DENİZ TİCARETİ Ekim 2013 | Yıl 22 | Sayı 257 6. Uluslararası Lojistik ve Transport Fuarı Mersin’de Cumhuriyet Bayramı Coşkusu Şinasi Develi’nin Anıları Kitap Oldu Mersin ve Deniz Turizmi Cumhuriyetimizin 90. Yılında Mersin... DESTEK GEMİSİ İLE VİNÇ OPERASYONU MDTO’nın Aylık Yayın Organı Ekim 2013 | Yıl: 22 | Sayı: 257 MDTD Basın Meslek İlkelerine Uyar. İÇİNDEKİLER 5-7 Mersin Lojistik ve Transport Fuarı 9-11 2012 Yılı Vergi Rekortmenleri ve Başarılı İhracatçıları Ödüllerini Aldı 12-15 MDTO’dan Haberler 17-20 Kısa Kent Haberleri 22-27 Denizcilik Haberleri 28-29 Hatıra Kent Mersin 30-33 Mersin’de Deniz Turizmi 35 Deniz Feneri 37-40 İkinci Dünya Savaşı’nda Mersin Fransız Gemilerinin İlticası 42-45 Kıyı Üzerine Teknik Kavramlar ve İdari Yönetimi 45-49 Metin Gürkan’la Gemi Modelciliğine Adanan 30 Yılın Öyküsü 50 İstatistik Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti 90 yaşında... 29 Ekim’de Cumhuriyet’in kuruluşunun 90. yılını büyük bir coşkuyla kutladık... Her ne kadar Cumhuriyet ve kazanımları unutturulmak istense de bu amaca ulaşılmayacağı kesin!.. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti dünya var oldukça yaşayacaktır.. Tıpkı Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” deyişindeki gibi… Bu günümüz Türkiye’sinde yaşayan yaklaşık 78 milyon vatandaşımıza da önemli bir mesajdır! Kimse bunu unutmasın!.. Türkiye’nin 90 yılda geldiği nokta ortada. Her ne kadar dünyanın gelişmiş ilk 10 ülkesi içinde yer almasak da önemli bir yol aldığımız gerçeği inkar edilemez... Burada başta Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere emeği geçen herkese minnettarız. Ancak!.. Bunu inkar edenleri de unutmamalıyız!.. “Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır” derler . Türk insanı bu kadar vefalıdır. 90 yıldır özgürce yaşıyorsak, bunu Cumhuriyete borçluyuz. 90. yılda “ Yaşasın Cumhuriyet ve Yaşasın Özgürlük” diyoruz… * * * * Dönelim Mersin’e… Atatürk’ün Mersin’i ziyaretinde, “Mersinliler; Mersin’e Sahip Çıkınız” sözleri bugün halen önemini yitirmemişse, hep birlikte şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerek!.. Suçlu aramaya gerek yok. Ama öyle ama böyle, dünyanın en iyi coğrafyasına sahip Türkiye’nin en önemli ve güzel kentlerinden biri olan Mersin’de 90 yılda istenilen hedefe ulaşılamadığı gerçeğini kimse inkar edemez... Son yıllarda sürekli yeni hedefler belirleniyor ama hedefe ulaşmakta zorlanıyor Mersinli… Sanki, birileri tekerin önüne taş koyuyor… Ekim ayı içinde 6. Mersin Uluslararası Lojistik ve Transport Fuarı yapıldı.. Fuar yapıldı ama halen Mersin Lojistik Merkezi kurulamadı… Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Fuar’ın açılışında yetkililere gerekli talimatı verdi… Lojistik Merkez ile ilgili sorunların çözülmesi için… Hep birlikte bekleyip göreceğiz. Sorunlar ne zaman çözülecek? Kentin tüm dinamikleri Lojistik Merkez için hazır ancak anahtar bürokraside… Dileriz anahtar paslanmamıştır!.. * * * * Zaman su gibi akıp geçiyor… MDTO’nun kurucularından ve 19 yıl Meclis Başkanlığı yapan örnek insan İrfan Solmazer aramızdan ayrılalı beş yıl oldu… Yönetim Kurulu üyemiz Atahan Çukurova’yla birlikte İrfan ağabeyimizi Gönen’de mezarı başında andık. İrfan ağabeyi unutmak gerçekten zor… MDTO olarak İrfan Solmazer ağabeyimizi bir kez daha rahmet ve özlemle anıyoruz. Saygıyla Ali ADALIOĞLU Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü (MDTO adına): M. Cihat LOKMANOĞLU Genel Koordinatör: Ali ADALIOĞLU Yayın Kurulu: M. Cihat LOKMANOĞLU, Jozef ATAT, A.Kahraman YAVUZ, Mişel ŞAŞATİ, İskender BOTROS, Bedii CANATAN, Özcan BARUT, Korer ÖZBENLİ Yayın Planlama Yönetimi: Tetis Medya Ajansı Basım Yeri: Alev Dikici Basım & Ambalaj Ltd. Şti Tel : 0322 436 13 13 Fax : 0 322 436 34 81 Adres: Döşeme Mahallesi Cumhuriyet Cad. No:133 01130 Adana Basım Tarihi: Ekim 2013 Yönetim Yeri: Pirireis Mah. İsmet İnönü Bulvarı No: 13 33110 Pk: 45 Mersin/Türkiye Tel: 0324 327 70 00 (pbx) Faks: 0324 329 52 30 E-posta: [email protected] [email protected] www.mdto.org.tr MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 MERSİN LOJİSTİK VE TRANSPORT FUARI Forza Fuarcılık ve Organizasyon Hizmetleri A.Ş. tarafından, Mersin Deniz Ticaret Odası (MDTO) ve Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) işbirliğinde düzenlenen “6. Uluslararası Lojistik ve Transport Fuarı” 10-13 Ekim tarihlerinde Yenişehir Fuar Merkezi’nde gerçekleştirildi. Lojistik Fuarı ile ‘Lojistik Sektöründe Kümelenme’ temalı uluslararası konferansın açılışı Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın katılımıyla yapıldı. Bu yıl 39 firmanın katılımıyla gerçekleştirilen fuarın açılışına Mersin Milletvekili Vahap Seçer, Vali Yardımcısı Ayhan Bayhan, MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, MDTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Jozef Atat, ikili görüşmeler için kente gelen yabancı heyetler ve lojistik firmalarının temsilcileri katıldı. “Lojistik Sektörüyle Hiç Tanışmamış Şehirlerimizin Lojistik Merkez İçin Çaba Göstermeleri Sektöre Darbe Vuracaktır” Törende konuşan MDTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Mersin Lojistik Plat- 4 formu Başkanı Jozef Atat, Mersin’de tarım, turizm, ve sanayi ile uğraşan herkesin mutlaka Mersin’in lojistik potansiyelinden ve avantajlarından yararlandığını belirterek, dünya var olduğu sürece finans, enerji ve lojistik sektörlerinin mutlaka en ön sıralarda olacağını söyledi. Konuşmasında, ‘Ne mutlu bize ki, şehrimiz konumu açısından lojistik sektörünün en can alıcı yerindedir. Yalnız kendi şehrimize değil, komşu şehirlere ve komşu ülkelere en rekabetçi hizmetleri vermekteyiz. Bize düşen görev bu sektörü geliştirmek ve en iyi şekilde yaymaktır’ ifadelerini kullanan Atat, Mersin Limanı’nın elleçlediği yük miktarının her geçen gün arttığına dikkat çekerek Mersin Limanı yük trafiğine ilişkin bilgiler verdi. Gelecekte liman sahasının yeterli olmayacağına ve yeni yatırımların yapılması gerektiğine işaret eden Atat, 2007 yılında çalışmalarına başlanan Lojistik Merkezin bürokratik engeller aşılarak bir an önce yerel, ulusal ve uluslararası yatırımcılara sunulmasının yapılacak işlerin başında olduğunu kaydetti. Atat şöyle devam etti: “Söz konusu yatırımı yapacak olan yatırımcılar şehrimizde çevre ve hava kirliliğinin azalması, trafik sıkışıklığının önlenmesi açısından en büyük faydayı sağlayacaklardır. Sayın Bakanım, Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanlarım, sizden en büyük ricamız, yılan hikayesine dönen bu projemizin ha- 5 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 yata geçirilmesi için vereceğiniz destektir. “ Son günlerde ülkemizin her şehrinin moda sektör olan lojistikle ilgilenmekte ve her şehrin ayrı ayrı lojistik merkez kurmak için çaba sarf etmekte olduğunu vurgulayan Jozef Atat, ‘Gerekli olan her şehre lojistik merkezin kurulması bizin de gönlümüzde yatan bir modeldir; ancak lojistik sektörüyle hiç tanışmamış şehirlerimizin bu yatırımı yapmak için çaba göstermeleri ve fon ayırmaları sektöre darbe vuracaktır. Öncelik ihtiyaç olan şehirlere verilmelidir’ ifadelerini kullandı. “Avrupa’nın ve Orta Doğu’nun Gözü, Mersin ve Mersin’in Lojistik Avantajlarında” MTSO Yönetim Kurulu Bakanı Şerafettin Aşut da dünyada yaşanan siyasal ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle, dünyanın hala tam anlamıyla ekonomik büyümeyi gerçekleştiremediğini anımsatarak Türkiye’nin de bu olumsuzluklardan nasibini aldığını belirtti. Aşut şunları söyledi: “Ancak hiçbir uluslararası sorun, bizim içeride yapmamız gereken şeyleri yapmamamız kadar bize zarar vermemektedir. Hiçbir dış etken kendi projelerimizi hayata geçirmememiz kadar bizi engellememektedir. Sizlere sormak isterim: Lojistik Merkezi olmayan bir lojistik kent olur mu? Bu iddia; üniversitemiz olmasın ama bilginin kenti olalım… Veya, sanayi siteleri ve OSB’miz olmasın, ama sanayi kenti olalım iddiası kadar anlamsızdır. Lojistik, Türkiye’nin önemli bir sektörüdür. Ancak, özellikle Mersin için omurga sektörlerden biridir” şeklinde konuştu. Lojistik Merkez projesi ile ilgili Mersin iş dünyasının üzerine düşeni yaptığını vur- 6 gulayan Aşut şöyle devam etti: “Şu iddianın altını çizerek vurgulamak istiyorum; Avrupa’nın ve Orta Doğu’nun gözü, Mersin ve Mersin’in lojistik avantajlarındadır. Ve altını çizerek bir kez daha vurguluyorum; Yeter ki eksiklerimizi tamamlamamıza izin verilsin. Yeter ki, projelerimizin önündeki ‘bürokrasi’ kaldırılsın. Devlet, kendi hedeflerine özel sektör kadar sahip çıksın. Eğer Mersin, Türkiye’nin Akdeniz’deki en büyük limanı ise; eğer Mersin, İstanbul’dan sonra Türkiye’nin en büyük dış ticaret merkezi ise; eğer Mersin, 3 yıl içinde, özellikle kargo kapasitesiyle, Türkiye’nin en büyük havalimanlarından birine sahip olacaksa; eğer Mersin Türkiye’nin en çok lojistik firmasının olduğu kent ise ve eğer Mersin; hub limanı olma; toplama ve aktarma kenti olma yolunda ilerliyorsa, neden hala bu kentin Türkiye’ye hizmet edecek bir lojistik merkezi yok? Mersin ölçeğinde tüm hazırlıkların tamamlandığını da belirten Aşut, tek amaçlarının Lojistik Merkezi’nin kamu ve özel sektörünün uyum içinde ve sistemli bir biçimde çalışmasıyla ortaya çıkması olduğunu ifade ederek şunları ifade etti: “Mikro anlamda Mersin iş dünyası görevini yapmıştır. Arazimiz hazır; yatırımcılarımız hazır; planlarımız hazır; kent dinamikleri birlikte çalışmıştır. İlgili Bakanlıklarımızla iş birliği ile hazırladığımız planlar herkesin onayını almış durumdadır. Ancak; kamuoyu hala bu merkezin hayata geçmemesinin nedenlerini anlamakta güçlük çekmektedir. Mersin iş dünyası kendi lojistik merkezini yapmaktan aciz değildir. Ancak, biz istedik ki, kurumlar arasında koordinasyon olsun; biz istedik ki; geçmişin yanlışları; o her şeyin plansız ve verimsiz yapıldığı günlerin hataları tekrar edilmesin. Kamu ve özel sektör uyum içinde olsun. OSB, Havalimanı, Serbest Bölge, liman ve demir yolu ağı ve bağlantıları planlı olsun. Her şeye rağmen; Mersin ülkesinin zenginliği olmaya devam edecektir. İşte, 6. kez düzenlenen bu fuar bunun en somut göstergesidir” Mersin Lojistik Merkezinin Önündeki Engeller Kalkacak Törende konuşan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ise, Mersin Lojistik Merkezi projesi ile ilgili olarak Toprak Kurulu’nun toplanması ve gerekli görüşmelerin yapılması için talimat verdiğini ve olumlu sonuçların çıkmasının ardından lojistik merkezinin yapım startının verileceğini ifade etti. Türkiye’nin 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat hedefini hatırlatan Bakan Çağlayan ‘İhracatın ithalatı karşılama oranını yüzde 80 hedefliyoruz. 10 yıl sonra 1,1 trilyon dolar mal ticareti geçecektir. Böyle bir ekonomiye alt yapı sağlayacak lojistik ve ulaşım alt yapısına, Türkiye’nin lojistik kümelenmelere acil ihtiyacı var. Bu toplantı bu nedenle önemli. Hükümetimizin öncelikli konuları arasında yer alıyor. Dünyanın en önemli lojistik merkezlerinden birisi olması, Rotterdam, Singapur’u geçmesi için önemli alt yapı yatırımlarına ihtiyaç var. Bu anlamda hükümet olarak lojistik alt yapı kapasitemizi en az 2 katına çıkarmalıyız. 2050’ye kadar da 4 katına çıkarmalıyız” diye konuştu. Dünya Bankası tarafından her yıl yayınla- nan lojistik performans endeksinin ülkelerin lojistik performanslarını ortaya koyduğunu anlatan Bakan Çağlayan, Türkiye 2010 yılında 155 ülke içinde 35. sırada yer aldığını, 2012 yılında yayınlanan performans değerlendirmesinde ise 27. sıraya yükseldiğini kaydetti. 2023’de hedefinin ilk 15 içinde yer almak olduğunu hatırlatan Çağlayan “Türkiye, Avrupa’nın en önemli lojistik ve tedarik merkezi konumunda. Kafkas coğrafyası, Avrupa’yla ve Ortadoğu başta olmak üzere Kuzey Afrika’yla tarihi, kültürel bağlarımız var. Eski ticaret merkezleri üzerinde yer alan bir hafızaya sahip durumdayız. 2023 hedeflerine ulaşma noktasında Türkiye elinden gelen çabayı gösterecek” dedi. Konuşmanın ardından her sene verilen Uluslararası 3. Proje Yarışması’nda çevreye duyarlı firmalar arasında birinci olan Reysaş Lojistik Firması’na ‘Yeşil Lojistik’ ödülü verildi. Daha sonra MTSO Tedarik Zinciri Test ve ArGe Laboratuvarı ile Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu arasında “Mobil Teknolojileri Laboratuvarı İşbirliği Protokolü” imzalandı. Protokol, lojistik sektöründe yaygın olarak kullanılan GPS ve GPRS’lerin bakım ve onarımı konusunda işbirliğini içeriyor. Protokolün imzalanmasının ardından Bakan Çağlayan 6. Uluslararası Lojistik ve Transport Fuarı’nı gezerek firma temsilcileri ile görüştü. Çağlayan Mersin Deniz Ticaret Odası standını da ziyaret ederek MDTO yöneticileri ile sohbet etti. 7 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 2012 Yılı Vergi Rekortmenleri ve Başarılı İhracatçıları Ödüllerini Aldı Mersin İli 2012 Yılı Vergi Rekortmenleri ve Başarılı İhracatçıları 10 Ekim tarihinde düzenlenen törenle ödüllerini aldı. 2012 vergilendirme döneminde rekortmenler listesine giren ilk 100 mükellefin sektörel dağılımında ilk sırada denizcilik hizmetleri yer aldı. Mersin Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyelerinden İskender Botros ve Mişel Şaşati rekortmenler listesine giren isimler arasındaydı. Mersin Vergi Dairesi Başkanlığı, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), Mersin Deniz Ticaret Odası (MDTO), Mersin Ticaret Borsası ile Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB) işbirliğinde düzenlenen tören Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Akdeniz İhracatçı Birlikleri’nde düzenlenen törene MTSO Yönetim Kurulu Baş- 8 kanı Şerafettin Aşut, Mersin Ticaret Borsası Başkanı Abdullah Özdemir, Mersin Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Jozef Atat, Akdeniz İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Hayri Uğur ile çok sayıda davetli katıldı. Törende konuşan AKİB Koordinatör Başkanı Hayri Uğur, Mersin’in, tarımsal üretimin Ortadoğu ve Avrupa’ya açılan kapısı olduğunu belirterek, Mersin olarak 160’a yakın ülkeye 1,6 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdikleri bilgisini verdi. Mersin Ticaret Borsası Başkanı Abdullah Özdemir ise, Mersinli ihracatçıların başarısıyla gurur duyduklarını belirterek, geçen yılki ihracat rakamlarının sevindirici boyutlara ulaştığını söyledi. 9 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 İhracat rakamlarının daha da artırılması için üretimi artıracak yeni yatırımlar yapmak ve yeni pazarlar yaratmak gerektiğini kaydeden Özdemir “Global dünyada rakiplerimizle rekabet için yüksek enerji maliyetlerinin düşürülmesi gerekiyor. Yüksek katma değerli ürünler için ar-ge, sanayi, üniversite desteklerinin artması gerekiyor” diye konuştu. “İlk 100 mükellefin sektörel dağılımında ilk sırada denizcilik hizmetlerinin yer almasından gurur duyuyoruz” Mersin Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Jozef Atat ise konuşmasında 2012 vergilendirme döneminde rekortmenler listesine giren ilk 100 mükellefin sektörel dağılımında ilk sırada yüzde 33,58 payla denizcilik hizmetlerinin yer aldığını ve bunun kendileri için ayrı bir gurur kaynağı olduğunu söyledi. Mersin’in, tarım, lojistik, turizm ve sanayi potansiyeli ile Türkiye ekonomisine önemli katkılar sunan bir kent olduğunu vurgulayan Atat, kentin vergi konusunda başarılı bir performans sergilediğini belirtti. Konuşmasında Mersin Liman faaliyetleri hakkında bilgi de veren Atat, şunları kaydetti: 10 “Mersin Limanımız, İstanbul ve İzmir’le birlikte Türkiye’nin en önemli 3 dağıtım merkezinden biridir. Limanımız hem ihracat hem ithalat hem de transit limanı olması sebebiyle, diğer iki limandan farklılaşmaktadır. Odamız kayıtlarına göre Mersin Limanı’nda, 2012 yılında toplam 25 milyon 852 bin 123 ton yük elleçlenmiştir. Bu değerler, 2012 yılında bütün limanlarımızda elleçlenen toplam yükün % 6,7’sinin Mersin Limanı’nda elleçlendiğine işaret etmektedir. Dünyanın en büyük 100 limanı arasında yer alan limanımızda geçen yıl 3.957 gemi işlem görmüştür. Toplam 1 milyon 244 bin 113 TEU konteyner elleçlenmiştir. Bu da ülkemizdeki 2012 yılında elleçlenen toplam konteynerin yaklaşık %18’ine karşılık gelmektedir.” Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmasında gerekli yatırım ve düzenlemelerin önemine değinen Atat, konuşmasına şöyle devam etti: “Burada özetle aktarmaya çalıştığım rakamlar, Mersin’in gücünü ve ekonomik büyüklüğünü ortaya koymaktadır. Bu göstergelerle Mersin her türlü yatırımı hak etmektedir. Mersin’de çalışan ve katma değer yaratan hemen her sektörün limanla ve deniz ticareti ile ilişkisi bulunmaktadır. Türkiye’nin 2023 yılı hedeflerine ulaşması bizim de en büyük arzumuzdur. Ancak bu hedefler için kamu yatırımlarının artması, mevcut yatırımların ve projelerin desteklenmesi gerekmektedir. Ayrıca ticareti kolaylaştıracak ve hızlandıracak mevzuat düzenlemelerinin yapılmasına ihtiyacımız vardır”. “Ülkemizin zenginliğinin önemli bir parçası olmakla gurur duyduk“ MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut ise, Mersin’de en küçükten en büyüğe kadar tüm firmaların sanayide, lojistikte, turizmde, tarımda her zaman ülkemizin politikalarına uygun projeler ürettiğini, istihdam yaratıp ihracat yaptıklarını, yeni pazarlar bulduğunu ve Mersin’i uluslararası oluşumlara entegre ettiklerini söyledi. Mersin’in vergi verme oranı ve miktarı ile hep en üstteki illerden olduğuna dikkat çeken Aşut, “Aldığından fazlasını veren bir il olarak, bundan şikayet etmedik. Sadece, ülkemizin zenginliğinin önemli bir parçası olmakla gurur duyduk” şeklinde konuştu. Bölgemizin ikinci bir Marmara Bölgesi, Mersin’in de ikinci bir İstanbul olmaya aday olduğunu belirten Aşut; “Yeter ki önümüzdeki bürokratik engeller kaldırılsın” dedi. Son olarak konuşan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da Mersin’in Türkiye ekonomisinde son derece önemli bir yere sahip olduğunu ifade ederek “Mersin, Türkiye’de nüfusa göre 10., ihracatta 13., tahsil ve tahakkukta 6. sırada yer alıyor. Sizleri bu rakamlardan dolayı tebrik ediyorum” dedi. Konuşmasında ülke ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bakan Çağlayan, Türkiye’de enflasyon rakamları ve faiz oranlarının tek hanelere düşmesinin toplanan vergilerin bir ürünü olduğunu ifade ederek ‘Bizi sağlam tutan şey bütçemizin denkliği ve kamu borçlarının milli gelire oranının Avrupa ülkelerinden daha düşük olmasıdır’ şeklinde konuştu. Türkiye nüfusuyla vergi mükellefi sayısının uygun olmadığına vurgu yapan Çağlayan, “1 milyon 700 bin vergi mükellefi 76 milyonluk bir ülkede gerçek vergi mükellefi sayısı değildir. Sıkıntı var. Sistemin mutlaka kayıt altına girmesini sağlayacak mekanizmada tedbirler yoğun şekilde alınıyor. Mükellef sayısı ne kadar artarsa, ödenen verginin hesabı sorulursa Türkiye daha hızlı ve çabuk kalkınacak ifadelerini kullandı. Açılış konuşmaların ardından 2012 yılı kurumlar vergisi, gelir vergisi rekortmenleri ile en fazla ihracat gerçekleştiren 10’ar mükellefe ödülleri verildi. Kurumlar Vergisi Rekortmenleri 1- Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş. 2- Botros Levante Taşımacılık ve Ticaret Limited Şirketi 3- Mersin Denizcilik Faaliyetleri ve Ticaret A.Ş. 4- Misnak Uluslararası Taşımacılık Tekstil Ticaret Limited Şirketi 5- Europan Tobacco Sigara ve Tütüncülük Sanayi Ticaret A.Ş. 6- Opus Mersin İç ve Dış Ticaret A.Ş. 7- Teknopanel Çatı ve Cephe Panelleri Üretim Sanayi Ticaret A.Ş. 8- Narpak Narenciye Paketleme Plastik Sanayi Dış Ticaret A.Ş. 9- Adana-İçel-Hatay Araç Muayene Hizmetleri Yap. İşl. A.Ş. 10- Seçil Kauçuk Sanayi Ticaret A.Ş. Gelir Vergisi Rekortmenleri 1- Mehmet Hanefi Küçük 2- İskender Botros 3- Mişel Şaşati 4- Rasim Çavaş 5- İsa Karşı 6- Necati Özsavran 7- Muhammet Galip Akyollu 8- İrfan Yıldız 9- Vedat Bacanlı 10- Mahmut Arslan En Fazla İhracat Yapan Firmalar 1- Durum Gıda Sanayi Ticaret A.Ş. 2- Arbel Bakliyat Hububat Sanayi Ticaret A.Ş. 3- Nawras Tarım Ürünleri Gıda Nakliyat İnşaat İthalat İhracat Sanayi Ltd. Şti. 4- Çukurova İnşaat Makinaları Sanayi ve Ticaret A.Ş. 5- Menas-Mersin Zirai Ürünler İşleme İhracat Sanayi Ticaret A.Ş. 6- Elginsan Narenciye Depo. Gıda Plastik Amb. Ür. San. Tic. Ltd. Şti. 7- Seçil Kauçuk Sanayi Ticaret A.Ş. 8- Ersoylar Demir Çelik Sanayi Ticaret A.Ş. 9- Memişoğlu Tarım Ürünleri Ticaret Ltd. Şti. 10- Polat Sebze Meyve Komisyonculuğu ve Narenciye Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. 11 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 MDTO’DAN HABERLER MDTO’DAN HABERLER Genel Sekreterler MDTO’da Buluştu Anılardan Seçmelerle Mersin Avukat Şinasi Develi’nin ‘Anılardan Seçmelerle Mersin’ adlı kitabı Mersin Deniz Ticaret Odası Kültür Yayınları arasında yerini aldı. Araştırmacı-Yazar Şinasi Develi’nin Mersin Deniz Ticareti dergisi için kaleme aldığı makaleler ve dergiden bağımsız olarak hazırladığı yazılar, MDTO tarafından kitaplaştırılarak,araştırmacılar ve Mersin’in yerel tarihine meraklı okurların ilgisine sunuldu. Mersin’de faaliyet gösteren TOBB bünyesindeki Oda ve Borsa Genel Sekreterleri ile Akreditasyon/Kalite Sistem Sorumluları 25 Ekim Cuma günü Mersin Deniz Ticaret Odası’nda (MDTO) düzenlenen toplantıda bir araya geldi. Mersin Deniz Ticaret Odası’nın çağrısıyla yapılan toplantıya MDTO temsilcileri ile birlikte, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Mersin Ticaret Borsası, Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası, Tarsus Ticaret Borsası, Silifke Ticaret ve Sanayi Odası ile Erdemli Ticaret ve Sanayi Odası’nın Genel Sekreterleri ve Akreditasyon/Kalite Yönetim Sistemi Sorumluları katıldı. MDTO Genel Sekreteri Korer Özbenli’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıya Çukurova Kalkınma Ajansı Mersin Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü Hakan Bozlu da katıldı. Mersin il sınırları içinde bulunan Ticaret ve Sanayi Odaları ile Ticaret Borsaları arasında iletişimi ve dayanışmayı güçlendirmek, kurumlar arası diyalog ve işbirliğinin sürekliliğini sağlamak amacıyla düzenlenen toplantı MDTO Konferans Salonu’nda yapıldı. Toplantının açış konuşmasını yapan MDTO Genel Sekreteri Korer Özbenli, ‘Düzenlenen toplantı ile, Oda ve Borsaların kente katkılarının artırılması ve kurumlar arası işbirliği ile kente değer katacak projelerin hayata geçirilmesi ve akreditasyon konularında fikir alışverişinde bulunmayı hedeflediklerini söyledi. Özbenli toplantıda görüşülen konulara ilişkin değerlendirmelerin raporlaştırılmasını, ilerleyen süreçte; bu toplantıların Oda/Borsa Yönetim Kurullarını da kapsayacak şekilde genişletilmesini ve düzenli olarak yinelenmesini planladıklarını kaydetti. Sabah saatlerinde başlayan toplantının ilk 12 oturumunda MDTO Turizm Danışmanı Ali Yavuz, ‘Mersin’de Deniz Turizmi’, MDTO Genel Sekreter Yardımcısı Kpt. Halil Delibaş ise ‘’Dünyada ve Türkiye’de Denizcilik’ konulu sunum yaptı. 5174 sayılı TOBB Kanunun 99 (III) maddesinde “İlde kurulu Oda ve Borsa Yönetim Kurulları, mesleki konularda görüş oluşturmak amacıyla müştereken 4 ayda bir toplanır” hükmü ile aynı ildeki Oda ve Borsaların ildeki ortak konular ve Oda/Borsa çalışma sistemleri ile ilgili bilgi paylaşımı ve görüş alışverişi maksadı ile müşterek toplantılar yapılmasına olanak verildiğini kaydeden MDTO yetkilileri, toplantının bu misyondan hareketle düzenlendiğini belirterek, Mersin’deki Oda/Borsa Yönetim Kurullarının yapacağı toplantılara hazırlanmak, ortak konu ve çalışmaları belirlemek ve özellikle 19-22 Eylül 2013 tarihlerinde Antalya’da yapılan ve MDTO’nun da katıldığı TOBB Akreditasyon Semineri kapsamındaki çalışmalardan elde edilen deneyimleri paylaşmak üzere, misafir katılımcılarla tam gün çalıştay yapıldığını söylediler. Toplantıda konuşmacılar tarafından, “TOBB tarafından AB Oda sistemine entegrasyon (akredite) maksadıyla, 2002 yılında başlayan ve 2005 yılına kadar İngiltere Odalar Birliği işbirliği ile desteklenen Oda Akreditasyon Sistemi’nin, 2008 yılında Borsaların da sisteme dahil edilmesiyle genişleyerek Oda/Borsa Akreditasyon Sistemi haline dönüştüğü bilgisi verilirken, Oda/Borsaların üyelerine “Beş Yıldızlı Hizmet” vermesi için Develi, Mersin tutkusunun bir yansıması olarak kaleme aldığı Anılardan Seçmelerle Mersin adlı kitabında; araştırmaları, anıları ve gözlemlerine dayanarak, Mersin’in ekonomik, sosyal ve kültürel tarihini ve “bugün olmayan” değerlerimizi anlatıyor. fırsat oluşturan Akreditasyon Sistemi’nin Oda/Borsaların yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası platformlarda markalaşmasında öncü rol üstlendiği ifade edildi. Kitapla ilgili görüşlerini dile getiren MDTO Yönetim Kurulu Başkanı Cihat Lokmanoğlu, kuşaklar arası aktarımın önemine inanan bir Oda olarak, bu kitap vasıtasıyla kentin yakın geçmişinin kayıt altına alınmasına ve bu kayıtların gelecek nesillere aktarılmasına katkı sağlamaktan büyük mutluluk duyduklarını ifade etti. Toplantıda ayrıca, 19-22 Eylül 2013 tarihleri arasında Antalya’da yapılan seminerde edinilen bilgilere istinaden, 2013 yılı itibarı ile ülkemizde mevcut 365 Oda/Borsanın 131’inin akredite olduğu ve diğer Oda/ Borsaların da akredite olmaları için teşvik edilmeleri, desteklenmeleri gerektiği ve bu yıl için 22 Oda/Borsanın akreditasyon müracaatlarının kabul edildiği belirtildi. Toplantıda, Antalya’da gerçekleştirilen Akreditasyon Semineri’nin çıktıları, akredite olmayan ve bu yönde hazırlık içinde olan Oda/Borsaların temsilcileri ile paylaşıldı. TOBB Akreditasyon sisteminin kuruluş ve uygulanması sürecinde TOBB bünyesinde görev alan Dr. Yüksel Vardar da çalıştaya, sunumları ile katkıda bulundu. Vardar, akredite olmak isteyen Oda/Borsaların öncelikle 4 yıllık Stratejik Planlarını hazırlamaları ve ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemine dahil olmaları gerektiğini söyledi. Mersin il sınırları içinde bulunan Oda/Borsaların katılımı ile gerçekleştirilen çalışmada, ulusal ve uluslararası projelerde ortaklık ve müşterek proje konularının neler olabileceği ve proje yazma kültürü kapsamında mevcut durum ve işbirliği konuları tartışıldı. Toplantı, işbirliğinin devamlılığı ve önemi vurgusuyla tamamlandı. çok değerli olduğunu vurgulayarak, Develi’nin tüm yaşamını Mersin’e adamış gerçek bir Mersin sevdalısı olduğunu söyledi. Konuşmasının sonunda ‘Anılardan Seçmelerle Mersin’ adlı kitaba değinen Özbenli, gerçekleştirilen çalışma ve emeklerinden dolayı Şinasi Develi’ye teşekkür etti. Özbenli’den sonra kürsüye gelen Develi, Meclis üyeleri ile sohbetederek, üyelerin ‘Eski Mersin’e ilişkin sorularını yanıtladı. Şinasi Develi MDTO’nun Ekim Ayı Meclis Toplantısına Katıldı MDTO Yönetimi, Ekim ayı Meclis toplantısında yazar Şinasi Develi’yi konuk etti. Develi Meclisi üyeleri için kitaplarını imzaladı. Toplantıda kısa bir konuşma yapan MDTO Genel Sekreteri Korer Özbenli, Şinasi Develi’yi ‘45 yıllık meslek yaşamında Avukatlık, Baro Başkanlığı, Belediye Başkan Vekilliği gibi görevler üstlenerek Mersin’e uzun yıllar hizmet etmiş, ürettikleriyle kent kültürüne değer katmış saygın bir Mersinli’ olarak niteledi. Özbenli, laf üretenlerin çok olduğu günümüz Türkiye’sinde 94 yaşında rağmen fikir ve bilgi üreten Develi’nin çalışmalarının 13 MERSİN DENİZ TİCARETİ MDTO’DAN HABERLER EKİM 2013 Litvanya Ankara Büyükelçisinden MDTO’ya Ziyaret Mersin Fahri Konsolosluğu’nun açılış töreni için Mersin’e gelen Litvanya Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Kestutis Kudzmanas ve beraberindeki heyet MDTO’yu ziyaret etti. MDTO’DAN HABERLER Gemi Acenteliği Eğitim Semineri Mersin Deniz Ticaret Odası 30 Eylül-4 Ekim tarihleri arasında Gemi Acenteliği Eğitim Semineri düzenledi. Eğitim seminerine katılanlar bir hafta süreyle; *Gemi Acentesi, Önemi ve Acentelik Kavramları *Gemi Tanımı, Gemi ve Yük Tipleri *Liman Sahasında ve Gemide Acentelik Hizmeti Yürüten Gemi Acentesi Yetkili Personellerinin İş Güvenliği İçin Uyması Gereken Kurallar *Acente ve Gemiye Verilen Hizmetler *Acente ve Otorite İlişkisi *Liman, Gemi Güvenliği ve Gemi Denetimleri IMDG Kod İşlemleri *Sörvey *Olası İş ve İşlemler (Deniz Hukuku, Konşimento, Yük Eksikliği ve Fazlalığı, Gem, Mürettebatı) *Acente ve Dokümantasyon *Acente ve Liman İşletmeleri, Acente ve Boğaz İdareleri *Navlun Sözleşmeleri ve Acentenin Navlun Sözleşmelerinden Doğan Sorumlulukları, *Sözleşme Örnekleri *Gemi Acentelik Hizmetleri Ücret Tarifesi *Gemi Sertifikaları ve Örnekleri *Çevre ve Denizleri Koruma *Gemi Acenteleri Yönetmeliği Litvanya Cumhuriyeti Mersin Fahri Konsolosluğu’nun Mersin’de çalışmalarına başlaması sebebi ile 2 gün süreyle Mersin’de bulunan Litvanya Ankara Büyükelçisi Kudzmanas, Mersin Fahri Konsolosu Armağan Öner ve ataşe Dovile Elvan ile birlikte MDTO’yu ziyaret etti. Heyet, MDTO Yönetim Kurulu Başkanı Cihat Lok- manoğlu, Yönetim Kurulu Üyeleri ve idari yöneticiler tarafından karşılandı. Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Lokmanoğlu, Konsolosluğun hayırlı olmasını diledi. Litvanya Ankara Büyükelçisi Kestutis Kudzmanas ise Litvanya ve Türkiye arasında ekonomik, ticari ve kültürel ilişkileri geliştirebilmek için çalışmalar yapıldığını belirterek Mersin'in önemli bir liman kenti olduğuna vurgu yaptı. Toplantıda ayrıca Türkiye ile Litvanya arasındaki Viking Hattı ile ilgili görüş alışverişinde bulunuldu. Ziyaretin sonunda hatıra fotoğrafı çektirildi, karşılıklı hediyeler takdim edildi. *Gemi Acenteliği Eğitim Yönergesi *Acente ile İlgili Belli Başlı Mevzuat konularında eğitim aldı. Seminer sonunda, T.C. Ulaştırma, Deniz- cilik ve Haberleşme Bakanlığı Deniz ve İç Sular Düzenleme Gn. Md. tarafından hazırlanan sınavda başarılı olan 20 kişi Gemi Acentesi Personeli Tanıtım Kartı çıkartmaya hak kazandı. Solmazer’e Vefa Mersin Deniz Ticaret Odası’nın (MDTO) kurucularından İrfan Solmazer, ölümünün 5. yılında Gönen’deki kabri başında anıldı. 1989 yılında kurulan MDTO’nun kuruluşunda aktif rol üstlenen ve 19 yıl süreyle Meclis Başkanlığı görevini yürüten İrfan Solmazer, vefatının 5. yılında Balıkesir Gönen’de bulunan kabri başında anıldı. MDTO Yönetim Kurulu üyesi Atahan Çukurova ve Basın Danışmanı Ali Adalıoğlu Solmazer’in mezarına çelenk bıraktı, dua okudu. 14 15 MERSİN DENİZ TİCARETİ KISA KENT HABERLERİ EKİM 2013 Lojistik ve Gümrük İşlemlerinin Etkileri Tartışıldı Mersin Gümrük Müşavirleri Derneği’nin kuruluşunun 40. yıldönümü nedeniyle düzenlenen panelde gümrük işlemlerinin ekonomiye etkileri tartışıldı. Y 16 İ N E K E R LA E G M C E L ! K E Mersin Gümrük Müşavirleri Derneği’nin kuruluşunun 40. yılı ‘Ekonomiye Lojistik ve Gümrük İşlemlerinin Etkisi’ adlı panel ile kutlandı. 9 Ekim günü Akdeniz İhracatçı Birlikleri Konferans Salonu’nda düzenlenen panel, Ekonomi Bakan Yardımcısı Mustafa Sever’in katılımıyla gerçekleşti. Panelde konuşan Bakan Yardımcısı Sever, dünyada yaşanan krize ve Ortadoğu’daki siyasi karışıklığa rağmen Türkiye ekonomisinde son on yıllık büyüme ortalamasının yüzde 5.1 olduğunu söyledi. Sever’in konuşmasının ardından panelistlerin sunum- ları izlendi. Mersin Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi Atahan Çukurova, Prof. Dr. Nevzat Saygılıoğlu, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdür Yardımcısı Sefa Ekin, Mersin Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd.Doç. Dr. Enver Gürgen, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Mahmut Arslan, Akdeniz İhracatçı Birlikleri Başkanlar Kurulu Üyesi Ali Can Yamanyılmaz, GMD İcra Kurulu Başkanı Taşkın Dalay’ın konuşmacı olarak katıldığı panelde lojistik ve gümrük işlemlerinin bölge ekonomisine önemli katkılar sağladığı vurgulandı. Panelin ardından, panele katılan Bakanlık yetkilileri ile konuşmacılara plaket takdim edildi. 17 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 KISA KENT HABERLERİ KISA KENT HABERLERİ Biz Mersin’iz, Mersin Türkiye’dir Mersin’de Cumhuriyet Bayramı Coşkusu Mersin Bürokrat ve İşadamları Derneği (MEBİDER) tarafından bu yıl ilki düzenlenen '1. Mersin Kültür Festivali', 4-6 Ekim tarihlerinde 'Biz Mersin'iz, Mersin Türkiye'dir' teması ile gerçekleştirildi. Cumhuriyet’in kuruluşunun 90. yıldönümü ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Mersin’de büyük coşkuyla kutlandı. Kent halkı kutlamalara yoğun katılım gösterdi. 3 gün süren festivalin ilk gününde Tevfik Sırır Gür Stadyumu önünden başlayan kortej yürüyüşü gerçekleştirildi. Osmaniye Belediyesi'ne ait Mehter Takımı'nın da katılarak renk verdiği kortej yürüyüşüne Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da katıldı. Festival kortej yürüyüşünün ardından 40 ilin temsil edildiği ve 60'ın üzerinde standın açıldığı Cumhuriyet Alanı'nda devam etti. Festivalde, Silifke Halk Oyunları ekibi, Roman Halk Dansları ve Adıyaman Halk Oyunları ekiplerinin gösterileri yer aldı. Festivalde ayrıca Türkiye Motosiklet Chopper ekibi de mini bir gösteri sundu. Etkinlikte konuşan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye'nin en güzel kültürel mozaiğini ortaya koyan bir festival düzenledikleri için MEBİDER yetkililerine teşekkür etti. Türk, Kürt, Laz, Arap, Çerkez, Roman, Alevi, Sünni ve Hristiyan’ın Mersin'de buluştuğunu ve bir arada yaşadığını vurgulayan Çağlayan, ‘İşte bizi birbirimize bağlayan bu. Eğer konu Mersin ise, Mersin'de kardeşlik, birlik ve beraberlik ise gerisi teferruattır. Mersin, adeta bir Türkiye ölçeği, bir Türkiye mozaiğidir. Her kesimden insanların, her etnik kökenden, her inanç kökenli insanların bir araya geldiği, kardeşçe yaşadığı bir il’ dedi. Mersin Kültür Festivali’nin ilk gününde Kültür Merkezi’nde düzenlenen törenle, kültür-sanat alanında yapıtları ve çalışmalarıyla Mersin’i zenginleştiren isimlere ‘Mersin’in Yaşayan Değerleri Onur Ödülleri ve Teşekkür Plaketleri’ sunuldu. Törende Mersin Deniz Ticareti dergisi yazarlarından Av. Şinasi Develi’nin yanı sıra Lina- Nasif, Ahmet Yeşil, Celal Soycan, Hakan Ali Toker, Haldun Dormen, Prof.Dr. Halil Cin, İpek Ongun, Musa Eroğlu, Osman Şahin, Semihi Vural, Suna Tanaltay ve Yavuz Donat’a da teşekkür plaketi takdim edildi. Törende festivalin sponsor kuruluşlarına da teşekkür plaketi verildi. Festivalin destekçilerinden biri olan Mersin Deniz Ticaret Odası’na verilen plaketi Genel Sekreter Korer Özbenli kabul etti. (Kaynak: İHA) Mersin’de Cumhuriyet Bayramı kutlamaları sabah saat 09.00’da Mersin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu’nun Kültür Merkezi Şeref Salonu’nda tebrikleri kabulü ile başladı. Saat 09.30’dan itibaren Cumhuriyet Meydanı’nda devam eden kutlama törenine Mersin Milletvekilleri Nebi Bozkurt, Aytuğ Atıcı, Vahap Seçer, İsa Gök, Ali Rıza Öztürk,’ün yanı sıra gaziler, askeri erkan, öğrenciler ve kent halkı katıldı. Törende konuşan Vali Güzeloğlu, “Bugün en büyük bayramımızı, Cumhuriyet Bayramımızı 90. yıldönümünde büyük bir coşku, gurur, onur ve kıvançla kutluyoruz. En büyük millet bayramımız kutlu olsun” dedi. 90 yıl önce 29 Ekim 1923’te, 19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün milletiyle beraber Samsun’da başlattığı bir büyük mücadelenin Cumhuriyet ile taçlandığını ve bugün 90. yılına ulaştığını belirten Güzeloğlu, “Cumhuriyet, Türk milletinin bağımsızlık ülküsü etrafında kenetlenmesinin, her kesimi, her kişisi, yaşlısından gencine bir millet olarak en büyük fedakarlık can olmak üzere her türlü bedeli ödeyerek kazanılmış bir büyük mücadelenin sonucu ve taçlanmasıdır. Tarihi boyunca bağımsız yaşamış, bağımsızlığı ülkü edinmiş, bağımsızlık uğruna canını seve seve feda etmiş bu büyük millet, 20. asrın tüm dünyaya örnek alınan bir büyük mücadelesini, bir büyük kahramanlık destanını Cumhuriyetle taçlandırmıştır. Cumhuriyet aynı zamanda Türk milletinin sonsuza kadar bağımsız yaşama ülküsünün, iradesinin ve kararlılığının da adıdır. Cumhuriyet, millet egemenliğine dayanan, kaynağını milletin iradesinden alan ve doğrudan milletin kendi iradesiyle belirlediği bir yönetim biçimi ve rejimin adıdır. İşte bu yüzden de Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir. Cumhuriyet’in sahibi de bu ülkenin her köşesinde yaşayan bütün vatandaşlarıdır. Cumhuriyet, böylesi bir bütünleşmenin, kucaklaşmanın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasisiyle buluşmasının, insanca yaşamanın adıdır” diye konuştu. Halkın yoğun ilgi gösterdiği törende, ellerinde bayraklarla alanı dolduran çocuklar dikkat çekerken, gökyüzüne ay-yıldızlı kırmızı balonlar uçuruldu. Şiirler ve halk oyunları gösterileri ile süren tören programı resmi geçit ile sona erdi. 18 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları kapsamında Kültür Merkezi Şeref Salonunda Cumhuriyet Resepsiyonu verildi. Mersin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu ve Ayşe Güzeloğlu’nun ev sahipliğinde gerçekleşen resepsiyona milletvekilleri, askeri erkan, ilçe kaymakamları, belediye başkanları, daire amirleri, sivil toplum ör- gütlerinin temsilcileri, şehit aileleri, gaziler katıldı. Mersin Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası ise, Cumhuriyet Bayramı’nın 90. yılı dolayısıyla Mersin Marina’da “Cumhuriyet Konseri” düzenledi. Kent halkından büyük ilgi gören konserde konuşan Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkanı Macit Özcan, “Bugün Cumhuriyet Bayramı’nın 90. yılını büyük bir coşku içerisinde kutluyoruz. 90 yıl önce Mustafa Kemal ve arkadaşlarının ektiği tohum, bugün kocaman bir ağaç oldu. Elbette bugünlere kolay bir şekilde gelinmedi. Bu ülkenin bağımsızlığı için verilen canlar, bizlerin gurur kaynağı olmuştur. Bizlere düşen görev ise onların boş yere şehit olmadıklarını ispat etmektir” dedi. Çocuklara bunların iyi bir şekilde anlatılması gerektiğini kaydeden Özcan, “İnsanın insan gibi yaşayabileceği en mükemmel rejim cumhuriyettir. Bugün birçok ülke bu rejime kavuşmanın özlemiyle yanıp tutuşurken, bizler Cumhuriyetimize sıkı bir şekilde sarılmak zorundayız”diye konuştu. Gecede ayrıca sanatçı Haluk Levent de sahne aldı. Sanatçı, hayranlarına unutulmaz bir gece yaşattı. (Kaynak: İHA) 19 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 KISA KENT HABERLERİ İş Arayanlar ile Sektör Temsilcileri İstihdam Fuarı’nda Buluştu Mersin İstihdam Fuarı’nın Üçüncüsü 3-4 Ekim tarihlerinde gerçekleştirildi. Fuara 53 özel, 2 kamu kurumu olmak üzere toplam 55 firma katıldı. C M Y CM MY CY CMY Mersin Valiliği himayesinde, Mersin İŞKUR Müdürlüğü öncülüğünde düzenlenen İstihdam Fuarı 55 firmanın katılımı ile gerçekleşti. İşsizlik ve niteliksiz işgücü probleminin çözümüne yönelik olarak; iş arayanlar, işverenler ve ilgili kurum ve kuruluşların bir araya getirilerek bilgilendirilmesi amacıyla düzenlenen ve 2 gün süren fuarın açılışı Mersin Büyükşehir Belediyesi Kongre ve Sergi Sarayı’nda yapıldı. Açılışa, Mersin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Mersin İŞKUR Müdürü Mustafa Kutlu, oda başkanları, üniversite temsilcileri ve öğrenciler katıldı. Açılış konuşmasını yapan Kutlu, iş arayan vatandaşları aracısız işverenlerle buluşturup, Mersin’de konuşlanan firmaları tanımaları, iş başvurusu yapabilmeleri, staj olanaklarından kariyer imkânından faydalanmaları, firmaların iş arayanlara kendilerini ifade etmelerini hedeflediklerini belirtti. Kutlu, iş arayanların iş arama becerilerini geliştirecek bir organizasyon seminerlerinin de düzenleneceğini kaydederek, “İş arayan ve işverenlere katkılarımız nitelik kazanmakta. Fuarın farkı ilk kez özel ve kamu sektörü yerel paydaşların fikirleri ile gerçekleştirilmesidir” diye konuştu. Vali Hasan Basri Güzeloğlu ise istihdamın ekonomide büyümeyi, gelişmeyi, kalkınmayı gösteren en önemli ölçüt olduğuna dikkat çekerek, “İstihdam artışı o ülke ekonomisinin gelişmesinin ileri 20 gittiğini, sektörel gelişmelerde açılan yeni üretim alanlarını, işyerlerinin çoğaldığını gösterir. İstihdamdaki artış ekonominin gelişmesinin, kalkınmasının ve daha yüksek düzeyde refah çizgisine ulaşmasının önemli göstergesidir. Genç istihdamın önemi apayrı bir değer ve öncelik taşımaktadır. Türkiye’nin son 10 yılda ekonomik anlamda peş peşe sergilediği başarılar kalkınma alanında elde ettiği hamle ve açılımlar istihdamla bütünleşmiş ve istihdama bağlı olarak takdir edilecek bir başarıya erişmiştir” dedi. K Fuarın; girişimci sermayenin ve yatırımcıların, işadamlarının gelecek dönemdeki yatırımlarını, istihdam alanlarını ve hedeflerini ortaya koyarken gençlerin de ilgi alanlarına göre çalışmak istedikleri konu ve sektörlerdeki iş imkanlarını değerlendirmede önemli fırsat sunduğunu belirten Güzeloğlu, gençlere hitaben, ‘Güçlü Türkiye’nin gücünü ortaya koyacak yetişmiş nitelikli bireylersiniz. 2023’te Türkiye’nin hedefi dünyanın en büyük ve güçlü 10 ülkesi arasında yer almaktır. Bu ülke bunu siz gençleriyle başaracak. Sizlerin nitelikli, birikimli, güvenli yetişmesini sağlamak ve eğitiminizi tamamlayınca ülkenin kalkınmasına ve kalkınma yarışına katkı koymanızı sağlamak olacaktır” şeklinde konuştu. Açış konuşmalarının ardından Mersin’de en çok yatırım yapan firma olan Yıldız Entegre’ye, en çok engelli istihdam eden Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği’ne ve en çok kadın istihdam eden Ast Tekstil'e ödülleri verildi. (İHA) 21 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 DENİZCİLİK HABERLERİ DENİZCİLİK HABERLERİ Denizi Olan Her İle Teknepark Yapılacak Türkmenistan Filosunu Güçlendiriyor Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı denize kıyısı olan her ile Tekne Park yapacak. Tekne Parklar, tekne sahibi olan vatandaşların teknelerini güvenli ve ucuz bir şekilde barındırabilecek ve tekne bakım-onarım işlemlerini yapmalarına imkan sağlayacak mekanlar olacak. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı yeni bir projeye daha imza atıyor. Dünyada sadece gelişmiş ülkelerde örneği olan projeyi hayata geçirmeyi planlayan Bakanlık bundan sonraki süreçte denize kıyısı olan şehirlerde tekne parklar inşa edecek. Yüksek kiralar alan yat limanlarına rakip olacak olan tekne parklarla birlikte amatör denizcilik, artık sadece zenginlerin hobisi değil normal düzeyde maddi gelire sahip vatandaşın da hobisi olabilecek. Amatör Denizciliğe Teşvik Amaçlı Ulaştırma Bakanlığı’nın proje kapsamında hazırladığı raporda konuya ilişkin şunlar kaydedildi; ‘Halkının büyük bir bölümü deniz kıyısında veya kıyıya yakın bölgelerde yaşayan ülkemizde amatör denizcilik istenilen ölçüde gelişme sağlayamamıştır. Amatör denizcilik halkımızın gözünde maddi gelirinin çok üzerinde olan lüks bir denizcilik faaliyetidir. Tekne veya yat sahibi olan vatandaşlarımızın da en büyük sorunu güvenli ve uygun maliyetli barınaktır. Ekonomik ve çevre koşullarının iyileştirilerek, halkımızın amatör denizciliğe teşvik edilmesi gerekmektedir.’ Lüks Olmaktan Çıkıyor Bu kapsamda Bakanlık Tekne Park projesi ile tekne sahibi olan vatandaşların teknelerini güvenli ve ucuz bir şekilde barındırabilecek ve tekne bakım-onarım işlemlerini yapmalarına imkan sağlayacak alanlar oluşturma kararı aldı. Böylece Bakanlık artık bireysel denizcilik faaliyetlerinin lüks bir yaşam tarzından çıkarmayı hedefliyor. (Vira Haber) Nijer Deltası’na Tersane Yapılacak Nijerya, Nijer Deltası bölgesinde tersane yapımı için 369 milyon dolarlık fonu onayladı. Tersane, Nijerya’nın petrol endüstrisi hedef alan ve geliştirecek bir hareket olarak Delta Bölgesinde stratejik bir yerde bulunacak. Nijerya, Nijer Deltası bölgesinde tersane yapımı için 369 milyon dolarlık fonu onayladı. Nijerya Ulaştırma Bakanı İdris Ömer, fonun 253 milyon 200 bin dolarlık kısmının inşaat ve yapı mühendisliği ödemeleri için, 115 milyon 900 bin dolarlık kalan ödeneğin ise denizcilik ekipmanlarının teslimatı ile tamamlanacağını belirtti. Yapılacak tersane Nijerya’nın petrol endüstrisi hedef alan ve geliştirecek bir hareket olarak Delta Bölgesinde stratejik bir yerde bulunacak. Yetkililer ülkede gemi inşa kapasitesinde çok ciddi bir eksiklik olduğunu belirtiyor. Nijerya ekonomisinin yaşadığı sermaye kaçışını azaltmak için tesislerin kısa sürede geliştirilmek zorunda olduğuna değiniliyor. Tesisin tamamlandığında yabancı 22 Nijerya Ulaştırma Bakanı İdris Ömer, “Projenin Nijerya’nın denizcilik sektöründe sürdürülebilir kalkınma ve kapasite geliştirme eğilimi bulunduracağını aynı zamanda Nijerya’nın dünya çapında gelişmiş denizcilik ülkeleri arasında hak ettiği yeri almaya yardımcı olacağını’’ söyledi. üreticilerin gemi tedarik merkezi olacağını ve kendi ülkelerindeki üretim fiyatlarının daha altında fiyatlar sunacaklarını belirtiliyorlar. (denizhaber.com.tr) Nijer deltasında yapılması planlanan tersane Batı Afrika ülkelerinin denizcilik ve diğer yerli üretim, yan sanayi alanında var olan tesislerinin gelişimine katkıda bulunacak. Nijerya; Lagos, Tincan Adası liman komplekslerinin yanı sıra Rivers , Delta, Kalaba ve Onne gibi 6 adet limana sahip. (Vira Haber) Hazar Denizi’ne kıyısı bulunan ve Orta Asya’nın enerji zengini ülkesi Türkmenistan, deniz ticaret filosunu güçlendiriyor. Ülkenin deniz ticaret filosundaki mevcut 5 petrol tankerine bir yenisi daha eklendi. Hazar Denizi’ne kıyısı bulunan ve Orta Asya’nın enerji zengini ülkesi Türkmenistan, deniz ticaret filosunu güçlendiriyor. Ülkenin deniz ticaret filosundaki mevcut 5 petrol tankerine bir yenisi daha eklendi. Yeni tankerin yük taşıma kapasitesi 7 bin 100 ton. Türkmenistan’ın bağımsızlığının 22. yıl dönümü arifesinde Rusya’da inşa edilen Alaca isimli petrol tankeri, Hazar’ın kıyısındaki Türkmenbaşı şehrinde demir attı. Yeni gemi, Türkmenistan’da törenle karşılandı. Yeni tanker ham petrol ve petrol ürünlerini taşımak için kullanılacak. Son teknoloji ile donatılan tanker ile çeşitli yakıt malzemelerini taşımak mümkün olacak. Gemi dünyanın petrol şirketlerinin özel şartları dikkate alınarak inşa edildi. Kaza durumunda petrol ürünlerinin denize karışmaması için özel önlemlerin alındığı belirtildi. Türkmenistan, deniz ticaret filosu Rusya’da yapılan petrol tankerleri ile güçlendi. Daha önceki Sumbar, Ceyhun, Hazar ve Etrek gemilerine bir yenisi eklendi. Türkmenistan, petrol ürünlerini ve ham petrolü tankerler ile Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye ulaştırıyor. Buradan da Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattıyla dünya piyasasına sevk ediliyor. (Vira Haber) ABD’den Balast Suyu İçin Yeni Politika ABD Sahil Güvenlik Komutanlığı Balast Suyu Yönetimi, Boşaltma Standartları’na tabi olan gemiler için uygulama planı süresinin uzatılmasına dair politika belgesini onayladı. 13-01 sayılı politika belgesi, uygulama süresinin uzatılması talebinin ABD Sahil Güvenlik Komutanlığı’na bildirilmesi usulüne ilişkin olarak gemi sahiplerine / operatörlerine bilgi veriyor. • 33 CFR 151.1513 ve 151.2036 sayılı ABD mevzuatlarında belirtildiği üzere, süre uzatma talebi geminin ilgili uygulama tarihine en az 12 ay kala ABD Sahil Güvenlik Komutanlığı’na bildirilecek. belgeler süre uzatma talebi ile birlikte teslim edilecek. •33 CFR 151.1511 ya da 33 CFR 151.2030 sayılı mevzuatta bulunan balast suyu boşaltma standardı şartlarını karşılamak için gerçekleştirilen tüm çabalara rağmen, ilgili gemi için uygulama planında öngörülen tarihe uyum sağlamanın mümkün olmadığına dair •Uygulanabilirlik şartlarının kapsamadığı bazı gemiler, Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Dairesi Gemi Genel İzni balast suyu yönetimi gerekliliklerine halen tabi olabilirler. Gemi Genel İzni adı geçen politika belgesinin kapsamı dışında yer alıyor. (Vira Haber) 23 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 DENİZCİLİK HABERLERİ Damen Şirketi 34 Ülkede Varlığını Sürdürüyor DENİZCİLİK HABERLERİ Atlas Okyanusu’nu Çocuk Gelinler İçin Geçecek 8.000 ‘den fazla çalışanı ve 34 ülkedeki varlığının yanı sıra Damen grup büyük ölçüdeki üretim yöntemleri, sürekli genişleyen tasarım portföyü sayesinde dünyanın en başarılı gemi inşa şirketlerinden biri. 14 ay sürecek yolculuğu için hazırlıklarına devam eden Dilek Ergül Atlas Okyanusu’nu tek başına geçen ilk Türk kadını olmak istiyor. 41 yaşındaki Ergül, 9 metrelik teknesiyle yapacağı yolculuğunu okuyamayan ve küçük yaşta evlendirilen kız çocukları için gerçekleştirecek. Damen Gemi İnşa Şirketi ,1927 yılında Rotterdam yakınındaki bir bölgede aile şirketi adında kuruldu. Gemi inşa ve onarım, tamir ve bakım faaliyetleri ile ilgili 38 tersane ve ilgili şirketler kurarak mevcudiyetini genişletti. Hollanda merkezli Damen grup şimdi 8.000 ‘den fazla çalışanı ve 34 ülkedeki varlığının yanı sıra büyük ölçüdeki üretim yöntemleri, sürekli genişleyen tasarım portföyü sayesinde dünyanın en başarılı gemi inşa şirketlerinden biri olma yolunda. Damen’in günümüzde ki yeni gemi inşa faaliyetlerini ortalama yıllık 120-150 arasında, römorkörler, çalışma gemileri, deniz destek gemileri, tarak gemileri, donanma ve devriye, kargo gemileri oluşturmakta. Damen grubun sektörel pazarda mevcudiyetini yüzde 22 liman hizmetleri ve nakliye, yüzde 20 deniz ve destek, yüzde 20 güvenlik ve devriye, yüzde 20 deniz, yüzde toplu taşıma, yüzde 8 yatlar ve yüzde 5 tarama gemileri oluşturuyor. 2012 yılında Grubun yıllık cirosu 2.3 milyar dolar olarak belirlenmiş 2013 yılında yeni projelerle birlikte 2,4-2.6 milyar dolar arasında değişeceği bekleniyor. Bölgesel olarak, Hollanda yüzde 24, Avrupa’nın geri kalanı için yüzde 33, yüzde 11 Ame- 24 rika, yüzde 13 Asya, yüzde 12 Afrika ve yüzde 7 Orta Doğu payıyla Damen inşa, teslimatlarını küresel boyutlara taşıdı. Açık deniz hizmeti olarak Damen Gemi İnşa; dünya çapında altı yeni platform üretmiş,2013 yılı sonuna kadar ise iki platform siparişi daha almıştır.2007 yılından bu yana, Damen inşa; kablo katmanları, çapa işlemcileri, sismik araştırma gemileri ve petrol yayılımı müdahale gemileri de dahil olmak üzere açık deniz segmentin- de 50 sipariş aldı. Damen yeni tasarım kavramları ve globalleşme planları ile birlikte Hollanda, Vietnam, Romanya, Çin ve Brezilyada, açık deniz gemileri inşa etmek için yeterli kapasitede çalışıyor. Liman ve Terminal Römorkör hizmeti açısından Damen;100 metrik tona kadar çekme-itme tasarımında lider olduğu gibi, liman ve terminal gemileri için standart liman römorkörü çeşitliliğine sahip. 2002 yılından bu yana inşa edilmiş 80’den fazla Damen ASD römorkörü limanlarda halen hizmet veriyor. Damen liman portföyü bir dizi liman ve limanlar için çeşitli görevlerde hizmet botu içerir. Çalışma mavna, kevgir motoru, tarama gemisi, pilot tekneleri, yangın söndürme gemileri, araştırma gemileri güvenlik gemileri, şamandıra gemileri üreticinin geniş tasarım ve inşa yeteneklerini göstererek, Damen tarafından müşterilere sunuluyor. Yıllık cirosu yaklaşık 475.000.000 dolara ulaşmış Damen tamir hizmeti ve dönüşüm grubu Damen inşanın kendi bünyesinde kurduğu başarılı bir kuruluş. Sektörde dünya çapında 16 tamir fabrikası bulunmakta ve yılda 1.500 ‘den fazla onarıma imza atmaktadır. Damen İnşa ve Gemi Tamir hizmetleri çarpışma, onarım, motor zararları, yangın zararı, dümen arızaları, şaft onarım ve değişim hizmetleri verir.(denizhaber.com.tr) Denizci bir aileden gelen ve 8 yaşından beri denizde olan Dilek Ergül, Mayıs 2014’te daha önce hiçbir Türk kadınının denemediği zorlu bir yolculuğa, Atlantik Okyanusu’nu tek başına geçmeye hazırlanıyor. Özel bir tekstil firmasında çalışan Dilek Ergül, yolculuğunu 1982 yapımı 9 metre boyundaki Symina adlı yelkenli teknesiyle gerçekleştirecek. İstanbul’dan yola çıkmayı hedefleyen Ergül, Akdeniz’in ardından Cebelitarık Boğazı’ndan geçerek Atlas Okyanusu’na açılacak. Seyahatini internet sitesi üzerinden takipçilerine aktaracak olan Ergül, “Hayalimi gerçekleştirirken maddi sebeplerle okuyamayan kız çocuklarına ve ailelerine yardım etmek istiyorum. Zor durumdaki kız çocukları için fon oluşturabilmem için sponsorlara ihtiyacım var” diyor. Ergül, “Bir Türk kadını olarak o kocaman okyanusta ve onlarca şehirde bayrağımızı dalgalandırmak, deniz dünyasına bir Türk kadının adını yazdırmak istiyorum. Babam, anneme ‘Endişelenme karşıya gidip gelecek’ diyor. Bu seyahati başarırsak Türk kadınının denizcilikteki başarısı da kanıtlanacak” diye konuşuyor. (Vira Haber) 450 Milyon Dolarlık Yeni Yatırımı Yıldırım Holding, Kolombiya’da 450 milyon dolar değerindeki yeraltı madeni, bağlantılı demiryolu ve liman altyapılarını satın almak için ön anlaşma imzaladı. CCX Carvão da Colombia SA şirketiyle imzalanan ön anlaşma ile Yıldırım Holding, Kolombiya’da bulunan 450 milyon dolar değerindeki kömür madenlerini satın alacak. Brezilya sermaye piyasaları kurumuna yapılan başvuruya göre Yıldırım Holding münhasır nihai görüşmelere başlamak için 5 milyon dolar tutarında teminat yatırarak CCX ile mutabakat zaptı imzaladı. İki şirket yaklaşık 50 milyon dolar değerindeki Cañaverales ve Papayal açık ma- denlerinin satışı için Aralık ayı sonuna kadar anlaşma imzalamayı hedefliyor. Yaklaşık 400 milyon dolar değer biçilen San Juan yeraltı madeni , bağlantılı demiryolu ve liman altyapılarının satışına yönelik görüşmelerin ise Nisan 2014’e kadar tamamlanması bekleniyor. Liman ve maden işletmesi ile denizcilik alanında faaliyet gösteren Yıldırım Holding, Ağustos ayında Rus Mechel şirketinin krom madeni ve işleme tesislerini satın almıştı.(denizhaber.com.tr) 25 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 DENİZCİLİK HABERLERİ DENİZCİLİK HABERLERİ En İyi Konteyner Limanı Rotterdam Türkiye’nin, Mega Yat Üretimi ve İhracatında Başarısı Artıyor İMEAK DTO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, Türk yat inşacıları tarafından yapımı tamamlanan yatların, dünya ülkeleri tarafından büyük ilgi gördüğünü söyledi. Londra’da düzenlenen “dünyanın en iyi konteyner limanı” seçmelerinde birinci gelen liman Rotterdam oldu. Londra’da düzenlenen “dünyanın en iyi konteyner limanı” seçmelerinde birinci gelen liman Rotterdam oldu. Containerisation International adlı derginin jürisi tarafından yapılan açıklamada, Rotterdam limanına yapılan yatırımlar, sahip olduğu sanayi alanları, sürdürülebilirliğe verilen önem ve liman-hinterland bağlantılarında karayolunun yanı sıra demiryolu ve su taşımacılığının da etkili olmasının Rotterdam’ı di- ğer limanlardan daha üstün kıldığına dikkat çekildi. Rotterdam Liman İşletmesi Konteynerler, Açık Yük ve Lojistik direktörü Emile Hoogsteden de verilen ödülü alırken, “ Bu ödülü almaktan memnuniyet duyuyorum ve bu bizim işimize ne kadar önem verdiğimizin bir göstergesidir. Rotterdam Limanı olarak yeniliğe ve yatırıma önem veriyoruz. Bu şekilde limanımızı daha iyi bir hale getiriyoruz” dedi. (Vira Haber) nun yanında fiyatların diğer ülkelere göre ucuz olması da önemli” diye konuştu. Yat İhracatı Artıyor Denizcilik sektörünün önemini keşfeden Türkiye, yat inşa sanayinde de önemli başarılara imza atmaya devam ediyor. Önceki yıllarda mega yat yapımında dünya 6.sı olan Türkiye, 2006 yılında yükseldiği üçüncülük unvanını korumaya devam ediyor. İMEAK DTO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, Türk yat inşacıları tarafından yapımı tamamlanan yatların, dünya ülkeleri tarafından büyük ilgi gördüğünü söyledi. Türk tersanelerin, mega yat yapımında dünya üçüncüsü olduğunu, burada kalite ve güvenin önemli bir unsur olduğunu vurgulayan Öztürk, “Bugün Türk tekne ve yat inşa endüstrisi, sahip olduğu işgücü sayesinde inşa ettiği tekneleri, yatları piyasaya sunuyor. Türkiye son yıllarda mega yat üretiminde Çin, Venezüella, Meksika ve Brezilya gibi ülkeler tarafından tercih ediliyor. Burada kalite ve güven önemli bir unsur. Kalite ve güven, Türkiye’nin mega yat yapımında dünya üçüncülüğüne yükselmesini sağladı. Bu- Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM)’nin verilerine göre, gemi ve yat ihracatında geçen yılın ilk 9 ayına göre bu yıl yüzde 695,6 oranında artış olduğuna dikkat çeken Başkan Öztürk, yaşanan gelişmeyi sevindirici bulduklarını söyledi. Öztürk, “Geçen yılın Eylül ayında 16 milyon 402 bin dolar olan gemi ve yat ihracatı, 2013 yılı Eylül ayında 130 milyon 500 bin dolara ulaşmış bulunuyor. Bu rakamın giderek artacağına ve Türkiye’nin bu alanda da yıldızının giderek parlayacağına inanıyorum” dedi. (denizhaber.com.tr) Brezilya, 7 Feribot Siparişi Verdi Brezilya Hükümeti, 2014 Dünya Kupası ve 2016 Olimpiyat Oyunları için Çinli Afai Southern Tersanesi’ne 7 adet yolcu feribotu siparişi verdi. Hollanda merkezli CoCo Yachts şirketi tarafından tasarlanan 2 bin yolcu kapasiteli 78 metre boyundaki feribotlar, günde 100 bin yolcuya hizmet verecek. Rio de Janeiro – Niterio arasında çalışacak feribotlar katamaran şeklinde inşa edilecek ve çevreci özelliğe sahip olacak. 26 27 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 Hatıra Kent Mersin Mezarlıklarımız ve Dinlerin Buluşması Herhangi bir kentten bahsedildiğinde mezarlıklar ilk akla gelen yerlerdendir. Biz de bu yazımızda, dün toprağına en yakınlarımızı verdiğimiz mezarlıklarımızı ve bugünkü Şehir Mezarlığımızdaki dinler buluşmasını konu edeceğiz. 1936 yılında, Fransa’nın Tarsus Konsolosu Jille, Hariciye Nazırı Teber’e gönderdiği yazıda, Mersin kıyılarında gördüğü tuğla mezarlardan söz etmiş. düzgün olan bir ‘Kent Mezarlığı’ yapıldı. İçerisinde Şıh Muhittin Türbesi de bulunuyordu. 1933 yılında rahmetli babamız vefat edip, buraya defnedildiğinde, mezarlık yarı yarıya dolmuş durumdaydı. Kent büyüyordu. Herhangi bir kentten bahsedildiğinde mezarlıklar ilk akla gelen yerlerdendir. Biz de bu yazımızda, dün toprağına en yakınlarımızı verdiğimiz mezarlıklarımızı ve bugünkü Şehir Mezarlığımızdaki dinler buluşmasını konu edeceğiz. Sokağımızın batısı Bahçe Mahallesi’ydi. Burada yaşayanların ekserisi Arapça konuşan Nusayri inanışlı Mersinlilerdi. Mezarları ayrı ve defin usulleri de kendi inançları üzerineydi. Müftü Mahallesi’nde ve Yeni Köy’de de semt mezarları vardı. Eski Mersin’de Mezarlıklar Müslümanlar 1928’li yıllarda Şaşatilerin işlettiği Bodasaki Fabrikası’nın arka duvarını ayıran dar bir yolun ötesinde bir mezarlık vardı. Ben bunun Mersin merkezde yegane mezarlık olduğunu sanıyordum. Evimize yakınlığı ve Ramazan’da, Ramazan topunun buradan atılmakta oluşu nedeniyle sıkça görürdük. Duvarla çevrili olmadığı gibi, içerisinde bölüm filan da yoktu. Cenazesi olan, sıradan, boş bulduğu yere cenazesini gömüyor, uygun bulduğu işaretini de koyuyordu. Gayrimüslimler a) Katolik Mezarlığı Luigi isimli Katolik rahip Antuan Koleji’ne ek olarak, denizden kentin kuzeyine doğru geniş bir arazi satın alıyor. Burada sebze, meyve ve tütün ekiliyor. Okul ve eski kiliseden cadde boyunca Yeni Mahalle’ye doğru uzayan yere o tarihte ‘Kapusen Yolu’ deniliyordu. Yolun kuzeye uzantısında 2 bin 471 metrekare arazi ayrılmış, 1899 yılında da duvarla çevrilmiştir. Burası Maroniler de dahil, bütün Katoliklerin mezarı olmuştur. MEZARLIKLARIMIZ VE DİNLERİN BULUŞMASI Daha sonraları Mahmudiye Mahallesi 159 Sokak’taki evimizin çok yakınında etrafı duvarla çevrili, kapısı 15 Haziran 1945 tarihinde Belediye yayınladığı bir ilanda, Katolik mezarlığındaki ölülerin yeni mezarlığa taşınabilmesi için bir aylık süre verildiğini bildirmiş, haberi olmayan aileler ölülerini götüremediklerinden, orada kalanlar mezarlıkla birlikte yok olmuşlardır. b) Ortodoks Mezarlığı Kapadokya, Kıbrıs, Rodos, ve diğer Yunan adalarından Mersin’e yerleşenlerle beraber, Ortodoks cemaatin nüfusunda artma olmuştur. Muntazam bir mezarlığa ihtiyaç olduğu doğaldır. Mezarlığın açıldığı tarihin 1870 yılları olduğunu sanıyoruz. Mersin'de Semavi Dinler Buluşması: Geleneksel Dua Günleri. Her yıl düzenlenen etkinlikte semavi dinlerin mensupları Mersin Şehir Mezarlığı’nda bir araya gelerek dua okuyor ve barış dileklerinde bulunuyorlar. Dua Günleri etkinliği, Mersin’in tanınmış simalarından Ressam Lina Nasif’in (Soldan birinci) girişimleriyle 14 yıl önce başlatıldı ve geleneksel hale getirildi. 28 Mezarlık, şimdiki Süslü Çeşme’nin doğu yönünde geniş bir araziyi işgal ediyordu. Fotoğrafta da görüleceği üzere; mezarlığın Konstantin Mavromati tarafından inşa edilmiş küçük bir de kilisesi bulunmaktaydı. Konstantin Mavromati’nin 1909 yılında vefatından sonra inşa edilmiş, ikonlarla süslü tamamı mermer anıt kabrinin bulunduğu bu mezarlık da, diğerleri gibi 1945’te kapandı. demiş: “Fransız askerleri! Sizin kanınızı boş yere akıttık.” Yurdu Mersin’den terk ettiklerine göre, bu sözler buradan söylenmiş de olabilir. c) Yahudi Mezarlığı Birçok yayında eski Mersin’de Yahudi nüfusu bulunmadığı şeklinde ifadelere rastlamaktayız. Yanlış; çünkü Mersin’de 1906’da açılmış bir havra olduğu gibi, çok fazla olmasa da, Mersin’de Yahudi nüfusu da, mezarlıkları da vardı. Mezar, Ortodoks Mezarlığı civarında, ‘Kömürlü Yol’ tabir edilen yerdeydi. Şehir Mezarlığı’nda Gayrimüslim cemaat için yer ayrılırken, Yahudi cemaati için 5 dönüme yakın ayrılmıştı. d) Fransız Mezarlığı Hastane Caddesi’nde bugünkü Maliye binasının karşısının biraz güneyinde köşe başında etrafı tel örgüyle çevrili, üzerlerinde tahtadan siyah haçların bulunduğu bir mezarlık vardı ve muhtemelen işgal yıllarında ölen Fransızlara ait olmalıydı. Burası hakkında hiçbir kayıt görmediğim gibi, bir görenden de duymadım. Ancak benim çocukluk yıllarımda, hayli geçtiğim yolum üzerinde olduğundan, gayet açık olarak hatırlıyorum. Hatay’ın bize geçmesinden önce, bir Fransız harp gemisi bu mezarlıktaki kemikleri kaldırdı. İskenderun’daki Fransız Mezarlığı’na götürüldüğünü duymuştum. Fransız işgalinden sonra, Kilikya’yı terk eden Fransız Tümen Kumandanlarından General Duffieux, Fransız Mezarlığı’nda, ölmüş askerlerine hitaben şöyle Modern Bir Mezarlık; Mersin Şehir Mezarlığı Türk Ocağı Müfettişi Dr. Ömer Kaşif Bey, 1929 yılında Mersin’e modern bir şehir mezarlığı yaptırılması için gerekli teşebbüslerde bulunmuş, Mersin’e yakışır bir mezarlık yapılmasına 1934 yılında başlanmış ve bugünkü Şehir Mezarlığı, 1938 yılında açılmıştır. Daha önce yayınlanan ilandan haberi olanlar, cenazelerini 1 nakledebilmişlerdir. Mezarlık sağlı-sollu ikiye ayrılmış, sağ taraf Müslümanlara, sol taraf her din ve mezhep mensubu Gayrimüslim cenazelerine tahsis edilmişti. Zamanla Müslim cenazelerinde artış, diğerlerinde de azalma olunca, ayrılık-gayrılık kalktı. Bugün her din ve mezhep cenazeleri dünyaya örnek durumda, yan yanadır. Mersin Şehir Mezarlığı Bir Hoşgörü Örneğidir Bu karışımın zaruretten doğduğu söylenebilir. Ama öyle değil. Mersin insanı müsamahakar ve hoşgörülü olmasa, bir şekilde mezarların duvarlarla ayrılması mümkündü. Bu konuda çok şey söylenebilir ve yazılabilir. Biz, Hürriyet gazetesinde yayımlanan2 ve Mersin’de yapılan bir röportajdan aktararak fikre inanç kazandırmak istedik: Doğan Akça-Ressam Yıllarca önce, Mut üzerinde bir Hint uçağı düşmüş. Ne yapacaklarını bilememişler. “Biz bunları Mersin’e gönderelim, orada her dine yer var’ demişler. ‘Onlar gömecek yer bulur’ deyip Mersin’e göndermişler. Rahip Gregorio B. Simonelli- Katolik Cemaati Ruhani Reisi Mersin halkı bütün inançlara saygılı ve hoşgörülüdür. Mezarlıktan yer aldım. Ölünce Mersin Mezarlığı’na gömüleceğim. Mazhar Bilgin- Mersin Müftüsü Müslüman, Hristiyan ve Yahudi; bu üç dine mensup olan insanların defnedildikleri yerlerin birbirlerinin yanında olması, hatta birbirine girecek şekilde bulunmasının hiçbir sakıncası olmadığı gibi, bizim kültürümüz ve inancımızın da bir örneğidir. Necdet Eryılmaz- Mezar Tasarımcısı Moşe Dayan’ın babası Türkiye’de doğmuş ve ölmüş. Ama nerede gömülü olduğu bilinmiyormuş. Mersin’de olduğu anlaşılmış. 15 sene önce İsrail’den bir heyet gelip, mezarı oraya nakletmiş Şinasi Develi- Avukat Mersinliler diğer dinden olanları severler... Ben 81 yaşıma geldim, birlikteliğe karşı bir tavır duymadım. Oldu demişler. Köklü bir karşı düşünce olsaydı, Belediye’nin kararında direnmesi mümkün müydü? Değişik din ve mezheplere mensup din adamları, mezar toplantılarını sürdürmektedir. Bu mezarlığa da bugün ancak; mezarlıkta yeri olanlar cenaze koyabilmektedir. Mezarlık yasal olarak korunma kapsamına alınmıştır. DİPNOTLAR 1 Biz Mersin dışındaydık, duymadık. Bu nedenle babamın mezarı kayboldu. Aynı durum Katolik Kilisesi rahipleri için de olmuş. Konstantin Mavromati’nin Ortodoks Mezarlığı’nda olan mezarı, biraz mermer kaybı ile, aynı şekilde yeni mezarlıkta yer almış. 2 Hürriyet, 28.10. 2001 29 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 Ali Yavuz MDTO Turizm Danışmanı Mersin’de Deniz Turizmi Deniz Turizmi, denizde, deniz araçları ile yapılan, turizm amaçlı meslek faaliyetleri ile onu doğrudan destekleyen diğer mesleki faaliyetlerdir. Deniz Turizmi: Deniz Turizmi Araçları, deniz turizmi hizmetinde gezi, spor, eğlence amaçlı, denize elverişlilik belgesine sahip, gerçek ve tüzel kişilere ait; özel ve ticari yatlar, kruvaziyer gemiler, günübirlik gezi tekneleri, yüzer otel, yüzer lokanta, su altı ve su üstü sporları araçları, diğer deniz turizmi araçlarını, Deniz Turizmi Tesisleri; Turizm yatırım kapsamında bulunan veya turizm işletmesi faaliyetinin yapıldığı, münhasıran deniz turizmi araçlarına güvenli bağlama, karaya çekme, bakım, onarım hizmetleri, bu araçlarla gelen yolculara yeme, içme, dinlenme, eğlence, konaklama gibi hizmetlerden birkaçını veya tamamını sunan yat limanları, kruvaziyer limanlar, çekek yerleri, rıhtım ve iskele gibi turizm tesisle- rini ifade etmektedir. Türkiye’ye 2012 yılında 31 milyon 782 bin 832 turist gelmiş olup, toplam turizm gelirleri 23 milyon 440 bin 436 dolar olmuştur. Ülkemiz turizm gelirlerinin yaklaşık % 15’lik payı (3 milyon 516bin 65 dolar) deniz turizmi gelirlerinden oluşmaktadır. DENİZ TURİZMİ ARAÇLARI Özel ve Ticari Yatlar: Mersin Yat Limanı’nın faaliyete geçmesiyle bölgemizde yerli ve yabancı özel yatların sayılarında artışların olduğu gözlemlenmektedir. Mersin Yat Limanı hizmetleri diğer yat limanlarına göre daha ucuz ve daha iyi olduğunda, özellikle yabancı yatların kışlık konaklamaları artarak devam edecektir. Kumkuyu Yat Limanı’nın 2014 yılında faaliyete geçmesiyle Akdeniz çanağında dolaşan 800 bin yat için bölgemiz daha cazip hale gelecektir. Bölgemizde ticari yat işletmeciliği mevcut olmayıp, Odamızayat işletmecisi olarak kayıtlı 7 firma diğer bölgelerde faaliyettedirler. Doğu Akdeniz ülkelerinde siyasi istikrar ortamı sağlandığında, Mersin, Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır, Kıbrıs ‘ı kapsayan Doğu Akdeniz yat turları gündeme gelebilecektir. Kruvaziyer Gemiler: Mersin ili ve hinterlandında bulunan iller kruvaziyer gemi yolcuları için cazip yerler olmasına rağmen, Doğu Akdeniz’deki siyasi istikrarsızlıklar kruvaziyer gemilerin rotalarının bölgemizden uzaklaşmasına neden olmaktadır. Halbuki kruvaziyer turizmi her 30 yıl ortalama %8 büyüyen bir sektör olup, bölgemizin de içinde bulunduğu Doğu Akdeniz, kruvaziyer gemi destinasyonları içinde yer alan bir bölgedir. 2012 yılında dünyada 20,3 milyon kişi kruvaziyer gemilerle seyahat etmiş olup bu sayının 2013 yılında 20.9 milyon kişiye ulaşması beklenmektedir. Kruvaziyer gemilerle seyahat edenlerin 12.7 milyonu Kuzey Amerikalı, 5.65 milyonu Avrupalı, 2.6 milyonu diğer kıtalardan oluşmaktadır. 2013 yılında dünyada çeşitli firmaların sahip olduğu 283 kruvaziyer gemi, 438 bin 580 yolcu kapasitesi ile 20.9 milyon kişiyi seyahat ettirecektir. (283 gemi içinde Türk Bayraklı gemi yoktur.) Kruvaziyer gemi destinasyonlarının %50’si Karayip Adaları, %15’i Akdeniz, %7’si Alaska, %7’si Meksika, %5’i Batı ve Kuzey Avrupa, % 16 dünyanın diğer taraflarına planlanmaktadır. Ülkemize 2012 yılı içinde 2 milyon 808 bin 92 kişi kruvaziyer gemilerle gelmiştir. 2013 yılının ilk sekiz ayında bu rakam 1 milyon 384 bin 389 olmuştur. 2012 yılında Mersin iline 8 gemi ile toplam bin 760 yolcu (Mersin 2 gemi 774 yolcu. Taşucu 5 gemi 844 yolcu, Anamur 1 gemi 63 yolcu) gelmiştir. Günübirlik Gezi Tekneleri: Mersin’de ve Taşucu’nda Odamız üyesi 16 firma Gulet tipi teknelerle günübirlik gezi teknesi faaliyetinde bulunmaktadır. Günübirlik gezi tekneleriyle yapılan turlara vatandaşların özel katılımları yanında, Ege ve Antalya’da otellerde/tatil köylerinde kalan turistler toplu olarak, otel/ tatil köyü idareleri tarafından günlük tura çıkarılmaktadırlar. Bölgemizde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ilan edilen turizm merkezlerinde (Tarsus-Kazanlı, Taşucu-Boğsak, Narlıkuyu, Akyar, Kargıcık, Melleç, Ortaburun) yatırımlar gerçekleştiğinde günübirlik gezi teknelerine ilgi artacaktır. Su Üstü Sporları İşletmeciliği:Parasailing (paraşüt-paraşüt teknesi), muz, jet ski, flyfish, sörf, sukayağı, su bisikleti gibi deniz araçlarıyla denizde yapılan su sporları deniz turizminin çok önemli bir bölümünü teşkil etmektedir. Ülke çapında 700 firma olduğu ve yılda yaklaşık 150 milyon dolar gelir elde ettikleri tahmin edilmektedir. Su üstü sporları işletmeciliği otel-tatil köyü ve halk plajları önünde/yanında kamu tarafından konulan kurallar ve belirlenen parkurlarda yapılmaktadır. Bölgemizde Odamıza kayıtlı 15firma su üstü sporları işletmeciliği yapmaktadır. Su Altı Sporları (Dalış turizmi) İşletmecili- 31 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 ği: Dalış turizmi son yıllarda hızla gelişen bir deniz turizmi dalıdır. Bölgemizde Bakanlar Kurulu Kararı ile yasaklanan “Mezitli Soli-Pompeipolis Limanı, Susanoğlu Mevki, Güvercin Adasıve , Anemurium Ören Yeri” haricinde Akyar, Narlıkuyu, Ertur, Kızkalesi Paşa Türbesi, Boğsak, Dana Adası çevresi, Ovacık ve Aydıncık’ta çok cazip görüntüler bulunan dalış yerleri mevcuttur.Bölgemizde Odamıza kayıtlı 3 firma su altı sporları işletmeciliği yaptırmaktadır. DENİZ TURİZMİ TESİSLERİ Yat Limanları: Bölgemizde iki adet yat limanı mevcuttur. Bunlardan Mersin Yat Limanı (denizde 500 yat, karada 300 yat bağlama kapasiteli)işletmeye açılmış olup kentin sosyal yaşamına katkı sağlamıştır. Mersin Yat Limanı’na gelen yatların artmasıyla birlikte bölgemiz yat turizmi gelirlerinden pay alacaktır. 2014 yılında işletmeye açılması beklenen Kumkuyu Yat Limanı (denizde 200 yat bağlama kapasiteli) ile birlikte, bölgemiz yat turizmi gelirlerinde önemli artışlar beklenmektedir. ve ticari ihtiyaçlarına cevap veren üniteleri bulunan tesislerdir. Ülkemizde halen 43 adet yat limanı(marina) ve çekek yerinde denizde ve karada yat bağlama kapasiteleri 17 bin 500 yat olup 2015 yılında 20bine çıkarılması planlanmaktadır. Bölgemizde kruvaziyer gemilerin yanaşabileceği limanlar Mersin ve Taşucu limanlarıdır. Anamur’a gelen kruvaziyer gemiler açıkta demirleyip yolcularını motorlarla sahileçıkarmaktadırlar. Anamur iskelesinin 500 metre olarak yapılması işinin 2014 yılı programına alındığı öğrenilmiştir. İskele yapıldığında Anamur’da da kruvaziyer gemilerin emniyetli yanaşma-ayrılma imkanı yaratılmış olacaktır. Ulaştırma Bakanlığı DLH İnşaatı Genel Müdürlüğü'nün yaptırmış olduğu’Turizm KıyıYapıları Master Planı Ara Raporu’na göre, 2015 yılında Akdeniz çanağında 1 milyon yat dolaşacak ve ülkemizin %1'lik bir pazar payı artışında 500 yat kapasiteli 20 adet yeni yat limanına ihtiyaç olacaktır. Yine aynı rapora göre “Kıyılarımızın kullanım şekilleri göz önüne alındığında, yoğun yapılaşma ve farklı kullanım şekillerinden dolayıçok sayıda yat limanının gerçekleştirilmesi mümkün görülmemektedir” denilmektedir. Rapordaki bu açıklamaya göre, Ege ve Batı Akdeniz’de yat limanı yapımı için uygunkıyılar çok azalmıştır ( yoğun yapılaşma, sit alanları, orman arazisi, kıyı ve deniz dibinin uygun olmaması, caretta caretta ve fok balıklarının yaşam alanları, sulak alanlar vb. nedenlerle korunmaya alınmış alanlar). Halbuki Ege ve Batı Akdeniz’de yat limanı ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. Çünkü Ege ve Batı Akdeniz’deki yat limanları kapasitelerini doldurdukları gibi, yüksek fiyat uygulamaları yatçıları yıldırmıştır. Dolayısıyla Avrupalı yatçılar özellikle bakım-onarım ve kış konaklamaları için heriki yat limanımızı tercih edebilirler. Yat turizminde, devamlı yer değiştiren, hemen her gece başka bir limanda veya koyda kalmak isteyen ve kısa süreli bağlama durumunda bile yüksek ücret ödemekten kaçınan yatçıların sayısı yüksektir. Yatçıların bu durumları dikkate alınarak T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan Türkiye Turizm Stratejisi 2023 Raporu 2007-2013 Eylem Planı’nda balıkçı barınaklarının yat barınağı olarak kullanılmasıiçin yasal düzenlemelerle, fizibilite ve uygulama projelerinin hazırlanması kararlaştırılmıştır. 2007-2013 Eylem Planı’na göre bölgemizdeki balıkçı barınaklarından Bozyazı, Aydıncık, Yeşilovacık ve Taşucu BalıkçıBarınakları yatların yanaşmaları için uygun hale getirilecektir. Kruvaziyer Limanlar: Kruvaziyer gemilerin emniyetli yanaşma ve ayrılmalarına, yolcularının giriş ve çıkış işlemleri ile dinlenme, yeme, içme, alış veriş gibi sosyal 32 Bölgemizdeki yat limanlarımızı tercih edilmesinde halen Mersin Kargılı mevkiinde inşaatı devam etmekte olan Çukurova Uluslararası Havaalanı ayrıca etkili olacaktır. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı V. Ulaştırma Bölge Müdürlüğü-Adana’dan alınan bilgilere göre; Aydıncık’a 400 yat bağlama kapasiteli yat limanı proje çalışmaları devam etmekte olup yılsonuna kadar veya 2014 yılı başında alt yapı inşaatı ihalesine, 2015 yılı içinde alt yapı inşaatı tamamlanınca, YİD modeliyle üst yapı için ihaleye çıkılacaktır. . Mevcut ve planlanan yatlimanlarının faaliyete geçmeleri halinde Gazipaşa Yat Limanı’ndan sonra Doğu Akdeniz sularına girecek olan yatlar Aydıncık, Kumkuyu, Mersin, Samandağ(Kültür ve Turizm Bakanlığı Türkiye Turizm Stratejisi 2023 Raporu 2007-2013 Eylem Planına göre), Karpaz,Girne Yat Limanları arasında emniyetli şekilde seyir yapabileceklerdir. Akdeniz çanağında halen 800 bin yatın dolaştığı, 2015 yılında 1 milyon adede ulaşacağı tahmin edilmektedir. Akdeniz çanağındaki bu yoğun yat kapasitesine ev sahipliği yapan ülkeler, 228 bin yat bağlama kapasitesi ile Fransa, 128 bin yat bağlama kapasitesi ile İtalya ve 107 binyat bağlama kapasitesi ile İspanya, ilk üç sırayı almaktadırlar. manı faaliyete geçtiğinde Mersin-Taşucu limanlarının da yer aldığı bölgemiz, kruvaziyer turlar içinde çok daha kolay yer alacaktır Doğu Akdeniz ülkelerinde siyasi istikrar sağlandığında “Mısır, İsrail Lübnan, Suriye, Kıbrıs” Doğu Akdeniz kruvaziyer turizminde artış yaşanacaktır. Dünya kruvaziyer turizminin %15’i Akdeniz çanağında gerçekleştirilmektedir. Kruvaziyer turizmin bu gelişimine yönelikolarak özellikle Mersin Limanı’nda, özel kruvaziyer rıhtımı, terminali, yolcuların tur otobüslerine rahat binip- inebilmesi için özel park yeri vb. tesislerin zaman geçirilmeden yapılması gereklidir. Bu imkanlara sahip olacak Mersin Limanı’nın homeport olma şansı da artacaktır. Çünkü Çukurova Uluslararası Havaalanı ve Tarsus-Kazanlı Turizm Merkezi tesislerinin tamamlanmasıyla homeport için gerek şart olanimkanlar tamamlanmış olacaktır. Sonuç Mersin il sınırları içinde deniz turizmi bileşenlerinden; günübirlik tur teknelerini, su üstü-su altı sporlarını ve Mersin Yat Limanı’nı görmekteyiz. 2014 yılında Kumkuyu, 2015 yılında Aydıncık yat limanlarının ve Bozyazı, Yeşilovacık, Taşucu, Erdemli ve Mersin balıkçı barınaklarının yatların barınmalarına uygun hale getirilmesiyle Mersin il sınırları içinde yat turizmi daha da artacaktır. Kruvaziyer turizmi yönünden bölgemiz oldukça zayıf görünmekte olup 2012 yılı içinde Mersin, Taşucu ve Anamur limanlarına 8 kruvaziyer gemi ile toplam bin 760 turist gelmiştir. (Türkiye’ye 2012 yılında 2 milyon 808 bin 92 turist kruvaziyer gemilerle gelmiştir.) Mersin Limanı’nda yapılacak özel kruvaziyer terminali ve Samandağ’da planlanan kruvaziyer limanının tamamlanması ve en önemlisi Doğu Akdeniz ülkelerinde siyasi istikrarın sağlanmasıyla antik medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan Ortadoğu ülkelerine her mevsim kruvaziyer gemi uğrakları olacaktır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bölgemizde 8 adet turizm merkezi ilan edilmiş olup bunlardan, 7 bin 600 yatak kapasiteli Tarsus-Kazanlı’daki otellerin tamamlanmasıyla bölgedeki deniz turizmi “günlük tur tekneleri, suüstü/sualtı sporları” daha da hareketlenecektir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ilan edilen; Taşucu Boğsak, Narlıkuyu, Akyar, Kargıcık, Melleç, Ortaburun, Ovacık Turizm Merkezlerinde de yatırımlar gerçekleştirildiğinde Mersin’de turizm ve deniz turizmi daha yoğun yaşanacaktır. Mersin, deniz-sahil kenti olmanın avantajlarınıkullanarak turizmmerkezi olduğunda Kıbrıs, Suriye ve Mısır’a kısa turlar (bir gece-iki gün) organize edilebilecektir veya benzer şekilde Kapadokya, Antakya, Adıyaman v.b. yurtiçi kültür, tarih, şehir turları düzenlenebilecektir. Doğu Akdeniz kruvaziyer turları içinde Kıbrıs-Limassol, Mısır-Alexandria ve Suriye-Lattakia limanları yer almaktadır. Bu turların içine Mersin-Taşucu-İskenderunlimanlarının dahil edilmesi, uygun terminallerin yapımı ve bölge tanıtımları sonucunda olabilecektir. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan Türkiye Turizm Stratejisi 2023 Raporu 2007-2013 Eylem Planına göre, fizibilite ve uygulama projeleri çalışmalarına başlanacak Samandağ Kruvaziyer Li- Fotoğraf: Eser Paşa - MDTO I. Uluslararası Fotoğraf Yarışması 33 MERSİN DENİZ TİCARETİ DENİZ FENERİ EKİM 2013 Dünya insa nlara değil, İnsanlar dü nyaya aittir. Prof. Dr. N. Çepel girmeyin; tartışmaya Cahillerle emedim. ben hiç yen şayan düyüreklerde ya Alçakgönüllü r. di er el ek düşünc şünceler, yüks Gazali taigne Michel de Mon ler; zen kelime rı gibidir ba Cam kırıkla r insanın. Ağzına dola kanatır. r, konuşsan ıtı c a n a ss u S Oğuz Atay Üç kişi, anca k aralarından ikisi ölürse bir sırr ı muhafaza ed ebilir. Benjamin Fran klin rını bilir, oldukla z u ts mutlu u san m i insan Birçok in fazla sayıdak ha Ama da z nı bilme rı la k oldu er z Schweit Albert m, gösteriyoru Size güneşi z. unu ma bakıyors siz parmağ ı- Sezme k maktır te ve susm akta u dost. sta olNietzs che Çin Atasözü nun var mı? Yarım somu evin? Bir ufak da eğil milu kölesi d ku n ri le se Kim oş dünyası e bak, en h sin? Keyfin . olan sensin Eğer bir köpek yüzünüze bakıp ta yanınıza gelmiyorsa, Vicdanınızı kontrol edin. Woodrow Wilson Mutluyken görmezden geldiğin şeyler, mutsuzken canını yaka r. Çünkü insan hatalarını mutluyk en değil, hep mutsuzken anlar. Çehov am Ömer Hayy Asla başka insanlar üzülmesin diye kendini üzme. Unutma, sen kald ırabiliyorsan, onlar da kaldırabilir. Bob Marley 34 İnsanla r nellikle mutlaka d eğiş de asla söyled olmay ir. Geikleri ş eye dö acaklarını nüşürle r. Bukow ski dua kadar, sahip ol Kendinle barışan eey hoşnutluk verm ğun şeyler sana cektir. Doris Mortman 35 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 Doç. Dr. Mustafa HERGÜNER İkinci Dünya Savaşı’nda Mersin Fransız Gemilerinin İlticası İkinci Dünya Savaşı, Birinci Dünya Savaşı’nın 20 yıllık mütarekesinden yani ateşkesinden sonraki devamıdır. Dolayısı ile ikinci savaşın temel nedenleri, birinci savaşın sonunda çözülememiş sorunlarıdır.(1) Nitekim I. Dünya Savaşı’nın unutulmaz kahramanlarından Fransız Mareşal Foch (Foş) savaş sonunda her ülkenin yaptığı antlaşma maddelerini öğrendiğinde şaşkınlık uyandıracak bir önsezi ile şöyle demiştir: "Bu barış değildir, olsa olsa yirmi yıllık bir ateşkestir".(2) Esasen bu öngörü dönemin İngiltere Başbakanı Loyd George tarafından da paylaşılıyordu. L. George Paris’te antlaşma görüşmeleri yapılırken elini -yeniden yaratılan- Polonya haritası üzerine koymuş ve "İki milyondan fazla Almanı, Polonya’nın yönetimine bırakan yeni sorunların, Almanya’nın intikam duygularını besleyeceğini ve yarının savaş tohumlarını ekeceğini" belirtmişti. Oysa Almanya’nın toprakları ve vatandaşları, diğer komşu ülkeler tarafından da paylaşılmıştı. Birinci Dünya Savaşı’nın sonuçları ve İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasına kadar olan süre incelendiğinde görülmektedir ki; Türkiye ilk savaşın sonucu yapılan ant- 36 laşmaları tanımayan ve 1918-1923 yılları arasında tekrar savaşan ve bu savaşı -Kurtuluş Savaşı’nı- kazanan tek ülkedir.(3) Bu nedenle "birinci savaşta kaybeden ve kazananlar arasında ve/veya onların büyük bir desteği ile yapılan ikinci savaştan" Türkiye’nin bir beklentisi yoktu ve olmadı. Bu hususu dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Kahire Konferansı (4-6 Aralık 1943) dönüşü şu sözleri ile açıklıyordu: "Türkiye 1911’den 1923’e kadar tam 12 yıl savaşmış ve koskoca bir imparatorluktan vazgeçerek -Milli sınırlar içinde- bir üniter devlet kurmuştur. Türkiye için Lozan Antlaşması esastır. Türkiye ancak ve ancak bu antlaşmanın dışında bir durum olduğunda yani Türkiye bir tecavüze uğradığında savaşa girebilir".(4) Türkiye Cumhuriyeti İkinci Dünya Savaşı’na girmemekle beraber deniz ve kara sınırlarının hemen bitişiğinde meydana gelen sıcak ve soğuk çatışmalarda "aktif bir tarafsızlık" izledi ve bu bağlamda üzerine düşen bütün sorumlulukları yerine getirdi. Balkan Paktı (9 Şubat 1934) ile yüklendiği sorumluluğun bilincinde olarak komşusu Yunanistan’a gerek İtalya’nın 28 Ekim 1940’ta başlayan sal- dırısında ve gerekse Alman birliklerinin 6 Nisan 1941’den itibaren bu ülkeyi işgalinde her türlü siyasi ve insani yardımları yerine getirdi.(5) Bunun yanında özellikle Ege ve Orta Akdeniz Harekat Alanı’nda Türkiye’ye sığınan askeri ve sivil 150 bin civarındaki halkın topraklarına iltica etmesine yardımcı oldu. Elbette ki bu ilticalar askeri ve sivil gemilerle yapıldığından kıyı ve limanlarımıza gemiler de sığınmıştır. Hatta İzmir Limanı’na sığınan İtalya’ya ait 3 hücumbot ve 7 sivil gemi savaş boyunca burada kaldığı gibi askeri ve sivil personeli bölgedeki Alaybey Tersanesi’nde çalışmıştır.(6) Savaş sonunda ülkeye Alman, Rus ve Fransız gemileri de sığınmıştır. Bu gemilerin bir kısmı daha sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin envanterine geçmiştir. (7) Biz Fransa’nın manda yönetiminde olan Beyrut Limanı’ndaki gemilerinin Türkiye’ye sığınmalarını anlatacağız. Fransa 22 Haziran 1940’ta Alman ve İtalyan orduları tarafından işgal edilmişti.(8) Bu işgalin ardından Fransa’da üç ayrı otorite oluşmuştu: Almanya ve İtalya’nın işgalindeki topraklar, Almanya’ya bağlı olan 37 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 Mareşal Petain tarafından kurulan Vichy (Vişi) Hükümeti ve her iki durumu kabul etmeyen, o sırada Londra’da bulunan General de Gaulle’ün kurduğu "Hür Fransız Hükümeti". Bu bağlamda Fransa’ya ait savaş ve ticaret gemilerinin bir kısmı General de Gaulle emrinde (Hür Fransız Hükümeti) savaşa girerken, bir kısmı müttefiklere katılmamış ve intihar ederek kendi kendilerini batırmış, bir kısmı da çeşitli ülkelere iltica etmişti.(9) Fransız gemilerinin Türkiye’ye iltica etmelerinin temel sebebi Suriye’nin İngiltere tarafından işgal edilmesi veya işgal edilmek mecburiyetinin doğması idi. Irak’ta eski bir Osmanlı subayı olan, I. Dünya Savaşı’nda İngilizlere karşı savaşan, dolayısı ile Alman yanlısı olan Raşit Ali Geylani Almanların, Yugoslavya ve Yunanistan’ı ele geçirmesinden iki gün önce 4 Nisan 1941’de isyan ederek ülkeyi ele geçirmişti. Bu sırada Hitler ile henüz arası bozulmamış olan Stalin, Raşit Ali Hükümeti’ni tanımıştı.(10) Böylece Almanya Basra Körfezi’ne inme fırsatı yakalamış oluyordu. Raşit Ali Geylani’ye yardım için Türkiye coğrafyasından örtülü biçimde geçiş izni isteyen Almanya bu izni alamayınca Beyrut ve civarını işgal etmeye karar vermişti. İsyanın müttefikler için bir tehdit oluşturabileceğini değerlendiren İngiltere, Suriye’yi General de Gaulle’nin temsil ettiği “Hür Fransız Hükümeti” adına işgalekarar vermişti. İngiltere bu arada Irak’ı da işgal ederek Raşit Ali’yi ülkeden kovacaktır (31 Mayıs 1942). Önce İran’a sığınan Raşit Ali, 24 Temmuz’da Türkiye’ye gelecek ve Aralık 1941’de Almanya’ya gidecektir. İngiltere’nin Suriye’deki Vişi hükümetine bağlı kuvvetlerle mücadelesi 2 ay sürdü. General Donetz komutasındaki Fransız kuvvetleri Temmuz ortalarına kadar direnişlerini sürdürdüler. Nihayet 14 Temmuz 1941’de Akka’da imzalanan mütareke ile Fransız kuvvetleri teslim oldu. (11) Bu sırada Fransızların Beyrut Deniz Üssü’nde gemileri bulunmakta idi. İngiltere ve Hür Fransız Hükümeti bu gemilerin Türkiye’ye sığınmasını kararlaştırdılar. Bu karara halen uluslararası bir kimliği olan Alman yanlısı Vişi Hükümeti karşı çıkmadı. Dolayısı ile görünüşte gemileri Türkiye’ye veren; Almanya ve İtalya’nın kontrolündeki Vişi Hükümeti oldu. Esasen yapılacak başka bir harekette yoktu. Nitekim gemiler mütarekeden üç gün önce yani 10 Temmuz’da Türkiye’ye iltica ettiler.(12) 5 mayın tarama, 2 karakol, 2 tanker, 3 römorkörden oluşan 12 gemi ile 4 38 adet mazot ve su dubasının bulunduğu grup, Beyrut’tan İskenderun’a gelerek Türkiye’ye iltica talebinde bulundular. Fransız gemilerinin içinde en büyüğü 15.000 tonluk Adour gemisi idi ve İtalyan donanmasının saldırısına uğramış bordasına bir torpido isabet etmişti, gemi yaralı idi, diğer bir geminin yedeğinde gelmişti. Fransız filosunu Beyrut Deniz Üs K.’nı Yarbay (Yb) Girand Jourdan İskenderun’a getirmişti. 10 Temmuz 1941’de Yb. Girand Jourdan’ın komutasında İskenderun’a gelen Fransız filosu Hatay Valisi Şükrü Sökmensüer’e müracaat ederek iltica talebinde bulunmuştu. Uluslararası Deniz Hukuku paralelinde o sırada yürürlükte olan Zapt ve Müsadere Kanunu’na göre gemilerin silahları ve cephanesi İskenderun Üs Komutanlığı depolarına götürülmüş personelin de ellerindeki tabancaları alınmıştı.(13) Bu işlemler yapıldıktan sonra Mersin’deki Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesi’nden yeteri kadar subay ve astsubay getirildi. Her gemiye bir subay/ astsubay ve iki er verilerek enterne işlemi tamamlanmış oldu. Bu arada gemilerde sadece görev yapacak personel bırakılmış diğer 200 Fransız askeri personeli, Isparta’daki mülteci kampına gönderilmişti. Artık gemiler Türk askeri personelinin kontrolünde olacaklardı. Böylece uluslararası hukuk açısından iltica olayı gerçeklenmiş oluyordu. Gemiler enterne edilmesi yani iltica işlemleri bitirildikten sonra Mersin’e getirildiler.(14) Deniz Harp Okulu ile Deniz Lisesi ve Astsubay Okulu Mersin’de eğitim görmekte idi ve gemiler için gerekli Zapt ve Müsadere subayları buradan sağlanmıştı. Gemilerin Marmara’ya intikali için son hazırlıklar burada yapıldı. Bu cümleden olarak gemilere yakıt ve kumanya verildi, Adour’un da acil onarımı yapıldı. Türkiye, Donanma Komutanlığı sancak gemisi (Donanma K.nın bulunduğu gemi) durumundaki 24 bin tonluk Yavuz kruvazörünü Boğazlar’dan dışarı çıkartmıyordu. Bunun iki nedeni vardı; Boğazlar dışında sıcak çatışmalar devam ediyor ve denizler mayınlı idi. Nitekim Atılay denizaltısı 14 Temmuz 1942’de Çanakkale Boğazı çıkışında antenli mayınlara takılıp batmıştı.(15) Diğer önemli sebep ise Yavuz zırhlısının Boğazlar’dan çıkması ortaya bir "Savaş Havası" verecekti. Türk Hükümeti bunu istemiyordu.(16)Bu nedenle daha Atatürk’ün sağlığında Almanya’ya sipariş olunan ve isimleri de yine onun tarafından verilen 6 adet ticaret gemisinden 260 tonluk 86 m boyundaki 14 mil sürat yapabilen ETRÜSK vapuru"Donanma Ana Yatak Gemisi" olmuştu.(17) Gemiye uçaksavar ve suüstü topları konmuş, askeri personel ile donatılmıştı. ETRÜSK gemisi ile aynı boyutlarda (tonajda) olan SUS gemisi de Deniz Yolları’ndan alınarak yine aynı askeri maksatla donatılmıştı. Fransız gemilerinin getirilmesi için Sus gemisi görevlendirildi. Gemi Komutanı Kurmay Albay Sururi Açıkalın aynı zamanda konvoy komodoru olarak görevlendirildi. Sus gemisinin Mersin’e gelişinin ardından Marmara’ya intikal seyrine geçildi.(18) Fransız gemileri Sus vapurunun rehberliğinde iki ayrı konvoy halinde Marmara Denizi’ne Erdek Limanı’na getirildiler. Konvoyların tespitinde gemilerin büyüklükleri ve süratleri dikkate alındı.(19) Birinci konvoyda 15 bin tonluk Adour’a (sonradan donanmaya katılarak AKAR adını almıştır) bordasında üç küçük tonajlı gemi yedeklendi. Aynı konvoyda Sansin (donanmadaki adıyla TCG KALDIRAY) adlı ağ gemisi, Acovette (donanmadaki adıyla TCG KEPEZ) mayın tarama gemisi ve Marius (donanmadaki adıyla TCG KALKAN) hücumbotu bulunmakta idi. Konvoyun sürati 7 mil civarında idi. İkinci konvoyda ise 1.100 tonluk Djabel (sonradan Deniz Yollarına verilerek BAŞARI adını almıştır) adlı akaryakıt gemisi Elan hücumbotu (daha sonra Fransa’ya geri verilmiştir),Vailance (Deniz Yollarıidaresine geçtikten sonra BEYKOZ adını almıştır) su gemisi, Jean Mic ve Marsellias (Deniz Yollarına geçtikten sonra BOZCAADA ve GALATA adlarını almışlardır) römorkörleri bulunmakta idi. Fransız filosunun beraberinde getirdiği dört adet mazot ve su dubaları İskenderun ve Mersin Deniz Üs komutanlıklarına verilmişti.(20) Her iki konvoyun intikali toplam 3.5 ay sürmüştü. 23 Temmuz-4 Kasım 1941 tarihlerinde yapılan bu seyir bir taraftan Akdeniz’in en sıcak olduğu günlere tesadüf ettiği gibi diğer taraftan da Almanya’nın 22 Haziran 1941’de Rusya’ya saldırdığı ve bu saldırısında başarı üstüne başarı kazandığı bir dönemdir. Dolayısı ile Almanya’nın müttefiki olan İtalya Akdeniz’de ve özellikle 12 ada civarında yani Türk konvoyunun intikal rotaları üzerinde tam anlamıyla egemendir. Diğer taraftan Akdeniz ve Ege Denizi’nde en büyük tehdit mayın silahıdır. Nitekim Mustafa Kaptan yönetiminde Bartın Limanı’na kayıtlı Kılıç motoru 5 Haziran 1941 gecesi Anamur Burnu açıklarında mayına çarpıp batmıştı.(21) Refah Şilebi de İngiltere’den alınacak gemilerin ve uçakların personelini götürürken 25 Haziran 1941’de aynı deniz sahasında batmıştı. Burada ilave edelim ki savaş sonunda özellikle Bodrum Körfezi’nde mayın taraması yapan gemilerimiz pek çok mayını tarayacak ve imha edecektir.(22) Bu nedenle konvoylar hem kıyılarımıza son derece yakın geçiyor ve hem de denizdeki mayınları gözetlemek için gündüzleri seyir yapıyorlardı. Türk konvoyları her ne kadar sahillerimize son derece yakın geçmelerine ve tamamıyla "zararsız geçiş" yapmalarına (23) rağmen yine de İtalyahava ve su üstü unsurlarının takip ve kontrolünden kurtulamamışlardı. İntikal sırasında Alman ve İtalyan Hava Kuvvetleri’ne ait uçakları yaklaşık 40 kez keşif maksadı ile konvoyların üzerinde uçmuşlardı. Ayrıca bir veya iki İtalyan savaş gemisi konvoyu devamlı bir şekilde "yakın takipte" bulunmuştu.(24) İkinci konvoy 19 Ekim günü İstanköy adası ile Bodrumarasında kalan deniz sahasından geçerken İtalyan savaş gemileri heyecanlı saatler yaşatmıştı. Ege seyrinde Bodrum sancak taraftan bordalanıp İstanköy adasına yaklaşılırken konvoyun pupasında (arkasında) bir İtalyan karakol gemisi tespit edilmişti. Bu şekilde seyir ile Akyar önlerine gelindiğinde bu sefer Leros adasından yani kuzeyden iki İtalyan hücümbot konvoya yaklaşmaya başlamıştı. Bunun üzerine Fransız gemilerinin sahillerimizde karaya oturtulması izni verilirken Sus gemisinde bulunan askeri personel "top başı" yaparak muhtemel bir çatışma için "savaş yerlerine" geçmişlerdi. Konvoy bu şekilde Gümüşlük’ü ve Yalıkavak Burnu’nu geçtikten sonra Güllük Limanı’na gelerek demirlemişti.(25) Ancak bu işler olurken Bodrum Burnu kıyısından itibaren kuzeye doğru bir toz bulutunun kalktığı ve bu tozun konvoyun hareketine bağlı olarak kıyı boyunca devam ettiği görülmüştü. Konvoy gemilerinin demirlemesinin ardından, hatta demirleme sırasında sahilden biri yüzbaşı diğeri üsteğmen iki kara subayını taşıyan bir sandal gelmişti. Subaylar aceleyle gemiye çıkıp komutanla görüşme talebinde bulunmuşlardı. Gelenler sahilde teşkil olunmuş "kıyı topçu bataryaları " subayları idi. Konvoyu takip ettiklerini ve eğer bir çatışma olsaydı kıyıdan yapacakları "top atışları" ile gemilerimize destek sağlayacaklarını anlatmışlardı. Gemilerden görülen toz bulutu kıyı topçu bataryalarının hareketlerinden kaynaklandığı böylece anlaşılmıştı. Bir anlam- da Kara-Deniz işbirliğinin yaşandığı bu olay elbette ki Konvoy’daki subayları çok memnun etmişti. Gelen subayları yemeğe alıkoyarak hoşça vakit geçirmişlerdi. Konvoyların intikalinde başka olaylar da olmuştu. Birinci konvoyun intikali sırasında 29 Temmuz 1941 günü Kuşadası Körfezi’ne demirlenmişti. Bu sırada Körfez’in güneyinde Sisam adası yakınlarında bir yelkenli demirliydi ve içinin çok kalabalık olduğu hemen fark ediliyordu. Personel yemek yedikten sonra denize atılan ekmekleri almak üzere bazı gençler denize atlayarak artıkları almışlardı. Bunun üzerine denize indirilen bir sandalla yelkenliye sağlık ve gıda malzemesi gönderilmişti. Yelkenliye gidenler öğrenmişlerdi ki; teknedekiler Sisam adasından kaçan Yunan vatandaşları idi. Tekne ile kaçarken Alman uçaklarının hücumuna uğramışlardı. Yelkenlide ölü ve yaralı vardı. Kuşadası kaymakamlığına iltica için talepte bulunmuşlar, Kaymakamlığın Ankara’dan gelecek emir paralelinde limana almasını bekliyorlardı.(26) Gönderilen gıda ve sağlık malzemelerinin yelkenliye ulaşması ile birlikte teknedeki Yunan vatandaşları "Zito Türkiye" diye bağırmışlardı. Seyir sırasında Fransız askerlerinin giderek Türk askeri disiplinine uydukları dikkatten kaçmıyordu. Çanakkale’ye varıldığında sakallı hiçbir Fransız askeri kalmadığı gibi, bu kişiler karaya çıktıklarında artık temiz kıyafetler giymekte idiler. Konvoylar anlattıklarımızın dışında önemli bir olaya tesadüf etmeden Çanakkale Boğazı’ndan içeri girdiler. Hızırreis gambotu konvoyları Çanakkale yaklaşma sularında -Bozcaada iskelesinde- beklediğinden Erdek Deniz Üssü’ne kadar olan seyir bu gambotun rehberliğinde yapıldı.(27) bir müddet Erdek’te kalan gemiler daha sonra Haliç ve Gölcük’teki tersanelere gönderilerek onarımları yapıldı. Bu arada gemilere Türk Bayrağı çekilmesi için Fransız Hükümeti (Vişi Hükümeti) ile görüşmelere başlandı. Burada en büyüksorun gemilerin savaş veya ticaret gemisi olarak değerlendirmesi idi. Türkiye tarafsız olduğundan savaş gemilerini satın alamıyordu. Daha sonra TBMM’de yapılan görüşmeler sonunda gemilerin savaş gemisi olmadığına karar verildi.(28)Çünkü gemiler İngiltere ile bir çatışmaya girmemişlerdi. Fransız Hükümeti yapılan antlaşma ile bu gemiler Türkiye Cumhuriyeti tarafından satın alınmış sayıldı. Adour, Djebel, Sansin, Vailante, Avocette, Jean Mic, Cid, Marsellias 3, Marius, Chanbon, Cyrus adlarını taşıyan gemilerin savaş satış mukavelesi, Türkiye adına Numan Menemencioğlu, Fransa (Vişi) Hükümeti adına Ankara Büyükelçisi G. Bergery tarafından 26 Mayıs 1943 günü Ankara’da imzalanmıştı. Ayın gün kabul olunan 4491 sayılı kanunda belirtilen Mukavele’ye göre: 1- Savaştan sonra Fransa -ödenen parayı geri vermek kaydı ile- bu gemileri alabilecekti. 2- Gemilerdeki silahlar bir depoda bekletilecekti. 3- Halen Isparta’da "Mülteci Kampı’nda" bulunan gemi personelinin ülkelerine gidişleri Türk Hükümeti tarafından sağlanacaktı. 4- Fransa, Almanya ve İtalya ile mütareke imzalandığından, bu ülkelerin satışı onaylaması gerekli idi. Onay Türk Hükümeti tarafından yaptırılacaktı. 5- Elan adlı yelken ve motorla giden Gulet satış dışında bırakılmıştı. (Fransa savaş sonunda bu gemiyi almıştır.) Daha sonra 15 Eylül 1943 günü kabul olunan 4219 sayılı kanunla gemiler 5.800.000 lira bedelle satın alınmıştı.(29)Yine bu tarihlerde Fransız bandıralı ancak Alman Hükümeti emrinde olan Saint Didier adlı şilep İngiliz uçakları tarafından bombalanmış ve gemi Antalya Körfezi’nde batmış 260 kişi kurtarılmış, 20 kişi kaybolmuştu. Kurtarılanlardan 5’i de hastanede ölmüş, kalan 255 askeri personel yine Isparta mülteci kampına gönderilmişti. (30) Yapılan görüşmeler sırasında Fransa bu personelin de ülkelerine dönmelerini talep etmiş, bu teklif Türkiye tarafından kabul olunmuştur. Gemiler Marmara’ya getirilmelerinin ardından Haliç (Taşkızak) ve Gölcük tersanelerinde onarıma alınmışlardı. Onarımları 21 Mart 1944’te tamamlandıktan sonra, gemiler Donanma Komutanlığı ile Deniz Yolları İdaresi’ne dağıtılmışlardı.(31) Böylece Fransa’dan alınan bu 11 gemi İkinci Dünya Savaşı’nın son yıllarından itibaren Türkiye’nin hizmetine girmiş oluyorlardı. Bunlardan 1938 yapımı ve 15.000 tonluk Adaour adlı akaryakıt gemisi önce 19441947 yıllarında İstanbul adıyla Devlet Deniz yollarında çalıştı. 1947 yılında Donanma Komutanlığı’na devredilen İstanbul TCG AKARadıyla (A-570) donanmaya verilmiş ve yıllarca hizmet ettikten sonra 1974 yılında hizmet dışına ayrılmıştır.(32) Djabel adlı 1100 tonluk tankere Başarı adı verilerek Devlet Deniz Yolları’na tes- 39 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 lim edildi. Başarı 1967 yılına kadar çalıştıktan sonra Kazım Kaptanoğlu’na satıldı. (33) Diğer gemilerden: Kepez mayın tarama gemisi, Kalkan hücumbotu, Kaldıray kurtarma ve ağ gemisi olarak Türk Donanmasına yıllarca hizmet ederken Beykoz su gemisi, Bozcaada ve Galata römorkörleri de Devlet Deniz Yolları envanterine geçti.(34) Özellikle Sansinadlı kurtarmave ağ gemisi Donanma Komutanlığı’nda Kaldıray adını aldı. 60 metre boyundaki KaldırayBoğazlar’ın savunulması için Ağ kapama maniaları ve deniz kazalarında batık çıkarılmasında kullanılmış ve 1976 yılında hizmet dışına ayrılmıştır.(35) SONUÇ Ancak sınırlarının hemen bitişiğindeki deniz ve kara alanlarındaki sıcak çatışmalara karşı "aktif tarafsızlık" izledi. Bu bağlamda mevcut uluslararası antlaşmalara bağlı kalarak her türlü insani yardımları yapmaya gayret etti. Savaş sırasında ülkemize 150 bin üzerinde insanın sığınması ve bu sığınmalarda uçak ve gemi ilticalarının da olmasındaki neden buradan gelmektedir. İkinci Dünya Savaşı -bir anlamda- Birinci Dünya Savaşı’nın devamı durumundadır. Türkiye birinci savaşta galiplerin hazırladığı antlaşma metnini (Sevr Antlaşması) Fransa’nın Almanya ve İtalya tarafından işgalinin ardından kurulan Alman yanlısı Vişi Hükümeti elbette ki Fransa’nın haklarını koruyamadı. Bu arada Suriye ve DİPNOTLAR 1 Liddel HART, " Dünya Savaşı Tarihi",.C. Çev. K. BAĞRIAÇIK, İstanbul 1999, s. 13-24 2 Wintson S.CHURCHİLL, "Savaştan Savaşa", Ter. M. A.YALKİN, İstanbul 200,.s. 90-93 3 Pek çok tarihçi Osmanlı İmparatorluğu’nun fiilen sona ermesini 30 Ekim 1918 tarihinde imzaladığı "Mondros Ateşkes" Antlaşması olarak kabul ederler. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’nin de başlangıcı Mondros Ateşkesi’dir. (M.HERGÜNER) 4 Can DÜNDAR, "Anka Kuşu (Erdal İnönü Anlatıyor) " Ankara 2009, s. 142; Altan ÖYMEN, "Bir Dönem Bir Çocuk" İstanbul 2002, s. 410415 5 Yunanistan’ın İtalya tarafından işgalinde (28 Eylül 1940) Türkiye ilave olarak tümenini Bulgaristan sınırına getirmiş ve Bulgaristan’ın Yunanistan’a karşı tavır almasına engel olduğu gibi İtalya’ya verdiği rotada Atina’nın işgalinin -Balkan Paktı gereğince- İtalya ile savaş nedeni olacağını deklere etmiştir. Almanya’nın Yunanistan’ın işgalinde ise başta 100 bin mülteciyi kabul etme, adalara ve kıta Yunanistan’a gemilerle yapılan gıda ve sağlık yardımları olmak üzere her türlü destek verilmiştir. (Mustafa HERGÜNER, "İkinci Dünya Savaşı’nda Türk Denizciliği" İstanbul 2011, s. 53-56) 6 İtalyan donanmasına ait 520, 521 ve 522 borda numaralı 3 hücumbot 8 Eylül 1943 – 7 Ekim 1945 tarihlerinde İzmir limanında kalmıştır. Ayrıca yine bu tarihlerde İzmir’e sığınan 7 ticaret gemisinden üçü diğer savaş gemileri ile birlikte İtalya’ya geri döndü. Küçük tonajlı 4 tekne ise Türkiye’ye bırakıldı. (M.HERGÜNER a.g.e s. 283-284. Bu sayfalardaki 337-342 numaralı dip notlarında kaynak arşivler verilmektedir.) 7 24 Mayıs 1944 günü Şile limanına Alman Donanmasına ait bir römorkör ve bir motor iltica etmiş, römorkör Görev adı ile Deniz Kuvvetlerine, motor ise Katya adı ile İstanbul limanına verilmiştir. Ayrıca Almanlar Karadeniz’den 40 kabul etmediğinden savaşa devam etmişti. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra imzaladığı "Lozan Barış Antlaşması" ile kabul olunan sınırları ve yine bu antlaşma ile kabul olunan uluslararası statüleri kabul etmekte idi. Bu nedenle İkinciDünya Savaşı’ndan bir beklentisi yoktu ve savaşa girmedi. çekilirken buradaki U sınıfı 6 denizaltısını Türkiye’ye vermek istediyse de kabul edilmemiştir. 26 Haziran 1941’de Sovyet bandıralı 80 tonluk Akkerman adlı römorkör Kefken limanına, 14 Kasım 1942’de 60 tonluk K.Vodoley adlı motor Sinop limanına, 2 Temmuz 1942’de 57 tonluk 127 borda numaralı askeri motor Zonguldak Deniz K.lığına sığınmıştır. Bu gemiler de savaş sonunda Türkiye’de kalmışlardır. Bu listeleri daha da uzatmak mümkündü, biz sadece birkaç örnek verdik ( M.HERGÜNER a.g.e s. 285-289. 350-358 numaralı dip notlarında arşiv bilgileri vardır.) 8 Kamuran GÜRÜN, "Savaşan Dünya ve Türkiye 3" İstanbul 2000, s. 67-102 9 Mesela KarayiplerdeMartinique deniz üssünde bulunan 1 uçak gemisi ile iki kruvazör ABD’ye katılırken Fransa’nın Atlantik tarafındaki Brest limanında 3 kruvazör 11 muhipten oluşan filo müttefiklere katılmadığından İngiltere tarafından havadan bombardıman edildiler. Kaçabilenler Akdeniz’e giderek Toulon Deniz Üssü’ne gittiler ve Vişi hükümetine katıldılar (Brian TUNSTALL, "Denizde Dünya Harbi" Ter. A.AYKUT, Deniz Basımevi İstanbul1947, s. 210-213) 10 Orhan AVCI, "İkinci Dünya Savaşı’nın Irak ve Suriye’ye Etkileri", Bildiri Altıncı Askeri Tarih Semineri I. C. Ankara 1998, s. 55-71 11 Cumhuriyet 15 Temmuz 1941 12 Cumhuriyet 11 Temmuz 1941 13 Gemilere 10 Temmuz 1940 tarihinde yürürlüğe giren 3849 sayılı Zapt ve Müsadere Kanununa göre işlem yapılmıştır. Bu kanun halen yürürlüktedir. 14 Ayın Tarihi Sayı 92 Ankara 1941. s. 7 15 Raşit METEL "Denizaltıcılık Tarihi" İstanbul 1964 s. 207-226 16 Dz. K. leriLalahan Arşivi, "II. Dünya Savaşı Dosyası" s. 428 17 Oktay SÖNMEZ, "Anılarda Gemiler", İstanbul 2001 s. 91-93 18 Şemsettin BARGUT "İkinci Dünya Savaşı Anıları" İkinci Dünya HarbiHatıraları, Genkur Irak’ta meydana gelen Alman yanlısı oluşumlar bu ülkelerin müttefikleri tarafından işgal edilmesini dikte etti. Bu işgal sırasında Beyrut’ta bulunan 12 gemilik Fransız filosu Türkiye’ye iltica etti. Türkiye ve Vişi hükümeti tarafından kabul olunan bu ilticanın sonunda gemiler kabul edildiler. Mersin’de gerekli hazırlıkları yapıldıktan sonra Marmara denizine Erdek Deniz Üssü’ne götürüldüler. Gemilerin intikalleri sırasında büyük ölçüde bir olay meydana gelmedi. Ancak Bodrum önlerinde İtalyan hücumbotlarının takipleri gemilerimizin savaş durumuna geçmelerine neden oldu. Bu sırada görüldü ki; kıyı topçu bataryaları gemilerimizi takip etmektedir. Bu da silahlı kuvvetlerimizin kara deniz işbirliğine ait bir örmektir. Diğer taraftan konvoy intikal rotaları üzerinde mesela Kuşadası’nda savaştan kaçan pek çok insana yardımda da bulunulmuştur. Yay. Ank 1999 s. 181-185 (Ş.BARGUT Sus gemisinde görevli bir subaydır) Şemsi TARIN, "Fransız Gemilerinin İntikali", "İkinci Dünya HarbiHatıraları, s. 15-16 (Ş.TARIN; Ütğm rütbesi ile Anocette -sonradan Kepez adını almıştır- mayın tarama gemisinde "Zapt ve Müsadere Subayı" olarak görev almıştır. 20 Şemsi BARGUT, "Bir Plesisor’un Anıları" İstanbul 2000, s. 59-63 (Gemilerle ilgili bilgiler Deniz Kuvvetleri’nin "Cumhuriyet Donanması 1923-2005" ile Eser TUTEL "Gemiler ve Süvariler" İstanbul 1999 eserinden alınmıştır.) 21 Cumhuriyet 6 Haziran 1941 22 Dz. K.leriLalahan Arşivi "II. Dünya Savaşı Dosyası" s. 428 23 Zararsız Geçiş; Uluslararası Deniz Hukuku’na göre geçiş yapılan sularda egemen ülkenin hükümranlık hakkına hiçbir zarar verilmeden ve sadece intikal için yapılan geçiştir. Fotoğraf çekilmez, sürat değişikliği hele stop etme hiç yapılmaz mevcut topların başında insan bulundurulmaz (M.H) 24 Şemsettin BARGUT "İkinci Dünya Harbi Hatıraları" s. 186 (Şemsi BARGUT ile Şemsettin BARGUT aynı kişidir. Genkur yayınında Şemsettin adı kullanılmış) 25 Aynı Yer 26 Şemsettin BARGUT S. 185 27 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA) 30. 10.55.322.27 (Donanma K.lığının 14 Ağustos 1942 tarihli yazısı) 28 Cumhuriyet 18Temmuz 1941 29 Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Tutanakları VII. Dönem Cilt. 8, s. 121 30 Cumhuriyet 8 Temmuz 1941 31 Cumhuriyet 21 Mart 1944 32 Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, "Cumhuriyet Donanması 1923-2000" İstanbul 2005 s. 128 33 Oktay SÖNMEZ, "Anılarda Gemiler" İstanbul 2001 s. 92-95 34 BCA 30.10. 62. 413.40 (Genel kurmay Başkanlığı’nın 3 Nisan 1945 tarihli yazısı) 35 Cumhuriyet Donanması 1923-2000 s. 192 19 41 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 Fulya YÜCESOY ERYILMAZ MEÜ Mühendislik Fak. Öğretim Üyesi Mustafa ERYILMAZ MEÜ Mühendislik Fak. Öğretim Üyesi Burak ERDOĞAN Kıyı Üzerine Teknik Kavramlar ve İdari Yönetimi Kıyı alanlarının kullanımı ile ilgili yasaların algılanması ve uygulamasındaki farklılıklar kamusal ve bireysel mağduriyetler yaratması yanı sıra doğal kıyı alanları, belirsizliklerden kaynaklı yasal ve yasal olmayan yöntemlerle yağmalanmaktadır. kavramının algılanış biçimine ve kıyı alanlarındaki uygulamaların kamu yararına uygun olmasını sağlayıcı tedbirlerin bulunmasına bağlıdır(3). Türkiye kıyılarının korunması ve kamu yararına kullanılması Kıyı Mevzuatının temel ilkesi olmuştur. Ancak teknik tanımların saha uygulamasında yeterli olmaması ve/veya kıyı yapılarının, deniz dinamiklerinin yaratmış olduğu çeşitlilikten kaynaklı teknik tanımlamanın kapsadığı anlamın üstünde olması durumunda uygulamada farklılıklar olmaktadır. Şekil 3. Kıyının sistematik bölümleri (http://www.coastlearn.org) Bu yazının amacı, kıyı üzerine teknik kavramları ve idari yönetimi ile ilgili uygulamaları irdeleyerek, karışıklığın nedenlerini, eksiklikleri ortaya koymaktır. göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir.” Hükmü getirilmiştir. Bu anayasa hükmü gereğince kabul edilen 3086 sayılı Kıyı Yasası 1.12.1984 tarihinde yürürlüğe girmiş, Anayasa Mahkemesinin bu kanunun bazı maddelerini iptal etmesi üzerine, yeni bir kanun çıkana kadar Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca yayımlanan 110 sayılı Genelge ile uygulama yapılmıştır. Kıyı Bölgesi Tanımları Deniz, göl ve akarsularda, suyun taşkın durumları dışında kara parçasına değdiği noktaların birleşmesinden oluşan meteorolojik koşullara göre değişen doğal çizgilere kıyı çizgisi denir. Deniz ve karanın birleştiği bölgede deniz-kara karşılıklı etkileşiminin ortaya çıktığı bölgeye kıyı bölgesi denir. Plaj ya da abrazyon platformuyla olmayan çok dar olan şev veya falezle son bulan kıyılara dar-yüksek kıyı denir (Şekil 1). Kıyı çizgisinden sonrada devam eden kıyı hareketlerinin oluşturduğu plaj, kumul, kıyı kordonu, lagün, sazlık, bataklık ile kumluk, çakıllık ve kayalık alanları içeren kıyılara da alçak-basık kıyı denir (Şekil 2). Sanayileşme ve kentleşmenin kıyı kentlerinde yoğun olması, kıyıya olan gereksinimi arttırması yanı sıra kanunlarla sağlanan çeşitli teşvik paketleri kıyıların kamu yararı adı altında! Özelleşmesini de sağlamaktadır. Kıyı Bölgesi Mevzuatı Dört ayrı denize kıyısı bulunan, kıyıların uzunluğu, doğal, ekolojik, turistik özellikleri ile Dünya’nın sayılı ülkelerinden olmasına rağmen kıyıların yönetimi ile ilgili sorunlar devam etmektedir. Mevzuattaki eksiklikler, yapılan değişiklikler, uygulamadaki sorunlar, denetim ve yaptırımdaki yetersizliklerden kaynaklanan yanlış - bilinçsiz uygulamalar nedeniyle bu zenginliğin gelecek nesillere doğru şekilde aktarabileceğini söylemek olanaksızdır(1). Mevzuatın Tarihsel Gelişimi Kıyılar farklı kullanımlara kaynaklık oluşturması bakımından toplumsal bir öneme sahiptir. Kıyı kullanımında farklı menfaatlerin çatışması; kıyının artırılamaz ve sınırlı kaynak olmasındandır. Kıyı, miktarının sınırlı oluşu nedeniyle çıkar gruplarının etkisini yansıtmayan ve tarafsız olacağı düşünülen bir kıyı paylaşımını gerektirmektedir(2). 1933-1957 yılları arasında 2290 sayılı Belediye Yapı Yolları Yasasında kıyıdan 10 metrelik bir alan sahil şeridi olarak korunmakta idi. 1972 yılına kadar yürürlükte olan 6785 sayılı İmar Yasasında özel yapıların su kenarına 30 metreden daha yakın olmayacağı belirlenmiştir. Ülkemizde kıyılara özgü ilk yasal düzenleme, 6785 sayılı Yasaya 1605 sayılı yasa ile eklenen Ek.7. madde ve buna bağlı olarak çıkartılan Ek.7. ve 8. Madde Yönetmeliği ile yapılmıştır (İmar ve Gecekondu Yasası). Bu paylaşımın kıyılar açısından en iyi şekilde sağlanabilmesi için; kamu yararı kavramının, Kıyı Mevzuatında netleşmesi ve kamusal yarar ile özel yarar arasında çelişme olması durumunda neyin kamu yararını oluşturacağının belirlenmesi gerekmektedir. Bunun gerçekleşmesi ise Kıyı Mevzuatında kamu yararı 42 Şekil 2. Alçak-Basık Kıyı Halen uygulamada olan mevzuat 3830 sayılı Kanunla değişik 3621 sayılı Kıyı Kanunu ile 1992 ve 1994 yıllarında yayımlanan Uygulama Yönetmeliğidir. Bu yönetmelik 2005 ve 2011 yılında tekrar revize edilmiştir. Güncel Mevzuattan Genel Bilgiler 3621/3830 sayılı Kıyı Kanununun; Amacı (Madde 1) deniz, doğal-yapay göller ve akarsularda kıyı kenar çizgisinin tespiti, kıyıların kullanılması ve korunması ile kıyılarda, doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan alanlarda, deniz ve göllerin kıyılarının devamı niteliğinde olan sahil şeritlerinde Kıyıların kamu malı olması, özel mülkiyete konu olmaması Osmanlı Devletine kadar dayanmaktadır. Kıyıların Cumhuriyet dönemimde 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanunda yer alan “ Sahipsiz şeyler ile menfaat-ı umuma ait mallar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.” ibaresi ile kıyıların kullanımı herkese açık olduğu belirlenmiştir. Şekil 1. Dar-Yüksek kıyı. 1982 Anayasasının 43. maddesi ile kıyıların kamu yararına kullanımı ilkesi tescil edilmiştir. Bu madde ile; “Kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve Şekil 4. Sahil şeridinin kullanımı ile ilgili bir görünüm. 43 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 planlama ve uygulama esaslarını belirlemektir. Kapsam (Madde 2) bu kanun, deniz, tabii ve suni göller ve akarsu kıyıları ile deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerine ait düzenlemeleri ve bu yerlerden kamu yararına yararlanma imkan ve şartlarına ait esasları kapsar. Kıyı kenar çizgisi tespit komisyonu (Madde 6): valiliklerce, kamu görevlilerinden en az beş kişiden oluşturulur. Komisyonda; Jeoloji Mühendisi ve/veya Jeolog, ve/ veya Jeomorfolog, Harita ve Kadastro Mühendisi, Ziraat Mühendisi, Mimar ve/ veya Şehir Plancısı, İnşaat Mühendisi olması zorunludur. Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan alanlar olup, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Kıyıda yapı yapılamaz, duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz, kıyıyı değiştirecek boyutta kazı yapılamaz, kum-çakıl vs. alınamaz. Kıyı bölgesinde ancak uygulama imar planı kararı ile; iskele, liman, yanaşma yeri, rıhtım, dalgakıran, köprü, menfez, istinat duvarı, fener, çekek yeri, kayıkhane, tuzla, dalyan, tasfiye ve pompaj istasyonları gibi kıyının kamu yararına kullanımını sağlayan ve kıyıyı korumaya yönelik altyapı ve tesisler ile kıyıda yapılması zorunlu olan tersane ve su ürünleri tesisleri gibi yapı ve tesisler yapılabilir ve bunlar amaçları dışında kullanılamazlar. Deniz, göl ve akarsularda kamu yararının gerektirdiği hallerde uygulama imar planı kararı ile ekolojik denge de göz önünde bulundurularak doldurma veya kurutma yoluyla arazi kazanılabilir. Bu alanlarda yukarıda belirtilen, kıyıda yapılabilecek yapılar ile park, yeşil alan, açık otopark, çocuk bahçeleri gibi teknik ve sosyal altyapı tesisleri yapılabilir. Kıyı kenar çizgisinin yeri, doldurma ve kurutma suretiyle arazi elde edilmesi halinde değişmez. Kıyı Kenar Çizgisinin Çizimi Dar-yüksek kıyı çeşidinde kıyı kenar çizgisi şev veya falezin üst sınırından geçirilmelidir. Ancak şev ve falez duraysız ise hızlı gerileme söz konusu ise bu durumlar ve oluşumlar gözetilerek kıyı kenar çizgisi daha geriden tespit edilmelidir. 44 Şekil 5. 17 Nisan 1990 öncesindeki kanuna uygun yapılan bir yapı Alçak-basık kıyılarda kıyı kenar çizgisi tespiti yapılırken denizel malzemenin (dalga, akıntı ve ikincil olarak da rüzgarla taşınarak) depolandığı bu çökelme ortamları kıyıda bırakılmalıdır. Bu ortamların kara yönünde bulunabilen lagün veya sazlıkbataklık gibi oluşumlar da varsa bu oluşumlar da kıyıda bırakılmalıdır. Bu ortamların kara yönünde bulunan ırmak taşkın ovaları ya da alüvyal kıyı ovaları tamamen karasal alanlar olup kıyı kenar çizgisinin sahil yönünde kalması gereken çökelme ortamlarıdır. Göllerde kıyı kenar çizgisi tespit edilirken, tespitten önce göle ait maksimum su seviyesinin bilinmesi ve bu seviye kıyı çizgisi olarak kabul edildikten sonra, bunun kara yönünde bulunabilecek kumluk, taşlık, sazlık, bataklık gibi alanlarda kıyıda bırakılacak şekilde kıyı kenar çizgisi tespiti yapılması gerekir. Kıyı kenar çizgisi tespitine konu olmayan akarsuların (örneğin delta), deniz ve göllerle birleştiği yerlerde, kıyı kenar çizgisi deniz, göl kıyı kenar çizgisi olarak tespit edilir. Aynı koşullardaki akarsuların, denizle birleştiği alanlarda oluşan tatlı-tuzlu su karışım bölgeleri de kıyıda bırakılacak şekilde kıyı kenar çizgisi tespiti yapılır. tespit bakımından bir davranış birliği görülmemektedir, bazen jeolojik veya jeomorfolojik yapıdaki kıyılarda birbirinden çok farklı tespitler yapılabilmektedir. kıyıda kalan çok sayıda kişi bu kararları emsal göstererek yeniden Kıyı Kenar Çizgisi tespiti talep etmektedir. Bu taleplerin değerlendirilmesinde tereddütler oluşmaktadır. KAYNAKÇA Kıyı Alanlarında karşılaşılan problemlerin mevzuattan ve kurumsal yapıdan kaynaklanan problemler şöyle sıralanabilir(3): 1. Akça, N., 2004, “Kıyı Kenar Çizgisinin Tespiti ve Uygulama Sorunları”, Editör: Özhan, E., Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları V. Ulusal Konferansı, Türkiye Kıyıları 04 Konferansı Bildiriler Kitabı, Ankara, 4- 6 Mayıs 2004, 275-285. • Sık değişen Kıyı Mevzuatımız ve yasaların bazı hükümlerindeki boşluklar ve özel koşulları bulunmaması • Kıyı-Kıyı kenar çizgisi-sahil şeridi arasındaki bu alanda etkili bir planın yapılamayışı, • Müktesep haklar, kısmi yapılaşma, imar afları, teşvikler ile bazı kurumların etkileri altında parçacı çözümler yapılması, toplum yararına kullanılabilecek geniş bir mekânın yapılaşmayla kaybedilmesi. • Kıyı alanlarında sorumlu birçok kurumun varlığı ve bu kurumların birbirinden koordinesiz bir şekilde ve birbirlerini etkisiz kılan kararlar almaları, kıyılarda toplum yararına korunmasına ilişkin tam bir yetki/görev/sorumluluk karmaşası, • Kıyı kentleri yönetimleri kıyılardaki hızlı kentleşme ve geçici artan nüfusa bağlı olarak altyapı problemlerini çözememesi, planlama ve denetim sağlayamamaları, • Kıyı alanlarında yapılan kaçak yapılaşmaların İmar Affı Kanunu ile yasallaşması, yerel yönetimlerin yetki sınırları içindeki hazine arazilerinin ikinci konutlara tahsis edilmesi 2. Akın, Ü., 1998, İdare Hukuku Açısından Kıyıların Tabii Olduğu Hukuki Rejim, Yetkin Yayınları, Ankara. 3. Serdaroğlu Sağ ve Hami H. Kıyı Mevzuatında Kamu Yararı Kavramının Değerlendirilmesi 4. AKÇA, N. Kıyıda planlama ve uygulamanın ilk adımı” kıyı kenar çizgisinin tespiti”. 64. Türkiye Jeoloji Kurultayı, Ankara, Bildiri özleri kitabı, 25-29 Nisan 2011. S. 67. http://www.cevresehircilik.gov.tr/gm/dosyalar/belgeler/belge5/ makale5.pdf http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/790.html http://www.cevresehircilik.gov.tr/turkce/html/genelge131.htm http://www.coastlearn.org Alçak-basık kıyılarda, çok geniş hareketli ve sabit kumul alanlarını veya sazlık bataklık türü oluşumları mevzuat gereği kıyıda bırakacak biçimde tespit yapılması gerektiğinden binlerce metre genişliğindeki alanların kıyıda bırakılması gerekmekte ve bu durum planlama, uygulama ve mülkiyetle ilgili birçok soruna yol açmaktadır. Kıyıda kalan mülkiyetle ilgili olarak Maliye Bakanlığınca tapu iptali ve ka’l davaları açılmakta ve bu mülkiyetlerin kamulaştırılması veya herhangi bir şekilde tazmini söz konusu olamamaktadır. Bu durum ise Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ve İdari Yargı nezdinde çok yoğun bir kıyı kenar çizgisi değişikliği talebine yol açmaktadır. İdari Yargının Kıyı Kenar Çizgisini iptalini parsel bazında yapması durumunda yapılan yeni tespitin mevcut onaylı Kıyı Kenar Çizgisi ile çakıştırılması doğal verilere göre zor olmaktadır. Uygulama Sırasında Karşılaşılan Sorunlar Yargıtay, 3261 sayılı Kıyı Kanununun uygulanmaya başlanmasından önceki dönemlerde (17 Nisan 1990) onaylanan Kıyı Kenar Çizgilerinin 3621 sayılı kanun hükümlerine göre yeniden tespitinin gerektiği şeklindeki kararlar almıştır (Şekil 6). Değişik İllerin tespit komisyonları arasında ya da aynı ilin farklı kişilerce oluşturulan tespit komisyonları arasında bazen Ülke genelinde 1990 öncesi onaylanan Kıyı Kenar Çizgisi tespitleri %50’den fazla bir oran teşkil etmekte ve taşınmazları 45 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 Metin Gürkan’la Gemi Modelciliğine Adanan 30 Yılın Öyküsü “Hobilerin insanları için çok önemli bir deşarj mekanizması olduğunu düşünüyorum. Çünkü o kadar yeknesak bir hayat yaşıyoruz ki. Evimiz, işimiz, ara sıra tiyatro-sinema, birkaç haftada bir arkadaş toplantıları ve hemen hemen her hafta tuttuğumuz takımın maçları. Sonra yine aynı şeyler. Daha sonra yine aynısı. Yazın birkaç hafta tatil. Sonra yine aynı tempo. Bu şekilde yaşamsal bir kurala bağlı kalırsa insan, otomatik bir makinadan ne farkı kalır” Kendisiyle yapılan bir röportajda böyle anlatıyor hobilerin önemini Metin Gürkan. Ancak onun hobisi, pek çok hobiden, örneğin pul biriktirmekten çok daha fazla sabır, araştırma, el emeği ve teknik bilgi gerektiriyor. Çünkü Metin Gürkan, 1980 yılından bu yana gemi modelciliği yapıyor. Maketleri arasında kuru yük gemileri de var, obo sınıfı gemiler de… Ancak hepsinden önemlisi, Metin Bey, çoktan sökülüp parçalanmış gemilerin maketini yaparak unutulmaktan kurtarıyor. Gülcemal vapuru gibi denizdeki macerasını tamamlamış tarihi gemilere yeniden hayat veriyor… monte ederek modeli oluşturur. Bu yöntem başlangıçta çok cazip gelebilir ancak zaman içinde model adediniz arttıkça monotonlaşmaya başlar . Hatırladığım kadarı ile bu monotonlaşmaya başlama bende 25-30 kadar uçak yaptıktan sonra oluştu. Metin Bey sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Modelcilikle tanışmanız nasıl oldu? 1955 Ankara doğumluyum. Devlet memuru olan babamın görevi icabı Tokat, Amasya ve Ordu şehirlerimizde bulundum. İlk, orta ve lise tahsilimi Ordu’da yaptım. Esas memleketimiz baba tarafından Sarıkamış, anne tarafından Selanik’tir. Fakat bu iki şehirle hiç ilgimiz kalmadığı için aile büyüklerimizin yerleştiği İstanbul’u memleketimiz olarak görüyorum. Lise tahsilimden sonra Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim ve Heykel Bölümü’nü kazandım. Daha sonra Kocaeli D.M.M. Akademisi Makine Bölümü’nü bitirdim. Bu iki mesleği de icra etmedim ve özel bir bankada çalışmaya devam ettim. Her iki akademide okurken aynı zamanda bankada memur olarak çalışıyordum. Bu bankanın muhtelif kademelerinde 10 sene çalışıp 17 sene de müdür olarak çalıştıktan sonra emekli oldum. Ortaokulda okurken o zamanki adı ile Resim İş ve İş Bilgisi dersimiz vardı. Bu derse gelen hocamız kısa bir müddet sonra 46 yapmış olduğum resimleri ve el becerimi gördüğünde benimle daha yakından ilgilenmeye başladı. Aynı hocam 3 sene de lisede resim hocam oldu. Dolayısı ile 6 sene aynı resim hocası tarafından eğitim aldım. Hocamız, Güzel Sanatlar Akademisi mezunu idi. Böylece akademik kariyer almış bir eğitimci tarafından 12 yaşımdan 18 yaşıma kadar karakalem, suluboya ve yağlıboya tekniklerini öğrendim. Bu sebeptendir ki güzel sanatların yetenek imtihanını başarı ile kazandım. Tahsil hayatım bitince bankanın teknik bölümünde çalışmaya devam ettim. Evlendim, askere gittim, çocuğum oldu. Fakat yaşantımda bir boşluk olduğunu hissetmeye başladım. Zira; teknik konularda beni tatmin eden işler ile uğraşıyordum fakat resim çalışmalarımı layıkıyla yapamıyordum. Çünkü artık resimden de para kazanmam gerektiğini düşünüyor, kazanamayınca da olumsuz yönde etkileniyordum. Bir de şöyle düşüyordum; 12 yaşımdan beri resim yapıyorum başka şeyler üretip görselliği daha ön plana çıkarmalıydım. Çünkü, resmi bir tuvalde veya karakalem çalışma ise bir kağıtta derinlik boyutları olmaksızın seyredebiliyorsunuz. Oysa üç boyutlu bir şeyler yapıp seyredenlerde hayranlık uyandırabilecek bir şeyler yapmalıydım. Bu arayış, beni gemi modeli yapmaya sevk etmekle son buldu. Bildiğimiz kadarıyla modelciliğe plastik kit model uçaklarla başladınız ve daha sonra gemi modelleriyle devam ettiniz. Sizi bu süreçlere iten sebep neydi ? Modelciliğe önce plastik uçakların KİT’lerini yapmakla başladım. KİT modeller kutu içinde sunulan, her parçası plastik enjeksiyonla kalıplanmış, demonte modellerdir. Modelci demonte parçaları Bilindiği gibi uçak, gemi, tren, askeri araçlar gibi modeller modelciler tarafından yapılmaktadır.Bu modellerin arasında en zoru gemi modelciliğidir. Çünkü, bir gemi modeli için yapmanız gereken parça sayısı 1500- 2000 iken uçak, tren en fazla 500-600 parçadan oluşmaktadır. Vermiş olduğum rakamlar KİT modeller için değildir. Modelcinin modelin tüm parçalarını kendi yapacak ise yapması gereken parça sayısıdır. Dolayısı ile gemi modeli yapmak diğer modellere göre daha çok parça, daha çok emek gerektiren bir iştir. Modellerini yaptığınız tarihi gemiler var. Gülcemal, Ankara gibi. Modelini yapacağınız gemiyi nasıl seçiyorsunuz ? Modellerimi sipariş üzerine yapıyorum. Sipariş veren kişi bir gemi belirliyor, bu geminin planlarını bulabilirsem yapıyorum. Plan bulunamaz ise modelini yapmıyorum. Osmanlı zamanında kullanılmış, Cumhuriyet döneminde de kullanılmaya devam etmiş şehir hatları vapurları, yolcu gemileri bende her zaman merak uyandırmıştır. Bu merak sayesinde bu gibi gemilerin yapıldığı tersaneleri kayıtlardan bulup tersaneler ile yazışarak planlarını temin etmeye çalıyorum. İnternetin olmadığı zamanlarda yazışmalarım, cevaplar iki-üç senemi alıyordu. İnternet sayesinde daha çok bilgi edinmemiz kolaylaşmış olmasına rağmen tedarik etmek istediğim gemi planlarına çok zaman ulaşamıyorum. Çünkü, tersaneler kapanmış oluyor. GÜLCEMAL vapurunun planlarını bulmak mümkün olmadı. Ancak, kardeşi olan geminin bazı planları vardı. Bu kardeş geminin planlarını Gülcemal’e akuple ederek modeli yapabildim. Geçen sene Gülcemal’e ait bazı planlar elde ettim ve gövde planlarını (Lines Plan) çizdim. Gerçeğine %98 oranında benzediğinden eminim. ANKARA vapurunun planlarında sadece gövde planını bulabildim. Güverte üstü detaylarını gemiyi yapan tersanede bulamadım. Tersanenin yönlendirmesi üzerine güverte detaylarını yapan firmadan planları satın aldım. Ankara vapurunun model yapılabilecek şekilde planlarını elde etmek benim 3 senemi aldı. İzmir’de ARKAS DENİZ TARİHİ MÜZESİ’sinde sergilenen Gülcemal, Ankara, Bezm-i Alem, Cumhuriyet, Şam, Tarz-ı Nevin, Sürat vapurlarına ait modellerin planlarından bazılarını uzun araştırmalar sonucunda buldum ve Arkas Holding sahibi Sn. Lucien Arkas’a teklifte bulundum. Bay Arkas, gemi modelini çok seven sanat ve sanatçıyı takdir eden bir kişiliğe sahip olduğu için teklifimi kabul etti. Bu modellerden Ankara, Bezm-i Alem, Cumhuriyet ve Şam modelleri Beşiktaş Deniz Müzesi dahil hiçbir model koleksi- yoncusunda yoktur. Gemi modeli nasıl yapılır ? Gemi modeli yapabilmek için önce teknik resim bilgisi olması gerekir. Çünkü planlar teknik resim olarak çizilmiştir, modelcinin teknik resmi okuyabilmesi lazımdır. Planların haricinde gemiye ait resim, doküman var mıdır? Modelci bunları araştırmalıdır. Resim ve dokümanlarla desteklenmiş planlar ile model yapmak hem daha kolaydır hem de gerçeğine sadık kalınarak model yapılmış olacaktır. Amatör olarak modelcilikle uğraşan ya da başlamak isteyen insanlar nasıl bir yol izlemeliler ? Amatörce modelciliğe başlamak isteyenlere tavsiyem; modelini yapacağınız gemiyi tanımak için ne kadar doküman var ise toplamaya çalışınız. Sadece planları var ise fırsat bulduğunuz her an planları inceleyiniz. Plan incelemeniz en az 1520 gün olmalıdır. Planlardan bir kopya alıp kopya üzerine notlar yazınız. Orijinal plan üzerine not almayınız. Modelini yapacağınız geminin ölçeğini saptayınız. Bu ölçekte model üzerinde bulunan her türlü detayı yapabilecek misiniz? Detaylar çok küçük ve yapamayacak iseniz model ölçeğini düşürünüz. Model ölçeği düşünce model büyür. Dolayısı ile detayları yapabilme imkanınız olur. Sert bir kartona model ölçeğine uygun 47 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 bir insan figürü çizip bu insan figürünü kurşun kalemin yontulmuş tarafına değil karşısındaki dik kenarına yapıştırınız. Modelin muhtelif yerlerinde bu insan figürünü dolaştırıp yapmış olduğunuz detaylar insan figürün neresine kadar geliyor? buna bakınız. Şöyle bir örnek ile açıklayalım: Model ölçeğiniz: 1/100 , insan boyunu 1.80 cm olarak alırsak 1/100 ölçekteki insan figürü boyu 18 mm olacaktır. Kurşun kalemin ucuna yapıştırdığımız bu insan figürünü bir babanın yanına koyduğumuzda baba yüksekliği insan figürünün göğsüne kadar geliyorsa baba yüksekliği olmamıştır. Çünkü dünyada hiçbir gemide insan göğsüne kadar yüksekliği olan bir baba yoktur. Gemilerde korkuluk olarak kullanılan vardavela veya puntel denilen korkulukların yüksekliği 110 cm’dir. 1/100 ölçekte bu yükseklik 11 mm olmalıdır. Kurşun kalemin ucuna yapıştırdığımız insan figürünü puntelin-veya vardavelanın- yanına koyduğumuzda bu korkuluk insan figürü boyunda ise puntel yüksekliği modelde olmamıştır. Dolayısı ile model ölçeğine uygun olarak yaptığınız insan figürü yapmış olduğunuz hataları belirleyecektir. Gemi modelciliğine Türkiye’de daha çok hobi olarak mı bakılıyor? Türkiye’de gemi modelciliği ile uğraşan birçok kişi vardır. Bazıları tamamen boş vakitlerini değerlendirme, bir şeyler öğrenme ve yapma isteği ile doludur. Nitekim; İstanbul Meslek Edindirme Kursları açılmıştır ve bir çok model meraklısı burada modelcilik öğrenmektedir. Gemi Modelciliğinde en yetkin merci ise Gemi Modelcileri ve Gemi Severler Derneği’dir. Dernek 1977 yılında Kuzey Deniz Saha Komutanlığı’nın Gülcemal Vapuru 15 Temmuz 1874 günü denize indirilen Gülcemal, ilk adı ile Germanic , İngiltere'nin büyük denizcilik kumpanyalarından olan White Star firmasının Atlantik' te İngiltere ile Birleşik Amerika arasında yolcu taşımak amacaıyla inşaa ettirdiği iki eş gemiden biriydi. O da , kardeşi Britannic de, Kuzey İrlanda'nın, Belfast kentindeki Harland and Wolff adlı gemi tezgahlarında inşa edilmişlerdi. 1896 yılının Ağustos ayında yenilenen kazanları ve makineleri ile Atlantik‘i 6 gün, 21 saat, 38 dakikada kat ederek mavi kurdele sahibi oldu. 1899 yılında, New York Limanı’nda kömür almak için beklerken çok soğuk ve şiddetli bir rüzgar müthiş bir tipi Germanic‘in üzerinde kalın bir buz tabakası oluşturmuştu. Bu buzun üzerine durmadan kar yağıyordu. Saatler sonra gemi bunca ağırlığı kaldıramayarak dibe oturdu. Yüzdürülmesi zor olmasa da onarılması pek kolay olmadı. Belfast'a inşa edildiği tersaneye yollanarak onarıldı. 1902 yılında merkezi Liverpool'da olan Dominian Lines adlı vapur şirketine satıldı. Adı Ottowa olarak değiştirildi. Yeni sahipleri Avrupalı göçmenleri Amerikaya bu gemi ile taşıdılar. Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi adına 1910 yılında satın alındığında 37 yaşındaydı. 1911 yılının Şubat ayında İstanbul'a gelen bu güzel gemiye, dönemin padişahı olan V.Mehmet Reşad'ın annesinin adı verildi : Gülcemal denildi. Yani, gül çehreli, gül gibi güzel... Yolcuların çok sevdiği bu gemi özellikle düzenli posta seferleri yapmaya başladığı Karadeniz halkının sevgilisi oldu. 1914'te Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasından bir süre sonra asker taşımada kullanılmaya başladı, hatta bir ara hastane gemisi olarak da hizmet verdi. 1915 yılının 27 Şubat günü Ege'den Marmara'ya sinsice sızmış olan İngilizler'in E-11 denizaltısı, İstanbul'dan Çanakkale'ye asker taşımakta olan 48 katkıları ile kurulmuş olup halen Rahmi Koç–Hasköy Müzesi’nde faaliyetini sürdürmektedir. Modelcilikle ilgili bizimle paylaşabileceğiniz ilginç bir anınız var mı ? 32 seneden beri yapmış olduğum gemi modelciliğinde model sayım 210 olmuştur. Bu modellerin birçoğu yurt dışına gitmiştir. Şöyle ki; tersanelere gemi yaptıran armatörler tersaneden geminin bir modelini isterler. Tersanelerde modelcilerine model yaptırıp armatöre hediye eder. Armatörler yabancı yatırımcılar ise modeli alıp ülkelerine götürürler. Benim modellerini yaptığım tersane şu ülkelere gemi yapmıştır: Almanya, Hollanda, Norveç, İsveç, Malta, İspanya, Libya, Liberya,Rusya. Dolayısı ile bu ülkelerde benim modellerim vardır. Gülcemal'i İmralı önlerinde torpillemeyi başardı. Pruvasından yaralanan Gülcemal yedeğe alınarak acele İstanbul'a çekildi ve tersaneye sokuldu. Yeniden hizmete girebilmesi için yaklaşık iki yıllık bir onarım görmesi gerekti. Savaşın sonunda Gülcemal, 1918-19 yılları arasında mütareke yıllarında Yunanistan ve Mısır'daki esir kamplarında tutulmakta olan Alman askerlerini Wilhelmhaven ve Hamburg limanlarına taşıdı. 1920 yılında Gülcemal, Amerika seferi yapan ilk Türk yolcu gemisi olarak New York Limanı’na yanaştığında Türk bayrağını da Birleşik Amerika'ya götüren ilk gemimiz oluyordu. En enteresan anım ise şöyledir: Hatırladığım kadarı ile 1986 yılında Martı Denizcilik’e kendi gemileri olan ve OBO Sınıfı Gemiler olarak kategorize edilmiş gemilerin modellerini yaptım. Obo sınıfı gemiler hem likit yük hem de kuru veya dökme yük alabilecek şekilde dizayn edilmiş, boyları da 250 -300 metre civarında olan gemilerdir. Model ölçeği 1/125 olup model boyu 2 metre, adı Obo Vega idi. Modeli cam fanusu ve sehpası ile taşımak için 6 kişi çalışmıştı. 1989 yılı kışı İstanbul’da çok kurak geçmişti ve yazın büyük bir su sıkıntısı çeki- liyordu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Martı Denizcilik ile anlaşıp Obo Vega’yı su deposu olarak kullanmaya karar vermişti. Obo Vega İtalya’da kızağa çekilmiş ve tüm ambarları temizlenerek tatlı su deposu olacak şekilde tadil edilmişti. Gemi İstanbul’a geldi ve o yıllarda kömür deposu olarak kullanılan şu anda yeşil alan olan Ortaköy-Kuruçeşme’de karaya bağlandı. Yalova’dan temin edilen tatlı su küçük su tankerleri ile Kuruçeşme’ye geliyor ve suyu Obo Vega’ya boşaltıyordu. Obo Vega’da kendi pompaları ile suyu şehir su şebekesine pompalıyordu. İstanbul’un su sorunu bitince Obo Vega kendi işine döneceği sırada 1990 yılı Ağustos ayında 1. Körfez Savaşı başladı. Körfezdeki Amerikan Donanması’na ait gemilere tatlı su verecek büyük bir gemiye ihtiyaç duyulduğunda Obo Vega gemisi bulundu ve sözleşme yapmak üzere Amerikalı bir Albay Martı Denizcilik’e gelmiş, Obo Vega’nın modelini görünce bir model de kendileri için talep etmiş. Martı Denizcilik beni arayıp acilen bir model daha istedi. Modeli 3 ayda bitirdim ve teslim ettim. Daha sonra öğrendiğime göre model Pentagon’a gitmiş. Atatürk'ün de birkaç kez bindiği bu gemi, 1937 yılında hizmet dışı bırakıldı. Bunca yıl ayakta kalmasını bir savaş gemisininki kadar sağlam teknesine borçluydu. İkinci Dünya Savaşı'nın karanlık yıllarını Haliç'te bağlı olarak geçiren Gülcemal, Lloyd kayıtlarında en son olarak 1945 yılına kadar yer aldı. 1949 yılında limanda ardiye olarak kullanılıyordu. Ertesi yıl, yüzer otel haline getirileceğine dair söylentiler çıksa da 75 yaşındaki bu emektar gemi sonunda sökülmek üzere yabancı enkazcılara verildi. Sökülmek üzere Messina'ya vardığında , takvimler 1950 yılını gösteriyordu. (Kaynak: http://www.gemimodelciligi. com/metingurkan.htm) 49 MERSİN DENİZ TİCARETİ EKİM 2013 MERSİN CHAMBER OF SHIPPING PORT OF MONTH OF PORT STATISTICS CARGO MOVEMENT - INWARDS/ OUTWARDS LOADED (IN TONS) COMMODITIES DOMESTIC EXPORT : MERSİN : AUGUST-2013 DISCHARGED (IN TONS) TRANSIT TRSHPMNT TOTAL COMMODITIES DOMESTIC IMPORT TRANSIT TRSHPMNT TOTAL CEMENT5,962 89,621 3,740 99,323 CEMENT134134 CEREALS5,151 26 5,177 CEREALS35,327 13735,464 CHEMICALS 79,596 3,854 830 84,280 CHEMICALS 179,611 1,252 350 181,213 CITRUS57 57 CITRUS399 79477 CNTR29,873 29,873 CNTR16,32616,326 CONST. MACHINERY651 651 CONST. MACHINERY2,096 3,2875,382 COTTON3,039 171 3,210 COTTON8,962 6799,641 FERTILIZERS8,995 1,368 10,362 FERTILIZERS36,83336,833 FOOD STUFF 30 FROZEN MEAT 115,263 1740 70 11 10 117,103 FOOD STUFF 45,529 4,047 129 22 FROZEN MEAT 888 5,184 49,705 6,072 FRUITS6,439 569 7,007 FRUITS7,988 28,17536,163 GENERAL CARGO 90 GLASS 146,898 14,400 3,131 164,518 GENERAL CARGO 2,725 9,509 57 17 9,583 GLASS 260,160 37,583 2,639 303,108 2,762 178 17 2,958 LEGUMES14,301 43 14,344 LEGUMES30,356 38330,739 MACHINERY6,422 193 6,615 LIVESTOCK254254 MINERALS 6,200 188,814 2,877 197,890 MACHINERY 138 13,051 956 14,145 PETR.PRODUCTS 12,401 115,193 6 127,613 MINERALS 2,150 22,403 219 24,772 13 RICE12,886 149 13,035 PETR.PRODUCTS 33,802 253,822 7,774295,399 SODIUM CARB.45,691 45,691 RICE8,182 2,37510,557 SUGAR66 66 SODIUM CARB.2121 TEXTILE 22 36,584 536 119 37,260 TEXTILE 63,579 4,033 26 67,638 TIMBER 305 43 10 359 TIMBER 4,769 193 75 5,037 VEGETABLE OIL 2,683 23 2,706 VEGETABLE OIL 71,451 43 71,494 VEHICLES538 553 1,091 VEHICLES6,729 10,819 20 17,569 TOTAL 33,699 881,085 58,862 4,191 977,837 TOTAL 38,815 1,055,309 123,724 TOTAL (LOADED & DISCHARGED) = 2.198.941 TONS LOADED num. D+E+T TRSHPMNT TOTAL DISCHARGED D+I+T num. TRSHPMNT TOTAL 15,71246 15,7589,192 37 396 0 396 5,2070 111,012 193 11,20518,063207 7,2930 7,2931,3020 26,724239 26,96327,255244 7,6890 7,6896,5090 37,736432 38,16845,318451 14,9820 14,9827,811 0 34,413239 34,65233,764244 52,718432 53,15053,129451 50 PASSENGER SHIP G. TOTAL num. 9,229 24,987 5,2075,603 18,27029,475 1,3028,595 27,49954,462 6,50914,198 45,76983,937 7,811 22,793 34,00868,660 53,580106,730 15 3,256 1,221,103 4