Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi

advertisement
Doktora Öğrencisi, Ankara Üniversitesi, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü.
[email protected]
ORCID ID: orcid.org/0000-0002-6814-6247
Doktora Öğrencisi, Ankara Üniversitesi, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü.
[email protected]
ORCID ID: orcid.org/0000-0003-1782-6354
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi-Journal of Turkish Researches Institute
TAED-60, Eylül-September 2017 Erzurum
ISSN-1300-9052
Makale Türü-Article Types
Geliş Tarihi-Received Date
Kabul Tarihi-Accepted Date
Sayfa-Pages
DOI-
:
:
:
:
:
Araştırma Makalesi-Research Article
27.06.2016
27.07.2017
513-534
http://dx.doi.org/10.14222/Turkiyat1617
www.turkiyatjournal.com
http://dergipark.gov.tr/ataunitaed
This article was checked by iThenticate.
Öz
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve
aynı zamanda ilk cumhurbaşkanı olan
Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatını konu
alan birçok kitap ve makale yazılmıştır.
Ancak bahse konu eserlerde, kendisinin
çocukluk ve ergenlik dönemine ait bilgiler
son derece kısıtlı ve çoğunlukla rivayet
niteliğinde olup daha ziyade askerlik hayatı
ile Çanakkale Zaferi sonrasında yaşanılan
gelişmelere yoğunlaşılmıştır. Bu çalışmaların
genelinde Mustafa Kemal 1902’de Harp
Okulu’ndan teğmen, 1905 yılında ise Harp
Akademisi’nden kurmay yüzbaşı rütbesiyle
mezun olur. Ama askeri hiyerarşi içinde
bugün için “üsteğmen” olarak bilinen o
dönem ise “Mülâzım-ı Evvel” olarak anılan
rütbeden genel itibariyle bahsedilmez.
Bu çalışmada, Atatürk hakkında yapılan
alışılagelmiş çalışmalardan farklı olarak,
onun eğitim hayatının kısa tarihçesi ile
askerlik hayatının gölgede kalmış bir
dönemine ışık tutacak “Mülâzım-ı Evvel
Mustafa Kemal” ele alınarak, literatürde
eksik kalan kısmın tamamlanmasına katkıda
bulunulmaya çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Mustafa Kemal
[Atatürk], Harp Okulu, Harp Akademisi,
Kurmay, Mülâzım-ı Evvel (Üsteğmen).
Abstract
Many books and articles were written
about the life of Mustafa Kemal Ataturk, the
founder and the first president of Turkish
Republic. But in these works, information
about Ataturk's childhood and teenage years
are scarce and hearsay. These works focus
more on his military life and event after the
Battle of Gallipoli of the First World War. In
these books and articles, it is recorded that
Mustafa Kemal Ataturk graduates from
military school as second lieutenant in 1902
and from military college as staff captain in
1905. But none of these books and articles
mention the rank known today as “first
lieutenant” and was known as “Mülazım-ı
Evvel” in the past, in the military hierarchy.
In this study which is different from the
usual studies about Mustafa Kemal Ataturk,
his “Mülazım-ı Evvel” years will be the main
focus. A summary of his education life and
part of his military life which is not talked
much about will be handled and hopefully,
some of the missing parts about his life will
completed.
Key Words: Mustafa Kemal [Ataturk],
Military School, Military Academy, Staff,
Mülâzım-ı Evvel (First Lieutenant)
Giriş
600 yıl boyunca üç kıtaya hükmeden Osmanlı İmparatorluğu 1699 tarihli Karlofça
Antlaşması ile Gerileme Dönemi’ne girmiş ve 1789 Fransız İhtilali sonrası belirginleşen
milliyetçilik akımlarından en fazla etkilenen devletlerden biri olmuştur. 1804 Sırp isyanı
ile birlikte başlayan ve Yunan isyanı ile devam eden isyanlar silsilesi özellikle Balkan
Zeynel LEVENT-Müşerref AVCI
coğrafyasında kendisini hissettirmiş ve İmparatorluk topraklarından kopmalar başlamıştır.
İmparatorluğun en uzun yüzyılı olarak adlandırılan 19’uncu yüzyıl ise 1853-56 Kırım
Savaşı, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı ve 1878 yılında Kıbrıs’ın “geçici olarak” İngiltere’ye
bırakılması gibi etkenlerden dolayı bir önceki yüzyıldan daha da sıkıntılı olmuştur.
İşte Mustafa Kemal [Atatürk], 19’uncu yüzyılın son çeyreğinde, siyasal
bunalımlarla dolu bir coğrafyada, yeni düşünce ve siyasi akımların en çok yankı bulduğu
Makedonya’nın en büyük kenti Selanik’te doğmuştur (Özkaya vd. 2003: 1). Elbette ki, bu
çocuğun, kısa hayatında bir askeri deha, emperyalist dünyaya meydan okuyan milliyetçi
bir lider, altı yüz yıllık bir saltanatı tarihe gömen bir ihtilalci ve yeni bir devletin kurucusu
olacağını [o tarihte elbette ki] kimse tahmin edemezdi (İnalcık 1998: 40).
19’uncu yüzyılda Balkan topraklarının içinde bulunduğu kaotik ortamın, 19 Mayıs
1919 tarihinde ulusal egemenliğe dayalı, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak üzere
Samsun’a çıkacak olan Mustafa Kemal [Atatürk]’ün fikir hayatının gelişimindeki etkisi
göz ardı edilemez.
Mustafa Kemal [Atatürk]’ün Hayatı
19’uncu yüzyılda bilhassa taşrada kayıtların eksik oluşu ve nüfus kütüklerine
doğum gününün ve ayının yazılması usulden olmaması gibi sebeplerle kendisinin doğum
günü-ayı bilinmemektedir. Harp Okulu’ndaki sicil defterinde doğum yılı olarak Rumi 1296
kaydedilmiştir. Yine TBMM’ye verilen biyografi fişinde, 1919’da Velid Ebuzziya’ya
verdiği ve Nutuk’un vesikalar bölümünde de yer alan tercüme-i halinde ve 1922’de Ankara
Nüfus Müdürlüğü’ne kaydolunduğunda doğum yılı 1296 [1881] olarak belirtilmiştir. Buna
göre 1296 Rumi senesi 13 Mart 1880-12 Mart 1881 tarihleri arasına rastlamaktadır. Bu
noktadan hareketle, Atatürk’ün 1 Ocak 1881-12 Mart 1881 tarihleri arasında dünyaya
geldiği kabul edilmiştir (Özkaya vd. 2003: 9). Bununla birlikte Afet İnan, Mustafa Kemal
Paşa’nın bizzat kendisinden işittikleri doğrultusunda Ata’nın Mayıs ayında doğduğunu
ifade etmektedir (İnan 1959: 7).
Doğduğu tarihten yaklaşık yarım asır sonra, 19 Mayıs 1932’de Reşit Saffet
Atabinen’in kendisine “Doğum gününüzü kutlarım” yollu bir tel çekmesi Atatürk’ün
hoşuna gitmiştir. Bundan hemen sonra Temmuz 1932’de Türk Tarih Kurumu’nun ilk
kongresi sırasında Aydın Halkevi’nin tarih, dil, edebiyat komitesinin bir “Gazi günü”
kabul etmek istediğini söyleyip, ona doğum gününü soran öğretmene Mustafa Kemal:
“Bana onu sormayınız, ben doğduğum günü bilmiyorum.” der ve “Gazi günü” olarak da
“Samsun’a çıktığım günü” yapınız sözünü ekler (Bayur 1963: 7). Ali Fuat Cebesoy ise,
bazı biyografilerde Atatürk için
“1880’de doğduğu ileri sürülse de, 1881 tevellütlü olduğu muhakkak
gibidir.” (Cebesoy 1967: 3) demekte ve eklemektedir: “Doğum tarihini
Atatürk de bilmezdi. Cumhuriyet devrinde doğum yıldönümünü kutlamak
için kendisine müracaat edenlere: ‘İtiraf ederim ki, ben de bilmiyorum. Eğer
lütfedip bir gün yapmak istiyorsanız, en münasibi 19 Mayıs’tır.’ dediğini
hatırlarım.”
(Cebesoy 1967: 3 - 4)
Mustafa Kemal’in Eğitim Hayatında Saklı Kalmış Bir Dönem: Mülâzım-ı Evvel …
Mevcut veriler ışığında Mustafa Kemal [Atatürk]’ün doğum günü olarak 19 Mayıs
1881 tarihi kabul edilmektedir.
İlkokul’dan Askeri Lise’ye Mustafa Kemal [Atatürk]
Türk tarihine Atatürk olarak geçecek olan Mustafa’nın dedesi Selanik’te bir ilkokul
öğretmenidir (Lewis 1998: 13). Müdafaa-i Milliye Vekâleti Muamelat-ı Zatiye Dairesi
(MSB Per.Bşk.lığı’nın 21 Teşrinisani 1341 (21 Kasım 1925 tarihli kayıtları) kayıtlarında
bulunan Özlük Dosyası’nda “Reis-i Cumhur Müşir Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri
bin Ali Rıza-Selanik” (http:www.msb.gov.tr/Ana Sayfa/ Atatürk Köşesi/Belgelerle
Atatürk/ Özlük Bilgileri) olarak geçen Mustafa’nın babası Ali [Rıza] Efendi ise önceleri
Selânik’te evkaf kâtipliği yapmıştır. Kendisi, babasını az hatırladığını söylemekle birlikte
zekâ ve azmini anmakta, modern düşünceli biri olduğunu söylemektedir. 1876’da
Sırbistan’la savaş başladıktan sonra Selânik’te gönüllülerden bir “Asakiri Milliye” taburu
kurulmuş ve Ali [Rıza] Efendi o taburda mülâzımı evvel (üsteğmen)1 olarak görev almıştır
(Bayur 1963: 7).
Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde okuma imkânı kıt ve okur-yazar azdır.
Okutulmasına karar verilen çocuklar için seçilebilecek iki yol vardır. Bunlardan birincisi
derme çatma ve devlete ait olmayan, sarıklı ve çoğu cahil hocalar tarafından idare edilen
mahalle mektepleridir. Bu yol nihayet, verimsizleşmiş bir medrese tahsiline çıkmakta,
buralardan imam ve müezzin yetiştirilmektedir. Bu medreselerin mezunlarından bir kısmı
daha ziyade İstanbul’da yoğunlaşan başka medreselere gitmektedir. Onları bitirenler din
eğitimi hocalığı, müftülük, kadılık gibi daha ileri “ilmiye” sınıfına katılmışlardır. “Zübeyde
Molla”2 olarak anılan Anne Zübeyde Hanım’ın tercihi bu yöndedir (Aydemir 1998: 44).
Baba Ali [Rıza] Efendi ise oğluna muntazam bir tahsil yaptırmak istemektedir. Bu
amaçla Mustafa’yı yeni açılan ve çağdaş usullerle eğitim veren Şemsi Efendi Mektebi’ne
yazdırmak istemiştir. Bu istek karı-koca arasında aşırı hadlere varmayan çatışmalara,
direnişlere yol açmışsa da, babasının ustalıklı bir manevrasıyla Mustafa önce Zübeyde
Hanım’ın istediği gibi ilahiler, dualarla mahalle mektebine başlamış, bir iki gün sonra da
Şemsi Efendi Mektebi’ne kaydedilmiştir. Mustafa’nın, Şemsi Efendi Mektebi’ndeki
ilköğretim hayatının 1891 ders yılı sonuna kadar sürdüğü anlaşılmaktadır. Buna göre
mektebe başlayış tarihi tam olarak belli değilse de, bunu 1886 veya 1887 olarak almak
mümkündür (Aydemir 1998: 43 - 46).
Ali [Rıza] Efendi’nin 1893 yılı kasım ayının ikinci yarısında vefat etmesi (Cebesoy
1967: 5) üzerine Zübeyde Hanım, 3 çocuk ve 40 kuruş dul maaşıyla kalmıştır. Mustafa o
tarihte 8, kardeşleri Makbule 4, Naciye ise 1 yaşındadır (Gürbüz 2010: 9). Mustafa’nın çok
genç iken babasının ölmesi ailenin durumunu sarsmış (Bayur 1963: 8) ve Zübeyde Hanım
çocuklarını da yanına alarak Langaza’daki (www.lozanmubadilleri.org.tr) bir çiftliğin
kâhyası olan kardeşi Hüseyin Ağa’nın yanına gitmiştir (Özkaya vd. 2003: 11). Hüseyin
Ağa, Selânik eşrafından Süleyman Bey’in çiftliğinde subaşılık (kâhyalık) etmektedir
(Bayur 1963: 8). Atatürk’ün “ben de karıştım” dediği köy hayatı, dayısının kâhyalık
Bu cümleden hareketle, mülâzım-ı evvel (üsteğmen) rütbesini almak için Harp Akademisi ikinci sınıfına
geçmenin zorunlu olmadığı ve diğer kaynaklardan gelen subayların da bu rütbeyi farklı bir şekilde alabildikleri
sonucuna varılmaktadır.
2
Mollalık, o dönemde kadınlar için “okumuşluk unvanı” olarak kullanılmaktadır.
1
Zeynel LEVENT-Müşerref AVCI
yaptığı bu çiftlikte geçmiştir (Özkaya vd. 2003: 12). Burada ne kadar kaldığı ve dolayısıyla
eğitimine ne kadar ara verdiği net olarak bilinmemektedir. Şevket Süreyya Aydemir,
Mustafa’nın çiftlikte bulunduğu süre zarfında çiftliğin yakınındaki kilisede Hıristiyan
mektebine kısa bir süre gönderilmiş olduğunu söylemektedir (Aydemir 1998: 48). Ali Fuat
Cebesoy, ailesinin, Mustafa’yı o civardaki Rum okullarından birine vererek yarıda kalan
tahsilini tamamlamasını düşündüğünü, sonra bu fikirden vazgeçildiğini ifade etmektedir
(Cebesoy 1967: 5). Kemal Arı, Mustafa’nın bu çiftlikte yaklaşık 1 yıl kaldığını ve bir ara
bir ilkokula gönderilmesinin gündeme geldiğini ve o okula birkaç hafta giden Mustafa’nın
“Ben, o okula gitmem. Orada Hıristiyan çocuklar var. Öğleleri ayin yapıyorlar.” diyerek
okula gitmemekte direndiğini aktarmaktadır (http:www.turkishnews.com/content/
2015/02/07). Ali Güler ise, Mustafa’nın çiftliğin bulunduğu bölgeye yakın bir Rum Kilise
Okulu’na gönderilmesinin düşünülmesine rağmen, kendisinin bunu istemediği; çiftliğin
Arnavut yazıcısı Kamil Efendi’nin ve komşuları Hatice Hanım’ın derslerinden de memnun
kalmadığı kanaatindedir (Güler 2008a: 144 - 145).
Mustafa 1894 yılında çiftlikten ayrılarak Selanik Mülkiye Rüştiyesi (sivil
ortaokul)’ne kaydolmuştur. Aynı dönemde eğitim-öğretim hayatına devam eden askeri
rüştiyeler ise askeri idadilere ve bu yoldan harp okullarına öğrenci veren askeri ortaokulları
teşkil etmektedirler. Umumiyetle 3 sınıflık olan rüştiyelerle, 4 sınıflık olan idadiler bir
arada ortaöğretim kademelerini vücuda getirmektedirler (Aydemir 1998: 50). Mustafa,
Mülkiye Rüştiyesi’nde başka bir çocukla kavga ettiğinden hocası Kaymak Hafız tarafından
dövülmüş ve okuldan alınmıştır (Bayur 1963: 8).
Mustafa’nın mülkiye rüştiyesinden ayrıldıktan sonra askeri rüştiyeye giriş tarihi de
kesin olarak belli değildir. Yusuf Hikmet Bayur’a göre, Mustafa, annesinin istememesine
rağmen (Güler 2008a: 146) 3 bir akrabasının delâletiyle 1893 tarihinde askeri rüştiyeye
girmiştir (Bayur 1963: 8). Şevket Süreyya Aydemir ise O’nun 1894 yılında Selanik Askeri
Rüştiyesi ile askerlik mesleğine atıldığını ve Mustafa’nın hikâyesinin, bu askeri rüştiye ile
başladığını ifade etmektedir (Aydemir 1998: 63).
Ali Fuat Cebesoy, askeri rüştiye sınavında sağladığı başarıyı göz önünde tutularak
öğrenim süresi 4 yıl olan rüştiyenin 3’üncü sınıfına alınan ve burada isminin sonuna
“Kemal” eklenen Mustafa’nın, 1896 yılı başında, 15 yaşında iken Selanik Askeri
Rüştiyesi’nden mezun olduğunu ifade etmektedir. Mustafa Kemal, rüştiyeyi kırk küsur
mevcutlu sınıfta 4’üncü olarak bitirmiştir (Cebesoy 1967: 6 - 7).
Mustafa Kemal’in askeri idadiye giriş tarihi hakkında da farklı tarihler
zikredilmektedir. Yücel Özkaya ve diğerleri “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayatı” adlı
kitabında Ali Fuat Cebesoy’un söylediği tarihi destekleyerek Mustafa Kemal’in
Manastır’daki Askeri İdadi’ye 1896 yılında girdiğini aktarmasına rağmen (Özkaya vd.
2003: 15) Turgut Özakman “Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Kronolojisi” adlı
kitabında bu tarihi 1895 olarak ifade etmiştir (Özakman 1999: 9).
Amaçları harp okullarına öğrenci hazırlamak olan ve bugünkü askeri liselere denk
olan askeri idadiler ordu merkezlerinde kurulurdu. Bütün askeri idadiler arasında nispeten
en hür ve memleket meselelerine karşı en çok ilgili olanı da Manastır Askeri İdadisi’dir
(Aydemir 1998: 64).
Psiko-analizci Dr. Pierre Retchnick, Mustafa [Kemal Atatürk]’ün kendi geleceği hakkında yine kendisinin
bağımsız, özgürce karar vermesini “yetim çocuklarda gelişen güçlenme içgüdüsüne” bağlamaktadır.
3
Mustafa Kemal’in Eğitim Hayatında Saklı Kalmış Bir Dönem: Mülâzım-ı Evvel …
Manastır Askeri İdadisi’nde Mustafa Kemal matematikten kuvvetlidir; ancak
Fransızcası zayıftır. Selanik’e sılaya gittiğinde bir frer (papaz) okuluna giderek
Fransızca’daki bilgisini artırmıştır; ancak bir subay adayının bir yabancı okuluna
gitmesinden o zamanki yönetim kuşkulandığı için Mustafa Kemal’e bu iş yasak edilmiştir
(Bayur 1963: 9). O dönemde askeri okullardaki subaylık, teğmenlik (mülâzım-ı sâni) ile
müşirlik (mareşallik) arasındaki kademeleri içine almaktaydı ve bu mesleğe iki yoldan
gelinmekteydi: Mekteplilik ve alaylılık (Aydemir 1998: 51).
Mektepli subay, askeri okullardan yetişerek orduya katılan subaydı. Alaylı subay
da, mekteplerin tamamlayamadığı subay kadrosuna, orduda teskere terk ederek veya
yararlılık göstererek erlik ve astsubaylık yollarından gelen subaylardı. Bunların çoğu
okuma yazma bilmezdi. Fakat bunlar Osmanlı İmparatorluğu’nun Tuna’dan Acem Denizi
kıyılarına ve Orta Afrika’ya kadar uzanan çeşitli bölgelerinde, bütün bir ömür boyunca
katlanılan meşakkatler ve devamlı kışla hayatı içinde pişerlerdi. Kendilerini orduya
vakfettikleri için bazı vasıfları olurdu. Bunlardan yüksek rütbeli âmir, general, hatta müşir
olanlar çoktu. 1908 Genç Türk İhtilali’yle orduda ıslahatlara geçildiği zaman Osmanlı
ordusunda 7.000 kadar alaylı subay vardı ve bu miktar, ordudaki subay kadrosunun yarısı
demekti (Aydemir 1998: 51-52).
Mustafa Kemal, Manastır Askeri İdadisi’ni 1898 yılı Kasım ayında (Cebesoy 1967:
8) 54 kişi arasından 2’nci olarak bitirmiştir (Gürbüz 2010: 101).
Mustafa Kemal’in Harp Okulu Yılları
Mustafa Kemal, İstanbul’a gelerek 13 Mart 1889’da Pangaltı’da bulunan Harp
Okulu’na [Mekteb-i Harbiye] kaydolmuş ve iki ay içinde kendisini tanıtarak, sınıfın
çavuşluğuna yükselmiştir. O tarihte birinci sınıfların mevcudu yaklaşık 750 kişi, Harp
Okulu’nun toplam mevcudu ise 2 bin kişiden fazladır (Cebesoy 1967: 13 - 15).
Mustafa Kemal, künye defterine “1283 yaka numaralı, Manastır İdadisi’nden vürud
eden şakirdan” olarak kaydedilmiştir (Gürbüz 2010: 112). Onun Harbiye’ye kaydolduğu
dönemde İstanbul’da; Tıbbiye, Harbiye ve Mühendishane (Mühendishane-i Berrî-i
Hümayun) ile sivil idareciler ve hâkimler yetiştiren Mülkiye ve Hukuk Mektepleri yüksek
tahsilin dört katını oluşturmaktadır.
Mustafa Kemal Harbiye’ye, Manastır İdadisi’nde etkisi altında kaldığı hürriyet
fikirleri ve memleket meselelerine karşı ilgilerle gelmiştir. Harbiye O’nu hem bir subay
olarak hazırlamış hem de vatan ve hürriyet duygularını geliştirerek istibdat idaresine karşı
bir asi olarak yetiştirmiştir (Aydemir 1998: 70 - 71).
Harp Okulu’nun ilk yılında az çalışan ve eğlencelere dalan Mustafa Kemal ikinci
ve özellikle üçüncü yılda çalışma temposunu artırmıştır (Bayur 1963: 10). Bunun sebebi
ise özellikle Harp Okulu üçüncü sınıfının kalabalık olması ve bu öğrencilerden ancak, pek
az bir kısmının Harp Akademisi’ne girebilecek olmasıdır. Kendisi kurmay subay olacağına
inanmaktadır. Harp Okulu’ndan sınıf arkadaşı olan Ali Fuat Cebesoy bu inancı şöyle
aktarmaktadır: “Bir gün ‘Ya erkânı harp olamazsan, ne yaparsın?’ diye yarı şaka takılan
sınıf arkadaşımız [Ayıcı] Arif’i [M.Kemal] derhal susturmuştu.‘Seni bilmiyorum, fakat ben
Zeynel LEVENT-Müşerref AVCI
muhakkak erkânı harp olacağım’ demişti. M.Kemal kurmay oldu, Arif, mümtaz yüzbaşı4
(Niyazi 1975: 57) olarak [Harp Akademisi’nden] okuldan çıktı.” (Cebesoy 1967: 34).
Bir başka tartışma konusu da Mustafa Kemal’in Harp Okulu’nu bitirme yılı ve sicili
ile ilgilidir. Şevket Süreyya Aydemir, 10 Şubat 1902’de 21 yaşında 1472 sicil numarasıyla
mülâzım-ı sani (teğmen) rütbesiyle Harp Okulu’nu bitirdiğini (Aydemir 1998: 72) ifade
etmekteyse de; bu konuda da bir yanlışlık olduğu değerlendirilmektedir. Ali Güler, Kara
Kuvvetleri Komutanlığı Arşivi’nde yaptığı araştırmalara dayanarak hazırladığı
çalışmasında Atatürk’ün sicilinin “1317-Piyade.8” olduğunu söylemektedir. Buradaki
1317 senesi bazı kaynaklarda 1901 bazı kaynaklarda ise 1902 yılına tekabül etmekle
birlikte doğrusu 1901’dir (Güler 2000b: 40). Mustafa Kemal, 1901 yılında Harp
Okulu’ndan mezun olduktan hemen sonra ise Harp Akademisi’ne kaydolmuştur.5
Mustafa Kemal’in Harp Akademisi Yılları
Mustafa Kemal’in Mülâzım-ı Evvel rütbesini aldığı süreci daha iyi anlayabilmek
için kısaca Harp Akademisi’nin tarihine değinmekte fayda vardır. Babası Abdülmecit’in
1845’te açtığı Harp Okulu’ndan daha ileri bir eğitim düzeyinde olması için Sultan
Abdülhamit Almanya’dan askeri heyet getirtmiş ve 1882’de Harp Akademisi’ni
kurmuştur. Okulun ilk hocaları arasında Alman Van Der Goltz Paşa da vardır (Gürbüz
2010: 149).
Harp Akademileri Komutanlığı tarafından hazırlanan “Harp Akademileri Tarihçesi
(1848-1991)” adlı eserde; 1845 yılında I. Abdülmecit’in Fermanı (Buyrultu) ile askeri
okulların düzenlenmesi hakkında Harp Okulu Komutanı (Mekteb-i Fünun-u Harbiye-i
Şahane) Emin Paşa, 1861’de Sadaret’e kadar yükselecek olan Fuat Paşa ve Şeyh’ül-İslam
Arif Hikmet Bey’den oluşan Askeri Öğretim Kurulu’nun aşağıdaki kararı aldığı
belirtilmektedir. Bu karara göre:
“Harp Okulu dört sınıf olacak, askeri liseler kurularak Avrupa Ordularında
olduğu gibi Kurmay Subay yetiştirmek için sınıflar oluşturulacaktır…” Harp
Akademisi’nin kurulması hakkında verilen en önemli rapor budur. Bu rapor üzerine
Avrupa’da eğitim gören Abdulkerim Paşa, kurmay sınıflarını oluşturmak için
görevlendirilmiştir. Fransa ve Prusya Hükümetlerine başvurularak Kurmay Yüzbaşılardan
Akademi’ye öğretim üyesi tayin edilmiştir (Harp Akademileri Tarihçesi 1991: 7). 1850
yılında mezun olan ikinci dönem öğrencilerinden başlamak üzere, Harp Okulundan mezun
olanlara Teğmen (Mülâzım), Harp Akademisi birinci sınıfa geçince Kurmay Üsteğmen
(Mülâzım-ı Evvel), ikinci sınıfa geçince Kurmay Yüzbaşı ve Harp Akademisini bitirince
Kurmay Kıdemli Yüzbaşı (Kolağası) rütbeleri verilmiştir.
Kurmaylık, önceleri ayrı bir askerî sınıf olarak kabul edilirken, 1867 yılından
itibaren piyade, süvari, topçu gibi sınıflar için kurmay subay olarak yetiştirmek üzere
programlar yeniden düzenlenmiştir. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşının (93 Harbi)
aleyhimize sonuçlanması, Fransız askeri öğretim sisteminin yetersizliğini ortaya
Mümtazlık, Cumhuriyet Dönemi’nden önceki Türk Ordusu’nda Harp Akademisi’ni bitirip, kurmaylığı
onaylanmayan subayların taşıdığı bir niteliktir.
5
Mülâzım-ı sani, mülâzım-ı evvel ve yüzbaşı gibi rütbelerin daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla o dönem Osmanlı
ordusunda kullanılan rütbe ve üniformaların çalışmamızla ilgili olan kısımları Ek-1’de gösterilmiştir.
4
Mustafa Kemal’in Eğitim Hayatında Saklı Kalmış Bir Dönem: Mülâzım-ı Evvel …
koymuştur. Bunun üzerine Harp Akademisi’nde yeni düzenlemeler yapılarak, Alman
öğretim metotlarının uygulanmasına başlanmıştır.
1878 yılında Harp Akademisi öğretimi üç yıla çıkarılmıştır (Harp Akademileri
Tarihçesi 1991: 9). Harp Akademisi’ni bitirenler 1899 yılına gelinceye kadar Kurmay
Kıdemli Yüzbaşı (Kolağası) olmakta iken bu yıldan itibaren Kurmay Yüzbaşı olarak
çıkmaya başlamışlardır.
O dönemin, bugünden başka bir farkı ise, kurmaylık derslerine devam edebilmek
için Harp Okulu’nu bitirdikten sonra belli bir süre orduda hizmet etme zorunluluğunun
olmamasıdır. [Harp Okulu’nda] alınan notlara göre kıtaya veya kurmay sınıflarına
gidilmekte, kurmay sınıfları bitirenler daha sonra her üç kıtada (piyade, süvari ve topçu) 2
yıl süreyle staj yapmaktadırlar (Bayur 1963: 12 - 13).
Mustafa Kemal’in aldığı not toplamı, Harp Akademisi’ne (Mektep-i Fünun-u
Harbiye-i Şahane Erkânı Harbiye Sınıfları) seçilmesine yetmiştir (Gürbüz 2010: 149).
Kurmay kısmı 3 senedir ve diğer sınıflara bakarak daha rahat bir iç nizamı vardır. Çünkü
burada okuyanlar seçkin subaylardır (Aydemir 1998: 74 - 75).
Mustafa Kemal 1902 yılında 57’nci dönem olarak Mülâzım-ı Sâni (Teğmen)
rütbesiyle Harp Akademisi’ndeki eğitimine başlamıştır. Bugün Askerî Müze olarak
kullanılan Harbiye’deki bina o dönem Erkân-ı Harbiye Mektebi (Harp Akademisi) olarak
kullanılmaktadır (http://www.harpak.edu.tr/ Ana Sayfa/ Tarihçe).
Bu çalışmaya adını veren Mustafa Kemal’in Mülâzım-ı Evvel (Üsteğmen) rütbesine
terfi etmesi de Harp Akademisi’ndeki öğrencilik yıllarına rastlamaktadır. Ne yazık ki, bu
rütbeye bazı kaynaklarda hiç değinilmemekte, bazı kaynaklarda ise bu durum yanlış ifade
edilmektedir. Mustafa Kemal’in bu dönemini en doğru tarif edenler arasında Şevket
Süreyya Aydemir ve Yusuf Hikmet Bayur gelmektedir. Aydemir, “Tek Adam” adlı
eserinde “Erkân-ı Harbiye mektebinin birinci sınıfı bitince M.Kemal usule göre bir rütbe
terfi etmiştir. Üsteğmendir.” (Aydemir 1998: 74 - 75) demiştir. Bayur ise, “[M.Kemal]
Harp Okulu’nu bitirip kurmay sınıfına başladığı sırada (1902) o zamanın usulüne göre
teğmen (mülâzımı sani), kurmay sınıflarının ikincisine geçince de (1903) üsteğmen
(mülâzımı evvel) olmuştur.” (Bayur 1963: 12) demektedir. Yücel Özkaya ise “O dönemde
Harp Akademisine giren subayların doğrudan aldıkları bu rütbe M.Kemal’in Harp
Akademisi’ndeki öğrencilik yıllarına rastlamaktadır.” (Özkaya vd. 2003: 28 - 29)
ifadelerine yer vermiştir. Hâlbuki bu rütbe Harp Akademisi birinci sınıfından ikinci
sınıfına geçildiğinde alınmaktadır. Nitekim gerek Kara Harp Okulu
(http:www.kho.edu.tr/Ana Sayfa/Harbiyeli Mustafa Kemal/Atatürk’ün Öğrenim Hayatı)
gerekse Harp Akademileri Komutanlığı (http:www.harpak.edu.tr/ Ana Sayfa/ Atatürk
Köşesi/ Atatürk Kronolojisi/ Zaman Dilimi/1881-1904) kaynaklarında Mustafa Kemal’in
1903 yılında [Harp Akademisi 2’nci sınıfına geçtiği yıl] Üsteğmen rütbesine terfi ettiği
bilgisine yer verilmiştir.
Mustafa Kemal’in mülâzım-ı evvellik rütbesini taşıdığı döneme ait iki belge Ek-2
ve Ek-3’te sunulmuştur. Bu belgelerden ilki Mustafa Kemal’in Harp Akademisi’ndeki
öğrencilik yıllarında tutmuş olduğu notlardır. Türk tarihinden askeri konulara kadar ilgi
duyduğu alanlarda tuttuğu notlardan başka Harp Akademisi’nde kurmaylık stajı yaparken
o dönemde özellikle Balkanlar’daki gelişmeler başta olmak üzere Rusya, Almanya,
Japonya gibi çeşitli ülkelerle ilgili geçim kaynaklarından gelir kaynaklarına kadar değişik
Zeynel LEVENT-Müşerref AVCI
konularda notlar alarak daha 22 yaşında askeri bilgilerin yanı sıra genel kültürünü
geliştirmeye çalıştığı açıkça görülmektedir.
Yine not defterinde yer alan şarkı sözleri, şiirler, Fransızcasını geliştirmek için
aldığı notlar da o dönemlerde şahsına, özel ilgi alanlarıyla ilgili bilgiler vermektedir. Ek3’te ayrıntıları verilen ve kime yazmış olduğu belli olmayan mektubunun müsveddesinde
imza olarak üsteğmen rütbesini kullanmıştır.6
Mustafa Kemal’in Harp Akademisi yıllarına ait bazı tarih ve sayılar da çelişkilidir.
Bu döneme ait tartışmalı konulardan biri, Akademi’deki öğrenci sayısı ve mezuniyet
sıralaması ile ilgilidir. Gürbüz, 57’nci dönemdeki mezunların toplamının 37 kişi olduğunu
ve bunlardan 13’ünün kurmay, 27’sinin ise mümtaz olduğunu aktarmaktadır.7 Gürbüz’e
göre; dönem birincisi Ali İhsan, ikincisi Asım, üçüncüsü Ahmet Sedat, dördüncüsü Ahmet
Tevfik’dir (Gürbüz 2010: 153 - 154). Bayur, Mustafa Kemal’in üç yıllık notlarının
toplamına göre sınıfının dördüncüsü olarak kurmay subay olduğunu ifade etmektedir
(Bayur 1963: 12). Ali Fuat Cebesoy ise “Harp Akademisi’ni Ali İhsan (Sabis) birinci,
M.Kemal beşinci, ben ise sekizinci olarak bitirmiştik. Harp Akademisi’nin birinci sınıfında
43 kişi idik, yalnız 13 arkadaş kurmay olmak hakkını kazandık.” (Cebesoy 1967: 70)
demektedir.
Diğer bir tartışma konusu ise mezuniyet yılına aittir. Resmi tarih Mustafa Kemal’in
1905 yılında Harp Akademisi’nden Kurmay Yüzbaşı olarak mezun olduğunu ve Türk
ordusu saflarına katıldığını söyler. Aydemir, “11 Ocak 1905’te, 37 kurmay subay içinde
beşinci olarak 24 yaşında Kurmay Yüzbaşı olarak Akademi’den mezun olmuştur.”
(Aydemir 1998: 79) sözleriyle bu geleneğin en belirgin temsilcilerinden biridir. Ali Fuat
Cebesoy’un sözleri ise ezber bozmaktadır: “1904 yılı Aralık ayında Harp Akademisi’ni
bitirdik. Kurmay Yüzbaşı olarak diploma aldık. M.Kemal’in 11 Ocak 1905’te mezun
olduğuna dair yazılan biyografiler doğru olmasa gerektir…” (Cebesoy 1967: 70). Ali
Fuat Cebesoy, Mustafa Kemal’in sınıf arkadaşı olduğundan ve Harp Akademisi’nden aynı
yıl mezun olduklarından söylediklerinin muteber olduğu değerlendirilmektedir. Mustafa
Kemal, Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle ilk olarak Şam’da konuşlu 5’inci Ordu Komutanlığı
emrine verilmiş, 30’uncu Süvari Alayı’nda görevlendirilmiştir (Özkaya vd. 2003: 29).
Sonuç
Bu çalışmada amaç, Mustafa Kemal’in eğitim safahatı ve Kıt’a hayatına başladığı
ana kadar aldığı rütbelerin gözler önüne serilmesidir. Bizi bu çalışmaya iten sebep ise,
yapılan literatür taraması neticesinde, Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatı üzerinde otorite
olarak kabul edilen birçok akademisyenin çalışmaları arasında dahi çelişkiler ve boşluklar
bulunduğunun tespit edilmiş olmasıdır.
Çalışma sonucunda edinilen intiba, Mustafa Kemal Atatürk’ün doğum tarihinden
başlamak suretiyle, hangi okuldan, hangi tarihte mezun olduğuna ve özellikle meslek
hayatının ilk dönemindeki rütbe terfi tarihlerine kadar birçok hususun net olarak ortaya
Atatürk’ün kendi el yazısı ile aldığı notlar Genelkurmay ATASE D.Bşk.lığı tarafından 2004 ile 2009 yılları
arasında 12 cilt halinde yayımlanmıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Atatürk’ün not defterleri-I-XII, (2004-2009).
Ankara: ATASE.
7
Burada bir hesap hatası yapıldığı değerlendirilmektedir. 13 kurmay ve 27 mümtaz subayın toplamı 37 değil;
40’dır.
6
Mustafa Kemal’in Eğitim Hayatında Saklı Kalmış Bir Dönem: Mülâzım-ı Evvel …
konulamamış olduğudur. Bu çalışma, aslında herkes tarafından çok iyi bilindiği zannedilen
ve dillere pelesenk olan birçok ifade / tarihin çelişkilerle dolu olduğunu ortaya
koymaktadır. Ve ne kadar acıdır ki, Celalettin Yavuz’un ifadesiyle Atatürk’ün sağlığında
belki de hakkında “Biyografi” özelliği taşıyan ilk kitaplar “Alman” araştırmacılar
tarafından yazılmıştır (Yavuz 2010: 3).
Çalışmanın diğer bir faydası da resmi tarihte çok rastlanılmayan; ancak rütbe
hiyerarşisi içinde o dönem “Mülâzım-ı Evvel” olarak telaffuz edilen, günümüzde ise
“Üsteğmen” olarak ifade edilen rütbeye ait döneminin gün yüzüne çıkarılmasıdır. Bu
çalışma özelde Mustafa Kemal Atatürk’ün, genelde ise o dönemki tüm kurmay subayların
hayatının bir safhasına ışık tutmaktadır.
Büyük bir keşifte bulunduğumuz ya da gerçeği ilk kez gün yüzüne çıkardığımız
iddiasında olmamakla birlikte; kimilerince bilinmeyen veya az/yanlış bilinen bazı
hususların altını çizerek, literatüre katkıda bulunmaya ve bizden sonra yapılacak
çalışmalara ışık tutmaya çalıştığımızı söyleyebiliriz.
Kaynaklar
Arşiv kaynağı
Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Dairesi Başkanlığı Arşivi, ATAZB-1
Koleksiyonu, K: 44, G: 6.
Kitaplar, makaleler ve internet kaynakları
Atatürk’ün not defterleri-II, (2004). Ankara: ATASE.
Aydemir, Şevket Süreyya (1998). Tek Adam: Mustafa Kemal (1881-1919). Cilt I. İstanbul:
Remzi Kitabevi.
Bayur, Yusuf Hikmet (1963). Atatürk Hayatı ve Eseri-I: Doğumundan Samsun’a Çıkışına
Kadar. Ankara: Güven Basımevi.
Borak, Sadi (2004). Atatürk’ün Özel Mektupları. Ankara: Kırmızı Beyaz.
Cebesoy, Ali Fuat (1967). Sınıf Arkadaşım Atatürk: Okul ve Genç Subaylık Hatıraları.
İstanbul: İnkılâp ve Aka Kitabevleri.
Dünya Türkleri Birliği resmi örün sayfası. http:www.turkishnews.com/content/ 2015/02/07.
(Erişim Tarihi: 09.09.2015).
Geçer, Kadir Türker (2013). Birinci Dünya Savaşı Döneminde Türk Ordusunda Kullanılan
Üniforma ve Rütbeler. Askeri Tarih Araştırmaları Dergisi. 11 (21). 121-182.
Güler, Ali (2000a). Askeri Öğrenci Mustafa Kemal’in Notları (Arşiv Belgeleri Işığında).
Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi.
Güler, Ali (2008b). Karamanlı Sarı Paşa. Karaman: Karaman Belediyesi Kültür Yayını.
Gürbüz, Yılmaz (2010). Selanik’ten İzmir’e Zübeyde Hanım ve Mustafa Kemal. Ankara:
Elips Kitap.
Harp Akademileri Komutanlığı resmi örün sayfası. http://www.harpak.edu.tr/ Ana Sayfa/
Tarihçe. (Erişim Tarihi: 25.07.2015).
Harp Akademileri Komutanlığı resmi örün sayfası. http:www.harpak.edu.tr/AnaSayfa/
AtatürkKöşesi/AtatürkKronolojisi/ZamanDilimi/1881-1904 (Erişim Tarihi: 28.09.2015).
Harp Akademileri Tarihçesi (1848-1991) (1991). İstanbul: Harp Akademileri Basımevi.
Zeynel LEVENT-Müşerref AVCI
İnalcık, Halil (1998). Atatürk ve Atatürkçülük. Atatürk. Milano: Ertuğ ve Kocabıyık
Publication. 30-47.
İnan, Afet (1959). Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler. Türk Tarih Kurumu. Ankara.
Kara Harp Okulu Komutanlığı resmi örün sayfası. http:www.kho.edu.tr/Ana Sayfa/Harbiyeli
Mustafa Kemal/Atatürk’ün Öğrenim Hayatı. (Erişim Tarihi: 28.09.2015).
Lewis, Bernard (1998). Değişim ve uluslaşma süreci. Atatürk. Ertuğ ve Kocabıyık
Publication. Milano. 10-29.
Lozan Mübadilleri Vakfı örün sayfası. www.lozanmubadilleri.org.tr. (Erişim Tarihi:
08.09.2015).
Milli Savunma Bakanlığı resmi örün sayfası. http:www.msb.gov.tr/Ana Sayfa/ Atatürk
Köşesi/Belgelerle Atatürk/ Özlük Bilgileri. (Erişim Tarihi: 05.09.2015).
Özakman, Turgut (1999). Atatürk. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Kronolojisi. Ankara: Bilgi
Yayınevi.
Özkaya, Yücel. vd. (2003). Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayatı. Ankara: Atatürk
Araştırma Merkezi.
Resneli Niyazi (1975). Balkanlarda Bir Gerillacı: Hürriyet Kahramanı Resneli Niyazi
Bey’in Anıları. çev. İhsan Ilgaz. İstanbul: Çağdaş Yayınları.
Yavuz, Celalettin (2010). Atatürk ve Almanya. Ankara: Berikan Yayınevi.
Mustafa Kemal’in Eğitim Hayatında Saklı Kalmış Bir Dönem: Mülâzım-ı Evvel …
Ekler
Ek-1
Osmanlı Ordusunda Kullanılan Üniforma ve Rütbeler8
Osmanlı Devletinde ordunun kullandığı rütbe ve üniformalarla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Geçer, Kadir Türker
(2013). Birinci Dünya Savaşı Döneminde Türk Ordusunda Kullanılan Üniforma ve Rütbeler, Askeri Tarih
Araştırmaları Dergisi, 11 (21), 121-182.
8
Zeynel LEVENT-Müşerref AVCI
Mustafa Kemal’in Eğitim Hayatında Saklı Kalmış Bir Dönem: Mülâzım-ı Evvel …
Ek-2
Mustafa Kemal’in Üsteğmen Rütbesindeyken Aldığı Notlar9
6 ba
Napolyon yıldırımlardan müteşekkil bir meşimeden saha-i âleme düşmül bir harp
dâhîsidir. Hayatı top-tüfek sâdâlarıyla aks-i endâz bir semâ…kanlı derelere sahne-i cereyan
olmuş bir zemin. İkbâl bulutlarına bir düşman ufuklar arasından geçti. Lâkin heyhât
dünyada en az devam eden saadettir. Bu parlak cihânın parlak güneşi olan o koca
kumandanın Bahr-ı muhitin emvâc-ı siyahının müdhiş darbeleri altında inleyen bir kara
parçasında itmâm-ı enfâsı ettiğini görmek ne matemî bir hâldir.
Napolyon yıldırımları meydana getiren kaynaktan doğmuş bir savaş dâhisidir.
Onun hayatı, top-tüfek sesleriyle yansıyan bir sema…kanlı derelere tanık olmuş bir
zemin. Talih bulutlarına bir düşman, ufuklar arasından geçti. Lakin heyhat dünyada
en az devam eden saadettir. Bu parlak cihanın parlak güneşi olan o koca komutanın
Bu çalışmada Mustafa Kemal’in Üsteğmen rütbesindeyken aldığı notların bir kısmı tercüme edilmiş şekilde
verilmiştir. Notların tamamı için bkz. Gnkur. ATASE Arşivi, ATAZB-1 Koleksiyonu, K: 44, G: 6. Ayrıca
notların Osmanlıca ve günümüz Türkçesine çevirisi için bkz. Atatürk’ün Not Defterleri-II, (2004). Ankara:
ATASE.
9
Zeynel LEVENT-Müşerref AVCI
bölgesindeki denizin siyah dalgalarının müthiş darbeleri altında inleyen bir kara
parçasında nefesini tamamladığını görmek ne üzücü bir durumdur.
6 bq
Huzur-ı irfan penâhilerine
Sahib-i kemalât efendim hazretleri.
Zât-ı âlilerinizi Selânik’te bulunduğum cihetle daha çocukluğumdan beri ismen ve
şahsen tnımak şerefini haiz ve zî-kıymet âsâr-ı edebiyenizin mütalâasından sonra da fazlu kemal ve iktidâr-ı hanenizin meclûbu olanlar meyânında dâhil olmuştum.
Gerçeği bilen, koruyanın huzuruna
Olgunluk sahibi saygıdeğer efendim.
Zatıalilerinizi Selanik’te bulunduğum süre zarfında daha çocukluğumdan
beri ismen ve şahsen tanımak şerefine sahip olduğumdan, sizin kıymetli edebi
eserlerinizi inceledikten sonra sizin olgunluk ve fazilet yeri olan hanenizin
iktidarının bağımlısı olanlar arasına katılmıştım.
Mustafa Kemal’in Eğitim Hayatında Saklı Kalmış Bir Dönem: Mülâzım-ı Evvel …
6 bqa
Vakı’a büyüklüğünüzün meczubu olan kalbî hissiyât-ı hürmet ve ta’zimini arz ve
takdim için bir defacık olsun ziyareti şeref-i nisârınıza şitâb etmeyi pek çok dakikalar ateşin
tehalüklerle zihnimden geçirmiştir. Lâkin tahsil yolunda seneler kadar memleketten uzak
bulunmak mecburiyeti bu şerefe nailiyetime müsaade etmiyordu. Zât-ı şeref-i
müşafehenize lâyık olanlar seviyesinde bulunamamak bedbahtlığı da müştakı olduğum o
âlî sâadetin tecellisine bir lisân-ı tasavvur olunamaz mı? Lâkin bu mâniaların hiç biri nûrı kemâlatınızın a’mak-ı ruhu
Bununla birlikte büyüklüğünüzün deli gibi bağlısı olan kalbimin hürmet ve saygı
duygularını arz ve takdim için bir defacık olsun şeref dağıtan ziyaretinizi çabucak
gerçekleştirmeyi pek çok dakikalar büyük bir arzu ve istekle zihnimden geçirmiştim. Lakin
eğitim için senelerce memleketten uzak bulunmak mecburiyeti bu şerefe ulaşmamı
engelledi. Sizinle yüz yüze konuşma şerefine layık olanlar seviyesinde bulunamamak
talihsizliği de arzu ettiğim o yüce saadet duygusunun anlatılmasına uygun bir dil
düşünülemez mi? Lakin bu engellerin hiçbiri olgunluğunuzun nuru, ruhunuzun derinliği,
Zeynel LEVENT-Müşerref AVCI
6 br
intişâriyeti… ilim ve irfanınızdan feyz için olmamı bir an bile te’hir edememiştir.
(Asrımız)’da parlak sütunlar vücuda getiren o münevver âsâr-ı fikriyenizi seve seve sevine
sevine gördükçe ulviyet ve dimağiyenize karşı mevcûd olan meftûniyetim tevessü’ ediyor.
Hakikat! O muhterem gazetenizle Matbûat-ı Osmaniyemizin terakkiyât-ı medeniyyeye
lâyık bir mevki-i mu’allâya is’âline hâdim olduğunuzdan dolayı şâyân-ı takdissiniz. Vak’ıa
sâye-yi şâhânede Memâlik-i Osmaniye’nin her noktasında efkâr-ı terakkiperverâne sâha-i
inkişâf olan yüzlerce gazeteler nazar-ı şükr ve memnuniyetle görülmektedir.
yaygınlığı… İlim ve irfanınızdan etkilenmemi bir an bile engelleyememiştir.
Yüzyılımızda parlak sütunlar vücuda getiren o aydın fikir eserlerinizi seve seve, sevine
sevine gördükçe yüceliğinize ve aklınıza karşı mevcut olan bağlılığım genişliyor.
Gerçekten! O muhterem gazetenizle Osmanlı basınının çağdaş gelişmesine uygun bir
yüksek mevki kazandırmaya hizmet etmenizden dolayı kutlanmaya değersiniz. Bununla
birlikte sayenizde Osmanlı ülkesinin her noktasında fikirlerin keşfedilmesinde, gelişip
ilerlemesinde etkili olan yüzlerce gazete olumlu bir şekilde ve memnuniyetle
görülmektedir.
Mustafa Kemal’in Eğitim Hayatında Saklı Kalmış Bir Dönem: Mülâzım-ı Evvel …
6 bra
Lâkin bilmem nasıl bir hiss-i cezbe-dârın te’sir-i mukavem-sûzu asrın takib-i
mütalâ’asından duyduğum zevki, edindiğim itminân-bahş ma’lûmâtı diğerlerinde
bulamadğımı bütün kalbimle bir tarz-ı husussiyette itiraf ve ilâna bendenizi sevk ediyor.
Enzâr-ı âlem-i kanlar içinde kalan dumanlı ufuklara bürünen müntehâ-yı şarka kadar cezb
eden vekayi’i câriyeyi menâbi’i muhtelife-i mevcudiyeden ta’kip ve tetkik etmek muktezâyı mesleğimdir. İstifade-bahş gazetenizde her hususda olduğu gibi mes’ele-yi hazıra ait
hususatta dahi ta’kip etmekte olduğunuz meslek asrî ve şâyan-ı tebcil muharrirlerini ebedî
bir nâm-ı istirhamla
Lakin bilmem nasıl bir çekici duyguların kuvvetli, hararetli etkisi yüzyılın takip
edilen görüşlerinden duyduğum zevki, edindiğim güven verici bilgileri, diğerlerinde
bulamadığımı bütün kalbimle özel bir şekilde itiraf ve ilana bendenizi sevk ediyor.
Dünyanın gözünde kanlar içinde kalan dumanlı ufuklara bürünen doğunun en ücra
köşelerine kadar çekilen olayların kaynaklarını çeşitli yerlerden takip etmek ve araştırmak
mesleğimin gereğidir. Yararlı olan gazetenizde her hususta olduğu gibi günümüz
meselelerine ait konularda dahi takip etmekte olduğunuz meslek, çağdaş ve dikkate değer
yazarlarını ebedi bir saygıyla
Zeynel LEVENT-Müşerref AVCI
6 bs
yâd ettirecektir. Vukuf ve ma’lumâtınızdaki vüs’ate muhakeme-i dimağiyyenizdeki
kuvvet istihrâc-ı hakayık, hulâsa her hususta büyüklüğünüzü düşündükçe Selânikli
bulunduğuma bir hiss-i saadetle seviniyorum. Daha doğrusunu isterseniz göğsümün bir
hisi gurur ile kabardığını duyuyorum. Asıl maksad-ı nâcizânem gazeteniz muhteviyatının
herkese olduğu gibi bendenize de bahşettiği istifadelerden dolayı medyun olduğum
teşekkürâtı acizâne arz etmek idi. Fakat dimağımda canlanan evsâf ve mezâyâ-yı
ekmelâneleri
anacaktır. Olayları kavrayışınız ve bilginizdeki genişliği, muhakeme kuvvetini,
gerçekleri çıkarmadaki gücünüzü özetle her hususta büyüklüğünüzü düşündükçe Selanikli
olduğuma bir mutluluk hissiyle deviniyorum. Daha doğrusunu isterseniz göğsümün bir
gurur duygusu ile kabardığını duyuyorum. Asıl naçizane maksadım gazeteniz içeriğinin
herkese olduğu gibi bendenize de sağladığı faydalardan dolayı bağlısı olduğumu acizane
teşekkürlerle arz etmek idi. Fakat aklımda canlanan özellikle ve olgun vasıflar
Mustafa Kemal’in Eğitim Hayatında Saklı Kalmış Bir Dönem: Mülâzım-ı Evvel …
6 bsa
zât-ı fâzılânelerinize karşı ruhumdan kopup gelen ihtram sayhalarını bu surette
tefsire vesile-i cemile teşkil etti. Vicdanî olan ma’ruzâtın âciz bir kalemden çıkmış olduğu
için safvet-i nezâhiyetini zayi etmez sanırım. Bâkî takdim-i ihtiramât ederim fendim
hazretleri.
Erkân-ı Harbiye namzeti Mülâzım-ı Evvel Mustafa Kemal.
fazilet sahibi olan şahsınıza karşı ruhumdan kopup gelen hürmet sayfalarını bu
suretle açıklanan güzel sebepleri teşkil etti. Vicdani olan maruzatım aciz bir kalemden
çıkmış olduğu için temiz bir saflığı kaybetmez sanırım. Sonsuz saygılarımı sunarım
efendim.
Kurmay adayı Üsteğmen Mustafa Kemal.
Zeynel LEVENT-Müşerref AVCI
Ek-3
Mustafa Kemal’in Üsteğmen Rütbesindeyken Yazdığı Mektup
Rıza Tevfik Beyefendiye
23 Mart 1319
Nazar-ı ârifenenize arzolunan bu naçiz kart ihtimal mucib-i istiğrabınız olacaktır.
Fakat meftun-i mealiyat olan bir kalb için keşfettiği değer-i marifetten müstefit
olmak ma’kes-i meziyet olduğundan şüphe etmediği bir zat-ı faziletpervere takdim-i
uhuvvet etmek mazhar-ı müşafehe olmak lüzumuna vabeste değildir, zannederim.
Fazl-u irfanınızın perestikşârı olan en sevgili kardeşlerimden bir ikisinin zat-ı
vâlâlarına karşı mütehassis odukları âsar-ı hürmet ve uhuvvetten kalbimin tehi olması
bendeniz için en acı bir hüsran-ı elimdir.
Ayn-ı hiss-i samimiyetin bendenize de bahşını istirham edecektim. Ümit ederim ki
diriğ buyurulmaz.
Erkânıharb namzetlerinden mulâzımıevvel
Mustafa Kemal
Rıza Tevfik Beyefendiye
23 Mart 1903
Yüksek huzurunuza sunulan bu değersiz kart sizi belki de şaşırtacaktır.
Fakat yüksek düşüncelere tutkum olan bir gönül için, keşfettiği bir bilgi
hazinesinden yararlanmayı üstünlük sayacağına inandığı siz erdemli kişiye sevgilerini
sunmak, herhalde önceden tanışmaya bağlı değildir sanırım. Bilgi ve erdeminizin hayranı
olan sevgili kardeşlerimden bir ikisinin yüksek kişiliğinize karşı duyduğu saygı ve sevgiden
kalbimin yoksun oluşu bendeniz için acı bir boşluktur.
Aynı içtenlikle duyguların bendenize de bahşedilmesini rica edecektim. Ümit ederim
ki dileğim geri çevrilmez.
Kurmay adayı Üsteğmen
Mustafa Kemal
Borak, Sadi (2004). Atatürk’ün Özel Mektupları, Ankara: Kırmızı Beyaz.
Download