TÜRK DIŞ POLİTİKASI YILLIGI w 2009 i BURHANETTİN DURAN KEMALİNAT MUHİTTİN ATAMAN ... SETA İKİ YÜZyıLıN HİKAYESİ: TÜRK DIŞ VE GÜVENLİK POLİTİKASıNDA SÜREKLİLİKLER Gökhan Çetinsaya' Çeviren: Ali Balcı On sekizinci yüzyıl sonundan yirminci yüzyıl sonuna kadar ne­ redeyse iki yüzyıldır Osmanlı İmparatorluğu ve onun ardılı Türki­ ye Cumhuriyeti üç önemli meydan okumayla yüzleşmiştir. İlki Rus­ ya İmparatorluğu'ndan ve daha sonra Sovyetler Birliği'nden gelen askeri ve stratejik tehdittir. On sekizinci yüzyılın sonundan Soğuk Savaş'ın sonuna kadar Osmanlı/Türk devlet adamları için (belli kısa dönemler hariç) en önemli kaygı Rusya/Sovyetler Birliği'nden gelen stratejik tehdit olmuştur. İkinci meydan okuma Fransız Devrimi'nin ardından Osmanlı İmparatorluğu'nda önce gayrimüslim unsurlar arasında daha sonra Türk olmayan Müslüman unsurlar arasında milliyetçi düşünce ve hareketlerin ortaya çıkışı olmuştur. Bu gelişme Osmanlı'nın dağılmasının ardından da yeni formlar altında devam etmiştir. Osmanlı/Türk dış politikasının seyrini belirleyen üçün­ cü meydan okuma Türkiye'nin ekonomik koşulları ve Batı'ya olan mali bağımlılığı olmuştur. Birbirleriyle ilişkili bu üç meydan okuma on dokuzuncu yüzyılın başlarından beri Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti'nin dış ve iç politikalarını (özellikle Batı'ya yö­ nelimini) şekillendirmektedir. Bunlar sadece Türkiye'nin komşuları ve Batı ile ilişkilerini belirlememiş aynı zamanda Batılılaşma süreci üzerinden iç politikasını da etkilemişlerdir. Bu makale Batı'ya yöne­ liş sürecini incelemeye ve son iki yüzyıldır Türk dış ve güvenlik poli­ tikasında oluşan belli süreklilikleri vurgulamaya çalışacaktır. On dördüncü yüzyıldan on dokuzuncu yüzyıla kadar Osman­ lı İmparatorluğu Avrupa'nın bir kısmını yönetmiş ve kıtanın mese- i TÜRK DIŞ POLITIKASı YIlUGI2009 lelerine müdahil olmuştu. On sekizinci yüzyılın son çeyreğine ka­ dar Avusturya en büyük düşman, Fransa ise temel müttefik olmuş­ tur. Ancak on sekizinci yüzyılda Rusya'nın büyük bir güç olarak be­ lirmesi Osmanlı İmparatorluğu aleyhine güç dengesinde bir kayma­ ya yol açmıştırl. On sekizinci yüzyılın ikinci yarısından 1917'ye ka­ dar Rusya Osmanlı'nın zayıflığının bölgede yarattığı boşluğu dol­ durmaya istekli olmuştur. Rusya'nın Balkanlar, Güneydoğu Avru­ pa ve Kafkaslardaki toprakları işgal etmesiyle sonuçlanan bir dizi Rus-Osmanlı savaşı bu dönemde yaşanmıştır. Osmanlılar devam­ lı olarak ( 1853-56 Kırım Savaşı hariç) Ruslara yenilmiş ve Osman­ lı İmparatorluğu'nun kalbi olan başkent İstanbul sık sık Rus ordusu­ nun tehdidine maruz kalmıştır2• On sekizinci yüzyılda başlayan Rus ilerlemesi nihai olarak Kırım'a ve Karadeniz sahillerine ulaşmıştır. 1768-74 savaşındaki Rus gali­ biyetinden sonra Osmanlı hükümeti Küçük Kaynarca Antlaşması­ nı imzalamak zorunda kalmıştır. Bu Rusya'ya Karadeniz'in kuzey kı­ yılarında bir tutunma noktası vermiş, Kırım'ın bağımsızlığını kabul ederek onu fiilen Rusya'nın kontrol alanına bırakmış ve Rus gemi­ lerine Karadeniz'e açılma hakkı sağlamıştır. Bütün bunların yanın­ da Ruslara Osmanlı İmparatorluğu'nun Ortodoks unsurları üzerin­ de hamilik rolü oynama imkanı sağlamıştır3• Nitekim Rusya 1783'de Kırım'! ilhak etmiş ve daha sonra 1787-92 'deki başka bir savaşta Din­ yester ve Bug nehirleri arasındaki bölgeyi de ele geçirmiştir. Fransız İhtilali'ni izleyen dönemde, özellikle 1 799 ve 1 812 arasın­ daki çalkantılı diplomatik olaylar ve savaşlar sırasında Osmanlılar Avrupa'da eskiden izlediği karışmama siyaseti yerine Avrupa güç it­ tifaklarına girmiş ve Avrupa devlet sisteminin parçası olmuştur. Os­ manlı İmparatorluğu Avrupalı Büyük Güçlerle kıyaslandığında za· yıf olmasına rağmen, aldığı kararların daha güçlü devletlerin çıkar­ larını ve davranışlarını ciddi şekilde etkilemesi nedeniyle önemli bir uluslararası aktör olarak kalabilmiştir4 Rusya ile yapılan 1828-29 sa· vaşında Osmanlı güçleri yenildi ve İstanbul'un 250 km batısında bu­ lunan Edirne Ruslar tarafından ele geçirildi. Ordudaki salgın has­ talık ve Avrupalı diğer Büyük Güçlerden korkusu nedeniyle Ruslar İstanbul'a kadar ilerleyemediler. Bunun yerine Rusya, güney sınırı boyunca zayıf bir Osmanlı İmparatorluğu'nu bir müddet için tam­ pon devlet olarak bırakmayı tercih etti. iKi YÜZYılıN HIKAYESI: TÜRK DIŞ VE GÜVENLIK poLITIKASıNDA SÜREKLILIKLER i 1830'larda, özellikle de Mısır krizi sırasında ( 1831-41), savunma ve güvenlik kaygıları Osmanlıların düşüncesinde kritik bir hale gelmiştir. Osmanlı devleti on sekizinci yüzyılın sonu ile on dokuzuncu yüzyılın başında ortaya çıkan Rusya ve diğer askeri tehditlerle başa çıkmak için bir dizi askeri reform başlatmasına rağmen, kısa süre içinde bazı içsel nedenlerden dolayı Osmanlı ordusunun Rusya ve diğer modern ordu­ larla başa çıkacak bir durumda olmadığı anlaşılmıştır. Bu yüzden Rus­ ya ve Mısır karşısında alınan askeri mağlubiyetler Osmanlıları dış ve güvenlik politikasını değiştirmeye zorlamıştır. Osmanlı devlet adamlarının dile getirdikleri amaç İmparatorlu­ ğun bekası ve toprak bütünlüğü olmuştur. On dokuzuncu yüzyıl bo­ yunca temel tehditler üç çatışma bölgesinden geliyordu: Balkanlar (Rusya'nın desteğini alan ulusal hareketlerden); İstanbul ve Çanak­ kale Boğazları (Britanya ve Rusya'dan); Mısır ve diğer Arap eyalet­ leri (Britanya ve Fransa'dan gelen tehdit). Osmanlı devlet adamları İmparatorluğun askeri olarak bu tehditlerin üstesinden gelemeyecek kadar zayıf olduğunun farkındaydılar. Bu nedenle etkin bir diploma­ Si İmparatorluğun bekasının temel garantisi olarak görülmüştür. Av­ rupalı ülkelerden biri ya da bir kaçı tarafından desteklenilmediği sü­ rece Rusya gibi Büyük Güçlere karşı yapılacak bir savunma savaşı­ nın kazanılamayacağı düşüncesi benimsenmişti. İmparatorluk böy­ lece büyük bir Avrupalı güce karşı diğer Avrupalı güçlerden destek görmeyecek bir askeri direniş yerine diplomatik manevralara baş­ vurmaya mecbur kalmıştı. Osmanlılar bu süreçte Avrupalı Büyük Güçler arasındaki güç dengesinden faydalanmaya çalışmış, özellik­ le Britanya ve Rusya arasında Avrasya coğrafyasında yaşanan reka­ beti (Büyük Oyun) kullanmıştır. Devletin bekasının anahtarı olarak görülen diplomasi bağlamında on dokuzuncu yüzyıl boyunca Rusya gibi Büyük Güçlerden gelen tehditlere karşı iki farklı yaklaşım geliş­ tirildi: ilki, bizzat güç dengesi sisteminin kendisini avantaja çevirerek hem Büyük Güçlerle çatışmaktan hem de yakın ittifaklar kurmaktan kaçınmaktı; ikincisi, Avrupalı güçlerin bir veya birkaçıyla makul bir ittifak kurmak, diğer bir ifadeyle düşmana karşı bir güçle ya da güç­ ler koalisyonu ile ittifak kurmaktıS. Tanzimat döneminde ( 1839-76), Osmanlı devlet adamları ikinci yaklaşımı sürdürmeyi tercih etmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu'nun i TÜRK DIŞ PoLITIKASı YILLIbi 1009 diğer Avrupalı güçlerden biri tarafından desteklenmeksizin Rusya'nın dengi olmadığı gerçeği yaygın bir şekilde kabul görmüştü. Askeri ve bürokratik reformlar zaman ve güç istiyordu. Bu zaman gelene ka­ dar mevcut uluslararası durum avantaja çevrilmek zorundaydı. Bu ikilem Osmanlı devlet adamlarını geleneksel diplomasi yerine, Bri­ tanya ve Fransa (ve bir ölçüde de Avusturya) ile ilişkilerin geliştiril­ mesi üzerine temellendirilen yeni bir diplomasiyi benimsemeye zor­ lamıştır. Aynı zamanda dış politikadaki Batı yanlısı yönelime paralel ola­ rak Osmanlılar milliyetçilik ve emperyalizm çağında reformlar yap­ mak ve hayatta kalmak için Tanzimat sürecini başlatmışlardır. Dev­ let siyasal, sosyal, hukuki ve ekonomik alanlarda bir Batılılaşma dö­ nemine girmiştir. 1839'da ilan edildiği üzere Tanzimat reformları adil vergi toplanmasından düzenli bir askere alma sistemine kadar devlet ve toplumun her kurumunda genel bir reorganizasyon sözü veriyordu. Önerilen reformlar kısmen Avrupa modelleri üzerine te­ mellendirilmişti ve yavaş da olsa daha önce görülmedik bir kurum­ sal ve kültürel 'Batılılaşma' sürecini başlatmıştır. Bu süreçte impara­ torluğun gayrimüslim tebaasına vadedilen 'eşitlik' sözüyle İslam ve Osmanlı geleneği kısmen de olsa terk edilmiştir. Tanzimat'ın 'Batı­ cıları' Osmanlı İmparatorluğu'nun ancak Batı siyasal ve ekonomik sistemine entegre olmak suretiyle kurtarılabileceğine inanmaktaydı. İmparatorluk için direnmek yerine Avrupa'ya entegre olmak daha akıllıca olacaktı; dünya ekonomik sistemine entegre olmaktan da ay­ rıca çıkar sağlanacaktı. Rusya'ya karşı olan mücadelede Britanyalıla­ rın desteğini garantiye almak için Osmanlı hükümeti, iki ülke ara­ sında daha güçlü bir bağ yaratmak amacıyla belli mali ayrıcalıklar da sunmuştur6• Tanzimat dönemi boyunca Britanya (ve Fransa, bazen de Avus­ turya) Osmanlı İmparatorluğu'nun Rusya ile olan mücadele­ sinde temel destekçileri olmuşlardır. 1838'den itibaren Osman­ lı İmparatorluğu'nun Rusya'ya karşı bir kalkan olarak korunması ve güçlendirilmesi Yakın Doğu ve Avrasya'da Britanya stratejisinin ilk önceliği olmuştur. Bu politika zirvesine Rusya'nın Britanya, Fran­ sa ve Osmanlı İmparatorluğu'ndan oluşan koalisyon güçlerince ye­ nilgiye uğratıldığı 1853-56 Kırım Savaşı sırasında ulaşmıştır. Mart iKi YÜZYılıN HIKAYESI; TÜRK DIŞ VE GÜVENLIK poıITIKASıNDA SOREKlIlIKlER i 1856'da imzalanan Paris Antlaşması doğrultusunda İmparatorluğun toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı garanti edilmiş ve Osmanlı hükü­ meti �vrupa (concert) sisteminin ve kamu hukukunun avantajlarına iştirak etmeye' davet edilmiştir7• Böylelikle Osmanlı İmparatorluğu Avrupa devlet sistemine resmi bir şekilde kabul edilmiş ve Avrupa­ lı Büyük Güç statüsü onaylanmıştır. Söz konusu kabulün devam et­ mesi bu tarihten itibaren Osmanlı/Türk devletinin temel dış politika amaçlarından biri olmaya devam etmiştir. Paris Antlaşması İmparatorluğun Batılı güçlerle ilişkilerin­ de 1875'e kadar sürecek olan bir sakinlik dönemine yol açmıştır. Balkanlar'da, Suriye ve Lübnan'da iç krizler olsa da uluslararası bir kriz yaşanmamıştır. Fakat 1875-77 Büyük Şark Krizi'ni Rusya ile ya­ pılan savaş ( 1877- 78) izlemiş, savaş boyunca Rus askerleri Balkan­ ların ve Doğu Anadolu'nun içlerine kadar ilerlemiş, Ocak 1878 so­ nuna gelindiğinde ise Rus askerleri İstanbul'un banliyölerine ulaş­ mışlardır8• Rusya'nın İstanbul'u işgal etmesine karşı çıktığını açıkla­ yan Britanya, donanmasını Osmanlı başkentini savunması için böl­ geye göndermiştir. Bu arada Ruslar Osmanlı hükümetini kendi ba­ rış koşullarını kabul etmeye zorlamış ve Mart 1878'de geniş bir Bul­ gar devleti yaratan Ayastefanos Antlaşması imzalanmıştır. Ancak Britanya baskısı ve tehdidinin sonucunda Ruslar Ayastefanos Ant­ laşmasını Berlin'de toplanan uluslararası bir kongreye sunmayı ka­ bul etmişlerdir. Bu sırada Britanya Kıbrıs'ın geçici olarak verilmesi karşılığında Doğu Anadolu'nun korunmasını garanti etmiştir. Ha­ ziran 1878'de toplanan Berlin Kongresi'nde yeni Bulgar devletinin sınırlarını daraltılmış, Bosna-Hersek Avusturya-Macaristan'ın işga­ line bırakılmış ve Kafkas sınırları boyunca uzanan Batum, Kars ve Ardahan'ın Rusya'ya devredilmesi onaylanmıştır9• Berlin Antlaşma­ sı ile Osmanlı İmparatorluğu birkaç yıl içinde nüfusunun beşte biri­ ni ve topraklarının da beşte ikisini kaybetmiştir. Tanzimat dış politikasından ve 1871'de Almanya devletinin ku­ rulmasından sonra ortaya çıkan yeni uluslararası sistemden dersler çıkaran Sultan II. Abdülhamid ( 1876- 1909), Berlin Antlaşmasının bir sonucu olarak imparatorluğun yeni bir dış politika arayışı ihtiya­ cında olduğuna kanaat getirmişti. İmparatorluğun Avrupalı Büyük Güçlerin nüfuzuna karşı savunmasız olduğundan endişe eden Sul611 i i TÜRK DIŞ POLITIKASı YIlııGI2009 tan Abdülhamid'in öncelikli dış politika amacı İmparatorluğun ba­ ğımsızlığını ve toprak bütünlüğünü savunmak olacaktır. Abdülha­ mid sadece dışarıdan gelen askeri saldırılardan değil, Mısır (ve Hin­ distan) örneklerinde olduğu gibi nihayetinde bölünmeye kadar gide­ cek 'nüfuz bölgelerinin' kurulmasına yol açan 'barışçıl sızma' strate­ jisinden de korkuyordu. Abdülhamid'in İmparatorluğun bağımsızlı­ ğını ve toprak bütünlüğünü otuz yıl boyunca korumadaki başarısı­ nı öncelikle onun diplomasisine bağlamak gerekir. Abdülhamid, Os­ manlı İmparatorluğu'nun çok fazla bölgede çok fazla potansiyel düş­ manla muhatap olduğu, ufak bir çatışmanın kolaylıkla sayısız düş­ mana karşı büyük bir savaşa yol açabileceği ve İmparatorluğu yok edebileceği sonucuna varmıştır. Abdülhamid'in dış politikası o sıra­ da Avrupa'da oluşan her bir Büyük Güçler ittifakına karşı denge ve tarafsızlık güden bir dış politikaydı. O dönemde Avrupa'da şekillen­ mekte olan hiç bir Büyük Güç ittifakının Osmanlı İmparatorluğu'nu koruyamayacağına ve Büyük Güçlerin kendi aralarındaki çatışma­ larında taraf tutmanın akıllıca olmadığına inanıyordu. Söz konusu güçlerle barış zamanı ittifaklarından kaçınmış, tarafsızlık ve bağlan­ mama (non-commitment) temelli genel bir diplomatik tutum sür­ dürmüş, imparatorluğun eski hamisi Büyük Britanya'dan uzaklaş­ mış ve imparatorluğun en büyük düşmanı olan Rusya ile ilişkileri düzenleyerek Küçük Kaynarca Antlaşması'ndan ( 1774) beri Rus­ Osmanlı ilişkilerinde en uzun barış dönemini başlatmıştır. Abdül­ hamid ayrıca Britanya ve Rusya'yı dizginlemek için Almanya ile ya­ kın ilişkiler geliştirmiştirlo. Tarafsızlık ve denge stratejisi en azından 1890'ların sonuna kadar başarısını kanıtlamış ama başarısı Osmanlı İmparatorluğu'nun manipüle edebileceği Büyük Güç bölünmeleri ve dengelerinin varlığına bağımlı olmuştur: Rusya ve Britanya arasın­ da Boğazlar için rekabet, Rusya ve Avusturya-Macaristan arasında Balkanlar'da üstünlük mücadelesi, Britanya ve Fransa arasında Mı­ sır için yaşanan rekabet, Fransa ve İtalya arasında Kuzey Afrika reka­ beti. 1897'den sonra bu rekabetlerden kaynaklanan avantajlar orta­ dan kalkmış ve Sultan Abdülhamid'in manevra kabiliyeti azalmıştır: Avusturya-Macaristan ve Rusya Balkanlar üzerinde anlaşmış, İtalya Fransayla yakınlaşmış ve Britanya ile Rusya 1907'de ittifak antlaşma­ sı imzalamıştır. iKi YÜZYılıN HIKAYESI: TÜRK DIŞ VE GÜVENLIK poLITIKASıNDA SÜREKLILIKLER i 1908'de iktidara gelen İttihat ve Terakki Cemiyeti (İT C) kısmen Abdülhamid'in politikalarına kısmen de 1907 sonrası oluşan ulusla­ rarası sisteme bir tepki olarak yeni bir dış ve güvenlik politikası be­ nimsemiştir. Temel amaç savunmacı bir dış politika ve İtilaf Devlet­ leri (Britanya, Fransa ve Rusya) ile yakınlaşmak olmuştur. Balkan Sa­ vaşlarının ( 1912-13) Türk siyasi ve askeri seçkinleri üzerindeki trav­ matik etkilerinin ardından İmparatorluğun toprak bütünlüğünü ko­ rumak için sadece Britanya ve Fransa ile yapılacak bir ittifakın İmpa­ ratorluğun varlığını sürdürmesinin garantisi olabileceğine ikna ol­ muş olan İ T C ( 1908- 1918), Londra ve Paris'ten destek almaya çalış­ mıştır. Fakat bu hedef gerek dönemin Büyük Güçler siyaseti ve ge­ rekse Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması nedeniyle imkansızdı; nite­ kim İTC dış politika hedeflerini yerine getirmekte başarısız olmuş­ tur. Diğer yandan, İ T C liderleri Osmanlıyı yalnızlaştıracağı ve mace­ racı devletlerin insafına bırakacağından dolayı tarafsızlık siyasetinin bir felaket olacağına inanmışlardı. Sonunda İT C Hükümeti Alman­ ya ile ittifak oluşturmuş ve savaşa girmiştir!!. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu Doğu Anadolu'da Ruslara karşı; Mezopotamya, Arabistan ve Filistin'de İngilizler ve müttefilderine karşı çatışmalara girmiştir. Osmanlı­ lar 1915 'de Çanakkale'de Britanya-Fransız ortak donanması ve kara kuvvetleri karşısında başarılı bir direniş gösterse de diğer bölgeler­ de o kadar başarılı değildi: Ruslar Doğu Anadolu'nun içlerine ka­ dar sızmış, İngilizler Bağdat, Filistin ve Suriye'yi ele geçirmişti. Sa­ vaş boyunca Müttefilder Osmanlı İmparatorluğu'nun bölünmesi için birçok antlaşma imzalamıştır. İstanbul Antlaşmaları olarak bilinen Mart-Nisan 1915 İngiliz- Fransız-Rus antlaşmalarının sonucu ola­ rak, Britanya ve Fransa İstanbul ve Boğazlar meselesinin buraların Rusya tarafından ilhak edilmesiyle çözüleceği konusunda anlaşmaya varmışlardı. Nisan-Ekim 1916 Sykes-Picot Antlaşması doğrultusun­ da ise Rusya'ya Doğu Anadolu'nun büyük bir kısmı (Erzurum, Trab­ zon, Van ve Bitlis dahil) verilirken, Fransa Suriye ve Kilikya'yı ala­ cak ve Britanya da karşılığında Filistin ve Mezopotamya'nın kontro­ lünü üstlenecekti1ı• 1917'ye kadar Rus kuvvetleri Trabzon-Van hat­ tının doğusunu işgal etmişti; 1917 Bolşevik Devrimi sayesindedir ki Osmanlı ordusu, Rus kuvvetlerinin Devrim sonrası yaşanan sü- i TÜRK DIŞ POLITIKASı YIlllGI2009 reç nedeniyle boşalttığı Doğu Anadolu'yu yeniden kazanabilmiştir. Rusya'nın savaştan çekilmesinin sonucu olarak İstanbul Antlaşmala­ rı da dahil Rusya ile yapılan antlaşmalar fesholmuştur. 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi'nin ardından Britanya, Fran­ sa ve İtalya önceki antlaşmalar üzerine temellenen şahsi taleplerini Paris Barış Konferansı'nda dile getirmiş ve Anadolu'nun bazı kısım­ larını işgal etmeye başlamıştır. Sevr Antlaşması olarak bilinen ve LO Ağustos 1920 tarihinde son Osmanlı Hükümeti ile yapılan barış ant­ laşması fazlasıyla ağır bir antlaşmaydı; Osmanlı İmparatorluğu'nu tüm Arap vilayetlerinden koparmakla kalmamış, aynı zamanda Os­ manlı hükümetinden Boğazların kontrolünü almış, bağımsız bir Er­ meni devleti yaratmış, ve gelecekte Batı Anadolu'nun Yunan kontro­ lüne girmesini öngörmüştür. Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) önderli­ ğindeki Türk milliyetçileri Müttefiklerin işgaline karşı silahlı bir di­ reniş organize etmiş ve başarılı bir şekilde Yunanlılar, Fransızlar ve İtalyanlara karşı Batı ve Güney Anadolu'da, Ermenilere karşı Doğu Anadolu'da savaşmışlardırJ). Bolşevik devrimiyle birlikte Rus-Türk ilişkilerinin tarihinde yeni bir sayfa açılmıştır. Mustafa Kemal'in düşünceleri Bolşeviklerin Sos­ yalizmi ile çok az ortaklık taşımasına rağmen, Ankara ve Mosko­ va Batılı güçlerden gelen (özellikle Britanya kaynaklı) ortak bir teh­ dit ve Sevr Antlaşmasına yönelik ortak hoşnutsuzluk nedeniyle bir araya gelmiştir. Türk-Sovyet Dostluk Antlaşması ( 16 Mart 1921) iki hükümet arasındaki yakınlaşmanın zirvesini temsil etmekteydi 14. Ankara'daki yeni rejim Bolşeviklerin doğal müttefiki olmuş, karşı­ lıklı çıkar üzerine temellenen özel bir ilişki geliştirilmiş ve bunlar Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması ( 17 Aralık 1925) ile sonuçlanmış­ tır. Bu dostluk atmosferi ( 1930'larda başlayan uzaklaşma eğilimine rağmen) İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesine kadar sürmüştür. Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923) Ankara'nın talep­ lerini kısmi olarak yerine getirmiş olmasına rağmen yeni Türkiye Cumhuriyeti'ne uluslararası bir tanınma sağlamıştır. Lozan sonra­ sı dönemde Cumhuriyet yönetimi dikkatini içerde yeniden yapılan­ maya vermiştir. Dış politika bağlamında ise dikkatler Musul, Boğaz­ lar ve Hatay gibi sınır sorunları ve Osmanlı borçlarının ödenmesi de iKi YUZYILlN HIKAYESI: TÜRK DIŞ VE GOVENlIK POLITIKASıNDA SOREKlILlKLER i dahil Lozan görüşmelerinden artakalan problemleri çözmeye yönel­ tilmiştir. Birinci Dünya Savaşı sonrası oluşan yeni uluslararası sis­ temde Türk dış politikası, Lozan Konferansı'nın bitmemiş konularını çözdükten sonra Büyük Güçler ve komşu ülkelerle (bunlardan bazı­ ları- Irak ve Suriye örneğinde olduğu gibi- aslında yine Büyük Güç­ lerdi) ilişkilerin normalleştirilmesini amaçlamıştır. Atatürk'ün dış politikası yeni Türkiye'nin mutlak bağımsızlık ve egemenliğini teyit etmeye uğraşıyor ve bu amaçla dış politikada tarafsız bir tutum ta­ kınıyordu. Türkiye bu dönemde uluslararası hukuk ve antlaşmalara, ve 1932'de üyesi olduğu Milletler Cemiyeti şemsiyesi altında kolektif güvenlik düşüncesine büyük bir saygı göstermiştirIs. Atatürk döneminde (1923-1938), Türkiye'nin Batı yönelimi ted­ rici bir şekilde oluştu ve 1930'larda kararlı bir şekilde temellendiril­ di. Bu hem içsel hem de dışsal düzlemde izah edilebilir; içsel olarak Türk seçkinleri Batılılaşma doğrultusunda radikal modernleştirme reformları başlatmış, dışsal olarak da dönemin karmaşık uluslararası olaylarının ortasında kendilerini revizyonist güçler yerine İngiltere­ Fransa ittifakının safında görmüştür. Temel amaç Batılı devlet sistemi içine güvenli bir şekilde dahil olmak olduğundan Türkiye 1930'lar­ da statükocu bir aktör olmuştur. Hitler ve MussolinCnin revizyonist politikaları aynı zamanda Türkiye'ye batı ve doğu sınırları üzerin­ de bir güvenlik kuşağı (ya da savunma ittifakları) oluşturma güdü­ sü vermiştir. Ankara 1934'te Balkan Antantı'nın (Türkiye, Yunanis­ tan, Romanya ve Yugoslavya) ve 1 937'de Sadabat Paktı'nın (Türkiye, İran, Irak ve Afganistan) kurulmasında öncü bir rol oynamıştır. Bu dönemde Oniki Adaları elinde bulundurması nedeniyle komşu olan İtalya, öncelikli temel stratejik tehdit olarak Rusya/SSCB'nin yerini almıştır. Sovyetler Birliği ile ilişkiler 1920'ler boyunca ve 1930'ların başında en sıcak seviyesinde olmasına rağmen, 1930'ların ikinci ya­ rısında Britanya ve Fransa ile ilişkileri hatırı sayılır derecede geliştik­ çe Türkiye kendisini Moskova'dan uzaklaştırmıştırl6• 1930' ların sonunun hızla kötüleşen uluslararası ortamında Atatürk'ten sonra Cumhuriyet'in ikinci cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü ( 1938- 1950), hayati çıkarları açık bir şekilde tehlikede olma­ dığı sürece savaş sırasında ülkenin tarafsızlığını sürdürmekte ka­ rarlıydı. Fakat Ağustos 1939 tarihli Nazi-Sovyet Saldırmazlık Pak615 i i TÜRK DIŞ POLITIKASı YIlLl(;12009 tı Ankara'nın Britanya ve Fransa ile askeri ittifak antlaşması imza­ lamasını tetiklemiştir (Ekim 1939) . Ankara'nın kaygısı Sovyetler Birliği'ne karşı bir savaşın içine çekilmek olasılığı olduğu için, Türk Hükümeti Moskova'yı da bu ittifaka dahil etmek istiyordu; fakat bü­ tün çabaları sonuçsuz kaldı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye (savaşa katıldığı 1945 başına kadar) Nazi karşıtı koalisyonun savaş­ dışı (non-belligerent) müttefiki olarak kalmıştır. Türkiye, Britanya ve Fransa ile askeri ittifak antlaşması imzalamış olmasına rağmen, Müt­ tefikler tarafından dile getirilen talepler, teşvikler, tehditlere karşın savaş-dışı bir siyaseti ısrarla takip etmiştir. Bunun da ötesinde, Al­ man baskısına rağmen Mihver askerlerinin, gemilerinin ve uçakları­ nın Türkiye'nin kara, deniz ve hava alanlarından geçmesine izin ve­ rilmemiş; Montrö Konvansiyonu dikkatli bir şekilde Boğazlarda uy­ gulanmıştır. Ağustos 1944'de Almanya ile diplomatik ilişkilerini ke­ sen Türkiye, Birleşmiş Milletler'in (BM) ortaya çıkmasını sağlayan Nisan 1945'deki San Francisco Konferansı'na katılmanın bir ön ko­ şulu olarak ancak Şubat 1945'te Almanya'ya karşı savaş ilan etmiştir. Türkiye BM'nin elli bir kurucu üyesinden birisi olmuştur!7. Nazi-Sovyet Saldırmazlık Paktı'nın ardından Sovyetler Birliği bir kez daha temel stratejik kaygı haline gelmiş ve bu durum Ankara'nın savaş sırasındaki politikaları üzerinde önemli bir etkiye sahip olmuş­ tur. Türkiye, Ağustos 1941 'de Britanya ve Sovyetlerin İran'ı güneyden ve kuzeyden işgali, Sovyetlerin İran Azerbaycanı'ndaki mevcudiye­ ti ve özellikle Kürt ve Azeri milliyetçiliğini teşvik etmesi ve örgüt­ lemesi dolayısıyla bir hayli tedirgin olmuştur. Türkiye, İran'ın Kürt ve Azeri bölgelerindeki Sovyet eylemlerinden duyduğu rahatsızlığı Londra ve Washington'a sürekli olarak iletmiş olsa da, bu rahatsız­ lığın savaş sürecinde muhatap buması zordu. Müttefiklerin garanti­ lerine rağmen Sovyetler tarafından savaşın sonunda kur(d)ulan kısa süreli Kürt ve Azeri cumhuriyetleri Türkiye'nin bu kaygılarını hak­ lı çıkaracaktıru. Mart 1945'te Türkiye Montrö Konvansiyonu'nun değiştirilmesi, Boğazlarda askeri üs kurulması (böylelikle suyollarının ortak kont­ rolü) ve Doğu sınırlarının değişmesi de dahil Sovyet baskısı ve top­ rak talepleri ile karşı karşıya kalmıştır. Bu Sovyet tehdidinin sonucu olarak İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Amerika Birleşik Devletleri iKi YÜZYılıN HIKAYESI: TÜRK DI� VE GÜVENLIK POLITIKASıNDA SÜREKLILIKLER i ile ilişkiler hızla gelişmiş ve Sovyet yayılmasını çevrelemek için olu­ şan ortak çıkar gelecek kırk yıl boyunca Amerika-Türkiye ilişkileri­ nin temelini oluşturmuştur. ABD ile iki taraflı yakın bağların geliş­ mesi, ABD'nin Türkiye'nin ve Yunanistan'ın güvenliğini garanti etti­ ği ve her iki ülkeye de askeri ve ekonomik yardım sözü verdiği Mart 1947'deki Truman Doktrini ile şekillenmeye başlamıştır19• Türki­ ye ayrıca ABD desteğindeki Avrupa Onarım Programı'na (Marshall Planı) katılmış ve Amerika'nın Soğuk Savaş stratejisine destek bağla­ mında Kore Savaşı'nda ( 1950- 1953) BM güçlerine asker takviyesin­ de bulunmuştur. Türkiye sadece savunma amacıyla değil aynı zamanda siyasi, eko­ nomik ve kültürel sebepler dolayısıyla da üye olmak istediği Kuzey Atlantik Paktı (NATO) ittifakına 1951 yılının sonbaharında kabul edilmiştir. Şubat 1952'den itibaren resmileşen Türkiye'nin NATO'ya kabulü kararı, NATO'nun güney kanadını güney Akdeniz'i de içi­ ne alacak şekilde genişletme stratejisi bağlamında yaşanan önemli tartışma ve görüş ayrılıklarının ardından gelmiştir. Türkiye'nin ka­ bulüyle NATO, artık Varşova Paktı ile daha uzun bir kara sınırına sahip olmuş ve üstelik Türkiye'nin Karadeniz sahilleri ve (Sovyetler Birliği'nin Akdeniz'e ulaşmasını sağlayan) Boğazlar ile ilgili bir ant­ laşmaya dönüşmüştür. Aynı zamanda Türkiye NATO'ya insan sa­ yısı bakımından (Amerika'dan sonra) en geniş ikinci orduyu sağla­ mış, ayrıca ileri konuşlanma ve istihbarat toplama alanlarına ulaşma imkanı sunmuştur. NATO'nun Müttefik Kara Kuvvetleri Güneydo­ ğu Avrupa Karargahı İzmir'de kurulmuş ve NATO'nun amaçları için Adana yakınında İncirlik üssü oluşturulmuştur. 1954'de Amerika ile yapılan askeri antlaşmalar başka NATO tesislerinin açılmasını ve Amerikan askeri personelinin Türkiye'ye yerleşmesini sağlamıştırzo. Türk-Sovyet ilişkilerinin bozulması yirminci yüzyıldaki Türk dış ve güvenlik politikası tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuş­ tur. Türkiye, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden itibaren Sov­ yetler Birliği'ni temel düşmanı olarak görmeye başlamıştır. Yukarı­ da belirtildiği gibi Ankara'nın Sovyet niyetlerinden kuşkusu tarih­ sel olarak Çarlık Rusyası'nın nüfuzunu Karadeniz'in ötesine Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'ya genişletme teşebbüslerine dayanmaktaydı. Soğuk Savaş boyunca Türkiye'nin güvenlik kaygılarını Sovyet aske- i TÜRK DIŞ POLITIKASı YlLUGI2009 ri gücü karşısındaki savunmasızlığı belirlemiştirıı. Türkiye, Sovyet kara kuvvetlerinin yirmi tümeni ile Transkafkasya bölgesindeki soo kilometreden daha uzun olan ortak sınırda karşı karşıya kalmış; yo­ ğun nüfusun yaşadığı bölgeleri ise Sovyet savaş uçakları ve füzeleri­ nin yakın menzilinde olmuştur. Sovyet deniz kuvvetleri ve denizaltı­ ları Karadeniz'in kontrolünü elde tutacak şekilde konuşlanmıştı. Bir NATO üyesi olarak Türkiye, Varşova Paktı ve Sovyetler Birliği'nin as­ keri güçlerine karşı NATO'nun güney kanadını güvene almak konu­ sunda hayati bir misyon üstlenmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri, İstan­ bul ve Çanakkale Boğazları'nı ve Transkafkasya bölgesinde Sovyetler ile olan kuzeydoğu sınırını savunmak zorunda kalmıştır. Sovyetler Birliği'nin Ortadoğu'da daha iyi çevrelenmesi için Tür­ kiye 19S5'te, Britanya, İran, Irak ve Pakistan ile çok taraflı bir sa­ vunma antlaşması olan Bağdat Paktı'nda (l9S8'deki Irak ihtilali'nin ardından Merkezi Antlaşma Teşkilatı- CENTO- adını aldı) bir ara­ ya gelmiştirH. Türkiye, NATO ve CENTO ittifak sistemleri arasın­ da köprü olarak hayati bir diplomatik ve stratejik rol oynamıştır. 19S0'lerde Türk dış politikasının temel ilkesi Batı ittifakının bir par­ çası olmak ve stratejik önemini bu ittifakın üyelerine kanıtlamak ola­ caktır. 19S0'ler ve 1960'lar boyunca Türkiye, Sovyet yanlısı ülkelerin nüfuzunu sınırlandırmak için genellikle Ortadoğu'daki diğer İngiliz ve Amerikan müttefikleri ile işbirliği yapacaktır. Türkiye, Soğuk Savaş derinleştikçe Batı yanlısı tutumunu devam ettirmiştir: 19S0'de Avrupa Konseyi'ne, 1960'da OECD'ye katılmıştır. Bu doğrultuda daha ileri bir adım olarak, 19S9'da (daha sonra Avru­ pa Birliği olan) Avrupa Ekonomik Topluluğu'na üyelik için başvur­ muştur. Türkiye 1963'te ortak üye olmasına ve 1970'de Ek Protokol'ü imzalamasına rağmen, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin gelişmesini büyük ölçüde iç siyasi ve ekonomik koşullar engellemiştir.23 1960' larda, Soğuk Savaş'ın Yumuşama döneminde, Ankara'nın Kıbrıs konusunda uluslararası alanda yalnızlaşmaktan ve bu konuda Batılı müttefiklerinden destek gelmeyişinden duyduğu hayal kırıklı­ ğı, o zamana kadar sürdürdüğü dış politika yaklaşımını sorgulaması­ na neden olmuştur. Türkiye 194S'ten beri izlediği tek boyutlu dış po­ litikanın faydalarını sorgulamaya başlamış ve özellikle 1960'ların or- iKi YÜZYılıN HIKAYESI: TORK DIŞ VE GÜVENLIK POLITIKASıNDA SÜREKLILIKLER i talarından itibaren çok boyutlu bir dış politika izlemeye çalışmıştır. Kısmen Soğuk Savaş sürecindeki ve Batı ittifakındaki gelişmeler kıs­ men de Kıbrıs sorunu için BM'de destek sağlama ihtiyacı nedeniyle Ankara, Sovyet Bloğu, Bağlantısız Ülkeler ve İslam Dünyası ile iliş­ kilerini geliştirme çabasına girişmiştirY Türk-Amerikan ilişkilerinin dönüşümü Ankara'nın çok bo­ yutlu dış politika arayışında önemli bir rol oynamıştır. 1960'lar ve 1970'lerin problemleri Türkiye'nin güvenlik ve ekonomik ihtiyaç­ ları için ( 1950'lerde olduğu gibi) sadece ABD'ye bel bağlanamaya­ cağını göstermiştir. 1960'ların başında meydana gelen iki gelişme Türkiye'yi hayal kırıklığına uğratmış, Batılı müttefiklerine yönelik derin bir güvensizlik ve hoşnutsuzluğa yol açmış ve giderek Türk­ Amerikan ilişkilerinde bir krize neden olmuştur. 1962 Küba Füze Krizi ve 1963-64 Kıbrıs Krizi (özellikle 1964 tarihli Johnson Mektu­ bu) Türk-Amerikan ilişkilerine önemli ölçüde zarar vermişls, ilişkiler Türkiye'nin 1974'te Kıbrıs'a müdahalesine bir tepki olarak uygulanan Amerika'nın silah ambargosu ile daha da bozulmuştur. Ankara'nın silah ambargosuna tepkisi, NATO misyonları ile doğrudan bağlantılı olmayan Türkiye'deki tüm tesislerde Amerika'nın askeri operasyon­ larını askıya alarak misillerne göstermek olmuştur. Kıbrıs meselesi Amerika-Türkiye ilişkilerini birkaç yıl için son derece kötüleştirmiş; Amerikan Kongresi'nin 1978'de silah ambargosunu kaldırmasından sonra bile iki taraflı savunma işbirliği ve askeri yardımın 1974 önce­ si seviyesine gelmesi için iki yıl gerekecektir.26 Kıbrıs meselesinin Türk dış politikasına etkileri çok büyük ol­ muştur. 1970'lerdeki gelişmelerin bir sonucu olarak Türkiye ulusal güvenliğini yeniden tanımlamış ve ulusal güvenliğe yönelik tehdi­ din sadece kuzeyden (Sovyetler Birliği) değil aynı zamanda batıdan da (NATO üyesi Yunanistan'dan) geldiği vurgulanmıştır27• 1970'ler­ deki iki ambargo (silah ambargosu ve petrol ambargosu) Türkiye'yi dış politikasını daha fazla çeşitlendirmeye zorlamıştır. Arap dünya­ sı ile ilişkileri normalleştirme çabaları özellikle Türkiye üzerinde bir hayli zararlı etkileri olan petrol ambargosunun ardından hız kazan­ mıştır. Ankara Ortadoğu'da ABD'ye sınırsız destek sağlamakta daha az istekli olmuş ve bölgede Arap ve Filistin yanlısı bir politika izle­ meye başlamıştır.ls i TüRK DIŞ POLITIKASı YlLlIGI2009 Türkiye'nin Sovyetler Birliği'nden kuşkuları Yumuşama döne­ minde tedrici bir şekilde azalmış ve bu durum 1970'lerde bazı iki ta­ raflı ekonomik işbirliği anlaşmalarına giden yolu hazırlamıştır. Çok taraflı dış politika izleme doğrultusunda atılan adımların bir sonu­ cu olarak Türkiye-SSCB ilişkilerinin normalleşmesi bu dönemde bü­ yük bir değişim anlamına geliyordu; ancak ilişkiler ekonomik işbir­ liği anlaşmalarıyla ve Sovyetlerin Türkiye' ye ekonomik yardımı ile slnırlıydl29• Bu yeni gelişme Türkiye'nin dış ve güvenlik politikası­ na yeniden yön verdiği anlamına gelmiyordu; Türkiye Batı ittifakı­ nın bir parçasıydı; ama artık dış politikasını çeşitlendirmek istiyor­ du. 1960'lar ve 1970' lerde bazı önemli değişimler geçirmiş olsa da, Türk dış politikasının temel ilkeleri aynı kalmıştır. 1979'da 'İkinci Soğuk Savaş'ın başlamasıyla Türkiye'nin strate­ jik pozisyonu yeniden önem kazanmıştır. 1979 yılında yaşanan iki olay, Sovyetlerin Afganistan'ı işgali ve İran İslam Devrimi, Türki­ ye ve ABD'deki tehdit algılamalarını değiştirmiş ve iki ülke arasın­ da yakın ilişkilere yol açmıştır. Özellikle Sovyetlerin Afganistan'ı iş­ gali Türkiye'nin Sovyetlerin yayılmasından kaynaklanan korkuları­ nı yeniden canlandırmış ve ilişkilerin soğumasına neden olmuştur. 1980'ler boyunca Türk-Amerikan stratejik işbirliği artmış ve ilişkiler tedrici bir şekilde de olsa eski düzeyine yeniden kavuşmuştur. Anka­ ra, Amerikan Kongresi'nin Kıbrıs meselesinden dolayı Türkiye'ye as­ keri yardımları sürekli bir şekilde kısıtlama çabalarından dolayı ra­ hatsız olsa da, önce Başbakan ( 1983-89) ve daha sonra Cumhurbaş­ kanı ( 1989-1993) olan Turgut Özal genellikle Amerikan yönetimle­ rini Türkiye'nin çıkarlarına daha yakın görmüş ve Türkiye'nin gele­ cekteki güvenliğinin Amerika ile güçlü ilişkilerin devamına bağlı ol­ duğuna inanmıştır. Washington, Özal'ın liberal ekonomik politika­ larına destek vermiş ve Avrupa ülkelerinden farklı olarak Türkiye'yi insan hakları ihlalleri konusunda açık bir şekilde eleştirmekten ka­ çınmıştır.30 1980' lerde Türkiye'nin yaşadığı ekonomik zorluklar ve iç politika sorunları, 1980 askeri darbesinin dış politikadaki sonuçlarıyla birlik­ te ikiye katlanmış, AB ile ilişkiler (insan hakları gibi konularda) daha da kötüleşirken ülkeyi bir kez daha ABD'ye yakınlaştırmıştır. Bu dö­ nemde Türkiye'nin AB ile ilişkileri yeni krizlere konu olurken, ABD iKi YÜZYılıN HIKAYESI: TORK DIŞ VE GUVENLIK POLITIKASıNDA SÜREKLILIKLER i ile ilişkileri güçlenmiştir. Türkiye 1987'de AB'ye üyelik başvurusunda bulunmuş ama bu talebi Aralık 1989'da reddedilmiştir. "İlk kez 'Batı' artık Türkiye'nin dış politika yönelimi bakımından bir bütün olmak­ tan çıkmıştır")l. 1980'lerde ilk kez Türk dış politikasında 'iki Batı' (Avrupa ve Amerika) algılaması ya da fikri doğmuştur. 1989-91 yıllarında Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği'nin dağılması ile birlikte Türkiye'nin güvenlik ortamı temel­ den değişmiş ve Türkiye yeni bir uluslararası ortama kavuşmuştur. Bir kere Rus/Sovyet askeri tehdidinin sona ermesi Türkiye'yi 200 yıl­ lık bir kamburdan kurtarmıştır. İkincisi, Türkiye'nin kendisinden hem askeri hem de iktisadi bakımdan zayıf yeni komşuları ortaya çıkmıştır. Üçüncüsü, bu yeni uluslararası ortam Balkanlar, Kafkas­ ya, Orta Asya ve Orta Doğu'da yeni fırsatlar doğurmakla birlikte (is­ tikrarsızlıklar, belirsizlikler, Türkiye'nin sınırları etrafında yeni ça­ tışmalar bağlamında) yeni riskleri de beraberinde getirmiştir. Son olarak Türkiye, bölgesinde (Soğuk Savaş dönemindeki gibi bir kenar ülke değil) "merkez ülke" konumuna gelmiştir. 1990'ların başında uluslararası ve bölgesel siyasetteki muazzam değişikliklerin Türkiye'nin tehdit algısı, kendi kimliği ve dış ilişki­ lerine bakışı üzerinde önemli etkisi olmuştur)!. Bu yeni stratejik or­ tamda bazı Türk seçkinleri ülkenin uluslararası konumunu yeni­ den değerlendirmeye başlamıştır. Son 200 yıllık dönemdeki tarih­ sel parametreler ortadan kalktığı için, bu değişimlere tepki olarak Türkiye'nin dış/güvenlik politikasına yeniden yön verme ihtiyacı be­ lirmiş ve buna ilişkin tartışmalar artarak devam etmiştir. II Soğuk Savaş sonrası yeni dünya düzeninde Türkiye'nin izleme­ si gereken yeni dış politika ne olmalıdır tartışmasında "üç tarz-ı siyaset"ten bahsedebiliriz: AB seçeneği; Osmanlı hinterlandı ya da İslam seçeneği; Avrasya seçeneği. Yukarıdaki tarihsel özetten de gö­ rülebileceği gibi, 1990'larda tartışılan bütün bu seçenekler de dahil olmak üzere çeşitli dış politika seçenekleri 19. yüzyıldan başlayarak siyasi ve askeri elitler tarafından tartışılmış, ama bu farklı seçenekler Türkiye'nin güvenlik kaygılarını tam olarak gideremediği ya da ye­ tersiz kaldığı için, hem de bu farklı seçenekler doğrultusunda yapı­ lan bazı girişimler (Müslüman ve Türk dünyası ya da yakın çevrede- i TÜRK DIŞ POLITIKASı YlLlIGI2009 ki komşular gibi) başarısız kaldığı için dış politika tercihi Batıya yö­ nelik (Batı ile ittifak ya da Batı sistemi içerisinde bağlantısızlıklden­ ge arayışları şeklinde) olmuştur. 1830'lardan itibaren Osmanlı/Türk dış politikası incelendiğinde ideolojisi ya da dünya görüşü ne olursa olsun devlet adamlarımızın Ortadoğu, İslam Dünyası veya Avrasya seçenekleri üzerinde düşünüp birtakım teşebbüslerde bulunmaları­ na rağmen, son tahlilde tercihlerini Batı siyasi ve stratejik sistemin­ den yana yaptıklarını görmekteyiz. Diğer seçeneklere hazırlık teşkil edebilecek arayışların ise ya başarısız ya da kısa ömürlü olduğu gö­ rülmektedir. Türkiye'nin Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkmaya başlayan Yeni Dünya Düzenindeki muhtemel dış politika tercihleri üzerine (içeri­ de ve dışarıda) başlayan tartışmaların en önemlilerinden birisi Tür­ kiye ve NATO üzerineydi. Bir görüşe göre, NATO açısından Soğuk Savaş sonrasında Türkiye'nin stratejik önemi kaybolmuş, Batı ittifa­ kının Türkiye'ye ihtiyacı kalmamıştı. Türkiye açısından da yeni dış politika seçenekleri yahut fırsatları karşısında NATO ittifakına ge­ rek kalıp kalmadığı tartışma konusuydu. Ancak başta Körfez Savaşı ( 1990- 199 1) olmak üzere diğer bölgesel (Kafkaslar ve Balkanlar'daki) çatışmalar ve istikrarsızlıkların kısa zamanda ortaya çıkışı bu tartış­ maları iki taraf açısından da bitirdi. İki tarafında birbirine ihtiyacı devam ediyordu. Hatta Türkiye'nin bu yeni uluslararası ve bölgesel ortamda önemi daha da artacak; Türkiye'nin katkısı Batı için, özel­ likle NATO'nun yeni (Afganistan gibi alan dışı) misyonlarında ha­ yati olacaktır. Türkiye bölgesindeki yeni tehditler ve istikrarsızlıklardan dolayı NATO'ya önem vermeye devam etmiş ve yeni NATO misyonlarına kararlılıkla katkıda bulunmuştur. Ankara'nın özellikle Balkanlar'da istikrarı garantilemek ve güvenliği sağlamak için yapılan NATO operasyonlarına katılması Türkiye'nin NATO'da gelecekte oynayaca­ ğı pozitif role ilişkin AB çevrelerinde de olumlu etkiler yaratmıştır. Türkiye, ulusal çıkarı üzerine temellenen kendi tehdit algılamaları­ nın yanı sıra, Batı'nın yeni global tehdit algılamalarını da (global te­ rörizm, kitle imha silahları vb.) paylaşmaktadır. Türk siyasi ve as­ keri elitleri, klasik Osmanlı/Türk güvenlik öncelikleri- yani toprak bütünlüğü ve siyasi rejimin bekası- ile birlikte bu yeni tehdit algı- iKi YOZYIlIN HIKAYESI: TORK DIŞ VE GOVENLlK POLITIKASıNDA SOREKLlılKlER i lamalarını da dikkate almaya başlamıştır. Bir başka ifadeyle, Soğuk Savaş'ın sonu ile birlikte Batı ve Türkiye'nin algıladığı tehdit para­ metreleri değişmiş ama iki taraf da yeni tehditleri tanımlamak konu­ sunda ortak bir noktada buluşabilmiştir. Balkanlar, Avrasya ve Ortadoğu'da meydana gelen yeni gelişme­ ler Türkiye'ye yeni fırsatlar, ama aynı zamanda yeni riskler, güvenlik boşlukları ve meydan okumalar getirmiştirH• 1990/91'den beri ge­ çen dönem Türkiye'nin etrafındaki bölgede istikrarsızlık ve belirsiz­ lik dönemi olmuştur. Türkiye'nin sınırları, Balkanlarda, Kafkaslarda ve Ortadoğu'daki yeni istikrarsızlıkların, çatışmaların ve savaşların meydana getirdiği çalkantılarla tehdit edilmiş; Türkiye etnik ve dini çalkantılarla fokurdayan bir bölgenin merkezinde kalmıştır. Balkan­ lar, Kafkaslar ve Ortadoğu'daki etnik ve dini çatışmaların bir sonucu olarak ortaya çıkan bu yeni tehdit algılamaları, Türkiye ve Batı ara­ sında hem işbirliği için yeni bir zemin yaratmış, hem de yeni geri­ limIere yol açmıştır. Gerek ll Eylül ve gerekse 2003'teki Irak savaşın­ dan beri yaşanan global ve bölgesel gelişmeler göz önüne alındığın­ da, bu trendin devam ettiği görülmektedir. Türk dış politikasının istikameti üzerine 1990' larda başlayan bu tartışmalar, eğilimler ve süreçler Kasım 2002 seçimlerinden son­ ra işbaşına gelen AK Parti hükümetleri döneminde yeni bir ivme ve vizyon kazanmıştır. Önce Başbakanlık Başdanışmanı sıfatıyla, daha sonra Dışişleri Bakanı olarak büyük ölçüde Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun teori ve pratiğini yönlendirdiği bu yeni dış politika, 1990'ların başında gündeme gelen "üç tarz-ı siyaset" yerine, dördün­ cü bir siyaset yahut istikamet belirlemiştir. A K Parti Hükümetleri döneminde biçimlendirilen Türkiye'nin yeni dış politika vizyonuna göre Türkiye Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi bir cephe ülkesi ya da Soğuk Savaş sonrası önerilen köprü ülkesi değil, yeni uluslarara­ sı sistemde bölgesel merkezi bir güç, merkez (pivot/mihver) ülke ol­ malıdır. Bu bağlamda Türkiye, bir merkez ülke ve bölgesel güç ola­ rak tarihi, coğrafi ve stratejik derinliği ile küresel bir güç olabilme potansiyeline sahiptir. Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan yeni strate­ jik parametreler çerçevesinde 2002'den itibaren devam eden bu sü­ recin Türk dış politikasının tarihsel temelleri bağlamında bir sürek­ liliğe mi yoksa kopuşa mı işaret ettiği tartışması ise bir başka yazının konusu olmayı hak ediyor. i TÜRK dıŞ POLITIKASı YlLUGI2009 Kaynaklar Allen, w'E.D. ve Muratoff, P. ( 1953), Caucasian Battlefields (Camb­ ridge: Cambridge University Press) . Altunisik, M .B. and Tür, Ö. (2005), Turkey: Challenges of Continuity and Change (London: Routledge Curzon). Anderson, M.S. ( 1966), The Eastern Question, 1774-1923 (London: Macmillan). Anderson, M.S. (ed.) ( 1970), The Great Powers and the Near East, 1774-1923 (London: Edward Arnold) . Athanassopoulou, E. ( 1999), Turkey: Anglo-American Security In­ terests, 1945-1952: The First Enlargement of NATO (London: Frank Cass). Aydin, M. ve Ismael, T.Y. (eds) (2003), Turkey's Foreign Policy in the 2 1st Century: A Changing Role in World Politics (Aldershot: Ashgate). Bac-Muftuler, M. ( 1997), Turkey's Relations with a Changing Europe (Manchester: Manchester University Press). Bal, İ. (ed.) (2004), Turkish Foreign Policy in the Post Cold War Era (Florida: BrownWalker Press). Boll, M.M. (1979), 'Turkey's New National Security Concept: What It Means for NATO', Orbis, 23. Bölükbaşı, S. ( 1988), Turkish-American Relations and Cyprus (Lan­ ham, MD: University Press of America) . Çetinsaya, G. (1999), 'Ikinci Dünya Savaşında Türk-İran İlişkileri, 1939-1945', Strateji, 1 ı. Davison, R.H. ( 1973), Reform in the Ottoman Empire, 1856- 1876 (New York: Gordian Press). Davison, R.H. (1976), 'Russian Skill and Turkish Imbecility: The Tre­ aty of Kuchuk Kainardji Reconsidered', Slavic Review, 35. DeringiL, S. (1989), Turkish Foreign Policy during the Second World War: An 'Active' Neutrality (Cambridge: Cambridge University Press). Fromkin, D. ( 1991), A Peace to End All Peace: Creating the Modern Middle East, 1914-1922 (London: Penguin). iKi YÜZYılıN HIKAYESI: TÜRK DIŞ VE GÜVENLIK POLITIKASıNDA SÜREKLILIKLER i Fuller, G. and Lesser, 1.0. ( 1993), Turkey's New Geopolitics: From the Balkans to Western China (Santa Monica, CA: RAND). Gokay, B. ( 1997), A Clash of Empires: Turkey between Russian Bols­ hevism and British Imperialism, 1918-1923 (London: I.B. Tau­ ris). Hale, W. (2000), Turkish Foreign Policy, 1774-2000 (London: Frank Cass). Hurewitz, re. ( 196 1), 'Ottoman Diplomacy and the European States System', Middle East Journal, 15. Karpat, K.H. (ed.) (1975), ' Turkish-Soviet Relations', içinde Kemal H. Karpat (ed.), Turkey's Foreign Policy in Transition, 1950-1974 (Leiden: E.J. Brill). Karpat, K.H. (ed.) ( 1975), Turkey's Foreign Policy in Transition, 1950- 1974 (Leiden: E.J. Brill). Kent, M. (ed.) ( 1984), The Great Powers and the End of the Ottoman Empire (London: George AlIen & Unwin). Kuniholm, B. ( 1994), The Origins of the Cold War in the Near East (Princeton: Princeton University Press). Kuniholm, B. ( 1996), ' Turkey and the West since World War ii: için­ de Vojtech Mastny ve R. Craig Nation (eds), Turkey Between East and West: New Challenges for a Rising Regional Power (Colora­ do: Westview Press). Kurat, A.N. (1990), Türkiye ve Rusya (Ankara: Kültür Bakanlığı). Larrabee, ES.ve Lesser, 1.0. (2002), Turkish Foreign Policy in an Age of Uncertainty (Santa Monica, CA: RAND). Leffler, M.P. ( 1985), 'Strategy, Diplomacy and the Cold War: The Uni­ ted States, Turkey and NATO, 1945- 1952', The Journal of Ameri­ can History, 71. Mango, A. ( 1999), Ataturk (London: John Murray). Martin, L.G. ve Keridis, D. (eds) (2004), The Future of Turkish Fore­ ign Policy (Cambridge, MA: The MIT Press). Naff, T. ( 1984), 'The Ottoman Empire and the European States System: in Bull, H. ve Oran, B. (eds) (2001a), Türk Dış Politikası, Cilt 1: 1919- 1980 (İstanbul: İletişim). i TURK DIŞ POLITIKASı YILlIGI2009 Oran, B. (ed.) (2001b), Türk Dış Politikası, Cilt 2: 1980-2001 (İstan­ bul: İletişim). Robins, P. ( 1991), Turkey and the Middle East (London: RIIA, 1991). Robins, P. (2003), Suits and Uniforms: Turkish Foreign Policy since the Cold War (London: Hurst). Rubin, B. and Kirisci, K. (eds) (2002), Turkey in World Politics: An Emerging Multiregional Power (İstanbul: Bogazici University Press). Sever, A. ( 1997), Soğuk Savaş Kuşatmasında Türkiye, Bati ve Orta­ doğu, 1945-1958 (İstanbul: Boyut). Sezer, D.B. ( 1981), Turkey's Security Policies, Adelphi Papers 164 (London: IISS). Sezer, D.B. ( 1993) 'Turkey and the Western Alliance in the 1980s', içinde Atilla Eralp, Muharrem Tunay ve Birol A. Yesilada (eds), The Political and Socioeconomic Transformation of Turkey (Westport: Praeger). Vali, EA. ( 1971), Bridge Across the Bosporus: The Foreign Policy of Turkey (Baltimore: The Johns Hopkins Press) . Watson, A. and Bull, H. (eds) ( 1985), The Expansion of International Society (Oxford: Oxford University Press). Yasamee, EA.K. ( 1993), 'Abdulhamid II and the Ottoman Defence Problem', Diplomacy and Statecraft, 4/ 1. Yasamee, EA.K ( 1996), Ottoman Diplomacy: Abdulhamid II and the Great Powers, 1878-1888 (İstanbul: ISIS). Yasamee, EA.K. ( 1999), 'Ottoman Diplomacy in the Era of Abdul­ hamid II, 1 878- 1908', içinde Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç (Ankara: TTK). Yasamee, EA.K. (2000), ' The Ottoman Empire and European Allian­ ces, 1815-1914', The Great Ottoman-Turkish Civilization: Politics (Ankara: Yeni Türkiye Yayınları). Yasamee, EA.K. ( 1995), "'Ottornan Empire", in Decisions of War, 1914: içinde Keith W ilson (ed.), The Ottoman Empire (New York: St. Martin's Press). Yeşilbursa, B.K. (2005), The Baghdad Pact (London: Frank Cass). i iKi YÜZYılıN HIKAYESI: TÜRK DIŞ VE GÜVENLIK POLlTIKASINOA SÜREKLILIKLER �o� l a r '\),ı I I 1 . , " Ilı,' ( Jt/,'1I11111 Fıııl'il .. ,ınd i 1110/,,'1 111 SI'lki S}'sıc i i i " in I l. nııll & , \.\\',ı [,"n. l eık ) . ' I h� EXf'an � i n n n ı' I n l ernal i n n a l Sudı'I ) . (l,\ I, ' n l :CI,lrı ndıııı I're". i'JS Il. 5. 1 '1 3 - 1 (i l) Kur ıl. ,\.N . . 't'ii r k i )'c " c Rusya. A I l L.ı ı .ı, "lI l l i ı r Ihık,mlıı:;ı. L L) )\1; "lIcn. \V.I I '., Caııı:asi,ın Battldields. Caınhrid�L'. l J ınl'ridı:;ı' L;l\\, i r'ııy 1 '1'1' :" , i '.IS.' 1 1,)\ ıs"n, . 1>. \'l' ;\ Iur.ıll' ır, il H.:' Ru"ian �kıll a nd Tu rki,h I mbre i l i ı )': 'Ih, i rc,l t ) ,ı!' Kuehıık Kaiıı,u dji \{L'­ RcdC' \\", .),5, l ı)76, �. i �() �1�U. (Olll.,l...k J'l'd': SlavİL \ n, l er,, , I l , ;\·I.S., The F aslern Qucsl i n n , 1 77 4 - 1 9 2 .'. 1 tlndon '\ I,h n ı i l l,m, I ')h C" ,;, 2X · SS. H,11c \\'.. Turkish I'orcign Poli c)', 1 77·1-200{), i .. ndon I ı ,m k CI.". 20(1), s . U · I ' . I ) ,ıı ı""ı, iz i i . , [{c 1'0 1'1 n i n ı he O l ln",an ı",l'i re, 1 85(,- I S76. N e ll' \'"ı1, ( ;ıırd i ,m !'rc's', () 1 '1 , \ n d e N ı l ı , ,\ I S \ ı nold , il i 'r ı ı " ( uL ) , 'I hc Grcal Pnwcrs a n d ı h e Kcar i ,ısı, :ı ı 1 -7·1 - 1 923, I ı ı ı ıd,,,ı, I'dıı ,ırd ' n,kı,un ,\ L� .. I hc Las\el'll (,JuL'sl i o n , 1 77·1 - 1 92.1. I "ndu ı . ,\ I,ı,l1ı i l l ,m, I 'J66, '. I ig · 219 <) 1 \1 \ n d L r,on, ;\ I .S. ( ı ıL ) , '1 hL' Grc,ıl . \ rn old i ')71 ı. , ı ı :� Po\\'crs and the Ncar La;,t, \ a " ı ı nı " I . A . I<: .. "Abd u l h ,u n i d LI .md t l ıı' �Ia\t'cr,ıft, I I I 1 774- 1 '12.1. 1 "ndtln Edıı·,ı ·d 1 1 2. 1 99), s. 2\1 .'1" 1 ) II"nı,11l 1 )"I"n,c Prohlem ', D i p l n"" ı c ) and y,ı ',ı ı nl'c l . ı\ . K . ( l ı ı n m a n [ ı i l'lnın aq ' ,\lı d u l h,ıııı id i a n d ı he G rcal POWCl"S, I S7S- I S8S, hı,ınbu l , i�is. I Yl)(,; y,b,lll "ı' I ·. A K .. ' 1 )11"1 ı ı ı D in ıhe i i ,i "C '\l ı d u l lwııid i i i X7K i ')(1:;': Yıllık �iir�ç, Anı' ır;!, i TK I YL)lJ '.. 2 2 .' - 2 .' 2 p l ı ıııı,ı" ii 12 i i, i n d ı' ÇağLla� Tiirk \ J i p l nın,ı,isi: 200 Kuı!. 1\ 1 . 1,:d. l, ' I h� (� rcat Power, a n d t h e LnLl of I he O U om,11ı I'lIIl,ir", i IHH loıı i , u ı ı � \ lI c n & Um" İ n , ı q�ı.! \',ls \ I \ ı I C, I ·, A . I<: .. "1 ) l l ol\1,ln I' ı n pi ı e ii I kei,inıı, "I \ I .ı , 1 '1 1 1 1·; 1 1 tl ' "<.' ı ı h Wi l,,,n lc·d.) 'I he O ı ıom:ı n I m l 'irc, Nc,,' 'ı "ri, " \ 1,11 ı ın\ 1 ' 1 < " i _29 2 (,�, l ' rom!; l l\, 1 ). , c\ ('eaee lo F n d :\ 1 1 Pca",: ercat i n /; ıhe '\Iod c ı n \ I iddl" Easl, 1 '1 1 1 JL); , 1922 I UIl( til , 1 \ l1!-!lI l l l , l l)ı) l I' \ 1 ,111,,0. A., AI,lıurk, I l1ndol\. John i\ l ı ı r r,ı), I L)L)L); i )r,ın, 1 \ i ı , . Tiirl, Dı� ['olıı ik,ı" i : I Y I 9 - I 'ISO, L ı ,\I\hu l , ikı ı � ı ı n 20(1 1 , s . \}� 2 . \ S ; I-ı'ık \1 l u rki slı Forcigıı Pol i q , 1 77·1 2000, i l n d o n , i "ııık 1 ..1.<>, 20(lll, ' . ·1 1 . .7 ::-: L I ( ;,,1, 1)', 1\., A C la,h o r Em l 'ires: Turk�)' hctwccn R u s s i a n Bol,lıC\ i s ı n a nd Bril i,1ı 1 11l 1 ," r i a li"lI, 1 9 1 8- 1 '123, i "nd "n, I . B. i ,lll ri" l 'Ir i � l'l,ılc. \i�, Turkish i or�ign ! ' " I ky, 1 77,1-2000, i u n d u n . rı ,ı n ı ( .,h', 2 1 1 1 1 1 1, ,. · I ·I- /};, ( ILı n , I L \ c L b ı . Tii rk Dı� Pol i ı i k,ısı, C i l t i : 1 9 1 9- 1 980, i , ı ,ınlıul i ı " i m, 2 1 Hl L , ' . 2,''1 �:; i I ı' 1· 1 ,l k, W" Turkish Foreigıı Policy, 1 774- 211Oll. I .n n d ı ı n , I ı ,ınk 1"1' .. , 2nnn, s , ·/ 1 7::-:, i kın. Ciiı B. ( c d , ) , Tiirk Dış Po l i t i kası, C i l t I : 1 9 1 9 - I 'JıiO i , ı ,ı nb ı ı l : ik i�uıı 2 i ll l [ . :,. 2 .\') -'K·I . li H,ıle, ( l r,ııı, W., Turkish Foreign Polky, 1 77,1-2000, i nndıın. i I.ınl, 1 : ,1'" 2 1 1 1 1(1 , s . 7 L) I I!S; H. ( cd s ) . Türk Dı� Pol i t i ka s ı , C i l t i , 1 9 1 <J - 1 9S0, i e t ,mlıııl i kl i �ll\1, Zilil ı . '" .\;'; . ·1 7'): I h ı ı ı ı g i l , � .. Turkish I:nrcign Polky d u ri n g ılıe Sc(ıınd \\ orld "'a r : An 'A d iye' �(,lI t ra l i t r, ( '.l1nhridgı' C.uııhridg.: Uni\'t:r :-. i t y Prc��. 1 9�9. iX 1 <) (;l'Ii ns,ı)',I, ( , .. " I kinci I )n n � ,I �.ı\',ı�l I\d,ı Turk · i r,m i l ı� k i k r ı , _,. �l l - ii.") rlı k. LV , Turk i s h Foreign Pnl k)', i 7 7 · 1 - 211(l(ı, i "nd ,ın, Kıı n i l l"lın II .. ' I he O ri g i m ııı' the Cold \\'a r in ı h ı� Ncar \ l' ı ;,; i ı y llr!,.... ..;, I Y�·L 20 i L)3') i l) I;': Stralej i , I I , 1 ')')9, 1 1 ,1 11 1; ( ,,"', 2111111, ,. 1 119 1 2 1 ; i ,ı\t ['rIlKL'lnn, I ' l l n,l'Il1n Un i ­ i )ı ,111, H. ( ı'd, i , Tii rk \)i� P"l i t i kasl, C i l t i: I LJ I 9- 1LJSO, i s ı ı ıılıııl i k ı ı : i ı n , 2 1 11 1 1 s , � 2 2 i ) l l'loın,\(� ,l Iıd I l ı ı' C " l d W,ır I hı L i ı i ı cd :,Iaı, '. '1'111 1;1')' .ın,i 1 <)·�5 l ıJ�r: Thc ılıurnal ,ıı' A ın l'rkan H i stor)" I I l i) K ' . s . Ro-- K25; ,\IIı,II1,ı "lI 'i-'i. l e l l k r. ,\ 1 . 1'. "',ıı ,ııe�\'. N,\ l ı I, l l<Jlıhılı, I ' ., Tu rkc)' : A nglo-A IlIcrkalı Securi t)' I n terc,ls, 1 9·/5- 1 95 2 : 1 he r i rs t E n l ar��· m e ı ı l o f NArO, i I1nd,ılı, i r,ı n k ('.1'" 1 9')<). ::' 1 \ )ı ,ı n, H, ( ed , ) . Tii r k Dış Pol i t i ka s ı , C i l ! i: 1 9 1 9 - 1 980 i s ı ,lllhlı!. i l eı ı � iın, 2111ı ı . s. ·I'l' ;2 1 , K.ırp,ı t , K . H . ( c d . i " l ü rk"Iı-\o\'il't Rı·laıwn< i ç i n d ı KC'I\\JI I I . K;ırı'aı (cd. ) . Turkey's i TORK dıŞ POLITIKASı YlLuGI 1009 Foreign Policy in Tra n s i l ion, 1 9:'0- 1 ')74. i ci.kn, 1 ' . 1. B r i l l, " I Y7S, ,.7.; · l Ili LU: . . 'I h e Baghdad Pa d, ı 'uııdun. 1 ' 1',111" ( :,i <S,. lilile;; �l'I·C· I . A., Soğıık Savaş Kıışatıııasıııda Türkiye, ı:at i vc O r t a d oğıı, i 945- 1 95:l, i s t a nhul. Bo) ııL, 1 9<)7 ()r,ın. H. ( c·d·, ı. Tii rk I l ı ş Po l i t i ka s ı, Cilt i : 1 9 1 9- 1 980. i ,. t.ınbııl, i k l i ;.iın, 200 1 . ,. XCI:; , �.;.i; H,K'.i\ lııftıı k r. :- 1 . . Tı ır k e y 's Rela t ions ",i t h a C h a n g i n g Eııro ! 'e, ,\ I.ındı c.< tı:r, ,\ 1.1111. 11 l'ı.., l e r Uni\�L'I'�,iıy ı ı ı c�s. ı L)�7 \'.ıli. 1,.1\., Bridgc Across thc llosl'ıınls: 'ı hc Fı ı rdg n Policy ııl Tııl'kcy, H,ıltimur,. . ' I lıe )"hııs 1 1 " l'kil1' I're". 1 '1 7 1 ; I(arl'.ıl, K . I I . (< <ı'i, Tn rkc y 's Foreign Polky i n Tra n s i t i ıı n , 1 950- 1 97,1, i dı kil. 1 ' . ) . IIıilI. i ' 7 ; . Bolııkbaıı, � . , Tıı rkish , A merican Rel a t i o n s a n d C y !' rıı s , 1'.1ı11ı.lm, ,\ 1 1 ı. Uni""ısıı)' Yc' � ı lbu rs.ı. 2.1 2·1 Li I 'ıc" " r /\ l1ll'ricl, l 'lXX; ( ) r.lI1. H. kıl·,), Türk Dış Pol i t i kası, C i l t i: 1 9 1 <)- 1 91l0, i Q aııhu l , i k t i � ı ııı, �()n ı . .;;; .7 1 (, 26 2- 7fig. ( cd,ı, Tiirk Dış Pol i t i k ası , Cilt i: l l) l 9- 1 980. i ', t.ıııbııl, i k l i ı i m , 2 lin l . s , 68 1 - i ;; Kun i hulııı. B , " l ıııkc) ,ınd ı lı" Wı", l ,iıı c ı' \\',, 1"1.1 11'.11 ı r: ıı;inık \'n j ıel'lı ı\ l.ı < ı l1) I l' R, C ı .ı i � N,lliulı 1 ,>ıl.sI. Tıırkc), Iktween East an,1 "'cst ; j\;el\" C h a l lc ı ıgc' s rıır il n is i n g R e g i o n a l Pow(."I', ��t)lnl ıııkı : \ \ \" �ı\'il'\\' PrL' ..... , I lllJ(I, S. Li:; · fı l) "I.' i' e ı . U. B . . · 1 1I rl':ı'� '.. �ı'l. lI ri t y Pl Ilil.h.. ::: A d d p h i Pa p � rs. 1 6·1, i ol 11, ı ı :ı:., 1 9� ı ; Hpll. \ 1 . \. 1 . , " I"u rkc )"', Nc\\ N,ı l i"ıı,,1 Scı ı ı r i ı )" C"Iı(" I' I : \\'Iı,ll l ı "I k,ım I· , . N/\ i ( )' : Urlıis. 2 ; ( ı r,ııı, 1\. 1 9;-9. �. b( '�)- 6 1, 1 , 2, ""b"", 1'., TUI'kcy a n d t h c � I i d d l c [ast . Lııııd" ıı, I U L \ , 29 tl 1'.1 i l , ' ) ( J 1'.11 i , It,_\. 11, ( c d 'l . Türk I l ı ş I'o l i t i kası, C i l t i ')1) I , i : 1 9 I1J- I LJSO, ht.ııılıul i k l i ;,iın, 2011 1 . s . 769 B. ( c d , j , Tiirk D ı ş ! 'ol i t i kası , C i l t 2: 1 '180- 2 0 0 1 ' i ı.ıııbul. ilcıi�iın, 21111 1 " . ." 1 1 0 1 . 'l'ICI', 1 ">.1\ . ' l"u rkı'ı .md i lle' \\'c" c rı ı :\lIi.ll I(ı' iıı ı hc 1 91\0.< i , i ııdı' A ı i l l ,l l ı .ıll'. ,\ Iulı,ırrıııı hııı.ı)· I'c' Ilinıl .\, \ " i l ,ıel.ı (cd s ) , 'Ihe Pol i t ic a l a nd Sodoc(o n o ı n i c Tra nsformat ion o f l u rkey. \\'ı> ı p n n . Pı .lı'ger, 1 \)9.\ :--. . 1 1 :; 2 � ı . ., 1 Ü, Tıı rkcy: C h al lcn ges of C n n l i n ı ı i t )' a n d C h a ııgc. r unduıı L L L, !{t1hı l ı �. \' . . Sil i t S a n d lln i forıTls: Tu rkish Fo reig n t>o l i ( T siIl(l.� the Cultl \ Va r. i t.ıııduıı HlIN. 2(10.\ s, 1 1 ." i ,; ;, l uHcl, ( ; . ,ıııd i ':<Sı'ı' I .U. Tı ı rkc )"s {\c\\ (;cı .• I'(,l i t ics: I mm t h c B a l k a n s to \\'l'skrn ( h i na :,,1111,1 i\ lnıık.l, \ ',\, R,\ t\ I l, I 'N , Rubıil. H, .\l1d l": i r i ." L l, f.... (ı'tI .. ), TlIrk\!y i n \\\wl<l Pol i t i l's: :\ n r m c rg i n g ı\ l n h i rcgion.ıl Powcr, i ,t.ııı"ul. Ih.g,l / l c i (;ıı iHrsit) I ' ı cs < 2(1)2; B,II. i. (cd.), Tıırkish hırcign Polkl' in t h e Post Cold War I'ra. I lmid.l. 1·\rmI'llW.ılku I 'rc". 2(ıll· l , 1 .•I I"I .ıbcı'. I .�.I'" i C . \ ı l'. 1 . 0, l ıırI\ İ ",h Foreign Policy i ıı an Ag� of Unı-c r l a i n ty. �iıııı,\ � lUl\ll.a. l A . Ri\ NI\ 2002: ,.\: ­ d ı ıı \ , \ l' " ın.ıl'!. i \, (cıh), Turkcy's l'ore i g ı ı I'oli el' i n t he 2 1 st C " n t ı ı r)': '\ Clı anı;ing Rolc ı n W"rld ! ' "I i ı i es , 1\ l d l'1"'I H l I , :\,hg,lIl'. 21)1 1.;, ;\ I a n i ı ı . 1 .\ . . \ l' ;':,' r i d i : " \.l. ıcd,). The i II lı ii C " r Tnrkish rorcigıı Policl" ( .aınlı ı ıelgl', ;\ 1 .-\ , · 1 lı e :'I I I r I'ıe,'. 2nil l . :\ I ı uıı i " k ;<' 1 1 : . ,I illi ı ıı r. I("uı kelge Cıl I l IlII, Jı .; ; � i 21111� '"