SARIHIDIR (ÜRGÜP-NEVŞEHİR) JEOLOJİK ÖZELLİKLERİ VE VOLKANİK TÜFLERDEKİ ERİYONİT MİNERALİNDEN KAYNAKLANAN SAĞLIK SORUNLARI GİRİŞ Dr.Eşref ATABEY Jeoloji Yüksek Mühendisi Esk Sarıhıdır (1958 yılından önce) köyü falez, sarp kayalık le Kızılırmak Nehr arasındak dar şer t üzer nde ve gn mbr tler (kaynaklı tüf) içine kurulmuştur. Konumu dolayısıyla taşkınlara ve kaya düşmeler ne maruz kalınca 1958 yılında Kızılırmak üzerine bir köprü yapılarak karşı kıyıda yen köyün oluşması sağlanmıştır.Eski köyün yerleşt ğ gn mbr t kayaları Zelve İgn mbr t olup, volkan k kayaç, pomza parçaları çer r. Pomza l fler uzun ve nced r. Göl ortamına tüfler n gelmes nden dolayı s lisleşme ve zeolitleşme şeklinde olan h drotermal zonlar gel şm şt r. İgn mbr t n kalınlığı 15-30 metredir. İgn mbr t b r m üzer ne gölsel Tuzköy formasyonu k ltaşı, tüf t kayaları gelir.Yeni Sarıhıdır köyünün kurulduğu zem n k ltaşı, kumtaşı, çakıltaşından oluşan gölsel kaya b r m nden oluşmuştur. Köyün b r kısmı tamamen esk Kızılırmak Nehr ’n n bıraktığı çakıltaşları (taraça çakılları) üzer nde bulunmaktadır. Bu nedenle yen köyün yerleşim yerinde tüf bulunmamaktadır. [email protected] www. esrefatabey. com.tr Uçhisar'dan kuzey ve kuzeydoğu yönünde Kapadokya'nın görünümü; Tamamen volkanik tüfle kaplı olmasına karşın mezotelyoma vakası kaydedilmemiş. NEVŞEHİR YÖRESİ KAYALARIN ÖZELLİKLERİ ZEOLİT MİNERALLERİ VE ETKİLERİ SARIHIDIR KÖYÜ TARİHİ SARIHIDIR KÖYÜ ESKİ VE YENİ YERLEŞİM YERİ JEOLOJİ ÖZELLİKLERİ esre fatab ey.co m ww. . t r esre fatab ey.co m.t Kapadokya denilince daha çok Nevşehir, Kırşehir, Niğde ve Kayseri illlerinin kapsadığı alan anlaşılmaktadır. Peribacalarıyla dolu doğa harikası vadilerin yeraldığı ''Kayalık Kapadokya'' diye adlandırılan bölge ise Nevşehir, Niğde, Aksaray üçgeniyle sınırlanır. Kapadokya sözcüğü Perslerin bölgeye ''Güzel Atlar Ülkesi'' anlamında verdikleri ''Karpatuka'' adından gelmektedi Kapadokya Dünya'da benzeri olmayan doğal yapılara sahip bir yerdir. Bu doğa güzelliğini Erciyes Dağı, Hasandağ ve Melendizdağ ve yöredeki irili ufaklı birçok volkanlardan püsküren lavlara, ignimbrit, tüf ve volkan küllerinin varlığına borçludur.Hareketli bir tarihsel gelişime sahne olan Kapadokya çeşitli antik değere sahip kültürel değerler yanında Kayseri, Nevşehir, Aksaray, Niğde arasındaki alan içerisindeki doğal yapısıyla bilinmektedir. Bu alan Hasandağı, Melendiz dağı ve Erciyes dağı gibi üç büyük yanardağın milyonlarca yıl devam eden püskürmeleriyle oluşan kalın bir volkanik örtüyle kaplanmıştır. Erciyes dağı ve Hasan dağı lavlarını, küllerini çevreye yayarken insanoğluna sayısız nimetler sunmuş, birçok yararlı minerallerin oluşumuna neden olmuştur. Erciyes ve Hasandağı'nın çevreye yaydığı volkanik küllerin ve tüflerin kapalı göllerin tuzlu suyu içine girmesiyle oluşan zeolit grubu minerallerden; Erionitin zenginleşmesi yöre halkı için hiç de dostça olmamıştır. Kapadokya'nın zengin tarihi, doğa güzelliği içinde bazı sakinler mekan edinme konusunda kötü bir kura çekmiş olacaklar ki kanser yapıcı erionit mineralinin olduğu tüfün üzerinde yerleşmişlerdir. Nevşehir yöresi kaya tiplerinin dağılımını gösteren jeoloji haritasına bakıldığında, Kızılırmak nehri kuzeyinde 250 milyon yıl öncesi yaşında metamorfik kayalar ile 80-65 milyon yıl arası yaşında magmatik kayalar ve 50-25 milyon yıl arası yaşında sedimanter kayaları görmekteyiz. Kızılırmak nehrinin güneyinde ise yaygın olarak 14-2 milyon yıl arası yaşındaki göl ortamında çökelmiş kumtaşı, kiltaşı, tüfit ve kireçtaşı kayaları yeralır. Ayrıca Tuzköy'ün kuzeybatısında kayatuzu, çamurtaşı ve kiltaşından oluşan 30-20 milyon yıl yaşındaki kaya birimi bulunmaktadır. Kumtaşı, kiltaşı, tüfitten oluşan ve masif yapıda erionitli tüf bulundurmayan birim, yaygın olarak Tuzköy çevresinde, Sarıhıdır, Çökek, Ulaşlı, Karacaören, Karain, Karlık köyleri ve Ürgüp çevresinde bulunmaktadır (Şekil-2). Tüm bu kayalar Nevşehir çevresinde 2 milyon yıl ve günümüz arası yaşındaki volkanik kül, ignimbrit, bazalt tipinde kayalarla örtülmüştür. Zeolit mineralleri; sodyum, alüminyum, kalsiyum, potasyum, silisyum ve oksijenden oluşur ve kapalı tuzlu sulu ya da açık tatlı veya yarı tuzlu acısulu göllerde biriken volkanik tüflerin göl suyu ile kimyasal tepkimesiyle ve bozuşmasıyla oluşurlar. Kil mineralleri Al ve Si jelleri zeolite dönüşmektedir. Zeolitin oluşumunda suyun pH derecesi (Asitliği, bazikliği), gözenek suyu bileşimi, tuzluluğu, iyon değişim oranı ve gömülme derinliği (Basınç altında kalma) önemlidir. Gölün suyunun tuzluluğu ve alkalitesi volkan camının çözülmesiyle artar. Zeolit için uygun ortam hazırlar. Zeolit mineralleri gazlardan nem alınması, kirlilik kontrolu, havadan oksijenin ayrılması, çiftliklerde hoşa gitmeyen koku tutulması, kağıt sanayinde dolgu ve beyazlatma maddesi, kimyasal gübre etkisini arttırmada, enerji, metalurji ve tıp alanlarında kullanılmaktadır. Dünya'da zeolit yatakları, Birleşik Amerika'nın Oregan eyaleti, İtalya'nın Napoli bölgesi, eski Yugoslavya, Yeni Zelanda, bazı Afrika ülkeleri ve Japonya'nın belirli bölgelerinde mevcuttur. Kayıtlara göre buralarda kanser olaylarının görülmemiş olmasının nedeni, yatakların yakınında yerleşim yeri olmamasındandır. Ülkemizde Gölpazarı, Göynük, Polatlı, Oğlakçı, Ayaş, Bigadiç, Şaphane, Emet, Gördes, Urla, Kırkağaç ve Kapadokya yörelerinde varlığı saptanmıştır (Ataman, 1979). Volkanizmanın yaygın olduğu Batı Anadolu ve bazı yörelere göre lifsi yapılı Erionit minerali Kapadokya'da, Kapadokya'da da Nevşehir ilinin Gülşehir ilçesine bağlı Tuzköy, Ürgüp ilçesine bağlı Karain ile Avanos ilçesine bağlı Sarıhıdır köylerinde insan sağlığını tehdit edici boyutlarda olduğu saptanmıştır. Tarih öncesi dönemlerden başlayarak yerleşmelere sahne olan Kapadokya, Anadolu’nun en esk yazılı belgeler n n bulunduğu bölged r. Kayser yakınındak Kültepe de M.Ö. 2000 yıllarında büyük b r t caret merkez kurulmuştu ve bu kentte Mezapotamya’dan göç etmiş Asurlu tüccarlar da bulunmaktaydı. Anadolu yazılı tar h dönem ne bu tüccarların get rd kler ç v yazılı belgeler sayes nde g rm şt r. H t t devlet n n kuruluşundan sonra tüm Kapadokya bu devlet n egemenl ğ n tanıdı. Bu mparatorluğun yıkılışından sonra bölgeye Tabal devlet , daha sonra da Fr gler egemen oldular. Bölge bu devletler n yıkılmalarından sonra M.Ö. 590 yılında Med, M.Ö. 547-333 arasında se Pers İmparatorluğu’na bağlandı. Pers egemenl ğ dönem nde Katgutuka adı altında satraplık hal ne dönüştürüldü. M.Ö. 333 yılında Makedonya kralı Büyük İskender Kapadokyayı zaptett . M.Ö. 323’de onun ölümünden sonra, generaller nden Makedonyalı Perd kkas’ın el ne geçen Kapadokya M.Ö. 301-280 yılları arasında Selevkos krallığına bağlandı. M.Ö. 280 yılında Selevkos’un ölümü üzer ne bağımsızlığını kazandı ve lk kral olan Ar arathes (M.Ö. 255-220) döneminde görkemli devr n yaşadı. Daha sonra aynı hanedandan çeş tl krallar zamanında g derek güçsüzleşt ve Pontus krallığı le Roma mparatorluğu arasında sürekl olarak çek şme konusu oldu. M.Ö. 63 yıllarında Roma egemenl ğ ne g rerek bu mparatorluğun k ye ayrıldığı M.S. 395 yılına kadar Romalıların dares nde kaldı. Bu tar hten sonra B zans mparatorluğu sınırları ç ne girdi. M.S. 1072 yılında se Selçuklular tarafından alınan, Kapadokya, M.S. 1339 yılında da Yıldırım Bayezıt tarafından Osmanlı İmparatorluğuna katılmıştır.T mur’un Anadolu’ya st lası esnasında yöre 1405 yılına kadar T mur’un el nde kaldı ve daha sonra Karamanoğullarının el ne geçt . 1466’da se Karamanoğulları mparatorluğa bağlanarak Osmanlı topraklarına katıldı. Kapadokya bundan sonra Türk ye Cumhur yet kuruluncaya kadar Osmanlı İmparatorluğunun b r bölges oldu. Tüm bu tar hsel süreçler ç nde Sarıhıdır köyünün esk yerleşim yeri de bu meden yetler n yaşam alanı olmuştur. Özell kle M.S. 7. yüzyıldan t baren Anadolu’ya egemen olan B zans mparatorluğuna yapılan Arap saldırıları ve mparatorluğun d n üzer nde şkenceye varan baskıları yüzünden Hr st yanlar bu bölgeye göç etm şler, Per bacalarını ve d ğer tüf ve gn mbr t kütleler n oyarak saklanmış, yen b r yerleşme b ç m gel şt rm ş ve yeraltında b le korunaklı kentler yapmışlardır. Bu t p yerleş m alanları Sarıhıdır köyü karşısındak sarp volkan k tüf kayaları ç nde görmek mümkündür. Burada tüf ve ignimbrit kütleler n oyarak saklanılmış, yen b r yerleşme b ç m gel şt rm ş ve yeraltında korunaklı mekanlar yapmışlardır. Tüfler oyarak manastır, k l se ve evler yapmışlardır. Hasandağında ilk volkanik etkinlik yaklaşık 11 milyon yıl önce başlamış ve 6 milyon yıl devam etmiştir. Erciyes dağı ile Melendiz dağında ise ilk volkanik etkinlik 7 milyon yıl önce başlamış ve 2 milyon yıl devam etmiştir. Daha sonra her üç püskürme merkezinde de volkanizma bir süre yavaşlamış, yaklaşık 5 milyon yıl önce ise yeniden şiddetlenmiş ve bu kez ikinci volkanik evre ile kül, tüf, ignimbrit ve pomza gibi küçük taneli volkanik ürünler şiddetli patlamalarla havadan çok uzak mesafelere (100 km ye kadar) saçılarak çevreye yayılmışlar ve Nevşehir, Ürgüp dolaylarında yaklaşık 300 km lik bir alanda o devirde mevcut olan yersel göllerde ve vadilerde yığışarak birikmişlerdir. Hasandağ ve Erciyes dağında volkanik etkinlik daha sonra küçük çapta püskürmelerle zamanımızdan yaklaşık 2000 yıl öncesine kadar devam etmiş olup, günümüzde ise sadece sıcak su ve volkanik gaz çıkışlarıyla devam etmektedir (Ercan, 1986). Son patlama ürünü malzeme Nevşehir merkezli 20 km yarıçaplı daire içinde kalan alanda kalın bir örtü bırakmıştır ( Ürgüp, Avanos, Gülşehir, Acıgöl arasındaki bir daire içinde kalan alanlar). Zeolitlerin yalnız üçü, erionit, mordonit ve şabazit iğnemsi yapıdadır. Erionitin solunum yollarına kolayca girip, derinliklere kadar gidebilmesi, orada hiç değişmeden kalabilmesi ve kimyasal yapıları nedeniyle akciğer ve karın zarında mezotelyoma denilen kanser türünü yaptığı kabul ediliyor. Lifsel yapıda olmayan diğer zeolit cinslerinin sağlığa zararlı olduğu gösterilememiştir. Muayyen ölçülerde (çapı yarım mikrondan az, boyu 5 mikrondan fazla) ve akciğerde erimeden uzun süre kalabilen lifsel yapıdaki minerallerin kanser yapıcı olduğu Stanton isimli Amerikalı bir araştırmacı tarafından ortaya atılmıştır (Barış, 1987). Nevşeh r yöres , Tuzköy, Sarıhıdır ve Kara n çevres jeoloj har tası. Yeş l alanlar göl çökeller yle l şk l olan volkan k kayaların dağılımını göster r (Atabey, 2001) Sarıhıdır köyü yapıtaşı olarak kullanılan eriyonitli tüf kayası SARIHIDIR KÖYÜ ESKİ VE YENİ YERLEŞİM YERİNDE YAPILMASI GEREKENLER İÇİN ÖNERİLER Esk Sarıhıdır köyü tamamen yen yer ne (Kızılırmak Nehr kuzey yakasına) taşınmıştır. Terk ed len evler n b r kısmı eski halin korumakta olup, b r kısmı yıkılmış, harabe halded r. Kayalar arasından Ürgüp’e g den b r asfalt yol bulunmaktadır. Köy mezarlığı Kızılırmak Nehr güney kıyısında, esk köyün 200 m batısında yer almaktadır. Bu alanda esk Osmanlılar dönem nden kalan mezarlık le yen mezarlık yan yanadır. Yen mezarlık mermer kayalarından yapılmıştır. Esk köy evler n n duvarlarından sökülerek taşınmış olan er on tl tüf olan duvar taşları görülmüştür. Mezarlığa g den yol k l ve er on tl tüf kayası tozlarından, kumundan barett r. Bu yol çakıllanarak tozlanma önlenmel d r. Esk Sarıhıdır köyü yerleş m alanı Kızılırmak Nehr boyunca ve kayaların her k ucu le köprünün her k ayağı le kayalar arası tel örgü le çevr lmel d r. Bu şek lde esk alana çocukların ve hayvanların g rmes engellenmel . Mezarlığa g den yolun k yanı da tel örgüyle çevr lmel . Sarıhıdır köyü yen yerleş m mekanlarındak samanlık, ahır, depo ve evlerde genell kle karşı taraftak terk ed len evler n duvarlarından ve kayalardan sökülen er on tl tüf kayası kullanılmıştır. Evler n çler sıvalı olmasına karşın bazı ahır ve depoların çler nin sıvalı olmadıkları görülmüştür. 1958 ve 1960 yıllarında nsanlar yen yerler ndek evler n yapmak ç n esk evler ndek duvar taşlarını ya da karşı taraftak taş ocaklarından (mezarlık doğusunda) taşıdıkları er on tl tüf kayalarını kullanmışlardır. Ancak son yıllarda artan a le fertler n n barınma ht yaçlarını karşılamak amacıyla, tek katlı tüften yaptıkları öncek evler n n üzer ne br ket, tuğla veya bazalt, Nevşeh r taşından ( gn mbr t=sert) ek katlar nşa etm şlerd r. Evler n çatıları da genell kle k rem t damdır. Bahçe duvarlarında er on tl tüf kullanılmıştır. Sıvalı olmayan evler n duvarları sıvanmalı, bahçe duvarlarındak er on tl kayalar mümkünse kaldırılmalı ya da sıvanmalıdır. Mezarlık doğusunda esk den şlet len ve evler n yapımında kullanılan taş ocağının 1980 yılından sonra terk ed ld ğ bel rt lmekted r. Ancak yapılan incelemede taş almak için yeni kazılan yerlere rastlanılmıştır. Buradak kayalar gölsel ortamda çökelmiş olup, erionitli tüf, k ltaşı, kumtaşı, tüf t tabakaları arasında mas f ve kalın olan b r sev yede bulunmaktadır. Duvarlarda kullanılan yapı taşıda yıllarca bu sev yeden çıkartılmış olup, hala arasıra taş alınmaktadır. Bu alandan sağlık düşünülerek taş alınmamalı. Sarıhıdır köyü karşısındaki kayalık yerdeki Bizans Dönemi yerleşim mekanları Tıpkı vücudumuzu oluşturan hücreler gibi yerkabuğunu, sıradağları oluşturan kayalar da minerallerden oluşmuştur. Yaşamlarında insanlar bu minerallerle doğrudan ya da dolaylı olarak ilişki içindedir. Doğadaki bazı mineraller insan sağlığına yararlı, yaşamı kolaylaştırıcı (Sanayi, tıp, tarım vb.), yaşam için gerekli etkileri bulunmaktadır. İçtiğimiz suda ve yediğimiz gıdalarda mineraller bulunur. Bazı mineraller ise kanser nedeni özelliği dolayısıyla sağlığımıza zararlı olmaktadır. Bunlardan volkanik malzeme içinde tüflerde gelişen zeolit grubu minerallerden Erionit, lifsi-iğnemsi yapısı özelliği nedeniyle insanlara zararlı etkisi olduğu ve Mezotelyoma denilen akciğer zarı kanserine yol açtığı belirtilmektedir. Mezotelyoma akciğer ve karın organlarını örten zarların kanseridir (Barış, 1987). Ölümcül bir hastalık olup, akciğer veya karında su toplanmasıyla karakterizedir. Nadiren kan şekerini düşüren insülin benzeri hormon salınmasına yol açar. Mezotelyomalar Türkiye'de sık rastlanan kanser türlerindendir (Barış, 1994). İNSAN SAĞLIĞINI OLUMSUZ YÖNDE ETKİLEYEN BAZI MİNERALLER Erionit gibi birçok mineral insan sağlığına zararlı olmaktadır. Bunlardan; Asbest: Akciğer, plevra, periton, üst sindirim yolu ve solunum yolu kanserlerine, Sarıhıdır köyünde köylülerle sohbet . Mav karel gömlekl : Prof. Dr. Yusuf İzzett n BARIŞ (ortada) onun solundaki mavi gömlekli olan: Dr. Eşref Atabey . Foto: 28 temmuz 2004. E. Atabey Tuzköy (A), Sarıdır (B), Çökek (C), Kara n (D) gösteren kabartma har ta (Temel ve Gündoğdu, 1996) Tuzköy-Kara n ve Sarıhıdır örneğ Barış (1987)’ ye göre, Verem Savaş Teşk latı’nın daha öncek yıllarda Nevşeh r ve çevres nde çekm ş olduğu 50.000 n üstündek m krof lmler teker teker nceled ğ nde, l fsel ğnems er yon t n sebep olduğu akc ğer zarında kalınlaşma ve k reçlenme g b hastalıkların en yoğun b r şek lde Tuzköy, Kara n ve Sarıhıdır’da görülmüştür. Barış (1987, 2002) göre Nevşeh r bölges nden gelen Mezotelyomalı hastaların en genc 26, en yaşlısı 75, ortalama yaşı 50 olarak belirlenmiştir. Dünyada milyonda bir görülen Mezotelyoma Tuzköy’de bin kat fazla görülmektedir. Hastalığın bazı a lelerde daha yoğun b r şek lde ve a le ç nde plevral ve per toneal mezotelyoma le b rl kte lenfoma, karac ğer kanseri, kemik sarkomu gibi mezotelyoma dışı tümörler de görülmekted r (Barış, 2002, 2003a). Bu gözlemler kanser n oluşmasında esas etken n er on t olduğunu göstermekle b rl kte genet k yatkınlığın da ek faktör olarak etk l olab leceğ ne şaret etmekted r (Barış, 2003a). Kara n köyü, Tuzköy Kasabası ve Sarıhıdır Köyü’nde yapılan oransal ölüm çalışmalarında, lk k köyde ölenler n % 70' n n kötü huylu hastalıktan öldüğü gerçeğ n ortaya çıkarmıştır. Kızılırmak nehri sol tarafı yeni Sarıhıdır köyüsağ taraf 1958 öncesi Sarıhıdır köyünün olduğu yer Er yon t M neral ve Kanser İl şk s (Atabey, 2005’den) Zeolit minerallerinden kristal yapısı l fsel olan Er yon t n ep dem yoloj k olarak kanserojen olduğu saptanmıştır (Barış, 1987; Göktepeli vd., 1983). Şekilde er yon t m neral çeren b r volkan k kayacın makro görüntüsü le mikroskop görünümü verilmiştir. Şekilde eriyonit mineralinin solunma yoluyla akc ğerlere ulaşması ve akc ğerlerde yaptığı tahr bat ve ğnec kler n bozulmadan korundukları görülmekted r.Er yon t solunum yollarına kolayca g r p, der nl klere kadar g deb lmes , orada h ç değ şmeden kalab lmes ve k myasal yapıları neden yle akc ğer ve karın zarında mezotelyoma den len kanser türünü yaptığı kabul ed l yor. Er yon t n kanser yapıcı özell ğ Dünya Sağlık Teşk latına bağlı, Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu tarafından kabul ed lm şt r. L fsel yapılı mordon t le l fsel yapıda olmayan d ğer zeol t c nsler n n sağlığa zararlı olduğu göster lemem şt r. Muayyen ölçülerde (çapı yarım m krondan az, boyu 5 m krondan fazla) ve akc ğerde er meden uzun süre kalab len l fsel yapıdak m neraller n kanser yapıcı olduğu Stanton s ml Amer kalı b r araştırmacı tarafından ortaya atılmıştır (Barış, 1987). Kuvars, Tridimit, Kalsedon gibi kristal yapılı Silis: Pnömokonyoza, Kömür tozu: Akciğerde pnömokonyozuna, Uranyum, Toryum, Radyum gibi radyoaktif mineraller: Kemik ve kemik iliği, deri ve akciğer kanserlerine, Arsenik: Deri ve akciğer kanserlerine, Talk, Mika, Kaolen ve bazı silikat mineralleri: Hyalinize kalsifiye plevral kanserlerine, Sarıhıdır Eski Sarıhıdır (1958 yılından önce) köyü falez, sarp kayalık le Kızılırmak Nehr arasındak dar şer t üzer nde ve tüf-ignimbritler içine kurulmuştur. Konumu dolayısıyla taşkınlara ve kaya düşmeler ne maruz kalınca 1958 yılında Kızılırmak üzer ne b r köprü yapılarak karşı kıyıda yen köyün oluşması sağlanmıştır. Esk köyün yerleşt ğ volkan k kayaç, pomza parçaları çer r. Pomza l fler uzun ve nced r. Göl ortamına tüfler n gelmes nden dolayı silisleşme ve zeolitleşme şeklinde olan hidrotermal zonlar gelişmiştir. Kalınlığı 15-30 metred r. Burada yapılan tıbb çalışmalarda gn mbr t-tüfler içinde nsanlarda akc ğer kanser ne neden olan er on t m neral bulunmuştur (Barış, 1987). İgn mbr t b r m üzerine gölsel k ltaşı, tüf t kayaları gelir.Daha önce tüfgn mbr tler üzer nde yaşamış olan nsanların bazıları 20-30 yıl sonra er on t m neral neden yle akc ğer kanser ne yakalanmışlardır. Ancak kansere yakalanma oranı yen yerleş m alanında er on tl kayaların olmayışı neden yle azalmaktadır. ww. Kromi-6, Hematit, ve Nikel: Akciğer ve nazal sinüs kanserlerine yol açtığı bilinmektedir. 1958 yılı öncesi Kızılırmak nehri karşısına taşınmadan öncekiSarıhıdır köyü evleri Sarıhıdır köyü mezarlığı sol üst köşede ve osmanlı dönemi mezarlığı önde 1958 yılı öncesi sarıhıdır köyü yerleşim yeri Paleocoğrafik evrim modeline göre Kapadokya bölgesinde 30-20 milyon yıl önce karasal ortam egemendi. Yazın kuruyan geçici göllerde tuz tabakaları oluştu . Daha sonra bu göl alanlarına yaklaşık 11 milyon yıl önce ilk defa patlayan Hasandağı volkanizmasının tüfleri ulaştı. Göl suyuna giren bu tüfler su ile kimyasal reaksiyona girerek erionit mineralinin oluşmasını sağladı. Bugün bu kayatuzu ve onun üzerine gelen tüf tabakalarını Tuzköy'de görmekteyiz ve dünyada en yaygın kanser olayının olduğu yer olarak belirtilmektedir. Benzer oluşum Karain ve Sarıhıdır içinde geçerli olmaktadır. Ancak Karain ve Sarıhıdır'da Tuzköy'de olduğu gibi tüflerin altında kayatuzu görülmemekte, tüflerin üzerine doğrudan gölsel evaporitli kiltaşı, tüfit gelmektedir Bu yerlerdeki tüfler de göl suyu ile reaksiyona girerek bünyelerinde erionit zenginleşmesi olmuştur. Daha sonra göl çökelleri, Nevşehir ve çevresinde yaygın olduğu üzere tüf, bazalt türü volkanik kayalarla örtülmüştür . En sonunda yöre kayaları genç faylarla kırılmış, kıvrımlanmış olup, erozyon ve başka bir dizi jeolojik olaylarla aşınarak bazı alanlarda vadiler gelişmiş, aşınmayan alanlar orijinal konumunu korumuştur . Tüflerden alınan örneğ n SEM görüntüsü (klinoptilolit-eriyonit=eriyonit kristalleri ğnems şek lde olanlar) (Temel ve Gündoğdu, 1996) Solda-er yon t m neral nden kaynaklanan mezotelyomalı hastanın akc ğer radyograf s ; pleral kalınlaşma-kals f kasyon (Barış, 1987) Sağda-Er yon t c s mc ğ . A-Morfoloj k görünümü, b-T p k EDS spektrumu, c-SAED örneğ görünümü (0002) ve (1120) er yon t yansıması (Sebast en vd., 1981). Evin alt katı eriyonitli tüf, üst katı tuğladan yapılmış Hayriye Sungur (65) Naim Sungur T. Sungur (50) R. Sungur (45) Maliðn Plevral Mezotelyoma R. Sungur (42) A. Ceylan (33) R. Sungur (37) Plevral kalýnlaþma Kalsifikasyon Sarıhıdır köyü Sungur ve Bostan ailesi mezotelyoma Atabey, E., Papak, İ., Tarhan, N., Akarsu, B., Taşkıran, M.A., 1987, Ortaköy (N ğde)-Tuzköy (Nevşehir)-Kes kköprü (Kırşehir) yöresinin jeolojisi. M.T.A. Rapor No:8156. (Yayınlanmamış). Atabey, E., Tarhan, N., Yusufoğlu, H., Canpolat, M.,1988, Hacıbektaş, Gülşeh r, Kalaba, (Nevşeh r)H mmetdede (Kayser ) arasının jeoloj s M.T.A. Rapor No: 8523(Yayınlanmamış) Atabey, E., 1989a, 1/100000 ölçekl açınsama n tel kl Türk ye jeoloj har taları ser s , Aksaray-H18 paftası, MTA yayını Atabey, E., 1989b, 1/100000 ölçekl açınsama n tel kl Türk ye jeoloj har taları ser s , Kayser -H19 paftası, MTA yayını.. Atabey, E.,2000,Tuzköy ve Karain yeni yerleşim yer seçimi ve jeolojik etüt raporu,MTA R. no:10329. Atabey, E., 2001, Tuzköy kasabası yen yerleş m yer jeoloj k etüt raporu,MTA Rapor no: 10400. Atabey, E., 2002a, Tüm Kapadokya r sk altında mı? TÜBİTAK B l m ve Tekn k, Sayı:412, 64-67. Atabey, E., 2002b, Tüm Kapadokya Yöres Volkan k Tüf Neden yle Kanser R sk Altında Mı?, Uluslar arası Katılımlı Beslenme, Çevre ve Kanser Sempozyumu B ld r Özler ,31 Mart-3 Nisan 2002, Ankara Atabey, E., 2002c, Erionitli tüflerle göl çökellerinin l şk s , Türk ye 55. Türk ye jeoloj Kurultayı Bildiri özleri Atabey, E., 2003, Zeolitin Öteki yüzü, Cumhuriyet Bilim Teknik, 13 Eylül, 2003, S.860/13 Atabey, E. 2004. Karain köyü (Ürgüp) mevcut yerleşim yeri ile yeni yerleşim yeri jeolojik etüdü ve öner ler. MTA Genel Müdürlüğü Rapor No: 10705 (yayımlanmamış). Atabey, E. 2005. Tıbb Jeoloj K tabı. TMMOB Jeoloj Mühend sler Odası Yayınları: 88, 194s, Ataman, G., 1979, Batı Anadolu zeol t oluşumları, Yerb l mler , 3, 85. Barış, Y. İ., 1987, Asbestos and er on te related chest d seases, Sem h Ofset Matbaası,Ankara. Barış, Y. İ., 1994, Bu doktoru reh n alalım: Anadolu’da b r kanser araştırması,Kent Matbaası, Barış, Y. İ., 2003, ‘’Anne Bana kerpeten get r’’ Anadolu’nun B tmeyen Akc ğer ve karın Zarı kanser Ç les , 224s. B l msel Tıp Yayınev , Ankara M ll yet, 1983, İstanbul’dan Göreme’ye kültür m rasımız, 16. Fas kül, 121-124, 17. fasikül, 129-131, 18. Fasikül,137-139 ve 144, 19. Fasikül, 145-148 ve 151-152. Temel, A. ve Gündoğdu, N. 1996. Zeolite occurrences and teh erionite-mesotheliioma relationship in cappodocia, Central anatolia, Turkey, Mineral deposite, 31, 539-547. www.mta.gov.tr