Harrison Romatoloji.indb

advertisement
HARRISON
Romatoloji
Editörler
Anthony S. Fauci, md
Chief, Laboratory of Immunoregulation;
Director, National Institute of Allergy and Infectious Diseases,
National Institutes of Health, Bethesda
Dennis L. Kasper, md
William Ellery Channing Professor of Medicine, Professor of
Microbiology and Molecular Genetics, Harvard Medical School;
Director, Channing Laboratory, Department of Medicine,
Brigham and Women’s Hospital, Boston
Eugene Braunwald, md
Distinguished Hersey Professor of Medicine,
Harvard Medical School; Chairman, TIMI Study Group,
Brigham and Women’s Hospital, Boston
Stephen L. Hauser, md
Robert A. Fishman Distinguished Professor and Chairman,
Department of Neurology, University of California, San Francisco
J. Larry Jameson, md, PhD
Dan L. Longo, md
Scientific Director, National Institute on Aging,
National Institutes of Health,
Bethesda and Baltimore
Joseph Loscalzo, md, PhD
Hersey Professor of Theory and Practice of Medicine,
Harvard Medical School; Chairman, Department of Medicine;
Physician-in-Chief, Brigham and Women’s Hospital, Boston
Professor of Medicine;
Vice President for Medical Affairs
and Lewis Landsberg Dean,
Northwestern University Feinberg
School of Medicine, Chicago
HARRISON
Romatoloji
Editör
Anthony S. Fauci, MD
Chief, Laboratory of Immunoregulation;
Director, National Institute of Allergy and Infectious Diseases,
National Institutes of Health, Bethesda
Editör Yardımcısı
Carol A. Langford, MD, MHS
Associate Professor of Medicine;
Director, Center for Vasculitis Care and Research,
Department of Rheumatic and Immunologic Diseases,
Cleveland Clinic, Cleveland
Çeviri Editörleri
Prof. Dr. Ayşen Akıncı Tan
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Prof. Dr. Şebnem Ataman
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Romatoloji Bilim Dalı Başkanı
Türkiye Romatizma Araştırma
ve Savaş Derneği
© 2014 Nobel Tıp Kitabevleri Tic. Ltd. Şti.
HARRISON Romatoloji
Çeviri Editörleri:
Prof. Dr. Ayşen Akıncı Tan
Prof. Dr. Şebnem Ataman
ISBN: 978-605-335-007-1
Harrison’s Rheumatology, Second Edition
Anthony S. Fauci, MD
ISBN: 978-0-07-174143-9
© Mc Graw Hill
Bu kitabın Türkçeye çeviri hakkı ©Mc Graw Hill tarafından Nobel Tıp Kitabevleri Tic. Ltd. Şti.’ne verilmiştir. 5846 ve 2936 sa­yı­lı
Fi­kir ve Sa­nat Eser­le­ri ya­sa­sı hükümleri ge­re­ğince her­han­gi bir bö­lü­mü, res­mi ve­ya ya­zı­sı, ya­zar­la­rın ve ya­yın­la­yı­cı­sı­nın ya­zı­lı
iz­ni alın­ma­dan tek­rar­la­na­maz, ba­sı­la­maz, kop­ya­sı çı­ka­rı­la­maz, fo­to­ko­pi­si alı­na­maz ve­ya kop­ya an­la­mı ta­şı­ya­bi­le­cek hiç­bir
iş­lem ya­pı­la­maz.
Yayımcı
: Nobel Tıp Kitabevleri Tic. Ltd. Şti.
Millet Cad. No:111 34104 Fatih-İstanbul
Yayımcı Sertifika No
: 15710
Bas­kı / Cilt
: No-­bel Mat­ba­acı­lık San. Tic. Ltd. Şti.
Kurtini Mevki, General Şükrü Kanatlı Cad.
Ömerli - Hadımköy - İstanbul
Matbaa Sertifika No
: 12565
Sayfa Tasarımı - Düzenleme : Nobel Tıp Kitabevleri, Hakkı Çakır
Kapak Tasarım
: Hakkı Çakır
Bas­kı Tarihi
: Eylül 2013 - İstanbul
İÇİNDEKİLER
Yazarlar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . VII
Önsöz. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . IX
KISIM I
1
2
İmmün Sisteme Giriş. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 2
3
Major Doku Uygunluk Kompleksi. . . . . . . . . . . . 44
Otoimmünite ve Otoimmün Hastalıklar. . . . . . . 57
5
6
7
8
Daniel L. Kastner
Çeviri: Dr. Özlem Şahin
David C. Seldin, Martha Skinner
Çeviri: Dr. Ece Kaptanoğlu
16 Polimiyozit, Dermatomiyozit ve
Romatoid Artrit. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 82
İnklüzyon Cisimciği Miyoziti. . . . . . . . . . . . . . . 197
Marinos C. Dalakas
Çeviri: Dr. Ajda Bal Hastürk
Akut Romatizmal Ateş. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 100
KISIM III
EKLEM VE ÇEVRESİNDEKİ
DOKULARIN BOZUKLUKLARI
Sistemik Skleroz (Skleroderma) ve
İlişkili Hastalıklar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 107
John Varga
Çeviri: Dr. Rezzan Günaydın
Jonathan R. Carapetis
Çeviri: Dr. H. Fatih Çay, Dr. Cahit Kaçar
Robert P. Baughman, Elyse E. Lower
Çeviri: Dr. Peyman Yalçın
15 Amiloidoz. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 189
Sistemik Lupus Eritematozus . . . . . . . . . . . . . . . . 66
Peter E. Lipsky
Çeviri: Dr. Ali Erhan Özdemirel, Dr. Şebnem Ataman
Bevra Hannahs Hahn
Çeviri: Dr. Nuran Türkçapar
Carol A. Langford, Bruce C. Gilliland
Çeviri: Dr. Taciser Kaya
14 Ailesel Akdeniz Ateşi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 184
İMMÜN-ARACILI HASARA BAĞLI
HASTALIKLAR
Haralampos M. Moutsopoulos
Çeviri: Dr. H. Fatih Çay, Dr. Cahit Kaçar
13 Sarkoidoz. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 173
KISIM II
4
Carol A. Langford, Anthony S. Fauci
Çeviri: Dr. Zühre Sarı Sürmeli,
Dr. Mehmet Tuncay Duruöz
12 Yineleyen Polikondrit. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 168
Peter E Lipsky, Betty Diamond
Çeviri: Dr. Neşe Ölmez Sarıkaya
Joel D. Taurog
Çeviri: Dr. Özgür Akgül, Dr. Erkan Kılıç,
Dr. Salih Özgöçmen
11 Behçet Sendromu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 166
Gerald T. Nepom
Çeviri: Dr. Altınay Göksel Karatepe
Barton F. Haynes, Kelly A. Soderberg, Anthony S. Fauci
Çeviri: Dr. Aylin Rezvani, Dr. Nihal Özaras
Spondiloartritler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 129
10 Vaskülitik Sendromlar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 144
SAĞLIKTA ve HASTALIKTA
İMMÜN SİSTEM
9
17 Artiküler ve Muskuloskeletal Bozukluklara
Sjögren Sendromu. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 124
Haralampos M. Moutsopoulos
Çeviri: Dr. Taciser Kaya
V
Yaklaşım. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 210
John J. Cush, Peter E. Lipsky
Çeviri: Dr. Hülya Şirzai, Dr. Jülide Öncü,
Dr. Kadriye Banu Kuran
VI
İçindekiler
18 Osteoartrit. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 223
David T. Felson
Çeviri: Dr. Şehim Kutlay, Dr. Özge Koçkara
23 Ekstremitelerin Periartiküler Hastalıkları. . . . . 271
Carol A. Langford, Bruce C. Gilliland
Çeviri: Dr. Seher Kocaoğlu, Dr. Pınar Borman
19 Gut ve Diğer Kristal İlişkili Artropatiler. . . . . . 235
H. Ralph Schumacher, Lan X. Chen
Çeviri: Dr. Yeşim Garip Çimen,
Dr. Hatice Bodur
20 Enfeksiyöz Artritler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 243
Lawrence C. Madoff
Çeviri: Dr. Ayşen Akıncı Tan
21 Fibromiyalji. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 254
Carol A. Langford, Bruce C. Gilliland
Çeviri: Dr. F. Figen Ayhan, Dr. Pınar Borman
22 Sistemik Hastalıklar ve Diğer Artritler
İle İlişkili Artritler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 259
Carol A. Langford, Bruce C. Gilliland
Çeviri: Dr. F. Figen Ayhan, Dr. Pınar Borman
Ekler
Laboratuvar Değerlerin Klinik Önemi. . . . . . . . 277
Alexander Kratz, Michael A. Pesce, Daniel J. Fink
Çeviri: Dr. Derya Soy Buğdaycı
Gözden Geçirme ve Kendini Değerlendirme. . . . . 299
Charles Wiener, Gerald Bloomfield,
Cynthia D. Brown, Joshua Schiffer, Adam Spivak
Çeviri: Dr. Fatma Nur Kesiktaş,
Dr. Nurdan Paker
İndeks . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 327
YAZARLAR
Parantez içindeki numaralar yazar veya yazarların yazdıkları bölümleri göstermektedir.
Bevra Hannahs Hahn, MD
Professor of Medicine; Chief of Rheumatology; Vice Chair,
Department of Medicine, David Geffen School of Medicine
at UCLA, Los Angeles [4]
Robert P. Baughman, MD
Professor of Medicine, Cincinnati [13]
Gerald Bloomfield, MD, MPH
Department of Internal Medicine, The Johns Hopkins
University School of Medicine, Baltimore [Review and SelfAssessment]
Barton F. Haynes, MD
Frederic M. Hanes Professor of Medicine and Immunology,
Departments of Medicine and Immunology; Director,
Duke Human Vaccine Institute, Duke University School of
Medicine, Durham [1]
Cynthia D. Brown, MD
Department of Internal Medicine, The Johns Hopkins
University School of Medicine, Baltimore [Review and SelfAssessment]
Daniel Kastner, MD, PhD
Chief, Genetics and Genomic Section, National Institute of
Arthritis and Musculoskeletal and Skin Diseases, National
Institutes of Health, Bethesda [14]
Jonathan R. Carapetis, MBBS, PhD
Director, Menzies School of Health Research; Professor,
Charles Darwin University, Australia [6]
Alexander Kratz, MD, PhD, MPH
Assistant Professor of Clinical Pathology, Columbia University
College of Physicians and Surgeons; Associate Director, Core
Laboratory, Columbia University Medical Center, New YorkPresbyterian Hospital; Director, Allen Pavilion Laboratory,
New York [Appendix]
Lan X. Chen, MD
Clinical Assistant Professor of Medicine, University of
Pennsylvania, Penn Presbyterian Medical Center and
Philadelphia Veteran Affairs Medical Center, Philadelphia [19]
John J. Cush, MD
Director of Clinical Rheumatology, Baylor Research Institute;
Professor of Medicine and Rheumatology, Baylor University
Medical Center, Dallas [17]
Carol A. Langford, MD, MHS
Associate Professor of Medicine; Director, Center for
Vasculitis Care and Research, Department of Rheumatic and
Immunologic Diseases, Cleveland Clinic, Cleveland [10, 12,
21, 22, 23]
Marinos C. Dalakas, MD
Professor of Neurology; Chief, Neuromuscular Diseases
Section, NINDS, National Institute of Health, Bethesda [16]
Peter E. Lipsky, MD
Chief, Autoimmunity Branch, National Institute of Arthritis,
Musculoskeletal, and Skin Diseases, National Institutes of
Health, Department of Health and Human Services, Bethesda
[3, 5, 17]
Betty Diamond, MD
Chief, Autoimmune Disease Center, The Feinstein Institute for
Medical Research, New York [3]
Elyse E. Lower, MD
Professor of Medicine, University of Cincinnati, Cincinnati
[13]
Anthony S. Fauci, MD, DSc (Hon), DM&S (Hon),
DHL (Hon), DPS (Hon), DLM (Hon), DMS (Hon)
Chief, Laboratory of Immunoregulation; Director, National
Institute of Allergy and Infectious Diseases, National Institutes
of Health, Bethesda [1, 10]
Lawrence C. Madoff, MD
Associate Professor of Medicine, Harvard Medical School,
Boston [20]
David T. Felson, MD, MPH
Professor of Medicine and Epidemiology; Chief, Clinical
Epidemiology Unit, Boston University, Boston [18]
Haralampos M. Moutsopoulos, MD
Professor and Chair, Department of Pathophysiology, School
of Medicine, National University of Athens, Greece [8, 11]
Daniel J. Fink,† MD, MPH
Associate Professor of Clinical Pathology, College of
Physicians and Surgeons, Columbia University, New York
[Appendix]
Gerald T. Nepom, MD, PhD
Director, Benaroya Research Institute at Virginia Mason;
Professor, University of Washington School of Medicine,
Seattle [2]
Bruce C. Gilliland,† MD
Professor of Medicine and Laboratory Medicine, University of
Washington School of Medicine, Seattle [12, 21, 22, 23]
Michael A. Pesce, PhD
Clinical Professor of Pathology, Columbia University College
of Physicians and Surgeons; Director of Specialty Laboratory,
New York Presbyterian Hospital, Columbia University
Medical Center, New York [Appendix]
†Vefat etmiş.
VII
VIII
Yazarlar
Joshua Schiffer, MD
Department of Internal Medicine, The Johns Hopkins
University School of Medicine, Baltimore [Review and SelfAssessment]
Adam Spivak, MD
Department of Internal Medicine, The Johns Hopkins
University School of Medicine, Baltimore [Review and SelfAssessment]
H. Ralph Schumacher, MD
Professor of Medicine, University of Pennsylvania School of
Medicine, Philadelphia [19]
Joel D. Taurog, MD
Professor of Internal Medicine, William M. and Gatha
Burnett Professor for Arthritis Research, University of Texas
Southwestern Medical Center, Dallas [9]
David C. Seldin, MD, PhD
Professor of Medicine and Microbiology; Director, Amyloid
Treatment and Research Program Section of HematologyOncology, Department of Medicine, Boston University School
of Medicine and Boston Medical Center, Boston [15]
Martha Skinner, MD
Professor of Medicine, Boston University School of Medicine;
Director, Special Projects, Amyloid Treatment and Research
Program, Boston [15]
Kelly A. Soderberg, PhD, MPH
Director, Program Management, Duke Human Vaccine
Institute, Duke University School of Medicine, Durham [1]
John Varga, MD
Hughes Professor of Medicine, Northwestern University
Feinberg School of Medicine, Chicago [7]
Charles Wiener, MD
Professor of Medicine and Physiology;
Vice Chair, Department of Medicine;
Director, Osler Medical Training Program,
The Johns Hopkins University School of Medicine, Baltimore
[Review and Self-Assessment]
ÖNSÖZ
Harrison’un İç Hastalıkları kitabının 60 yıldan daha
fazla zaman önceki ilk basımıyla başlayan tıbbi bilginin yaygınlaştırılması amacının bir devamı olarak
2006’da ilk Harrison’un romatoloji kitabı yayınlanmıştır.
Harrison’un İç Hastalıkları kitabındaki immünoloji ve
romatoloji bölümlerinden oluşan bu kitap okuyuculara romatoloji alanında güncel pratik ve bilimsel görüşü
vermeyi hedeflemektedir. Yayınlanmasıyla birlikte kitabın sadece romatolojiye yeni başlayan genç romatologlar
tarafından değil; aynı zamanda iç hastalıklarının bu son
derece dinamik alt uzmanlık alanında son gelişmeleri takip etmek isteyen çeşitli sağlık profesyonelleri tarafından
da takip edilmesi bizi memnun etmiştir. Harrison’un romatoloji kitabının bu baskısı ile bu çok önemli ve sürekli
değişen alanda daha fazla bilgi sahibi olmak isteyen tüm
tıp öğrencilerine romatoloji ve immünoloji liderlerinin
uzman görüşlerini sağlamak istedik.
Romatoloji alanındaki medikal tedavinin değişik yönleri insan sağlığını
büyük ölçüde etkilemektedir. Kas-iskelet sistemi semptomları hastaların tıbbi yardıma gerek duydukları en sık
nedenlerden biridir, ve günümüzde her üç kişiden birinin artritten etkileneceği tahmin edilmektedir. Eklem ve
kas ağrısı sadece yaşam kalitesini etkilemek ve sakatlığa
neden olmakla kalmaz aynı zamanda ciddi inflamatuvar, enfeksiyöz veya neoplastik hastalıkların habercisi
de olabilir. Romatizmal hastalıklar sık görülmeleri ve
hastalığın kendisinin yaratttığı morbidite yanında uygulanan tedavi yöntemleri nedeniyle de tüm hekimleri
etkilemektedir.
Her ne kadar bağ dokusu romatolojinin
temelini oluştursa da bu uzmanlık alanı iç hastalıklarının
çeşitliliğinin ve kompleksliğinin tipik bir örneği olarak
çok geniş bir alanda medikal bozuklukları içerir. Romatizmal hastalıklar monoartiküler artropati ile karakterize
olaylardan önemli ölçüde morbidite ve mortalite riski
taşıyan multisistem hastalıklara kadar geniş bir alanı
kapsar. Bu nedenle etkili bir romatolojik yaklaşım için
geniş-tabanlı tanısal yetenek, güçlü bir iç hastalıkları temel bilgisi, yaşam-tehdit edici hastalıkları tanıyabilme
yeteneği ve yarar-zarar dengesinin iyi tartıldığı çok farklı
tedavi yöntemlerini kullanma ve takip etme bilgisinin
olması gerekir. Bu zorlukların anlaşılması ile hastaların
yaşam kaliteleri daha da geliştirilebilir.
Bütün bu faktörler nedeniyle romatoloji iç hastalıklarının çok önemli bir alanı olarak kabul edilmektedir.
Hem klinisyenlerin hem de biyomedikal araştırmacıların ilgisini çeken başka bir romatoloji alanı ise
immunoloji ve otoimmünite ile olan ilişkisidir. Romatoloji alanındaki ilk çalışmalardan itibaren inflamasyonun
klinik ve histolojik kanıtları immün sistemin bir çok eklem ve doku hasarını etkilediğini ortaya koymuştur. Laboratuvar araştırmaları sadece bu hastalıkların immünolojik temelini kanıtlamakla kalmamış aynı zamanda bir
çok klinik durumda rol oynayan spesifik mekanizmaları
ortaya koymuştur. Hastalıklarda rol alan yolakların tanınması ve spesifik immün fonksiyonları hedefleyebilme
potansiyeli bir çok romatizmal hastalığın tedavisinde çığır açmıştır. Bu tip araştırmalar geniş bir yelpazedeki romatizmal hastalıkların patogenezine ışık tutmaya devam
edecektir, ve ağrıyı dindirmek, eklem ve organ hasarını
azaltmak ve genel klinik sonucu düzeltmek için daha
etkili özgün tedavilerin bulunmasına yol açacaktır.
Bu
kitap iç hastalıkları alanında romatolojinin öneminin ve
hızlı bilimsel gelişmenin vurgulanması amacıyla geliştirilmiştir. Son baskıdan sonraki kısa sürede dahi romatoloji alanında gözlenen birçok yeniliğin bir gerekliliği
olarak doğmuştur. Bu kitap, katkılarıyla hastalarımıza
büyük faydalar sağlayan hem laboratuvarda hem de hasta başında çalışarak kendini bu işe adamış bir çok kişinin
yoğun çalışması ürünüdür. Yazarlar bu kitabın sadece romatizmal hastalıklar konusunda bilgiyi arttırmakla kalmayıp aynı zamanda bu çekici uzmanlık alanının daha
iyi tanınmasına yardımcı olacağını ummaktadırlar.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek daha
yaygınlaşan kas-iskelet sistemi bozuklukları ve romatizmal hastalıkların tanı ve tedavisinde, sadece ilgili
uzmanlıklara değil gerek tıp eğitimi süresince gerek-
se de mezuniyet sonrası tüm hekimlere faydalı bir
kaynak ve yol gösterici olacağını düşündüğümüz bu
seçkin kitabın çevirisine katkıda bulunan herkese
teşekkür ederiz.
Prof. Dr. Ayşen Akıncı Tan
Prof. Dr. Şebnem Ataman
Anthony S. Fauci, MD
Carol A. Langford, MD, MHS
IX
BİLGİLENDİRME
Tıp sürekli değişen bir bilimdir. Yeni araştırmalar ve klinik deneyimler bilgimizi
geliştirdikçe tedavi ve ilaç seçeneklerinde de değişiklikler gerekmektedir. Bu
çalışmanın yazarları ve yayıncısı, baskı aşamasında kabul edilen standartlar
içinde tam bilgiyi sağlayabilmek için güvenilir olduğu bilinen kaynaklarla kontrol
yapmışlardır. Ancak, insani hatalar ya da medikal tıpta oluşabilecek muhtemel
değişiklikler açısından, ne yazarlar ne yayıncı ne de bu çalışmanın hazırlanması
veya yayınlanmasına katkıda bulunanlar buradaki bilginin her açıdan eksiksiz ve
doğru olduğunu garanti ederler, ve herhangi bir yanlışlık veya eksiklikler için ya da
buradaki bilginin kullanılmasından doğan sonuçlar açısından sorumlu tutulurlar.
Okuyucuların buradaki bilgileri doğrulamak için başka kaynakları kullanmaları
önerilir. Örnek olarak; özellikle kullanmayı planladıkları ilaç için prospektüsteki
ürün ile ilgili bilgileri kontrol ederek bu kitaptaki bilgilerin doğru olup olmadığını
ve önerilen dozda ya da uygulama kontrendikasyonlarında bir değişiklik olup
olmadığını kontrol etmelidirler. Bu öneriler özellikle yeni veya nadir kullanılan
ilaçlar için önemlidir.
ÇEVİRENLER
Dr. Özgür Akgül
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fizik Tedavi Anabilim Dalı
Romatoloji Bilim Dalı
Prof. Dr. Rezzan Günaydın
Ordu Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Doç. Dr. Ajda Bal Hastürk
Dışkapı Yıldırım Beyazıt
Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Kliniği
Prof. Dr. Ayşen Akıncı Tan
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Prof. Dr. Şebnem Ataman
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Romatoloji Bilim Dalı
Prof. Dr. Cahit Kaçar
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Doç. Dr. F. Figen Ayhan
Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği
Prof. Dr. Ece Kaptanoğlu
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Romatoloji Bilim Dalı
Doç. Dr. Hatice Bodur
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği
Doç. Dr. Altınay Göksel Karatepe
İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği
Prof. Dr. Pınar Borman
Hacettepe Üniverstesi Tıp Fakültesi
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Doç. Dr. Taciser Kaya
İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği
Doç. Dr. Derya Soy Buğdaycı
İstanbul Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Doç. Dr. Fatma Nur Kesiktaş
İstanbul Mehmet Akif Ersoy
Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi
Eğitim Araştırma Hastanesi
Dr. H. Fatih Çay
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Fiziksel Tıp Rehabilitasyon ve Romatoloji Kliniği
Dr. Erkan Kılıç
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Romatoloji Bilim Dalı
Uzm. Dr. Yeşim Garip Çimen
Özel Başak Tıp Merkezi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzman Hekimi
Ankara
Dr. Seher Kocaoğlu
Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği
Dr. Özge Koçkara
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Prof. Dr. Mehmet Tuncay Duruöz
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
XI
XII
Çevirenler
Doç. Dr. Kadriye Banu Kuran
Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği
Yard. Doç. Dr. Aylin Rezvani
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Prof. Dr. Şehim Kutlay
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Doç. Dr. Neşe Ölmez Sarıkaya
İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Kliniği
Uzm. Dr. Jülide Öncü
Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği
Uzm. Dr. Zühre Sarı Sürmeli
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Romatoloji Bilim Dalı
Doç. Dr. Nihal Özaras
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Dr. Ali Erhan Özdemirel
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Romatoloji Bilim Dalı
Dr. Salih Özgöçmen
Erciyes Üniversitesi, Tıp Fakültesi
Fizisel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Romatoloji Bilim Dalı
Doç. Dr. Nurdan Paker
İstanbul Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon
Doç. Dr. Özlem Şahin
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Uzm. Dr. Hülya Şirzai
Ankara Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Prof. Dr. Nuran Türkçapar
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
İbni Sina Araştırma ve Uygulama Hastanesi
İç Hastalıkları Anabilim Dalı
Romatoloji Bilim dalı
Prof. Dr. Peyman Yalçın
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Romatoloji Bilim Dalı
KISIM I
SAĞLIKTA ve
HASTALIKTA
İMMÜN SİSTEM
BÖLÜM 1
İMMÜN SİSTEME GİRİŞ
Barton F. Haynes  Kelly A. Soderberg  Anthony S. Fauci
Çeviri: Yard. Doç. Dr. Aylin Rezvani, Doç. Dr. Nihal Özaras
Tanımlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 2
Giriş. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 3
Doğal İmmün Sistem. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 6
Patern Tanıma. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7
Doğal İmmünitenin Efektör Hücreleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8
Sitokinler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 21
Edinsel İmmün Sistem. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22
Normal İmmün Yanıtların Düzenlenmesinde
Hücresel Etkileşimler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30

TANIMLAR
• Edinsel İmmün Sistem: T ve B lenfosit aracılıklı sonradan gelişen immün yanıt sistemi. Bu hücrelerce
oluşturulan immün yanıtlar, organizmanın gelişimi
sırasında ve yaşamı boyunca yeniden düzenlenen
genlerin ürünleri olan klonotipik reseptörler tarafından spesifik antijenlerin tanınması esasına dayanır. Edinsel immün sistemin diğer hücreleri, antijen
sunan hücrelerin farklı tipleridir.
• Antikorlar: B hücre gelişimi sırasında yeniden düzenlenen genler tarafından kodlanan; antijene karşı
B hücre reseptörünün ana bileşenini oluşturan immünglobulin ağır ve hafif zincirlerinden oluşan, B
hücre tarafından üretilmiş moleküllerdir. Antikorlar,
B hücre yüzeyinde antijen tanıyan moleküller olarak
ya da plazma ve diğer vücut sıvılarında salgılanmış
moleküller olarak bulunabilirler (Tablo 1-11).
• Antijenler: Edinsel veya doğal immün sistem tarafından tanınarak immün hücre tetiklenmesi, T hücre aktivasyonu ve/veya B hücre antikor üretimine
yol açan yabancı ya da öz moleküllerdir.
• Antimikrobiyal peptidler: Doğal immün sistemin
hücreleri tarafından üretilen, anti-enfeksiyöz ajan
aktivitesine sahip olan, uzunluk olarak 100 aminoasitten kısa peptidlerdir (Tablo 1-2).
• Apoptoz: Hücrelerin yüzeyindeki çeşitli “ölüm reseptörleri” ile verilen sinyalin [örneğin tümör nekrozis
faktör (TNF) reseptörleri, CD95], kaspaz ailesi mole-
•
•
•
•
2
İmmün Tolerans ve Otoimmünite . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 31
Programlanmış Hücre Ölümünün Hücresel ve
Moleküler Kontrolü. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 35
Mikroplara veya Konakçı Dokulara Karşı İmmün-Aracılı
Hasarın Mekanizmaları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 35
İmmün Fonksiyonu Klinik Değerlendirmesi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 40
İmmünoterapi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 40
Önerilen Kaynaklar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 42
küllerinin aktivasyonunu içeren bir sinyalizasyon kaskadına neden olduğu ve DNA bölünmesi ve hücre ölümüne yol açtığı programlı hücre ölümü işlemidir. Aşırı
inflamasyona neden olmayan apoptoz, inflamatuvar
yanıt oluşturan hücre nekrozu ile karıştırılmamalıdır.
B lenfositler: Yüzey immünglobulini eksprese eden
(antijen için B hücre reseptörü) ve antijenle etkileşimden sonra spesifik antikor salgılayan, kemik iliği kaynaklı veya bursa eşdeğerindeki lenfositlerdir
(Şekil 1-2, 1-6).
Antijen için B hücre reseptörleri: Postnatal B hücre gelişimi sırasında yeniden düzenlenen; antijeni Ig ağır
ve hafif zincir değişken bölgeleri ile tanıyan ve B hücresine antijen-spesifik antikor üretmek üzere kalıcı
olarak farklılaşması için sinyal gönderen yüzey immünglobulin (Ig) ve ilgili Ig αβ zincir moleküllerinden oluşmuş yüzey molekül kompleksidir (Şekil 1-8).
İnsan lökosit farklılaşma antijenlerinin CD klasifikasyonu: Monoklonal antikor teknolojisinin gelişmesi, çok sayıda yeni lökosit yüzey molekülünün
bulunmasına yol açtı. 1982’de Birinci Uluslar Arası
Lökosit Farklılaşma Antijenleri Çalıştayı, insan lökosit hücre-yüzey molekülleri için bir isimlendirme belirlemek üzere toplandı. Bu çalıştay ve ondan
sonraki lökosit farklılaşma çalıştaylarında, lökosit
antijenleri için cluster of differentiation (CD) klasifikasyonu ortaya konmuştur (Tablo 1-1).
Kemokinler: İmmün hücre hareketi ve dolaşım yollarını düzenleyen çözünebilir moleküllerdir.
GİRİŞ
İnsan immün sistemi, konağı, mikroplar ve onların virulans faktörlerinden korumak için karmaşık defans
mekanizmaları oluşturmak üzere milyonlarca yıl içinde
vertebralı ve vertebrasız organizmalarda evrim geçirmiştir. Normal immün sistemin üç anahtar özelliği vardır:
neredeyse sınırsız sayıda patojenin tanınmasını sağlayan
çok geniş antijen reseptör repertuarı, hızlı anımsama ile
immün cevabı oluşturmak için immün bellek ve normal
öz dokulara immün hasarı önlemek için immünolojik
tolerans. Vertebrasızlardan itibaren insanlar, patojenleri
tanımak için germ serisi tarafından kodlanmış proteinleri kullanan bir defans sistemi olan doğal immün sistemi
kalıtsal olarak aktarmıştır. Makrofajlar, dendritik hücreler, doğal öldürücü lenfositler (NK) gibi doğal immün
sistemin hücreleri, mikropların çoğunda korunmuş olan
patojenle ilişkili moleküler paternleri (PAMP’lar) tanır
ve patern tanıma reseptör moleküllerinin (PRR’ler) farklı bir setini kullanır. Mikropların doğal immün sistem
tarafından tanınmasının önemli bileşenleri (1) germ serisi tarafından kodlanan konak moleküllerin tanınması
(2) ana mikrop virulans faktörlerin tanınması ama öz
moleküllerin tanınmaması ve (3) benign yabancı moleküllerin veya mikropların tanınmaması. Patojenlerle
karşı karşıya gelindiğinde, makrofajlar ve NK hücreleri
patojenleri direkt olarak öldürebilir veya dendritik hücrelerin işbirliği ile enfeksiyonu yavaşlatacak ve insan immün sistemin sonradan gelişen kolu olan edinsel immün
sistemi kuvvetlendirecek olaylar serisini aktive edebilir.
Edinsel immün sistem sadece vertebralılarda bulunur
ve gen yeniden düzenlenmesi ile T ve B hücre lenfositleri üzerinde antijen reseptörleri oluşması esasına dayanır;
böylece T veya B hücreleri yüzeylerinde, çevredeki çok sayıdaki enfeksiyöz ajanın farklı antijenlerini spesifik olarak
tanıma yeteneğine sahip özgün antijen reseptörleri eksprese ederler. Öz antijenlere toleransın (non-reaktivite)
devamını sağlayan hassas düzenlenmiş spesifik tanıma
mekanizmaları ile birlikte T ve B lenfositleri vertebralı konak defansına spesifisite ve immün bellek sağlar.
Bu bölümde doğal ve edinsel immün sistemi oluşturan hücresel bileşenler, anahtar moleküller (Tablo 1-1)
ve mekanizmalar ile edinsel immün sistemin, doğal
3
İmmün Sisteme Giriş
notipik T hücre reseptörü (TCR) α ve β zincirlerinden
meydana gelen, postnatal T hücre gelişimi sırasında
yeniden düzenlenen yüzey molekülleri kompleksidir.
TCR-α ve –β zincirleri, antijen sunan hücre MHC sınıf I veya II moleküllerine fiziksel olarak bağlı protein antijenlerinin peptid parçalarını tanır ve etkin
fonksiyonlara aracılık etmek için CD3 kompleksi
yoluyla sinyalizasyon oluşturur (Şekil 1-7).
• Tolerans: B ve T lenfositlerin antijen sunan hücre
ko-stimulatuar moleküllerinin ekspresyonu yokluğunda yabancı veya öz antijenlerle karşılaşmasından
kaynaklanan B ve T hücrelerin antijenlere cevapsızlığıdır. Antijenlere tolerans, santral (T hücreleri için
timüste veya B hücreleri için kemik iliğinde) ya da
periferal immün sistemdeki bölgelerde periferal olarak çeşitli mekanizmalarla sağlanır ve devam ettirilir.
BÖLÜM 1
• Kompleman: Görevleri, patojenlerin lizisi ve/veya
onların nötrofiller ve retiküloendotelial sistemin
monosit/makrofaj hücreleri tarafından fagosite
edilmeleri için hedef haline getirmek olan plazma
enzimleri ve efektör proteinlerin kaskad serileridir.
• Ko-stimulatuar moleküller: Aktive T hücreleri üzerindeki ligandlara bağlanınca (CD28 veya CD40 ligandı gibi) T hücre aktivasyonuna yol açan antijen
sunan hücrelerin molekülleridir (B7-1 ve B7-2 veya
CD40 gibi) (Şekil 1-7).
• Sitokinler: İmmün hücrelerin büyüme ve aktivasyonunun düzenlenmesinde rol alan, normal ve patolojik immün ve inflamatuvar yanıtlara aracılık eden
spesifik hücresel reseptörler ile etkileşen çözünebilir proteinlerdir (Tablo 1-6, 1-8, 1-9).
• Dendritik Hücreler: Edinsel immün sistemin miyeloid ve/veya lenfoid seri antijen sunan hücreleridir.
Olgunlaşmasını tamamlamamış dendritik hücreler
veya dendritik hücre öncüleri, enfeksiyonlara yüksek
düzeyde sitokin üretimi ile cevap veren doğal immün
sisteminin ana bileşenleridir. Dendritik hücreler, hem
sitokin üretimi ile doğal immün yanıtların, hem T
lenfositlere antijen sunarak edinsel immün yanıtların
ana başlatıcılarıdır (Şekil 1-2 ve 1-3, Tablo 1-5).
• Doğal immün sistem: Patojenleri tanıyan ve patojen
eliminasyonunun çeşitli mekanizmalarını tetikleyen germ hücre serisi tarafından kodlanmış patern
tanıma reseptörlerini (PRR’ler) taşıyan konakçı
hücrelerinin immün tanıma sistemidir. Doğal immün sistemin hücreleri, doğal öldürücü (NK) hücre
lenfositlerini, monosit/makrofajları, dendritik hücreleri, nötrofilleri, bazofilleri, eozinofilleri, doku
mast hücrelerini ve epitelial hücreleri içerir (Tablo
1-2, 1-3, 1-4, 1-5, 1-10).
• Büyük granüler lenfositler: Öz majör histokompatibilite kompleksi (MHC) sınıf I moleküllerini az sayıda bulunduran veya hiç bulundurmayan yabancı
ve konakçı hücreleri öldürebilen NK hücre aktivitesine sahip azurofilik sitotoksik granüllü doğal immün sistem lenfositleridir.
• Doğal Öldürücü Hücreler: Malign transformasyon
geçiren hücreler ya da virüsle enfekte hücreler gibi
öz-MHC sınıf I moleküllerini az sayıda bulunduran
veya hiç bulundurmayan hedef hücreleri öldüren
büyük granüler lenfositlerdir. NK hücreleri özMHC sınıf I varlığında öldürücü hücre fonksiyonunu inhibe eden reseptörler eksprese ederler (Şekil
1-4).
• Patojenle ilişkili moleküler paternler (PAMP’lar):
Doğal immünite aracılığında konak hücresi patern
tanıma reseptörleri tarafından tanınan büyük mikroorganizma grupları tarafından eksprese edilen,
değişmeyen moleküler yapılardır (Şekil 1-1).
• Patern Tanıma Reseptörleri (PRR’ler): Patojenle ilişkili moleküler paternleri tanıyan doğal immün sistem hücreleri tarafından eksprese edilen germ serisi
tarafından kodlanmış reseptörlerdir (Tablo 1-3).
• T hücreleri: Yardımcı, regulatuar ve sitotoksik T lenfositleri içeren edinsel hücresel imün yanıtlara aracılık
eden timüsten derive lenfositlerdir (Şekil 1-2, 1-3, 1-6).
• Antijen için T hücre reseptörleri: Sabit γ, d, e, z ve h
zincirlerinden oluşan CD3 kompleksi ile ilişkili klo-
4
TABLO 1-1
İNSAN LÖKOSİT YÜZEY ANTİJENLERİ - LÖKOSİT FARKLILAŞMA ANTİJENLERİNİN CD SINIFLANDIRMASI
KISIM I
Sağlıkta ve Hastalıkta İmmün Sistem
YÜZEY ANTİJENİ
(DİĞER İSİMLERİ)
AİLESİ
MOLEKÜLER
KİTLE, kDa
DOĞUM
LİGAND (LAR)
FONKSİYONU
CD1a (T6, HTA-1)
Ig
49
CD, kortikal timosit,
dendritik hücrelerin
Langerhans tipi
TCRgd T hücreleri
CD1 molekülleri, TCRgd
T hücrelerine M. leprae
ve M. tuberculosis gibi
intrasellüler bakterilerin
lipit antijenlerini sunarlar
CD1b
Ig
45
CD, kortikal timosit,
Langerhans tipi
dendritik hücreler
TCRgd T hücreleri
CD1c
Ig
43
DC, kortikal timosit,
B hücre alt tipleri,
Langerhans tipi
dendritik hücreler
TCRgd T hücreleri
CD1d
Ig
?
Kortikal timositler,
intestinal epitel,
dendritik hücrelerin
Langerhans tipi
TCRgd T hücreleri
CD2 (T12, LFA-2)
Ig
50
T, NK
CD58, CD48,
CD59, CD15
Alternatif T hücre
aktivasyonu, T hücre
anerjisi, T hücre sitokin
yapımı, T veya NK aracılı
sitolizis, T hücre apopitozu,
hücre adezyonu
CD3 (T3, Leu-3)
Ig
g:25-28,
d:21-28,
e:20-25,
h:21-22,
z:16
T
TCR ile birlikte
T hücre aktivasyon ve
fonksiyonu; z bir CD3
kompleksinin sinyal iletimi
CD4 (T4, Leu-3)
Ig
55
T, miyeloid
MHC-II, HIV,
gp120, IL-16
SABP
T hücre seçimi, T hücre
aktivasyonu, p56/ck ile
sinyal iletimi, HIV için
primer reseptör
CD7 (3A1, Leu-9)
Ig
40
T, NK
K-12 (CD7L)
T ve NK hücre sinyal iletimi
ve IFN-g’nın regülasyonu,
TNF-a yapımı
CD8 (T8, Leu-2)
Ig
34
T
MHC-I
T hücre seçimi, T hücre
aktivasyonu, p56/ck ile
sinyal iletimi
CD14 (LPSreseptörü)
LRG
53-55
M, G (zayıf ), miyeloid
öncüler hariç
Endotoksin
(lipopolisakkarit), lipoteikoik asit, PI
TLR4, doğal immünitenin
LPS ve diğer PAMP ile
aktivasyonuna aracılık eder
CD19 (B4)
Ig
95
B (plazma hücreleri
hariç), FDC
Bilinmiyor
CD21 ve CD81 ile birlikte B
hücre gelişim, aktivasyon
ve farklılaşmasında etkili
bir kompleks formu yapar
CD20 (B1)
Tayin
edilmemiş
33-37
B (plazma hücreleri
hariç)
Bilinmiyor
Hücre sinyalizasyonu, B
hücre aktivasyonu ve
proliferasyonu için önemli
olabilir
CD21 (B2, CR2,
EBV-R, C3dR)
RCA
145
Matür B, FDC, timosit
alt grupları
C3d, C3dg, iC3b,
CD23, EBV
CD21 ve CD81 ile birlikte B
hücre gelişim, aktivasyon
ve farklılaşmasında etkili
bir kompleks formu yapar,
EBV için reseptör
(Devam ediyor)
5
TABLO 1-1 (DEVAMI)
İNSAN LÖKOSİT YÜZEY ANTİJENLERİ - LÖKOSİT FARKLILAŞMA ANTİJENLERİNİN CD SINIFLANDIRMASI
MOLEKÜLER
KİTLE, kDa
DOĞUM
LİGAND (LAR)
FONKSİYONU
CD22 (BL-CAM)
Ig
130-140
Matür B
CDw75
Hücre adezyonu, p72sky,
p53/56 lyn, P13 kinaz, SHP1, fLCg ile birlikte sinyal
iletimi
CD23 (FceRII, B6,
C-tip
Leu-20, BLAST-2)
lektin
45
B, M, FDC
IgE, CD21,
CD11b, CD11c
IgE sentezini düzenler, monositlerden sitokin salınımı
CD28
Ig
44
T, plazma hücresi
CD80, CD86
T hücre aktivasyonu için
kostimülatör, T hücre
aktivasyon ve anerjisi
arasındaki kararda etkilidir
CD40
TNFR
45-50
B, DD, EC, timik epitel,
MP, kanserler
CD154
B hücre aktivasyonu,
proliferasyon ve
farklılaşması, GC’lerin
oluşumu, izotip dönüşümü,
apoptozdan korunma
CD45 (LCA, T200,
B220)
PTP
180, 200,
210, 220
Tüm lökositler
Galektin-1, CD2,
CD3, CD4
T ve B aktivasyonu, timosit
gelişimi, sinyal iletimi,
apopitozis
CD45RA
PTP
210, 220
T alt grupları, medüller Galektin-1, CD2,
timositler, “naif “ T
CD3, CD4
Ekson 4 (A) içeren CD45
izoformu, T hücre alt
grubuna sınırlı
CD45RB
PTP
200,210, 220
Tüm lökositler
Galektin-1, CD2,
CD3, CD4
Ekson 5 (B) içeren CD45
izoformu
CD45RC
PTP
210, 220
T alt grupları, medüller Galektin-1, CD2,
timositler, “naif “ T
CD3, CD4
Ekson 6 (C) içeren CD45
izoformu, T hücre alt
grubuna sınırlı
CD45RO
PTP
180
T alt grupları, kortikal
timositler “bellek “ T
Galektin-1, CD2,
CD3, CD4
Farklı eklenmiş eksonlar
içermeyen CD45 izoformu,
T hücre alt grubuna sınırlı
CD80 (B7-1, BB1)
Ig
60
Aktive B ve T, MP, DC
CD28, CD152
T hücre aktivasyonunun
yardımcı regülatörü; T
hücre aktivasyonunu CD28
aktive eder ve CD152
inhibe eder
CD86 (B7-2, B70)
Ig
80
B alt grupları, DC, EC,
aktive T, timik epitel
CD28, CD152
T hücre aktivasyonunun
yardımcı regülatörü; T
hücre aktivasyonunu CD28
aktive eder ve CD152
inhibe eder
CD95 (APO-I, Fas)
TNFR
135
Aktive T ve B
Fas ligand
Apopitoza aracılık eder
CD152 (CTLA-4)
Ig
30-33
Aktive T
CD80, CD86
T hücre proliferasyonunu
inhibe eder
CD154 (CD40L)
TNF
33
Aktive CD4+ T, CD8+
T alt grubu, NK, M,
bazofil
CD40
T hücre aktivasyonu, B
hücre proliferasyon ve
farklılaşması için kostimülatör
Not: CTLA, sitotoksik T lenfosit ilişkili protein; DC, dendritik hücre; EBV, Epstein-Barr virüs; EC, endotel hücresi; ECM, ekstrasellüler matriks;
Fcg RIIIA, düşük afiniteli IgG reseptör izoformu A; FDC, folliküler dendritik hücreler; G, granülositler; GC, germinal merkez; GPI, glikozil
fosfotidilinozitol; HTA, insan timosit antijeni; IgG, immünglobulin G; LCA, lökosit ortak antijeni; LPS, lipopolisakkarit; MHC-I, mojor doku
uygunluk antijeni; MP, makrofajlar; Mr, relatif moleküler kitle; NK, doğal öldürücü hücre; P, trombositler; PBT, periferik kan T hücreleri; PI,
fosfotidilinozitol; PI3K, fosfotidilinozitol 3-kinaz; PLC, fosfolipaz C; PTP, protein trozin fosfataz; TCR, T hücre reseptörü; TNF, tümör nekrozis
faktör; TNFR, tümör nekrozis faktör reseptörü. İnsan antijenlerinin genişletilmiş “cluster of differentiation (CD)” listesi için http://harrisons.
accessmedicine.com’dan Harrison’s online’a bakınız ve en son insan lökosit farklılaşma antijenleri çalıştayı (VII)’ndan CD insan antijenlerinin
tam listesi için http://www.ncbi.nlm.nih.gov/prow/guide’a bakınız.
Kaynak: T Kishimoto et al (eds): Leukocyte Typing VI, New York, Garland Publishing 1997; R Brines et al: Immunology Today 18S:1, 1997; ve S
Shaw ed: Protein Reviews on the Web www.ncbi.nlm.nih.gov/prow/guide.
İmmün Sisteme Giriş
AİLESİ
BÖLÜM 1
YÜZEY ANTİJENİ
(DİĞER İSİMLERİ)
6
KISIM I
immün sistem tarafından oluşturulan konak defansına nasıl katkıda bulunduğu anlatılmaktadır. Doğal ve
edinsel immün yanıtların hücresel ve moleküler temellerinin belirlenmesi; inflamatuvar, otoimmün, enfeksiyöz ve immün yetmezlik hastalıklarının patogenezinin
anlaşılmasında çok önemlidir.
DOĞAL İMMÜN SİSTEM
Sağlıkta ve Hastalıkta İmmün Sistem
İnsanlar da dahil tüm çok hücreli organizmalar, germ
serisi tarafından kodlanan ve büyük patojen gruplarını
tanıyan sınırlı sayıda moleküllerin kullanımını geliştirmişlerdir. Çok sayıdaki insan patojenleri nedeniyle
insan doğal immün sistemin konak molekülleri “tehlike sinyalleri”ni hisseder ve pekçok patojen tarafından
paylaşılan ortak moleküler yapılar olan PAMP’ları tanır ya da ısı şok proteinleri ve ekstrasellüler matriksin fragmanları gibi enfeksiyona yanıt olarak üretilen
konak hücre moleküllerini tanır. PAMP’lar bakteriyel
endotoksin gibi patojenin virulansı ve yaşaması için
çok önemli korunmuş yapılar olmalıdırlar; böylece patojenler insan doğal immün yanıtından kurtulmak için
PAMP’ların moleküllerini mutasyona uğratamazlar.
PRR’ler, PAMP’lar veya konak tehlike sinyal moleküllerini tanıyan konak doğal immün sistemin proteinleridir (Tablo 1-2, 1-3). Bu nedenle patojen moleküllerin
TABLO 1-2
DOĞAL İMMÜN SİSTEMİN MAJOR
KOMPONENTLERİ
Patern tanıma
reseptörleri (PRR)
C tipi lektinler, lösinden zengin
proteinler, temizleme reseptörleri,
pentraxinler, lipit transferazlar,
integrinler
Antimikrobiyal
peptidler
a-defensinler, b-defensinler, katelin,
protegrin, granülizin, histatin,
sekretuar lökoproteaz inhibitörü
ve probiotikler
Hücreler Makrofajlar, dendritik hücreler,
NK hücreleri, NK-T hücreleri,
Nötrofiller, eozinofiller, mast
hücreleri, bazofiller ve epitel
hücreleri
Kompleman
komponentleri
Klasik ve alternatif kompleman yolu
ve kompleman komponentlerine
bağlanan proteinler
Sitokinler
Konak defansı ve inflamasyonuna
aracılık eden ve ayrıca kazanılmış
immün yanıtları etkileyen ve
düzenleyen otokrin, parakrin,
endokrin sitokinler
TABLO 1-3
DOĞAL İMMÜN SİSTEMİN MAJOR PATERN TANIMA RESEPTÖRLERİ (PRR)
PRR PROTEİN
AİLESİ
EKSPRESYON YERİ
ÖRNEKLER
LİGANDLAR
(PAMP’LAR)
PRR’NİN FONKSİYONLARI
Toll-benzeri
reseptörler
Çeşitli hücre tipleri
TLR 2-10
(Bkz. Şek. 1-1
ve Tablo 1-4)
Bakteriyel ve rial
karbonhidratlar
Çeşitli patojenlere cevap vermesi
ve adaptif immün yanıtları
başlatmaları için doğal immün
hücreleri uyarırlar
C-tipi lektinler
Plazma proteinleri
Kollektinler
Terminal mannoz
Bakteri ve virus opsonizasyonu,
kompleman aktivasyonu
Humoral
Makrofajlar, dendritik
hücreler
Makrofaj, mannoz
reseptörü
HLA üzeindeki
karbonhidratlar
Patojenlerin fagositozu
Hücresel
NK hücreleri
NGK2-A
Lösinden zengin
proteinler
Makrofajlar, dendrik
CD14
hücreler, epitel hücreleri
Lipopolisakkarid
(LPS)
LPS ve Toll proteinlerine bağlanır
Temizleme
reseptörleri
Makrofaj
Makrofaj,
temizleme
reseptörleri
Bakteri hücre
duvarı
Bakterinin fagositozu
Pentraksinler
Plazma proteini
C-reaktif protein
Fosfatidil kolin
Bakteri opsonizasyonu,
kompleman aktivasyonu
Plazma proteini
Serum amiloid-P
Bakteri hücre
duvarı
Bakteri opsonizasyonu,
kompleman aktivasyonu
Lipit transferazlar Plazma proteini
LPS bağlayıcı
protein
LPS
LPS bağlar, LPS’yi CD14’e transfer
eder
İntegrinler
CD11b, c; CD18
LPS
Hücrelere sinyal gönderir,
fagositozu aktive eder
Makrofaj, dendritik
hücre, NK hücreleri
HLA self peptidleri eksprese eden
konakçı öldürülmesini inhibe
eder
Not: PAMP, patojenle ilişkili moleküler paternler.
Kaynak: R Medzhitov, CA Janeway, Jr: Curr Opin Immunol 9:4,1997. izniyle adapte edilmiştir.
Proteinlerin major PRR aileleri; C tipi lektinleri, lösinden zengin proteinleri, makrofaj temizleyici reseptör
proteinleri, plazma pentraksinleri, lipid transferazları
ve integrinleri içerir (Tablo 1-3). C tipi lektin alanlarına
sahip büyük bir PRR kollajenaz glikoprotein grubu kollektinler olarak isimlendirilir ve serum protein mannoz
bağlayan lektin (MBL) içerir. MBL ve diğer kollektinlerin diğer iki protein ailesi–pentraksinler (C-reaktif
protein ve serum amiloid P gibi) ve makrofaj temizleyici reseptörler yanında hepsinin, makrofajlar tarafından
fagositozu için bakterileri opsonize etme (kaplama)
özelliği vardır ve bakterilerin lizisi için kompleman
kaskadını aktive edebilirler. İntegrinler, hücre bakteri-
Triasetik
lipopeptidler
LPS
CD14
TLR4
Diasetik
lipopeptidler
TLR2
TLR1
TLR2
TLR6
Flagellin Bilinmiyor
TLR5
TLR10
Plazma membranı
MyD88
TRIF
TRAM
MyD88
TIRAP
MyD88
TLR9
TRIF
CpG
IRAK
IRF3
ssRNA
TLR7
or TLR8
TRAF-6
TLR3
dsRNA
MAPK
Endozom
NF-κB
Endozom
NF-κB
IRF3
Nucleus
IFN-β
İnflamatuvar
sitokinler ve/
veya kemokinler
ŞEKİL 1-1
Ana TLR sinyal yolaklarına genel bakış. TLR3 dışında bütün
TLR’lerin sinyalleri MyD88 yoluyla olur. TLR4 ve TLR2 alt grubu (TLR1, TLR2, TLR6) da TIRAP’ı bağlar. TLR3 sinyalleri TRIF
yoluyladır. TLR4-MyD88 bağımsız yolaklarda TRIF, TRAM ile
birlikte kullanılır. Kesikli çizgili oklar nükleusa translokas-
yon gösterir. LPS lipopolisakkarit, dsRNA çift sarmallı RNA,
ssRNA tek sarmallı RNA, MAPK mitojenle aktive protein kinazlar, NF-kB nükleer faktör kB, IRF3 interferon regülatuar
faktör 3 (D van Duin, R Medzhitov, AC shaw, 2005’ten adapte;
izinle.)
İmmün Sisteme Giriş
PATERN TANIMA
7
BÖLÜM 1
yel liposakkaridleri (LPS) bağladığında hücrelere sinyal
gönderen ve patojenleri yok etmek için fagositik hücreleri aktive eden hücre yüzeyi adezyon molekülleridir.
Son zamanlardaki bir seri keşif, doğal ve edinsel
immün sistem arasındaki bağlantı mekanizmalarını
ortaya koydu. Bunlar (1) bir plazma proteini, LPS’yi
bağlayan ve makrofaj LPS reseptörü, CD14’e transfer
eden LPS bağlayan protein; ve (2) bazıları CD14 ile
ilişkili olup LPS’yi bağlayan; sitokin üretimi ve edinsel
immün cevapları başlatan hücre yüzey moleküllerinin
artışı için epitel hücreleri, dendritik hücreler ve makrofajlara sinyal gönderen Toll-like reseptör proteinleri
(TLR) olarak isimlendirilen bir insan protein ailesidir
(Şekil 1-1, Tablo 1-3, 1-4). Toll ailesindeki proteinler
(TLR 1-10); respiratuar epitelial hücreleri gibi çeşitli
hematopoetik olmayan hücrelerin yanında makrofajlar, dendritik hücreler ve B hücreleri üzerinde de eksprese edilebilirler (Tablo 1-4, 1-5). Bağlanma ile bu
reseptörler, antijene özgü T ve B lenfositlerin rekrutman ve aktivasyonuna ilaveten bakteri ve virüsle enfekte hücrelerin ölümüne yol açacak bir seri intrasellüler
olayı aktive ederler (Şekil 1-1). Önemli olarak, büyük
miktarlarda LPS -TLR4 yoluyla sinyalizasyon, LPS’nin
indüklediği şoka yol açan büyük miktarlarda sitokinin
hematopoetik veya non hematopoetik hücre tiplerince
tanınması; kompleman kaskadı, sitokinler ve efektör
moleküller gibi antimikrobiyal peptidlerin aktivasyon/
üretimine yol açar. Ayrıca, patojen PAMP’lar ve konak
tehlike sinyal molekülleri; olgunlaşması ve yabancı antijenlere yanıtta antijen sunumunu en iyi şekilde sağlamak amacıyla dendritik hücre yüzeyinde moleküller
eksprese etmesi için dendritik hücreleri aktive ederler.
BÖLÜM 6
AKUT ROMATİZMAL ATEŞ
Jonathan R. Carapetis
Çeviri: Dr. H. Fatih Çay, Prof. Dr. Cahit Kaçar

Epidemiyoloji. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Patogenez. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Klinik Özellikler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Prognoz. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Önleme. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Önerilen Kaynaklar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Akut romatizmal ateş (ARA), A grubu streptokok enfeksiyonuna karşı geliştirilen otoimmün reaksiyon sonucunda ortaya çıkan multisistem bir hastalıktır. Vücudun pek çok bölgesi etkilenebilmekte ise de hastalığın
tüm klinik özellikleri neredeyse tamamen gerileme
göstermektedir. Bunun istisnası, kalp kapakçılarında
gelişen hasar olup [romatizmal kapak hastalığı (RKH)],
diğer klinik özelliklerin gerilemesinden sonra bile devam edebilmektedir.
Akut romatizmal ateş ve RKH yoksul toplumların hastalıklarıdır. Yirminci yüz yılın erken
dönemlerine kadar tüm ülkelerde sık görülmekteyken, endüstri toplumlarında bu hastalıkların insidansı azalmaya başlamıştır. Bu azalma büyük oranda,
yaşam koşullarındaki iyileşmeye – özellikle daha az kalabalık evlerde yaşamaya ve hijyen koşullarının düzelmesine- atfedilmekte olup, bunların sonucu olarak A
grubu streptokların bulaşması azalmıştır. Antibiyotiklerin kullanıma sunulmuş olması ve tıbbi bakım hizmetlerinin gelişimi bu sürece katkıda bulunmuştur. ARA’nın
tekrarlayan salgınları 1980’li yıllarda Amerika Birleşik
Devletleri’nin Rocky Mountain eyaletlerinde, oranların
yüksek olarak devam ettiği bölgelerde görülmüştür.
Akut romatizmal ateşin yirminci yüzyılda endüstri
toplumlarında kaybolması ve RKH’nin azalmış insidansı maalesef gelişmekte olan ülkelerde tekrarlanmamış, hastalık şiddetini azaltmadan görülmeye devam
etmiştir. RKH gelişmekte olan ülkelerdeki çocuklarda
en sık görülen kalp hastalığı olduğu kadar erişkinlerde
görülen mortalite ve morbiditenin önemli bir sebebidir. Yakın zamanlı bir araştırmaya göre tüm dünyada
15-19 milyon kişi RKH’dan etkilenmektedir; öyle ki
100
100
101
105
105
106
her yıl her 1 milyon ölümün dörtte biri bu hastalıktan
dolayı olmaktadır. ARA vakalarının yaklaşık %95’i ve
RKH-ilişkili ölümlerin çoğu gelişmekte olan ülkelerde
görülmektedir.
ARA ve RKH’nin tüm gelişmekte olan ülkelerde
sık görülmesinin yanı sıra bazı bölgelerde daha yüksek oranda görülmektedir. Bu anlamda tehlikeli alanlar sub-Sahara Afrika, Pasifik ülkeleri, Avustralasya ve
Hindistan alt kıtasıdır (Şekil 6-1).
EPİDEMİYOLOJİ
ARA esas olarak 5-14 yaşları arasındaki çocukların hastalığıdır. Başlangıç epizotları geç ergen ve erişkinlerde
daha az sıklıkta görülmekte olup 30 yaş üzerindeki kişilerde daha da nadirdir. Bunun tersine, ARA ataklarının
tekrarlamalarına ergen ve genç erişkinlerde görece olarak sık rastlanmaktadır. Bu patern 25-40 yaşlar arasında
doruk noktaya erişen RKH prevalansına zıtlık göstermektedir. ARA için geçerli cinsiyet ilişkisi bulunmazken,
RKH daha çok kadınlarda rastlanmakta, bazen erkeklerde olduğunun iki katı sıklığında görülebilmektedir.
PATOGENEZ
Organizma Faktörleri
Mevcut kanıtlara göre ARA, özellikle grup A streptokokların sebep olduğu üst solunum yolu enfeksiyonu
sonucunda ortaya çıkmaktadır. A grubu streptokokların herhangi bir suşunun ARA oluşturma potansiyeli
olduğu düşünülmektedir. Cilt enfeksiyonları ile C ve
G grubu streptokokların bu potansiyelleri üzerinde
100
101
0– 3
1–0
1–3
3–5
0– 8
1–8
2–2
5–7
BÖLÜM 6
Romatizmal kalp hastalığının prevalansı (1000 kişi başına olgular)
ŞEKİL 6-1
temsil etmektedir (Özel izinle, JR Carapetis ve ark, Lancet Infect
Dis. kaynağından alınmıştır).
araştırmalar devam etmektedir. Bağışıklık sisteminin
hastalığı başlatmak üzere harekete geçmesine neden
olacak enfeksiyonundan önce bir seri streptokok enfeksiyonlarına gereksinim duyulduğu öne sürülmektedir.
keratin, aktin, laminin, vimentin ve N-asetilglukozamin
molekülleri ile immünolojik benzerlik sergilemektedirler. Bu moleküler benzerlik ARA hastalığını oluşturan otoimmün yanıtın temelini oluşturmaktadır. İnsan
moleküllerinin –özellikle kardiyak miyozin epitoplarının- T hücre duyarlılaştırılmasına yol açtığı öne sürülmektedir. Bu T hücreleri immünolojik olarak benzer
epitopları taşıyan A grubu streptokoklarla karşılaşma
sonrasında yeniden ortama çağrılmaktadırlar.
Ancak M proteinin miyozin ile çapraz reaksiyon
vermesi romatizmal karditin ana bulgusu olan kapak
hasarını açıklamamaktadır, çünkü kapak dokusunda
miyozin bulunmamaktadır. Bu bağlantının laminin
tarafından sağlanması olasıdır. Laminin miyozin ve
M proteini gibi α-helezon yapısı ile kıvrılmış olan bir
başka protein olup kardiyak endotel yapısında bulunur;
anti-miyozin, anti-M protein T hücrelerince tanınmaktadır. Ayrıca kardiyak kapak dokusuna karşı antikorlar
grup A streptokokların karbonhidrat yapısındaki N –
asetilglukozamin ile çapraz reaksiyon sergilemektedirler. Bu antikorların kapak hastalığından sorumlu olduğuna dair bazı kanıtlar mevcuttur.
Konakçı Faktörleri
Herhangi bir toplumda ARA’ya olan yatkınlık yaklaşık
%3-6 arasında olup bu oran farklı toplumlar arasında
dramatik bir farklılık göstermemektedir. Vakaların ailesel kümelenme göstermeleri ve tek yumurta ikizlerinde –özellikle kore seyrindeki- uyumluluk (konkordans) ARA yatkınlığının kalıtsal özellik gösterdiğini
doğrulamaktadır. Özellikle bazı HLA klas II allelleri
hastalığa yatkınlıkla güçlü ilişki göstermektedirler. Bunun dışında dolaşımdaki yüksek miktardaki mannozbağlayan lektin ve transforming growth faktör β1 geni
ve immünglobulin genlerinin polimorfizmi ile ilişki olduğu tanımlanmıştır. B hücreleri üzerinde yer alan özel
bir alloantijen olan D8-17’nin pek çok toplumda ARA
öyküsü olan kişilerde yüksek oranda sunuluyor olması,
birinci derece akrabalarda orta-derecede sunuluyor olması, bunun hastalığa yatkınlığın kalıtımsal özelliğine
ait bir marker olarak kabul kullanılabileceğinin öne sürülmesine neden olmuştur.
İmmün Yanıt
Hastalığa yatkınlığı olan bir konakçı grup A streptokoklarla karşılaştığında ortaya çıkan otoimmün reaksiyon, organizma ve konakçı arasındaki epitopların
çapraz-reaktivitesine bağlı olarak insan dokularına zarar vermektedir. (Şekil 6-2)
Epitoplar hücre duvarında, hücre zarında bulunmakta olup, streptokoklara ait M proteininin A, B ve
C tekrarlayan bölümleri insan miyozin, tropomiyozin,
KLİNİK ÖZELLİKLER
Grup A streptokok enfeksiyonu ile ARA klinik özelliklerinin ortaya çıkması arasında yaklaşık 3 haftalık (1-5
hafta) bir latent dönem vardır. Bunun istisnaları korea
ve ağrısız kardit vakaları olup bunlar 6 aya kadar uzayan latent dönem sonrası ortaya çıkabilmektedir. Hastaların çoğu hastalıktan önce geçirdikleri boğaz enfeksiyonunu bildirmekteyse de bu enfeksiyonlar genellikle
subklinik seyretmektedir; bu vakalarda tanıyı doğrulayacak test streptokok antikor testidir. ARA’nın en sık
rastlanan klinik prezentasyonu poliartrit ve ateş bir-
Akut Romatizmal Ateş
Romatizmal kalp hastalığının 5-14 yaş arası çocuklardaki
prevalansı. Avustralya ve Yeni Zelanda’daki çemberler bölgeye özgün toplumları ve Yeni Zelanda’daki Pasifik Adalıları
102
Çevresel faktörler,
özellikle kalabalık
ortamlar
Tetikleyici olay: özgün
virulans faktörü taşıyan
grup A streptokok suşları ile
enfeksiyon
Tekrarlayan ya da süreğen
enfeksiyonlar ile sürdürülen
inflamatuvar kapakçık reaksiyonu
Tekrarlayan grup A
streptokok enfeksiyonları
Yatkınlığı
olan konakçı
İmmün yanıtın başlatılması
İlk
ARA
atağı
RKH
(Romatizmal
Kalp
Hastalığı)
KISIM II
Tekrarlayan ARA atakları
Grup A streptokok antijenleri ve
konakçı dokuları arasındaki
moleküler benzerlik
İmmün-Aracılı Hasara Bağlı Hastalıklar
ŞEKİL 6-2
Akut romatizmal ateş ve romatizmal kalp hastalığı için
patogenetik yolaklar (Lancet
366; 155, 2005’den izin alınarak
kullanılmıştır.)
Abartılı T-hücre
immün yanıtı
Genetik olarak
belirlenmiş
konakçı faktörleri
likteliği şeklindedir. Poliartrit vakaların %60-75’inde
kardit ise %50-60’ında görülmektedir. Hastalığa bağlı
korea prevalansı toplumlar arasında yüksek oranda değişkenlik göstermekte olup oranı <%2- %30 arasında
değişmektedir. Eritema marginatum ve subkutan nodüller oldukça nadir görülmekte olup, vakların %5’den
daha azında rastlanmaktadır.
Kalp Tutulumu
ARA hastalarının %60’ına kadarında RKH’ye ilerleme
görülmektedir. Endokardium, perikardiyum ve miyokardiyum etkilenebilmektedir. Kapak hasarı romatizmal karditin ayırıcı özelliğidir. Mitral kapak neredeyse
tüm vakalarda etkilenmekte olup, bazen aort kapağı ile
birlikte etkilenebilmektedir. Aort kapağının tek başına
tutulumu nadirdir. Erken kapak hasarı regürjitasyona
neden olmaktadır. İlerleyen yıllarda, genellikle tekrarlayan atakların sonucu olarak, kapak yaprakçıklarının
kalınlaşması, skarlaşması, kalsifikasyonu ve kapakların
stenozu gelişebilir. Perikardit en sık olarak ekokardiyografide saptanabilen sürtünme sesine ve küçük effüzyon birikimine neden olmakta, bazen plöretik santral
göğüs ağrısına neden olmaktadır. Miyokard tutulumu
tek başına neredeyse hiç kalp yetmezliğinden hiçbir şekilde sorumlu tutulmamaktadır. Bu durumda önceden
tutulumu olmayan kişilerde karditin karakteristik klinik tablosu mitral regürjitasyon, bazen de aort regürjitasyonunun eklenmiş olduğu tablodur. Myokard inflamasyonu elektriksel iletim yollarını etkileyerek P-R
aralığının uzamasına (1. dereceden AV bloğu, bazen de
daha yüksek derecelerde kardiyak blok) ve ilk kalp sesinin yumuşamasına neden olabilmektedir.
Eklem Tutulumu
ARA’nın majör özelliği olarak sayılabilmesi için eklem
tutulumu artritik özellik sergilemeli yani inflamasyo-
nun objektif bulguları olan sıcak, kırmızı ve/veya hassas
eklemlerin saptanması ve birden fazla sayıda (poliartrit)
eklemin tutulumu gereklidir. Tipik artrit tablosu gezici,
saatler içinde bir eklemden bir diğerine geçen özellik
göstermektedir. ARA neredeyse her zaman büyük eklemleri -en sık dizler, ayak bilekleri, kalçaları ve dirsekleri- asimetrik olarak etkilemektedir. Ağrı genellikle çok
ciddi ve kısıtlayıcı özellikte olup anti-inlamatuvar tedavi
başlanmasına kadar devam etmektedir.
Eklemlerin daha az ciddi seyirde tutulumu hastalığın
nadir görülen, minör klinik özelliklerindendir. Objektif
eklem tutulumu olmaksızın görülen artralji tablosu poliartrit ile benzer olarak büyük eklemleri gezici tarzda etkilemektedir. Bazı toplumlarda ARA’nın esas klinik özelliği olarak aseptik monoartrit tablosu görülebilmektedir.
Bu tablo anti-inflamatuvar tedavinin tipik gezici tutulum
gelişmeden başlanması sonucunda görülmektedir.
ARA’nın eklem tutulumu salisilatlar ve diğer nonsteroid anti-inflamatuvar ilaçlara (NSAİİ) yüksek oranda
duyarlıdır. Hatta salisilat tedavisi başlandıktan sonra 1
ya da 2 günü aşkın süreli eklem tutulumu ARA tablosu
için uygun bir tutulum değildir. Bunun tersine, hastalığın
başlangıç döneminde, ateş ve gezici poliartrit tablosu gelişmeden salisilatlar kullanılmaya başlanırsa ARA tanısını
koymak zorlaşmaktadır. Bu nedenle tanı netleşene kadar,
salisilatlar ve diğer NSAİİ’ler kullanılmamalı, ağrı kontrolü için asetaminofen ya da kodein tercih edilmelidir.
Korea
Sydenham koreası sıklıkla hastalığın diğer özellikleri
olmaksızın görülmekte olup, A grubu streptokok enfeksiyonu sonrası uzamış bir latent dönem sonunda ortaya
çıkmakta, sıklıkla kadınlarda görülmektedir. Koreiform
hareketler özellikle baş kısmında (dilde karakteristik
sıçrayıcı hareketlere neden olmakta) ve üst ekstremitelerde görülmektedir. Bu hareketler generalize ya da
vücudun bir tarafına lokalize olarak ortaya çıkabil-
mektedir (hemi-korea). Koreanın ciddiyeti değişkenlik
göstermektedir. Hafif seyirli vakalarda sadece dikkatli
muayene ile ortaya çıkarılabilmekte, en ciddi vakalarda
ise etkilenen kişi günlük yaşam aktivitelerini yerine getirmekte başarısız olmakta ve kendilerine zarar verme
anlamında risk taşımaktadırlar. Korea genellikle 6 hafta
içinde ama er ya da geç tamamen kaybolmaktadır.
Cilt Klinik Özellikleri
ARA vakalarının pek çoğunda ateş görülmektedir, ancak sadece korea ile seyreden durumlarda nadir görülmektedir. Genellikle yüksek dereceli ateş (39 0C ve
üzeri) görülmesi bir kural ise de düşük dereceli ateş
yüksekliği de nadir olmayan özelliklerdendir. Vakaların çoğunda akut faz yanıtları artmıştır. C-reaktif protein (CRP) ve eritrosit sedimentasyon hızı (ESH) bu
vakalarda dramatik olarak artmaktadır. Periferik dolaşımdaki lökositler hafif derecede artış gösterebilirler.
Geçirilmiş Grup A Streptokok Enfeksiyonunun
Kanıtı
Korea ve düşük şiddetteki kardit vakaları, her ikisi de
aylar sonra ortaya çıkabilmektedir, istisna olmak üzere
ARA tanısı için geçirilmiş grup A streptokok enfeksiyonunu kanıtlamak temel bir gerekliliktir. Vakaların
çoğunda boğaz sürüntü kültürü ya da hızlı antijen testi pozitif sonuç vermeyeceğinden, serolojik bir kanıta
ihtiyaç vardır. En sık kullanılan serolojik testler antistreptolizin O (ASO) ve anti-DNaz B (ADB) titreleridir.
Mümkünse, yerel toplumlardaki sağlıklı bireylerin, yakın zamanda streptokok enfeksiyonu geçirmeyenlerine
ait, yaşa-özgün referans aralıkları saptanmalıdır.
Romatizmal Ateş ile Karıştırılması Olası Diğer
Post-Streptokok Sendromları
Post-streptokoksik reaktif artrit (PSRA) bazı özellikleri
ile ARA’dan ayrılmaktadır: 1) küçük eklemlerin genellik-
Kesin tanıya ulaştıracak bir test olmamasından dolayı,
ARA tanısı tipik klinik özelliklerin kombinasyonunun
tanımlanmasına ek olarak A grubu streptokok enfeksiyon geçirildiğine dair kanıt varlığı ve diğer tanıların
dışlanması ile konabilmektedir. Bu belirsizlik 1944 yılında Dr. T. Duckett Jones’u hastalık tanısına yardımcı
olmak üzere (sonradan Jones kriterleri olarak adlandırılacak olan) bir kriterler seti hazırlamaya yönlendirmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından toplanan bir uzmanlar paneli sonucunda Jones kriterlerinin
ARA nükslerinde kullanılması uygun bulunmuştur
(Tablo 6-1). Bu kriterler geçirilmiş streptokok tip A
enfeksiyonu varlığında bazı majör ve minör kriterlerin
kombinasyonunu içermektedir.
Tedavi:
AKUT ROMATİZMAL ATEŞ
Akut Romatizmal Ateş tanısı alması olası hastaların yakın
takibe alınarak tanının doğrulanması, kalp yetmezliğine ve
diğer semptomlara yönelik tedavinin başlatılması, sekonder profilaksinin ve hastanın ARA kaydı altına alınması gibi
koruyucu önlemlerin sağlanması ve kişilere sağlık eğitiminin sağlanması gerekmektedir. Ekokardiyografi tanıya yardımcı olmak ve hastalığın başlangıçtaki ciddiyetini tanımlamak üzere kardit düşünülen tüm hastalara uygulanmalıdır.
Uygulanması gerekli tüm testler Tablo 6-2’de listelenmiştir.
Akut Romatizmal Ateşin, RKH gelişim olasılığını ya da
hastalığın şiddetini değiştirecek özelliğe sahip kanıtlanmış
bir tedavisi bulunmamaktadır. Kalp yetmezliğinin tedavisi
–ciddi kardit vakalarında hayat kurtarıcı olabilmekte olupdışında ARA tedavisi semptomatik olarak verilmektedir.
ANTİBİYOTİKLER Tüm ARA hastaları hastalığa sebep
olan grup A streptokok enfeksiyonunu tedavi etmeye yetecek antibiyotikleri kullanmalıdırlar. Penisilin ilk tercih edi-
Akut Romatizmal Ateş
Diğer Özellikler
Tanının Doğrulanması
103
BÖLÜM 6
ARA’nın karakteristik cilt döküntüsü eritema marginatumdur; genellikle pembe maküller olup lezyonun
merkezi temizdir, kenarları yayılım göstermektedir. Döküntü genellikle görülüp kaybolan özellikte olup, genellikle muayene eden doktorun görmesinden önce kaybolmaktadır. Genellikle gövdede, bazen ekstremitelerde
görülürken yüzde neredeyse hiç görülmemektedir.
Subkutan nodüller genellikle ağrısız, küçük (0,5-2
cm), hareketli yumrular şeklinde, kemiksi çıkıntılar üzerindeki cildin altında, özellikle eller, ayaklar, dirsekler,
oksiput ve bazen de omurgalar üzerinde görülmektedir.
Bunlar genellikle geç görülen özelliklerdendir, hastalığın başlangıcından 2-3 hafta sonra ortaya çıkmaktadır,
birkaç günden 3 haftaya kadar uzanan bir sürede görülmekte, sıklıkla kardit tablosuna eşlik etmektedirler.
le simetrik tutulum göstermesi; 2) streptokok enfeksiyonu sonrasındaki kısa latent periyot (genellikle 1 haftadan
kısa süreli); 3) genellikle A grubu dışındaki β-hemolitik
streptokoklarca enfeksiyon sonrasında gelişmesi; 4) salisilatlara yavaş yanıt vermesi; 5) ARA’nın özellikle kardit
gelişimi gibi klinik özelliklerinin görülmemesi.
Streptokok Enfeksiyonu ile ilişkili Pediyatrik Otoimmün Nöropsikiyatrik Bozukluklar (PANDAS: “Pediatric Autoimmune Neuropsychiatric Disorders Associated with Streptococcal infection”) bir seri tik ve
obsesif kompulsif semptomlar ile A grubu streptokok
enfeksiyonları arasındaki bir ilişkiyi tanımlayan bir terimdir. Bu bozukluğa sahip hastaların, Sydenham koreası olanların aksine, kardit gelişimi riski taşımadıkları
öne sürülmektedir. PANDAS ve PSRA tanıları ARA
insidansı yüksek toplumlarda nadiren konmaktadır.
BÖLÜM 12
YİNELEYEN POLİKONDRİT
Carol A. Langford  Bruce C. Gilliland
Çeviri: Doç. Dr. Taciser Kaya

Patoloji ve Patofizyoloji. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Klinik Bulgular. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Laboratuvar Bulguları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Tanı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Önerilen Kaynaklar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Yineleyen polikondrit öncelikle kulaklar, burun ve laringotrakeobronşial ağacın kıkırdağını etkileyen epizodik ve genellikle ilerleyici seyirle karakterize nedeni
bilinmeyen ender bir inflamatuvar hastalıktır. Diğer
bulguları sklerit, nörosensorial işitme kaybı, poliartrit,
kardiyak anormallikler, deri lezyonları ve glomerulonefritten oluşur. Pik başlangıç yaşı 40 ila 50 yıl arasıdır fakat yineleyen polikondrit çocukları ve yaşlıları
etkileyebilir. Tüm ırkları ve cinsiyetleri eşit olarak etkilediği bulunmuştur. Ailesel eğilim gözükmemektedir.
Yineleyen polikondritli hastalarda normal bireylerden
önemli ölçüde yüksek sıklıkta HLA-DR4 bulunmuştur.
HLA-DR4’ün önde gelen bir alttip allel(ler)i bulunmamıştır. Yineleyen polikondritli hastaların yaklaşık
%30’unun en sık görüleni sistemik vaskülit olan, bunu
romatoid artrit, sistemik lupus eritematozus (SLE),
Sjögren sendromu veya ankilozan spondilitin izlediği
bir başka romatolojik hastalığı olacaktır. Yineleyen polikondrite eşlik eden romatolojik olmayan hastalıklar
inflamatuvar bağırsak hastalığı, primer biliyer siroz ve
myelodisplazik sendromları içerir (Tablo 12-1).
Tanısal kriterler 20 yıldan daha uzun bir süre önce
McAdam ve ark. tarafından öne sürülmüş ve birkaç
yıl sonra Damiani ve Levine tarafından modifiye edilmiştir. Bu kriterlerin klinik pratikte kullanımına genel
olarak devam edilmektedir. McAdam ve ark. şunları
önermişlerdir: (1) her iki aurikulanın yineleyen kondriti; (2) noneroziv inflamatuvar artrit; (3) nazal kıkırdağın kondriti; (4) göze ait yapıların konjonktivit, keratit,
168
169
171
171
172
sklerit/episklerit ve/veya üveiti içeren inflamasyonu;
(5) laringeal ve/veya trakeal kıkırdakların kondriti; ve
(6) nörosensoriyal işitme kaybı, tinitus ve/veya vertigo
ile ortaya çıkan koklear ve/veya vestibular hasar. Kulak,
burun veya respiratuvar kıkırdağın pozitif biyopsi bulgusu ile birlikte bu bulguların üç veya daha fazlasının
varlığında tanı kesindir. Daha sonra Damiani ve Levine
pozitif biyopsi ve yukarıdaki bulguların bir veya daha
fazlasının varlığında, glukokortikoidler veya dapsona
yanıt veren iki veya daha fazla farklı kıkırdak alanının
inflamasyonu varlığında veya yukarıdaki bulgulardan
üç veya daha fazlasının varlığında tanının koyulabileceğini ileri sürdüler. Klinik olarak belirgin hastalığı
olan çoğu hastada biyopsi gerekli değildir.
PATOLOJİ VE PATOFİZYOLOJİ
Hyalin ve elastik kıkırdağın histolojik olarak belirlenmiş en erken anormalliği kıkırdak matriksinden proteoglikan tüketimini gösteren fokal veya yaygın bazofilik
boyanma yitimidir. İnflamatuvar infiltratlar tutulan
kıkırdağın komşuluğunda bulunur ve ağırlıklı olarak
mononükleer hücreler ve nadiren plazma hücreleri
içerir. Akut hastalıkta, polimorfonükleer beyaz küreler
de bulunabilir. Kıkırdak yıkımı dış kenarlarda başlar
ve merkezi olarak ilerler. Laküner yıkım ve kondrosit
kaybı vardır. Dejenere olan kıkırdak granülasyon dokusu ve sonra fibrozis ve fokal kalsifikasyon alanlarıyla
dolar. Küçük kıkırdak rejenerasyon loküsü bulunabilir.
168
TABLO 12-1
YİNELEYEN POLİKONDRİTE EŞLİK EDEN
BOZUKLUKLARa
En sık sistemik vaskülit eşlik eder, bunu romatoid artrit, sistemik
lupus eritematozus ve Sjögren sendromu izler.
Kaynak: Michet’den modifiye edilmiştir.
a
KLİNİK BULGULAR
Yineleyen polikondrit sıklıkla bir veya iki kıkırdak inflamasyonu alanının ortaya çıkmasıyla ani başlangıçlıdır. Ateş, yorgunluk ve kilo kaybı görülür ve bunlar yineleyen poliondritin klinik belirtilerinden birkaç hafta
önce olabilir. Yineleyen polikondrit başlangıçta yalnızca eklem ağrısı ve/veya şişliği veya açıklanamayan göz
inflamasyonu, işitme kaybı, valvuler kalp hastalığı veya
pulmoner semptomları olan hastalarda birkaç ay hatta yıl boyunca tanınmayabilir. Kıkırdak tutulumunun
şekli ve epizodların sıklığı hastalar arasında oldukça
değişkendir.
Kulak kondriti hastaların %40’ında yineleyen polikondritin en sık gözlenen bulgusudur ve sonuçta hastaların %85’ini etkiler (Tablo 12-2). Bir veya her iki
kulak arka arkaya veya aynı anda etkilenir. Hastalar kulağın kıkırdak kısmında ani başlangıçlı ağrı, hassasiyet
TABLO 12-2
YİNELEYEN POLİKONDRİTİN KLİNİK BELİRTİLERİ
KLİNİK GÖRÜNÜM
Aurikular kondrit
Artrit
Nazal kondrit
Okuler inflamasyon
Laringotrakeal semptomlar
İşitmede azalma
Semer burun deformitesi
Kutanöz
Laringotrakeal striktür
Vaskülit
Artmış kreatinin
Aortik veya mitral
regürjitasyon
SIKLIK, %
BAŞLANGIÇ KÜMÜLATİF
43
89
32
72
21
61
18
59
23
55
7
40
11
25
4
25
15
23
2
14
7
13
0
12
Kaynak: Kent ve ark.’dan modifiye edilmiştir.
Yineleyen Polikondrit
İmmünfloresan çalışmaları tutulum yerlerinde kompleman ve immünglobulinler olduğunu göstermiştir.
Dejenere olan kıkırdak matriksinde elektron mikroskopi ile gözlenen ekstrasellüler granüler materyal enzimler, immünglobulinler veya proteoglikan olarak
yorumlanmıştır.
Yineleyen polikondritin patogenezinde immünolojik mekanizmalar rol oynamaktadır. İnflamasyon alanlarında immünglobulin ve kompleman depositleri bulunur. Ayrıca, bazı hastaların serumunda tip II kollajen
ve matrilin-1’e karşı antikorlar ve immün kompleksler
saptanır. Patogenezde tip II kollajene karşı immün yanıtın önemli olabileceği ihtimali tip II kollajen ile immünize edilmiş ratlarda aurikular kondritin görülmesiyle deneysel olarak desteklenmektedir. Bu hayvanların
serumunda tip II kollajene karşı antikorlar bulunur ve
kulak inflamasyonu alanlarında immün depositler saptanır. Bazı hastalarda Tip IX ve tip XI kollajen, matrilin-1 ve kıkırdak oligomerik matriks proteinine karşı
hümoral immün yanıtlar gösterilmiştir. Bir çalışmada,
matrilin-1 ile immünize edilmiş ratlarda şiddetli inspiratuvar stridor ve nazal septumda şişme geliştiği bulunmuştur. Ratlarda, lezyonlarda artmış sayıda CD4+
ve CD8+ T hücreleri ile karakterize, etkilenen kıkırdağın erozyonu ile birlikte şiddetli inflamasyon tespit
edilmiştir. Eklemlerin ve kulak kepçesinin kıkırdağı
etkilenmemiştir. Tamamında matrilin-1’e karşı IgG antikorlar bulunmuştur. Matrilin-1 kıkırdağın ekstrasellüler matriksinde bulunan nonkollajen bir proteindir.
Trakeada yüksek konsantrasyonlarda bulunur ve nasal
septumda da vardır, fakat eklem kıkırdağında yoktur.
Daha sonraki bir çalışma yineleyen polikondritli hastaların yaklaşık %13’ünde serum anti-matrilin-1 antikorlarını göstermiştir; bu hastaların yaklaşık %70’inde
respiratuvar semptomlar bulunmuştur. Hastaların lenfositleri kıkırdak ekstraktlarına maruz bırakıldığında
lenfosit transformasyonu gösterilebildiği için, doku
hasarına yol açmada hücre-aracılı immünite de işliyor
169
BÖLÜM 12
Sistemik vaskülit
Romatoid artrit
Sistemik lupus eritematozus
Sjögren sendromu
Spondiloartritler
Behçet sendromu
İnflamatuvar bağırsak hastalığı
Primer bilier siroz
Myelodisplastik sendrom
olabilir. Bazı hastalarda tip II kollajen için spesifik t
hücreleri bulunmuştur ve kıkırdak inflamasyonu alanlarında CD4+ T hücreleri gözlenmiştir. Tüm veriler
hem hümoral hem hücre-aracılı immünitenin yineleyen polikondrit patogenezinde önemli bir rol oynadığını düşündürmektedir.
Kıkırdak matriksinin bozulması yavru tavşanlara
proteolitik bir enzim olan ham papainin intravenöz enjeksiyonu ile başlatılabilir, ve bu tavşanların normalde
rijid olan kulaklarının 4 saat içinde kollapsı ile sonuçlanır. Yaklaşık 7 günde matrikste yeniden yapılanma gözlenir. Yineleyen polikondritte, kıkırdak matriksi kaybı
büyük olasılıkla aynı zamanda inflamatuvar mediatörlerce aktive olan kondrositler, polimorfonükleer beyaz
hücreler ve monositlerden salınan proteolitik enzimlerin etkisinden de kaynaklanır.
170
KISIM II
A
B
İmmün-Aracılı Hasara Bağlı Hastalıklar
ŞEKİL 12-1
A. Kulak kepçesi eritematöz, şiş ve hassastır. Bu resimde
görülmüyor ancak kulak lobülü altta kıkırdak dokusu
olmadığı için korunmuştur. B. Kulak kepçesi kalınlaşmış ve
deformedir. Altındaki kıkırdağın yıkımı sarkık kulağa yol
açar. (Romatizmal Hastalıklarda Klinik Slayt Kolleksiyonundan
yeniden basılmıştır, © 1991, 1995, 1997, 1998,1999. Amerikan
Romatizma Cemiyeti’nin izniyle kullanılmıştır.)
ve şişlikten yakınır (Şekil 12-1). Kulak lobları kıkrdak
içermedikleri için korunur. Üzerindeki deri et kırmızısı ya da menekşemsi renktedir. Uzamış veya yineleyen
epizodlar kıkırdak yıkımının sekeli olarak sarkık veya
düşük bir kulakla sonuçlanır. Şişlik, östaki tübünü (otitis mediaya neden olarak) veya dış kulak yolunu tıkayabilir ki her iki durumda da işitme bozulabilir. İnternal
işitme arteri veya onun koklear dalının inflamasyonu
işitme kaybı, vertigo, ataksi, bulantı ve kusmaya yol
açar. Vertigo hemen her zaman işitme kaybı ile birliktedir. Kulak kıkırdağı ilk veya daha sonraki ataklar sırasında inflame hale gelir. Hastaların yaklaşık %50’sinde sonunda burun tutulumu olur. Hastalarda burun
tıkanıklığı, rinore ve epistaksis gelişir. Burun kemeri
kırmızılaşır, şişer ve hassaslaşır ve semer deformitesi
gelişerek kollabe olabilir (Şekil 12-2). Bazı hastalarda
semer deformitesi belirgin inflamasyon olmaksızın sinsi olarak gelişir. Semer burun, genç hastalarda özellikle
kadınlarda daha sık gözlenir.
Yineleyen polikondritte artrit hastaların yaklaşık
üçte birinde önde gelen bulgudur ve diğer belirtiler
ortaya çıkmadan aylar önce bulunabilir. Sonunda, hastaların yarıdan fazlasında artrit olacaktır. Artrit genellikle asimetrik ve oligo- veya poliartikülerdir ve hem
küçük hem de büyük periferal eklemleri etkiler. Bir
artrit epizodu birkaç günden birkaç haftaya dek sürer
ve kalıcı eklem deformitesi bırakmadan spontan iyileşir. Artrit atakları yineleyen polikondritin diğer belirtileriyle zamansal ilişki göstermeyebilir. Eklemler şiş,
hassas ve sıcaktır. Eklem sıvısı noninflamatuvar olarak
ŞEKİL 12-2
Nazal kıkırdağın yıkımı ve kollapsından kaynaklanan
semer burun deformitesi. (Romatizmal Hastalıklarda Klinik
Slayt Kolleksiyonundan yeniden basılmıştır, © 1991, 1995,
1997, 1998,1999. Amerikan Romatizma Cemiyeti’nin izniyle
kullanılmıştır.)
bildirilmiştir. İnflamasyon, periferal eklemlere ek olarak kostokondral, sternomanubrial ve sternoklavikular kıkırdağı tutabilir. Bu kıkırdakların yıkımı, pektus
ekskavatus ve hatta yelken göğüs ile sonuçlanabilir. Yineleyen polikondrit romatoid artrit, Reiter sendromu,
psöriatik artrit veya ankilozan spondilitli hastalarda da
gözlenebilir.
Göz belirtileri hastaların yarısından fazlasında görülebilir ve konjonktivit, episklerit, sklerit, irit ve keratiti içerir. Göz tutulumu nadiren başlangıç bulgusudur.
Korneada ülserasyon ve perforasyon gözlenebilir ve
körlüğe yol açabilir. Diğer belirtiler gözkapağında ve
periorbital ödem, proptozis, katarakt, optik nörit, ekstraoküler kas felçleri, retinal vaskülit ve renal ven oklüzyonudur.
Laringotrakeobronşial tutulum hastaların yaklaşık
%50’sinde görülür. Semptomlar ses kısıklığı, nonprodüktif bir öksürük ve larinks ve proksimal trakea üzerinde hassasiyettir. Mukozal ödem, yapışıklıklar ve/
veya laringeal veya trakeal kıkırdağın kollapsı stridora ve trakeostomi gerektirebilecek yaşamı tehdit eden
hava yolu obstrüksiyonuna neden olabilir. Bronş içinde
kıkırdak kollapsı pnömoniye ve yaygın olduğunda solunum yetmezliğine neden olabilir.
Aortik rejürgitasyon yaklaşık %5 hastada görülür ve
aort halkasının ilerleyici dilatasyonuna veya kapak uçlarının yıkımına bağlıdır. Mitral ve diğer kalp kapakları
daha az sıklıkta etkilenir. Diğer kardiyak bulgular pe-
Sık olarak hafif lökositoz ve normositik normokromik
anemi vardır. Hastaların %10’unda eozinofili gözlenir.
Eritrosit sedimentasyon hızı ve C-reaktif protein genellikle yükselmiştir. Romatoid faktör ve antinükleer
antikor testleri nadiren düşük titrelerde pozitiftir. Hastaların yarısından azında tip II kollajene karşı antikorlar bulunur ve spesifik değildir. Özellikle erken aktif
hastalığı olan hastalarda dolaşımda immün kompleksler saptanabilir. Gama globulin düzeyinde artış bulunabilir. Aktif hastalığı olan bazı hastalarda sitoplazmik
(cANCA) ya da perinükleer (pANCA) antinötrofil
sitoplazmik antikorlar (ANCA) bulunabilir. Üst ve alt
hava yolları lineer tomografi, laringotrakeografi, BT
ve bronkoskopi gibi görüntüleme teknikleri ile değerlendirilebilir. MRG larinks ve trakeanın değerlendirilmesinde yardımcıdır. Bronkografi bronşial daralmayı
göstermek için uygulanabilir. İntratorasik hava yolu
obstrüksiyonu inspiratuvar-ekspiratuvar akım çalış-
171
TANI
Tanı tipik klinik bulguların tanınmasına dayanır. Kulak, burun veya solunum yolundaki tutulan kıkırdağın
biyopsileri tanıyı doğrulayacaktır fakat yalnızca klinik
bulgular tipik olmadığında gereklidir. Wegener’s granülomatozisli hastalarda semer burun ve pulmoner
tutulum olabilir fakat kulak tutulumunun olmaması ve
trakeobronşial ağaçta granülomatöz lezyonların varlığıyla ayrılabilir. Cogan’s sendromlu hastalarda interstsiyel keratit ve vestibular ve işitsel anormallikler olabilir fakat bu sendrom solunum yolunu veya kulakları
etkilemez. Reiter sendromu başlangıçta oligoartiküler
artrit ve göz tutulumu nedeniyle yineleyen polikondrite benzeyebilir fakat zamanla üretrit ve tipik mukokutanöz lezyonların ortaya çıkması ve burun veya kulak
kıkırdağı tutulumunun yokluğuyla ayırt edilir. Romatoid artrit başlangıçta artrit ve göz inflamasyonu nedeniyle yineleyen polikondriti düşündürebilir. Ancak,
romatoid artritteki artrit eroziv ve simetriktir. Ayrıca
romatoid faktör titreleri yineleyen polikondrittekiyle
karşılaştırıldığında genellikle yüksektir. Kulak kepçesinin inflamasyonu yineleyen polikondritle karıştırılabilir fakat sıklıkla kulak lobu da dahil olmak üzere yalnız
tek kulağı etkilemesiyle ayırt edilir. Kulak kıkırdağı
travma veya donma sonucunda da hasarlanabilir.
SLE, romatoid artrit, Sjögren sendromu ve vaskülit
gibi çeşitli otoimmün bozukluğu olan hastalarda yineleyen polikondrit gelişebilir. Çoğu olguda, bu bozukluklar polikondritin ortaya çıkmasından aylar ya da
yıllar önce görülür. Bu hastalarda, bu grup otoimmün
bozuklukların gelişimine yatkınlık yaratan bir immünolojik anormallik olması olasıdır.
Tedavi:
YİNELEYEN POLİKONDRİT
Aktif kondriti olan hastalarda 40-50 mg/gün prednizon
hastalık aktivitesini baskılamada sıklıkla etkindir; hastalık kontrol altına alındığında giderek azaltılır. Diğerlerinde hastalığı baskılamaya devam etmek için 10-15
mg/gün arasında düşük dozlar gerekirken bazı hastalarda prednizon kesilebilir. Metoreksat, siklofosfamid,
azathiopürin veya siklosporin gibi immünosupresif
ilaçlar, prednizona yanıt vermeyen veya hastalık aktivitesinin kontrolü için yüksek dozlar gereken hastalar
Yineleyen Polikondrit
LABORATUVAR BULGULARI
maları ile de değerlendirilebilir. Göğüs filmi trakea ve/
veya inen veya çıkan aortadaki anevrizmaya bağlı genişlemeyi ve aort yetmezliği varlığında kardiyomegaliyi gösterebilir. MRG aortik anevrizmal dilatasyonu
değerlendirmek için kullanılabilir. Radyografiler kulak,
burun, larinks ve trakea gibi daha önceden kıkırdak hasarı olan yerlerdeki kalsifikasyonu gösterebilir.
BÖLÜM 12
rikardit, myokardit ve iletim anormallikleridir. Proksimal, torasik ya da abdominal aortanın anevrizması aktif kondrit yokluğunda bile görülebilir ve bazen rüptüre
olur.
Yineleyen polikondritle birlikte sistemik vaskülit
görülebilir. Vaskülitler izole kutanöz vaskülit, poliarteritis nodoza, dev hücreli arterit ve Takayasu arteritinden oluşur (Bölüm 10). Nöbet, inme, ataksi ve periferal
veya kranial sinir nöropatileri olarak belirti veren nörolojik anormallikler genellikle altta yatan vaskülitten
kaynaklanır. En sık II, III, VI ve VII. kranial sinirler
etkilenir. Yaklaşık %25 hastada, hiçbiri yineleyen polikondrit için karakteristik olmayan ancak eşlik eden
vasküliti yansıtan deri lezyonları vardır. Bunlar purpura, eritema nodozum, eritema multiforme, anjiyoödem/ürtiker, livedo retikülaris ve pannikülittir. Bazı
hastalarda kresent formasyonu olan segmental nekrotizan glomerulonefrit bildirilmiştir, genellikle mikroskopik polianjiit ile birliktedir fakat sistemik vaskülit
yokluğunda da görülebilir.
Hastalığın seyri birkaç günden birkaç haftaya uzayan epizodlarla ve sonra kendiliğinden yatışmalarla
oldukça değişkendir. Ataklar haftalar ile aylar arasında süren intervallerle nüks edebilir. Diğer hastalarda,
hastalığın kronik gizli kalan bir seyri vardır. Az sayıda
hastada, hastalık bir veya iki kıkırdak inflamasyonu
epizoduyla sınırlı olabilir. Bir çalışmada, tahmini 5 yıllık sağkalım oranı %74 ve 10 yıllık sağkalım oranı %55
idi. Önceki serilerin aksine, ölümlerin yaklaşık yalnızca yarısı yineleyen polikondrite veya tedavinin komplikasyonlarına atfedilebilir. Pulmoner komplikasyonlar
fatalitenin yalnızca %10’undan sorumludur. Genelde,
daha yaygın hastalığı olan hastalarda prognoz daha kötüdür.
BÖLÜM 13
SARKOİDOZ
Robert P. Baughman  Elyse E. Lower
Çeviri: Prof. Dr. Peyman Yalçın





Tanım. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Etyoloji. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
İnsidans ve Prevalans. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Patofizyoloji ve İmmünpatogenez. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Klinik Bulgular. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Akciğer . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Deri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Göz. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Karaciğer. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Kemik İliği ve Dalak. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Kalsiyum Metabolizması. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .




173
173
174
174
175
175
176
177
177
177
178
TANIM
Sarkoidoz, kazeifiye olmayan granülomların varlığı ile
karakterize inflamatuvar bir hastalıktır. Hastalık sıklıkla
multisistemiktir ve spesifik tanı için iki veya daha fazla
organın tutulumunu gerektirir. Granülomların bulunması sarkoidoz için spesifik değildir. Granülomlara neden olan diğer hastalıkların dışlanması gerekir. Bunlar
içinde mikobakteriyel ve fungal enfeksiyonlar, malignite ve berilyum gibi çevresel etkenler sayılabilir. Sarkoidoz vücutta hemen her organı etkileyebilir, ancak en sık
tutulan akciğerlerdir. Sık etkilenen diğer organlar karaciğer, deri ve gözdür. Sarkoidozun klinik seyri değişkendir. Hastaların yarısından fazlasında tanıdan sonraki bir
kaç yıl içinde remisyon görülürken, geri kalanında uzun
yıllar devam edecek kronik hastalık tablosu gelişir.
ETYOLOJİ
Çok sayıda araştırma yapılmasına rağmen, sarkoidozun nedeni hala bilinmemektedir. Bu gün için en olası
etyoloji, genetik olarak yatkın bireylerde enfeksiyöz
Renal Hastalık. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Sinir Sistemi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Kalp. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Kas İskelet Sistemi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Diğer Organ Tutulumları. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Komplikasyonlar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Laboratuvar Bulguları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Tanı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Prognoz. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Önerilen Kaynaklar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
178
178
178
178
179
179
179
180
181
183
veya enfeksiyöz olmayan çevresel bir faktörün inflamatuvar yanıtı tetiklemesidir. Yapılan kontrollü çalışmalar, sarkoidozlu hastaların lenf nodüllerinde olası
enfeksiyonlar arasında Propionibakter acne insidansının çok daha yüksek olduğunu göstermiştir. Bir hayvan modelinde P. acnenin farelerde sarkoidoza benzer
granülomatöz yanıtı tetiklediği gösterilmiştir. Diğer
çalışmalar yeterli kör kontrollerle teyit edilmese de,
atipik mikobakteri olasılığını desteklemektedir. Son
çalışmalar bazı sarkoidozlu hastaların granülomlarında mikobakteriyel protein varlığını [Mycobacterium
tuberculosis katalaz-peroksidaz (mKatG)] göstermişlerdir. Bu protein degredasyona çok dirençlidir ve sarkoidozda kalıcı antijen rolü oynayabilir. İnsektisidler
ve küflere maruz kalmak da hastalık riskini arttırır.
Ayrıca koruyucu sağlık çalışanlarında artmış risk söz
konusudur. Bazı otörler sarkoidozun tek bir etkene
bağlı olmadığını, çok sayıda ajana karşı özel konakçı
yanıtı olduğunu ileri sürerler. Sarkoidozun etyolojisine
yönelik diğer bir ilginç yaklaşım, genetik belirleyiciler
üzerine çevresel etkiler ile ilişkilidir. Bu araştırmalar
genetik yatkınlığın anahtar rol oynadığı hipotezini
desteklemektedir.
173
174
İNSİDANS VE PREVALANS
KISIM II
İmmün-Aracılı Hasara Bağlı Hastalıklar
Sarkoidoz dünyanın her yerinde görülmektedir, ancak en yüksek prevalans İskandinav
ülkelerinden bildirilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde zencilerde beyazlardan daha sık görüldüğü rapor edilmektedir. Zenci beyaz oranı 3:1 ile
17:0 arasında değişmektedir. Kadınların erkeklere
göre biraz daha fazla etkilendiği görülmektedir. Son
zamanlarda Detroit’te yapılan geniş sağlık tarama çalışmasında daha düşük oranlar belirlenmiştir. Daha
eski Amerikan çalışmalarında zencilerde yüksek insidans saptanmış olması, zencilerde kronik akciğer hastalıklarının daha sık görülmesinden kaynaklanıyor
olabilir. Sarkoidoz kliniklerinin çoğu göğüs hastalıkları uzmanları tarafından çalıştırıldığı için, selektif bir
etkilenme olmuş olabilir. Dünya genelinde Japonlar,
İtalyanlar, beyaz Amerikalılar gibi bir çok grupta hastalık prevalansı 20-60 / 100 000 arasında değişir. İrlanda ve İskandinav ülkelerinde daha yüksek oranlar
belirlenmektedir. İsveç’te yakından incelenen bir toplulukta hayat boyu sarkoidoz gelişme riski %3 bulunmuştur.
Sarkoidoz genellikle sağlıklı genç erişkinlerde ortaya çıkar. 18 yaş altında hastalık tanısı nadirdir. Ancak 60 yaş civarında insidans ikinci pik değerine ulaşır. Amerika Birleşik Devletleri’nde yeni tanı konmuş
700’den fazla sarkoidozlu hastada yapılan bir çalışmada, tanı sırasında hastaların yarısının yaşları ≥40 olarak
saptanmıştır.
Sarkoidozlu vakaların çoğu sporadik olmakla birlikte hastalığın ailesel formu da vardır. Sarkoidozlu
hastaların en az % 5’inde sarkoidozlu bir aile bireyi bulunur. İrlandalı veya Amerikan zencisi sarkoidoz hastalarında ailesel hastalık oranı iki üç kat daha fazladır.
PATOFİZYOLOJİ VE İMMÜNPATOGENEZ
Sarkoidozun patolojik belirleyici özelliği granülomdur. İnflamatuvar hücrelerin lokal birikimi söz konusudur. Bronkoalveoler lavaj kullanarak (BAL) yapılan
geniş çalışmalarda başlangıçtaki inflamatuvar yanıtın
T helper hücrelerinin etkisiyle olduğu gösterilmiştir.
İlaveten aktive monosit birikimi vardır. Şekil 13-1’de
sarkoidoz modeli gösterilmektedir. Antijen sunan
hücreler HLA-CD4 kompleksini kullanarak, T helper
hücrelerine bilinmeyen bir antijeni sunarlar. Çalışmalar HLA-DRB1*1101 gibi spesifik HLA haplotiplerinin
sarkoidoz gelişimi açısından artmış risk ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Ayrıca farklı HLA haplotipleri farklı
klinik gidişle ilişkilidir.
Makrofaj / T helper hücreleri birlikte, bir çok sitokinin salınımında artışa neden olurlar. T hücrelerinden interlökin (IL)2, makrofajlar tarafından interferon gama ve tümör nekrozis faktör (TNF) salınımı söz
HLA
Sınıf II
T hücre antijen
reseptörü
T hücre
aktivasyonu
APC
Ag peptid
CD4
IL-2; IFN-γ; IL-12;IL-18; TNF
IL-10
TNF; IL-8
Rezolüsyon
Fibrozis
ŞEKİL 13-1
Sarkoidozun başlangıç evresinin şematik olarak gösterilmesi. Antijen sunan hücreler (APC) ve T helper hücre kompleksi çok sayıda sitokin salınımına yol açar. Bu granülomu
oluşturur. Zamanla granülom çözünür veya kronikleşerek
fibrozise neden olur.
konusudur. T hücreler başlangıç inflamatuvar cevabın
gerekli unsurudur. T helper hücreleri yetersiz, tedavi edilmemiş ilerlemiş HIV enfeksiyonunda hastalar
nadiren sarkoidoz geliştirirler. Bunun aksine antiretroviral tedavi alan, immün sistemleri düzelmiş HIV
enfekte bireylerde sarkoidoz geliştiğine dair bir kaç
çalışma vardır. Yerleşik pulmoner sarkoidozun T helper hücre cevabını azaltan siklosporinle tedavisinin,
sarkoidoz üzerine kısıtlı etkiye sahip olduğu gözlenmiştir.
Sarkoidozun granülomatöz yanıtı tedaviyle ya da
tedavisiz düzelebilir. Ancak sarkoidozlu hastaların en
az %20’sinde hastalığın kronik formu gelişir. Hastalığın bu inatçı formu yüksek seviyelerde IL-8 salınımı ile
ilişkilidir. Ayrıca çalışmalar hastalığın bu kronik formunda, inflamasyon bölgelerinde aşırı miktarda TNF
salınımı olduğunu göstermiştir.
Sarkoidozun klinik gidişini erken belirlemek bazen zor olabilir. Hastalığın bir formu olan Löfgren
sendromunda eritema nodosum, akciğer grafilerinde hiler adenopati ve üveit birlikteliği vardır. Löfgren
sendromunun prognozu iyidir. Hastaların %90’ından
fazlasında iki yıl içinde düzelme olur. Son çalışmalar
HLA-DQB1*0201’in Löfgren sendromuyla yüksek ilişki gösterdiğini saptamışlardır. Perniyöz Lupus tarzı cilt
tutulumu, kardiyak veya nörolojik tutulumu olan hastalarda remisyon nadirdir.
KLİNİK BULGULAR
AKCİĞER
ORGAN TUTULUM SIKLIĞI VE HAYAT BOYU RİSKª
Akciğer
Deri
Göz
Ekstratorasik lenf
nodülü
Karaciğer
Dalak
Nörolojik
Kardiyak
TAKİP %c
94
43
29
16
12
7
5
2
14
8
16
3
Hastalarda birden fazla organ tutulumu olabilir.
ACCESS çalışmasında 736 hasta tanılarının ilk 6 ayında değerlendirildi.
c
2002-2006 yılları arasında Cinncinnati Üniversitesi İnterstisyel Akciğer hastalığı ve Sarkoidoz Kliniğinde takip edilen 1024 sarkoidozlu
hastadan alınan veriler.
a
b
ŞEKİL 13-2
Ön arka akciğer grafisi bilateral hiler adenopati görülmekte;
birinci evre hastalık.
Sarkoidoz
Akciğer tutulumu sarkoidozlu hastaların %90’dan fazlasında ortaya çıkar. Akciğer hastalığını belirlemek için
en yaygın kullanılan yöntem akciğer grafisidir. Şekil
13-2 bilateral hiler adenopati olan sarkoidozlu bir hastanın akciğer grafisini göstermektedir. Her ne kadar
BT interstisyel akciğer hastalığına tanısal yaklaşımı
değiştirebilirse de sarkoidozun izlenmesinde genellikle tercih edilmez. Şekil 13-3 peribronşiyal kalınlaşma
ve subplevral yerleşimli retiküler nodüler değişiklikler
gibi bazı karakteristik BT özelliklerini göstermektedir.
BT’de görülen peribronşiyal kalınlaşma tanı için biyopsi alınacak granüloma işaret eder.
BT görüntüleme daha duyarlı olmasına rağmen,
akciğer tutulumunu derecelendirmek için, 1961 yılında Scadding tarafından radyolojik olarak tanımlanan
standart yöntem tercih edilmektedir. Evre 1’de sadece
hiler adenopati vardır. (Şekil 13-2), sıklıkla sağ paratrakeal bölge tutulur. Evre 2’de adenopati ve infiltratlar
birliktedir. Evre 3’te sadece infiltratlar görülür. Evre 4
fibrozis ile uyumludur. Sarkoidozda infiltratlar daha
çok üst lobda yer alırlar. Sadece birkaç non enfeksiyöz hastalıkta üst lob hakimiyeti gözlenir. Sarkoidoza
ilaveten üst lob hastalığı ayırıcı tanısında hipersensitivite pnömonisi, silikoz ve Langerhans hücreli histiyositoz da düşünülmelidir. Enfeksiyöz hastalık olarak
tüberküloz ve pnömokoksik pnömoni de üst lobu tutar.
TABLO 13-1
BAŞLANGIÇ %b
95
24
12
15
175
BÖLÜM 13
Sarkoidozun görünümü asemptomatik hastalardan,
organ yetmezliğine kadar giden geniş bir yelpazede
değişir. Asemptomatik sarkoidoz sıklığı tam bilinmemektedir. Rutin radyolojik akciğer taraması yapılan
ülkelerde, asemptomatik bireylerin %20-30’unda pulmoner olgular saptanır. Hastalığın diğer formları için
tarama yapılamadığından, sarkoidozlu hastaların üçte
birinden fazlasının asemptomatik olduğu ileri sürülmektedir.
Solunum sistemi şikayetleri içinde en sık görüleni
öksürük ve dispnedir. Bir çok olguda hastalar 2-4 haftadır bu şikayetlerden yakınır. Pulmoner semptomlar
nonspesifik olduğu için tanı konana kadar bir yıla yakın bir süre geçebilir. Sarkoidoz tanısı ancak akciğer
grafisi çekilirse konabilir.
Kutanöz ve oküler hastalıkla ilişkili semptomlar
diğer sık görülen şikayetlerdir. Cilt lezyonları sıklıkla
nonspesifiktir. Ancak bu lezyonlar kolaylıkla gözlenebileceği için hem hasta hem de hekim açısından tanıya
gitme imkanı verir. Pulmoner tutulumu olanların aksine, kutanöz lezyonları olanlarda semptomlarla tanı
koyma arasında geçen süre 6 ay kadardır.
Nonspesifik semptomlar arasında yorgunluk, ateş,
gece terlemesi ve kilo kaybı görülebilir. Yorgunluk
muhtemelen hastaları etkileyen en yaygın semptomdur. Sinsi natürü dolayısı ile hastalar genellikle hastalıkları iyileşinceye kadar semptomlarının sarkoidozla
ilişkisinin farkına varamazlar.
Tanı esnasında sarkoidozun ayrıntılı insidansı ve
organ tutulumu Tablo 13-1’de özetlenmiştir. Zamanla
cilt, göz ve nörolojik tutulum daha belirgin hale gelir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde spesifik organ tutulum
sıklığının yaş, ırk ve cinsiyetten etkilendiği gözlenmiş-
tir. Örneğin göz tutulumu zencilerde daha sıktır. Daha
çok 40 yaş altındaki kadınlarda ortaya çıkar. Ancak 40
yaş üstünde tanı konanlarda göz hastalığı erkeklerde
daha yaygındır.
BÖLÜM 17
ARTİKÜLER VE MUSKULOSKELETAL
BOZUKLUKLARA YAKLAŞIM
John J. Cush  Peter E. Lipsky
Çeviri: Uzm. Dr. Hülya Şirzai, Uzm. Dr. Jülide Öncü, Doç. Dr. Kadriye Banu Kuran





Artiküler veya Non-artiküler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
İnflamatuvar ve Non-inflamatuvar
Bozukluklar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Klinik Öykü. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Yaşlılarda Romatolojik Değerlendirme. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Fizik Muayene. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Bölgesel Romatolojik Şikayetlere Yaklaşım . . . . . . . . . . . . . . . . . .



210
211
212
214
214
215
Kas iskelet sistemi yakınmaları, yılda 315 milyonun üstünde ayaktan polikliniğe başvuran hastada bulunmaktadır. CDC (Centers for Disease Control and Prevention; Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri) tarafından
yapılan son çalışmalar, ABD’de populasyonun %33’ünün
(69.9 milyon) artrit ve eklem hastalıkları nedeniyle etkilendiğini göstermektedir. Bunların pek çoğu kendi kendini sınırlamakta olup, çok da detaylı değerlendirmeye
gerek olmadan, yalnızca semptomatik tedavi ve desteğin yeterli olduğu durumlardır. Ancak bazı hastalarda,
spesifik kas iskelet semptomları ve bu semptomların
inatçı seyirli olanları, ileri değerlendirmeyi veya tanıyı desteklemek ya da altta yatan patolojinin derecesini
ortaya koymak amacıyla ileri laboratuvar testleri gerektirebilecek kadar ciddi durumlardır. Kas iskelet sistemi
değerlendirmesinin amacı doğru tanıyı koymak, tedavi
için uygun zamanı belirlemek ve aynı zamanda gereksiz
tedavi ve tetkiklerin yapılmasını önlemektir (Tablo 171). Morbidite ve mortaliteyi önlemek için acil olarak tanı
konması gereken pek çok durum mevcuttur. “Kırmızı
bayraklar” adı verilen bu tanısal durumlar, septik artrit,
akut kristal artropatileri (gut) ve kırıkları içermektedir.
Her biri akut başlangıç ve fokal ya da monoartiküler olmaları nedeniyle akılda tutulmalıdır (aşağıya bakınız).
Kas iskelet sistemi ile ilgili yakınması olanlar hikaye, kapsamlı fizik muayene ve eğer uygunsa laboratuvar
El Ağrısı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Omuz Ağrısı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Diz Ağrısı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Kalça Ağrısı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Laboratuvar Bulguları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Eklem Hastalıklarında Tanısal Görüntüleme. . . . . . . . . . . . . . . . .
Önerilen Kaynaklar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
215
216
217
218
218
220
222
testleri ile değerlendirilmelidir. İlk olarak değerlendiren kişi, kas iskelet sistemi yakınmalarının; (1) artiküler veya non-artiküler oluşunu, (2) inflamatuvar veya
non-inflamatuvar olup olmadığını, (3) akut veya kronik olup olmadığını, ve (4) lokalize ya da yaygın (sistemik) olup olmadığını belirlemelidir.
Kas iskelet sistemi yakınmalarının altında yatan patolojik sürecin belirlenmesinde bu tür bir yaklaşımla,
hastaların pek çoğuna doğru teşhis konulabilmektedir. Ancak, bazı hastalar tam olarak tanısal kategorilere uyum göstermeyebilir. Pek çok kas iskelet sistemi
bozuklukları birbirine benzer gibi görünse de, uygun
tanısal durumun ortaya konması haftalar hatta aylar
alabilir. Bu nedenle tanının ilk muayene esnasında
konması son derece önemlidir.
ARTİKÜLER VEYA NON-ARTİKÜLER
Kas iskelet sistemi değerlendirmesi ile hastanın şikayetinin anatomik kaynağı belirlenmelidir. Örneğin,
ayak bileği ağrısı; gonokokal artrit, aşil tendiniti, kalkaneus fraktürü, selülit ve periferal nöropati gibi pek
çok anatomik yapıyı ilgilendiren patolojik durumu
içine alabilir. Artiküler ve non-artiküler durumların
ayırt edilmesi için dikkatli ve detaylı muayene ge-
210
TABLO 17-1
KAS İSKELET SİSTEMİ YAKINMASI OLAN HASTALARIN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Amaçlar
Doğru teşhis
Tedavinin zamanında başlanması
Gereksiz tanısal testlerden kaçınılması
Yaklaşım
Yakınmanın anatomik lokalizasyonu (artiküler veya
non-artiküler)
Patolojik sürecin tipinin belirlenmesi (inflamatuvar veya
non-inflamatuvar)
Tutulumun derecesinin belirlenmesi (monoartiküler,
poliartiküler, fokal, yaygın)
Kronolojinin belirlenmesi (akut veya kronik)
En sık rastlanan bozuklukların öncelikle
değerlendirilmesi
Ayırıcı tanının düzenlenmesi
Kas iskelet sistemi değerlendirmesinde, muayene eden
kişi altta yatan patolojik sürecin inflamatuvar ya da
non-inflamatuvar olduğuna karar vermelidir. İnflamatuvar bozukluklar enfeksiyöz (Neisseria gonorrhoeae,
Artiküler ve Muskuloskeletal Bozukluklara Yaklaşım
İNFLAMATUVAR VE NON-İNFLAMATUVAR
BOZUKLUKLAR
211
BÖLÜM 17
rekmektedir. Artiküler yapıları, sinovyum, artiküler
kıkırdak, intrartiküler ligamanlar, eklem kapsülü, ve
jukstaartiküler kemik oluşturur. Non-artiküler yapılar
(periartiküler) yani destek sağlayan ligamanlar, tendon, bursa, kas ve fasya, kemik, sinir ve deri bu patolojik sürecin bir parçası olabilirler. Kas iskelet sistemi
yakınmaları sıklıkla eklem kaynaklı olsa da, nonartiküler yapılar daha sıklıkla altta yatan nedeni oluşturabilir. Bu potansiyel ağrı kaynaklarının birbirinden
ayırt edilmesi, tecrübesiz bir değerlendirici açısından
çelişkili olabilir. Ekleme ait bozukluklar, derin ve
yaygın ağrı, aktif ve pasif hareketle eklem hareketini
kısıtlayacak düzeyde ağrı, şişme (sinovial proliferasyon, efüzyon veya kemik genişleme nedeniyle olabilir), krepitasyon, instabilite, kilitlenme veya deformite
ile karakterize olabilir. Aksine, non-artiküler yapılar,
aktif hareketle ağrılı olup, pasif (veya asistif) eklem
hareketi ile ağrılı olmamakta ve komşu artiküler yapıların fokal palpasyonu ile hassasiyet göstermektedir
ayrıca; fizik muayenede eklem kapsülünün dışındaki
yapılar bulgu vermektedir. İlaveten, non-artiküler
bozukluklar nadiren şişlik, krepitasyon, instabilite ve
deformiteye yol açar.
Myobacterium tuberculosis), kristale bağlı (gut, psödogut), immün sistemle ilişkili (romatiod artrit(RA),
sistemik lupus eritematozus (SLE), reaktif (romatizmal
ateş, Reiter hastalığı) veya idiopatik olabilir. İnflamatuvar bozukluklar, inflamasyonun dört kardinal bulgusu
(eritem, ısı artışı, şişlik ve ağrı), sistemik semptomlar
(yorgunluk, ateş, döküntü, kilo kaybı) veya inflamasyonun laboratuvar bulguları(yüksek sedimentasyon hızı
(ESH), C-reaktif protein(CRP), trombositoz, kronik
hastalık anemisi veya hipoalbuminemi) ile karakterize
olabilir. Eklemlerde sertlik sıklıkla kronik kas iskelet sistemi bozukluklarına eşlik eder. Ancak sertliğin şiddeti
ve süresi tanı açısından önemli olabilir. Sabah sertliği
inflamatuvar hastalıklarla ilişkili olabilir (RA veya polimyaljia romatika gibi); ve istirahatle artabilir, şiddetli
olup saatler sürebilir ve aktivite ve anti-inflamatuvar
ilaçlarla düzelebilir. Aksine, intermitan sertlik ise (jel
fenomeni olarak da bilinir), non-inflamatuvar durumlarla ilişkilidir (osteoartrit (OA) gibi), kısa istirahat
süreleriyle artabilir, genellikle 6o dakikadan az sürer,
aktivite ile artar. Yorgunluk, inflamasyona eşlik edebilir
(RA ve polimyaljia rheumatikada olduğu gibi), ancak
fibromiyalji, anemi, kalp yetmezliği, endokrinopati,
beslenme bozukluğu, uyku bozukluğu veya depresyonda da olabilir. Non-inflamatuvar bozukluklar, travma
(rotator kaf yırtığı), aşırı kullanım (bursit, tendinit),
dejenerasyon veya yetersiz onarım (OA), neoplazm
(pigmente villonodüler sinovit) veya aşırı ağrılı (fibromiyalji) olan durumlar şeklinde ortaya çıkabilir. Noninflamatuvar bozukluklar; şişlik, ısı artışı, inflamatuvar
ya da sistemik bulgular olmaksızın sadece ağrı ile; sabah sertliği olmadan ve gün içinde görülen jel fenomeni ile ve ayrıca normal yaşta görülebilir; laboratuvar
bulguları negatif olabilir.
Altta yatan patolojinin doğası ve şikayetin yeri muayene eden kişinin tanısal seçenekleri daraltmasına
imkan verebilir ve böylece tanının hızlı konulmasını
ve uygun tedavi seçeneğinin belirlenmesini ve hastanın
devamlı takip edilebilmesini sağlayabilir. Şekil 17-1’de
kas iskelet sistemi yakınması olan hastalara yaklaşım
görülmektedir.
Ayırıcı tanını şekillendirilmesinde, muayene eden
kişi kas iskelet sistemi yakınmalarının en sık görülen
sebepleri hakkında fikir sahibi olmalıdır (Şekil 17-2).
Bu nedenle, genel populasyonda bu hastalıkların prevalansının bilinmesi tanının erken konmasına yardımcı olur. Travma, fraktür ve fibromiyalji bu tablonun en
sık nedenleri olup, ilk muayenede göz önünde bulundurulmalıdır. Bu hastalıkların sıklığına en iyi şekilde
hastaların yaşlarının gruplandırılması ile karar verilebilir. 60 yaş altı hasta grubunda tekrarlayan kullanım
strain, gut (sadece erkeklerde), RA, spondiloartrit,
infeksiyöz artrit sıklıkla görülürken, 60 yaş üstü hasta grubu sıklıkla OA, kristal artropati (gut, psödogut),
212
Kas-iskelet sistemi yakınması
İlk değerlendirmede romatolojik öykü
ve fizik muayenede;
1. Artiküler midir?
2. Akut / kronik midir?
3. İnflamasyon var mıdır?
4. Hangi eklem ve kaç adet eklem etkilenmiştir?
Nonartiküler durumlar:
• Travma/ kırık
• Polimiyaljia romatika
• Fibromiyalji
• Bursit
• Tendinit
Artiküler midir?
Hayır
Evet
Yakınma 6 haftadan uzun mu?
Hayır
Akut
Evet
Kronik
KISIM III
İnflamasyon var mıdır?
1. Uzamış sabah tutukluğu var mı?
2. Yumuşak doku şişliği var mı?
3. Sistemik septomların varlığı?
4. ESH veya CRP yüksekliği var mı?
• Akut artrit
• İnfeksiyöz
• Gut
• Psödogut
• Reaktif artrit
• Kronik artritin
başlangıç
presentasyonu
Hayır
Kronik
non-inflamatuvar
artrit
Evet
Kronik
inflamatuvar
artrit
Kaç eklem
tutulmuş?
Eklem ve Çevresindeki Dokuların Bozuklukları
1– 3
DIF, KMK1, kalça
ve diz tutulmuş mudur?
Hayır
Osteaotrit gibi görünmüyor;
• Osteonekroz
• Charcoat eklemi
Evet
>3
Kronik inflamatuvar
poliartrit
Kronik inflamatuvar
mono/oligoartrit
• Enfeksiyon
• Psöriatik artrit
• Reaktif artrit
• Pausiartiküler JA
Simetrik tutulum?
Hayır
Osteoartrit
MKF, MTF,
PIP
tutulmuş mu?
• Psöriatik artrit
• Reaktif artrit
Hayır
Romatoid artrit olarak
değerlendirilimemeli
• SLE
• Skleroderma
• Polimiyozit
polimiyaljia romatika, osteoporotik fraktür ve septik
artrit sık görülmektedir.
KLİNİK ÖYKÜ
Öyküde yer alan bir takım özellikler, tanı için önemli
ipuçları verebilir. Hasta profili, yakınmanın kronolojisi, eklem tutulumunun derecesi, zemin hazırlayan faktörlerle birlikte önemli bilgiler sağlayabilir. Belli tanılar
belli yaş gruplarında daha sık görülür (Tablo 17-2). SLE
ve reaktif artrit daha çok genç yaşta; fibromiyalji ve RA
Evet
Evet
Romatoid
artrit
ŞEKİL 17-1
Kas-iskelet sistemi yakınmalarının tanısında algoritma. Ayrıca tanıya yaklaşım (italik olarak
gösterilmiştir). (ESH, eritrosit sedimentasyon hızı; CRP, C-reaktif
protein; DIF, distal interfalangeal; KMK, karpometakarpal; PIF,
proksimal interfalangeal; MKF,
metakarpofalangeal; MTF, metatarsofalangeal; PMR, polimiyaljia
romatika; SLE, sistemik lupus eritematozus; JA, juvenil artrit.
orta yaşta; OA ve polimiyaljia romatika ise yaşlılarda
daha sıklıkla görülür. Tanı, cinsiyet ve ırk göz önüne
alındığında da değişik dağılım gösterir. Gut ve spondiloartropati (ankilozan spondilit) daha çok erkeklerde,
RA, fibromiyalji ve lupus daha çok kadınlarda görülür.
Irksal farklılıklar etkili olabilir. İlaveten, polimiyaljia
romatika, dev hücreli arterit ve Wegener granulomatozu sıklıkla beyazları etkiler ancak, sarkoidoz ve SLE
daha çok Afrikalı Amerikalıları etkiler. Ailesel yatkınlık, ankilozan spondilit, gut ve nodüler OA’te bulunmaktadır.
BÖLÜM 21
FİBROMİYALJİ
Carol A. Langford  Bruce C. Gilliland†
Çeviri: Doç. Dr. F. Figen Ayhan, Prof. Dr. Pınar Borman

Patogenez. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Klinik Tablolar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Tanı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Önerilen Kaynaklar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Fibromiyalji yaygın ve simetrik dağılım gösteren çok
sayıda ağrılı hassas noktalarla birlikte kronik yaygın
kas-iskelet ağrısı, tutukluk, parestezi, uyku bozukluğu
ve çabuk yorulma ile karakterize sık karşılaşılan bir
hastalıktır. Fibromiyalji başlıca kadınları erkeklere göre
9:1 oranında etkiler. Bu hastalık birçok ülkede, birçok
etnik grupta ve tüm iklim tiplerinde görülür. 1990
Amerikan Romatoloji Birliği (ACR) sınıflandırma
kriterleri (aşağıya bakınız) kullanan Birleşik Devletlerdeki toplumun genel populasyonunda fibromiyalji
prevalansı kadınlarda %3.4 ve erkeklerde %0.5 olarak
bildirilmiştir. Önceki birtakım yayınların aksine fibromiyalji başlıca genç kadınlarda görülmez, daha çok ≥50
yaş kadınlarda en sıktır. Prevalansı 70-79 yaşları arasındaki kadınlarda %7.4 olacak şekilde yaşla birlikte artar.
Yaygın olmamasına rağmen fibromiyalji çocuklarda da
görülür. Bazı romatoloji kliniklerinde fibromiyaljinin
bildirilen prevalansı %20 kadar yüksektir. 30-50 yaş
aralığında çoğu hastada fibromiyalji vardır.
PATOGENEZ
Anormal ağrı algılamasını açıklamak için çeşitli fibromiyalji nedensel mekanizmaları önerilmiştir. Santral
sinir sisteminde birkaç anormallik ileri sürülmüştür.
Uyku bozukluğu patogeneze bir faktör olarak dahil
†Vefat etmiş. 11. baskısından itibaren Harrison’ın İç Hastalıkları Prensipleri
katılımcı yazarı. Dr. Gilliland 17 Şubat 2007’de vefat etti.
254
255
256
258
edilmiştir. Sağlıksız uyku veya dinlenmeden uyanma
fibromiyaljili çoğu hastada gözlenmiştir. Fibromiyaljili hastalarda uyku elektroensefalografi çalışmaları
normal evre 4 uykunun (hızlı göz hareketleri olmayan
uyku-nonREM-) birçok tekrarlayan α-dalga girişleriyle kesildiğini göstermiştir. Evre 4 uyku yoksunluğunun
hastalık nedeni olarak rol oynadığı görüşü, normal
kişilerde evre 4 uykunun yapay olarak α-dalga girişleriyle kesildiği durumda fibromiyalji semptomlarının
gelişmesi gözlemiyle desteklenmiştir. Buna rağmen bu
uyku bozukluğu sağlıklı bireylerde; emosyonel sıkıntısı
olan bireylerde; ve uyku apnesi, ateş, osteoartrit veya
romatoid artriti olan hastalarda da gösterilmiştir. Fibromiyaljili hastaların serebrospinal sıvılarında (CSF)
serotonin metabolitlerinin düşük düzeyleri bildirilmiştir. Bu bulgu fibromiyalji patogenezine ağrıyı ve
non-REM uykuyu düzenleyen bir nörotransmitter olan
serotoninin eksikliğini de dahil edebilir. Bazı araştırmacılar tarafından bir grup fibromiyalji hastasında kas
kuvveti ve onarımı için önemli olan büyüme hormonunun azalmış düzeyleri bildirilmiştir. Büyüme hormonu
normalde fibromiyalji hastalarında bozulmuş olan evre
4 uyku sırasında salgılanır. Büyüme hormonundaki
azalma bu hastalarda egzersiz sonrası uazmış kas ağrısı
dönemlerini açıklayabilir. Nörotransmitter P maddesi
düzeylerinin fibromiyaljili hastalardaki CSF’da arttığı
ve yaygın kas ağrısında rol oynayabileceği bildirilmiştir. Fibromiyaljili hastalar strese karşı azalmış kortizol yanıtına sahiptir. Düşük idrar serbest kortizolü ve
kortikotropin-serbestleştirici hormona azalmış korti-
254
KLİNİK TABLOLAR
Semptomlar genel kas ağrısı, tutukluk ve yorgunluktur.
Hastalar gluteal bölgeler ve bacaklara yayılabilen bel
ağrısından yakınabilirler. Diğerleri boyunda ve omuzların arkasına inen ağrı ve tutukluktan şikayet ederler.
Hastalar hafif egzersizden sonra bile kas ağrısından şikayet eder ve daima bir miktar ağrı vardır. Ağrı yanıcı
veya kemirici şeklinde veya kırgınlık, tutukluk veya sızı
şeklinde tanımlanmaktadır. Ağrı nihayetinde yaygın
hale gelmeden önce omuzlar, boyun veya bel gibi bir
bölgede başlayabilir (Bölüm 22). Hastalar eklem ağrısından şikayet edebilir ve eklemlerini şiş olarak algılayabilir; buna rağmen eklem muayenesi normal bul-
ŞEKİL 21-1
Fibromiyaljide hassas noktalar. Kafatası tabanında
suboksipital kas sonlanma yeri; C5-7 arasında intertransvers
proses boşluklarının ön yüzü; üst trapez kasının orta
noktası; skapulanın medial köşesine yakın spina skapulanın
yukarı tarafı; ikinci kostokondral bileşke; lateral epikondil;
gluteaların üst dış kadranı; trokanterik çıkıntının arka yüzü;
dizin medial yağ yastığı (hepsi bilateral). (“Fibromiyalji”
broşüründen, Artrit Danışma, Tavsiye ve Rehber, Hastalık
Serileri. Artrit Vakfının izniyle kullanıldı.)
255
Fibromiyalji
gular verir. Tutukluk genellikle sabah kalkınca vardır;
genellikle gün içinde düzelir, ama bazı hastalarda tüm
gün sürer. Hastalar ellerinde ve ayaklarında uyuşmadan yakınabilirler. Kendilerini evdeki diğerlerinden
daha soğuk hissedebilirler ve bazıları Raynaud-benzeri
fenomen veya gerçek Raynaud fenomeni deneyimi yaşayabilir. Hastalar yorgun uyanma, yorgun ve bitik hissetmeden şikayet edebilirler. Geceleri sık sık uyanır ve
tekrar uykuya dalmakta sorun yaşarlar. Hastalar kısasüreli hafıza kaybı ve düşünme güçlüğüyle kognitif
bozukluk deneyimi yaşayabilir. Migreni de içeren baş
ağrıları da yaygın semptomlardır. Diğerleri baş dönmesi, sersemlik, anksiyete ve depresyon deneyimi yaşar.
Semptomları, stres veya kaygı; soğuk, kötü-hava; veya
aşırı egzersiz kötüleştirir. Hastalar sıklıkla sıcak hava ve
tatillerde kendilerini daha iyi hissederler.
Fizik muayenenin karakteristik özelliği normal
bireylerdeki aynı bölgelerden daha hassas veya ağrılı
olan spesifik bölgeler veya noktaların gösterilmesidir.
ACR Fibromiyalji Kriterleri 18 hassas noktayı tanımlar (Şekil 21-1). Bu hassas noktalar dikkat çekecek
derecede yerlerinde sabittir. Bu hassas noktaların parmakla palpasyonunda orta ve tutarlı derecede basınç
uygulanmalıdır. Hassas noktaların yorumlanmasında-
BÖLÜM 21
zol yanıtı anormal hipotalamik-hipofiz-adrenal aksını
düşündürür. Fibromiyalji patogenezinde otonom disfonksiyonun rol oynadığı da önerilmiştir. Bazı hastalar tilt-table testinde ortostatik hipotansiyon deneyimi
yaşar ve artmış sırtüstü istirahat kalp hızına sahip olabilir. Fibromiyajili hastalarda görülen kuru göz ve ağız,
soğuk sensitivitesi ve Raynaud-benzeri semptomlar da
otonom ve perifer sinir sistemi bozukluklarını oluşturabilir. Tek foton emisyon bilgisayarlı tomografi (SPECT)
görüntüleri ağrı sinyalini üretme, entegre etme ve modulasyonundan sorumlu beyin bölgeleri olan talamus,
kaudat nukleus, ve pontin tektumda azalmış kan akımını göstermektedir. Fibromiyaljili hastaların sıcak
veya basınç gibi stimuluslara karşı normal bireylerden
daha az derecede bir uyarıyla ağrı hissettikleri gösterilmiştir. Saptanan uyarılar için güncel eşik hem hastalar hem de normal bireylerde benzer görünmektedir.
Çalışmalar fibromiyaljili hastaların anlamsız somatoduysal uyarımı inhibe etme yeteneğinde psikopatolojik
anormalliklerinin olabileceğini ileri sürmektedir.
Fibromiyaljili birçok hasta psikolojik anormalliklere sahiptir; bu anormalliklerin kronik ağrıya reaksiyonlar olarak görülüp görülmediği veya fibromiyalji
semptomlarının bir psikiyatrik bozukluğun yansıması
olup olmadığı konusunda anlaşmazlık vardır. Hastaların yaklaşık %30 kadarı, en yaygını depresyon, anksiyete, somatizasyon ve hipokondriyazis olmak üzere bir
psikiyatrik tanıya uyar. Çalışmalar yüksek prevalansta
seksüel ve fiziksel suistimal ve yeme bozukluklarına da
işaret etmektedir. Buna karşın fibromiyalji önemli psikiyatrik problemi olmayan hastalarda da görülür.
Hastalar kas ve kas-tendon bölgelerinde ağrı deneyimi yaşadıkları için bir çok çalışma hem yapısal hem
de fizyolojik olarak kası incelemek üzere yapılmıştır.
İnflamasyon veya tanı koydurucu kas anormallikleri
bulunmamaktadır. Kanıtlar kasların kondisyonsuzluğuna işaret etmektedir ve hastalar hasta olmayan kişilere göre daha fazla egzersiz sonrası ağrı deneyimi yaşamaktadır. Fibromiyaljinin daha iyi anlaşılması için ileri
çalışmalar beklenmektedir.
256
KISIM III
Eklem ve Çevresindeki Dokuların Bozuklukları
ki değişkenliği azaltmak için bir rehber olarak; uygulanacak kuvvetin derecesi muayene edenin başparmak
tırnağını hafifce soluklaştıracak kadar kuvvet olan 4 kg
(yaklaşık 9 libre) olmalıdır. Bu basınç düzeyi normal
bireylerde önemli hassasiyet veya ağrı oluşturmaz. Bazı
araştırmacılar hassas bölgenin hassasiyeti ortaya çıkarmak için daha etkili olabilen yuvarlama hareketi kullanılarak palpe edilmesini önermektedir. Hassas bölgeler
yaylı bir basınç ölçeği olan dolorimetre kullanarak da
muayene edilebilir; buna rağmen, parmakla palpasyonun da etkin ve doğru olduğu görülmektedir. Bazı
araştırmacılar ağrı veya hassasiyetin derecesini sayısallaştırmıştır ama hassas nokta bölgelerinin sayısı daha
tanısaldır. Bazı hastalar spesifik hassas nokta bölgeleri daha hassas veya ağrılı olmalarına rağmen tümüyle
hassastırlar.
Cilt kıvrımı hassasiyeti özellikle üst skapular bölgede olabilir. Subkutan nodüller hassasiyet bölgelerinde
hissedilebilir. Benzer yerlerdeki nodüller normal kişilerde de olabilir, ama hassas değildir.
Fibromiyalji emosyonel stres, enfeksiyonlar ve diğer hastalıklar, cerrahi, hipotiroidi ve travma ile tetiklenebilir. Hepatit C enfeksiyonu, HIV enfeksiyonu,
parvovirus B19 enfeksiyonu veya Lyme hastalığı olan
bazı hastalarda görülmüştür. Son durumda fibromiyalji Lyme hastalığı için uygun antibiyotik tedavisine
rağmen sebat edebilir ve özellikle kaygılı hastalar hala
Lyme hastası olduğuna inanabilir. Genellikle fibromiyalji ile ilişkili olan bozukluklar irritabl bağırsak sendromu, irritabl mesane, başağrıları (migren başağrılarını
da içeren), dismenore, premenstruel sendrom, huzursuz bacak sendromu, temporomandibuler eklem ağrısı,
non-kardiyak göğüs ağrısı, Raynaud fenomeni ve sikka
sendromunu kapsar.
Fibromiyaljinin seyri değişkendir. Semptomlar bazı
hastalarda gelip geçerken, diğerlerinde ağrı ve yorgunluk tedaviden bağımsız bir şekilde sebat eder. Üçüncü
basamak tıp merkezlerinden yapılan çalışmalar çoğu
hastada kötü prognozu işaret etmektedir. Prognoz toplum içinde tedavi edilen hastalarda daha iyi olabilir.
Toplum-temelli bir çalışmada 2-yıllık tedavi sonrası
%24 hastada remisyon, ve %47 hastada artık ACR fibromiyalji kriterlerini karşılamama bildirilmiştir.
TANI
Fibromiyalji en az 3 aydır yaygın kas-iskelet ağrısı öyküsü ve parmakla palpasyonda 18 hassas noktanın en
az 11’inde önemli hassasiyet veya ağrının gösterilmesiyle tanı alır (Şekil 21-1). ACR kriterleri tanının stardardizasyonu için faydalıdır; buna karşın fibromiyaljili
tüm hastalar bu kriterleri karşılamaz (Tablo 21-1). Bazı
hastalar daha az hassas noktalar ve daha bölgesel ağrıya
sahip olabilir ve fibromiyalji oldukları düşünülebilir.
Kas-iskelet ve nörolojik muayeneler fibromiyalji
hastalarında normaldir ve laboratuvar anormallikle-
TABLO 21-1
AMERİKAN ROMATOLOJİ BİRLİĞİ 1990 FİBROMİYALJİ
SINIFLANDIRMA KRİTERLERİ*
1. Yaygın ağrı öyküsü. Ağrının aşağıdakilerin hepsi
varlığında yaygın olduğu düşünülür:
a. Vücudun sol tarafında ağrı
b. Vücudun sağ tarafında ağrı
c. Belin yukarısında ağrı
d. Belin aşağısında ağrı
e. Aksiyel iskelet ağrısı (servikal omurga veya ön göğüs
duvarı veya torakal omurga veya bel)
2. Parmakla palpasyonla aşağıdaki 18 noktanın en az
11’inde ağrı (Şekil 21-1’e bakınız):
a. Oksiput: bilateral, suboksipital kas sonlanma yerinde
b. Alt servikal: bilateral, C5-7 intertransvers boşlukların
ön yüzünde
c. Trapez: bilateral, üst kenarın orta noktasında
d. Supraspinatus: bilateral, başlangıcında, skapulanın
medial kenara yakın spina skapulanın yukarısında
e. İkinci kosta: bilateral, ikinci kostokondral bileşkeden
üst yüzeyde bileşkenin lateralinde
f. Lateral epikondil: bilateral, epikondilin 2 cm
distalinde
g. Gluteal: bilateral, gluteanın üst dış kadranında
h. Büyük trokanter: bilateral, trokanterik çıkıntının
arkasında
i. Diz: bilateral, eklem çizgisinin proksimalindeki
medial yağ yastığında
Parmakla palpasyon orta derecede basınçla yapılmalıdır.
Hassas noktanın pozitif olduğunu düşünmek için birey
palpasyonun ağrılı olduğunu beyan etmelidir. “Hassas”
ağrılı olarak dikkate alınmaz.
*Sınıflandırma amaçları için, her iki kriter de sağlanıyorsa hastaların
fibromiyalji olduğu söylenecektir. Yaygın ağrı en az 3 aydır mevcut
olmalıdır. İkinci bir klinik hastalığın varlığı fibromiyalji tanısını ekarte
ettirmez.
Kaynak: Wolfe ve ark: Arthritis Rheum 33:171, 1990’dan modifiye
edilmiştir.
ri yoktur. Fibromiyalji romatoid artrit, sistemik lupus
eritematozus (SLE) ve diğer bağ dokusu hastalıkları
veya diğer tıbbi hastalıkları olan hastalarda da oluşabilir. Belirti ve bulguları benzer olduğu için artık primer
ve sekonder (başka hastalıkla birlikte) ayrımı yapılmamaktadır. Fibromiyalji ve kronik yorgunluk sendromu
birçok benzerliklere sahiptir. Her ikisi de yorgunluk,
anormal uyku, kas-iskelet ağrısı, bozulmuş hafıza ve
konsantrasyon ve daha az ciddi depresyon ve anksiyete formları gibi psikiyatrik durumlarla ilişkilidir.
Buna karşın kronik yorgunluk sendromu olan hastalar
daha çok viral bir hastalığı düşündüren semptomlara
sahiptir. Bunlar hafif ateş, boğaz ağrısı ve aksiller, ön
ve arka servikal lenf nodlarında ağrıyı içermektedir.
Kronik yorgunluk sendromunun başlangıcı genellikle
anidir; hastalar genellikle başlangıç tarihini verebilir.
Kronik yorgunluk sendromu olan birçok hasta hassas
veya ağrılı noktalara sahipken tanı bunların varlığını
gerektirmez. Fibromiyaljili hastalar kas-iskelet ağrısı,
EKLER
LABORATUVAR DEĞERLERİN
KLİNİK ÖNEMİ
Alexander Kratz  Michael A. Pesce  Daniel J. Fink†
Çeviri: Doç. Dr. Derya Soy Buğdaycı






Giriş. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Laboratuvar Testleri İçin Referans Değerleri. . . . . . . . . . . . . . . . .
Spesifik Analizler için Referans Değerleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Özel Fonksiyon Testleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Diğer . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Önerilen Kaynaklar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
GİRİŞ
Aşağıdaki tablolarda laboratuvar testleri, özel analizler,
spesifik fonksiyonel testlerin referans değerleri yer almaktadır. Referans değerlerini bir takım değişik faktörler etkileyebilmektedir. Çalışılan popülasyon, örneğin
transport süresi ve içeriği, kullanılan cihaz ve laboratuvar metodları, örneğin toplanmasında kullanılan kabın tipi gibi değişkenler referans değerlerini etkileyebilmektedir. Ekte yer alan normal ve referans aralıkları
her laboratuvar için uygun olamayabilmekle beraber
bu değerler sadece genel kılavuzlarda kullanılmalıdır.
Mümkün olduğunda laboratuvar tarafından sağlanan
referans değerleri laboratuvar verilerinin yorumlanmasında kullanılmalıdır. Bu ekte yer alan değerler klasik
277
278
291
294
298
298
referans aralığındaki erişkin değerleri yansıtmaktadır.
Pediatrik referans aralıkları erişkin değerlere gör farklılıklar gösterebilmektedir.
Bu ek hazırlanırken yazarlar birçok ülkede ve bazı
medikal dergilerde uluslararası birimlerin kullanıldığını dikkate almalıdırlar. Bununla birlikte geleneksel
birimler de bazı kliniklerde kullanılmaktadır. Bu nedenle her iki sistem de ekte yer almaktadır. Yazıda da
1) rakamların aynı terminolojinin farklı olduğu sadece
uluslararası birimin verildiği örnekler, 2) klasik birimlerin kullanıldığı basınç ölçümleri (örn: kan, serebrospinal sıvı basınçlarının ölçümü) hariç ikili sistem
kullanılmıştır. Yazıda yer alan tüm diğer örneklerde
uluslararası birimi parantez içinde geleneksel birimler
takip etmektedir.
†Vefat etmiş.
277
278
LABORATUVAR TESTLERİ İÇİN REFERANS DEĞERLERİ
TABLO A-1
HEMATOLOJİ VE KOAGÜLASYON
EKLER
Laboratuvar Değerlerin Klinik Önemi
ANALİT
ÖRNEK
ULUSLARARASI BİRİM
GELENEKSEL BİRİMLER
Aktive pıhtılaşma zamanı
Aktive protein C direnci (faktör V Leiden)
Alfa2 antiplazmin
Antifosfolipid antikor paneli
PTT-LA (lupus antikoagülanı)
Platelet nötralizasyon işlemi
Dilue Viper venom test
Antikardiolipin antikoru
Ig G
Ig M
Antitrombin III
Antijenik
Fonksiyonel
Anti-Xa (heparin tetkiki)
Unfraksiyone heparin
Düşük molekül ağırlıklı heparin
Danaparoid (Orgaran)
Otohemoliz testi
Glikozlu otohemoliz testi
Kanama zamanı (Erişkin)
Kemik iliği (Bakınız Tablo A-8)
Pıhtı retraksiyonu
Kriyofibrinojen
D-Dimer
Differansiye Kan sayımı
Nötrofiller
Bantlar
Lenfositler
Monositler
Eozinofiller
Bazofiller
Eozinofil sayısı
Eritrosit sayısı
Erişkin erkek
Erişkin kadın
Eritrosit yaşam süresi
Normal
Krom etiketli yarılanmış ömür (t1/2)
Eritrosit sedimentasyon hızı
Kadın
Erkek
Öglobülin lizis zamanı
Faktör II, Protrombin
Faktör V
Faktör VII
Faktör VIII
Faktör IX
Faktör X
Faktör XI
Faktör XII
Faktör XIII tarama
TK
P
P
70-180 s
Uygulanamaz
0,87-1,55
70-180 saniye
oran > 2.1
%87-155
P
P
P
S
Negatif
Negatif
Negatif
Negatif
Negatif
Negatif
0-15 U
0-15 U
0-15 GPL
0-15 MPL
220-390 mg/L
0.7-1.30 U/L
22-39 mg/dl
%70-130
0.3-0.7 kIU/L
0.5-1.0 kIU/L
0.5-0.8 kIU/L
0.004-0.045
0.003-0.007
< 7.1 dk
0.3-0.7 IU/mL
0.5-1.0 IU/mL
0.5-0.8IU/mL
%0.4- 4.5
%0.3- 0.7
< 7.1 dk
0.50-1.00/2 saat
Negatif
0.22-0.74 mg/mL
%50-100/2 saat
Negatif
0.22-0.74 mg/ml
0.40-0.70
0.0-0.05
0.20-0.50
0.04-0.08
0.0-0.6
0.0-0.2
150-300/ mL
% 40-70
%0-5
%20-50
%4-8
%0-6
%0-2
150-300/mm³
4.30-5.60 X 1012/L
4.00-5.20 X 1012/L
4.30-5.60 X106/mm³
4.00-5.20 X106/mm³
120 gün
25-35 gün
120 gün
25-35 gün
0-20 mm/saat
0-15 mm/saat
7200-14400 sn
0.50-1.50
0.50-1.50
0.50-1.50
0.50-1.50
0.50-1.50
0.50-1.50
0.50-1.50
0.50-1.50
Uygulanamaz
0-20 mm/saat
0-15 mm/saat
120-240 dk
%50-150
%50-150
%50-150
%50-150
%50-150
%50-150
%50-150
%50-150
Mevcut
P
P
TK
TK
TK
P
P
TK
TK
TK
TK
TK
P
P
P
P
P
P
P
P
P
P
(Devam Ediyor)
279
TABLO A-1 (DEVAMI)
HEMATOLOJİ VE KOAGÜLASYON
ANALİT
ÖRNEK
ULUSLARARASI BİRİM
GELENEKSEL BİRİMLER
Faktör inhibitör testi
Fibrinojen (fibrin) degradasyon ürünleri
Fibrinojen
Glikoz-6 fosfat dehidrogenaz (eritrosit)
Ham’s testi (asid serum)
Hematokrit
Erişkin erkek
Erişkin kadın
Hemoglobin
Plazma
Tam kan
Erişkin erkek
Erişkin kadın
Hemoglobin elektroforezi
Hemoglobin A
Hemoglobin A2
Hemoglobin F
Diğer Hemoglobin’ler (A, A2, F dışında)
Heparinin indüklediği trombositopeni antikoru
Eklem sıvısı kristali
Eklem sıvısı müsini
Lökositler
Alkalen fosfataz (ALP)
Lökosit sayısı
Ortalama korpüsküler hemoglobülin (MCH)
P
P
P
TK
TK
TK
< 0.5 Bethesda birimi
0-1 mg/L
2.33-4.96 g/L
<2400 sn
Negatif
< 0.5 Bethesda birimi
0-1 mg/mL
233-496 mg/dl
< 40 min
Negatif
0.388-0.464
0.354-0.444
38.8-46.4
35.4-44.4
6-50 mg/L
0.6-5.0 mg/dL
133-162 g/L
120-158 g/L
13.3-16.2 g/dL
12.0-15.8 g/dL
P
ES
ES
0.95-0.98
0.015-0.031
0-0.02
Yok
Negatif
Uygulanamaz
Uygulanamaz
% 95-98
% 1.5-3.1
% 0-2.0
Yok
Negatif
Görünen kristal yok
Sadece tip 1 müsin bulunur
TK
TK
TK
0.2-1.6 mkat/L
3.54-9.06X109/L
26.7-31.9 pg/hücre
13-100 m/L
13-100X103/mm³
26.7-31.9 pg/hücre
TK
323-359g/L
32.3-35.9 g/dL
TK
24-36 pg
24-36 pg
TK
TK
TK
79-93.3 fL
9.00-12.95 fL
79-93.3 mm³
9.00-12.95 mm³
0.0035-0.0045
0.0030-0.0065
26.3-39.4 sn
% 0.35-0.45
%0.30-0.65
26.3-39.4 sn
84-140 mg/L
0.70-1.30
4-43 mg/L
Uygulanamaz
8.4-14.0 mg/dL
%70-130
4-43 ng/mL
Adenozin disfosfat, epinefrin,
kollajen, ristosetin ve araşidonik
asite cevaben >%65 agregasyon
165-415X103/mm3
6.4-11.0 µm3
%50-150
Eksiklik tanımlanmamış
P
P
P
PZP
TK
TK
P
P
P
165-415 X 109 / L
6.4-11 fL
0.50-1.5
0.70-1.40
0.70-1.30
%70-140
%70-130
0.70-1.40
0.65-1.40
0.70-1.40
Uygulanamaz
%70-140
%65-140
%70-140
Bulunmamaktadır
P
TK
(Devam Ediyor)
Laboratuvar Değerlerin Klinik Önemi
Platelet sayısı
Ortalama platelet hacmi
Prekallikrein testi
Prekallikrein taraması
Protein C
Total antijen
Fonksiyonel
Protein S
Total antijen
Fonksiyonel
Serbest antijen
Protrombin gen mutasyonu G20210A
TK
EKLER
Ortalama korpüsküler hemoglobülin
konsantrasyonu (MCHC)
Retikülositer ortalama korpüsküler hemoglobülin
(CH)
Ortalama korpüsküler hacim (MCV)
Ortalama trombosit hacmi (MPV)
Eritrositlerin ozmotik frajilitesi
Direkt
İndeks
Aktive parsiyel tromboplastin zamanı
Plazminojen
Antijen
Fonksiyonel
Plazminojen aktivatör inhibitörü 1
Platelet aggregasyonu
P
TK
280
TABLO A-1 (DEVAMI)
HEMATOLOJİ VE KOAGÜLASYON
EKLER
Laboratuvar Değerlerin Klinik Önemi
ANALİT
ÖRNEK
ULUSLARARASI BİRİM
GELENEKSEL BİRİMLER
Protrombin zamanı
Protoporfirin, serbest eritrosit
P
TK
Kırmızı hücre dağılım genişliği
Reptilaz zamanı
Retikülosit sayısı
Erişkin erkek
Erişkin kadın
Retikulosit hemoglobin içeriği
Ristosetin kofaktör (fonksiyonel von Willebrand
faktör)
O kan grubu
A kan grubu
B kan grubu
AB kan grubu
Orak hücre testi
Sükroz hemolizi
Trombin zamanı
Total eozinofil
Transferrin reseptörü
Viskozite
Plazma
Serum
Von Willebrand faktör (vWF) antijen (faktör VII:R
antijen)
O kan grubu
A kan grubu
B kan grubu
AB kan grubu
Von Willebrand faktör multimerleri
Beyaz küreler: Lökosit bölümüne bakınız
TK
P
TK
12.7-15.4 sn
12.7-15.4 sn
Kırmızı kan hücrelerinin 0.28- Kırmızı kan hücrelerinin 16-36
0.64 mmol/L’si
mg/dL’si
< 0.145
< %14.5
16-23.6 sn
16-23.6 sn
0.008-0.023 kırmızı hücre
0.008-0.020 kırmızı hücre
> 26 pg/hücre
% 0.8-2.3 kırmızı hücre
% 0.8-2.0 kırmızı hücre
> 26 pg/hücre
TK
TK
P
TK
S, P
Normalin ortalamasının 0.75’i
Normalin ortalamasının 1.05’i
Normalin ortalamasının 1.15’i
Normalin ortalamasının 1.25’i
Negatif
< 0.1
15.3-18.5 sn
150-300 X 106/L
9,6-29,6 nmol/L
Normalin ortalamasının %75’i
Normalin ortalamasının %105’i
Normalin ortalamasının %115’i
Normalin ortalamasının %125’i
Negatif
< %10 hemoliz
15.3-18.5 sn
150-300/mm3
9,6-29,6 nmol/L
P
S
1.7-2.1
1.4-1.8
1.7-2.1
1.4-1.8
P
Normalin ortalamasının 0.75’i
Normalin ortalamasının 1.05’i
Normalin ortalamasının 1.15’i
Normalin ortalamasının 1.25’i
Normal dağılım
Normalin ortalamasının %75’i
Normalin ortalamasının %105’i
Normalin ortalamasının %115’i
Normalin ortalamasının %125’i
Normal dağılım
TK
P
P, plazma; ES, eklem sıvısı; PZP, plateletten zengin plazma; S, serum; TK, tam kan.
a
TABLO A-2
KLİNİK BİYOKİMYA VE İMMÜNOLOJİ
ANALİT
ÖRNEK
SI BİRİMİ
GELENEKSEL BİRİMLER
Asetoasetat
Adrenokortikotropin (ACTH)
Alanin aminotransferaz (AST, SGPT)
Albumin
Kadın
Erkek
Aldolaz
Aldosteron (erişkin)
Supin, normal sodyum diyeti ile
Ayakta, normal sodyum diyeti ile
P
P
S
S
20-99 mmol/L
1.3-16.7 pmol/L
0.12-0.70 mkat/L
0.2-1.0 mg/dL
6.0-76.0 pg/mL
7-41 U/L
41-53 g/L
40-50 g/L
26-138 nkat/L
4.1-5.3 g/dL
4-5 g/L
1.5-8.1 U/L
S, P
S, P
55-250 pmol/L
Supin, düşük sodyum diyeti ile
S, P
2-9 ng/dL
Supin pozisyonunun 2-5
kat fazlasi
Normal sodyumlu diyetin
2-5 kat fazlasi
2.3-21.0 mg/24 sa
0-8.5 ng/mL
100-200 mg/dL
19-60 mg/dL
Alfa fetoprotein (erişkin)
Alfa1 antitripsin
Amonyak (NH3)
S
İ
S
S
P
6.38-58.25 nmol/g
0-8.5 mg/L
1.0-2.0 g/L
11-35 mmol/L
(Devam Ediyor)
348
HIV ve, 163
ilişkili durumlar, 147
ilişkili malignansiler, 163
klinik bulgular, 147
konnektif doku hastalıkları ve, 163
kriyopresipitatlar, 145
patofizyoloji, 144
patogenez, 144
patojenik immün kompleks oluşumu,
144-145
pulmoner arterde, 167
radyografik bulgular, 147
sendromları, 145t
serum sickness ve, 145
sınıflandırma, 144
Sjögren sendromu ve, 128F
subakut bakteriyel endokardit, 163
tanı, 146
tanım, 144
tedavi, 147f, 163,164
toksik yan etkiler, 164t
yineleyen polikondrit ve, 168t
Vaskülopati, tıkayıcı, 111
Vasospazm, 117
Vazoaktif aminler, 145
VEGF: Bkz Vascular endotelyal büyüme
faktörü
Venöz tromboembolik hastalık, 322
Ventriküler disfonksiyon, 116
Viral artritler, 248-249
Viral enfeksiyonlar, inflamatuvar
miyopatiler ve, 202
Viral proteinler, DCs ve 17
Vitaminler, 290t
Vitiligo, 62t
VLDL. Bkz. Çok düşük dansiteli lipoprotein
Von Willebrand hastalığı, 260
Vücut sıvıları, 298t
Waldenstrom makroglobulinemi, 191
Wegener granulomatoszisi, 42, 60t, 62t,
147
akciğer histolojisi, 148f
ANCA, 145
antiproteinaz-3 ANCA , 150
biyolojik tedaviler, 151-152
İndeks
BT tarama, 148f
deri lezyonları, 149
ESH düzeyleri, 149-150
glomerulonephrit ve, 317
glukokortikoid tedaviler, 150-151
toksik yan etkiler, 151
göz tutulumu, 148-149, 149t
insidans, 147
karaktersitik özellikleri, 317
klinik bulgular, 148-150
sıklık, 149t
kulak/burun/boğaz tutulumu, 149t
laboratuvar bulgular, 148-150
MPA veya, 321
organ-spesifik tedavi, 152
ölümcül, 150
patogenez, 147-148
patoloji, 147-148
periferik kan mononükleer hücreler,
148
prevalans, 147
prezentasyon, 317
pulmoner tutulum, 148,149t
renal tutulum, 148-149,149t
Staphylococcus aureus, 148
takip, 151
tanı, 150
tanım, 147
tedavi, 150-152, 320
trimethoprim-sulfamethoxazole, 152
trombositoz, 150
üst hava yolu tutulumu,148
Whipple hastalığı 142-413
WHO. Bkz World Health Organization
(WHO),44
World Health Organization (WHO),44
ARF’de, 103, 126t
WSXWS. Bkz Tryptophan-serine-Xtryptophan-serine
X-’e bağlı form, şiddetli kombine immün
eksiklik sendromu (X-SCID), 21
X-’e bağlı hiper-IgM endromu, 31
X-SCID. Bkz X-‘e bağlı form, şiddetli
kombine immün eksiklik sendromu
Yardımcı T hücreleri, 39
sarkoidozda, 174
Yaş
CPPD hastalığı ve, 238t
IBM ve, 198
kalsiyum apatit depo hastalığı ve, 240t
kas kuvveti ve, 230-231
kıkırdak ve, 226
muskuloskeletal hastalıklar ve, 212
OA ve, 223-224, 226
Yaşam beklentisi, RA’da, 91
Yaşlılarda romatizmal değerlendirme,
214
Yatak isitirahati, ARF’de, 105
Yersinia, ReA ve, 134, 136
Yineleyen polikondrit, 168, 312
aortik regürjitasyon ve, 170-171
başlangıcı, 322
bulguları, 168
göz tutulumu ve, 170
Ig depozitleri ve, 169
ilişkili hastalıklar, 169
klinik bulguları, 169-171, 169t
kompleman depositleri, 169
kulak tutulumu ve, 169-170, 170f
laboratuvar bulguları, 171
laringotrakeobronşial tutulum ve, 170
patofizyolojisi, 168-169
patolojisi, 168-169
RA ve, 171
semptomları, 322
sistemik vaskülit ve, 171
SLE ve, 171
tanı kriterleri, 168
tanısı, 171, 322
tedavisi, 171-172
Yüksek endotelyal venüller (HEVs), 37
anormal indüksiyonu, 38
Yüksek-dansiteli lipoprotein kolesterol
klasifikasyonu, 290t
Yüksek-rezolüsyonlu bilgisayarlı tomografi (HRCT)
akciğerlerin, 116f
ILD için, 116
Yüzeyel ven tormbozu, 167
Z deformitesi, 87
Zorlu vital kapasite (FVC), 116
Download