45. yıl AĞUSTOS-KASIM 2011 İKİ AYLIK YAYIN ORGANI YIL: 45 SAYI: 2011/8-11 ŞUBE OLAĞAN GENEL KURULLARI TOPLANDI İstanbul Şube Genel Kurulu Ankara Şube Genel Kurulu İzmir Şube Genel Kurulu Antalya Şube Genel Kurulu ŞUBE YÖNETİCİ EĞİTİMLERİ TAMAMLANDI TEMSİLCİLİK SEÇİMLERİ Sayfa 12-14’te TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ HABERLERİ Sayfa 9-10-11’de TAŞERON ÖRGÜTLENMELERİ Sayfa 26-31’de ŞUBELERDEN HABERLER Sayfa 34’te Sayfa 16-23’te KIDEM TAZMİNATINDA YALANLAR VE GERÇEKLER Sayfa 38-41’de 2 • Sosyal-İş Gazetesi GÜNDEM 12 Haziran Genel Seçimleri’nden oy oranını artırarak çıkan ve tek başına üçüncü defa iktidar olan AKP hükumeti, ilk iş olarak Türkiye işçi sınıfının kazanımlarına karşı topyekun bir saldırı başlatmış durumda. Yeni hükümet, programı doğrultusunda, kıdem tazminatının fona devredilmesi, bölgesel asgari ücret uygulaması, özel istihdam bürolarının yasalaşması gibi saldırıları yeni yasama döneminde meclis gündemine taşımaya hazırlanmakta. Öte yandan Meclis’e sevk edilen 2821 ve 2822’nin yerine çıkacak yasayla ilgili olarak, tarafların mutabakat sağladığı iddia edilen “yasa taslağı” her gün değişmekte, meclis komisyonlarında ne şekil alacağı ve meclisten nasıl çıkacağı konusunda taraflar dahil hiç kimsenin bir fikri yok... • SOSYAL-İŞ HUKUK ............................................... 3-5 • ŞUBE OLAĞAN GENEL KURULLARI ............................. 6-8 • ŞUBE YÖNETİCİ EĞİTİMİ TAMAMLANDI .................. 9-11 23 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen Van Depremi ve daha sonra meydana gelen artçı depremlerde bine yakın vatandaşımızı kaybetmiş bulunmaktayız. 23 Ekim depreminden sonra hükümet ve devlet yetkililerin bilimsellikten uzak ve sorumsuz açıklamaları, felaketin boyutunu daha da artırdı. Depremde hasar gören binalarda hiç bir hasar tespiti yapmadan, vatandaşa evlerine girmeleri konusunda çağrı yapan yetkililer, depremi takip eden günlerde meydana gelen artçı depremlerde yüzlerce vatandaşımızın hayatını kaybetmelerine neden oldular. Eksi 15 derecede çadırlarda yaşam savaşı veren Van Halkı çareyi kenti terk etmekte arıyor. Van Depremi göstermiştir ki; kapitalizmin itici gücü olan kar ve kar hırsının, insanlık için sömürü, sefalet yokluk, yoksulluk ve ölümden başka bir getirmediğidir. Buradan bir kez daha, depremde yakınlarını kaybedenlere başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz. • TEMSİLCİLİK SEÇİMLERİ ....................................... 12-14 • PAYLAŞTIKLARIMIZ ............................................... 15 • TOPLU Çok yoğun bir çalışma döneminin sonunda şube kongrelerimizi gerçekleştirdik. Tüzüğümüze göre başlayan kongre takvimi, şube sınırları içinde iş yerlerinden seçilecek delege sayılarının tespit edilmesi, delege seçimleri yapılması ve yasal prosedürlerin işletilmesinden sonra şubelerimiz için en üst organı olan şube genel kurulları gerçekleştirildi. Kongrelerimizde, geçmiş dönemde yaptıklarımız ve yapamadıklarımızın bir muhasebesi yapılırken, yeni dönemin de politikaları ile bu politikaları uygulayacak yönetimler belirlendi. Yönetimlere seçilen arkadaşlarımızın, her gün büyüyen ve gelişen sendikamıza, konfederasyonumuza ve Türkiye işçi sınıfının öz örgütleri olan sendikalara, sendikal harekete katkı sağlayacağına inancımız tamdır. Yöneticilerimizi zor ve zahmetli bir dönem beklemektedir. • “ÖRGÜT OKULU” TOPLANTISI DÜZENLENDİ .............. 33 • ŞUBELERDEN Genel Başkan Celal Metin UYAR Gen. Sekr. EBETÜRK TASARIM Yerel Süreli Yayın Yayın No:4337 Baskı Tarihi 22 Kasım 2011 YÖNETİM YERİ SOSYAL-İŞ SENDİKASI GENEL MERKEZİ Ziya Gökalp Caddesi 36/16 Kızılay / Ankara Tel: 0.312.430 17 73 (pbx) Faks: 0.312.432 39 63 web: www.sosyal-is.org.tr e-posta:[email protected] BASKI: Öncü Basın Yayın Ltd.Şti.K.Karabekir Cad.No:85/2-Ankara Tel:0.312.384 31 20 ........................... 34 • ON BİNLER ANKARA’DA BULUŞTU .......................... 36-37 • 10 SORU 10 CEVAPeTA KIDEM TAZMİNATINDA YALANLAR VE GERÇEKLER ................................... 38-41 • 10 soru 10 CEVAPTA UNI KÜRESEL SENDİKA ...... 42-43 Metin EBETÜRK Genel Başkan Sosyal-İş Basın Yayın Dairesi HABERLER • HAKLARIMIZI GASP ETTİRMEYECEĞİZ ......................... 35 Yeni bir döneme hazırlanırken en büyük güvencemiz işçi sınıfımız ve emekçilerle, savaşsız sömürüsüz bir dünya için vereceğimiz mücadele inancımızdır. Genel Yayın Yönetmeni, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ........16-23 • İSTANBUL BAROSU’NDA İLETİŞİM EĞİTİMİ ............... 32 Sosyal İş’in yarım asra yakın zengin deneyimleri ile mücadele geleneği kuşkusuz ki en büyük membaamızdır. Bizler de bu büyük çınarın şimdiki yönetici ve koruyucuları olarak hem emek mücadelesinin onuru Konfederasyonumuz DİSK’e, hem de sendikamızın geçmişine sahip çıkıp mücadele geleneğine devam ederek geçmişimize, bizden öncekilere layık olmaya gayret ediyoruz. SAHİBİ HABERLERİ • TAŞERON ÖRGÜTLENMELERİ HABERLERİ ............. 26-31 Yönetimimiz bir ilki daha gerçekleştirdi. Eylül ayında gerçekleşen kongrelerimizin hemen akabinde, 22-23-24 Ekim tarihine Gönen’de Kemal Türkler Eğitim ve Dinlenme Tesislerinde Yönetici Eğitimi’ni gerçekleştirildi. Bu eğitim çalışmamızın ardından, 13. Genel Kurulumuz hazırlıklarının sürdürüldüğü bugünlerde, yaklaşık 2 senelik çalışmalarımızın bilançosu üzerinden yaptığımız değerlendirmelerimizde, temsil etmeye gayret ettiğimiz işçi sınıfımızın görece bir memnuniyet içerisinde olduğu izlenimi ve yorumlarını alıyoruz. Dostlarımızdan ve emek çevrelerinden aldığımız yorumlar da bu izlenimlerle paralel olunca, önümüzdeki döneme daha coşkulu bir mücadele azmi ile girmeye hazırlanıyoruz. SOSYAL-İŞ Sendikası adına SÖZLEŞMESİ • ZAFER DİRENENEN EMEKÇİNİN! ......................... 24-25 Sendikamız ve üyelerimiz bir ilke de imza attılar. 22 Ağustos’ta İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZFAŞ işyerinde, toplu sözleşmede görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması sonrası çıktıkları grev, İzmir 1. İş Mahkemesi tarafından “Ülkenin uluslararası alandaki itibarının zedelenme ihtimalinin doğması tehlikesi” gerekçesiyle ertelenerek engellendi. Böylece üyelerimiz, ülkenin uluslararası itibarını zedelemekten, mahkemenin uyanık/sorumlu tutumuyla kurtarılarak, büyük bir yanlıştan dönmeleri sağlandı! Mahkeme kararının, kara mizah yazarlarına ilham kaynağı olacağı inancındayız. Yolumuz açık olsun. İŞ • İŞÇİNİN DÜNYASI ...................................................... 44 SOSYAL-İŞ SENDİKASI ŞUBELERİ ANKARA : Mithatpaşa Cad. 56/10 Kızılay e-posta: [email protected] Tel Faks :0.312.430 07 04 : 0.312.430 16 14 İSTANBUL: Muratpaşa Mahallesi, Muratpaşa Sokak Bilge Apartmanı 21/2 Yusufpaşa/Aksaray e-posta: [email protected] Tel Faks : 0.212.523 24 89 : 0.212.534 30 88 ANTALYA: İsmetpaşa Cad. 453. Sokak. H. Atmaca Apt. No:18 Tel-Faks: 0.242.241 51 46 İZMİR: Tel-Faks : 0.232.465 07 09 Mahmut Esat Bozkurt Cd. 1442 Sk. No:2 D:5 Alsancak e-posta: [email protected] Sosyal-İş Gazetesi • SOSYAL-iŞ HUKUK 3 Av. Faik Serdar ERMAN Hukuk Danışmanı ÇALIŞMA KOŞULLARINDA ESASLI DEĞİŞİKLİK FESHİ Bu yazımızda çalışma koşullarında esaslı değişiklik feshi incelenecektir. 4857 sayılı İş Kanunumuzun 22. maddesin başlığı “Çalışma koşullarında değişiklik ve iş sözleşmesinin feshidir”. 22.Madde de ki düzenlemeyi, maddeyi cümle, cümle şu şekilde bölebiliriz. 1. cümle: “İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir.” 2. cümle: “Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz.” 3 ve 4. cümle : “İşçi değişiklik önerisini bu süre içerisinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir.” 5. cümle: “Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir. Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili olarak yürürlüğe konamaz”. I-Çalışma Koşullarında Esaslı Değişiklik: Söz konusu madde yeni bir düzenleme olup bir yandan yürürlükten kalkmış olan 1475 sayılı İş Yasası’nın 16-e maddesindeki düzenlemenin işçiler arasında yarattığı haksız sonuçları ortadan kaldırmak, öte yandan kendisinin ve ailesinin geçimi ve yaşamını sürdürebilmesi için emeğinden başka satacak hiç bir şeyi olmayan işçinin, iş (çalışma) koşullarında esaslı değişiklik yapılmasının zorunlu olduğu hallerde, feshin en son çare olması ilkesi gereği iş sözleşmesinin, sona erdirilmeden devamına olanak sağlamaktır. Yürürlükten kalkmış olan 1475 sayılı İş Yasası’nın 16/ II-e maddesi “..........yahut iş şartları esaslı bir tarzda değişir, başkalaşır veya uygulanmazsa” düzenlemesi gereği iş sözleşmesi ile (eski deyimi ile iş akdi ile) bağlı olarak çalışanlar çalışma koşullarındaki esaslı değişikliği öğrendikleri tarihten itibaren altı iş günü içerisinde bu değişikliği benimsemiyorlarsa, bu değişikliğin getirdiği düzenlemeye göre çalışmak istemiyorlarsa iş sözleşmesini çalışma koşullarındaki esaslı de- ğişiklik nedeniyle, haklı nedenle fesih etmek zorundaydılar. Ancak esaslı değişiklik nedeni ile altı iş günü içerisinde iş sözleşmesini fesih etmezler ve fiilen çalışmaya devam ederlerse değişikliği zımmen benimsemiş olurlar ve artık çalışma koşullarındaki esaslı değişiklik getiren koşullar uyarınca çalışmak zorunda kalırlardı. Esaslı değişikliği benimsemeyen işçi altı iş günü içerisinde iş sözleşmesini fesih ederek sadece kıdem tazminatı hak kazanır, ihbar tazminatına hak kazanamazdı. Yine eski 1475 sayılı Yasada belirtilen 6 iş günlük süre geçtikten sonra işçinin iş sözleşmesini iş koşulların da esaslı değişik nedeni ile fesih etmesi 6 günlük hak düşürücü sürenin geçirilmesi nedeni ile haklı nedenle fesih olmayıp, geçersiz bir fesih olacağından işçi kıdem tazminatı hakkını da kayıp ederdi. Uygulamada maddenin getirdiği bu düzenlemeyi bilen işverenler işçiyi işyerinden çıkartmak istediklerinde, kaçırtmak istediklerinde çalışma koşullarını ağırlaştırarak, işçiyi istifa etmeye zorlamaya çalışırlardı. Örneğin herhangi bir işyerinde herhangi bir nedenle (siyasi, etmik, kişisel çekemezlik, inanç farklılığı, kıskançlık, sendikaya üye olduğu, dürüst davrandığı için vb ) işten çıkartılmak istenen bir işçi örneğin bir dozer operatörü, temizlik işine gönderilir , işçi esaslı değişikliği 6. iş günü içerisinde benimsemeyip iş sözleşmesini haklı nedenle fesih ederse kıdem tazminatını alıp işyerinden ayrılır, ya da altı işgünü geçer ve çalışmaya devam ederse artık esaslı değişikliği benimsemiş olurdu. Ülkemizde işsizliğin her zaman çok yüksek boyutlarda olması, aynı nitelikteki ve ücretteki işin her zaman elde edilememesi nedeni ile işçiler çoğunlukla mutsuz ve sıkıntılı bir şekilde çalışma koşullarındaki esaslı değişikliği işsiz kalmamak için benimsemek zorunda kalırlardı. Bu konuda özellikle sendika üyesi işçilere iş koşullarındaki esaslı değişikliği benimsemek istemiyorlarsa kanuni zorunluluk nedeni ile altı iş günü içerisinde istifa etmek zorunda olduklarını yada yeni koşullarda çalışmak zorunda olduklarını söyleyen sendika avukatlarına ve yöneticilerine ağır eleştiriler getirirler, haklarının avukatlar ve sendikacılar tarafından aranmadığını iddia ederlerdi. Belki eski iş yasasının 16/II- e maddesindeki düzenleme işsizliğin az olduğu gelişmiş toplumlarda daha rahat uygulanma imkanı olabileceği (düzgün, çalışkan bir işçinin yeniden kısa bir sürede iş bula bileceği gerekçesi ile) iddia edilebilecektiyse de, bu düzenlemenin 4857 sayılı İş Yasası’nın yürürlüğe girdiği 2003 yılana kadar işçiler aleyhine çok büyük haksızlıklar doğurduğu, işyerinde çalışma barışını bozduğu açık bir gerçektir. 4857 sayılı Yasa’da yapılan değişiklik ile bu haksızlıkların büyük ölçüde azalacağı bir gerçektir. Yasanın getirdiği düzenlemeye göre işverenler iş hukukunun işçinin korunması amacı ile getirdiği bu düzenleme uyarınca ancak işyerinde üretimin ve hizmetin sağlıklı ve verimli bir biçimde sürdürüle bilmesi ve işçinin iş sözleşmesinin devamını sağlıya bilmek için iş sözleşmesinde esaslı değişiklik yapılmasını gerektiren nedenler var ise, iş sözleşmesi, iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulaması ile oluşan çalışma koşullarında esaslı değişiklik yapabileceklerdir. İşveren çalışma koşullarında işyerinin, üretimin ve hizmetin gerektirdiği, haklı, makul, sağlıklı ve objektif nedenlerle esaslı değişiklik yapmak istediği takdirde bu değişikliği işçiye yazılı olarak bildirmek durumundadır. Kısacası işverenin yapmak istediği esaslı değişikliği işçiye önce mutlaka yazılı olarak önceden bildirmesi şarttır. Bu değişiklik yazısında esaslı değişiklik ve esaslı değişikliği içeren hususlar (çalışma koşullarındaki esaslı değişiklik) açık ve net ve anlaşılır bir şekilde bildirilecektir. Yazılı koşul geçerlilik koşuludur, eğer iş koşullarındaki yapılmak istenen değişiklik işçiye yazılı olarak bildirilmezse değişiklik yoktur ve işçiyi de hiçbir şekilde bağlamaz. İşveren sözlü bir değişiklik ile çalışma koşullarını esaslı bir tarzda değiştirir ve başkalaştırır, işçide bu sözlü değişikliğe uymaz ve işçinin iş sözleşmesi işveren tarafından iş sözleşmesi 17. madde uyarına fesih bildirim sürelerine uyularak veya sözde haklı nedenle fesih edilse bile, fesih geçerli bir fesihin sonuçlarını doğurmayacaktır. İş sözleşmesi, iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar veya işyeri uygulaması ile oluşan çalışma koşullarında esaslı bir tarzda değişiklik yapılmak istendiğinde işveren tarafından işçiye yazılı olarak iş koşullarının değiştirilmek istendiği yazılı olarak bildirildikten sonra işçi bu değişiklik önerisini altı iş günü içerisinde değerlendirmek zorundadır. İşçi kendisine yazılı olarak yapılan değişiklik önerisini altı iş günü içerisinde yazılı olarak kabul etmedikçe değişiklik işçiyi bağlamayacaktır. 4 • Sosyal-İş Gazetesi SOSYAL-iŞ HUKUK ÇALIŞMA KOŞULLARINDA ESASLI DEĞİŞİKLİK FESHİ (devam) Diğer bir ifade ile işçinin değişiklik önerisini sözlü olarak kabul etmesi yeterli olmayıp, mutlaka yazılı olarak kabul etmesi gerekmektedir. Diğer bir yandan işçi değişiklik önerisini kendisine iş koşullarında değişiklik teklifi yapıldıktan sonra 6 iş günü içerisinde yazılı olarak kabul etmez ve hiçbir açıklamada da bulunmaz ise bu suskunluk ve susma, işçinin yazılı değişiklik önerisini reddettiği anlamına gelecektir. Gerçekten 4857 sayılı Yasanın 22. maddesindeki 2 cümle “Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz” düzenlemesi açıklamalarımızı doğrulamaktadır. Ancak işverenin , işçiye yazılı olarak yaptığı değişiklik önerisini işçi altı iş günü içerisinde yazılı olarak kabul etmez ise işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini fesih edebilir. Bu hüküm ile iş koşullarındaki değişiklik önerisi işçi tarafından yazılı olarak kabul edilmeyen işverenin işçinin iş sözleşmesini iş yasasının 17. maddesinde düzenlenen ve işçinin işyerindeki kıdemine göre belirlenen 2, 4, 6, 8 haftalık ihbar önellerine göre fesih edebileceğidir. Ancak işçi iş 4857 sayılı Yasa’nın işe iade davası açmak için aradığı şartlara sahip bir işçi ise İş Yasası’nın 17,18, 19, 20 ve 21. maddeleri uyarınca bir işe iade davası açabilecektir. Ancak İş Yasasının getirdiği düzenleme nedeni, ile iş yerinde 30 dan az işçi çalıştığı veya işyerindeki kıdemi altı aydan az olan bir işçi bu durumda işe iade davası açamayacak ancak yasanın 22. maddesinin getirdiği korumalardan yararlanacak ve iş koşulların da esaslı değişikliği gerektiren ve dolayısı ile ortada feshi gerektiren bir neden olmadığından dolayı dava aça bilecek ancak bu durumda işçi kıdem, bildirim şartlarına uyulmamış ise ihbar ve ihbar tazminatının üç katı tutarında kötü niyet tazminatı talep edebilecektir. Önemle belirtelim ki işçinin iş sözleşmesini çalışma koşullarında esaslı değişiklik teklifine uymadığı için fesih eden işveren (İşçisi ister iş güvencesi hükümlerinden yararlansın isterse yararlanmasın) koşulları var ise işçisine kıdem ve ihbar tazminatını peşin olarak ödemek zorundadır. Yoksa işçi bu hakları ayrıca faizi ile işverenden dava yolu ile isteyecektir. Ancak 22. madde uygulanırken işverenin titiz, iyi niyetli ve yasanın amacına, lafzına uyması gerektiği gibi bizlere de düşen son derece ciddi yükümlülükler bulunmaktadır. Yine öncelikle belirtelim ki iş koşullarında yapılmak istenen değişikliğin esaslı olup olmadığı tarafımızdan dikkatlice, sabırla ve titizlikle incelenmesi, araştırılması, yorumlanması ve üzerinde düşünülmesi gerekmektedir. Bir değişikliğin esaslı değişiklik olmadığı gerekçesi ile reddi halinde veya değişiklik önerisi yazılı olarak benimsenmediği takdirde işçinin iş sözleşmesi işveren haklı nedenle fesih edilecek, işçi kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmış olsa bile boş yere ihtiyacı olan işinden ve iş görme borcunun karşılığı olan ücretinden olacak, açtığı işe iade davası da sonuçsuz kalabilecektir. Bu nedenle hangi değişikliklerin esaslı olup olmadığı önem kazanmaktadır. Diğer bir ifade ile her değişiklik iş koşullarında esaslı değişiklik olmayacak çalışma şartlarını işçi aleyhine ağırlaştıran, işçinin iş sözleşmesinin yapıldığı tarihte kabul etmeyeceği şekilde çalışma şartlarında değişiklik yapan, , işçinin işyerindeki çalışma şartlarını ağırlaştıran, iş, aile ve sosyal yaşamını iş koşullarındaki esaslı değişiklik nedeni ile bozan, ağırlaştıran ve etkileyen değişiklikler esaslı değişiklik sayılacaktır. Öte yandan her değişiklik, değişiklik sayılmayacak, örneğin işverenin yönetim hakkına dayanan değişiklikler (esaslı) değişiklik sayılmayacaktır. İşveren yönetim hakkının kapsamında kalan konularda değişiklik yapabilecektir. Öğretide yönetim hakkı şu şekilde tanımlanmıştır; “Görüldüğü gibi, iş akitlerinde iş edimi genellikle ana çizgileri ile belirlenmekte, ayrıntılar ise düzenlenmesi gereken boş bir alan olarak kalmaktadır. Bu boş alan işverene bırakılmış olan yönetim hakkının kullanılması ile doldurulur. İşverenin vereceği talimatlarla, yasa, toplu iş sözleşmesi ve iş akdine aykırı olmamak üzere, işin yürütümünü ve işçilerin işyerindeki davranışlarını düzenleye bilme hakkına, yönetim hakkı denir......İşyerinde yapılan işin nerede ne zaman, nasıl yapılacağını düzenleyen veya yöntem ya da tekniğini gösteren talimatlar işin görülmesine (yürütümüne) ilişkindirler. Örneğin, günlük çalışma süresinin başlangıç ve bitiş saatlerini, ara dinlenmesinin nasıl uygulanacağını, yıllık ücretli izinlerin kullanılma zamanını belirleyen veya iş yerinde işin dağıtımına ilişkin kullanılacak araç, gereçler ve teknikler konusunda verilecek talimatlar bu tür talimatlar arasında sayılır” (Prof. Süzek, Sarper, İş Hukuku, 5. Baskı, İstanbul 2009 sayfa: 72). Bu nedenle yapılmak istenen değişikliğin önce işverenin yönetin hakkına mı dayandığı, yoksa değişikliğin iş koşullarında bir değişiklik olup olmadığı dikkatlice düşünülmeli, eğer değişiklik işverenin yönetim hakkına ilişkin bir değişiklik ise, iş sözleşmesi, iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da uzunca bir süre oluşan işyeri uygulaması ile oluşan bir iş koşulunda değişiklik değilse ortada işverenin işin nitelikli, sağlıklı ve gerekli bir biçimde yerine getirilmesine ilişkin bir talimatı varsa, ortada bir iş değişikliği söz konusu değildir. Değişikliğin işverenin yönetim hakkına dayanıp dayanmadığı diğer bir ifade ile işverenin yönetim hakkına dayanmayan iş koşullarında, çalışma şartlarında işçi aleyhine işçinin çalışma yaşamını ve öte yandan meslek, sosyal ve aile yaşamını etkileyen, prestijini sarsan esaslı bir değişiklik olduğunda Yargıtay’ın deyimi ile “işçinin durumunun ağırlaştırıldığı hallerde” ortada çalışma koşullarında esaslı tarzda bir değişiklik vardır ve işçi bu değişikliğe uymak zorunda değildir. Ancak bu anlatımın tersinden işçinin iş koşullarında, çalışma koşullarında esaslı tarzda olmayan değişiklikler iş yasasının 22. maddesinin kapsamına girmez ve işçi iş koşullarını esaslı bir tarzda değiştirmeyen, çalışma koşullarını ağırlaştırmayan değişikliklere uymak zorundadır. Örneğin bir işçinin Büyükşehir hudutları dışındaki işyerinin rızası olmadan değiştirilemeyeceği veya il sınırları içerisindeki işyerinin değiştirilemeyeceği hükmüne rağmen işçinin işverenin büyükşehir hudutları dışındaki bir işyerine nakli veya işçinin bir ilden başka bil ile nakli iş koşullarında esaslı değişiklik olduğu halde işyerinde örneğin sadece kat temizliği yapmak üzere işe alınan bir işçinin aynı işletme veya fabrika arazisindeki başka bir işyerine işi ve gördüğü işin kapasitesi orantısız bir şekilde değişmeden temizlik işçisi olarak gönderilmesi esaslı bir değişiklik sayılmamalıdır. Ancak işçi bir binada yıllardır üç işçi arkadaşı ile birlikte 4 kişi temizlik işçisi olarak görev yaparken, üç işçi arkadaşının ayrılmasından sonra diğer üç işçi arkadaşının yaptığı temizliğinde kendisi tarafından görülmesi istenildiğinde ve görevinin ağırlığı arttığında kanımca ortada iş koşullarında esaslı tarzda bir değişiklik vardır. Öğretide Sayın Süzek “Çalışma koşullarında esaslı değişiklik oluşturan haller konusunda kesin ve mutlak ölçütlerin belirlenmesi mümkün değildir. Bu durumda her somut olayın özelliği göz önünde tutulmak suretiyle işçi aleyhine esaslı değişiklik olup olmadığının saptanması gerekir. Yargıtay kararlarına bakıldığında esaslı değişiklik kavramının temel ölçütü olarak genellikle çalışma koşulları açısından “işçinin durumunun ağırlaştırılmasının” esas alındığı gözlenmektedir” demektedir. (Süzek, a.g.e. sayfa: 602). Esaslı değişiklik halleri karşımıza “İşçinin ücretinin işverence tek taraflı olarak işçi aleyhine değiştirilmesi, işin niteliğinde değişiklik, işyeri değişikliği ve çalışma saatlerinin değiştirilmesi “ (ayrıntılı bilgi için Süzek Sosyal-İş Gazetesi • 5 SOSYAL-iŞ HUKUK ÇALIŞMA KOŞULLARINDA ESASLI DEĞİŞİKLİK FESHİ (devam) sayfa: 603-606) olarak ortaya çıkmaktadır. İşverenin işçinin ücretini azaltması mümkün değildir. Böyle bir tek taraflı değişiklik iş koşullarında esaslı bir değişikliktir. İşverenin işçinin gördüğü işin niteliğini ağırlaştırması, prestij kaybına sebep olacak bir şekilde değiştirmesi, işçinin yetenek ve öğrenim durumu ile beklenemeyecek bir iş vermesi, yerine göre işçiye yetenek ve öğrenim durumundan daha basit bir iş vermesi kanımızca her somut durum titizlikle incelenmek ve değerlendirilmek suretiyle çalışma koşullarlında esaslı değişiklik sayılır. Ancak nitelikli veya vasıfsız bir işçinin benzer ve aynı ağırlıkta bir işte çalıştırılması, görevlendirilmesi iş koşullarında esaslı değişiklik sayılmayacaktır. Ancak tekrar hatırlatalım somut durum iş koşullarında esaslı değişiklik olup olmadığı açısından çok dikkatlice ve titizlikle değerlendirilmelidir. Yine bunun gibi, işyeri değişiklikleri ve çalışma saatlerindeki değişikliklerin esaslı değişiklik olup olmadığı dikkatlice araştırılmalıdır. Örneğin büyükşehir sınırları içerisindeki bir mağazada çalışan bir işçinin işverenin diğer bir mağazasına (örnek olarak işçinin evine daha yakın bir mağazaya) verilmesi esaslı değişiklik sayılmayacak ise de örneğin işçinin büyük şehrin bir ucundaki mağazadan alınarak diğer bir mağazasına gönderilmesi sonucunda işçinin işyerine gelip gitmek için değiştirdiği araç sayısının artmasına, yol parasının artmasına, dinlenme sürelerinin kısalmasına sebebiyet vermiş ise ortada esaslı bir değişiklikten söz edile bilecektir. Öte yandan yıllardır işyerinde haftada 5 işgünü ve 40 saat çalıştırılan işçilerin iş süresi işverenin tek taraflı bir uygulaması ile 45 saate çıkartılırsa veya yıllardır işyerinde haftanın 5 iş günü çalışan işçilerin akdi tatil olan Cumartesi günüde işveren tarafından çalıştırılmak istendikleri takdirde kanımızca somut olayın özelliği de değerlendirilerek iş koşullarında ağırlaşmadan bahsedilebilecektir. Ancak işin ve işletmenin, üretimin ve hizmetin zorunlulukları ve sürekli değişmesi nedeni ile işveren değişiklik yapma yetkisini kendisinde iş sözleşmesinde ve toplu iş sözleşmesinde saklı tutmuş ise ne olacaktır? Yargıtay’a göre bu takdirde yapılacak değişiklikler işçiyi bağlayacaktır. İşçi işverenin değişikliğine uymak zorundadır. Ancak öğretide sayın Süzek bu tür değişikliklerin işsizliğin yoğun olması ve hayatını sürdüre bilmesi için iş sözleşmesini imzalamak zorunda olan işçinin korunması amacı ile dar yorumlanması gerektiğini belirtmektedir (Süzek; a.g.e. sayfa: 606-608). Öte yandan işveren bu hakkını mutlak anlamda M.K. 2. maddesindeki doğruluk ve güven kurallarına uygun olarak kullanacak, değişiklik yapma hakkını kötüye kullanmayacaktır. Örneğin işveren ortada objektif koşullar ve geçerli bir neden olmadığı halde kendisini şikayet eden, kendisi aleyhine işten çıkardığı bir işçi lehine tanıklık yapan veya sendikaya üye olan bir işçinin işyerini değiştirme hakkını iş sözleşmesinde veya toplu iş sözleşmesinde saklı tuttuğu için değiştirmesi halinde bu değişiklik hakkın kötüye kullanılması veya işçinin cezalandırması, amacıyla yapıldığından ve esas amaç işverenin bu konudaki üretimin ve hizmetin sürmesi için samimi bir ihtiyacı veya feshin son çaresi olması ilkesi gereği geçerli bir neden bulunmadığından işçi yapılan değişikliğe uymak zorunda değildir. Öte yandan işverenin değişiklik yapma yetkisini kendisine saklı tuttuğu hallerde hangi konularda yetkinin saklı tutulduğu, somut, anlaşılır ve değişiklik yetkisinin hangi hallere ait olacağı orta zekada, namuslu, dürüst bir insanın anlıya bileceği şekilde düzenlemelidir. Yoksa işyerinde işverene her türlü düzenleme yetkisi veren düzenlemeler (İşveren işçinin işyerini, çalışma saatlerini, işini dilediği zaman dilediği şekilde tek taraflı olarak değiştirebilir şeklinde düzenlemeler) kanımızca geçerli olmamalıdır. II-Çalışma Koşullarında Esaslı Değişiklik Feshi: İşçiye yazılı olarak çalışma koşullarında esaslı değişiklik teklifi yazılı olarak bildirildiğinde işçi altı iş günü içerisinde bu esaslı değişiklik önerisini yine yazılı olarak kabul etmez ise işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli neden bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak şartıyla iş sözleşmesini fesih edebilecektir. İşçinin iş sözleşmesini iş koşullarındaki esaslı değişiklik önerisine uymadığı için fesih eden işveren kıdem ve ihbar tazminatı ödemek zorundadır. Bu durumda işçi eğer iş sözleşmesindeki esaslı değişikliğin geçerli bir nedene dayanmadığı iddiasında ise ve iş güvencesinden yararlanan bir işçi ise iş mahkemesinde 4857 sayılı Yasa’nın 17-21 maddeleri gereğince işe iade davası açacaktır. Davada işveren iş sözleşmesindeki esaslı değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını (Yasanın 18. maddesinde düzenlenen işçinin yeterliliğinden ve davranışlarından ve işletmenin işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan nedenler) ispat ederse fesih geçerli olacaktır. Öte yandan işçi iş koşullarındaki esaslı değişiklik teklifini kabul etmez ise örneğin bürodaki veya reyondaki görevinden alı- nıp temizlik işçiliğine verildiği yazılı olarak bildirilen bir işçi bu görevi altı işgünü içerisinde yazılı olarak kabul etmez ise (çalışma/iş koşullarındaki esaslı değişikliği), işyerinde temizlik işini yapmak zorunda değildir. Eski çalıştığı işyerine gidip eski işini görmeye devam edebilir. Ancak işveren işçiyi işyerine almaz, eski işinde çalıştırmaz ise işveren bu takdirde iş sözleşmesini fesih etmiş sayılmalıdır. Ancak yeni verilen temizlik görevini kabul etmeyen işçinin iş sözleşmesi verilen görevi yapmama emir ve talimatlara uymama nedeni ile değil iş yasasının 22. maddesi uyarınca fesih edilmiş sayılmalıdır. Bu durumda işçi esaslı değişiklik için geçerli bir neden bulunmadığı için iş güvencesinin kapsamında ise işe iade davası açabilecek eğer 4857 sayılı Yasa’nın 18. maddesinde belirtilen 6 ay kıdem ve 30 işçi şartı ortada bulunmuyorsa kötü niyet tazminatı talep edebilecektir. İş koşullarında esaslı değişiklik gereği bulunmadığı halde bu değişikliğe uymadığı için iş sözleşmesi fesih edilen bir işçi iş güvencesinin kapsamında olduğu için iş yasasının 17-21 maddeleri uyarınca bir işe iade davası açarsa ve bu davada iş koşullarında esaslı bir değişiklik yapılmasını gerektiren geçerli bir neden olmadığı için işe iade ve işe iade ile birlikte işçinin boşta geçen dört aylık ücreti ile birlikte işyerinde işçiye işe iade kararına rağmen işbaşı yaptırılmaması halinde kıdemine göre 4-8 ay arasında bir tazminata hükmedebilecektir. İş koşullarında esaslı değişiklik için geçerli bir neden olmadığı halde işçisini çalışma koşularındaki esaslı değişiklik teklifine uymadığı için işten çıkartan bir işveren ortada iş koşullarında değişiklik yapılmasını gerektirecek esaslı bir neden olmadığı için davayı kayıp etse dahi işçi işe iade davasını kazansa bile mahkemenin hükmettiği tazminatları ödeyerek davacı işçiyi işbaşı yaptırmaktan kaçınabilecektir. Yani mahkemenin işe iade kararı ile birlikte, iş başı yaptırılmaması halinde hükmedilecek olan tazminatlar işverene seçimlik bir hak tanımaktadır. Bu nedenle her olayda iş koşullarında yapılan değişikliğin işverenin yönetim hakkına dayanan bir değişiklik olup olmadığı, daha sonra yönetim hakkına dayanmayan değişikliğin iş koşullarında esaslı değişiklik olup olmadığı, her somut olayın koşulları dikkatlice, sabırlıca, titizlikle altı iş günü içerisinde titizlikle değerlendirilmesi gerekmekte, iş koşullarında özellikle cezalandırma amacı ile ve hakkın kötüye kullanılarak yapıldığı kanısında olduğumuz iş koşullarındaki değişiklikleri sendika işyeri temsilcilerimize, şube yöneticilerimize derhal bildirmemiz gerekmektedir. 6 • Sosyal-İş Gazetesi ŞUBE GENEL KURULLARI İSTANBUL ŞUBE GENEL KURULU Sendikamız İstanbul Şubesi Olağan Genel Kurulu 11 Eylül’de İstanbul’da toplandı. İstanbul Tabip Odası toplantı salonunda toplanan Genel Kurul, Divan’ın seçimiyle başladı. Verilen önergenin ardından yapılan seçimle Divan Başkanlığı’na sendikamız Genel Başkanı Metin Ebetürk, Başkan Yardımcılığı’na GYK üyesi Nesimi Turgut, Yazman Üyeliğe ise Özlem Taçyıldız ile Burcu Doğan seçildiler. Daha sonra konuşmasını yapmak üzere Şube Başkanı Mustafa Ağuş kürsüye geldi. “Üye sayımızı iki buçuk kat arttırdık” Ağuş konuşmasına, başta Özcan Kesgeç, Kemal Türkler ile işyeri sendika temsilcilerimiz Fatma Aksoy ve İbrahim Karataş olmak üzere sınıf mücadelesinde yitirdiklerimizi anarak başladı. Sendikal örgütlenmenin önündeki tüm engellere rağmen Sosyal-İş’i ve İstanbul Şubesi’ni büyüttüklerini ifade eden Ağuş, “Bir önceki Genel Kurulumuzdan bu yana bütün bu engellere rağmen üye sayımızı iki buçuk kat arttırarak huzurlarınıza çıkmış bulunuyoruz. 2007 Genel Kurulumuzdan bu yana bir çok işyerimizde örgütlenme çalışmalarımızı tamamlayıp bu işyerlerimizdeki arkadaşlarımızı Toplu İş Sözleşmesine kavuşturduk” dedi. Örgütlenme çalışmalarının henüz sonuçlanmadığı işyerlerinin varlığına da dikkat çeken Ağuş, başta İstanbul Bilgi Üniversitesi örgütlenmesi olmak üzere, bu işyerlerindeki örgütlenmeler hakkında bilgi verdi. Ebetürk: “Yerkürenin umudu işçi sınıfıdır” Mustafa Ağuş’un konuşmasından sonra Genel Başkan Metin Ebetürk bir konuşma yaptı. Sınır tanımayan kapitalist sömürünün ve neo-liberal politikaların, işçi sınıfı açısından yol açtığı tahribatlara dikkati çeken Ebetürk, yaşanan ekonomik krizlerin bedelinin de işçi sınıfına ödetilmek istendiğini söyledi. Ebetürk “İşçi sınıfının yüz yıllık kazanımları, temel insan hak ve özgürlükleri tehdit altında. Dünyanın egemen güçleri, halkların demokrasi ve özgürlük taleplerini, emperyalist müdahaleler için zemin olarak kullanmaya çalışıyor. Emperyalizm, dünyanın dört bir yanında savaş, işgal ve çatışma ortamını derinleştiriyor. Erkek egemen sistem, kapitalizm ile el ele, varlığını pekiştiriyor. Bir yandan da dünyamız, ekolojik bir felakete doğru adım adım yürüyor” dedi. Tüm bu tablo karşısında, işçi sınıfın dün olduğu gibi bugün de umut olmaya devam ettiğini kaydeden Ebetürk, “Bu karanlık tabloyu değiştirecek olanlar da bizleriz… Yerküremizin umudu, dün olduğu gibi bugün de işçi sınıfıdır” şeklinde konuştu. “Örgütlülüğü büyütmek acil görevimiz” Sendikamızın yürüttüğü iç ve dış örgütlenme çalışmalarını anlatan Ebetürk, üniversitelerde yürütülen örgütlenme mücadelesini toplu iş sözleşmesiyle taçlandırmak istediklerini söyledi. Taşeron örgütlenmelerine de dikkat çeken Ebetürk, buradaki üyelerimizi kadroya geçirme ve sözleşmeye kavuşturma mücadelesi verdiklerini anlattı. Metro Grosmarketlerdeki örgütlülüğü güçlendirmenin de temel gündemlerinden birini oluşturduğunu söyleyen Ebetürk “Metro Mağazalarında, örgütlü olduğumuz tüm işyerlerimizde örgütlü gücümüzü pekiştirmek ve muhakkak ki yeni işyerlerinde yeni örgütlenmelere adım atmak acil görevlerimiz arasında yer alıyor” dedi. da “DOKUNAN YANAR” arkadaşlar diye isyan eden Ahmet ŞIK arkadaşımıza buradan selamlarımı gönderiyorum” derken, Genel Başkan Ebetürk ise “ Bugün bedeni demir parmaklıkların arkasında olsa da yüreği ve aklı bizlerle olan üyemiz Ahmet Şık’a buradan bir selam daha gönderelim” şeklinde konuştu. Genel Kurulu kutlama mesajları okundu Ebetürk’ün konuşmasından sonra, İstanbul Şube Olağan Genel Kurulu’na gönderilen mesajlar okundu. Cenaze nedeniyle genel kurula katılamayan İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi Aslı Karataş Kalkan ile sendikamız İzmir Şube Yönetim Kurulu, gönderdikleri mesajlarla İstanbul Şubesi Olağan Genel Kurulu’nu selamladılar. Delegeler Sosyal-İş kürsüsünde Yapılan konuşmaların ardından Genel Kurul Delegeleri, düşünce ve görüşlerini aktarmak üzere kürsüye davet edildi. Delegeler, kadın işçilerin sorunlarından, üniversite örgütlenmelerinin sorunlarına; özel öğretim kurumu örgütlenmelerine, eğitim faaliyetlerine kadar pek çok konuda düşüncelerini paylaştılar. SEÇİLEN YENİ KURULLAR Şube Yönetim Kurulu: Mustafa Ağuş (Şube Başkanı), Turgut Çivi, Ayhan Hancı, Bilge Çoban ve Mahsun Turan. Ahmet Şık selamlandı Şube Denetim Kurulu: Şube Başkanı Mustafa Ağuş ve Genel Başkan Metin Ebetürk, tutuklu gazeteci ve sendikamız üyesi Ahmet Şık’ı yaptığı konuşmalarda selamladılar. Şube Başkanı Ağuş “Bilgi Üniversitesi’nden üyemiz olan Ahmet ŞIK arkadaşımız şimdi hapiste. Adliye çıkışın- Zafer Öztürk, Hasan Korkmaz ve Arap Erol. Şube Disiplin Kurulu: Tuncay Alkan, Gözde Duranay ve Aşkın Bildir. Sosyal-İş Gazetesi • 7 ŞUBE GENEL KURULLARI ANKARA ŞUBE GENEL KURULU Sendikamız Ankara Şube Olağan Genel Kurulu 19 Eylül 2011’de Ankara’da toplandı. Ankara Sanat Tiyatrosu’nda (AST) gerçekleştirilen Genel Kurul, Divan seçimi ile başladı. Yapılan seçimlerle Divan Başkanlığı’na GYK Üyesi Engin Sezgin seçilirken, yardımcılık ve yazmanlığa ise Ecehan Balta ile Emine Yücel seçildiler. Divan seçiminin ardından Şube Başkanı Tahsin Osan açılış konuşmasını yaptı. Osan yaptığı konuşmada güncel değerlendirmelerde bulundu. Osan’ın ardından bir konuşma yapan Genel Başkan Metin Ebetürk, çalışma yaşamı, siyasal süreç ve AKP politikaları ile ilgili güncel değerlendirmelerde bulundu. Ebetürk, sendikamızın çeşitli faaliyetleri ile ilgili bilgiler verdi. Yönetim ve Denetim Kurullarının aklan- masından sonra ise adaylıkların alınmasına geçildi. Kurullara adaylıkların alınmasından sonra şube başkanlıklarına aday olanlar konuşmalarını yaparak düşüncelerini paylaştılar. Şube Başkanı adayı olan ve yapılan seçimler sonucunda Şube Başkanlığı’na seçilen Murat Bozbeyoğlu yaptığı konuşmada emeğe yönelik olarak gerçekleştirilen saldırılara dikkat çekti. Bozbeyoğlu, “Bugün de sıcak ve güncel olarak bölgesel asgari ücret uygulaması, özel istihdam bürolarının kurulması ve kıdem tazminatının kaldırılması tartışılmakta. Anlaşılan odur ki, esnek, güvencesiz, kuralsız ve taşeron çalışma ile iyiden iyiye kararttıkları yaşamlarımızı, tamamen zindana çevirmek niyetindeler” derken, bu saldırılara karşı durma yolunun örgütlü mücadeleden geçtiğini vurguladı. Bozbeyoğlu “Önümüzdeki dönem, kapsayıcı, bütünleştirici, kenetlendirici, mücadele hattında birleştiren, dışa dönük bir tarz bizim tarzımız olacaktır. İşkolumuzda çalışan milyonların umudu ve vicdanı olmak için, bugünden daha fazla çalışacak, özveride bulunacak ve inisiyatif alacağız” şeklinde konuştu. nemde işyerinde sendikamızın mücadelesine dikkat çeken konuşmalar yaptılar. Yanı sıra örgütlü olduğumuz çeşitli işyelerinden üyelerimiz ile Metro Grosmarketler, Türk Patent Entitüsü, özel eğitim kurumları gibi işyerlerinden üyelerimiz de söz alarak düşüncelerini ifade ettiler. Yapılan konuşmaların ardından gerçekleştirilen seçimlerle şubemizin yeni dönem Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurulları belirlendi: Çankaya Belde AŞ’den bazı üyelerimiz de söz alarak, son dö- SEÇİLEN YENİ KURULLAR Şube Yönetim Kurulu: Murat Bozbeyoğlu (Başkan), Sabit Akkuş, Şeyda Işık, Neşe Kılınç Mercan, Hakan Yılmaz Şube Denetim Kurulu: İlhan Esim, İrfan Ekmekçi, Gülağmi Aslan Şube Disiplin Kurulu Nursen Kılıç, Hasan Aksu, Yüksel Küçükburgaz 8 • Sosyal-İş Gazetesi ŞUBE GENEL KURULLARI İZMİR ŞUBE GENEL KURULU İzmir Şube Olağan Genel Kurulu 17 Eylül 2011’de İzmir’de toplandı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Fuar Gençlik Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen Genel Kurul, yoklama ve Divan’ın belirlenmesi ile başladı. Verilen önergenin ardından Divan Başkanlığı’na Genel Başkan Metin Ebetürk, Başkan Yardımcılığı’na GYK Üyesi Nesimi Turgut, Divan Yazmanlıkları’na ise İpek Bağçelebi ile Ayşe Kavascık oy birliği ile seçildi. Gündemin okunması ve saygı duruşunun ardından İzmir Şube Genel Kurulu için hazırlanan bir sinevizyon gösterisi izlendi. İzmir Şube Yönetim Kurulu Üyesi Mesut Biçer’in kızı Merve Biçer tarafından hazırlanan sinevizyon gösterisi, üye ve delegelerimiz tarafından “İnadına sendika inadına DİSK” ve “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganlarıyla selamlandı. Şube Yönetim ve Denetim Kurullarının aklanmasından sonra konuşmalara geçildi. İlk konuşmayı Şube Başkanı Müfit Ereş yaptı. Ülkedeki ve dünyadaki son 4 yıllık süreci değerlendiren Ereş, AKP’nin işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik saldırılarına da değindi. Ereş, İZFAŞ Grevimizin mahkeme kararı ile ertelenmesi konusunda “Bu olay sıradan bir olay olmayıp, kesinlikle karşı tavır koymamız gereken bir olaydır. Aksi durumda böyle faşizan baskılarla karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır” şeklinde konuştu. kemesinin verdiği grev erteleme kararını da değerlendiren Ebetürk, buna karşı her türlü mücadeleyi verecekleri gibi uluslararası alanda da girişimlerde bulunacaklarını kaydetti. Ebetürk’ün konuşmasının ardından deleEreş’ten sonra kürsüye Genel Başkan Me- gelerimiz, görüş ve önerilerini kapsayan tin Ebetürk geldi. Ülkedeki ve dünyadaki konuşmalar yaptılar. genel siyasi ortamı değerlendiren Ebetürk Konuşmalardan sonra yapılan seçimlerinİzmir Şube çalışmaları ile ilgili olarak çeşitli le, şubemizin yeni yönetim, denetim ve bilgiler verdi. Sendikamızın içinde bulun- disiplin kurulları belirlendi. duğu örgütlenme atılımına vurgu yapan Ebetürk “Özellikle son dönemde sendika- Yönetim Kurulu: mızın ve şubemizin içine girdiği atılım sü- Müfit Ereş (Başkan), Mesut Biçer, Bahadır recini daha da büyütmek zorundayız” dedi. Madanoğlu, Alev Bayarlar, Cumhur MerciEbetürk, Türkiye’nin ilk bilişim sektörü mek grevi olan ÜNİBEL Grevi ile İZFAŞ Grevine Denetim Kurulu: dikkati çekerek “ÜNİBEL ve İZFAŞ işçileri haklarından ödün vermediler, her türlü Saadet Gün, Serap Erdoğan, Erdal Çakır bedeli göze alarak onurlarıyla greve çıktılar Disiplin Kurulu: ve kazanımlarıyla grevi bitirdiler” şeklinde konuştu. İZFAŞ Grevi ile ilgili olarak İş Mah- Sabiha Tezcan, Yaprak Uçak, Berna Tangör ANTALYA ŞUBE GENEL KURULU Sendikamız Antalya Şube Olağan Genel Kurulu 19 Eylül 2011’de toplandı. Genel Kurul’a İzmir Şube Başkanı Müfit Ereş ile İzmir Şube Yönetim Kurulu üyeliklerine yeni seçilen Mesut Biçer ile Bahadır Madanoğlu da katılarak desteklerini sundu. AKM’de yapılan genel kurul, divan seçimi ile başladı. Yapılan seçim sonucu Divan Başkanlığı’na DİSK Antalya Bölge Temsilcisi Matoş Konca, Başkan Yardımcılığı’na Gıda-İş Bölge Tem- silcisi Selahattin Sertkaya, Yazmanlığa ise sendikamız üyesi Mesut Biçer seçildi. Seçimlerin ardından ilk sözü Genel Sekreter Celal Uyar aldı. Uyar konuşmasında genel bir değerlendirme yaparak ülkenin içinde bulunduğu durumdan söz etti. AKP politikalarının çalışma yaşamı ile ilgili yönlerini değerlendiren Uyar, bu politikalara karşı mücadelenin önemini vurguladı. Uyar’ın konuşmasından sonra ise İstanbul Şube Başkanı Mustafa Ağuş’un genel kurulu selamlayan bir mesajı okundu. Ardından adayların konuşmalarına geçildi. Adaylar, yaptıkları konuşmalarda kendilerini tanıtarak, önümüzdeki dönem şube faaliyetlerine yönelik düşüncelerini aktardılar. Konuşmaların ardından seçimlere geçildi. Yapılan seçimlerle Antalya Şubemizin yeni dönemde görev yapacak Yönetim, Denetim ve Disiplin kurulları belirlendi. Yönetim Kurulu: Metin Özboz (Başkan), Sedat Akman, Hikmet Cansız, Turgut Demir, Hüseyin Kaplan Denetim Kurulu: Hüseyin Ercan Acar, Yusuf Gençer, Mustafa Hakikat Disiplin Kurulu: Cafer Karasu, Abdil Yaka, Sanem Yıldırım Sosyal-İş Gazetesi • 9 Şube Yöneticileri Eğitimi tamamlandı Sendikamız Şube Genel Kurullarının tamamlanmasının ardından, Gönen’de Kemal Türkler Tesisleri’nde Şube Yöneticileri Eğitimi gerçekleştirildi. Üç gün süren eğitim semineri oldukça verimli geçti. Sosyal-İş Sendikası Şube Yöneticileri Eğitim Semineri, 22-23-24 Ekim 2011 tarihlerinde Gönen’de bulunan Birleşik Metal-İş Sendikası Eğitim ve Dinlenme Tesisleri’nde yapıldı. Sendikamız Genel Yönetim Kurulu, Genel Denetim Kurulu, Şube Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurulu üyelerinin katıldığı eğitim semineri, Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar’ın yaptığı açılış konuşması ile başladı. İŞÇİ SINIFI VE HİZMETLER SEKTÖRÜ ELE ALINDI Eğitim Semineri’nin ilk oturumunda Sendikamız Uzmanı Onur Bakır, Türkiye’de çalışma yaşamı, işçi sınıfı ve sendikal örgütlenmenin mevcut durumuna ilişkin bir sunum yaptı. İkinci oturumda söz alan Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gaye Yılmaz ise, hizmetler sektörünün mevcut durumu ve ekonomi-politik analizi üzerine bir sunum yaparak, sendikal örgütlenme üzerine değerlendirmelerde bulundu. ULUSLARARASI SENDİKAL ÖRGÜTLENME VE İŞKOLUMUZ MERCEK ALTINA ALINDI Üçüncü oturumda aynı zamanda sendikamız üyesi de olan DİSK Uluslararası İlişkiler Dairesi Müdürü Kıvanç Eliaçık, uluslararası ölçekte sendikal örgütlenme ve mücadele hakkında bir sunum yaparak, 10 • Sosyal-İş Gazetesi Şube Yöneticileri Eğitimi tamamlandı sendikamızın üyesi olmaya hazırlandığı UNI Küresel Sendikası’na ilişkin önemli bilgiler verdi. Eğitim seminerinin birinci gününün son oturumunda ise Sendikamız Uzmanı Onur Bakır, sendikamızın örgütlü olduğu 17 no’lu işkolu, işkolunda sendikal örgütlenme, sendikamızın çalışmaları ve sendikamız şube yöneticilerinin görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin kapsamlı bir sunuş gerçekleştirdi. LAZ MARKS OYUNU SERGİLENDİ Eğitim seminerinin ilk günün sonunda usta oyuncu Haldun Açıksözlü “Laz Marks” oyununu yöneticilerimiz için sergiledi. Açıksözlü’nün sahneye koyduğu oyun büyük beğeni topladı. TİS SÜRECİ VE POLİTİKALARI TARTIŞILDI Eğitim seminerinin ikinci gününün ilk oturumunda Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Oğuz Topak, toplu iş sözleşmesinin tarihi, süreci, toplu iş sözleşmesi politika ve stratejileri hakkında detaylı bir sunum yaptı. İşçi sınıfı tarihinden fotoğraflar eşliğinde sunumunu gerçekleştiren Topak, özellikle toplu iş sözleşmesi sürecinde dikkat edilmesi gereken temel konuları mercek altına aldı. SENDİKAMIZ VE HEDEFLERİMİZ MASAYA YATIRILDI Topak’ın ardından Sendikamız Genel Başkanı Metin Ebetürk, kürsüye çıkarak, sendikamızın son 2 yılda yaptığı çalışmalar, mevcut durumu ve hedefleri üzerine bir sunum yaptı. Öğle arasının ardından Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar, Sendikamız Mali Daire Başkanı Nesimi Turgut ve Sendikamız Toplu İş Sözleşmesi Dairesi Başkanı Engin Sezgin, ard arda sunumlar yaparak, sendikamızın iç işleyişi, sorunları, hedefleri ve çözüm yollarını sendikamız şube yöneticileri ile paylaştı. Bu oturumda her yönden sendikamızın işyerlerindeki üyelerinden, işyeri sendika temsilciliklerine, şubelerden, genel merkeze kadar her aşamada daha etkin, verimli ve güçlü bir sendikal çalışma yapabilmesi için gerekenler detaylarıyla masaya yatırıldı. Sunumların ardından şube yöneticilerimiz de söz alarak, görüş ve önerilerini paylaştı. Sosyal-İş Gazetesi • 11 Şube Yöneticileri Eğitimi tamamlandı ÖRGÜTLENME VE TİS ÇALIŞMALARIMIZ MERCEK ALTINA ALINDI İkinci günün son oturumunda Sendikamız Örgütlenme Dairesi Başkanı Hüseyin Kaşif, sendikamızın örgütlenme çalışmaları ve hedefleri üzerine bir sunum yaptı. Bu oturumda örgütlenme çalışmaları ve hedefleri üzerine detaylı görüş alışverişi yapıldı. Eğitim seminerinin ikinci günü akşam yemeğinin ardından yapılan müzik dinletisi ile son buldu. Eğitim seminerinin üçüncü günü Sendikamız Toplu İş Sözleşmesi Dairesi Başkanı Engin Sezgin, sendikamızın toplu iş sözleşmesi politikaları ve stratejileri üzerine bir sunum yaptı ve ardından toplu iş sözleşmesi çalışmalarımız şube yöneticilerimizin de görüş ve önerileriyle masaya yatırıldı. KADIN İŞÇİLER VE SENDİKAL ÖRGÜTLENME Eğitim seminerinin son oturumunda ise Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Yar. Doç. Dr. Betül Urhan, toplumsal cinsiyet, kadın işçiler ve sendikal örgütlenme üzerine detaylı bir sunum yaparak, sendikalar içinde kadın işçilerin örgütlenmesi ve sendikal çalışmalara katılımı üzerine değerlendirmelerde bulundu. Urhan’ın sunumu üzerine yapılan değerlendirmelerin ardından, eğitim seminerimiz sona erdi. 12 • Sosyal-İş Gazetesi Eğitim-Sen çalışanları sendikamızda örgütlendi Kamu Emekçileri Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Eğitim-Sen çalışanları sendikamızda örgütlendi. Eğitim-Sen çalışanlarının sendikamızda örgütlenmesi üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yetki başvurusunda bulunularak, imzalanacak toplu iş sözleşmesi için süreç başlatıldı. EGAŞ ÇALIŞANLARI AİLEMİZE KATILDI Ankara’da kurulu bulunan Egaş Eczane Gereçleri AŞ çalışanları sendikamızda örgütlendi. Sendikamız ÇSGB’ye 1 Kasım tarihinde yetki başvurusunda bulundu. Sendikamız İçanadolu Belediyeler Birliği’nde örgütlendi İç Anadolu Belediyeler Birliği çalışanlarının sendikamızda örgütlenmesi üzerine ÇSGB’ye yetki başvurusunda bulundu. İSTANBUL DİŞHEKİMLERİ ODASI ÇALIŞANLARI ARTIK SOSYAL-İŞ’Lİ İstanbul Dişhekimleri Odası çalışanlarının sendikamızda örgütlenmesi üzerine sendikamız ÇSGB’ye yetki başvursunda bulundu. Sendikamız ailesine katılan üyelerimize hoşgeldiniz diyor, mücadelemizde başarılar diliyoruz TAŞERON ÖRGÜTLENMELERİMİZDE SEÇİMLER YAPILDI Bursa Uludağ, Çanakkale Onsekiz cek delegeler belirlendi. Mart, Konya Selçuk, Ordu Üniversite- Öte yandan Uludağ Üniversitesi, Çaleri ile Türk Patent Enstitüsü’nde ta- nakkale Onsekiz Mart Üniversitesi şerona bağlı olarak çalışan üyelerimiz ve Konya Selçuk Üniversitesi taşeron arasında, delegelik seçimleri yapıldı. örgütlenmelerimizde temsilcilik ve işYapılan seçimlerle Genel Merkez Ge- yeri danışma kurulu seçimleri de gernel Kurulu’nda işyerlerini temsil ede- çekleştirildi. G Ö R E V A L A N T Ü M A R K A DA Ş L A R I M I Z I T E B R İ K E D İ YO R , BA ŞA R I L A R D İ L İ YO R U Z TEMSİLCİLİK SEÇİMLERİ HKMO DMO Genel Müdürlüğü’nde Ahmet Güzel işyeri sendika baştemsilcisi olaÖzgür Kurtoğlu, Harita ve Kadastro Mü- rak seçilerek 4 Kasım 2011 tarihinde hendisleri Odası Genel Merkezi’nde iş- atandı. yeri sendika temsilcisi olarak seçilerek DMO Eskişehir Bölge Müdürlüğü’nde 22 Temmuz 2011’de atandı. Mehmet İçden işyeri sendika temsilcisi seçilerek 15 Kasım 2011’de atandı. ÜNİBEL ÜNİBEL’de gerçekleştirlen seçimlerle İZFAŞ Dursun Karadağ işyeri sendika temsilcisi seçilerek 15 Kasım 2011’de atandı. İzfaş’ta Erhan Özcan işyeri sendika baştemsilciliğine, Sabiha Tezcan işyeri DMO sendika temsilciliğine seçilerek 22 Eylül 2011 tarihinde atandılar. Devlet Malzeme Ofisi İstanbul Bölge Müdürlüğü’nde Sırrı Ahmet Gürel işyeri sendika temsilcisi seçilerek 4 Ağustos 2011 tarihinde atandı. DMO Bursa Bölge Müdürlüğü’nde Cemil Usta işyeri sendika temsilcisi olarak seçilerek 19 Ağustos 2011’de atandı. DMO İzmir Bölge Müdürlüğü’nde Erdal Çakır işyeri sendika temsilcisi olarak seçilerek 26 Ağustos 2011 tarihinde atandı. İZFAŞ TEMSİLCİLİK SEÇİMİ DMO Gaziantep Bölge Müdürlüğü’nde Mahmut Tek işyeri sendika temsilcisi seçilerek 31 Ekim 2011 tarihinde atandı. İZFAŞ TEMSİLCİLİK SEÇİMİ Devlet Malzeme Ofisi GÖREVE GELEN TÜM ARKADAŞLARIMIZA BAŞARILAR DİLİYORUZ Sosyal-İş Gazetesi • TEMSİLCİLİK SEÇİMLERİ METRO GROSMARKETLER Mamak Mağazası’nda Serdal Aytekin baştemsilciliğe, Fuat Muci ve Erdal Yasin temsilciliğe; Batıkent Mağazası’nda Hasan Demir baştemsilciliğe, Serdar Olgun temsilciliğe; Kocaeli Mağazası’nda Ali Emrah Yüksel baştemsilciliğe, Mahmut Buğdaycı ve Nevzat Burgul temsilciliğe; Pendik Mağazası’nda Kerem Yıldırım baştemsilciliğe, Mustafa Kara ve İsmail Günal temsilciliğe; Merter Mağazası’nda İlker Aşkın baştemsilciliğe, Serap Kalı Özçelik ve Murat Yılmaz temsilciliğe; Güneşli Mağazası’nda Gürsel Doğan baştemsilciliğe, İrfan Özek ve Neriman Cincioğlu temsilciliğe; Büyükçekmece Mağazası’nda Cenk Erden baştemsilciliğe, Metin Tatar temsilciliğe seçilerek 22 Temmuz 2011 tarihinde atandılar. Kocaeli Mağazası Pendik Mağazası Kocaeli Mağazası Pendik Mağazası Güneşli Mağazası Merter Mağazası Merter Mağazası Büyükçekmece Mağazası Büyükçekmece Mağazası Güneşli Mağazası Güneşli Mağazası GÖREVE GELEN TÜM ARKADAŞLARIMIZA BAŞARILAR DİLİYORUZ 13 14 • Sosyal-İş Gazetesi TEMSİLCİLİK SEÇİMLERİ Bursa Nilüfer Mağazası’nda Recep Çalışkan baştemsilciliğe, Ercan Arslan ve Ertuğrul Özalp temsilciliğe; Bursa Osmangazi Mağazası’nda Hasan Korkmaz baştemsilciliğe, Mustafa Kaya ve İbrahim Çalışır temsilciliğe; Kozyatağı Mağazası’nda Tuncay Alkan baştemsilciliğe, Nurgül Uçarman ve Özcan Işık temsilciliğe; İzmir Gaziemir Mağazası’nda Bahadır Madanoğlu baştemsilciliğe, Özgül Kale ve Taylan Bulut temsilciliğe; Bodrum Mağazası’nda Kemal Çimen baştemsilciliğe, Mehmet Güngör ve Kemal Çeşmeli temsilciliğe; Konya Mağazası’nda Ali Yasin Yılmaz ve Ahmet Kişi temsilciliğe; Adana Mağazası’nda Nevzat Bıkmaz baştemsilciliğe, Minas Müminoğlu temsilciliğe; Gaziantep Mağazası’nda Cesur Yapıcı baştemsilciliğe, Rıza Yurdabakan ve Emine Çapan temsilciliğe; Antalya Mağazası’nda Musa Dağ baştemsilciliğe, Sedat Akman temsilciliğe; Gebze Merkez Platrofm’da Gürsel Yıldız temsilciliğe seçilerek 1 Ağustos 2011 tarihinde atandılar. Adana Mağazası’nda Tarık Buğra Ünal temsilciliğe seçilerek 19 Ağustos 2011 tarihinde; Büyükçekmece Mağazası’nda Esra Doğanyıldız temsilciliğe seçilerek 13 Ekim 2011 tarihinde; Etlik Mağazası’nda Harun Tonga baştemsilciliğe, Sevim Kartal ve Gülen Pamuk temsilciliğe seçilerek 4 Kasım 2011 tarihinde atandılar. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ Süleyman Demirel Üniversitesi Rektörlüğü işyerinde Ali İhsan Çelik işyeri sendika temsilcisi seçilerek 22 Ekim 2011 tarihinde atandı. Osmangazi Mağazası MANİSA TABİP ODASI Manisa Tabip Odası’nda Filiz Çalışkan işyeri sendika temsilcisi seçilerek 25 Ekim 2011 tarihinde atandı. ANKARA TABİP ODASI Osmangazi Mağazası Ankara Tabip Odası’nda Jülide Kaya işyeri sendika temsilcisi olarak seçilerek 4 Kasım 2011 tarihinde atandı. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde İsmail Şahin işyeri sendika temsilcisi olarak seçilerek 4 Kasım 2011 tarihinde atandı. Kozyatağı Mağazası TARİH VAKFI Tarih Vakfı’nda Tuğba Yıldırım işyeri sendika temsilcisi seçilerek 9 Ağustos 2011 tarihinde atandı. İSTANBUL TABİP ODASI Gaziemir Mağazası Cevdet Albayrak, İstanbul Tabip Odası’nda işyeri sendika temsilcisiseçilerek 18 Ağustos 2011 tarihinde atandı. İZMİR TABİP ODASI Bodrum Mağazası İzmir Tabip Odası’nda Canan Zeliha Özlük işyeri sendika temsilcisi seçilerek 26 Ağustos 2011 tarihinde atandı. EGE ŞEHİR PLANLAMA Bodrum Mağazası Gaziemir Mağazası Ege Şehir Planlama işyerinde Sebahattin Erdem işyeri sendika temsilcisi seçilerek 22 Eylül 2011 tarihinde atandı. GÖREVE GELEN TÜM ARKADAŞLARIMIZA BAŞARILAR DİLİYORUZ Sosyal-İş Gazetesi • PAYLAŞTIKLARIMIZ MUTLULUKLARIMIZ ÜZÜNTÜLERİMİZ SOSYAL-İŞ Sendikamız Genel Başkanı Metin Ebetürk’ün oğlu oldu. ÇANKAYA BELDE A.Ş Çankaya Belde A.Ş çalışanlarından Pınar Erdoğan evlendi. DMO DMO Bursa Bölge Müdürlüğü çalışanlarından Şemsettin Sarıbaş’ın kızı evlendi İZFAŞ İZFAŞ çalışanlarından Cansu Taşar; Selda Tan evlendi. METRO ADANA Metro Adana Mağazası çalışanlarından Umut Doğan evlendi. METRO GAZİANTEP Metro Gaziantep Mağazası işyeri sendika baştemsilcimiz Cesur Yapıcı’nın kızı oldu. METRO GÜNEŞLİ Metro Güneşli Mağazası çalışanlarından Serkan Altınışık evlendi. METRO MAMAK Metro Mamak Mağazası çalışanlarından Lokman Ercan; Erdem Dönmez; Yavuz Etlek; Turgay Çakmak evlendi. Mehtap Gazeloğlu’nun ise çocuğu oldu. METRO KOZYATAĞI Van Depreminde ve Ankara’da gerçekleştirlen bombalı saldırıda yaşamını yitiren vatandaşlarımızın yakınlarına başsağlığı diler, saldırıdan doğrudan etkilenen ASMMMO’ya bu işyerinde çalışan üyelerimize; Van depreminden etkilenen DMO’da ve Eğitim-Sen’de çalışan üyelerimize geçmiş olsun dileklerimizi sunarız. SOSYAL-İŞ METRO KOZYATAĞI Sendikamız Antalya Şube Yönetim Kurulu Üyesi Himmet Cansız babasını kaybetti. İstanbul Şube Denetim Kurulu Üyesi Zafer Öztürk ise ameliyat oldu. Metro Kozyatağı Mağazası çalışanlarından Aydın Yurtsever babasını, Tülay Turgut Huy kayınpederini kaybetti. Ahmet Kartaloğlu, Ganime Bülbül’ün babası, Fatma Çakıcı’nın eşi ameliyat oldu. Nesrin Demirer’in çocuğu kaza geçirdi. Duygu Kocaman felç geçirdi. Ahmet Akgün’ün babası kalp krizi geçirdi. DMO DMO İstanbul Bölge Müdürlüğü çalışanlarından Bahtiyar Cantürk annesini kaybetti. HKMO METRO NİLÜFER HKMO işyeri sendika temsilcimiz Özgür Kurtoğlu amcasını kaybetti. İZFAŞ İZFAŞ çalışanlarından Bülent Bektaş ve Şebnem Şendil’in babası ameliyat oldu. Ali Önder Betin ise babasını kaybetti. METRO ADANA Metro Adana Mağazası çalışanlarından Serap İriday ameliyat oldu. Serdal Gümüş ise trafik kazası geçirdi. Metro Nilüfer Mağazası çalışanlarından Fehmi Bal, Nihat Bayrak’ın ise oğlu ameliyat oldu. Ayrıca Nihat Bayrak babaannesini kaybetti. İSTANBUL BAROSU İstanbul Barosu çalışanlarından Hakan Yılmaz; Filiz İşbilen’in annesi ameliyat oldu. Beyhan Arbay ise dayısını kaybetti. ÜNİBEL ÜNİBEL çalışanlarından Saadet Gün halasının oğlunu kaybetti. Metro Kozyatağı Mağazası çalışanlarından Bakiye Elibol; Didem Güzel; Ahmet Kuloğlu; Ahmet Çıkrıkçı; Murat Demirbilek; Mustafa Karaş ile Selma Canbay evlendi. Sevda Sayın Doğru; Gülten Karakaş; Bülent Ergül; Halit İlçe’nin çocukları oldu. Tülay Turgut Huy’un oğlu sünnet oldu. METRO GAZİANTEP METRO MAMAK TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ METRO NİLÜFER Metro Mamak Mağazası çalışanlarından Duygu Gültekin dedesini, Nurettin Erciyes ise kayınvalidesini kaybetti. Türk Patent Enstitüsü işyerinden üyemiz Neslihan Acar’ın eşi 20 Eylül’de Ankara’da gerçekleşen bombalı saldırıda yaşamını yitirdi. Metro Nilüfer Mağazası çalışanlarından Dilek Kasap; Şirin Şen; Naime Nalbantoğlu; Anıl Aydın; Özlem Güçlü evlendi. Üyelerimizi kutluyor; minik bebeklere hoşgeldin diyor, yeni evli çiftlere ömür boyu mutluluklar diliyoruz. Metro Gaziantep Mağazası çalışanlarından İbrahim Dağ oğlunu kaybetti. Kenan Erenuluğ ise ameliyat oldu. ŞEHİR PLANCILARI ODASI Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi işyeri sendika temsilcimiz Hüdane Şahin ablasını kaybetti. Yakınlarını kaybedenlerin acılarını paylaşıyor, başsağlığı diliyoruz. Ameliyat olanlara acil şifalar diliyoruz. 15 16 • Sosyal-İş Gazetesi TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ HABERLERİ YETKİ BELGESİ BEKLENEN İŞYERLERİ TC. İÇ ANADOLU BELEDİYELER BİRLİĞİ İç Anadolu Belediyeler Birliği çalışanlarının sendikamızda örgütlenmesi üzerine ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ ÇSGB tarafından gönderilen çoğunluk Sendikamız ile Uluslararası Af Örgütü belgesi sendikamıza ulaştı. arasında imzalanacak 2. Dönem Toplu EĞİTİM-SEN İş Sözleşmesi için sendikamız, 31 Ekim KESK’e bağlı Eğitim-Sen çalışanlarının 2011 tarihinde ÇSGB’ye yetki başvurusendikamızda örgütlenmesi üzerine sensunda bulundu. dikamız, ÇSGB’ye 30 Eylül 2011 tarihinde İSTANBUL DİŞ HEKİMLERİ ODASI yetki başvurusunda bulundu. Bakanlık tarafından gönderilen çoğunluk belgeİstanbul Diş Hekimleri Odası çalışanlarısi 26 Ekim 2011 tarihinde sendikamıza nın sendikamızda örgütlenmesi üzerine ulaştı. ÇSGB tarafından gönderilen çoğunluk YETKİ BELGESİ GELEN belgesi sendikamıza ulaştı. İŞYERLERİ EGAŞ ECZANE GEREÇLERİ AŞ Egaş Eczane Gereçleri AŞ çalışanlarının TARİH VAKFI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ Sendikamız ile Süleyman Demirel Üniversitesi arasında imzalanacak toplu iş sözleşmesi görüşmeleri başlayarak ilk görüşme 6 Ekim 2011 tarihinde gerçekleştirildi. ADANA TABİP ODASI Sendikamız ile Adana Tabip Odası arasında imzalanacak 2. Dönem toplu iş sözleşmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan gönderilen yetki belgesi sendikamıza ulaştı ve tis görüşmeleri başladı. ÜNİBEL Sendikamız ile ÜNİBEL Özel Eğitim Bilgi Tek. San. ve Tic. AŞ arasında imzalanacak sendikamızda örgütlenmesi üzerine sen- Sendikamıza ulaşan yetki belgesinin ar- 5. Dönem Toplu İş Sözleşmesi için ÇSGB dikamız 1 Kasım 2011 tarihinde ÇSGB’ye dından görüşmeler 13 Eylül 2011 tari- tarafından gönderilen yetki belgesi senhinde başladı. dikamıza ulaştı. yetki başvurusunda bulundu. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ’NDE İLK SÖZLEŞME İMZALANDI Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde rektörlük bünyesinde çalışan işçilerin sendikamızda örgütlenmesiyle başlayan sözleşme süreci, toplu sözleşmenin imzalanmasıyla sonuçlandı. Sendikamızla üniversite arasında imzalanan 1. Dönem Toplu İş Sözleşmesi, 1 Ocak 2011-31 Aralık 2012 tarihleri arasında yürürlükte kalacak. İmzalanan sözleşmeyle yıllık ücretli izinler, işçinin hizmet süresine göre 20 ile 30 işgünü arasında belirlendi. İhbar önellerinin, çalışılan süreye göre 4 ile 14 hafta arasında olması; kıdem tazminatının ise her hizmet yılı için 40 gün üzerinden hesaplanması kararlaştırıldı. ile birlikte her yıl Nisan ayında ödenmek üzere 30 günlük ücret tutarında bir ikramiye hakları kazanıldı. İmzalanan sözleşmeyle, fiilen çalışılan her gün için sözleşmenin birinci yılında 5 TL/gün, ikinci yılında 5,50 TL/gün yemek yardımı; sözleşmenin birinci yılında 35 TL/ay, ikinci yılında ise 40 TL/ay sosyal yardım; her yıl Mart ve Ağustos aylarında 115’er TL giyim yardımı ve her yıl öğrenim yılının başlangıdcında 100 ile 200 ması kararlaştırılırken, hizmet sürelerine TL arasında değişen miktarlarda öğrenim göre günlük ücretlere 0,70 TL ile 1,90 yardımı yapılması kararlaştırıldı. TL arasında değişen miktarlarda kıdem Bu sosyal yardımların yanı sıra üyenin zammı; öğrenim durumlarına göre ise evlenmesi halinde 200 TL evlenme yargünlük ücretlere 0,75 TL ile 2,25 TL ara- dımı; üyenin veya eşinin doğum yapması sında değişen miktarlarda eğitim zammı halinde 200 TL ölüm yardımı; ana, baba, yapılması kabul edildi. eş veya çocuğun ölümü halinde 200 TL 1. yıl birinci altı aylık dönemde ücretlere %5; ikinci altı aylık dönemde %4; 2. yıl birinci altı aylık dönemde %4 ve 2. yıl ikinci İmzalanan sözleşmeyle 6772 sayılı kanun ölüm yardımı; afet durumunda 1 maaş altı aylık dönemde %4 ücret zammı yapıl- hükümlerine göre ödenen ilave tediye brüt ücret ödenmesi karar altına alındı. Sosyal-İş Gazetesi • 17 İSTANBUL ECZACI ODASI’NDA İLK SÖZLEŞME HEYECANI İstanbul Eczacı Odası çalışanlarının sendikamızda örgütlenmesi üzerine, sendikamızla işveren arasında başlayan görüşmeler anlaşmayla sonuçlanarak toplu iş sözleşmesi imzalandı. 14 Ekim’de imzalanan sözleşme 1 Temmuz 2011-31 Aralık 2013 tarihleri arasında yürürlükte kalacak. İmzalanan sözleşmeyle kazanılan haklar ise şöyle: İŞYERİ KURULU: Tarafların belirleyeceği 2 kişiden oluşan kurul, sözleşmenin uygulanmasından doğan sorunları gidermek, iş akitlerinin sona erdirilmesi konularını görüşmek ve disiplin kurulu sıfatıyla, işyerinde ilgili faaliyetleri sürdürmekle yükümlü bir kurul olması DEVLET MALZEME OFİSİ’NDE TİS İMZALANDI Sendikamız ile Devlet Malzeme Ofisi adına Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası (Kamu-İş) arasında sürüdürülen görüşmeler anlaşmayla sonuçlanarak toplu iş sözleşmesi imzalandı. 1 Mart 2011-28 Şubat 2013 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesinde kazanılmış haklar korunurken ücret zamlarına ilişkin hükümler şöyle: 1 Mart 2011 tarihindeki çalışma saati ücretlerine uygulanacak iyileştirmeden sonra birinci yıl birinci altı ay için Ücret zammı %4; birinci yıl ikinci altı ay zammı ise 1 Eylül’den itibaren geçerli olmak üzere %4; İkinci yıl birinci altı aylık zam oranının %3; ikinci yıl ikinci altı aylık zam oranının ise %3 olması kararlaştırıldı. İkinci yıl zamlarına, enflasyonun söz konusu oranlardan yüksek çıkması halinde, aşan bölüm ilave edilecek. kararlaştırıldı. Böylelikle, çalışma düzeni, iş akitlerinin feshi ve çalışanlara verilecek disiplin yaptırımlarında çalışanların da söz sahibi olması sağlandı. YILLIK ÜCRETLİ İZİN: Hizmet süresi; 1-5 yıl olanlara 16 işgünü; 5-10 yıl olanlara 22 işgünü 10-15 yıl olanlara 25 işgünü 15 yıl ve fazla olanlara 28 işgünü olarak belirlendi. KIDEM ZAMMI ve İKRAMİYE: İşçinin çalıştığı her hizmet yılı için net 10 TL kıdem zammı ve her yıl ilk altı ay içinde 1 tam, ikinci altı ay içinde yarım maaş tutarında ikramiye olarak belirlendi. TABAN ÜCRET VE ÜCRET ZAMMI Taban ücretler 1 Ocak 2012 tarihinden iti- baren net 1.000 TL olarak belirlenirken birinci yıl birinci altı aylık zam ise (taban ücret uygulamasından sonra) %6, ikinci altı ay için %5 oranında belirlendi. İkinci yıl birinci altı aylık zam ise enflasyon+3, ikinci altı aylık zam enflasyon+3 olarak belirlendi. SOSYAL ÖDENEKLER: Doğum ödeneği 1 tam altın, Yemek ödeneği yemek verilemeyen her gün için net 15 TL, Evlilik ödeneği 1 tam altın, Ulaşım yardımı aylık net 150 TL, Yakacak yardımı: Her yıl Ekim ayında net 200 TL, Bayram ve Yılbaşı Harçlığı: Dini bayramlardan ve yılbaşından önce net 200 TL, Öğrenim yardımı çocuğun okuduğu okula göre net 100-300 TL arasında değişen miktarlar. İMZALANAN DİĞER SÖZLEŞMELER MANİSA TABİP ODASI Sendikamız ile Manisa Tabip Odası arasında 4. Dönem Toplu İş Sözleşmesi 5 Eylül 2011 tarihinde imzalandı. Sözleşmeyle Taban ücretler net 700 TL olarak belirlenirken, ikinci yıl birinci altı ay zammının %7, ikinci yıl ikinci altı ay zammının ise %5 olması kararlaştırıldı. İmzalanan sözleşmeyle kazanılmış haklar korunurken her dini bayram ve yılbaşında net 100 TL olmak üzere Yılbaşı ve Bayram Yardımı’ hakkı kazanıldı. Sözleşme, 01.08.2011-31.07.2013 tarihleri arasında yürürlükte kalacak. STGM Sendikamız ile Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Derneği (STGM) arasında 2. Dönem toplu iş sözleşmesi imzalandı. 01.08.201131.07.2013 tarihleri arasında yürürlükte kalacak sözleşme ile kazanılmış haklar korunurken, taban ücretler net 1.100 TL ile brüt 2.800 Avro arasında belirlendi. JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI Sendikamız ile Jeoloji Mühendisleri Odası arasında yürütülen toplu iş sözleşmesi anlaşmayla sonuçlanarak, 8. Dönem toplu iş sözleşmesi imzalandı. Sözleşme 1 Eylül 2011-31 Ağustos 2013 tarihleri arasında yürürlükte kalacak. İmzalanan sözleşmeyle kazanılmış haklar korunurken, taban ücretler net 860 TL ola- rak belirlendi. Sendika üyelerinin 31 Ağustos 2012 tarihinde almakta oldukları ücretlerine ise Enflasyon oranında zam uygulandıktan sonra, oluşan miktara %2 zam yapılması kararlaştırıldı. ANKARA TABİP ODASI Sendikamız ile Ankara Tabip Odası arasında 7. Dönem Toplu İş Sözleşmesi 20 Eylül’de imzalandı. 1 Temmuz 2011 - 30 Haziran 2013 tarihleri arasında yürürlükte kalacak sözleşmeyle kazanılmış haklar korunurken aşağıdaki kazanımlar elde edildi: Haftalık çalışma saati (günde 8 saat olmak üzere) 42,5 saat olarak kararlaştırıldı. Doğum izninin toplam 24 hafta; doğumdan sonraki ücretsiz izin süresinin ise 2 yıl olarak kararlaştırıldığı sözleşmede, yıllık izin süreleri ise; hizmet süresi 5 yıla kadar olanlar için 1 gün arttırlarak 19 işgünü olarak belirlendi. Sözleşmede tam zamanlı personellerin taban ücretleri net 1066,64 TL ile net 1405,46 TL arasında belirlenirken, birinci ve ikinci altı aylık ücret zamlarının enflasyon oranında; üçüncü ve dördüncü altı ay için enflasyon + 1 puan oranında olması kararlaştırıldı. Ayrıca 1 yılda, tam ücret karşılığı toplam dört ikramiye ödenmesi sözleşmede yer alan maddeler arasında. Kıdem zamları ise 1. yıl için (işyerinde çalışılan her hizmet yılı için) 7,50 TL, 2. yıl için ise 8,00 TL olarak belirlendi. 18 • Sosyal-İş Gazetesi Çankaya Belde AŞ’de 2 yıla yakın süredir devam eden kriz çözülerek 10. Dönem Toplu İş Sözleşmesi imzalandı ÇANKAYA BELDE AŞ’DE MUTLU SON Çankaya Belediyesi iştiraklerinden Çankaya Belde A.Ş. ile sendikamız arasında 2 yıla yakın süredir devam eden toplu iş sözleşmesi krizi nihayet çözüldü. Çankaya Belediyesi Başkanı Bülent Tanık’ın da katıldığı bir törenle toplu iş sözleşmesi imza altına alındı. 1994 yılında 12 Eylül yasakları delinerek ilk toplu iş sözleşmesinin imzalandığı Çankaya Belde A.Ş.’de 10. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin imza tarihi 12 Eylül’e denk gelirken, imza töreninde “demokrasi ve işçi hakları” vurgusu yapıldı. 2 yıllık kriz sona erdi Çankaya Belde A.Ş. ile sendikamız arasında ilk toplu iş sözleşmesi, 1994 yılında, 12 Eylül’le birlikte gelen sendikal yasalar delinerek, Borçlar Kanunu uyarınca im2011 yılının ortalarında sendikamız ile zalanmıştı. Bu toplu iş sözleşmesi geniş şirket yetkilileri arasında yapılan görüşyankı uyandırmıştı. meler ile çözüme yaklaşılmış, ÇankaSendikamız Belde AŞ’de 9 dönem top- ya Belediye Başkanı Bülent Tanık’ın da lu iş sözleşmesi imzalamış, 2009 yılında çözüm için inisiyatif almasıyla birlikte, sendikamız 10. Dönem toplu iş sözleş- Çankaya Belde A.Ş. açtığı davadan geri mesini imzalamaya hazırlanırken, Çanka- çekilmişti. Sendikamız ile şirket arasında ya Belde A.Ş.’nin açtığı yetki itirazı davası yapılan toplu iş sözleşmesi görüşmelenedeniyle yasal süreç başlatılamamıştı. rinde anlaşma sağlanması üzerine, 2 yılBunun üzerine sendikamız üyesi Belde lık kriz sona erdi. A.Ş. işçileri çok sayıda eylem ve etkinlik Toplu iş sözleşmesi imza töreni 12 Eyyapmış, davanın geri çekilmesini ve toplül 2011 günü Vedat Dalokay Nikah lu iş sözleşmesinin imzalanmasını talep Salonu’nda gerçekleştirildi. İmza töreetmişti. nine Çankaya Belediyesi Başkanı Bülent Tanık, Çankaya Belediyesi Meclis Üyeleri, Çankaya Belde A.Ş. ve sendikamız yöneticileri ile çok sayıda Belde A.Ş. işçisi katıldı. Tanık’tan taşeronlaştırma eleştirisi Çankaya Belediyesi Başkanı Bülent Tanık imza töreninde bir konuşma yaptı. Tanık, sözleşme imzalanırken Çankaya Belde A.Ş. yetkilileri ile sendikamız yöneticilerinin tam ortasına oturduğunu vurgulayarak, “Gördüğünüz üzere ben ortadayım” dedi. Tanık, Çankaya Belde A.Ş. çalışanlarının zor şartlar altında dahi olsa görevlerini başarıyla yaptıklarını vurgulayarak, işçilere “Sizlere saygı duyduğumu ve sizleri sevdiğimi belirtmek istiyorum” diye seslendi. Norm kadro uygulaması nedeniyle, belediyeye işçi ve memur alımlarında ağır kısıtlamalarla karşılaştıklarını belirten Tanık, belediyelerin taşeronlaştırmaya zorlandığını kaydetti. Tanık, Çankaya Belediyesi olarak “işçilerin belirsiz bir patrona güvencesiz koşullarda çalıştığı taşeron sistemi”ni tercih etmediklerini vurgularken, taşeronlaştırma yerine belediye şirketlerine ağırlık verdiklerini ifade etti. Taşeron şirketlerden çok sayıda işçiyi belediye şirketlerine aktardıklarını kaydeden Tanık, Kamu İhale Kanunu’nun getirdiği tüm zorluklara rağmen çalışanların güvenceli ve sen- Sosyal-İş Gazetesi • 19 İmzalanan sözleşmeyle elde edilen bazı kazanımlar dikalı olabilmesi için belediye şirketlerinde ısrar ettiklerini söyledi. Tanık, işçilerin güvenceli, sendikalı olması ve haklarını alarak çalışmasına büyük önem verdiklerini vurguladı. Tanık: ‘Büyük mutluluk duyuyorum’ Eylül darbecilerine inat; yeniden toplu iş sözleşmesi imzalıyoruz” diye konuştu. Ebetürk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu vesileyle işçi sınıfını darbeyle, tankla, topla, tüfekle, işkencelerle, mahpushanelerle susturabileceklerini sananlara bir kez daha seslenmek istiyorum: Başaramadınız, başaramayacaksınız. Ve ayrıca 12 Eylül anlayışını bugün sivil ellerde yürütenlere, parlamenter demokrasiyi kendi diktalarını kurmak için eğip bükenlere, işçi düşmanlığı noktasında darbecilerden geri kalmayanlara da seslenmek istiyorum: İşçi sınıfı boyun eğmedi, boyun eğmeyecek!” Son dönemde sendika ve şirket arasında bazı gerilim ve sorunlar olduğunu ancak çözüme ulaşıldığını kaydeden Tanık, “Toplu iş sözleşmesi imzalanmasından büyük mutluluk duyuyorum. Devamını sağlayacağımıza inanıyorum” dedi. Çankaya Belediyesi olarak hedeflerinin “kentlerin muhtaçlarına hizmet götüren” bir belediye yapılanmasına kavuşmak olduğunu Belde A.Ş. işçilerine teşekkür belirten Tanık, “Sendika ve belediyenin bu anlayışı paylaştığına inanıyo- Ebetürk, son dönemde sendika ile şirket arasında sıkıntılı bir süreç yarum” dedi. şandığını ancak nihayetinde çözüme ulaşıldığını belirterek, çözüme katkı Ebetürk’ten 12 Eylül vurgusu sunan herkese teşekkür etti. “Ancak Sendikamız Genel Başkanı Metin Ebeen büyük teşekkürü ve takdiri, 2 yıla türk, Çankaya Belde A.Ş.’de ilk toplu iş sözleşmesinin 1994 yılında 12 yakın süredir inatla, sabırla ve inançla Eylül’den miras kalan yasalar aşılarak mücadele eden, sendikalarına ve senimzalandığını anımsatarak, “Çankaya dikal haklarına sahip çıkan sendikamız Belde A.Ş.’deki sendikal örgütlülüğü- üyesi Çankaya Belde A.Ş. işçileri hak müz, sendikamızın 12 Eylül’ün yarat- ediyor” diyen Ebetürk, Belde A.Ş. iştığı ağır tahribatı gidererek yeniden çilerine “İyi ki varsınız” diye seslendi. ayakları üzerinde doğrulmasında bü- Ebetürk, “Çankaya Belde A.Ş. var olyük rol oynamıştır” dedi. maya devam ettikçe, sendikamızın ör10. dönem toplu iş sözleşmesinin gütlülüğü de sürecek, toplu iş sözleşimza tarihinin 12 Eylül’e denk gelmesi- meleri imzalanmaya devam edecek bu nin önemli olduğunu vurgulayan Ebe- onurlu geçmiş, geleceğe taşınacaktır” türk, “Bugün tam da 12 Eylül’ün 28. diye konuştu. Konuşmaların ardından yıldönümünde, sendikal hareketi ve Belde A.Ş. işçilerinin alkışları arasında özellikle DİSK’i yok etmeye çalışan 12 toplu iş sözleşmesi imzalandı. KIDEM TAZMİNATI ve ZAMMI: Kıdem Tazminatlarının her hizmet yılı için 50 gün üzerinden hesaplanması kararlaştırılırken, çalışanlara her hizmet yılı için 6,50 TL kıdem zammı yapılması karar altına alındı. TABAN ÜCRET ve ÜCRET ZAMLARI: Taban ücretler 800 TL olarak belirlenirken bu miktardan daha yüksek ücret alanlar için, aldıkları ücretler bireysel taban ücretleri olarak kabul edildi. Birinci yıl birinci altı aylık dönem için, işçilerin taban ücretlerine01.01.2010 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere %8; ikinci altı aylık dönem için ise 01.07.2010’dan itibaren geçerli olmak üzere 2010 yılı 2. dönemi için belirlenmiş olan yasal asgari ücret artışı oranında; İkinci yıl birinci altı aylık dönem için 01.01.2011’den itibaren geçerli olmak üzere %10; ikinci yıl ikinci altı aylık dönem için 2011 yılının ikinci dönemi için belirlenmiş yasal asgari ücret artışı oranında zam yapılması kararlaştırıldı. Ayrıca imzalanan protokollle, sözleşmenin üçüncü yılında ilk altı ay için enflasyon+3, ikinci altı ay için yasal asgari ücret zammı oranında zam uygulanması, bu oranların sosyal ödemelere de aynen yansıtılması ön görüldü. İKRAMİYE Üyelere her yıl Haziran ve Aralık ayı ücretleriyle beraber ödenmek üzere birer aylık ücret tutarında yılda iki ikramiye ödenmesi kararlaştırıldı. TAZMİNATLAR Tazminatlar aşağıdaki şekilde belirlendi: Kasa Tazminatı: Aylık 40 TL. Bilgisayar kullanım tazminatı: Aylık 30 TL. Öğrenim Tazminatı: Yükseköğrenimi bitirenlere 40 TL. Sorumluluk ve Risk tazminatı: İşyerinde teknisyen, birim sorumlusu ve şoför olarak çalışan işçilere aylık 30 TL. SOSYAL YARDIMLAR Sosyal yardımlardan bazıları aşağıdaki şekilde belirlendi: Ulaşım Yardımı: Çalışılan ger gün için 4 adet belediye otobüs bileti karşılığı. Yemek Yardımı: Günde bir öğün, 3 kaptan aşağı olmamak üzere öğle yemeği. Evlenme yardımı: Üyenin evlenmesi halinde 800 TL. Doğum yardımı: Üyenin veya eşinin doğum yapması halinde 400 TL. Yakacak Yardımı: Her yıl Aralık Ayı maaşlarıyla birlikte 250 TL. Gıda Yardımı: Her Ocak ve Temmuz ayında 250’şer TL. 20 • Sosyal-İş Gazetesi İZFAŞ’TA MÜCADELEYLE KAZANDIK! Sendikamız, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olarak faaliyet yürüten, başta İzmir Enternasyonal Fuarı olmak üzere pek çok fuar ve etkinliği organize eden İzmir Fuarcılık Hizmetleri Kültür ve Sanat İşleri Ticaret AŞ’de (İZFAŞ) örgütlenmiş ve toplu iş sözleşmesi görüşmelerine başlamıştı. İşverenle yürütülen görüşmelerde anlaşma sağlanamamış ve alınan grev kararı 22 Ağustos’ta uygulamaya konmuştu. Ancak sendikamızın başlattığı grev, İzmir 1. İş Mahkemesi tarafından “ülkenin uluslararası alandaki itibarının zedelenme ihtimalinin doğması tehlikesi” gibi bir gerekçeyle durdurularak 20 gün süre ile ertelenmişti. Bu süreçte de işverenle görüşmeleri sürdüren sendikamız, toplu iş sözleşmesini 26 Ağustos’ta anlaşmayla sonuçlandırdı. Aşağıda, toplu iş sözleşmesi imzalanmasıyla son bulan süreci ilgilerinize sunuyoruz. GREV İLANI YAPILDI Toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine sendikamızın aldığı grev kararı, İZFAŞ’ta 5 Ağustos tarihinde ilan edildi. DİSK’e bağlı sendikaların da dayanışma içinde olduğu grev kararı ilanına yaklaşık 150 kişi katıldı. İZFAŞ Genel Müdürlüğü önünde toplanan üyelerimiz ve emek dostları “İnadına sendika, inadına DİSK”, “İZFAŞ işçisi köle değildir”, “İş, ekmek yoksa fuar da yok” gibi sloganlarla grev ilanını gerçekleştirdi. Burada yapılan konuşmalarda İzmir Şube Başkanı Müfit Ereş fiili muhatabın Büyükşehir Belediyesi olduğuna dikkat çekerken “Biz yine haykırıyoruz. Bizim arzumuz masada çözümdür. Grev kapıya dayandı. Ancak daha fazla uzamadan, ilişkileri daha fazla germeden, çözümün masada bulunabileceği inancımız devam ediyor şeklinde konuştu. Ereş’in ardından konuşan Toplu İş Sözleşmesi Daire Başkanı Engin Sezgin, 6 aydır süren görüşme zarfında sendikamızın 47 maddeden oluşan teklifinin 41 maddesinde anlaşma sağlandığını, ücret, sosyal hak ve ödemeleri düzenleyen 6 maddede ise anlaşma sağlanamadığını anlattı. Sezgin “Aylardır devam eden TİS görüşmelerinin anlaşma ile sonuçlanmaması, sendikamızı yasal olarak grev kararı alma noktasına getirmiştir. Önümüzdeki günlerde yapılacak görüşmelerde bir anlaşma sağlanamaması durumunda sendikamız grev kararını 22 Ağustos’ta uygulamaya koyacaktır.” şeklinde konuştu. Sezgin’den sonra DİSK Ege Bölge Temsilcisi ve Birleşik Metal-İş İzmir Şube Başkanı Ali Çeltek bir konuşma yaparak İZFAŞ işçilerini ve Sosyalİş’i yalnız bırakmayacaklarını söyledi. “TALEPLERİMİZ KARŞILANANA KADAR GREVDEYİZ!” Sendikamız, Grev İlanı’nın yapıldığı 5 Ağustos’tan sonra geçen sürede anlaşma sağlanamaması üzerine 22 Ağustos’ta İZFAŞ’ta grev başlattı. Yüzde yüz katılımla başlayan İZFAŞ GREVİ, yerel ve yaygın basında geniş yankı uyandırdı. İZFAŞ GREVİ, saat 12.30’da gerçekleştirilen bir basın açıklamasıyla başladı. Açıklamaya ve Greve İZFAŞ çalışanları yüzde yüz katılım gösterirken, DİSK Ege Bölge Temsilcisi Ali Çeltek, Genel-İş Sendikası İzmir Şubeleri, Lastik-İş Sendikası İzmir Şube yöneticileri ve üyeleri ile sendikamızda örgütlü olan ÜNİBEL çalışanları da pankartlarıyla katılarak destek verdi. “Bu işyerinde grev vardır” pankartının işyerine asılırken “Fuarımızı seviyoruz, emeğimize sahip çıkıyoruz”, “İzmir’in vitriniyiz, ücretin dibindeyiz”, “İş ekmek yoksa fuar da yok”, “Yaşasın onurlu grevimiz”, “İZFAŞ işçisi kazanacak” gibi sloganları atıldı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu aracı ile İZFAŞ’tan ayrılırken üyelerimiz “Başkan göreve” sloganlarını atarak Kocaoğlu’nu göreve çağırdı. Sendikamız TİS Daire Başkanı Engin Sezgin, basına yaptığı açıklamada “Bugün grev noktasındaysak bunun sorumlusu sendikamız ya da İZFAŞ çalışanları değildir” şeklinde konuşarak 4 gün önce bir konu haricindeki tüm konularda anlaşma zemini oluştuğunu, ancak işverenin daha önce anlaşma sağlanan pek çok konuda tekliflerini geri çektiğini anlattı. Sezgin “Yapılacak müzakerenin sonunda anlaşmaya ulaşmak amacıyla masaya son kez oturduğumuzda adeta şok olduk. Çünkü Türkiye’de toplu iş sözleşmesi görüşmeleri tarihinde eşi benzeri zor bulunur bir gelişme yaşandı. İşveren yetkilileri, toplu sözleşme müzakere masasında daha önce sundukları teklifin önemli bir kısmını geri çekerek aylık herhangi bir sosyal yardım ödemesi veremeyeceklerini söyledi. Grev kararının alınmasına neden olan anlaşmazlıkları birer birer ortadan kaldırmaya çalışırken, greve birkaç gün kala işveren yetkililerinin geri adım atmasıyla adeta başa döndük. Yaptığımız onca müzakere, onca görüşme ve attığımız onca adım bir anda yerle bir oldu.” dedi. Bu nedenle grevden başka hiçbir seçenek kalmadığını vurgulayan Sezgin, “Daha önce uzlaşma aşamasına gelinen sosyal haklarımız tanınıncaya ve mevcut prim uygulamasının devam etmesi ya da bu talebimizi karşılayacak alternatif bir teklif sunuluncaya kadar grevdeyiz” diye konuştu. Sezgin konuşmasında çözüm çağrısını yineleyerek “İZFAŞ ile ilgili toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde de asıl karar veren, son sözü söyleyen İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanıdır. Sayın Başkan, gelin bu işi bir an önce çözelim. İzmir Enternasyonal Fuarı’nın hazırlıklarını hiç vakit kaybetmeden sürdürelim ve fuarın gururunu birlikte yaşayalım. İZFAŞ çalışanlarına hakkını verelim ve toplu iş sözleşmesini bir an önce imzalayalım” dedi. GREVE ‘ULUSLARARASI İTİBAR’ ENGELİ Sendikamızın İZFAŞ’ta başlattığı grev, İzmir 1. İş Mahkemesi tarafından benzeri görülmemiş bir kararla 20 gün süre ile durduruldu. Grevimizin durdurulmasından sonra üyelerimiz 24 Ağustos’ta işbaşı yapmak durumunda kaldı. Mahkeme kararı, üyelerimiz tarafından siyah kıyafetler giyilerek protesto edildi. İzmir 1. İş Mahkemesi, İZFAŞ Grevimizin durdurulmasına ilişkin verdiği kararda “ülkenin uluslararası alandaki itibarının zedelenme ihtimalinin doğması tehlikesi”ni gerekçe gösterdi. Sosyal-İş Gazetesi • olmadığını kaydeden Sezgin, 2822 sayılı kanunun 47. maddesinde sayılan durumlardan birinin oluşması ile grevin durdurulabileceğini söyledi. Sezgin, “Mahkeme kararının ‘uluslararası itibarın zedelenmesi ihtimalinin doğması’ şeklindeki gerekçesinin bu yasa maddesinde yer alan gerekçelerle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur” dedi. “Herkes bilsin ki Türkiye’nin uluslararası itibarını İZFAŞ işçilerinin evrensel bir haklarını kullanması değil, bu evrensel hakkın, işverenin talebi üzerine hukuksal bir dayanaktan yoksun bir mahkeme kararıyla engellenmesi zedeleyecektir” şeklinde konuşan Sezgin, çözüm çağrılarını yineleyerek sözlerini sonlandırdı. Sezgin’in açıklamasının tam metnini haberimizden hemen sonra görebilirsiniz. UYKUSUZ DERGİSİ’NDE İZFAŞ GREVİMİZE İLİŞKİN YAYINLANAN KARİKATÜR ANLAŞMA SAĞLANDI İzmir 1. İş Mahkemesi’nin grevimizi durdurmasından sonra da işverenle görüşmelerini sürdüren sendikamız, 26 Ağustos Cuma günü anlaşma sağladı. Böylelikle İZFAŞ 1. Dönem Toplu İş Sözleşmesi taraflar arasında imzalandı. Konu ile ilgili olarak Sendikamız Genel Başkanı Metin Ebetürk yazılı bir açıklama yaparak kamuoyunu bilgilendirdi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’yla yöneticilerimizin gerçekleştirdiği görüşmeler sonucu, Kocaoğlu’nun çözüm noktasında İZFAŞ yöneticilerine talimat vermesinin etkili olduğunu kaydeden Ebetürk, toplu iş sözleşmesi ile elde edilen kazanımları anlattı. Ebetürk yaptığı açıklamada “Bugünden itibaren İZFAŞ’ta yeni bir dönem başlamıştır. Her bir İZFAŞ çalışanının iş güvencesi ve hakları ile çalışma barışının korunduğu, işçi-işveren-sendika ilişkilerinin karşılıklı iyi niyet çerçevesinde sürdüğü bir çalışma ortamında İZFAŞ faaliyetlerine devam edecektir” dedi. Mahkeme kararı, 24 Ağustos’ta işbaşı yapan üyelerimiz tarafından İZFAŞ Genel Müdürlüğü önünde gerçekleştirilen bir basın açıklamasıyla protesto edildi. Öğle tatilinde gerçekleştirilen basın açıklamasında sık sık “İZFAŞ işçisi yılmayacak”, “Mücadele bitmedi, daha yeni başlıyor” gibi sloganlar atıldı. Açıklamayı okuyan TİS Daire Başkanı Engin Sezgin “Bugün siyahlar giydik. Çünkü bu İzmir için kara bir gündür. Türkiye için kara bir gündür. Emek mücadelesi için kara bir gündür” şeklinde konuştu. Mahkemenin verdiği karara da tepki gösteren Sezgin, “Dünyanın hangi demokratik ülkesinde bir mahkeme kalkıp bir ihtimalin doğması tehlikesine dayanarak karar vermektedir? Lütfen anlayan bize de anlatsın “bir ihtimalin doğması tehlikesi” nedir? Ne zamandır, bu ülkede, bir ihtimal, adı üzerinde olup olmaması kesin olmayan bir durumun doğması bir grevi durduracak kadar büyük bir tehlike yaratmaktadır?” diye sordu. Mahkeme kararının hukuksal bir karşılığının Ebetürk, İzmir 1. İş Mahkemesi’nin verdiği grev durdurma kararını değerlendirerek, sendikamızın 26 Ağustos’ta mahkemeye başvurarak tedbir kararının kaldırılmasını istediğini hatırlattı. Anlaşma sağlanması nedeniyle davanın konusuz kaldığını anlatan Ebetürk, mahkeme kararındaki hukuksuzluğun takipçisi olacaklarını vurgulayarak “Mahkemenin yasadaki koşullar dışında, yeni bir gerekçe icat ederek aldığı bu karar, bizzat yasanın kendisine aykırı olduğu gibi, temel insan hakları ve Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmeleri ile güvence altına alınmış grev hakkının özünü ihlal eder niteliktedir. Türkiye’de bir ilk niteliği taşıyan bu keyfi ve hukuka aykırı grev durdurma kararının yaygınlaşmaması için sendikamız gerek ulusal, gerek uluslararası ölçekte her türlü girişimde bulunacaktır” dedi. AYNI MAHKEMEDEN İKİ ZIT KARAR ÇIKTI! İzmir 1. İş Mahkemesi’nin İZFAŞ Grevimizi erteleme kararından sonra, işverenle anlaşma 21 sağlanmasına karşın, söz konusu dava esastan devam ettirildi. Dava sonucunda ise mahkeme İZFAŞ’ın grev durdurma talebini redderek inanılması güç bir karara imza attı. Konu ile ilgili olarak Genel Başkan Metin Ebetürk “GEÇ GELEN ADALET, ADALET DEĞİLDİR” başlıklı bir açıklama yaptı. Ebetürk açıklamasında “İzmir 1. İş Mahkemesi’nin gerekçeli kararının, toplu iş hukuku kitaplarına dahi konu olabilecek derecede nitelikli, grev hakkının özünü açık seçik ifade eden bir karar olması, İZFAŞ grevinin yine aynı mahkeme tarafından hukuka aykırı ve keyfi bir biçimde durdurulduğu ve sendikamızın bu koşullar altında toplu iş sözleşmesi imzalamak durumunda kaldığı gerçeğini değiştirmemektedir” dedi. Ebetürk, Grev durdurma kararı ile bu kararı iptal eden mahkemenin aynı mahkeme olduğunu söyleyerek, “İzmir 1. İş Mahkemesi, İZFAŞ grevinin hukuka uygun olduğu gerçeğini geç algılamış ya da geç algılamak istemiştir. Aynı mahkeme 15 gün içinde birbirine taban tabana zıt iki karar vererek kanımızca tarihe geçmiştir” ifadelerini kullandı. Sözleşme ile elde edilen kazanımlardan bazıları Taban Ücretler: 1. grubun taban ücreti net 738 TL, ikinci grubun taban ücreti net 830 TL. Ücret Zammı: 2011 ve 2012 yıllarında her 6 ayda bir ücretlere ve ayrıca sosyal haklara enflasyon oranında zam. İkramiye: Yılda 1 kez 30 gün tutarında ikramiye. Kıdem Zammı: Her bir kıdem yılı için 2,5 TL kıdem zammı. Yemek ve Yol Yardımı: Mevcut yemek yardımı uygulamasına devam edilmesi, yol yardımına 30 TL ilave edilerek, yol yardımının 188 TL olarak belirlenmesi. Yakacak Yardımı: Ayda 40 TL yakacak yardımı. Sosyal Yardımlar: İki bayramda 100’er TL bayram yardımı, 200 TL yıllık izin yardımı, yılda bir kere eğitimine devam eden çocuğu olanlara ilköğretim için 300, ortaöğrenim için 450, yükseköğrenim için 650 TL öğrenim yardımı, yılda 1 defa 150 TL tutarında giyim yardımı, 300 TL evlenme yardımı, 200 TL doğum yardımı, çalışanın iş kazası sonucu ölüm halinde 2000 TL, normal ölümü halinde 500 TL ölüm yardımı, çalışanın 1. Derece yakının ölümü halinde 150 TL ölüm yardımı. 22 • Sosyal-İş Gazetesi TİS Daire Başkanı Engin Sezgin’in, İZFAŞ Grevi’nin durdurulması üzerine yaptığı basın açıklamasının tam metnini ilgilerinize sunuyoruz. Değerli basın mensupları, Bu resim, 12 Eylül1980 darbesinden birkaç gün sonra çekilmiştir. Fotoğrafta görüldüğü üzere darbe sırasında grevde olan bir fabrikanın girişinde çekilmiş olan bu fotoğrafta “Milli Güvenlik Konseyi’nin bildirisi gereği işyerimiz çalışmaya başlamıştır. 15 Eylül 1980 pazartesinden itibaren arkadaşların kendi vardiyalarına gelmeleri rica olunur” yazmaktadır. Çünkü 12 Eylül darbesini yapanların ilk icraatlarından biri devam eden grevleri yasaklamak olmuştur. Türkiye işçi sınıfının yükselen hak mücadelesini yok etmeyi temel amaçları arasına alan darbeciler, ilk iş olarak işçi sınıfının en etkin silahlarından biri olan grevleri durdurmak ve grevi yasaklamakla işe başlamıştır. 12 Eylül darbecileri yönetimi sözde sivil yöneticilere bırakmış, ancak darbeci mantıkla hazırlanan sendikal yasaları da miras bırakmıştır. İşte bugün yürürlükte olan Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu da bu dar, yasakçı, emek düşmanı bu mirasın güzide parçalarından biridir. Bu kanunda gerek Bakanlar Kurulu’na gerek mahkemelere, grevleri keyfi bir biçimde erteleme, durdurma, yasaklama olanağı tanınmıştır. Değerli basın mensupları, Takvimlerde bugünün tarihi 24 Ağustos 2011 olarak yazıyor. Ancak biz bugün Sosyal-İş Sendikası ve İZFAŞ çalışanları olarak 12 Eylül 1980’i bir kez daha yaşıyoruz. Darbenin ağır yükünü omuzlarımızda hissediyoruz. Çünkü işverenin uzlaşmaz tutumu nedeniyle çıkmak zorunda kaldığımız İZFAŞ grevi, İZFAŞ’ın yaptığı başvuru üzerine, İzmir 1. İş Mahkemesi tarafından 12 Eylül 2011 tarihine kadar tedbiren durdurulmuştur. İşin trajikomik tarafı ise grevin durdurulması kararının 12 Eylül 2011, yani 12 Eylül darbesinin 31. yıldönümüne kadar sürecek olmasıdır. Mahkeme kararının gerekçesi de trajikomiktir. Kararın gerekçesi “ülkenin uluslararası alandaki itibarinin zedelenme ihtimalinin doğması tehlikesidir”. Gerek mahkemeye grevin durdurulması için başvuranın İZFAŞ, yani özünde İzmir Büyükşehir Belediyesi olması gerekse Mahkemenin hem usul hem esas yönünden verdiği karar ve kararın gerekçesi, durumun bir diğer acı boyutunu oluşturmaktır. Üzülerek söylüyoruz ki, mahkemeye grevin durdurulması için başvuran kendini sosyal demokrat olarak tanımlayan, sık sık 12 Eylül mirası sendikal yasaları eleştiren, işçilerin hakları konusunda duyarlı olduğunu ifade eden Cumhuriyet Halk Partili bir Belediye Başkanının yönettiği İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı bir şirkettir. Bir yanda “Faşizme karşı omuz omuza” sloganını dilinden düşürmeyen bir siyasal parti, bir yanda 12 Eylül faşizminin mirası yasaların arkasına sığınarak yasal ve haklı bir grevi durdurmaya çalışan bir anlayış. Bu nasıl bir tezattır? Bu ne yaman çelişkidir? Takdiri, kamuoyuna bırakıyoruz. Elbette mahkeme bu kararı kendiliğinden vermemiştir. Grevin durdurulması için İZFAŞ mahkemeye başvurmuştur. Bu zaten büyük bir demokrasi ayıbıdır. Bununla birlikte mahkemenin kararı ve kararın gerekçesi, gerçekten bizi hayrete düşürmüştür. Dünyanın hangi demokratik ülkesinde bir mahkeme kalkıp bir ihtimalin doğması tehlikesine dayanarak karar vermektedir? Lütfen anlayan bize de anlatsın “bir ihtimalin doğması tehlikesi” nedir? Ne zamandır, bu ülkede, bir ihtimal, adı üzerinde olup olmaması kesin olmayan bir durumun doğması bir grevi durduracak kadar büyük bir tehlike yaratmaktadır? Dahası bu nasıl bir mahkeme kararıdır ki, kararda kararın dayandığı yasa maddesi ve yasal düzenlemenin içeriği belirtilmemiştir? Ne zamandır Türkiye’de mahkemeler bir yasa maddesine dayanmaksızın, bir yasal düzenlemeyi belirtmeksizin karar vermektedir? Kanun dışı olmayan bir grevin durdurulması ancak Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun “grev hakkının kötüye kullanılması”nı düzenleyen 47. Maddesindeki durumlardan birinin oluşması ile mümkündür. Yasanın bu maddesine göre kanuni bir grev, “grev hakkının iyi niyet kurallarına aykırı tarzda toplum zararına ve milli serveti tahrip edecek şekilde kullanılması” durumunda mümkündür. Ancak mahkeme kararının “uluslararası itibarın zedelenmesi ihtimalinin doğması” şeklindeki gerekçesinin bu yasa maddesinde yer alan gerekçelerle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Dahası mahkemenin bu maddeye dayanarak ihtiyati tedbir kararı verebilmesi için kesin ve çok kuvvetli delillerin olması gerekmez mi? E Ç K L -A AĞUSTOS-KASIM SOSYAL-İŞ GAZETESİNİN ÜCRETSİZ EKİDİR SAYI: 6 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Ve Uluslararası Dayanışma Günü MİRABAL KARDEŞLER 1960 yılında Dominik Cumhiriyeti’nde ülke yönetimini 1930’larda ele geçiren Rafael Trujillo diktatörlüğü hala sürüyordu. Dominik Cumhuriyeti’nin Cibas bölgesinde dünyaya gelen ve ‘Mirabal Kardeşler’ olarak bilinen üç kız kardeş olan Patria, Minerva ve Maria Teresa, eşleriyle birlikte Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele veriyordu. Patria’nın kurucusu olduğu, 1960’ın Haziran ayında kurulan Clandestine Hareketi’ne diğer kız kardeşleri de katıldı. Ağır baskılara ve hapis cezalarına maruz kalan Mirabal Kardeşler, diktatörlüğün en önemli hedefleri haline geldiler. 25 Kasım 1960 tarihinde üç kız kardeş tecavüz edilip öldürüldüler. Ölümlerinin ‘araba kazası’ sonucunda olduğu açıklansa da bu açıklama inandırıcılıktan uzaktı. Mirabal kardeşlerin katlinden bir yıl sonra, Trujillo diktatörlüğü son buldu. Mirabal Kardeşler’in mücadelesi, dünyada insan hakları savunucuları, kadın ve emek örgütleri tarafından unutulmadı. Yapılan girişimler sonucu Birleşmiş Milletler 25 Kasım’ı “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü” olarak kabul etti. Kadına yönelik şiddet, toplumsal veya özel yaşamda cinsiyete dayalı olarak, kadının fiziksel, cinsel ve psikolojik zarar görmesi veya acı çekmesi ile sonuçlanan fiilleri ya da buna yol açabilecek baskı, tehdit ve özgürlüğün keyfi olarak kısıtlanmasını içermektedir. Kadın örgütleri tarafından yapılan araştırmalar, devletlerin bu konuda başarısız olduğunu göstermektedir. Türkiye’de olduğu kadar Dünya’da da kadına yönelik şiddet ve hak ihlalleri artarak sürmekte, hatta sistematik bir hal almaktadır. Bu şiddet ve hak ihlalleri, çeşitlenmekte, aile içinde, sosyal yaşamda, çalışma hayatında sürmektedir. Savaşlarda kadınlar tecavüze uğruyor, işkenceye maruz kalıyor ve öldürülüyor. Gözaltında taciz ve tecavüz olayları sıklıkla gündeme geliyor. Toplumsal yaşamda ikinci plana atılan kadın, şiddetin sınırsızlaştığı bu gibi durumlarda en çok zararı gören kesim oluyor. Toplumsal cinsiyetçiliğe dayanan baskıya, şiddete ve hak ihlallerine karşı örgütlenmesi gereken mücadele, 25 Kasım’ın özünü oluşturmakta. Buna yönelik çalışmaların hızla ele alınıp örgütlenmesi ise önümüzde ciddi bir görev olarak durmaktadır. 2 • Sosyal-İş KADIN YAŞAMIN GÖRÜNMEYEN VAREDİCİSİ: KADIN EMEĞİ Aslı SİCİMOĞLU “Yürüyoruz erkekler için de yürüyoruz kol kola Ve türkülerimizde kederli “Ekmek” çığlıkları Çünkü köle gibi çalıştırıldı onlar da Sanattan, sevgiden güzellikten yoksun Biz de bugün hala aynı özlemleri haykırıyoruz İş ve ekmek istiyoruz Ama gül de istiyoruz Yürüyoruz yürüyoruz yan yana, güzel günler adına Kadınız, insanız, insanlığı ayağa kaldırıyoruz..” (James Oppenheım) Evi derleyip toplayan, ocakta tencere kaynatan, yediren giydiren ama ev içi emeği hep görmezden gelinen ya da, zaten bunlar asli göreviymiş gibi herhangi bir karşılığının olabileceği araştırmalar en çok iş başvurusunda bulunanların kadınlar olduğunu doğruluyor. Diğer boyutuyla da işten ilk çıkarılanlarda yine kadınlar olur. Aslında çelişikmiş gibi görünen bu durumun çok anlaşılır ve belki de daha da ilginç olanı ortak bir nedeni var. Kadın işten ilk çıkarılır çünkü; kapitalizmin adaletsiz de olsa bir hukuku vardır ve “aileyi geçindirme” misyonu olan erkek işçiyi işsiz bırakmaktansa; “aileye destek” misyonuyla çalışma yaşamına dahil olan kadın işçiyi işten çıkarmayı tercih eder. Kriz dönemlerinde en çok iş arayanlar kadınlardır çünkü; zor zamanlarda “aileye destek” misyonuyla kadın yine sahnededir ve çalışma yaşamına dahil olmaya çalışır. Böylece ucuz ve yedeklenen işgücü olarak kadın tam da kapitalizmin istediği gibi, kendini asli değil destekçi olarak görür. düşünülmeyendir kadın emeği. Çalışma yaşamında ucuz işgücü, işten çıkarmada ilk akla gelen, kazandığı parayla eve destek olan ve yine görmezden gelinendir kadın Diğer boyutuyla çalışma yaşamındaki bu artışın sendikalı işçi kadın sayısına da yanemeği. sıması beklenirken; istatistiksel bilgiler ne Sınıflı toplumların gelişim ve değişim sü- yazık ki bu artışın sendikalı işçi kadın sayıreçleri kadın emeğinin ikili sömürüsü ve sına yansımadığı doğrultusunda. Bir diğer sürecin hem kadın hem de erkek tarafın- gerçeklikte, sendikalarda işçi kadın polidan kabullenmişliği özünde bir değişiklik tikalarının ve buna bağlı olarak işçi kadın yaratmadan süregelir. Kapitalist üretim temsiliyetinin çok az olduğu. biçiminin kadını hem tarladan hem de evinden fabrikaya sürmesi kadını bir yan- O halde; sendikal harekette kadının gedan ucuz ve yedek işgücü haline getiriken, reken yerini alamamış olmasının nedeni; diğer yandan evdeki emeğine hiç bir üc- sendikalarda işçi kadına dair politikaların ret ödemeden el koyarak kadın emeğinin yeterince olmamasıyla birlikte kadının da üzerindeki sömürüsünü katmerleştirir. kendini, tam da toplumsal yapının istediği Başlanğıcından itabaren kadın erkek de- gibi, çalışma yaşamında özne değil destekmeden insan emeğini değersizleştiren sö- çi olarak görmesiyle açıklanabilir. mürü sistemleri; özellikle kadın söz konusu Tam da bu noktada kadın erkek tüm işçiolunca daha da acımasızlaşır. lerin emekçilerin ortak paydası emeğin örgütü sendikalara önemli işler düştüğünü Günümüz çalışma yaşamında söyleyebiliriz. kadın emeği.. Tüm dünyada özellikle hizmetler sektöründe kadın istihdamı hızla artmaktadır. Dünyadaki gelişmeye paralel ülkemizde de kadın istihdamı çogalmakta. Bunun 2009 yılında yaşanılan krizle de ilgili olduğunu söylemek sanırım yanlış olmayacaktır. Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse; krizle birlikte işten çıkarılmalar artar, işverenler daha ucuz maliyetli işgücü arayışına girer. Tam da bu nokta da kadın; işveren için ucuz işgücü olarak, aile için de destek rolüyle çalışma yaşamına daha yoğun olarak girmeye başlar. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’in de o dönemde yaptığı ması gibi nedenler hizmetler sektöründeki sendikal örgütlenmeyi zorlaştıran başlıca nedenler olarak karşımıza çıkmaktadır. Sendikaların bu alana yönelik özgün çalışma ve örgütlenme modelleri konusundaki zayflıkları ise sorunun diğer bir yanıdır. Hiç şüphe yok ki hizmetler sektöründeki bu örgütsüzlük, sektörde çalışanların yarısını oluşturan işçi kadınlar için çalışma hayatındaki şartlarını daha da ağırlaşıyor. Elbette ki dayatılmak istenen ve çözümsüzmüş gibi gösterilmek istenen bu tabloya cevap; bu alanın örgütlenmesine dair mütevazi adımların atılması olacaktır. Bununla birlikte sendikalar, tüm alanlarda olduğu gibi kadın politikaları geliştirme konusunda da daha yoğun çaba sarf etmelidirler. Kaldı ki hizmetler sektöründeki kadın istihdam oranı göz önünde bulundurulduğunda bu alana yönelik yapılacak özel çalışmalar doğrudan sendikal örgütlenme çalışmasının ayrılmaz bir parçası durumundadır. Şüphesiz bu çalışmaların en önemli ayağı işyerlerinde sürdürülen sendikal çalışmalardır. Işçi sınıfının genel talepleri, işyeri ve çalışma sorunları ile işçi kadınların gündelik sorun ve talepleri ile bağ kurabilen bir çalışma işçi kadınların sendikal bağlılığını arttıracağı gibi işyerlerindeki sendikal örgütlülüğü de doğrudan güçlendirecektir. Işçi kadınların sendikal süreçlerde daha çok rol almasını sağlayacak politikalar, (işyeri sendika temsilcilikleri, danışma kurulları, şube işçi kadın komisyonları, sendikal organlar vb.) bu çalışmaların daha etkin ve sonuç alıcı olmasını sağlayacaktır. O halde işe işyerlerinden başlamak bu soruna dair politikalar üretmenin ilk adımı olabilir. Üyelerin işyerlerinde yaşadıkları sorunlarının muhattabı olan ve bu sorunlar için çözüm yolları arayan kadının hem Artan kadın istihdamı ve özgüveni artacak hem de sendikal hareket hizmetler sektörü.. içerisinde aktif bir rol alacaktır. Bu çalışmalara bağlı olarak kadınların sendikaları her Çalışma yaşamında kadınların sayısının düzeyde temsiliyeti konusunda yaratıcı artış gösterdiğini söylemiştik. Yine yapılan araçlar üretilebilir. araştırmalar kadın istihdamının yoğunluklu olarak hizmetler sektöründe toplandı- Sonuç olarak; istihdamda gittikçe artan bir ğını gösteriyor. Hizmetler sektörünün üre- kadın emeği olduğu yadsınmaz bir gerçektimdeki rolünden (üretken olmayan emek) lik olarak karşımıza duruyor. Buna bağlı kaynaklanan problemleri bir yana, küçük olarak da diyebiliriz ki; işçi kadınların örve orta ölçekli işyerlerinin yaygınlığı, işe gi- gütlenmesine dair politikalar üretmeden riş ve çıkışların fazla olması, esnek ve kayıt ve kadın emeğini görünür kılmadan; güçlü dışı çalışmaların çokluğu, sendikal bilinç ve bir sendikal hareketten bahsetmek de pek örgütlenme deneyimlerinin gelişmemiş ol- mümkün olmayacaktır. Sosyal-İş KADIN • 3 Kadına yönelik şiddet yeni boyutlarıyla sürüyor BİLGE ÇOBAN 25 Kasım 1960’da Dominik Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde, bir uçurumun dibinde üç kadının cesedi bulunur. Ertesi sabah gazeteler bir araba kazasında üç kız kardeşin öldüğünü yazar. Ama gerçek göründüğü gibi değildir... Mirabel kardeşler, ülkelerinin diktatör bir rejimden kurtulması ve özgürlüğüne kavuşması için mücadele edenler arasındadırlar. 25 Kasım 1960 yılında tutuklu olan eşlerini cezaevinde ziyarete gitmek için yola çıkarlar… Henüz yoldayken arabalarından zorla indirilirler, tecavüze uğrarlar ve katledilerek uçurumdan aşağı atılırlar. Kız kardeşlerden birine kelebek diye seslenilmesinden esinlenerek; o günden sonra bu üç kız kardeş, gerek Dominik’te gerek dünya da “kelebekler” adıyla efsaneleştirilerek anılmaya başlar. 1985 yılında, Birleşmiş Milletler, üç kız kardeşin öldürüldüğü gün olan 25 Kasımı “Kadına Yönelik Şiddetin Yok edilmesi için Uluslararası Mücadele Günü” ilan eder. O günden itibaren dünyanın dört bir köşesinden kadınlar, efsaneleşen bu üç kelebeği anıyor, kadına yönelik her türlü şiddete karşı sokaklara çıkıp seslerini birleştiriyorlar. Ne yazık ki Mirabel kardeşlerden önce de var olan şiddet günümüzde de artarak devam ediyor. Kadınlar hala evlerinde, işyerlerinde, sokakta şiddete maruz kalıyor. Şiddet devam ediyor… Bugün dünya genelinde on beş ile kırk beş yaş arası kadınlar, kanser, sıtma, trafik kazaları ve savaşlardan daha ziyade uğradıkları şiddet sonucu hayatını kaybediyor ya da sakatlanıyor. Kadına karşı şiddet dünyada en yaygın suç olmasına karşın en az cezalandırılan suç olmaya da devam ediyor. Ülkemizde ise şiddet mağduru kadınların yardım çığlıklarına hükümetin sorunun etrafında dolaşan söylemleri, basına yansıyan haber başlıkları karışıyor.”Yasak aşk yaşadığı yengesini öldürdü”, “İşte gerçek aşk-ı memnu”, “suyu geç getirdi canından oldu” başlıklarıyla medya, kadına karşı uygulanan şiddeti görünür kılmaktan çok magazinleştiriyor. Oysa rakamların gösterdiği şiddet ve kadın cinayetleri gazetelerin üçüncü sayfasında yer alan ‘münferit’ olaylardan daha fazlasını anla- tıyor. 2005-2011 yılları arasında 4 bin 190 kadın öldürüldüğünü biliyoruz. 3 bin 74 kadın tecavüze uğradığı, 3 bin 320 kadın da tacize uğradığı için yargıya başvurduğu gerçeğinin soğukluğu yüzümüze çarpıyor. ları düşününce kadınların korunma talep edebilmesi için birde 110 liralık masraf ödemelerini beklemek, onlara korunma talebinizden vazgeçin artık demek anlamına gelmiyor mu? Rakamlar ortadayken en tepeden başlayarak, kadın erkek eşitliği kabul edilmediği takdirde, aile içinde yansıması erkeğin kadın üzerinde uyguladığı şiddet oluyor. Bu her zaman fiziksel şiddet olarak görünmese de artık daha fazlasını, günde 5 kadının öldürüldüğünü görüyoruz. Kadınlar yaşam haklarını kullanmaktan kendilerine en yakın erkekler; eşler, eski eşler, babalar, kardeşler tarafından mahrum bırakılıyor. Aynı zamanda yasaya göre işe iade davası açmak isteyen bir işçi, dava masrafı olarak artık 600-700 lira peşin ödemek zorunda. Daha şimdiden işçilik hakları için yargıya başvuran birçok işçi, dava harç ve masraflarını ödeyemediği için dava açmaktan vazgeçmek zorunda kaldı. Yasayla beraber kadınların olduğu kadar işçi ve emekçilerin dava açma hakkı da elinden alındı. Hükümet ne yapıyor? Bugün AKP’nin 2002 yılından itibaren sistemli olarak ortaya koyduğu kadını sadece aile içinde bir varlık olarak kabul eden politikalarının yansımalarını yaşıyoruz. Örneğin; 4320 sayılı Kanun “kadına yönelik şiddeti önleme kanunu” olması gerekirken “Aileyi Koruma Kanunu” oluyor. Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığının yerini Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı alıyor. Kadının adı açık ve net olarak bile telaffuz edilmiyor. “Elektronik kelepçe ile şiddet uygulayan kocanın eve yaklaşması engellenecek”, “şiddet gören kadın bir butona basacak ve polis eve gelecek”, “aile imamlığı projesiyle imamlar eve gelecek ve telkinlerde bulunacak” gibi sorunun sadece etrafında dolaşan projeler havada uçuşurken 1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı kanundaki değişiklik yürürlüğe girdi. Kanunla beraber kadınların ve hakkını yargı yoluyla aramaya çalışan işçilerin adalete ulaşma çabaları adeta engelleniyor. Hem kadın hem işçi düşmanı bir kanun. 6100 sayılı Yeni Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereği artık hukuk mahkemelerinde açılacak tüm davalarda masraflar peşin ödenmek zorunda. Bu da aile mahkemelerinde boşanma ve nafaka davası açmış, korunma talep etmiş çok sayıda kadının mağdur olması anlamına geliyor. Kısacası şiddete uğrayan kadınlar, artık 110 lira ödemeden korunma talep edemeyecek. Çantasının içinde korunma talebi dilekçesiyle ölü bulunan kadınları, evden can haliyle kimliğini bile almadan çıkan kadın- Şiddete uğrayan kadınlar için kamusal koruma! 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddetin Yok edilmesi için Uluslararası Mücadele Günü’nün yaklaştığı bugünlerde şiddete karşı çözüm önerileri de bir kez daha tartışılmaya başlandı. Öncelikle şiddete uğrayan kadınların yaşadıkları hayata, sadece çaresizlikten katlanmak zorunda olmadıkları bir kamusal koruma sağlanabilmelidir. Kadınların, ülkenin her yanında ücretsiz ve hemen başvurabileceği yeterli sayıda danışma merkezi, psikolojik ve hukuki destek alabilecekleri kurumlar ve sığınma evlerinin açılması gerekir. Şiddet sebebiyle evini terk eden, kendisine çocuklarıyla yeni bir hayat kurmaya çalışan kadının, psikolojik olarak kendini tamirinden başlayarak, barınma, iş, çocuklarının eğitimi ve bakımı, eğitim görme olanakları sağlanabilmelidir. Kadınların şiddete uğramasını beklemeden, toplumun ve yaşamın her alanında cinsiyetçi, şiddeti meşrulaştıran ve olağanlaştıran uygulamalar ve düzenlemeler, medyadan yargıya ve eğitim sistemine kadar yeniden gözden geçirilmelidir. Kadınların toplumsal üretim süreçlerine katılması için çocuk, hasta ve yaşlı bakımının ve ev işlerinin toplumsallaştırılması, kadınların yaşadığı şiddetin ortadan kaldırılması için ilk elden alınması gereken önlemlerdir. Tüm bunlar şiddete karşı çözüm önerilerini oluştururken her 25 Kasım’da sokakları dolduran, umutlarını, seslerini, haykırışlarını ve ellerini birleştiren binlerce kadının taleplerini ve kelebeklerin kanat çırpışlarını anlatmıyor mu? -A L K Ç E 4 • Sosyal-İş KADIN Erkekler Ağustos’ta 24 kadın, altı erkek öldürdü bianet’in derlediği çeteleye göre erkekler Ağustosta 24 kadın öldürdü, 17 kadına tecavüz etti, 51 kadını yaraladı. En çok şiddet İstanbul, İzmir, Adana, Ankara ve Antalya’da yaşandı www.bianet.org’dan alınmıştır bianet’in yerel ve ulusal gazetelerden ve ajanslardan derlediği haberlere göre erkekler Ağustos ayında 24 kadın, altı erkek öldürdü. Fail erkeklerden üçü intihar etti, biri intihara teşebbüs etti. Ağustosta 17 kadın tecavüze, 51 kadın şiddete, sekiz kadın tacize, dokuz çocuk aile içi istismara uğradı. Böylece 2011’in ilk sekiz ayında erkekler 179 kadını öldürdü, 71 kadına tecavüz etti. Ağustosta şiddet en çok Marmara Bölgesi’nde, en az Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaşandı. Cinayet Erkekler Ağustosta 17 ilde 24 kadın ve altı erkek öldürdü. Üç erkek cinayetten sonra intihar etti, bir erkek intihara teşebbüs etti. Bir kadın ise şiddet gördüğü sevgilisini öldürdü. En çok kadın katli İzmir’de yaşandı. İzmir’de beş, İstanbul’da üç, Adana’da iki, Ankara’da iki kadın öldürüldü. Diğer cinayetler Antalya, Çorum, Eskişehir, Giresun, Kastamonu, Kütahya, Manisa, Maraş, Sakarya, Uşak, Van ve Zonguldak’ta gerçekleşti. 12 kadın ateşli silahlarla, beş kadın bıçaklanarak, bir kadın dövülerek öldürüldü. Tecavüz radı. En çok taciz İstanbul’da yaşandı. İstanbul’da üç, Samsun’da iki kadın taciErkekler Ağustosta 11 ilde 17 kadına tecavüz etti. En çok tecavüz İstanbul’da ze uğradı. Diğer vakalar Adana, Bursa ve ve Antalya’da yaşandı. İstanbul’da üç, Eskişehir’de gerçekleşti. Antalya’da üç, Adana’da iki, Alanya’da iki, Erkekler üç kadına tecavüze teşebbüs etti. Muğla’da iki tecavüz vakası gerçekleşti. Dört kadın cinsel tacize uğradı. Bir kadın Diğer iller Balıkesir, Denizli, Maraş, Sam- ise aylardır telefonla cinsel tacize maruz sun ve Zonguldak. kaldığını ve kendisini arayan kişinin kimliAğustosta kadınlara en çok kocalarının ar- ğinin tespit edilmediğini sosyal medyadan kadaşları ve boşanmak istedikleri kocaları duyurdu. tecavüz etti. Dokuz kadın evde, üç kadın Tacize uğrayan kadınların yaşı 17 ile 47 sokakta tecavüze uğradı. arasında, saldırganların yaşları ise 25 ile Tecavüze uğrayan kadınların yaşları 17 ile 87 arasında değişiyor. 45 arasında, tecavüzcülerin yaşları 26 ile 60 yaş arasında değişiyor. Çocuk istismarı Ağustosta yedi ilde dokuz çocuk istismarı vakası yaşandı. Çocuk istismarı vakaları Ağustosta erkekler 21 ilde 51 kadını Aydın (2), Bursa, Antalya (2), Kayseri, İzyaraladı. Şiddet-yaralama vakaları en mir, Muğla ve Konya’da gerçekleşti. çok Adana’da yaşandı. Adana’da altı, Ankara’da beş, İstanbul’da beş kadın şid- Çocukların yedisi babaları tarafından cindete uğradı. Şiddet-yaralama vakaları- sel istismara uğradı. Bir öğretmen öğrennın yaşandığı diğer şehirler Antalya (2), cilerini taciz ettiği için tutuklandı. Bir anne Antep, Bolu, Bursa (4), Denizli, Erzurum çocuğuna işkence yaptıktan sonra çocuk (2), Eskişehir, Iğdır,), İzmir (3), Kayseri (3), öldü. Kırklareli, Kocaeli (3), Konya, Mersin (2), Ağustos’ta istismara uğrayan çocukların Samsun (3), Tekirdağ, Tokat ve Urfa (4). yaşı 9 ile 17 arasında değişirken, saldır29 kadın kocasından, beş kadın sevgilisi, ganların hepsi 40’lı yaşlarında. Çocuk isdört kadın boşanma davası süren kocala- tismarından sekiz kişi tutuklandı. rı, iki kadın eski kocası ve iki kadın da oğlundan şiddet gördü. Şiddet- Yaralama Ağustosta kadınları en çok boşanma davası süren kocaları öldürdü, onları evli oldukları kocaları takip etti. Öldürülen ka- 32 kadın fiziksel şiddete uğradı, on kadın dınların yaşları 21 ile 63 arasında, öldüren bıçakla, altı kadın ateşli silahlarla yaralanerkeklerin ise 17 ile 78 arasında değişiyor. dı. İki erkek kadınları yaraladıktan sonra intihara teşebbüs etti, bir kadınsa kocaManisa’da bir erkek evi terkeden karısının sından şiddet gördükten sonra intihara babasını; İstanbul’da bir erkek annesini teşebbüs etti. döven babasını; Maraş’ta bir erkek karısının ağabeyini; Sakarya’da bir erkek, kar- Şiddet gören/yaralanan kadınların yaşları deşini döven kocayı öldürdü. İstanbul’da 17 ile 83, saldırganların yaşları ise 20 ile bir polis karısının iki erkek kardeşini öl- 86 arasında değişiyor. dürdü, üç akrabasını yaraladı. Ağustosta kadına yönelik şiddet uygulaİstanbul’da bir erkek karısının annesini yan sekiz erkek mahkemeye çıkarıldıktan öldürmeye çalışırken yanlışlıkla sokaktan sonra serbest bırakıldı, dört erkek tutukgeçen bir kadını öldürdü, bir kadını da ya- landı, bir erkek ise evden uzaklaştırma raladı. Yine İstanbul’da iki erkek eski karı- cezası aldı. Bölgelere göre Ağustosta 34 ilde 107 kadına yönelik şiddet, cinayet, cinayete teşebbüs, taciz, tecavüz, yaralama ve çocuk istismarı vakası yaşandı. Şiddet en çok Marmara Bölgesi’nde, en az Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaşandı. Ağustosta gerçekleşen 107 vakanın 28’i Marmara Bölgesi’nde, 23’ü Akdeniz Bölgesi’nde, 18’i Ege Bölgesi’nde, 16’ı İç Anadolu Bölgesi’nde, Karadeniz Bölgesi’nde 13, beşi Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, dördü Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaşandı. En çok vakanın yaşandığı şehirler ise İslarını öldürmeye teşebbüs etti; bunlardan Taciz tanbul (14), Adana (9), İzmir (9), Ankara biri karısını canlı gömmeye, diğeri balkondan atmaya çalıştı. Ağustos’ta beş ilde sekiz kadın tacize uğ- (7) ve Antalya (7).(ÇT) Sosyal-İş Gazetesi • Bu Türkiye’de demokrasi ve hukuk devleti bakımından ibretlik bir durumdur. Daha da ibretlik olan ise mahkemenin karar verdiği tarihten bir gün önce Aziz Kocaoğlu’nun basına da yansıyan açıklamalarıdır. Sayın Kocaoğlu, mahkeme kararından bir gün önce, henüz grev devam ederken ve tüm Fuar hazırlıkları durmuşken, kesin bir dille grevin Fuarın gerçekleşmesini engellemeyeceğini vurgulamış ve bize “İsterseniz Fuardan sonra grevinize devam edin” demiştir. Bu açıklamadan hemen bir gün sonra mahkemenin tam da bu yönde bir karar vermesini de kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Grev hakkı, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uluslar arası Çalışma Örgütü sözleşmeleriyle güvence altına alınmış temel ve evrensel bir insan ve işçi hakkıdır. Herkes bilsin ki Türkiye’nin uluslararası itibarını İZFAŞ işçilerinin evrensel bir haklarını kullanması değil, bu evrensel hakkın, işverenin talebi üzerine hukuksal bir dayanaktan yoksun bir mahkeme kararıyla engellenmesi zedeleyecektir. Uluslar arası Çalışma Örgütü’nün sendikal haklar konusunda kara listesinden bir türlü çıkamayan Türkiye’de böyle bir karar, şüphesiz yalnızca Türkiye’de değil uluslar arası alanda da infial yaratacaktır. İzfaş işçilerinin ve sendikamızın kesinlikle ve kesinlikle Fuarı sabote etmek ya da ülkemizin uluslar arası itibarini zedeleme gibi bir niyeti olmamıştır ve olması da mümkün değildir. İZFAŞ çalışanları yıllardır bin bir özveriyle dünyanın en büyük ikinci fuarını hazırlama becerisini göstermiş, grevdeyken dahi “Bir an önce anlaşılsın da bu yıl da Fuarı başarıyla hazırlayalım” düşüncesi içinde olmuştur. Sendikamız da bu sürecin masada sonuçlanması için azami çabayı ve iyi niyeti göstermiştir. Grevden önceki günlerde bir konu haricinde tüm konularda anlaşma zemini yakalamışken ve masaya artık çözüm için otururken, önceki tekliflerini geri çeken ve anlaşma zeminini ortadan kaldıran İZFAŞ işverenidir. Basına da yansıdığı üzere teklifin geri çekilmesi talimatı da bizzat Sayın Kocaoğlu’ndan gelmiştir. Sendikamız ve İZFAŞ çalışanları için grevden başka bir seçenek bırakılmamıştır. Buna rağmen ve biz grevin anlaşma sağlanarak bir an önce sonlandırılması için hala gece gündüz çalışırken, karşı tarafın başvurusu üzerine böyle bir kararın çıkması ve çözüm bulmak yerine 12 Eylül mirası yasalara yaslanarak, dolaylı bir grev kırıcılığına başvurulması gerçekten hayal gücünün sınırlarını dahi zorlamaktadır. Son olarak sayın Aziz Kocaoğlu’na iki küçük hatırlatmada bulunmak istiyoruz. Dün İzmir Büyükşehir Belediyesi ve bizzat siz özünde hukuka aykırı ve keyfi bir baskınla karşı karşıya kaldığınızda ilk alanlara çıkarak bunu protesto edenler İzmir Büyükşehir Belediyesi ve bünyesindeki şirketlerde çalışan işçiler ve kamu emekçileri olmuştur. Bu protestoya İZFAŞ çalışanları da kitlesel bir biçimde katılmış, bu antidemokratik uygulamaya tepki göstermiştir. Ancak bugün aynı İZFAŞ çalışanlarının haklı ve yasal grevi, 12 Eylül faşizminin mirası yasalara dayanılarak engellenmiştir. Unutmayalım ki demokrasi hepimize lazım. İkinci hatırlatmamız ise şudur. İZFAŞ grevinin durdurulması için öne sürülen gerekçe Türkiye’de bir ilk olma niteliği taşıdığı gibi, İZFAŞ daha önce Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 47. Maddesi uyarınca bir grevin durdurulduğu birkaç işyerinden biri olarak anılacaktır. Şu da bilinmelidir ki, bu karara rağmen İZFAŞ çalışanları birlik ve beraberliklerini bozmayacak, mücadeleden geri durmayacak, haklarından vazgeçmeyecektir. Sendikamız da yapılacak görüşmelerde, bu mahkeme kararının “Demoklesin Kılıcı” gibi kullanılmasına izin vermeyecek, sanki bu karar yokmuş gibi üyelerinin haklı taleplerinin takipçisi olacaktır. Son olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Aziz Kocaoğlu’na çağrımızı yineliyoruz. “Sayın Başkan, gelin bu işi bir an önce çözelim. İzmir Enternasyonal Fuarı’nın hazırlıklarını hiç vakit kaybetmeden sürdürelim ve fuarın gururunu birlikte yaşayalım. İZFAŞ çalışanlarına hakkını verelim ve toplu iş sözleşmesini bir an önce imzalayalım. İZFAŞ 12 Eylül 80 darbesinin izleriyle değil, 80 yılı deviren İzmir Enternasyonal Fuarı ile hafızalardaki yerini korusun. Mahkeme kararı ile grevleri kırılan İZFAŞ işçileri çok üzülmüştür, motivasyonları kırılmıştır, severek yaptıkları işe inançlarını yitirme noktasına gelmiştir. Sayın Başkan gelin bu işi bir an önce çözelim ve bu kırgınlığı bir an önce telafi edelim. Emin olun, biz çözüme vardığımızda İZFAŞ çalışanları yine aynı emek, inanç ve özveri ile Fuarı dört dörtlük bir biçimde hazırlayacaktır. 80. İzmir Enternasyonal Fuarı, ziyaretçilerine kapılarını, güler yüzle açacaktır. Ne Türkiye, Ne İzmir, bu tablonun tekrarını hak etmiyor. Yaşasın İZFAŞ çalışanlarının onurlu mücadelesi Yaşasın Sosyal-İş, Yaşasın DİSK Engin Sezgin (Sosyal-İş Sendikası Toplu İş Sözleşmesi Dairesi Başkanı) 23 24 • Sosyal-İş Gazetesi Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde işten çıkarılan üyemiz Sedat Yaylacı, sendikamız ve üyelerimizin kararlı mücadelesi sonucu işe iade edildi ZAFER DİRENEN EMEKÇİNİN! taşeron şirkete bağlı olarak üniversite bünyesinde ‘temizlik işçisi’ olarak istihdam edilmesine karşın, üniversitede taşınır demirbaşların kayıt, kontrol ve takibi görevini yürüttüğünü ifade eden Kaşif, Yaylacı’nın bu görevini yürütürken dönemin Rektörü Prof. Dr. Ramazan Aydın’dan çalışmaları nedeniyle teşekkür belgesi aldığını kaydetti. Yaylacı’nın önce görev yerinin değiştirilerek 100 kilometre uzakta Yenice Meslek Yüksekokulu’nda temizlik işçisi olarak görevlendirilmek istendiğini anlatan Kaşif, Yaylacı’nın yasal hakkını kullanarak bu görevlendirmeyi EYLEM TAKVİMİ BASIN kabul etmemesi üzerine işten çıkarıldığını söyledi. Yaylacı’nın işe iade edilmesini TOPLANTISIYLA DUYURULDU isteyen Kaşif, bunun için gerçekleştirileSedat Yaylacı’nın işyerinin değiştirilmek cek eylem ve imza kampanyası hakkında istenmesinin ardından sorunu çözmek bilgi verdi. için girişimlerde bulunmaya başlayan sendikamız, Yaylacı’nın işten atılmasın- Genel-İş Sendikası Çanakkale Şubesi’nde dan sonra bir basın toplantısı düzenle- düzenlenen basın toplantısına Genel-İş, yerek konuyu kamuoyuna duyurdu. Ör- Dev Sağlık-İş, Eğitim-Sen, Tüm Bel-Sen, gütlenme Daire Başkanı Hüseyin Kaşif BES, Ziraat Mühendisleri Odası, Makine tarafından okunan açıklamada yaşanan Mühendisleri Odası ve Jeoloji Mühensüreç anlatılarak, Yaylacı’nın işe iade disleri Odası Çanakkale Şubeleri yönetici edilmesi için bir dizi eylem ve etkinlik ve temsilcileriyle katılarak desteklerini gerçekleştirileceği açıklandı. Yaylacı’nın sundu. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde çalışırken önce görev yeri değiştirilmek istenen, ardından da işten çıkarılan üyemiz Sedat Yaylacı’nın işe iadesi üzerine yürütülen mücadele kazanımla sona erdi. Yaylacı, yürütülen bir dizi çalışma sonucu işe iade edildi. Yürütülen mücadele süreciyle beraber 28 Temmuz’da Rektörlükle yapılan görüşmenin sonucunda Sedat Yaylacı’nın ‘hizmet sözleşmesine göre, vasfına uygun bir göreve yerleştirilmesi’ konusunda mutabakata varıldı. Yaylacı, izleyen haftada göreve yeniden başladı. ÇANAKKALE EMEKÇİSİNE SAHİP ÇIKTI Sendikamız, Yaylacı’nın işe iade edilmesi talebiyle örgütlediği imza kampanyasını Truva Atı önünde gerçekleştirilen bir eylemle başlattı. Pek çok sendika, demokratik kitle örgütü ve siyasi partinin desteklediği eylem, Çanakkaleli’lerin Truva Atı önünde toplanmasıyla başladı. Burada konuşan Örgütlenme Daire Başkanı Kaşif, “Taşeronlaştırma başta olmak üzere işçi sınıfının içine sokulmuş bütün Truva Atlarını söküp atacağız. Sedat Yaylacı işe geri dönene kadar bu mücadeleyi hep birlikte sürdüreceğiz” dedi. Yaşananları anlatan Kaşif, “Taşeronlaştırma denilen bu Truva atının içinden, güvencesiz çalışma, düşük ücretler, ağır çalışma koşulları, keyfi uygulamalar, işçi haklarının ihlali, sendikasızlaştırma çıkmıştır” şeklinde konuştu. Kaşif, Sedat Yaylacı’nın işe iadesi için Rektörlüğe yaptığı çağrıyı buradan yineledi. Bu arada “Taşeron kadrolu el ele, güvenli geleceğe” ve “Sedat Yaylacı derhal işe iade edilsin” yazılı pankartlarla yürüyen yüze yakın Çanakkale’li, “Sedat Yaylacı yalnız değildir”, “Sedat Yaylacı işe Sosyal-İş Gazetesi • alınsın”, “İşçilerin birliği taşeronu yene- Eylemin ardından Yaylacı’nın işe iadesi cek”, “Taşeron gidecek, zulüm bitecek” talebiyle imza kampanyası başlatıldı. ve “Zafer direnen emekçinin olacak” sloREKTÖRLÜKLE GÖRÜŞÜLDÜ, ganlarını haykırdılar. Eyleme destek veren CHP Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş ise Yaylacı’nın hukuka aykırı bir biçimde işten çıkarılmasının doğru olmadığını vurgulayarak, rektörlüğü kararı geri almaya davet etti. YAYLACI İŞE GERİ DÖNDÜ Sendikamızın gerçekleştirdiği eylem ve etkinliklerde Rektörlüğe yaptığı görüşme çağrılarının karşılık bulması üzerine 28 Temmuz’da sendikamız ve üniversite yetkilileri arasında bir görüşme gerçekleştirildi. Görüşmenin sonucunda Yaylacı’nın hizmet sözleşmesine göre, vasfına uygun bir göreve yerleştirilerek çalışmaya devam etmesi kararlaştırıldı. Yaylacı izleyen hafta işbaşı yaptı. Konu ile ilgili olarak bir açıklama yapan Hüseyin Kaşif, “Sendikamız yöneticileri ile üniversite yetkilileri arasında iki gündür yürütülen görüşmeler, anlaşma ile sonuçlanmıştır. Sedat Yaylacı, hizmet sözleşmesine göre, vasfına uygun olarak bir göreve yerleştirilerek çalışmaya devam edecek ve önümüzdeki hafta yeniden işbaşı yapacaktır. Bu sürecin çözümle sonuçlanması için olumlu yaklaşım gösteren Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi yöneticilerine katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz” dedi. 25 “Bugün yürüttüğümüz bu haklı mücadelenin başarı ile sonuçlanmasının mutluluğu içindeyiz. Evvela, sendikamız üyesi Sedat Yaylacı’yı bu zorlu süreçteki onurlu duruşu, sabrı ve sendikal disiplini nedeniyle kutlamak isteriz. Sedat Yaylacı başta olmak üzere hem Rektörlük hem taşeron şirkette görev yapan Sendikamız üyesi tüm işçi arkadaşlarımızı tebrik ediyoruz” şeklinde konuşan Kaşif, sendikamızın taşeronlaştırmaya ilişkin mücadelesini de hatırlatarak “Sendikamız Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi’ndeki taşeron uygulamasının hukuka aykırı olduğu ve İş Yasası’nın 2. Maddesi uyarınca taşeronda çalışan tüm işçilerin aslında işe ilk girdiği tarihten bu yana asıl ve gerçek işveren olan Üniversite Rektörlüğünün işçisi olduğunun tespit edilmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na başvuruda bulunmuştur. Asıl hedefimiz, gerekli tespitin yapılarak, taşeronda çalışan tüm işçi arkadaşlarımızın Üniversite Rektörlüğü’nün işçisi olduğunun tescil edilmesi ve kadroya alınmasıdır” dedi. 26 • Sosyal-İş Gazetesi SELÇUK ÜNİVERSİTESİ’NDE KARAR GÜNÜ YAKLAŞIYOR Konya Selçuk Üniversitesi’nde taşeron şirketlerde çalışan işçilerin sendikamıza üye olmasının ardından sendikamız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na Selçuk Üniversitesi’nde sendikamızın çoğunluğa sahip olduğunun tespit edilmesi için başvuruda bulunmuştu. İşçiler, taşeron şirketin kayıtlarında göründüğü için Bakanlık, sendikamıza olumsuz çoğunluk tespiti yapmış, kadrolu işçilerin üyesi olduğu sendikaya ise olumlu çoğunluk tespiti yapmıştı. hinde yapıldı ve mahkeme süreci başladı. İkinci duruşma, 21 Nisan 2011 tarihinde yapıldı ve bu duruşmada mahkeme, delillerin toplanması ve tanıkların dinlenmesine karar verdi. Üçüncü duruşma 21 Haziran 2011 tarihinde yapılmış ve bu duruşmada 3 tanığımız dinlenmişti. Adli tatilin ardından, 11 Ekim 2011 tarihinde yapılan dördüncü duruşmada mahkeme 3 tanığımızı daha dinlendi. Son üç tanığın dinlenmesi için bir sonraki duruşma tarihi 31 Ocak 2012 olarak belirlendi. Yetki davası açtık Bundan sonra neler olacak? Bunun üzerine sendikamız, yetki tespiti davası açmıştı. Sendikamız davada, Selçuk Üniversitesi’nde taşeron şirket işçilerinin “muvazaalı” (hileli) çalıştırıldıklarının tespit edilmesini, dolayısıyla taşeron şirket işçilerinin Selçuk Üniversitesi’nin işçileri olarak sayılmasını ve sendikamızın Selçuk Üniversitesi’nde toplu iş sözleşmesi imzalamaya “yetkili sendika” olduğunun tespit edilmesini talep etmişti. Eğer mahkeme kararı aleyhimize olursa, 31 Ocak 2012 tarihinde yapılacak du- sendikamız davayı Yargıtay’a temyiz ederuşmada son tanıklar da dinlenecek ve cek. Bu durumda karar, temyiz sürecinin ardından dava dosyasının bilirkişiye gön- sonunda kesinleşecek. derilmesi talep edilecek. Bilirkişi aşama- Sonuç itibariyle, yargıdan lehimize kasının ardından karar aşamasına geline- rar çıktığı takdirde, kararın kesinleşmecek ve mahkeme karar verecek. si ile birlikte, Selçuk Üniversitesi’nde Mahkemenin vereceği karar lehimize olursa, karşı taraflardan biri (Üniversite, Çalışma Bakanlığı ya da diğer sendika) davayı Yargıtay’a temyiz edebilir. Bu durumda karar temyiz sürecinin sonunDava sürecinde neler oldu? da kesinleşecek. Eğer mahkeme kararı Konya 3. İş Mahkemesi’nde görülen da- Yargıtay’a temyiz edilmezse karar, doğvanın ilk duruşması, 21 Şubat 2011 tari- rudan kesinleşecek. taşeron şirkette çalışan işçiler, Selçuk Üniversitesi’nin işçisi haline gelecek. Ayrıca sendikamız üniversitede yetkili sendika olacak. Ardından sendikamız, Üniversite Rektörlüğü ile toplu iş sözleşmesi imzalayacak ve toplu iş sözleşmesi ile üyelerimizin ücretleri, sosyal hakları ve çalışma koşulları iyileşecek. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde müfettişler inceleme yaptı Sendikamız Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’ndeki taşeron uygulamasının muvazaalı olduğunun tespit edilmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bursa Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne başvuru yapmıştı. Sendikamız başvuru dilekçesinde muvazaalı uygulamaya ilişkin gerekli bilgi, delil ve açıklamaları da sunmuştu. Sendikamızın yaptığı başvuru üzerine Bursa Bölge Çalışma Müdürlüğü, başvurumuzu İş Teftiş Grup Başkanlığı’na iletti. Bunun üzerine İş Teftiş Grup Başkanlığı’nca görevlendirilen iki iş müfettişi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde kapsamlı bir inceleme yaptı. Müfettişler, inceleme sırasında sendikamız üyeleriyle de görüşmeler mahkemesine itiraz edecek. Yine bu yaparak bilgi aldı. durumda da son sözü iş mahkemesi Alt İşverenlik Yönetmeliği uyarınca iş söyleyecek. müfettişleri tarafından bir rapor hazırlanacak. Raporda muvazaa tespit edilirse, Üniversite ya da taşeron şirketlerin, rapora karşı iş mahkemesine itiraz etme hakkı bulunuyor. Bu durumda iş mahkemesinin vereceği karar kesin olacak ve eğer muvazaayı onaylarsa karar kesinleşecek. İş müfettişi raporlarına itiraz edilmediği takdirde yine muvazaa kesinleşmiş olacak. Muvazaa tespit edilip kesinleştiği takdirde, İş Yasası’nın 2. Maddesi uyarınca Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde taşeron şirketler bünyesinde çalışan işçiler, işe ilk girdikleri tarihten itibaren Ordu Üniversitesi’nin işçisi haline gelmiş olacak. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde sendikamız yetkili sendika olduğu için, muvazaa kesinleştiği takdirde, işçiEğer iş müfettişleri tarafından hazır- ler Üniversite’nin işçisi olacakları gibi lanacak raporlarda muvazaa tespit Üniversite’de yürürlükte olan toplu iş edilmezse, sendikamız rapora karşı iş sözleşmesinden de yararlanacaklar. Sosyal-İş Gazetesi • 27 ORDU ÜNİVERSİTESİ’NDE ÜYE EĞİTİMİ YAPILDI Ordu Üniversitesi’ndeki üyelerimizle bir eğitim toplantısı gerçekleştiren sendikamız ayrıca, Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne Ordu Üniversitesi’ndeki muvzaanın incelenmesi için başvuruda bulundu Sendikamız 9 Ekim 2011 tarihinde, Ordu Üniversitesi’nde çalışan üyelerimize yönelik bir eğitim gerçekleştirdi. Ordu Öğretmenevi’nde yapılan eğitime yaklaşık 30 üyemiz katıldı. Eğitimin açılışında bir konuşma yapan Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar, Dünya’da ve Türkiye’de işçilerin yaşadığı sorunlara dikkat çekerek, taşeronlaştırmanın da bu sorunların bir parçası olduğunu vurguladı. Uyar, taşeronlaştırmaya karşı sendikamızın önemli bir mücadele ve örgütlenme yürüttüğüne dikkat çekti. Açılış konuşmasının ardından Sendikamız Uzmanı Onur Bakır, “Taşeron Uygulamasına İlişkin Temel Eğitim” başlıklı bir sunum yaptı. Taşeronlaştırmanın gerek siyasi gerek ekonomik gerek hukuki yönlerini aktaran Bakır, sendikamızın Ordu Üniversitesi’nde taşeron uygulamasının sona ermesi için yaptığı çalışmaları da anlattı. Üyelerimizin de aktif katılımıyla yapılan eğitimde, Ordu Üniversitesi’ndeki mevcut durum masaya yatırıldı. Eğitimin ardından Sendikamız Örgütlenme Dairesi Başkanı Hüseyin Kaşif, sendikamızın taşeron işçilere ilişkin yürüttüğü örgütlenme sürecine ilişkin detaylı bilgi verdi ve sendikal çalışmalarda dikkat edilmesi gereken hususları anlattı. Son olarak Sendikamız Ankara Şube Başkanı Murat Bozbeyoğlu söz alarak, sendikamızın iç işleyişi ve şubemizin çalışmaları hakkında bilgi verdi. SENDİKAMIZDAN MUVAZAA BAŞVURUSU Sendikamız, Samsun Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne üç ayrı dilekçe vererek, Ordu Üniversitesi’nde faaliyet gösteren üç taşeron şirket ile Üniversite arasındaki alt işverenlik ilişkisinin muvazaaya dayandığının tespit edilmesini talep etti. Her bir başvuru dilekçesinde, taşeron uygulamasının neden muvazaalı olduğu tek tek belge, delil ve açıklamaları ile birlikte ortaya konuldu. Alt İşverenlik Yönetmeliği’ne göre Bursa Bölge Çalışma Müdürlüğü, başvurumuzu İş Teftiş Grup Başkanlığı’na gönderecek. İş Teftiş Grup Başkanlığı tarafından görevlendirilecek olan müfettiş ya da müfettişler, Ordu Üniversitesi’ndeki taşeron uygulamalarını tek tek inceleyecek ve incelemeleri neticesinde rapor hazırlayacak. Raporda muvazaa tespit edilirse, Üniversite ya da taşeron şirketlerin, ra- pora karşı iş mahkemesine itiraz etme hakkı bulunuyor. Bu durumda iş mahkemesinin vereceği karar kesin olacak ve eğer muvazaayı onaylarsa karar kesinleşecek. İş müfettişi raporlarına itiraz edilmediği takdirde yine muvazaa kesinleşmiş olacak. Eğer iş müfettişleri tarafından hazırlanacak raporlarda muvazaa tespit edilmezse, sendikamız rapora karşı iş mahkemesine itiraz edecek. Yine bu durumda da son sözü iş mahkemesi söyleyecek. Muvazaa tespit edilip kesinleştiği takdirde, İş Yasası’nın 2. Maddesi uyarınca Ordu Üniversitesi’nde taşeron şirketler bünyesinde çalışan işçiler, işe ilk girdikleri tarihten itibaren Ordu Üniversitesi’nin işçisi haline gelmiş olacak. 28 • Sosyal-İş Gazetesi ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ’NDE MAHKEME KARARI UYGULANSIN! Bursa Uludağ Üniversitesi’nde sendikamız üyelerinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bursa Bölge Müdürlüğü’ne yaptığı başvuru üzerine, iş müfettişi tarafından yapılan incelemede “muvazaa” tespit edilmişti. Karara karşı yapılan itiraz üzerine Bursa 3. İş Mahkemesi’nin 30 Mart 2011 tarihli kararıyla muvazaa kesinleşmişti. Karar neyi getiriyor? İş Yasası’nın 2. Maddesine göre “muvazaa” kesinleştiği takdirde, taşeron şirket işçileri işe ilk girdikleri tarihten itibaren asıl işverenin işçisi sayılıyor. Dolayısıyla mahkeme kararı uyarınca, Uludağ Üniversitesi’nin tüm taşeron şirket işçilerini bünyesine alması, işçilerin sigorta kayıtlarını üniversite bünyesine geçirmesi ve işçilerin ücretlerini bizzat üniversitenin ödemesi gerekiyor. Karar uygulanmadı Ancak Uludağ Üniversitesi, mahkeme kararının üzerinden aylar geçmesine rağmen kararın uygulanması yönünde bir adım atmadı. Mahkeme kararıyla Uludağ Üniversitesi’nin işçileri olduğu kesinleşen yüzlerce işçi hala Bursa 3. İş Mahkemesi’nda dava görülürken yapılan ihaleyi kazanan yeni taşeron şirket bünyesinde çalışmayı sürdürüyor. Üniversite Rektörlüğü ile görüşme yapıldı Sendikamız Genel Başkanı Metin Ebetürk, Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar ve Sendikamız Örgütlenme Dairesi Başkanı Hüseyin Kaşif 24 Ağustos 2011 tarihinde Üniversite yetkilileri ile bir görüşme yaparak, mahkeme kararının uygulanması yönündeki talebimizi iletti. Sendikamız SGK’ya başvurdu Öte yandan sendikamız Sosyal Güvenlik Kurumu Bursa İl Müdürlüğü’ne başvuru yaparak, mahkeme kararının uygulanması için Sosyal Güvenlik Kurumu’nun gerekli işlemleri yapmasını ve sendikamız üyelerinin sigorta kayıtlarının taşeron şirketten alınarak, Üniversite Rektörlüğü bünyesine geçirilmesini talep etti. Ayrıca sendikamız Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bursa Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne de başvurarak, 2011 yılı itibariyle ihaleyi alan taşeron şirketin alt işverenlik tescilinin mahkeme kararı gereğince iptal edilmesini de talep etti. Önümüzdeki süreçte ne olacak? Sendikamızın yaptığı başvurular üzerine üyelerimiz Uludağ Üniversitesi’nin bünyesine geçirilmediği ve mahkeme kararı uygulanmadığı takdirde sendikamız gerek hukuki gerek fiili mücadele yollarıyla kararın uygulanması için gerekli çalışmaları sürdürecek. Sosyal-İş Gazetesi • 29 SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ’NDE ÇALIŞAN TAŞERON İŞÇİLER DE SENDİKAMIZDA ÖRGÜTLENİYOR Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’nde kadrolu işçilerin sendikamızda örgütlenmesinin ardından, taşeron şirketler de çalışan işçiler de sendikamızda örgütlenmeye başladı. Sendikamızın üye sayısı hızla artarken, Süleyman Demirel Üniversitesi’ndeki sendikal gücümüz de büyüyor. Isparta Öğretmenevi’nde taşeronda çalışan üyelerimize yönelik bir eğitim çalışması gerçekleştirildi. Yaklaşık 50 üyemizin katıldığı eğitim çalışmasının açılışında konuşan Sendikamız Genel Sekreteri Celal Uyar, sendikamızın örgütlenme çalışmaları hakkında bilgi vererek, bu süreçte daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyaç duÖte yandan örgütlenme çalışmaları de- yulduğuna dikkat çekti. vam ederken, 13 Ekim 2011 tarihinde Açılış konuşmasının ardından Sendika- mız Uzmanı Onur Bakır, “Taşeron Uygulamasına İlişkin Temel Eğitim” başlıklı bir sunum yaptı. Taşeronlaştırmanın gerek siyasi gerek ekonomik gerek hukuki yönlerini aktaran Bakır, sendikamızın Süleyman Demirel Üniversitesi’nde muvazaanın tespit edilebilmesi için yapacağı çalışmaları anlattı. Üyelerimizin de aktif katılımıyla yapılan eğitimde, Süleyman Demirel Üniversitesi’ndeki mevcut durum masaya yatırıldı. 30 • Sosyal-İş Gazetesi Türk Patent Enstitüsü’nde muvazaa ve işe iade kararı çıktı ALINTERİMİZİN PATENTİNİ GERİ ALACAĞIZ! Türk Patent Enstitüsü’nde taşeron şirket bünyesinde çalıştırılırken işten çıkarılan 54 üyemiz için sendikamızın açtığı işe iade davalarında mutlu sona adım adım yaklaşıyoruz. 6 üyemizin davasında “muvazaa” ve “işe iade kararı” çıktı. 48 üyemizin davasında ise bilirkişi raporu “muvazaa ve işe iade” yönünde oldu. Yetki tespiti davamızda da bilirkişi olumlu rapor verdi. Türk Patent Enstitüsü’nde yıllardır taşeron şirketler bünyesinde çalıştırılan 110 işçi, Türk Patent Enstitüsü’nün taşeron ihalesini yenilemeyeceğini açıklaması üzerine, 8 Mart 2011 tarihinde taşeron şirket tarafından işten çıkarılmıştı. Türk Patent Enstitüsü, işten çıkarılan işçiler yerine 115 “sözleşmeli personel” almıştı. Bunun üzerine sendikamız üyesi olan 54 işçi için sendikamız işe iade davası açmıştı. Davada, Türk Patent Enstitüsü’ndeki taşeron uygulamasının “muvazaalı” yani hileli olduğu iddia edilerek, işçilerin aslında asıl işveren olan Türk Patent Enstitüsü’nün işçisi olduğu öne sürülmüştü. Bu nedenle davada, muvazaanın tespit edilmesi ve işe iade kararının asıl ve gerçek işveren olan Türk Patent Enstitüsü’ne yapılması talep edilmişti. Mahkemesi’nde görülmeye başlanmıştı. Ankara 6. İş Mahkemesi, 15 Eylül 2011 tarihinde 8 davayı sonuçlandırdı. Ankara 6. İş Mahkemesi, taşeron uygulamasının “muvazaalı” olduğunu, bu nedenle işçilerin taşeron şirketin değil Türk Patent Enstitüsü’nün işçileri olduğunu ve haksız bir şekilde işten çıkarıldıklarını tespit ederek, 8 üyemizin Türk Patent Enstitüsü’ne işe iade edilmesi yönünde karar verdi. Türk Patent Enstitüsü, kararı Yargıtay’a temyiz etti. Karar Yargıtay’da onandığı takdirde kesinleşecek ve üyelerimiz Türk Patent Enstitüsü’ne işbaşı yapmak için başvuruda bulunacak. 46 üyemizin davasında olumlu bilirkişi raporu Ankara 19. İş Mahkemesi’nde devam eden 46 üyemizin işe iade davasında ise bilirkişi raporu lehimize çıktı. Bilirkişi raporunda, Türk Patent Enstitüsü’ndeki taşeron uygulamasının muvazaalı olduğu ve işçilerin işe ilk girdikleri tarihten itibaren asıl işveren olan Türk Patent Enstitüsü’nün işçisi olduğu tespit edildi. Ayrıca bilirkişi raporunda 46 işçinin iş sözleşmelerinin İş Kanunu’na aykırı bir biçimde feshedildiği belirtilerek, işçilerin Türk Patent Enstitüsü’ne işe iade edilme8 üyemiz için işe iade kararı çıktı si gerektiği kaydedildi. Davanın bir sonSendikamız tarafından açılan 54 raki duruşması 23 Kasım 2011 tarihinde işe iade davasının 8’i Ankara 6. İş yapılacak. Bu duruşmada kararın çıkması Mahkemesi’nde, 46’sı ise Ankara 19. İş bekleniyor. Yetki davasında da olumlu rapor Türk Patent Enstitüsü’nde çalışan 110 işçinin yarısından çoğunun sendikamıza üye olmasının ardından sendikamız Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na başvurarak Türk Patent Enstitüsü için çoğunluk tespiti yapılmasını istemişti. Başvuru tarihimizde üyelerimiz taşeron şirketin kayıtlarında gözüktüğü için Bakanlık olumsuz tespit yapmış, bunun üzerine sendikamız yetki tespiti davası açmıştı. Davada Türk Patent Enstitüsü’ndeki taşeron uygulamasının muvazaalı olduğu, dolayısıyla işçilerin Türk Patent Enstitüsü’nün işçisi olduğu ve bu nedenle de sendikamızın Türk Patent Enstitüsü’nde yetkili sendika olduğu iddia edilmişti. Ankara 6. İş Mahkemesi’nde görülen yetki tespiti davasında bilirkişi raporu lehimize çıktı. Bilirkişi raporunda muvazaalı taşeron uygulaması olduğu, işçilerin Türk Patent Enstitüsü’nün işçisi olduğu ve bu nedenle sendikamızın yetkili sendika sayılması gerektiği belirtildi. Davanın bir sonraki duruşması 24 Kasım 2011 tarihinde yapılacak. Bu duruşmada da karar çıkması bekleniyor. Bundan sonra ne olacak? İşe iade kararları temyiz (Yargıtay) aşamasının sonunda kesinleştiği takdirde, sendikamız üyeleri Türk Patent Enstitüsü’ne işbaşı yapmak için başvuruda bulunacak. İş Yasası’na göre Türk Patent Enstitüsü’nün iki seçeneği bulunuyor. Türk Patent Enstitüsü üyelerimizi işbaşı yaptırabileceği gibi, üyelerimize tüm yasal haklarını ödeyerek (kıdem ve ihbar tazminatı, iş güvencesi tazminatı ve 4 aylık boşta geçen sürelere ilişkin ücret vb.) işbaşı yaptırmama seçeneği de bulunuyor. Ancak gerek sendikamız gerek üyelerimiz, kararlar kesinleştikten sonra “tazminat değil işimizi istiyoruz” diyerek, işbaşı yapılması için mücadele edecek. Üyelerimiz işbaşı yaptığı ve “yetki tespiti” davası lehimize sonuçlandığı takdirde sendikamız üyelerimiz adına toplu iş sözleşmesi yapacak. Böylece Türk Patent Enstitüsü’nde çalışan üyelerimiz sendikalı kamu işçileri olarak toplu iş sözleşmesi ile çalışmaya devam edecek. Sosyal-İş Gazetesi • MAHKEME KARARININ ARDINDAN SENDİKAMIZ GENEL BAŞKANI METİN EBETÜRK’ÜN ANKA HABER AJANSI’NA YAPTIĞI AÇIKLAMASININ TAM METNİNİ İLGİNİZE SUNUYORUZ. SOSYAL-İŞ SENDİKASI GENEL BAŞKANI METİN EBETÜRK’ÜN 29 EYLÜL 2011 TARİHİNDE ANKA MUHABİRİNE YAPTIĞI AÇIKLAMADIR -Türk Patent Enstitüsü’nde yıllardır taşeron şirketler bünyesinde çalıştırılan 110 işçi, Türk Patent Enstitüsü’nün taşeron ihalesini yenilemeyeceğini açıklaması üzerine, 8 Mart 2011 tarihinde taşeron şirket tarafından işten çıkarılmıştı. Türk Patent Enstitüsü, işten çıkarılan işçiler yerine 115 “sözleşmeli personel” almıştı. - Türk Patent Enstitüsü’nde taşeron şirket bünyesinde çalıştırılan işçiler, 2010 yılı Ekim ayından itibaren sendikamızda örgütlenmiş, işçilerin yarısından fazlası sendikamıza üye olmuştu. - Sendikamız ve sendikamız üyesi işçiler, işten çıkarma kararının gündeme gelmesi üzerine çeşitli eylem ve etkinlikler gerçekleştirmiş, işten çıkarmaların hukuka aykırı olduğunu duyurmuştu. Ancak çoğunluğu kadın 110 işçi, tam da Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde 8 Mart 2011 tarihinde işten çıkarılmıştı. - Bunun üzerine sendikamız, işten çıkarılan üyelerimiz için işe iade davası açtı. Sendikamız, başından bu yana Türk Patent Enstitüsü’ndeki taşeron uygulamasının “muvazaalı” yani hukuka aykırı ve hileli olduğunu, bu nedenle de İş Yasası’nın 2. maddesi uyarınca, işçilerin aslında taşeron şirketin değil asıl işveren olan Türk Patent Enstitüsü’nün işçisi olduğunu iddia ediyordu. Bu nedenle sendikamız üyeleri adına sendikamız avukatı F. Serdar Erman tarafından 54 üyemiz adına açılan “işe iade davaları”nda “muvazaalı” taşeron uygulaması olduğu öne sürüldü ve işe iadenin asıl, tek ve gerçek işveren olan Türk Patent Enstitüsü’ne yapılması talep edildi. - Sendikamız tarafından açılan 54 işe iade davasının 8’i Ankara 6. İş Mahkemesi’nde, 46’sı ise Ankara 19. İş Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. - Ankara 6. İş Mahkemesi, 15 Eylül 2011 tarihinde 8 davayı sonuçlandırdı. Ankara 6. İş Mahkemesi, taşeron uygulamasının “muvazaalı” olduğunu, bu nedenle işçilerin taşeron şirketin değil Türk Patent Enstitüsü’nün işçileri olduğunu ve haksız bir şekilde işten çıkarıldıklarını tespit ederek, 8 üyemizin Türk Patent Enstitüsü’ne işe iade edilmesi yönünde karar verdi. Ankara 6. İş Mahkemesi gerekçeli kararlarında, - İşçilerin temizlik işçisi olarak gösterilip, Türk Patent Enstitüsü’nün bütün birimlerinde temizlik işi dışındaki işlerde çalıştırıldığını, - İşçilerin veri girişi, arşiv, marka, ihale ve benzeri işlerde çalıştırıldığını ve bu işlerin Türk Patent Enstitüsü’nün asıl işleri olduğunu, - Taşeron şirket işçilerine yaptırılan işlerde Enstitü’nün kendi kadrolu personelinin de çalıştırıldığını, - Enstitü’nün asıl işi olan marka ve patent işlerinin taşeron şirkete verilmesinin, işçilerin haklarını kısıtlamak ve bazı kamusal yükümlülüklerden kaçmaya yönelik olduğunu, tespit ederek 8 işçinin Türk Patent Enstitüsü’nün işçisi niteliğine haiz olduğunu belirterek, işçilerin iş sözleşmesinin haksız biçimde feshedildiğine ve Türk Patent Enstitüsü’ndeki işlerine iade edilmeleri yönünde karar verdi. -Ankara 6. İş Mahkemesi’nin kararı kamuda taşeron şirketlerde çalışan yüz binlerce işçi açısından önemli bir emsal teşkil etmektedir. Çünkü birçok kamu kurumunda benzer muvazaalı taşeron uygulamaları mevcuttur. Bu kararın taşeron şirketlerdeki sendikal örgütlenmeler için fiili ve hukuki açıdan önemli bir örnek oluşturacağını düşünüyoruz. Bu açıdan Ankara 6. İş Mahkemesi’nin bu kararını gerek Türk Patent Enstitüsü’nde çalışan üyelerimiz adına gerek tüm taşeron işçiler adına mutlulukla karşılıyoruz. - Eğer Türk Patent Enstitüsü kararı Yargıtay’a temyiz etmez ise karar kesinleşecek ve üyelerimiz işbaşı yapmak için Türk Patent Enstitüsü’ne başvuracak. Kararın Yargıtay’a götürülmesi durumunda ise temyiz sürecinin sonucu beklenecek. Kararı temyiz edip etmemek elbette Türk Patent Enstitüsü’nün takdirindedir. Ancak sendika olarak, Türk Patent Enstitüsü’nün kararı temyiz etmemesini diliyoruz. Bununla birlikte temyiz süreci olsun ya da olmasın işe iade kararı kesinleştikten sonra üyelerimizin muhakkak işbaşı yaptırılmasını istiyoruz. Bu konuda son derece kararlıyız. Üyelerimiz de bir an önce işbaşı yapmak, yıllarını verdikleri ve severek çalıştıkları Türk Patent Enstitüsü’ne en kısa zamanda geri dönerek, görevlerinin başına geçmek istiyor. - Ankara 19. İş Mahkemesi’nde 46 üyemizin işe iade davası devam ediyor. Bu davanın da en kısa sürede üyelerimiz lehine sonuçlanmasını umut ediyoruz. - Asıl ve nihai hedefimiz 54 üyemizin de Türk Patent Enstitüsü’nde işbaşı yapması ve üyelerimiz adına toplu iş sözleşmesi imzalamaktır. - Sendikamız yalnızca Türk Patent Enstitüsü değil, Ordu Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Çanakkale OnSekiz Mart Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi ve Süleyman Demirel Üniversitesi’nde çalışan taşeron şirket işçileri sendikamızda örgütlenmektedir. Bu işyerlerinde de “muvazaa”lı taşeron uygulamalarının tespiti ve üyelerimizin asıl işveren olan Üniversitelerin kadrosuna geçirilmesi için mücadelemiz sürüyor. - Sonuç olarak, taşeron uygulaması modern kölelik düzenidir. Taşeron sorunun temel çözümü taşeronlaştırmanın tümüyle ortadan kaldırılması ve kamuda çalışan tüm taşeron şirket işçilerinin kadroya alınmasıdır. İşçileri güvencesizliğe, düşük ücretlere, ağır çalışma koşullarına ve sendikasızlığa mahkûm eden taşeron uygulaması tümüyle sona erene kadar mücadelemizi ısrarla sürdüreceğiz. 31 32 • Sosyal-İş Gazetesi İSTANBUL BAROSU’NDA İLETİŞİM EĞİTİMİ HABER: BİLGE ÇOBAN Sendikamız üyesi İstanbul Barosu İşçileri, 11 Haziran 2011 Cumartesi günü düzenlenen “İletişim Becerileri Temel Eğitimi” konulu işyeri eğitimine katıldılar. Kırk üç üyemizin katıldığı eğitim, İstanbul Barosu Kültür Merkezi’nde yapıldı. Hizmet alanında faaliyet gösteren İstanbul Barosu çalışanlarının iletişim becerileri konusunda alacakları bu eğitimin, sendikal örgütlenmeye büyük katkı sağlayacağının vurgulandığı konuşmaların ardından eğitim çalışmalarına geçildi. nan konuların birer örneğinin katılımcı- İşyeri sendika temsilcisi Bilge Çoban’ın sunumuyla başlayan eğitim programında, İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Durakoğlu, Şube Başkanı Mustafa Ağuş ve Sosyal-İş TİS Daire Başkanı Engin Sezgin birer konuşma yaptılar. Psikolojik Danışman ve Eğitimci M. Kadir Akbulut ile Psikolog Eğitimci Elçin Kimmet, “İletişim Becerileri Temel Eğitimi”ni barkovizyon eşliğinde oluşturdukları sunumlarla zenginleştirdiler. Uygulamalı olarak gerçekleştirilen eğitimde ele alı- tılan İstanbul Barosu işçileri, bu eğitimin lara dağıtılması da bilgilerin pekiştirilmesine katkı sağladı. Yararlı olduğu kadar eğlenceli de geçen “İletişim Becerileri Temel Eğitimi”ne kaileriki aylarda düzenlenecek diğer buluşmalarında görüşmek üzere ayrılmadan önce M. Kadir Akbulut ve Elçin Kimmet’e teşekkürlerini içeren bir plaket sundular. Sosyal-İş Gazetesi • 33 DİSK, KESK, TTB VE TMMOB’un ortakalaşa düzenleyeceği “2011 İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kongresi” hazırlık çalışmaları devam ediyor “Örgüt Okulu” toplantısı düzenlendi D İSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından 2-3-4 Aralık 2011 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilecek olan “2011 İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kongresi”nin hazırlıkları tüm hızıyla sürüyor. Esnek ve güvencesiz istihdam ve çalışma biçimlerinin giderek yaygınlaştığı ve esnekleşmenin işçi sağlığına zararlarının giderek arttığı bir süreçte kongrenin ana teması “Esnekleşme” olarak belirlendi. alanına ilişkin “ortak bir dil oluşturması, bilgi paylaşımında bulunması ve Kongre hazırlık süreci ve Kongre sonrasına ilişkin görüş alışverişinde bulunmasıydı”. sürecine ilişkin tartışmalar yapılarak, Kongre sonrasında neler yapılabileceği, merkezi ve yerel düzlemde ne tür çalışmalar/örgütlenmeler gerçekleştirilebiBu amaçla, Örgüt Okulu’na düzenleyici leceği konusu üzerinde duruldu. dört örgütten merkezi ve yerel düzeyde Ayrıca Kongre düzenleyicisi örgütlerin yönetici, üye ve uzmanlar katıldı. yakın vadede ortak çalışmalar yürütmeEtkinliğin saat 10.00’da başlayan ilk yi planladığı İstanbul, Ankara, İzmir, Dioturumunda; Prof. Dr. Onur Hamzaoğ- yarbakır başta olmak üzere 8 bölgeden lu “Sağlık Kavramı ve Tanımı” üzerinde katılımcıların da olduğu Örgüt Okulu durdu. Daha sonra Kocaeli Sağlık YO, etkinliğinde özellikle bu bölgelerde ne tür ortak çalışmalar yapılabileceği de Yaklaşık altı aylık bir sürecin geride bı- Hemşirelik, Halk Sağlığı Hemşireliği Bö- masaya yatırıldı. rakıldığı Kongre hazırlık çalışmalarında, lümünden Yard. Doç. Dr. Özlem Özkan 17 Eylül 2011 Cumartesi Günü Ankara “İşçi Sağlığı-İş Sağlığı kavramı” ile ilgili, 17 Eylül’de Ankara’da düzenlenen “ÖrTabipler Odası’nda “Örgüt Okulu” top- Konfederasyonumuz adına Onur Bakır güt Okulu” çalışması, “2011 İşçi Sağlığı ise “ İşçi Sağlığı Kavramı ve Güncel Du- ve Güvenliği Kongresi” hazırlıklarının en lantısı düzenledi. rum” ile ilgili değerlendirmelerde bu- önemli aşamalarından biri olma özelli17 Eylül’de yapılan Örgüt Okulunun lundu. ğini taşımakla birlikte, işçi sağlığı alanınamacı; hem merkezi hem yerel düzeyde, da yapılacak ortak çalışmalar bakımınKongre Düzenleyicisi örgütlerin yöneti- İkinci oturumda ise; 2011 İşçi Sağlığı dan da büyük öneme sahip. ci ve üyelerinin işçi sağlığı ve güvenliği ve Güvenliği Kongresi’nin örgütlenme “2011 İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kongresi” ile amaçlanan yalnızca işçi sağlığı sorununu ele almak değildir. Kongre öncesinden başlayarak, kongre sırasında ve kongre sonrasında, gerek yerel gerek ulusal ölçekte emek ve meslek örgütleri ile sorunun tüm taraflarının ortak çalışmalar yürütmesi ve işçi sağlığı sorununa emekten yana daha güçlü bir müdahalede bulunulabilmesi için yeni olanakların yaratılmasıdır. 34 • Sosyal-İş Gazetesi ŞUBELERDEN HABERLER ŞUBE ORGANLARI TOPLANTILARI YAPILDI İZMİR ŞUBE: İzmir Şube Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurulu, 17 Eylül 2011 Genel Kurulu sonrası ilk toplantılarını Genel Başkanımız Metin Ebetürk’ün Başkanlığı’nda gerçekleştirdiler. İlk toplantıda tanışma , bilgilendirme ve görev dağılımları yapıldı. Genel Başkan Metin Ebetürk, 22-23-24 Ekim 2011 tarihlerinde Birleşik Metal-İş Senikası Kemal Türkler Tesislerinde yapılacak olan “Şube Yöneticileri Eğitimi” toplantısı hakkında önbilgi verdi. İstanbul Şube İSTANBUL ŞUBE: Sendikamız İstanbul Şube Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurulları, yaptıkları toplantılar sonucunda görev dağılımını gerçekleştirdiler. Buna göre Şube Sekreterliği’ne Turgut Çivi, Şube Yazmalığı’na Ayhan Hancı seçildi. Denetim Kurulu Başkanılığına Zafer Öztürk, Denetim Kurulu Yazmanlığı’na Hasan Korkmaz; Disiplin Kurulu Başkanlığı’na Tuncay Alkan ve Disiplin Kurulu Yazmanlığı’na Aşkın Bildir seçildi. İlk toplantı Şube Denetim Kurulu Üyeleri ile yapıldı. Toplantı sonucunda Şube Denetim Kurulu Başkanlığı’na Saadet Gün, Yazmanlığa Erdal Çakır, Üyeliğe Serap Erdoğan seçildiler. Şube Disiplin Kurulu toplantısında görev dağılımı ise; Şube Disiplin Kurulu Başkanı Sabiha Tezcan, Yazman Yaprak Uçak,Kurul Üyesi Berna Tangör olarak belirlendi. Şube Yönetim Kurulu toplantısında, Şube Sekreterliği ve Şube Saymanlığı seçimleri yapıldı. Şube Sekreteliği’ne Mesut Biçer, Şube Saymanlığı’na Bahadır Madanoğlu, Üyeliklere Alev Bayarlar, Cumhur Mercimek oybirliği ile seçildiler. Ankara Şube ANKARA ŞUBE: Ankara Şubemiz yaptığı toplantılarla Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurullarında görev dağılımını gerçekleştirdi. Buna göre Sabit Akkuş Şube Sekreteri, Şeyda Işık Şube Yazmanı olarak belirlendi. Denetim Kurulu Başkanlığı’na İlhan Esim, Yazmanlığı’na Gülağmi Aslan; Disiplin Kurulu Başkanlığı’na Nursen Kılıç, Yazmanlığına ise Turgut Demir seçildi. ASMMMO’ DA ÇALIŞAN ÜYELERİMİZDEN ANLAMLI DAYANIŞMA Ankara Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası İşyeri Sendika Temsilciliğimiz tarafından, Şanlıurfa Siverek Hasırlı İlköğretim Okulu, Ağrı Patnos Dedeli İlköğretim Okulu ve Amasya Yaylasaray İlköğretim Okulu’nda eğitim gören minik kardeşlerimizle dayanışma amaçlı kampanya düzenlendi. Dayanışma kampanyası çerçevesinde, çok sayıda kırtasiye malzemesi, giyim eşyası, oyuncak ve şekerlemeden oluşan malzemeler paketler halinde hazırlanarak kargo yoluyla minik kardeşlerimize ulaştırıldı. İzmir Şube Sosyal-İş Gazetesi • 35 Kıdem tazminatının gaspına karşı emekçiler Meclis’teydi: Haklarımızı gasp ettirmeyeceğiz! DİSK, 8 Ekim’de yapılacak büyük miting öncesi 3 Ekim’de TBMM’ye yürüdü. Taleplerini haykıran DİSK’liler kıdem tazminatı hakkı başta olmak üzere haklarımızı gasp ettirmeyeceğini gösterdi. basın açıklamasının ardından DİSK heyeti, Kıdem Tazminatı başta olmak üzere Torba Yasa ve Özel İstihdam Büroları ile ilgili taleplerini içeren bir dosyayı TBMM Başkanlığı’na ve grubu bulunan partilere Genel-İş Ankara Şubesi’nin önünde top- sunmak üzere Meclis’e gitti. lanan yaklaşık 600 kişi TBMM’ye doğru Akay Kavşağı’ndaki basın açıklamasısloganlarla yürüyüşe geçti. Yürüyüş bo- nı DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün yunca sık sık “Kıdem Tazminatı gaspedi- gerçekleştirdi. Görgün “İşçi sınıfı ‘sabırlemez”, “Susma sustukça sıra sana gele- la’ uyarı görevini yerine getirmektedir!” cek”, “AKP yasanı al başına çal”, “Kurtuluş başlığıyla yaptığı açıklamada “Çalışma yok tek başına, ya hep beraber ya hiç bi- yaşamının yeniden yapılandırılmasına rimiz” gibi sloganlar atan DİSK’liler Akay yönelik AKP hükümeti tarafından gündeKavşağı’na kadar yürüdü. Burada okunan me taşınan konular, sermaye çevrelerinin beklentilerini karşılamaya odaklanan, rekabet gücünü artırma adıyla, emeğin kazanımlarını yok etmeyi amaçlayan bir içeriğe sahiptir” dedi. “Bugün bir kez daha sabırla ‘uyarı’ görevimizi yerine getirmek için buradayız” diyen Görgün “Ama sabrın da bir sınırı vardır. Eğer görmemeye, duymamaya, sırtlarını dönmeye devam edeceklerse, işçi sınıfı bütün demokratik mücadele araçlarını seferber edecek, genel grev de dahil olmak üzere üretimden gelen gücünü kullanmaktan çekinmeyecektir” şeklinde konuştu. 36 • Sosyal-İş Gazetesi On binler Ankara’da buluştu “İnsanca yaşam için eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye” mitinginde on binlerce işçi ve emekçi Ankara’da bir araya geldi D İSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin düzenlediği “İnsanca yaşam için eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye” mitinginde on binlerce işçi ve emekçi Ankara’da bir araya geldi. Kıdem tazminatı hakkı başta olmak üzere her türlü hak gaspına karşı eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye talebini haykıran yaklaşık 30 bin işçi ve emekçi, mitingin yapıldığı Sıhhiye Meydanı’na sığmadı. Mitinge Türk-İş’e bağlı bazı sendikalar ile siyasi parti ve demokratik kitle örgütleri de katılarak destek verdi. giriş yapamamış bulunuyordu. Miting, katılanların anons edilmesinden sonra Bandista konseriyle açıldı. DİSK, TMMOB, KESK ve TTB TALEPLERİNİ HAYKIRDI Şarkılarıyla işçi ve emekçileri coşturan Bandista’nın ardından ilk sözü DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün aldı. Antidemokratik uygulamaların giderek arttığına dikkat çeken Görgün, AKP’nin şimdi de kıdem tazminatı hakkına göz diktiğini söyledi. Baskılara ve hak gasplarına boyun eğmeyeceklerini ifade eden Görgün, EMEKÇİLER ALANA SIĞMADI “Tarihin çöp sepeti, kendi halkına sırtını Sabah saatlerinde tren garı önünde dönen ve emekçileri karşısına alan siyatoplanmaya başlayan işçi ve emekçiler, setlerle doludur” şeklinde konuştu. 11.30’da Sıhhiye Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca coşkulu Görgün’den sonra söz alan TMMOB Gesloganlarla taleplerini dile getiren işçi ve nel Başkanı Mehmet Soğancı, baskıcı emekçiler, pankart, bayrak ve flamalarıy- ve otoriter yönetime karşı özgürlük ve la dikkat çekerken, üzerinde taleplerin demokrasinin savunulması, insanca bir yazılı olduğu uçan balonlar da izleyenler sağlık hakkı için; ormanların, madenlerin tarafından beğeniyle karşılandı. Mitingin talanına dur demek için alanlarda oldukyapılacağı Sıhhiye Meydanı’na sığmayan larını söyledi. KESK Genel Başkanı Lami işçi ve emekçilerin alana girmesi uzun Özgen, kamu emekçilerinin hükümetin zaman aldı. Miting başlatıldığı sırada, işçi yasakçı tutumundan payını aldığını vurve emekçilerin önemli bir bölümü alana gulayarak “Bugün sürgünler, görevden Sosyal-İş Gazetesi • almalar yetmezmiş gibi KESK üyesi 20 arkadaşımız barıştan, özgürlükten ve emekten yana düşüncelerinden dolayı tutuklu bulunmaktadır” şeklinde konuştu. TTB Merkez Konseyi Başkanı Eriş Bilaloğlu ise hükümetin sağlık politikalarını eleştirerek AKP’nin sağlık alanında gerçekleştirdiği uygulamalara karşı mücadeleyi daha da büyüteceklerini ifade etti. alandaki yerini aldı. Garın önünden Sıhhiye Meydanı’na kadar coşkuyla yürüyen Sosyal-İş’liler, attıkları sloganlarla hakların gaspına geçit vermeyeceklerini ifade ettiler. Sosyal-İş’liler yürüyüş boyunca sık sık “Kıdem hakkımız gaspedilemez”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz”, “Yaşasın sınıf dayanışması”, “AKP’ye köle ABD’ye kalkan olmayacağız”, “Taşeron gidecek zulüm bitecek”, “İşçilerin birliği taşeronu yenecek”, “YaSENDİKAMIZ ALANDAYDI şasın halkların kardeşliği” gibi sloganları Sendikamız, yaklaşık 250 kişilik kortejiyle sıklıkla attılar. Taleplerimizi içeren çeşitli 37 afişlerini taşıyan üyelerimiz, “Herkese güvenceli iş, güvenli gelecek”, “Taşeron sağlığa zararlıdır”, “Taşeronu yeneceğiz, her yerde!” pankartlarını taşıdılar. Sendikamız kortejinde İzmir ve Ankara Şubelerimize bağlı çeşitli işyerlerinden üyelerimizin yanı sıra taşeron örgütlenmelerimizden Türk Patent Enstitüsü, Bursa Uludağ Üniversitesi, Konya Selçuk Üniversitesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ve Ordu Üniversitesi’nden üyelerimiz yerini aldı. 38 • Sosyal-İş Gazetesi 10 SORU 10 CEVAPTA KIDEM TAZMİNATINDA YALANLAR ve GERÇEKLER 4 3 KIDEM TAZMİNATINA NASIL HAK KAZANILIR? Bir işçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için öncelikle işyerinde en az 1 yılını doldurmuş olması ve işçinin iş sözleşmesinin” kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde sona ermiş olması gerekir. İş sözleşmesi işçinin ölümü halinde sona erebilir ya da iş sözleşmesi işçi veya işveren tarafından feshedilmiş olabilir. Şöyle ki: 1 KIDEM TAZMİNATI NEDİR? Kıdem tazminatı, işveren tarafından, kıdem tazminatına hak kazanmış işçiye ödenen, işçinin her 1 yıllık çalışması karşılığında 1 aylık giydirilmiş brüt ücreti tutarında tazminattır. 2 KIDEM TAZMİNATI HAKKI NASIL BUGÜNE GELMİŞTİR? Kıdem tazminatı hakkı ilk kez 1936 yılında çıkarılan bir Kanun ile yürürlüğe girmiştir. Bu kanuna göre, en az 5 sene çalışmış olan işçi, her bir hizmet yılı için 15 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatına hak kazanabiliyordu. İlerleyen yıllarda, kıdem tazminatı hakkını genişleten kimi yasal düzenlemeler yapıldı. 1950 yılında kıdem tazminatından yararlanabilmek için gereken asgari kıdem süresi 5 yıldan 3 yıla indirildi. 1967 yılında yapılan yasal değişikliklerle kıdem tazminatı hakkı daha da genişlemiş, ancak Anayasa Mahkemesi 1970 yılında ilgili yasayı iptal etmiştir. Bunun üzerine DİSK’in öncülüğünde işçi sınıfının mücadelesi neticesinde, 1975 yılında kıdem tazminatı hakkında önemli kazanımlar elde edilmiştir. İlerleyen dönemde kıdem tazminatı hakkı bugünkü halini almıştır. Kıdem tazminatı ilk ortaya çıktığında “verilmiş bir hak” olsa da mücadelelerle genişletildiği, korunduğu ve bugünkü halini aldığı için Türkiye işçi sınıfı için “kazanılmış bir hak” niteliği taşımaktadır. a) İş sözleşmesi işveren tarafından feshedilirse İş sözleşmesi işveren tarafından “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” nedeniyle haklı nedenle derhal feshedilen işçiler (İş Yasası 25/2) kıdem tazminatına hak kazanamazlar. İşveren tarafından yapılan diğer tüm iş sözleşmesi fesihlerinde, işçiler kıdem tazminatına hak kazanır. b) İş sözleşmesi işçi tarafından feshedilirse Aşağıdaki belirtilen durumlarda, iş sözleşmesini kendi fesheden işçi kıdem tazminatına hak kazanır: 1) İşçi, İş Yasası’nın 24. Maddesi uyarınca “haklı nedenle derhal fesih hakkı”nı kullanarak iş sözleşmesini feshetmişse, 2) İşçi, emeklilik dolayısıyla iş sözleşmesini feshetmişse, 3) İşçi, emekli olmak için gereken koşullar içinde, yaş sınırı haricindeki diğer koşulları, (sigortalılık süresi ve prim gün sayısı) yerine getirmiş ve iş akdini feshetmişse, 4) İşçi yaşlılık veya malullük aylığı almak için iş sözleşmesini feshetmişse, 5) Erkek işçi, zorunlu askerlik hizmeti dolayısıyla iş sözleşmesini feshetmişse, 6) Kadın işçi, evlendikten sonraki 1 yıl içinde iş sözleşmesini feshetmişse, Bu durumlar haricinde, iş sözleşmesini kendisi tek taraflı olarak fesheden işçi kıdem tazminatına hak kazanmaz. c) İşçinin ölümü halinde İşçinin ölümü halinde iş sözleşmesi kendiliğinden sona erer. Bu durumda kıdem tazminatı, işçinin mirasçılarına ödenir. KIDEM TAZMİNATI İŞÇİLER AÇISINDAN NEDEN ÖNEMLİDİR? KIDEM TAZMİNATI; İş güvencesidir! Kıdem tazminatı her şeyden önce işçiler için önemli bir iş güvencesidir. Kıdem tazminatı işverenlerin işçileri dilediğince, istediği zaman, keyfi bir biçimde işten çıkarması karşısında önemli bir engeldir. 2003 yılında “iş güvencesi” yeni İş Yasası’nda yer alana kadar kıdem tazminatı işçiler için bir nevi iş güvencesi sistemi olmuştur. Bugün de “iş güvencesi” kapsamı dışında kalan milyonlarca işçi için kıdem tazminatı en önemli iş güvencelerinden biridir. Kara gün (işsizlik) dostudur! Türkiye’de işsizlik ağır ve yakıcı bir sorundur. İşsiz kalan işçilerin yeniden iş buluncaya kadar geçirdikleri zor zamanlarda, kıdem tazminatı işçilerin imdadına yetişmektedir. İşçinin emekli ikramiyesidir! Memurlardan farklı olarak, işçiler, emekli olduklarında devletten emekli ikramiyesi almazlar. Bu nedenle emekli olan işçinin aldığı kıdem tazminatı, işçinin bir nevi emekli ikramiyesidir. İşçi, emekli olduğunda, alacağı emekli maaşı, çalışırken aldığı ücretten daha düşük olduğu için, kıdem tazminatı, emekli olan işçinin emeklilik döneminde bir nebze olsun rahatlamasını sağlar. Sömürüyü bir nebze sınırlandırılır Türkiye’de ücretler genel olarak düşüktür. İşçiler ağır bir biçimde sömürülmektedir. İşçilerin ürettiği artı değerin çok küçük bir kısmı işçilere ücret olarak ödenmektedir. İşte kıdem tazminatı, işçinin işverenler tarafından el konulan emeğinin karşılığının en azından bir kısmının toplu olarak işçiye geri ödenmesi sağlamaktadır. Yıpranmışlığın ve yılların emeğinin karşılığıdır Her türlü çalışma yorar ve yıpratır. Adı üstünde, kıdem tazminatı, yani işçinin kıdemine, çalıştığı süreye göre ödenen bu tazminat, işçinin yıpranmışlığı ve yıllarca verdiği emeğin karşılığıdır. Sosyal-İş Gazetesi • 39 10 SORU 10 CEVAPTA KIDEM TAZMİNATINDA YALANLAR ve GERÇEKLER 6 5 KIDEM TAZMİNATI, TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ İLE ARTIRILABİLİR Mİ? KIDEM TAZMİNATI NASIL HESAPLANIR? KIDEM TAZMİNATI TAVANI NEDİR? Kıdem tazminatının hesaplanmasında işçinin son ücreti dikkate alınır. Ancak bu son ücret, çıplak ücret değil, giydirilmiş brüt ücrettir. Kıdem tazminatının hesaplanmasında ücretin yanı sıra işçiye sağlanmış olan para ve para ile ölçülmesi mümkün sözleşmeden veya kanundan doğan menfaatler de göz önünde tutulmaktadır. Yani işçiye ödenen ikramiye, prim, parasal sosyal yardımlar ile para ile ölçülmesi mümkün diğer menfaatler (ör. otobüs bileti, giyecek, erzak) de kıdem tazminatının hesaplanmasında dikkate alınır. Ancak bu menfaatlerin süreklilik kazanmış olması gerekir. Süreklilik kazanmamış olan menfaatler dikkate alınmaz. Ayrıca işçi sağlığı ve güvenliği bakımından işçiye verilen iş elbisesi, koruyucu malzeme vb. menfaat olarak sayılmaz. ancak parayla ölçülmesi mümkün menfaatleri ise (takım elbise ve otobüs bileti) emsal değeri üzerinden paraya çeviririz. Takım elbisenin parasal karşılığının 240 TL olduğunu, 1 binişlik otobüs biletinin ise 1,5 TL olduğunu varsayalım. Kıdem tazminatı, her 1 yıllık çalışma için 30 günlük giydirilmiş brüt ücret tutarındadır. İşçinin kıdeminde yıldan artan aylar da, orantılı olarak kıdem tazminatına yansıtılır. Yani 2 buçuk yıllık kıdemi olan bir işçi (2 yıl için=30+30=60 gün + 6 ay için=30/2=15 gün) toplam 75 günlük giydirilmiş brüt ücreti tutarında tazminat alır. 20 TL (yıllık 240 TL’yi 12 aya böldüğümüzde 20 TL) Kıdem tazminatının nasıl hesaplandığını bir örnekle açıklayalım: 10 yıl kıdemi olan bir işçinin son ücreti brüt 1.200 TL olsun. İşçiye, iş sözleşmesinin sona erdiği tarih itibariyle, ayrıca yılda 3 defa ikramiye, her ay 40 TL brüt çocuk yardımı, her ay 60 TL brüt yiyecek yardımı, giyim yardımı olarak yılda 1 defa takım elbise ve ulaşım yardımı olarak her ay 40 binişlik otobüs bileti veriliyor olsun. Bu durumda bu işçinin kıdem tazminatını şu şekilde hesaplarız: Öncelikle işçinin bir aylık giydirilmiş brüt ücretini bulmamız gerekir. Ardından aylık (30 günlük) ödemeleri aynen, yıllık ödemelerin ise aybaşına (30 gün) düşen tutarını dikkate alırız. Nakit olarak ödenmeyen Kıdem tazminatı hakkını toplu iş sözleşmesi ile geliştirmek mümkündür. Örneğin toplu iş sözleşmesi ile işçiye her 1 yıllık kıdemi için 30 günlük ücreti tutarında ödenecek kıdem tazminatını, 40 güne çıkarmak mümkündür. Böylece işçinin eline geçecek kıdem tazminatı tutarı, toplu iş sözleşmesi ile daha yukarı çekilmiş olur. Ancak her koşulda, kıdem tazminatı miktarı, kıdem tazminatı tavanını geçemez. Öte yandan, toplu iş sözleşmesinde yukarıda belirttiğimiz gibi bir düzenleme olmasa bile, sendikalı olan, toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçiler, sendikasız işçilere göre daha yüksek kıdem tazminatı alır. Çünkü toplu iş sözleşmesi ile kazanılan her türlü ücret artışı, ayni ya da nakdi sosyal yardım, kıdem tazminatına yansımaktadır. 1 aylık brüt ücret:1.200 TL Yılda 3 ikramiye: 120 TL (3 ikramiyenin yıllık toplamı 3.600, 12’ye böldüğümüzde 120 TL) Çocuk yardımı: 40 TL (aylık ödeme olduğu için aynen yansıttık) Yiyecek yardımı: 60 TL (aylık ödeme olduğu için aynen yansıttık) Takım elbise: Otobüs bileti: 60 TL (40 biniş x 1,5 TL= 60 TL) TOPLAM: 1.500 TL 30 günlük (1 aylık) giydirilmiş brüt ücreti 1.500 TL olarak hesapladık. İşçinin kıdemi ise 10 yıldı. Dolayısıyla işçiye 10 yıl için (10 yıl x 1.500 TL) 15.000 TL kıdem tazminatı ödenecek. Kıdem Tazminatı Tavanı: 12 Eylül 1980 darbesinin ardından, sermayedarların isteği üzerine darbecilerin ilk işlerinden biri kıdem tazminatına tavan getirmek olmuştur. İş Yasası’nın ilgili maddesi nedeniyle, işçiye her bir kıdem yılı için ödenecek kıdem tazminatı miktarı, Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna bir hizmet yılı için ödenecek en yüksek emeklilik ikramiyesini geçemiyor. 2011 yılı Kasım ayı itibariyle bu tutar, 2 bin 731,85 TL. Yani işçinin her bir yıllık kıdemi için hak kazanacağı kıdem tazminatı tutarı, 2 bin 731,85 TL’nin üzerine bile olsa, işçiye en fazla 2 bin 731,85 TL ödeniyor. 7 KIDEM TAZMİNATININ FONA DEVREDİLMESİNİ KİM İSTİYOR? Sermaye sınıfı, kıdem tazminatının, kurulacak bir Kıdem Tazminatı Fonu’na devredilmesini yıllardır istiyor. İşveren örgütleri, kıdem tazminatının fona devredilmesini, temcit pilavı gibi tekrar tekrar ısıtıp önümüze koyuyor. Dolayısıyla kıdem tazminatının fona devredilmesi bir sermaye projesidir. Öyle ki, Vehbi Koç, 12 Eylül askeri darbesinin hemen ertesinde, 3 Ekim 1980 tarihinde Kenan Evren’e yazdığı mektupta bu talebi açıkça dile getirmiştir. Vehbi Koç, aynen şu şekilde yazmıştır: “Kıdem tazminatı karşılıkları, kurulacak bir fonda toplanmalı ve kalan kısım özel sektör yatırımları için düşük faiz ile kullandırılmalıdır”. Bir başka deyişle, 12 Eylül’ün karanlık günlerinde, demokrasinin ayaklar altına alındığı bir dönemde işverenler, kıdem tazminatı hakkımızın gasp edilmesini istemekten çekinmemiştir. Hatta işçinin kıdem tazminatının işverenlere kredi olarak verilmesini dahi isteyebilmişlerdir. Bugün hangi işveren örgütü yayınına baksak, işverenlerin hangi demecini okusak, karşımıza yine aynı talep çıkıyor: Kıdem tazminatı fona devredilsin! Ancak işverenler Fonla birlikte kıdem tazminatı miktarının düşürülmesini de istiyor. Kıdem tazminatı hafiflesin istiyorlar. Kıdem tazminatı, iş güvencesi olmaktan çıksın istiyorlar. Daha kolay işçi atmak istiyorlar. Bugüne kadar işverenlerin, sermaye sınıfının işçilerin lehine bir şey istediğine hiç tanık olmadık. İşverenler, kıdem tazminatı fona devredilsin diyorsa, durup düşünmek zorundayız… 40 • Sosyal-İş Gazetesi 10 SORU 10 CEVAPTA KIDEM TAZMİNATINDA YALANLAR ve GERÇEKLER 8 9 AKP HÜKÜMETİ NE YAPMAK İSTİYOR? AKP, 2002 yılında ilk kez iktidara geldiğinden bu yana, işverenlerin “kıdem tazminatı fona devredilsin” talebine hep yeşil ışık yakmış; bu konuda sermaye çevrelerine “merak etmeyin, bu sorunu çözeceğiz” mesajı vermiştir. 12 Haziran 2011 seçimlerinin ardından oluşturulan AKP hükümeti, 61. Hükümet Programı’nda kıdem tazminatı fonuna şu şekilde yer vermiştir: “İşçilerimizin büyük çoğunluğunun alamadığı, işletmelerimizin üzerinde ödeme baskısı oluşturan, çalışma hayatının en önemli sorun alanlarının başında gelen kıdem tazminatı sorununu kazanılmış hakları koruyan ve bütün işçilerin kıdem tazminatlarını garanti altına alan bir fon teşkil etmek suretiyle, sosyal taraflarla istişare içinde çözeceğiz.” AKP hükümeti açıkça, “kıdem tazminatı işletmelerimizin üzerinde ödeme baskısı oluşturuyor” diyerek aslında kıdem tazminatını fona devrederken, işçilerin hakkını kısıtlamak ve işverenlere kolaylık sağlamak istediğinin mesajını açıkça vermiştir. Böylece AKP hükümeti, kıdem tazminatının fona devredilmesini hükümet programına da yazarak, yeni hükümet döneminde, kıdem tazminatı hakkımızı yok edeceğinin mesajını açık ve net bir biçimde vermiştir. Ancak hükümet programında açıkça yalan söylenmiştir. İşçilerin büyük çoğunluğunun kıdem tazminatını alamadığı iddiası, gerçekleri çarpıtmaktır. İşverenlerin, işçilere kıdem tazminatı ödememek için bin türlü oyuna, hileye başvurduğu bir gerçektir. Ancak işçilerin büyük çoğunluğu gerekirse, dava yoluyla kıdem tazminatını alıyor. Ayrıca işverenler yasaya aykırı davranıyorsa, bunun sorumlusu işçiler değildir. Hükümetin işverenlerin ayak oyunlarını, hukuksuzluklarını hakkımızı gasp etmek için gerekçe yapması inandırıcı değildir. Kıdem tazminatında kazanılmış hakları koruyacakları da büyük bir yalan… NASIL BİR FON DÜZENLEMESİ PLANLANIYOR? AKP hükümeti yetkilileri, nasıl bir kıdem tazminatı fonu oluşturulacağına ilişkin son 6 ayda farklı farklı açıklamalar yaptı. Ciddi bir bilgi kirliliği ve kafa karışıklığı oluştu. Henüz ortada kıdem tazminatı fonuna ilişkin bir yasa taslağı yok. Dolayısıyla tam olarak nasıl bir yasal düzenlemenin önümüze konulacağına ilişkin kesin ve net bir bilgimiz yok. Bununla birlikte hükümetin nasıl bir planı olduğuna ilişkin en son açıklamayı, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, yaklaşık 1,5 ay önce yaptı. 17 Eylül 2011 tarihinde Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan “Kıdem tazminatı yerine kişisel tazminat” başlıklı haberde, hem Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın açıklamalarına hem de hükümetin en son planına yer verildi. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, 2011 yılı sonuna kadar kıdem tazminatı fonuna ilişkin çalışmanın tamamlanacağını söyledi. Bu habere göre, şöyle bir fon düzenlemesi öngörülüyor: 1) Kıdem tazminatı fonu kurulacak. İşçilerin ücretlerinden kesilecek primler, Kıdem Tazminatı Fonu’nda her bir işçi için açılacak kişisel hesapta toplanacak. 2) İşçiye ödeme yapılabilmesi için fona en az 3 yıl boyunca prim yatırılması gerekecek. 3) 3 yılı doldurmadan işten ayrılan işçinin primleri sıfırlanmayacak. İşçi yeni bir işe başladığında primler yine aynı hesaba yatacak. 4) 37,5 yıllık kıdemi olan bir işçi toplam 12 aylık kıdem tazminatına hak kazanacak. 5) İşçi, kıdem tazminatına hak kazandığında, fondan tazminatını çekebilecek ya da çekmeyip, fonda değerlendirilmeye devam etmesini talep edebilecek. Sosyal-İş Gazetesi • 41 10 SORU 10 CEVAPTA KIDEM TAZMİNATINDA YALANLAR ve GERÇEKLER 10 KIDEM TAZMİNATI FONU İŞÇİLERE NE GETİRECEK, İŞÇİLERDEN NE GÖTÜRECEK? a) Kıdem tazminatı hakkı gasp edilecek, ğil, fonda biriken miktar esas alınacak. kıdem tazminatı zorunlu tasarrufa dö- Mevcut uygulamada, işçinin kıdem taznüşecek minatı son giydirilmiş brüt ücreti üzeKıdem tazminatı hakkı ortadan kalkacak. rinden hesaplanıyor. Ancak Kıdem TazKıdem tazminatı işverenin işçiye karşı minatı Fonu uygulaması ile işçinin son yasal yükümlülüğü olmaktan çıkacak. Kı- giydirilmiş brüt ücreti değil, fondaki dem tazminatı, yerine zorunlu tasarruf hesabında biriken miktar esas alınacak. uygulamasına geçilecek. Böylece işçinin son giydirilmiş brüt ücreti b) Kıdem tazminatının iş güvencesi bo- ne kadar yüksek olursa olsun, işçi tazmiyutu ortadan kalkacak. “Kolay al, kolay natını bu ücret üzerinden değil, fondaki kişisel hesabında biriken miktar üzerinçıkar” dönemi başlayacak. den alacak. Artık işveren işçiye, kıdem tazminatı ödemeyecek. Kıdem tazminatında “işçi- e) Kıdem tazminatından ilk kez yararişveren” ilişkisi ortadan kalkacak, işçi Kı- lanma koşulu, 1 yıldan üç yıla çıkacak dem Tazminatı Fonu ile muhattap olacak. Mevcut düzenlemeye göre, ilk kez çalışBöylece işverenler çok daha kolay biçim- maya başlayan bir işçi, 1 yıllık kıdemini de işçi çıkarabilecek. İşverenler, “kıdem doldurduktan sonra, kıdem tazminatına tazminatı yükümlülüğünden” sıyrılacak- hak kazandığında, tazminatını alabiliyor. ları için, işçileri işten çıkarırken daha az Ancak Kıdem Tazminatı Fonu uygulaması tereddüt edecek. Milliyet Gazetesi yazar- ile birlikte, ilk kez çalışmaya başlayan bir larından Güngör Uras’ın, 20 Eylül 2011 işçinin kıdem tazminatından yararlanatarihli köşe yazısında belirttiği gibi “İşçiyi bilmesi için en az 3 yıl çalışması ve 3 yıl kolay al-kolay çıkar” dönemi başlayacak. boyunca priminin yatması gerekiyor. ğunluğunu işçiler kazanıyor. İşçiler, dava yoluyla kıdem tazminatlarını gerçek ücretleri üzerinden aldığı gibi, davayı açtığı tarihten itibaren kıdem tazminatına en yüksek işletme kredisi faizi uygulanıyor. Kıdem tazminatı fonu uygulamasına geçildiğinde, işverenler nasıl sigorta primlerini, işçinin gerçek ücreti üzerinden yatırmıyorsa, kıdem tazminatı primlerini de gerçek ücret üzerinden yatırmayabilecek. Bu durumda, kıdem tazminatını, Kıdem Tazminatı Fonu’ndan almak için başvuran işçi, daha da düşük bir tutarla karşı karşıya kalacak. İşçi bu durumda hem işverenle hem fonla davalık olmak zorunda kalacak. İşçinin eskiden olduğu gibi dava yoluyla, kıdem tazminatını gerçek ücreti üzerinden alıp alamayacağı da belirsizlik içine girecek. Böylece işverenler Kıdem Tazminatı Fonu’nu paravan olarak kullanıp, düşük prim ödeyip işçinin hakkını daha çok gasp edebilecek. g) Diğer tüm fonlar gibi kıdem tazminatı fonu da amacı dışında kullanılabilecek c) Kıdem tazminatı miktarı, üçte iki ora- f) İşverenler, işçilerin primini düşük gösnında azalacak. terdiğinde, kıdem tazminatı daha da Ülkemizde fonların başına ne geldiği hepimizin malumu. İşsizlik Sigortası AKP hükümetinin planına göre, 37,5 yıllık düşecek. İşverenler fonu paravan olarak Fonu’nda biriken para 43 milyar lira. İşkıdemi olan bir işçi toplam 12 aylık kıdem kullanabilecek. sizlere ödenen miktar yaklaşık 3 milyar. tazminatına hak kazanacak. İşverenlerce Türkiye’de birçok işveren, işçinin sigorta Ancak fondan işverenlere ya da kamu ödenecek prim, bu hesaba göre belirle- primlerini, işçinin gerçek ücreti üzerin- harcamalarına aktarılan miktar 10 milnecek. Bugün itibariyle, 37,5 yıllık kıdemi den değil asgari ücret üzerinden ya da yarın üzerinde. Her ne kadar hükümet olan bir işçi 37,5 aylık kıdem tazminatı- işçinin gerçek ücretinden daha düşük bir yetkilileri, “kıdem tazminatı fonu amacı na hak kazanıyor. Kıdem Tazminatı Fonu ücret tutarı üzerinden ödüyor. İşverenler, dışında kullanılmayacak” deseler de, İşuygulamasına geçildiğinde, işçi 37,5 aylık işçilerin sigorta primine esas ücretini dü- sizlik Sigortası Fonu’nun başına gelenler, kıdem tazminatı yerine 12 aylık kıdem şük göstererek, hem devletten prim kaçı- kıdem tazminatı fonunun da başına getazminatı alacak. rıyor hem de işçinin haklarını gasp ediyor. lebilecek. İşçinin kıdem tazminatı, işveBöylece bugün her bir kıdem yılı için bir Bu durumda işverenler, işçiye kıdem taz- renlere ucuz kredi olarak verilebilecek ya aylık ücret tutarında olan kıdem tazmi- minatını işçinin gerçek ücreti üzerinden da kamu harcamalarına aktarılabilecek. natı, her 3 kıdem yılı için bir aylık ücre- değil, sigortaya bildirdiği ücret üzerinden “Deprem vergisi” adı altında toplanan te düşecek. Sonuç itibariyle işçinin eline ödemeye çalışıyor. Bu durumda işçi dava paraların duble yollara gittiği, deprem geçecek kıdem tazminatı miktarı üçte iki açıp, ücretinin sigortada düşük gösteril- olduğunda depremzedelere çadır bile diğini, gerçekte ücretinin daha yüksek veremeyen bir ülkede yaşıyoruz. Kimse, oranında azalacak. olduğunu iddia edip, kıdem tazminatı- “kıdem tazminatı fonuna dokunulmayad) Kıdem tazminatının hesaplanmasın- nın gerçek ücreti üzerinden ödenmesini cak” palavrasına inanmamızı beklemeda işçinin son giydirilmiş brüt ücreti de- talep ettiğinde, bu davaların büyük ço- sin! SONUÇ: KIDEM TAZMİNATIMIZI GASP ETTİRMEYECEĞİZ! Kıdem tazminatı hakkımızı elimizden al- nında azaltıyorlar. Kıdem tazminatımızı, sı üyeleri olarak önümüzdeki dönemde kıdem tazminatı hakkımıza, diğer emekçi mak istiyorlar. Kıdem tazminatını iş gü- kuşa çevirmek istiyorlar. kardeşlerimizle birlikte, işyerlerinde ve vencesi olmaktan çıkarıyorlar. Bu tablo karşısında kıdem tazminatı hak- alanlarda sahip çıkacağız. Kıdem tazmiKıdem tazminatını en az üçte iki ora- kımıza sahip çıkacağız. Sosyal-İş Sendika- natımızı gasp ettirmeyeceğiz! 42 • Sosyal-İş Gazetesi UNI KÜRESEL SENDİKA ÜYELİĞİNE DOĞRU… 10 SORU 10 CEVAPTA UNI KÜRESEL SENDİKA 1 5 4 UNI Küresel Sendika nedir? Sendikaların ortaya çıkması ile birlikte, farklı ülkelerdeki sendikalar, uluslararası birlik ve dayanışma arayışında olmuşlardır. Dolayısıyla farklı ülkelerde aynı işkollarında faaliyet yürüten sendikalar, gerek bölgesel gerek küresel ölçekte bir araya gelerek üst örgütler, federasyonlar, konfederasyonlar kurmuşlardır. UNI Küresel Sendika, dünya ölçeğinde, çeşitli ülkelerde, “vasıf gerektiren işler ve hizmetler sektörü”nde faaliyet gösteren çok sayıda sendikanın üst birliği, küresel federasyonudur. 2 UNI Küresel Sendika nasıl kurulmuştur? UNI Küresel Sendika, 1 Ocak 2000 tarihinde 4 küresel sendika federasyonunun birleşmesi ile kurulmuştur. İletişim Enternasyonali, Beyaz Yakalılar ve Hizmetler Küresel Sendikası, Uluslararası Grafik Federasyonu ile Medya ve Eğlence Enternasyonali, 2000 yılında tek bir çatı altında birleşmiş, UNI Küresel Sendika’yı kurmuştur. 3 UNI Küresel Sendika’nın kaç üyesi bulunmaktadır? UNI Küresel Sendika’nın amaçları nelerdir? Dünya çapında, 150 ülkede, UNI Küresel Sendika’ya üye 900 sendika bulunmaktadır. Bu 900 sendikanın toplam 20 milyon üyesi vardır. Dolayısıyla UNI Küresel Sendika, dünyanın dört bir yanında 900 sendikaya üye 20 milyon işçinin dünya ölçeğindeki federasyonudur. UNI Küresel Sendika’nın kurumsal internet sitesinde, UNI Küresel Sendika’nın amaçları şöyle belirtilmiştir: UNI Küresel Sendika hangi alanlarda faaliyet göstermektedir? UNI Küresel Sendika’ya kimler üye olabilmektedir? UNI Küresel Sendika’nın faaliyet alanları şunlardır: Temizlik/Güvenlik, Ticaret, Finans, Şans Oyunları, Basım ve Ambalajlama, Saç ve Güzellik, İletişim Teknolojileri ve Hizmetler, Medya-Eğlence-Sanat, Posta ve Lojistik, Sosyal Güvenlik, Spor, Telekomünikasyon, Hizmetler ve Geçici İstihdam Büroları. UNI Küresel Sendika’ya bu alanlarda faaliyet gösteren sendikalar üye olabilmektedir. “UNI Küresel Sendika, uluslararası düzeyde, ofis binanızdaki gece bekçisinden, favori filminizi yöneten Hollywood yönetmenine kadar birçok farklı işte çalışan işçilerin uluslararası düzeydeki sesi ve platformudur. Dünya çapında 900 sendikadaki 20 milyon üyesiyle UNI Küresel Sendika, tüm üyeleri için uluslararası dayanışmayı ve uluslararası düzeyde tek ses olmayı teşvik etmektedir. UNI, çokuluslu şirketlerde çalışan işçiler için güç ve eşitlik oluşturabilmek amacıyla Küresel Anlaşmalar imzalamaya odaklanmaktadır. Küreselleşme çağında bu her zamankinden daha önemlidir. Küresel ekonomi kriz içindedir ve işçiler, krizin yükünün orantısız bir kısmını omuzlamaktadır. Krize çözüm mutlaka, toplu pazarlık hakkıyla donatılmış iyi ücretli sürdürülebilir istihdam yaratan küresel bir istihdam stratejisini içermelidir. UNI, Örgütlenme ve Tanınma Kampanyası’nın bir parçası olarak, yasalarda yer alan örgütlenme ve toplu sözleşme hakkını korumak için üyesi olan sendikalarla birlikte çalışmaktadır. Bu yasaların mevcut olmadığı ülkelerde, UNI bu hakların yasal güvence altına alınması için yürütülen mücadeleye katılmaktadır. Bu yasaların olmadığı yerlerde, UNI sendikalar, Uluslararası Çalışma Örgütü ve diğer gruplarla bu yasaların çıkmasını teminat altına almak için çalışmaktadır. UNI sendikaların olmadığı gelişmekte olan ülkelerde sendikaların oluşması için çalışmakta ve sendikaların üyelerine eğitim ve kapasite geliştirme desteği sunmaktadır.” Sosyal-İş Gazetesi • 43 UNI KÜRESEL SENDİKA ÜYELİĞİNE DOĞRU… 10 SORU 10 CEVAPTA UNI KÜRESEL SENDİKA 6 UNI Küresel Sendika neler yapmaktadır? 9 7 UNI Küresel Sendika’nın nasıl bir yapısı vardır? UNI Küresel Sendika, üye sendikaları ve işçileri, dünya çapında çeşitli platformlar ve uluslararası toplantılarda temsil etmektedir. İçinde yaşadığımız çağda işçi sınıfının yalnızca ülke çapında değil bölgesel ve küresel ölçekte de dayanışma ve işbirliği içinde olmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle çok uluslu şirketlerin Türkiye’deki faaliyetlerinin arttığı göz önünde bulundurulduğunda, bu şirketlerde örgütlenmek için güçlü bir uluslararası destek ve dayanışma, daha da önem kazanmaktadır. UNI’nin bir Yönetim Komitesi ve Dünya Yürütme Kurulu bulunmaktadır. UNI’nin bir Genel Başkanı olmakla birlikte, Genel Başkan daha çok sembolik bir pozisyondadır. Temsil ve yönetim konusunda en önemli mevki Genel Sekreterliktir. UNI’nin her bir faaliyet alanı (telekom, ticaret vb. gibi) bir departman olarak yer almakta ve her bir departmanın başkanı bulunmaktadır. UNI Küresel Sendika, üyeleri arasında iletişim, işbirliği ve dayanışma ağları oluşturmaktadır. UNI Küresel Sendika, sendikal hak ve özgürlüklerin dünya çapında yaygın bir biçimde tanınması ve uygulanması için mücadele etmektedir. UNI Küresel Sendika, dünya çapında, bölgesel ölçekte ya da ülke bazında eylem ve mitingler organize etmektedir. Sendikamız UNI’ye üye olduğunda hem sektörümüzde çalışan dünyanın dört bir yanındaki sınıf kardeşlerimizle ve sendikalarla iletişim, işbirliği ve dayanışma içinde olacak, hem de yeni sendikal örgütlenmeler bakımından önemli bir adım atmış olacaktır. UNI bünyesinde kadın işçiler, genç işçiler, idareciler/profesyonel meslek grupları ve sendikal örgütlenme ile ilgili özel departmanlar da bulunmaktadır. . UNI Küresel Sendika, çok uluslu şirketler ile Küresel Çerçeve Anlaşmaları imzalamaktadır. Öte yandan sendikamızın yetkili olduğu Metro Grosmarket’teki sendikal örgütlülüğümüzün daha da güçlü olması için UNI üyeliği önem arz etmektedir. UNI Küresel Sendika Metro Grup’ta örgütlü olan farklı ülkelerdeki sendikalar için bir küresel işbirliği ağı oluşturduğu gibi Metro Grup’ta örgütlü olan UNI’ye üye sendikalar ile Metro Grosmarket merkez yönetimi arasında düzenli aralıklarla toplantılar yapılmaktadır. Dolayısıyla sendikamızın UNI üyeliği, Metro Grosmarket’teki üyelerimiz açısından ayrıca öneme sahiptir. UNI’nin Genel Merkezi İsviçre’nin Nyon kentindedir. Bugün itibariyle UNI Genel Sekreteri Philip Jennings’tir. UNI Küresel Sendika, özellikle çok uluslu şirketlerde UNI’ye üye sendikaların örgütlenebilmesi için çalışmalar gerçekleştirmektedir. UNI’nin ayrıca 4 bölgesel ofisi ve her bir bölgede UNI’ye bağlı 4 bölgesel federasyon bulunmaktadır. Bunlar UNI Avrupa, UNI Afrika, UNI Amerikalar ve UNI Asya-Pasifik’tir UNI Küresel Sendika, çeşitli alanlardaki işçilerin sorunları ile ilgili küresel çapta çalışmalar yapmakta, yayınlar ve raporlar çıkarmaktadır. UNI Avrupa, UNI’ye bağlı 4 bölgesel federasyondan biridir. Avrupa çapında, toplam 7 milyon üyesi olan 330 sendika UNI Avrupa’ya üyedir. Avrupa bölgesinde faaliyet gösteren sendikalar hem UNI Küresel Sendika’ya hem de UNI Avrupa’ya üye olmaktadır. UNI Küresel Sendika, üyesi olan sendikalar arasında ortak eğitim, eylem, miting, kültürel etkinlikler ve projeler organize etmektedir. UNI Küresel Sendika, özellikle kadın ve genç işçiler ile ilgili özel çalışmalar yapmaktadır. 8 Türkiye’den hangi sendikalar UNI’ye üyedir? Basın-İş, Türkiye Haber-İş, Koopİş, Tez Koop-İş, BASS ve BASİSEN sendikaları UNI Küresel Sendika’ya üyedir. Sendikamızın UNI’ye üye olmasının önemi nedir? 10 Sendikamız, UNI’ye nasıl üye olacak? Sendikalar Kanunu ve sendikamızın tüzüğüne göre, uluslararası bir örgüte üye olabilmemiz ancak Genel Kurul kararıyla mümkündür. Dolayısıyla sendikamızın 17-18 Aralık 2011 tarihinde gerçekleştirilecek olan Genel Kurulu’nda, oylamaya katılan delegelerimizin en az üçte ikisinin oyuyla UNI Küresel Sendika ve UNI Avrupa’ya üye olma kararı almamız gerekmektedir. Genel Kurul’da alınacak kararın ardından sendikamız, UNI Küresel Sendika ve UNI Avrupa’ya üyelik başvurusunda bulunacaktır. UNI Küresel Sendika ve UNI Avrupa, üyelik başvurumuzu kabul ettikten sonra üyelik işlemi gerçekleşmiş olacaktır. 44 • Sosyal-İş Gazetesi ‘Wall Street’i işgal’ et hareketi ülkeye yayılıyor 23 Kasım’da Washington’a ulaşılması öngörülüyor. Eylemler sırasında yüzlerce gözaltı yaşandığı ve 4 kişinin öldüğü de gelen bilgiler arasında. Joan Baez’den destek konseri “Biz yüzde 99’uz, yüzde 1’i yeneceğiz” sloganı ile ABD finans merkezi Wall Street’te başlayan işgal eylemleri ülke geneline yayıldı. Amaçlarını dikkatleri gelir dağılımındaki adaletsizliğe çekmek olarak açıklayan işgalciler, kapitalizmin en önemli merkezinde büyük eylemler düzenlerken, hareketleri ABD’deki binlerce kente yayılmış durumda. Eylemciler, Washington’daki Meclis binasını da işgal ederken, eylemleri sırasında “Hemen savaşa son”, “İnsanlar, insanlar için” yazılı pankartları da açtılar. Öte yandan, eylemcilerden bir grup Washington’a yürüyüş kararı da aldı. 2 hafta sürecek ve 10 kişiyle başlatılacak yürüyüşün, yolda kalabalıklaşacağı düşünülürken, 60’lı yılların ünlü ilerici sanatçılarından Joan Baez, New York’taki işgal eylemlerine, konserle destek verdi. Konser, Foley Meydanı’nda gerçekleştirildi. Baez 60’lı yılların önemli protest sanatçılarından biri. Vietnam Savaşı karşıtı miting ve konserler başta olmak üzere savaşa ve sosyal adaletsizliğe karşı önemli bir duruş sergileyen Baez, 1963’te Martin Luther King öncülüğünde gerçekleştirilen Washington yürüyüşüne de katılmıştı. Bütün ülkelerin işçileri BİRLEŞİNİZ! Yunanistan grevlerle sarsılıyor Yaşadığı kriz nedeniyle hükümetin istifa noktasına geldiği Yunanistan grevlerle sarsılıyor. Krizin bedelini işçi ve emekçilere ödetmeye çalışan hükümet, emekçilerin güçlü karşı koyuşuyla istifa etmek zorunda kaldı. ülkede aylardır süren büyük çaplı eylem ve grevler sonucu düşen hükümetin yerine yenisi kurulurken, yeni hükümetin de sorunlara çözüm getireceği beklenmiyor. Öte yandan Yunanistan’da patlak veren kriz hızla Avrupa ülkelerine de yayılıyor. Avrupa borsalarında yüzde 5’i aşan düşüşler yaşanırken, İMKB de bu durumdan payını aldı.