bülten - TC Maliye Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi

advertisement
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
T.C.
MALİYE
BAKANLIĞI
SAYI 23
BÜLTEN
OCAK 2009
BU SAYIDA:
AB’DE “EŞİNE AZ
RASTLANIR” VERGİLER
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN
YOLSUZLUKLA
MÜCADELE POLİTİKASI
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
POZNAN MÜZAKERELERİ
VE MALİYE BAKANLARI
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÜST
DÜZEY İKİNCİ TOPLANTISI
AVRUPA BİRLİĞİ
BÖLGESEL POLİTİKASI
ÇEK CUMHURİYETİ AB DÖNEM BAŞKANLIĞI
2
4
Ocak 2009’dan itibaren Avrupa Birliği Dönem Başkanlığını Fransa’dan
devralan Çek Cumhuriyeti, 6 aylık başkanlık süresince yürüteceği çalışma
planını ve önceliklerini açıkladı. Engelsiz Avrupa sloganıyla yola çıkan Çek
Cumhuriyeti’nin 3 önemli önceliği bulunuyor:
1.
Ekonomi
Mali sistemin işleyişini ve ekonomide yer alan oyuncuların güvenini
iyileştirmek için alınmış acil önlemlerin yanında, gelecek dönemde
şeffaflık ve istikrarı artırıcı daha fazla adımın atılması Çek
Cumhuriyeti’nin en önemli hedeflerinden birini oluşturmaktadır. Krizin
reel ekonomi üzerindeki etkileri dikkate alındığında, Çek dönem
başkanlığının öncelikli görevi, krizin derinleşmesini önlemek, AB
ekonomilerini tekrar canlandırmak, küresel ve AB düzeyinde bir çözüm
yolu için AB’nin eşgüdümlü bir katkıda bulunmasını sağlamak
olacaktır.
8
13
2.
Enerji
Ekonomi, uluslararası politika ve güvenlik açısından doğurduğu
sonuçları itibariyle, enerji sektörüne ilişkin birçok konu ve iklimin
korunmasına dair 2012 sonrası uluslararası müzakerelere aktif katılım,
Çek dönem başkanlığının ana gündem maddelerinden biri olacaktır.
AB Konseyi’nin 2007 yılında İklim ve Enerji Paketi’nde benimsediği
taahhütler doğrultusunda hareket edecek olan Çek dönem
başkanlığı, 2009 yılında Kopenhag’da iklim değişikliği kapsamında
ulaşılması gereken uzlaşıya yönelik bir yol haritası için çalışmalarını
yürütecektir. Ayrıca, AB’nin enerji ithalatına artan bağımlılığı
düşünüldüğünde, tedarikçilerin ve kaynakların çeşitlendirilmesi,
yenilenebilir kaynakların genişletilmesi, AB’de gerçek bir birleşik enerji
iç piyasasının yaratılması başarılması gereken hedefler arasındadır.
3.
Dünyada Avrupa
AB, küresel ekonomideki ağırlığı, uluslararası anlaşmazlıklarda istikrar
sağlayıcı çabaları, uluslararası kalkınma ve insani yardım hacmi
dolayısıyla önemli bir küresel oyuncudur. AB’nin istikrar sağlayıcı
rolünün arkasındaki sebep sadece refah seviyesi ve ekonomik gücüyle
ilgili değil, aynı zamanda değer sistemiyle de ilişkilidir. Bu çerçevede
AB, genişleme ve diğer Avrupa ülkelerine Birliğe katılım ya da karşılıklı
ayrıcalıklı ortaklık açılımları sunma konusunda gücünü korumalıdır.
Kaynak: http://www.eu2009.cz/en/default.htm
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
AB’DE “EŞİNE AZ RASTLANIR” VERGİLER
HAKAN KARABACAK AB Uzmanı
Her zaman mükellefi olmasak da adını
duyduğumuz bazı vergiler vardır ya
hani katma değer vergisi, kurumlar
vergisi, gelir vergisi gibi. Bunlar cilt cilt
vergi kitaplarına konu olacak kadar
kapsamlı olsalar da bu yazının
konusunu oluşturmayacaklar. Burada
bahsedeceğimiz vergi türleri daha çok
Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin kendi
ekonomik, sosyal, kültürel koşullarına ve
ihtiyaçlarına özel olarak geliştirdikleri
bazı
vergiler.
Merak
etmeye
başladığınızı hisseder gibiyim. O halde
kısaca bu tür vergilerden örnekler
vermeye başlayalım:
Avrupa
Birliği’nde
özel
tüketim
vergilerinin
(ÖTV)
ana
konusunu
genellikle alkollü içecekler, tütün
mamulleri ve enerji elde etmede
kullanılan bazı ürünler oluşturuyor.
Ancak bazı Avrupa Birliği ülkelerinde
özel tüketim vergisi daha özel alanlara
da uygulanabiliyor.
Örneğin Belçika’da kahve ve alkolsüz
içecekler özel tüketim vergisine tabi.
Kahveye ÖTV uygulayan ülkeler
arasında Bulgaristan ve Danimarka’yı
sayabiliriz. Özellikle Danimarka’da özel
tüketim vergisinin konusunu oluşturan
mallar geniş bir yelpazeye yayılıyor.
Danimarka ÖTV kapsamına kahvenin
yanında şunları da alıyor:
çay,
çikolata ve tatlılar,
dondurma,
maden suları,
hayvan
yemlerinde
kullanılan
antibiyotikler ve büyüme destekleri,
böcek ilaçları,
içme ve atık suyu,
Nikel kadmiyum piller,
Sülfür,
Nitrojen,
Ampul ve sigorta panelleri
Bunların yanında Danimarka, “PVC
vergisi”, “belli enerji ürünlerindeki
karbondioksit vergisi”, “belli paketleme
ve tek kullanımlık yemek takımı gibi
ürünler vergisi” gibi akla gelmeyecek
adlar altında ÖTV niteliğinde vergi
alıyor.
Güney Kıbrıs ise alkolsüz içeceklerin
yanında, kilogram başına somon füme,
mersin füme ve havyarı ÖTV’ye tabi
tutuyor.
Avrupa Birliği’ne üye bazı ülkeler
çevrenin
ve
doğal
kaynakların
korunmasına
yönelik olarak özel
vergiler geliştirmişler. Bunlara örnek
olarak,
Birleşik Krallıkta “İklim Değişikliği
Vergisi”, “Atık Gömme Vergisi”,
Slovenya’da “CO2 (Karbondioksit)
Vergisi”
İsveç’te “Nükleer Santrallerin termal
etkisi
üzerindeki
Vergi”,
ÖTV
niteliğinde “Sülfür Vergisi” ve “CO2
Vergisi”,
Slovakya’da “Nükleer Tesis Vergisi”,
Hollanda’da
“Kömür
Vergisi”,
“Yeraltı Suları Vergisi”,
Letonya’da
“Doğal
Kaynaklar
Vergisi”,
Litvanya’da
“Doğal
Kaynaklar
Vergisi” ve “Kirlilik Vergisi”,
İtalya’da
“Atık-Çöp
Gömme
Vergisi”, “Sülfür Dioksit (SO2) ve
2
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Emisyonları
azaltmak için konulan ve istisnasız tüm
ücretlilerden ödeme güçleri ölçüsünde
alınan “Dayanışma Vergisi”,
Tüm bunların yanında Avrupa Birliği’ne
üye bazı ülkelerde yürürlükte olan
dikkat
çekici
vergiler
arasında
aşağıdaki örnekleri verebiliriz:
Macaristan’da emek maliyetinin belli
bir oranı ölçüsünde alınan ancak
işverenin
mesleki
eğitim
vermesi
durumunda muaf olabildiği “Eğitim
Vergisi”,
Nitrojen Oksit (NO2)
Vergisi” sıralanabilir.
Danimarka ve Almanya’da gelirleri
kiliselere
aktarılmak
üzere
gelir
vergisinin belli bir oranı ölçüsünde
alınan “Kilise Vergisi”,
Slovakya’da, bir motorlu aracın şehrin
tarihi bir alanına girmesi ve park etmesi
sonucu araç sürücüsünden veya araç
sahibi gerçek veya tüzel kişilerden
belediyelerce toplanan “tarihi eserlerin
korunmasına ilişkin araç vergisi”,
Slovakya ve Çek Cumhuriyeti’nde
köpek sahibi gerçek veya tüzel
kişilerden
belediye
veya
yerel
idarelerce toplanan ve köpek sayısına
göre değişen oranlarda alınan “Köpek
Vergisi”,
Almanya’da,
Berlin
Duvarının
yıkılmasının
ardından
birleşmenin
beraberinde getirdiği mali yükleri
İtalya’da işletme varlıklarının defter
değerlerinin
piyasa
değerlerini
yansıtmalarını sağlamak üzere alınan
“kurumsal
varlıkların
değer
kazanmalarından kaynaklanan ilave
gelir üzerinden alınan yeni vergi”,
Litvanya’da yoksulluğun ve sosyal
ayrımcılığın azaltılmasına yönelik olarak
geliştirilen
sosyal
program
ve
önlemlerin uygulanmasına mali kaynak
yaratılmak amacıyla tüzel kişilerin
vergiye tabi karları üzerinden alınan
“Sosyal Vergi”.
Tüm bu örnekler ülkelerin, stratejik bir
enstrüman niteliğindeki vergilendirmeyi
hedeflerinin gerçekleştirilmesine yönelik
olarak
nasıl
etkin
biçimde
kullanabildiklerini
bir
kez
daha
gösteriyor.
KAYNAK:
Directorate-General for Taxation and the Customs Union, “Taxes in Europe”
Database<http://ec.europa.eu/taxation_customs/taxation/gen_info/info_docs/tax_i
nventory/index_en.htm > 12.01.2009
3
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN YOLSUZLUKLA MÜCADELE POLİTİKASI
ÖZGÜR ÜTÜK AB Uzman Yardımcısı
Kısaca kamu yetkisinin özel çıkarlar için
kötüye kullanılması olarak tanımlanan1
ve ekonomik, sosyal ve siyasi yönden
birçok olumsuz gelişmeye neden olan
yolsuzluk olgusu Avrupa Birliği’nin (AB)
sürekli gündeminde olup, öncelikli
mücadele
alanları
arasında
yer
almaktadır.
Yolsuzlukla mücadele, Avrupa Birliği
Antlaşması’nın 29. maddesinde Avrupa
özgürlük, güvenlik ve adalet alanı
yaratmanın
ve
sürdürmenin
araçlarından biri olarak belirtilmiştir. 28
Nisan 1997 tarihinde kabul edilen
“Organize Suç ile Mücadele Eylem
Planı”nda önleyici tedbirler arasında
kapsamlı bir yolsuzlukla mücadele
politikasının gerekliliği vurgulanmıştır. 21
Mayıs
1997
tarihinde
Avrupa
Komisyonu tarafından yayımlanan
Tebliğ’de2
rüşvetin
vergiden
indirilmesinin yasaklanması, kamu ihale
prosedürlerine ilişkin tedbirler, yeni
muhasebe
ve
denetleme
standartlarının getirilmesi, yolsuzluğa
bulaşmış firmaların kara listeye alınması
gibi tedbirleri içeren AB Yolsuzlukla
Mücadele Stratejisi’nin oluşturulması
çağrısını yapmıştır. 26 Mayıs 1997
tarihinde ise yolsuzlukla mücadele
alanında bir adım daha atılarak
“Avrupa Birliği Üye Ülke Kamu
Görevlilerinin Karıştığı Yolsuzluğa Karşı
Mücadele Sözleşmesi” kabul edilmiştir.
Sahtecilik, yolsuzluk ve Avrupa Birliği’nin
mali çıkarlarını olumsuz yönde etkileyen
diğer yasadışı faaliyetlerle mücadele
etmek amacıyla 28 Nisan 1999
tarihinde
Avrupa
Sahtecilikle
Mücadele Bürosu (OLAF) kurulmuştur.
OLAF, Birlik üyesi ülkelere, Birliğin mali
çıkarlarının
korunması
konusunda
uygun birimler arasında düzenli bir
işbirliğinin sağlanması amacıyla destek
vermektedir.
Büro,
sahtecilikle
mücadele teknikleri geliştirilmesine de
katkı
sağlamaktadır.
Sahtecilikle
mücadelenin
güçlendirilmesi
amacıyla,
OLAF
düzenlemelerle
kendisine
verilen
dış
soruşturma
sorumluluğunu, Avrupa Birliği’nin mali
çıkarlarını sahteciliğe ve diğer yolsuzluk
ve
usulsüzlüklere
karşı
korumak
amacıyla, ani kontroller ve üye
ülkelerde yaptığı soruşturmalarla yerine
getirmektedir. İşbirliği anlaşmalarının
bulunması durumunda OLAF üçüncü
ülkelerde
de
bu
yetkisini
3
kullanabilmektedir.
27 Mart 2000 tarihli “Organize Suçların
Önlenmesi
ve
Kontrolüne
İlişkin
Milenyum Stratejisi” ile yolsuzlukla
mücadele alanında daha genel AB
politikasının geliştirilmesi gerektiği ifade
edilmiş ve bu alandan AB ve Avrupa
Konseyi tarafından oluşturulmuş yasal
düzenlemeleri onaylamayan ülkelere
belirli bir süre içerinde onaylamaları
çağrısı yapılmıştır.
28 Mayıs 2003 tarihinde yayımlanan
ile
yolsuzlukla
mücadele
Tebliğ4
alanında önemli bir adım daha
atılmıştır.
Bu
belgede
yolsuzlukla
mücadele alanında cezai yaptırım
araçlarının yürürlüğe konması; AB
kurumlarında yolsuzlukla mücadele
kültürünün oluşturulması; Tek Pazar
çerçevesinde alınacak tedbirler ve dış
ilişkiler bağlamında alınacak tedbirler
gibi hususlarda değerlendirmelerde
bulunulmuş
ve
çeşitli
öneriler
getirilmiştir:
4
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
1) Cezai Yaptırım Araçlarının Yürürlüğe
Konulması:
3) Tek Pazar Çerçevesinde Alınacak
Tedbirler:
Bu kapsamda; “Avrupa Birliği Üye Ülke
Görevlilerinin Karıştığı Yolsuzluğa Karşı
Mücadele
Sözleşmesi”;
“Avrupa
Konseyi’nin Yolsuzluğa Karşı Ceza
Hukuku Sözleşmesi” ve “Yolsuzluğa Karşı
Özel Hukuk Sözleşmesi”ni onaylamayan
ve Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu’na
(GRECO-Group of States Against
Corruption) dahil olmayan ülkelere bir
an önce harekete geçme çağrısında
bulunulmuştur. Bunun yanı sıra AB
içerisinde
yargı-polis
işbirliğinin
geliştirilmesi gerektiğinin altı çizilmiştir.
Yolsuzluk
olaylarının
saptanması,
soruşturulması,
kovuşturulması
ve
cezalandırılmasının
kolaylaştırılması
amacıyla delil toplama, özel araştırma
tekniklerinin geliştirilmesi, ihbarcıların,
mağdurların ve tanıkların korunması ve
yolsuzluktan elde edilen gelirlerin
müsaderesi gibi hususlarda ortak
standartlar getirilmesi gerektiği de
vurgulanmıştır.
Bunlara
ilaveten,
yolsuzlukla mücadele alanında faaliyet
gösteren kurumların ve bu alanda
görev yapan kamu görevlilerinin
çalışmaları sırasında bağımsızlığa sahip
olmaları ve her türlü etkiden uzak bir
şekilde çalışmaları gerektiğine dikkat
çekilmiştir.
Komisyon örgütlü ve sınır ötesi
yolsuzlukla
mücadele
için
idari
bütünlük ve iyi yönetişim alanlarında
asgari standartlar ve kriterlere ilişkin
Birlik içerisinde kapsamlı bir diyalogun
geliştirilmesini
tavsiye
etmektedir.
Bunun yanı sıra yolsuzlukla mücadele
alanında AB Forumu gibi girişimlerle
kamu ve özel sektör arasında gerekli
diyalogun ve işbirliğinin teşvik edilmesi
hedeflenmektedir.
2) Yolsuzlukla Mücadele Kültürünün
Oluşturulması:
Avrupa Sahtecilikle Mücadele Bürosu
(OLAF), Avrupa Sayıştayı ve Soruşturma
ve Yaptırım Ofisi gibi yolsuzlukla
mücadele alanında çalışmalar yürüten
kurumlar
arasında
işbirliği
ve
eşgüdümün
sağlanması
AB’nin
yolsuzlukla
mücadele
politikasına
önemli katkılar sağlayacaktır.
4) Dış İlişkiler Bağlamında Alınacak
Tedbirler:
Bu kapsamda Komisyon, yolsuzlukla
mücadele alanında faaliyet gösteren
birimler
arasında
işbirliğini
desteklemekle
birlikte
tek
bir
koordinasyon biriminin oluşturulmasını
gerekli görmektedir. AB’nin üçüncü
ülkelerle yapacağı ticari işlemlerin
sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için
Komisyon tarafından “Sözleşmelerin
Tatbiki için Rehber” yayımlanmıştır. Söz
konusu
Rehber
belirli bir
proje
bağlamında
araştırılan
yolsuzluk
olayları için uygulanacak asgari şartları
içermektedir. Rehberin 7. bölümü, ticari
işlemlerde herhangi bir
yolsuzluk
olayının saptanması ve yetkililerin bu
durumu düzeltecek gerekli adımları
atmada başarısız olmaları durumunda
AB tarafından proje bazında sağlanan
finansmanın askıya alınmasına veya
iptal edilmesine olanak vermektedir.5
Komisyona göre, ulusal ve uluslararası
düzeyde açık, şeffaf ve rekabetçi
pazar koşulları yolsuzluğa büyük darbe
vurmaktadır. Bu sebepten ötürü AB,
uluslararası ticarette şeffaflığa büyük
önem atfetmektedir. AB’nin önem
5
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
verdiği diğer bir husus ise kamu
alımlarında şeffaflığın artırılmasıdır ve
bu bağlamda AB “Kamu Alımlarına
İlişkin
Dünya
Ticaret
Örgütü
Anlaşması”nı desteklemektedir.
bütünlük, hesap verebilirlik ve şeffaflık
geliştirilmelidir.
28 Mayıs 2003’te yayımlanan bu Tebliğ
ile yolsuzlukla mücadele alanında
temel belgeler arasında sayılan 1997
tarihli Tebliğ güncellenmiş ve ayrıca
yolsuzlukla
mücadelenin
güçlendirilmesine ilişkin olarak 10 İlke
yayımlanmıştır. Bu 10 İlke aşağıda
kısaca açıklanmıştır:
7-Hem kamu sektöründe hem de özel
sektörde yolsuzlukla ilgili ihbarlara ilişkin
ayrıntılı kurallar getirilmelidir.
mücadele
alanında
1-Yolsuzlukla
önleyici tedbirleri de içeren Ulusal
Strateji Belgeleri hazırlanmalıdır.
2-AB’ye üye ve aday ülkeler AB
müktesebatına tam uyum sağlamalı ve
taraf
oldukları
temel
uluslararası
sözleşmeleri (Birleşmiş Milletler, Avrupa
Konseyi
ve
OECD
Sözleşmeleri)
onaylayıp uygulamalıdırlar. 3. ülkeler
de söz konusu uluslararası belgeleri
imzalayıp, onaylayıp uygulamalıdırlar.
3-Yolsuzlukla mücadelede kanunlar
önemlidir ancak daha da önemlisi bu
kanunların yetkili ve gerekli idari
kapasiteye sahip yolsuzlukla mücadele
birimleri tarafından uygulanmasıdır.
4-Devlet memuriyetine giriş bütün
vatandaşlara açık olmalı, işe alınma ve
yükselme objektif kriterler ve liyakat
esasına göre düzenlenmeli, maaş ve
sosyal haklar yeterli olmalı, kamu
görevlilerine mal varlıklarını bildirme
zorunluluğu getirilmelidir.
5-Kamu yönetiminde özellikle, adalet,
emniyet, gümrükler, vergi idaresi, sağlık
sektörü ve kamu ihaleleri gibi alanlarda
6-Kamu sektöründe davranış kuralları
oluşturulmalı ve denetlenmelidir.
8-Eğitim
çalışmaları
ve
medya
aracılığıyla toplumda yolsuzluğa karşı
farkındalığın
artırılması
çalışmaları
yapılmalı
ve
yolsuzluğun
ceza
gerektiren bir suç olduğu mesajı
verilmelidir.
9-Siyasi partilerin finansmanına ilişkin
açık ve şeffaf kurallar getirilmelidir.
10-Davranış kuralları veya “beyaz
listeler” gibi girişimlerle özel sektörün
yolsuzluk
uygulamalarından
kaçınmaları sağlanmalıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, yolsuzlukla
mücadele
konusu
AB
içerisinde
oldukça önemli bir yere sahip olup bu
alanda
kapsamlı
çalışmalar
gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda
uluslararası sözleşmelerin kabul edilerek
etkin bir şekilde hayata geçirilmesi,
yolsuzlukla mücadelede farkındalığın
artırılması,
yolsuzlukla
mücadeleye
ilişkin
kapsamlı
ulusal
strateji
belgelerinin oluşturulması, bu alanda
çok parçalı yapı yerine sorumlu ulusal
koordinasyon birimlerinin oluşturulması
ve bu birimlerin ve çalışanlarının
görevlerini yerine getirirken gerekli
bağımsızlığa ve güvenceye sahip
kılınarak
çeşitli
baskılardan
uzak
tutulmaları
AB’nin
yolsuzlukla
mücadelede en çok üzerinde durduğu
hususlar arasında yer almaktadır.
6
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
KAYNAKLAR:
http://europa.eu/scadplus/leg/en/lvb/l33301.htm
Communication from the Commission to the Council and the European Parliament
on a Union Policy Against Corruption, 21.05.1997 COM(97) 192 final
Communication from the Commission to the Council, the European Parliament and
the European Economic and Social Committee on a Comprehensive EU Policy
Against Corruption, 28.05.2003 COM (2003) 317 final
Şahan,
Yusuf,
“Avrupa
Birliği’nin
Yolsuzlukla
http://www.denetde.org.tr/makaleler/ABYolsuzluk.html
Mücadele
Politikası”
http://www.masak.gov.tr
http://www.yolsuzluklamucadele.org
1
http://www.yolsuzluklamucadele.org/sunumlar/alperslayt.pdf
Communication from the Commission to the Council and the European Parliament on a Union Policy
Against Corruption, 21.05.1997 COM(97) 192 final
3 http://www.masak.gov.tr/Yolsuzluk/uluslararasi_mucadele.htm#
4 Communication from the Commission to the Council, the European Parliament and the European
Economic and Social Committee on a Comprehensive EU Policy Against Corruption, 28.05.2003 COM
(2003) 317 final
5 Şahan, Yusuf, “Avrupa Birliği’nin Yolsuzlukla Mücadele Politikası”
http://www.denetde.org.tr/makaleler/ABYolsuzluk.htm
2
AB Başmüzakerecisi görevine Devlet Bakanı Egemen BAĞIŞ getirildi
AB ile üyelik müzakerelerinin yürütülmesine yönelik olarak “Başmüzakereci” görevine
Devlet Bakanı Egemen BAĞIŞ getirilmiştir (10 Ocak 2009 tarihli ve 27106 sayılı Resmi
Gazete). Ayrıca, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Başbakanlık altında Devlet Bakanı
Egemen BAĞIŞ’a bağlanmıştır.
Kaynak: http://www.abgs.gov.tr/
Slovakya’nın avroya geçişi
Slovakya 1 Ocak 2009 tarihi itibariyle avro alanına 16. ülke olarak dahil oldu. Böylece
avroyu para birimi olarak kullanan AB ülkelerinin toplam nüfusu 329 milyona ulaştı.
Avroyu para birimi olarak benimseyen AB üyeleri şunlardır: Belçika, Almanya, İrlanda,
İspanya, Fransa, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Avusturya, Portekiz, Finlandiya (1999);
Yunanistan (2001); Slovenya (2007); Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Malta (2008) ve
Slovakya (2009).
Kaynak: http://ec.europa.eu/economy_finance/index_en.htm
7
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ POZNAN MÜZAKERELERİ VE MALİYE BAKANLARI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
ÜST DÜZEY İKİNCİ TOPLANTISI
İBRAHİM BARIŞ ŞAYLAN AB Uzman Yardımcısı
Giriş
İklim değişikliği sorunu son yıllarda
uluslararası toplumun ve ülkemizin
gündeminde daha sık tartışılan bir konu
haline
gelmiştir.
Özellikle
Kyoto
Protokolü’nün 2012 yılında sona erecek
olması nedeniyle 2012 sonrasına
yönelik uluslararası iklim değişikliği
müzakerelerinin 2008 yılında başlaması
ve
ülkemizin
Kyoto
Protokolü’ne
katılmasına
ilişkin
sürecin
meclis
gündemine gelmesiyle bu konu daha
da önem kazanmıştır. Bu çerçevede,
2008 yılının Aralık ayı içinde Polonya’da
düzenlenen
iklim
değişikliği
müzakereleri ve Maliye Bakanları İklim
Değişikliği Üst Düzey İkincisi Toplantısı
neticesinde iklim değişikliği sorunu
uluslararası
gündemde
küresel
ekonomik ve mali krizin ardından ön
sıralarda yer almıştır. Bu yazıda, söz
konusu iklim değişikliği müzakereleri ile
Maliye Bakanları toplantısında yaşanan
gelişmeler ve bu toplantıların önemli
sonuçları ele alınacaktır.
İklim Değişikliği Poznan Müzakereleri
Birleşmiş
Milletler
İklim
Değişikliği
Çerçeve Sözleşmesi’nin (BMİDÇS) 14.
Taraflar
Konferansı
ve
Kyoto
Protokolü’nün 4. Taraflar Toplantısı
(COP 14/MOP 4), 1-12 Aralık 20081
tarihlerinde 9 bini aşkın kişinin katılımıyla
Polonya’nın
Poznan
kentinde
gerçekleştirilmiştir. Söz konusu iklim
değişikliği toplantıları sırasında ayrıca,
Bilimsel ve Teknolojik Danışma Yardımcı
Organı (SBSTA) ile Uygulama Yardımcı
Organı’nın (SBI) 29. dönem toplantıları;
BMİDÇS kapsamında Kyoto Protokolü
sonrasına
yönelik
müzakerelerin
yürütüldüğü Uzun Dönemli İşbirliği
Eylemi Geçici Çalışma Grubu’nun
(AWG-LCA) 4. oturumu ve Kyoto
Protokolü’ne Taraf EK-1 Ülkeleri için
İlave Taahhütler Geçici Çalışma
Organı’nın (AWG-KP) 6. oturumu
yapılmıştır.
Söz
konusu
iklim
değişikliği
müzakerelerinde yaşanan gelişmelere
geçmeden önce, bu kapsamda
yapılan toplantı ve oturumlara ilişkin
bilgi verilmesi yararlı olacaktır. Taraflar
Konferansı, BMİDÇS’nin en yüksek
karar-alıcı organı olup; BMİDÇS’ye
taraf tüm ülkelerin katılımıyla her yıl bir
kez toplanmaktadır. Taraflar Toplantısı
ise Kyoto Protokolü kapsamındaki en
yüksek karar-alıcı organdır ve Kyoto
Protokolü’nün yürürlüğe girdiği 2005
yılından beri yine yılda bir kez Taraflar
Konferansı ile birlikte toplanmaktadır.
SBSTA,
bilimsel,
teknolojik
ve
metodolojik
konularda,
SBI
ise
BMİDÇS’nin uygulanması ile ilgili her
türlü konuda Taraflar Konferansına
tavsiyede bulunmak ile görevlidir. 2005
yılında kurulmuş olan AWG-KP’de,
Kyoto Protokolü’ne taraf Ek-1 ülkelerinin
2012
sonrasına
yönelik
ilave
yükümlülüklerinin
tespitine
ilişkin
müzakereler yürütülmektedir. AWGLCA
ise
2007
yılında
Bali’de
düzenlenen 13. Taraflar Konferansı’nda
kabul
edilen
Bali
Eylem
Planı
çerçevesinde 2012 sonrasına yönelik
müzakerelerin BMİDÇS kapsamında
yürütülmesini sağlamaktadır.
Bilindiği
üzere,
Kyoto
Protokolü
kapsamındaki yükümlülük dönemi 2012
yılında sona erecektir. Bu çerçevede,
Bali’de alınan karar gereğince,2 2012
sonrası döneme yönelik uluslararası
iklim değişikliği müzakerelerinin 2008
8
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
yılında başlaması ve 2009 yılı sonunda
Kopenhag’da yapılacak 15. Taraflar
Konferansı ve 5. Taraflar Toplantısı ile
sonlandırılması hedeflenmektedir. Bu
amaçla, müzakereler paylaşılan vizyon,
azaltım, uyum, teknoloji transferi ve
finansman konulu yapıtaşları ile Kyoto
Protokolü ile ilgili hususlar ve diğer
teknik
konular
altında
devam
etmektedir.
Poznan’da düzenlenen iklim değişikliği
toplantılarının
başlıca
gündem
maddeleri arasında teknoloji transferi
için yeni bir fon ya da yapının
oluşturulması,
ormansızlaşmadan
kaynaklanan sera gazı emisyonlarının
azaltılması, yeni emisyon azaltım
yöntemleri, nükleer enerji projelerinin
karbon ticareti kapsamına alınması,
2012 sonrasında yükümlülük alacak
ülkeler
arasında
genişleme
ve
farklılaşma için yöntemlerin belirlenmesi
ve Uyum Fonu gibi konular yer almıştır.3
AWG-LCA
altında
yapılan
toplantılarda,
2009
yılında
tam
müzakere
pozisyonuna
geçileceği
vurgulanmış; Kopenhag’da yapılması
öngörülen
yeni
iklim
değişikliği
anlaşmasına
ilişkin
tarafların
ek
önerilerde
bulunmasına
yönelik
çağrıda bulunulmuş ve bu doğrultuda
Toplantı Başkanı4 tarafından, taraflar
arasındaki
müzakereleri
kolaylaştırmaya ve fikir ayrılıkları ile
eksiklikleri gidermeye yönelik hususları
kapsayacak bir müzakere belgesinin
hazırlanması kararlaştırılmıştır.
altında
yapılan
AWG-KP
müzakerelerde, 2009 yılı içerisinde
Kopenhag’a
giden
süreçte
sonuçlandırılması öngörülen hedeflere
ilişkin konular belirlenmiş ve bu yöndeki
niyetleri yineleyen bir çalışma programı
kabul edilmiştir. Bu çerçevede, Kyoto
Protokolü’ne taraf Ek-1 ülkelerinin 2012
sonrası
ilave
taahhütlerinin
sayısallaştırılmış emisyon azaltım ve
sınırlama
hedefleri
olarak
tespit
edilmesi gibi konuların 2009 yılı
içerisinde nihai hale getirilmesi üzerinde
anlaşma sağlanmıştır.
SBI altındaki toplantılarda, öncelikli
olarak BMİDÇS kapsamındaki mali
mekanizmaların 4. gözden geçirilmesi,
gelişmekte
olan
ülkelerin
mali
kaynaklara erişiminin kolaylaştırılması,
bu çerçevede uygulayıcı kuruluşların
daha etkin ve şeffaf olmalarına yönelik
teşvik edilmeleri, ulusal bildirimler gibi
konularda görüşmeler yapılmıştır.
SBSTA altındaki toplantılarda, “Poznan
Teknoloji Transferi Stratejik Programı”
oluşturulmuş, bu kapsamda proje
çalışmalarına hemen başlanması ve
çeşitli çalışmaların yapılması üzerinde
anlaşma sağlanmıştır.
Müzakerelerin 9 saat kadar uzamasına
neden olan iki konunun da iklim
değişikliğinin mali boyutu ile ilgili olması
dikkat çekicidir. Bu konulardan biri,
Kyoto
Protokolü
altındaki
Uyum
Fonu’na5 ilişkin kurumsal düzenlemeler;
diğeri ise Kyoto Protokolü’nün 2.
gözden geçirilmesi kapsamında iklim
değişikliğine uyuma yönelik finansman
kaynaklarının
artırılmasına
ilişkin
gelişmekte olan ülkeler tarafından
sunulan bir öneri olmuştur. İlk konuya
ilişkin olarak, Uyum Fonu’na gelişmekte
olan ülkelerin doğrudan erişimini
(Küresel
Çevre
Fonu
aracılığı
olmaksızın) sağlayacak bir yasal statü
kazandırılması
üzerinde
anlaşma
sağlanmıştır. Diğer konuda ise, uyuma
yönelik finansman kaynaklarının (Uyum
Fonu) artırılması için Temiz Kalkınma
Mekanizması’ndan alınan katkıların
yanında Ortak Uygulama ve Emisyon
9
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Ticaretinden
de
katkı
konusunda
tartışmalar
ancak
herhangi
bir
ulaşılamamıştır.
alınması
yaşanmış,
sonuca
2012 sonrasına yönelik iklim değişikliği
müzakereleri, 29 Mart-8 Nisan 2009
tarihlerinde
Almanya’nın
Bonn
kentinde devam edecektir. Bir dahaki
Taraflar Konferansı ve Taraflar Toplantısı
ise (15. Taraflar Konferansı ve 5. Taraflar
Toplantısı) 7-18 Aralık 2009 tarihlerinde
Danimarka’nın Kopenhag kentinde
gerçekleştirilecektir.
Poznan’da
gerçekleştirilen
iklim
değişikliği
müzakerelerine
ülkemiz
Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşarı
Prof. Dr. Hasan Z. SARIKAYA’nın
başkanlığında Bakanlığımızın da dahil
olduğu ilgili kurum ve kuruluşların
yetkililerinden oluşan bir heyetle katılım
sağlamıştır. Toplantılarda ülkemiz adına
önemli
gelişmeler,
Türkiye
ve
Hırvatistan’ın eskiden kurulan ve tüm
üyelerinin AB’ye tam üye olmaları
sebebiyle
sayısı
eksilen
“Merkez
Grubu”nu tekrar canlandırmaları ve bu
grup çatısı altında birleşmeleri ile
ülkemizin 2012 sonrasına ilişkin görüş ve
pozisyonunu ikili ve çok taraflı düzeyde
diğer ülkelerle paylaşması olmuştur.
Maliye Bakanları İklim Değişikliği Üst
Düzey İkinci Toplantısı
İklim değişikliği sorununun ve bu
sorunun küresel ekonomi üzerindeki
etkilerinin tartışıldığı Maliye Bakanları
İklim Değişikliği Üst Düzey İkinci
Toplantısı, “Düşük Karbonlu Büyüme”
başlığı altında, Maliye Bakanlıkları ve
uluslararası kuruluşlardan üst düzey
temsilcilerin katılımıyla 8-9 Aralık 2008
tarihlerinde
Polonya’nın
Varşova
kentinde gerçekleştirilmiştir.
2007
yılında
Endonezya-Bali’de
düzenlenen Maliye Bakanları İklim
Değişikliği Üst Düzey Toplantısı ile
başlatılan süreci devam ettirmeye
yönelik olan bu toplantı ile 2012 sonrası
döneme ilişkin yeni bir iklim değişikliği
anlaşmasının
gerçekleştirilmesine
yönelik yürütülen müzakerelere katkı
sağlanması amaçlanmıştır.
Toplantıya Ülkemizin yanı sıra ABD,
Almanya, Arjantin, Avustralya, Belçika,
Birleşik Krallık, Brezilya, Çek Cumhuriyeti,
Danimarka,
Endonezya,
Estonya,
Finlandiya, Fransa, Güney Kıbrıs Rum
Yönetimi, Güney Kore, Hindistan,
Hollanda, İrlanda, İspanya, İsveç,
İsviçre, İtalya, Japonya, Kanada,
Macaristan, Litvanya, Lüksemburg,
Malta, Meksika, Norveç, Polonya,
Portekiz, Slovenya, Suudi Arabistan,
Yeni Zelanda ve Yunanistan temsilcileri
katılım sağlamıştır. Toplantıya, ayrıca,
Avrupa
Komisyonu,
IMF,
Dünya
Bankası, OECD, UNDP, Afrika Kalkınma
Bankası, Asya Kalkınma Bankası,
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası
(EBRD) ve Avrupa Yatırım Bankası üst
düzey
temsilcilerinin
yanı
sıra
Uluslararası İklim ve Çevre Araştırmaları
Merkezi-Oslo (CICERO) temsilcileri ile
Oxford
Üniversitesi’nden
bir
akademisyen de katılmıştır.
Söz
konusu
toplantıda
ülkemizi
Bakanlığımız Müsteşar Yardımcısı İsa
COŞKUN temsil etmiştir. Toplantıda,
Maliye Bakanlıklarının iklim değişikliği ile
mücadeledeki
rolleri,
bu
mücadeledeki kamu politikaları ve mali
politika
araçları,
finansman
mekanizmaları ve 2012 sonrasına
yönelik
devam
etmekte
olan
müzakereler tartışılmıştır.
Toplantıda
şunlardır:
vurgulanan
hususlar
10
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
İklim
değişikliğinin
ciddi
mali,
makroekonomik ve bütçesel etkileri
dikkate alındığında, 2012 sonrası
döneme yönelik olacak uluslararası
iklim değişikliği anlaşmasının daha
tutarlı, etkin-maliyetli ve kapsamlı
çözümleri kapsaması için Maliye
Bakanlarının iklim değişikliği sürecine
daha
etkin
ve
aktif
katılım
sağlaması gerekmektedir.
Emisyon üst sınırı ve ticareti
sistemleri, karbon vergileri ve küresel
karbon piyasası dahil olmak üzere
çeşitli piyasa temelli alternatif
önlemler ve karbon emisyonlarının
fiyatlandırılması ile ilgili mali politika
araçları,
iklim
değişikliği
ile
mücadelede ön plana çıkmaktadır.
Mevcut küresel ekonomik ve mali
kriz iklim değişikliği ile mücadeleyi
olumsuz etkileyebilecek; ancak bu
durumun fırsata çevrilmesi ile daha
düşük
karbonlu
ekonomilere
dönüşüm
gerçekleştirilebilecektir.
Bu doğrultuda, enerji verimliliği,
yenilenebilir enerji, etkin ve verimli
teknolojilerin
geliştirilmesi
ve
yaygınlaştırılması ile inovasyon gibi
alanlarda
atılacak
adımlar
sayesinde hem ekonomik hem de
çevresel açıdan olumlu katkılar
sağlanabilecektir.
Aynı
zamanda,
kamu
harcamalarının yukarıda belirtilen
iklime dost yatırımlar çerçevesinde
kısa ve orta vadede artırılması ile
piyasalar
canlandırılabilecek,
istihdam artırılabilecek ve böylece
hem ekonomik kriz hem de iklim
değişikliği sorunu ile başarılı bir
şekilde mücadele edilebilecektir.
Ancak mevcut kriz adil ve etkin
maliyetli çözümlere yönelik ihtiyacın
önemini de ortaya çıkarmıştır.
Bu çerçevede, bir sonraki Maliye
Bakanları İklim Değişikliği Üst Düzey
Toplantısı’nın, 2009 yılının Aralık
ayında
Danimarka’da
düzenlenecek olan 15. Taraflar
Konferansı ve 5. Taraflar Toplantısı
öncesinde
gerçekleştirilmesi
planlanmaktadır.
Sonuç
2012 sonrasına yönelik iklim değişikliği
müzakerelerinin ilk yılı olan 2008 yılında,
taraflar daha çok birbirlerinin pozisyon
ve görüşlerini anlamaya çalışmış ve bu
doğrultuda politika ve stratejilerini
şekillendirmişlerdir. Ayrıca, 2012 sonrası
iklim rejimine ilişkin çeşitli taraflarca
yapılan
öneriler6
de
müzakere
masasında ele alınmıştır. Ancak, asıl
müzakerelerin
2009
yılı
içinde
gerçekleşeceği
beklenmektedir.
Özellikle, ABD’de başkanlığa seçilen
Obama’nın yönetime gelmesi sonucu
ABD’nin müzakerelerde eskisine kıyasla
daha
olumlu
bir
yaklaşım
seyredebileceği yönünde bir beklenti
mevcuttur.7 Ayrıca, Avrupa Birliği’ne
(AB) üye ülkelerin liderlerinin, Enerji ve
İklim Paketi8 üzerinde bazı tavizlerle
birlikte uzlaşma sağlaması da iklim
değişikliği müzakereleri için olumlu bir
gelişme olarak değerlendirilmektedir.
Öte yandan, Maliye Bakanlarının iklim
değişikliğine
ilişkin
2007
yılında
başlattıkları ve 2008 yılında da devam
ettirdikleri diyalog sayesinde, iklim
değişikliğinin
ekonomik
ve
mali
boyutunun hem Maliye Bakanlıklarının
hem
de
uluslararası
toplumun
gündeminde daha ön plana çıkması
sağlanmıştır. Uluslararası iklim değişikliği
müzakerelerinin
hızlandırılmasının
planlandığı 2009 yılı içerisinde, Maliye
Bakanlıkları arasında iklim değişikliği
konusundaki mevcut diyalogun daha
da yoğunlaşacağı beklenmektedir. Bu
11
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
diyalog sürecinin yanında IMF, Dünya
Bankası, OECD ve G-20 kapsamında
yapılan toplantılar ile iklim değişikliğinin
finansman boyutunun 2009 yılında da
sürekli
gündemde
tutulacağı
anlaşılmaktadır.
KAYNAKLAR:
IISD Reporting Services, Earth Negotiations Bulletin, Summary of Fourteenth Session of
the Conference of Parties to the United Nations Framework Convention on Climate
Change and Fourth Session of the Meeting of the Parties to the Kyoto Protocol,
December 1-12, 2008, Vol. 12, No. 395.
http://www.iisd.ca/climate/cop14/
UNFCCC, Fact sheet: UNFCCC terminology.
http://unfccc.int/files/press/backgrounders/application/pdf/unfccc_terminology.pdf
http://unfccc.int/meetings/cop_14/items/4481.php
http://www.cevreorman.gov.tr/Haber.asp?hID=1877
Bölgesel Çevre Merkezi (REC), COP 14 Güncesi, Sayı 1, 1-9 Aralık 2008.
http://www.rec.org.tr/files/iklim/COP14/RECTR_COP14_Guncesi1.pdf
Bölgesel Çevre Merkezi (REC), COP 14 Güncesi, 2, 10-13 Aralık 2008.
http://www.esc.boun.edu.tr/files/51188RECTR_COP14_Guncesi-2.pdf
Pew Center on Global Climate Change, Fourteenth Session of the Conference of
Parties to the United Nations Framework Convention on Climate Change and Fourth
Session of the Meeting of the Parties to the Kyoto Protocol, December 1-12, 2008,
Poznan, Poland.
http://www.pewclimate.org/docUploads/PewCenterCOP14Summary.pdf
Bali Action Plan, Decision 1/CP.13.
http://unfccc.int/resource/docs/2007/cop13/eng/06a01.pdf#page=3
1 Söz konusu toplantıların 12 Aralık 2008 tarihinde saat 18:00’da bitmesi öngörülmüş; ancak tartışmaların uzaması ile
müzakereler 13 Aralık’ta sabaha karşı 03:00’da sonlanmıştır.
2 Bakınız: Bali Action Plan, Decision 1/CP.13: http://unfccc.int/resource/docs/2007/cop13/eng/06a01.pdf#page=3
3 Bakınız: http://www.cevreorman.gov.tr/Haber.asp?hID=1877
4 AWG-LCA altındaki toplantılara 2009’dan itibaren BMİDÇS Sekreteryası eski İcra Sekreteri ve AWG-LCA’nın mevcut
başkan yardımcı olan Michael Zammit Cutajar başkanlık edecektir.
5 Kyoto Protokolü altında olan Uyum Fonu, Kyoto Protokolü’ne taraf ve özellikle iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine
açık gelişmekte olan ülkelerdeki somut uyum proje ve programları finanse etmek amacıyla kurulmuştur. Fon, Kyoto
Protokolü’ne tarafların toplanmasını sağlayan Taraflar Konferansı (COP) tarafından yönlendirilir ve COP’a karşı
sorumludur. Uyum Fonu 2008-2012 yılları arasında senelik 80-300 milyon dolar kaynak sağlayacaktır. Bu kaynak, bazı
istisnalar dışında Temiz Kalkınma Mekanizması (CDM) kapsamındaki proje faaliyetlerindeki Sertifikalandırılmış Emisyon
Azaltım Kredilerinin (CERs) % 2’sinden elde edilen kesinti ile oluşturulmaktadır.
6 Brezilya’nın özetle iklim değişikliği ile mücadelede yükümlülüklerin belirlenmesinde tarihi sorumlulukların (1850 yılı
itibariyle)
dikkate
alınması
önerisi
gibi.
Brezilya’nın
önerisi
için
bakınız:
http://unfccc.int/resource/docs/1997/agbm/misc01a03.pdf
7 Obama, ABD’nin sera gazı emisyonlarını 2020 yılı itibariyle 1990 yılı seviyesine, 2050 yılı itibariyle ise %80 daha aşağı
çekme yönünde açıklamalarda bulunmuştur. http://articles.latimes.com/2008/nov/19/nation/na-climate19
8 Söz konusu paket kapsamında, 2020 yılına kadar emisyonların %20 aşağı çekilmesi (1990 yılına kıyasla), enerji
kaynakları içinde yenilenebilir enerjinin payının %20’ye çıkartılması, enerji verimliliğinin %20 artırılması gibi hedeflerin
yanı sıra 2013-2020 dönemi için AB Emisyon Ticareti Planı’na ilişkin kuralları yer almaktadır.
12
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
AVRUPA BİRLİĞİ BÖLGESEL POLİTİKASI
AYŞENUR ONUR AB Uzman Yardımcısı
Avrupa Birliği (AB), farklı kültür, dil, tarih
ve geleneklerden oluşan bir mozaiktir.
Birliğe üye 27 ülke arasında sosyoekonomik farklılıklar olduğu gibi, üye
ülkelerin bölgeleri arasında da önemli
dengesizlikler söz konusudur. AB,
homojen bir yapıya sahip değildir.
Dünyanın en zengin bölgelerinden biri
olmasına rağmen 493 milyon nüfusuyla
Birliği oluşturan 268 bölge arasında az
gelişmişliğe neden olacak gelir ve
potansiyel
farklılıkları
gözlemlenmektedir.1
İşte,
AB’nin
Bölgesel Politikası, Birliğin ekonomik ve
sosyal alanda uyumlu bir biçimde
gelişme ve bütünleşmesini sağlamak,
bölgeler
arası
gelir
dağılımı
farklılıklarından doğan istihdam ve
gelişme sorunlarıyla mücadele etmek
amacıyla oluşturulmuştur.
AB Bölgesel Politikasının tarihsel gelişimi
dört dönem altında incelenebilir:
1) 1957–1988 Dönemi: Avrupa’da
bölgeler arasındaki gelişmişlik farklarının
azaltılması ilkesi 1957 yılında imzalanan
ve Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu
(AET) kuran Roma Antlaşması ile
gündeme gelmiştir. Roma Antlaşması,
Topluluk
bölgesel
politikasının
oluşturulması için özel bir hüküm
getirmemiştir ancak genel anlamda
Antlaşmanın 2. Maddesi, Topluluğun
görevini
“üye
ülkeler
arasındaki
ekonomik
ve
sosyal
uyum
ve
dayanışmayı teşvik etme” şeklinde
tanımlamaktadır. Bölgesel Politika ile
nihai olarak ekonomik ve sosyal
alanda daha uyumlu bir bütünleşmeyi
sağlamak ve bölgeler arası farklılıkları
gidermek
amaçlanmaktadır.2
Bu
doğrultuda Topluluk, Bölgesel Politika
ile
gerekli
rehberliği
ve
ilkeleri
geliştirerek, üye devletler tarafından
oluşturulan
bölgesel
politikaların,
Topluluğun
rekabet
ve
devlet
yardımları kurallarıyla uyumlu ve
koordinasyon
içinde
olmasını
3
sağlamaktadır.
Politika açısından bakıldığında, Avrupa
Bölgesel Politikası üzerine ilk Tebliğ,
Avrupa Komisyonu tarafından 1965’te
kabul edilmiştir ve bunu 1968’te
Bölgesel Politika Genel Müdürlüğü’nün
oluşturulması takip etmiştir. 1972’de
Paris’te bir araya gelen Devlet ve
Hükümet Başkanları bölgesel politikayı
Topluluğu güçlendirmede esaslı bir
unsur olarak tanımlamışlardır. 1973’te
Avrupa
Komisyonu
tarafından
yayımlanan Thompson Raporu’nda ise
Roma Antlaşması’nda yer alan sürekli
genişleme hedefinin başarıldığından
ancak bunun henüz dengeli ve uyumlu
bir
doğaya
kavuşamadığından
4
bahsedilmiştir.
Bunların
yanı
sıra,
Avrupa
entegrasyonun başından beri Topluluk
düzeyinde
ekonomik
ve
sosyal
farklılıkların giderilmesi amacıyla mali
araçlar ve girişimler oluşturulmuştur.
Öyle ki söz konusu dönem boyunca
Avrupa Sosyal Fonu 1958 yılında,
Avrupa
Tarımsal
Garanti
ve
Yönlendirme Fonu 1962 yılında ve AB
Bölgesel Politikasının temelini oluşturan
Bölgesel Kalkınma Fonu 1975 yılında
oluşturulmuştur.
1986’da
imzalanan
ve
1987’de
yürürlüğe giren Avrupa Tek Senedi’nin
(ATS) entegre bir uyum politikasına
giden yolu açtığı söylenebilir. ATS ile,
AET Antlaşması’na Ekonomik ve Sosyal
Yakınlaşma başlığı içinde, bölgesel
13
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
kalkınma konusu getirilmiştir. ATS,
dayanışma temelinde “ekonomik ve
sosyal uyum”dan söz eden ilk metin
olarak Topluluğun ortak bir bölgesel
politika görevi bulunduğunu ortaya
koymuştur. ATS ile tek pazar sonucunda
Topluluğun en az gelişmiş bölgelerinde
oluşan
dengesizliklerin
giderilmesi
amacıyla özgün bir uyum politikası
oluşturulmasının
temelleri
ortaya
konulmuştur.
1988
yılında
yapılan
reform
kapsamında ise, Yapısal Fonlar ile
AB’nin bölgesel amaçlı olmayan diğer
kuruluşları
arasında
daha
etkin
işbirliğinin gerçekleştirilmesi, fonlara
ayrılan payın iki katına çıkarılması,
daha fakir bölgelerin desteklenmesi
amaçlanmış ve Yapısal Fonlar dışında
bir diğer bölgesel kalkınma aracı olan
Topluluk İnisiyatifleri oluşturulmuştur.5
1980’lerin
2)
1989-1999
Dönemi:
başında Topluluk mali araçlarının
etkinliği
ve
bu
araçların
pilot
programlarda bütünleştirilmesi konuları
gündeme gelmiştir. 1986’da yaşanan
üç temel gelişme; Avrupa Tek
Senedi’nin imzalanması, Yunanistan,
İspanya ve Portekiz’in Topluluğa üye
olması ve Tek Pazar programının kabul
edilmesi, daha kapsamlı ve özgün bir
Avrupa
Uyum
Politikası’nın
oluşturulmasını
gerekli
kılmıştır.
AB Konseyi’nin Yapısal Fonları Uyum
Politikası
kapsamına
alan
24 Haziran 1988 tarihli düzenlemesi,
Topluluğun en yoksul ve en geri kalmış
bölgelerine odaklanılması, çok yıllı
programlama,
yatırımların
stratejik
olarak yönlendirilmesi ile bölgesel ve
yerel ortakların dahil olması gibi temel
ilkeleri sunan dönüm noktası niteliğinde
bir reform olmuştur.6
7 Şubat 1992 tarihinde imzalanan ve
Kasım
1993’te
yürürlüğe
giren
Maastricht Antlaşması ile ekonomik ve
sosyal uyum, ekonomik ve parasal birlik
ve tek pazarla birlikte Birliğin öncelikli
hedeflerinden biri haline gelmiştir.
Antlaşma, uyumu; “çeşitli bölgelerin
kalkınma düzeyleri arasındaki farkın
azaltılması” olarak tanımlamıştır. Ayrıca,
Antlaşma ile yeni mali araçlar olan
Uyum Fonu ve Balıkçılık Yönlendirme
Mali Aracı ile yeni bir kurum olan
Bölgeler Komitesi oluşturulmuştur.
1997 yılına gelindiğinde Amsterdam
Antlaşması ile ekonomik ve sosyal
uyumun stratejik önemi teyit edilmiştir.
1999 yılında gerçekleştirilen Berlin
Zirvesi’nde ise Komisyon tarafından
genişleme süreci göz önüne alınarak
2000-2006 dönemi için hazırlanan ve bir
mali çerçeve olan Gündem 2000 kabul
edilmiştir.7
3) 2000-2006: Bu dönemde genişleme
çabalarına paralel olarak Uyum
Politikası’nın basitleştirilmesi yönünde
adımlar atılmıştır. 1990’ların ikinci
yarısından
itibaren
hazırlanmaya
başlayan Gündem 2000, AB’yi tarihinin
en büyük genişlemesine hazırlamıştır.
Gündem 2000 paketi ile yapısal fonlar
önemli bir reforma tabi tutulmuştur.
Reformlar, daha sıkı mali yönetimi
gerçekleştirmek, etkinliği arttırmak ve
yönetim
kademelerini
azaltmak
amaçlarını taşımaktadır. 8
Nitekim, Mayıs 2004’te 10 yeni ülkenin
Birliğe üye olmasıyla birlikte Birliğin
nüfusu %20 artmasına rağmen GSYİH’sı
%5 oranında artmıştır. Genişleme
sonucunda gelir ve istihdam açısından
eşitsizlikler artmıştır. Öyle ki, yeni
üyelerde kişi başına düşen GSYİH AB-15
ortalamasının yarısıdır, istihdam edilen
nüfus ise yeni üyelerde toplam nüfusun
%56’sı iken bu oran AB-15’te %64’tür.9
14
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Bunun yanı sıra, AB Konseyi tarafından
Mart 2000’de Lizbon’da kabul edilen
Lizbon Stratejisi büyüme, istihdam ve
inovasyona verdiği önemle pek çok AB
politikasının
olduğu
gibi
Uyum
Politikası’nın da ana temalarından biri
olmuştur.
4) 2007-2013: Kaynakların daha çok
fakir
üyeler
ve
bölgelerde
yoğunlaşması, tüm bölgelerin kapsama
alınması, önceliklerin büyüme, istihdam
ve
inovasyonu
teşvik
etmeye
yönelmesi bu dönemde AB Uyum
Politikası’nda yaşanan temel gelişmeler
olmuştur. 27 üyeli AB’de her üç
vatandaştan biri- toplamda
170
milyonu- Uyum Hedefi kapsamında
yardım alan en fakir bölgelerde
yaşamaktadır.
Son
genişlemelerle
birlikte ekonomik ve sosyal eşitsizlikler
artmıştır. Örneğin kişi başına düşen gelir
açısından Lüksemburg, Romanya’dan
yedi kat daha zengindir.
Bölgesel
düzeyde bu fark daha büyüktür;
Londra’nın merkezdeki en zengin
bölgesinde kişi başına düşen gelir, AB27
ortalamasının
%290’ı
iken
Romanya’nın Kuzey-Doğu bölgesinde
bu oran %23’tür. AB Konseyi 2005
Aralık’ta, 2007-2013 bütçe dönemi
kapsamında 347 milyar Avro’nun
Yapısal Fonlar ve Uyum Fonuna
aktarılmasına ve bunların %81.5’inin
“Uyum
Hedefi”
bölgelerine
harcanmasına karar vermiştir. 10
2007- 2013 Dönemi için Yapısal Fonların
Kullanılmasında Belirlenen Hedefler
• Uyum
Bu
hedef
Hedefi:
kapsamında, NUTS II düzeyinde11 ve kişi
başına
GSMH’sı
27
üyeli
AB
ortalamasının %75’inin altında bulunan
bölgelere
destek
sağlanması
amaçlanmaktadır. Yapısal fonların
yaklaşık
%70’i
bu
bölgelerde
kullanılmıştır. Yapılan yardımlar, Avrupa
Bölgesel Kalkınma Fonu, Avrupa Sosyal
Fonu ve Uyum Fonu tarafından
karşılanmaktadır. En yoksul üye ülke ve
bölgelerin yararlanacağı Uyum Hedefi
kapsamındaki öncelikler; beşeri ve
fiziksel
sermaye,
inovasyon,
bilgi
toplumu, çevre ve idari etkinliktir.
• Bölgesel Rekabet Edebilirlik ve
İstihdam Hedefi: Bu hedef, NUTS II
düzeyinde ve kişi başına GSMH’sı AB-27
ortalamasının %75’inden büyük olan
bölgeler için söz konusudur. Uyum
Hedefi kapsamına girmeyen tüm
bölgeleri içermekte ve bu bölgelerde
rekabet edebilirliği ve istihdam oranını
artırmayı amaçlamaktadır. Hedefin
ana temaları yenilikçilik, sürdürülebilir
kalkınma, girişimcilik, daha iyi erişim ve
eğitim projelerinin geliştirilmesi ile
çevrenin korunmasıdır. Bu hedef,
Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu ve
Avrupa Sosyal Fonu tarafından finanse
edilmektedir.
• Avrupa Mekansal İşbirliği Hedefi: Bu
hedef kapsamında sınır ötesi işbirliği için
NUTS III düzeyindeki bölgelerin tüm kara
ve deniz sınırları boyunca, tutarlılık ve
süreklilik
sağlamaya
yönelik
düzenlemeler, uluslar ötesi işbirliği için
uluslar ötesi alanlardaki tüm NUTS II
düzeyindeki bölgeler, bölgeler arası
işbirliği
için
tüm
Topluluk
alanı
bulunmaktadır. Temel amacı bölgeler
arasında işbirliğini artırmak ve kentsel,
kırsal ve kıyısal kalkınma gibi konulara
ortak çözümler geliştirmek olan Avrupa
Mekansal İşbirliği Hedefi, Avrupa
Bölgesel Kalkınma Fonu tarafından
finanse edilmektedir. Hedef, sınır-ötesi
işbirliği, uluslar-üstü işbirliği ve bölgeler
arası işbirliği olarak üç kola ayrılmıştır.
Bölgesel Politikanın Mali Araçları:
15
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
Bu hedefler doğrultusunda üye ülkeler,
bölgesel
politika
faaliyetlerinin
finansörü olan ve Avrupa Tek Senedi ile
1 Ocak 1989’dan itibaren Yapısal
Fonlar başlığı altında toplanmış olan
fonlar aracılığıyla mali yardımlardan
faydalanmaktadır. Yapısal Fonların
amacı AB üye ülkelerine bölgesel
düzeyde yardım sağlayarak ekonomik
farklılıkları azaltmaktır. AB bölgesel
politikalarının mali araçları 4 temel
yapısal fondan oluşmaktadır:
• Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu:
Birliğin bölgeleri arasındaki sosyoekonomik
dengesizlikleri
azaltmayı
amaçlamakta ve en az gelişmiş
bölgelerin kalkınması için mali destek
sağlamaktadır. Fon ile altyapının ve
KOBİ’lerin geliştirilmesine ve istihdam
yaratılmasına yönelik projeler finanse
edilmektedir.
• Avrupa Sosyal Fonu: Avrupa İstihdam
Stratejisi
ve
istihdam
politikaları
tüzüğüne bağlı olarak mali destek
sağlamaktadır. Eğitim, istihdam ve
emek mobilizasyonunun arttırılması ve
yeni iş olanaklarının yaratılması için
yapılacak yardımlar, 1960 yılında işlerlik
kazanan
bu
fon
kapsamında
sağlanmaktadır.
Fon
kapsamında
ayrıca, işgücü piyasasındaki eşitsizlik ve
ayrımcılığa
karşı
çalışmalar
da
desteklenmektedir.
• Balıkçılık Yönlendirme Mali Aracı:
Bölgesel kalkınma ve ortak balıkçılık
politikalarının şekillendirilmesinde etkin
rol oynar.
• Avrupa
Tarımsal
Garanti
ve
Yönlendirme Fonu: Avrupa çapında
üretimi teşvik etmek amacıyla fon,
tarım
sektörünün
yapısının
düzenlenmesi ve kırsal alanların
kalkınmasına destek sağlamaktadır.
Uyum Fonu: Söz konusu dört fonun yanı
sıra, Birliğin en az gelişmiş üyelerine
yönelik Uyum Fonu, AB genelinde
ekonomik, sosyal ve bölgesel uyumu
hızlandırmak amacıyla oluşturulmuştur.
Uyum Fonu, ulusal düzeyde ilave
yardımlarla
üye
ülkeleri
birbirine
yakınlaştırmayı hedeflemektedir. Fon
kapsamında Ekonomik ve Parasal
Birliğin Maastricht kriterlerine uyum
sağlamakta zorlanabilen ve kişi başına
düşen GSMG’si Topluluk ortalamasının
%90’ından az olan üye ülkeleri
desteklemektedir.
Politikanın Uygulanması:
AB
Bölgesel
Politikasının
oluşturulmasıyla, esas itibariyle, ülkelerin
bölgesel politikalar üzerindeki ağırlıkları
değiştirilmemektedir. Bölgeler arası
gelişmişlik
farklarının
giderilmesi
amacıyla her bir AB üyesi ülke, kendine
özgü bir bölgesel politika geliştirir;
bölgesel gelişme sorunlarının çözümü
ilk olarak her bir ülkenin kendi
sorumluğundadır.12 Ancak, her bir üye
ülkenin
kendine
özgü
bölgesel
politikalarla
sorunlarını
çözmeye
çalışması, Birlik çapında politikaları ve
işleyiş mekanizmaları birbirinden çok
farklı ve koordine edilmediği takdirde
kaosa
yol
açabilecek
verimsiz
uğraşlara
sebep
olmuştur.
Bu
nedenden
ötürü,
AB
Bölgesel
Politikası’nın
rolü
koordinasyonun
çatısını oluşturmak olmuştur.
Bölgesel Politika’nın hazırlanmasında
rol oynayan ve AB bünyesinde yer alan
kurumlar Komisyon, Parlamento ve
Konsey’dir. Avrupa Komisyonu ve
Avrupa
Parlamentosu
Bölgesel
Politika’nın hazırlanmasındaki ilk adım
16
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
olan önerge taslağını hazırlar. Bu
noktadan sonra Konsey, Yapısal
Fonların dağılımını yapacak olan kurum
olarak önergeyi gözden geçirir. Üye
ülkelerin hükümetleri ve yetkili kurumları
bölgelerin ihtiyaçlarını yansıtan birer
belge hazırlar. Üye ülkeler ile Komisyon
arasında görüş birliği sağlandığında
önergeler yürürlüğe girmek üzere yerel
ve bölgesel mercilere gönderilir.
Komisyon, Konsey ve Parlamento’nun
yanı sıra bir diğer AB yapısı olan
Bölgeler ve Yerel Yetkililer Komitesi de
AB
bünyesinde
olup,
Bölgesel
Politika’nın oluşumunda önemli bir rol
oynar. Bu Komite bölgeleri örgütlemek
amacıyla
oluşturulmuştur.
Ancak
Bölgeler ve Yerel Yetkililer Komitesi’nin
görüşlerinin diğer AB kurumları üzerinde
bağlayıcı bir etkisi yoktur. Hazırlanan
önergenin uygulanması ise söz konusu
bölgedeki yetkili merci ve kurumların
sorumluluğudur.
SONUÇ
AB Bölgesel Politikası, Birlik içinde
ihtiyacı olan bölgeleri göz önünde
bulunduran ve bu doğrultuda Birliğin
politika ve araçlarına bölgesel bir
boyut vererek koordinasyon sağlamayı
amaçlayan bir politikadır. Bölgesel
Politika, AB kapsamındaki politik ve
mali araçların tutarlı bir şekilde
dağılımını sağlamak açısından son
derece önemlidir. Avrupa genelinde
artan
işsizlik
oranları,
uluslararası
rekabetin getirdiği baskılar ve yeni üye
ülkelerin hemen hemen hepsinin
gelişmekte olan ülke olması nedeniyle
AB Bölgesel Politikası etkin bir rol
oynamaya devam edecektir.
KAYNAKLAR:
EU Regional Policy Inforegio,
http://ec.europa.eu/regional_policy/policy/why/index_en.htm
İKV, Avrupa Birliği’nin Bölgesel Politikası, http://www.ikv.org.tr/pdfs/85dc8f96.pdf
BAYBURTLU, Mustafa, “Türkiye açısından bir değerlendirme: AB Bölgesel Politikası ve
Yapısal Fonlar”, TOBB, Ekonomik Forum Dergisi, Yıl:9 Sayı:2 15 Şubat-15 Mart 2002:
35-50.
BEGG, Iain, “Structural Fund Reform in the Light of Enlargement”, Sussex European
Institute Working Paper, No.25, Brighton, 1998, 1-24.
SARI, Arzu ODABAŞI, “Genişleyen AB’nin Uyum Politikası- Beşinci Genişleme Sürecinde
Katılım Öncesi Yardımlar”, Avrupa Birliği Uyum Politikası, Katılım Öncesi Mali Araçları
ve Türkiye, İktisadi Kalkınma Vakfı, Sayı No: 196, İstanbul, Eylül 2006.
CAN, Dr. Ergüder, Avrupa Birliği Bölgesel Politikaları ve Yapısal Fonlar: Uyum Sürecinde
Türkiye için Bir Değerlendirme, Asil Yayın Dağıtım Ltd., 1. Basım, Ankara, 2004.
17
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BÜLTEN
1
EU Regional Policy Inforegio, http://ec.europa.eu/regional_policy/policy/why/index_en.htm
İKV, Avrupa Birliği’nin Bölgesel Politikası http://www.ikv.org.tr/pdfs/85dc8f96.pdf
3 Mustafa Bayburtlu, “Türkiye açısından bir değerlendirme: AB Bölgesel Politikası ve Yapısal Fonlar”, TOBB,
Ekonomik Forum Dergisi, Yıl:9 Sayı:2 15 Şubat-15 Mart 2002: 35-50.
4 EU Regional Policy Inforegio,http://ec.europa.eu/regional_policy/policy/history/index_en.htm
Rapor, Topluluk bölgesel politikasının ana özelliklerini ortaya koymakta, Avrupa Bölgesel Kalkınma
Fonunun nasıl işleyeceğini detaylandırmakta ve ulusal ve bölgesel kalkınma politikaları ile uyumun
sağlanması için gerekli olan ilkeleri ortaya koymaktadır.
5 Iain Begg, “Structural Fund Reform in the Light of Enlargement”, Sussex European Institute Working
Paper, No.25, Brighton, 1998, p.9.
6 Ibid.
7 Arzu Odabaşı Sarı, “Genişleyen AB’nin Uyum Politikası- Beşinci Genişleme Sürecinde Katılım Öncesi
Yardımlar”, Avrupa Birliği Uyum Politikası, Katılım Öncesi Mali Araçları ve Türkiye, İktisadi Kalkınma Vakfı,
Sayı No: 196, İstanbul, Eylül 2006, s. 9-10.
8 Dr. Ergüder Can, Avrupa Birliği Bölgesel Politikaları ve Yapısal Fonlar: Uyum Sürecinde Türkiye için Bir
Değerlendirme, Asil Yayın Dağıtım Ltd., Ankara, 2004, s.1.
9 EU Regional Policy Inforegio.
10 Ibid.
11 Mekansal Birimlerin İstatistiksel Sınıflandırılması (NUTS: La Nomenclature des Unites Territoriales
Statistiques), yirmi beş yıldan daha fazla bir süre önce Eurostat tarafından mekansal birimlere ilişkin AB’ye
tek tip istatistiksel veri sağlamak üzere geliştirilmiştir. Sınıflandırma kriterleri çerçevesinde NUTS I düzeyi en
az 3 milyon, en fazla 7 milyon; NUTS II en az 800.000, en fazla 3 milyon ve NUTS III en az 150.000, en fazla
800.000 kişinin yaşadığı bölgesel birimlerdir.
12 Odabaşı, s.13.
2
AB 2009-2010 Ekonomik Tahminleri Güncellendi
Avrupa Birliği’nde (AB) ekonomik büyümeninin 2008 yılında bir önceki yıla göre
yaklaşık %1 oranında azaldığı tahmin edilmektedir. 2009 yılında reel GSYİH’nin %1,8
oranında gerilemesi ve 2010 yılında ise 2009 yılına göre %0,5 büyümesi
beklenmektedir.
2009 yılında işsizlik oranının %8¾ olması ve 2010 yılında bu oranın daha da yükselmesi
beklenmektedir. 2008 yılında %3,7 olan enflasyon oranının 2009 yılında %1,2’ye
düşmesi, 2010 yılında ise %2’nin altında kalması öngörülmektedir.
Bu duruma, gittikçe yoğunlaşan mali krizin reel ekonomi, dünya ticareti ve üretim
üzerindeki olumsuz etkilerinin yol açtığı kaydedilmektedir. Öte yandan, hükümetler
tarafından yapılacak harcama ve yatırımların ekonomi üzerinde olumlu bir etki
yaratacağı ifade edilmektedir.
Kaynak: http://ec.europa.eu/economy_finance/index_en.htm
18
T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
AB VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI
İlkadım Caddesi No:2 Kat:6 06450 Dikmen/ANKARA
Telefon: (312) 415 23 38 - 415 23 41
Faks: (312) 417 11 72
e-posta: [email protected]
http://www.maliye-abdid.gov.tr/
© 2009 T.C. Maliye Bakanlığı
Tüm hakları saklıdır.
Bültenimizde yer alan yazıların sorumluluğu yazarlara ait olup Maliye Bakanlığı açısından bağlayıcılığı yoktur.
Download