hipnoz altındaki türkiye yugoslavlaşma sürecinde mi?

advertisement
HİPNOZ
ALTINDAKİ
TÜRKİYE
YUGOSLAVLAŞMA SÜRECİNDE Mİ?
Soğuk savaş sonrası Balkanlarda Tito önderliğinde Yugoslavya
kuruldu. Üçüncü dünya liderliğine de öncülük yaptı. Ancak
etnik ve dinsel ayrımcılık tohumları atıldı. Kısa sürede
çatışmalar sonrası parçalandı, bölündü ve nihayet devletçikler
kuruldu.
Aynı süreci Irak’ta yaşadı. Libya, Suriye, Yemen, Sudan,
Nijerya, Somali aynı süreci yaşıyor.
Kitleler, çoğu kez, yaşanılan toplumsal, siyasal sürecin arka
planını anlamakta zorlanır. Yaşanılanlar, tarih olduktan
sonraysa yapılacak bir şey kalmaz.
Geçmişi belleğine kazıyan insanoğlu, yaşananların nedenlerini
ve olası sonuçlarını algılamakta nedense aynı feraseti
gösteremez.
Gerçekleri bildiği halde; ısrarla geçmişe takılıp kalan,
bugünü sorgulamayan, yarına ilişkin öngörü ortaya koymayan ya
korkaktır, ya haindir, ya işbirlikçidir ya da ajandır.
Değişim-Dönüşüm
operasyonu
nedir?
Milli/Ulus
devlet
niteliğinin çözülmesi, siyasi coğrafyanın küçülmesi, millet
bilincinin dağıtılıp etnik ve mezhepsel kompartımanlara
bölünme, geleceğe yönelik ortak hedeflerden vazgeçilerek,
amaçsız sürüye dönüşümün tamamlanması.
Medya illüzyonuyla, topluma şırıngaladığı psiko kültürel
narkozun etkisinin operasyon tamamlanıncaya kadar geçmemesini
istemektedir. Ortadoğu halklarının verilen narkozun etkisinden
kurtulup kurtulamayacağını zaman gösterecektir.
Bulunduğu coğrafyada hiçbir iddiası kalmamış, kaderini ve
geleceğini belirleme iradesini kaybetmiş, emperyal sistemin
verdiği rolü itirazsız benimseme psikolojisinin yönetimden
başlayarak tüm halkı etkisi altına alması için adeta toplu
hipnoz seansı yapılmış gibidir.
Tarih bize devletlerin güç katsayısının sahip bulundukları
ekonomileri olduğunu göstermektedir. Ekonomik olarak
komşularından üstün olanın siyasal, askeri gücünün de yüksek
olması doğaldır.
Türkiye’nin kurucu kadroları; milli ekonomiye dayalı, bağımsız
bir güç olması halinde ulus devlet olarak bu coğrafyada
yaşayabileceğini Osmanlı çöküşünün acı deneyimlerinden
öğrenmişlerdi. Bürokrasinin, ordunun milli olabilmesinin temel
şartının ülke ekonomisinin milli olmasından geçtiğini yaşanan
trajedilerden çıkarmışlardı.
Sorulması gereken ekonomisi milli olmaktan çıkarılmış, büyük
sermayesi uluslararası sermayeye eklemlenmiş bir Türkiye,
milli devlet olarak yaşayacak mıdır?
Oyun son derece açık oynandığı halde anlaşılamaması
şaşırtıcıdır. Kopan gürültü, yaşanan postmodern kargaşa ve
karmaşa, ekonomik olarak teslim alınan bir ülkenin milli
kalmakta direnen bürokrasisinin, ordusunun tasfiyesidir.
Tasfiye programının ulus ötesi karar mercileri; ulus devletin,
ulusal ekonominin infazını milli dirençle karşılaşmadan
sonuçlandıracak
psiko
kültürel
sihirli
reçete
arayışındadırlar.
Halkın derin bilinçaltında yaşattığı kolektif duyarlılığını
köreltip, milli kimliğe, kültüre dönüşüp ulus bilinciyle
harmanlanan din algısının yok edilmesini bu nedenle zorunlu
görmektedirler.
Halkın milli kimliğe dönüştürüp içselleştirdiği din algısı;
emperyalizm güdümündeki tarikat-cemaatlerin, kitleleri
köleleştiren kayıtsız
değiştirilmektedir.
şartsız
itaat-biat
reçeteleriyle
Milli/Ulus devletin tasfiyesiyle; ekonominin, siyasetin,
devletin denge kurumlarının, yani sistemin baştan aşağı
emperyalizmin arzuları doğrultusunda yeniden düzenlenmesi
operasyonunu, toplumun stratejik olarak algılayamadığı
görülmektedir.
Kurumların
suçlanıp
itibarsızlaştırılması,
aşağılanması,
halkın kolektif gurur sembolü olmaktan çıkarılıp bir nefret
simgesine dönüştürülmesi, tasfiye operasyonunun sonucudur.
Devletin temel nitelikleri değiştirilmek istenirken, ulus
devletten postmodern sömürgeye dönüşümün kurumsal ve fiziki en
büyük engelinin ortadan kaldırılması gerçekleştirilmektedir!
Ülkenin siyasi
basılmıştır.
coğrafyasının
küçültülmesi
için
düğmeye
Operasyon; yerel-milli olan her unsura aralıksız sürdürüleceği
anlaşılmaktadır.
Günün Sözü: Gücünü yabancılardan alan, halkını aldatanların
sonu bellidir.
Download