesinde kurduğu başarılı bir kuruluş.
Sektörde dünya çapında 16 tamir fabrikası bulunmakta ve yılda 1.500 ‘den fazla
onarıma imza atmaktadır. Damen İnşa ve
Gemi Tamir hizmetleri çarpışma, onarım,
motor zararları, yangın zararı, dümen arızaları, şaft onarım ve değişim hizmetleri
verir.(denizhaber.com.tr)
Denizci bir aileden gelen ve 8 yaşından
beri denizde olan Dilek Ergül, Mayıs
2014’te daha önce hiçbir Türk kadınının
denemediği zorlu bir yolculuğa, Atlantik
Okyanusu’nu tek başına geçmeye hazırlanıyor. Özel bir tekstil firmasında çalışan
Dilek Ergül, yolculuğunu 1982 yapımı 9
metre boyundaki Symina adlı yelkenli
teknesiyle gerçekleştirecek. İstanbul’dan
yola çıkmayı hedefleyen Ergül, Akdeniz’in
ardından Cebelitarık Boğazı’ndan geçerek Atlas Okyanusu’na açılacak. Seyahatini internet sitesi üzerinden takipçilerine
aktaracak olan Ergül, “Hayalimi gerçekleştirirken maddi sebeplerle okuyamayan
kız çocuklarına ve ailelerine yardım etmek
istiyorum. Zor durumdaki kız çocukları
için fon oluşturabilmem için sponsorlara
ihtiyacım var” diyor.
Ergül, “Bir Türk kadını olarak o kocaman
okyanusta ve onlarca şehirde bayrağımızı dalgalandırmak, deniz dünyasına bir
Türk kadının adını yazdırmak istiyorum.
Babam, anneme ‘Endişelenme karşıya
gidip gelecek’ diyor. Bu seyahati başarırsak Türk kadınının denizcilikteki başarısı
da kanıtlanacak” diye konuşuyor. (Vira
Haber)
450 Milyon Dolarlık Yeni Yatırımı
Yıldırım Holding, Kolombiya’da 450 milyon dolar değerindeki yeraltı madeni, bağlantılı demiryolu ve
liman altyapılarını satın almak için ön anlaşma imzaladı.
CCX Carvão da Colombia SA şirketiyle
imzalanan ön anlaşma ile Yıldırım Holding, Kolombiya’da bulunan 450 milyon
dolar değerindeki kömür madenlerini satın alacak.
Brezilya sermaye piyasaları kurumuna
yapılan başvuruya göre Yıldırım Holding
münhasır nihai görüşmelere başlamak
için 5 milyon dolar tutarında teminat yatırarak CCX ile mutabakat zaptı imzaladı.
İki şirket yaklaşık 50 milyon dolar değerindeki Cañaverales ve Papayal açık ma-
denlerinin satışı için Aralık ayı sonuna kadar anlaşma imzalamayı hedefliyor.
Yaklaşık 400 milyon dolar değer biçilen
San Juan yeraltı madeni , bağlantılı demiryolu ve liman altyapılarının satışına
yönelik görüşmelerin ise Nisan 2014’e
kadar tamamlanması bekleniyor.
Liman ve maden işletmesi ile denizcilik
alanında faaliyet gösteren Yıldırım Holding, Ağustos ayında Rus Mechel şirketinin krom madeni ve işleme tesislerini
satın almıştı.(denizhaber.com.tr)
25
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
DENİZCİLİK HABERLERİ
DENİZCİLİK HABERLERİ
En İyi Konteyner Limanı
Rotterdam
Türkiye’nin, Mega Yat Üretimi ve
İhracatında Başarısı Artıyor
İMEAK DTO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, Türk yat inşacıları tarafından
yapımı tamamlanan yatların, dünya ülkeleri tarafından büyük ilgi gördüğünü söyledi.
Londra’da düzenlenen “dünyanın en iyi konteyner limanı”
seçmelerinde birinci gelen liman Rotterdam oldu.
Londra’da düzenlenen “dünyanın en iyi konteyner
limanı” seçmelerinde birinci gelen liman Rotterdam
oldu. Containerisation International adlı derginin jürisi tarafından yapılan açıklamada, Rotterdam limanına yapılan yatırımlar, sahip olduğu sanayi alanları,
sürdürülebilirliğe verilen önem ve liman-hinterland
bağlantılarında karayolunun yanı sıra demiryolu ve
su taşımacılığının da etkili olmasının Rotterdam’ı di-
ğer limanlardan daha üstün kıldığına dikkat çekildi.
Rotterdam Liman İşletmesi Konteynerler, Açık Yük ve
Lojistik direktörü Emile Hoogsteden de verilen ödülü
alırken, “ Bu ödülü almaktan memnuniyet duyuyorum ve bu bizim işimize ne kadar önem verdiğimizin
bir göstergesidir. Rotterdam Limanı olarak yeniliğe
ve yatırıma önem veriyoruz. Bu şekilde limanımızı
daha iyi bir hale getiriyoruz” dedi. (Vira Haber)
nun yanında fiyatların diğer ülkelere göre
ucuz olması da önemli” diye konuştu.
Yat İhracatı Artıyor
Denizcilik sektörünün önemini keşfeden
Türkiye, yat inşa sanayinde de önemli başarılara imza atmaya devam ediyor. Önceki yıllarda mega yat yapımında dünya
6.sı olan Türkiye, 2006 yılında yükseldiği
üçüncülük unvanını korumaya devam ediyor.
İMEAK DTO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu
Başkanı Yusuf Öztürk, Türk yat inşacıları
tarafından yapımı tamamlanan yatların,
dünya ülkeleri tarafından büyük ilgi gördüğünü söyledi.
Türk tersanelerin, mega yat yapımında
dünya üçüncüsü olduğunu, burada kalite ve güvenin önemli bir unsur olduğunu
vurgulayan Öztürk, “Bugün Türk tekne ve
yat inşa endüstrisi, sahip olduğu işgücü sayesinde inşa ettiği tekneleri, yatları
piyasaya sunuyor. Türkiye son yıllarda
mega yat üretiminde Çin, Venezüella,
Meksika ve Brezilya gibi ülkeler tarafından tercih ediliyor. Burada kalite ve güven önemli bir unsur. Kalite ve güven,
Türkiye’nin mega yat yapımında dünya
üçüncülüğüne yükselmesini sağladı. Bu-
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM)’nin verilerine göre, gemi ve yat ihracatında
geçen yılın ilk 9 ayına göre bu yıl yüzde
695,6 oranında artış olduğuna dikkat çeken Başkan Öztürk, yaşanan gelişmeyi
sevindirici bulduklarını söyledi.
Öztürk, “Geçen yılın Eylül ayında 16 milyon 402 bin dolar olan gemi ve yat ihracatı, 2013 yılı Eylül ayında 130 milyon 500
bin dolara ulaşmış bulunuyor. Bu rakamın giderek artacağına ve Türkiye’nin bu
alanda da yıldızının giderek parlayacağına inanıyorum” dedi. (denizhaber.com.tr)
Brezilya, 7 Feribot Siparişi Verdi
Brezilya Hükümeti, 2014 Dünya Kupası ve 2016 Olimpiyat Oyunları için
Çinli Afai Southern Tersanesi’ne 7
adet yolcu feribotu siparişi verdi.
Hollanda merkezli CoCo Yachts şirketi
tarafından tasarlanan 2 bin yolcu kapasiteli 78 metre boyundaki feribotlar,
günde 100 bin yolcuya hizmet verecek.
Rio de Janeiro – Niterio arasında çalışacak feribotlar katamaran şeklinde
inşa edilecek ve çevreci özelliğe sahip
olacak.
26
27
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
Hatıra Kent Mersin
Mezarlıklarımız ve
Dinlerin Buluşması
Herhangi
bir kentten
bahsedildiğinde
mezarlıklar
ilk akla gelen
yerlerdendir. Biz
de bu yazımızda,
dün toprağına
en yakınlarımızı
verdiğimiz
mezarlıklarımızı
ve bugünkü Şehir
Mezarlığımızdaki
dinler
buluşmasını
konu edeceğiz.
1936 yılında, Fransa’nın Tarsus Konsolosu Jille, Hariciye Nazırı Teber’e gönderdiği yazıda, Mersin kıyılarında gördüğü tuğla mezarlardan söz etmiş.
düzgün olan bir ‘Kent Mezarlığı’ yapıldı. İçerisinde
Şıh Muhittin Türbesi de bulunuyordu. 1933 yılında
rahmetli babamız vefat edip, buraya defnedildiğinde, mezarlık yarı yarıya dolmuş durumdaydı. Kent
büyüyordu.
Herhangi bir kentten bahsedildiğinde mezarlıklar ilk
akla gelen yerlerdendir. Biz de bu yazımızda, dün
toprağına en yakınlarımızı verdiğimiz mezarlıklarımızı ve bugünkü Şehir Mezarlığımızdaki dinler buluşmasını konu edeceğiz.
Sokağımızın batısı Bahçe Mahallesi’ydi. Burada yaşayanların ekserisi Arapça konuşan Nusayri inanışlı
Mersinlilerdi. Mezarları ayrı ve defin usulleri de kendi inançları üzerineydi. Müftü Mahallesi’nde ve Yeni
Köy’de de semt mezarları vardı.
Eski Mersin’de Mezarlıklar
Müslümanlar
1928’li yıllarda Şaşatilerin işlettiği Bodasaki
Fabrikası’nın arka duvarını ayıran dar bir yolun ötesinde bir mezarlık vardı. Ben bunun Mersin merkezde yegane mezarlık olduğunu sanıyordum. Evimize
yakınlığı ve Ramazan’da, Ramazan topunun buradan atılmakta oluşu nedeniyle sıkça görürdük. Duvarla çevrili olmadığı gibi, içerisinde bölüm filan da
yoktu. Cenazesi olan, sıradan, boş bulduğu yere
cenazesini gömüyor, uygun bulduğu işaretini de
koyuyordu.
Gayrimüslimler
a) Katolik Mezarlığı
Luigi isimli Katolik rahip Antuan Koleji’ne ek olarak,
denizden kentin kuzeyine doğru geniş bir arazi satın
alıyor. Burada sebze, meyve ve tütün ekiliyor. Okul
ve eski kiliseden cadde boyunca Yeni Mahalle’ye
doğru uzayan yere o tarihte ‘Kapusen Yolu’ deniliyordu. Yolun kuzeye uzantısında 2 bin 471 metrekare arazi ayrılmış, 1899 yılında da duvarla çevrilmiştir.
Burası Maroniler de dahil, bütün Katoliklerin mezarı
olmuştur.
MEZARLIKLARIMIZ VE DİNLERİN BULUŞMASI
Daha sonraları Mahmudiye Mahallesi 159 Sokak’taki evimizin çok yakınında etrafı duvarla çevrili, kapısı
15 Haziran 1945 tarihinde Belediye yayınladığı bir
ilanda, Katolik mezarlığındaki ölülerin yeni mezarlığa taşınabilmesi için bir aylık süre verildiğini bildirmiş, haberi olmayan aileler ölülerini götüremediklerinden, orada kalanlar mezarlıkla birlikte yok
olmuşlardır.
b) Ortodoks Mezarlığı
Kapadokya, Kıbrıs, Rodos, ve diğer Yunan adalarından Mersin’e yerleşenlerle beraber, Ortodoks
cemaatin nüfusunda artma olmuştur. Muntazam bir
mezarlığa ihtiyaç olduğu doğaldır. Mezarlığın açıldığı tarihin 1870 yılları olduğunu sanıyoruz.
Mersin'de Semavi Dinler Buluşması: Geleneksel
Dua Günleri.
Her yıl düzenlenen etkinlikte semavi dinlerin mensupları Mersin Şehir Mezarlığı’nda bir araya gelerek
dua okuyor ve barış dileklerinde bulunuyorlar. Dua
Günleri etkinliği, Mersin’in tanınmış simalarından
Ressam Lina Nasif’in (Soldan birinci) girişimleriyle
14 yıl önce başlatıldı ve geleneksel hale getirildi.
28
Mezarlık, şimdiki Süslü Çeşme’nin doğu yönünde
geniş bir araziyi işgal ediyordu. Fotoğrafta da görüleceği üzere; mezarlığın Konstantin Mavromati
tarafından inşa edilmiş küçük bir de kilisesi bulunmaktaydı.
Konstantin Mavromati’nin 1909 yılında vefatından
sonra inşa edilmiş, ikonlarla süslü tamamı mermer
anıt kabrinin bulunduğu bu mezarlık da, diğerleri
gibi 1945’te kapandı.
demiş:
“Fransız askerleri!
Sizin kanınızı boş yere
akıttık.”
Yurdu Mersin’den terk
ettiklerine göre, bu sözler buradan söylenmiş
de olabilir.
c) Yahudi Mezarlığı
Birçok yayında eski Mersin’de Yahudi nüfusu
bulunmadığı şeklinde ifadelere rastlamaktayız. Yanlış; çünkü Mersin’de 1906’da açılmış bir havra olduğu gibi, çok fazla olmasa
da, Mersin’de Yahudi nüfusu da, mezarlıkları
da vardı. Mezar, Ortodoks Mezarlığı civarında, ‘Kömürlü Yol’ tabir edilen yerdeydi. Şehir
Mezarlığı’nda Gayrimüslim cemaat için yer
ayrılırken, Yahudi cemaati için 5 dönüme yakın
ayrılmıştı.
d) Fransız Mezarlığı
Hastane Caddesi’nde bugünkü Maliye binasının karşısının biraz güneyinde köşe başında
etrafı tel örgüyle çevrili, üzerlerinde tahtadan
siyah haçların bulunduğu bir mezarlık vardı ve
muhtemelen işgal yıllarında ölen Fransızlara ait
olmalıydı. Burası hakkında hiçbir kayıt görmediğim gibi, bir görenden de duymadım. Ancak
benim çocukluk yıllarımda, hayli geçtiğim yolum üzerinde olduğundan, gayet açık olarak
hatırlıyorum.
Hatay’ın bize geçmesinden önce, bir Fransız
harp gemisi bu mezarlıktaki kemikleri kaldırdı. İskenderun’daki Fransız Mezarlığı’na götürüldüğünü duymuştum. Fransız işgalinden
sonra, Kilikya’yı terk eden Fransız Tümen
Kumandanlarından General Duffieux, Fransız
Mezarlığı’nda, ölmüş askerlerine hitaben şöyle
Modern Bir Mezarlık; Mersin Şehir Mezarlığı
Türk Ocağı Müfettişi Dr.
Ömer Kaşif Bey, 1929
yılında Mersin’e modern bir şehir mezarlığı
yaptırılması için gerekli
teşebbüslerde bulunmuş, Mersin’e yakışır bir mezarlık yapılmasına 1934 yılında başlanmış ve bugünkü Şehir
Mezarlığı, 1938 yılında açılmıştır. Daha önce
yayınlanan ilandan haberi olanlar, cenazelerini
1
nakledebilmişlerdir.
Mezarlık sağlı-sollu ikiye ayrılmış, sağ taraf
Müslümanlara, sol taraf her din ve mezhep
mensubu Gayrimüslim cenazelerine tahsis
edilmişti. Zamanla Müslim cenazelerinde artış,
diğerlerinde de azalma olunca, ayrılık-gayrılık
kalktı. Bugün her din ve mezhep cenazeleri
dünyaya örnek durumda, yan yanadır.
Mersin Şehir Mezarlığı Bir Hoşgörü Örneğidir
Bu karışımın zaruretten doğduğu söylenebilir.
Ama öyle değil. Mersin insanı müsamahakar
ve hoşgörülü olmasa, bir şekilde mezarların
duvarlarla ayrılması mümkündü.
Bu konuda çok şey söylenebilir ve yazılabilir. Biz, Hürriyet gazetesinde yayımlanan2 ve
Mersin’de yapılan bir röportajdan aktararak
fikre inanç kazandırmak istedik:
Doğan Akça-Ressam
Yıllarca önce, Mut üzerinde bir Hint uçağı düşmüş. Ne yapacaklarını bilememişler. “Biz bunları Mersin’e gönderelim, orada her dine yer
var’ demişler. ‘Onlar gömecek yer bulur’ deyip
Mersin’e göndermişler.
Rahip Gregorio B. Simonelli- Katolik Cemaati
Ruhani Reisi
Mersin halkı bütün inançlara saygılı ve hoşgörülüdür. Mezarlıktan yer aldım. Ölünce Mersin
Mezarlığı’na gömüleceğim.
Mazhar Bilgin- Mersin Müftüsü
Müslüman, Hristiyan ve Yahudi; bu üç dine
mensup olan insanların defnedildikleri yerlerin birbirlerinin yanında olması, hatta birbirine
girecek şekilde bulunmasının hiçbir sakıncası
olmadığı gibi, bizim kültürümüz ve inancımızın
da bir örneğidir.
Necdet Eryılmaz- Mezar Tasarımcısı
Moşe Dayan’ın babası Türkiye’de doğmuş ve
ölmüş. Ama nerede gömülü olduğu bilinmiyormuş. Mersin’de olduğu anlaşılmış. 15 sene
önce İsrail’den bir heyet gelip, mezarı oraya
nakletmiş
Şinasi Develi- Avukat
Mersinliler diğer dinden olanları severler...
Ben 81 yaşıma geldim, birlikteliğe karşı bir tavır duymadım. Oldu demişler. Köklü bir karşı
düşünce olsaydı, Belediye’nin kararında direnmesi mümkün müydü?
Değişik din ve mezheplere mensup din adamları, mezar toplantılarını sürdürmektedir. Bu
mezarlığa da bugün ancak; mezarlıkta yeri
olanlar cenaze koyabilmektedir. Mezarlık yasal
olarak korunma kapsamına alınmıştır.
DİPNOTLAR
1
Biz Mersin dışındaydık, duymadık. Bu nedenle babamın mezarı kayboldu. Aynı durum Katolik Kilisesi rahipleri için de olmuş. Konstantin Mavromati’nin Ortodoks Mezarlığı’nda olan
mezarı, biraz mermer kaybı ile, aynı şekilde yeni
mezarlıkta yer almış.
2
Hürriyet, 28.10. 2001
29
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
Ali Yavuz
MDTO Turizm Danışmanı
Mersin’de Deniz Turizmi
Deniz Turizmi, denizde, deniz araçları ile
yapılan, turizm amaçlı meslek faaliyetleri
ile onu doğrudan destekleyen diğer mesleki faaliyetlerdir.
Deniz Turizmi:
Deniz Turizmi Araçları, deniz turizmi hizmetinde gezi, spor, eğlence amaçlı, denize elverişlilik belgesine sahip, gerçek
ve tüzel kişilere ait; özel ve ticari yatlar,
kruvaziyer gemiler, günübirlik gezi tekneleri, yüzer otel, yüzer lokanta, su altı ve su
üstü sporları araçları, diğer deniz turizmi
araçlarını,
Deniz Turizmi Tesisleri; Turizm yatırım
kapsamında bulunan veya turizm işletmesi faaliyetinin yapıldığı, münhasıran
deniz turizmi araçlarına güvenli bağlama,
karaya çekme, bakım, onarım hizmetleri,
bu araçlarla gelen yolculara yeme, içme,
dinlenme, eğlence, konaklama gibi hizmetlerden birkaçını veya tamamını sunan
yat limanları, kruvaziyer limanlar, çekek
yerleri, rıhtım ve iskele gibi turizm tesisle-
rini ifade etmektedir.
Türkiye’ye 2012 yılında 31 milyon 782 bin
832 turist gelmiş olup, toplam turizm gelirleri 23 milyon 440 bin 436 dolar olmuştur.
Ülkemiz turizm gelirlerinin yaklaşık %
15’lik payı (3 milyon 516bin 65 dolar) deniz turizmi gelirlerinden oluşmaktadır.
DENİZ TURİZMİ ARAÇLARI
Özel ve Ticari Yatlar: Mersin Yat Limanı’nın
faaliyete geçmesiyle bölgemizde yerli ve
yabancı özel yatların sayılarında artışların
olduğu gözlemlenmektedir. Mersin Yat
Limanı hizmetleri diğer yat limanlarına
göre daha ucuz ve daha iyi olduğunda,
özellikle yabancı yatların kışlık konaklamaları artarak devam edecektir. Kumkuyu Yat Limanı’nın 2014 yılında faaliyete
geçmesiyle Akdeniz çanağında dolaşan
800 bin yat için bölgemiz daha cazip hale
gelecektir.
Bölgemizde ticari yat işletmeciliği mevcut
olmayıp, Odamızayat işletmecisi olarak
kayıtlı 7 firma diğer bölgelerde faaliyettedirler. Doğu Akdeniz ülkelerinde siyasi
istikrar ortamı sağlandığında, Mersin,
Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır, Kıbrıs ‘ı kapsayan Doğu Akdeniz yat turları gündeme
gelebilecektir.
Kruvaziyer Gemiler: Mersin ili ve hinterlandında bulunan iller kruvaziyer gemi
yolcuları için cazip yerler olmasına rağmen, Doğu Akdeniz’deki siyasi istikrarsızlıklar kruvaziyer gemilerin rotalarının
bölgemizden uzaklaşmasına neden olmaktadır. Halbuki kruvaziyer turizmi her
30
yıl ortalama %8 büyüyen bir sektör olup,
bölgemizin de içinde bulunduğu Doğu
Akdeniz, kruvaziyer gemi destinasyonları
içinde yer alan bir bölgedir.
2012 yılında dünyada 20,3 milyon kişi
kruvaziyer gemilerle seyahat etmiş olup
bu sayının 2013 yılında 20.9 milyon kişiye ulaşması beklenmektedir. Kruvaziyer
gemilerle seyahat edenlerin 12.7 milyonu
Kuzey Amerikalı, 5.65 milyonu Avrupalı,
2.6 milyonu diğer kıtalardan oluşmaktadır.
2013 yılında dünyada çeşitli firmaların sahip olduğu 283 kruvaziyer gemi, 438 bin
580 yolcu kapasitesi ile 20.9 milyon kişiyi
seyahat ettirecektir. (283 gemi içinde Türk
Bayraklı gemi yoktur.)
Kruvaziyer
gemi
destinasyonlarının
%50’si Karayip Adaları, %15’i Akdeniz,
%7’si Alaska, %7’si Meksika, %5’i Batı ve
Kuzey Avrupa, % 16 dünyanın diğer taraflarına planlanmaktadır.
Ülkemize 2012 yılı içinde 2 milyon 808
bin 92 kişi kruvaziyer gemilerle gelmiştir.
2013 yılının ilk sekiz ayında bu rakam 1
milyon 384 bin 389 olmuştur. 2012 yılında Mersin iline 8 gemi ile toplam bin 760
yolcu (Mersin 2 gemi 774 yolcu. Taşucu 5
gemi 844 yolcu, Anamur 1 gemi 63 yolcu)
gelmiştir.
Günübirlik Gezi Tekneleri: Mersin’de ve
Taşucu’nda Odamız üyesi 16 firma Gulet
tipi teknelerle günübirlik gezi teknesi faaliyetinde bulunmaktadır.
Günübirlik gezi tekneleriyle yapılan turlara vatandaşların özel katılımları yanında,
Ege ve Antalya’da otellerde/tatil köylerinde kalan turistler toplu olarak, otel/
tatil köyü idareleri tarafından günlük tura
çıkarılmaktadırlar. Bölgemizde Kültür ve
Turizm Bakanlığı tarafından ilan edilen
turizm merkezlerinde (Tarsus-Kazanlı, Taşucu-Boğsak, Narlıkuyu, Akyar, Kargıcık,
Melleç, Ortaburun) yatırımlar gerçekleştiğinde günübirlik gezi teknelerine ilgi artacaktır.
Su Üstü Sporları İşletmeciliği:Parasailing
(paraşüt-paraşüt teknesi), muz, jet ski,
flyfish, sörf, sukayağı, su bisikleti gibi deniz araçlarıyla denizde yapılan su sporları
deniz turizminin çok önemli bir bölümünü
teşkil etmektedir. Ülke çapında 700 firma
olduğu ve yılda yaklaşık 150 milyon dolar
gelir elde ettikleri tahmin edilmektedir.
Su üstü sporları işletmeciliği otel-tatil köyü
ve halk plajları önünde/yanında kamu tarafından konulan kurallar ve belirlenen
parkurlarda yapılmaktadır. Bölgemizde
Odamıza kayıtlı 15firma su üstü sporları
işletmeciliği yapmaktadır.
Su Altı Sporları (Dalış turizmi) İşletmecili-
31
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
ği: Dalış turizmi son yıllarda hızla gelişen
bir deniz turizmi dalıdır. Bölgemizde Bakanlar Kurulu Kararı ile yasaklanan “Mezitli Soli-Pompeipolis Limanı, Susanoğlu
Mevki, Güvercin Adasıve , Anemurium
Ören Yeri” haricinde Akyar, Narlıkuyu, Ertur, Kızkalesi Paşa Türbesi, Boğsak, Dana
Adası çevresi, Ovacık ve Aydıncık’ta çok
cazip görüntüler bulunan dalış yerleri
mevcuttur.Bölgemizde Odamıza kayıtlı 3
firma su altı sporları işletmeciliği yaptırmaktadır.
DENİZ TURİZMİ TESİSLERİ
Yat Limanları: Bölgemizde iki adet yat limanı mevcuttur. Bunlardan Mersin Yat
Limanı (denizde 500 yat, karada 300 yat
bağlama kapasiteli)işletmeye açılmış
olup kentin sosyal yaşamına katkı sağlamıştır. Mersin Yat Limanı’na gelen yatların
artmasıyla birlikte bölgemiz yat turizmi
gelirlerinden pay alacaktır. 2014 yılında
işletmeye açılması beklenen Kumkuyu
Yat Limanı (denizde 200 yat bağlama kapasiteli) ile birlikte, bölgemiz yat turizmi
gelirlerinde önemli artışlar beklenmektedir.
ve ticari ihtiyaçlarına cevap veren üniteleri
bulunan tesislerdir.
Ülkemizde
halen
43
adet
yat
limanı(marina) ve çekek yerinde denizde
ve karada yat bağlama kapasiteleri 17 bin
500 yat olup 2015 yılında 20bine çıkarılması planlanmaktadır.
Bölgemizde kruvaziyer gemilerin yanaşabileceği limanlar Mersin ve Taşucu limanlarıdır. Anamur’a gelen kruvaziyer gemiler
açıkta demirleyip yolcularını motorlarla
sahileçıkarmaktadırlar. Anamur iskelesinin 500 metre olarak yapılması işinin
2014 yılı programına alındığı öğrenilmiştir.
İskele yapıldığında Anamur’da da kruvaziyer gemilerin emniyetli yanaşma-ayrılma imkanı yaratılmış olacaktır.
Ulaştırma Bakanlığı DLH İnşaatı Genel
Müdürlüğü'nün yaptırmış olduğu’Turizm
KıyıYapıları Master Planı Ara Raporu’na
göre, 2015 yılında Akdeniz çanağında 1
milyon yat dolaşacak ve ülkemizin %1'lik
bir pazar payı artışında 500 yat kapasiteli
20 adet yeni yat limanına ihtiyaç olacaktır. Yine aynı rapora göre “Kıyılarımızın
kullanım şekilleri göz önüne alındığında,
yoğun yapılaşma ve farklı kullanım şekillerinden dolayıçok sayıda yat limanının
gerçekleştirilmesi mümkün görülmemektedir” denilmektedir.
Rapordaki bu açıklamaya göre, Ege ve
Batı Akdeniz’de yat limanı yapımı için
uygunkıyılar çok azalmıştır ( yoğun yapılaşma, sit alanları, orman arazisi, kıyı ve
deniz dibinin uygun olmaması, caretta
caretta ve fok balıklarının yaşam alanları, sulak alanlar vb. nedenlerle korunmaya alınmış alanlar). Halbuki Ege ve Batı
Akdeniz’de yat limanı ihtiyacı her geçen
gün artmaktadır. Çünkü Ege ve Batı Akdeniz’deki yat limanları kapasitelerini doldurdukları gibi, yüksek fiyat uygulamaları
yatçıları yıldırmıştır. Dolayısıyla Avrupalı
yatçılar özellikle bakım-onarım ve kış konaklamaları için heriki yat limanımızı tercih edebilirler.
Yat turizminde, devamlı yer değiştiren,
hemen her gece başka bir limanda veya
koyda kalmak isteyen ve kısa süreli bağlama durumunda bile yüksek ücret ödemekten kaçınan yatçıların sayısı yüksektir.
Yatçıların bu durumları dikkate alınarak
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından
hazırlanan Türkiye Turizm Stratejisi 2023
Raporu 2007-2013 Eylem Planı’nda balıkçı barınaklarının yat barınağı olarak kullanılmasıiçin yasal düzenlemelerle, fizibilite
ve uygulama projelerinin hazırlanması kararlaştırılmıştır. 2007-2013 Eylem Planı’na
göre bölgemizdeki balıkçı barınaklarından Bozyazı, Aydıncık, Yeşilovacık ve Taşucu BalıkçıBarınakları yatların yanaşmaları için uygun hale getirilecektir.
Kruvaziyer Limanlar: Kruvaziyer gemilerin emniyetli yanaşma ve ayrılmalarına,
yolcularının giriş ve çıkış işlemleri ile dinlenme, yeme, içme, alış veriş gibi sosyal
32
Bölgemizdeki yat limanlarımızı tercih
edilmesinde halen Mersin Kargılı mevkiinde inşaatı devam etmekte olan Çukurova Uluslararası Havaalanı ayrıca
etkili olacaktır. Ulaştırma Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı V. Ulaştırma Bölge Müdürlüğü-Adana’dan alınan bilgilere
göre;
Aydıncık’a 400 yat bağlama kapasiteli yat
limanı proje çalışmaları devam etmekte
olup yılsonuna kadar veya 2014 yılı başında alt yapı inşaatı ihalesine, 2015 yılı
içinde alt yapı inşaatı tamamlanınca, YİD
modeliyle üst yapı için ihaleye çıkılacaktır.
.
Mevcut ve planlanan yatlimanlarının faaliyete geçmeleri halinde Gazipaşa Yat
Limanı’ndan sonra Doğu Akdeniz sularına girecek olan yatlar Aydıncık, Kumkuyu, Mersin, Samandağ(Kültür ve Turizm
Bakanlığı Türkiye Turizm Stratejisi 2023
Raporu 2007-2013 Eylem Planına göre),
Karpaz,Girne Yat Limanları arasında emniyetli şekilde seyir yapabileceklerdir.
Akdeniz çanağında halen 800 bin yatın
dolaştığı, 2015 yılında 1 milyon adede
ulaşacağı tahmin edilmektedir. Akdeniz
çanağındaki bu yoğun yat kapasitesine
ev sahipliği yapan ülkeler, 228 bin yat
bağlama kapasitesi ile Fransa, 128 bin
yat bağlama kapasitesi ile İtalya ve 107
binyat bağlama kapasitesi ile İspanya, ilk
üç sırayı almaktadırlar.
manı faaliyete geçtiğinde Mersin-Taşucu
limanlarının da yer aldığı bölgemiz, kruvaziyer turlar içinde çok daha kolay yer
alacaktır
Doğu Akdeniz ülkelerinde siyasi istikrar sağlandığında “Mısır, İsrail Lübnan,
Suriye, Kıbrıs” Doğu Akdeniz kruvaziyer
turizminde artış yaşanacaktır. Dünya kruvaziyer turizminin %15’i Akdeniz çanağında gerçekleştirilmektedir. Kruvaziyer
turizmin bu gelişimine yönelikolarak özellikle Mersin Limanı’nda, özel kruvaziyer
rıhtımı, terminali, yolcuların tur otobüslerine rahat binip- inebilmesi için özel park
yeri vb. tesislerin zaman geçirilmeden
yapılması gereklidir. Bu imkanlara sahip
olacak Mersin Limanı’nın homeport olma
şansı da artacaktır. Çünkü Çukurova
Uluslararası Havaalanı ve Tarsus-Kazanlı
Turizm Merkezi tesislerinin tamamlanmasıyla homeport için gerek şart olanimkanlar tamamlanmış olacaktır.
Sonuç
Mersin il sınırları içinde deniz turizmi bileşenlerinden; günübirlik tur teknelerini,
su üstü-su altı sporlarını ve Mersin Yat
Limanı’nı görmekteyiz. 2014 yılında Kumkuyu, 2015 yılında Aydıncık yat limanlarının ve Bozyazı, Yeşilovacık, Taşucu,
Erdemli ve Mersin balıkçı barınaklarının
yatların barınmalarına uygun hale getirilmesiyle Mersin il sınırları içinde yat turizmi daha da artacaktır.
Kruvaziyer turizmi yönünden bölgemiz
oldukça zayıf görünmekte olup 2012 yılı
içinde Mersin, Taşucu ve Anamur limanlarına 8 kruvaziyer gemi ile toplam bin
760 turist gelmiştir. (Türkiye’ye 2012 yılında 2 milyon 808 bin 92 turist kruvaziyer
gemilerle gelmiştir.) Mersin Limanı’nda
yapılacak özel kruvaziyer terminali ve
Samandağ’da planlanan kruvaziyer limanının tamamlanması ve en önemlisi
Doğu Akdeniz ülkelerinde siyasi istikrarın sağlanmasıyla antik medeniyetlere ev
sahipliği yapmış olan Ortadoğu ülkelerine her mevsim kruvaziyer gemi uğrakları
olacaktır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından
bölgemizde 8 adet turizm merkezi ilan
edilmiş olup bunlardan, 7 bin 600 yatak
kapasiteli Tarsus-Kazanlı’daki otellerin tamamlanmasıyla bölgedeki deniz turizmi
“günlük tur tekneleri, suüstü/sualtı sporları” daha da hareketlenecektir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ilan
edilen; Taşucu Boğsak, Narlıkuyu, Akyar,
Kargıcık, Melleç, Ortaburun, Ovacık Turizm Merkezlerinde de yatırımlar gerçekleştirildiğinde Mersin’de turizm ve deniz
turizmi daha yoğun yaşanacaktır.
Mersin, deniz-sahil kenti olmanın avantajlarınıkullanarak turizmmerkezi olduğunda
Kıbrıs, Suriye ve Mısır’a kısa turlar (bir gece-iki gün) organize edilebilecektir veya
benzer şekilde Kapadokya, Antakya,
Adıyaman v.b. yurtiçi kültür, tarih, şehir
turları düzenlenebilecektir.
Doğu Akdeniz kruvaziyer turları içinde
Kıbrıs-Limassol, Mısır-Alexandria ve Suriye-Lattakia limanları yer almaktadır. Bu
turların içine Mersin-Taşucu-İskenderunlimanlarının dahil edilmesi, uygun terminallerin yapımı ve bölge tanıtımları sonucunda olabilecektir.
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından
hazırlanan Türkiye Turizm Stratejisi 2023
Raporu 2007-2013 Eylem Planına göre,
fizibilite ve uygulama projeleri çalışmalarına başlanacak Samandağ Kruvaziyer Li-
Fotoğraf: Eser Paşa - MDTO I. Uluslararası Fotoğraf Yarışması
33
MERSİN DENİZ TİCARETİ
DENİZ FENERİ
EKİM 2013
Dünya insa
nlara değil,
İnsanlar dü
nyaya aittir.
Prof. Dr. N.
Çepel
girmeyin;
tartışmaya
Cahillerle
emedim.
ben hiç yen
şayan düyüreklerde ya
Alçakgönüllü
r.
di
er
el
ek düşünc
şünceler, yüks
Gazali
taigne
Michel de Mon
ler;
zen kelime
rı gibidir ba
Cam kırıkla
r insanın.
Ağzına dola
kanatır.
r, konuşsan
ıtı
c
a
n
a
ss
u
S
Oğuz Atay
Üç kişi, anca
k aralarından
ikisi
ölürse bir sırr
ı muhafaza ed
ebilir.
Benjamin Fran
klin
rını bilir,
oldukla
z
u
ts
mutlu
u
san m
i insan
Birçok in fazla sayıdak
ha
Ama da
z
nı bilme
rı
la
k
oldu
er
z
Schweit
Albert
m,
gösteriyoru
Size güneşi
z.
unu
ma bakıyors
siz parmağ
ı-
Sezme
k
maktır te ve susm
akta u
dost.
sta olNietzs
che
Çin Atasözü
nun var mı?
Yarım somu
evin?
Bir ufak da
eğil milu kölesi d
ku
n
ri
le
se
Kim
oş dünyası
e bak, en h
sin? Keyfin
.
olan sensin
Eğer bir köpek yüzünüze bakıp
ta
yanınıza gelmiyorsa,
Vicdanınızı kontrol edin.
Woodrow Wilson
Mutluyken görmezden geldiğin
şeyler, mutsuzken canını yaka
r.
Çünkü insan hatalarını mutluyk
en
değil, hep mutsuzken anlar.
Çehov
am
Ömer Hayy
Asla başka insanlar üzülmesin
diye
kendini üzme. Unutma, sen kald
ırabiliyorsan, onlar da kaldırabilir.
Bob Marley
34
İnsanla
r
nellikle mutlaka d
eğiş
de asla
söyled
olmay ir. Geikleri ş
eye dö acaklarını
nüşürle
r.
Bukow
ski
dua kadar, sahip ol
Kendinle barışan
eey
hoşnutluk verm
ğun şeyler sana
cektir.
Doris Mortman
35
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
Doç. Dr. Mustafa HERGÜNER
İkinci Dünya Savaşı’nda Mersin
Fransız Gemilerinin İlticası
İkinci Dünya Savaşı, Birinci Dünya
Savaşı’nın 20 yıllık mütarekesinden yani
ateşkesinden sonraki devamıdır. Dolayısı
ile ikinci savaşın temel nedenleri, birinci
savaşın sonunda çözülememiş sorunlarıdır.(1) Nitekim I. Dünya Savaşı’nın unutulmaz kahramanlarından Fransız Mareşal
Foch (Foş) savaş sonunda her ülkenin
yaptığı antlaşma maddelerini öğrendiğinde şaşkınlık uyandıracak bir önsezi ile
şöyle demiştir: "Bu barış değildir, olsa olsa
yirmi yıllık bir ateşkestir".(2) Esasen bu öngörü dönemin İngiltere Başbakanı Loyd
George tarafından da paylaşılıyordu. L.
George Paris’te antlaşma görüşmeleri
yapılırken elini -yeniden yaratılan- Polonya haritası üzerine koymuş ve "İki milyondan fazla Almanı, Polonya’nın yönetimine
bırakan yeni sorunların, Almanya’nın intikam duygularını besleyeceğini ve yarının
savaş tohumlarını ekeceğini" belirtmişti.
Oysa Almanya’nın toprakları ve vatandaşları, diğer komşu ülkeler tarafından da
paylaşılmıştı.
Birinci Dünya Savaşı’nın sonuçları ve İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasına kadar
olan süre incelendiğinde görülmektedir
ki; Türkiye ilk savaşın sonucu yapılan ant-
36
laşmaları tanımayan ve 1918-1923 yılları arasında tekrar savaşan ve bu savaşı
-Kurtuluş Savaşı’nı- kazanan tek ülkedir.(3)
Bu nedenle "birinci savaşta kaybeden ve
kazananlar arasında ve/veya onların büyük bir desteği ile yapılan ikinci savaştan"
Türkiye’nin bir beklentisi yoktu ve olmadı.
Bu hususu dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Kahire Konferansı (4-6 Aralık
1943) dönüşü şu sözleri ile açıklıyordu:
"Türkiye 1911’den 1923’e kadar tam 12 yıl
savaşmış ve koskoca bir imparatorluktan
vazgeçerek -Milli sınırlar içinde- bir üniter
devlet kurmuştur. Türkiye için Lozan Antlaşması esastır. Türkiye ancak ve ancak
bu antlaşmanın dışında bir durum olduğunda yani Türkiye bir tecavüze uğradığında savaşa girebilir".(4)
Türkiye
Cumhuriyeti
İkinci
Dünya
Savaşı’na girmemekle beraber deniz ve
kara sınırlarının hemen bitişiğinde meydana gelen sıcak ve soğuk çatışmalarda
"aktif bir tarafsızlık" izledi ve bu bağlamda
üzerine düşen bütün sorumlulukları yerine getirdi. Balkan Paktı (9 Şubat 1934)
ile yüklendiği sorumluluğun bilincinde olarak komşusu Yunanistan’a gerek
İtalya’nın 28 Ekim 1940’ta başlayan sal-
dırısında ve gerekse Alman birliklerinin 6
Nisan 1941’den itibaren bu ülkeyi işgalinde her türlü siyasi ve insani yardımları
yerine getirdi.(5) Bunun yanında özellikle
Ege ve Orta Akdeniz Harekat Alanı’nda
Türkiye’ye sığınan askeri ve sivil 150 bin
civarındaki halkın topraklarına iltica etmesine yardımcı oldu. Elbette ki bu ilticalar
askeri ve sivil gemilerle yapıldığından kıyı
ve limanlarımıza gemiler de sığınmıştır.
Hatta İzmir Limanı’na sığınan İtalya’ya ait
3 hücumbot ve 7 sivil gemi savaş boyunca burada kaldığı gibi askeri ve sivil personeli bölgedeki Alaybey Tersanesi’nde
çalışmıştır.(6)
Savaş sonunda ülkeye Alman, Rus ve
Fransız gemileri de sığınmıştır. Bu gemilerin bir kısmı daha sonra Türkiye
Cumhuriyeti’nin envanterine geçmiştir.
(7)
Biz Fransa’nın manda yönetiminde
olan Beyrut Limanı’ndaki gemilerinin
Türkiye’ye sığınmalarını anlatacağız.
Fransa 22 Haziran 1940’ta Alman ve İtalyan orduları tarafından işgal edilmişti.(8)
Bu işgalin ardından Fransa’da üç ayrı otorite oluşmuştu: Almanya ve İtalya’nın işgalindeki topraklar, Almanya’ya bağlı olan
37
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
Mareşal Petain tarafından kurulan Vichy
(Vişi) Hükümeti ve her iki durumu kabul
etmeyen, o sırada Londra’da bulunan
General de Gaulle’ün kurduğu "Hür Fransız Hükümeti". Bu bağlamda Fransa’ya
ait savaş ve ticaret gemilerinin bir kısmı
General de Gaulle emrinde (Hür Fransız
Hükümeti) savaşa girerken, bir kısmı müttefiklere katılmamış ve intihar ederek kendi kendilerini batırmış, bir kısmı da çeşitli
ülkelere iltica etmişti.(9) Fransız gemilerinin
Türkiye’ye iltica etmelerinin temel sebebi
Suriye’nin İngiltere tarafından işgal edilmesi veya işgal edilmek mecburiyetinin
doğması idi.
Irak’ta eski bir Osmanlı subayı olan, I.
Dünya Savaşı’nda İngilizlere karşı savaşan, dolayısı ile Alman yanlısı olan Raşit
Ali Geylani Almanların, Yugoslavya ve
Yunanistan’ı ele geçirmesinden iki gün
önce 4 Nisan 1941’de isyan ederek ülkeyi
ele geçirmişti. Bu sırada Hitler ile henüz
arası bozulmamış olan Stalin, Raşit Ali
Hükümeti’ni tanımıştı.(10) Böylece Almanya Basra Körfezi’ne inme fırsatı yakalamış
oluyordu. Raşit Ali Geylani’ye yardım için
Türkiye coğrafyasından örtülü biçimde
geçiş izni isteyen Almanya bu izni alamayınca Beyrut ve civarını işgal etmeye
karar vermişti.
İsyanın müttefikler için bir tehdit oluşturabileceğini değerlendiren İngiltere,
Suriye’yi General de Gaulle’nin temsil
ettiği “Hür Fransız Hükümeti” adına işgalekarar vermişti. İngiltere bu arada Irak’ı
da işgal ederek Raşit Ali’yi ülkeden kovacaktır (31 Mayıs 1942). Önce İran’a sığınan Raşit Ali, 24 Temmuz’da Türkiye’ye
gelecek ve Aralık 1941’de Almanya’ya gidecektir. İngiltere’nin Suriye’deki Vişi hükümetine bağlı kuvvetlerle mücadelesi 2
ay sürdü. General Donetz komutasındaki
Fransız kuvvetleri Temmuz ortalarına kadar direnişlerini sürdürdüler. Nihayet 14
Temmuz 1941’de Akka’da imzalanan mütareke ile Fransız kuvvetleri teslim oldu.
(11)
Bu sırada Fransızların Beyrut Deniz
Üssü’nde gemileri bulunmakta idi. İngiltere ve Hür Fransız Hükümeti bu gemilerin Türkiye’ye sığınmasını kararlaştırdılar.
Bu karara halen uluslararası bir kimliği
olan Alman yanlısı Vişi Hükümeti karşı
çıkmadı. Dolayısı ile görünüşte gemileri
Türkiye’ye veren; Almanya ve İtalya’nın
kontrolündeki Vişi Hükümeti oldu. Esasen
yapılacak başka bir harekette yoktu. Nitekim gemiler mütarekeden üç gün önce
yani 10 Temmuz’da Türkiye’ye iltica ettiler.(12) 5 mayın tarama, 2 karakol, 2 tanker, 3 römorkörden oluşan 12 gemi ile 4
38
adet mazot ve su dubasının bulunduğu
grup, Beyrut’tan İskenderun’a gelerek
Türkiye’ye iltica talebinde bulundular.
Fransız gemilerinin içinde en büyüğü
15.000 tonluk Adour gemisi idi ve İtalyan
donanmasının saldırısına uğramış bordasına bir torpido isabet etmişti, gemi yaralı
idi, diğer bir geminin yedeğinde gelmişti. Fransız filosunu Beyrut Deniz Üs K.’nı
Yarbay (Yb) Girand Jourdan İskenderun’a
getirmişti. 10 Temmuz 1941’de Yb. Girand
Jourdan’ın komutasında İskenderun’a
gelen Fransız filosu Hatay Valisi Şükrü
Sökmensüer’e müracaat ederek iltica talebinde bulunmuştu. Uluslararası Deniz
Hukuku paralelinde o sırada yürürlükte
olan Zapt ve Müsadere Kanunu’na göre
gemilerin silahları ve cephanesi İskenderun Üs Komutanlığı depolarına götürülmüş personelin de ellerindeki tabancaları alınmıştı.(13) Bu işlemler yapıldıktan
sonra Mersin’deki Deniz Harp Okulu ve
Deniz Lisesi’nden yeteri kadar subay ve
astsubay getirildi. Her gemiye bir subay/
astsubay ve iki er verilerek enterne işlemi
tamamlanmış oldu. Bu arada gemilerde
sadece görev yapacak personel bırakılmış diğer 200 Fransız askeri personeli,
Isparta’daki mülteci kampına gönderilmişti. Artık gemiler Türk askeri personelinin kontrolünde olacaklardı. Böylece
uluslararası hukuk açısından iltica olayı
gerçeklenmiş oluyordu. Gemiler enterne edilmesi yani iltica işlemleri bitirildikten sonra Mersin’e getirildiler.(14) Deniz
Harp Okulu ile Deniz Lisesi ve Astsubay
Okulu Mersin’de eğitim görmekte idi ve
gemiler için gerekli Zapt ve Müsadere
subayları buradan sağlanmıştı. Gemilerin Marmara’ya intikali için son hazırlıklar
burada yapıldı. Bu cümleden olarak gemilere yakıt ve kumanya verildi, Adour’un
da acil onarımı yapıldı.
Türkiye, Donanma Komutanlığı sancak
gemisi (Donanma K.nın bulunduğu gemi)
durumundaki 24 bin tonluk Yavuz kruvazörünü Boğazlar’dan dışarı çıkartmıyordu. Bunun iki nedeni vardı; Boğazlar
dışında sıcak çatışmalar devam ediyor
ve denizler mayınlı idi. Nitekim Atılay denizaltısı 14 Temmuz 1942’de Çanakkale
Boğazı çıkışında antenli mayınlara takılıp
batmıştı.(15) Diğer önemli sebep ise Yavuz
zırhlısının Boğazlar’dan çıkması ortaya bir
"Savaş Havası" verecekti. Türk Hükümeti bunu istemiyordu.(16)Bu nedenle daha
Atatürk’ün sağlığında Almanya’ya sipariş olunan ve isimleri de yine onun tarafından verilen 6 adet ticaret gemisinden
260 tonluk 86 m boyundaki 14 mil sürat
yapabilen ETRÜSK vapuru"Donanma Ana
Yatak Gemisi" olmuştu.(17) Gemiye uçaksavar ve suüstü topları konmuş, askeri
personel ile donatılmıştı. ETRÜSK gemisi ile aynı boyutlarda (tonajda) olan SUS
gemisi de Deniz Yolları’ndan alınarak yine
aynı askeri maksatla donatılmıştı. Fransız
gemilerinin getirilmesi için Sus gemisi
görevlendirildi. Gemi Komutanı Kurmay
Albay Sururi Açıkalın aynı zamanda konvoy komodoru olarak görevlendirildi. Sus
gemisinin Mersin’e gelişinin ardından
Marmara’ya intikal seyrine geçildi.(18)
Fransız gemileri Sus vapurunun rehberliğinde iki ayrı konvoy halinde Marmara
Denizi’ne Erdek Limanı’na getirildiler.
Konvoyların tespitinde gemilerin büyüklükleri ve süratleri dikkate alındı.(19) Birinci
konvoyda 15 bin tonluk Adour’a (sonradan donanmaya katılarak AKAR adını almıştır) bordasında üç küçük tonajlı
gemi yedeklendi. Aynı konvoyda Sansin
(donanmadaki adıyla TCG KALDIRAY)
adlı ağ gemisi, Acovette (donanmadaki
adıyla TCG KEPEZ) mayın tarama gemisi ve Marius (donanmadaki adıyla TCG
KALKAN) hücumbotu bulunmakta idi.
Konvoyun sürati 7 mil civarında idi. İkinci
konvoyda ise 1.100 tonluk Djabel (sonradan Deniz Yollarına verilerek BAŞARI
adını almıştır) adlı akaryakıt gemisi Elan
hücumbotu (daha sonra Fransa’ya geri
verilmiştir),Vailance (Deniz Yollarıidaresine geçtikten sonra BEYKOZ adını almıştır)
su gemisi, Jean Mic ve Marsellias (Deniz
Yollarına geçtikten sonra BOZCAADA ve
GALATA adlarını almışlardır) römorkörleri
bulunmakta idi.
Fransız filosunun beraberinde getirdiği
dört adet mazot ve su dubaları İskenderun ve Mersin Deniz Üs komutanlıklarına
verilmişti.(20)
Her iki konvoyun intikali toplam 3.5 ay
sürmüştü. 23 Temmuz-4 Kasım 1941
tarihlerinde yapılan bu seyir bir taraftan Akdeniz’in en sıcak olduğu günlere tesadüf ettiği gibi diğer taraftan
da Almanya’nın 22 Haziran 1941’de
Rusya’ya saldırdığı ve bu saldırısında başarı üstüne başarı kazandığı bir dönemdir. Dolayısı ile Almanya’nın müttefiki olan
İtalya Akdeniz’de ve özellikle 12 ada civarında yani Türk konvoyunun intikal rotaları
üzerinde tam anlamıyla egemendir. Diğer
taraftan Akdeniz ve Ege Denizi’nde en
büyük tehdit mayın silahıdır. Nitekim Mustafa Kaptan yönetiminde Bartın Limanı’na
kayıtlı Kılıç motoru 5 Haziran 1941 gecesi
Anamur Burnu açıklarında mayına çarpıp
batmıştı.(21) Refah Şilebi de İngiltere’den
alınacak gemilerin ve uçakların personelini götürürken 25 Haziran 1941’de aynı
deniz sahasında batmıştı. Burada ilave
edelim ki savaş sonunda özellikle Bodrum
Körfezi’nde mayın taraması yapan gemilerimiz pek çok mayını tarayacak ve imha
edecektir.(22) Bu nedenle konvoylar hem
kıyılarımıza son derece yakın geçiyor ve
hem de denizdeki mayınları gözetlemek
için gündüzleri seyir yapıyorlardı. Türk
konvoyları her ne kadar sahillerimize son
derece yakın geçmelerine ve tamamıyla
"zararsız geçiş" yapmalarına (23) rağmen
yine de İtalyahava ve su üstü unsurlarının
takip ve kontrolünden kurtulamamışlardı.
İntikal sırasında Alman ve İtalyan Hava
Kuvvetleri’ne ait uçakları yaklaşık 40 kez
keşif maksadı ile konvoyların üzerinde uçmuşlardı. Ayrıca bir veya iki İtalyan savaş
gemisi konvoyu devamlı bir şekilde "yakın
takipte" bulunmuştu.(24) İkinci konvoy 19
Ekim günü İstanköy adası ile Bodrumarasında kalan deniz sahasından geçerken
İtalyan savaş gemileri heyecanlı saatler
yaşatmıştı.
Ege seyrinde Bodrum sancak taraftan
bordalanıp İstanköy adasına yaklaşılırken konvoyun pupasında (arkasında) bir
İtalyan karakol gemisi tespit edilmişti.
Bu şekilde seyir ile Akyar önlerine gelindiğinde bu sefer Leros adasından yani
kuzeyden iki İtalyan hücümbot konvoya
yaklaşmaya başlamıştı. Bunun üzerine
Fransız gemilerinin sahillerimizde karaya
oturtulması izni verilirken Sus gemisinde
bulunan askeri personel "top başı" yaparak muhtemel bir çatışma için "savaş
yerlerine" geçmişlerdi. Konvoy bu şekilde Gümüşlük’ü ve Yalıkavak Burnu’nu
geçtikten sonra Güllük Limanı’na gelerek
demirlemişti.(25) Ancak bu işler olurken
Bodrum Burnu kıyısından itibaren kuzeye
doğru bir toz bulutunun kalktığı ve bu tozun konvoyun hareketine bağlı olarak kıyı
boyunca devam ettiği görülmüştü.
Konvoy gemilerinin demirlemesinin ardından, hatta demirleme sırasında sahilden
biri yüzbaşı diğeri üsteğmen iki kara subayını taşıyan bir sandal gelmişti. Subaylar aceleyle gemiye çıkıp komutanla görüşme talebinde bulunmuşlardı. Gelenler
sahilde teşkil olunmuş "kıyı topçu bataryaları " subayları idi. Konvoyu takip ettiklerini ve eğer bir çatışma olsaydı kıyıdan
yapacakları "top atışları" ile gemilerimize
destek sağlayacaklarını anlatmışlardı.
Gemilerden görülen toz bulutu kıyı topçu
bataryalarının hareketlerinden kaynaklandığı böylece anlaşılmıştı. Bir anlam-
da Kara-Deniz işbirliğinin yaşandığı bu
olay elbette ki Konvoy’daki subayları çok
memnun etmişti. Gelen subayları yemeğe alıkoyarak hoşça vakit geçirmişlerdi.
Konvoyların intikalinde başka olaylar da
olmuştu.
Birinci konvoyun intikali sırasında 29 Temmuz 1941 günü Kuşadası Körfezi’ne demirlenmişti. Bu sırada Körfez’in güneyinde Sisam adası yakınlarında bir yelkenli
demirliydi ve içinin çok kalabalık olduğu
hemen fark ediliyordu. Personel yemek
yedikten sonra denize atılan ekmekleri almak üzere bazı gençler denize atlayarak
artıkları almışlardı. Bunun üzerine denize
indirilen bir sandalla yelkenliye sağlık ve
gıda malzemesi gönderilmişti. Yelkenliye
gidenler öğrenmişlerdi ki; teknedekiler
Sisam adasından kaçan Yunan vatandaşları idi. Tekne ile kaçarken Alman uçaklarının hücumuna uğramışlardı. Yelkenlide
ölü ve yaralı vardı. Kuşadası kaymakamlığına iltica için talepte bulunmuşlar, Kaymakamlığın Ankara’dan gelecek emir paralelinde limana almasını bekliyorlardı.(26)
Gönderilen gıda ve sağlık malzemelerinin
yelkenliye ulaşması ile birlikte teknedeki
Yunan vatandaşları "Zito Türkiye" diye bağırmışlardı.
Seyir sırasında Fransız askerlerinin giderek Türk askeri disiplinine uydukları dikkatten kaçmıyordu. Çanakkale’ye varıldığında sakallı hiçbir Fransız askeri kalmadığı
gibi, bu kişiler karaya çıktıklarında artık
temiz kıyafetler giymekte idiler. Konvoylar
anlattıklarımızın dışında önemli bir olaya
tesadüf etmeden Çanakkale Boğazı’ndan
içeri girdiler. Hızırreis gambotu konvoyları Çanakkale yaklaşma sularında -Bozcaada iskelesinde- beklediğinden Erdek
Deniz Üssü’ne kadar olan seyir bu gambotun rehberliğinde yapıldı.(27) bir müddet
Erdek’te kalan gemiler daha sonra Haliç
ve Gölcük’teki tersanelere gönderilerek
onarımları yapıldı. Bu arada gemilere Türk
Bayrağı çekilmesi için Fransız Hükümeti
(Vişi Hükümeti) ile görüşmelere başlandı.
Burada en büyüksorun gemilerin savaş
veya ticaret gemisi olarak değerlendirmesi idi. Türkiye tarafsız olduğundan savaş
gemilerini satın alamıyordu. Daha sonra
TBMM’de yapılan görüşmeler sonunda
gemilerin savaş gemisi olmadığına karar
verildi.(28)Çünkü gemiler İngiltere ile bir
çatışmaya girmemişlerdi.
Fransız Hükümeti yapılan antlaşma ile
bu gemiler Türkiye Cumhuriyeti tarafından satın alınmış sayıldı. Adour, Djebel,
Sansin, Vailante, Avocette, Jean Mic, Cid,
Marsellias 3, Marius, Chanbon, Cyrus
adlarını taşıyan gemilerin savaş satış
mukavelesi, Türkiye adına Numan Menemencioğlu, Fransa (Vişi) Hükümeti adına
Ankara Büyükelçisi G. Bergery tarafından
26 Mayıs 1943 günü Ankara’da imzalanmıştı. Ayın gün kabul olunan 4491 sayılı
kanunda belirtilen Mukavele’ye göre:
1- Savaştan sonra Fransa -ödenen parayı
geri vermek kaydı ile- bu gemileri alabilecekti.
2- Gemilerdeki silahlar bir depoda bekletilecekti.
3- Halen Isparta’da "Mülteci Kampı’nda"
bulunan gemi personelinin ülkelerine gidişleri Türk Hükümeti tarafından sağlanacaktı.
4- Fransa, Almanya ve İtalya ile mütareke
imzalandığından, bu ülkelerin satışı onaylaması gerekli idi. Onay Türk Hükümeti
tarafından yaptırılacaktı.
5- Elan adlı yelken ve motorla giden Gulet
satış dışında bırakılmıştı. (Fransa savaş
sonunda bu gemiyi almıştır.)
Daha sonra 15 Eylül 1943 günü kabul olunan 4219 sayılı kanunla gemiler 5.800.000
lira bedelle satın alınmıştı.(29)Yine bu tarihlerde Fransız bandıralı ancak Alman
Hükümeti emrinde olan Saint Didier adlı
şilep İngiliz uçakları tarafından bombalanmış ve gemi Antalya Körfezi’nde batmış 260 kişi kurtarılmış, 20 kişi kaybolmuştu. Kurtarılanlardan 5’i de hastanede
ölmüş, kalan 255 askeri personel yine
Isparta mülteci kampına gönderilmişti.
(30)
Yapılan görüşmeler sırasında Fransa
bu personelin de ülkelerine dönmelerini
talep etmiş, bu teklif Türkiye tarafından
kabul olunmuştur.
Gemiler Marmara’ya getirilmelerinin ardından Haliç (Taşkızak) ve Gölcük tersanelerinde onarıma alınmışlardı. Onarımları 21 Mart 1944’te tamamlandıktan sonra,
gemiler Donanma Komutanlığı ile Deniz
Yolları İdaresi’ne dağıtılmışlardı.(31) Böylece Fransa’dan alınan bu 11 gemi İkinci
Dünya Savaşı’nın son yıllarından itibaren
Türkiye’nin hizmetine girmiş oluyorlardı.
Bunlardan 1938 yapımı ve 15.000 tonluk
Adaour adlı akaryakıt gemisi önce 19441947 yıllarında İstanbul adıyla Devlet
Deniz yollarında çalıştı. 1947 yılında Donanma Komutanlığı’na devredilen İstanbul TCG AKARadıyla (A-570) donanmaya
verilmiş ve yıllarca hizmet ettikten sonra
1974 yılında hizmet dışına ayrılmıştır.(32)
Djabel adlı 1100 tonluk tankere Başarı
adı verilerek Devlet Deniz Yolları’na tes-
39
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
lim edildi. Başarı 1967 yılına kadar çalıştıktan sonra Kazım Kaptanoğlu’na satıldı.
(33)
Diğer gemilerden: Kepez mayın tarama
gemisi, Kalkan hücumbotu, Kaldıray kurtarma ve ağ gemisi olarak Türk Donanmasına yıllarca hizmet ederken Beykoz
su gemisi, Bozcaada ve Galata römorkörleri de Devlet Deniz Yolları envanterine
geçti.(34) Özellikle Sansinadlı kurtarmave
ağ gemisi Donanma Komutanlığı’nda
Kaldıray adını aldı. 60 metre boyundaki
KaldırayBoğazlar’ın savunulması için Ağ
kapama maniaları ve deniz kazalarında
batık çıkarılmasında kullanılmış ve 1976
yılında hizmet dışına ayrılmıştır.(35)
SONUÇ
Ancak sınırlarının hemen bitişiğindeki deniz ve kara alanlarındaki sıcak çatışmalara
karşı "aktif tarafsızlık" izledi. Bu bağlamda
mevcut uluslararası antlaşmalara bağlı
kalarak her türlü insani yardımları yapmaya gayret etti. Savaş sırasında ülkemize
150 bin üzerinde insanın sığınması ve bu
sığınmalarda uçak ve gemi ilticalarının da
olmasındaki neden buradan gelmektedir.
İkinci Dünya Savaşı -bir anlamda- Birinci
Dünya Savaşı’nın devamı durumundadır.
Türkiye birinci savaşta galiplerin hazırladığı antlaşma metnini (Sevr Antlaşması)
Fransa’nın Almanya ve İtalya tarafından
işgalinin ardından kurulan Alman yanlısı
Vişi Hükümeti elbette ki Fransa’nın haklarını koruyamadı. Bu arada Suriye ve
DİPNOTLAR
1
Liddel HART, " Dünya Savaşı Tarihi",.C. Çev.
K. BAĞRIAÇIK, İstanbul 1999, s. 13-24
2
Wintson S.CHURCHİLL, "Savaştan Savaşa",
Ter. M. A.YALKİN, İstanbul 200,.s. 90-93
3
Pek çok tarihçi Osmanlı İmparatorluğu’nun
fiilen sona ermesini 30 Ekim 1918 tarihinde
imzaladığı "Mondros Ateşkes" Antlaşması olarak kabul ederler. Bu nedenle Türkiye
Cumhuriyeti Tarihi’nin de başlangıcı Mondros
Ateşkesi’dir. (M.HERGÜNER)
4
Can DÜNDAR, "Anka Kuşu (Erdal İnönü Anlatıyor) " Ankara 2009, s. 142; Altan ÖYMEN,
"Bir Dönem Bir Çocuk" İstanbul 2002, s. 410415
5
Yunanistan’ın İtalya tarafından işgalinde
(28 Eylül 1940) Türkiye ilave olarak tümenini
Bulgaristan sınırına getirmiş ve Bulgaristan’ın
Yunanistan’a karşı tavır almasına engel olduğu gibi İtalya’ya verdiği rotada Atina’nın işgalinin -Balkan Paktı gereğince- İtalya ile savaş
nedeni olacağını deklere etmiştir. Almanya’nın
Yunanistan’ın işgalinde ise başta 100 bin mülteciyi kabul etme, adalara ve kıta Yunanistan’a
gemilerle yapılan gıda ve sağlık yardımları olmak üzere her türlü destek verilmiştir. (Mustafa HERGÜNER, "İkinci Dünya Savaşı’nda Türk
Denizciliği" İstanbul 2011, s. 53-56)
6
İtalyan donanmasına ait 520, 521 ve 522
borda numaralı 3 hücumbot 8 Eylül 1943 – 7
Ekim 1945 tarihlerinde İzmir limanında kalmıştır. Ayrıca yine bu tarihlerde İzmir’e sığınan 7
ticaret gemisinden üçü diğer savaş gemileri
ile birlikte İtalya’ya geri döndü. Küçük tonajlı 4
tekne ise Türkiye’ye bırakıldı. (M.HERGÜNER
a.g.e s. 283-284. Bu sayfalardaki 337-342
numaralı dip notlarında kaynak arşivler verilmektedir.)
7
24 Mayıs 1944 günü Şile limanına Alman Donanmasına ait bir römorkör ve bir motor iltica
etmiş, römorkör Görev adı ile Deniz Kuvvetlerine, motor ise Katya adı ile İstanbul limanına verilmiştir. Ayrıca Almanlar Karadeniz’den
40
kabul etmediğinden savaşa devam etmişti. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra imzaladığı
"Lozan Barış Antlaşması" ile kabul olunan
sınırları ve yine bu antlaşma ile kabul olunan uluslararası statüleri kabul etmekte
idi. Bu nedenle İkinciDünya Savaşı’ndan
bir beklentisi yoktu ve savaşa girmedi.
çekilirken buradaki U sınıfı 6 denizaltısını
Türkiye’ye vermek istediyse de kabul edilmemiştir. 26 Haziran 1941’de Sovyet bandıralı 80
tonluk Akkerman adlı römorkör Kefken limanına, 14 Kasım 1942’de 60 tonluk K.Vodoley
adlı motor Sinop limanına, 2 Temmuz 1942’de
57 tonluk 127 borda numaralı askeri motor
Zonguldak Deniz K.lığına sığınmıştır. Bu gemiler de savaş sonunda Türkiye’de kalmışlardır.
Bu listeleri daha da uzatmak mümkündü, biz
sadece birkaç örnek verdik ( M.HERGÜNER
a.g.e s. 285-289. 350-358 numaralı dip notlarında arşiv bilgileri vardır.)
8
Kamuran GÜRÜN, "Savaşan Dünya ve Türkiye 3" İstanbul 2000, s. 67-102
9
Mesela KarayiplerdeMartinique deniz üssünde bulunan 1 uçak gemisi ile iki kruvazör
ABD’ye katılırken Fransa’nın Atlantik tarafındaki Brest limanında 3 kruvazör 11 muhipten oluşan filo müttefiklere katılmadığından
İngiltere tarafından havadan bombardıman
edildiler. Kaçabilenler Akdeniz’e giderek Toulon Deniz Üssü’ne gittiler ve Vişi hükümetine
katıldılar (Brian TUNSTALL, "Denizde Dünya
Harbi" Ter. A.AYKUT, Deniz Basımevi İstanbul1947, s. 210-213)
10
Orhan AVCI, "İkinci Dünya Savaşı’nın Irak ve
Suriye’ye Etkileri", Bildiri Altıncı Askeri Tarih
Semineri I. C. Ankara 1998, s. 55-71
11
Cumhuriyet 15 Temmuz 1941
12
Cumhuriyet 11 Temmuz 1941
13
Gemilere 10 Temmuz 1940 tarihinde yürürlüğe giren 3849 sayılı Zapt ve Müsadere Kanununa göre işlem yapılmıştır. Bu kanun halen
yürürlüktedir.
14
Ayın Tarihi Sayı 92 Ankara 1941. s. 7
15
Raşit METEL "Denizaltıcılık Tarihi" İstanbul
1964 s. 207-226
16
Dz. K. leriLalahan Arşivi, "II. Dünya Savaşı
Dosyası" s. 428
17
Oktay SÖNMEZ, "Anılarda Gemiler", İstanbul
2001 s. 91-93
18
Şemsettin BARGUT "İkinci Dünya Savaşı
Anıları" İkinci Dünya HarbiHatıraları, Genkur
Irak’ta meydana gelen Alman yanlısı oluşumlar bu ülkelerin müttefikleri tarafından
işgal edilmesini dikte etti. Bu işgal sırasında Beyrut’ta bulunan 12 gemilik Fransız filosu Türkiye’ye iltica etti. Türkiye ve
Vişi hükümeti tarafından kabul olunan bu
ilticanın sonunda gemiler kabul edildiler.
Mersin’de gerekli hazırlıkları yapıldıktan
sonra Marmara denizine Erdek Deniz
Üssü’ne götürüldüler. Gemilerin intikalleri
sırasında büyük ölçüde bir olay meydana
gelmedi. Ancak Bodrum önlerinde İtalyan hücumbotlarının takipleri gemilerimizin savaş durumuna geçmelerine neden
oldu. Bu sırada görüldü ki; kıyı topçu
bataryaları gemilerimizi takip etmektedir.
Bu da silahlı kuvvetlerimizin kara deniz
işbirliğine ait bir örmektir. Diğer taraftan
konvoy intikal rotaları üzerinde mesela
Kuşadası’nda savaştan kaçan pek çok
insana yardımda da bulunulmuştur.
Yay. Ank 1999 s. 181-185 (Ş.BARGUT Sus gemisinde görevli bir subaydır)
Şemsi TARIN, "Fransız Gemilerinin İntikali", "İkinci Dünya HarbiHatıraları, s. 15-16
(Ş.TARIN; Ütğm rütbesi ile Anocette -sonradan Kepez adını almıştır- mayın tarama gemisinde "Zapt ve Müsadere Subayı" olarak görev
almıştır.
20
Şemsi BARGUT, "Bir Plesisor’un Anıları" İstanbul 2000, s. 59-63 (Gemilerle ilgili bilgiler
Deniz Kuvvetleri’nin "Cumhuriyet Donanması
1923-2005" ile Eser TUTEL "Gemiler ve Süvariler" İstanbul 1999 eserinden alınmıştır.)
21
Cumhuriyet 6 Haziran 1941
22
Dz. K.leriLalahan Arşivi "II. Dünya Savaşı
Dosyası" s. 428
23
Zararsız
Geçiş;
Uluslararası
Deniz
Hukuku’na göre geçiş yapılan sularda egemen ülkenin hükümranlık hakkına hiçbir zarar verilmeden ve sadece intikal için yapılan
geçiştir. Fotoğraf çekilmez, sürat değişikliği
hele stop etme hiç yapılmaz mevcut topların
başında insan bulundurulmaz (M.H)
24
Şemsettin BARGUT "İkinci Dünya Harbi Hatıraları" s. 186 (Şemsi BARGUT ile Şemsettin
BARGUT aynı kişidir. Genkur yayınında Şemsettin adı kullanılmış)
25
Aynı Yer
26
Şemsettin BARGUT S. 185
27
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA)
30.
10.55.322.27 (Donanma K.lığının 14 Ağustos 1942 tarihli yazısı)
28
Cumhuriyet 18Temmuz 1941
29
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Tutanakları VII. Dönem Cilt. 8, s. 121
30
Cumhuriyet 8 Temmuz 1941
31
Cumhuriyet 21 Mart 1944
32
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, "Cumhuriyet
Donanması 1923-2000" İstanbul 2005 s. 128
33
Oktay SÖNMEZ, "Anılarda Gemiler" İstanbul
2001 s. 92-95
34
BCA 30.10. 62. 413.40 (Genel kurmay
Başkanlığı’nın 3 Nisan 1945 tarihli yazısı)
35
Cumhuriyet Donanması 1923-2000 s. 192
19
41
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
Fulya YÜCESOY ERYILMAZ
MEÜ Mühendislik Fak. Öğretim Üyesi
Mustafa ERYILMAZ
MEÜ Mühendislik Fak. Öğretim Üyesi
Burak ERDOĞAN
Kıyı Üzerine Teknik
Kavramlar ve İdari Yönetimi
Kıyı alanlarının kullanımı ile ilgili yasaların algılanması ve uygulamasındaki farklılıklar kamusal ve bireysel mağduriyetler yaratması yanı sıra doğal kıyı alanları, belirsizliklerden kaynaklı yasal ve
yasal olmayan yöntemlerle yağmalanmaktadır.
kavramının algılanış biçimine ve kıyı alanlarındaki uygulamaların
kamu yararına uygun olmasını sağlayıcı tedbirlerin bulunmasına
bağlıdır(3).
Türkiye kıyılarının korunması ve kamu yararına kullanılması Kıyı
Mevzuatının temel ilkesi olmuştur. Ancak teknik tanımların saha
uygulamasında yeterli olmaması ve/veya kıyı yapılarının, deniz
dinamiklerinin yaratmış olduğu çeşitlilikten kaynaklı teknik tanımlamanın kapsadığı anlamın üstünde olması durumunda uygulamada farklılıklar olmaktadır.
Şekil 3. Kıyının sistematik bölümleri (http://www.coastlearn.org)
Bu yazının amacı, kıyı üzerine teknik kavramları ve idari yönetimi
ile ilgili uygulamaları irdeleyerek, karışıklığın nedenlerini, eksiklikleri ortaya koymaktır.
göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış
amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma
imkan ve şartları kanunla düzenlenir.” Hükmü getirilmiştir. Bu
anayasa hükmü gereğince kabul edilen 3086 sayılı Kıyı Yasası
1.12.1984 tarihinde yürürlüğe girmiş, Anayasa Mahkemesinin
bu kanunun bazı maddelerini iptal etmesi üzerine, yeni bir kanun çıkana kadar Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca yayımlanan
110 sayılı Genelge ile uygulama yapılmıştır.
Kıyı Bölgesi Tanımları
Deniz, göl ve akarsularda, suyun taşkın durumları dışında kara
parçasına değdiği noktaların birleşmesinden oluşan meteorolojik koşullara göre değişen doğal çizgilere kıyı çizgisi denir. Deniz
ve karanın birleştiği bölgede deniz-kara karşılıklı etkileşiminin
ortaya çıktığı bölgeye kıyı bölgesi denir.
Plaj ya da abrazyon platformuyla olmayan çok dar olan şev veya
falezle son bulan kıyılara dar-yüksek kıyı denir (Şekil 1). Kıyı çizgisinden sonrada devam eden kıyı hareketlerinin oluşturduğu
plaj, kumul, kıyı kordonu, lagün, sazlık, bataklık ile kumluk, çakıllık ve kayalık alanları içeren kıyılara da alçak-basık kıyı denir
(Şekil 2).
Sanayileşme ve kentleşmenin kıyı kentlerinde yoğun olması, kıyıya olan gereksinimi arttırması yanı sıra kanunlarla sağlanan çeşitli
teşvik paketleri kıyıların kamu yararı adı altında! Özelleşmesini
de sağlamaktadır.
Kıyı Bölgesi Mevzuatı
Dört ayrı denize kıyısı bulunan, kıyıların uzunluğu, doğal, ekolojik, turistik özellikleri ile Dünya’nın sayılı ülkelerinden olmasına
rağmen kıyıların yönetimi ile ilgili sorunlar devam etmektedir.
Mevzuattaki eksiklikler, yapılan değişiklikler, uygulamadaki sorunlar, denetim ve yaptırımdaki yetersizliklerden kaynaklanan
yanlış - bilinçsiz uygulamalar nedeniyle bu zenginliğin gelecek
nesillere doğru şekilde aktarabileceğini söylemek olanaksızdır(1).
Mevzuatın Tarihsel Gelişimi
Kıyılar farklı kullanımlara kaynaklık oluşturması bakımından toplumsal bir öneme sahiptir. Kıyı kullanımında farklı menfaatlerin
çatışması; kıyının artırılamaz ve sınırlı kaynak olmasındandır.
Kıyı, miktarının sınırlı oluşu nedeniyle çıkar gruplarının etkisini
yansıtmayan ve tarafsız olacağı düşünülen bir kıyı paylaşımını
gerektirmektedir(2).
1933-1957 yılları arasında 2290 sayılı Belediye Yapı Yolları Yasasında kıyıdan 10 metrelik bir alan sahil şeridi olarak korunmakta
idi. 1972 yılına kadar yürürlükte olan 6785 sayılı İmar Yasasında
özel yapıların su kenarına 30 metreden daha yakın olmayacağı
belirlenmiştir. Ülkemizde kıyılara özgü ilk yasal düzenleme, 6785
sayılı Yasaya 1605 sayılı yasa ile eklenen Ek.7. madde ve buna
bağlı olarak çıkartılan Ek.7. ve 8. Madde Yönetmeliği ile yapılmıştır (İmar ve Gecekondu Yasası).
Bu paylaşımın kıyılar açısından en iyi şekilde sağlanabilmesi
için; kamu yararı kavramının, Kıyı Mevzuatında netleşmesi ve
kamusal yarar ile özel yarar arasında çelişme olması durumunda neyin kamu yararını oluşturacağının belirlenmesi gerekmektedir. Bunun gerçekleşmesi ise Kıyı Mevzuatında kamu yararı
42
Şekil 2. Alçak-Basık Kıyı
Halen uygulamada olan mevzuat 3830 sayılı Kanunla değişik
3621 sayılı Kıyı Kanunu ile 1992 ve 1994 yıllarında yayımlanan
Uygulama Yönetmeliğidir. Bu yönetmelik 2005 ve 2011 yılında
tekrar revize edilmiştir.
Güncel Mevzuattan Genel Bilgiler
3621/3830 sayılı Kıyı Kanununun;
Amacı (Madde 1) deniz, doğal-yapay göller ve akarsularda kıyı
kenar çizgisinin tespiti, kıyıların kullanılması ve korunması ile kıyılarda, doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan alanlarda, deniz
ve göllerin kıyılarının devamı niteliğinde olan sahil şeritlerinde
Kıyıların kamu malı olması, özel mülkiyete konu olmaması Osmanlı Devletine kadar dayanmaktadır. Kıyıların Cumhuriyet dönemimde 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanunda yer alan “
Sahipsiz şeyler ile menfaat-ı umuma ait mallar devletin hüküm
ve tasarrufu altındadır.” ibaresi ile kıyıların kullanımı herkese açık
olduğu belirlenmiştir.
Şekil 1. Dar-Yüksek kıyı.
1982 Anayasasının 43. maddesi ile kıyıların kamu yararına kullanımı ilkesi tescil edilmiştir. Bu madde ile; “Kıyılar, devletin hüküm
ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve
Şekil 4. Sahil şeridinin kullanımı ile ilgili bir görünüm.
43
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
planlama ve uygulama esaslarını belirlemektir.
Kapsam (Madde 2) bu kanun, deniz, tabii ve suni göller ve akarsu kıyıları ile deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil
şeritlerine ait düzenlemeleri ve bu yerlerden kamu yararına yararlanma imkan ve
şartlarına ait esasları kapsar.
Kıyı kenar çizgisi tespit komisyonu (Madde 6): valiliklerce, kamu görevlilerinden
en az beş kişiden oluşturulur. Komisyonda; Jeoloji Mühendisi ve/veya Jeolog, ve/
veya Jeomorfolog, Harita ve Kadastro
Mühendisi, Ziraat Mühendisi, Mimar ve/
veya Şehir Plancısı, İnşaat Mühendisi olması zorunludur.
Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altında
bulunan alanlar olup, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır.
Kıyıda yapı yapılamaz, duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz, kıyıyı değiştirecek
boyutta kazı yapılamaz, kum-çakıl vs.
alınamaz.
Kıyı bölgesinde ancak uygulama imar
planı kararı ile; iskele, liman, yanaşma
yeri, rıhtım, dalgakıran, köprü, menfez, istinat duvarı, fener, çekek yeri, kayıkhane,
tuzla, dalyan, tasfiye ve pompaj istasyonları gibi kıyının kamu yararına kullanımını
sağlayan ve kıyıyı korumaya yönelik altyapı ve tesisler ile kıyıda yapılması zorunlu
olan tersane ve su ürünleri tesisleri gibi
yapı ve tesisler yapılabilir ve bunlar amaçları dışında kullanılamazlar.
Deniz, göl ve akarsularda kamu yararının
gerektirdiği hallerde uygulama imar planı
kararı ile ekolojik denge de göz önünde
bulundurularak doldurma veya kurutma
yoluyla arazi kazanılabilir. Bu alanlarda
yukarıda belirtilen, kıyıda yapılabilecek
yapılar ile park, yeşil alan, açık otopark,
çocuk bahçeleri gibi teknik ve sosyal altyapı tesisleri yapılabilir.
Kıyı kenar çizgisinin yeri, doldurma ve kurutma suretiyle arazi elde edilmesi halinde değişmez.
Kıyı Kenar Çizgisinin Çizimi
Dar-yüksek kıyı çeşidinde kıyı kenar çizgisi şev veya falezin üst sınırından geçirilmelidir. Ancak şev ve falez duraysız ise
hızlı gerileme söz konusu ise bu durumlar
ve oluşumlar gözetilerek kıyı kenar çizgisi
daha geriden tespit edilmelidir.
44
Şekil 5. 17 Nisan 1990 öncesindeki kanuna uygun yapılan bir yapı
Alçak-basık kıyılarda kıyı kenar çizgisi tespiti yapılırken denizel malzemenin (dalga,
akıntı ve ikincil olarak da rüzgarla taşınarak) depolandığı bu çökelme ortamları
kıyıda bırakılmalıdır. Bu ortamların kara
yönünde bulunabilen lagün veya sazlıkbataklık gibi oluşumlar da varsa bu oluşumlar da kıyıda bırakılmalıdır. Bu ortamların kara yönünde bulunan ırmak taşkın
ovaları ya da alüvyal kıyı ovaları tamamen
karasal alanlar olup kıyı kenar çizgisinin
sahil yönünde kalması gereken çökelme
ortamlarıdır.
Göllerde kıyı kenar çizgisi tespit edilirken,
tespitten önce göle ait maksimum su seviyesinin bilinmesi ve bu seviye kıyı çizgisi
olarak kabul edildikten sonra, bunun kara
yönünde bulunabilecek kumluk, taşlık,
sazlık, bataklık gibi alanlarda kıyıda bırakılacak şekilde kıyı kenar çizgisi tespiti
yapılması gerekir.
Kıyı kenar çizgisi tespitine konu olmayan
akarsuların (örneğin delta), deniz ve göllerle birleştiği yerlerde, kıyı kenar çizgisi
deniz, göl kıyı kenar çizgisi olarak tespit
edilir. Aynı koşullardaki akarsuların, denizle birleştiği alanlarda oluşan tatlı-tuzlu
su karışım bölgeleri de kıyıda bırakılacak
şekilde kıyı kenar çizgisi tespiti yapılır.
tespit bakımından bir davranış birliği görülmemektedir, bazen jeolojik veya jeomorfolojik yapıdaki kıyılarda birbirinden
çok farklı tespitler yapılabilmektedir.
kıyıda kalan çok sayıda kişi bu kararları emsal göstererek yeniden Kıyı Kenar Çizgisi tespiti talep etmektedir. Bu taleplerin
değerlendirilmesinde tereddütler oluşmaktadır.
KAYNAKÇA
Kıyı Alanlarında karşılaşılan problemlerin mevzuattan ve kurumsal yapıdan kaynaklanan problemler şöyle sıralanabilir(3):
1. Akça, N., 2004, “Kıyı Kenar Çizgisinin Tespiti ve Uygulama
Sorunları”, Editör: Özhan, E., Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları V.
Ulusal Konferansı, Türkiye Kıyıları 04 Konferansı Bildiriler Kitabı,
Ankara, 4- 6 Mayıs 2004, 275-285.
• Sık değişen Kıyı Mevzuatımız ve yasaların bazı hükümlerindeki boşluklar ve özel koşulları bulunmaması
• Kıyı-Kıyı kenar çizgisi-sahil şeridi arasındaki bu alanda etkili
bir planın yapılamayışı,
• Müktesep haklar, kısmi yapılaşma, imar afları, teşvikler ile
bazı kurumların etkileri altında parçacı çözümler yapılması,
toplum yararına kullanılabilecek geniş bir mekânın yapılaşmayla kaybedilmesi.
• Kıyı alanlarında sorumlu birçok kurumun varlığı ve bu kurumların birbirinden koordinesiz bir şekilde ve birbirlerini etkisiz
kılan kararlar almaları, kıyılarda toplum yararına korunmasına
ilişkin tam bir yetki/görev/sorumluluk karmaşası,
• Kıyı kentleri yönetimleri kıyılardaki hızlı kentleşme ve geçici
artan nüfusa bağlı olarak altyapı problemlerini çözememesi,
planlama ve denetim sağlayamamaları,
• Kıyı alanlarında yapılan kaçak yapılaşmaların İmar Affı Kanunu ile yasallaşması, yerel yönetimlerin yetki sınırları içindeki
hazine arazilerinin ikinci konutlara tahsis edilmesi
2. Akın, Ü., 1998, İdare Hukuku Açısından Kıyıların Tabii Olduğu
Hukuki Rejim, Yetkin Yayınları, Ankara.
3. Serdaroğlu Sağ ve Hami H. Kıyı Mevzuatında Kamu Yararı
Kavramının Değerlendirilmesi
4. AKÇA, N. Kıyıda planlama ve uygulamanın ilk adımı” kıyı kenar çizgisinin tespiti”. 64. Türkiye Jeoloji Kurultayı, Ankara, Bildiri özleri kitabı, 25-29 Nisan 2011. S. 67.
http://www.cevresehircilik.gov.tr/gm/dosyalar/belgeler/belge5/
makale5.pdf
http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/790.html
http://www.cevresehircilik.gov.tr/turkce/html/genelge131.htm
http://www.coastlearn.org
Alçak-basık kıyılarda, çok geniş hareketli
ve sabit kumul alanlarını veya sazlık bataklık türü oluşumları mevzuat gereği kıyıda bırakacak biçimde tespit yapılması gerektiğinden binlerce metre genişliğindeki
alanların kıyıda bırakılması gerekmekte ve
bu durum planlama, uygulama ve mülkiyetle ilgili birçok soruna yol açmaktadır.
Kıyıda kalan mülkiyetle ilgili olarak Maliye
Bakanlığınca tapu iptali ve ka’l davaları
açılmakta ve bu mülkiyetlerin kamulaştırılması veya herhangi bir şekilde tazmini
söz konusu olamamaktadır. Bu durum
ise Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ve İdari
Yargı nezdinde çok yoğun bir kıyı kenar
çizgisi değişikliği talebine yol açmaktadır.
İdari Yargının Kıyı Kenar Çizgisini iptalini
parsel bazında yapması durumunda yapılan yeni tespitin mevcut onaylı Kıyı Kenar Çizgisi ile çakıştırılması doğal verilere
göre zor olmaktadır.
Uygulama Sırasında
Karşılaşılan Sorunlar
Yargıtay, 3261 sayılı Kıyı Kanununun uygulanmaya başlanmasından önceki dönemlerde (17 Nisan 1990) onaylanan Kıyı
Kenar Çizgilerinin 3621 sayılı kanun hükümlerine göre yeniden tespitinin gerektiği şeklindeki kararlar almıştır (Şekil 6).
Değişik İllerin tespit komisyonları arasında ya da aynı ilin farklı kişilerce oluşturulan tespit komisyonları arasında bazen
Ülke genelinde 1990 öncesi onaylanan
Kıyı Kenar Çizgisi tespitleri %50’den fazla bir oran teşkil etmekte ve taşınmazları
45
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
Metin Gürkan’la Gemi Modelciliğine Adanan
30 Yılın Öyküsü
“Hobilerin insanları için çok önemli bir deşarj mekanizması olduğunu düşünüyorum. Çünkü o
kadar yeknesak bir hayat yaşıyoruz ki. Evimiz, işimiz, ara sıra tiyatro-sinema, birkaç haftada bir
arkadaş toplantıları ve hemen hemen her hafta tuttuğumuz takımın maçları. Sonra yine aynı şeyler.
Daha sonra yine aynısı. Yazın birkaç hafta tatil. Sonra yine aynı tempo. Bu şekilde yaşamsal bir
kurala bağlı kalırsa insan, otomatik bir makinadan ne farkı kalır”
Kendisiyle yapılan bir röportajda böyle
anlatıyor hobilerin önemini Metin Gürkan.
Ancak onun hobisi, pek çok hobiden, örneğin pul biriktirmekten çok daha fazla
sabır, araştırma, el emeği ve teknik bilgi
gerektiriyor. Çünkü Metin Gürkan, 1980
yılından bu yana gemi modelciliği yapıyor.
Maketleri arasında kuru yük gemileri de
var, obo sınıfı gemiler de… Ancak hepsinden önemlisi, Metin Bey, çoktan sökülüp
parçalanmış gemilerin maketini yaparak
unutulmaktan kurtarıyor. Gülcemal vapuru gibi denizdeki macerasını tamamlamış
tarihi gemilere yeniden hayat veriyor…
monte ederek modeli oluşturur. Bu yöntem başlangıçta çok cazip gelebilir ancak
zaman içinde model adediniz arttıkça
monotonlaşmaya başlar . Hatırladığım
kadarı ile bu monotonlaşmaya başlama
bende 25-30 kadar uçak yaptıktan sonra
oluştu.
Metin Bey sizi kısaca
tanıyabilir miyiz? Modelcilikle
tanışmanız nasıl oldu?
1955 Ankara doğumluyum. Devlet memuru olan babamın görevi icabı Tokat, Amasya ve Ordu şehirlerimizde bulundum. İlk,
orta ve lise tahsilimi Ordu’da yaptım.
Esas memleketimiz baba tarafından Sarıkamış, anne tarafından Selanik’tir. Fakat
bu iki şehirle hiç ilgimiz kalmadığı için aile
büyüklerimizin yerleştiği İstanbul’u memleketimiz olarak görüyorum. Lise tahsilimden sonra Güzel Sanatlar Akademisi
Yüksek Resim ve Heykel Bölümü’nü kazandım. Daha sonra Kocaeli D.M.M. Akademisi Makine Bölümü’nü bitirdim. Bu iki
mesleği de icra etmedim ve özel bir bankada çalışmaya devam ettim. Her iki akademide okurken aynı zamanda bankada
memur olarak çalışıyordum. Bu bankanın
muhtelif kademelerinde 10 sene çalışıp
17 sene de müdür olarak çalıştıktan sonra emekli oldum.
Ortaokulda okurken o zamanki adı ile Resim İş ve İş Bilgisi dersimiz vardı. Bu derse gelen hocamız kısa bir müddet sonra
46
yapmış olduğum resimleri ve el becerimi
gördüğünde benimle daha yakından ilgilenmeye başladı. Aynı hocam 3 sene de
lisede resim hocam oldu. Dolayısı ile 6
sene aynı resim hocası tarafından eğitim
aldım. Hocamız, Güzel Sanatlar Akademisi mezunu idi. Böylece akademik kariyer
almış bir eğitimci tarafından 12 yaşımdan
18 yaşıma kadar karakalem, suluboya ve
yağlıboya tekniklerini öğrendim. Bu sebeptendir ki güzel sanatların yetenek imtihanını başarı ile kazandım.
Tahsil hayatım bitince bankanın teknik
bölümünde çalışmaya devam ettim. Evlendim, askere gittim, çocuğum oldu.
Fakat yaşantımda bir boşluk olduğunu
hissetmeye başladım. Zira; teknik konularda beni tatmin eden işler ile uğraşıyordum fakat resim çalışmalarımı layıkıyla
yapamıyordum. Çünkü artık resimden de
para kazanmam gerektiğini düşünüyor,
kazanamayınca da olumsuz yönde etkileniyordum. Bir de şöyle düşüyordum;
12 yaşımdan beri resim yapıyorum başka şeyler üretip görselliği daha ön plana
çıkarmalıydım. Çünkü, resmi bir tuvalde
veya karakalem çalışma ise bir kağıtta
derinlik boyutları olmaksızın seyredebiliyorsunuz. Oysa üç boyutlu bir şeyler
yapıp seyredenlerde hayranlık uyandırabilecek bir şeyler yapmalıydım. Bu arayış,
beni gemi modeli yapmaya sevk etmekle
son buldu.
Bildiğimiz kadarıyla
modelciliğe plastik kit model
uçaklarla başladınız ve daha
sonra gemi modelleriyle
devam ettiniz. Sizi bu
süreçlere iten sebep neydi ?
Modelciliğe önce plastik uçakların
KİT’lerini yapmakla başladım. KİT modeller kutu içinde sunulan, her parçası plastik enjeksiyonla kalıplanmış, demonte
modellerdir. Modelci demonte parçaları
Bilindiği gibi uçak, gemi, tren, askeri
araçlar gibi modeller modelciler tarafından yapılmaktadır.Bu modellerin arasında en zoru gemi modelciliğidir. Çünkü,
bir gemi modeli için yapmanız gereken
parça sayısı 1500- 2000 iken uçak, tren
en fazla 500-600 parçadan oluşmaktadır.
Vermiş olduğum rakamlar KİT modeller
için değildir. Modelcinin modelin tüm parçalarını kendi yapacak ise yapması gereken parça sayısıdır.
Dolayısı ile gemi modeli yapmak diğer
modellere göre daha çok parça, daha
çok emek gerektiren bir iştir.
Modellerini yaptığınız tarihi
gemiler var. Gülcemal, Ankara
gibi. Modelini yapacağınız
gemiyi nasıl seçiyorsunuz ?
Modellerimi sipariş üzerine yapıyorum.
Sipariş veren kişi bir gemi belirliyor, bu
geminin planlarını bulabilirsem yapıyorum. Plan bulunamaz ise modelini yapmıyorum.
Osmanlı zamanında kullanılmış, Cumhuriyet döneminde de kullanılmaya devam
etmiş şehir hatları vapurları, yolcu gemileri bende her zaman merak uyandırmıştır. Bu merak sayesinde bu gibi gemilerin
yapıldığı tersaneleri kayıtlardan bulup
tersaneler ile yazışarak planlarını temin
etmeye çalıyorum. İnternetin olmadığı zamanlarda yazışmalarım, cevaplar iki-üç
senemi alıyordu. İnternet sayesinde daha
çok bilgi edinmemiz kolaylaşmış olmasına rağmen tedarik etmek istediğim gemi
planlarına çok zaman ulaşamıyorum.
Çünkü, tersaneler kapanmış oluyor.
GÜLCEMAL vapurunun planlarını bulmak mümkün olmadı. Ancak, kardeşi
olan geminin bazı planları vardı. Bu kardeş geminin planlarını Gülcemal’e akuple
ederek modeli yapabildim. Geçen sene
Gülcemal’e ait bazı planlar elde ettim
ve gövde planlarını (Lines Plan) çizdim.
Gerçeğine %98 oranında benzediğinden
eminim.
ANKARA vapurunun planlarında sadece
gövde planını bulabildim. Güverte üstü
detaylarını gemiyi yapan tersanede bulamadım. Tersanenin yönlendirmesi üzerine
güverte detaylarını yapan firmadan planları satın aldım. Ankara vapurunun model
yapılabilecek şekilde planlarını elde etmek benim 3 senemi aldı.
İzmir’de ARKAS DENİZ TARİHİ MÜZESİ’sinde sergilenen Gülcemal, Ankara,
Bezm-i Alem, Cumhuriyet, Şam, Tarz-ı
Nevin, Sürat vapurlarına ait modellerin
planlarından bazılarını uzun araştırmalar
sonucunda buldum ve Arkas Holding
sahibi Sn. Lucien Arkas’a teklifte bulundum. Bay Arkas, gemi modelini çok seven sanat ve sanatçıyı takdir eden bir kişiliğe sahip olduğu için teklifimi kabul etti.
Bu modellerden Ankara, Bezm-i Alem,
Cumhuriyet ve Şam modelleri Beşiktaş
Deniz Müzesi dahil hiçbir model koleksi-
yoncusunda yoktur.
Gemi modeli nasıl yapılır ?
Gemi modeli yapabilmek için önce teknik
resim bilgisi olması gerekir. Çünkü planlar
teknik resim olarak çizilmiştir, modelcinin
teknik resmi okuyabilmesi lazımdır. Planların haricinde gemiye ait resim, doküman
var mıdır? Modelci bunları araştırmalıdır.
Resim ve dokümanlarla desteklenmiş
planlar ile model yapmak hem daha kolaydır hem de gerçeğine sadık kalınarak
model yapılmış olacaktır.
Amatör olarak modelcilikle
uğraşan ya da başlamak
isteyen insanlar nasıl bir yol
izlemeliler ?
Amatörce modelciliğe başlamak isteyenlere tavsiyem; modelini yapacağınız gemiyi tanımak için ne kadar doküman var
ise toplamaya çalışınız. Sadece planları
var ise fırsat bulduğunuz her an planları
inceleyiniz. Plan incelemeniz en az 1520 gün olmalıdır. Planlardan bir kopya
alıp kopya üzerine notlar yazınız. Orijinal
plan üzerine not almayınız. Modelini yapacağınız geminin ölçeğini saptayınız. Bu
ölçekte model üzerinde bulunan her türlü
detayı yapabilecek misiniz? Detaylar çok
küçük ve yapamayacak iseniz model ölçeğini düşürünüz.
Model ölçeği düşünce model büyür. Dolayısı ile detayları yapabilme imkanınız
olur.
Sert bir kartona model ölçeğine uygun
47
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
bir insan figürü çizip bu insan figürünü kurşun kalemin yontulmuş tarafına
değil karşısındaki dik kenarına yapıştırınız. Modelin muhtelif yerlerinde bu
insan figürünü dolaştırıp yapmış olduğunuz detaylar insan figürün neresine
kadar geliyor? buna bakınız. Şöyle bir
örnek ile açıklayalım: Model ölçeğiniz:
1/100 , insan boyunu 1.80 cm olarak
alırsak 1/100 ölçekteki insan figürü
boyu 18 mm olacaktır. Kurşun kalemin
ucuna yapıştırdığımız bu insan figürünü bir babanın yanına koyduğumuzda
baba yüksekliği insan figürünün göğsüne kadar geliyorsa baba yüksekliği
olmamıştır. Çünkü dünyada hiçbir gemide insan göğsüne kadar yüksekliği
olan bir baba yoktur. Gemilerde korkuluk olarak kullanılan vardavela veya
puntel denilen korkulukların yüksekliği
110 cm’dir. 1/100 ölçekte bu yükseklik
11 mm olmalıdır. Kurşun kalemin ucuna yapıştırdığımız insan figürünü puntelin-veya vardavelanın- yanına koyduğumuzda bu korkuluk insan figürü
boyunda ise puntel yüksekliği modelde
olmamıştır.
Dolayısı ile model ölçeğine uygun olarak yaptığınız insan figürü yapmış olduğunuz hataları belirleyecektir.
Gemi modelciliğine
Türkiye’de daha çok hobi
olarak mı bakılıyor?
Türkiye’de gemi modelciliği ile uğraşan
birçok kişi vardır. Bazıları tamamen boş
vakitlerini değerlendirme, bir şeyler
öğrenme ve yapma isteği ile doludur.
Nitekim; İstanbul Meslek Edindirme
Kursları açılmıştır ve bir çok model meraklısı burada modelcilik öğrenmektedir. Gemi Modelciliğinde en yetkin
merci ise Gemi Modelcileri ve Gemi
Severler Derneği’dir. Dernek 1977 yılında Kuzey Deniz Saha Komutanlığı’nın
Gülcemal Vapuru
15 Temmuz 1874 günü denize indirilen Gülcemal, ilk adı ile Germanic ,
İngiltere'nin büyük denizcilik kumpanyalarından olan White Star firmasının
Atlantik' te İngiltere ile Birleşik Amerika arasında yolcu taşımak amacaıyla
inşaa ettirdiği iki eş gemiden biriydi.
O da , kardeşi Britannic de, Kuzey
İrlanda'nın, Belfast kentindeki Harland
and Wolff adlı gemi tezgahlarında inşa
edilmişlerdi.
1896 yılının Ağustos ayında yenilenen
kazanları ve makineleri ile Atlantik‘i 6
gün, 21 saat, 38 dakikada kat ederek
mavi kurdele sahibi oldu. 1899 yılında,
New York Limanı’nda kömür almak için
beklerken çok soğuk ve şiddetli bir rüzgar müthiş bir tipi Germanic‘in üzerinde kalın bir buz tabakası oluşturmuştu.
Bu buzun üzerine durmadan kar yağıyordu. Saatler sonra gemi bunca ağırlığı kaldıramayarak dibe oturdu. Yüzdürülmesi zor olmasa da onarılması pek
kolay olmadı. Belfast'a inşa edildiği
tersaneye yollanarak onarıldı.
1902 yılında merkezi Liverpool'da olan
Dominian Lines adlı vapur şirketine satıldı. Adı Ottowa olarak değiştirildi. Yeni
sahipleri Avrupalı göçmenleri Amerikaya bu gemi ile taşıdılar.
Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi adına 1910 yılında satın alındığında 37
yaşındaydı. 1911 yılının Şubat ayında İstanbul'a gelen bu güzel gemiye, dönemin padişahı olan V.Mehmet
Reşad'ın annesinin adı verildi : Gülcemal denildi. Yani, gül çehreli, gül gibi
güzel...
Yolcuların çok sevdiği bu gemi özellikle
düzenli posta seferleri yapmaya başladığı Karadeniz halkının sevgilisi oldu.
1914'te Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasından bir süre sonra asker taşımada kullanılmaya başladı, hatta bir ara
hastane gemisi olarak da hizmet verdi.
1915 yılının 27 Şubat günü Ege'den
Marmara'ya sinsice sızmış olan
İngilizler'in E-11 denizaltısı, İstanbul'dan
Çanakkale'ye asker taşımakta olan
48
katkıları ile kurulmuş olup halen Rahmi
Koç–Hasköy Müzesi’nde faaliyetini sürdürmektedir.
Modelcilikle ilgili bizimle
paylaşabileceğiniz ilginç bir
anınız var mı ?
32 seneden beri yapmış olduğum gemi
modelciliğinde model sayım 210 olmuştur. Bu modellerin birçoğu yurt dışına
gitmiştir. Şöyle ki; tersanelere gemi yaptıran armatörler tersaneden geminin bir
modelini isterler. Tersanelerde modelcilerine model yaptırıp armatöre hediye
eder. Armatörler yabancı yatırımcılar ise
modeli alıp ülkelerine götürürler. Benim
modellerini yaptığım tersane şu ülkelere gemi yapmıştır: Almanya, Hollanda,
Norveç, İsveç, Malta, İspanya, Libya,
Liberya,Rusya. Dolayısı ile bu ülkelerde
benim modellerim vardır.
Gülcemal'i İmralı önlerinde torpillemeyi
başardı. Pruvasından yaralanan Gülcemal yedeğe alınarak acele İstanbul'a
çekildi ve tersaneye sokuldu. Yeniden
hizmete girebilmesi için yaklaşık iki yıllık bir onarım görmesi gerekti. Savaşın
sonunda Gülcemal, 1918-19 yılları arasında mütareke yıllarında Yunanistan
ve Mısır'daki esir kamplarında tutulmakta olan Alman askerlerini Wilhelmhaven ve Hamburg limanlarına taşıdı.
1920 yılında Gülcemal, Amerika seferi
yapan ilk Türk yolcu gemisi olarak New
York Limanı’na yanaştığında Türk bayrağını da Birleşik Amerika'ya götüren ilk
gemimiz oluyordu.
En enteresan anım ise şöyledir: Hatırladığım kadarı ile 1986 yılında Martı
Denizcilik’e kendi gemileri olan ve OBO
Sınıfı Gemiler olarak kategorize edilmiş
gemilerin modellerini yaptım. Obo sınıfı
gemiler hem likit yük hem de kuru veya
dökme yük alabilecek şekilde dizayn edilmiş, boyları da 250 -300 metre civarında
olan gemilerdir. Model ölçeği 1/125 olup
model boyu 2 metre, adı Obo Vega idi.
Modeli cam fanusu ve sehpası ile taşımak
için 6 kişi çalışmıştı.
1989 yılı kışı İstanbul’da çok kurak geçmişti ve yazın büyük bir su sıkıntısı çeki-
liyordu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Martı Denizcilik ile anlaşıp Obo Vega’yı
su deposu olarak kullanmaya karar vermişti. Obo Vega İtalya’da kızağa çekilmiş
ve tüm ambarları temizlenerek tatlı su deposu olacak şekilde tadil edilmişti. Gemi
İstanbul’a geldi ve o yıllarda kömür deposu olarak kullanılan şu anda yeşil alan
olan Ortaköy-Kuruçeşme’de karaya bağlandı. Yalova’dan temin edilen tatlı su küçük su tankerleri ile Kuruçeşme’ye geliyor
ve suyu Obo Vega’ya boşaltıyordu. Obo
Vega’da kendi pompaları ile suyu şehir su
şebekesine pompalıyordu. İstanbul’un
su sorunu bitince Obo Vega kendi işine
döneceği sırada 1990 yılı Ağustos ayında 1. Körfez Savaşı başladı. Körfezdeki
Amerikan Donanması’na ait gemilere tatlı
su verecek büyük bir gemiye ihtiyaç duyulduğunda Obo Vega gemisi bulundu
ve sözleşme yapmak üzere Amerikalı
bir Albay Martı Denizcilik’e gelmiş, Obo
Vega’nın modelini görünce bir model de
kendileri için talep etmiş. Martı Denizcilik
beni arayıp acilen bir model daha istedi.
Modeli 3 ayda bitirdim ve teslim ettim.
Daha sonra öğrendiğime göre model
Pentagon’a gitmiş.
Atatürk'ün de birkaç kez bindiği bu
gemi, 1937 yılında hizmet dışı bırakıldı.
Bunca yıl ayakta kalmasını bir savaş
gemisininki kadar sağlam teknesine
borçluydu.
İkinci Dünya Savaşı'nın karanlık yıllarını
Haliç'te bağlı olarak geçiren Gülcemal,
Lloyd kayıtlarında en son olarak 1945
yılına kadar yer aldı. 1949 yılında limanda ardiye olarak kullanılıyordu. Ertesi yıl, yüzer otel haline getirileceğine
dair söylentiler çıksa da 75 yaşındaki
bu emektar gemi sonunda sökülmek
üzere yabancı enkazcılara verildi. Sökülmek üzere Messina'ya vardığında ,
takvimler 1950 yılını gösteriyordu.
(Kaynak: http://www.gemimodelciligi.
com/metingurkan.htm)
49
MERSİN DENİZ TİCARETİ
EKİM 2013
MERSİN CHAMBER OF SHIPPING
PORT OF
MONTH OF
PORT STATISTICS
CARGO MOVEMENT - INWARDS/ OUTWARDS
LOADED (IN TONS)
COMMODITIES
DOMESTIC
EXPORT
: MERSİN
: AUGUST-2013
DISCHARGED (IN TONS)
TRANSIT
TRSHPMNT TOTAL
COMMODITIES
DOMESTIC
IMPORT
TRANSIT
TRSHPMNT TOTAL
CEMENT5,962 89,621 3,740 99,323 CEMENT134134
CEREALS5,151 26 5,177 CEREALS35,327
13735,464
CHEMICALS
79,596 3,854 830 84,280 CHEMICALS
179,611
1,252
350
181,213
CITRUS57 57 CITRUS399
79477
CNTR29,873 29,873 CNTR16,32616,326
CONST. MACHINERY651 651 CONST. MACHINERY2,096
3,2875,382
COTTON3,039 171 3,210 COTTON8,962
6799,641
FERTILIZERS8,995 1,368 10,362 FERTILIZERS36,83336,833
FOOD STUFF
30 FROZEN MEAT
115,263 1740
70 11 10 117,103 FOOD STUFF
45,529
4,047
129
22 FROZEN MEAT
888
5,184
49,705
6,072
FRUITS6,439 569 7,007 FRUITS7,988
28,17536,163
GENERAL CARGO
90 GLASS
146,898 14,400 3,131 164,518 GENERAL CARGO
2,725
9,509 57 17 9,583 GLASS
260,160
37,583
2,639
303,108
2,762
178
17
2,958
LEGUMES14,301 43 14,344 LEGUMES30,356
38330,739
MACHINERY6,422 193 6,615 LIVESTOCK254254
MINERALS
6,200 188,814 2,877 197,890 MACHINERY
138
13,051
956
14,145
PETR.PRODUCTS
12,401 115,193
6
127,613 MINERALS
2,150
22,403
219
24,772
13 RICE12,886 149 13,035 PETR.PRODUCTS
33,802
253,822
7,774295,399
SODIUM CARB.45,691 45,691 RICE8,182
2,37510,557
SUGAR66 66 SODIUM CARB.2121
TEXTILE
22 36,584 536 119 37,260 TEXTILE
63,579
4,033
26
67,638
TIMBER
305 43 10 359 TIMBER
4,769
193
75
5,037
VEGETABLE OIL
2,683 23 2,706 VEGETABLE OIL
71,451
43
71,494
VEHICLES538 553 1,091 VEHICLES6,729
10,819
20
17,569
TOTAL
33,699 881,085 58,862 4,191 977,837 TOTAL
38,815
1,055,309
123,724
TOTAL (LOADED & DISCHARGED) = 2.198.941 TONS
LOADED
num.
D+E+T TRSHPMNT TOTAL
DISCHARGED
D+I+T
num.
TRSHPMNT TOTAL
15,71246
15,7589,192 37
396 0
396 5,2070
111,012
193 11,20518,063207
7,2930
7,2931,3020
26,724239 26,96327,255244
7,6890
7,6896,5090
37,736432 38,16845,318451
14,9820
14,9827,811 0
34,413239 34,65233,764244
52,718432 53,15053,129451
50
PASSENGER SHIP
G. TOTAL
num.
9,229 24,987
5,2075,603
18,27029,475
1,3028,595
27,49954,462
6,50914,198
45,76983,937
7,811 22,793
34,00868,660
53,580106,730
15
3,256
1,221,103
4
Download