postmodern süreçte eklektisizm olgusu ve davıd salle

advertisement
The Journal of Academic Social Science Studies
International Journal of Social Science
Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS6980
Number: 56 , p. 239-248, Spring III 2017
Yayın Süreci / Publication Process
Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date - Yayınlanma Tarihi / The Published Date
22.02.2017
31.05.2017
POSTMODERN SÜREÇTE EKLEKTİSİZM OLGUSU
VE DAVID SALLE
PHENOMENON OF ECLECTICISM IN THE POST-MODERN PERIOD
AND DAVID SALLE
Yrd. Doç. Dr. Gökçen Şahmaran Can
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü
Öz
19. yüzyılın ilk çeyreğinden günümüze kadar süren tarihsel süreçte, köklü değişikliklerle bugüne kadar gelen günümüz sanatı, II. Dünya Savaşı sonrasında,
1950'lerde yeni oluşumlarla karşımıza çıkmıştır. Bu bilgiler ışığında, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra oluşan düşünce anlayışları tüm sanatçıları ve akımları etkileyen bir özellik
taşımış ve Avrupa sanatının önemli özelliklerinin ihlal edilmesiyle, bir başkaldırıyı içererek, geleneğin parçalanmasını ileri boyutlara vardırmıştır. Sanatçılar burjuva devriminin kötü sonuçlarını yeni bir dünya görüşü ve başkaldırı olgusuyla sanatsal ifadelerinde
biçimlendirmeye başlamışlardır. Geç-kapitalizmin kültürel oluşumu, modernliğin baskıcı totaliter tutumuna bir karşı duruş olarak, yüksek değerlerin varlığına inanmayan
postmodern bir toplum yaratmış, ironi, çoğulculuk ve eklektisizm bu toplumun dili olmuştur.
Postmodern sanatsal oluşum bu çerçevede, estetik amaç güden klasik sanat anlayışına nihilist bir tutumla karşı koymuş, tepkiye dayalı bir anlatımı ön plana çıkarmıştır. Yapıtların oluşumunda kurgusal bir sistem hiyerarşisi yerine parçaları bütünün kurgusunu düşünmeden bir araya getiren "eklektik" bir tutum sergilemiştir.
Yirminci yüzyılın sonlarında endüstriyel çağın bunalımlarının en çok ABD'de
hissedilmesinin etkisiyle, "modernist baskıların insan benliğini unutturması" olgusu
ABD'de de etkisini kısa zamanda hissettirmiştir. İnanç ve varoluş sorunsalları üzerine
düşünmeye başlayan sanatçılardan öne çıkan Yeni-Dışavurumcu sanatçı David Salle,
1970'lerin başlarında eklektik resimleriyle postmodern resmin önemli isimlerinden biri
haline gelmiştir.
Anahtar Kelimeler: Postmodernizm, Eklektisizm, Sanat
Abstract
The modern-day art having survived with the rooted changes in the establishment period of the capitalist bourgeois society in the course of the history beginning
from the first quarter of the 19th Century until today re-emerges in 1950s in the after-
240
Gökçen Şahmaran Can
math of the World War II. In this regard, the thought perceptions formed after the World
War II have influenced all artists and movements and escalated the devastation of tradition by means of violating the most significant features of the European art and including a revolt. The artists started to cultivate the bad consequences of the bourgeois revolution in their artistic works with a new world vision and with a fact of riot. Cultural
formation of the late capitalism has created a post-modern society against the oppressive
and totalitarian attitude of the modernism, a society who does not believe the existence
of high values and where irony, pluralism, and eclecticism have become the dialect.
Post-modern artistic setting, in this context, has come against the aesthetics
based classic artistic approach with a nihilist attitude and dignified a reaction oriented
expression. It has showed an “eclectic” approach which couples the pieces together
without considering the structure of the whole, instead of a fictional system hierarchy in
the formation of the works.
With the effects of the industrial age depressions to the end of the twentieth
century, mostly in USA, the fact that “modernist oppressions caused the human’s ego
forgotten” took effect in USA also in a short time. Among the artists focusing on belief
end existence problematic, the Neo-expressionist David Salle has become an outstanding
character of the post-modern panting with his eclectic works at the beginning of the
1970s.
Keywords: Post-modernism, Eclecticism, Art
Giriş
Eklektisizm
kelimesinin
kökü
olan eklektik kelimesi, genellikle bir sisteme ait
olan veya tek başına anlam ifade eden unsurların birden fazlasını toparlayarak meydana
getirilen yeni sistem veya sistemler anlamına
gelmektedir. Dinde vesair düşünce akımlarında eklektisizmin negatif bir manası vardır. Türkçede "eklemek-takmak " anlamına
gelen bu kelime, Lidya dilinde "eklektikos"
veya tam olarak "yine takmak" anlamına karşılık gelen "eklegein" kelimelerinden türemiştir. Eklektisizm farklı felsefî veya sanat sistemlerinden alınan unsurların yeni bir sistem içinde yeniden kullanılmasıdır. Sanattaki
farklı çağ ve üsluplardan seçilip devşirilen
unsurların yeni bir tasarım, ürün ya da düşünce akımı oluşturmak için ele alınması olgusunu ifade eder.
Eklektisizm, 19. yüzyılda çok yaygın
bir biçimde görülür. Bununla birlikte eklektisizm bir üslup değil, bir davranış şekli olarak
değerlendirilmelidir. Ancak farklı eklektisist
üsluplardan söz edilebilir. Bu üslupların hepsinde davranış biçimi ortak olduğu hâlde
malzemenin de değiştiği çağ ya da üslup ve
bunların yeniden sistemleştirilişi farklıdır.
Sanat eserlerinde, düşünce sistemlerinde, felsefelerde, inanç sistemlerinde, bilimsel yaklaşımlarda öne çıkan belirgin temaları
alıp farklı bir biçim yaratma durumudur.
Felsefede kullanılan bir yöntemken Fransız
düşünür Victor Cousin tarafından bir öğreti
haline de getirilmiştir. Fransızca eklektik sözü
felsefede "kurulmuş olan dizgelerden değişik
düşünceleri seçip alan ve kendi öğretisinde
birleştirerek yeni bir öğreti oluşturan" anlamında kullanılmaktadır. Bir öğreti geliştirip,
ona takılıp kalınmaz. İnsanlığın birikimi her
çağın katkısı ve zamanın ruhu ile yeniden
gözden geçirilerek sürekli yenilenmesidir. Öz
ile ilgilenir. Alınan katkı alındığı sistemin
bütününü benimsemediğini göstermez. Yüzeysel bakışla eleştirel görüşe sahip kişiye
göre hatalı bir şekilde taklitçilik, tutarsızlık,
oradan buradan toplayıp birleştirmek olarak
nitelendirilebilinir. Yaşam felsefesi bakımından çeşitli sistemlerden düşünceleri, görüşleri, inançları inceleyerek, hiçbirine takılıp kalmadan iyi, doğru ve güzel yolunda her katkıya açık olup taassuba kapılmadan ilerleyebilmenin yöntemidir. Bir derleme ve sentezdir. Eklektisizm, aynı zamanda bir davranış
ve yaşam biçimidir. Sürekli yeni bilgiye açık-
Postmodern Süreçte Eklektisizm Olgusu ve David Salle
lık, değişim ve dönüşüm demektir. Takılıp
kalmama, kendini yenilemedir. Nerede iyi,
doğru ve güzel ne varsa ön yargıları aşıp araştırıp, alıp, bir araya getirip birleştirebilmektir.
Örnek olarak bu yöntemle ele alınan Hermetik öğreti ve felsefe de "eklektik" mahiyettedir.
Birçok kadim fikir akımı bu karışımda yerini
almıştır. Farklı düşünce sistemlerinden seçilen
öğretilerin ayrı bir sistem içinde birleştirilmesi
olan sistem bireylerin yaşam biçimi olarak ise
sürekli kendini yenilemek anlamına gelir.
Hayat felsefesi olarak hiç durmamak, kendini
sürekli geliştirip, bilgiyi yenilemektir. Her
görüşe saygı duyup hepsini bir potada eritebilmenin sistematiğidir. Sistemin zamanın
gelişimlerine uyum sağlayabilmesi için yenilikleri bünyesine kattığı ve yetersizlikten
kurtulduğu bir bakış açısıdır. Ezoterik*
gelenek açısından bakılacak olursa
*Ezoterizm: Ezoterizm (içe yönelik anlam/ileti), asıl olarak belirli kişilerin içselliği
ile sınırlandırılmış felsefî öğretilerdir. Bu öğretiler herkes tarafından bilinen egzoterik
(dışa dönük anlam/ileti) öğretiler değil, tam
tersine belirli kişilerin aşamalardan geçerek
bilmeye hak kazandığı öğretilerdir. Diğer
anlamı ise içsel, tinsel farkındalığa sebep
olan, Mistisizm ile eşanlamlı kabul edilen
önemli ve kesin bilgilerdir. Ayrıca Ezoterizm
geniş, farklı öğreti ve pratik yelpazesine sahip
olan bir akımdır (Bkz. Orhan Hançerlioğlu,
Felsefe Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul,
2002)
burada da önerilecek sistem eklektiktir. Birçok ezoterik-inisiyatik sistem tarihte
önemli izler bırakmışlardır. Hepsinin her
söylediği doğru olmayabilir ancak insanoğlunun hakikat yolculuğunda yaptıkları katkılar
göz ardı edilemez. Öğreti "ya şu, ya bu" yerine "hem şu, hem bu" özgürlüğü ve hoş görüsü
ile bilgiyi inceler. Ezoterik öğretiler insanlığın
gelişimine katkıda bulunmak için eklektik
metot ile çalışmaktadırlar. Hiçbir felsefe ya da
inanç sistemine bağlanılmaz ama hepsinden
yararlanılır. En doğru diye bir kavram söz
241
konusu değildir. Farklı
düşüncelerden yeni fikirler öğrenmenin yoludur. Bu yolda gözlem, deney, akıl ve
bilimin yanında sezgi gerçeği de önemlidir.
Kendini sürekli yenilemek tek bir sisteme ya
da tek bir öğretiye saplanıp kalmamaktır.
1. Postmodernizm ve Eklektisizm
Kökleri Romantizm'e kadar varan, bir
ekonomik ve siyasal egemenlik sistemi olarak
kapitalizmin neden olduğu ve egemen bir
sınıf olan Avrupalı entelektüellerin soğuk
savaşın hemen sonrasında, ilk kez mimaride
ve diğer plastik sanatlarda sonra da felsefe ve
siyaset kuramında bir kavram olarak karşımıza çıkardığı, pek çok alanda varlık gösteren
günümüz popüler söylemi Postmodernizm,
Ortaçağ ya da feodalizme bir karşı söylem,
1789 Fransız Devrimi etkisiyle oluşan modernlik kavramına bir tepki olarak sanayi
devriminden sonra hızlı bir değişim süreciyle
varlık kazanır. Pek çok teorisyenin çoğu zaman birbiriyle çelişen tanımlar ve anlayışlar
öne sürdüğü, Modern çağın teorik ve kültürel
pratiklerinin ötesi, Modernizm'in bir uzantısı
veya karşıtı, tükenmiş olan modern ideolojilerden, üsluplardan ve pratiklerden net bir
kopuşu ifade eden, eklektizm veya yerelliğin
ön planda olduğu veya kapitalizmin yeni bir
safhası olan Geç-kapitalizm ile birlikte
tüketim toplumu anlayışının hüküm sürdüğü
bir görüş olarak kabul edilen Postmodernist
dönemde; bilgi ve iletişim alanında odak hale
gelen mikro-elektronik devrimin, üretim yapısını değiştirmesi ile (Enformation) bilgi
üretimi ve bilginin önemli bir güç kaynağı
haline gelmesinin günümüz sanat anlayışına
zemin hazırladığı, pek çok postmodernist
teorisyenin de söylemleriyle varlık kazanmıştır. Özellikle ekonomik gelişim süreçleri, kapitalizmin değişen veya gelişen yönüyle oluşan
ekonomik krizler emeğin örgütlenmesinin
1973'ten bu yana değişmesine yol açmıştır.
Günümüz postmodern çağ söyleminin kapitalizmin değişen yüzüyle, mikro-elektronik
devrimle, bilgi alış verişinin bu devrim sonu-
242
Gökçen Şahmaran Can
cu hızlanmasıyla ve bunun üretim de dahil
ilgili her alanda önem kazanmasıyla varlık
kazandığı belirtilmektedir (Connor, 2001: 1735).
Oluşan bu yeni toplumsal formasyonda, ileri kapitalist aşamada, toplumsal ve
kültürel ilişkilerin herhangi bir ekonomik
sistemle oynadıkları rolün etkisiyle dünyanın
nitelikçe değiştiği, ileri kapitalist toplumların
bölünmüşlük, parçalanma ve farklılaşmayla
nitelenir hale geldiği dünyamızda, değişen
ekonomik dengeler ve sosyo-kültürel alandaki değişmeler günümüz sanatsal oluşumuna
zemin hazırlamıştır.
19. yüzyılın ilk çeyreğinden günümüze kadar süren tarihsel süreçte, kapitalist burjuva toplumunun kuruluş sürecinde ortaya
çıkan köklü değişikliklerle bugüne kadar gelen günümüz sanatı II. Dünya Savaşı sonrasında, 1950'lerde yeni oluşumlarla karşımıza
çıkar. Savaş sonrası Avrupa siyasi çalkantılar
yaşamaktadır. Emperyalist işgallerin devrimleri ve karşı devrimleri gündeme getirmesi
sonucu savaş sonrası yurtlarını terk eden Avrupalı sanatçılar, Amerika'nın savaş sonrasında ekonomik, siyasal ve kültürel anlamda
güçlenmesiyle New York'a yerleşirler. Savaş
sonucu süregelen bölgesel ve kitlesel yıkım
tehdidi karşısında duyulan endişe, korku ve
kaygı 1950'lerde sanatsal ifadelerle kendini
gösterir (Lynton, 2015: 257).
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra oluşan bütün düşünce anlayışları tüm sanatçıları
ve akımları etkileyen bir özellik taşımış ve
Avrupa sanatının önemli özelliklerinin ihlal
edilmesiyle, bir başkaldırıyı içererek, geleneğin parçalanmasını ileri boyutlara vardırmıştır. Sanatçılar burjuva devriminin kötü sonuçlarını yeni bir dünya görüşü ve başkaldırı
olgusuyla sanatsal ifadelerinde biçimlendirmeye başlamışlardır.
Bu durum modernliğin tüm hiyerarşik mesafelerini ortadan kaldırmış, artık yüceliğe ve ussallığa dayanan düşünceler yerini
postmodern toplumda, herşeyi tiye alan, kimsenin kimseyi ciddiye almadığı sosyal bir
ortama bırakmıştır. Bu olgunun kökeni post-
modern kapitalizmin kolay tüketim mantığında yatmaktadır. Geç-kapitalizmin kültürel
oluşumu, modernliğin baskıcı totaliter tutumuna bir karşı duruş olarak, yüksek değerlerin varlığına inanmayan postmodern bir toplum yaratmış, ironi, çoğulculuk ve eklektisizm bu toplumun dili olmuştur.
Postmodern sanatsal oluşum bu bağlamda estetik amaç güden klasik sanat anlayışına nihilist bir tutumla karşı koymuş, tepkiye
dayalı bir anlatımı ön plana çıkarmıştır. Yapıtların oluşumunda kurgusal bir sistem hiyerarşisi yerine parçaları bütünün kurgusunu
düşünmeden bir araya getiren "eklektik" bir
tutum sergilemiştir.
1980'ler toplumsal anlamda önemli
kopuşların yaşandığı, farklılaşmaların ortaya
çıktığı bir dönem olarak, postmodern sanat
anlayışında eklektisizmin oluşmasına neden
olmuştur. Küreselleşmeyle somutlaşan ayrımcılık karşıtı politikalar sanatın da ifade alanı
içine soktuğu kavramlar olarak karşımıza
çıkmıştır. Farklı ifadelerin ve farlı üslupların
bilinçli olarak bir tür karşı-modernizm anlayışı içinde yan yana gelişi diye kabul edilen
"eklektisizm"e teorisyen Yalçın Sadak şu şekilde açıklık getirmiştir: ...Aydınlanma projesi
en genel anlamıyla insanlar arasındaki, din,
kültür, ırk vb. kaynaklı farklılıkların değil,
benzerliklerin peşindedir ve dünyanın bir
bütün olarak ve ussal temeller üzerinde yeniden yapılandırılmasını öngörür. Modernist
evrensel stil genel anlamda bu öngörünün
estetik planda araştırılmasının ürünüdür.
Postmodernizmin başat ifade biçimi olan eklektisizmde ise durum farklıdır. Eklektik bir
bütün tam da öğelerin toplamından ibarettir.
Bütünü oluşturan öğeler birbirlerine eklemlenmiş değil, eklenmiştir, öğeler arasında
yanyanalık ilişkisidir belirleyici olan ve her
öğe bir başınalığını korur; bulunduğu yere ait
olmamazlık durumundadır ve bizi sürekli
olarak asıl dizgesine götürür. Yanına katıldığı
öğelere bir anlam yüklemez bir başınalığı
içindeyse aslının "benzeşimidir". Bu anımsatış
hiçbir diziye dayanmadığından, geçmiş silinir, anımsanan olarak bile ortada kalmaz.
Postmodern Süreçte Eklektisizm Olgusu ve David Salle
Modernist bir yapıtta alıntılar düzlem değiştirir, postmodernist bir yapıtta ise kaydırma
söz konusudur. Birinci durumda alıntılanan
şey, bir tarihsel düzlemden diğer bir tarihsel
düzleme geçerken aldığı konumuyla yeni bir
tarihsel değer yüklenir, ikinci durumda alıntılanansa tarihselliğinden arınarak doğal bir
konuma çekilir, yeni bir içerik yüklenmez.
Eklektik bir bütünde öğeler tam da bu doğal
konumlarından ötürü hiçbir çatışma üretmezler, aralarında keyfi bir biçimde kazandıkları
yerlerini her an terk etmeye hazırdırlar; tam
bir kayıtsızlık içinde değiş tokuşa girebilirler.
Farklılıklar böylece silinir, eski-yeni, seçkinsıradan, her şey aynı düzlemine çekilerek
eşitlenir. Eşitlenmez aslında, her türlü farklılık
tam bir tarafsızlıkla onaylanırken, tam da bu
biçimde, bütün farklılıklar yok sayılır, mutlaklaştırılır (Sadak, 1991: 17).
Diğer dönemlerden ve kültürlerden
gelme imge ve üslupları bilinçli olarak kendine mal eden yapıtlar bu anlayışla postmodern
olarak kabul görmektedir. Sosyolog H. Bülent
Kahraman ise "melez yaratıcılık" dediği bu
yaklaşıma şöyle açıklık getirmiştir: Melezleşme bu dönemde bir tür ya da bir tercih veya
üslup öğesi olarak değil, bir durum olarak
ortaya çıkmaktadır. Bu durum özellikle avangart-geleneksel ayırımının kesişiminde ortaya
ve öne gelmektedir. Bugün, tüketim toplumunun ana mantığı bozgunculuk veya yıkıcılıktır. Tüketim alışkanlığını ve edimini ayakta
tutabilmek için piyasa ve sektör sürekli olarak
yeni mal ve seçenek üretmek zorundadır. Bu
üretilmiş malın ve kazanılmış alışkanlığın
hızla değiştirilmesi demektir. Sistemin ayakta
kalabilmesi bir anlamda sistemin kendisini
sürekli yenilemesine ve buna giden yolda
yıkmasına bağlıdır. Bu mantık özellikle me-
243
kan söz konusu olduğunda ortaya çıkmaktadır. Sürekli olarak yenilenen mekan anlayışı
bir yerleşiklik düşüncesini daha başlangıçta
ortadan kaldırmaktadır. Melezleşme artık
farklılıkların bir araya gelerek yeni bir ürün
yaratmasından öte bir anlam taşımakta ve
daha çok bir aradalık olarak ortaya çıkmaktadır. Bu, 80'li yılların başında farklı itkilere
dayanan, farklı ifadelerin ve üslupların bilinçli olarak ve bir tür karşı-modernizm anlayışı
içinde yan yana gelişi olan "eklektik" anlayış
ve yaklaşımların, yeninin postmodernite tartışmalarından bu yana aşılamayan bir belirleyicilik kazanmıştır (Kahraman, 2004).
2. David Salle ve Eklektik Yapıtları
Yirminci yüzyılın sonlarında endüstriyel çağın bunalımlarının en çok ABD'de
hissedilmesinin etkisiyle, "modernist baskıların insan benliğini unutturması" olgusu
ABD'de de etkisini kısa zamanda hissettirmiştir. İnanç ve varoluş sorunsalları üzerine düşünmeye başlayan sanatçılardan öne çıkan
Yeni-Dışavurumcu sanatçı David Salle,
1970'lerin başlarında California Güzel Sanatlar Enstitüsü'nde kavram sanatçısı John Baldessari'den aldığı sanat eğitimine fotoğrafla
başlayan biri olarak, eklektik resimleriyle
postmodern resmin önemli isimlerinden biri
haline
gelmiştir.
Amerikan
YeniDışavurumcu'luğunda şiddet, cinsellik ve
erotizm konularıyla ön plana çıkmıştır. Duygusal dışavurumunu öfke ve kinle ifade eden
sanatçı, pornografiyi kışkırtmak amaçlı kullanır. İçe ve kendine dönük, eklektik yapıtları
çeşitli pornografik fotoğrafların, yüce ve soylu
sanatın önemli resimlerinin, tarihten alınmış
görüntülerin üst üste ve birbirinin içinden
geçiyormuş izlenimiyle verilmeye çalışılmış
durumudur.
244
Gökçen Şahmaran Can
Resim 1. David Salle, Mingus in Mexico, 1990
Birbiriyle ilişkisi yokmuş gibi görünen objeler, David Salle'in resimlerinde bir
araya gelerek anlam kazanırlar. Kullandığı
sembolik imgelerle, günümüzün kalıplaşmış
geleneksel değerlerine göndermelerde bulunur. Benim işimin gerçek teması diye başlayan Salle: "...kalıpların dışına çıkıp aşama
kaydetmektir ve dünyanın başka türlü olabileceğini de gösterebilmektir." der (20th Art,
1997: 652).
David Salle, farklı kültürel kaynaklar
arasında ayırım yapmamış, resimleri için genelde fotoğraftan çalışmış, birbirinden kopuk
öğeler kullanarak imgeler yaratmıştır. Salle,
Duchamp'ın
1960
ve
sonrası
NeoAvangard'ların kavramsal yaklaşımını benimsemiştir.
Resim 2. David Salle, We'll Shake the Bag, 1980
Eserleri, her türlü kültürel kaynağı
genel bir potada eriten kitle kültürünün bir
yansımasını oluşturmuştur. Her türlü coğrafi
ve etnik mekansal deneyim, içsel dürtüler,
iktidar, estetik haz ve estetik deneyim sanatçının yaratma anına eşlik eder. Korku ve gerilimlerinden, hayatın belirsizliğinden, iç çelişkilerinden sıyrılan modern dünya insanı; da-
Postmodern Süreçte Eklektisizm Olgusu ve David Salle
ha çok duyu verilerinin dışlaştırılmasıyla,
sanatsal deneyimi ile günlük hayatın içinde
yer alır. Kimlik arayışına da yönelen sanatçı,
anlık modernist deneyimlerle evrende bir yol
edinir. Yeni-dışavurumcu sanatçı kavram ve
içerik olarak belirli alanlarda yoğunlaşmıştır;
figürasyon, objektiflik, duyguların ortaya
çıkarılması, otobiyografi, hafıza, psikoloji,
sembolizm, cinsellik, edebiyat, anlatı bu kavramlar arasında sayılabilir. Bu yenidışavurumcu anlayışta minimal ve kavramsal
sanatı, dada ve pop sanatı bir arada izleriz.
Ayrıca Soyut dışavurumculuğun serbest fırça
ve boya kullanımını, akıtmalarını ve dev boyutlarını, Art Brut'ün naif ve çocuksuluğunu,,
Cobra Sanatı'nın yoğun boya etkisi ile Dada
ve Art Povera'ya yaklaşan malzeme kullanı-
245
mıyla beraber eklektik ve çoğulcu anlayışları
da içinde barındırır (Burunsuz, 2014, s. 23).
David Salle, yeni-dışavurumculuk şemsiyesi
altında farklı resimsel kaygıları yansıtmak bir
yana, mensubu olduğu farklı ulusal kültürel
kimliklerin de zaman zaman belirgin bir biçimde görünür hale geldiği bir sanatsal ifade
benimsemiştir. Sanatçı, geçmiş sanatsal birikimleriyle öznelliğin, bireysel olanın kavramlara yansıtıldığı ve minimallikten uzak bir
boya resim tarzını ortaya koymuştur. Eserlerde izlenen genel tavır figüratif bir dilin benimsenmesidir. İmgesel yaratımda renk ve
fırça sürüşleri, coşkulu anlatımla beraber
geçmişle birlikte bir ironik anlatım söz konusudur.
Resim 3. David Salle, Homage to Richard, 1996
David Salle'in resimleri görüntülerden oluşur. Bu görüntüler geometrik formlarla ayrılarak; fakat birbiri üstünü örtmeyerek
eklemlenmiş bir sürecin sonucudur. Jonathan
Fineberg bu düşüncenin, bizi çıplak bir kadın
imgesinin resimdeki diğer imgeler gibi, diğerlerinden farkı olmayan bir imge gibi ele alınması konusunda cesaretlendirmek istediğini
yazmıştır (Giderer, 2003: 167). Amerikan dışavurumcu David Salle Post-modern duyarlılığı figüratif bir biçimde resimsel bir dile dö-
nüştürür. Gerçekçi boya sürüşleri, soyut dışavurumcu lekesel ve çizgisel dönüşümlerle,
kesintili mozaik bölümler ve kolâjlarla biçimlenir. İki ya da üç bölümlü eserlerinde ise
tiyatral bir dil göze çarpar. Arafta kalanlar,
klasizm, çıplaklık David Salle resminin başlıca
kavramlarıdır. Çağrışımlı öyküsel kodlar gerçeküstücülere göndermeler, düşsel mekân,
ayrıntıcı anlatım, pop art imgeleri, çıplaklık,
dokusal bezemeler, karşılaştırmalar, ikilemler,
klasik göndermelerle çağdaş biçimler bir ara-
246
Gökçen Şahmaran Can
da kullanılmıştır. Ayrıca, birbirinin üzerine
resmedilmiş gibi duran bu figürler, kolaj etkisi yaratmanın ötesinde, medyada fazla kullanılan günlük objelerin alaycı bir yer değiştir-
mesi işlevini de görüyor, erotizmi, kadın bedenini, bireyin varoluşunu yeniden yorumluyor ve sorguluyordu.
Resim 4. David Salle, Comedy, 1995
Kompozisyonları genelde anlamayı
zorlaştıracak biçimde kuruluyor, müstehzi ve
alaycı anlamlar gizliyordu (Baraz, 2011: 34).
Çağdaş resmin figüratif temsilcisi Salle, materyal olarak tüketim çağı kültüründen, porno
dergilerden, tarihsel imgelerden faydalanmıştır. Birbirinin üzerine resmedilmiş gibi duran
bu figürler, kolaj etkisi yaratmanın ötesinde,
medyada fazla kullanılan günlük objelerin
alaycı bir yer değiştirmesi işlevini de görmüş,
erotizmi, kadın bedenini, bireyin varoluşunu
yeniden yorumlamış ve sorgulamıştır. Yeniden var olma, yeniden resmi nitelendirir, yeniden kurgular ve çok anlamlılık sürecinin
doğmasına yol açar. Diptik ya da triptik olan
eserlerinde; yapı sökümcülüğün oluşmasını
sağlayan eklektik öğeler, çok katmanlı ifade
dilinin var olmasını sağlar.
Postmodern Süreçte Eklektisizm Olgusu ve David Salle
247
Resim 5. David Salle, Torn Poster, 1991
SONUÇ
19. yüzyılın ilk çeyreğinden günümüze kadar süren tarihsel süreçte, köklü değişikliklerle bugüne kadar gelen günümüz sanatı
II. Dünya Savaşı sonrasında, 1950'lerde yeni
oluşumlarla karşımıza çıkar. Savaş sonucu
süregelen bölgesel ve kitlesel yıkım tehdidi
karşısında duyulan endişe, korku ve kaygı
1950'lerde sanatsal ifadelerle kendini gösterir.
Dolayısıyla, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra
oluşan bütün düşünce anlayışları tüm sanatçıları ve akımları etkileyen bir özellik taşımış ve
Avrupa sanatının önemli özelliklerinin ihlal
edilmesiyle, bir başkaldırıyı içererek, geleneğin parçalanmasını ileri boyutlara vardırmıştır. Sanatçılar burjuva devriminin kötü sonuçlarını yeni bir dünya görüşü ve başkaldırı
olgusuyla sanatsal ifadelerinde biçimlendirmeye başlamışlardır.
Bu durum modernliğin tüm hiyerarşik mesafelerini ortadan kaldırmış, artık yüceliğe ve ussallığa dayanan düşünceler yerini
postmodern toplumda, herşeyi tiye alan, kimsenin kimseyi ciddiye almadığı sosyal bir
ortama bırakmıştır. Bu olgunun kökeni postmodern kapitalizmin kolay tüketim mantığında yatmaktadır. Geç-kapitalizmin kültürel
oluşumu, modernliğin baskıcı totaliter tutumuna bir karşı duruş olarak, yüksek değerlerin varlığına inanmayan postmodern bir toplum yaratmış, ironi, çoğulculuk ve eklekti-
sizm bu toplumun dili olmuştur.
Postmodern sanatsal oluşum bu bağlamda estetik amaç güden klasik sanat anlayışına nihilist bir tutumla karşı koymuş, tepkiye
dayalı bir anlatımı ön plana çıkarmıştır. Yapıtların oluşumunda kurgusal bir sistem hiyerarşisi yerine parçaları bütünün kurgusunu
düşünmeden bir araya getiren "eklektik" bir
tutum sergilemiştir.
Kitle ve tüketim kültürünü yansıtan
eserleriyle David Salle, farklı söylemleriyle
birlikte ortak bir çıkış noktası yakalamıştır.
Çoğulcu eklektik yapılar, Postmodern bir
bakış açısıyla oluşturulmuş biçimler, üst üste
biçimlendirmeler resmin bütün ve tek amacına hizmet eder. David Salle, yapıtlarındaki
farklı içerik ve teknikleriyle toplumsal ve
zamansal bir içerik oluşturur. Modern zamanlar ve zamanlara ait ifadeler, kültürel oluşum
ve kültürel ilişki, yaşam tarzı, insanın kendi
ve çevresiyle kurduğu ilişki, mekân ve zamana göre çeşitlilik gösterir. Dolayısıyla süreçle
ortaya çıkan söylemler sanatçının yaşadığı
kültürel bellek eşliğinde, eklektik bir biçimde
şekillenir.
KAYNAKÇA
Baraz, Y. (2011). David Salle, Artist Modern
Sanat Dergisi.
Burunsuz, M. (2014). Günümüz sanatında ifadeci yaklaşımlar bağlamında belirginleşen
248
Gökçen Şahmaran Can
desen olgusu. (Yayınlanmış S.Y.T.),
Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitü/Resim Ana Sanat Dalı,
İzmir.
Connor, S. (2001). Postmodernist Kültür, Çev:
Doğan Şahiner, İstanbul: YKY.
Giderer, H.E. (2003). Resmin sonu, Ankara:
Ütopya Yayınevi.
Hançerlioğlu, O. (2002). Felsefe Sözlüğü, İstanbul: Remzi Kitabevi.
Kahraman, H. B. (2002). Sanatsal Gerçeklikler,
Olgular ve Öteleri, İstanbul: Everest
Yayınları.
Lynton, N. (2015). Modern Sanatın Öyküsü,
İstanbul: Remzi Kitabevi.
Sadak, Y. (1991). Modernist ve Postmodernist
Sanatta Alıntılar Sorunu, İstanbul:
Çağdaş Düşünce ve Sanat, Plastik Sanatlar Derneği Yayın Dizgisi.
20th Art, Museum Ludwing Cologne, Taschen, Italy, 1997
Download