45. ıl - Sosyal-İş

advertisement
45. yıl
AĞUSTOS-KASIM 2011
İKİ AYLIK YAYIN ORGANI
YIL: 45
SAYI: 2011/8-11
ŞUBE OLAĞAN GENEL
KURULLARI TOPLANDI
İstanbul Şube Genel Kurulu
Ankara Şube Genel Kurulu
İzmir Şube Genel Kurulu
Antalya Şube Genel Kurulu
ŞUBE YÖNETİCİ EĞİTİMLERİ
TAMAMLANDI
TEMSİLCİLİK SEÇİMLERİ
Sayfa 12-14’te
TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ
HABERLERİ
Sayfa 9-10-11’de
TAŞERON ÖRGÜTLENMELERİ
Sayfa 26-31’de
ŞUBELERDEN HABERLER
Sayfa 34’te
Sayfa 16-23’te
KIDEM TAZMİNATINDA YALANLAR
VE GERÇEKLER
Sayfa 38-41’de
2
• Sosyal-İş Gazetesi
GÜNDEM
12 Haziran Genel Seçimleri’nden oy oranını artırarak çıkan ve tek başına üçüncü
defa iktidar olan AKP hükumeti, ilk iş olarak Türkiye işçi sınıfının kazanımlarına karşı
topyekun bir saldırı başlatmış durumda. Yeni hükümet, programı doğrultusunda, kıdem tazminatının fona devredilmesi, bölgesel asgari ücret uygulaması, özel istihdam
bürolarının yasalaşması gibi saldırıları yeni yasama döneminde meclis gündemine
taşımaya hazırlanmakta. Öte yandan Meclis’e sevk edilen 2821 ve 2822’nin yerine
çıkacak yasayla ilgili olarak, tarafların mutabakat sağladığı iddia edilen “yasa taslağı”
her gün değişmekte, meclis komisyonlarında ne şekil alacağı ve meclisten nasıl çıkacağı konusunda taraflar dahil hiç kimsenin bir fikri yok...
• SOSYAL-İŞ HUKUK ............................................... 3-5
• ŞUBE OLAĞAN GENEL KURULLARI ............................. 6-8
• ŞUBE YÖNETİCİ EĞİTİMİ TAMAMLANDI .................. 9-11
23 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen Van Depremi ve daha sonra meydana gelen artçı depremlerde bine yakın vatandaşımızı kaybetmiş bulunmaktayız. 23 Ekim
depreminden sonra hükümet ve devlet yetkililerin bilimsellikten uzak ve sorumsuz
açıklamaları, felaketin boyutunu daha da artırdı. Depremde hasar gören binalarda
hiç bir hasar tespiti yapmadan, vatandaşa evlerine girmeleri konusunda çağrı yapan
yetkililer, depremi takip eden günlerde meydana gelen artçı depremlerde yüzlerce
vatandaşımızın hayatını kaybetmelerine neden oldular. Eksi 15 derecede çadırlarda
yaşam savaşı veren Van Halkı çareyi kenti terk etmekte arıyor. Van Depremi göstermiştir ki; kapitalizmin itici gücü olan kar ve kar hırsının, insanlık için sömürü, sefalet
yokluk, yoksulluk ve ölümden başka bir getirmediğidir. Buradan bir kez daha, depremde yakınlarını kaybedenlere başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
• TEMSİLCİLİK SEÇİMLERİ ....................................... 12-14
• PAYLAŞTIKLARIMIZ ............................................... 15
• TOPLU
Çok yoğun bir çalışma döneminin sonunda şube kongrelerimizi gerçekleştirdik. Tüzüğümüze göre başlayan kongre takvimi, şube sınırları içinde iş yerlerinden seçilecek
delege sayılarının tespit edilmesi, delege seçimleri yapılması ve yasal prosedürlerin
işletilmesinden sonra şubelerimiz için en üst organı olan şube genel kurulları gerçekleştirildi. Kongrelerimizde, geçmiş dönemde yaptıklarımız ve yapamadıklarımızın
bir muhasebesi yapılırken, yeni dönemin de politikaları ile bu politikaları uygulayacak yönetimler belirlendi. Yönetimlere seçilen arkadaşlarımızın, her gün büyüyen ve
gelişen sendikamıza, konfederasyonumuza ve Türkiye işçi sınıfının öz örgütleri olan
sendikalara, sendikal harekete katkı sağlayacağına inancımız tamdır. Yöneticilerimizi
zor ve zahmetli bir dönem beklemektedir.
• “ÖRGÜT OKULU” TOPLANTISI DÜZENLENDİ .............. 33
• ŞUBELERDEN
Genel Başkan
Celal
Metin
UYAR
Gen. Sekr.
EBETÜRK
TASARIM
Yerel Süreli Yayın
Yayın No:4337
Baskı Tarihi
22 Kasım 2011
YÖNETİM YERİ
SOSYAL-İŞ SENDİKASI
GENEL MERKEZİ
Ziya Gökalp Caddesi 36/16
Kızılay / Ankara
Tel: 0.312.430 17 73 (pbx)
Faks: 0.312.432 39 63
web: www.sosyal-is.org.tr
e-posta:[email protected]
BASKI: Öncü Basın Yayın Ltd.Şti.K.Karabekir Cad.No:85/2-Ankara Tel:0.312.384 31 20
...........................
34
• ON BİNLER ANKARA’DA BULUŞTU .......................... 36-37
• 10 SORU 10 CEVAPeTA KIDEM TAZMİNATINDA
YALANLAR VE GERÇEKLER ................................... 38-41
• 10 soru 10 CEVAPTA UNI KÜRESEL SENDİKA ...... 42-43
Metin EBETÜRK
Genel Başkan
Sosyal-İş Basın
Yayın Dairesi
HABERLER
• HAKLARIMIZI GASP ETTİRMEYECEĞİZ ......................... 35
Yeni bir döneme hazırlanırken en büyük güvencemiz işçi sınıfımız ve emekçilerle,
savaşsız sömürüsüz bir dünya için vereceğimiz mücadele inancımızdır.
Genel Yayın
Yönetmeni,
Sorumlu Yazı
İşleri Müdürü
........16-23
• İSTANBUL BAROSU’NDA İLETİŞİM EĞİTİMİ ............... 32
Sosyal İş’in yarım asra yakın zengin deneyimleri ile mücadele geleneği kuşkusuz ki
en büyük membaamızdır. Bizler de bu büyük çınarın şimdiki yönetici ve koruyucuları
olarak hem emek mücadelesinin onuru Konfederasyonumuz DİSK’e, hem de sendikamızın geçmişine sahip çıkıp mücadele geleneğine devam ederek geçmişimize, bizden öncekilere layık olmaya gayret ediyoruz.
SAHİBİ
HABERLERİ
• TAŞERON ÖRGÜTLENMELERİ HABERLERİ ............. 26-31
Yönetimimiz bir ilki daha gerçekleştirdi. Eylül ayında gerçekleşen kongrelerimizin hemen akabinde, 22-23-24 Ekim tarihine Gönen’de Kemal Türkler Eğitim ve Dinlenme
Tesislerinde Yönetici Eğitimi’ni gerçekleştirildi. Bu eğitim çalışmamızın ardından, 13.
Genel Kurulumuz hazırlıklarının sürdürüldüğü bugünlerde, yaklaşık 2 senelik çalışmalarımızın bilançosu üzerinden yaptığımız değerlendirmelerimizde, temsil etmeye
gayret ettiğimiz işçi sınıfımızın görece bir memnuniyet içerisinde olduğu izlenimi ve
yorumlarını alıyoruz. Dostlarımızdan ve emek çevrelerinden aldığımız yorumlar da
bu izlenimlerle paralel olunca, önümüzdeki döneme daha coşkulu bir mücadele
azmi ile girmeye hazırlanıyoruz.
SOSYAL-İŞ
Sendikası
adına
SÖZLEŞMESİ
• ZAFER DİRENENEN EMEKÇİNİN! ......................... 24-25
Sendikamız ve üyelerimiz bir ilke de imza attılar. 22 Ağustos’ta İzmir Büyükşehir
Belediyesi’ne bağlı İZFAŞ işyerinde, toplu sözleşmede görüşmelerinin anlaşmazlıkla
sonuçlanması sonrası çıktıkları grev, İzmir 1. İş Mahkemesi tarafından “Ülkenin uluslararası alandaki itibarının zedelenme ihtimalinin doğması tehlikesi” gerekçesiyle
ertelenerek engellendi. Böylece üyelerimiz, ülkenin uluslararası itibarını zedelemekten, mahkemenin uyanık/sorumlu tutumuyla kurtarılarak, büyük bir yanlıştan dönmeleri sağlandı! Mahkeme kararının, kara mizah yazarlarına ilham kaynağı olacağı
inancındayız.
Yolumuz açık olsun.
İŞ
• İŞÇİNİN DÜNYASI ...................................................... 44
SOSYAL-İŞ SENDİKASI ŞUBELERİ
ANKARA : Mithatpaşa Cad. 56/10 Kızılay e-posta: [email protected]
Tel
Faks
:0.312.430 07 04
: 0.312.430 16 14
İSTANBUL: Muratpaşa Mahallesi, Muratpaşa Sokak Bilge Apartmanı 21/2 Yusufpaşa/Aksaray
e-posta: [email protected]
Tel
Faks
: 0.212.523 24 89
: 0.212.534 30 88
ANTALYA: İsmetpaşa Cad. 453. Sokak. H. Atmaca Apt. No:18
Tel-Faks: 0.242.241 51 46
İZMİR:
Tel-Faks : 0.232.465 07 09
Mahmut Esat Bozkurt Cd. 1442 Sk. No:2 D:5 Alsancak
e-posta: [email protected]
Sosyal-İş Gazetesi •
SOSYAL-iŞ HUKUK
3
Av. Faik Serdar ERMAN
Hukuk Danışmanı
ÇALIŞMA KOŞULLARINDA ESASLI DEĞİŞİKLİK FESHİ
Bu yazımızda çalışma koşullarında esaslı değişiklik feshi incelenecektir.
4857 sayılı İş Kanunumuzun 22. maddesin
başlığı “Çalışma koşullarında değişiklik ve iş
sözleşmesinin feshidir”.
22.Madde de ki düzenlemeyi, maddeyi cümle, cümle şu şekilde bölebiliriz.
1. cümle: “İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş
sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri
uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında
esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir.”
2. cümle: “Bu şekle uygun olarak yapılmayan
ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz.”
3 ve 4. cümle : “İşçi değişiklik önerisini bu süre
içerisinde kabul etmezse, işveren değişikliğin
geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için
başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı
olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak
suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu
durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine
göre dava açabilir.”
5. cümle: “Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir.
Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili
olarak yürürlüğe konamaz”.
I-Çalışma Koşullarında Esaslı Değişiklik:
Söz konusu madde yeni bir düzenleme olup
bir yandan yürürlükten kalkmış olan 1475 sayılı İş Yasası’nın 16-e maddesindeki düzenlemenin işçiler arasında yarattığı haksız sonuçları ortadan kaldırmak, öte yandan kendisinin
ve ailesinin geçimi ve yaşamını sürdürebilmesi için emeğinden başka satacak hiç bir
şeyi olmayan işçinin, iş (çalışma) koşullarında
esaslı değişiklik yapılmasının zorunlu olduğu
hallerde, feshin en son çare olması ilkesi gereği iş sözleşmesinin, sona erdirilmeden devamına olanak sağlamaktır.
Yürürlükten kalkmış olan 1475 sayılı İş
Yasası’nın 16/ II-e maddesi “..........yahut
iş şartları esaslı bir tarzda değişir, başkalaşır veya uygulanmazsa” düzenlemesi gereği
iş sözleşmesi ile (eski deyimi ile iş akdi ile)
bağlı olarak çalışanlar çalışma koşullarındaki esaslı değişikliği öğrendikleri tarihten itibaren altı iş günü içerisinde bu değişikliği
benimsemiyorlarsa, bu değişikliğin getirdiği
düzenlemeye göre çalışmak istemiyorlarsa iş
sözleşmesini çalışma koşullarındaki esaslı de-
ğişiklik nedeniyle, haklı nedenle fesih etmek
zorundaydılar. Ancak esaslı değişiklik nedeni
ile altı iş günü içerisinde iş sözleşmesini fesih
etmezler ve fiilen çalışmaya devam ederlerse değişikliği zımmen benimsemiş olurlar ve
artık çalışma koşullarındaki esaslı değişiklik
getiren koşullar uyarınca çalışmak zorunda
kalırlardı. Esaslı değişikliği benimsemeyen
işçi altı iş günü içerisinde iş sözleşmesini fesih ederek sadece kıdem tazminatı hak kazanır, ihbar tazminatına hak kazanamazdı. Yine
eski 1475 sayılı Yasada belirtilen 6 iş günlük
süre geçtikten sonra işçinin iş sözleşmesini iş
koşulların da esaslı değişik nedeni ile fesih
etmesi 6 günlük hak düşürücü sürenin geçirilmesi nedeni ile haklı nedenle fesih olmayıp, geçersiz bir fesih olacağından işçi kıdem
tazminatı hakkını da kayıp ederdi.
Uygulamada maddenin getirdiği bu düzenlemeyi bilen işverenler işçiyi işyerinden çıkartmak istediklerinde, kaçırtmak istediklerinde
çalışma koşullarını ağırlaştırarak, işçiyi istifa
etmeye zorlamaya çalışırlardı. Örneğin herhangi bir işyerinde herhangi bir nedenle (siyasi, etmik, kişisel çekemezlik, inanç farklılığı,
kıskançlık, sendikaya üye olduğu, dürüst davrandığı için vb ) işten çıkartılmak istenen bir
işçi örneğin bir dozer operatörü, temizlik işine gönderilir , işçi esaslı değişikliği 6. iş günü
içerisinde benimsemeyip iş sözleşmesini haklı nedenle fesih ederse kıdem tazminatını alıp
işyerinden ayrılır, ya da altı işgünü geçer ve
çalışmaya devam ederse artık esaslı değişikliği benimsemiş olurdu. Ülkemizde işsizliğin
her zaman çok yüksek boyutlarda olması,
aynı nitelikteki ve ücretteki işin her zaman
elde edilememesi nedeni ile işçiler çoğunlukla mutsuz ve sıkıntılı bir şekilde çalışma koşullarındaki esaslı değişikliği işsiz kalmamak için
benimsemek zorunda kalırlardı. Bu konuda
özellikle sendika üyesi işçilere iş koşullarındaki esaslı değişikliği benimsemek istemiyorlarsa kanuni zorunluluk nedeni ile altı iş günü
içerisinde istifa etmek zorunda olduklarını
yada yeni koşullarda çalışmak zorunda olduklarını söyleyen sendika avukatlarına ve yöneticilerine ağır eleştiriler getirirler, haklarının
avukatlar ve sendikacılar tarafından aranmadığını iddia ederlerdi. Belki eski iş yasasının
16/II- e maddesindeki düzenleme işsizliğin
az olduğu gelişmiş toplumlarda daha rahat
uygulanma imkanı olabileceği (düzgün, çalışkan bir işçinin yeniden kısa bir sürede iş bula
bileceği gerekçesi ile) iddia edilebilecektiyse
de, bu düzenlemenin 4857 sayılı İş Yasası’nın
yürürlüğe girdiği 2003 yılana kadar işçiler
aleyhine çok büyük haksızlıklar doğurduğu,
işyerinde çalışma barışını bozduğu açık bir
gerçektir. 4857 sayılı Yasa’da yapılan değişiklik ile bu haksızlıkların büyük ölçüde azalacağı
bir gerçektir.
Yasanın getirdiği düzenlemeye göre işverenler iş hukukunun işçinin korunması amacı ile
getirdiği bu düzenleme uyarınca ancak işyerinde üretimin ve hizmetin sağlıklı ve verimli bir biçimde sürdürüle bilmesi ve işçinin iş
sözleşmesinin devamını sağlıya bilmek için iş
sözleşmesinde esaslı değişiklik yapılmasını
gerektiren nedenler var ise, iş sözleşmesi,
iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel
yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulaması ile oluşan çalışma koşullarında
esaslı değişiklik yapabileceklerdir. İşveren
çalışma koşullarında işyerinin, üretimin ve
hizmetin gerektirdiği, haklı, makul, sağlıklı ve
objektif nedenlerle esaslı değişiklik yapmak
istediği takdirde bu değişikliği işçiye yazılı
olarak bildirmek durumundadır. Kısacası işverenin yapmak istediği esaslı değişikliği işçiye
önce mutlaka yazılı olarak önceden bildirmesi şarttır. Bu değişiklik yazısında esaslı değişiklik ve esaslı değişikliği içeren hususlar (çalışma koşullarındaki esaslı değişiklik) açık ve net
ve anlaşılır bir şekilde bildirilecektir. Yazılı koşul geçerlilik koşuludur, eğer iş koşullarındaki
yapılmak istenen değişiklik işçiye yazılı olarak
bildirilmezse değişiklik yoktur ve işçiyi de hiçbir şekilde bağlamaz. İşveren sözlü bir değişiklik ile çalışma koşullarını esaslı bir tarzda
değiştirir ve başkalaştırır, işçide bu sözlü değişikliğe uymaz ve işçinin iş sözleşmesi işveren
tarafından iş sözleşmesi 17. madde uyarına
fesih bildirim sürelerine uyularak veya sözde
haklı nedenle fesih edilse bile, fesih geçerli bir fesihin sonuçlarını doğurmayacaktır. İş
sözleşmesi, iş sözleşmesinin eki niteliğindeki
personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar
veya işyeri uygulaması ile oluşan çalışma koşullarında esaslı bir tarzda değişiklik yapılmak
istendiğinde işveren tarafından işçiye yazılı
olarak iş koşullarının değiştirilmek istendiği
yazılı olarak bildirildikten sonra işçi bu değişiklik önerisini altı iş günü içerisinde değerlendirmek zorundadır. İşçi kendisine yazılı
olarak yapılan değişiklik önerisini altı iş günü
içerisinde yazılı olarak kabul etmedikçe değişiklik işçiyi bağlamayacaktır.
4
• Sosyal-İş Gazetesi
SOSYAL-iŞ HUKUK
ÇALIŞMA KOŞULLARINDA ESASLI DEĞİŞİKLİK FESHİ
(devam)
Diğer bir ifade ile işçinin değişiklik önerisini
sözlü olarak kabul etmesi yeterli olmayıp,
mutlaka yazılı olarak kabul etmesi gerekmektedir. Diğer bir yandan işçi değişiklik önerisini
kendisine iş koşullarında değişiklik teklifi yapıldıktan sonra 6 iş günü içerisinde yazılı olarak kabul etmez ve hiçbir açıklamada da bulunmaz ise bu suskunluk ve susma, işçinin
yazılı değişiklik önerisini reddettiği anlamına
gelecektir. Gerçekten 4857 sayılı Yasanın 22.
maddesindeki 2 cümle “Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü
içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz” düzenlemesi açıklamalarımızı doğrulamaktadır. Ancak işverenin ,
işçiye yazılı olarak yaptığı değişiklik önerisini
işçi altı iş günü içerisinde yazılı olarak kabul
etmez ise işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş
sözleşmesini fesih edebilir. Bu hüküm ile iş
koşullarındaki değişiklik önerisi işçi tarafından yazılı olarak kabul edilmeyen işverenin
işçinin iş sözleşmesini iş yasasının 17. maddesinde düzenlenen ve işçinin işyerindeki kıdemine göre belirlenen 2, 4, 6, 8 haftalık ihbar
önellerine göre fesih edebileceğidir. Ancak
işçi iş 4857 sayılı Yasa’nın işe iade davası açmak için aradığı şartlara sahip bir işçi ise İş
Yasası’nın 17,18, 19, 20 ve 21. maddeleri uyarınca bir işe iade davası açabilecektir. Ancak
İş Yasasının getirdiği düzenleme nedeni, ile iş
yerinde 30 dan az işçi çalıştığı veya işyerindeki kıdemi altı aydan az olan bir işçi bu durumda işe iade davası açamayacak ancak yasanın
22. maddesinin getirdiği korumalardan yararlanacak ve iş koşulların da esaslı değişikliği
gerektiren ve dolayısı ile ortada feshi gerektiren bir neden olmadığından dolayı dava aça
bilecek ancak bu durumda işçi kıdem, bildirim şartlarına uyulmamış ise ihbar ve ihbar
tazminatının üç katı tutarında kötü niyet tazminatı talep edebilecektir. Önemle belirtelim
ki işçinin iş sözleşmesini çalışma koşullarında
esaslı değişiklik teklifine uymadığı için fesih
eden işveren (İşçisi ister iş güvencesi hükümlerinden yararlansın isterse yararlanmasın)
koşulları var ise işçisine kıdem ve ihbar tazminatını peşin olarak ödemek zorundadır. Yoksa
işçi bu hakları ayrıca faizi ile işverenden dava
yolu ile isteyecektir. Ancak 22. madde uygulanırken işverenin titiz, iyi niyetli ve yasanın
amacına, lafzına uyması gerektiği gibi bizlere
de düşen son derece ciddi yükümlülükler bulunmaktadır. Yine öncelikle belirtelim ki iş koşullarında yapılmak istenen değişikliğin esaslı
olup olmadığı tarafımızdan dikkatlice, sabırla
ve titizlikle incelenmesi, araştırılması, yorumlanması ve üzerinde düşünülmesi gerekmektedir. Bir değişikliğin esaslı değişiklik olmadığı
gerekçesi ile reddi halinde veya değişiklik
önerisi yazılı olarak benimsenmediği takdirde
işçinin iş sözleşmesi işveren haklı nedenle fesih edilecek, işçi kıdem ve ihbar tazminatına
hak kazanmış olsa bile boş yere ihtiyacı olan
işinden ve iş görme borcunun karşılığı olan
ücretinden olacak, açtığı işe iade davası da
sonuçsuz kalabilecektir. Bu nedenle hangi
değişikliklerin esaslı olup olmadığı önem kazanmaktadır. Diğer bir ifade ile her değişiklik
iş koşullarında esaslı değişiklik olmayacak çalışma şartlarını işçi aleyhine ağırlaştıran, işçinin iş sözleşmesinin yapıldığı tarihte kabul
etmeyeceği şekilde çalışma şartlarında değişiklik yapan, , işçinin işyerindeki çalışma şartlarını ağırlaştıran, iş, aile ve sosyal yaşamını iş
koşullarındaki esaslı değişiklik nedeni ile bozan, ağırlaştıran ve etkileyen değişiklikler
esaslı değişiklik sayılacaktır. Öte yandan her
değişiklik, değişiklik sayılmayacak, örneğin
işverenin yönetim hakkına dayanan değişiklikler (esaslı) değişiklik sayılmayacaktır. İşveren yönetim hakkının kapsamında kalan konularda değişiklik yapabilecektir. Öğretide
yönetim hakkı şu şekilde tanımlanmıştır;
“Görüldüğü gibi, iş akitlerinde iş edimi genellikle ana çizgileri ile belirlenmekte, ayrıntılar
ise düzenlenmesi gereken boş bir alan olarak
kalmaktadır. Bu boş alan işverene bırakılmış
olan yönetim hakkının kullanılması ile doldurulur. İşverenin vereceği talimatlarla, yasa,
toplu iş sözleşmesi ve iş akdine aykırı olmamak üzere, işin yürütümünü ve işçilerin işyerindeki davranışlarını düzenleye bilme hakkına, yönetim hakkı denir......İşyerinde yapılan
işin nerede ne zaman, nasıl yapılacağını düzenleyen veya yöntem ya da tekniğini gösteren talimatlar işin görülmesine (yürütümüne)
ilişkindirler. Örneğin, günlük çalışma süresinin başlangıç ve bitiş saatlerini, ara dinlenmesinin nasıl uygulanacağını, yıllık ücretli
izinlerin kullanılma zamanını belirleyen veya
iş yerinde işin dağıtımına ilişkin kullanılacak
araç, gereçler ve teknikler konusunda verilecek talimatlar bu tür talimatlar arasında sayılır” (Prof. Süzek, Sarper, İş Hukuku, 5. Baskı,
İstanbul 2009 sayfa: 72). Bu nedenle yapılmak istenen değişikliğin önce işverenin yönetin hakkına mı dayandığı, yoksa değişikliğin iş
koşullarında bir değişiklik olup olmadığı dikkatlice düşünülmeli, eğer değişiklik işverenin
yönetim hakkına ilişkin bir değişiklik ise, iş
sözleşmesi, iş sözleşmesinin eki niteliğindeki
personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya
da uzunca bir süre oluşan işyeri uygulaması
ile oluşan bir iş koşulunda değişiklik değilse
ortada işverenin işin nitelikli, sağlıklı ve gerekli bir biçimde yerine getirilmesine ilişkin
bir talimatı varsa, ortada bir iş değişikliği söz
konusu değildir. Değişikliğin işverenin yönetim hakkına dayanıp dayanmadığı diğer bir
ifade ile işverenin yönetim hakkına dayanmayan iş koşullarında, çalışma şartlarında işçi
aleyhine işçinin çalışma yaşamını ve öte yandan meslek, sosyal ve aile yaşamını etkileyen,
prestijini sarsan esaslı bir değişiklik olduğunda Yargıtay’ın deyimi ile “işçinin durumunun
ağırlaştırıldığı hallerde” ortada çalışma koşullarında esaslı tarzda bir değişiklik vardır ve
işçi bu değişikliğe uymak zorunda değildir.
Ancak bu anlatımın tersinden işçinin iş koşullarında, çalışma koşullarında esaslı tarzda olmayan değişiklikler iş yasasının 22. maddesinin kapsamına girmez ve işçi iş koşullarını
esaslı bir tarzda değiştirmeyen, çalışma koşullarını ağırlaştırmayan değişikliklere uymak
zorundadır. Örneğin bir işçinin Büyükşehir
hudutları dışındaki işyerinin rızası olmadan
değiştirilemeyeceği veya il sınırları içerisindeki işyerinin değiştirilemeyeceği hükmüne rağmen işçinin işverenin büyükşehir hudutları
dışındaki bir işyerine nakli veya işçinin bir ilden başka bil ile nakli iş koşullarında esaslı
değişiklik olduğu halde işyerinde örneğin sadece kat temizliği yapmak üzere işe alınan bir
işçinin aynı işletme veya fabrika arazisindeki
başka bir işyerine işi ve gördüğü işin kapasitesi orantısız bir şekilde değişmeden temizlik
işçisi olarak gönderilmesi esaslı bir değişiklik
sayılmamalıdır. Ancak işçi bir binada yıllardır
üç işçi arkadaşı ile birlikte 4 kişi temizlik işçisi olarak görev yaparken, üç işçi arkadaşının
ayrılmasından sonra diğer üç işçi arkadaşının
yaptığı temizliğinde kendisi tarafından görülmesi istenildiğinde ve görevinin ağırlığı arttığında kanımca ortada iş koşullarında esaslı
tarzda bir değişiklik vardır. Öğretide Sayın Süzek “Çalışma koşullarında esaslı değişiklik
oluşturan haller konusunda kesin ve mutlak
ölçütlerin belirlenmesi mümkün değildir. Bu
durumda her somut olayın özelliği göz önünde tutulmak suretiyle işçi aleyhine esaslı değişiklik olup olmadığının saptanması gerekir.
Yargıtay kararlarına bakıldığında esaslı değişiklik kavramının temel ölçütü olarak genellikle çalışma koşulları açısından “işçinin durumunun ağırlaştırılmasının” esas alındığı
gözlenmektedir” demektedir. (Süzek, a.g.e.
sayfa: 602). Esaslı değişiklik halleri karşımıza
“İşçinin ücretinin işverence tek taraflı olarak
işçi aleyhine değiştirilmesi, işin niteliğinde
değişiklik, işyeri değişikliği ve çalışma saatlerinin değiştirilmesi “ (ayrıntılı bilgi için Süzek
Sosyal-İş Gazetesi •
5
SOSYAL-iŞ HUKUK
ÇALIŞMA KOŞULLARINDA ESASLI DEĞİŞİKLİK FESHİ
(devam)
sayfa: 603-606) olarak ortaya çıkmaktadır. İşverenin işçinin ücretini azaltması mümkün
değildir. Böyle bir tek taraflı değişiklik iş koşullarında esaslı bir değişikliktir. İşverenin işçinin gördüğü işin niteliğini ağırlaştırması,
prestij kaybına sebep olacak bir şekilde değiştirmesi, işçinin yetenek ve öğrenim durumu
ile beklenemeyecek bir iş vermesi, yerine
göre işçiye yetenek ve öğrenim durumundan
daha basit bir iş vermesi kanımızca her somut durum titizlikle incelenmek ve değerlendirilmek suretiyle çalışma koşullarlında esaslı
değişiklik sayılır. Ancak nitelikli veya vasıfsız
bir işçinin benzer ve aynı ağırlıkta bir işte çalıştırılması, görevlendirilmesi iş koşullarında
esaslı değişiklik sayılmayacaktır. Ancak tekrar
hatırlatalım somut durum iş koşullarında
esaslı değişiklik olup olmadığı açısından çok
dikkatlice ve titizlikle değerlendirilmelidir.
Yine bunun gibi, işyeri değişiklikleri ve çalışma saatlerindeki değişikliklerin esaslı değişiklik olup olmadığı dikkatlice araştırılmalıdır.
Örneğin büyükşehir sınırları içerisindeki bir
mağazada çalışan bir işçinin işverenin diğer
bir mağazasına (örnek olarak işçinin evine
daha yakın bir mağazaya) verilmesi esaslı değişiklik sayılmayacak ise de örneğin işçinin
büyük şehrin bir ucundaki mağazadan alınarak diğer bir mağazasına gönderilmesi sonucunda işçinin işyerine gelip gitmek için değiştirdiği araç sayısının artmasına, yol parasının
artmasına, dinlenme sürelerinin kısalmasına
sebebiyet vermiş ise ortada esaslı bir değişiklikten söz edile bilecektir.
Öte yandan yıllardır işyerinde haftada 5 işgünü ve 40 saat çalıştırılan işçilerin iş süresi işverenin tek taraflı bir uygulaması ile 45 saate
çıkartılırsa veya yıllardır işyerinde haftanın 5
iş günü çalışan işçilerin akdi tatil olan Cumartesi günüde işveren tarafından çalıştırılmak
istendikleri takdirde kanımızca somut olayın
özelliği de değerlendirilerek iş koşullarında
ağırlaşmadan bahsedilebilecektir. Ancak işin
ve işletmenin, üretimin ve hizmetin zorunlulukları ve sürekli değişmesi nedeni ile işveren
değişiklik yapma yetkisini kendisinde iş sözleşmesinde ve toplu iş sözleşmesinde saklı
tutmuş ise ne olacaktır? Yargıtay’a göre bu
takdirde yapılacak değişiklikler işçiyi bağlayacaktır. İşçi işverenin değişikliğine uymak zorundadır. Ancak öğretide sayın Süzek bu tür
değişikliklerin işsizliğin yoğun olması ve hayatını sürdüre bilmesi için iş sözleşmesini imzalamak zorunda olan işçinin korunması amacı
ile dar yorumlanması gerektiğini belirtmektedir (Süzek; a.g.e. sayfa: 606-608). Öte yandan
işveren bu hakkını mutlak anlamda M.K. 2.
maddesindeki doğruluk ve güven kurallarına
uygun olarak kullanacak, değişiklik yapma
hakkını kötüye kullanmayacaktır. Örneğin işveren ortada objektif koşullar ve geçerli bir
neden olmadığı halde kendisini şikayet eden,
kendisi aleyhine işten çıkardığı bir işçi lehine
tanıklık yapan veya sendikaya üye olan bir
işçinin işyerini değiştirme hakkını iş sözleşmesinde veya toplu iş sözleşmesinde saklı
tuttuğu için değiştirmesi halinde bu değişiklik hakkın kötüye kullanılması veya işçinin
cezalandırması, amacıyla yapıldığından ve
esas amaç işverenin bu konudaki üretimin
ve hizmetin sürmesi için samimi bir ihtiyacı
veya feshin son çaresi olması ilkesi gereği geçerli bir neden bulunmadığından işçi yapılan
değişikliğe uymak zorunda değildir. Öte yandan işverenin değişiklik yapma yetkisini kendisine saklı tuttuğu hallerde hangi konularda
yetkinin saklı tutulduğu, somut, anlaşılır ve
değişiklik yetkisinin hangi hallere ait olacağı
orta zekada, namuslu, dürüst bir insanın anlıya bileceği şekilde düzenlemelidir. Yoksa işyerinde işverene her türlü düzenleme yetkisi
veren düzenlemeler (İşveren işçinin işyerini,
çalışma saatlerini, işini dilediği zaman dilediği
şekilde tek taraflı olarak değiştirebilir şeklinde düzenlemeler) kanımızca geçerli olmamalıdır.
II-Çalışma Koşullarında Esaslı Değişiklik Feshi:
İşçiye yazılı olarak çalışma koşullarında esaslı değişiklik teklifi yazılı olarak bildirildiğinde
işçi altı iş günü içerisinde bu esaslı değişiklik
önerisini yine yazılı olarak kabul etmez ise işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli neden
bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak şartıyla iş sözleşmesini
fesih edebilecektir. İşçinin iş sözleşmesini iş
koşullarındaki esaslı değişiklik önerisine uymadığı için fesih eden işveren kıdem ve ihbar
tazminatı ödemek zorundadır. Bu durumda
işçi eğer iş sözleşmesindeki esaslı değişikliğin
geçerli bir nedene dayanmadığı iddiasında
ise ve iş güvencesinden yararlanan bir işçi ise
iş mahkemesinde 4857 sayılı Yasa’nın 17-21
maddeleri gereğince işe iade davası açacaktır. Davada işveren iş sözleşmesindeki esaslı
değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını
(Yasanın 18. maddesinde düzenlenen işçinin
yeterliliğinden ve davranışlarından ve işletmenin işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan nedenler) ispat ederse fesih geçerli
olacaktır. Öte yandan işçi iş koşullarındaki
esaslı değişiklik teklifini kabul etmez ise örneğin bürodaki veya reyondaki görevinden alı-
nıp temizlik işçiliğine verildiği yazılı olarak bildirilen bir işçi bu görevi altı işgünü içerisinde
yazılı olarak kabul etmez ise (çalışma/iş koşullarındaki esaslı değişikliği), işyerinde temizlik işini yapmak zorunda değildir. Eski çalıştığı işyerine gidip eski işini görmeye devam
edebilir. Ancak işveren işçiyi işyerine almaz,
eski işinde çalıştırmaz ise işveren bu takdirde
iş sözleşmesini fesih etmiş sayılmalıdır. Ancak
yeni verilen temizlik görevini kabul etmeyen
işçinin iş sözleşmesi verilen görevi yapmama
emir ve talimatlara uymama nedeni ile değil
iş yasasının 22. maddesi uyarınca fesih edilmiş sayılmalıdır. Bu durumda işçi esaslı değişiklik için geçerli bir neden bulunmadığı için iş
güvencesinin kapsamında ise işe iade davası
açabilecek eğer 4857 sayılı Yasa’nın 18. maddesinde belirtilen 6 ay kıdem ve 30 işçi şartı
ortada bulunmuyorsa kötü niyet tazminatı
talep edebilecektir. İş koşullarında esaslı değişiklik gereği bulunmadığı halde bu değişikliğe uymadığı için iş sözleşmesi fesih edilen bir
işçi iş güvencesinin kapsamında olduğu için
iş yasasının 17-21 maddeleri uyarınca bir işe
iade davası açarsa ve bu davada iş koşullarında esaslı bir değişiklik yapılmasını gerektiren
geçerli bir neden olmadığı için işe iade ve işe
iade ile birlikte işçinin boşta geçen dört aylık
ücreti ile birlikte işyerinde işçiye işe iade kararına rağmen işbaşı yaptırılmaması halinde
kıdemine göre 4-8 ay arasında bir tazminata
hükmedebilecektir. İş koşullarında esaslı değişiklik için geçerli bir neden olmadığı halde
işçisini çalışma koşularındaki esaslı değişiklik
teklifine uymadığı için işten çıkartan bir işveren ortada iş koşullarında değişiklik yapılmasını gerektirecek esaslı bir neden olmadığı
için davayı kayıp etse dahi işçi işe iade davasını kazansa bile mahkemenin hükmettiği
tazminatları ödeyerek davacı işçiyi işbaşı yaptırmaktan kaçınabilecektir. Yani mahkemenin
işe iade kararı ile birlikte, iş başı yaptırılmaması halinde hükmedilecek olan tazminatlar
işverene seçimlik bir hak tanımaktadır.
Bu nedenle her olayda iş koşullarında yapılan
değişikliğin işverenin yönetim hakkına dayanan bir değişiklik olup olmadığı, daha sonra
yönetim hakkına dayanmayan değişikliğin iş
koşullarında esaslı değişiklik olup olmadığı,
her somut olayın koşulları dikkatlice, sabırlıca, titizlikle altı iş günü içerisinde titizlikle
değerlendirilmesi gerekmekte, iş koşullarında özellikle cezalandırma amacı ile ve hakkın
kötüye kullanılarak yapıldığı kanısında olduğumuz iş koşullarındaki değişiklikleri sendika
işyeri temsilcilerimize, şube yöneticilerimize
derhal bildirmemiz gerekmektedir.
6
• Sosyal-İş Gazetesi
ŞUBE GENEL KURULLARI
İSTANBUL ŞUBE GENEL KURULU
Sendikamız İstanbul Şubesi Olağan Genel
Kurulu 11 Eylül’de İstanbul’da toplandı.
İstanbul Tabip Odası toplantı salonunda
toplanan Genel Kurul, Divan’ın seçimiyle
başladı. Verilen önergenin ardından yapılan seçimle Divan Başkanlığı’na sendikamız Genel Başkanı Metin Ebetürk, Başkan
Yardımcılığı’na GYK üyesi Nesimi Turgut,
Yazman Üyeliğe ise Özlem Taçyıldız ile Burcu Doğan seçildiler. Daha sonra konuşmasını yapmak üzere Şube Başkanı Mustafa
Ağuş kürsüye geldi.
“Üye sayımızı iki buçuk kat
arttırdık”
Ağuş konuşmasına, başta Özcan Kesgeç,
Kemal Türkler ile işyeri sendika temsilcilerimiz Fatma Aksoy ve İbrahim Karataş olmak
üzere sınıf mücadelesinde yitirdiklerimizi
anarak başladı.
Sendikal örgütlenmenin önündeki tüm
engellere rağmen Sosyal-İş’i ve İstanbul
Şubesi’ni büyüttüklerini ifade eden Ağuş,
“Bir önceki Genel Kurulumuzdan bu yana
bütün bu engellere rağmen üye sayımızı
iki buçuk kat arttırarak huzurlarınıza çıkmış
bulunuyoruz. 2007 Genel Kurulumuzdan
bu yana bir çok işyerimizde örgütlenme çalışmalarımızı tamamlayıp bu işyerlerimizdeki arkadaşlarımızı Toplu İş Sözleşmesine
kavuşturduk” dedi. Örgütlenme çalışmalarının henüz sonuçlanmadığı işyerlerinin
varlığına da dikkat çeken Ağuş, başta İstanbul Bilgi Üniversitesi örgütlenmesi olmak
üzere, bu işyerlerindeki örgütlenmeler hakkında bilgi verdi.
Ebetürk: “Yerkürenin
umudu işçi sınıfıdır”
Mustafa Ağuş’un konuşmasından
sonra Genel Başkan Metin Ebetürk
bir konuşma yaptı. Sınır tanımayan
kapitalist sömürünün ve neo-liberal politikaların, işçi sınıfı açısından
yol açtığı tahribatlara dikkati çeken
Ebetürk, yaşanan ekonomik krizlerin
bedelinin de işçi sınıfına ödetilmek istendiğini söyledi. Ebetürk “İşçi sınıfının yüz yıllık
kazanımları, temel insan hak ve özgürlükleri tehdit altında. Dünyanın egemen güçleri,
halkların demokrasi ve özgürlük taleplerini,
emperyalist müdahaleler için zemin olarak
kullanmaya çalışıyor. Emperyalizm, dünyanın dört bir yanında savaş, işgal ve çatışma
ortamını derinleştiriyor. Erkek egemen sistem, kapitalizm ile el ele, varlığını pekiştiriyor. Bir yandan da dünyamız, ekolojik bir
felakete doğru adım adım yürüyor” dedi.
Tüm bu tablo karşısında, işçi sınıfın dün olduğu gibi bugün de umut olmaya devam
ettiğini kaydeden Ebetürk, “Bu karanlık
tabloyu değiştirecek olanlar da bizleriz…
Yerküremizin umudu, dün olduğu gibi bugün de işçi sınıfıdır” şeklinde konuştu.
“Örgütlülüğü büyütmek acil görevimiz”
Sendikamızın yürüttüğü iç ve dış örgütlenme çalışmalarını anlatan Ebetürk, üniversitelerde yürütülen örgütlenme mücadelesini toplu iş sözleşmesiyle taçlandırmak
istediklerini söyledi. Taşeron örgütlenmelerine de dikkat çeken Ebetürk, buradaki
üyelerimizi kadroya geçirme ve sözleşmeye
kavuşturma mücadelesi verdiklerini anlattı. Metro Grosmarketlerdeki örgütlülüğü
güçlendirmenin de temel gündemlerinden birini oluşturduğunu söyleyen Ebetürk
“Metro Mağazalarında, örgütlü olduğumuz
tüm işyerlerimizde örgütlü gücümüzü pekiştirmek ve muhakkak ki yeni işyerlerinde
yeni örgütlenmelere adım atmak acil görevlerimiz arasında yer alıyor” dedi.
da “DOKUNAN YANAR” arkadaşlar diye isyan eden Ahmet ŞIK arkadaşımıza buradan
selamlarımı gönderiyorum” derken, Genel
Başkan Ebetürk ise “ Bugün bedeni demir
parmaklıkların arkasında olsa da yüreği ve
aklı bizlerle olan üyemiz Ahmet Şık’a buradan bir selam daha gönderelim” şeklinde
konuştu.
Genel Kurulu kutlama mesajları
okundu
Ebetürk’ün konuşmasından sonra, İstanbul
Şube Olağan Genel Kurulu’na gönderilen
mesajlar okundu. Cenaze nedeniyle genel
kurula katılamayan İstanbul Şube Yönetim
Kurulu Üyesi Aslı Karataş Kalkan ile sendikamız İzmir Şube Yönetim Kurulu, gönderdikleri mesajlarla İstanbul Şubesi Olağan
Genel Kurulu’nu selamladılar.
Delegeler Sosyal-İş kürsüsünde
Yapılan konuşmaların ardından Genel Kurul
Delegeleri, düşünce ve görüşlerini aktarmak üzere kürsüye davet edildi. Delegeler,
kadın işçilerin sorunlarından, üniversite örgütlenmelerinin sorunlarına; özel öğretim
kurumu örgütlenmelerine, eğitim faaliyetlerine kadar pek çok konuda düşüncelerini
paylaştılar.
SEÇİLEN YENİ KURULLAR
Şube Yönetim Kurulu:
Mustafa Ağuş (Şube Başkanı), Turgut
Çivi, Ayhan Hancı, Bilge Çoban ve Mahsun Turan.
Ahmet Şık selamlandı
Şube Denetim Kurulu:
Şube Başkanı Mustafa Ağuş ve Genel Başkan Metin Ebetürk, tutuklu gazeteci ve sendikamız üyesi Ahmet Şık’ı yaptığı konuşmalarda selamladılar. Şube Başkanı Ağuş “Bilgi
Üniversitesi’nden üyemiz olan Ahmet ŞIK
arkadaşımız şimdi hapiste. Adliye çıkışın-
Zafer Öztürk, Hasan Korkmaz ve Arap
Erol.
Şube Disiplin Kurulu:
Tuncay Alkan, Gözde Duranay ve Aşkın
Bildir.
Sosyal-İş Gazetesi •
7
ŞUBE GENEL KURULLARI
ANKARA ŞUBE GENEL KURULU
Sendikamız Ankara Şube Olağan Genel
Kurulu 19 Eylül 2011’de Ankara’da toplandı. Ankara Sanat Tiyatrosu’nda (AST)
gerçekleştirilen Genel Kurul, Divan seçimi ile başladı. Yapılan seçimlerle Divan
Başkanlığı’na GYK Üyesi Engin Sezgin
seçilirken, yardımcılık ve yazmanlığa ise
Ecehan Balta ile Emine Yücel seçildiler.
Divan seçiminin ardından Şube Başkanı Tahsin Osan açılış konuşmasını yaptı.
Osan yaptığı konuşmada güncel değerlendirmelerde bulundu. Osan’ın ardından bir konuşma yapan Genel Başkan
Metin Ebetürk, çalışma yaşamı, siyasal
süreç ve AKP politikaları ile ilgili güncel
değerlendirmelerde bulundu. Ebetürk,
sendikamızın çeşitli faaliyetleri ile ilgili
bilgiler verdi.
Yönetim ve Denetim Kurullarının aklan-
masından sonra ise adaylıkların alınmasına geçildi. Kurullara adaylıkların alınmasından sonra şube başkanlıklarına
aday olanlar konuşmalarını yaparak düşüncelerini paylaştılar.
Şube Başkanı adayı olan ve yapılan seçimler sonucunda Şube Başkanlığı’na
seçilen Murat Bozbeyoğlu yaptığı konuşmada emeğe yönelik olarak gerçekleştirilen saldırılara dikkat çekti. Bozbeyoğlu,
“Bugün de sıcak ve güncel olarak bölgesel asgari ücret uygulaması, özel istihdam
bürolarının kurulması ve kıdem tazminatının kaldırılması tartışılmakta. Anlaşılan
odur ki, esnek, güvencesiz, kuralsız ve
taşeron çalışma ile iyiden iyiye kararttıkları yaşamlarımızı, tamamen zindana
çevirmek niyetindeler” derken, bu saldırılara karşı durma yolunun örgütlü mücadeleden geçtiğini vurguladı.
Bozbeyoğlu “Önümüzdeki dönem, kapsayıcı, bütünleştirici,
kenetlendirici, mücadele hattında birleştiren, dışa dönük bir
tarz bizim tarzımız olacaktır. İşkolumuzda çalışan milyonların
umudu ve vicdanı olmak için,
bugünden daha fazla çalışacak,
özveride bulunacak ve inisiyatif
alacağız” şeklinde konuştu.
nemde işyerinde sendikamızın mücadelesine dikkat çeken konuşmalar yaptılar.
Yanı sıra örgütlü olduğumuz çeşitli işyelerinden üyelerimiz ile Metro Grosmarketler, Türk Patent Entitüsü, özel eğitim
kurumları gibi işyerlerinden üyelerimiz
de söz alarak düşüncelerini ifade ettiler.
Yapılan konuşmaların ardından gerçekleştirilen seçimlerle şubemizin yeni dönem Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurulları belirlendi:
Çankaya Belde AŞ’den bazı üyelerimiz de söz alarak, son dö-
SEÇİLEN YENİ KURULLAR
Şube Yönetim Kurulu:
Murat Bozbeyoğlu (Başkan), Sabit Akkuş, Şeyda Işık, Neşe Kılınç Mercan,
Hakan Yılmaz
Şube Denetim Kurulu:
İlhan Esim, İrfan Ekmekçi, Gülağmi Aslan
Şube Disiplin Kurulu
Nursen Kılıç, Hasan Aksu, Yüksel Küçükburgaz
8
• Sosyal-İş Gazetesi
ŞUBE GENEL KURULLARI
İZMİR ŞUBE GENEL KURULU
İzmir Şube Olağan Genel Kurulu 17 Eylül
2011’de İzmir’de toplandı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Fuar Gençlik
Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen Genel Kurul, yoklama ve Divan’ın belirlenmesi ile
başladı. Verilen önergenin ardından Divan
Başkanlığı’na Genel Başkan Metin Ebetürk,
Başkan Yardımcılığı’na GYK Üyesi Nesimi
Turgut, Divan Yazmanlıkları’na ise İpek
Bağçelebi ile Ayşe Kavascık oy birliği ile
seçildi. Gündemin okunması ve saygı duruşunun ardından İzmir Şube Genel Kurulu
için hazırlanan bir
sinevizyon gösterisi
izlendi. İzmir Şube
Yönetim Kurulu Üyesi Mesut Biçer’in
kızı Merve Biçer tarafından hazırlanan
sinevizyon gösterisi,
üye ve delegelerimiz
tarafından “İnadına
sendika inadına DİSK” ve “Kurtuluş yok tek
başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganlarıyla selamlandı.
Şube Yönetim ve Denetim Kurullarının
aklanmasından sonra konuşmalara geçildi. İlk konuşmayı Şube Başkanı Müfit Ereş
yaptı. Ülkedeki ve dünyadaki son 4 yıllık
süreci değerlendiren Ereş, AKP’nin işçi ve
emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik
saldırılarına da değindi. Ereş, İZFAŞ Grevimizin mahkeme kararı ile ertelenmesi konusunda “Bu olay sıradan bir olay olmayıp,
kesinlikle karşı tavır koymamız gereken bir
olaydır. Aksi durumda böyle faşizan baskılarla karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır”
şeklinde konuştu.
kemesinin verdiği grev erteleme kararını
da değerlendiren Ebetürk, buna karşı her
türlü mücadeleyi verecekleri gibi uluslararası alanda da girişimlerde bulunacaklarını
kaydetti.
Ebetürk’ün konuşmasının ardından deleEreş’ten sonra kürsüye Genel Başkan Me- gelerimiz, görüş ve önerilerini kapsayan
tin Ebetürk geldi. Ülkedeki ve dünyadaki konuşmalar yaptılar.
genel siyasi ortamı değerlendiren Ebetürk Konuşmalardan sonra yapılan seçimlerinİzmir Şube çalışmaları ile ilgili olarak çeşitli le, şubemizin yeni yönetim, denetim ve
bilgiler verdi. Sendikamızın içinde bulun- disiplin kurulları belirlendi.
duğu örgütlenme atılımına vurgu yapan
Ebetürk “Özellikle son dönemde sendika- Yönetim Kurulu:
mızın ve şubemizin içine girdiği atılım sü- Müfit Ereş (Başkan), Mesut Biçer, Bahadır
recini daha da büyütmek zorundayız” dedi. Madanoğlu, Alev Bayarlar, Cumhur MerciEbetürk, Türkiye’nin ilk bilişim sektörü mek
grevi olan ÜNİBEL Grevi ile İZFAŞ Grevine
Denetim Kurulu:
dikkati çekerek “ÜNİBEL ve İZFAŞ işçileri haklarından ödün vermediler, her türlü Saadet Gün, Serap Erdoğan, Erdal Çakır
bedeli göze alarak onurlarıyla greve çıktılar Disiplin Kurulu:
ve kazanımlarıyla grevi bitirdiler” şeklinde
konuştu. İZFAŞ Grevi ile ilgili olarak İş Mah- Sabiha Tezcan, Yaprak Uçak, Berna Tangör
ANTALYA ŞUBE GENEL KURULU
Sendikamız Antalya Şube Olağan Genel
Kurulu 19 Eylül 2011’de toplandı. Genel
Kurul’a İzmir Şube Başkanı Müfit Ereş ile İzmir Şube Yönetim Kurulu üyeliklerine yeni
seçilen Mesut Biçer ile Bahadır Madanoğlu
da katılarak desteklerini sundu. AKM’de yapılan genel kurul, divan seçimi ile başladı.
Yapılan seçim sonucu Divan Başkanlığı’na
DİSK Antalya Bölge Temsilcisi Matoş Konca,
Başkan Yardımcılığı’na Gıda-İş Bölge Tem-
silcisi Selahattin Sertkaya, Yazmanlığa ise
sendikamız üyesi Mesut Biçer seçildi.
Seçimlerin ardından ilk sözü Genel Sekreter Celal Uyar aldı. Uyar konuşmasında
genel bir değerlendirme yaparak ülkenin
içinde bulunduğu durumdan söz etti. AKP
politikalarının çalışma yaşamı ile ilgili yönlerini değerlendiren Uyar, bu politikalara karşı mücadelenin önemini vurguladı.
Uyar’ın konuşmasından sonra ise İstanbul
Şube Başkanı Mustafa Ağuş’un genel kurulu selamlayan bir mesajı okundu. Ardından
adayların konuşmalarına geçildi. Adaylar,
yaptıkları konuşmalarda kendilerini tanıtarak, önümüzdeki dönem şube faaliyetlerine yönelik düşüncelerini aktardılar.
Konuşmaların ardından seçimlere geçildi.
Yapılan seçimlerle Antalya Şubemizin yeni
dönemde görev yapacak Yönetim, Denetim ve Disiplin kurulları belirlendi.
Yönetim Kurulu:
Metin Özboz (Başkan), Sedat Akman,
Hikmet Cansız, Turgut Demir, Hüseyin
Kaplan
Denetim Kurulu:
Hüseyin Ercan Acar, Yusuf Gençer, Mustafa Hakikat
Disiplin Kurulu:
Cafer Karasu, Abdil Yaka, Sanem Yıldırım
Sosyal-İş Gazetesi •
9
Şube Yöneticileri Eğitimi tamamlandı
Sendikamız Şube Genel Kurullarının tamamlanmasının ardından, Gönen’de Kemal Türkler Tesisleri’nde Şube Yöneticileri Eğitimi gerçekleştirildi. Üç gün süren
eğitim semineri oldukça verimli geçti.
Sosyal-İş Sendikası Şube Yöneticileri
Eğitim Semineri, 22-23-24 Ekim 2011
tarihlerinde Gönen’de bulunan Birleşik
Metal-İş Sendikası Eğitim ve Dinlenme
Tesisleri’nde yapıldı. Sendikamız Genel
Yönetim Kurulu, Genel Denetim Kurulu,
Şube Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurulu üyelerinin katıldığı eğitim semineri,
Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar’ın
yaptığı açılış konuşması ile başladı.
İŞÇİ SINIFI VE HİZMETLER
SEKTÖRÜ ELE ALINDI
Eğitim Semineri’nin ilk oturumunda Sendikamız Uzmanı Onur Bakır, Türkiye’de
çalışma yaşamı, işçi sınıfı ve sendikal
örgütlenmenin mevcut durumuna ilişkin bir sunum yaptı. İkinci oturumda söz
alan Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Dr. Gaye Yılmaz ise, hizmetler sektörünün mevcut durumu ve ekonomi-politik
analizi üzerine bir sunum yaparak, sendikal örgütlenme üzerine değerlendirmelerde bulundu.
ULUSLARARASI SENDİKAL
ÖRGÜTLENME VE İŞKOLUMUZ
MERCEK ALTINA ALINDI
Üçüncü oturumda aynı zamanda sendikamız üyesi de olan DİSK Uluslararası İlişkiler Dairesi Müdürü Kıvanç Eliaçık, uluslararası ölçekte sendikal örgütlenme ve
mücadele hakkında bir sunum yaparak,
10 • Sosyal-İş Gazetesi
Şube Yöneticileri Eğitimi tamamlandı
sendikamızın üyesi olmaya hazırlandığı
UNI Küresel Sendikası’na ilişkin önemli
bilgiler verdi. Eğitim seminerinin birinci
gününün son oturumunda ise Sendikamız Uzmanı Onur Bakır, sendikamızın
örgütlü olduğu 17 no’lu işkolu, işkolunda sendikal örgütlenme, sendikamızın
çalışmaları ve sendikamız şube yöneticilerinin görev, yetki ve sorumluluklarına
ilişkin kapsamlı bir sunuş gerçekleştirdi.
LAZ MARKS OYUNU SERGİLENDİ
Eğitim seminerinin ilk günün sonunda usta oyuncu Haldun Açıksözlü “Laz
Marks” oyununu yöneticilerimiz için sergiledi. Açıksözlü’nün sahneye koyduğu
oyun büyük beğeni topladı.
TİS SÜRECİ VE POLİTİKALARI
TARTIŞILDI
Eğitim seminerinin ikinci gününün ilk
oturumunda Bilgi Üniversitesi Öğretim
Görevlisi Oğuz Topak, toplu iş sözleşmesinin tarihi, süreci, toplu iş sözleşmesi
politika ve stratejileri hakkında detaylı
bir sunum yaptı. İşçi sınıfı tarihinden fotoğraflar eşliğinde sunumunu gerçekleştiren Topak, özellikle toplu iş sözleşmesi
sürecinde dikkat edilmesi gereken temel
konuları mercek altına aldı.
SENDİKAMIZ VE HEDEFLERİMİZ
MASAYA YATIRILDI
Topak’ın ardından Sendikamız Genel
Başkanı Metin Ebetürk, kürsüye çıkarak,
sendikamızın son 2 yılda yaptığı çalışmalar, mevcut durumu ve hedefleri üzerine
bir sunum yaptı. Öğle arasının ardından
Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar,
Sendikamız Mali Daire Başkanı Nesimi
Turgut ve Sendikamız Toplu İş Sözleşmesi Dairesi Başkanı Engin Sezgin, ard arda
sunumlar yaparak, sendikamızın iç işleyişi, sorunları, hedefleri ve çözüm yollarını
sendikamız şube yöneticileri ile paylaştı.
Bu oturumda her yönden sendikamızın
işyerlerindeki üyelerinden, işyeri sendika temsilciliklerine, şubelerden, genel
merkeze kadar her aşamada daha etkin,
verimli ve güçlü bir sendikal çalışma yapabilmesi için gerekenler detaylarıyla
masaya yatırıldı. Sunumların ardından
şube yöneticilerimiz de söz alarak, görüş
ve önerilerini paylaştı.
Sosyal-İş Gazetesi •
11
Şube Yöneticileri Eğitimi tamamlandı
ÖRGÜTLENME VE TİS
ÇALIŞMALARIMIZ MERCEK
ALTINA ALINDI
İkinci günün son oturumunda Sendikamız Örgütlenme Dairesi Başkanı Hüseyin
Kaşif, sendikamızın örgütlenme çalışmaları ve hedefleri üzerine bir sunum yaptı.
Bu oturumda örgütlenme çalışmaları ve
hedefleri üzerine detaylı görüş alışverişi
yapıldı. Eğitim seminerinin ikinci günü
akşam yemeğinin ardından yapılan müzik dinletisi ile son buldu.
Eğitim seminerinin üçüncü günü Sendikamız Toplu İş Sözleşmesi Dairesi Başkanı Engin Sezgin, sendikamızın toplu iş
sözleşmesi politikaları ve stratejileri üzerine bir sunum yaptı ve ardından toplu iş
sözleşmesi çalışmalarımız şube yöneticilerimizin de görüş ve önerileriyle masaya
yatırıldı.
KADIN İŞÇİLER VE SENDİKAL
ÖRGÜTLENME
Eğitim seminerinin son oturumunda ise
Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Yar.
Doç. Dr. Betül Urhan, toplumsal cinsiyet,
kadın işçiler ve sendikal örgütlenme üzerine detaylı bir sunum yaparak, sendikalar içinde kadın işçilerin örgütlenmesi
ve sendikal çalışmalara katılımı üzerine
değerlendirmelerde bulundu. Urhan’ın
sunumu üzerine yapılan değerlendirmelerin ardından, eğitim seminerimiz sona
erdi.
12 • Sosyal-İş Gazetesi
Eğitim-Sen çalışanları
sendikamızda örgütlendi
Kamu Emekçileri Konfederasyonu’na
(KESK) bağlı Eğitim-Sen çalışanları sendikamızda örgütlendi. Eğitim-Sen çalışanlarının sendikamızda örgütlenmesi üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı’na yetki başvurusunda bulunularak, imzalanacak toplu iş sözleşmesi
için süreç başlatıldı.
EGAŞ ÇALIŞANLARI
AİLEMİZE KATILDI
Ankara’da kurulu bulunan Egaş Eczane
Gereçleri AŞ çalışanları sendikamızda
örgütlendi. Sendikamız ÇSGB’ye 1 Kasım
tarihinde yetki başvurusunda bulundu.
Sendikamız İçanadolu
Belediyeler Birliği’nde
örgütlendi
İç Anadolu Belediyeler
Birliği çalışanlarının sendikamızda örgütlenmesi
üzerine ÇSGB’ye yetki
başvurusunda bulundu.
İSTANBUL DİŞHEKİMLERİ
ODASI ÇALIŞANLARI
ARTIK SOSYAL-İŞ’Lİ
İstanbul Dişhekimleri Odası çalışanlarının sendikamızda örgütlenmesi üzerine
sendikamız ÇSGB’ye yetki başvursunda
bulundu.
Sendikamız ailesine katılan üyelerimize
hoşgeldiniz diyor, mücadelemizde
başarılar diliyoruz
TAŞERON ÖRGÜTLENMELERİMİZDE SEÇİMLER YAPILDI
Bursa Uludağ, Çanakkale Onsekiz cek delegeler belirlendi.
Mart, Konya Selçuk, Ordu Üniversite- Öte yandan Uludağ Üniversitesi, Çaleri ile Türk Patent Enstitüsü’nde ta- nakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
şerona bağlı olarak çalışan üyelerimiz ve Konya Selçuk Üniversitesi taşeron
arasında, delegelik seçimleri yapıldı. örgütlenmelerimizde temsilcilik ve işYapılan seçimlerle Genel Merkez Ge- yeri danışma kurulu seçimleri de gernel Kurulu’nda işyerlerini temsil ede- çekleştirildi.
G Ö R E V A L A N T Ü M A R K A DA Ş L A R I M I Z I
T E B R İ K E D İ YO R , BA ŞA R I L A R D İ L İ YO R U Z
TEMSİLCİLİK SEÇİMLERİ
HKMO
DMO Genel Müdürlüğü’nde Ahmet
Güzel işyeri sendika baştemsilcisi olaÖzgür Kurtoğlu, Harita ve Kadastro Mü- rak seçilerek 4 Kasım 2011 tarihinde
hendisleri Odası Genel Merkezi’nde iş- atandı.
yeri sendika temsilcisi olarak seçilerek
DMO Eskişehir Bölge Müdürlüğü’nde
22 Temmuz 2011’de atandı.
Mehmet İçden işyeri sendika temsilcisi
seçilerek 15 Kasım 2011’de atandı.
ÜNİBEL
ÜNİBEL’de gerçekleştirlen seçimlerle
İZFAŞ
Dursun Karadağ işyeri sendika temsilcisi seçilerek 15 Kasım 2011’de atandı. İzfaş’ta Erhan Özcan işyeri sendika
baştemsilciliğine, Sabiha Tezcan işyeri
DMO
sendika temsilciliğine seçilerek 22 Eylül 2011 tarihinde atandılar.
Devlet Malzeme Ofisi İstanbul Bölge
Müdürlüğü’nde Sırrı Ahmet Gürel işyeri sendika temsilcisi seçilerek 4 Ağustos 2011 tarihinde atandı.
DMO Bursa Bölge Müdürlüğü’nde Cemil Usta işyeri sendika temsilcisi olarak
seçilerek 19 Ağustos 2011’de atandı.
DMO İzmir Bölge Müdürlüğü’nde Erdal Çakır işyeri sendika temsilcisi olarak seçilerek 26 Ağustos 2011 tarihinde atandı.
İZFAŞ TEMSİLCİLİK
SEÇİMİ
DMO Gaziantep Bölge Müdürlüğü’nde
Mahmut Tek işyeri sendika temsilcisi
seçilerek 31 Ekim 2011 tarihinde atandı.
İZFAŞ TEMSİLCİLİK
SEÇİMİ
Devlet Malzeme Ofisi
GÖREVE GELEN TÜM
ARKADAŞLARIMIZA BAŞARILAR
DİLİYORUZ
Sosyal-İş Gazetesi •
TEMSİLCİLİK SEÇİMLERİ
METRO GROSMARKETLER
Mamak Mağazası’nda Serdal Aytekin baştemsilciliğe, Fuat Muci ve
Erdal Yasin temsilciliğe; Batıkent
Mağazası’nda Hasan Demir baştemsilciliğe, Serdar Olgun temsilciliğe;
Kocaeli Mağazası’nda Ali Emrah Yüksel baştemsilciliğe, Mahmut Buğdaycı
ve Nevzat Burgul temsilciliğe; Pendik
Mağazası’nda Kerem Yıldırım baştemsilciliğe, Mustafa Kara ve İsmail Günal
temsilciliğe; Merter Mağazası’nda İlker Aşkın baştemsilciliğe, Serap Kalı
Özçelik ve Murat Yılmaz temsilciliğe;
Güneşli Mağazası’nda Gürsel Doğan
baştemsilciliğe, İrfan Özek ve Neriman
Cincioğlu temsilciliğe; Büyükçekmece
Mağazası’nda Cenk Erden baştemsilciliğe, Metin Tatar temsilciliğe seçilerek
22 Temmuz 2011 tarihinde atandılar.
Kocaeli Mağazası
Pendik Mağazası
Kocaeli Mağazası
Pendik Mağazası
Güneşli Mağazası
Merter Mağazası
Merter Mağazası
Büyükçekmece Mağazası
Büyükçekmece Mağazası
Güneşli Mağazası
Güneşli Mağazası
GÖREVE GELEN TÜM ARKADAŞLARIMIZA BAŞARILAR DİLİYORUZ
13
14 • Sosyal-İş Gazetesi
TEMSİLCİLİK SEÇİMLERİ
Bursa Nilüfer Mağazası’nda Recep Çalışkan baştemsilciliğe, Ercan Arslan ve Ertuğrul Özalp temsilciliğe; Bursa Osmangazi
Mağazası’nda Hasan Korkmaz baştemsilciliğe, Mustafa Kaya ve İbrahim Çalışır temsilciliğe; Kozyatağı Mağazası’nda
Tuncay Alkan baştemsilciliğe, Nurgül
Uçarman ve Özcan Işık temsilciliğe; İzmir Gaziemir Mağazası’nda Bahadır
Madanoğlu baştemsilciliğe, Özgül Kale
ve Taylan Bulut temsilciliğe; Bodrum
Mağazası’nda Kemal Çimen baştemsilciliğe, Mehmet Güngör ve Kemal Çeşmeli temsilciliğe; Konya Mağazası’nda
Ali Yasin Yılmaz ve Ahmet Kişi temsilciliğe; Adana Mağazası’nda Nevzat Bıkmaz
baştemsilciliğe, Minas Müminoğlu temsilciliğe; Gaziantep Mağazası’nda Cesur
Yapıcı baştemsilciliğe, Rıza Yurdabakan
ve Emine Çapan temsilciliğe; Antalya
Mağazası’nda Musa Dağ baştemsilciliğe,
Sedat Akman temsilciliğe; Gebze Merkez
Platrofm’da Gürsel Yıldız temsilciliğe seçilerek 1 Ağustos 2011 tarihinde atandılar.
Adana Mağazası’nda Tarık Buğra Ünal
temsilciliğe seçilerek 19 Ağustos 2011
tarihinde; Büyükçekmece Mağazası’nda
Esra Doğanyıldız temsilciliğe seçilerek 13
Ekim 2011 tarihinde; Etlik Mağazası’nda
Harun Tonga baştemsilciliğe, Sevim Kartal ve Gülen Pamuk temsilciliğe seçilerek
4 Kasım 2011 tarihinde atandılar.
SÜLEYMAN DEMİREL
ÜNİVERSİTESİ
Süleyman Demirel Üniversitesi Rektörlüğü işyerinde Ali İhsan Çelik işyeri sendika temsilcisi seçilerek 22 Ekim 2011
tarihinde atandı.
Osmangazi Mağazası
MANİSA TABİP ODASI
Manisa Tabip Odası’nda Filiz Çalışkan
işyeri sendika temsilcisi seçilerek 25
Ekim 2011 tarihinde atandı.
ANKARA TABİP ODASI
Osmangazi Mağazası
Ankara Tabip Odası’nda Jülide Kaya işyeri sendika temsilcisi olarak seçilerek
4 Kasım 2011 tarihinde atandı.
ÇANAKKALE ONSEKİZ MART
ÜNİVERSİTESİ
Çanakkale
Onsekiz
Mart
Üniversitesi’nde İsmail Şahin işyeri
sendika temsilcisi olarak seçilerek 4
Kasım 2011 tarihinde atandı.
Kozyatağı Mağazası
TARİH VAKFI
Tarih Vakfı’nda Tuğba Yıldırım işyeri
sendika temsilcisi seçilerek 9 Ağustos
2011 tarihinde atandı.
İSTANBUL TABİP ODASI
Gaziemir Mağazası
Cevdet Albayrak, İstanbul Tabip
Odası’nda işyeri sendika temsilcisiseçilerek 18 Ağustos 2011 tarihinde
atandı.
İZMİR TABİP ODASI
Bodrum Mağazası
İzmir Tabip Odası’nda Canan Zeliha Özlük işyeri sendika temsilcisi seçilerek
26 Ağustos 2011 tarihinde atandı.
EGE ŞEHİR PLANLAMA
Bodrum Mağazası
Gaziemir Mağazası
Ege Şehir Planlama işyerinde Sebahattin Erdem işyeri sendika temsilcisi seçilerek 22 Eylül 2011 tarihinde atandı.
GÖREVE GELEN TÜM ARKADAŞLARIMIZA BAŞARILAR DİLİYORUZ
Sosyal-İş Gazetesi •
PAYLAŞTIKLARIMIZ
MUTLULUKLARIMIZ
ÜZÜNTÜLERİMİZ
SOSYAL-İŞ
Sendikamız Genel Başkanı Metin Ebetürk’ün oğlu
oldu.
ÇANKAYA BELDE A.Ş
Çankaya Belde A.Ş çalışanlarından Pınar Erdoğan
evlendi.
DMO
DMO Bursa Bölge Müdürlüğü çalışanlarından
Şemsettin Sarıbaş’ın kızı evlendi
İZFAŞ
İZFAŞ çalışanlarından Cansu Taşar; Selda Tan evlendi.
METRO ADANA
Metro Adana Mağazası çalışanlarından Umut Doğan evlendi.
METRO GAZİANTEP
Metro Gaziantep Mağazası işyeri sendika baştemsilcimiz Cesur Yapıcı’nın kızı oldu.
METRO GÜNEŞLİ
Metro Güneşli Mağazası çalışanlarından Serkan
Altınışık evlendi.
METRO MAMAK
Metro Mamak Mağazası çalışanlarından Lokman
Ercan; Erdem Dönmez; Yavuz Etlek; Turgay Çakmak evlendi. Mehtap Gazeloğlu’nun ise çocuğu
oldu.
METRO KOZYATAĞI
Van Depreminde ve Ankara’da gerçekleştirlen
bombalı saldırıda yaşamını yitiren vatandaşlarımızın yakınlarına başsağlığı diler, saldırıdan doğrudan
etkilenen ASMMMO’ya bu işyerinde çalışan üyelerimize; Van depreminden etkilenen DMO’da ve
Eğitim-Sen’de çalışan üyelerimize geçmiş olsun dileklerimizi sunarız.
SOSYAL-İŞ
METRO KOZYATAĞI
Sendikamız Antalya Şube Yönetim
Kurulu Üyesi Himmet Cansız babasını kaybetti. İstanbul Şube Denetim Kurulu Üyesi Zafer Öztürk ise
ameliyat oldu.
Metro Kozyatağı Mağazası çalışanlarından Aydın Yurtsever babasını, Tülay Turgut Huy kayınpederini kaybetti. Ahmet Kartaloğlu,
Ganime Bülbül’ün babası, Fatma
Çakıcı’nın eşi ameliyat oldu. Nesrin Demirer’in çocuğu kaza geçirdi. Duygu Kocaman felç geçirdi.
Ahmet Akgün’ün babası kalp krizi
geçirdi.
DMO
DMO İstanbul Bölge Müdürlüğü
çalışanlarından Bahtiyar Cantürk
annesini kaybetti.
HKMO
METRO NİLÜFER
HKMO işyeri sendika temsilcimiz
Özgür Kurtoğlu amcasını kaybetti.
İZFAŞ
İZFAŞ çalışanlarından Bülent Bektaş ve Şebnem Şendil’in babası
ameliyat oldu. Ali Önder Betin ise
babasını kaybetti.
METRO ADANA
Metro Adana Mağazası çalışanlarından Serap İriday ameliyat oldu.
Serdal Gümüş ise trafik kazası geçirdi.
Metro Nilüfer Mağazası çalışanlarından Fehmi Bal, Nihat Bayrak’ın
ise oğlu ameliyat oldu. Ayrıca Nihat Bayrak babaannesini kaybetti.
İSTANBUL BAROSU
İstanbul Barosu çalışanlarından
Hakan Yılmaz; Filiz İşbilen’in annesi ameliyat oldu. Beyhan Arbay ise
dayısını kaybetti.
ÜNİBEL
ÜNİBEL çalışanlarından Saadet
Gün halasının oğlunu kaybetti.
Metro Kozyatağı Mağazası çalışanlarından Bakiye
Elibol; Didem Güzel; Ahmet Kuloğlu; Ahmet Çıkrıkçı; Murat Demirbilek; Mustafa Karaş ile Selma
Canbay evlendi. Sevda Sayın Doğru; Gülten Karakaş; Bülent Ergül; Halit İlçe’nin çocukları oldu.
Tülay Turgut Huy’un oğlu sünnet oldu.
METRO GAZİANTEP
METRO MAMAK
TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ
METRO NİLÜFER
Metro Mamak Mağazası çalışanlarından Duygu Gültekin dedesini,
Nurettin Erciyes ise kayınvalidesini
kaybetti.
Türk Patent Enstitüsü işyerinden
üyemiz Neslihan Acar’ın eşi 20
Eylül’de Ankara’da gerçekleşen
bombalı saldırıda yaşamını yitirdi.
Metro Nilüfer Mağazası çalışanlarından Dilek Kasap; Şirin Şen; Naime Nalbantoğlu; Anıl Aydın; Özlem Güçlü evlendi.
Üyelerimizi kutluyor; minik bebeklere hoşgeldin
diyor, yeni evli çiftlere ömür boyu mutluluklar
diliyoruz.
Metro Gaziantep Mağazası çalışanlarından İbrahim Dağ oğlunu kaybetti. Kenan Erenuluğ ise ameliyat
oldu.
ŞEHİR PLANCILARI ODASI
Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi
işyeri sendika temsilcimiz Hüdane
Şahin ablasını kaybetti.
Yakınlarını kaybedenlerin acılarını paylaşıyor,
başsağlığı diliyoruz.
Ameliyat olanlara acil şifalar diliyoruz.
15
16 • Sosyal-İş Gazetesi
TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ HABERLERİ
YETKİ BELGESİ BEKLENEN İŞYERLERİ
TC. İÇ ANADOLU BELEDİYELER BİRLİĞİ
İç Anadolu Belediyeler Birliği çalışanlarının sendikamızda örgütlenmesi üzerine
ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ
ÇSGB tarafından gönderilen çoğunluk
Sendikamız ile Uluslararası Af Örgütü belgesi sendikamıza ulaştı.
arasında imzalanacak 2. Dönem Toplu EĞİTİM-SEN
İş Sözleşmesi için sendikamız, 31 Ekim
KESK’e bağlı Eğitim-Sen çalışanlarının
2011 tarihinde ÇSGB’ye yetki başvurusendikamızda örgütlenmesi üzerine sensunda bulundu.
dikamız, ÇSGB’ye 30 Eylül 2011 tarihinde
İSTANBUL DİŞ HEKİMLERİ ODASI
yetki başvurusunda bulundu. Bakanlık
tarafından gönderilen çoğunluk belgeİstanbul Diş Hekimleri Odası çalışanlarısi 26 Ekim 2011 tarihinde sendikamıza
nın sendikamızda örgütlenmesi üzerine
ulaştı.
ÇSGB tarafından gönderilen çoğunluk
YETKİ BELGESİ GELEN
belgesi sendikamıza ulaştı.
İŞYERLERİ
EGAŞ ECZANE GEREÇLERİ AŞ
Egaş Eczane Gereçleri AŞ çalışanlarının TARİH VAKFI
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ
Sendikamız ile Süleyman Demirel Üniversitesi arasında imzalanacak toplu iş
sözleşmesi görüşmeleri başlayarak ilk
görüşme 6 Ekim 2011 tarihinde gerçekleştirildi.
ADANA TABİP ODASI
Sendikamız ile Adana Tabip Odası arasında imzalanacak 2. Dönem toplu iş sözleşmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı’ndan gönderilen yetki belgesi sendikamıza ulaştı ve tis görüşmeleri
başladı.
ÜNİBEL
Sendikamız ile ÜNİBEL Özel Eğitim Bilgi
Tek. San. ve Tic. AŞ arasında imzalanacak
sendikamızda örgütlenmesi üzerine sen- Sendikamıza ulaşan yetki belgesinin ar- 5. Dönem Toplu İş Sözleşmesi için ÇSGB
dikamız 1 Kasım 2011 tarihinde ÇSGB’ye dından görüşmeler 13 Eylül 2011 tari- tarafından gönderilen yetki belgesi senhinde başladı.
dikamıza ulaştı.
yetki başvurusunda bulundu.
ÇANAKKALE ONSEKİZ MART
ÜNİVERSİTESİ’NDE İLK SÖZLEŞME İMZALANDI
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde
rektörlük bünyesinde çalışan işçilerin
sendikamızda örgütlenmesiyle başlayan
sözleşme süreci, toplu sözleşmenin imzalanmasıyla sonuçlandı. Sendikamızla
üniversite arasında imzalanan 1. Dönem
Toplu İş Sözleşmesi, 1 Ocak 2011-31 Aralık 2012 tarihleri arasında yürürlükte kalacak.
İmzalanan sözleşmeyle yıllık ücretli izinler, işçinin hizmet süresine göre 20 ile 30
işgünü arasında belirlendi. İhbar önellerinin, çalışılan süreye göre 4 ile 14 hafta
arasında olması; kıdem tazminatının ise
her hizmet yılı için 40 gün üzerinden hesaplanması kararlaştırıldı.
ile birlikte her yıl Nisan ayında ödenmek
üzere 30 günlük ücret tutarında bir ikramiye hakları kazanıldı.
İmzalanan sözleşmeyle, fiilen çalışılan
her gün için sözleşmenin birinci yılında
5 TL/gün, ikinci yılında 5,50 TL/gün yemek yardımı; sözleşmenin birinci yılında
35 TL/ay, ikinci yılında ise 40 TL/ay sosyal
yardım; her yıl Mart ve Ağustos aylarında 115’er TL giyim yardımı ve her yıl öğrenim yılının başlangıdcında 100 ile 200
ması kararlaştırılırken, hizmet sürelerine TL arasında değişen miktarlarda öğrenim
göre günlük ücretlere 0,70 TL ile 1,90 yardımı yapılması kararlaştırıldı.
TL arasında değişen miktarlarda kıdem Bu sosyal yardımların yanı sıra üyenin
zammı; öğrenim durumlarına göre ise evlenmesi halinde 200 TL evlenme yargünlük ücretlere 0,75 TL ile 2,25 TL ara- dımı; üyenin veya eşinin doğum yapması
sında değişen miktarlarda eğitim zammı halinde 200 TL ölüm yardımı; ana, baba,
yapılması kabul edildi.
eş veya çocuğun ölümü halinde 200 TL
1. yıl birinci altı aylık dönemde ücretlere
%5; ikinci altı aylık dönemde %4; 2. yıl birinci altı aylık dönemde %4 ve 2. yıl ikinci İmzalanan sözleşmeyle 6772 sayılı kanun ölüm yardımı; afet durumunda 1 maaş
altı aylık dönemde %4 ücret zammı yapıl- hükümlerine göre ödenen ilave tediye brüt ücret ödenmesi karar altına alındı.
Sosyal-İş Gazetesi •
17
İSTANBUL ECZACI ODASI’NDA İLK SÖZLEŞME HEYECANI
İstanbul Eczacı Odası
çalışanlarının
sendikamızda örgütlenmesi üzerine,
sendikamızla işveren arasında başlayan görüşmeler
anlaşmayla sonuçlanarak toplu iş sözleşmesi imzalandı. 14 Ekim’de imzalanan
sözleşme 1 Temmuz 2011-31 Aralık 2013
tarihleri arasında yürürlükte kalacak.
İmzalanan sözleşmeyle kazanılan haklar ise
şöyle:
İŞYERİ KURULU:
Tarafların belirleyeceği 2 kişiden oluşan
kurul, sözleşmenin uygulanmasından doğan sorunları gidermek, iş akitlerinin sona
erdirilmesi konularını görüşmek ve disiplin
kurulu sıfatıyla, işyerinde ilgili faaliyetleri sürdürmekle yükümlü bir kurul olması
DEVLET
MALZEME
OFİSİ’NDE TİS
İMZALANDI
Sendikamız ile Devlet Malzeme
Ofisi adına Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası (Kamu-İş)
arasında sürüdürülen görüşmeler
anlaşmayla sonuçlanarak toplu
iş sözleşmesi imzalandı. 1 Mart
2011-28 Şubat 2013 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesinde kazanılmış haklar korunurken ücret
zamlarına ilişkin hükümler şöyle:
1 Mart 2011 tarihindeki çalışma
saati ücretlerine uygulanacak iyileştirmeden sonra birinci yıl birinci altı ay için Ücret zammı %4;
birinci yıl ikinci altı ay zammı ise
1 Eylül’den itibaren geçerli olmak
üzere %4; İkinci yıl birinci altı aylık
zam oranının %3; ikinci yıl ikinci
altı aylık zam oranının ise %3 olması kararlaştırıldı. İkinci yıl zamlarına, enflasyonun söz konusu
oranlardan yüksek çıkması halinde, aşan bölüm ilave edilecek.
kararlaştırıldı. Böylelikle, çalışma düzeni,
iş akitlerinin feshi ve çalışanlara verilecek
disiplin yaptırımlarında çalışanların da söz
sahibi olması sağlandı.
YILLIK ÜCRETLİ İZİN:
Hizmet süresi;
1-5 yıl olanlara 16 işgünü;
5-10 yıl olanlara 22 işgünü
10-15 yıl olanlara 25 işgünü
15 yıl ve fazla olanlara 28 işgünü olarak belirlendi.
KIDEM ZAMMI ve İKRAMİYE:
İşçinin çalıştığı her hizmet yılı için net 10 TL
kıdem zammı ve her yıl ilk altı ay içinde 1
tam, ikinci altı ay içinde yarım maaş tutarında ikramiye olarak belirlendi.
TABAN ÜCRET VE ÜCRET ZAMMI
Taban ücretler 1 Ocak 2012 tarihinden iti-
baren net 1.000 TL olarak belirlenirken birinci yıl birinci altı aylık zam ise (taban ücret
uygulamasından sonra) %6, ikinci altı ay için
%5 oranında belirlendi. İkinci yıl birinci altı
aylık zam ise enflasyon+3, ikinci altı aylık
zam enflasyon+3 olarak belirlendi.
SOSYAL ÖDENEKLER:
Doğum ödeneği 1 tam altın,
Yemek ödeneği yemek verilemeyen her gün
için net 15 TL,
Evlilik ödeneği 1 tam altın,
Ulaşım yardımı aylık net 150 TL,
Yakacak yardımı: Her yıl Ekim ayında net
200 TL,
Bayram ve Yılbaşı Harçlığı: Dini bayramlardan ve yılbaşından önce net 200 TL,
Öğrenim yardımı çocuğun okuduğu okula
göre net 100-300 TL arasında değişen miktarlar.
İMZALANAN DİĞER SÖZLEŞMELER
MANİSA TABİP ODASI
Sendikamız ile Manisa Tabip Odası arasında
4. Dönem Toplu İş Sözleşmesi 5 Eylül 2011
tarihinde imzalandı.
Sözleşmeyle Taban ücretler net 700 TL olarak belirlenirken, ikinci yıl birinci altı ay zammının %7, ikinci yıl ikinci altı ay zammının ise
%5 olması kararlaştırıldı. İmzalanan sözleşmeyle kazanılmış haklar korunurken her dini
bayram ve yılbaşında net 100 TL olmak üzere Yılbaşı ve Bayram Yardımı’ hakkı kazanıldı.
Sözleşme, 01.08.2011-31.07.2013 tarihleri
arasında yürürlükte kalacak.
STGM
Sendikamız ile Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Derneği (STGM) arasında 2. Dönem
toplu iş sözleşmesi imzalandı. 01.08.201131.07.2013 tarihleri arasında yürürlükte
kalacak sözleşme ile kazanılmış haklar korunurken, taban ücretler net 1.100 TL ile brüt
2.800 Avro arasında belirlendi.
JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI
Sendikamız ile Jeoloji Mühendisleri Odası arasında yürütülen toplu iş sözleşmesi
anlaşmayla sonuçlanarak, 8. Dönem toplu
iş sözleşmesi imzalandı. Sözleşme 1 Eylül
2011-31 Ağustos 2013 tarihleri arasında yürürlükte kalacak.
İmzalanan sözleşmeyle kazanılmış haklar
korunurken, taban ücretler net 860 TL ola-
rak belirlendi. Sendika üyelerinin 31 Ağustos
2012 tarihinde almakta oldukları ücretlerine ise Enflasyon oranında zam uygulandıktan sonra, oluşan miktara %2 zam yapılması
kararlaştırıldı.
ANKARA TABİP ODASI
Sendikamız ile Ankara Tabip Odası arasında
7. Dönem Toplu İş Sözleşmesi 20 Eylül’de
imzalandı. 1 Temmuz 2011 - 30 Haziran
2013 tarihleri arasında yürürlükte kalacak
sözleşmeyle kazanılmış haklar korunurken
aşağıdaki kazanımlar elde edildi:
Haftalık çalışma saati (günde 8 saat olmak
üzere) 42,5 saat olarak kararlaştırıldı. Doğum izninin toplam 24 hafta; doğumdan
sonraki ücretsiz izin süresinin ise 2 yıl olarak
kararlaştırıldığı sözleşmede, yıllık izin süreleri ise; hizmet süresi 5 yıla kadar olanlar için
1 gün arttırlarak 19 işgünü olarak belirlendi.
Sözleşmede tam zamanlı personellerin taban ücretleri net 1066,64 TL ile net 1405,46
TL arasında belirlenirken, birinci ve ikinci altı
aylık ücret zamlarının enflasyon oranında;
üçüncü ve dördüncü altı ay için enflasyon +
1 puan oranında olması kararlaştırıldı. Ayrıca 1 yılda, tam ücret karşılığı toplam dört ikramiye ödenmesi sözleşmede yer alan maddeler arasında. Kıdem zamları ise 1. yıl için
(işyerinde çalışılan her hizmet yılı için) 7,50
TL, 2. yıl için ise 8,00 TL olarak belirlendi.
18 • Sosyal-İş Gazetesi
Çankaya Belde AŞ’de 2 yıla yakın süredir devam eden kriz çözülerek 10. Dönem Toplu İş Sözleşmesi imzalandı
ÇANKAYA BELDE AŞ’DE MUTLU SON
Çankaya Belediyesi iştiraklerinden Çankaya Belde A.Ş. ile sendikamız arasında
2 yıla yakın süredir devam eden toplu iş
sözleşmesi krizi nihayet çözüldü. Çankaya Belediyesi Başkanı Bülent Tanık’ın da
katıldığı bir törenle toplu iş sözleşmesi
imza altına alındı.
1994 yılında 12 Eylül yasakları delinerek
ilk toplu iş sözleşmesinin imzalandığı
Çankaya Belde A.Ş.’de 10. Dönem Toplu
İş Sözleşmesi’nin imza tarihi 12 Eylül’e
denk gelirken, imza töreninde “demokrasi ve işçi hakları” vurgusu yapıldı.
2 yıllık kriz sona erdi
Çankaya Belde A.Ş. ile sendikamız arasında ilk toplu iş sözleşmesi, 1994 yılında,
12 Eylül’le birlikte gelen sendikal yasalar
delinerek, Borçlar Kanunu uyarınca im2011 yılının ortalarında sendikamız ile
zalanmıştı. Bu toplu iş sözleşmesi geniş
şirket yetkilileri arasında yapılan görüşyankı uyandırmıştı.
meler ile çözüme yaklaşılmış, ÇankaSendikamız Belde AŞ’de 9 dönem top- ya Belediye Başkanı Bülent Tanık’ın da
lu iş sözleşmesi imzalamış, 2009 yılında çözüm için inisiyatif almasıyla birlikte,
sendikamız 10. Dönem toplu iş sözleş- Çankaya Belde A.Ş. açtığı davadan geri
mesini imzalamaya hazırlanırken, Çanka- çekilmişti. Sendikamız ile şirket arasında
ya Belde A.Ş.’nin açtığı yetki itirazı davası yapılan toplu iş sözleşmesi görüşmelenedeniyle yasal süreç başlatılamamıştı. rinde anlaşma sağlanması üzerine, 2 yılBunun üzerine sendikamız üyesi Belde lık kriz sona erdi.
A.Ş. işçileri çok sayıda eylem ve etkinlik
Toplu iş sözleşmesi imza töreni 12 Eyyapmış, davanın geri çekilmesini ve toplül 2011 günü Vedat Dalokay Nikah
lu iş sözleşmesinin imzalanmasını talep
Salonu’nda gerçekleştirildi. İmza töreetmişti.
nine Çankaya Belediyesi Başkanı Bülent
Tanık, Çankaya Belediyesi Meclis Üyeleri,
Çankaya Belde A.Ş. ve sendikamız yöneticileri ile çok sayıda Belde A.Ş. işçisi katıldı.
Tanık’tan taşeronlaştırma
eleştirisi
Çankaya Belediyesi Başkanı Bülent Tanık
imza töreninde bir konuşma yaptı. Tanık,
sözleşme imzalanırken Çankaya Belde
A.Ş. yetkilileri ile sendikamız yöneticilerinin tam ortasına oturduğunu vurgulayarak, “Gördüğünüz üzere ben ortadayım”
dedi. Tanık, Çankaya Belde A.Ş. çalışanlarının zor şartlar altında dahi olsa görevlerini başarıyla yaptıklarını vurgulayarak,
işçilere “Sizlere saygı duyduğumu ve sizleri sevdiğimi belirtmek istiyorum” diye
seslendi. Norm kadro uygulaması nedeniyle, belediyeye işçi ve memur alımlarında ağır kısıtlamalarla karşılaştıklarını
belirten Tanık, belediyelerin taşeronlaştırmaya zorlandığını kaydetti.
Tanık, Çankaya Belediyesi olarak “işçilerin belirsiz bir patrona güvencesiz koşullarda çalıştığı taşeron sistemi”ni tercih
etmediklerini vurgularken, taşeronlaştırma yerine belediye şirketlerine ağırlık
verdiklerini ifade etti. Taşeron şirketlerden çok sayıda işçiyi belediye şirketlerine aktardıklarını kaydeden Tanık, Kamu
İhale Kanunu’nun getirdiği tüm zorluklara rağmen çalışanların güvenceli ve sen-
Sosyal-İş Gazetesi •
19
İmzalanan sözleşmeyle elde
edilen bazı kazanımlar
dikalı olabilmesi için belediye şirketlerinde ısrar ettiklerini söyledi. Tanık,
işçilerin güvenceli, sendikalı olması
ve haklarını alarak çalışmasına büyük
önem verdiklerini vurguladı.
Tanık: ‘Büyük mutluluk
duyuyorum’
Eylül darbecilerine inat; yeniden toplu
iş sözleşmesi imzalıyoruz” diye konuştu. Ebetürk, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu vesileyle işçi sınıfını darbeyle,
tankla, topla, tüfekle, işkencelerle,
mahpushanelerle susturabileceklerini
sananlara bir kez daha seslenmek istiyorum: Başaramadınız, başaramayacaksınız. Ve ayrıca 12 Eylül anlayışını
bugün sivil ellerde yürütenlere, parlamenter demokrasiyi kendi diktalarını
kurmak için eğip bükenlere, işçi düşmanlığı noktasında darbecilerden geri
kalmayanlara da seslenmek istiyorum:
İşçi sınıfı boyun eğmedi, boyun eğmeyecek!”
Son dönemde sendika ve şirket arasında bazı gerilim ve sorunlar olduğunu ancak çözüme ulaşıldığını kaydeden Tanık, “Toplu iş sözleşmesi
imzalanmasından büyük mutluluk duyuyorum. Devamını sağlayacağımıza
inanıyorum” dedi. Çankaya Belediyesi
olarak hedeflerinin “kentlerin muhtaçlarına hizmet götüren” bir belediye yapılanmasına kavuşmak olduğunu Belde A.Ş. işçilerine teşekkür
belirten Tanık, “Sendika ve belediyenin bu anlayışı paylaştığına inanıyo- Ebetürk, son dönemde sendika ile
şirket arasında sıkıntılı bir süreç yarum” dedi.
şandığını ancak nihayetinde çözüme
ulaşıldığını belirterek, çözüme katkı
Ebetürk’ten 12 Eylül vurgusu
sunan herkese teşekkür etti. “Ancak
Sendikamız Genel Başkanı Metin Ebeen büyük teşekkürü ve takdiri, 2 yıla
türk, Çankaya Belde A.Ş.’de ilk toplu iş sözleşmesinin 1994 yılında 12 yakın süredir inatla, sabırla ve inançla
Eylül’den miras kalan yasalar aşılarak mücadele eden, sendikalarına ve senimzalandığını anımsatarak, “Çankaya dikal haklarına sahip çıkan sendikamız
Belde A.Ş.’deki sendikal örgütlülüğü- üyesi Çankaya Belde A.Ş. işçileri hak
müz, sendikamızın 12 Eylül’ün yarat- ediyor” diyen Ebetürk, Belde A.Ş. iştığı ağır tahribatı gidererek yeniden çilerine “İyi ki varsınız” diye seslendi.
ayakları üzerinde doğrulmasında bü- Ebetürk, “Çankaya Belde A.Ş. var olyük rol oynamıştır” dedi.
maya devam ettikçe, sendikamızın ör10. dönem toplu iş sözleşmesinin gütlülüğü de sürecek, toplu iş sözleşimza tarihinin 12 Eylül’e denk gelmesi- meleri imzalanmaya devam edecek bu
nin önemli olduğunu vurgulayan Ebe- onurlu geçmiş, geleceğe taşınacaktır”
türk, “Bugün tam da 12 Eylül’ün 28. diye konuştu. Konuşmaların ardından
yıldönümünde, sendikal hareketi ve Belde A.Ş. işçilerinin alkışları arasında
özellikle DİSK’i yok etmeye çalışan 12 toplu iş sözleşmesi imzalandı.
KIDEM TAZMİNATI ve ZAMMI:
Kıdem Tazminatlarının her hizmet yılı için 50
gün üzerinden hesaplanması kararlaştırılırken,
çalışanlara her hizmet yılı için 6,50 TL kıdem
zammı yapılması karar altına alındı.
TABAN ÜCRET ve ÜCRET ZAMLARI:
Taban ücretler 800 TL olarak belirlenirken bu
miktardan daha yüksek ücret alanlar için, aldıkları ücretler bireysel taban ücretleri olarak
kabul edildi. Birinci yıl birinci altı aylık dönem
için, işçilerin taban ücretlerine01.01.2010 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere %8; ikinci
altı aylık dönem için ise 01.07.2010’dan itibaren geçerli olmak üzere 2010 yılı 2. dönemi
için belirlenmiş olan yasal asgari ücret artışı
oranında; İkinci yıl birinci altı aylık dönem için
01.01.2011’den itibaren geçerli olmak üzere
%10; ikinci yıl ikinci altı aylık dönem için 2011
yılının ikinci dönemi için belirlenmiş yasal asgari ücret artışı oranında zam yapılması kararlaştırıldı. Ayrıca imzalanan protokollle, sözleşmenin üçüncü yılında ilk altı ay için enflasyon+3,
ikinci altı ay için yasal asgari ücret zammı oranında zam uygulanması, bu oranların sosyal
ödemelere de aynen yansıtılması ön görüldü.
İKRAMİYE
Üyelere her yıl Haziran ve Aralık ayı ücretleriyle
beraber ödenmek üzere birer aylık ücret tutarında yılda iki ikramiye ödenmesi kararlaştırıldı.
TAZMİNATLAR
Tazminatlar aşağıdaki şekilde belirlendi:
Kasa Tazminatı: Aylık 40 TL.
Bilgisayar kullanım tazminatı: Aylık 30 TL.
Öğrenim Tazminatı: Yükseköğrenimi bitirenlere 40 TL.
Sorumluluk ve Risk tazminatı: İşyerinde teknisyen, birim sorumlusu ve şoför olarak çalışan
işçilere aylık 30 TL.
SOSYAL YARDIMLAR
Sosyal yardımlardan bazıları aşağıdaki şekilde
belirlendi:
Ulaşım Yardımı: Çalışılan ger gün için 4 adet
belediye otobüs bileti karşılığı.
Yemek Yardımı: Günde bir öğün, 3 kaptan aşağı olmamak üzere öğle yemeği.
Evlenme yardımı: Üyenin evlenmesi halinde
800 TL.
Doğum yardımı: Üyenin veya eşinin doğum
yapması halinde 400 TL.
Yakacak Yardımı: Her yıl Aralık Ayı maaşlarıyla
birlikte 250 TL.
Gıda Yardımı: Her Ocak ve Temmuz ayında
250’şer TL.
20 • Sosyal-İş Gazetesi
İZFAŞ’TA MÜCADELEYLE KAZANDIK!
Sendikamız, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne
bağlı olarak faaliyet yürüten, başta İzmir Enternasyonal Fuarı olmak üzere pek çok fuar ve
etkinliği organize eden İzmir Fuarcılık Hizmetleri Kültür ve Sanat İşleri Ticaret AŞ’de (İZFAŞ)
örgütlenmiş ve toplu iş sözleşmesi görüşmelerine başlamıştı. İşverenle yürütülen görüşmelerde anlaşma sağlanamamış ve alınan grev
kararı 22 Ağustos’ta uygulamaya konmuştu.
Ancak sendikamızın başlattığı grev, İzmir 1. İş
Mahkemesi tarafından “ülkenin uluslararası
alandaki itibarının zedelenme ihtimalinin doğması tehlikesi” gibi bir gerekçeyle durdurularak 20 gün süre ile ertelenmişti. Bu süreçte de
işverenle görüşmeleri sürdüren sendikamız,
toplu iş sözleşmesini 26 Ağustos’ta anlaşmayla sonuçlandırdı. Aşağıda, toplu iş sözleşmesi
imzalanmasıyla son bulan süreci ilgilerinize
sunuyoruz.
GREV İLANI YAPILDI
Toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma
sağlanamaması üzerine sendikamızın aldığı
grev kararı, İZFAŞ’ta 5 Ağustos tarihinde ilan
edildi. DİSK’e bağlı sendikaların da dayanışma
içinde olduğu grev kararı ilanına yaklaşık 150
kişi katıldı. İZFAŞ Genel Müdürlüğü önünde
toplanan üyelerimiz ve emek dostları “İnadına
sendika, inadına DİSK”, “İZFAŞ işçisi köle değildir”, “İş, ekmek yoksa fuar da yok” gibi sloganlarla grev ilanını gerçekleştirdi. Burada yapılan
konuşmalarda İzmir Şube Başkanı Müfit Ereş
fiili muhatabın Büyükşehir Belediyesi olduğuna dikkat çekerken “Biz yine haykırıyoruz. Bizim arzumuz masada çözümdür. Grev kapıya
dayandı. Ancak daha fazla uzamadan, ilişkileri
daha fazla germeden, çözümün masada bulunabileceği inancımız devam ediyor şeklinde
konuştu.
Ereş’in ardından konuşan Toplu İş Sözleşmesi
Daire Başkanı Engin Sezgin, 6 aydır süren görüşme zarfında sendikamızın 47 maddeden
oluşan teklifinin 41 maddesinde anlaşma sağlandığını, ücret, sosyal hak ve ödemeleri düzenleyen 6 maddede ise anlaşma sağlanamadığını anlattı. Sezgin “Aylardır devam eden TİS
görüşmelerinin anlaşma ile sonuçlanmaması,
sendikamızı yasal olarak grev kararı alma noktasına getirmiştir. Önümüzdeki günlerde yapılacak görüşmelerde bir anlaşma sağlanamaması durumunda sendikamız grev kararını 22
Ağustos’ta uygulamaya koyacaktır.” şeklinde
konuştu.
Sezgin’den sonra DİSK Ege Bölge Temsilcisi ve
Birleşik Metal-İş İzmir Şube Başkanı Ali Çeltek
bir konuşma yaparak İZFAŞ işçilerini ve Sosyalİş’i yalnız bırakmayacaklarını söyledi.
“TALEPLERİMİZ KARŞILANANA
KADAR GREVDEYİZ!”
Sendikamız, Grev İlanı’nın yapıldığı 5
Ağustos’tan sonra geçen sürede anlaşma sağlanamaması üzerine 22 Ağustos’ta İZFAŞ’ta
grev başlattı. Yüzde yüz katılımla başlayan İZFAŞ GREVİ, yerel ve yaygın basında geniş yankı
uyandırdı. İZFAŞ GREVİ, saat 12.30’da gerçekleştirilen bir basın açıklamasıyla başladı. Açıklamaya ve Greve İZFAŞ çalışanları yüzde yüz
katılım gösterirken, DİSK Ege Bölge Temsilcisi
Ali Çeltek, Genel-İş Sendikası İzmir Şubeleri,
Lastik-İş Sendikası İzmir Şube yöneticileri ve
üyeleri ile sendikamızda örgütlü olan ÜNİBEL
çalışanları da pankartlarıyla katılarak destek
verdi. “Bu işyerinde grev vardır” pankartının
işyerine asılırken “Fuarımızı seviyoruz, emeğimize sahip çıkıyoruz”, “İzmir’in vitriniyiz, ücretin dibindeyiz”, “İş ekmek yoksa fuar da yok”,
“Yaşasın onurlu grevimiz”, “İZFAŞ işçisi kazanacak” gibi sloganları atıldı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu aracı ile İZFAŞ’tan
ayrılırken üyelerimiz “Başkan göreve” sloganlarını atarak Kocaoğlu’nu göreve çağırdı.
Sendikamız TİS Daire Başkanı Engin Sezgin,
basına yaptığı açıklamada “Bugün grev noktasındaysak bunun sorumlusu sendikamız ya da
İZFAŞ çalışanları değildir” şeklinde konuşarak
4 gün önce bir konu haricindeki tüm konularda
anlaşma zemini oluştuğunu, ancak işverenin
daha önce anlaşma sağlanan pek çok konuda
tekliflerini geri çektiğini anlattı. Sezgin “Yapılacak müzakerenin sonunda anlaşmaya ulaşmak amacıyla masaya son kez oturduğumuzda
adeta şok olduk. Çünkü Türkiye’de toplu iş sözleşmesi görüşmeleri tarihinde eşi benzeri zor
bulunur bir gelişme yaşandı. İşveren yetkilileri, toplu sözleşme müzakere masasında daha
önce sundukları teklifin önemli bir kısmını geri
çekerek aylık herhangi bir sosyal yardım ödemesi veremeyeceklerini söyledi. Grev kararının alınmasına neden olan anlaşmazlıkları birer birer ortadan kaldırmaya çalışırken, greve
birkaç gün kala işveren yetkililerinin geri adım
atmasıyla adeta başa döndük. Yaptığımız onca
müzakere, onca görüşme ve attığımız onca
adım bir anda yerle bir oldu.” dedi. Bu nedenle grevden başka hiçbir seçenek kalmadığını
vurgulayan Sezgin, “Daha önce uzlaşma aşamasına gelinen sosyal haklarımız tanınıncaya
ve mevcut prim uygulamasının devam etmesi
ya da bu talebimizi karşılayacak alternatif bir
teklif sunuluncaya kadar grevdeyiz” diye konuştu. Sezgin konuşmasında çözüm çağrısını
yineleyerek “İZFAŞ ile ilgili toplu iş sözleşmesi
görüşmelerinde de asıl karar veren, son sözü
söyleyen İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanıdır. Sayın Başkan, gelin bu işi bir an önce çözelim. İzmir Enternasyonal Fuarı’nın hazırlıklarını
hiç vakit kaybetmeden sürdürelim ve fuarın
gururunu birlikte yaşayalım. İZFAŞ çalışanlarına hakkını verelim ve toplu iş sözleşmesini bir
an önce imzalayalım” dedi.
GREVE ‘ULUSLARARASI İTİBAR’
ENGELİ
Sendikamızın İZFAŞ’ta başlattığı grev, İzmir 1.
İş Mahkemesi tarafından benzeri görülmemiş
bir kararla 20 gün süre ile durduruldu. Grevimizin durdurulmasından sonra üyelerimiz 24
Ağustos’ta işbaşı yapmak durumunda kaldı.
Mahkeme kararı, üyelerimiz tarafından siyah
kıyafetler giyilerek protesto edildi. İzmir 1. İş
Mahkemesi, İZFAŞ Grevimizin durdurulmasına ilişkin verdiği kararda “ülkenin uluslararası
alandaki itibarının zedelenme ihtimalinin doğması tehlikesi”ni gerekçe gösterdi.
Sosyal-İş Gazetesi •
olmadığını kaydeden Sezgin, 2822 sayılı kanunun 47. maddesinde sayılan durumlardan
birinin oluşması ile grevin durdurulabileceğini
söyledi. Sezgin, “Mahkeme kararının ‘uluslararası itibarın zedelenmesi ihtimalinin doğması’
şeklindeki gerekçesinin bu yasa maddesinde
yer alan gerekçelerle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur” dedi. “Herkes bilsin ki Türkiye’nin
uluslararası itibarını İZFAŞ işçilerinin evrensel bir haklarını kullanması değil, bu evrensel
hakkın, işverenin talebi üzerine hukuksal bir
dayanaktan yoksun bir mahkeme kararıyla engellenmesi zedeleyecektir” şeklinde konuşan
Sezgin, çözüm çağrılarını yineleyerek sözlerini
sonlandırdı. Sezgin’in açıklamasının tam metnini haberimizden hemen sonra görebilirsiniz.
UYKUSUZ DERGİSİ’NDE İZFAŞ GREVİMİZE İLİŞKİN YAYINLANAN KARİKATÜR
ANLAŞMA SAĞLANDI
İzmir 1. İş Mahkemesi’nin grevimizi durdurmasından sonra da işverenle görüşmelerini
sürdüren sendikamız, 26 Ağustos Cuma günü
anlaşma sağladı. Böylelikle İZFAŞ 1. Dönem
Toplu İş Sözleşmesi taraflar arasında imzalandı.
Konu ile ilgili olarak Sendikamız Genel Başkanı Metin Ebetürk yazılı bir açıklama yaparak
kamuoyunu bilgilendirdi. İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’yla yöneticilerimizin gerçekleştirdiği görüşmeler sonucu,
Kocaoğlu’nun çözüm noktasında İZFAŞ yöneticilerine talimat vermesinin etkili olduğunu
kaydeden Ebetürk, toplu iş sözleşmesi ile elde
edilen kazanımları anlattı. Ebetürk yaptığı
açıklamada “Bugünden itibaren İZFAŞ’ta yeni
bir dönem başlamıştır. Her bir İZFAŞ çalışanının iş güvencesi ve hakları ile çalışma barışının korunduğu, işçi-işveren-sendika ilişkilerinin karşılıklı iyi niyet çerçevesinde sürdüğü bir
çalışma ortamında İZFAŞ faaliyetlerine devam
edecektir” dedi.
Mahkeme kararı, 24 Ağustos’ta işbaşı yapan
üyelerimiz tarafından İZFAŞ Genel Müdürlüğü
önünde gerçekleştirilen bir basın açıklamasıyla
protesto edildi. Öğle tatilinde gerçekleştirilen
basın açıklamasında sık sık “İZFAŞ işçisi yılmayacak”, “Mücadele bitmedi, daha yeni başlıyor” gibi sloganlar atıldı. Açıklamayı okuyan
TİS Daire Başkanı Engin Sezgin “Bugün siyahlar giydik. Çünkü bu İzmir için kara bir gündür.
Türkiye için kara bir gündür. Emek mücadelesi
için kara bir gündür” şeklinde konuştu. Mahkemenin verdiği karara da tepki gösteren Sezgin, “Dünyanın hangi demokratik ülkesinde bir
mahkeme kalkıp bir ihtimalin doğması tehlikesine dayanarak karar vermektedir? Lütfen anlayan bize de anlatsın “bir ihtimalin doğması
tehlikesi” nedir? Ne zamandır, bu ülkede, bir
ihtimal, adı üzerinde olup olmaması kesin olmayan bir durumun doğması bir grevi durduracak kadar büyük bir tehlike yaratmaktadır?”
diye sordu.
Mahkeme kararının hukuksal bir karşılığının
Ebetürk, İzmir 1. İş Mahkemesi’nin verdiği grev durdurma kararını değerlendirerek,
sendikamızın 26 Ağustos’ta mahkemeye başvurarak tedbir kararının kaldırılmasını istediğini hatırlattı. Anlaşma sağlanması nedeniyle
davanın konusuz kaldığını anlatan Ebetürk,
mahkeme kararındaki hukuksuzluğun takipçisi olacaklarını vurgulayarak “Mahkemenin yasadaki koşullar dışında, yeni bir gerekçe icat
ederek aldığı bu karar, bizzat yasanın kendisine aykırı olduğu gibi, temel insan hakları ve
Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmeleri ile
güvence altına alınmış grev hakkının özünü
ihlal eder niteliktedir. Türkiye’de bir ilk niteliği
taşıyan bu keyfi ve hukuka aykırı grev durdurma kararının yaygınlaşmaması için sendikamız gerek ulusal, gerek uluslararası ölçekte
her türlü girişimde bulunacaktır” dedi.
AYNI MAHKEMEDEN İKİ ZIT
KARAR ÇIKTI!
İzmir 1. İş Mahkemesi’nin İZFAŞ Grevimizi erteleme kararından sonra, işverenle anlaşma
21
sağlanmasına karşın, söz konusu dava esastan
devam ettirildi. Dava sonucunda ise mahkeme İZFAŞ’ın grev durdurma talebini redderek
inanılması güç bir karara imza attı.
Konu ile ilgili olarak Genel Başkan Metin Ebetürk “GEÇ GELEN ADALET, ADALET DEĞİLDİR”
başlıklı bir açıklama yaptı. Ebetürk açıklamasında “İzmir 1. İş Mahkemesi’nin gerekçeli kararının, toplu iş hukuku kitaplarına dahi konu
olabilecek derecede nitelikli, grev hakkının
özünü açık seçik ifade eden bir karar olması,
İZFAŞ grevinin yine aynı mahkeme tarafından
hukuka aykırı ve keyfi bir biçimde durdurulduğu ve sendikamızın bu koşullar altında toplu
iş sözleşmesi imzalamak durumunda kaldığı
gerçeğini değiştirmemektedir” dedi. Ebetürk,
Grev durdurma kararı ile bu kararı iptal eden
mahkemenin aynı mahkeme olduğunu söyleyerek, “İzmir 1. İş Mahkemesi, İZFAŞ grevinin
hukuka uygun olduğu gerçeğini geç algılamış
ya da geç algılamak istemiştir. Aynı mahkeme
15 gün içinde birbirine taban tabana zıt iki karar vererek kanımızca tarihe geçmiştir” ifadelerini kullandı.
Sözleşme ile elde edilen
kazanımlardan bazıları
Taban Ücretler: 1. grubun taban ücreti net 738 TL, ikinci grubun taban
ücreti net 830 TL.
Ücret Zammı: 2011 ve 2012 yıllarında her 6 ayda bir ücretlere ve ayrıca
sosyal haklara enflasyon oranında
zam.
İkramiye: Yılda 1 kez 30 gün tutarında ikramiye.
Kıdem Zammı: Her bir kıdem yılı
için 2,5 TL kıdem zammı.
Yemek ve Yol Yardımı: Mevcut yemek yardımı uygulamasına devam
edilmesi, yol yardımına 30 TL ilave
edilerek, yol yardımının 188 TL olarak belirlenmesi.
Yakacak Yardımı: Ayda 40 TL yakacak yardımı.
Sosyal Yardımlar: İki bayramda
100’er TL bayram yardımı, 200 TL
yıllık izin yardımı, yılda bir kere eğitimine devam eden çocuğu olanlara ilköğretim için 300, ortaöğrenim
için 450, yükseköğrenim için 650 TL
öğrenim yardımı, yılda 1 defa 150 TL
tutarında giyim yardımı, 300 TL evlenme yardımı, 200 TL doğum yardımı, çalışanın iş kazası sonucu ölüm
halinde 2000 TL, normal ölümü halinde 500 TL ölüm yardımı, çalışanın
1. Derece yakının ölümü halinde
150 TL ölüm yardımı.
22 • Sosyal-İş Gazetesi
TİS Daire Başkanı Engin Sezgin’in, İZFAŞ Grevi’nin durdurulması üzerine yaptığı
basın açıklamasının tam metnini ilgilerinize sunuyoruz.
Değerli basın mensupları,
Bu resim, 12 Eylül1980 darbesinden birkaç gün sonra çekilmiştir. Fotoğrafta görüldüğü üzere darbe sırasında grevde olan bir fabrikanın girişinde çekilmiş olan bu fotoğrafta “Milli Güvenlik Konseyi’nin bildirisi
gereği işyerimiz çalışmaya başlamıştır. 15 Eylül 1980 pazartesinden itibaren arkadaşların kendi vardiyalarına gelmeleri rica olunur” yazmaktadır.
Çünkü 12 Eylül darbesini yapanların ilk icraatlarından biri devam eden
grevleri yasaklamak olmuştur. Türkiye işçi sınıfının yükselen hak mücadelesini yok etmeyi temel amaçları arasına alan darbeciler, ilk iş olarak
işçi sınıfının en etkin silahlarından biri olan grevleri durdurmak ve grevi
yasaklamakla işe başlamıştır.
12 Eylül darbecileri yönetimi sözde sivil yöneticilere bırakmış, ancak darbeci mantıkla hazırlanan sendikal yasaları
da miras bırakmıştır. İşte bugün yürürlükte olan Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu da bu dar, yasakçı, emek
düşmanı bu mirasın güzide parçalarından biridir. Bu kanunda gerek Bakanlar Kurulu’na gerek mahkemelere, grevleri keyfi bir biçimde erteleme, durdurma, yasaklama olanağı tanınmıştır.
Değerli basın mensupları,
Takvimlerde bugünün tarihi 24 Ağustos 2011 olarak yazıyor. Ancak biz bugün Sosyal-İş Sendikası ve İZFAŞ çalışanları
olarak 12 Eylül 1980’i bir kez daha yaşıyoruz. Darbenin ağır yükünü omuzlarımızda hissediyoruz. Çünkü işverenin
uzlaşmaz tutumu nedeniyle çıkmak zorunda kaldığımız İZFAŞ grevi, İZFAŞ’ın yaptığı başvuru üzerine, İzmir 1. İş Mahkemesi tarafından 12 Eylül 2011 tarihine kadar tedbiren durdurulmuştur. İşin trajikomik tarafı ise grevin durdurulması kararının 12 Eylül 2011, yani 12 Eylül darbesinin 31. yıldönümüne kadar sürecek olmasıdır.
Mahkeme kararının gerekçesi de trajikomiktir. Kararın gerekçesi “ülkenin uluslararası alandaki itibarinin zedelenme
ihtimalinin doğması tehlikesidir”.
Gerek mahkemeye grevin durdurulması için başvuranın İZFAŞ, yani özünde İzmir Büyükşehir Belediyesi olması gerekse Mahkemenin hem usul hem esas yönünden verdiği karar ve kararın gerekçesi, durumun bir diğer acı boyutunu oluşturmaktır.
Üzülerek söylüyoruz ki, mahkemeye grevin durdurulması için başvuran kendini sosyal demokrat olarak tanımlayan,
sık sık 12 Eylül mirası sendikal yasaları eleştiren, işçilerin hakları konusunda duyarlı olduğunu ifade eden Cumhuriyet Halk Partili bir Belediye Başkanının yönettiği İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı bir şirkettir. Bir yanda “Faşizme
karşı omuz omuza” sloganını dilinden düşürmeyen bir siyasal parti, bir yanda 12 Eylül faşizminin mirası yasaların arkasına sığınarak yasal ve haklı bir grevi durdurmaya çalışan bir anlayış. Bu nasıl bir tezattır? Bu ne yaman çelişkidir?
Takdiri, kamuoyuna bırakıyoruz.
Elbette mahkeme bu kararı kendiliğinden vermemiştir. Grevin durdurulması için İZFAŞ mahkemeye başvurmuştur.
Bu zaten büyük bir demokrasi ayıbıdır. Bununla birlikte mahkemenin kararı ve kararın gerekçesi, gerçekten bizi
hayrete düşürmüştür. Dünyanın hangi demokratik ülkesinde bir mahkeme kalkıp bir ihtimalin doğması tehlikesine
dayanarak karar vermektedir? Lütfen anlayan bize de anlatsın “bir ihtimalin doğması tehlikesi” nedir? Ne zamandır,
bu ülkede, bir ihtimal, adı üzerinde olup olmaması kesin olmayan bir durumun doğması bir grevi durduracak
kadar büyük bir tehlike yaratmaktadır?
Dahası bu nasıl bir mahkeme kararıdır ki, kararda kararın dayandığı yasa maddesi ve yasal düzenlemenin
içeriği belirtilmemiştir? Ne zamandır Türkiye’de mahkemeler bir yasa maddesine dayanmaksızın, bir yasal düzenlemeyi belirtmeksizin karar vermektedir?
Kanun dışı olmayan bir grevin durdurulması ancak Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun “grev hakkının
kötüye kullanılması”nı düzenleyen 47. Maddesindeki durumlardan birinin oluşması ile mümkündür. Yasanın bu
maddesine göre kanuni bir grev, “grev hakkının iyi niyet kurallarına aykırı tarzda toplum zararına ve milli serveti tahrip edecek şekilde kullanılması” durumunda mümkündür. Ancak mahkeme kararının “uluslararası itibarın zedelenmesi ihtimalinin doğması” şeklindeki gerekçesinin bu yasa maddesinde yer alan gerekçelerle uzaktan yakından bir
ilgisi yoktur. Dahası mahkemenin bu maddeye dayanarak ihtiyati tedbir kararı verebilmesi için kesin ve çok kuvvetli
delillerin olması gerekmez mi?
E
Ç
K
L
-A
AĞUSTOS-KASIM
SOSYAL-İŞ GAZETESİNİN ÜCRETSİZ EKİDİR
SAYI: 6
25 Kasım Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Mücadele Ve
Uluslararası Dayanışma Günü
MİRABAL KARDEŞLER
1960 yılında Dominik Cumhiriyeti’nde ülke
yönetimini 1930’larda ele geçiren Rafael
Trujillo diktatörlüğü hala sürüyordu. Dominik Cumhuriyeti’nin Cibas bölgesinde dünyaya gelen ve ‘Mirabal Kardeşler’ olarak
bilinen üç kız kardeş olan Patria, Minerva
ve Maria Teresa, eşleriyle birlikte Trujillo
diktatörlüğüne karşı mücadele veriyordu.
Patria’nın kurucusu olduğu, 1960’ın Haziran ayında kurulan Clandestine Hareketi’ne
diğer kız kardeşleri de katıldı. Ağır baskılara ve hapis cezalarına maruz kalan Mirabal
Kardeşler, diktatörlüğün en önemli hedefleri
haline geldiler.
25 Kasım 1960 tarihinde üç kız kardeş tecavüz edilip öldürüldüler. Ölümlerinin ‘araba
kazası’ sonucunda olduğu açıklansa da bu
açıklama inandırıcılıktan uzaktı. Mirabal kardeşlerin katlinden bir yıl sonra, Trujillo diktatörlüğü son buldu.
Mirabal Kardeşler’in mücadelesi, dünyada
insan hakları savunucuları, kadın ve emek
örgütleri tarafından unutulmadı. Yapılan girişimler sonucu Birleşmiş Milletler 25 Kasım’ı
“Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü” olarak
kabul etti.
Kadına yönelik şiddet, toplumsal veya özel
yaşamda cinsiyete dayalı olarak, kadının fiziksel, cinsel ve psikolojik zarar görmesi veya
acı çekmesi ile sonuçlanan fiilleri ya da buna
yol açabilecek baskı, tehdit ve özgürlüğün
keyfi olarak kısıtlanmasını içermektedir. Kadın örgütleri tarafından yapılan araştırmalar,
devletlerin bu konuda başarısız olduğunu
göstermektedir. Türkiye’de olduğu kadar
Dünya’da da kadına yönelik şiddet ve hak
ihlalleri artarak sürmekte, hatta sistematik
bir hal almaktadır. Bu şiddet ve hak ihlalleri,
çeşitlenmekte, aile içinde, sosyal yaşamda,
çalışma hayatında sürmektedir. Savaşlarda
kadınlar tecavüze uğruyor, işkenceye maruz kalıyor ve öldürülüyor. Gözaltında taciz
ve tecavüz olayları sıklıkla gündeme geliyor.
Toplumsal yaşamda ikinci plana atılan kadın,
şiddetin sınırsızlaştığı bu gibi durumlarda en
çok zararı gören kesim oluyor.
Toplumsal cinsiyetçiliğe dayanan baskıya,
şiddete ve hak ihlallerine karşı örgütlenmesi
gereken mücadele, 25 Kasım’ın özünü oluşturmakta. Buna yönelik çalışmaların hızla
ele alınıp örgütlenmesi ise önümüzde ciddi
bir görev olarak durmaktadır.
2 • Sosyal-İş KADIN
YAŞAMIN GÖRÜNMEYEN VAREDİCİSİ: KADIN EMEĞİ
Aslı SİCİMOĞLU
“Yürüyoruz erkekler için de yürüyoruz kol kola
Ve türkülerimizde kederli “Ekmek” çığlıkları
Çünkü köle gibi çalıştırıldı onlar da
Sanattan, sevgiden güzellikten yoksun
Biz de bugün hala aynı özlemleri haykırıyoruz
İş ve ekmek istiyoruz
Ama gül de istiyoruz
Yürüyoruz yürüyoruz yan yana, güzel günler adına
Kadınız, insanız, insanlığı ayağa kaldırıyoruz..”
(James Oppenheım)
Evi derleyip toplayan, ocakta tencere kaynatan, yediren giydiren ama ev içi emeği
hep görmezden gelinen ya da, zaten bunlar asli göreviymiş gibi herhangi bir karşılığının olabileceği
araştırmalar en çok iş başvurusunda bulunanların kadınlar olduğunu doğruluyor.
Diğer boyutuyla da işten ilk çıkarılanlarda
yine kadınlar olur.
Aslında çelişikmiş gibi görünen bu durumun çok anlaşılır ve belki de daha da ilginç
olanı ortak bir nedeni var. Kadın işten ilk
çıkarılır çünkü; kapitalizmin adaletsiz de
olsa bir hukuku vardır ve “aileyi geçindirme” misyonu olan erkek işçiyi işsiz bırakmaktansa; “aileye destek” misyonuyla çalışma yaşamına dahil olan kadın işçiyi işten
çıkarmayı tercih eder. Kriz dönemlerinde
en çok iş arayanlar kadınlardır çünkü; zor
zamanlarda “aileye destek” misyonuyla
kadın yine sahnededir ve çalışma yaşamına dahil olmaya çalışır. Böylece ucuz ve
yedeklenen işgücü olarak kadın tam da
kapitalizmin istediği gibi, kendini asli değil
destekçi olarak görür.
düşünülmeyendir kadın emeği. Çalışma
yaşamında ucuz işgücü, işten çıkarmada
ilk akla gelen, kazandığı parayla eve destek
olan ve yine görmezden gelinendir kadın Diğer boyutuyla çalışma yaşamındaki bu
artışın sendikalı işçi kadın sayısına da yanemeği.
sıması beklenirken; istatistiksel bilgiler ne
Sınıflı toplumların gelişim ve değişim sü- yazık ki bu artışın sendikalı işçi kadın sayıreçleri kadın emeğinin ikili sömürüsü ve sına yansımadığı doğrultusunda. Bir diğer
sürecin hem kadın hem de erkek tarafın- gerçeklikte, sendikalarda işçi kadın polidan kabullenmişliği özünde bir değişiklik tikalarının ve buna bağlı olarak işçi kadın
yaratmadan süregelir. Kapitalist üretim temsiliyetinin çok az olduğu.
biçiminin kadını hem tarladan hem de
evinden fabrikaya sürmesi kadını bir yan- O halde; sendikal harekette kadının gedan ucuz ve yedek işgücü haline getiriken, reken yerini alamamış olmasının nedeni;
diğer yandan evdeki emeğine hiç bir üc- sendikalarda işçi kadına dair politikaların
ret ödemeden el koyarak kadın emeğinin yeterince olmamasıyla birlikte kadının da
üzerindeki sömürüsünü katmerleştirir. kendini, tam da toplumsal yapının istediği
Başlanğıcından itabaren kadın erkek de- gibi, çalışma yaşamında özne değil destekmeden insan emeğini değersizleştiren sö- çi olarak görmesiyle açıklanabilir.
mürü sistemleri; özellikle kadın söz konusu
Tam da bu noktada kadın erkek tüm işçiolunca daha da acımasızlaşır.
lerin emekçilerin ortak paydası emeğin
örgütü sendikalara önemli işler düştüğünü
Günümüz çalışma yaşamında
söyleyebiliriz.
kadın emeği..
Tüm dünyada özellikle hizmetler sektöründe kadın istihdamı hızla artmaktadır.
Dünyadaki gelişmeye paralel ülkemizde
de kadın istihdamı çogalmakta. Bunun
2009 yılında yaşanılan krizle de ilgili olduğunu söylemek sanırım yanlış olmayacaktır. Daha açık bir şekilde ifade etmek
gerekirse; krizle birlikte işten çıkarılmalar
artar, işverenler daha ucuz maliyetli işgücü
arayışına girer. Tam da bu nokta da kadın;
işveren için ucuz işgücü olarak, aile için de
destek rolüyle çalışma yaşamına daha yoğun olarak girmeye başlar. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’in de o dönemde yaptığı
ması gibi nedenler hizmetler sektöründeki
sendikal örgütlenmeyi zorlaştıran başlıca
nedenler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sendikaların bu alana yönelik özgün çalışma ve örgütlenme modelleri konusundaki
zayflıkları ise sorunun diğer bir yanıdır. Hiç
şüphe yok ki hizmetler sektöründeki bu
örgütsüzlük, sektörde çalışanların yarısını
oluşturan işçi kadınlar için çalışma hayatındaki şartlarını daha da ağırlaşıyor. Elbette
ki dayatılmak istenen ve çözümsüzmüş
gibi gösterilmek istenen bu tabloya cevap;
bu alanın örgütlenmesine dair mütevazi
adımların atılması olacaktır.
Bununla birlikte sendikalar, tüm alanlarda olduğu gibi kadın politikaları geliştirme
konusunda da daha yoğun çaba sarf etmelidirler. Kaldı ki hizmetler sektöründeki
kadın istihdam oranı göz önünde bulundurulduğunda bu alana yönelik yapılacak
özel çalışmalar doğrudan sendikal örgütlenme çalışmasının ayrılmaz bir parçası
durumundadır. Şüphesiz bu çalışmaların
en önemli ayağı işyerlerinde sürdürülen
sendikal çalışmalardır. Işçi sınıfının genel
talepleri, işyeri ve çalışma sorunları ile işçi
kadınların gündelik sorun ve talepleri ile
bağ kurabilen bir çalışma işçi kadınların
sendikal bağlılığını arttıracağı gibi işyerlerindeki sendikal örgütlülüğü de doğrudan
güçlendirecektir. Işçi kadınların sendikal
süreçlerde daha çok rol almasını sağlayacak politikalar, (işyeri sendika temsilcilikleri, danışma kurulları, şube işçi kadın
komisyonları, sendikal organlar vb.) bu çalışmaların daha etkin ve sonuç alıcı olmasını sağlayacaktır.
O halde işe işyerlerinden başlamak bu soruna dair politikalar üretmenin ilk adımı
olabilir. Üyelerin işyerlerinde yaşadıkları
sorunlarının muhattabı olan ve bu sorunlar için çözüm yolları arayan kadının hem
Artan kadın istihdamı ve
özgüveni artacak hem de sendikal hareket
hizmetler sektörü..
içerisinde aktif bir rol alacaktır. Bu çalışmalara bağlı olarak kadınların sendikaları her
Çalışma yaşamında kadınların sayısının düzeyde temsiliyeti konusunda yaratıcı
artış gösterdiğini söylemiştik. Yine yapılan araçlar üretilebilir.
araştırmalar kadın istihdamının yoğunluklu olarak hizmetler sektöründe toplandı- Sonuç olarak; istihdamda gittikçe artan bir
ğını gösteriyor. Hizmetler sektörünün üre- kadın emeği olduğu yadsınmaz bir gerçektimdeki rolünden (üretken olmayan emek) lik olarak karşımıza duruyor. Buna bağlı
kaynaklanan problemleri bir yana, küçük olarak da diyebiliriz ki; işçi kadınların örve orta ölçekli işyerlerinin yaygınlığı, işe gi- gütlenmesine dair politikalar üretmeden
riş ve çıkışların fazla olması, esnek ve kayıt ve kadın emeğini görünür kılmadan; güçlü
dışı çalışmaların çokluğu, sendikal bilinç ve bir sendikal hareketten bahsetmek de pek
örgütlenme deneyimlerinin gelişmemiş ol- mümkün olmayacaktır.
Sosyal-İş KADIN •
3
Kadına yönelik şiddet yeni boyutlarıyla sürüyor
BİLGE ÇOBAN
25 Kasım 1960’da Dominik Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde, bir uçurumun
dibinde üç kadının cesedi bulunur. Ertesi
sabah gazeteler bir araba kazasında üç kız
kardeşin öldüğünü yazar. Ama gerçek göründüğü gibi değildir...
Mirabel kardeşler, ülkelerinin diktatör
bir rejimden kurtulması ve özgürlüğüne
kavuşması için mücadele edenler arasındadırlar. 25 Kasım 1960 yılında tutuklu
olan eşlerini cezaevinde ziyarete gitmek
için yola çıkarlar… Henüz yoldayken arabalarından zorla indirilirler, tecavüze
uğrarlar ve katledilerek uçurumdan aşağı atılırlar. Kız kardeşlerden birine kelebek diye seslenilmesinden esinlenerek;
o günden sonra bu üç kız kardeş, gerek
Dominik’te gerek dünya da “kelebekler”
adıyla efsaneleştirilerek anılmaya başlar.
1985 yılında, Birleşmiş Milletler, üç kız
kardeşin öldürüldüğü gün olan 25 Kasımı
“Kadına Yönelik Şiddetin Yok edilmesi için
Uluslararası Mücadele Günü” ilan eder. O
günden itibaren dünyanın dört bir köşesinden kadınlar, efsaneleşen bu üç kelebeği anıyor, kadına yönelik her türlü şiddete
karşı sokaklara çıkıp seslerini birleştiriyorlar. Ne yazık ki Mirabel kardeşlerden önce
de var olan şiddet günümüzde de artarak
devam ediyor. Kadınlar hala evlerinde, işyerlerinde, sokakta şiddete maruz kalıyor.
Şiddet devam ediyor…
Bugün dünya genelinde on beş ile kırk beş
yaş arası kadınlar, kanser, sıtma, trafik kazaları ve savaşlardan daha ziyade uğradıkları şiddet sonucu hayatını kaybediyor ya
da sakatlanıyor. Kadına karşı şiddet dünyada en yaygın suç olmasına karşın en az cezalandırılan suç olmaya da devam ediyor.
Ülkemizde ise şiddet mağduru kadınların
yardım çığlıklarına hükümetin sorunun
etrafında dolaşan söylemleri, basına yansıyan haber başlıkları karışıyor.”Yasak aşk
yaşadığı yengesini öldürdü”, “İşte gerçek
aşk-ı memnu”, “suyu geç getirdi canından oldu” başlıklarıyla medya, kadına
karşı uygulanan şiddeti görünür kılmaktan çok magazinleştiriyor. Oysa rakamların gösterdiği şiddet ve kadın cinayetleri
gazetelerin üçüncü sayfasında yer alan
‘münferit’ olaylardan daha fazlasını anla-
tıyor. 2005-2011 yılları arasında 4 bin 190
kadın öldürüldüğünü biliyoruz. 3 bin 74
kadın tecavüze uğradığı, 3 bin 320 kadın
da tacize uğradığı için yargıya başvurduğu
gerçeğinin soğukluğu yüzümüze çarpıyor.
ları düşününce kadınların korunma talep
edebilmesi için birde 110 liralık masraf
ödemelerini beklemek, onlara korunma
talebinizden vazgeçin artık demek anlamına gelmiyor mu?
Rakamlar ortadayken en tepeden başlayarak, kadın erkek eşitliği kabul edilmediği takdirde, aile içinde yansıması erkeğin
kadın üzerinde uyguladığı şiddet oluyor.
Bu her zaman fiziksel şiddet olarak görünmese de artık daha fazlasını, günde 5 kadının öldürüldüğünü görüyoruz. Kadınlar
yaşam haklarını kullanmaktan kendilerine
en yakın erkekler; eşler, eski eşler, babalar, kardeşler tarafından mahrum bırakılıyor.
Aynı zamanda yasaya göre işe iade davası
açmak isteyen bir işçi, dava masrafı olarak
artık 600-700 lira peşin ödemek zorunda.
Daha şimdiden işçilik hakları için yargıya
başvuran birçok işçi, dava harç ve masraflarını ödeyemediği için dava açmaktan
vazgeçmek zorunda kaldı. Yasayla beraber kadınların olduğu kadar işçi ve emekçilerin dava açma hakkı da elinden alındı.
Hükümet ne yapıyor?
Bugün AKP’nin 2002 yılından itibaren sistemli olarak ortaya koyduğu kadını sadece aile içinde bir varlık olarak kabul eden
politikalarının yansımalarını yaşıyoruz.
Örneğin; 4320 sayılı Kanun “kadına yönelik şiddeti önleme kanunu” olması gerekirken “Aileyi Koruma Kanunu” oluyor.
Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığının
yerini Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
alıyor. Kadının adı açık ve net olarak bile
telaffuz edilmiyor. “Elektronik kelepçe ile
şiddet uygulayan kocanın eve yaklaşması
engellenecek”, “şiddet gören kadın bir butona basacak ve polis eve gelecek”, “aile
imamlığı projesiyle imamlar eve gelecek
ve telkinlerde bulunacak” gibi sorunun
sadece etrafında dolaşan projeler havada uçuşurken 1 Ekim 2011 tarihinde 6100
sayılı kanundaki değişiklik yürürlüğe girdi.
Kanunla beraber kadınların ve hakkını yargı yoluyla aramaya çalışan işçilerin adalete ulaşma çabaları adeta engelleniyor.
Hem kadın hem işçi düşmanı bir kanun.
6100 sayılı Yeni Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereği artık hukuk mahkemelerinde
açılacak tüm davalarda masraflar peşin
ödenmek zorunda. Bu da aile mahkemelerinde boşanma ve nafaka davası açmış,
korunma talep etmiş çok sayıda kadının
mağdur olması anlamına geliyor. Kısacası şiddete uğrayan kadınlar, artık 110 lira
ödemeden korunma talep edemeyecek.
Çantasının içinde korunma talebi dilekçesiyle ölü bulunan kadınları, evden can
haliyle kimliğini bile almadan çıkan kadın-
Şiddete uğrayan kadınlar için kamusal
koruma!
25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddetin Yok
edilmesi için Uluslararası Mücadele
Günü’nün yaklaştığı bugünlerde şiddete
karşı çözüm önerileri de bir kez daha tartışılmaya başlandı. Öncelikle şiddete uğrayan kadınların yaşadıkları hayata, sadece
çaresizlikten katlanmak zorunda olmadıkları bir kamusal koruma sağlanabilmelidir.
Kadınların, ülkenin her yanında ücretsiz
ve hemen başvurabileceği yeterli sayıda
danışma merkezi, psikolojik ve hukuki
destek alabilecekleri kurumlar ve sığınma
evlerinin açılması gerekir. Şiddet sebebiyle evini terk eden, kendisine çocuklarıyla
yeni bir hayat kurmaya çalışan kadının,
psikolojik olarak kendini tamirinden başlayarak, barınma, iş, çocuklarının eğitimi
ve bakımı, eğitim görme olanakları sağlanabilmelidir. Kadınların şiddete uğramasını beklemeden, toplumun ve yaşamın
her alanında cinsiyetçi, şiddeti meşrulaştıran ve olağanlaştıran uygulamalar ve
düzenlemeler, medyadan yargıya ve eğitim sistemine kadar yeniden gözden geçirilmelidir. Kadınların toplumsal üretim
süreçlerine katılması için çocuk, hasta ve
yaşlı bakımının ve ev işlerinin toplumsallaştırılması, kadınların yaşadığı şiddetin
ortadan kaldırılması için ilk elden alınması
gereken önlemlerdir.
Tüm bunlar şiddete karşı çözüm önerilerini oluştururken her 25 Kasım’da sokakları
dolduran, umutlarını, seslerini, haykırışlarını ve ellerini birleştiren binlerce kadının
taleplerini ve kelebeklerin kanat çırpışlarını anlatmıyor mu?
-A
L
K
Ç
E
4 • Sosyal-İş KADIN
Erkekler Ağustos’ta 24 kadın, altı erkek öldürdü
bianet’in derlediği çeteleye göre erkekler Ağustosta 24 kadın öldürdü, 17 kadına tecavüz
etti, 51 kadını yaraladı. En çok şiddet İstanbul, İzmir, Adana, Ankara ve Antalya’da yaşandı
www.bianet.org’dan alınmıştır
bianet’in yerel ve ulusal gazetelerden ve
ajanslardan derlediği haberlere göre erkekler Ağustos ayında 24 kadın, altı erkek
öldürdü. Fail erkeklerden üçü intihar etti,
biri intihara teşebbüs etti.
Ağustosta 17 kadın tecavüze, 51 kadın
şiddete, sekiz kadın tacize, dokuz çocuk
aile içi istismara uğradı. Böylece 2011’in
ilk sekiz ayında erkekler 179 kadını öldürdü, 71 kadına tecavüz etti.
Ağustosta şiddet en çok Marmara Bölgesi’nde, en az Doğu Anadolu
Bölgesi’nde yaşandı.
Cinayet
Erkekler Ağustosta 17 ilde 24 kadın ve altı
erkek öldürdü. Üç erkek cinayetten sonra intihar etti, bir erkek intihara teşebbüs
etti. Bir kadın ise şiddet gördüğü sevgilisini öldürdü.
En çok kadın katli İzmir’de yaşandı.
İzmir’de beş, İstanbul’da üç, Adana’da iki,
Ankara’da iki kadın öldürüldü. Diğer cinayetler Antalya, Çorum, Eskişehir, Giresun,
Kastamonu, Kütahya, Manisa, Maraş, Sakarya, Uşak, Van ve Zonguldak’ta gerçekleşti.
12 kadın ateşli silahlarla, beş kadın bıçaklanarak, bir kadın dövülerek öldürüldü.
Tecavüz
radı. En çok taciz İstanbul’da yaşandı.
İstanbul’da üç, Samsun’da iki kadın taciErkekler Ağustosta 11 ilde 17 kadına tecavüz etti. En çok tecavüz İstanbul’da ze uğradı. Diğer vakalar Adana, Bursa ve
ve Antalya’da yaşandı. İstanbul’da üç, Eskişehir’de gerçekleşti.
Antalya’da üç, Adana’da iki, Alanya’da iki, Erkekler üç kadına tecavüze teşebbüs etti.
Muğla’da iki tecavüz vakası gerçekleşti. Dört kadın cinsel tacize uğradı. Bir kadın
Diğer iller Balıkesir, Denizli, Maraş, Sam- ise aylardır telefonla cinsel tacize maruz
sun ve Zonguldak.
kaldığını ve kendisini arayan kişinin kimliAğustosta kadınlara en çok kocalarının ar- ğinin tespit edilmediğini sosyal medyadan
kadaşları ve boşanmak istedikleri kocaları duyurdu.
tecavüz etti. Dokuz kadın evde, üç kadın
Tacize uğrayan kadınların yaşı 17 ile 47
sokakta tecavüze uğradı.
arasında, saldırganların yaşları ise 25 ile
Tecavüze uğrayan kadınların yaşları 17 ile 87 arasında değişiyor.
45 arasında, tecavüzcülerin yaşları 26 ile
60 yaş arasında değişiyor.
Çocuk istismarı
Ağustosta yedi ilde dokuz çocuk istismarı vakası yaşandı. Çocuk istismarı vakaları
Ağustosta erkekler 21 ilde 51 kadını
Aydın (2), Bursa, Antalya (2), Kayseri, İzyaraladı. Şiddet-yaralama vakaları en
mir, Muğla ve Konya’da gerçekleşti.
çok Adana’da yaşandı. Adana’da altı,
Ankara’da beş, İstanbul’da beş kadın şid- Çocukların yedisi babaları tarafından cindete uğradı. Şiddet-yaralama vakaları- sel istismara uğradı. Bir öğretmen öğrennın yaşandığı diğer şehirler Antalya (2), cilerini taciz ettiği için tutuklandı. Bir anne
Antep, Bolu, Bursa (4), Denizli, Erzurum çocuğuna işkence yaptıktan sonra çocuk
(2), Eskişehir, Iğdır,), İzmir (3), Kayseri (3), öldü.
Kırklareli, Kocaeli (3), Konya, Mersin (2),
Ağustos’ta istismara uğrayan çocukların
Samsun (3), Tekirdağ, Tokat ve Urfa (4).
yaşı 9 ile 17 arasında değişirken, saldır29 kadın kocasından, beş kadın sevgilisi, ganların hepsi 40’lı yaşlarında. Çocuk isdört kadın boşanma davası süren kocala- tismarından sekiz kişi tutuklandı.
rı, iki kadın eski kocası ve iki kadın da oğlundan şiddet gördü.
Şiddet- Yaralama
Ağustosta kadınları en çok boşanma davası süren kocaları öldürdü, onları evli
oldukları kocaları takip etti. Öldürülen ka- 32 kadın fiziksel şiddete uğradı, on kadın
dınların yaşları 21 ile 63 arasında, öldüren bıçakla, altı kadın ateşli silahlarla yaralanerkeklerin ise 17 ile 78 arasında değişiyor. dı. İki erkek kadınları yaraladıktan sonra
intihara teşebbüs etti, bir kadınsa kocaManisa’da bir erkek evi terkeden karısının sından şiddet gördükten sonra intihara
babasını; İstanbul’da bir erkek annesini teşebbüs etti.
döven babasını; Maraş’ta bir erkek karısının ağabeyini; Sakarya’da bir erkek, kar- Şiddet gören/yaralanan kadınların yaşları
deşini döven kocayı öldürdü. İstanbul’da 17 ile 83, saldırganların yaşları ise 20 ile
bir polis karısının iki erkek kardeşini öl- 86 arasında değişiyor.
dürdü, üç akrabasını yaraladı.
Ağustosta kadına yönelik şiddet uygulaİstanbul’da bir erkek karısının annesini yan sekiz erkek mahkemeye çıkarıldıktan
öldürmeye çalışırken yanlışlıkla sokaktan sonra serbest bırakıldı, dört erkek tutukgeçen bir kadını öldürdü, bir kadını da ya- landı, bir erkek ise evden uzaklaştırma
raladı. Yine İstanbul’da iki erkek eski karı- cezası aldı.
Bölgelere göre
Ağustosta 34 ilde 107 kadına yönelik
şiddet, cinayet, cinayete teşebbüs, taciz, tecavüz, yaralama ve çocuk istismarı vakası yaşandı. Şiddet en çok Marmara Bölgesi’nde, en az Doğu Anadolu
Bölgesi’nde yaşandı.
Ağustosta gerçekleşen 107 vakanın
28’i Marmara Bölgesi’nde, 23’ü Akdeniz Bölgesi’nde, 18’i Ege Bölgesi’nde,
16’ı İç Anadolu Bölgesi’nde, Karadeniz
Bölgesi’nde 13, beşi Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, dördü Doğu Anadolu
Bölgesi’nde yaşandı.
En çok vakanın yaşandığı şehirler ise İslarını öldürmeye teşebbüs etti; bunlardan
Taciz
tanbul (14), Adana (9), İzmir (9), Ankara
biri karısını canlı gömmeye, diğeri balkondan atmaya çalıştı.
Ağustos’ta beş ilde sekiz kadın tacize uğ- (7) ve Antalya (7).(ÇT)
Sosyal-İş Gazetesi •
Bu Türkiye’de demokrasi ve hukuk devleti bakımından ibretlik bir durumdur. Daha da ibretlik olan ise mahkemenin
karar verdiği tarihten bir gün önce Aziz Kocaoğlu’nun basına da yansıyan açıklamalarıdır. Sayın Kocaoğlu, mahkeme kararından bir gün önce, henüz grev devam ederken ve tüm Fuar hazırlıkları durmuşken, kesin bir dille grevin
Fuarın gerçekleşmesini engellemeyeceğini vurgulamış ve bize “İsterseniz Fuardan sonra grevinize devam edin”
demiştir. Bu açıklamadan hemen bir gün sonra mahkemenin tam da bu yönde bir karar vermesini de kamuoyunun
takdirine bırakıyoruz.
Grev hakkı, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uluslar arası Çalışma Örgütü sözleşmeleriyle güvence altına alınmış temel ve evrensel bir insan ve işçi hakkıdır. Herkes bilsin ki Türkiye’nin
uluslararası itibarını İZFAŞ işçilerinin evrensel bir haklarını kullanması değil, bu evrensel hakkın, işverenin talebi
üzerine hukuksal bir dayanaktan yoksun bir mahkeme kararıyla engellenmesi zedeleyecektir. Uluslar arası Çalışma
Örgütü’nün sendikal haklar konusunda kara listesinden bir türlü çıkamayan Türkiye’de böyle bir karar, şüphesiz
yalnızca Türkiye’de değil uluslar arası alanda da infial yaratacaktır.
İzfaş işçilerinin ve sendikamızın kesinlikle ve kesinlikle Fuarı sabote etmek ya da ülkemizin uluslar arası itibarini zedeleme gibi bir niyeti olmamıştır ve olması da mümkün değildir. İZFAŞ çalışanları yıllardır bin bir özveriyle
dünyanın en büyük ikinci fuarını hazırlama becerisini göstermiş, grevdeyken dahi “Bir an önce anlaşılsın da bu yıl
da Fuarı başarıyla hazırlayalım” düşüncesi içinde olmuştur. Sendikamız da bu sürecin masada sonuçlanması için
azami çabayı ve iyi niyeti göstermiştir. Grevden önceki günlerde bir konu haricinde tüm konularda anlaşma zemini
yakalamışken ve masaya artık çözüm için otururken, önceki tekliflerini geri çeken ve anlaşma zeminini ortadan kaldıran İZFAŞ işverenidir. Basına da yansıdığı üzere teklifin geri çekilmesi talimatı da bizzat Sayın Kocaoğlu’ndan gelmiştir. Sendikamız ve İZFAŞ çalışanları için grevden başka bir seçenek bırakılmamıştır. Buna rağmen ve biz grevin
anlaşma sağlanarak bir an önce sonlandırılması için hala gece gündüz çalışırken, karşı tarafın başvurusu üzerine
böyle bir kararın çıkması ve çözüm bulmak yerine 12 Eylül mirası yasalara yaslanarak, dolaylı bir grev kırıcılığına
başvurulması gerçekten hayal gücünün sınırlarını dahi zorlamaktadır.
Son olarak sayın Aziz Kocaoğlu’na iki küçük hatırlatmada bulunmak istiyoruz. Dün İzmir Büyükşehir Belediyesi ve
bizzat siz özünde hukuka aykırı ve keyfi bir baskınla karşı karşıya kaldığınızda ilk alanlara çıkarak bunu protesto
edenler İzmir Büyükşehir Belediyesi ve bünyesindeki şirketlerde çalışan işçiler ve kamu emekçileri olmuştur. Bu
protestoya İZFAŞ çalışanları da kitlesel bir biçimde katılmış, bu antidemokratik uygulamaya tepki göstermiştir.
Ancak bugün aynı İZFAŞ çalışanlarının haklı ve yasal grevi, 12 Eylül faşizminin mirası yasalara dayanılarak engellenmiştir. Unutmayalım ki demokrasi hepimize lazım.
İkinci hatırlatmamız ise şudur. İZFAŞ grevinin durdurulması için öne sürülen gerekçe Türkiye’de bir ilk olma niteliği
taşıdığı gibi, İZFAŞ daha önce Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 47. Maddesi uyarınca bir grevin durdurulduğu birkaç işyerinden biri olarak anılacaktır.
Şu da bilinmelidir ki, bu karara rağmen İZFAŞ çalışanları birlik ve beraberliklerini bozmayacak, mücadeleden geri
durmayacak, haklarından vazgeçmeyecektir. Sendikamız da yapılacak görüşmelerde, bu mahkeme kararının “Demoklesin Kılıcı” gibi kullanılmasına izin vermeyecek, sanki bu karar yokmuş gibi üyelerinin haklı taleplerinin takipçisi olacaktır.
Son olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Aziz Kocaoğlu’na çağrımızı yineliyoruz. “Sayın Başkan, gelin
bu işi bir an önce çözelim. İzmir Enternasyonal Fuarı’nın hazırlıklarını hiç vakit kaybetmeden sürdürelim ve fuarın
gururunu birlikte yaşayalım. İZFAŞ çalışanlarına hakkını verelim ve toplu iş sözleşmesini bir an önce imzalayalım.
İZFAŞ 12 Eylül 80 darbesinin izleriyle değil, 80 yılı deviren İzmir Enternasyonal Fuarı ile hafızalardaki yerini
korusun.
Mahkeme kararı ile grevleri kırılan İZFAŞ işçileri çok üzülmüştür, motivasyonları kırılmıştır, severek yaptıkları işe inançlarını yitirme noktasına gelmiştir. Sayın Başkan gelin bu işi bir an önce çözelim ve bu
kırgınlığı bir an önce telafi edelim. Emin olun, biz çözüme vardığımızda İZFAŞ çalışanları yine aynı emek, inanç ve
özveri ile Fuarı dört dörtlük bir biçimde hazırlayacaktır. 80. İzmir Enternasyonal Fuarı, ziyaretçilerine kapılarını,
güler yüzle açacaktır.
Ne Türkiye, Ne İzmir, bu tablonun tekrarını hak etmiyor.
Yaşasın İZFAŞ çalışanlarının onurlu mücadelesi
Yaşasın Sosyal-İş, Yaşasın DİSK
Engin Sezgin (Sosyal-İş Sendikası Toplu İş Sözleşmesi Dairesi Başkanı)
23
24 • Sosyal-İş Gazetesi
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde işten çıkarılan üyemiz Sedat Yaylacı,
sendikamız ve üyelerimizin kararlı mücadelesi sonucu işe iade edildi
ZAFER DİRENEN EMEKÇİNİN!
taşeron şirkete bağlı olarak üniversite
bünyesinde ‘temizlik işçisi’ olarak istihdam edilmesine karşın, üniversitede taşınır demirbaşların kayıt, kontrol ve takibi görevini yürüttüğünü ifade eden Kaşif,
Yaylacı’nın bu görevini yürütürken dönemin Rektörü Prof. Dr. Ramazan Aydın’dan
çalışmaları nedeniyle teşekkür belgesi
aldığını kaydetti. Yaylacı’nın önce görev yerinin değiştirilerek 100 kilometre
uzakta Yenice Meslek Yüksekokulu’nda
temizlik işçisi olarak görevlendirilmek istendiğini anlatan Kaşif, Yaylacı’nın yasal
hakkını kullanarak bu görevlendirmeyi
EYLEM TAKVİMİ BASIN
kabul etmemesi üzerine işten çıkarıldığını söyledi. Yaylacı’nın işe iade edilmesini
TOPLANTISIYLA DUYURULDU
isteyen Kaşif, bunun için gerçekleştirileSedat Yaylacı’nın işyerinin değiştirilmek
cek eylem ve imza kampanyası hakkında
istenmesinin ardından sorunu çözmek
bilgi verdi.
için girişimlerde bulunmaya başlayan
sendikamız, Yaylacı’nın işten atılmasın- Genel-İş Sendikası Çanakkale Şubesi’nde
dan sonra bir basın toplantısı düzenle- düzenlenen basın toplantısına Genel-İş,
yerek konuyu kamuoyuna duyurdu. Ör- Dev Sağlık-İş, Eğitim-Sen, Tüm Bel-Sen,
gütlenme Daire Başkanı Hüseyin Kaşif BES, Ziraat Mühendisleri Odası, Makine
tarafından okunan açıklamada yaşanan Mühendisleri Odası ve Jeoloji Mühensüreç anlatılarak, Yaylacı’nın işe iade disleri Odası Çanakkale Şubeleri yönetici
edilmesi için bir dizi eylem ve etkinlik ve temsilcileriyle katılarak desteklerini
gerçekleştirileceği açıklandı. Yaylacı’nın sundu.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde
çalışırken önce görev yeri değiştirilmek
istenen, ardından da işten çıkarılan üyemiz Sedat Yaylacı’nın işe iadesi üzerine
yürütülen mücadele kazanımla sona erdi.
Yaylacı, yürütülen bir dizi çalışma sonucu
işe iade edildi. Yürütülen mücadele süreciyle beraber 28 Temmuz’da Rektörlükle
yapılan görüşmenin sonucunda Sedat
Yaylacı’nın ‘hizmet sözleşmesine göre,
vasfına uygun bir göreve yerleştirilmesi’
konusunda mutabakata varıldı. Yaylacı,
izleyen haftada göreve yeniden başladı.
ÇANAKKALE EMEKÇİSİNE SAHİP
ÇIKTI
Sendikamız, Yaylacı’nın işe iade edilmesi
talebiyle örgütlediği imza kampanyasını
Truva Atı önünde gerçekleştirilen bir eylemle başlattı. Pek çok sendika, demokratik kitle örgütü ve siyasi partinin desteklediği eylem, Çanakkaleli’lerin Truva Atı
önünde toplanmasıyla başladı. Burada
konuşan Örgütlenme Daire Başkanı Kaşif, “Taşeronlaştırma başta olmak üzere
işçi sınıfının içine sokulmuş bütün Truva
Atlarını söküp atacağız. Sedat Yaylacı işe
geri dönene kadar bu mücadeleyi hep
birlikte sürdüreceğiz” dedi. Yaşananları
anlatan Kaşif, “Taşeronlaştırma denilen
bu Truva atının içinden, güvencesiz çalışma, düşük ücretler, ağır çalışma koşulları, keyfi uygulamalar, işçi haklarının ihlali, sendikasızlaştırma çıkmıştır” şeklinde
konuştu. Kaşif, Sedat Yaylacı’nın işe iadesi için Rektörlüğe yaptığı çağrıyı buradan
yineledi. Bu arada “Taşeron kadrolu el
ele, güvenli geleceğe” ve “Sedat Yaylacı
derhal işe iade edilsin” yazılı pankartlarla
yürüyen yüze yakın Çanakkale’li, “Sedat
Yaylacı yalnız değildir”, “Sedat Yaylacı işe
Sosyal-İş Gazetesi •
alınsın”, “İşçilerin birliği taşeronu yene- Eylemin ardından Yaylacı’nın işe iadesi
cek”, “Taşeron gidecek, zulüm bitecek” talebiyle imza kampanyası başlatıldı.
ve “Zafer direnen emekçinin olacak” sloREKTÖRLÜKLE GÖRÜŞÜLDÜ,
ganlarını haykırdılar.
Eyleme destek veren CHP Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş ise Yaylacı’nın hukuka aykırı bir biçimde işten çıkarılmasının
doğru olmadığını vurgulayarak, rektörlüğü kararı geri almaya davet etti.
YAYLACI İŞE GERİ DÖNDÜ
Sendikamızın gerçekleştirdiği eylem ve
etkinliklerde Rektörlüğe yaptığı görüşme
çağrılarının karşılık bulması üzerine 28
Temmuz’da sendikamız ve üniversite yetkilileri arasında bir görüşme gerçekleştirildi. Görüşmenin sonucunda Yaylacı’nın
hizmet sözleşmesine göre, vasfına uygun
bir göreve yerleştirilerek çalışmaya devam etmesi kararlaştırıldı. Yaylacı izleyen
hafta işbaşı yaptı. Konu ile ilgili olarak bir
açıklama yapan Hüseyin Kaşif, “Sendikamız yöneticileri ile üniversite yetkilileri
arasında iki gündür yürütülen görüşmeler, anlaşma ile sonuçlanmıştır. Sedat
Yaylacı, hizmet sözleşmesine göre, vasfına uygun olarak bir göreve yerleştirilerek
çalışmaya devam edecek ve önümüzdeki
hafta yeniden işbaşı yapacaktır. Bu sürecin çözümle sonuçlanması için olumlu
yaklaşım gösteren Çanakkale Onsekiz
Mart Üniversitesi yöneticilerine katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz” dedi.
25
“Bugün yürüttüğümüz bu haklı mücadelenin başarı ile sonuçlanmasının mutluluğu içindeyiz. Evvela, sendikamız üyesi
Sedat Yaylacı’yı bu zorlu süreçteki onurlu
duruşu, sabrı ve sendikal disiplini nedeniyle kutlamak isteriz. Sedat Yaylacı başta
olmak üzere hem Rektörlük hem taşeron
şirkette görev yapan Sendikamız üyesi
tüm işçi arkadaşlarımızı tebrik ediyoruz”
şeklinde konuşan Kaşif, sendikamızın
taşeronlaştırmaya ilişkin mücadelesini
de hatırlatarak “Sendikamız Çanakkale
On Sekiz Mart Üniversitesi’ndeki taşeron uygulamasının hukuka aykırı olduğu
ve İş Yasası’nın 2. Maddesi uyarınca taşeronda çalışan tüm işçilerin aslında işe
ilk girdiği tarihten bu yana asıl ve gerçek
işveren olan Üniversite Rektörlüğünün
işçisi olduğunun tespit edilmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na
başvuruda bulunmuştur. Asıl hedefimiz,
gerekli tespitin yapılarak, taşeronda çalışan tüm işçi arkadaşlarımızın Üniversite
Rektörlüğü’nün işçisi olduğunun tescil
edilmesi ve kadroya alınmasıdır” dedi.
26 • Sosyal-İş Gazetesi
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ’NDE
KARAR GÜNÜ YAKLAŞIYOR
Konya Selçuk Üniversitesi’nde taşeron
şirketlerde çalışan işçilerin sendikamıza üye olmasının ardından sendikamız,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na
Selçuk Üniversitesi’nde sendikamızın çoğunluğa sahip olduğunun tespit edilmesi
için başvuruda bulunmuştu. İşçiler, taşeron şirketin kayıtlarında göründüğü için
Bakanlık, sendikamıza olumsuz çoğunluk
tespiti yapmış, kadrolu işçilerin üyesi olduğu sendikaya ise olumlu çoğunluk tespiti yapmıştı.
hinde yapıldı ve mahkeme süreci başladı.
İkinci duruşma, 21 Nisan 2011 tarihinde
yapıldı ve bu duruşmada mahkeme, delillerin toplanması ve tanıkların dinlenmesine karar verdi. Üçüncü duruşma 21
Haziran 2011 tarihinde yapılmış ve bu
duruşmada 3 tanığımız dinlenmişti. Adli
tatilin ardından, 11 Ekim 2011 tarihinde
yapılan dördüncü duruşmada mahkeme
3 tanığımızı daha dinlendi. Son üç tanığın dinlenmesi için bir sonraki duruşma
tarihi 31 Ocak 2012 olarak belirlendi.
Yetki davası açtık
Bundan sonra neler olacak?
Bunun üzerine sendikamız, yetki tespiti
davası açmıştı. Sendikamız davada, Selçuk Üniversitesi’nde taşeron şirket işçilerinin “muvazaalı” (hileli) çalıştırıldıklarının tespit edilmesini, dolayısıyla taşeron
şirket işçilerinin Selçuk Üniversitesi’nin
işçileri olarak sayılmasını ve sendikamızın Selçuk Üniversitesi’nde toplu iş sözleşmesi imzalamaya “yetkili sendika” olduğunun tespit edilmesini talep etmişti.
Eğer mahkeme kararı aleyhimize olursa,
31 Ocak 2012 tarihinde yapılacak du- sendikamız davayı Yargıtay’a temyiz ederuşmada son tanıklar da dinlenecek ve cek. Bu durumda karar, temyiz sürecinin
ardından dava dosyasının bilirkişiye gön- sonunda kesinleşecek.
derilmesi talep edilecek. Bilirkişi aşama- Sonuç itibariyle, yargıdan lehimize kasının ardından karar aşamasına geline- rar çıktığı takdirde, kararın kesinleşmecek ve mahkeme karar verecek.
si ile birlikte, Selçuk Üniversitesi’nde
Mahkemenin vereceği karar lehimize
olursa, karşı taraflardan biri (Üniversite, Çalışma Bakanlığı ya da diğer sendika) davayı Yargıtay’a temyiz edebilir. Bu
durumda karar temyiz sürecinin sonunDava sürecinde neler oldu?
da kesinleşecek. Eğer mahkeme kararı
Konya 3. İş Mahkemesi’nde görülen da- Yargıtay’a temyiz edilmezse karar, doğvanın ilk duruşması, 21 Şubat 2011 tari- rudan kesinleşecek.
taşeron şirkette çalışan işçiler, Selçuk
Üniversitesi’nin işçisi haline gelecek.
Ayrıca sendikamız üniversitede yetkili
sendika olacak. Ardından sendikamız,
Üniversite Rektörlüğü ile toplu iş sözleşmesi imzalayacak ve toplu iş sözleşmesi
ile üyelerimizin ücretleri, sosyal hakları
ve çalışma koşulları iyileşecek.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde
müfettişler inceleme yaptı
Sendikamız Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi’ndeki taşeron uygulamasının muvazaalı olduğunun tespit
edilmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bursa Bölge Çalışma
Müdürlüğü’ne başvuru yapmıştı. Sendikamız başvuru dilekçesinde muvazaalı uygulamaya ilişkin gerekli bilgi, delil
ve açıklamaları da sunmuştu.
Sendikamızın yaptığı başvuru üzerine
Bursa Bölge Çalışma Müdürlüğü, başvurumuzu İş Teftiş Grup Başkanlığı’na
iletti. Bunun üzerine İş Teftiş Grup
Başkanlığı’nca görevlendirilen iki iş
müfettişi, Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi’nde kapsamlı bir inceleme
yaptı. Müfettişler, inceleme sırasında
sendikamız üyeleriyle de görüşmeler mahkemesine itiraz edecek. Yine bu
yaparak bilgi aldı.
durumda da son sözü iş mahkemesi
Alt İşverenlik Yönetmeliği uyarınca iş söyleyecek.
müfettişleri tarafından bir rapor hazırlanacak. Raporda muvazaa tespit edilirse, Üniversite ya da taşeron şirketlerin, rapora karşı iş mahkemesine itiraz
etme hakkı bulunuyor. Bu durumda
iş mahkemesinin vereceği karar kesin
olacak ve eğer muvazaayı onaylarsa
karar kesinleşecek. İş müfettişi raporlarına itiraz edilmediği takdirde yine muvazaa kesinleşmiş olacak.
Muvazaa tespit edilip kesinleştiği takdirde, İş Yasası’nın 2. Maddesi uyarınca Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi’nde taşeron şirketler bünyesinde çalışan işçiler, işe ilk girdikleri
tarihten itibaren Ordu Üniversitesi’nin
işçisi haline gelmiş olacak. Çanakkale
Onsekiz Mart Üniversitesi’nde sendikamız yetkili sendika olduğu için,
muvazaa kesinleştiği takdirde, işçiEğer iş müfettişleri tarafından hazır- ler Üniversite’nin işçisi olacakları gibi
lanacak raporlarda muvazaa tespit Üniversite’de yürürlükte olan toplu iş
edilmezse, sendikamız rapora karşı iş sözleşmesinden de yararlanacaklar.
Sosyal-İş Gazetesi •
27
ORDU ÜNİVERSİTESİ’NDE
ÜYE EĞİTİMİ YAPILDI
Ordu Üniversitesi’ndeki üyelerimizle bir eğitim toplantısı gerçekleştiren sendikamız ayrıca, Bölge
Çalışma Müdürlüğü’ne Ordu Üniversitesi’ndeki muvzaanın incelenmesi için başvuruda bulundu
Sendikamız 9 Ekim 2011 tarihinde,
Ordu Üniversitesi’nde çalışan üyelerimize yönelik bir eğitim gerçekleştirdi.
Ordu Öğretmenevi’nde yapılan eğitime
yaklaşık 30 üyemiz katıldı. Eğitimin açılışında bir konuşma yapan Sendikamız
Genel Sekreteri Celal Uyar, Dünya’da
ve Türkiye’de işçilerin yaşadığı sorunlara dikkat çekerek, taşeronlaştırmanın
da bu sorunların bir parçası olduğunu
vurguladı. Uyar, taşeronlaştırmaya karşı
sendikamızın önemli bir mücadele ve örgütlenme yürüttüğüne dikkat çekti.
Açılış konuşmasının ardından Sendikamız Uzmanı Onur Bakır, “Taşeron Uygulamasına İlişkin Temel Eğitim” başlıklı bir
sunum yaptı. Taşeronlaştırmanın gerek
siyasi gerek ekonomik gerek hukuki yönlerini aktaran Bakır, sendikamızın Ordu
Üniversitesi’nde taşeron uygulamasının
sona ermesi için yaptığı çalışmaları da
anlattı. Üyelerimizin de aktif katılımıyla
yapılan eğitimde, Ordu Üniversitesi’ndeki mevcut durum masaya yatırıldı.
Eğitimin ardından Sendikamız Örgütlenme Dairesi Başkanı Hüseyin Kaşif, sendikamızın taşeron işçilere ilişkin yürüttüğü
örgütlenme sürecine ilişkin detaylı bilgi
verdi ve sendikal çalışmalarda dikkat
edilmesi gereken hususları anlattı. Son
olarak Sendikamız Ankara Şube Başkanı
Murat Bozbeyoğlu söz alarak, sendikamızın iç işleyişi ve şubemizin çalışmaları
hakkında bilgi verdi.
SENDİKAMIZDAN MUVAZAA
BAŞVURUSU
Sendikamız, Samsun Bölge Çalışma
Müdürlüğü’ne üç ayrı dilekçe vererek,
Ordu Üniversitesi’nde faaliyet gösteren
üç taşeron şirket ile Üniversite arasındaki alt işverenlik ilişkisinin muvazaaya
dayandığının tespit edilmesini talep etti.
Her bir başvuru dilekçesinde, taşeron
uygulamasının neden muvazaalı olduğu
tek tek belge, delil ve açıklamaları ile birlikte ortaya konuldu.
Alt İşverenlik Yönetmeliği’ne göre Bursa
Bölge Çalışma Müdürlüğü, başvurumuzu
İş Teftiş Grup Başkanlığı’na gönderecek.
İş Teftiş Grup Başkanlığı tarafından görevlendirilecek olan müfettiş ya da müfettişler, Ordu Üniversitesi’ndeki taşeron
uygulamalarını tek tek inceleyecek ve
incelemeleri neticesinde rapor hazırlayacak. Raporda muvazaa tespit edilirse,
Üniversite ya da taşeron şirketlerin, ra-
pora karşı iş mahkemesine itiraz etme
hakkı bulunuyor. Bu durumda iş mahkemesinin vereceği karar kesin olacak ve
eğer muvazaayı onaylarsa karar kesinleşecek. İş müfettişi raporlarına itiraz edilmediği takdirde yine muvazaa kesinleşmiş olacak.
Eğer iş müfettişleri tarafından hazırlanacak raporlarda muvazaa tespit edilmezse, sendikamız rapora karşı iş mahkemesine itiraz edecek. Yine bu durumda da
son sözü iş mahkemesi söyleyecek.
Muvazaa tespit edilip kesinleştiği takdirde, İş Yasası’nın 2. Maddesi uyarınca
Ordu Üniversitesi’nde taşeron şirketler
bünyesinde çalışan işçiler, işe ilk girdikleri tarihten itibaren Ordu Üniversitesi’nin
işçisi haline gelmiş olacak.
28 • Sosyal-İş Gazetesi
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ’NDE
MAHKEME KARARI UYGULANSIN!
Bursa Uludağ Üniversitesi’nde sendikamız üyelerinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bursa Bölge Müdürlüğü’ne
yaptığı başvuru üzerine, iş müfettişi tarafından yapılan incelemede “muvazaa”
tespit edilmişti. Karara karşı yapılan itiraz üzerine Bursa 3. İş Mahkemesi’nin
30 Mart 2011 tarihli kararıyla muvazaa
kesinleşmişti.
Karar neyi getiriyor?
İş Yasası’nın 2. Maddesine göre “muvazaa” kesinleştiği takdirde, taşeron şirket
işçileri işe ilk girdikleri tarihten itibaren
asıl işverenin işçisi sayılıyor. Dolayısıyla mahkeme kararı uyarınca, Uludağ
Üniversitesi’nin tüm taşeron şirket işçilerini bünyesine alması, işçilerin sigorta
kayıtlarını üniversite bünyesine geçirmesi ve işçilerin ücretlerini bizzat üniversitenin ödemesi gerekiyor.
Karar uygulanmadı
Ancak Uludağ Üniversitesi, mahkeme
kararının üzerinden aylar geçmesine
rağmen kararın uygulanması yönünde
bir adım atmadı. Mahkeme kararıyla
Uludağ Üniversitesi’nin işçileri olduğu
kesinleşen yüzlerce işçi hala Bursa 3. İş
Mahkemesi’nda dava görülürken yapılan
ihaleyi kazanan yeni taşeron şirket bünyesinde çalışmayı sürdürüyor.
Üniversite Rektörlüğü ile
görüşme yapıldı
Sendikamız Genel Başkanı Metin Ebetürk, Sendikamız Genel Sekreteri Celal
Uyar ve Sendikamız Örgütlenme Dairesi
Başkanı Hüseyin Kaşif 24 Ağustos 2011
tarihinde Üniversite yetkilileri ile bir görüşme yaparak, mahkeme kararının uygulanması yönündeki talebimizi iletti.
Sendikamız SGK’ya başvurdu
Öte yandan sendikamız Sosyal Güvenlik
Kurumu Bursa İl Müdürlüğü’ne başvuru
yaparak, mahkeme kararının uygulanması için Sosyal Güvenlik Kurumu’nun
gerekli işlemleri yapmasını ve sendikamız üyelerinin sigorta kayıtlarının taşeron şirketten alınarak, Üniversite Rektörlüğü bünyesine geçirilmesini talep
etti. Ayrıca sendikamız Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı Bursa Bölge Çalışma
Müdürlüğü’ne de başvurarak, 2011 yılı
itibariyle ihaleyi alan taşeron şirketin alt
işverenlik tescilinin mahkeme kararı gereğince iptal edilmesini de talep etti.
Önümüzdeki süreçte ne olacak?
Sendikamızın yaptığı başvurular üzerine
üyelerimiz Uludağ Üniversitesi’nin bünyesine geçirilmediği ve mahkeme kararı
uygulanmadığı takdirde sendikamız gerek hukuki gerek fiili mücadele yollarıyla
kararın uygulanması için gerekli çalışmaları sürdürecek.
Sosyal-İş Gazetesi •
29
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ’NDE
ÇALIŞAN TAŞERON İŞÇİLER DE
SENDİKAMIZDA ÖRGÜTLENİYOR
Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’nde kadrolu işçilerin sendikamızda
örgütlenmesinin ardından, taşeron şirketler de çalışan işçiler de sendikamızda
örgütlenmeye başladı. Sendikamızın üye
sayısı hızla artarken, Süleyman Demirel
Üniversitesi’ndeki sendikal gücümüz de
büyüyor.
Isparta Öğretmenevi’nde taşeronda çalışan üyelerimize yönelik bir eğitim çalışması gerçekleştirildi. Yaklaşık 50 üyemizin katıldığı eğitim çalışmasının açılışında
konuşan Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar, sendikamızın örgütlenme çalışmaları hakkında bilgi vererek, bu süreçte
daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyaç duÖte yandan örgütlenme çalışmaları de- yulduğuna dikkat çekti.
vam ederken, 13 Ekim 2011 tarihinde Açılış konuşmasının ardından Sendika-
mız Uzmanı Onur Bakır, “Taşeron Uygulamasına İlişkin Temel Eğitim” başlıklı
bir sunum yaptı. Taşeronlaştırmanın gerek siyasi gerek ekonomik gerek hukuki
yönlerini aktaran Bakır, sendikamızın Süleyman Demirel Üniversitesi’nde muvazaanın tespit edilebilmesi için yapacağı
çalışmaları anlattı. Üyelerimizin de aktif
katılımıyla yapılan eğitimde, Süleyman
Demirel Üniversitesi’ndeki mevcut durum masaya yatırıldı.
30 • Sosyal-İş Gazetesi
Türk Patent Enstitüsü’nde muvazaa ve işe iade kararı çıktı
ALINTERİMİZİN PATENTİNİ GERİ ALACAĞIZ!
Türk Patent Enstitüsü’nde taşeron şirket bünyesinde çalıştırılırken işten çıkarılan 54 üyemiz için sendikamızın açtığı
işe iade davalarında mutlu sona adım
adım yaklaşıyoruz. 6 üyemizin davasında “muvazaa” ve “işe iade kararı” çıktı.
48 üyemizin davasında ise bilirkişi raporu “muvazaa ve işe iade” yönünde oldu.
Yetki tespiti davamızda da bilirkişi olumlu rapor verdi.
Türk Patent Enstitüsü’nde yıllardır taşeron şirketler bünyesinde çalıştırılan 110
işçi, Türk Patent Enstitüsü’nün taşeron
ihalesini yenilemeyeceğini açıklaması
üzerine, 8 Mart 2011 tarihinde taşeron
şirket tarafından işten çıkarılmıştı. Türk
Patent Enstitüsü, işten çıkarılan işçiler
yerine 115 “sözleşmeli personel” almıştı. Bunun üzerine sendikamız üyesi olan
54 işçi için sendikamız işe iade davası
açmıştı. Davada, Türk Patent Enstitüsü’ndeki taşeron uygulamasının “muvazaalı” yani hileli olduğu iddia edilerek,
işçilerin aslında asıl işveren olan Türk Patent Enstitüsü’nün işçisi olduğu öne sürülmüştü. Bu nedenle davada, muvazaanın tespit edilmesi ve işe iade kararının
asıl ve gerçek işveren olan Türk Patent
Enstitüsü’ne yapılması talep edilmişti.
Mahkemesi’nde görülmeye başlanmıştı.
Ankara 6. İş Mahkemesi, 15 Eylül 2011
tarihinde 8 davayı sonuçlandırdı. Ankara
6. İş Mahkemesi, taşeron uygulamasının “muvazaalı” olduğunu, bu nedenle
işçilerin taşeron şirketin değil Türk Patent Enstitüsü’nün işçileri olduğunu ve
haksız bir şekilde işten çıkarıldıklarını
tespit ederek, 8 üyemizin Türk Patent
Enstitüsü’ne işe iade edilmesi yönünde
karar verdi. Türk Patent Enstitüsü, kararı
Yargıtay’a temyiz etti. Karar Yargıtay’da
onandığı takdirde kesinleşecek ve üyelerimiz Türk Patent Enstitüsü’ne işbaşı
yapmak için başvuruda bulunacak.
46 üyemizin davasında olumlu
bilirkişi raporu
Ankara 19. İş Mahkemesi’nde devam
eden 46 üyemizin işe iade davasında
ise bilirkişi raporu lehimize çıktı. Bilirkişi
raporunda, Türk Patent Enstitüsü’ndeki
taşeron uygulamasının muvazaalı olduğu ve işçilerin işe ilk girdikleri tarihten
itibaren asıl işveren olan Türk Patent
Enstitüsü’nün işçisi olduğu tespit edildi.
Ayrıca bilirkişi raporunda 46 işçinin iş
sözleşmelerinin İş Kanunu’na aykırı bir
biçimde feshedildiği belirtilerek, işçilerin
Türk Patent Enstitüsü’ne işe iade edilme8 üyemiz için işe iade kararı çıktı si gerektiği kaydedildi. Davanın bir sonSendikamız tarafından açılan 54 raki duruşması 23 Kasım 2011 tarihinde
işe iade davasının 8’i Ankara 6. İş yapılacak. Bu duruşmada kararın çıkması
Mahkemesi’nde, 46’sı ise Ankara 19. İş bekleniyor.
Yetki davasında da olumlu rapor
Türk Patent Enstitüsü’nde çalışan 110
işçinin yarısından çoğunun sendikamıza üye olmasının ardından sendikamız
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na
başvurarak Türk Patent Enstitüsü için
çoğunluk tespiti yapılmasını istemişti.
Başvuru tarihimizde üyelerimiz taşeron
şirketin kayıtlarında gözüktüğü için Bakanlık olumsuz tespit yapmış, bunun
üzerine sendikamız yetki tespiti davası
açmıştı. Davada Türk Patent Enstitüsü’ndeki taşeron uygulamasının muvazaalı olduğu, dolayısıyla işçilerin Türk
Patent Enstitüsü’nün işçisi olduğu ve bu
nedenle de sendikamızın Türk Patent
Enstitüsü’nde yetkili sendika olduğu iddia edilmişti. Ankara 6. İş Mahkemesi’nde
görülen yetki tespiti davasında bilirkişi
raporu lehimize çıktı. Bilirkişi raporunda
muvazaalı taşeron uygulaması olduğu,
işçilerin Türk Patent Enstitüsü’nün işçisi
olduğu ve bu nedenle sendikamızın yetkili sendika sayılması gerektiği belirtildi.
Davanın bir sonraki duruşması 24 Kasım
2011 tarihinde yapılacak. Bu duruşmada
da karar çıkması bekleniyor.
Bundan sonra ne olacak?
İşe iade kararları temyiz (Yargıtay) aşamasının sonunda kesinleştiği takdirde, sendikamız üyeleri Türk Patent
Enstitüsü’ne işbaşı yapmak için başvuruda bulunacak. İş Yasası’na göre Türk
Patent Enstitüsü’nün iki seçeneği bulunuyor. Türk Patent Enstitüsü üyelerimizi
işbaşı yaptırabileceği gibi, üyelerimize
tüm yasal haklarını ödeyerek (kıdem ve
ihbar tazminatı, iş güvencesi tazminatı ve
4 aylık boşta geçen sürelere ilişkin ücret
vb.) işbaşı yaptırmama seçeneği de bulunuyor. Ancak gerek sendikamız gerek
üyelerimiz, kararlar kesinleştikten sonra
“tazminat değil işimizi istiyoruz” diyerek,
işbaşı yapılması için mücadele edecek.
Üyelerimiz işbaşı yaptığı ve “yetki tespiti” davası lehimize sonuçlandığı takdirde sendikamız üyelerimiz adına toplu iş
sözleşmesi yapacak. Böylece Türk Patent
Enstitüsü’nde çalışan üyelerimiz sendikalı kamu işçileri olarak toplu iş sözleşmesi ile çalışmaya devam edecek.
Sosyal-İş Gazetesi •
MAHKEME KARARININ ARDINDAN SENDİKAMIZ GENEL BAŞKANI METİN EBETÜRK’ÜN
ANKA HABER AJANSI’NA YAPTIĞI AÇIKLAMASININ TAM METNİNİ İLGİNİZE SUNUYORUZ.
SOSYAL-İŞ SENDİKASI GENEL BAŞKANI METİN EBETÜRK’ÜN 29 EYLÜL 2011 TARİHİNDE ANKA MUHABİRİNE YAPTIĞI AÇIKLAMADIR
-Türk Patent Enstitüsü’nde yıllardır taşeron şirketler bünyesinde çalıştırılan 110 işçi, Türk Patent Enstitüsü’nün taşeron ihalesini
yenilemeyeceğini açıklaması üzerine, 8 Mart 2011 tarihinde taşeron şirket tarafından işten çıkarılmıştı. Türk Patent Enstitüsü,
işten çıkarılan işçiler yerine 115 “sözleşmeli personel” almıştı.
- Türk Patent Enstitüsü’nde taşeron şirket bünyesinde çalıştırılan işçiler, 2010 yılı Ekim ayından itibaren sendikamızda örgütlenmiş, işçilerin yarısından fazlası sendikamıza üye olmuştu.
- Sendikamız ve sendikamız üyesi işçiler, işten çıkarma kararının gündeme gelmesi üzerine çeşitli eylem ve etkinlikler gerçekleştirmiş, işten çıkarmaların hukuka aykırı olduğunu duyurmuştu. Ancak çoğunluğu kadın 110 işçi, tam da Dünya Emekçi Kadınlar
Günü’nde 8 Mart 2011 tarihinde işten çıkarılmıştı.
- Bunun üzerine sendikamız, işten çıkarılan üyelerimiz için işe iade davası açtı. Sendikamız, başından bu yana Türk Patent Enstitüsü’ndeki taşeron uygulamasının “muvazaalı” yani hukuka aykırı ve hileli olduğunu, bu nedenle de İş Yasası’nın 2. maddesi
uyarınca, işçilerin aslında taşeron şirketin değil asıl işveren olan Türk Patent Enstitüsü’nün işçisi olduğunu iddia ediyordu. Bu
nedenle sendikamız üyeleri adına sendikamız avukatı F. Serdar Erman tarafından 54 üyemiz adına açılan “işe iade davaları”nda
“muvazaalı” taşeron uygulaması olduğu öne sürüldü ve işe iadenin asıl, tek ve gerçek işveren olan Türk Patent Enstitüsü’ne yapılması talep edildi.
- Sendikamız tarafından açılan 54 işe iade davasının 8’i Ankara 6. İş Mahkemesi’nde, 46’sı ise Ankara 19. İş Mahkemesi’nde görülmeye başlandı.
- Ankara 6. İş Mahkemesi, 15 Eylül 2011 tarihinde 8 davayı sonuçlandırdı. Ankara 6. İş Mahkemesi, taşeron uygulamasının “muvazaalı” olduğunu, bu nedenle işçilerin taşeron şirketin değil Türk Patent Enstitüsü’nün işçileri olduğunu ve haksız bir şekilde işten
çıkarıldıklarını tespit ederek, 8 üyemizin Türk Patent Enstitüsü’ne işe iade edilmesi yönünde karar verdi.
Ankara 6. İş Mahkemesi gerekçeli kararlarında,
- İşçilerin temizlik işçisi olarak gösterilip, Türk Patent Enstitüsü’nün bütün birimlerinde temizlik işi dışındaki işlerde çalıştırıldığını,
- İşçilerin veri girişi, arşiv, marka, ihale ve benzeri işlerde çalıştırıldığını ve bu işlerin Türk Patent Enstitüsü’nün asıl işleri olduğunu,
- Taşeron şirket işçilerine yaptırılan işlerde Enstitü’nün kendi kadrolu personelinin de çalıştırıldığını,
- Enstitü’nün asıl işi olan marka ve patent işlerinin taşeron şirkete verilmesinin, işçilerin haklarını kısıtlamak ve bazı kamusal
yükümlülüklerden kaçmaya yönelik olduğunu, tespit ederek 8 işçinin Türk Patent Enstitüsü’nün işçisi niteliğine haiz olduğunu
belirterek, işçilerin iş sözleşmesinin haksız biçimde feshedildiğine ve Türk Patent Enstitüsü’ndeki işlerine iade edilmeleri yönünde
karar verdi.
-Ankara 6. İş Mahkemesi’nin kararı kamuda taşeron şirketlerde çalışan yüz binlerce işçi açısından önemli bir emsal teşkil etmektedir. Çünkü birçok kamu kurumunda benzer muvazaalı taşeron uygulamaları mevcuttur. Bu kararın taşeron şirketlerdeki sendikal
örgütlenmeler için fiili ve hukuki açıdan önemli bir örnek oluşturacağını düşünüyoruz. Bu açıdan Ankara 6. İş Mahkemesi’nin bu
kararını gerek Türk Patent Enstitüsü’nde çalışan üyelerimiz adına gerek tüm taşeron işçiler adına mutlulukla karşılıyoruz.
- Eğer Türk Patent Enstitüsü kararı Yargıtay’a temyiz etmez ise karar kesinleşecek ve üyelerimiz işbaşı yapmak için Türk Patent
Enstitüsü’ne başvuracak. Kararın Yargıtay’a götürülmesi durumunda ise temyiz sürecinin sonucu beklenecek. Kararı temyiz edip
etmemek elbette Türk Patent Enstitüsü’nün takdirindedir. Ancak sendika olarak, Türk Patent Enstitüsü’nün kararı temyiz etmemesini diliyoruz. Bununla birlikte temyiz süreci olsun ya da olmasın işe iade kararı kesinleştikten sonra üyelerimizin muhakkak işbaşı
yaptırılmasını istiyoruz. Bu konuda son derece kararlıyız. Üyelerimiz de bir an önce işbaşı yapmak, yıllarını verdikleri ve severek
çalıştıkları Türk Patent Enstitüsü’ne en kısa zamanda geri dönerek, görevlerinin başına geçmek istiyor.
- Ankara 19. İş Mahkemesi’nde 46 üyemizin işe iade davası devam ediyor. Bu davanın da en kısa sürede üyelerimiz lehine sonuçlanmasını umut ediyoruz.
- Asıl ve nihai hedefimiz 54 üyemizin de Türk Patent Enstitüsü’nde işbaşı yapması ve üyelerimiz adına toplu iş sözleşmesi imzalamaktır.
- Sendikamız yalnızca Türk Patent Enstitüsü değil, Ordu Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Çanakkale OnSekiz Mart Üniversitesi,
Uludağ Üniversitesi ve Süleyman Demirel Üniversitesi’nde çalışan taşeron şirket işçileri sendikamızda örgütlenmektedir. Bu işyerlerinde de “muvazaa”lı taşeron uygulamalarının tespiti ve üyelerimizin asıl işveren olan Üniversitelerin kadrosuna geçirilmesi için
mücadelemiz sürüyor.
- Sonuç olarak, taşeron uygulaması modern kölelik düzenidir. Taşeron sorunun temel çözümü taşeronlaştırmanın tümüyle ortadan kaldırılması ve kamuda çalışan tüm taşeron şirket işçilerinin kadroya alınmasıdır. İşçileri güvencesizliğe, düşük ücretlere, ağır
çalışma koşullarına ve sendikasızlığa mahkûm eden taşeron uygulaması tümüyle sona erene kadar mücadelemizi ısrarla sürdüreceğiz.
31
32 • Sosyal-İş Gazetesi
İSTANBUL BAROSU’NDA İLETİŞİM EĞİTİMİ
HABER: BİLGE ÇOBAN
Sendikamız üyesi İstanbul Barosu İşçileri,
11 Haziran 2011 Cumartesi günü düzenlenen “İletişim Becerileri Temel Eğitimi”
konulu işyeri eğitimine katıldılar. Kırk üç
üyemizin katıldığı eğitim, İstanbul Barosu Kültür Merkezi’nde yapıldı.
Hizmet alanında faaliyet gösteren İstanbul Barosu çalışanlarının iletişim becerileri konusunda alacakları bu eğitimin,
sendikal örgütlenmeye büyük katkı sağlayacağının vurgulandığı konuşmaların
ardından eğitim çalışmalarına geçildi.
nan konuların birer örneğinin katılımcı-
İşyeri sendika temsilcisi Bilge Çoban’ın
sunumuyla başlayan eğitim programında, İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı
Av. Mehmet Durakoğlu, Şube Başkanı
Mustafa Ağuş ve Sosyal-İş TİS Daire Başkanı Engin Sezgin birer konuşma yaptılar.
Psikolojik Danışman ve Eğitimci M. Kadir
Akbulut ile Psikolog Eğitimci Elçin Kimmet, “İletişim Becerileri Temel Eğitimi”ni
barkovizyon eşliğinde oluşturdukları sunumlarla zenginleştirdiler. Uygulamalı
olarak gerçekleştirilen eğitimde ele alı-
tılan İstanbul Barosu işçileri, bu eğitimin
lara dağıtılması da bilgilerin pekiştirilmesine katkı sağladı.
Yararlı olduğu kadar eğlenceli de geçen
“İletişim Becerileri Temel Eğitimi”ne kaileriki aylarda düzenlenecek diğer buluşmalarında görüşmek üzere ayrılmadan
önce M. Kadir Akbulut ve Elçin Kimmet’e
teşekkürlerini içeren bir plaket sundular.
Sosyal-İş Gazetesi •
33
DİSK, KESK, TTB VE TMMOB’un ortakalaşa düzenleyeceği “2011 İşçi Sağlığı
ve Güvenliği Kongresi” hazırlık çalışmaları devam ediyor
“Örgüt Okulu” toplantısı düzenlendi
D
İSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından 2-3-4 Aralık 2011 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilecek olan “2011 İşçi Sağlığı ve Güvenliği
Kongresi”nin hazırlıkları tüm hızıyla sürüyor.
Esnek ve güvencesiz istihdam ve çalışma biçimlerinin giderek yaygınlaştığı ve
esnekleşmenin işçi sağlığına zararlarının giderek arttığı bir süreçte kongrenin
ana teması “Esnekleşme” olarak belirlendi.
alanına ilişkin “ortak bir dil oluşturması,
bilgi paylaşımında bulunması ve Kongre
hazırlık süreci ve Kongre sonrasına ilişkin görüş alışverişinde bulunmasıydı”.
sürecine ilişkin tartışmalar yapılarak,
Kongre sonrasında neler yapılabileceği,
merkezi ve yerel düzlemde ne tür çalışmalar/örgütlenmeler gerçekleştirilebiBu amaçla, Örgüt Okulu’na düzenleyici leceği konusu üzerinde duruldu.
dört örgütten merkezi ve yerel düzeyde Ayrıca Kongre düzenleyicisi örgütlerin
yönetici, üye ve uzmanlar katıldı.
yakın vadede ortak çalışmalar yürütmeEtkinliğin saat 10.00’da başlayan ilk yi planladığı İstanbul, Ankara, İzmir, Dioturumunda; Prof. Dr. Onur Hamzaoğ- yarbakır başta olmak üzere 8 bölgeden
lu “Sağlık Kavramı ve Tanımı” üzerinde katılımcıların da olduğu Örgüt Okulu
durdu. Daha sonra Kocaeli Sağlık YO, etkinliğinde özellikle bu bölgelerde ne
tür ortak çalışmalar yapılabileceği de
Yaklaşık altı aylık bir sürecin geride bı- Hemşirelik, Halk Sağlığı Hemşireliği Bö- masaya yatırıldı.
rakıldığı Kongre hazırlık çalışmalarında, lümünden Yard. Doç. Dr. Özlem Özkan
17 Eylül 2011 Cumartesi Günü Ankara “İşçi Sağlığı-İş Sağlığı kavramı” ile ilgili, 17 Eylül’de Ankara’da düzenlenen “ÖrTabipler Odası’nda “Örgüt Okulu” top- Konfederasyonumuz adına Onur Bakır güt Okulu” çalışması, “2011 İşçi Sağlığı
ise “ İşçi Sağlığı Kavramı ve Güncel Du- ve Güvenliği Kongresi” hazırlıklarının en
lantısı düzenledi.
rum” ile ilgili değerlendirmelerde bu- önemli aşamalarından biri olma özelli17 Eylül’de yapılan Örgüt Okulunun lundu.
ğini taşımakla birlikte, işçi sağlığı alanınamacı; hem merkezi hem yerel düzeyde,
da yapılacak ortak çalışmalar bakımınKongre Düzenleyicisi örgütlerin yöneti- İkinci oturumda ise; 2011 İşçi Sağlığı dan da büyük öneme sahip.
ci ve üyelerinin işçi sağlığı ve güvenliği ve Güvenliği Kongresi’nin örgütlenme
“2011 İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kongresi”
ile amaçlanan yalnızca işçi sağlığı sorununu ele almak değildir. Kongre öncesinden başlayarak, kongre sırasında ve
kongre sonrasında, gerek yerel gerek
ulusal ölçekte emek ve meslek örgütleri ile sorunun tüm taraflarının ortak
çalışmalar yürütmesi ve işçi sağlığı sorununa emekten yana daha güçlü bir
müdahalede bulunulabilmesi için yeni
olanakların yaratılmasıdır.
34 • Sosyal-İş Gazetesi
ŞUBELERDEN HABERLER
ŞUBE ORGANLARI TOPLANTILARI YAPILDI
İZMİR ŞUBE:
İzmir Şube Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurulu, 17 Eylül 2011
Genel Kurulu sonrası ilk toplantılarını Genel Başkanımız Metin
Ebetürk’ün Başkanlığı’nda gerçekleştirdiler. İlk toplantıda tanışma , bilgilendirme ve görev dağılımları yapıldı. Genel Başkan
Metin Ebetürk, 22-23-24 Ekim 2011 tarihlerinde Birleşik Metal-İş
Senikası Kemal Türkler Tesislerinde yapılacak olan “Şube Yöneticileri Eğitimi” toplantısı hakkında önbilgi verdi.
İstanbul Şube
İSTANBUL ŞUBE:
Sendikamız İstanbul Şube Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurulları,
yaptıkları toplantılar sonucunda görev dağılımını gerçekleştirdiler. Buna göre Şube Sekreterliği’ne Turgut Çivi, Şube Yazmalığı’na
Ayhan Hancı seçildi. Denetim Kurulu Başkanılığına Zafer Öztürk,
Denetim Kurulu Yazmanlığı’na Hasan Korkmaz; Disiplin Kurulu
Başkanlığı’na Tuncay Alkan ve Disiplin Kurulu Yazmanlığı’na Aşkın
Bildir seçildi.
İlk toplantı Şube Denetim Kurulu Üyeleri ile yapıldı. Toplantı sonucunda Şube Denetim Kurulu Başkanlığı’na Saadet Gün, Yazmanlığa Erdal Çakır, Üyeliğe Serap Erdoğan seçildiler.
Şube Disiplin Kurulu toplantısında görev dağılımı ise; Şube Disiplin Kurulu Başkanı Sabiha Tezcan, Yazman Yaprak Uçak,Kurul Üyesi Berna Tangör olarak belirlendi.
Şube Yönetim Kurulu toplantısında, Şube Sekreterliği ve Şube
Saymanlığı seçimleri yapıldı. Şube Sekreteliği’ne Mesut Biçer,
Şube Saymanlığı’na Bahadır Madanoğlu, Üyeliklere Alev Bayarlar, Cumhur Mercimek oybirliği ile seçildiler.
Ankara Şube
ANKARA ŞUBE:
Ankara Şubemiz yaptığı toplantılarla Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurullarında görev dağılımını gerçekleştirdi. Buna göre Sabit
Akkuş Şube Sekreteri, Şeyda Işık Şube Yazmanı olarak belirlendi.
Denetim Kurulu Başkanlığı’na İlhan Esim, Yazmanlığı’na Gülağmi
Aslan; Disiplin Kurulu Başkanlığı’na Nursen Kılıç, Yazmanlığına ise
Turgut Demir seçildi.
ASMMMO’ DA ÇALIŞAN
ÜYELERİMİZDEN
ANLAMLI DAYANIŞMA
Ankara Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası İşyeri Sendika
Temsilciliğimiz tarafından, Şanlıurfa Siverek Hasırlı İlköğretim Okulu,
Ağrı Patnos Dedeli İlköğretim Okulu ve Amasya Yaylasaray İlköğretim
Okulu’nda eğitim gören minik kardeşlerimizle dayanışma amaçlı kampanya düzenlendi.
Dayanışma kampanyası çerçevesinde, çok sayıda kırtasiye malzemesi,
giyim eşyası, oyuncak ve şekerlemeden oluşan malzemeler paketler halinde hazırlanarak kargo yoluyla minik kardeşlerimize ulaştırıldı.
İzmir Şube
Sosyal-İş Gazetesi •
35
Kıdem tazminatının gaspına karşı emekçiler Meclis’teydi:
Haklarımızı gasp ettirmeyeceğiz!
DİSK, 8 Ekim’de yapılacak büyük miting
öncesi 3 Ekim’de TBMM’ye yürüdü. Taleplerini haykıran DİSK’liler kıdem tazminatı hakkı başta olmak üzere haklarımızı
gasp ettirmeyeceğini gösterdi.
basın açıklamasının ardından DİSK heyeti, Kıdem Tazminatı başta olmak üzere
Torba Yasa ve Özel İstihdam Büroları ile
ilgili taleplerini içeren bir dosyayı TBMM
Başkanlığı’na ve grubu bulunan partilere
Genel-İş Ankara Şubesi’nin önünde top- sunmak üzere Meclis’e gitti.
lanan yaklaşık 600 kişi TBMM’ye doğru Akay Kavşağı’ndaki basın açıklamasısloganlarla yürüyüşe geçti. Yürüyüş bo- nı DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün
yunca sık sık “Kıdem Tazminatı gaspedi- gerçekleştirdi. Görgün “İşçi sınıfı ‘sabırlemez”, “Susma sustukça sıra sana gele- la’ uyarı görevini yerine getirmektedir!”
cek”, “AKP yasanı al başına çal”, “Kurtuluş başlığıyla yaptığı açıklamada “Çalışma
yok tek başına, ya hep beraber ya hiç bi- yaşamının yeniden yapılandırılmasına
rimiz” gibi sloganlar atan DİSK’liler Akay yönelik AKP hükümeti tarafından gündeKavşağı’na kadar yürüdü. Burada okunan me taşınan konular, sermaye çevrelerinin
beklentilerini karşılamaya odaklanan,
rekabet gücünü artırma adıyla, emeğin
kazanımlarını yok etmeyi amaçlayan bir
içeriğe sahiptir” dedi.
“Bugün bir kez daha sabırla ‘uyarı’ görevimizi yerine getirmek için buradayız”
diyen Görgün “Ama sabrın da bir sınırı
vardır. Eğer görmemeye, duymamaya,
sırtlarını dönmeye devam edeceklerse,
işçi sınıfı bütün demokratik mücadele
araçlarını seferber edecek, genel grev
de dahil olmak üzere üretimden gelen
gücünü kullanmaktan çekinmeyecektir”
şeklinde konuştu.
36 • Sosyal-İş Gazetesi
On binler Ankara’da buluştu
“İnsanca yaşam için eşit, özgür ve demokratik
bir Türkiye” mitinginde on binlerce işçi ve
emekçi Ankara’da bir araya geldi
D
İSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin
düzenlediği “İnsanca yaşam için
eşit, özgür ve demokratik bir
Türkiye” mitinginde on binlerce işçi ve
emekçi Ankara’da bir araya geldi. Kıdem
tazminatı hakkı başta olmak üzere her
türlü hak gaspına karşı eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye talebini haykıran
yaklaşık 30 bin işçi ve emekçi, mitingin
yapıldığı Sıhhiye Meydanı’na sığmadı.
Mitinge Türk-İş’e bağlı bazı sendikalar ile
siyasi parti ve demokratik kitle örgütleri
de katılarak destek verdi.
giriş yapamamış bulunuyordu. Miting,
katılanların anons edilmesinden sonra
Bandista konseriyle açıldı.
DİSK, TMMOB, KESK ve TTB
TALEPLERİNİ HAYKIRDI
Şarkılarıyla işçi ve emekçileri coşturan
Bandista’nın ardından ilk sözü DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün aldı. Antidemokratik uygulamaların giderek arttığına dikkat çeken Görgün, AKP’nin şimdi
de kıdem tazminatı hakkına göz diktiğini
söyledi. Baskılara ve hak gasplarına boyun eğmeyeceklerini ifade eden Görgün,
EMEKÇİLER ALANA SIĞMADI
“Tarihin çöp sepeti, kendi halkına sırtını
Sabah saatlerinde tren garı önünde
dönen ve emekçileri karşısına alan siyatoplanmaya başlayan işçi ve emekçiler,
setlerle doludur” şeklinde konuştu.
11.30’da Sıhhiye Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca coşkulu Görgün’den sonra söz alan TMMOB Gesloganlarla taleplerini dile getiren işçi ve nel Başkanı Mehmet Soğancı, baskıcı
emekçiler, pankart, bayrak ve flamalarıy- ve otoriter yönetime karşı özgürlük ve
la dikkat çekerken, üzerinde taleplerin demokrasinin savunulması, insanca bir
yazılı olduğu uçan balonlar da izleyenler sağlık hakkı için; ormanların, madenlerin
tarafından beğeniyle karşılandı. Mitingin talanına dur demek için alanlarda oldukyapılacağı Sıhhiye Meydanı’na sığmayan larını söyledi. KESK Genel Başkanı Lami
işçi ve emekçilerin alana girmesi uzun Özgen, kamu emekçilerinin hükümetin
zaman aldı. Miting başlatıldığı sırada, işçi yasakçı tutumundan payını aldığını vurve emekçilerin önemli bir bölümü alana gulayarak “Bugün sürgünler, görevden
Sosyal-İş Gazetesi •
almalar yetmezmiş gibi KESK üyesi 20
arkadaşımız barıştan, özgürlükten ve
emekten yana düşüncelerinden dolayı
tutuklu bulunmaktadır” şeklinde konuştu. TTB Merkez Konseyi Başkanı Eriş Bilaloğlu ise hükümetin sağlık politikalarını
eleştirerek AKP’nin sağlık alanında gerçekleştirdiği uygulamalara karşı mücadeleyi daha da büyüteceklerini ifade etti.
alandaki yerini aldı. Garın önünden Sıhhiye Meydanı’na kadar coşkuyla yürüyen
Sosyal-İş’liler, attıkları sloganlarla hakların gaspına geçit vermeyeceklerini ifade
ettiler. Sosyal-İş’liler yürüyüş boyunca
sık sık “Kıdem hakkımız gaspedilemez”,
“Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber
ya hiçbirimiz”, “Yaşasın sınıf dayanışması”, “AKP’ye köle ABD’ye kalkan olmayacağız”, “Taşeron gidecek zulüm bitecek”,
“İşçilerin birliği taşeronu yenecek”, “YaSENDİKAMIZ ALANDAYDI
şasın halkların kardeşliği” gibi sloganları
Sendikamız, yaklaşık 250 kişilik kortejiyle sıklıkla attılar. Taleplerimizi içeren çeşitli
37
afişlerini taşıyan üyelerimiz, “Herkese
güvenceli iş, güvenli gelecek”, “Taşeron
sağlığa zararlıdır”, “Taşeronu yeneceğiz,
her yerde!” pankartlarını taşıdılar.
Sendikamız kortejinde İzmir ve Ankara
Şubelerimize bağlı çeşitli işyerlerinden
üyelerimizin yanı sıra taşeron örgütlenmelerimizden Türk Patent Enstitüsü,
Bursa Uludağ Üniversitesi, Konya Selçuk
Üniversitesi, Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi ve Ordu Üniversitesi’nden
üyelerimiz yerini aldı.
38 • Sosyal-İş Gazetesi
10 SORU 10 CEVAPTA KIDEM TAZMİNATINDA YALANLAR ve GERÇEKLER
4
3
KIDEM TAZMİNATINA NASIL
HAK KAZANILIR?
Bir işçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için öncelikle işyerinde
en az 1 yılını doldurmuş olması ve işçinin iş sözleşmesinin” kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde sona ermiş
olması gerekir. İş sözleşmesi işçinin
ölümü halinde sona erebilir ya da iş
sözleşmesi işçi veya işveren tarafından
feshedilmiş olabilir. Şöyle ki:
1
KIDEM TAZMİNATI NEDİR?
Kıdem tazminatı, işveren tarafından,
kıdem tazminatına hak kazanmış işçiye ödenen, işçinin her 1 yıllık çalışması karşılığında 1 aylık giydirilmiş
brüt ücreti tutarında tazminattır.
2
KIDEM TAZMİNATI HAKKI
NASIL BUGÜNE GELMİŞTİR?
Kıdem tazminatı hakkı ilk kez 1936
yılında çıkarılan bir Kanun ile yürürlüğe girmiştir. Bu kanuna göre,
en az 5 sene çalışmış olan işçi, her
bir hizmet yılı için 15 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatına hak
kazanabiliyordu.
İlerleyen yıllarda, kıdem tazminatı
hakkını genişleten kimi yasal düzenlemeler yapıldı. 1950 yılında kıdem
tazminatından yararlanabilmek için
gereken asgari kıdem süresi 5 yıldan
3 yıla indirildi. 1967 yılında yapılan
yasal değişikliklerle kıdem tazminatı hakkı daha da genişlemiş, ancak
Anayasa Mahkemesi 1970 yılında ilgili yasayı iptal etmiştir. Bunun üzerine DİSK’in öncülüğünde işçi sınıfının mücadelesi neticesinde, 1975
yılında kıdem tazminatı hakkında
önemli kazanımlar elde edilmiştir.
İlerleyen dönemde kıdem tazminatı hakkı bugünkü halini almıştır. Kıdem tazminatı ilk ortaya çıktığında
“verilmiş bir hak” olsa da mücadelelerle genişletildiği, korunduğu ve
bugünkü halini aldığı için Türkiye
işçi sınıfı için “kazanılmış bir hak”
niteliği taşımaktadır.
a) İş sözleşmesi işveren tarafından
feshedilirse
İş sözleşmesi işveren tarafından “ahlak
ve iyi niyet kurallarına uymayan haller
ve benzerleri” nedeniyle haklı nedenle
derhal feshedilen işçiler (İş Yasası 25/2)
kıdem tazminatına hak kazanamazlar.
İşveren tarafından yapılan diğer tüm iş
sözleşmesi fesihlerinde, işçiler kıdem
tazminatına hak kazanır.
b) İş sözleşmesi işçi tarafından feshedilirse
Aşağıdaki belirtilen durumlarda, iş sözleşmesini kendi fesheden işçi kıdem
tazminatına hak kazanır:
1) İşçi, İş Yasası’nın 24. Maddesi uyarınca “haklı nedenle derhal fesih hakkı”nı
kullanarak iş sözleşmesini feshetmişse,
2) İşçi, emeklilik dolayısıyla iş sözleşmesini feshetmişse,
3) İşçi, emekli olmak için gereken koşullar içinde, yaş sınırı haricindeki diğer koşulları, (sigortalılık süresi ve prim
gün sayısı) yerine getirmiş ve iş akdini
feshetmişse,
4) İşçi yaşlılık veya malullük aylığı almak için iş sözleşmesini feshetmişse,
5) Erkek işçi, zorunlu askerlik hizmeti
dolayısıyla iş sözleşmesini feshetmişse,
6) Kadın işçi, evlendikten sonraki 1 yıl
içinde iş sözleşmesini feshetmişse,
Bu durumlar haricinde, iş sözleşmesini
kendisi tek taraflı olarak fesheden işçi
kıdem tazminatına hak kazanmaz.
c) İşçinin ölümü halinde
İşçinin ölümü halinde iş sözleşmesi
kendiliğinden sona erer. Bu durumda
kıdem tazminatı, işçinin mirasçılarına
ödenir.
KIDEM TAZMİNATI İŞÇİLER
AÇISINDAN NEDEN
ÖNEMLİDİR?
KIDEM TAZMİNATI;
İş güvencesidir!
Kıdem tazminatı her şeyden önce işçiler için önemli bir iş güvencesidir.
Kıdem tazminatı işverenlerin işçileri
dilediğince, istediği zaman, keyfi bir
biçimde işten çıkarması karşısında
önemli bir engeldir. 2003 yılında “iş
güvencesi” yeni İş Yasası’nda yer alana
kadar kıdem tazminatı işçiler için bir
nevi iş güvencesi sistemi olmuştur. Bugün de “iş güvencesi” kapsamı dışında
kalan milyonlarca işçi için kıdem tazminatı en önemli iş güvencelerinden
biridir.
Kara gün (işsizlik) dostudur!
Türkiye’de işsizlik ağır ve yakıcı bir sorundur. İşsiz kalan işçilerin yeniden iş
buluncaya kadar geçirdikleri zor zamanlarda, kıdem tazminatı işçilerin
imdadına yetişmektedir.
İşçinin emekli ikramiyesidir!
Memurlardan farklı olarak, işçiler,
emekli olduklarında devletten emekli
ikramiyesi almazlar. Bu nedenle emekli olan işçinin aldığı kıdem tazminatı,
işçinin bir nevi emekli ikramiyesidir.
İşçi, emekli olduğunda, alacağı emekli
maaşı, çalışırken aldığı ücretten daha
düşük olduğu için, kıdem tazminatı,
emekli olan işçinin emeklilik döneminde bir nebze olsun rahatlamasını sağlar.
Sömürüyü bir nebze sınırlandırılır
Türkiye’de ücretler genel olarak düşüktür. İşçiler ağır bir biçimde sömürülmektedir. İşçilerin ürettiği artı değerin
çok küçük bir kısmı işçilere ücret olarak
ödenmektedir. İşte kıdem tazminatı,
işçinin işverenler tarafından el konulan
emeğinin karşılığının en azından bir
kısmının toplu olarak işçiye geri ödenmesi sağlamaktadır.
Yıpranmışlığın ve yılların emeğinin
karşılığıdır
Her türlü çalışma yorar ve yıpratır. Adı
üstünde, kıdem tazminatı, yani işçinin
kıdemine, çalıştığı süreye göre ödenen
bu tazminat, işçinin yıpranmışlığı ve
yıllarca verdiği emeğin karşılığıdır.
Sosyal-İş Gazetesi •
39
10 SORU 10 CEVAPTA KIDEM TAZMİNATINDA YALANLAR ve GERÇEKLER
6
5
KIDEM TAZMİNATI, TOPLU İŞ
SÖZLEŞMESİ İLE ARTIRILABİLİR Mİ?
KIDEM TAZMİNATI NASIL HESAPLANIR?
KIDEM TAZMİNATI TAVANI NEDİR?
Kıdem tazminatının hesaplanmasında işçinin son ücreti dikkate
alınır. Ancak bu son ücret, çıplak
ücret değil, giydirilmiş brüt ücrettir. Kıdem tazminatının hesaplanmasında ücretin yanı sıra işçiye
sağlanmış olan para ve para ile
ölçülmesi mümkün sözleşmeden
veya kanundan doğan menfaatler
de göz önünde tutulmaktadır. Yani
işçiye ödenen ikramiye, prim, parasal sosyal yardımlar ile para ile ölçülmesi mümkün diğer menfaatler
(ör. otobüs bileti, giyecek, erzak) de
kıdem tazminatının hesaplanmasında dikkate alınır. Ancak bu menfaatlerin süreklilik kazanmış olması
gerekir. Süreklilik kazanmamış olan
menfaatler dikkate alınmaz. Ayrıca
işçi sağlığı ve güvenliği bakımından
işçiye verilen iş elbisesi, koruyucu
malzeme vb. menfaat olarak sayılmaz.
ancak parayla ölçülmesi mümkün
menfaatleri ise (takım elbise ve
otobüs bileti) emsal değeri üzerinden paraya çeviririz. Takım elbisenin parasal karşılığının 240 TL olduğunu, 1 binişlik otobüs biletinin ise
1,5 TL olduğunu varsayalım.
Kıdem tazminatı, her 1 yıllık çalışma için 30 günlük giydirilmiş brüt
ücret tutarındadır. İşçinin kıdeminde yıldan artan aylar da, orantılı
olarak kıdem tazminatına yansıtılır.
Yani 2 buçuk yıllık kıdemi olan bir
işçi (2 yıl için=30+30=60 gün + 6 ay
için=30/2=15 gün) toplam 75 günlük giydirilmiş brüt ücreti tutarında
tazminat alır.
20 TL (yıllık 240 TL’yi 12 aya böldüğümüzde 20 TL)
Kıdem tazminatının nasıl hesaplandığını bir örnekle açıklayalım:
10 yıl kıdemi olan bir işçinin son
ücreti brüt 1.200 TL olsun. İşçiye, iş
sözleşmesinin sona erdiği tarih itibariyle, ayrıca yılda 3 defa ikramiye, her ay 40 TL brüt çocuk yardımı,
her ay 60 TL brüt yiyecek yardımı,
giyim yardımı olarak yılda 1 defa
takım elbise ve ulaşım yardımı olarak her ay 40 binişlik otobüs bileti
veriliyor olsun. Bu durumda bu işçinin kıdem tazminatını şu şekilde
hesaplarız:
Öncelikle işçinin bir aylık giydirilmiş
brüt ücretini bulmamız gerekir. Ardından aylık (30 günlük) ödemeleri
aynen, yıllık ödemelerin ise aybaşına (30 gün) düşen tutarını dikkate alırız. Nakit olarak ödenmeyen
Kıdem tazminatı hakkını toplu iş sözleşmesi ile geliştirmek mümkündür. Örneğin toplu iş sözleşmesi
ile işçiye her 1 yıllık kıdemi için 30 günlük ücreti
tutarında ödenecek kıdem tazminatını, 40 güne çıkarmak mümkündür. Böylece işçinin eline geçecek
kıdem tazminatı tutarı, toplu iş sözleşmesi ile daha
yukarı çekilmiş olur. Ancak her koşulda, kıdem tazminatı miktarı, kıdem tazminatı tavanını geçemez.
Öte yandan, toplu iş sözleşmesinde yukarıda belirttiğimiz gibi bir düzenleme olmasa bile, sendikalı olan, toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçiler,
sendikasız işçilere göre daha yüksek kıdem tazminatı alır. Çünkü toplu iş sözleşmesi ile kazanılan
her türlü ücret artışı, ayni ya da nakdi sosyal yardım, kıdem tazminatına yansımaktadır.
1 aylık brüt ücret:1.200 TL
Yılda 3 ikramiye:
120 TL (3 ikramiyenin yıllık toplamı
3.600, 12’ye böldüğümüzde 120
TL)
Çocuk yardımı:
40 TL (aylık ödeme olduğu için aynen yansıttık)
Yiyecek yardımı:
60 TL (aylık ödeme olduğu için aynen yansıttık)
Takım elbise:
Otobüs bileti:
60 TL (40 biniş x 1,5 TL= 60 TL)
TOPLAM: 1.500 TL
30 günlük (1 aylık) giydirilmiş brüt
ücreti 1.500 TL olarak hesapladık.
İşçinin kıdemi ise 10 yıldı. Dolayısıyla işçiye 10 yıl için (10 yıl x 1.500
TL) 15.000 TL kıdem tazminatı ödenecek.
Kıdem Tazminatı Tavanı: 12 Eylül
1980 darbesinin ardından, sermayedarların isteği üzerine darbecilerin ilk işlerinden biri kıdem tazminatına tavan getirmek olmuştur. İş
Yasası’nın ilgili maddesi nedeniyle,
işçiye her bir kıdem yılı için ödenecek kıdem tazminatı miktarı, Devlet
Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna bir hizmet
yılı için ödenecek en yüksek emeklilik ikramiyesini geçemiyor. 2011
yılı Kasım ayı itibariyle bu tutar, 2
bin 731,85 TL. Yani işçinin her bir
yıllık kıdemi için hak kazanacağı kıdem tazminatı tutarı, 2 bin 731,85
TL’nin üzerine bile olsa, işçiye en
fazla 2 bin 731,85 TL ödeniyor.
7
KIDEM TAZMİNATININ FONA
DEVREDİLMESİNİ KİM İSTİYOR?
Sermaye sınıfı, kıdem tazminatının, kurulacak bir
Kıdem Tazminatı Fonu’na devredilmesini yıllardır
istiyor. İşveren örgütleri, kıdem tazminatının fona
devredilmesini, temcit pilavı gibi tekrar tekrar ısıtıp önümüze koyuyor. Dolayısıyla kıdem tazminatının fona devredilmesi bir sermaye projesidir.
Öyle ki, Vehbi Koç, 12 Eylül askeri darbesinin
hemen ertesinde, 3 Ekim 1980 tarihinde Kenan
Evren’e yazdığı mektupta bu talebi açıkça dile getirmiştir. Vehbi Koç, aynen şu şekilde yazmıştır:
“Kıdem tazminatı karşılıkları, kurulacak bir fonda
toplanmalı ve kalan kısım özel sektör yatırımları
için düşük faiz ile kullandırılmalıdır”.
Bir başka deyişle, 12 Eylül’ün karanlık günlerinde,
demokrasinin ayaklar altına alındığı bir dönemde
işverenler, kıdem tazminatı hakkımızın gasp edilmesini istemekten çekinmemiştir. Hatta işçinin
kıdem tazminatının işverenlere kredi olarak verilmesini dahi isteyebilmişlerdir.
Bugün hangi işveren örgütü yayınına baksak, işverenlerin hangi demecini okusak, karşımıza yine
aynı talep çıkıyor: Kıdem tazminatı fona devredilsin!
Ancak işverenler Fonla birlikte kıdem tazminatı
miktarının düşürülmesini de istiyor. Kıdem tazminatı hafiflesin istiyorlar. Kıdem tazminatı, iş güvencesi olmaktan çıksın istiyorlar. Daha kolay işçi
atmak istiyorlar.
Bugüne kadar işverenlerin, sermaye sınıfının işçilerin lehine bir şey istediğine hiç tanık olmadık. İşverenler, kıdem tazminatı fona devredilsin diyorsa, durup düşünmek zorundayız…
40 • Sosyal-İş Gazetesi
10 SORU 10 CEVAPTA KIDEM TAZMİNATINDA YALANLAR ve GERÇEKLER
8
9
AKP HÜKÜMETİ NE YAPMAK
İSTİYOR?
AKP, 2002 yılında ilk kez iktidara geldiğinden bu yana, işverenlerin “kıdem
tazminatı fona devredilsin” talebine
hep yeşil ışık yakmış; bu konuda sermaye çevrelerine “merak etmeyin, bu
sorunu çözeceğiz” mesajı vermiştir.
12 Haziran 2011 seçimlerinin ardından oluşturulan AKP hükümeti, 61.
Hükümet Programı’nda kıdem tazminatı fonuna şu şekilde yer vermiştir:
“İşçilerimizin büyük çoğunluğunun
alamadığı, işletmelerimizin üzerinde
ödeme baskısı oluşturan, çalışma hayatının en önemli sorun alanlarının
başında gelen kıdem tazminatı sorununu kazanılmış hakları koruyan ve
bütün işçilerin kıdem tazminatlarını
garanti altına alan bir fon teşkil etmek
suretiyle, sosyal taraflarla istişare içinde çözeceğiz.”
AKP hükümeti açıkça, “kıdem tazminatı işletmelerimizin üzerinde ödeme
baskısı oluşturuyor” diyerek aslında
kıdem tazminatını fona devrederken,
işçilerin hakkını kısıtlamak ve işverenlere kolaylık sağlamak istediğinin mesajını açıkça vermiştir.
Böylece AKP hükümeti, kıdem tazminatının fona devredilmesini hükümet
programına da yazarak, yeni hükümet
döneminde, kıdem tazminatı hakkımızı yok edeceğinin mesajını açık ve net
bir biçimde vermiştir. Ancak hükümet
programında açıkça yalan söylenmiştir.
İşçilerin büyük çoğunluğunun kıdem
tazminatını alamadığı iddiası, gerçekleri çarpıtmaktır. İşverenlerin, işçilere
kıdem tazminatı ödememek için bin
türlü oyuna, hileye başvurduğu bir
gerçektir. Ancak işçilerin büyük çoğunluğu gerekirse, dava yoluyla kıdem
tazminatını alıyor. Ayrıca işverenler
yasaya aykırı davranıyorsa, bunun sorumlusu işçiler değildir. Hükümetin
işverenlerin ayak oyunlarını, hukuksuzluklarını hakkımızı gasp etmek için
gerekçe yapması inandırıcı değildir.
Kıdem tazminatında kazanılmış hakları koruyacakları da büyük bir yalan…
NASIL BİR FON DÜZENLEMESİ
PLANLANIYOR?
AKP hükümeti yetkilileri, nasıl bir kıdem tazminatı fonu oluşturulacağına ilişkin son 6 ayda farklı farklı açıklamalar yaptı. Ciddi bir bilgi kirliliği
ve kafa karışıklığı oluştu. Henüz ortada kıdem tazminatı fonuna ilişkin
bir yasa taslağı yok. Dolayısıyla tam
olarak nasıl bir yasal düzenlemenin
önümüze konulacağına ilişkin kesin
ve net bir bilgimiz yok.
Bununla birlikte hükümetin nasıl bir
planı olduğuna ilişkin en son açıklamayı, Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz, yaklaşık 1,5 ay önce yaptı. 17 Eylül 2011 tarihinde Milliyet
Gazetesi’nde yayınlanan “Kıdem
tazminatı yerine kişisel tazminat”
başlıklı haberde, hem Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın açıklamalarına
hem de hükümetin en son planına
yer verildi. Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz, 2011 yılı sonuna kadar kıdem
tazminatı fonuna ilişkin çalışmanın
tamamlanacağını söyledi. Bu habere
göre, şöyle bir fon düzenlemesi öngörülüyor:
1) Kıdem tazminatı fonu kurulacak.
İşçilerin ücretlerinden kesilecek
primler, Kıdem Tazminatı Fonu’nda
her bir işçi için açılacak kişisel hesapta toplanacak.
2) İşçiye ödeme yapılabilmesi için
fona en az 3 yıl boyunca prim yatırılması gerekecek.
3) 3 yılı doldurmadan işten ayrılan
işçinin primleri sıfırlanmayacak. İşçi
yeni bir işe başladığında primler yine
aynı hesaba yatacak.
4) 37,5 yıllık kıdemi olan bir işçi toplam 12 aylık kıdem tazminatına hak
kazanacak.
5) İşçi, kıdem tazminatına hak kazandığında, fondan tazminatını çekebilecek ya da çekmeyip, fonda değerlendirilmeye devam etmesini talep
edebilecek.
Sosyal-İş Gazetesi •
41
10 SORU 10 CEVAPTA KIDEM TAZMİNATINDA YALANLAR ve GERÇEKLER
10
KIDEM TAZMİNATI FONU İŞÇİLERE NE GETİRECEK, İŞÇİLERDEN NE GÖTÜRECEK?
a) Kıdem tazminatı hakkı gasp edilecek, ğil, fonda biriken miktar esas alınacak.
kıdem tazminatı zorunlu tasarrufa dö- Mevcut uygulamada, işçinin kıdem taznüşecek
minatı son giydirilmiş brüt ücreti üzeKıdem tazminatı hakkı ortadan kalkacak. rinden hesaplanıyor. Ancak Kıdem TazKıdem tazminatı işverenin işçiye karşı minatı Fonu uygulaması ile işçinin son
yasal yükümlülüğü olmaktan çıkacak. Kı- giydirilmiş brüt ücreti değil, fondaki
dem tazminatı, yerine zorunlu tasarruf hesabında biriken miktar esas alınacak.
uygulamasına geçilecek.
Böylece işçinin son giydirilmiş brüt ücreti
b) Kıdem tazminatının iş güvencesi bo- ne kadar yüksek olursa olsun, işçi tazmiyutu ortadan kalkacak. “Kolay al, kolay natını bu ücret üzerinden değil, fondaki
kişisel hesabında biriken miktar üzerinçıkar” dönemi başlayacak.
den alacak.
Artık işveren işçiye, kıdem tazminatı
ödemeyecek. Kıdem tazminatında “işçi- e) Kıdem tazminatından ilk kez yararişveren” ilişkisi ortadan kalkacak, işçi Kı- lanma koşulu, 1 yıldan üç yıla çıkacak
dem Tazminatı Fonu ile muhattap olacak. Mevcut düzenlemeye göre, ilk kez çalışBöylece işverenler çok daha kolay biçim- maya başlayan bir işçi, 1 yıllık kıdemini
de işçi çıkarabilecek. İşverenler, “kıdem doldurduktan sonra, kıdem tazminatına
tazminatı yükümlülüğünden” sıyrılacak- hak kazandığında, tazminatını alabiliyor.
ları için, işçileri işten çıkarırken daha az Ancak Kıdem Tazminatı Fonu uygulaması
tereddüt edecek. Milliyet Gazetesi yazar- ile birlikte, ilk kez çalışmaya başlayan bir
larından Güngör Uras’ın, 20 Eylül 2011 işçinin kıdem tazminatından yararlanatarihli köşe yazısında belirttiği gibi “İşçiyi bilmesi için en az 3 yıl çalışması ve 3 yıl
kolay al-kolay çıkar” dönemi başlayacak. boyunca priminin yatması gerekiyor.
ğunluğunu işçiler kazanıyor. İşçiler, dava
yoluyla kıdem tazminatlarını gerçek ücretleri üzerinden aldığı gibi, davayı açtığı
tarihten itibaren kıdem tazminatına en
yüksek işletme kredisi faizi uygulanıyor.
Kıdem tazminatı fonu uygulamasına geçildiğinde, işverenler nasıl sigorta primlerini, işçinin gerçek ücreti üzerinden
yatırmıyorsa, kıdem tazminatı primlerini
de gerçek ücret üzerinden yatırmayabilecek. Bu durumda, kıdem tazminatını,
Kıdem Tazminatı Fonu’ndan almak için
başvuran işçi, daha da düşük bir tutarla
karşı karşıya kalacak. İşçi bu durumda
hem işverenle hem fonla davalık olmak
zorunda kalacak. İşçinin eskiden olduğu
gibi dava yoluyla, kıdem tazminatını gerçek ücreti üzerinden alıp alamayacağı
da belirsizlik içine girecek. Böylece işverenler Kıdem Tazminatı Fonu’nu paravan
olarak kullanıp, düşük prim ödeyip işçinin hakkını daha çok gasp edebilecek.
g) Diğer tüm fonlar gibi kıdem tazminatı
fonu da amacı dışında kullanılabilecek
c) Kıdem tazminatı miktarı, üçte iki ora- f) İşverenler, işçilerin primini düşük gösnında azalacak.
terdiğinde, kıdem tazminatı daha da Ülkemizde fonların başına ne geldiği hepimizin malumu. İşsizlik Sigortası
AKP hükümetinin planına göre, 37,5 yıllık düşecek. İşverenler fonu paravan olarak Fonu’nda biriken para 43 milyar lira. İşkıdemi olan bir işçi toplam 12 aylık kıdem kullanabilecek.
sizlere ödenen miktar yaklaşık 3 milyar.
tazminatına hak kazanacak. İşverenlerce Türkiye’de birçok işveren, işçinin sigorta Ancak fondan işverenlere ya da kamu
ödenecek prim, bu hesaba göre belirle- primlerini, işçinin gerçek ücreti üzerin- harcamalarına aktarılan miktar 10 milnecek. Bugün itibariyle, 37,5 yıllık kıdemi den değil asgari ücret üzerinden ya da yarın üzerinde. Her ne kadar hükümet
olan bir işçi 37,5 aylık kıdem tazminatı- işçinin gerçek ücretinden daha düşük bir yetkilileri, “kıdem tazminatı fonu amacı
na hak kazanıyor. Kıdem Tazminatı Fonu ücret tutarı üzerinden ödüyor. İşverenler, dışında kullanılmayacak” deseler de, İşuygulamasına geçildiğinde, işçi 37,5 aylık işçilerin sigorta primine esas ücretini dü- sizlik Sigortası Fonu’nun başına gelenler,
kıdem tazminatı yerine 12 aylık kıdem şük göstererek, hem devletten prim kaçı- kıdem tazminatı fonunun da başına getazminatı alacak.
rıyor hem de işçinin haklarını gasp ediyor. lebilecek. İşçinin kıdem tazminatı, işveBöylece bugün her bir kıdem yılı için bir Bu durumda işverenler, işçiye kıdem taz- renlere ucuz kredi olarak verilebilecek ya
aylık ücret tutarında olan kıdem tazmi- minatını işçinin gerçek ücreti üzerinden da kamu harcamalarına aktarılabilecek.
natı, her 3 kıdem yılı için bir aylık ücre- değil, sigortaya bildirdiği ücret üzerinden “Deprem vergisi” adı altında toplanan
te düşecek. Sonuç itibariyle işçinin eline ödemeye çalışıyor. Bu durumda işçi dava paraların duble yollara gittiği, deprem
geçecek kıdem tazminatı miktarı üçte iki açıp, ücretinin sigortada düşük gösteril- olduğunda depremzedelere çadır bile
diğini, gerçekte ücretinin daha yüksek veremeyen bir ülkede yaşıyoruz. Kimse,
oranında azalacak.
olduğunu iddia edip, kıdem tazminatı- “kıdem tazminatı fonuna dokunulmayad) Kıdem tazminatının hesaplanmasın- nın gerçek ücreti üzerinden ödenmesini cak” palavrasına inanmamızı beklemeda işçinin son giydirilmiş brüt ücreti de- talep ettiğinde, bu davaların büyük ço- sin!
SONUÇ: KIDEM TAZMİNATIMIZI GASP ETTİRMEYECEĞİZ!
Kıdem tazminatı hakkımızı elimizden al- nında azaltıyorlar. Kıdem tazminatımızı, sı üyeleri olarak önümüzdeki dönemde
kıdem tazminatı hakkımıza, diğer emekçi
mak istiyorlar. Kıdem tazminatını iş gü- kuşa çevirmek istiyorlar.
kardeşlerimizle birlikte, işyerlerinde ve
vencesi olmaktan çıkarıyorlar.
Bu tablo karşısında kıdem tazminatı hak- alanlarda sahip çıkacağız. Kıdem tazmiKıdem tazminatını en az üçte iki ora- kımıza sahip çıkacağız. Sosyal-İş Sendika- natımızı gasp ettirmeyeceğiz!
42 • Sosyal-İş Gazetesi
UNI KÜRESEL SENDİKA ÜYELİĞİNE DOĞRU…
10 SORU 10 CEVAPTA UNI KÜRESEL SENDİKA
1
5
4
UNI Küresel Sendika nedir?
Sendikaların ortaya çıkması ile birlikte, farklı ülkelerdeki sendikalar,
uluslararası birlik ve dayanışma
arayışında olmuşlardır. Dolayısıyla
farklı ülkelerde aynı işkollarında
faaliyet yürüten sendikalar, gerek
bölgesel gerek küresel ölçekte bir
araya gelerek üst örgütler, federasyonlar, konfederasyonlar kurmuşlardır. UNI Küresel Sendika,
dünya ölçeğinde, çeşitli ülkelerde,
“vasıf gerektiren işler ve hizmetler
sektörü”nde faaliyet gösteren çok
sayıda sendikanın üst birliği, küresel federasyonudur.
2
UNI Küresel Sendika nasıl
kurulmuştur?
UNI Küresel Sendika, 1 Ocak 2000
tarihinde 4 küresel sendika federasyonunun birleşmesi ile kurulmuştur. İletişim Enternasyonali,
Beyaz Yakalılar ve Hizmetler Küresel Sendikası, Uluslararası Grafik
Federasyonu ile Medya ve Eğlence
Enternasyonali, 2000 yılında tek
bir çatı altında birleşmiş, UNI Küresel Sendika’yı kurmuştur.
3
UNI Küresel Sendika’nın
kaç üyesi bulunmaktadır?
UNI Küresel Sendika’nın
amaçları nelerdir?
Dünya çapında, 150 ülkede, UNI
Küresel Sendika’ya üye 900 sendika bulunmaktadır. Bu 900 sendikanın toplam 20 milyon üyesi
vardır. Dolayısıyla UNI Küresel
Sendika, dünyanın dört bir yanında 900 sendikaya üye 20 milyon
işçinin dünya ölçeğindeki federasyonudur.
UNI Küresel Sendika’nın kurumsal internet sitesinde, UNI Küresel
Sendika’nın amaçları şöyle belirtilmiştir:
UNI Küresel Sendika
hangi alanlarda faaliyet
göstermektedir? UNI Küresel
Sendika’ya kimler üye
olabilmektedir?
UNI Küresel Sendika’nın faaliyet
alanları şunlardır: Temizlik/Güvenlik, Ticaret, Finans, Şans Oyunları,
Basım ve Ambalajlama, Saç ve Güzellik, İletişim Teknolojileri ve Hizmetler, Medya-Eğlence-Sanat, Posta
ve Lojistik, Sosyal Güvenlik, Spor, Telekomünikasyon, Hizmetler ve Geçici İstihdam Büroları. UNI Küresel
Sendika’ya bu alanlarda faaliyet gösteren sendikalar üye olabilmektedir.
“UNI Küresel Sendika, uluslararası düzeyde, ofis binanızdaki gece
bekçisinden, favori filminizi yöneten Hollywood yönetmenine kadar birçok farklı işte çalışan işçilerin uluslararası düzeydeki sesi ve
platformudur. Dünya çapında 900
sendikadaki 20 milyon üyesiyle
UNI Küresel Sendika, tüm üyeleri
için uluslararası dayanışmayı ve
uluslararası düzeyde tek ses olmayı teşvik etmektedir.
UNI, çokuluslu şirketlerde çalışan
işçiler için güç ve eşitlik oluşturabilmek amacıyla Küresel Anlaşmalar imzalamaya odaklanmaktadır. Küreselleşme çağında bu
her zamankinden daha önemlidir.
Küresel ekonomi kriz içindedir ve
işçiler, krizin yükünün orantısız bir
kısmını omuzlamaktadır. Krize çözüm mutlaka, toplu pazarlık hakkıyla donatılmış iyi ücretli sürdürülebilir istihdam yaratan küresel bir
istihdam stratejisini içermelidir.
UNI, Örgütlenme ve Tanınma
Kampanyası’nın bir parçası olarak,
yasalarda yer alan örgütlenme ve
toplu sözleşme hakkını korumak
için üyesi olan sendikalarla birlikte
çalışmaktadır. Bu yasaların mevcut
olmadığı ülkelerde, UNI bu hakların yasal güvence altına alınması
için yürütülen mücadeleye katılmaktadır. Bu yasaların olmadığı
yerlerde, UNI sendikalar, Uluslararası Çalışma Örgütü ve diğer gruplarla bu yasaların çıkmasını teminat altına almak için çalışmaktadır.
UNI sendikaların olmadığı gelişmekte olan ülkelerde sendikaların
oluşması için çalışmakta ve sendikaların üyelerine eğitim ve kapasite geliştirme desteği sunmaktadır.”
Sosyal-İş Gazetesi •
43
UNI KÜRESEL SENDİKA ÜYELİĞİNE DOĞRU…
10 SORU 10 CEVAPTA UNI KÜRESEL SENDİKA
6
UNI Küresel Sendika neler
yapmaktadır?
9
7
UNI Küresel Sendika’nın
nasıl bir yapısı vardır?
UNI Küresel Sendika, üye sendikaları ve işçileri, dünya çapında
çeşitli platformlar ve uluslararası
toplantılarda temsil etmektedir.
İçinde yaşadığımız çağda işçi sınıfının
yalnızca ülke çapında değil bölgesel ve
küresel ölçekte de dayanışma ve işbirliği içinde olmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle çok uluslu şirketlerin
Türkiye’deki faaliyetlerinin arttığı göz
önünde bulundurulduğunda, bu şirketlerde örgütlenmek için güçlü bir uluslararası destek ve dayanışma, daha da
önem kazanmaktadır.
UNI’nin bir Yönetim Komitesi
ve Dünya Yürütme Kurulu bulunmaktadır. UNI’nin bir Genel
Başkanı olmakla birlikte, Genel
Başkan daha çok sembolik bir
pozisyondadır. Temsil ve yönetim konusunda en önemli mevki Genel Sekreterliktir. UNI’nin
her bir faaliyet alanı (telekom,
ticaret vb. gibi) bir departman
olarak yer almakta ve her bir
departmanın başkanı bulunmaktadır.
UNI Küresel Sendika, üyeleri arasında iletişim, işbirliği ve dayanışma ağları oluşturmaktadır.
UNI Küresel Sendika, sendikal hak
ve özgürlüklerin dünya çapında
yaygın bir biçimde tanınması ve
uygulanması için mücadele etmektedir.
UNI Küresel Sendika, dünya çapında, bölgesel ölçekte ya da ülke bazında eylem ve mitingler organize
etmektedir.
Sendikamız UNI’ye üye olduğunda hem
sektörümüzde çalışan dünyanın dört
bir yanındaki sınıf kardeşlerimizle ve
sendikalarla iletişim, işbirliği ve dayanışma içinde olacak, hem de yeni sendikal örgütlenmeler bakımından önemli bir adım atmış olacaktır.
UNI bünyesinde kadın işçiler,
genç işçiler, idareciler/profesyonel meslek grupları ve sendikal
örgütlenme ile ilgili özel departmanlar da bulunmaktadır. .
UNI Küresel Sendika, çok uluslu
şirketler ile Küresel Çerçeve Anlaşmaları imzalamaktadır.
Öte yandan sendikamızın yetkili olduğu
Metro Grosmarket’teki sendikal örgütlülüğümüzün daha da güçlü olması için
UNI üyeliği önem arz etmektedir. UNI
Küresel Sendika Metro Grup’ta örgütlü
olan farklı ülkelerdeki sendikalar için
bir küresel işbirliği ağı oluşturduğu gibi
Metro Grup’ta örgütlü olan UNI’ye üye
sendikalar ile Metro Grosmarket merkez yönetimi arasında düzenli aralıklarla toplantılar yapılmaktadır. Dolayısıyla
sendikamızın UNI üyeliği, Metro Grosmarket’teki üyelerimiz açısından ayrıca
öneme sahiptir.
UNI’nin
Genel
Merkezi
İsviçre’nin Nyon kentindedir.
Bugün itibariyle UNI Genel Sekreteri Philip Jennings’tir.
UNI Küresel Sendika, özellikle çok
uluslu şirketlerde UNI’ye üye sendikaların örgütlenebilmesi için çalışmalar gerçekleştirmektedir.
UNI’nin ayrıca 4 bölgesel ofisi
ve her bir bölgede UNI’ye bağlı 4 bölgesel federasyon bulunmaktadır. Bunlar UNI Avrupa,
UNI Afrika, UNI Amerikalar ve
UNI Asya-Pasifik’tir
UNI Küresel Sendika, çeşitli alanlardaki işçilerin sorunları ile ilgili
küresel çapta çalışmalar yapmakta, yayınlar ve raporlar çıkarmaktadır.
UNI Avrupa, UNI’ye bağlı 4 bölgesel federasyondan biridir.
Avrupa çapında, toplam 7 milyon üyesi olan 330 sendika UNI
Avrupa’ya üyedir. Avrupa bölgesinde faaliyet gösteren sendikalar hem UNI Küresel Sendika’ya
hem de UNI Avrupa’ya üye olmaktadır.
UNI Küresel Sendika, üyesi olan
sendikalar arasında ortak eğitim,
eylem, miting, kültürel etkinlikler
ve projeler organize etmektedir.
UNI Küresel Sendika, özellikle kadın ve genç işçiler ile ilgili özel çalışmalar yapmaktadır.
8
Türkiye’den hangi
sendikalar UNI’ye üyedir?
Basın-İş, Türkiye Haber-İş, Koopİş, Tez Koop-İş, BASS ve BASİSEN sendikaları UNI Küresel
Sendika’ya üyedir.
Sendikamızın UNI’ye üye
olmasının önemi nedir?
10
Sendikamız, UNI’ye nasıl üye
olacak?
Sendikalar Kanunu ve sendikamızın
tüzüğüne göre, uluslararası bir örgüte üye olabilmemiz ancak Genel
Kurul kararıyla mümkündür. Dolayısıyla sendikamızın 17-18 Aralık 2011
tarihinde gerçekleştirilecek olan Genel Kurulu’nda, oylamaya katılan delegelerimizin en az üçte ikisinin oyuyla
UNI Küresel Sendika ve UNI Avrupa’ya
üye olma kararı almamız gerekmektedir. Genel Kurul’da alınacak kararın
ardından sendikamız, UNI Küresel
Sendika ve UNI Avrupa’ya üyelik başvurusunda bulunacaktır. UNI Küresel
Sendika ve UNI Avrupa, üyelik başvurumuzu kabul ettikten sonra üyelik işlemi gerçekleşmiş olacaktır.
44 • Sosyal-İş Gazetesi
‘Wall Street’i işgal’ et
hareketi ülkeye yayılıyor
23 Kasım’da Washington’a ulaşılması öngörülüyor.
Eylemler sırasında yüzlerce gözaltı yaşandığı ve 4 kişinin öldüğü de gelen bilgiler arasında.
Joan Baez’den destek konseri
“Biz yüzde 99’uz, yüzde 1’i yeneceğiz”
sloganı ile ABD finans merkezi Wall
Street’te başlayan işgal eylemleri ülke
geneline yayıldı. Amaçlarını dikkatleri
gelir dağılımındaki adaletsizliğe çekmek
olarak açıklayan işgalciler, kapitalizmin
en önemli merkezinde büyük eylemler
düzenlerken, hareketleri ABD’deki binlerce kente yayılmış durumda. Eylemciler, Washington’daki Meclis binasını
da işgal ederken, eylemleri sırasında
“Hemen savaşa son”, “İnsanlar, insanlar için” yazılı
pankartları da açtılar.
Öte yandan, eylemcilerden bir grup Washington’a
yürüyüş kararı da aldı. 2
hafta sürecek ve 10 kişiyle başlatılacak yürüyüşün, yolda kalabalıklaşacağı
düşünülürken,
60’lı yılların ünlü ilerici sanatçılarından
Joan Baez, New York’taki işgal eylemlerine, konserle destek verdi. Konser, Foley
Meydanı’nda gerçekleştirildi.
Baez 60’lı yılların önemli protest sanatçılarından biri. Vietnam Savaşı karşıtı miting ve konserler başta olmak üzere savaşa ve sosyal adaletsizliğe karşı önemli
bir duruş sergileyen Baez, 1963’te Martin Luther King öncülüğünde gerçekleştirilen Washington yürüyüşüne de katılmıştı.
Bütün ülkelerin işçileri
BİRLEŞİNİZ!
Yunanistan
grevlerle
sarsılıyor
Yaşadığı kriz nedeniyle hükümetin istifa noktasına geldiği
Yunanistan grevlerle sarsılıyor. Krizin bedelini işçi ve
emekçilere ödetmeye çalışan
hükümet, emekçilerin güçlü
karşı koyuşuyla istifa etmek
zorunda kaldı. ülkede aylardır süren büyük çaplı eylem
ve grevler sonucu düşen hükümetin yerine yenisi kurulurken, yeni hükümetin de
sorunlara çözüm getireceği
beklenmiyor.
Öte yandan Yunanistan’da
patlak veren kriz hızla Avrupa ülkelerine de yayılıyor.
Avrupa borsalarında yüzde
5’i aşan düşüşler yaşanırken,
İMKB de bu durumdan payını
aldı.
Download