YENİçAG

advertisement
YENİçAG
•
J. Praısky: Emperyalizm ve Yakın-Doğu
•
Ib. Nörlund: Karlovivari'den sonra
•
J. Gibbons: Yunanistan halkıyla uluslararası dayanışma
•
ı. Sumar: Güney-Doğu Asyada Amerikan emperyalizmi
o K TO BR D E VR iM i N i N 5 O. Y i LI NA DO Ö R U
Büyük Oktobr Sosyalist Devrimi: Almanya, Moğolistan, Polonya
ve Çekoslovakya
Büyük Oktobr Sosyalist Devrimi ve Lôtin Amerikqda komünist
hareketin bazı sorunları
SERMAYE DONYASINDA
Askeri hükümet darbesinden sonra Yunanistan
SOSYALIST OLKELERDE
Bulgaristan Halk Cumhuriyeti Sosyalizm yolunda
Alman Sosyalist Birlik Partisinin
Vii. Kongresi
7 8 (37-38)
..
Temmuz-Ağustos
1967
BARIŞ
Vi:
::'0 '·
M
PROtlll-MllRI
Bütün ülkelerin proleter/eri, bir/eşiniz i
B u s a y ıda:
i
çı6
YE N
Ib. Nörlund:
Da nimarka Komünist Partisi Sekreteri
7-8
(37-38)
Temmuz-Ağustos
1967
Komünist ve işçi partilerinin teori ve enformasyon dergisi
Panayotis Mavromatis
Yuna nista n Komünist Partisi Polit·Büro Oyesi
Ruben Kasteliyanis
Panama Halk Partisi Milli Yürütme Komitesi C y esi
Stanko Todorof
Emperyalistlerin Yakm-DoğuJda çevirdiği entrikalar
Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi Polit-Büro Oyesi
Elena Berg
Jon Prozsky
Alman Sosyalist Birlik Partisi Merkez Komitesi Oyesi
ısrail'in a ra p ü l kelerine karşı saldırısı, Viyetna m harbindeki tırmanma
ve Yunanistan'daki askeri d a rbeyle bi rli kte u luslararası gergi nliği daha
do şiddetlendirdi ve dü nya ölçüsünde bir gerçek a n la şmazlık teh l i kesin i
doğ u rdu.
A.B . D. , Ingi ltere ve m üttefi kleri nin, - ısra i l' i n gerici çevreleri n i n - em­
peryalist siyasetleri yüzünden Ya kındoğu yıl lardan beri a ra p halkları nın
özgürlük ve bağı msızlı ğ ı ile barışı tehdid eden uluslararası bir gerginlik
ocağı o l muştur.
Dünya n ı n bu kesimini periyodik olara k sarsa n bunalımla rın nedenlerini
doğru olarak kavraya bilmek için, buradaki bi rbirine karşıt pol itik ve sos­
ya l güçleri n kara kteriyle a m açları n ı n bir çözümlemesini ya pmak gerekir.
Söm ü rge d üzeninin çökmesi, kurtuluş savaşları n ı n eşi görülmemiş bi­
çimde hızla n ması, bir zama nla r ezi len halkl a rda u lusal bilincin a rtması,
Ya kı ndoğuda emperya l ist egemenliğine karşı bir baş ka l d ı rma idi. Arap
ülkeleri çoğu nluk ulusal bağı msızl ıklarını elde ettiler. A.B.D. ile I ngi l ­
tere'nin, Yakın-Doğ u ü l kelerinin iç işlerine ka rışma denemelerine a ra p
halkları gitgide d a h a atak karşı koyd ul a r.
Kurtuluş hareketi nin daha da gelişeceğ inden korkan emperyal i stler,
a ra p ülkeleri halklarına karşı entrika ve kunda kçıl ı kları n ı şiddetlendir­
diler. Saldırgan CENTO Paktı'nın kuvvetlendirilmesi, a ra p ülkeleri içinde
sald ırı ajanlarının entrikalerı, hükü met darbeleri düzenlemeler, ünlü
.. Isla m Paktı»nı çatmalar, bütün bunlar emperyal istlerin kendi sınıfsal Çl31
485
karlarını savunmak amacıyla baş vurdukları girişimlerin yalnızca birka­
çıdır. Bu bozguncu politik girişimlerde özel bir yer o l a n ısrail, uzun zaman­
dan beri a ra p ü l kelerindeki ku rtuluş ha reketine karşı özentiyle bir savaş
üssüne çevrildi. Emperyalistler, ısrail'in gerici çevrelerin i n yardımıyla, a ra p
halkları n ı n çıkarlarına karşı Ya kı ndoğu ü l kelerin i n i çişlerine sürekli ola ra k
silahlı müdahalelere girişebilmek amacıyla, kışkı rtmalar yapa rak, çatış­
ma lar çıkarta rak sözde nedenler ya ratmaya çalışıyorlar. Batı ülkeleri n i n
tekelcileri, bu olağanüstü zengin bölgede d il lere desta n kazanç getiren
sömürüyü, bu rada doğrudan doğ ruya yönetimdeki denetimlerini yitirdi k­
ten sonra da, yeni -sömürgeci yöntemleri d a ha da geli ştirip geniş ölçüde
uygulamak yoluyla sürdürmek istiyorlar. Bi rçok ülkede önceden olduğu
gibi ekonomi k a la nda kilit noktalarını ellerinde tutuyo r ; politi k ve di plo­
matik baskıyı o etkilerini sürdürüyorlar. N e va r ki, e n büyük a ra p ül kele­
rinde kurtu luş devrimlerinde, ekonomik ve sosyal kurtuluş savaşlarında
derinlere i nen b i r dönüşüm baş gösterince, emperya listlerin bütün bu
hesapları bozulmaya başladı. Ozg ü rlüğe kavuşan a ra p ülkeleri nin halk­
ları, Sovyetler B i rl i ğ i ve öteki sosya list ü l kelerin ya rdımlarından yararla­
narak kendi öz u lusal sanayileri ni ku rmaya, ta rımı yüksek bir düzeye u laş­
tı rmaya ve köklü sosyal-ekonomik dönüşümler uygulamaya başladı lar.
Arap ü l keleri komünist partileri temsi lcileri n i n bu yıl Mayıs ayında yaptık­
l a rı topla ntı n ı n bildirisinde, «Arap dünyası n ı n bug ü n kü durumu n u n karak­
teristi k özel l ikleri, sömürgeciliğe ve yeni -sömürgeciliğe karşı savaş ı n yay­
gınlaşması ve g üçlenmesi. ulusal kurtu luş hareketi n i n özündeki derinleş­
medir» denilmekte ve şöyle devam edi lmekte : «Geniş halk yığınları ve
a ra p d ü nyası n ı n etkili toplumsal güçleri, bu ülkeleri n gelişmesi, bağımsız
ekonomilerini ka lkındırmaları, geriliği g idermeleri için tutu lacak doğru
yolu gösteren sosyalizm şiarlarını gittikçe benimsemektedi r.»
Ekonomik kurtuluş uğrunda yürütülen savaşta önemli b i r başarı ve
sosyal i lerilik yolunda b i r gelişme, n üfus bakımından en kalaba l ı k ve
sanayii bakımı ndan en gelişmiş a ra p ü l kesi olan Bi rleşik Arap Cumhuri­
yeti'nde sağlandı. Bu ü l kede halk doğal zenginlikleri ve ü retimi kendi
denetimi a ltına aldı, Süveyş ka nalı devletleştirildi, sanayileşmeye girişiidi,
güçlü bir devlet sektörü kuruldu, emekçilerin yararına bir tarım reformu
ve daha başka önemli sosyal -ekonomik dönüşümler gerçekleştirildi. Bütün
bu büyük ta rihsel başarı la rından ötürü Bi rleşik Arap Cumhu riyeti, bütün
Ya kın-Doğu'da ve Afrika'da devrimci a nti-emperyal ist ha reketin gelişme­
sinde önemli b i r etken oldu.
Suriye halkı a nti-emperya l ist savaşta ve sosyal-ekonomik a la nda, özel­
likle de 1 966 yılı Şubat ayında bu ü l kede i l erici bir rejim kurulduktan
sonra, büyük başarılar sağladı. Suriye'de yabancı sanayi şi rketleri ve
bankalarıyla yerl i sermayenin büyük g i rişimleri devletleşti ri lmiştir ve i lerici
bir tarım reformu gerçekleştirilmekted i r. i lerici g üçlerin birliği sonucunda
Suriye halkı petrol ş irketlerine karşı önemli bir zafer kazan a ra k, kendi
petrol yata kları n ı kendisi işletmeye ve önemli ekonomik kuru luşları , başta
486
da Fırat baraj ı n ı n kuru luşunu gerçekleştirrneğe başlamıştır. Suriye hükü­
meti tam b i r a nti-emperya list dış siyaset yürütmekted ir.
Bir s ı ra a ra p ü l kesinde, ve en başta da Bi rleşik Arap Cumhuriyeti ile
Suriye ve Cezayir'de - Arap d ü nyası n ı n i lerici çekirdeği olan bu ü lke­
lerde - devrimci-demokratik rejimierin kuru lması ve sağlarnlaşması ; pol i ­
tikalarında açı k seçik görülen a nti-emperyalist yöneli m ; sosyal ist ü l kelerle
s ı kı bir işbirliği kurma la rı ; a ra p ül kelerindeki i lerici sosya l-ekonomi k
dönüşümler, emperya l izmin ve iç gerici liğin h iddetli ayak d i remeleriyle
karşı laştı.
A.B.D. ve i ngi ltere'n i n emperya list çevreleriyle, a ra p ülkelerinde ve
.
Isra i lde sırtlarını bu nlara dayamış olan gerici güçler, a rap devrimi n i n
gelişmesini durdurmaya v e B i rleşik Arap Cumhuriyetindeki, Suriye'deki
ve öteki a ra p ü lkelerindeki i leriCi rej imieri kaç kere kunda klamaya, yık­
maya kalkıştı l a r. 1 956 yılında ısrail'in da rbeci g ü ç olara k öne sürülmesiyle
Mısır'a karşı g i rişilen üçlü-sal d ı rı, 1 958 yılında amerikan deniz piyadele­
rin i n Lübnan'a çıkarma yapma la rı, lJrdün'de I ngiliz işgali, Suriye s ı n ı rl a rı
boyunca ısra i l'in sürekli olara k g i riştiği, askeri kışkırtma l o r, Suriye'de
gerici da rbe denemeleri ve ABD.-nin Birleşik Arap Cumhu riyetine karşı
ekonomik baskısı, bütün bunla rı, i lerici a rap rej imieri ne ve a ra p devrim
h a reketi n i n tümüne karşı emperyal izmin i n g ittikçe a rttırdığı baskıda ne
kada r gözünün dönmüş olduğunu, ne kadar h iddetlendiğini gösteren
olgulardan a ncak bi rkaçı d ı r. Bu olgular, ısra i l'in Hazira n'daki yeni saldırı­
Sın ı n apayrı bir görüntü değ i l de, ABD. emperya l istleriyle müttefi kleri n i n
yü rüttükleri v e a ra p halkları n ı n devrim hareketi nin başarılarını y o k etmeyi
amaç edinen genel politika ları n ı n bir halkası olduğunu ortaya koymakta­
d ı r. Yeni -sömürgecilerin bütün manevraları n ı n ve kışkırtmalarının a rd ı nda,
özentiyle ama boşuna örtbas etmeğe ça' l ıştıkları amaçları, halkların i rade­
sini temsi l eden ilerici hü kümetleri devi rmek ve yerli gerici çevreleri gene
dümenin başına oturtma k emelleri kolayca ta n ı nmaktad ı r.
Emperyalistler çok iyi biliyorl a r ki, a ra p ü lkelerinin u lusal bağ ımsızlık­
ları n ı n kuvvetlenmesi, izledikleri a nti -emperya list doğrultu, i lerici sosyal
tedbirler ve ekonomileri n i geliştirmelerinde eriştikleri başarıl a r, bu ü l ke­
lerin politik ve ekonomik özerkli ğ i n i sağ lamlaştırmakta ; halklar kendi zen­
gi n l i klerini denetimleri altına iyice alma kta ve emperya l izmi n - ekonomik,
politik, ya da askeri - her baskısı karşısında boyun eğmiyerek daha da
d i renmektedi r. Ayırma yapmadan tüm a ra p ülkelerinde i lerici, gerçek dev­
rimci güçlerin d uruml a rı n ı sağ lamlaştı rma eği l imleri ve a ra p dü nya s ı n ı n
a rtan bera berliği bu yönde gelişmekted ir.
Bu süreç, Yakındoğu'da emperya l ist çıkarları n ı n karş ı laştığı tehlikeyi
daha da a rttı rdı. Bu bölgede emperya list komploları n ı n ve yaba ncı tekel­
lerle sıkı bağlaşıklar kurmuş ola n gerici ısrail çevreleri n i n eylemleri n i n
�a nla nması bundan i l e r i gelmekted ir. Şunu da u nutmamak gerek k i , ısrail
onderlerin i komşuları na karşı kışkırtma çaba l a rı için emperyal istler elve­
rişli bir yerde bulu nmakta d ı r. ısra i l ' i n egemen çevreleri yayılma emelleri n i
31*
487
hiç bir zama n saklamamışlardır. ısra ildeki egemen çevreler yürüttükleri
saldırgan siyasetleriyle yalnızca denizaşırı tekel lerin kendi lerine verdiği
ödevi yerine getirmekle kalmamakta, ayni zama nda kendi emekçi halkla­
rı n ı n ulusal ve sosyal çıkarlarıyla da çatışma ktadır. ısrai l'deki i lerici kim­
seler de bunu kavramaktadır. Orneğ i n komünist saylav Vilner parlamen­
toda yaptığı konuşmada, ısra il'in egemen çevreleri n i n sal d ı rgan siyaseti ni
enternosyonalist açıdan kesinlikle suçlamıştır.
Bazı yorumcular, ısra i l'i bir a ra p okya nusu içinde «sı kışmış» küçü k bir
toprak gibi gösterme eğ ilimi nded i r. Ne va r ki, bu çizg ileme ya n lıştır. ıs­
rai l ' i n modern teknikle donatılmış, kendisi b i rçok Afrika ü l kesinde faa l b i r
yeni-sömürgeci siyaset yürüten saldı rg a n bir devlet o l d u ğ u gözden uzak
tutulmama l ıd ı r.
Amerikan emperya lizmi d ü nya n ı n bu bölgesinde de jandarma l ı k rolünü
üzeri ne a lmıştır. 1 956 yılında Birleşik Arap Cumhu riyetine karşı yapılan
sa ldırının başı n ı çekenler ingiliz ve fra nsız emperyal istleriyken, şimdi Ame­
rikan 6. Filosu «Kumanda mevkileri n i n amerikan emperyal izmin i n eline
geçtiğini göstermektedir. Amerikan 6. Filosu 50 harp g emisiyle 25.000 asker
ve 200 uçakta n kuruludur. Büyük bir deniz çıka rma piyadesi birl i ğ i bu
filonun emrindedir. Bu kuvvetler Akdeniz'in doğusuna topla nmıştır, orada
kuvvet gösterileri yapmaktadır ve Yakındoğu'ya silahlı bir ABD. müdaha­
lesin i n başlıca tehlike kaynağ ı n ı yaratmaktadır.
ABD. ile öteki NATO ülkeleri nin büyük politik ve stratejik çıka rlarından
başka emperya listleri n Yakındoğu'daki dev petrol yatakları üzerindeki
denetimleri n i sürd ü rmek amacıyla yürüttükleri savaş da bu bölgedeki ger­
ginliğin başlıca nedenleri a ra sı ndadı r. Arap ü l keleri n i n topra kları ndaki
bütün petrol stokla rı, kapita list ülkelerin ellerindeki tüm stokların % SS-i n i
tutmaktadır. Ka pitalist dü nyada bütün petrolün dörtte biri nden çoğu bu­
rada çıkarılmaktadır.
ABD. ile NATO'lu ortakları ve öteki sal d ı rganlık bloklarındaki bağla­
şıkları için askeri strateji leri bakımı ndan Yakındoğu petrolünün rolünü
hatı rlatma k yersiz olmaz. NATO, CENTO ve SEATO harp ma kinesi n i n yakıt
i htiyacı nı karşılaması bakımından Yakı ndoğu başlıca petrol kaynakl a rın­
dan biridir. Burası, ABD. ile bağlaşıkları n ı n askeri üsleri ne ve başlıca böl­
gesel savaş kesimleri adı verilen alanlara en ya kın d üşen bir yerdir. Ame­
rikan «Hera ld Tri bu ne» gazetesi 7. Hazi ra n sayısın da şunları yazıyordu :
«Her yıl Viyetnam savaşında harcanan 40 milyon va ril(1) petrolün hemen
de yarısı a ra p bloku ü l kelerinden sağ lanmaktad ı r.»
Bug ün Yakındoğu ü l keleri nde - Suudi Arabistan, Kuveyt, Irak, I ra n ve
Arabistan yarımadası şeyhliklerinde - en önemli petrol kaynakları ger­
çekte uluslara �ası petrol karteli n i n , beş amerikan ve iki ingi liz petrol
şi rketi n i n mülkiyetindedir.
ABD. petrol tröstleri n i n Ya kı ndoğu petrol ü retim sanayi i nde durumla••
(1) ABD.' de 1 va ril petrol
488
=
1 58,98 litre.
rı n ı kuvvetlendirmeleri, genellikle amerikan sermayesı n ı n yayılma eğilim­
lerinin ve Batı Avru pa'lı ortakları n ı n d u rumla rı n ı zayıfiatması gerçeğinin
bir bel i rtisidi r. Bu olay, Ya kı ndoğu'da ABD.-nin g ittikçe a rtan politik mü­
dahalesine de ışık tutmaktadır.
ABD. ile Ingi lterenin Ya kındoğu siyaseti her zama n, petrol tekel leri n i n,
yaln ızca a ra p ülkeleri nin ulusal zeng inliklerini soyarak kaza nç sağlamakla
kalmayıp, bununla bu ülkelerin ekonomileri n i n gelişmesi ni de önleyen
çıkarlarını ne pahasına olursa olsun korumak amacı nı güdüyordu. Bu
yüzden ara p halkları, kendi petrolleri n i n gene kendi ekonomik kalkınma­
I a rı n a daha büyük ölçüde katkısı olması emel iyle savaşa kal kmıştır.
Petrol tekelleri, a ra p ülkeleri n i n dev «kara a ltın» ı rmaklarını kendi
halklarının çıkarları yolunda a kıtma çabalarına karşı yürüttükleri savaşta
ısrail'den yararlanmaktadırlar. Suriye halkının petrol zenginliklerinin
sömürülmesinden sağlanan geli rden kendi ha kkı payı nı alabilmesi için
g i riştiğ i çabalarla, ısrail hükümeti n i n Su riye'ye karşı politik doğrultusunu
şiddetlendirmesinin ayni zamanda olması d i kkate değer.
Emperya l istlerin evrensel stratej ilerinde Ya kındoğu öneml i bir yer a l ­
maktad ı r. Pentagon'un sosya list ülkelere ka rşı hazırladığı bir saldırıya
g i rişmesi halinde kulla nma k üzere elinde askeri üsler bulundurmaya çalış­
tığı bu bölgen i n yalnızca askeri öneminden başka, bütü n u lusal kurtuluş
hareketleri ne karşı yönelmiş politik stratej i n i n ağırl ı k nokta la rından biri
de gene bu bölgede bulu nmaktadır. Viyetnam sorununu askeri yolda n
çözme ça baları n ı n iflôsı, Lôtin Ameri ka'da kurtuluş ha reketi n i n güçlen­
mesi, Afrika'da bağımsız ü lkelerin doğuşu, Türkiye'de amerikan a leyhtar­
ıığ ı n ı n a rtması, bütün bunlar amerikan emperya lizmi ni delice serüvenlere
itmektedir.
ABD., I n g iltere ve ısrail'in sal d ı rganlık siyaseti i l e bu siyaset sonucu nda
Yakındoğu'da patlak veren askeri çatışma n ı n başlıca nedenleri işte bun­
l a rd ı r.
ısra i l ' i n saldırmasıyla Ya kındoğuda alevlenen çarpışmaları n gerg i n g ü n ­
lerin de a ra p yu rtseverlerinin h a k l ı savaşıyla bütün dünya n ı n i lerici g üçle­
rin i n türlü biçimlerdeki dayanışması, gerici propaganda n ı n bütün ça ba­
larına rağmen kendini gösterdi. Dünya n ı n her köşesi nden, sosya l ist ü l ke­
lerden ve genç ul usal-devletlerden, u luslararası demokratik örgütlerden
ve devrimci partilerden, harp kışkırtıcılarına karşı hiddetli protesto açıkla­
ma ları yayıldı. Saldırganlığa son verdirmesi için Birleşmiş M i lletler'den
tezeiden kesin ted bi rler alması istendi.
Fra nsız Komünist Partisi Pol itbürosu' n u n bildirisinde şöyle deniyordu :
«Böylelikle baş gösteren gerginliğin başlıca sorumluluğunu gene amerikan
emperya lizmi taşımaktadır. Ortadoğu ü l kelerinin ekonomik zeng i n l ikleri n i n
sömürülmesinde Kuzey Amerika tekelleri n i n sağladıkları muazzam imti­
yazları korumak amacıyla ameri kan emperya lizmi n i n harcadığı ça balar,
başka yerlerde olduğu g i bi dünya n ı n bu bölgesinde de halkların ulusa l
v e demokratik hareketlerin i bastırmak için a rdı a rdına g i riştiği denemeler,
489
bu bölgede kendi 'evrensel strateji'sinin, saldırganlığın parlak bir örne­
ğ i n i verme emeli, bütün bunlar çatışman ı n derin nedenleridir.»
Birçok komünist pa rtisinin bildiri lerinde e mperya list devletlerin ısrail'i
tutarak Ya kındoğu sorunu için, çatışma tehlikesini gene sürdürecek olan
bir çözümü a ra p ü lkeleri halklarına zorla ka bul ettirme çabaları suçla n­
mıstır. Bu bildirilerde, bütün halkların barısın koru n masından yana olduğu
bei i rtilmiştir. Büyük Britanya Komünist P� rtisi' n i n bildirisinde şöyle den­
m ektedir: «Yakındoğ' u daki harp ne a rap halklarının, ne de isra i l halkının
yara rınadı r.» Morn ing Star gazetesi, Büyü k Britanya Komünist Partisi'nin
görüşünü şöyle açıklamaktadır : «ısrail'in geleceğ i, emperyalizmle bağla­
rı nı kopa rıp bu bölgenin yabancı egemenliğine karşı savaşan kurtuluş
güçleriyle dostlu k i l işkileri kurup kurmamasına bağ l ı d ı r.»
Ya kındoğu'daki askeri çatışma bir kere daha açıkça gösterdi ki, halk­
ların kurtuluş savaşlarında Sovyetler Birliği ile öteki sosyalist ülkeler en
g üvenilir bağ laşıklardır; genç bağımsız devletlerin e n sadık dostudur;
emperyalist saldırganlığının ba rışmaz düşma nıdır ve büyük barış dôvô­
/
sının sarsılmaz savunucuları d ı r.
Barışı koru mak ve ha lkların büyük ulusa l kurtu luş dôvôsını savu nmak
uğrundaki uluslara rası yüklenimlerine bağlı ka lara k sosya list ülkeler em­
perya list güçlerin Yakındoğu'da çıka rttıkları saldırganlığa karşı geldiler.
Alman Demokratik Cumhuriyeti, Bulgaristan, Çekaslavakya, Macaristan,
Polonya, Sovyetler Birliği ve Yugoslavya komünist ve işçi partileriyle hükü­
metlerinin yayı nladıkları bildiride şöyle denmektedi r : «Arap Doğusu dev­
letlerinin yaşadıkları bu a ğ ı r dakikalarda sosya list ülkeler, onların haklı
savaşıyla tam dayanışmaları n ı ve bu devletlere saldırga nlığın püskürtül­
mesinde ve u lusal bağ ı msızlıklarıyla toprak bütünlüklerini koru malarında
yard ı m edeceklerini açıklarlar.»
insanlık tarihinde yeni bir dönem açan Büyük Oktobr Sosyalist Dev­
ri mi'nin yıldönümünde sovyet halkı devri min yüce i nsancıl özünü yeniden
açıkça ve bütün ağırlığıyla gösterdi, kesinlikle ve birağızia barıştan, hak­
tan ve özgürlükten yana çıktı.
Sovyet h ükümetinin 5. Hazira n 1967 tarihli açıklamasında deniyor ki:
..Sa ldırganlığa uğrayan halklara yard ı m etmek, sömü rge ezg isinden kur­
tulmuş devletlere yardımda bulunmak siyasetine bağ l ı ka larak Sovyetler
Birliği, Bi rleşik Arap Cumhuriyeti ile Suriye, Ira k, Cezayir, Ordün ve öteki
a rap devletleri n i n hükümetleriyle halklarını sam i miyetle desteklediğini
açıklar ve onların bağı msızlı k uğrunda, egemenlik ha kları uğrunda yürüt­
tükieri haklı savaşın zaferle sonuçlanacağına inanç beslediğini belirtir.»
Sovyetler Birliği i le öteki sosyal ist ülkelerin kesin, i l kelerden şaşmaz ve
ısrarlı tutum u sonucundadır ki, saldırganlığın durdurulması ve d a ha büyük
ölçüde silahlı bir çatışma d u ru muna gelmesi n i n önlenmesi başarıldı, bir
d ü nya harbi tehlikesi n i n azaltı lması sağlandı. Saldırg anın g i riştiği serü­
venlerinden dolayı bir de ABD. ile Ingilterenin a rzuladıkları g i b i ödül
a l masını halklar kabul edemez.
490
ısrail'in yeni saldırganlığı a ra p ü l keleri a rasındaki ilişkilerde değişmeler
doğuran bir etki yaptı. Saldırı, bu ü l kelerin d a ha da birleşmelerine, a ra l a ­
rındaki görüş ayrı l ı klarını bir kenara itmelerine önayak o l d u , a ra p birli­
ğinin a nti-emperyalist temelini sağla m laştı rdı . Amerikan emperya listleri
i le yardakçı ları, hakkın, ileriliğin ve ulusa l özg ü rlüğün barışmaz düşma n­
ları olarak bir kere daha a ra p ülkeleri halklarının önünde, bütün dünya
önünde yüzlerin i açığa vu rdu la r. Gerici isra i l çevreleri n i n saldırganlık siya­
setin i n iç yayla rı Çı rı i çıplak ortaya döküldü.
Yokı ndoğu olayla rı, emperya list komplolarına, kışkırtmal a rına ve sal­
d ı rga n l ı k serüvenlerine karşı yeteri kadar g üvenilir b i r g a ra ntinin, ancak
u lusal bağ ımsızl ığın kuvvetlendiril mesi, d u rmadan ve tezeiden sosyal iler­
lemenin gerçekleştiri l mesi, ekonom i k potansiyelin a rtması ve savunma
yeteneğ inin g üçlendi ri l mesi olabileceğ ini yeniden gösterdi.
Em peryalist kışkırtıcıların a rap halklarıyla sosyalist ülkeler a rasında
fesat sokma plônla rı suya d üştü. Son olaylarla a ra p ü l kelerinin önder
kişileri nin açıklamalarının gösterdiği g i bi Sovyet-Arap dostluğu ve a ra p
ülkeleriyle sosya l ist ülkeler a rasındaki işbirliği yeni v e zorlu bir sı navı
başarıyla geçti. Bu dostluk ve işbirliği ilişkilerinin politik konjönktür ile bir
i1işiğ i yoktu r ; bunun temeli sosyalist ülkelerin doğal yapısındadır. Tarihsel
deneyler ve sosya list ülkelerle a rap halklarının hayat çıkarları, a raları nda
dostluk ve işbirliğini geliştirmeleri ni, sağ l a mlaştı rmalarını ve deri nleştir­
melerini gerektiriyor.
isra i l i n hıyanet saldırısı yüzünden a rap devletleri askeri bir darbe yedi­
ler a ma, em perya l istlerle onların Tel Aviv'deki yardakçıları bu serüvende
g üttükleri başlıca politik a maca ulaşamadılar. Herşeyden önce ilerici
rejimierin durumunu zayıflata madı lar, Arap Dünyası'ndaki devrimci ge­
lişme eğ i l i mleri n i etkiliyemediler. Arap birlik ha reketinde yarık açmayı da
başa ra madıla r.
Saldırganlık durduru ldu. Şimdi ABD. hükümeti, a merikan tekel/erinin
organı ..U.S. News and World Report>, dergisinin 12. Haziran sayısında
yazd ığı g i bi, B i rleşmiş M i l /etler Genel Kurulunun Olağanüstü Toplantısı'na
g itmekten korkmaktadır. Çünkü, dergiye göre, «arap devletleri, bir de on­
lardan yana olan yeni uluslar ve bir de bunları n tarafı n ı tutan komünist­
ler Batı'yı fiyaskoya uğratabilir». Bunun olanağı va rd ı r ! Sovyetler Birliği
ve öteki sosya l ist ülkeler, dünyanın bütün i lerici g üçleri, isra i l saldırgan­
lığ ı n ı n açık-seçik suçlanmasını sağla m a k istemektedir. isra i l'den, g i rdiği
bölgelerdeki birl i klerini kayıtsız şartsız geri çekmesi isten melidir. Genç
ulusa l devletlerin özgü rlüklerini savunma ve sağ lam laştı rmalarında göster­
d i kleri kırılmaz irade, ha lkların bütün kurtuluş hareketinin ve sosyalist
devletlerin onla rı kesinlikle desteklemeleri, i lerici g ü çlerin dayanışması ve
bera berliği yürütül ü rse, barış dôvôsı koruna bilir, tehlikeli serüvenler hazır­
laya n l a r frenlenebi l i r, kapitalist ülkelerin hükümetlerine baskı yapılabilir
ve emperyalizmin saldırgan komploları önlenebilir.
491
Karlovivari'den sonra
tutulacak yolla rı, çatışma durumlarına son verdirmek için kullanılacak
a raçları da gösterdi. Başlıca yol, a nti-emperyalist güçlerin birliği ve be­
ra berliğini sağla m laştı rma k ; ba rış ve ilerilikten yana olan güçlerin kesin
eylemlere girişmeleridir. Böyle bir birlik uğrunda Ka rloviva ri'de yayı nlanan
çağrı bu bakımdan da son derece aktüel olduğ unu göstermiştir.
Ib Nörlund
Komü nistlerin Karlovivari'de topla ndıkları sırada ayni anda NATO ön­
derlerinin Konrad Adenauere son eşlikte bulunmak üzere Bonn'da top­
Ianma ları bir bakıma sembolik bir rastlantı idi. Avrupa'da soğu k ha rp
yara rına yeni gergin likler ve yeni bir saldırga nlık tehlikesi yaratan siya­
seti Adena uer kada r hemen de başka hiç bir kimse böylesine eksiksiz
ca nlandırmam ıştır. Böyle bir siyasetin a rtık ömrünü ta mamladığını ve bir
çıkrııaza girdiğini gittikçe daha çok insan görüp anlamaktadır. Batı Avrupa
bugün bir kavşokta bulunmakta d ı r ve işte bu durumda Ka rlovivarı'de top­
lanan komü nist pa rtileri yaşlı kıt'aya yeni yol ları hep birlikte gösterebilmek
a macıyla çaba harca mışlard ı r.
1.
Avrupa komünist ve işçi pa rtilerinin Karlovivari Konfera nsı'ndan sonra
geçen olaylar, gerek bu konfe ra nsın yapı lması ve gerekse burada alınan
kararların ne kadar yerinde ve gerekli olduğ unu bütün ciddiliği i le ispat­
ladı. Son za manla rı n bir çok olayı, orta k bildiride yer alan ve barışçı güç­
lerin göze ça rpar ölçüde büyümesiyle birlikte emperyalist güçlerin, özel­
likle a merikan emperyalizminin, saldırganlığının da şiddetlendiğini be­
lirten sonucun tüm önemini ve çevresinin genişliğini ortaya koydu.
Em perya lizm ve gericilik güçlerinin, uluslara rası du ru m u daha da ger­
ginleştirmek, yeni potansiyel harp tehlikesi ocakları yaratmak, ulusal kur­
tuluş ha reketlerinin oluşu m la rına da rbeler indirmek a macıyla etkinleş­
mesini dünya halkları küçümseyemezler.
Bunu ortaya koyan birkaç olaya değinelim : Viyetna m'da, Ha noy ve
Hayfong'a karşı bom balama akımlarının yoğunlaştırılması nda ve saldır­
ganların sila hlı kuvvetlerinin silahtan a rı n m ış bölgeye girmesinde kendini
gösteren harp merdivenindeki yeni tı rmanmalar; Yakın ve Ortadoğu 'd a
ulusal kurtu luş v e sosyal ilerilik güçlerine da rbe indirmek amacıyla israil
saldırganlığını kışkırtmak için emperyalistlerin yaptıkları etkin hazırlıkl a r ;
Kü ba'ya ka rşı Birleşik Amerika i l e onun L6tin-Amerika'daki yardakçı larının
yeni kışkırtma hazırl ıkları ; Yuna nista n'daki terör ve intikam dalgaları, Bal­
kanlar'da yüklü bir huzursuzluk ve kışkırtma ocağı yaratan rejimin günden
güne ortaya çıkan faşist özü; Mayıs ayında yapılan NATO askeri topla n ­
tısı nda «yı ğ ı nsal misilleme» stratejisinden «esnek tepki» stratejisine geçil­
mesi, ya ni Atlantik Paktı propaga ndası tarafı ndan gerginliğin azalmasına
bir katkıymış gibi gösterilen, o m a gerçekte Avru pa'da diğerleri arasında
Alman Demokratik Cu mhuriyeti'ne karşı da «bölgesel» harp ya da «sı nırl ı ..
askeri çatışmalarla ilgili görüşlerin uygulanması için ve NATO'nun Kuzey
ve Güney Avrupa kanatları için bir arka kapı açmak a macıyla adı mlar
atı l ması ; ve son olarak son yıllarda uluslara rası hava nın anti-sovyet kış­
kırtmala rla eşi görülmemiş bir ölçüde ve gittikçe artan şiddetle zehir­
lenmesi.
Dünyada harp tehlikesini arttıran bu adımlar yüzünden, barışçı güçlerin
olanaklarına karşı beslenen ve Ka rlovivari'de dünya durumunu çözüm­
lerken bir sonuç olarak ortaya çıkan sağ lam güvenin özel bir önem kazan­
d ı ğ ı görül mektedir. Konfera ns, bu tehlikeli eğilimlerin giderilmesi için
492
Ka rlovivari toplantısı gündeminde Avru pa'nın güvenliği sorunları yer
a l m ıştır. Fakat demeçlerde ve kapanış dökü manları nda, bu sorunların,
d ünyanın öteki bölgelerindeki sorunlarla, genel a nti-emperyalist savaş
sorunlarıyla a rasındaki objektif bağlard a n koparı lmış olara k ele alına mı­
yacağ ı ayrıca belirtilmiştir. Böyle bir tutu m u n doğ ruluğu son zaman­
la rda, özellikle ısrail'in saldı rısıyla patlak veren Yak ı n ve Ortadoğu'daki
açık harp çatışmasında onaylanmıştır. Bu olayla rın Avru pa'daki duru m u
da karıştırması zoru nluydu v e el bette gerginliğin a rtmasına ça lışan güç­
ler bundan yara rlan maya çalışacaktı. Bu ise, Avrupa'da güvenliğin sağ­
lamlaşması yönünde Karlovivari'de gösterilen çabaların tez zorunluluğ u n u
bir k a t d a h a sivriltmektedir.
Dünya n ı n çeşitli bölgelerindeki olayların karakterleri bakımından iliş­
kileri el bette ilk bakışta göründüğü kadar basit değildir. Son yirmi-otuz
yılın tarihsel gelişmeleri, yeni ülkeleri ve kıt'aları, yeni politik ve toplumsa l
gurupları etkin bir politik hayata yöneltti. Milyonlarca insan politik bakı m ­
d a n uya ndı. Bugün dünya sahnesinde etkisini gösteren güçler arası ndaki
karmaşık a nlaşmazlıkların içinden öyle kolayca çıkılamıyor ve bu güçlerin
savaşı da alışılmış şemalara her defasında uygun düşmüyor. Fakat sava­
şın ana doğrultusu, aslında yerkürenin en hassas nokta larında, ister Uzak­
doğuda ve Avru pa'da olsun, ister Yakın ve Ortadoğ u'da ya Lôtin Ame­
rika'da olsun, karşı karşıya bulunan emperyalizm güçleri ile sosya l ilerilik
güçleri a rasından geçmektedir.
Bir yandan, Avrupa'da çıkacak bir ha rbin doğurduğu tehlike bütün dün­
yayı da bir nü kleer silahlar savaşıyla tehdid etmektedir. Ote yandan
Ka rlovivari Konferansı, ABD. emperyalizminin saldırganlığına, bugün bizi
herşeyden önce ilgilendirmesi gerek bu saldı rıya kurban düşen Viyetna m
halkiyla daya nışmasını açık-seçik duyurara k çalışma lara başlamayı ola­
ğan saymıştır. Sa ldırga n ı n dizgin lenmesi için dünya komünist ha reketinin
493
eylem birliğinin ne büyük b i r önem taşıdığını, Konfera ns bittikten sonra
geçen günler daha da açık ola ra k göstermiştir.
Karlovivari Konferansına katılanlar, Avrupa'nın güvenliğ i sorununun
gene toplumsal gelişmenin öteki demokratik ödevieriyle sıkı sıkıya bağl ı
olara k gözden geçirilmesi g i b i açık bir zorunlukton ha reket etmişle rd i r.
Ba rış u ğ rundaki savaşla demokrasi uğrundaki savaş a rasında ayrılmaz b i r
bağlantı va rdı r. Konferansa katılanlar bu yüzden, Yunanista n'daki askeri­
faşist darbeye karşı bütün demokratik güçlerin duyukları hiddeti dile ge­
tirmişler, bütün Avrupa halklarına ciddi bir ihtar olaca k bu a ğ ı r günlerde
Yunan halkıyla daya nışma l a rını beli rtmişlerdir.
Konferanstan sonra, Yunanistan'ın demokratik güçleriyle dayanışma
h areketi gelişme gösterdi. Diğerleri a rasında NATO ülkelerinin geniş halk
çevreleri, faşist b i r da rbe için NATO sila hları ile plônla rının kullanılmış
olmasının kendi durumları bakımından ne a nlam taşıyan bir gerçek oldu­
ğunu kavradılar. Yunanistan'daki darbeyi suçlamak için Norveç ve Da ni­
marka h ükümetlerinin verdikleri önergeyi NATO Konseyi'nde önlemek
amacıyla bu poktın yöneticilerinin çevirdikleri oyu nlar, NATO'nun Kuzey
Dikelerindeki iti barı nı yeniden ve a ğ ı r bir sarsıntıya u ğ rattı.
Avru pa'da devletlerarası ilişkilerde kesin değişiklikler yapman ı n yalnız
gitgide zorunlu olma kla kalmayıp olanaklara da kavuştuğ u bir dönemde
yapıldığı için bu Konferans özel bir önem kazandı. Tarihsel tecrübeler
gösteriyor ki, eski düzeni koruyan çevreler a rasında şaşkınlık ve kararsızlı k
sürdüğü sıralarda halkın değ işi kli k istekleri d e a ğ ı r basarsa, o zaman
büyük değişmelerin zaman ı gelmiş olur. Günümüzde bu her iki koşul da
olgunlaşmaktadır. Bu yüzden pek çok şey, a rtı k hep birlikte ve kesinlikle
teşebbüsü ele a lıp geniş tarihsel fırsatın kaçı rılmamasına olağanüstü
bağlıdır.
Ka rlovivari Konfera nsında hazırla nan Avrupa'nın güvenliği u ğ runda
ortak savaş programı bundan ötürü b u kada r büyük önem taşımakta d ı r.
Avrupa'nın demokratik kamu oyuna, Avru pa'nın bütünüyle gelişmesinde
ve bu gelişmenin perspektiflerinin değ iştirilmesinde bir dönüşüm sağlıya­
bilecek bir sıra konkre tedbirleri uygulaması teklif edilmektedi r.
Avrupa'nın bütün ülkelerinde va r olan ve fiki rleri her yerde yaşayan b i r
toplum h a reketi nin temsilcileri ta rafından i l k defa Avru pa'nın güvenliği
için böyle b i r orta k program sunulmuştur. Komünist hareketi, çoğ ımızın en
ilerici sınıfı, işçi sınıfı, içindeki en bili nçli a kımdı r. Bu, sosyalist toplumsal
ilişkileri kurup geliştirmeyi komünist pa rtileri nin yönelttikleri Avru pa'nı n
b i r yarısı için olduğu gibi, daha kapitalist ilişkilerin hüküm sürdüğ ü öteki
yarısı içinde geçerlid i r. Savaş programını Avru pa'nın her iki kesimindeki
komünist ha reketi temsilcilerinin hazı rlamış olmaları onların yaptıkları
tekliflere ayrı bir önem kazandırmaktadır. Çünkü bunların amacı, soğu k
ha rbin Avrupaya zorla getirdiği devletlerarası ilişki biçimlerine son ver­
mek için gerçekçi olanakların va r olduğunu bütün kıt'amızın halklarına
494
açık-seçik göstermektir. Konferans, çağımııda komünist ha reketinin neden
gerçekçi ve a ğ ı r basan politik bir etken olduğunu somut olarak ortaya
koymuştu r.
2.
Avrupa'nın güvenliği için Konferansta hazırla nan savaş programı, Batı
Avrupa ülkelerinde geniş çevrelerde birçok yeni fikir ve tasavvurla rın o r­
taya çıkmakta olduğu bir dönemde geti rildiği için de özel b i r önem taşı­
makta d ı r. B u fikir ve tasavvu rların bir kısmı Atla ntik Paktı a ntlaşmasının
1 969 yılında süresini doldurmasıyla ; b i r kısmı da ABD.'nin itiba rına a ğ ı r
b i r darbe indiren v e yürüttüğü siyasetin nasıl tehlikeler doğ u rduğunu
gösteren Viyetnamdaki ameri kan sald ı rısının uya nd ı rdığı öfkeyle ilişkilidir.
önceleri soğ u k ha rbin a nti-komünist propagandasına inanç beslemiş
olanlar, bugün «doğudan gelen tehlike.. diye bi rşey olmadığın ı ve Atlas
Okyanusu'nun ötesinden gelen «ba rışçı savunma» yeminlerine inanılamı­
yacağını kabul etme zorunluğunda d ı r. Ayni zama nda b i rçokları, Batı
Alma n Federal Cumhuriyeti'nde militarizmin türemesinden kuydukları
aşı rı koygıyla, NATO savu nucularının bu örgütü kendi kalkındırdıkları
batı alman militarizminden korunmak için bir a raçmış gibi göstermeye
kalkışma l a rı ka rşısında, bu bu d u rumun gülü nçlüğünü sezi nlemektedirler.
Bütün bunlar d a gene yeni yolla r a ra nması nedenlerine eklenmektedir.
Batı Avrupa'da bugün geniş halk ta bakaları şu sorunla karşı ka rşıya d ı r :
N e yapmalı ? NATO'nun kurulmasında ö n e sü rülen sözde nedenlerle bunun
gerçek özü a rasındaki açık tuta rsızlığ ı n anlaşılması, başka bir yol tutul­
ması sonucuna varmakla ille de eş anlama gelmez. Etkili çevreler NATO
politikasını sürd ü rebilmek için bütün güçleriyle yeni nedenler bulmak
çabasındadır. Onların bugün boş vurdukları yöntemlerden bi ri, NATO'yu
«kötülüklerin küçüğü» gibi göstermektir. Atla ntik Bloku olmazsa Avrupa'yı
korku ve güvensizliğin kaplıyocağ ı öne sü rülmektedir. Güvensiz b i r gele­
ceği n doğurduğu korkudan pay çıkaran böyle b i r belgeleme, her zaman
belirli bir yankı bulmaktad ı r.
Danimarka Komünist Partisi adına Knud Jespersen Karlovivari toplantı­
sında şunu açıkladı: Böyle bir durumda, «Avrupa'da blok siyasetin i n
doğurduğu bölünmeye karşı b i r çözüm yolunu bütün a ğ ı rlığı ile, b u n u e n
geniş halk yığınlarına tonıta ra k v e onları, başka bir yol olduğuna, ileriye
götürecek başka b i r yol için gerçekçi olanakla r bulu nduğuna inandıra ra k
ortaya koymak» gerekir. Bu bakımdan, Avrupa'da güvenliği n garanti edil­
mesi için Konferansın hazırladı ğ ı programı selamlamak için bütü n neden­
ler ortadad ı r. Gerekli olan, böyle bir girişime bütün Avrupa temeli üze­
rinde, hem Batı'nın ve hem de Doğu'nun desteğiyle geçilmesidir.
Bütün Avrupa' yı kapsaya n kolleKtif güvenlik sistemi, birbirine karşıt
bloklarla bölünmenin, NATO'nun kıt'amızda zorla yarattığı bu bölün­
menin giderilmesi için bir çözüm olma l ıd ı r. Bu girişim yüzünden Avrupa
495
ülkeleri nin ka m u oyu a rasında, böyle b i r kollektif g üvenli k sisteminin
niteliği ha kkı nda tartışma lar ya pılması olanağı vard ı r ve bu ndan kaçını­
lamaz. Karloviva ri'de ka bul edilen bildiride bir sıra yerinde teklif sayıl­
m a ktadır. El bette a ncak bütü n Avrupa devletlerinin bir konfera nsı bu
sorunla ilgili kararlar alabilir. Fakat önemli olan, Avrupa'nın g üvenliği
sorunuyla ilgili olarak Karlovivari'de teklif edilen bir konferans toplandığı
takdirde, a lınacak kararlara da mgasını vura bilecek etkin yığın eylemleri
ve davra n ışlarıyla bunun desteklen mesid i r.
Avru pa'da, özellikle de bir kaç küçük devlette, bu ta rtışmalar sırasında,
bloklar siyaseti nin, «korku dengesh,nin ve silahıanma yarışının g üvenliği
sağlıya bi leceği yolundaki iddiaların ne kadar yanlış olduğunun aydın­
latılması önemli bir rol oynaya bilir. Tersine olarak böyle bir yol, halka
sürekli olara k yeni yeni yükler vuracak ve ayni za manda saldırgan çev­
relerin b i r harp çıka rma olanakları ortadan kalkmayacak, ya da a rtacak.
Buna i lişkin olara k, kol lektif g üven l i k sisteminin, silahsızlan mayı, atom
silahlarının yayılmamasını, atom silahlarından ya da askerden a rınmış
,
bölgelerin kurulmasını sağ l ıyacak ola n bölü m bölü m çözü mleriyle bir­
l i kte bam başka, gerçekçi ve sürekli barış güvenliği yaratacağını beli rtmek
gerekir.
Konfera nsta bel irti ldiği g i bi, bir çok ülkede, tarasızlık siyasetine geçiş
ya da böyle bir siyasetin artan bir ilgiyle sürdürülmesi sorusuyla ka rşı­
lasıl makta d ı r. Karlovivari bildirisinde şöyle denmekted i r : «Avrupa g üvenlik
si ;tem i, tarafsızlık ilkesi n i n tan ı nmasını ve tarafsız ülkelerin dokunulmaz­
lığına kayıtsız şartsız saygı gösteril mesini kapsa m a k zorunluğu ndadır.»
Konferansta yapıla n bir çok ilginç açıkla mada, kollektif güvenlik siste­
m i nde tarafsızlık siyaseti nin önemli bir rol oynaya bi leceğ i, fakat tarafsızlık
siyaseti güdenlerin ya da buna çabalayanların herbi rinin koşullarındaki
başka lıkları n göz önünde tutul ması gerektiği bel i rtildi. Kollektif g üvenlik
sisteminin, ülken i n başına buyruk ka lmasını g a ra nti etmesi, böylece de
bloklar siyaseti ile silahlanmanın sürdürülmesine bahane edilen verileri
temelsiz bırakması, Da nimarka g i bi bir ülke için çok önemlidir. Tarafsız­
lığın, asıl kollektif güvenlik koşulları a ltında ne tarzda yeni bir rol oyna­
yabi leceği ve küçük ülkelerin özerkliği ile eylem özgü rlüğünü politik a raç­
l a rla gara nti edecek bir yol durumuna nasıl getirilebileceği soru nu, i ler­
deki a raştırmalara konu olabil i r.
Avru pa'da devletlerarası ilişkilerin yeniden düzenlenmesi, uzak olmakla
beraber heyecan veren bir savaş hedefidir. Halk yığınlarının g i rişimleri ve
savaşlarının geniş olmasına pek çok şey bağlıd ı r. Savaş boyunca, empe r­
yalist g üçleri n politikasında b i r sıra tehlikeli ça baları da aşmak gereke­
ceği u nutulmama lıdır.
Kendi kendi ne açı kça dünya jandarması olara k başka ülkelerin iç işle­
rine karısma
«hakkını» tanıyan a merikan emperyalizmi, Avrupa'da da
'
kendi poı itikasının uygulamaktadır, Yunan istandaki askeri darbe en acıklı
uya rmaların b i r yenisidir. Bu çabalar, a meri kan sermayesi nin Batı-Av496
rupa'ya a kması ve CIA'i n gitgide tecrid edilen bozguncu eylemleriyle
bira rada yürütül mektedi r. Bununla ilgili olara k konferans, Avrupa soruri'­
ları nın çözümünün Avrupa halklarının kendi işleri olduğunu bel i rtti.
I kinci dü nya savaşından sonra meydana gelen durumu hesaba katma­
makta d i renen ve açıkça statü koyu değiştirme çabası güden Batı-Al man
emperyalizmi siyaseti, Avrupa'da ba rışı en yakından tehdid etmektedi r.
Birbirini izleyen Batı Alman hükü metlerindeki taktik başka l ı klar yaln ızca
politika la rındaki bunalımı göstermekte, fakat e mellerinden vazgeçtikleri
anla mına gel memekted ir. Asıl onların Alman halkının tek temsilcisi olma­
l a rı iddiası Avrupa'da barış için sürekl i bir tehdid, Alman Demokratik
Cumhu riyeti'ne karşı bir saldırı tehlikesi yaratmaktadır. Bonn, Batı Alman
Federal Cumhu riyeti'nin bugünkü sınırlarının değişmezliğini ka bul etmek­
ten ve atom silahları n ı elinde ya da yönetiminde bulundu rması nda n vaz­
geçmekten başka çıkar yol olmadığını anlamad ıkça, Avru pa'da gerçek
bir ba rış düzeni sağlana maz. Alman Demokratik Cu mhuriyeti'nin en yeni
g i rişimleri - i ki a l man devleti a rasındaki i l işki lerin d üzenlen mesi a ma cıyla
hükü metler d üzeyi nde görüşmelere başlanması teklifiyle Alman Demokra­
tik Cumhu riyeti bakanlar kurulu başka nı Willi Stoph'un Batı Alman baş­
bakanı Kiesinger'e yazdığı mektup - Bonn'a, siyaseti nin temellerinde
ciddi bir değ işiklik ya pması için düşün me olanağı vermektedi r.
Bazı NATO çevreleri, bu bloku destekleyip eylemlerini sürdürmek ve
bütün Avrupa g üven l i k sistemine engeller çıka racak yeni biçimler bulmak
için dört elle çaba göstermektedir. Avrupa Ekonom i k Topluluğunun çev­
resini yen i üyelerle genişleterek Avrupa'nın ekonom i k bölü klüğ ünü da ha
da derinleştirmek yolunda ki denemeler de bu çabalar a rasında sayı labilir.
Bir kaç Avrupa ülkesinde sarsılan «NATO-dayanışması»n ı, hattô bu oyun­
lar emperyalistler arasındaki çel işmeler yüzünden g üçl eşmiş olsa bile,
böylelikle yeniden can la n d ı rmaya çalışmaktadıria r. fakat Avrupa'nın ger­
çek i htiyacı, bloklarla bölü n m üşlüğüne son verdirilmesid i r.
Avru pa'nın ve ayrı a yrı Avrupa ülkelerinin gerçek ve ortak çıka rlarının
koru n ması uğ runda güçler a rasında en geniş ölçüde beraberl i k sağla nıp
sağlanam ıyacağı Avrupa hal klarına bağ l ıd ı r. Karlovivari'de kabul edilen
açıklamanın sonunda yer alan ve Avrupa'daki sınıflara, h a reketlere ve
halk yığınlarına baş vura n içten çağrının temelinde yatan da işte budur.
3.
Bütün Avrupa halklarının çıka rlarına uygun yen i b i r gırışımın ta m da
komün ist partilerinden gelmesi hiç de bir rastlantı değildir. Partileri Kar­
lovivari'de toplanmaya yöneiten, d u ru m u n birl i k halinde değerlendiri l me­
sinin bir sonucuydu ve ma rksist-leninist dünya görüşünün ortak o l masına
dayanıyordu. Gerek kendi halklarının özel çıka rla rı ve gerekse ortak inter­
nasyona list çıkarları için duydukları soru mluluk, parti leri n bu konferansa
katılmalarını tayin etmiştir. Da nimarka komünistleri için, parti başkanı
497
Knud Jespersen'in konferansta belirttiği gibi, «Avrupa'nı n güvenliği soru­
n u nda h a rcanan ortak çobalarda güçleri n i birleştirmeyi Avrupa komünist
pa rtilerin i n bir yüküm sayması ta bii bir şeydir.» Konfera nsın gidişi, bu
kada r çok ve bu kadar önemli kardeş pa rtilerin ayni ruhla ha reket etme­
lerinden duyduğumuz memnu nluğu ha klı olarak belirtmemize i mkôn ver­
mektedir. Böylece Danima rka'da barışın koru n ması ve ülkenin özerkliğinin
savunulması için yeni yollar a raya n bütün güçlerin önünde de yeni pers­
pektifler açılma ktad ı r.
Daha konfera nsın başla masından önce Botı' n ı n burjuva basın ı , kendi
içi ndeki görüş ayrılıkların ı n ve ayrışmanın konferansta a ğ ı r basacağı n ı
sevinçle yayıyordu. «New York Times» gibi b i r gazetenin bununla ilgili
olarak, komün ist partileri n i n «otomati k ola ra k Moskova'dan gelen emirleri
d i nliyecekleri>, yolundaki bayağı idd iala rdo n kaçı n ması ilginç sayılabilir.
Fakat, partiler a rasındaki ilişkilerin ne olduğunun öğrenilmesinde gösteri­
len bu ilerleme, başka başka koşulla r altında çalışan komün ist pa rtilerini­
nin za manımızın ortak kilit sorunla rını çözmek için birleşme yeteneğ i nden
yoksun oldukları u m utla rına bağla n ı rsa, bu a ncak, kuruntula rın ôlôsı ola­
bilir, ve Ka rlovivari de bunun gözle görülür bir ispatıdır.
Konfera nsa ve hazırlıkla rına katılan herkes, gerçekten her temsilcide
a rkadaşlık ruhunu ve karşısı nda kilerin koşullarıyla sorunla rını a nlama
ça basını sevinçle gördü. Sorunlar açı kça ve serbestçe tartışıldı. öne sürü­
len her görüşe, kimden gelirse gelsin, saygı gösterildi. Başka başka koşul­
la r altında başka başka kendini gösteren sorunla rın bi rbirinden farklı
olarak değerlendirildiği de kendiliği nden a nlaşılı r. Fakat, nedenleri olan
başkalıklar, enternasyonalist birli k uğrunda ça ba gösterildikçe bunu böl­
mezler, a ksine bir kat daha belirtmiş olurlar. Ka rloviva ri'de temsil edilen
partilerin yöneticilerinin konferansta verdi kleri demeçler, temel ve tayin
edici sorunlarda tutu mları n ı n eş olduğunu açık seçik göstermiştir. Bu ise
ortak girişi mlere güç kaza ndırmaktad ı r.
Bu olgular, komünist hareketin i n gelecekteki gelişmesi bakı mından d a
büyük önem taşı maktad ı r. Bütün hazı rlık dönemi boyunca pa rti temsilci­
leri nin sıkı ve sağlam işbirliğ i de, önceden sanılan birçok ayrılı ğ ı n ve karşı­
lıklı önyargıların gideril m esine, ya da bir kenara bırakılmosına yardım
etmiştir. Bu çok yararlı oldu. Çünkü böylelikle komünizm düşmanlarının
inceden inceye hesa pıayıp d u rdukları o nla r bir kenara itiliverdi.
Bütün komünist partileri, yaşa makta olduğumuz bu dönemin, kardeş
pa rtiler a rası ndaki uluslararası işbirliğinde yeni şekillerin geliştirilmesini
gerekti rdiğini çokta ndır açıkladıla r. Bunu gerekti ren, objektif koşullarla
bütün komünist hareketindeki gelişmedi r. Bu işbirli ğ i n i n hedefi, her bir
parti n i n egemenliği n i n ve eşit haklı olması n ı n ta mamen koru nması ya­
n ı nda Marksizm-leninizm ilkeleri temelinde birliği n garanti edilmesi
olmalıdır. Emperyalist çevrelerin saldı rganlıklarını tü rlü biçi mlerde şid­
detlendird i kleri şu s ı ralarda i nternasyonalizmin, devrimci işçi hareketi için
özellikle büyük b i r önemi va rdır. Ne var ki, i nternasyonalizmi n gerekli
498
biçimleri n i n geliştirilmesi, a ncak pratik çalış malarda çözülebilecek b i r
soru ndur. Karlovivari konferansı b u b a k ı m d a n önemli ve di kkate değer
bir ha mle yaratmıştır. Konferan s böylece, komünist dü nya hareketinde bir­
liğin bütün üyle sağlamla ştı rılması yolunda önemli bir a d ı m olmuştur.
Onun için bugün geçerli olon, bu yönde faal çabaları sürd ürmektir. Kon­
feransa katıla nlar, bu konferansta temsil edilmeyen komünist pa rtilerinin
ortak eylemlere ve bugünkü d u ru m u n gerektirdiğ i birleştirici çabalara
katılaca kla rını umdukla rı n ı ayni ruhla belirtmişlerdir.
Ka rlovivari buluşmasının bölgesel bir çerçeveyi çok aşan bir önem taşı­
dığı gittikçe açık olarak görülmektedir. Bu konferans, komünist ve işçi
partilerinin öncülüğünü yaptığı bütün dünyadaki a nti-em peryalist savaşın
faalleşmesi ve gelişmesi yolunda itici bir ha mle olmuştur. Ka rlovivari'de
temsil edilen b i rçok parti nin merkez komitelerinin Mayıs ve Hazira n ayla­
rında yaptı kları topla ntılarda b u konferans büyük ölçüde değerlendirilmiş
ve gerek kom ü nist hareketi, işçi hareketi ve tüm devri mci hareket b i rli­
ğ i n i n sağlamlaştırılması bakımından, gerekse Avrupa'da güvenliğin ve
dünya barışı n ı n garanti edilmesi u ğ ru nda yürütülen savaşta bütün barış­
sever a nti-emperyalist güçlerin ça balarının daha faal olması ve seferber
edilmesi bakı m ı ndan konferansın önemi belirtilmiştir. Her b i r parti, ülke­
sinin özel koşulla rına ve kendi hazırladığı politik doğ rultusunun temeline
uygun ola rak, Ka rlovivari Konfera nsı'nın tavsiyeleri n i gerçekleşti rmek için,
konferansın hazırladığı ve Avru pa'da b a rışın ve sosyal ileriliğ i n güvenliği
ile ilgili geniş program ı gerçekleştirmek uğrunda katkıda bulu n m a ktad ı r.
Danimarka komünistleri şuna inanıyor ki, Karlovivari Konferansı ve
onun etkiled iği kardeş partilerin çalışmaları, ayrı ayrı ülkelerde ve bütün
Avrupa'da olduğu gibi bizde de bi rçokla rın ı n gözünü açaca k ; Danima rka
halkı n ı n yeni barış ve özerklik çabaları n ı n, yen i yolla r bulma ça balarının
tecrit edilmiş bir görüntü olmadığını gösterecektir. Şüphesiz bu da, halkın
yaygın istek ve u mutları n ı n değişmeler yaratacak etken bir g üç durumuna
gelmesine önemli b i r katkı olaca kt ı r.
499
Yunanistan halkıyla uluslararası dayanışma
John Gibbons
Yunanistan'da kıral ve CIA-in desteğiyle bir avuç gerici subayın 21 Ni­
san'da yaptığ ı askeri da rbe, gerek sosyalist ve gerekse kapitalist ülkelerde
h iddetli protestola r doğu rdu.
Gestapo'ya öz bir dikta tipi nden ola n bu da rbe g i rişiminin sonucunda
pa rlamenter rejim ortadan kaldı rıldı, basın özgürlüğ ü boğazlondı, politik
pa rtilerle sendikalar ve daha başka 200 örgüt yasakla ndı. Gece ya rısı
tutsak edi len kad ı n l ı erkekli milletvekilleri, gazeteciler, sendikacı lar, kültür
adamları ve genellikle her ileri d üşünce zanlısı, komünistler ve komünist
olmaya nlar, ha pisha nelere tıkıldı ve sonra da Yura odası ndaki toplama
kampına sürüldüler.
Dünya n ı n her ya nından Atina'ya protestola r yağ d ı . Askeri hükümet dar­
besini ilk suçlaya nla r a rasında sosyalist ülkelerin halkları ve h ü kümetleri
vardı.
Bütün ü l kelerdeki komünistler, yeniden gericiliğin ve emperya lizmi n
komplola rına kurban g iden yunan hal kıyla kesin dayanışmalarını açıkla­
d ı la r. Komün ist ve işçi partilerin i n Ko rloviva ri topla ntısı özel bir açıklama­
sında, bu darbenin, .. u luslararası gerg i nliğin azalmasını ve Avrupa g üven­
l i ğ i ile dünya barışı n ı n sağlamlaştı rılmasını önlemek amacını güden gerici
ça baları n» bir bölümü ola rak maskesini i ndirdi.
Ozgü rl üksever Yunan halkının en yüksek saygıyı gördüğü ingiltere, Yu­
nanistanda demokrasinin çiğnenmesine karşı hiddet dalgalarıyla çalka­
landı. Avam Kamarası'nda 1 37 sayıav, - işçi partililer ve li bera l ler - gerici
su bayla rın zulmünü suçlayan bir kara r sundular.
Başbakan Wilson i le h ü kümeti dış ı nda Ingiltere'de bütü n işçi ve leybur­
ha reketi Yunan halkından yana tutum a ldı. Sendikalar, Komünist Partisi,
I şçi Partisi'nin bölge örgütleri ile kooperatifler ve gençli k örgütleri dar­
beyi suçladı l a r. Avam Kamarası' n ı n leybur saylavla rında n Maleolm Mac­
millan ile Arnold G regory di kkate değer protestola rında, Yunan istan'da
yaptı kları bir gezi sırası nda i nsa nları n sadece BBC radyo yayınla rını din­
ledikleri için tevkif edildikleri n i gördüklerini beli rttiler. Bu iki sayıav, dik­
tatörlüğ ü n ..bütün uygar ülkeler tarafı ndan suçlonması gerektiği»ni duyu­
rarak, özg ü r bir Yunanistan uğru nda u luslara rası bir kampanya açılması
için çağ rıda bulundular.
�gazeteleri yosakladı ve geri kolo nlara öyle kısıtlamalar koydu ki, bun­
ların bir kısmı kendileri yayınları n ı durdurma k zorunda kaldı l a r . . . B u
tedbirlerle Y u n a n basını kelimenin t o m a nlamıyla, tıpkı Nisan'da ki dar­
beden beri ha psedilen gazeteciler g i bi , demir parmaklıklar a rdına kapa­
tıldı.» Gazeteciler Birliği, dışişleri Bakanı Brown'un, «basın özgürlüğünün
tezeiden yeniden sağlanması n ı ve ma h kemeye verilmeden tutsak edilen
gazetecilerin serbest bıra kılmasını kesinlikle istemek üzere Atina'ya gön­
derilmesini istedi. Mu hafazakô r «Times» bu protestoyu destekliyerek bir
redaksiyon makalesinde şunları yazd ı : «Ağzına kilit vuru l a n Yunan bası­
n ı na dışardan kuvvetli bir destek gereklidir.»
Büyü k Britanya Komün ist Partisi Yürütme Kurulu bir açıklamasında,
Yunanista n'da ki darbeyi "ikinci dünya savaşından sonra Avrupa'da yapı­
lan i l k faşist d arbe.. olara k n iteledi ve ingiltere h ü kümetinden, «çifte
anlam taşımayacak bir tutum almasını ve amacı Hitler'in nazi Almanya­
sı'nda yaptığı g i bi demokrasiyi boğmak olon Yunanistandaki askeri dar­
beyi suçlamasını» istedi. Komünist Partisi, Britanya Trade U n ions Kong­
resi'ni, .<Yun a n kardeşleri nin, - sendika üyeleri nin - hapishanelerden
çıkarı lmasını ve haklarının yeniden tan ı nmasın ı istiyen bütün ingiliz sen­
d i ka üyeleri n i n bu dileğine katılmaya» çağ ı rdı.
En büyük iki u luslararası sendika merkezi, Dünya Sen d i kala r Birliği ile
Uluslara rası H ü r Sendikalar Birliği, Yu nanistanda emekçilerin send i ka
ha klarıyla öteki hakları nı n ve özgürlükleri nin yok edi lmesine karşı pro­
testolarını bildirdi ler.
Amerikan Bi rleşik Otomob i l Endüstrisi işçileri Sendikası'nın başkan ı
Walter Reuther Yunan kıralına gönderdiği kesin bir teleg rafta, Askeri
cunta n ı n bu da rbeyi haklı göstermek ça basıyla baş vurduğu yala nları
tümden değersiz sayarak reddetti : «Tutsa k edilenlerin komünistler olduk­
l a rı iddiasıyla bu eylemi haklı göstermek için açıkça girişilen denemeler
bizim için yeterli olamaz ; ve biz, huzursuzluğu önlemek amacıyla teröre
ve a nayasa ha kla rın ı n kaldı rılmasına boş vurmak gerektiği yolundaki her
açıklamayı inan ılmaz iddialar olarak reddediyoruz.»
Kanada'da ilerici kamu oyu bu da rbeye hemen tepki gösterdi ve Yuna­
niston'da demokrasi n i n yeniden sağ lanması uğrunda bir komite kurdu.
Bu komitenin amacı şöyle açıklandı : «Bu da rbe ile ilgili gerçekleri Kanada
halkına bildirmek ve bir kampanya yürüterek Ka nada hü kümetine şunu
inandırma k : Bu rejimin ta nınması halinde yalnızca Kanada' n ı n zulme göz
yumduğu değil, ayni zama nda bunla hemfikir olduğu do i l ô n edi lmiş
olur.» Kanada işçi Kongresi hükümetten, Yunanista n'daki demokrasiden
ve sendikaların çıkarları ndan yana olmasını istedi.
Büyük Britanya Ulusa l Gazeteciler Birliği diktatörlüğ ü n aldığı ted b i r­
ler karşısı nda duyduğu nefreti beli rterek şuna işaret etti : Diktatörlük,
Halkın kendi acı tecrübeleriyle faşist d i ktatörlüğ ü tanımış olduğu ıtalya
yığı n gösteri ve yü rüyüşleriyle çalka landı. Bi rçok yerdeda rbeye karşı pro­
testo g revleri yapıld ı. Yunanista n'da gerici da rbe ha beri ne karşı Fra nsız
halkı, topla ntılarlo, toplumsa l örgütlerin bir sıra çağ rısıyla, hiddetini
500
32
501
duyurma k için Paris'teki Yunan elçiliğine heyetler göndererek tepkisini
gösterdi. Tutsak edilen lerin a ilelerine yardım için bir sıra bağış kampan ­
yası yürütülmektedir. Fransa'da v e ıta lya'da olduğu g i bi bazı birkaç
ü l kede başka başka partilerden birçok parlamenter bu da rbeyi suçla­
maktadır.
Danima rka ve Finlandiya'da liman işçileri, Yunan gemilerinde yük­
leme-boşa ltmayı boykot etmek i çi n karar aldıla r. Finlandiya ve Isveç'teki
gemi adamları sendikaları da bütün Yun a n gemi lerini boykot edeceklerini
açıkladıla r.
Ve bu kısa özetten de görüldüğü g i bi, bütün ileri insa nlığın dayanış­
ması kesindir. Kendi halklarından tecrit edilen, kendi halkları ndan kor­
kan, bütün dünyada demokratla rı n lenetine uğrayan ve nefret edilen
genera ller sadece bir avuç korkak gurubudur, ve NATO olmadan, ameri­
ka lılar olmadan bunların beş dakika bile iktidarda kalma ları mümkü n
olamazdı. Müstebitleri devirmeleri ve demokrasiyi yeniden kurabilmeleri
için, iki nci dünya savaşının Yunan mu kavemetçi lerinin oğulla rı ve kızla­
rıyla daha g üçlü bir ul uslara rası daya nışma gösterilmelidir.
Atina'da kurulan diktatörlüğü NATO üyesi olan Danimarka ve Norveç
hükümetleriyle Avrupa Konseyi de suçladı.
Sosyalist I nternasyonali ve buna bağlı olan Danimarka, Norveç, Isveç,
Finlandiya, Fransa, Belçika, Hollanda, Batı Almanya ve öteki sosyal
demokrat ve sosya list partileri de da rbeyi suçladılar.
Uluslararası ölçüde protestola r ve Yunan halkıyla dayanışma hareketi
çok büyük bir önem taşımaktadır. Teröre kurban g iden ve hapse atılan
Yunan sendika önderinin eşi olan Betty Ambatielos, ingiliz madencileri,
leyburist parlamenterler, bütün Büyük Britanya işçi ha reketi protesto et­
memiş olsaydı kendisinin çıkıp g elemiyeceğini söylemiş ve şöyle demiştir :
«Bu, emekçilerin protestolarının küçümsenemiyeceğinin bir kez daha ispa­
tıdır. Yu nan halkı, bütün dünya nın gösterdiği büyük dayanışmanın değerini
bilmektedi r...
Yunan istan böylece - sözümona özgü rlüğü ve demokrasiyi hayali komü­
nist tehlikesinden kurtarmak amacıyla - verilen bol bol askeri «yardımlar"
i le, kendilerine kurtarıcı süsü verenlerin eliyle özgü rl ü klerin ve demokra­
sinin yok edildiği bir çok ü l ke a rasında en yenisidir. Komü nistlere ya kınlık
duyduğu hiç bir şekilde söylenemiyecek olan Drew Pearson, ABD.'nin 1 951
yılından bu yana Yunanistana askeri «yardım.. olara k 1 ,854 milya r dolar
harcadığını ve bunu da Yunanista n'ı bir a nti-komünizm üssü durumuna
sokmak için bunu yaptığını açı klamıştır. Pearson ayrıca, her zaman olduğu
gibi bu pis faşist darbe işinde de CINin para döktüğ ü n ü belirtmektedir.
Darbeyi hazırlayan bir avuç gerici subay, kendilerine çok pahalıya
çıkan bir zafer sağlıyabilmişlerdir. Generaller, Kıra l ve CIA, 28 Mayıs'ta
yapılması gereken genel seçimlerde gericileri, Yunan halkının önceden
duyurduğu yenilgiden kurtarmak için bu ha rekete g i riştiler. Amerikan
tan k ve hava birlikleriyle jandarma kuvvetlerinin de katılmasıyla bu subay­
l a r, çok g izli yürüttükleri hazırlıkla rla ve NATO'nun .. Prometeus-pıenı»ndan
yararlanara k (ve böylece faal politik rakiplerinin tam listesini kolayca
elde ederek) i ktidarı ele geçirdiler, ülkede bir terör rejimi kurdular.
Ne va r ki, Elen halkı , dünyaya i l k defa demokrasinin ve çoğunluk ikti­
darı nın teori ve pratiğini gösteren ü lkenin halkı, a rtık saflarını faşist dik­
tatörlüğe karşı savaş i çi n birleştirmeğe başlamıştır.
502
32·
503
Güney-Doğu Asyada Amerikan emperyalizmi
ı. Sumar
Amerikan emperyalizmi yeni-sömürgeci l iğe dayan a n dünya egemenlik
sistemini. sömürge i mpa ratorlu kla rı n ı n hara be leri üzerinde kurmuştur.
Başlıca dokula rından biri de Asyada bulunuyor. Ekonom i k ve askeri a n laş­
malar, askeri ve politi k bloklar, Asya kıtası ve Pasifik odalarındaki a s keri
üsler şebekesi, bu siste m i n temel elema n l a rıdır.
Ulusal kurtuluş hareketi n i n gelişmesi, ulusal bağımsızlığın kuvvetlen­
d i rilmesi için gelişmekte olan memleketlerde yurtsever güçlerin savaşı,
Birleşi k Amerika n ı n egemenl i ğ i n i n temel lerini zayıflatmakta d ı r. Emperya­
l ist ü lkeler a rasında hergün daha büyük ölçülerde bel i ren çelişmeler. Bir­
leşi k Ameri ka n ı n yeni-sömürgeci l i k i mpa ratorluğunun temellerin i sarsmak­
tad ı r.
Ameri kan em peryalizminin, Asyadaki yen i-sömürgeci l i k durumunu elde
tutma k ve kuvvetlendirrnek için Viyetna m h a l kına karşı yürüttüğü harb,
Vaşi ngtonu n içinde bulunduğu dış politika buna l ı m ı nı doğ u rdu, Birleşik
Amerika n ı n idaresinde yaratılan askeri ve politi k blokların dağılışını hız­
landırdı. Amerikan emperyalizmi, d ü nyada günden güne daha fazla tecrit
edilmekted ir.
Bu d u rum. Yaşington idareci lerini Asyadaki yen i-sö m ü rgec i l i k politika­
sının şekil ve metodlarını gözden geçirmeyi zorladı.
Johnsonun Asya doktrini
Başkan Johnson tarafından 12 Tem muz 1 966 da kesin bir şekilde ilan
edilen «Asya doktri ni», Bi rleşik Amerikan ı n Asyadaki «yeni politi kası-nın
özlü bir ifadesidir. Bu doktrin i n esası şud u r : Bi rleşik Amerika hükümeti
..Pasifik gücü" olara k Asyadaki taahütlerini yerine getirmede sarsı lmaz
niyetini açığa vurur. Hindiçinideki saldırgan tırmanmayı iıan eder, Asyada
«özgür» ü l kelerin e kono m i k ve politik dengesini ve bu memleketlerin Bir­
leşik Ameri ka n ı n savu n m a gücü nün ..kalka n»ı n ı n himayesinde işbirliğini
sağla mayı yükü mlenir.
Bu doktri n i n doğ ru anla mı n ı Senato, Dış Işleri Komisyonu başka nı
Wili a m Fulbright tarafı ndan açı klanmıştı r. ..Fulbright. Asya doktrinine
uygun olara k Birleşik Amerika. Asya n ı n komünist ol mayan memleketle­
ri n i n jandarması ve mal sağlayacısı rolünü beni msemiştir» dedi.
Ameri kan idareci leri, Amerikan doları sayesinde durumlarını kuvvetlen504
d �mek ve u lusal kurtuluş hareketini pa rça la m a k isteyen Asya güçlerini
.
aglarına çekmek ıstiyor.
Johnson doktrini. son yıllarda dünyada meydana gelen değişikliklere ve
n:ı .l l le� lerara sl alandaki kuvvetleri n dağ ı l ışındaki değ işikliğe. Birleşik Ame­
rıka ıda recı. çevrelerin in bir tepkisid i r.
Şu son yıl larda. Uzakdoğu ve Güneydoğu Asyada d u ru m Amerikan
emperya l istlerine karşı gelişiyor. çağ ırnız. b i rçok Asya ü l kelerinde. ulusal
kurtuı uş h a r� ketin i n demokratik ve a nti-emperyalis t ha reketlerin i n geliş­
. .
melerı ıle nıtelenmektedi r. Asyon ı n genç bağ ı msız devletleri a rasında
do :tluk ve işbirliği i l işkileri kuvvetlendi. Çinle Fra nsa a rası nda di plomatik
bagların kurul ması. De Golun Hind içiniyi tarafsızlaştırma teklifi. ve daha
b � ş �a olayl a r. emperya l ist güçler a rasındaki çelişmeleri kuvvetlendi r­
m ıştır.
S �vyetler B i rliğinin a racı l ı ğ ı sayesinde Hind-Pa kistan a n laşmazlığ ı n ı n
..
çozu
mlen mesi. Birleş i k Amerikan emperyal istlerin i n Asya politikası için
a ğ ı r bir darbe oldu.
Vaşingtonun atlantik politikasın ı n geç i rdiğ i bunalım. Birleşik Amerika n ı n
Asyadaki d ı ş politikasının yoğunlaşmasına yard ı m etmiştir. Emperya l ist
kuvvetler a rasındaki çelişmelerin kuvvetlenmesi. Varşova Paktı devletleri­
nin devam l ı bir barış politikasını uygu lamaları . Nato sal d ı rgan blokun u
te ı:ı eli nden sa rstı. Batı Avru pada. Natonun eskimiş. tehli keli. Avrupada
soguk harb ve karşı l ı kl ı güvensizlik fikrini deva m ettiren b i r kurum olduğu
a n layışı kuvvetlen mektedi r. B i rleşik Amerika n ı n sosya list kampa karsı
. bir
..Atlantik o rta klığı» kurma denemeleri başarısızlığa u ğ radı.
Avru � ada ger�leyen Amerika diplomasisi. eski dünyada başa ramadığı,
..A�I � ntı k o rta klıgını» Asyada ve Pasifi kte gerçekleştirmek u muduyle göz­
lerını o tarafa çevirmiştir. Vaşingtonun Asyaya karşı politikası ndaki bu
değ işi kli k a y� ı zama nda. Bi rleşik Amerikanın güney ve batı bölgeleri
.
.
sanayı ve sılah tekel lerin i n baskısı ile de izah edilebilir. Birlesik
· Ameri­
ka n ı n do� � �öl ��si ndeki tekelleri. özelli kle Batı Avrupada yerleş mişlerd i r.
.
Bundan otoru Guney ve Batı tekelleri kendi sermayeleri için Asyada paza r
aramaya koyulmuşlard ı r.
Endonezyada a ksi-devrimci hükümet devirmesi, Beyaz Saray için cesa­
retlendirici bir işa ret oldu.
Amerikan hükümetin i n «Asyada yen i pol itikası» m i lletlerarası kom ü n ist
h a reketindeki a n laşmazlıkla rda n azami derecde fayda lanmaya ça lışm a ktadı r.
Askeri bloklar sisteminin yeniden örgütlenmesi
«Asya doktrini», Amerikan emperyalizm inin Asyadaki yeni-söm ü rgecilik
yayılmasının genel plô nını tesbit etmeked i r. Bu pıanın başlangıç noktası
Viyetnam harbidi r. Bunun da gayesi, yalnız Güney Viyetnamda ulusal kur�
505
tuluş hareketini boğm a k değil, aynı za manda, bütün H indiçini yarımada­
sını, Amerika n ı n Güneydoğu Asyada askeri ve politik etkisini kuvvetlen­
direcek bir silôh deposu haline getirmektir. Amerikan silôhlı kuvvetlerinin
Laostaki yurtsever kuvvetlere karşı ha rekete karışmolorı, ve yine Amerikan
kuvvetleri nin Kam boçyaya karşı kışkırtmalaro g i rişmeleri bunu gösteriyor.
Böylece Birleşik Amerika H i nd içini hakkındaki Cenevre a nlaşmaları n ı
açıkca çiğnemektedir.
Karlovi-Varide, Avrupa kom ünist ve işçi parti lerinin Avru pa nın güvenliği
üzerindeki konfera nsında kabul ettikleri bildiride :
«Birleşik Amerika n ı n Viyetnamda yürüttüğü ha rb, Laos ve Ka m boçyaya
karşı tutumu, Devletler hukukuna ve m i l letlerarası a nlaşmalara aykırı
d üşen emperyalist saldırgan politikanın en sinik ifadeleridir. Bunlar Bir­
leşmiş Milletler Anayasasındaki, ha lkların özg ü rlük ve bağ ı msızl ı k temel
haklarını açıkca çiğ nemektir» deniliyor.
Asyada Amerikan birlikleri n i n a rttı rıl ması, geniş bir askeri üsler şebeke­
sinin kurul ması ile b i r yürümektedir, Güney Viyetna mda, Tai land, Filipin­
ler, Okinava ve Paisfiğin küçük bir çok adaları nda yen i askeri üsler kur­
mak için ça lışmalar ya pılmakta ve mevcut üsler de genişletil mektedir.
Askeri gözlemcilerin kanısına göre, bu çalışmaların genişliği, Viyetnamda
savaşan birliklerin i htiyaçlarından iki m isli fazlad ı r.
Viyetna m harbi askeri blokların parça l a n masını sağladı. Viyetnam
avantürüne atılan Yaşington idarecileri askeri bloklardaki orta klarının
yardı mlarına g üveniyorl a rdı. Bu u m utları boşa çıktı. Vaşi ngtonun en çok
g üvendiği OTASE bloku, Birleşik Amerika ile öteki üyeler a rası ndaki çeliş­
melerin deri nleşmesi sonucunda işlemez oldu. Böylece Fransa ile Pa kis­
ta nın bu bloka katıl ması formaliteden başka bi rşey değ i ldir. Fransa bu yıl
OTASE toplantısına katıl mayı redetti . Bu blokta Bi rleşik Amerika n ı n parlak
yardımcılığını yapan ingiltere bile pis harbi açıkca savunmak cesaretini
gösteremedi. Böylece Bi rleşik Amerika hükü meti, askeri ve politik blokları
yeniden teşki latlandırmak, gelişmekte olan memleketlerin bölgesel işbir­
liği isteklerinden istifade etmek aynı zama nda bu g i bi bazı memleket
idarecilerinin içinde bulundukları ekonomik bunalıma bir çözüm bulma
istekleri nden faydalanmak için yeni bir taktik yürütmek zorunluğunu duy­
muştur.
Amerikan idarecileri yeni ittifa klarının askeri ve politik eğilimlerini dik­
katle sakla maktadırlar. "Pasifik ve Asya memleketleri a rasında bir daya­
n ışma çevresi» yaratmak istediklerini, bu çevre temeli üzerinde de ekonomik
ve kültürel alanlarda bölgesel dayanışmanın kurulacağ ı n ı ilôn ediyorlar.
Ameri kan propagandası her türlü a raçlarla, yeni bloklar kurmak teşeb­
büsünün Asya mem leketlerinden geldiğine i nandı rmya çalışıyor. Ve şu
demagoj i k şiarı ortaya atıyo r : "Asya soru nları bizzat Asyalılar tarafından
çözü m lenmelidir.» Hattô Ameri ka n propagandacıla rı, Birleşik Amerikan ı n
Asya memleketlerini eşit m üttefik kabul ettikleri iddiasını i leri sürmekte­
dirler.
506
Bu taktiğin yakın hedefi şud u r : Viyetna m macerasına elden geldiği
kadar çok Asya memleketi sürü klemek. Strateji k hedefse bütün Asya ve
Pasifik bölgelerini içine alan a nti-ko m ü nist bir ittifa k şeklinde, Asya halk­
ları üzerinde Amerikan emperyalizminin yeni-sömürgecil i k egemenliğini
sürd ü rebilmek için b i r cephe kurma ktır. Amerika n emperyalistleri bağ­
lantısız ülkeleri d e buraya çekmek u m udunu kaybetmemişlerd ir.
Yaşington değişik bölgelerde, bu g i bi bir ittifak kura bilmek için gay­
retler sarfetti. Kuzeyde Japonya ve Güney Kore a rasında bir a nlaşma
i mzalanmıştır. Bu, Pentagonun uzun za mandan beri kurmak Kuzey Doğu
Asya memleketleri blokunun biri nci taşıdır. Gü neyde gayretler Güney
Doğ u Asya memleketleri (Fi lipi nler, Tayland ve Malazya) Birliğini yaşat­
mak yön ünde harcandı. Yaşington tarafından kurulmuş olan bu teşkilôt,
sosyal ve ekonom i k işbirliği örtüsü altında yeni bir askeri blok için zemin
hazırlıyacaktı. Bununla beraber, Filipinlerin 1 963'te Malazya Federasyo­
nunu tanımayı redetmesi, bu anlaşmanın faa l iyetlerini durd u rmasına
sebep oldu.
Endonezyada, a nti-emperya list ve sömü rgeci liğe karşı politika nın bıra ­
k ı l m a s ı v e emperyalizme yaklaşmayı i steyen gerici kuvvetleri n işbaşına
gelm esi, G üney Doğu Asya B i rliğinin ca nlandırıl masına sebeb oldu. B u
h ü kü met devirmesinden sonra d ı r k i , b u teşkilôtın faa liyete geçmesi, hattô
faa liyetin i kuvvetlendi rmesi söz konusu oldu. Bu Birliğin kurucu ları En­
donezyayı da ona üye yap maya ça lıştılar. Malazya Dış Işleri Baka n ı ismail
şunla rı söylemişti : «Tayland,. Birrna nya, Endonezya, Singapur, Ma lazya,
Filipinler, Kam boçya, Laos ve Viyetna m ı içine alan bölgesel bir teşkilatın
kurulmasını bekliyoruz.»
Bu gayretler başarı ile sonuçla nmadı. Bununla beraber, Güney Doğu
Asya Birliğinin tekrar faaliyete geçmesi, üyeleri a rasında bazı yakı nlaş­
malar sağladığı ndan, 1 966'da Seul konferansının ya pılabil mesi içi n zemin
hazırladı. Japonya, Tailand, Filipin ler, Malazya, Avusturalya, Yeni Zelanda.
Tayvan. Güney Kore ve Gü ney Viyetnam kukla hükümetleri dış işleri ba­
ka nları topla ntıya katıldı lar. Bu konferans yeni bir saldırgan bloku n kuru­
labil mesi için Birleşik Amerika n ı n gayretlerini destekleyecekti. Konferansta
Asya ve Pasifik Konseyinin kurulması kararlaştı rıldı. (A.S.P.A.C.) Kurucu­
larının resmi açıklamaları na bakı l ı rsa bu teşkilôt, üyeleri a rasında ekono­
m i k ve kültürel işbirliği ile meşgul olacaktır. (A.S.P.A.C.) henüz Asya ve
Pasifikin "büyük orta klığı» değildir. Orta klar arasındaki çelişmeler, kon­
feransta ipleri oynatan Birleşik Amerikanın gayeleri nin gerçekleşmesini
engelledi. Bununla beraber Amerikan kurmayla rı u m utları n ı kaybetmiyor­
lar. Herşeyden evvel ASPAC'nin dokuz üyesi nden altısı Amerika n ı n Viyet­
n a m saldırısına katılıyor. Bundan başka bu teşkilôtı n , faal iyetini sınırlayan
bir program ve tüzüğü yoktur.
Bu yönde başka b i r a d ı m. Viyetna m saldırısına katılan memleketlerin
Manilla konferası (Ekim 1 966) ve başkan Johnsonun Asya ve Pasifik ü l ke­
lerine yolculuğu oldu. Filipinler başkanı Markos bu konfera nsı teşkilatlan507
d ı rmakla görevlendirildi. Johnson nutukları nda Mani laya, «öteki katılan­
lar� a aşitlik şartları içinde» m ü nakaşa etmeye geldiğ ini söyledi. Bu gös­
.
terışiı konferansın kulislerinde, başkan Johnsonun, Amerikan saldırısını,
a rala �ı nda As�a �ıla �ı n da bulu nduğu, bütün hür dü nya tarafından girişiI­
.
.
mış b ı r harb g ı b ı gostermek isteği yayılıyordu.
Konferansa katı lanlar, Viyetna m saldırısını genişletmeye, ekonomi k,
sosya l ve kültürel işbirliğini Asya ve Pasifik bölgesinde kuvvetlendirmaye
� azır � Iduklarını ilan ettiler. Bu açıkla maları n gayesi, Birleşik Ameri kanın
ı �� resı a ltı � � a, «Asyo ve Pasifik ü l kelerinin daya n ışması» perdesiyle bu
.
.
bolgenı n butun komünist ol mayan memleketlerini bir a raya getirmek olan
stratej ik hedefi g izlemekti.
Sonu � 0 larak Birleşik Amerikanın ekonom i k yard ı m ı değişti. Evvelce
.
ya rd ı m ıkılı. anlaşmalar temeli üzerinden yapı lırken, 1 965'den başlayarak
. �
Mılle lerarasl Para Fonu, Mil letlerarası Gelişme Bankası ve Bileşmiş Mil­
letlerın değişik bölgesel teşki latlarının tekisi ile «bölgesel gelişmeye yar­
d ı m»ın � eği � ik şekil � eri üzerinde d u ruldu. Şüphesiz bu yardı m herşeyden
evvel Bı rleşık Amerı ka nın kukla idare lerini i ktidarda tutm a k istedi kleri
memleketlere ve Vaşington kurmaylarının elde etmek istedikleri ülkelere
yapılı�� r. Birleşik Amerikanın Uzak Doğu mem leketlerine ayırdığı ya rdı­
mın yuzde 90'dan fazlası Gü ney Viyetnama, Laosa, Ta ila nda ve Güney
Koreye veril mektedir.
B� lgesel gelişmeye ayrı lan yard ı m prensipi Başkan Johnson tarafında n
7 � ısan 1 966'da Balti more söylenen nutukta açıklandı. Johnson, G üney
Dogu Asya ü l kelerinin «bölgesel gelişmeleri» için hazırlanan planların
gerçekleşmesine bir mi lya r dolar verileceğine dair sözverdi. Bu yard ı m ı n
a la b i l meleri i ç i n «Asyal ı l a rı n h e r a la nda teşebbüslerde bulunmaları gerek­
tiğ inh,de kaydetti.
B � de � eçten � b i r za man sonra Birleşik Amerika Bangkokta ça l ışma
. .
.
komı telerınden bırının (Bı rleşik Amerikanın Asya ve Uzak Doğuya Yardım
.
Komısyonunu) E.C.A.F.E. topla ntıya çağ ırmaya muvaffak oldu. Bu komis­
yon � ekong � kı � me�� e� d irmek için 1 9S7'de kuru l muştu. Evvelce Birleşik
.
Amerıka kom ıten ı n butun p rojelerini desteklemezdi. Fakat «Johnson a n la­
yışı nın» ortaya çıkmasından sonra durum değişti, 1 965'de Bi rleşik Ameri­
kan ı n komiteye yardı mı 5 m i lyon dolardı. Başka bir deyimle, bu, komiteye
verilen kredilerin 1 (9'u idi.) Komitenin Mayıs ayı topla ntısında ise, Ameri­
ka n temsilcisi komiteye 13 m ilyon dolar vermeyi ka bul ettiğ ini söyled i .
Bu, Nam Ngum ı rmağı (Laostan geçen Mekongun b i r kolu) üzerinde kuru­
lacak baraj ve elektrik santra lına harcanacak paranın yarısı d ı r. Bu
cömertliğin a n l a m ı şud u r : Bi rleşik Amerika bu elektrik santralının cera­
ya nından askeri üslerinin ihtiyacı için, özellikle kuzey Tayla nd'da bulunan­
lar için istifade edecektir. Amerikan uçakları Viyetnam şehir ve köylerini
bombard ı m a n için yüzde seksen bu üslerden faydalanır.
Böylece Uzak Doğu işlerine bakan Amerika dış işleri bakan yard ı m ı cısı
Wi l l i a m Bundynin demeci doğrula nmaktadır. Bundya göre, Asya nın bu
S08
g ün kü durumunda, gelişme için yapılan yard ı m la, g üven l i k için yapı lanı
birbirinden ayırmaya i mkan yoktur.
Amerika Mekongun kıymetlendiril mesi projesinde bölg esel başka ge­
l işme planları de hazırlam ıştır. Bunlar arasında, bir denizaltı ka blo ile
Ja ponya ve Taiwa nı bir haberleşme sistemi içinde Gü ney Doğu Asya mem­
leketleri ile bağlan ması, bu ülkelerde köprülerin yapılması, Asyada bir
otorut ve bir demi ryolunun yapılması vardır. Bu planlar herşeyden evvel
Hindiçin ide harbe devam eden Amerikan birliklerinin durumlarını iyileş­
ti rmeyi gözönünde tutuyor. Aynı za manda bu bölgedeki ha lkları baskı
a ltında tutmaya ve köleleştirmeye de yarıyor.
Birleşik Amerika «Asyada bölgesel geliş me» progra mının maddi ihtiyaç­
larını karşılayacak ara ç olarak Asya Gelişme Bankasını seçmiştir. Bu ban­
kayı kurma fikri 1 960'da E . C . A.F.E. de ileri sürüldü. Banka gelişmekte olan
memleketleri n para alanında gayretlerini koordine etmek eğ il im lerin i
ifade ediyordu. Bununla beraber bu bankanın açıl ması Birleşik Amerikanın
menfi tutu m u sebebiyle gecikti. Fakat başkan Johnsonun Baltimore nut­
kundan sonra Bi rleşik Amerika bankaya katı l mayı kabul etti. Asyada
bölgesel gelişme sorunl a rı için Bi rleşik Amerika başkanının temsilcisi
Eugime Black, 1 965 Haziranında Bangkokta toplanan E.C.A.F.E. eksperler
konferansında 1 m i lya r dola r olan bankanın sosyal sermayesine 200 mil­
yon dolar vermeyi kabul ettiğini açıkladı. Birleşik Amerikadan sonra,
Ja ponya buna eşit bir mikta r vermeyi ka bul etti. Asya Gelişme Bankasının
32 memleket üyelerinden 1 3'i Asyada bulunmuyor. Bunlar, Bi rleşik Ame­
rika, Ingi ltere, federal Alma nya, Kanada, italya, Avusturalya, Yeni-Ze­
landa , ve başka sanayileşmiş ülkeler. Gerçekte banka Bi rleş i k Amerikanın
ve Japonyanın emri ndedir. Onların Asyadaki delegesi ve Takeshi Wata­
nabenin temsilcisi banka başka n lığına seçilmiştir. Demek oluyor ki,
Amerika Gü ney Doğu Asyada etkisini Asya bankası vasıtasıyle yayacaktır.
Bi rleşik Amerika, Asyada yeni-sömürgecilik pol itikasının uygulanma­
sında Ja ponyaya özel bir yer ayrı maktadır. Bu tutum şöyle izah ed i l mek­
ted i r : Birleşik Amerika, Japonya nın şu son yıllarda önemli bir ölçüde a rta n
ekonomik g ücünden istifade etmek istemektedir. H i ndiçini ha rbi sebebi
ile Asyada Amerikanın yeni-sömürgecilik siste m i nde açılan gedi kleri
kapatmak için. Bu eğ i l i m ler, Amerika nın Viyetna m halkına karşı açık bir
saldırıya geçişinden sonra özellikle kuvvetlenmiştir.
B i rleşik Amerika nın bu politikası, onu destekleyen Japon idarecileri
ta rafından tam bir a n layışla karşılanmaktadır. Japon tekelci sermayesi,
Birleşik Amerikanın ka rşılaştığı zorluklardan faydalana ra k Asyada duru­
munu sağlamlaştırmayı u mut etmektedi r. Bi rleşik Amerikaya bağ lılık kad­
rosu içinde ve onun yard ı m ı i le, Japonya, g ücünün artması sonucunda,
gayretle yen i sürüm paza rları, ham madde kaynakları ve sermaye yatı rı m ­
ları için etki a lanları ara makta dır.
Birleşik Amerika planlarının gerçekleşti ril mesinde Japonyanın rolü, 1 966
Temmuzunda topla nan Ja pon-Amerika ekonomi ve tica ret ka rma kom ite509
sinin oturu m unda doğrulanmıştır. Bu rolü beli rten Amerikan delegasyon u
şunları açıklamıştı r : Bi rleş i k Amerikanın kanısına göre, Asyanın bu böl­
gesinde ekonomik işbirliğinin etkisi, Japonyan ı n katı l masına ve onun ön­
derl i ğ i ne bağ lıdır.»
Japonya Sanayi Bankası müdürü Nakayam a , bu işbirliğinin gerçek
gayelerini daha sa m i miyetle açıkladı : «Güney Doğu Asya ü l kelerinin hür
dünya içinde gelişebil meleri için, Ja panyanın bu memleketlerle ekonom i k
i şbirliğine doğru gayret göstermesi gayet ta biidir. Bununla beraber b u
g ayretler uzak gayeli bir perspektiften hareket etmel i : Bu mem leketlerin
hür dünyadan uza klaşmalarını önlemek. Bunun için de politik pıa n l a r
uygulama k.»
Mesele, emperya lizmin politik gayelerini usta lı kla saklamktı r : «Asya ve
Pasifik memleketleri dayanışma çevresi.. şiarı ile yeni-sömü rgeci b i r im­
paratorluk kurmak ve bu bölge memleketlerini dünya ka pital ist sistemi
içi nde tarım ü l kesi ve ham madde kaynağ ı halinde tutmak ve onları
sosyalist ü l kelerin etkisinden tecrit etmek.
Asya memleketleri ni, Amerikanın Bölgesel Işbirl i ğ i pıanla rına çekmek
yol unda Japon hükü metinin pratik çarelerinden biri, 1 966 Nisanında
Tokyoda, gelişme kon u l a rında Güney Doğu Asya ülkeleri bakanları kon­
fera nsını toplamak oldu. Bu konferansa Japonyadan başka, Laos, Ma­
lazya, Filipin ler, Singapur, Ta i land, ve Güney Viyetna m temsil ci leri katıl­
d ı la r. Endonezya ve Kamboşya konferansa gözlemci gönderdiler. Sato
hükü metinin bu teşebbüsü Vaşington tarafından çok i ltifat görd ü .
Ja ponya ta rafından 1 966 Aralığında Tokyoda toplantıya çağ rılan tarım
gelişmesi konfera nsı bu yönde başka bir adım oldu. Konferans Ja ponyanın
teklifi üzerine, Asya Bankası kadrosu içinde, Gü ney Doğu Asya memleket­
lerinin tarı mını geliştirmeyi finanse etmek üzere bir fon yaratılmasını kabul
etti. Fonun sosyal sermayesi 300 m i lyon daoları bulaca ktır. Birleşik Ame­
rika ve Ja ponya 1 00'er m ilyon dolar verecek. Geri kalan kısmı da başka
gelişmiş memleketler, özellikle Avusturalya tarafı ndan sağlanacaktır. Bu
teşkilatın, Asya Gelişme Bankası g i bi, gerçekte yen i-sömürgeciliğin yeni
bir a leti olduğu açıktır.
*
Birleşik Amerika politikasının Asyada gösterdiği teh l i ke a rtma ktadır.
Bu politikanın açık saldırgan Ile militarist hedefleri yan ı nda Asya Ile Pasi­
fik ülkelerinde tekelci sermayenin hegemonyasını dayatmak eğ i l i m i de
kendini gösteriyor. Bununla beraber «dayanışma çevresi" şimdilik kukla
reji m ieri ve Birleşik Amerikan ı n ya kın müttefi klerin i kapsıyor.
Bu politika Asya memleketleri a rasında parçalanmayı ve çel işmeleri
hızla ndırmakta n başka son u ç Ileremez. Ka h ra ma n Viyetna m halkının ve
öteki Asya halklarının emperya lizme ve yeni -sömü rgeci liğe karşı savaşı
Amerikan plônlarını başarısızlığa u ğ ratacaktır.
510
B O Y O K O K T O B R U N 5 0. Y I L l N A D O G R U
1917-1967
1917
ve Almanya .
Demokratik Alman Cumhuriyeti emekçileri Büyük Oktobr Sosyal ist Dev­
rim i n i n 50. yıldönümünü kutlamaya hazırlanmaktadıriar. 1 966 yılı sonunda
Sosya list Birlik Partisi Biri nci Sekreteri Walter U l brichtin başkanlığ ı nda
bu maksat için b i r komite kuruldu. Bu komite Oktobr Devri minin tarihsel
önemi ve onun Almanyanın gelişmesi üzerindeki etki sini belirten bir çağrı
yayı nladı. Bu çağ rı D.A.C. de derin bir tepki uyandırdı. Halkın bütün ta ba­
ka ları, çağrıdaki tezlerle ta m bir fikir birliği halinde oldukl a rını açığa vur­
dular. Oktobr Devri minin 50. yı ldönümüne hazı rlığın en iyi şekl inin sosya­
list yurtla rının kuvvetlendirilmesi olduğunu ilan etti ler. Bu hedefe ulaş­
manın a raçları Sosya l ist Birlik Partisinin V. Kongresinin kararlarında gös­
teril miştir. Kongre d ikkatini en çok D.A.C. de gelişmiş bir sosya list reji­
m i n i n kuru l masına çevirmiştir.
D.A.C. yurttaşları herg ü n biraz daha fazla Oktobr Delirimi ile yurtla­
rında sosya l izmin kuru l ması a rasındaki il işkileri daha iyi anl ıyorlar. Mesela,
Stralsund gemi ya pı tezgahları send ika delegeleri Vii. Kongreden hemen
sonra, Oktobrun 50. yıldönümü şerefi ne sosyalist bir yarışma teşkilatlan­
d ı rmayı ka rarlaştı rdı la r. Bildiri l erinde «sosya lizmin canla ndırıcı Ile geliş­
tirici gücünün ifadesini gösteren bir olayın : Büyük Oktobr Devri minin
50. yıldönümünü kutlamaya hazırlan ıyoruz d iyorlar. Onun şerefine söz
veriyoruz. Bunu yapa rken şu fiki rden esi nleniyoru z : D.A.C. de sosya lizmi
kuranlarla, Sovyetler Birliği nde kom ünizmi kuranlar sars ı l maz kardeşlik
ilişkileri i l e bağlanmışlard ı r. Bunun içindir ki, çağ ımızın büyük ödevlerini
yerine geti receğ i m ize inanıyoruz.»
Birçok işletme Stralsund gemi yapı tezgahları ile işbirliği halinde çalış­
maktadırlar. «Atla ntik» adlı bir şi rkette toplanan bu işletmelerin personeli,
u l usal geli ri a rttı rmak için elden gelen her tedbiri almak kararı ndadır. Bu
maksatla ucuz Ile modern balı kcı gemileri frigorifi k gemiler ya pmak kara­
rındadırl a r. Gemi yapı tezgôhları 1 967 yılı içinde Sovyetler Birliğine bu
ti pten 24 gemi tesl i m edeceklerdir. Gemi ya pı tezgahlarının işçileri, işbir­
liği yapan işletmeleri n personel ini «Atla ntik» gemi leri nin u lusal ekonomiye
51 1
en çok fayda sağlayabilmesi. Cu m h u riyetin ve sosya l izmin onurunu yük­
seltebi lmesi için her türlü tedbiri a l maya davet etmişlerdir. Bu çağrıya
g ünden güne daha çok sanayi ve ta rım işletmeleri işçileri katılmakta­
dıriar.
D.A.C. işçilerinin Oktobr Devriminin 50. yıldön ü m ü münasebetiyle sos­
yalist ya rışmada elde ettikleri başarı lar. işçilerin. bu büyük ta rihi kutla­
manın en en iyi şekl inin sosyal izmin kuvvetini a rttı rmak o lduğ unu anla­
d ı kl a rı n ı gösteriyor.
Oktobrun 50. yıldönümünün hazırlı kları yalnız çalışma yerlerinde devam
etmiyor. Bütün partiler ve bütün yığın teşkilatları politik ve ideolojik
hazırlıklar yapmışlar ve onları uygulamaya başlamışlard ı r. Oze l likle. Sov­
yet hal kla rının i nsanlığın ilerlemesi için verdi kleri büyük katkıyı halka
a nlatmak için çok sayıda konferanslar tertiplemek öngörü l müştür. Alman­
Sovyet dostluk Derneği faa l iyetini iki m isli a rttıra ra k 1 967 Oca k ve Şubat
aylarında 65.000 yeni üye kaydetmiştir.
Hür Alman Gençli k Birliği ve «Ernst Thöl m a nn,. Genç Pionerler teşkilôtı.
gençlik sınıfının eğiti m i ile Oktobrun 50. yıldönü m ünen a nı l masına yakın­
dan katıl mayı teklif etmektedirler. 1 967 yılı için Hür Al man Gençli k Bir­
liği ile Sovyet Komsomol ları a rasında işbirliği için bir plôn hazırl a n m ıştır.
Ozellikle iki tarafta. dostluk gezileri. spor karşılaşmaları, Sovyetler Birliği
i le Alman a nti faşistlerinin Fazizme karşı savaşları hakkında bilimsel kar­
ş ı laşmalar öngörü l m üştür.
H ü r Alman Gençli k Birliğinin ve Pionerlerin birçok teşkilatları üyeleri
a rası nda Alman ve Sovyet işçi sınıfının kah ra manlarını popüla rize etmeye
önem veriyorlar. Bu, Cum h u riyetim izin gelişmesine ve Sovyetler Birliği ile
işbirliğ i m izi kuvvetlendirmeye yarıyacaktır. Yüzlerce genç işçi, işletmele­
rinin Sovyetler Birliği ya da öteki sosyalist memleketlerdeki benzer işlet­
melerle ikizleşmesinden doğan dostluğu kuvvetlendirmeye ça lışmaktadıria r.
Bu yaz. bine yakın genç Alman Pioneri ve Birlik üyeleri Moskova.
Minsk ve Kievi ziyaret edecek. Oteyandan bin Sovyet Pioner ve Komsomol
üyesi bizim gençlerin m isafiri olacak.
Basın. radyo ve televizyon da okuyuca larına, dinleyecilerine ve seyircile­
rine tarihin değ işik devirlerinde Sovyetlerin kah ra m a nl ı klarını tanıtma k­
tadırlar.
Neues Deufschland, Pa rtimizin merkez organı politik ve tarihsel yazılar
yanında «Yeni çağ ı n ellinci yılında» rübriği içinde reportajlar, sosyalist
toplumunun açık dinamizmi ve kapitalizme üstünlüğü beli rtilmektedir.
«Lenin yolunda elli yıl» repo rtaj serisi, sosya lizmin bütün zorluklardan
nasıl m uzaffer çıktığını, ve işçi sınıfın ı n başta gelen ödevlerinden birinin
Sovyetler Birliği Komü nist Partisi örneği üzerinden Ma rksın. Engelsin ve
Leninin bili msel teorisinden şaşmaz bir şekilde ilham alan bir parti ya rat­
m a k olduğunu gösteriyor.
Başka bir yazı serisi «Alman işçi sınıfı ve Sovyetler Birliğ i»d i r. Bu seri
Ru sya ve Alma nya devrimci işçilerinin savaş kardeşliğini göstermektedir.
512
Bu kardeşlik. D.A.C. i l e Sovyetler Birliğinin sarsı lmaz ittifakının kayna­
ğ ı d ı r.
Televizyon Marttan beri Alman işçi ha reketi ta rihi üzerinde bir prog­
ra m yaymakta d ı r. Bu prog ra m Oktobr Devri minin Alman işçi sınıfının
savaşı üzerindeki etkisini g ü n ışığına çıkarmaktad ı r.
Radyo yayınları Alman-Sovyet dostluğuna ayrılmıştır. ..Kızıl Yıldızlı
Ada m .. bir seri yayı nın başlığıdır. Bu yayın Oktobr Devri minin, Sovyet
Ordusunun ve Sovyetler Birliğinde kom ünizmin kahra m a nlarına ayrı l mıştır.
Yayın stsyon larımız, Oktobr Devri m i nden olaylar ve Sovyet hayatı ndan
sa hneler gösteren Sovyet ve başka yaza rların oyunlarını yaymaktadıri a r.
Kültürel ve a rtistik kurumlarsa, hara retli bir şeki lde Drezden Işçi Festi­
va lini. Rostokta Baltık Haftasını. Kitab Haftasını, Berl i n şenliklerini hazır­
lamaktadırlar. 1 967 Kasım ayında Alman-Sovyet dostluk ayının bir Sovyet
fi l i m haftası olacaktır. Alman Tari h Müzesi «Sovyet I ktidarının elli Yılı»,
«Mujikten Sputniğe.. sergilerini hazı rla maktad ı r. Ni hayet. Oktobr Devri m i
teması ile hazırlanan «Insa nın Mutluluğ u,. milletlerarası fotograf sergisine
birçok memleket katılacaktır.
Bilimsel kuru m la r konferansıar, sergiler bildiri ler hazırlamaya hız vere­
cekler, bunla r a rasında şunlar da yeralacaktı r : «Sovyet-Al man i lişkile­
rinde elli yıl,. «Oktobr Devriminin Alma nyada proletarya ha reketi üzerin­
deki etkisi.. ve «Bilim ve Sosya lizm».
Bası m evleri bili msel ha berler ve popüla rizasyon üstüne çok sayıda
yayın yapmaktadırl a r. Sosya list Birlik Partisinin Vii. kongresinde : «Sovyet­
ler Birliği dünyanın en i leri sosyal reji m i olan memleketi idi ve öyle de
ka l m a ktadır. U lusal kurtuluş ve sosyal i lerleme için savaşa nların dayanağı
idi ve öyle de ka lmaktadır. Sovyetler Birliğinin va rlığı sayesinde insa n l ı k
bir nükleer ha rpte kaybolmama, sosya lizm v e komünizm de, ba rış demok­
rasi ve u lusal bağımsızlık içinde mutlu yaşama perspektifine sahiptir.
Bunun içindir ki, Büyü k Oktobr Sosya list Devriminin 50. Yıldön ü m ü yalnız
Sovyetler Birliği halkları için deği l . bütün d ü nya emekçileri için bir bay­
ramdır... dediği zaman bütü n D.A.C. yeti emekçilerinin d üşüşceleri ni ifade
etmiştir.
K. T1KDEKE
1917
ve Moğolistan
Aylardan beri Moğolistanda Büyük Oktobr Sosyalist Devri minin 50. Yı­
l ı nı kutlama hazırlıkları devametmektedir. Moğol Halkcı Devrimci Parti­
sinin Merkez Komitesi daha 26 Oca k 1 967'de bu konuda bir karar kabul
ediyordu.
513
Geçen ya rı m yüzyıl içinde Sovyet halkı ve onun Komünist Partisi i nsan­
lığa layık olmuşlardır. Merkez Komitesi nin kararında şunla rı okuyoruz :
..Sovyet devleti nin gelişmesinin her aşaması nda. proletarya diktaturasının
zafer için yürütülen savaşlarda. memleketin sa nayileşmesi ve tarı m ı n kol­
lektifleşti ril mesi ha kkında Len inci plônın uyg u l a n ması sırasında. sosya liz­
m i n kuruluşu nda ve va hşi bir harbin zorlu kları nda. Sovyet halkı inanıl maz
g üçlüklere göğüs germiş. k a rarlılık. devrimci fedakôrlık ve misli görül­
memiş b i r ruhi kuvvet örneği vermiştir.»
Rusyada Sosya l ist Devri m i n zaferi. Doğu halklarını. kendilerini baskı
a ltında tutanlara karşı özg ürlük ve bağımsızlık uğrunda savaşa yöneltm iş­
tir. Oktobr Devri minin direkt etkisi. Sovyetler ü l kesinin yad ı m ve desteğ i.
Moğolistan emekçilerinin. Halkcı Devri mci Parti nin yönetimi nde. hal kçı
devri min üstün gel mesinde. başarı l a rı n ı iç ve dış düşma nlara karşı bun­
ları n koru nmasıda. ve ta rihsel bakı mdan en kısa zamanda feoda lizmden
sosya l izme geçişte kuvvetli etken ler olmuştur.
Komün istler ve Moğol halkı Oktobr Devri m i n i n a çtıği yola. muzaffer Rus
proletaryasının yard ı m ı ile ilk g i renlerden olmakta n g u ru r duymaktadıri a r.
Merkez Komitesinin kararı şunları yansıtmakta d ı r : H a l kçı Devrimci Parti.
emekçi lerin partisi. bili msel sosyalizmin fiki rleri ni beni msedi. Moğol ista n
emekçi yığınlarının sosya lizm için savaşları nda Ma rkscı-Leninci öncüsü
oldu. Bunu da Leninin partisi ve m i lletlerarası kom ün ist ha reketi i le. ya kın
ideoloj i k bağları ve sıkı işbirliği sayesinde başa rd ı . Leninin ve Moğol
devri minin yöneticisi Soukhe-Bator'u n temellerini attıkları Moğol ve Sov­
yet halklarının sarsılmaz dostl uğu. devletler a rasında yeni i lişkilierde bir
örnek oldu. Bu işişkiler gerçek b i r eşitliğe. karşı lıklı saygıya ve kardeşce
yard ı m laşmaya dayanmaktad ı r.
Moğol halkı için Oktobrun a n ı l ması kendi öz bayra m ı d ı r. Çünkü Oktobr
Marksizm-leni nizmin ve proletarya enternasyonalizmi fiki rleri n i n zaferi ni
ifade etmektedir.
Oktobrun 50. yı ldön ü m üne hazı rla nı rken kendi kendi mize şunları teklif
ediyoruz :
Oktobr Devri m i n in ta rihsel önemini beli rtmek ve onun idelerini n pa rti­
m izin bütün faa l iyeti. devrimci değişimler ve yurd u m uzda yeni bir toplu­
m u n kuru l masında etkilerini göstermek;
Moğol istan ve Sovyetler Birliği a rasındaki geleneksel dostluğu ve işbir­
liğini birçok alanlarda kuvvetlendi rmek ve gel iştirmek. aynı şekilde pa rti­
m izin Sovyetler B i rliği Kom ünist Partisi ile kardeşce bağlarını ve enter­
nasyonalist birliğini kuvvetlendirmek ;
Dörd üncü beş yı l l ı k gelişme planının ekonomimizdeki ve kültürümüzdeki
hedeflerine ulaşmak için Pa rtimizin XV. Kongresinin ka ra rları nı gerçekleş­
tirmek savaşını kuvvetlendirme k ;
Partim izin üyelerini v e ü l kemizin yurttaşlarını. Sovyetler Birliğinde sosya­
l izmin ve kom ünizmi n kuruluşunda elde edilen zengin tecrübeyi i ncele514
meye ve özel l ikle ekonomimizin değişik kol la rı nda ça l ışan sovyet uzman­
ları n ı n tecrübelerinden ve ça lışma metotlarından en iyi şekilde istifade
etmeye teşvik etmek.
Bütü n memlekette. Parti ve devlet org a n la rı ve sosyal teşkilatlar şa nlı
yı ldön ümünü kutlamak için ellerinden geleni yapmaktadı rl a r.
Her yerde emekçiler a rasında. Oktobr Devri minin m i l letlerarası önemini
bel irtmek için politik bir yığın faaliyeti yürütülmekted i r : Sovyetler ülkesi nin
politik ve sosyal alanlardaki büyük başarı l a rı n ı. ekonom i k. teknik. bili msel
ve kü ltürel alanlarda büyük başarıları. Komünist Partisinin ve Sovyet hal­
kının bili msel komünist ideleri. barış. u l usal bağ ı msızl ı k ve halkların g üven­
liği için yürüttüğü savaşı popüla rize etmek. Sovyet-Moğol dostluğunu ve
Sovyetler Birliğinin ü l kemize yaptığ ı çok yönlü yard ı mı n ı belirtmek.
Yı l ı n başından beri Oktobrun ellinci yıldönümü şerefine bütün memle­
kette sosya l ist yarışma. 1 967 için ekonom i k ve kültürel gelişme planının
başlıca hedeflerine ulaşmak için gel işti.
Merkez ve yöresel basın "Oktobr Devri m i ve Leni nizm». Sovyetler Birli­
ğ in i n ve Sovyetler Birliği Kom ünist Partisinin başa rıları. memleketleri m izi
dostluğu ve işbirliği hakkında. Sovyetler Birliğinde ve başka memleketlerde
bu şa nlı yıldönümü için yapılan hazırlıklar hakkında yazılar ve ha berler
yayı nlamaktad ı r. Oktobrun 50. yı l ı için bili msel ve teorik konferanslar
tertiplenecektir. Böylece Moğolista n B i l i m ler Akademisi ve Merkez Komi­
tesine bağ l ı Parti tarih enstitüsü "Oktobr Devri m i ve Moğol istan Halk
Cumhuriyeti» kon u l u bili msel b i r konferans hazırla m a ktadıriar. Bu konfe­
ransa Sovyetler Birliğinden. bazı Asya ve Afrika memleketlerinden bilgin­
ler katılaca ktır. Merkez Komitesine bağ l ı Parti Ta rih Enstitüsü b i r kita b
yayınlayaca k : Oktobr Devrimi ve Moğolistamn kapitalist olmayan geliş­
mesinin bazı meseleleri. Sovyet ve Moğol halklarının dostl uğu üzerine.
Rus enternasyonalist devri mcileri n i n Moğolista n halk devri mine katıl ma ­
l a rı üzerine de kitablar yayı nlanacaktır.
Memleket I l i m ler Akademisine gelince. bu kuru m şu kitabıarı hazı rlıyor
Oktobr Sosyalist Devrimi ve Moğalistan. Moğol ve Sovyet HalklaTlmn
Büyük Dostluğu. Oktobr Sosyalist Devriminin Moğolistandaki Etkisi.
Moğal-Sovyet Dostluk Derneği. Kültür Bakanlığı. Moğol Yazarl a r Birliği
ve daha başka örgütler hara ketsiz ka l m ı yor. Oktobr Devri m i üzerine yazı l ­
mış romanlar. hikôye. ş i i r kita bıarı ve incelemeler ya kında kitapçı vitrin­
Ierinde görü lecektir. Stüdyolarda Oktobr ve Moğolista ndaki Devrimci
ha reket ha kkında fi l i mler çevril iyor.
Mağol-Savyet kültür işbirliği bu yıl özel bir önem kazanaca ktır. 1 967 kül­
türel ve bili msel işbirliğ i pıônında. Oktobr Devri minin 50. ve Moğolistan
Halkcı Devri min 46. yıldönümü şerefine özel bir program va rdı r. Gelenek­
sel Moğol-Sovyet Dostlu k Ayı olağa nüstü pa[lak olaca ktır.
Moğol emekçileri. Halkçı Devrim i n zaferinde. ve onun başarılarında.
memleketin özg ürlük ve bağı msızlığında. sosya l izmin kuru l uşunda. Oktobr
51 5
Devrim i n i n zafer. büyük Sovyet Halkı ve onun kardeşce yard ı m la rı kesin
bir etken olmuşlardır. Bundan ötürü. Oktobrun 50. yıldönümü. Oktobr
idelerine. Sovyetler Birliği ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi i l e bağ l ı l ı ­
ğ ı m ızı b i r daha doğrula mak. Moğol-Sovyet dostluğunun. politik. ekonomi k
v e kültürel işbirliğinin kuvvetlenmesine. sosya l ist Moğolistanın y e n i başa­
rılar sağl a masına ça lışma k için m ükemmel bir fı rsattır.
Ts. DAVAGSOUREN
1017
ve Polonya
Polonya B i rleşik Işçi Partisi Merkez Komitesin i n Viii. toplantısında Ok­
tobr Devrimini a n ma konusunda b i r sıra özel ka ra r kabul edildi.
Bu kararda özetle şöyle deniliyor :
.. Büyük Sosya list Oktobr Devrimi. dünya kaderi üzeri nde olağanüstü bir
etki yü rütüyor. Onun i l h a m ettiğ i fi ki rler. yeni b i r reji m. sosyalizmi kuran
halkların hayat şekl ini değiştirdi. E mperyalizm tarafı ndan ezilen halklara
bağı msızlı k yolunu gösterd i. Bütün i nsanlığa i lerlemenin yolunu gösterdi .
Barış. özgü rlük v e sosyal ada let davasının üstün gel mesinde o bir u m u t ve
inanç kaynağ ıdır...
Oktobrun 50. yıldön ümünün a n ı l ması Polonya halkı için özel bir anlam
taşımaktadır. Oktobr Devri m i Rusyada büyük topra k sahi bieri n in. ve ka pi­
ta listleri nin egemen l iğ i ni devirmekle. yüzyı ldan beri Polonya halkını köle­
leştiren zincirleri de pa rça ladı. 1 91 8 sonbaharında Polonya bağı msızlığa
kavuşuyordu. Çeyrek yüzyıl daha sonra. Oktobrun evladı. Sovyet ordusu
ve yeniden kuru lan Pofonya ordusu faşizmi yıktı lar ve halkı m ızı özg ürlüğe
kavuşturd ul ar. Bu yeni tarihsel d u ru mda. Polonya emekçil eri. işçi sı nıfın ı n
v e partisi n i n önderl iğinde devri mci değişimler başardılar v e sosya list Po­
lonyayı yarattı ıar.
W. Gomulka 1 Mayıs nutkunda . ..yirmi üç yıldan beri Polonya n ı n ekono­
m i k. sosyal ve kültürel gelişmesinin kaynağı sosyal izmdir. Polonya halkına
ve öteki halklara sosya l iz m i n yolunu açan. bu yılelli nci yılını kutlad ığımız
Büyük Oktobr Sosyal ist Devri midir... dedi.
Halkçı Polonya ve Sovyetler Birliği. Polonya Birleşik Işçi Partisi ile Sov­
yetler Birliği Komünist Partisi deri n dostl uk ve her a l a n ı kapsayan işbirliği
bağları ile birleşmişlerdir. Bu bağ ları n daha da kuvvetlen mesi. memle­
ketieri miz için öne m l i bir gelişme etkenid ir.
Polonya emekçileri Oktobrun 50. yıldönümünü. ça lışma alanında yeni
zaferler kaza n makla kutlamak istiyorlar. Bütün memlekette Parti ve sen­
dika teşkilatları bu şa nlı yıldönümü için sosya list ya rışmayı ileri atmışlar516
d ır. Bu yarışmaya g i rişenler. Nawa Huta metal u rj i kompleksinin işçi.
mühendis ve teknisyenleri o l muştur. Bu ha rekete Silezya madencileri ile
dökümcüleri. Varşova. Poznan ve Wroclaw metal işçileri. Gdansk ve
Szczecin gemi i nşaat tezgô hları işçi leri. Lodz ve Bialystok dokuma işçi leri.
ulusa l ekonom i n i n birçok kolunun işçi ve memurları katıldılar.
Ya rışmanın genişliği. Oktobr ideleri nin. Polonya ve Rus işçilerin i n ortak
devrimci savaş gelenekleri nin . 1 905 ve 191 7'de barikadlard a birl i kte veri­
len savaşların ve dökülen ka nın hatırasının. Polonya e m ekçi leri a rasında
hôlô ca nlı olmakla izahed ilebilir. Ara m ızda hôlô bu ta rihsel olayl a ra katı ­
lanlar. Oktobrun ve Sovyet iktidarı n ı n zaferi için savaşmış i nsanlar va rdı r.
Polonya basını bu gelenekleri sevg iyle an ıyor.
Trybuna Ludu her hafta 1 91 7'de Petrograd ve Rusya n ı n öteki şehi rle­
rinde geçen olaylar ha kkında bir yazı yayı n l ıyor. O zaman Rusyada bulu­
nan Polonya l ı ların ve memleketimizde halkı mızın tepkisini a nlatır.
Oktobr Devri m i n i n 50. yıldön ü m ü şenliklerine bütün sosya l ve politik
teşkilatlar katılacaktır.
Parti komiteleri ve teşkilatları bu vesile ile büyük bir propaganda kam ­
panyasına g i rişmişlerd i r. Onların teşebbüsü üzeri ne v e Birleşik Köylü Par­
tisinin. Demokrat Parti n i n ve daha başka sosyal teşkilôtlarla bera ber şehir
ve köylerde konfera nsıar. sohbetler. geceler. devrimci hareketin veteran ­
l a rı v e Oktobr Devri mine katı lanlarla ka rşılaşmalar terti blenecektir.
Genç kuşa k özellikle d i kkat konusudur. Okullarda. yüksek öğ reti m ku­
rumiarı nda değişik faal iyetler teşki ıôtlanacaktır.
Sendi ka l a r da hareketsiz ka l mıyor. Oktobr konusu. kadroları yetişti rme
prigra m ında ve sendika larda politik yığı n çalışma larında önemle üzerinde
durulan bir konud u r.
Gençl i k teşkilôtları : Sosyal ist Gençli k Birliği. Köylü Gençl i k Birliği. Genç
Pionerler Birliği ve Oğ renciler Birliği de bu şa nlı yıldönümünü kutlaya­
caklardır. Bu teşkilatlar gençlere. Oktobr Devri m i n i n tarihini. Sovyetler
Birliği nde sosyalizmin ve komünizmin kuruluşunu. yeni bir hayat yaratı l ­
masında Sovyet halkı n ı n e l d e etti kleri nin savu n u l ması nda gençl i ğ i n rolünü
öğ retmeyi ilk plana a lacaklardır.
Bu teşkilatlar. genç kuşakların. Leh ve Rus devri mcileri n i n Oktobr Dev­
ri minden ve Devrim sırasındaki ortak savaşı i l e. Hitlerci lerin boyu nduru­
ğuna karşı Polonya halkının savaşı ile terbiye edi lmesini ve savaşta Sovyet
Halkının dostluk ve ya rd ı m ı n ı bili ncine varma sını istiyor.
Gençl i k teşkilôtl a rı . ideoloj i k eğitim meseleleri üzeri nde inatla duara k.
Oktobrun 50. yıldönümünün parlak bir şekilde kutlanması içi n a lınan bütü n
tedbirlere yığınla katılmayı sağ la maya önem vermektedirier.
Oğrenci gençlik teşebbüslerin i arttırıyor. Semi nerlerde ve bili msel top­
lantıl a rda Len i n Polonyada.. ve ..Hümanizmin Leninci a nlayışı.. tema ları
ele alın maktad ı r. En iyi tiyatro ve variyete progra m ları için yarışmalar
tertiplenmektedir. B i r ş i i r festiva l i ve daha başka karş ı laşmalar olacaktır.
••
33
517
Polonya l ı ve Sovyet gençliği a rasında delegasyonlar değiştakuşu, m i l ­
letlerarası gençlik ka mpları teşki latlan ması, karşı klı a matör tru pları n gön­
deril mesi vs. gözönü nde tutul muştur.
Büyü k bir yığ ı n teşkilatı haline gelmiş olan Palonya-Sovyet dostluk
Derneği de özel bir faal iyet göstermektedir. Dernek, toplantı ve konfe­
ra nsıar, Oktobr Devri mine katılanlarla, Polonya Devrimci hareketine
katı lanlar, Polonya ordusu su bayları i le, memleketin kurtu luşuna katılan­
l a r a rasında karşılaşmala r tertiplemektedir. Dernek bundan başka, gez­
g i nci sergiler, fi l i m ve şarkı festiva lieri, d ra m festiva l ieri, Sovyetler Birli­
ğ ine geziler tertiplemeyi gözönünde tutmaktadır.
Radyo ve televizyona önemli bir rol ayrı lmıştır. Bu yayın a raçları, prog­
ra mlarına müzik, şarkı lar, tiyatro oyu n l a rı ve Sovyet filim leri, Sovyetler
Birliği nde her a l a nda elde edilen başa rı lara a it yayını prog ra mlarına
a lacaklard ı r.
Bütü n büyü k şehirlerin müze ve galerilerinde sergiler açı lacaktır. Son­
baharda Va rşovada açı lacak olan m i l letlerarası devrimci afiş sergisine
özel bir ilgi gösteri l m ektedi r. Polonya Devri m Hareketi müzesi ve Varşova­
d a ki Leni n m üzesi, Oktobr Devri m i üzerine sergiler hazı rla m a ktad ı riar.
Bu yıl çok sayıda topla ntı ve bilimsel konferanslar tertiplenecektir.
Polonya I l i m ler Akadem isi ve Polonya Bi rleşik işçi Partisi Merkez Kom ite­
sine bağlı Parti Ta rihi Enstitüsü bir sıra toplantılar tertipleyeceklerdir.
lJnlü Polonya lı tarihçilerin katı lacağı bu toplantılarda Oktobr Devri m i n i n
Polonya i ç i n ö n e m i ta hlil edi lecektir. B u n u n g i bi d a h a başka topla ntıl a r
I l i mler Akademisinin oaşka enstitüleri, başka kuru mlar v e i l i m dernekleri,
yüksek okullar, kültür teşkilatları tarafı ndan da tertiplenecektir.
Polonya bası m evleri, Rus Devrim ha reketi ve bu ha reketin Polonya
için önemi hakkında eserler yayı nlayacaklardır. Partin i n Tarih Enstitüsü
yayınlayacağı iki kitapda Oktobr Devri mine katılan Polonya lıları gösterile­
cektir. Bu kita bıardan biri doğrudan doğruya Devrime ve Kızıl Ordu savaş­
larına katılanların (çoğu yayı nlanmamış) hatı ralarını toplayacaktır. ikin­
cisi ise 1 9 1 7-1 920 yıllarının devrimci savaşlarına katı lanla rı n biografi­
leri ni verecektir.
Oktobrun 50. yılını kutlama tören hazı rl ı kları hızla ilerliyar. ..Oyle Po­
lonya Bi rleşik Işçi Partisi Merkez Ko mitesin i n VI I I . topla ntısında ka bul edi­
len kararda da denildiği gibi : Oyle ya pmalıyızki, halk oyu bütünü ile
Büyük Oktobr Sosya list Devriminin özel rolünü, insanlık tari h i nde Sov­
yetler Birliğ inin ve sosya list sistemin yerini, sosya l izmin kapital izme üstün ­
lüğünü, memleketi m izin sosyal ist gelişmesi, güveni v e egemen liği i ç i n e n
iyi gara nti olan, Polonya n ı n Sovyetler B i rliği i l e dostlu k v e ittifa kının kesin
önem ini iyi a n lasın.»
A. SZPAKOWICl
51 8
1917
ve Çekoslovokyo
Memleketi miz Büyük Oktobr Sosyalist Devri m i n i n 50. yıldönümünü kut­
l amaya hazırla nıyor. Komünist Partisinin teşebbüsü i le birçok tedbirler
a lındı. Bu ted bi rlerin gayesi Oktobr Devri mini daha iyi anla mak ve daha
çok sevmek, onu bize daha fazla yaklaştırmaktır. Gaye, onun devrimci
hümanizm için tüken mez bir kaynak olduğ u n u göstermek, milletlerarası
önemini bel irtmek, ve sosyal ist toplu m u muzda hayatın bütün alanlarında ,
bütün yaratıcı faa liyetlerde yü rüttüğü etkiyi ayd ı n l ığa çıkarm a ktır. Bu
tedbirler m i l letin bütün tabakalarını ilgilendirmek içi n yeteri kadar değ i ­
şiktir. Bundan da onların gerçekten de m i l l i n itel i kte oldukları a n laşılır.
Bunlardan çoğu genç kuşağa hitab ediyor. Sosya list bir topl umda
büyüyen gençler için kapitalizm ve son harbin vahşeti geçmiş bir tarihtir.
Onlarda çoğu zaman, yakın geçmişin tarihsel büyü k olayla rına doğrudan
doğruya katı l m ış olma hissi yoktur. Bunun içindir ki, sosya list gelişmemi­
zin ideolojik ve tarihsel meseleleri nin eski sınıf savaşı ile bağ ı n ı herza m a n
göremüyorlar. B u n u n i çindir ki gençlerin, halkı mızın hayatı üzerinde kesin
etkisi olan politik ve tarihsel büyük olayları a nlayabil mesi ve tanıyabil mesi
için metot ve a raçlar özent i ile a ranmaktadır. Sovyetler Birliği ile ilişki­
leri m izin, ittifak ve dostl uğumuzun objektiv bir şekilde kıymetlendiril mesi,
bundan çıkan meseleleri n izahı, sosyalizmin ve komünizmin kuru l ması için,
Çekoslova k ve Sovyet halkları n ı n ortak eylem leri n i n kaçı n ı l mazlığı ve ola­
nakları hakkında daha doğru bir fikir verecektir.
Bu sebebiedir ki, bu yıldönümü senesinde, Sovyetler Birliğinin tari hini,
sanayi, ta rım, kültürel, bili msel ve teknik alanlardaki başa rılarını, Sovyet
devleti nin nitel iği, u lusal meseleleri, d ı ş politikası, ve sosyal ist i lerici kuv­
vetlerin gelişmesindeki rolünü ta nıtmak için enformasyon ve yayın prog­
ra mları hazırl a n mıştır.
Mesele herşeyden evvel, Sovyetler Birliği ile dostl u k ve ittifakımızın öne­
mini, bizleri bi rleştiren herşeyin önem ini anlatmak, ve birikmiş tecrübeden
nasıl yararl a ndığ ı m ızı göstermek ve m i l letlerarası işbirliği mizi ve birliği­
mizi kuvvetlendirmektir. Bu meseleler, aynı zamanda çok ka rışık bilimsel
ve teknik devri min, işbirliği a l a n ı nda eskisinden kalitativ bakı mdan daha
yüksek, yeni ilişkiler zorl a masından çıkan meseleler gençliğin önünde
işlenecektir.
lJzerinde özellikle duru lacak nokta l a rdan biri, gençlerde sosya l ist ve
enternasyonalist bilincin kurulmasında Oktobr gelenekleri n i n önemidir.
Burada baş rol, basına, radyo ve televizyona düşüyor.
En çok dokümanlarda i kna ka bil iyeti vard ı r. Bunun için, Çekoslovak
televizyonu progra mına gençlik için b i r yayı n koydu : ..Devrim üzeri nde
dia log». Bu dia log çok zengin bir dokümantasyona dayana ra k 1 905, 1 91 7
Şu bat ve Oktobr devri mleri n i n tarihini çiziyor. Şi mdi buna benzer başka
33*
519
bir yayın serisi hazırlanıyor. «Oktobrun Ya nkısı» g i bi. Bu yayın, Rus Devri­
m i n i n bu g ünkü dünya m ız, sosya list memleketlerde başa rılan devrimci
değ işimler Batı Avrupa ve öteki kıta la rdaki komünist parti lerinin faa l iyet­
leri üzerindeki etkisini a nlatmaktadı r. «Niçin Komünistim» yayını ise, geliş­
m iş sosya list topl u m u n kuruluşunda sivrilen meselelere, özellikle yeni eko­
nomik modellerin yapılmasından, hayat şeklinden, sosyalist demokrasiden
vs. çıka n meselelere Markseı çözüm yol ları bulur.
Radyo, basın evleri ve tiyatrolar da boş durmuyor. Bütün bu geniş kül­
türel program ı n en yüksek noktası, Rusya Sovyet Sosya l ist Federatif Cum­
hu riyetin Pragdaki on günlük kültür temsilieri olaca ktır.
Çekoslovak Gençl i k Birliği, Sovyet Komünist Gençl i k B i rliği ile beraber
ilgi çekici politik ve kültürel bir program hazı rla maktad ı r. Bu prog ra m
i ki memleket a rasında daha gelişmiş b i r haberleşmeyi sağlayacaktır. Daha
büyük ölçüde gençlerin Sovyetler Birliğine g itmeleri ve Sovyet gençleri ile
temas kurmala rı için yeni i m kônlar ve yollar a ra n maktadır. Tem muzda
lvovda yapılan Çekoslova k ve Sovyet gençl i k festiva l i n i n başlıcak konu­
l a rı ndan biri de bu olmuştur.
Sosya l ist a kademi ise, şu politik temalar hakkında konfera nslar hazırlı­
yor : «Devrim s ırasında lenin», «Bolşevikler ve müttefikleri», ..Kızıl Ordu nun
doğuşu», «Oktobr Devri mi, dünya proleta rya devri m i nin ha reket noktası.»
Gerekli olan, her açıdan Oktobr Devri minin önemini belirtmek değil,
çağa mızda en çok ilgi çeken konuları bulmaktır.
Sovyet-Çekoslovak Dostluk Derneği, çok sayıda sergi hazı rla m ıştır. Bun­
lar a rasında : «Sovyetler Birliği 1 91 7-1 967», «Dünyayı sarsan on gün» «Sov­
yetler Birliğinde devrimci afiş ve bası n», ..Tretiakov ve Ermitaj Galerileri nin
şa heserlerj" , ..Yirmi yıllarında Çekoslova kya ve Sovyetler Bi �liğinde öncü
sanat», vardır.
Çekoslova k i l i m ler Akademisi Ta rih Şubesi, Oktobr Devri m i nin 50. yıl ı ve
Devrim i n Çekoslovakyadaki etkileri konusunda b i r konfera ns hazırlamak­
tadır.
Bütü n politik, kültürel, sosyal ve bilimsel kurum ve örgütler, Büyük Ok­
tobr Sosyalist Devrim i n i n anıl masına katı lacaklardır. Hazı rlad ı kları n poli­
tik, tarihsel ve kültürel nitelikteki progra ml a rı şu temel gerçeği bel i rtiyor­
l a r : ..Bizl�r herza m a n için Sovyetler Birliği ile beraberiz».
M. LAB
520
Büyük Oktobr Devrimi ve Lôtin Amerika'da
komünist hareketin birkaç sorunu
Ruben Costellonos
B i r za manki çarlık Rusya'sı halkları n ı n büyü k devrim desta n ı 1 9 1 7
Ekim' inde proleta rya n ı n i ktidarı ele geçirmesiyle zirvesine u l a ş m ı ş v e bu
desta nın gökleri çı nlatan ya nkı l a rı lôtin Ameri kanın en uza k köşelerine
kadar erişmişti. Milyonlarca emekçi, ilerici Lôtin Amerika ayd ı nları lenin'e
hayra n l ı k duymakta ve Rusya'nın devrimci işçi sınıfının ulusla ra rası ka rşı ­
devri mciler işgalini pürkürtmek için yü rüttükleri kah rama nca savaşı can­
dan desteklemekteyd i.
Büyük Oktobr Sosya list Devri m i n i coşkunlukla sel a m lıyan seçkin savaş­
çı lar a rasında, Meksika'da köylü aya kl a n masının önderi Emiliana Zapata,
Şili g ü herçile oca kla rı işçilerinin önderi luis Emilio Recabarren, Küba'da
Martis'in savaş a rkadaşları ndan Carlos Ba l i nyo ve lôtin Amerika aydın­
larının ünlü b i r temsilcisi olan Peru'lu Jose Carlos Mariategu i vard ı. (Son
üçü, daha sonra la rı ü l kelerinde komün ist pa rtilerinin kurucularındandı .)
Ta rihin i l k proleta rya devri m inin doğrudan doğ ruya etkisiyle kıt'amızda
Ma rksist-leninist partilerin kurulması başladı.
Oktobr Devri mi, lôtin Amerika devrim hareketinin gelişmesine bundan
sonra çok büyük etki ler yaptı ve yapmaktad ı r. Biz burada, geçen 50 yıl
boyunca ola gelen bu gelişmenin bir kaç özelliği ve en başta da bugün
yürüttüğ ümüz hareketin önünde d u ra n ödevlerle ilgili düşüncemizi Rus­
ya'daki büyü k devri m i n öğ retim ierin i n ışığında açıklamak istiyoruz.
Marksizm- Leninizm'in burjuva ideolojisine karşı savaşı
Marksist düşünceler lôtin Amerika n ı n ayrı ayrı yörelerine başka başka
zamanlarda g irmiştir. Bu olgu, kıt'amızın ayrı ayrı ü l kelerinde ekonomi k
gelişme düzeylerindeki başkalıklada sıkı sı kıya bağ l ı d ı r.
Bizim kıt' a m ızda Ma rksizm 1 9. yüzyıl ı n sonları ndan beri ve ayni za­
manda a n a rşizm ve anarko-sendika l izmin küçü k-burjuva ideolojilerine
karşı savaşın yenilenmesi yoluyla geçerl i k sağlamıştı r. Bu ideolojiler daha
1 860 ve 1 870 şu kadar yılları nda, benimsediğimiz öğ reti m ierin kurucula­
rının sert eleştirine u ğ ra mıştır.
Daha yeni doğan komünist partileri de, hem sağ hem d e sol bütün
küçük-burjuva sapmalarına karşı, m a rksist düşüncelerin gelişmesini g üç521
leştiren ve komünistleri n işçi sınıfı üzerindeki etkisi nin a rtmasını önleyen
bu sap ma lara karşı başlangıçta n beri savaşm a k zorunda kalmışlard ı r.
Komünistler enerj i k b i r biçimde bu çabalara karşı çıkmışlar ve ideoloj i k
rakiplerini çok kere ciddi sarsıntı lara uğratmışlard ı r.
Bu türden i l k büyük ideoloj i k g i rişim, başında perulu politikacı Haya
de la Torre'nin bulunduğu ve APRAizm deni len bir a k ı m ı n 1 920 yılları
sonu nda ortaya çı kmasıyla i lişkilidir. Aslı nda APRAizm, ekonom i k bakı m ­
d a n geri kalmışlığa ve emperyalist egemenliği so ru nla rına karşı b i r çeşit
cevaptı . Ne va r ki, bu cevap komünistleri n teklif ettiği nden daha başkayd ı .
APRAizm'in, gerek sömürenler v e gerekse sömürülenler i ç i n , h e m burju­
vazi nin ve hem d e proleta rya ile köyl ünün ka bul edebileceği b i r orta yol
bulmak a m acıyla kıt'amızda g i rişilen i l k denemelerden biri olduğ unu
söyleyebiliriz. APRAizm bir «üçüncü pozisyon» arıyord u ; devrimci ma rksist­
leninist a nti-emperya l izm ile emperyalizmden ya na olan gerici g üçler
a rasında bir «yer» bulmak istiyordu. B u çeşit bütün doktrinler g i b i APRAiz m
de gerçekleri başaşağı etmeye, içinde bulundukları sömürülme gibi acı
gerçeği kütlelerden gizlemeye, sömürülen sınıfların hiddetin i yatıştırmaya,
böylelikle bu sınıfların kendileri n i sefaletten kurtaracak tek yola, devrim
yoluna hiç bir şekilde g i rmemelerini sağla maya ça lışıyordu.
1 930 ve 1 940 yılları nda, yapısal bunalı mları n başla ması ve oligarşi ile
emperya lizme karşı yığ ı n hareketleri nin hızlanması dönemi nde, burjuva ve
küçü k-burj uva niteliğ i nde b i r s ı ra yeni m i lli-reformist a k ı m l a r ortaya
çı ktı. Bunlar, kütleleri kaza n m a k ve komü nist pa rti leri n i kurtuluş hareke­
ti nin önderliği nden uza klaştı rmak istiyorlardı. Bunlardan bazıl a rı, örneğ i n
Peronizm, t ı p k ı APRAizm g i bi bütün kıt'aya yayg ı n bir etki sağla maya
çal ışıyorlardı. Ayni dönemde, daha az cüretkôr olan başka akımlar da
o rtaya çıktı ve bunlar bugün de milli ölçüde etki göstermektedir. Orneğ in,
Venezuella'da Demokratik Eylem Partisi (Acciob Democratica) ; Mek­
sika'da - önceleri adı Meksika Devrim Partisi olan - Anayasacı Devrimci
Parti (Partido Revoluciona rio I nstitucional) ; Brezilya'da «Va rgaizm » ; Boliv­
ya'da M i lli-Devrimci Ha reket Partisi (Movi miento Nacional ista Revolu­
ciona rio) ve Pa nama'da «Arnulfizm».
Komünist partileri pratik savaşta bu a kı ml a rla b i rçok kere politik ittifak
yapmak zorunda kaldı lar. Fakat ayni zamanda, bu akımların propaganda
ettiğ i refarmist düşü ncelere ve onların paternalist uygulama la rına karşı
komü nist pa rtileri yoğ un bir ideolojik savaş yü rüttüler.
Komünistler, reformist g u rupların etki çevresin i daraltmayı başa rdılar.
Diğerleri a rasında Peronizm'in ve APRAizm'in bütü n kıt'ayı kapsayan
akımlar niteliğini kazanma ça baları suya düştü. Bununla beraber, b i rçok
burjuva ve küçük-burjuva akımlarının m i l li ölçüde eriştikleri başa rı ları
inkôr etmek de yanlış olur.
Biz komünistleri kütleler uğrunda savaşın gerçekten değer biçil mez
öğreti mIeriyle donata n Büyük Oktobr Devri m i' nden 50 yıl sonra bugün
hôlô burjuva ideolojisinin halkları m ız üzerinde büyü k etkisi oluyorsa,
522
bunun nedeni ya lnızca düşm a n ı n kuvvetinde ve küstohlığında ara n ma ma­
lıdır. Bunun neden ininin ayni zamanda bizim kusurla rı m ızda, uzun yıllar
süregelen zayıf ideolojik çalışmamızda a ran ması da herha lde gerekirdi.
Aşılan
yol güçlü
Bize göre, 20. yözyılın i l k yarı sında m a rksist teorinin gelişimi Lôtin
Amerika'da yeteri kadar yüksek bir düzeye u laşmam ıştı. Bun un bir nede n i,
ayrı ayrı ülkelerde somut d u rumunun esaslı - ve bazı yerlerde hiçbir
şekilde - ta hlilinin yapılmamış olmasıdır. Bu da b i r görünüşte teorik şema­
tizme yol açtı ve böylece mekanizm ve sekterli kle sonuçla n ması kaçınıl­
maz oldu. Komünist ha reketin daha genç olması ve her yönden saldırılara
uğra ması bütün bu d u ru m u daha da karmasıklastı rd ı . Bu kosulla r a ltı nda,
komünist ha reketinde genellikle kabul ed il � is t�zlerden uz� klasan
ve en
'
küçüğüne kadar her sapmaya karşı uzlaşma� bir savaş yürütn e k zorun­
laştı.
1 928-den sonra Kom intern'de geçerli olan görüşe göre, Lôtin Amerika
sömürge ve yarı sömürge dünyası nın «olağan» bir kesi m i idi ; ve bundan
dolayı da, sömü rge ve bağ ı m l ı ülkeleri n bütün komünist partileri için bir
«yüküm» olan ve 1 925-27 Çin devri m i şemasına uygun düşen devrimci
s ü reç «Modeli» bura l a rda da pekôlô ku llanılabil i rdi. Bu ülkelerde devri­
min başlangıçta mutlaka a nti-em peryalist savaş aşamasını, sonra d a a nti­
feodal köylü devrim i aşamasını geçmesi gerekeeekti ; ve a nca k bunları
izliyecek kısa ya da uzun süreli bir dönemden sonra sosyalist devrim
d u ru m u na dönüşebi lirdi. Ayni za manda devrime, milli burjuvazi de bir­
l i kte, dört sınıf katılmalıyd ı .
B u tezler Ç i n ve b i r sıra Asya ülkesi için el bette doğruydu. A m a bunlar,
ya lnızca başka koşu llar altı nca kullanılabilecek olanların doğru bir şekilde
uygulanmasını sağlıyacak olan önce temelli ve somut bir ta hlilleri yapıl­
madan, başka koşullara, örneğ in Lôtin Amerika koşullarına a kta rıla mazdı.
Gerek Komünist I nternasyona li'nin Vi. Kongresi'nde, gerekse Lôtin Ame­
rika kom ünistleri nin 1 929 yılında ya pılan i . Konfera nsında, a raları nda
Ma riategui de olmak üzere b i r çok ünlü ma rksist, kıt'anın seçkin ma rk­
sistleri, yukarda adı geçen tezlerin meka n i k olara k uygulan masına ve
özellikle de Lôtin Amerika ülkelerinin mutlaka yarı söm ü rge dünyasından
sayılmasına karşı çıktı lar. Dayanak olarak, diğerleri arası nda, Lenin'in
emperyalizmin sömürg e siyasetini i nceleyen eserlerini örnek verdiler. Lenin,
eserinde diyor ki : «Kq pita list e m perya l izm aşaması ndaki söm ürge siyase­
tinden, kapitalizmin en yüksek aşaması emperyalizmden söz edildiği
zaman şunu bi lmek gereki r ki, finans-kapital ile ona uygun olan, ve dün­
yanın ekonom i k ve politik bakımdan bölün mesi a macıyla büyük devletlerin
yürüttüğü savaşı aşan uluslara rası siyaset, devletlerin bağ ı m l ı l ı kları n ı n
bir çok geçiş biçimlerini yaratmaktad ı r. Bu dönem i ç i n tipi k o l a n yalnızca
iki başlıca ülkeler g u rubu - sömü rgeleri olanlar ve kendileri sömürge
523
olanlar - değil, fakat ayni zama nda da şeklen, politik bakı mdan özerk
olup gerçekte ise b i r mali ve diplomatik bağımlılık ağına dolanmış olan
bağı mb ülkelerin türlü biçimleridir. Bu biçimlerden birine, yarı-sömür­
gelere, yukarda işaret etmiştik. Başka bir biçi m i n göze ça rpan bir örneği ,
örneğ in Arja ntin'd i r. (Alta rın ı ben çizd i m - R . c.)
Biz, lenin'in bu sözlerini u nutup aslında somut duru m u n somut bir tah li­
l i nden vazgeçmekle, Latin Amerikadaki komünist hareketinde bunu izle­
yen yıl l a rd a özellikl e ortaya çıkan ya nlış eği l i mle şu ya da bu biçi mde
bütün kapıl a rı açmış olduk. Başlangıçta (1929-dan 1 934-e kadar) sekter
görüşler geçerli oldu. Komünist pa rti lerinin önü ne, öteki bütü n politik
pa rtilere karşı savaşmak ve ateşi küçük burjuva devrimcileri üzerinde
yoğ u nlaştırarak devrimci hareketin başına küçük b u rjuvanın geçmesini
önlemek ödevi çıktı. Şili'de ve başka ül kelerde yapmacık işçi ve köylü
milletvekilleri konseylerinin kurulması davamıza zara r verd i. Ayni dönemde
komünist partileri kurulurken açı k kusurl a r işlendi. Orneği n Pa nama'da
- benci l l i kten uzak, fakat emperyalizm ve oligarşiye karşı savaşa nlardan,
sarsılmaz enternasyonalistlerden küçük bir g urupla - Komünist Partisi'nin
kuru lması, pratik olara k leybu rist kütle partisi n i n hayatı na maloldu. De­
mokratik yığın örgütlerinin dağıldığı benzer olaylar başka ülkelerde de
geçti.
Daha sonraları, sekter eğ ilimlerde düzeltmeler yapıldığı sıra l a rda Halk
Cephesi taktiği ortaya çıktı ve bunun uygulanmasıyla özellikle «gü ney
konisi .. ü l ke l erinde iyi sonuçl a r a l ı ndı. Bununla beraber, - Latin Amerika
halkları n ı n baş düşmanının kuzey a merikan e mperyalizmi olduğu ve böyle
de kalacağı gerçeği hiçe sayılara k - a nti-faşist cephe şiarının meka n i k
olara k uygulanması pa rti lerimize az za rar vermedi ve kıt'a mızın b i r sıra
komünist partilerine kuvvetli bir etki yapan sağcı Browder eğilimlerinin
önemli ölçüde yayılmasını kolaylaştırdı.
Genell i kle doğru olan tezlerin böyle yanlış bir biçimde uygulanmasına,
pa rtim izin o za m a n ki politik doğrultusu örnek olabilir. Panama küçük bir
ü l kedi r ; ya rısı nı işgal etmiş olan a m eri kan e m peryalizmi, Pa nama halkı­
n ı n bağ ı msızlı ğ ı ve i leriliğ i n i n baş düşmanı olara k açıkça ve küstahça
onun içişlerine karışmaktad ı r. Prensip olara k ortada d u ra n bu durum,
Pa nama komünistleri a nti-faşist halk cephesinin kurulması u ğ ru nda feda­
karca savaşırken d e g özden uzak tutulmama lıydı. Ote ya ndan, bizi m kar­
ş ı mıza a l a ra k savaştığı mız küçük burjuva «Arnu lfizm.. akımı ateşi, sanki
bizim baş düşmanımızmış g ibi, sömürge göçmenleri oligarşisine yoğ u n ­
laştı rmakta v e belirli bir ölçüde a merikan em peryalizmine karşı çıkmak­
taydı. Bize gelince, pratikte burjuvazi ile, yarı feodal çevrelerle ve belirli
bir ölçüde a merikan e mperya lizmi ile bir ittifak yapm ıştık. Çünkü biz,
Hitler'e karşı hareketin yanlış kavra nan gereklerinden ha reket ederek,
baş raki bimize karşı faa l savaşı b i r zaman için d u rd u rm uştu k. işte, «Arnul­
fizm..in bugün de Panama'nın sömürülen kütlelerine kuvvetli b i r etkisi
olmasının bir nedeni, 25 yıl öncesin i n bu olaylarıdır.
524
Daha sonra, 1 940 yıllarının sonları ile 1 950 yıllarının başlarında bir sıra
yeni yeni hata l a ra düştüler. Bu hataların bir kısmı «Çin şeması"na
dönüş sonucunda 1 930 yılları başlarının sekter eğili m leri n i n yeniden tep­
mesiydi ; bir kısmı da Batı Avrupa komünist hareketinin {ve savaş biçim­
lerinin .. kopya edil mesinden doğuyordu.
Bu sekter ve meka n i k kusurların hepsi olmasa bile birçoğu elbetteki
batı yarıküresinin komünistlerinin tekelinde değildi. Ne va r ki bunlar bizim
için, gerek komünist pa rti leri n i n burjuva ve küçük burj uva a kımlarına
karşı ideoloj i k savaşlarında şanslarını ve gerekse politik savaşla rı n ı n etki­
l i liğini büyük ölçüde kısıtlayan kusu rlard ı .
B i z kusurlarımızı gösteriyorsak, bu, o yı llarda kom ünist parti leri n i n h i ç
bir şeye e rişmedi kleri, zamansız oldukları a nlamına gelmemelidir. Aksine,
eleştirici b i r tah l i l bize, komü nist partilerin i n 35-40 yıllık savaşları boyunca
eriştikleri gerçek - ve hiç de az ol mayan - başa rılarını bulup çıkarma
olanağını vermektedi r.
Marksizm -Leninizm düşüncelerinin Latin Amerika'ya yayılmasını, burada
kom ü nist partilerinin ça lışmalarına borçluyuz. Işçi sınıfı ve öteki sosyal
g u ruplar a nca k onların yard ı mıyla Oktobr Devri mi'nin ve bütün u l uslara ­
rası devrim ha reketinin tecrü beleri ni öğrenebi ldiler v e kendi savaşlarında
değerlendirebiidiler. Bugün Lôtin Amerika'da kendileri n e m a rksist diyen
birçok solcu g urupları n bulunması gerçeği bile, m a rksist-leni nist düşünce­
lerin geçerliğini gösterdiği g i bi, kıt'o m ızda Ma rksizm'in etkisinin artmakta
olduğunun ve kom ün istlerin ideolojik faal iyetlerinin meyvalarını verdiğinin
bir delilidir.
Birçok ülkede işçi sı nı fı nı ve emekçilerin başka kuru m la rını teşkilatı an­
dıranlar (Şili, Veneıuella, Kü ba'da) Sendikalar ku ranlar ve (Kolumbiya,
Ekvatör, Meksika'da) g üçlü köylü ha reketleri ya rata nlar komünist parti­
leriydi.
Lôtin Amerika'da, kıt'a ölçüsündeki bağı msızl ı k savaşı nın, Küba Mam­
bi'sinin, Meksika devri mcilerinin ka hra manlarının m i rasını, bizim zengi n
a nti-kolonialist v e a nti-emperyal ist savaş gelenekleri mizi deva m ettirip
geliştiren o yılları n başlıca kuvveti komünistlerden başkası değildi. Anti­
emperyalist ve milli ku rtuluş savaşının gel işmesine öteki her politik akım­
dan daha çok katkıda bulunanlar komünistlerdi. Mellas ülküsü bugün
şanlı Küba devrim i n i n başarı l a rı nda somutlaşmaktad ı r. Orta-Amerika
kahramanı Cesar Augusto Sandino'nun yönettiğ i anti -emperyal ist Uga'yı,
milli ku rtu luş savaşından yana yürütülen bu geniş dayanışma hareketini
hatırlaya l ı m . Kom ü nist Pa rtileri, sadece a merikan em peryalizmi n i n küt­
leieri a ldatma ve ezme siyasetinin maskesini düşürmekle kalmadıla r. Pata­
gonya'dan Rio Grande'ye kadar bir sıra a nti-emperyalist savaş eylem­
lerini doğrudan doğ ruya onlar yönelttiler.
Komünist pa rtilerinin başka bir başarısı, proletarya internasyona/izmi
düşüncelerini kütleiere u laştırmış olmalarıdır. Bu kolay değildi. Çünkü,
bildiğimiz g i bi, u l uslara rası ödevleri milli devrim ödevieriyle doğru olarak
partiler
525
birleştirmek bazen g ü ç o l ma kta d ı r. Latin Amerika kom ü nistleri nin en yüce
internasyonal yükü mlerini nasıl kavradıkl a rının gözle görü l ü r bir örneğ i,
«Batı demokrasisi»ni n yara rlandırdığı nazi-faşist sürülerine karşı cumhuri ­
yetçi Ispa nya'nın yü rüttüğü savaşla dayanışma kampa nyası idi. I kinci
Dünya Savaşı yı l l a rı nda Latin Ameri ka komünist partileri, uluslara rası
faşizmin baskısına karşı kütleleri geniş ölçüde seferber ettiler, kahra m a n
Sovyet h a l k ı i ç i n yard ı m v e dayanışma ka m panya l a rı yürüttüler. Ve bugün
Viyetnam'ın eşsiz kahra manlığı, Afrika yurtseverle ri n i n savaşları, bütün
dünyadaki devrimci eylemler Latin Amerika'da b u kada r yankı buluyorsa,
bunda parti m izin g üçlü klerle dolu olan yıllar boyu çalışmalarının etkisi
kendini göstermektedir.
Devrimci teori yaratıcı bir ruhla geliştirilmeli!
Büyük Oktobr Sosyal ist Devri mi'nin 50. yıldönümü, Latin Ameri ka'daki
koşu l la rı n bazılarınca devrim öncesi ve bazılarınca da devrimci koşu llar
olara k nitelendiği b i r za mana · düşmektedir. Her ne olursa olsun, Rio
Grande'den g üneye düşen ü l keleri n yeni bir devrimci ha m l e dönemi,
derinlere uzanan bir buna l ı m ve ciddi sarsı ntı lar döneminde bulundukla­
rına şü phe yoktur.
Marksizm-Leninizm düşünceleri Latin Amerika'da bugün devrimci, milli
kurtuluş hareketlerine, a nti-oligarşik ve anti-emperyal i st ha reketlere git­
tikçe arta n bir etki yapmakta d ı r. Ma rksist öğretimi ta nıma çabası, özel­
l i kl e gençli k a rasında, olağan üstü a rtmıştır. Bu, büyük ölçüde, Küba dev­
ri m i n i n zafere ulaşmış ol masıyla, sosyal izmin Amerika kıt'asına aya k bas­
mış ol masıyla ilişki lidir. Küba'da ki devrim, Ma rksizm-Leninizm düşünce­
lerinin gerçekliğ ini, doğru l uğunu, Büyü k Oktobr'ın düşü ncelerini özellikle
açı k seçik olara k kıt'a m ızdaki kütlelerin gözleri önüne sermiştir. Bu dev­
ri m i n önderleri başından beri proleter devri mcileri değ i l m iydi ? Bunlar
özgü rl ü k ve bağımsızlık savaşçı la rıydı ; davranışları nda teorik postulatlar­
dan daha çok, savaşın dolaysız, pratik gereklerinden hareket ediyorlardı.
Fakat savaş sırasında b i re r sosya list devrimci oldular ve Küba sosyal iz m
yoluna g i rdi. Çünkü doğrudan doğ ruya devri m i n g elişmesi, halkı maddi
ve ma nevi kurtuluşa ve gerçek bağ ı msızlığa götürecek tek yol u n bu oldu­
ğunu devrim önderlerine olduğu gibi Küba halkına da gösterd i .
Kıt'a mızdaki yen i d u rum, komünist pa rtilerinin önüne d a h a yüksek, yeni
ödevler koymakta, onların soru m l u l u kl a rını a rttırmakta d ı r. Bununla ilgili
olara k burada, Latin Amerika komünistlerinin önünde d u ra n ve çözmeleri
gereken bir kaç ödevi ele a l m a k istiyoruz.
Devri mci g üçlerin pol iti k ve örgütsel ça l ışmaları n ı n başarısı, onları n
eriştikleri teorik düzeye büyü k ölçüde bağlıdır. B i rçok nedenler yüzünden
bu sorun bugün Latin Amerika'da özel bir önem taşımaktad ı r. Birincisi,
ideoloj i k savaşın özel likl e yapısal bunalımdan ku rtu luş yol u sorunu etra­
fındaki şiddeti, kıt'adaki gerg i n olan genel d u ruma uygu n düşmektedir.
526
i kinci, Küba devri mi, Batı yarı kü resinde devrimci teori nin gelişmesine en
güçlü etkiyi yapmıştır. Bu devri m, bizdeki politik şemal a r yanında dev­
rimci prati ğ i n çok daha zeng in ve karmaşı k olduğunu ortaya koymuştur.
Küba devri m inin tecrübeleri, Latin Ameri ka'da devrimci süreçle ilgili
bili msel düşüncelerin derinleşti ril mesi ve somutlaştırıl ması gerektiğini gös­
termiştir. IJçüncüsü, kıt'a m ızda savaşın son yıllarda geçi rdiği gelişme
devri mcileri, gericiliğ i n karşı sal d ı rısının nasıl geri püskürtüleceği ve
Küba zaferinden sonra ortaya çıkan yen i koşul l a r içinde b izim devrim leri­
mizin nası l bir yol tutacağı sorularına esa slı, iyice düşünülmüş bir cevap
vermeğe zorla m a Ktad ı r.
Bu yüzden komü nist partileri için, Ma rksizm-Leni nizm'e yabancı düşün­
celere karşı, her türlü sapmalara karşı süregelen savaş yanında, herg ün
yüzeye çıkan karmaşı k sorulara doğ ru ceva pla r verebi lmek a macıyla
somut gerçekleri daha esaslı olarak incelemek ödevi de ortaya çıkmıştır.
Her bir partinin, kendi ül kesindeki objektif gerçekıere göre çözmesi ge­
reken temel soru nlardan biri, g ü ndemde bulunan devri m i n karakteri soru­
nudur; bu devrime katılacak olan g üçler ve herşeyden önce devrimci sava­
şın öncüsü olan ve o l ması gereken egemen g üç, egemen öncü sınıf soru­
nudur; ülke içinde ve dışında savaşılması gereken baş düşman sorunudur.
Latin Amerika ma rksistleri yalnızca adı geçen soru l a rı ortaya koyma kla
yeti n miyorlar, yen i soru l a r da öne sürüyorlar. Çünkü son on, yirmi yılın
devrimci savaşl a rından edinilen tecrübeler onları n kendi strateji ve tak­
tiklerini özlü bir biçimde zeng in leştirdi ve öteki solcu g üçlerin politik
doğrultusunu temelden değişti rdi .
Teorik tartışmalarda, Latin Amerika koşu lları a ltında devrim durumunun
olg unlaşması sorunu ve devrimci sürecin m i l l i etkenleri ile kıt'a ölçüsün­
deki etkenleri a ra sındaki i l işkiler sorunu büyük bir yer a l m a ktad ı r. Teorik
a raştı rmalardaki başlıca yönlerden b i ri, Latin Amerika toplumunun sosya l ­
ekono m i k yapısının tahlili, ş i m d i k i yapısal b u n a l ı m ı n karakterinin aydın­
l atıl ması, Latin Amerika ül kelerinde e m perya list sızma ve onun sonuçla rı
ile ekono m i k bağı msızl ı k uğrunda savaş yol l a rı ve bunun geleceği sorun­
larının i ncelen mesidi r.
Araştırma ve tartışmaları n merkezinde bulunan soru n l a r da bu sorun ­
l a rla birbirine örü l müştür. Bunlar, Latin Amerika devri m i teorisinin taktik
ve politik görüşlerid i r : Bütün olara k kıt'ada ve ayrı ayrı ü l kelerde devri­
min barışçı ve ba rışçı olmaya n gelişme yol l a rı n ı n ihtimal derecesi ; çeşitli
ül kelerde buna geçiş döneminin silahlı savaş ve yöntem biçi mleri olanak­
ları ; silahlı savaşın, kütleler içindeki ça lışmalarla ve devrim i n genel poli ­
tik stratej isiyle bi rleştiril mesi sorunu ; gerici hükümet da rbelerine v e karşı­
devri min i h racına karşı en yararlı savaş yolları ; şimdiki devrimci hamleyi
doğ u ra n çeşitli politik a k ı m l a rı n kara kteri ve gelişme perspektifleri ; işçi
ha reketiyle devrimci hareketin birliğini sağ layacak yol l a r ve bu birliğin
m ü m kün olabilecek şeki l leri.
527
Bun l a r, komünistlerin ve bütün lôtin Amerika devrim ha reketi nin önüne
hayatın koyduğu so runla rdan sadece birkaçıdı r. Bunları cevaplandırmak
yalnızca devrimci pratiğin yetkisi nde değ i l d i r ; yaratıcı m a rksist-leninist
düşünceni n seferber edi l m esiyle, bizim somut gerçekleri m izin esaslı olara k
ta hlili v e a y n i zamanda uluslara rası devrimci hareketin tecrü belerinin her
yönüyle incelenmesiyle de bu sorunlar cevapland ı rı l a b i l i r. Son y ı l la rda
partilerimizin «leni n izm, Oktobr Devrimi ve bugünkü lôtin Ameri ka» so­
runu g ittikçe daha çok d i kkat göstermeleri b i r rastlantı değ i l d i r.
Anca k gerçek b i r kütle hareketi pratiği ile sıkı sıkıya bağl ı olara k ta m ­
lanmış biçi m iyla ortaya ç ı k a n devri m teorisi ha kkında leni n ' i n söyledik­
leri, lôtin Amerika'da o za manki d u ru m u ta mamı ta mamına yansıtma k­
tadır. Onun için kıt'amızın komünist partileri bugün teorik ça lışma sorunun
bu kadar büyük itina göstermekted ir.
Devri mci savaşın teorik, politi k ve taktik temelleri n i n araştırılması üze­
rindeki yoğ un ça lışmalar, kıt'amızda bütün devrimci ha reketin gelişmesi
ve onun geleneksel zayıflı klarının g ideri l mesi yolunda ileri doğru atılmış
önemli bir a d ı m d ı r.
Komünist partileri faa liyetlerinde, devrimci teori olmadan devrimci
h a reket olamıyacağı ; ve devrimci faaliyet gösterilmeden, atılacak adım­
l a rda g üven i l i r bir g i riş ödevini görecek bir teori yaratı l a mıyacağı h a k­
kındaki lenin'in ünlü tezlerinden yön o l m a ktadırlar.
Amerika Birleşik Dev/et/eri Emperyalizmi Lôtin Amerika
halk/af/nın baş düşman/dır.
Partilerim izin çok öneml i pratik ve politik b i r ödevi, Amerika Bi rleş i k
Devletleri - Emperya lizmi egemenliğine ka rş ı sürekli, ç o k yönlü savaştı ve
böyle de kalaca ktır.
lôtin Amerika h a l kl a rı ıspanyol derebeylik egemenliğinden kurtuldukla­
rından beri, yeni sömürgecilere karşı ve en başta da daha 19. yüzyı l ı n
sonları nda büyük emperyal ist devletlerin dünyayı bölüşmelerine f a a l ola­
ra k katılan A.B.D.'ne karşı özgürl üğünü savu n m a k zorunda kaldı.
«Kuzeydeki ejderha»nı n lôtin Amerika için taşıdığı tehli keye daha Boli­
va r d i kkati çekmişti. Ve kıt'amızın yüzyılı aşkın b i r za mandan beri sürekli
olara k saldırıya uğra m a kta, içişlerine açıkça karışı l m a ktad ı r. Bazen bu
müdahaleler yerli gerici hükü metlerin rızasıyla olmaktadı r. 1 9. yüzyılın
i ki nci yarısında Kolu m biyanın oligarşi hükümetlerinin onaylamasıyla Pa­
nama Boğazı'nın bir çok kere işg a l edil mesi buna bir örnek sayı l a b i l i r.
Gene bazı hallerde, özel l i kle ABD. artık em peryalist bir büyük devlet
oldukta n sonra, başka hal klara karşı, ağızlarına tıkaç olaca k a ntlaşmalar
ya da kanu nlarda kurnazca «düzeltmeler» ya pılması yoluyla onla rı bo­
yunduruk a ltına a l m a k a macıyla açıkça silahlı saldı rıya g i rişiliyordu. Işgal
edilerek b i r sömü rge hal ine g etirilen Portoriko'nun, bu yüz yılın başında
Küba'nın ve Pana ma'nın kaderi bu old u ; bu ü l kelere silah zoruyla kabul
528
ettirilen «An laşma l a r» yoluyla, gerçekte onların iç hayatına karışma ve
dış siyasetlerini denetleme hakkı sağ landı.
Birinci dünya savaşından ve özel l i kle 1 945 yılında a l ma faşizm i n i n yenil­
g iye uğratı lmasından sonra ABD.-emperya l izmi, öteki emperyalist devlet­
leri geri iterek, kendi endüstrisinin ham madde kaynağ ı ve mamullerinin
a l ıcısı olan geniş lôtin Amerika paza rla rı üzerinde egemenl i k ku rmayı
hızla ndırdı.
Halkların ve bu a rada bazı hükü metlerin de a rtan d i renişi ABD.-em­
perya l izmini, lôtin Ameri ka ü l kelerini kendi ekonom i k, pol it i k ve a skeri
etkisi a ltında tutabilmesi n i sağlıyacak yen i ekonom i k egemen l i k biçimleri
a ra maya zorladı. Bunun sonucunda da, 1 940 yı l l a rı sonlarıyla 1 950 yılları
başlarında ü n l ü «ya rdı m» anlaşmaları meydana çıktı. Böylece, lôtin Ame­
rika ekonomisi üzerinde a merikan tekelleri n i n egemenliğini koru m a k ve
kuvvetlendi rmek, ayni zamanda kuzeydeki devin endüstrisi için bu kıt'anın
hep b i r ham madde kaynağı olara k kaldığı d u ru m u sürdürebilmek a ma­
cıyla «Tru man Doktri n;'., «4-Madde Prog ra mı» ve öteki prog ra m l a r birbi­
rini izledi.
Fakat, 1 oca k 1 959-da, dev sömürgeci devletin kıyı l a rı ndan 90 mil ötede
Küba devrim i zafere ulaştı ; bu devrim h ız/a sosyalist devrime dö n üştü ve
kıt'anın bütün ezilen h a l k/ a rı için b i r bayrak, b i r meş'a/e oldu.
lôtin Amerika «bi l i rkişileri» ve «uzma nları», yerkürenin bu kesim i nde
e m perya l iz m ile onun uşak/a rının va rlığını tehdid eden bu hasta l ı ğ ı yok
etmek için hemen muska hazırla maya g i riştiler. Böylece, devrim i n gel iş­
mesini engel lemek ve lôtin Ameri ka'nın emperya list egemenlik çembe­
rinden sıyrı l masını önlemek a macını güden en ciddi ve en tehl i keli g i ri­
ş i mierden biri olan «Ileri l i k için b i rl i k» ortaya çıktı. «Ileri l i k için b i rl i k»
yaratıcıları gizli a maçla rına, ü l keleri mizin geri kalmış yarı-feodal ekono­
m i k yapısında değişimler yaparak, yani Küba'nın baş vurduğu g i bi dev­
rimci yoldan değ i l de reformist yoldan ulaşmaya ça lıştı l a r.
Ne var ki, «ileri l i k için birl i k», h a l kl a rı n kurtuluş savaşındaki hızlan mayı
önleyecek yetenekte değildi. Bu yüzden emperyalizm az sonra yeniden,
yüzyılı m ızın başında yaptığı g i bi, «büyük cop» yöntemine baş vurdu. Böy­
lece 1 964 yılı oca k ayında Pa nama h a l kına karşı gaddar saldırganlığa
g eçildi ve bu d a Dom i n i k Cu mhuriyeti'ne karşı silahlı barbarlı k işg a l i ne
doğru atılmış i l k a d ı m oldu.
Dünya sosya lizminin ve milli ku rtuluş hareketlerinin gücünün a rtması na
karşı l ı k olara k emperya l izm küstahça şunu öne sü rmeye başla ma kta :
ABD., - tel l a l larının görüşüne göre - ü n l ü «batı uyg a rlığının, özg ü rlüğün
ve demokrasinin» teh l i kede olduğu, ya da kısa b i r deyim l e ABD.'nin eko­
nomik, politik ve askeri çıkarlarının tehdid edildiği her bölgeye g i rme
hakkına sahipmiş. Yani açıkça karşı-devri mlerin ih raç «ha kkı», işgal
«ha k kı» ilôn ed i l mekte ve bu yapı l ı rken dünya kamu oyu nun düşüncesi
hiçe sayıl m a kta ve b i r za manlar Kore halkına karşı g i rişilen saldırgan l ı kta
olduğu g i bi bir B i rleşmiş Mil letler perdesine bürünmekten bu kez vazge529
çilmekted i r. Conson-Doktrin i dünya n ı n hiç b i r bölgesinde, ve hele
ABD.'nin «arka avlusu» lôtin Amerika'da hiç bir devrim e izin vermek iste­
miyor. Statü kon u n değişmesi ni önlemek ve batı ya rıküresi halkları n ı n vic­
dansızca sömürülmesini sürdürmek için ABD., a merikan yu rtdaşları n ı n
«hayatı ve m ü l kü nü», y a da «tehdid edilen» ekonom i k çıkarlarını «savu n m a
zoru nluğu» baha nesiyle bütün s i l a h l ı kuvvetlerini seferber etmeğe hazırd ı r.
Emperya lizm, lôtin Amerika ülkelerine sıza rken bununtürlü biçimlerine
baş vu rmuştur. Bazen dış görünüşünü değişti rmekte, a ma özü hep ayni
ka lmakta d ı r : Saldırganlı k, hü kmetme hırsı ve boyu nduruk a ltına aldığı
halkları yağ ma etmek. Bazen onun geleneksel sömü rgeci çehresini, bazen
de yeni-sömürgeci çehresini görüyoruz. Ve bugün emperya l izm bazı yer­
lerde yeniden reformizm i l e cilve ya pıyorsa, yarın gene eli nde «büyü k
cop»u gördüğ ü m üzde buna şaşmaya l ı m .
Emperya list egemenliğin h e r biçimine karşı savaşta halklar yüksek b i r
a nti-emperyalist u lusal bilinci tavında döğmektedir. Onla rı n savaşı e m ­
perya l izmle ayrı ayrı çatışmalarda başlamakta v e gel işerek, emperya l iz­
m i n ekonomik sızmalarına karşı ısrarlı bir d i renişe ; üsleri n kaldırılma­
sına, askeri a ntlaşma l a rı n ve ada letsiz sözleşmelerin bozu l masına yönel­
miş eylemlere dönüşmektedir. Bazı ülkelerde bu çatışma en so nunda, b i r
ya nda devri mciler ve öte ya nda tekellerin h izmeti nde olanlarla Pentago­
n u n yetiştirdiği a rduların ça rpıştığ ı silahlı savaşla sonuçlanmaktad ı r.
Bütü n bunların yanı nda komünistler ve bütün devrimci ler, lôtin Ame­
rika ü l keleri n i n içişlerine ka rışma n ı n en teh l i keli şekl i ne, yôn i ideoloj i k
sızmalaro karşı d i renmek zoru ndala rd ı r. Kurnaz a merikan propagandası,
ezilen ha lkların milli ruhunu ezmeğe, onları n bilincini uyuşturmaya ve
em peryalist saldırg a n ı n beraberinde getirdiği herşeyi a l layıp pulla maya
ça lışmaktad ı r. Bu propaganda sömü rgeci devleti, daha erg i nliğe erişme­
miş «küçü k kardeşine» bakan «ağabey» i miş g ibi satmaya çalışmaktadı r.
Em peryalizme karşı ideoloj i k savaş soru nları kompleksi, daha büyük b i r
di kkati v e ciddi b i r bil i msel ta hlili gerektirmekted i r.
Devrimimizin itici güçleri hakkında
lôtin Amerika komünist partileri devrimin karakteri ve itici güçlerine
büyük b i r di kkat göstermişlerd i r.
ABD.' n i n işgal ettiği ülkelerden birinin en o ğ ı r koşu lları içinde savaşını
yürüten ve kendisi n i dağıtmak a macıyla emperyalizmin g i riştiği dene­
melere sürekli olara k karşı koyan pa rti m iz, Panama Halk Pa rtisi (Partido
del Pueblo de Po na ma), daha 1 956 yılında diğerleri a rası nda yukarda
sözü geçen soru nu d i kkatle i ncelemek zorunluğunu duydu. Parti m iz, ken ­
d isine karmaşık d u ru m l a rd o n çıkış olona ğ ı n ı veren önemli sonuçla ra
va rdı . 1 956 yılı eylülünde Pa nama Halk Partisi Merkez Komitesi'nin 6. Ple­
numu'nda ülkemizde olayla rın gelişmesin i somut ve objektif olara k ta hlil
ettikten sonra şu sonucu çıkardı k : Gerçi işçi sı nıfı tarihsel bakı mdan
530
Panama devrim ha reketi n i n öncüsüdür ve devri m i n sonuna kadar yürütül­
mesi için onun yönetim i tek g a ra ntidir ; fakat, ülkemizde işçi sınıfı bu
dönemde gerçekte bu rolü oyna mamıştır. Şu sonuca vardık ki, o rta ta ba­
kaların b i rkaç g u rubu bu öncü birl ikleri teşkil etmektedi r. Beli rli bir a nda
bu ta bakalar panama devri m i ni n öncüsü idilerse, bu,
6. Plenu m u n
kararı nda bel i rtildiği g i bi - «ta rihsel b i r kanunluluk değil, fakat prati k
b i r gerçekti r». Bu yüzden biz bu güçlere daya nmak zoru ndayd ı k. Çünkü
böylece halk ha reketi ileriye götü rüldü ve işçi sınıfı m ızda, ta ri h i n önceden
tayin ettiğ i yeri ni alabil mesine yardım etmek üzere devrimci bilinç olg un­
laştırıldı.
1 956 yılında Pa nama Halk Partisi Merkez Komitesi 6. Plenumu'nun
çı ka rd ı ğ ı bu sonuçla r Pa n a ma'da devrimci savaşın bundan sonraki geliş­
mesi bakım ı nd a n olağanüstü önem taşıyordu. B u sonuçlar pa rtiye, küt­
lelerle sıkı i lişkiler kurma, onları n eylemlerini yöneltme ola nağ ı n ı verdi.
Bu ise sınıf sava ş ı n ı n keskinleşmesi sonucunu doğ u rdu ve ülkemizde em­
peryalizmle oliga rşinin politik d u rumlarını zeyıflattı.
Bunlar, lôtin Amerika komünist parti leri nin, uluslara rası ve kıt'a içi
tecrübelere ve en başta da kendi tecrübelerine dayanarak, kendi strateji k
doğ rultuları n ı n a s ı l işleyi p seçti kleri ne yalnızca bir örnektir. Ko münist par­
tileri n i n , işçileri, köylüleri, küçük burjuvayı ve i lerici ayd ı n ları devrim
yolundan yana, Ma rksizm-leninizm yolundan yana kaza n ı p kazanamıya­
cakları, büyük ölçüde bu sorunun doğru olara k çözümlenmesine bağ­
ııdır
Elbetteki lôtin Amerika komünistleri n i n kütleleri kazanma uğrundaki
savaşı nda hiç de herşey yolunda g itm iyor. Orneği n işçi sınıfı kütlesin i n
devrimci savaşa a ktif olarak katı lmaya çeki lmesi nde büyü k g üçlükler
oluyor.
lôtin Amerika işçi sınıfı h ızla büyümekte ve bugün memurl a rla b i rl i kte
kıt'amız içinde çalışa n l a rı n yarısından fazlasını kapsamaktadır. «Güney
konisi» ülkelerinde proletarya a rası nda komünist parti leri n i n oldukça
büyük bir etkisi vardır. (Işçi sınıfı n ı n eylemlerini komü nistlerin yönelttiği
Şili ve Uruguay'da bu özellikle açık ola ra k görü l mektedir.) Buna karşılık
öteki ül kelerde işçi ha reketi daha henüz zayıftır, g i riştiğ i eylemlerde pro­
letaryayı yöneIten henüz m a rksist-leninist partiler değ i ldir. Ekonomizmin,
lonca ve küçü k burjuva eğilimleri n i n işçi sınıfı safları a rasındaki etkisi
henüz kuvvetlid i r.
Komünist partileri lôtin Amerika işçi hareketinde henüz a ğ ı r basa n
etkiye sa hip deği l lerse, bu, bütü n devrim hareketinde bilinçli proletar­
yan ı n etkili ve somut önderliği ni sağlaya b i l mek için i ncelenmesi ve etraf­
lıca tahlil ed il mesi gereken bir sıra etkenlerden i leri g el mektedi r.
işçileri devri mden yana kaza n m a k için komü nist partileri yen i şeki ller
ve yöntemler a ramaktadır. Çünkü, komünist partisinin yönetimi ndeki işçi
s ı nıfı katılmaksızın kıt'a mızda gerçek bir devrim i n m üm kün ola m ıyacağ ı n ı ;
devri m i n b i r merhalesinden ötekine, demokratik ve a nti -emperyalist mer-
.
.
•
531
ha leden sosya list merhaleye sürekli bir geçişin a ncak işçi sınıfının önder­
liğ i a ltında g a ra nti edilebileceğ ini pratik savaş g ittikçe da ha aydın olara k
göstermektedir.
Halkımızın düşmanları, işçi sı nıfı içindeki ajanlarıyla ve özelli kle de
Amerika Devletlerarası Bölgesel Işçi Orgütü (Organizacian Reg ional In­
tera merica na de Trabajadores - ORIT) a racılığıyla, bu kolektif CIA ajan­
larının yard ı mıyla istedikleri kadar çaba göstersin, işçi sı nıfı adım adım
bölünmeyi g idermekte, kendi ha kla rı uğrunda ki savaşı kuvvetlendirmekte,
milli kurtuluş hareketi safla rı na katı l maktadır.
Olkelerimizin milli kurtuluşu u ğ ru ndaki savaşta büyü k rol oynayabilecek
bir sı nıf, köy/ü/erdir.
Komünist partileri a rada bir köy çalışmalarını küçümsediler ve bu da
köylülerin devrimci savaşa katılmasını el betteki geciktirdi. Bununla be­
raber bugün bazı ü l kelerde köyl üler sa rsı lmadan kendi ku rtu luşları yo­
l unda, devrim yolunda i lerlemektedir. Orneğin Kolumbiya'da emperya­
l izme ve oligarşiye karşı yürütülen savaşta köylülere üstün bir rol düş­
m ektedi r. Fakat köylülerin devrimci savaş alanına böyle faa l alara k katı l­
masına her ül kede rastlanmama ktadır. Bazı yerlerde köylüler burjuva par­
tileri için henüz bir yedek olmakta ve bu partiler seçim oyunlarını sah­
neye koyma k üzere za man za man bu yedeklerden yara rlanmaktad ı r.
Bu sınıfın içinde bulunduğu yoksulluk, tarı ma elverişli topra kların azlığı ,
haklarından yoksun olması - ki köylüler şehir emekçilerinin savaşarak
e l de ettikleri haklara bile sahip değildir -, kölece bağ ı ml ı l ı k, köylüleri
isyancı ve devrimci d üşüncelere yatkınlaştı rıyor. Birçok ü l kede köylüler
zorunda
hayatta kalabilmek için her g ü n onları ezenlere karsı
' savasmak
'
kal maktadı r. Komün istler bu sı nıfla daha canlı ve düzenl i bir biçimde
ça lışsaydı, o zaman onla rı gericiliğin ya da reformizmin bir yedeği almak­
tan daha çabuk kurtarıp devrimci bir güç haline geti rmek m ü m kün olurdu
ve köylüler proleta rya nın önderl iği a ltında ve onunla birlikte öteki sömü­
rü len s ınıfları yanla rına alıp i ktidarı ellerine geçirebilirlerdi.
Bu sı nıfı tezeIden devrimden yana kaza n ı p kaza namıyacağ ı m ız, onla ra
karşı tutu m u m uzun ne kadar açık, ne kad a r sekterlikten ve dag madan
uzak olacağına büyük ölçüde bağlıdı r.
Marksizm-leninizm düşüncelerinin en çok etkilediği sosyal bir ta ba ka
aydın/ardlf. Bugün genç i lerici aydınların esas olara k Ma rksizm-leninizm
yolunda yürüdüğ ünü söyliyebiliriz. Burjuva idea lizm i vaazla rıyla boğazına
kadar doymuş olan, oligarşi ve e mperya l izmin saldırı l a rı karsısında l i be­
ra lizmin yüz kızartıcı gerilemesinden bıkkı n l ı k getiren lôtin Amerika ay­
d ın la rı yılmadan doğ ru yolu a rıyorlar. APRAizm'Ie, Peronizm'le, «komü­
nizm olmada n ve kom ü nizme karşı» halklarımızın kurtul uşunu vaa d eden
küçük burjuva mill iyetçi akımlarıyla g i rişilen denemeler suya düştü. Çünkü
aydınları n dikkate değer bir bölü m ü, kıt'a m ızda Ma rksizm gerçeğ i n i ta nı­
yıp öğrenince onlardan ayrıldı.
S.S.C.B. ve öteki sosya list ü l keleri n bilim, ekonomi ve kültür alanındaki
başarı la rı yanında Küba devrim i de, ilerici milliyetçi ayd ı nl a rı n Ma rksizme
eğ il melerini büyük ölçüde hızlandırdı. Sosya list kampın dev başarı la rı.
Marksizm i n gerçekten bilimsel tek felsefi dünya görüşü olduğunu ; i nsan­
ların yaratıcı g ücünü, aydınlara seçkin b i r rol veri len yeni toplumun kuru­
cuları n ı n gücünü Sosyalizmin meydana çıkardığını lôtin Amerika aydın­
larına inandırıcı bir şekilde gösterd i. Ote yandan aydınlar bu hasret
çekilen hedefe u laşma k için yürütülen savaşta, h a l k költürü nün gelişme­
sine engeller çı ka ra n g üçlerle d u rmadan karşı karşıya ka l ma ktad ı r. Bu
savaşta aydınlar Ma rksizm-leninizm'in ezici devrim gücünü daha da açık
olara k görüp öğren mektedir.
Ma rksist düşünceler karmaşı k bir yoldan bu gurubun içine g i rmekted i r.
Aydı nla rı n Ma rksizm-leninizm'i tek yönlü alara k ele a l d ı kları az olmuyor;
ve bu d a yanlış yoru m l a r doğ u rabiliyor. Fakat biz bundan endişelenme­
meliyiz. Çünkü söz konusu olan, a d ı m a d ı m ma rksist. tutu ma yaklaşan
insa nlarda her za man görülen doğal bir süreçtir. Bu insanla rı n birçoğu
daha sonra sarsılmaz birer ma rksist olmaktadır. El bette bu, bizim bu
sürece karışmamamız gerektiği anlamına gelmemelidir. U nutmaya l ı m ki,
teorik bakımdan tek yönlü o l m a k bazen politik bölün melerin nedeni
ol uyor. Bunun için, bize göre, ha reketin gelişme hasta lı kla rı ile o lumsuz
süreçler, gerileme ve dağ ı l m a etkenleri birbirinden iyice ayırd edilmelidir.
Devrimci hareketin bölünmesinin nedeni ola bilecek etkenler içinde ideo­
l oj i k etken tek değildir. Kurtuluş süreci nin karşı laştı ğ ı objektif g üçlü kler,
ayni şekilde benzer eğilimlerin baş göstermesine önayak olmaktad ı r. Her
vaziyette önemli olan, alevlenen tartışmalarda açı k ve faa l bir tutum
a l mak, yan i genç aydınların yakınlığını ve desteğini kazanma mızı sağ l ı ­
yacak o l a n v e b i z komünistterin öteki güçlerle a rkadaşça ta rtışmalardan
kaçın madığ ı m ızı ve hiç bir şekilde önceden haklı olduğumuzu önce sür­
mediğimizi göstermemize yard ı mcı olaca k bir tutu m a l m a ktı r.
532
34·
Her şeyden önce birlik
Milli tecrit eğilimlerinin, devrimci güçler a rasındaki her böl ü n menin
kurtuluş hareketindeki gelişmeyi tuttuğunu (bu a rada kanlı yenilg ilere
sebep olduğunu) ve bu yüzden de gericiliğin ve e mperya lizm i n işine gel­
diğini kom ü nist partileri iyice bil mektedir. Onun i çi n biz, birlik uğru nd a ki
her ça bayı, orta k düşmana karşı uzlaşmaz savaşta devrimcileri n safları
için birlik uğrundaki her çağrıyı ca ndan selamlıyoruz.
Birl i k uğ rundaki bu ça ba, i l k bağı msızlı k savaşı kahra ma nları n ı n vasi­
yetidir. Meksika'dan Arjantine kadar bütün kıt'ayı aşan i l k birl i k bağlarını
unutmadık. lôtin Amerika'nın birliğini sağ lamak uğrund a Boliva r' ı n gös­
terdiği ve 1 826 Panama Kongresi'nde zirveye u laşan sarsı lmaz çabayı
u nutmadık.
lôtin Amerika komünistleri kendilerini, büyük öncülerinin devrimci ge­
leneklerinin m i rasına hak kaza nmış saymaktadıriar. lôtin Amerika kom ü 533
n ist hareketinde doğduğu andan beri kuvvetli b i r birleşme çabası görül­
müştür. Bu yönde b i rçok adımlar atıl m ıştır. Daha 1 929 yılında Latin
Amerika komünist partilerinin yaptı kları konfera nsta, a nti-emperyal ist
eylemlerin bi rleştirilmesiyle ilgili önemli soru nlorı n tartışı ldığını hatı rla­
mamız yeter. 1 964 yılı kası m ayında yapılan Latin Amerika komünist par­
tilerinin son konfera nsında da g ü ndemde benzer sorunlar yer a l mıştı r.
Ayrıca, Orta-Amerika ülkeleri komünist partileri temsilcileriyle b i r s ı ra
ikili ve bölgesel buluşmalar ya pı l mıştır. Komünistler, a nti-em peryal ist güç­
lerin m i l li ölçüde, kıt'a ölçüsünde ve dünya ölçüsünde bi rleşmesinden
yana d ı r. Bunun için biz, 1 966 y ı l ı ocak ayında Hava na'da ya pılan Asya,
Afrika ve latin Amerika Halkl a rı ı. Dayanışma Konferansı'nın hazırlanması
ve uygulanmasına faa l ola ra k katıldık. Bu konferans, m i l li ku rtuluş uğ­
ru nda savaş yü rüten üç kıt'a n ı n b i rliğinde büyük b i r rol oynadı. Ve halk­
ların kurtuluş ve bağ ı msızl ıkları u ğ runda, em peryalist etkisinden a rı n m ı ş
b i r ekonomik ve sosyal gelişme u ğ runda yü rüttükleri harekete yeni b i r
h a m l e getirdi.
latin Amerika Daya nışma örgütü'nün (Organ izacion lati noamericana
de Solida ridad - O lAS) bu yaz Hava n'da yapılaca k alan konfera nsı,
kıt'amızın devri mcileri ve halkları n ı n birliğini kuvvetlendirebil i r ve bunu
kuvvetlendi rmek zorunluğundadır.
M i l li ku rtuluş ha reketlerinin bugün dü nya sosyalizm ha reketi nin ayrı l maz
bir parçası olduğunu latin Amerika kom ünistleri bil mektedir. M i l l i dev­
rimin, sosyal ist kampla ayni a d ı m la rla i l erlediği yerde geliştiği ni ve zafere
ulaştığı n ı tecrübeler göstermektedi r. Ama, sosya l ist ka mpın ve dünya
komünist hareketinin etkisinden uzak kal maya çalıştığı yerlerde de kurtu­
luş savaşı ciddi yenilgi lere uğra ma kta ve emperyal istler bunlardan hemen
kendi çıka rlarına yararlanmaktad ı r.
Bize göre, lôtin Amerika ko münist partileri a rasında birlik ve anlayış
uğru ndaki ça balar, a ra l a rında kardeşçe i l işkilerin daha da pekleşti ri l mesi
uğrunda ki çabal a r, bütü n devrimci ka mpın b i rliği uğrundaki savaşın
büyük önem taşıyan bir bölümü ve kaçı n ı l maz bir ön şartıd ı r. Komünist
parti lerinin ve tüm devrim hareketinin eylemleri n i daha iyi a henkleştirmek,
lôtin Amerikada devri m i n zaferin i n ön şartl a rındandır. Bu, hayatın ken­
disinin, olayla rı n gelişmesin i n ve son yıllarda savaşın kaza ndırdığı pratik
tecrübelerin doğurdu tez bir emird i r. Ayrıca bu soru n, em perya l izm ile
onun gerici uşakları n ı n kıt'a mızdaki bütü n ülkelerde g i riştiği eylemleri
sonucunda doğ rudan doğruya g ündemde yer a l mıştır.
Bilindiği g i bi emperya lizm yıllardan beri kıt'anın gerici reji m ieri n i b i r­
leştirmeğe çalışmaktad ı r. Bu yolda başa rısızlığa u ğ radığı oldu m u ? Bize
öyle gel iyor ki, emperyal izm birkaç başarı sağl ıya bilmiş olması burada
ağır basan nokta değ ildir. Gericilik, elindeki karşı-devrimci g üçleri a d ı m
a d ı m, diplomati k organlardan, ezgi o rganları ndan askeri v e ekonomi k
birliğe kadar hepsini Washington'un yöneti m i ndeki Amerika kıt'ası sistemi
içinde biribi rleriyle a henkleşti rdi. Bu yüzden, komü nist pa rti leri n i n gerici
534
güçler a rasındaki her türlü b i rl i k görüntülerini d i kkatle i ncelemeleri ve
soru n l a rı n ı birl i kte çözme yolları n ı ve yöntemlerini bulmasını b i len sömü­
rücü sınıfların tecrübelerinden kendi savaşlarını kuvvetlendirmekte yarar­
lanmala rı a maca uygun olur.
latin Amerika komün istleri nin önünde, a ç ı k ve somut cevaplar verme­
miz gereken ka rmaşık ve a ğ ı r ödevler bulunmaktad ı r.
Ilerici güçlerin bilinçli kuru m l a rı olarak biz bu sorunl a rı n çözümüne,
ha kketti kleri gibi tezeiden yanaşm a k zorunluğundayız ve bunu yapacağız
da. Bize göre, komün ist pa rti lerinin buluşmaları ya da görüşmeleri bu nun
için iyi b i r yöntemdir. Bu buluşma ve görüşmeler, kıt' a m ızdaki devri m
savaşının prensip sorunlarını tartışmamız, bunları temel l i bir biçimde ele
a l m a m ız ve birbiri a rd ı ndan somut olara k ta h l i l etmemiz için mükemmel
i m kanlar vermektedir. Böyle b i r tartışma sırasında, kıt'a ölçüsündeki birlik
çerçevesi içi nde kendini gösteren milli özellikler; küçümsendi kleri ya da
önemsendikleri zaman bazen ortak ça baların kesin b i r ödev üzerine
yoğun laştı rı lmasını önliyen özel l i kler daha kolay kavranabilir.
Bununla beraber, 50 yıl boyunca erişemediklerimize b i r görüşmede ula­
şabi leceğimiz düşünülmemeli d i r. Fakat, bu yolda, sorunların ciddi ve
o bjektif olara k ele a l ı nması yolunda, devri mi miz boyunca ortaya çı ka n
ya da çıkacak olan yeni görüntülerin somut ve objektif olara k ta hlil ed il­
mesi yolunda sebatla ve kesi nlikle yürümek gerekl idir. Ancak gerçekıere
ceva p verebilen ortak çözümlerin b i rl i kte a ranması yoluyla ortak a macı­
m ıza, lôtin Amerika kom ünist hareketinin ve tüm olara k devri mci, demok­
ratik, a nti -feoda l ve a nti-em perya list hareketin prati k eylemlerinde birli­
ğ i n ve a hengin sağlanması hedefine ulaşa b i l ihz.
34
535
S E R M A Y E D O N YA S I N D A
Askeri hükümet darbesinden sonra Yunanistan
Ponoyotis Movromotis
2 1 N isan saba hı, bütün dünyayı şaşırtan bir ha bere göre, bir gece önce
Yunanistanda, aşı rı gerici ve Amerikan taraftarı ufak b i r subay g rupu,
Kralın muvafakatı i le, Anayasayı yürürlükten kaldı rm ış, parla menter rej i m i
silip süpürm üş, siyasi partileri yasaklamış, yöneticilerini t;vkif ettirmiş,
basın özgürlüğüne son vermiş, açı k bir d iktatorya kurmuştu. Bu darbe,
28 Mayıs g ü n ü yapılacak olan genel seçimlerden bir ay önce olmuştu.
Eşi görülmemiş bir i nsan avı başlıyo rdu. Gece ortasında, Atinada, Sela­
nikte, ve daha birçok yerde, binlerce i nsan uyku l a rı ndan uyandırı l ı p
muvakkat toplama ka mplarına atılıyor, daha sonra da gemilere bindirilip
ıssız susuz Yura Adasına sevkediliyordu. Tutukluları yarg ı l ayacak askeri
mahkemeler kuruluyor. Harp sonrası Avrupasında türlü felôketlere u ğ ra­
yan Yunan halkının e n seçki n binlerce evlôdı ölümle karşı karşıya kalmış­
tır. Aralarında M anolis Glezos gibi ta nınmış şahsiyetler d e vardı.
*
Avrupanın ve d ünyan ı n geniş çevreleri Yunanistanda böyle b i r d i kta­
toryanın kurulacağını hiç tah m i n etmemişti. Ama Amerikanın ve NATO'nun
uydusu haline gelen bu ü l kede olup bitenleri d ikkatle izleyenler bu işe o
kadar şaşmamıştır. Iki yıldan beri Yuna nista n Komünist Partisi, Amerika­
l ı l a rdan yard ı m gören gerici g üçlerin, bütün kitle hareketlerini, demokrasi
savaşını d u rd u rtacak bir askeri da rbe hazırladıkları n ı söylüyordu. Mart
1 967 de yapılan Merkez Komitesi toplantısında, Politbüronu n faa liyet
raporu, zeng in azınlığın, kra l ı n ve Dış Işleri Baka n lığının seçi mlerde baskı
ve yı l g ı yollarına başvuraca ğ ı n ı, halk oyunu şaşırtmaya çalışocağını be­
l i rtiyordu. Ote ya ndan bu rapor, d iktatorya ta rafta rlarının niyetlerinden
vazgeçmedi klerini söylüyor, hal kı, seçimleri hemen hazırlamaya, ted birli
olmaya, di ktatorya tehl i kesine karşı koymaya çağ ı rıyordu.
536
Yunanistanda kurulan askeri d iktatorya, bütün Avrupa h a l klarını endi­
şeye düşürdü. Karlovi Va ri'de toplanan Komünist ve Işçi Partileri Kon­
feransının Bildirisi ve bütün ülkelerde g ittikçe yükselen g üçlü p rotesto
hareketleri bu endişeyi dile getird i. Bu endişe yersiz değildir. Çünkü bu
askeri hü kümet darbesi Amerikan e mperyalistlerinin ve Avrupadaki baş­
l ıca muttefiğ i, yani Bonn hükümetinin i ktisadi siyasi ve a s keri plônlarına
sıkı sıkıya bağ lıdır.
1 944 Aralığında, I kinci Dünya Harbi henüz bitmemişken, Amerikadan
yard ı m gören Ingiliz e mperya listleri, gerici güçleri i ktida ra geri getirmek,
böylelikle Avrupa n ı n Güney-Doğ usunda Sovyetler Birliğine karşı kulla­
nılaca k bir h a rekôt üssü kurmak üzere, askeri m üdahale yoluna gitmiş­
lerdi. Bugün de, Hitlerci faşizm yenilgiye uğra d ı ktan 22 yıl sonra, faşizmi
Avrupada canlandırm a k, lôtin Amerikada, Afrikada, Güney-Doğu Asyada
uyguladığı metotları kıtam ıza da sokma k için, Amerika bir kere daha
Yunanistanı seçmiştir.
Yunanista ndaki d u rumunda son yıllarda görülen gelişme, Vaşington'u
endişeye düşürüyordu. Bu gelişme, Amerikanın Yunanistanda elde ettiğ i
çeşitli i mtiyazları fehlikeye d üşürebi l i rdi. Köklü b i r çareye başvurması,
el indeki kuklaları ve Saray g üruhunu kullanarak, şiddet yoluna g itmesi, bu
yüzdendir.
1 963 yazında Kara manlis hükümetinin düşmesiyle, Amerikalılara sıkı
sı kıya bağ l ı gerici sağ g üçlerin onbir yıl l ı k egemenliğ i son bul muş, Yu na­
nistan demokratik gelişme yoluna g irmişti. Radika l Milli Birl i k (ERErnin
Kasım 1 963 ve Şubat 1 964 seçimlerinde ezici b i r yenilg iye uğra ması bunu
ispatlıyordu. Saray, gerici g üçler ve Amerika l ı l a r için, Ka ra ma nl is'in i kti­
dardan uza klaşması büyük bir feıôketti.
Daha o dönemde, bu güçler e m peryanst ta rafta rı gerici çevrelerin i kti­
dara dön mesini sağ l a m a k üzere çeşitli faa l iyetlere g i riştiler. 1 964 yazında,
bir askeri h ükümet darbesi söylentileri yayı l m ış, hükümet, bazı önleyici
tedb i rler a l m a k zorunda kalm ıştı . i kinci teşebbüs, 1 5 Temmuz 1 965 tari h l i
hükümet darbesi o l d u . K ral, Pa rlômento çoğunluğunca desteklenen Mer­
kez B i rliği h ü kümetini işten uzaklaştı rıp, yerine gerici ERE'ye dayanan,
g üvenebileceği bir hükümet kurdu. O g ünden bu yana, Kral defala rca
siyasi hayata açıktan açığa müdahale etti. Hükümet darbesinden önceki
son müdaha leyi 3 Nisanda yapmıştı r : Kra l, Yunan m i l l etinin istemediği
ERE partisini i ktidara getirdi. 28 Mayıs seçi m lerini bu yen i hükümet «idare"
edecekti. Ama demokratik pa rtilerin zaferi kaçı n ı l maz bir hal a l ı nca,
askeri hükümet darbesine karar verildi.
*
Amerika nın Yunanista na karşı duyduğu ilgi yeni değildir. Bu ilgi, Ame­
rika n ı n dünya hôkimiyetini eline geçi rme plônla rı na, i kinci Dünya sava­
şından bu yana oynadığı «dünyanın ca ndarması .. rol ü ne doğ rudan doğ537
ruya bağ lıdır. Oysa başında güçlü Sovyetler Birliği, sosyal ist dü nyayı
karşısı nda gören bu dünya egemenliği düşleri , üçüncü bir dünya savaşı
olmadan gerçekleşemez. Birbirine sıkı sı kıya bağlı üç saldırgan bloku n
- ya ni NATO, CENTO ve SEATO'nun - kuru l ması ; sosyal ist dünyan ı n
çevresi nde termo-nükleer füzelerle donatı l m ı ş üsleri n kurulması, bu karan­
lık plônların bir unsurunu teşkil etmekted ir. Bu şartla r içinde, Yu nanis­
tan ı n cografi ve strateji k duru m u Amerikan em peryalizminin di kkatını
el bette çekecekti .
Daha yukarıda bel i rttiğ i m iz g i bi, Amerika, ıngil izleri n Yuna nistandaki
askeri müdahalesini (Ara l ı k 1 944 Oca k 1 945) desteklem işti. I ki yıl sonra,
12 Mart 1 947 de, ıngilizleri n ve Amerika lıların kışkı rtması ile, Yunanis­
ta nda ka n l ı bir vata ndaş savaşı başlamışken başkan Tru man m eşhur
dostrinini açıkladı. Bu doktrine göre, Amerikan askeri g ücünün, Ameri kan
parasının ödevi, yerli gerici g üçleri ni Yunan halkına karşı desteklemek,
kurtarmak, demokratik g üçleri boğ maları n a ya rd ı m etmek, Yuna nista nı
Amerika ekonomisinin bir uydusu, a rkasından da, Sovyetler Birliğine ve
Doğu Avrupa sosyal ist ü l kelerine karşı ku llanılacak bir silôh deposu, bir
harekat üssü haline getirmekti. Emperyalistler bu n iyetleri ni gizlem iyor­
lardı. Amerikan basını bu plônlardan açıktan a çığa bahsediyordu. Tru­
man doktrininin i1ônından üç hafta sonra, 6 Nisan 1 947 de New-York
Herald Tribune gazetesi şöyle yazıyordu : «Türkiye ile Yu nan ista nı seç­
memiz, bu ülkelerin yard ı ma mu htaç olduklarından, veya demokrasi ve
özg ürl ü k bakı mından örnek yeşkil etti klerinden değ i ldir. Bizim için bu
iki ü l ke Karadenizi kontrol eden stratej i k kapı lard ı r.»
Tru man doktri ni, ve kısa bir süre sonra tespit edi len Marşal plônı muci­
bince, daha sonra da çeşitli «ya rdım» fonları nca veri len paralar, daha
çok kraıcı ve faşist gerici güçlerin Yunan halkına karşı g i rişmiş olduğu i ç
savaşa g itti. Iç savaştan sonra d a , gerici Yu nan devleti nin v e Yunan
ordusunun - bugünkü hükümet darbesi ni yapan gerici ordu nun - masra ­
fını yine bu kayna klar sağladı. Tru man Doktri ninin ilônından i ki ay sonra,
New-Yo rk Herald Tribune gazetesi şöyle d iyordu : «Niyetimiz, Yunan ordu­
sunu silôhlandırmak ve eğitmek, kralcı gerici g üçlerin emrinde bir ordu
haline getirmektir.» Bugün görüldüğü g i bi, bütün bu ça balar boşuna
harcanmamıştır.
*
Şurasını da unutmıya l ı m ki, Tru man doktri ni, bir ta kım i ktisadi ve siyasi
şartlara bağlı olara k uygul anıyordu, Yunan hükümeti nin bir takım taah­
hütlere g i rmesini şart koşuyordu.
Resmi istatistiklere göre, iç savaşın sona e rdiği tarihten 1 Oca k 1 967'ye
kadar, Amerika, Yu nan istanda 4.1 66.000.000 dola r sarfetm iştir. Buna
Yu nan ordusuna sağlanan ağır s i lô hları n parasını da (yani yılda 1 00 m i l ­
yon dolar) katmalıyız. Bu paranın % 1 5'i, Devlet borcu ola ra k, Yu non
hükü metinin emrine veril miştir. Ust tarafı, «ka rş ı l ı ksız ya rd ı m» diye kabul
538
ed i lmiştir. Ama bu «hibe» ye karş ı l ı k olara k, Yunanista n Amerikanın bir
uydusu haline getiril miştir.
Ameri ka, Tru man doktrini i le, Marşal plônı ile sağlanan i mtiyazlarla
yetinmedi. Yuna nista n ı genel politikasına bağla maya g ayret etti. 1 952
yılının başlarında, Yunanista n saldırgan NATO blokuna dahil edildi.
Onsekiz ay sonra da, Ekim 1 953'te, Yunan h ü kü meti iki taraflı bir askeri
a n laşma kabul etti. Bu anlaşma göre Amerikan askeri kuwetleri, Yuna­
nista n topra kları n ı, kara sularını, demi r ve kara yol larını d iledi kleri g i bi
kullanabi lecekti. Ustelik, Yunan topra klarında a s keri üsler de kurulacaktı.
Amerika bu üsleri, NATO'nun onaylayacağı a s keri planları n uygulan­
ması nda kullanabi lecekti.
ate yandan, Yuna nista n bir takım özel anlaşmalarla Ameri kaya büsbü­
tün bağlanıyordu. Meselô, Yuna nistanda, bu yıl, NATO'ya bağlı bir füze
üssü maskesi a ltı nda kurulan hükleer üs faaliyete geçecektir. Yunan" ve
Amerikan askeri kuwetlerden başka, topra klarımızda Batı Almanyaya ve
daha başka ü l kelere ait askeri birl i kler bulundurul m a ktad ı r. Yunanistanın
her tarafında askeri üsler kuruldu : Ameri kan hava alanları, Akdenizde
kol gezen 6. Amerikan Filosu nun üsleri vb. Bu Altıncı Filonun gemileri hiç
durmadan Yunan l i manlarını ziya ret etmekted i r. azeilikle ü l kemizde
em peryal i stlerin durumunu tehli keye sokabilecek siyasi olayla r cereyan
ettiği za m a n . . .
Ni hayet Amerika ve NATO, Yunanistana Yuna nista na (bu üfa k ü l kenin
nüfusu ve i ktisadi i m kô nları göz önünde tutulursa) muazza m sayı la bi lecek
bir orduyu silôh a ltında tutmak zorunluluğunu da yü klemiştir. 1 965-1 966
yayı nlanan, askeri kuwetleri n duru m u nu i nceleyen yıl l ı k raporunda,
Londradaki Stratej i k Incelemeler Enstitüsünün sağladığı veri lere göre,
Yuna nistanda 1 60.000 kişi l i k bir cTdu silôh altında tutul maktad ı r. (1 19.000' i
kara 1 7.500'ü deniz, 23.000'ü hava kuvvetlerinde.) 30.000 kişi l i k polis ve
candarma kuwetleri ni de buna katmamız gerekir. 8 Yunan tümeni doğ­
rudan doğ ruya NATO'ya bağ lıdır (bir tanesi füzelerle donatı lmıştır). Bu
tümenler Yunanistanla sosya l ist ülkeler a rasındaki sınırlara, ülkemizin
kuzeyine yığı l m ıştır. Bu sayıl a r, Amerikan kaynaklarının verdiği sayılara
uygu n düşmektedi r.
Neticede, Yu nanista n, milli gelirinin muazza m bir kesi m i n i yutan, i ktisadi
gelişmesi ni engel l eyen bu nisbetsiz askeri masraf yükü a ltında ezi l mek­
tedir.
Soh yıllarda, bu askeri masraflar g ittikçe a rtmaktad ı r.
1 962 yılında
1 963 yı l ında
1 964 yılında
1 965 yıl ı nda
1 966 yılında (tah m i nen)
5,3
5,69
6
6,3
7
mi lya r dra h m i
m ilya r dra h m i
m ilyar dra h m i
m ilya r drahmi
m ilya r dra h m i
Bunlar da resm i sayılard ı r.
539
Bu sayı ları n a n l a m ı n ı belirtmek üzere, şu m ukayeseyi yapalı m : 1964
yılında endüstri ve enerj i kayna kları alanları n a ya pılan yatırı mların tutarı
6.349.000.000 d rahmi idi. (Yeni aşağı yükarı askeri masraflara eşitti.)
Oysa Yunan istan henüz sanayileşmeye yen i başlayan bir ü l ked i r !
Ameri kaya ve , NATO'ya göre, sosyalist ülkelere yönelecek e mperyal ist
sa l d ı rı l a rda, Yunanista n b i r ileri karakol ödevini görecektir. NATO ma nev­
ra ları n ı n her yıl kuzey sınırları mız boyunca yapılması bundandı r. «Yaz
Ekspresi» a d ı n ı taşıya n son ma nevra l a r 1966 yılında yapıldı . Bunlara
Bundeswehr' i n bazı birli kleri, ve NATO'n u n müteha rrık.. birlikleri katı l­
m ıştı r.
N ükleer bir savaş faraziyesine dayanan bu manevra la rı n tematı katiyen
değ işmez : m a ksat, Kuzeyden gelen bir sa l d ı rıyı püskürtmektir. Oysa Yuna­
nista n ı n büyük kuzey' komşuları, sosyalist ü l kelerd ir. Bu kışkırtıcı ma nev­
ralar sosyalist ü l kelere ve özel likle Sovyetler Birliğine karşı ya pılmaktadı r.
Neticede, bu m anevralar, Pentagoncu harp kundakçı ları n ı n uzun vadeli
planlarının, sosyalist ül kelere karşı hazı rla nan «haçlı sefer» projeleri n i n
bir parçasını teşkil etmektedir. Böylelikle Yunanistan, harp hazı rlıkları
yapılan ; Amerikan e mperyalizminin, NATO'cu m üttefikleri n i n - özellikle
Bonn neo-nazileri n i n - saldırg a n planlarından bir atlama tahtası ödevin i
görecek, bir üs haline getirildi. Y u n a n h a l k ı için, bu d u rumdan doğa
bilecek tehl i keler korkunçtur. Bir harp patla k verdiği takdirde, ü l kemiz
hükleer bir felôkete sahne olabilir.
öte yandan, Yunanistan Amerika ve NATO için Ya kın-Doğuda bir
daya naktır. Bunun için de, Girit'ten - yan i Yu nanista ndan - sonra Kıbrısı
da NATO'nun Akdenizdeki nü kleer füze üsleri sistemine dahil etmeye ça lı­
şıyorlar. Kıbrıs meselesini NATO çerçevesi içinde - yani Yunan ve Kıbrıs
halkları n ı n çıkarl a rı n ı hesab a katmadan - çözü mlemek teşebbüsleri ve
bu yüzdendir. Askeri hü kümet darbesin i n nedeflerinden biri de budur.
*
Amerikan emperyalistleri Yunanistan ı askeri ve siyasi a nlaşmalar yol u
i l e uydu haline getirmekle yetin m edi ler. Amerikan tekelci sermayesi d e
ü l kemizde kendisine çok büyük i ktisadi çıkarlar sağladı. Kas ı m 1953 d e
(yan i i k i taraflı askeri a nlaşma i mzalandıktan ü ç hafta sonra) kabul edilen
özel kan u n u n Anoyasaya aykırı bir nitelik taşıyan bir maddesi, yabancı
sermayeye sömürgeci diyebileceğimiz bir takım i mtiyazlar tanımıştır. Bu
kan u n u n hükümlerine göre, 1 966 yıl ı n ı n sonuna kadar, Yunan ekonomisine
711 m ilyon dolarlı k yatırım yapma hakkı - Ameri ka l ı l a ra tan ı n mıştır. Bu
para n ı n üçte biri n i, Yunan i ktisadı n ı n en önemli kolları n a sızan Ameri kan
sermayesi sağl a ma ktad ı r.
Ameri ka n sermayesi Yunanista n ı n , Avrupa i ktisadi Birliğine g i rmesini
onayladı, hatta bu yola teşvik etti. Amacı, Yunanistan yolu ile Ortak
540
Pazara tesir etmektir. Yunanista n ı n iç işleri ne müdahale eden Amerika
aynı zamanda Amerikan tekelleri n i n i ktisadi çıkarları nı da savunmaktadır.
Yeni di ktatarya h ü kü metinin ya bancı sermayeyi teşvik kan u n u n u n daha
d a geniş a l a n l a ra uygulanacağı n ı söylemesi bir tesadüf değildir. Yabancı
sermayeye - özel l i kl e Amerikan sermayesine - yeni yeni i mtiyazlar tanı­
lacaktır, demektir.
Ameri ka n tekelci sermayesinden başka, Batı Alman sermayesi n i n de
son zamanlard a Yuna nista nla yakından i lgilendiğini u nutmıya l ı m . Batı
Alman sermayesinin yayılma eği l i mleri, federal Alma nyayın karşılaştığı
i ktisadi güçl ü klere oranla a rtmakta d ı r. Bu g üçlükler karşısı nda, Alm a n
sermayesi Avrupanın g üney-doğusunda i ş alanları a ra maya başla m ıştır.
Bonn'daki neo-naziler d e Yunanista n meseleleriyle son derece ilgilen­
m ektedir.
Bu kadar çeşitli emperyal ist çıkarların savu n u la b i l mesi için, Yunanis­
ta nda g erici bir rej i m şarttır. Amerika l ı ların ve m üttefi klerinin, Yunan iç
işlerine - dolaylı, dolaysız yollarl a - sık sık m üdahale etmeleri, Amerikan
taraftarı hükümetlerin iktidara geçmesin i sağlamaları, bu yüzdendir. Şu
noktayı da hatırlata lı m : h ü kümet darbesinden önceki haftal a r ve son
da kikaya kadar boyunca Ati nadaki Ameri ka n elçisi (çoğu ça m a n ingiliz
elçisiyle anlaşara k) s ı kı bir faal iyet yürütmüştür. Ingiliz Sunday Times gaze­
tesi ile ıtalyan Tempo gazetesin i n verdiği bir ha bere göre, her i ki elçi, son
gece Kralla görüşmüş, kendisine da rbeci kuwetlerin başına geçmesini
tavsiye etmiştir.
1 963 yazında kadar, Amerikan çıkarların ı canla başla savun a n Kara­
manlis h ü kümeti oldu. Ka ra m a nlis h ü kü meti düştükten sonra, A merikalılar,
gerici g üçler ve Saray, ERE partisini tekrar i ktidara kavuştu rma k için
çabalarını hiç esirgemediler. Bu çabalar, 15 Tem m u z 1 965 günü, Kralın,
keyfi bir kararla, hükü meti işbaşından uzaklaştırmasıyla sonuçlandı. Yuna­
nistanda ciddi bir siyasi b u na l ı m başladı. Yurtsever ve demokratik g ele­
neklerine bağlı Yunan halkı, Kra l ı n ve Amerika l ı l a rı n isteklerine boyun
eğmek istemedi. Buhrana demokratik bir çözüm yol u bulmak üzere yürü ­
tülen mücadele şiddetlendi. Iç savaş g ü nlerinden bu y a n a , kitlelerin, işçi
sınıfı n ı n önderliği altında, yakı n vadeli istekleri ve demokrati k özgü rlük­
leri uğruna yürüttüğ ü savaş hiçbir za m a n bu derece keskinleşmemişt i.
Yüzbinlerce, hatta milyonlarca insan b u m ü cadeleye katı ldı. Gereci güç­
lerin genel seçim lerde yenileceği muha kkaktı . Sol demokratik g üçler blo­
kunu teşkil eden Komü nist partisi ile EDA partisi, etki leri n i g itgide arttı­
rıyordu. Bunalım g ünden güne şiddetleniyord u. Seçimlerde meseleye bir
ça kar yol bulunaca kken, Ameri kalıl a rl a yerli kuklaları harekete geçti :
Askeri di ktatorya kuruldu.
*
Amerika lıları ve yerli gerıcı güçleri bu u mutsuz ha rekete iten önemli
i kinci neden ise, NATO'n u n bugün geçirdiği buhrandır. Bu buhran, NATO
541
blokunun g üney-doğu kanadının önem ini, bu yüzden de Pentagone'daki
genera llerin Yunan istana karşı duyduğu ilgiyi a rttırdı. Ne pahasına olursa
olsun, ülkemizdeki strateji k mevki lerini kuvvetlendirmek istedi ler. Ameri­
kan ı n NATO'daki deva m l ı temsilcisi Cleveland'ın, son za manlarda Atinada
bulunduğu sırada yaptığ ı bir açıklamaya göre, Yunanista n a rtık NATO'nun
bin ka nadı değil, asıl merkezi haline gelmiştir. Bu yüzden de ü l kem ize
yeni yeni strateji k ödevler yüklenmektedir. Başka bi r deyişle, e m peryalist­
l er Avrupada sa ldırgan bir savaş açtıkları takdi rde, Yunanistan eskisin ­
'
d e n daha büyük ölçüler içinde b i r ha rekat üssü h a l i n e geti rilecektir. B u
şartla r içinde, d u r u m açı ktı r : 1 5 Temmuz 1 965 hükümet da rbesi, Amerikan
elçisinin Yunanista n ı n i ç işlerine dolaysız ve devamlı m üdahalesi, Kı brıs
meselesi nin «çözül mesi.; i çi n yapılan baskı, Tem muz 1 965 h ükü met dar­
besiyle başlayan. a m a halkımızın gösterd iği direnişle yarıda ka lan eseri
ta m a mlayacak olan yeni askeri darbe - bütün mesele a nlaşı lıyor.
Muhtemel bir «kom ü nist i htiıaı»ı önleme zoru nluluğu gibi, d i ktatorya
hükü metinin da rbeyi sonradan haklı göstermek için i leri sürdüğ ü bütün
nedenler. ıaftır. Bunlara, ne Yunan istanda. ne de d iğer ülkelerde, kimse­
n i n inandığı yok. Daha yukarıda sayd ı ğ ı m ız gerçek neden ler a rasında,
Amerikal ıların Viy'etnamda yürüttükleri utanç verici savaşta karşılaştıkları
g üçlükleri de soya biliriz.
Ama askeri da rbe Balkanlarda ve bütün Doğu Akdenizde teh l i keli bir
durum yaratıyor; Avrupada ve bütün dünyada barışı tehli keye sokuyor.
ate ya ndan, bu da rbe, harp kunda kçı larının entrika l a rı n ı açığa vurduğu
için, halkla r için b i r uyarma ol muştur. işin bu tarafı nı göz önünde tutar­
sak. bütün Avrupa halkl a rı n ın, dünya n ı n her yerinde bütün barışseverlerin
gösterdiği içten gelen tepkinin, yükselen protestoların, hapse atılan bin­
lerce Yuna n l ı demokrati kurta rmak için yürütülen ha reketlerin nedenlerini
daha iyi a nlarız.
Darbenin tespit edilecek daha başka yönleri va r : Bir kere bu da rbeyi
düzenleyenler yen i yollara, yeni metotla ra başvu rdular. Darbe harp sana­
tına uyg un düşen, büyük b i r d i kkatle hazı rla nmış bir plana göre gerçek­
leşti rildi.
Bir kere. ordunun içinde büyük b i r temizlik ya pıldı. En önem l i komuta
mevki lerini gara nti a ltına a l a b i l mek üzere, «şüpheli» bütün unsurlar
önemli görevlerden uzaklaştırıldı. D a rbe tam bir gizlilik içinde hazırla ndı.
Böylece de da rbeciler sü rpriz unsurundan faydalanabiidiler. Şüphe uya n­
dırmamak için, da rbeden birkaç gün önce seçim lerin ta rihi bile eçıklandı.
Darbeyi terti pleyenler Yunan Milli Bayra m ı ndan da fayda landı : Atinada
yapılacak geçit törenine katı lma baha nesiyle, güvendikleri birl i kleri (özel ­
l i kle Kuzeydeki ta n k tümenlerini) başka yerlerden başkente getirdiler.
Böylelikle da rbeyi hazırlayanlar bütün demokratları aldatıp, ansızın bas­
tı rabildi, b i r gece içinde binlercesi ni tevkif etti rebildi. Oysa demokratik
sol g üçler bir askeri hükü met da rbesi ihtimalını daima hesaba katmış­
l a rd ı r.
542
Onemli b i r noktaya daha değ i nilem : Gerek i ktidarda bulunurken, ge­
rekse i ktidardan uzaklaştı rıldıkta n sonra, Merkez Birliği Partisi, izlediği
politika i le, ta kındığı tutumla, e mperya listleri n, gerici g üçlerin ve kra l ı n
entrikalarını kolaylaştı rmışt ı r. Merkez B i r l i ğ i partisi, komünist düşmanlığı n­
dan b i r türlü ku rtu lamadı, sol demokratik partilerle h i çb i r şekilde işbir­
liği yürütmeye ya naşmadı. Kom ünist partisinin, EDA' nın bütün ihtarlarına
rağ men, Merkez Birliği partisi i ktidarda bulunduğu sıralard a tem i zl iğ e
g irişerek Devlet meka nizmasından v e ordudan faşist unsu rl a rı uzaklaş­
tırmak istemedi . Böylelikle kendi felôketine sebep oldu. Metaksas d i kta ­
toryası ve iç savaş dönemlerinden kalma sıkı yöneti m ka nunlarını yürür­
lükten ka ldırmayı reddetti. Diktatorya hükümetinin EDA partisinin lağ­
vına kara r verirken, 1 947 de çıkarılan ve Komünist Partisini ka nun dışı
ilôn eden 509 numara l ı kanunu i leri sürmüş ol ması, bu bakı mdan büyük
anlam taşır. iş işten geçtikten sonra Milli Birl i k portisini kınam a k istemi­
yoruz, ama bu tutumundan bugün ve ya rın için b i r ders çıkarmak istiyoru z :
bütün demokratik g üçler bi rleşip hareket ederse a nca k Yu nanistanı bugün
içinde bulunduğu buhra ndan kurtara b i li r, d i ktatoryayı devirebili r. ü lke­
m ize norm a l bir demokratik gelişme sağlaya b i l i r.
*
Askeri da rbe Yunan istanda yeni b i r durum yaratmıştır. Gerici g üçlerle,
demokratik ve i lerici g üçler a rasında yürütülen. b u son yılların başlıca
özelliğini teşkil eden ve 1 5 Tem miz 1 965 den sonra keskinleşen savaş, yeni
bir döneme g i rdi. Bundan sonra bu savaş çok daha çetin şartlar içinde
devam edecektir.
Binlerce demokrat, siyasi hayattan uzaklaştı rıldı, toplama ka mplarına
atı ldı. Binlercesi ka nun dışı şartlar içinde yaşa mak zorunda kaldı. Demok­
ratik basın yasa klandı, EDA g i bi, kitleleri temsil eden partiler, örgütler,
b i rçok sendika l a r, ve büyük ü ç siyasi partiye - EDA'ya, Merkez B i rliği'ne
ve sağcı pa rtiye - bağlı gençl i k teşkilôtları, Komünist partisi, gibi, kanun
dışı iıan edildi. Ama b i r yandan da, bu olumsuz etkenler, bu zorlu klar,
d i ktatoryayı kabul etmeyen, sağcı, solcu . merkezci, bütün g üçleri n geniş
b i r savaş cephesi içinde bi rleşmesini sağlayacak şartları yaratmaktadır.
Hiçbir hükü met, ülkemizin bütün siyasi g ü çlerinden, bütün m i l leti m izden,
bu kadar ayrı düşmem işti.
ı ı k sarsıntı n ı n etkileri yavaş yavaş aza l maktad ı r. H a l k savaşa devam
edecektir. Atinada ve daha başka şehirlerde d i ktatoryaya karşı traktlar
şimdiden dağıtılm ıştır. Çözüm isteyen sorunlar g ü nden güne a rtacaktır
kitleler savaş yü rüttükçe. ivedi l i çözüm yolları bulmak. zorunluluk haline
gelecektir. Yeni hükü met şi mdiden gerçek yüzünü, ·ı şçi aleyhtarlığını gös­
tererek, g rev hakkını kaldırmış işçi sınıfını, en korkunç sömürücülerin.
yerli ve yabancı tekellerin eline terketmiştir. IJI kenin genel sorunla rına
543
katılacak olan bu günlük meseleler, git gide kitlelerin seferberliğine yar­
d ı m edecektir.
Yu nanista n Komünistleri, her zaman olduğu g i bi, bugün de, işçi sınıfı n ı n
ve müttefiklerinin, bütü n Yunan m i l letinin başına geçip, d i ktatoryayı
devi rmek üzere yürütülen savaşı düzenleyecek, yönetecektir. Hükü met dar­
besinden sonra yaptığı i l k açıklamada, Yunanistan Komünist Partisi halkı
d iktatoryaya karşı demokratik direnme g rupları, faaliyet komiteleri teş­
ki letmeye çağırmıştır.
S O S Y A L I S T lJ L K E L E R D E
Teori ve uygulama açılanndan
sosyalizm kuruculuğu
Gelişmiş sosyalist toplumun kurulması yolunda
Stanko ,odorof
Bulga ristan hemen de 23 yıldır sosya l izm yolunda yürümektedi r. Bu süre
içinde Bulgaristan halkının hayatında derin devrimci dönüşümler oldu.
Zaferler elde eden ve g üçleri b i r a raya getiren sosyalizmin zi rvelerinden,
başa rılar olduğu kadar, çözülmemiş meseleler ve sosyalizmin Bulgaris­
ta nda gelişmesiyle ilgili aşa malar ve perspektifler daha iyi görü n mekte,
komünizmin bel i rtileri daha aşikar olara k o rtaya çıkmaktadır. Bulga ristan
Komünist Partisi, sosyalizm uğru ndaki savaşta erişi len başa rılara doğru
bir değer biçil mesi ve içinde bulunduğumuz gelişme devresine a it ödev­
lerin çözülmesi için çabalar sarfetmektedir. Parti politikasının bu özelliği
kendisini, Bulgaristanda sosya list top l u m düzeninin bundan sonraki geliş­
mesiyle i l g i l i, somut ilmi temele dayanan prog ra m ı hazırla mış olan 1 966
Kası mındaki Dokuzuncu kongre ça lışma ve ka ra rla rı nda göstermiştir.
*
Pa rtimiz Bulgarista nın ş i mdiki gelişme aşamasını gelişmiş sosyalist
düzen'in kurulması aşaması olarak kabul etmektedir. Todor Jivkof yolda­
ş ı n beli rttiği g i bi «şimdi Bulgaristan Halk Cumhuriyeti toplu msal-ekonomik
ve siyasi geliş mesi nin yeni bir aşa masında, gelişmiş sosyalist düzeni ku rma
aşamasında bulunmaktad ı r... Bu aşamanın özü ve talepleriyle ilgili olara k,
Dokuzuncu kongre, Beşinci beşyı llığın başlıca ödevin i şöyle tayin etti :
memlekette sosyal ist toplum düzeni n i n kuruluşuna, düzenin bundan son­
raki maddi-teknik temel ini kurmak sureti ile devam etmek, sosyalizmdeki
toplu msal i lişkileri mükemmelleştirmek, emekçi lerin sosya l ist bil i ncini yük­
seltmek ve bütü n bunları n sonucu olara k halkın hayat seviyesini yükselt­
mek. Gelişmiş sosyalist toplum düzeni, kapita l izmden sosyal izme geçiş
544
545
aşamasının başarıyle gerçekleştiri lmesinden sonra, tabii olara k gelen
aşa madır. Her ü l kede, gelişmiş sosyo list toplum düzeni n i n kuruluşu,
hacim ve somut öz bakımından ayrı ayrı ödevlerin yerine getiril mesini
gerektirmektedir.
Bulgaristanda bu aşamanın başla ması, memleketi mizde sosya list devri­
m i n zaferinden sonra meydana gelen tekm i l gelişmeler tarafından sağ­
lanm ıştır. 9. iX. 1 944'te, işçi sı nıfı ile öncüsü olan Komünist Partisinin a ktif
önderli ğ i a ltında ve Sovyet ordusunun kader tayin edici yard ı m ıyle zafere
u laşan silahlı halk aya klanmasından sonra, Bulgaristanda siyasi i ktida r
e mekçilerin eline geçmiştir. Işte bu ta rihi olay, ka pita lizmden sosyalizme
geçişin başlangıcı olmuştur. Bu devreye ait ödevlerin yaratıcı bir şekilde
çözülmesinde, Georgi Dimitrofun yönetmenliği a ltında toplanan Beşinci
kongre (1 948) fevka lôde önemli bir rol oynamıştır. Kongre Bulga ristanda
sosya lizm kuruculuğunun başlıca yönleri ni kararlaştırmıştır. Kongre halk
demokrasisi devleti nin, proletarya d i ktatörlüğünün b i r şekli olara k oyna­
dığı rol, topra ğ ı n peşinen m i l l ileştiril mesine lüzum kalmadan, köy i ktisadi­
yatının, Tarı m Kooperatifleri a racıyle sosya listleştiri l mesi yolu, Bulgaris­
ta nın somut koşulları gözönünde bulundurulmak suretiyle sanayileşme ve
kültür kuruculuğu yol ları belirtilm iştir.
Pa rti, kapita l izmden sosya lizme geçiş devresinin büyük ve b i leşi k ödev­
leri n i sonuna kadar çözebil mek, sosya list toplu m düzeninin zaferini sağ­
Iıya bi l mek için Beşinci kongreden sonra tam on yıl boyunca ça balar sar­
fetmek zorunda ka l m ıştır. Bu on yıl içinde parti, mem leketin ekono m i k
bakımdan geri kalışı v e toplu m u n küçük burj uva yapısı ile i l g i l i olarak
büyük güçl ükleri göğüslemek zorunda kal mı ştı r. Çal ışmaları m ıza, G . Di m it­
rofun ölümünden sonra, topl umumuza yerleşen kişiye ta pma a lışkanlığı
büyük zararlar getirmiştir. Memleketin sosyalizm yolunda gelişmesine,
dünya ölçüsündeki emperya l iz m d e faa l su rette engeller çıkarmıştır. Ve
şayet bütün bunlara rağ men mem leketimizde sosya l izm zafere ulaştı ve
sağ lamlaştıysa bunu herşeyden evvel objektif koşullara ve toplumun ge­
lişme ka nunla rına uygun, doğru bir siyaset g üden, kitlelere, işçilere,
e mekçi köyl ülere ve halk aydınlarına sapasağlam dayanan, Sovyetler Bir­
liği ve dünya ça pındaki sosyalist cephen in diğer ülkeleriyle dostl uk bağ­
larını d u rmadan pekleştiren partiye borçluyuz. Kapita lizmden sosya lizme
geçiş devresinin başarıyle sonuçla nmasına, BKP MK'nin Nisa n plenumu
(1 956) ve onunla ilgili olarak pa rti hayatında başgösteren dönüşüm,
olumlu etkide bulunmuştur. Sovyetler Birliği Komünist Partisinin XX. kong­
resi n i n ka ra rlarındon hareket eden, dünya ça pındaki kom ü nist hareketin
tari hi tecrü belerini ve partimizin geleneklerin i gözönünde bulunduran
plenyum, sosya l izm uğrundaki savaşta, ha lkın yönetmeni olan pa rti nin
oynadığı rolün ta ma m iyle ortaya çıkmasını engelliyen kişiye ta pma alış­
kanlığını ortadan kaldırmıştır.
1 958 yılındaki Yed inci kongresinde Pa rtimiz a rtık, «sosya l izm tekmil halk
iktisadiyatında tam hakim ve yönetici kuvvettir, Bu ise a rtık memleketi546
inizde ekonominin sosyalistleştiril m esinin ta m a mlandığı ve insanın i nsan
tarafı ndan sömürül mesine ebediyen son verildiği a n la mını taşımaktadır»
diyebi l mek için bütün i m kônla ra sahipti.
Parti miz, o zamanlar e lde edilmiş olan başarılardt!!, memleketi m izin
sosya lizm yolunda çok taraflı olara k daha da gelişmesi için gerekli olan
ümit verici sosyal -ekonomik ve siyasi etkenleri görüyordu. Partimiz üretici
kuvvetleri çok taraflı olarak geliştirmeden ve modernleştirmeden, memle­
keti end üstrileştirmeden ve kooperatif düzenini sağlamlaştı rmadan, top­
lumsal gelişmenin sosya lizme has ödevlerini ta ma m iyle yerine geti rme­
den komünizmin yüksek safhasına doğru adım atı lamıyacağ ını açı kça
görüyordu. Bu devrenin sonuna doğru memleketin sosyalizm yolundaki
gelişmesi nin objektif olarak ta hlili, sosya lizmin kesin su rette pekleşti ril­
mesi ve üstünlüklerinin ta m ma nasıyle ortaya çıkması için daha ne kada r
çok şeylerin yapıl ması gerektiğini gösterd i .
Her şeyden önce, o za manlar mevcut maddi-teknik temeller, gelişmiş
sosyalist toplu m u n ta leplerine cevap verecek d u rumda değildi. 1 957 de
ü reti min, 1 939 a nazaran 8 kat a rtmasına rağ men, sanayi miz henüz yeter
ölçüde gelişmiş ve modern leşti ri i miş değildi. Çağdaş ağır endüstri kurul­
ması meselesi de henüz çözü mlenmiş değildi. Maki ne kurucu l uğu, k imya,
meta lürj i endüstrileri henüz başlangıç devresi ndeydi. O zamanlar tama­
miyle kooperatifleştirilmiş olon köy iktisadiyatı, henüz gerekli teknik a raç­
lara sa hip değildi. Köy iktisadiyatı ü retimindeki a rtıŞ, 1 957 de, 1 939 yılına
nazaran yüzde 1 4 1 o lmasına rağ men, henüz şehir ve köy nüfusu nun, yarı
mamu l ler endüstrisinin ve i h racatı n durmadan o rtan ihtiyaçlarını yeter
ölçüde karşılıyacak durumda değildi. 1 957 de nüfus başına d üşen milli
gelir, 1 939 yılına kıyasla, yüzde 1 67 oranında a rtmıştı oma, geçmişte Bul­
g a ristanın milli gelir bakı mından Anvupada en son yerlerden birinde
bulunduğu malumdur.
1 958 yılına doğru ekonominin bütün koll a rına sosya l ist üretim ilişkileri
hakim o l muştu. Bununla beraber m ü lkiyetin toplu msal şekil (devlet ve
kooperatif) a l ması. henüz sosya list üretim il işkileri kuruculuğunun ta m a m ­
landığı anlamına gelemezdi. Toplumu muzda d a h a o l g u n siyasi ve ideo­
loj i k i lişkilerin yaratıl ması için çok şeyler yapı lması gerekiyordu. Hayat,
sosya list devletin eylem lerinde şeki l ve öz bakı mı ndan mükemmelleşmeyi,
halk i ktisadiyatının yönetim i nde gelişmenin objektif ka nunlarına uyg un bir
sistemin yaratıl masını gerektiriyordu. Hayat, sosyalist ekonominin etkisinin
a rttı rılmasını, sosya list demokrasinin genişleti l mesini gerektiriyordu. Top­
l u m u n üyelerinde emeğ e ve top lu msa l m ü l kiyete karşı yeni bir ilişkinin
şeki llenmesi, e mekçilerin bilinç ve hayatında mevcut burjuva dünya g ö rü­
şünün ve ahlôk a nlayışının ortadan ka ldırı lması uğ rundaki gayretlere
deva m etmek gerekiyordu. Oğretim, kültür ve b i l i m alanlarında bir sıra
meselenin çözül mesi gerekiyordu.
Bu koşu llar a ltında, ancak, gelişmiş bir sosya list toplum meydana ge­
tiri l m esine yöneltilmiş b i r politika, g erçekçi ve ilmi tem�ııere dayanmış bir
547
ka rakter taşıya bi l i rdi. Komünizm kuruluşunda objektif şekilde zaruri olan
safhaların ihmali. sosyal sürecin suni olara k zorlanması davamıza za rarlı
olurdu.
Sosyalizmin ta m zaferinin yarattığı koşullar a ltında. part i sosyalizm
kurucu luğunun perspektifleri ni ve başlıca ödevlerini tespit etmek ödeviyle
karşı karşıya idi. Nisan plenyu munun ve onu izliyen kongrelerin ka ra rla­
rının yerine getirilmesini n tek m i l seyri. partinin. ta rihi mevkiinin gerektir­
diği yüksekl i kte bulunduğunu gösterdi. Parti n i n N isan plenyumu nda karar­
laştırıian hattın gerçekleştirifmesi, ü retim kuvvetlerinin ve toplu msal iliş­
k i lerin daha süratli tempolarla gelişmesinin. emekçileri komünizm ruhunda
terbiye uğrundaki ça lışmala rı n iyil eştirilmesinin temellerini teşkil etti.
Memleketin i ktisadi gelişmesinin perspektifleri n i ilmi şekilde işliyen
Merkez Komitesi. di kkat merkezini endüstri n i n ve her şeyden önce onun
i leri kolları olan enerji. kimya, metal ü rj i ve bifhassa m a kine kuruculuğu
endüstrisinin geliştiril mesi yönüne çevi rdi . Bulgaristan ı n gelişmiş bir ma­
kine kuruculuğu memleketi haline getirilmesi yolu tutuldu. bu a rada Kar­
şılıklı Iktisadi Ya rd ı m Konseyi çerçevesi içinde bazı tip makine ve torna­
l a rda i htisaslaşma sağ landı. Bu hat, başarıyle yerine getirilen üçüncü ve
dörd ü ncü beşyı l l ı k planların temelini teşkil ederek. memleketin i ktisad i
gelişmesiyle i l g i l i d i rektiflerde somut olara k gerçekleşme i mkônını buldu.
Burada şu kadarını belirteli m ki. dördüncü beşyıllık devresinde ( 1 961-1966)
Bulgaristanda, 1 960 yılında geçerli olanlardan daha fazla ü reti m fonu
yaratıldı. 1 966 yılında ise 1 956 ya kıyasla ü ç misli fazla sanayi m a m u l ü
elde edildi.
Köy i ktisadiyatı n ı n maddi-tekn i k temelleri n i n gelişti ril mesi uğrunda
büyük bir a d ı m atı ldı. Köy i ktisadiyatının maki neleştiril m esi gelişti, kimyevi
g übre sarfiyatı fazlalaştı, bir sıra sulama tesisleri i nşa edildi, sulanan
topra kla rın yüzeyi bi rkaç m ilyon deka r a rttı. Ta rım kooperatiflerinin i ri leş­
tiri lmesi üzerine, köy iktisadiyatı ü reti m i nde i htisaslaşma ve yoğ unlaşma
(konsantrasyon) alanında önemli gelişmeler kaydolundu. kaoperatif üye­
leri n i n maddi bakımdan teşviki hususunda önem l i sorunlar halledildi.
Bütün bunları n sonucu o l a ra k. 1 965 yılı nda köy i ktisadiyatında. 1 956 ya
nazaran. ü retim yüzde 65 oran ı nda fazlalaştı.
Bulgaristan Komünist Partisinin üreti m kuvvetleri nin gelişmesiyle i l g i l i
olara k izlediği yolun doğ ruluğunu aşağıdaki genelleştirmeler en i kna
edici şekilde göstermekted i r : toplumsa l ü reti m (1 939 endeksi
1 00 ola­
rak a l ın ınca) 1 965 yılında, 1 956 ya kıyasla yüzde 251 den 621 'e, milli gelir
ise yüzde 1 79 dan yüzde 390 o yükseldi.
Bulga ristan 1 966 yılında büyük iktisadi başarı l a r elde etti ve bir sene
içinde m i l l i gelir yüzde II. end üstri üretimi yüzde 12, köy i ktisadiyatı ü re­
ti m i hemen hemen yüzde 1 5, tüketi m fonu aşağı yukarı yüzde 8 oranında
a rttı.
Bu başa rılar halkın hayat seviyesi n i n önem l i ölçüde yükselmesine yol
açtı. Son 10 yıl içinde. vata ndaşların reel geliri. hemen hemen iki m islini
=
548
buldu. Köylü vata ndaşl a rın gelirleri n i n daha süratle a rtması. p rensipler ve
pratik bakı mından büyük bir önem taşım a ktadı r. Bu durum sadece işçi­
köylü ittifakını kuvvetlendirmekle. sadece emekçi köylü leri sosyalizm kuru­
culuğuna faal surette katı / maya teşvik etmekle ka l mıyor. ayni zamanda
şehirle köy a rasında mevcut farkların ortadan kal d ı rı l ması sürecinin hız­
Ianmasını etkiliyor.
*
Bulgaristan Komü nist Partisinin iX. Kongresi. Nisan plenumunu n ru­
huna memleketin imkônlarına ve emeğ i n milletlerarası bölüşüm ü n ü n ge­
lisme�ine uyg un olara k. Bulgaristanda üretim g üçlerinin daha da geliş­
rn'esi ve gelişmiş sosya l ist toplumun maddi temeli n i n kurulmasıyle i l g i l i
somut. i l m i esasla ra dayanan. b i r program hazırladı. Bu prog ra mda tek m i l
ha l k i ktisadiyatının başlıca üreti m fonları n ı n 1 970·te. 1 965 yılına nazaran
yüzde 90. endüstri üreti minin yüzde 70, köy i ktisadiyatının yüzde 30. m i l l i
gelirin i s e a ş a ğ ı yukarı yüzde 5 0 oranında a rtması öngörülmektedi r. B u
demekti r k i . yen i beşyıl l ı k devresinde toplumsal ü reti m hızlandırılmış tem ­
polarla gelişecek. halkın hayat seviyesi n i n süratle yükselmesi için yeni
ekonom i k temeller meydana gelecektir.
Parti nin iX. kongresinin. i ktisadi siyasetim ize esas bakı m ı ndan. prensip
bakımından getirdiği yen i l i k ekstanzif gelişmeden entanzif gelişmeye
dönüşüm hususunda gösterdi ğ i yoldu r. Bu yolda yürü meyi. başta dünya ­
daki i l m i-teknik devrim ve m i lletlerarası çapta ü reti m a rtışı. Bulgarista n ı n
dünya ölçüsünde m a l değiştokuşuna katıl ması. m i l l i geliri n artış tem posu­
nun hızlandırılması zarureti ve halkın hayat düzeyi nin durmaksızın yüksel­
mesi olmak üzere, çeşitli sebepler ve görüşler gerektirmektedir. Parti
Merkez Komitesi. bizim. emeği n toplu msal veri m i hususundaki geri ka/ı­
s ı m ızı za manında farketti, çağdaş üretimdeki gelişmenin yen i talep ve
ka nu n l a rının önemine gereken değeri biçti ve Dokuzuncu kongren i n
huzuruna. olgunlaşmış iktisadi meselelerin v e ödevlerin çözü lmesiyle ilgili.
yapıcı b i r prog ra mla çıktı. Şimdi biz i ktisadi. örg ütlenme ve siyasi çalış­
m a larımızda ş u görüşü gözönü nde bulundurm a ktayız : Yönetici kadrolar,
i l i m işçileri. mühendis ve teknisyen aydınlar ve bütün emekçiler halk i kti­
sadiyatı nın bütün koll a rı n ı n geliştiril mesinin ve modernleşti ril mesinin
zaruretini ne kadar ça buk ve iyi a nl a r. bunları n gerçekleşmesi için ne
kadar örgütlenmiş şeki lde ça l ışırlarsa, i ktisadiyatı m ız gelişmesi nde o
derece başa rılı ve neticeli olacak. sosya list toplumu muz o derecede daha
olgun ve daha zengin hale gelecek ve böylelikle Bulgaristanda kom ü n iz­
min kurulması için gerekli temeller yaratıl m ış olacaktı r.
Ilim. gerekli şekilde gelişip. doğrudan doğ ruya üreti m gücü haline gel­
medi kçe. tekn i k i lerleme sağ lanmadıkça. ha l k i ktisadiyatı nın entanzifleş­
mesi ve modernleşmesi düşünüle.ınez. Son yıllarda Bulgaristando. ü reti me
g itg ide daha faa l yardımda bulunan i l i m -a raştı rma enstitülerinden ve
projet-inşaat örgütlerinden ibaret geniş bir ağ kuru l muştur. Dokuzuncu
35
549
kong re, hayatın du rmadan a rta n i htiyaçlarından ha reketle, önümüzdeki
b i rkaç yılın i l m i ve teknik ilerleyişi n i n başlıca ödevleri n i belirtmiştir. Belli
başlı ilmi güçlerin d ikkati, sosya lizm kuruculuğunda kesin önem taşıya n ­
bileşik i l m i ödevlerin halline yönelecektir. Bilhassa i l m i a raştırmaları n
etkisini a rttı rmak v e bunları n sonuçlarını süratle uygulama alanına a ktar­
mak işine özel bir di kkat ayrılacaktır. Bizi m ki gibi bir memleket için, başka
ülkelerin tekni k gelişmede geride b ı raktıkl a rı aşamaları tekrarlamak değ i l ,
m ü mkün o l a n en kısa süreler içinde, d ü nya n ı n en ileri memleketlerinin
üretim ve ilmi-teknik alanlardaki en yeni tecrübeleri ni beni msemek ve
uygulamak zaruridir.
Kong re, i ktisadiyatı m ızın etkisinin artmasının esas koşu lla rı ndan birinin
üretimde, e mekte ve yönetimde ilmi örgütlen menin benimsenmesi oldu­
ğunu göstermiştir. Bu, devlet ça pında büyük ve bi leşik b i r meseledir ve
çözülmesi esaslı hazırlığ ı, iktisadi bakı mdan ilerlemiş memleketlerin tec­
rübeleri n i di kkatle öğrenmeyi, sosyolOj i k bakımdan ve mühendis-teknisyen
eylemi bakımından sistemati k a raştı rmaları, bunla r için l üzumlu kadroları
yetiştirmeyi gerektirmektedir. Şimdi, Merkez Komitesinin yönetmen liği
a ltında, halk iktisadiyatı nda teknik ilerlemenin hızlandırı l ması, ü reti mde,
emekte ve yönetimde i l m i örgütlenmenin kesinl ikle benimsenmesi uğrunda
somut tedbirler sağ lanmasına ça lışılmaktadır.
Bulga ristan Komünist Partisi, iktisadiyatımızın entanzif gel işmesi uğrun­
daki kesin dönüşüm savaşına, olağanüstü önemli ve elverişli bir a m i l i n
varolduğu koşullar içinde başla maktad ı r k i , bu d a , h a l k i ktisad iyatıyle
ilgili hatla, halk iktisadiyatının yeni yönetim sistemi a rasındaki s ı kı bağdır.
Yeni sistemin başlıca a macı sosya list iktisadiyatım ızda yüksek etki sağla­
maktır, b u ise, anca k, iktisadi gelişmenin entanzifleşme a m iline öncelik
ta nı makla m ü m kü n olabilir. Yeni sistem, aslı, temel prensipleri ve ekono­
mik meka nizması bakı mından öyle kuru l muştur ki, e mek verimliliğinin dur­
madan a rtması, üreti m i n entanzifleşmesine bağlı d iğer a mi l lerden en
geniş ölçüae faydalanılması ile ilgili esaslar yaratmaktadır. Yeni sistem,
tekmi l halk iktisadiyatı nın entanzifleşmesini etkilemekte ve genel olarak
halkı n, vata ndaş g ru pları n ı n ve kişilerin çıka rlarını ayni yöne çevi rmekle,
onları yüksek veri mli, toplum için zaruri ü retime, iktisadi bakımdan teşvik
etmektedir.
Memleketi miz m i l l i ekonomisini geliştirmekle, sadece kendi kaynakların­
dan tamam iyla faydalanmakla ka lmamakta, ayni zamanda dünya çapın­
daki sosyalist topluluğa daya nmakla, Karşılıkl ı Yard ı m Konseyine faal
su rette katılmakla, iktisadiyatım ızı üretimde, i htisaslaşma ve kooperatif­
l eşme temeline dayanarak, Sovyet i ktisadiyatına yaklaştırma hattını uygu ­
lamaktad ı r.
*
Bulga ristan Komünist Partisi, ü reti m kuvvetleri n i n gelişmesiyle ilgili
başlı ca meseleleri, toplu msal i lişkilerin topunun birden m ü kem melleşme550
sine s ı kı surette bağlı olarak halletmektedi r. Bu goruşun derin temelleri
vardı ve bugün de vardır. O retim, aslı itiba rıyle bir toplu msal sü rectir ve
b u sebepten gelişmesin in ölçüleri ve tempoları sosyalist toplu msal ilişki­
lerin olgunluğuna bağ lıdır. Partim iz bu iliş ki lerin sosya lizm yolunda ge­
Iişmemizde oynadığı büyük yaratıcı rolü açıkça görmekte ve bunları n tam
zafere kavuşması ve d urmaksızın m ü ke mmelleşmes; için bütün tedbirleri
a l maktaydı.
Parti Merkez Komitesi, geçmişteki hatal ı görüşleri ve yönelişleri ortadan
kaldıra ra k, son on yıl içinde ekonominin bütün kollarında, sosyalist üretim
ilişkilerinin mükemmelleşmesi için, i l m i esaslara dayanan bir sıra tedbirler
a lm ıştır. Mül kiyetin kooperatif şeklinin küçü msenm esi meyli o rtadan kal­
dırılmış, bu m ü lkiyet şeklinin sosyalizm kuruculuğu ndaki rolünün yüksel­
mesi için gerekli temeller yaratılm ıştır. Işçi sınıfıyle kooperatifçi köylüler
a rasındaki ka rşılıklı ilişkilerin şekil ve özü değişmiştir.
Oretim i lişkilerinin m ükem m el leşti rilmesinde ve toplumsa l ü retim i n etki­
sinin y � kselti l m esi nde, memleketi mizde ekonominin tröstler şeklinde örgüt­
len mesıne geçiş, önemli bir rol oynamıştır. Son za manla rda meydana
geti rilen birkaç düzine i ktisadi devlet birliği ü retim, teknolojik, proje-inşaat
eylemlerin i olduğu gibi, bazı hallerde ilgili i ktisadi sektörün ticari eylem­
lerini de içine o l m a ktad ı r. Iktisadi birlikler bu sektörlerin tekmil gelişme­
lerinden, iç pazarda n ve eylemleri nin çerçevesine g i ren m a l i h racatı ndan
soru mludurlar. Pa rtimizin, Dokuzuncu kongre ka rarlarında da ifadesini
bulan kanaatine göre, üretimde yoğ u n laşma ve ihtisaslaşma sürecinin
gitgide derinleştiği bu tekni k i lerlemenin coskun kosul ları altında ' ancak,
deva m lı s urette branş p rensibine dayanan yÖ netim �tkili o la bi l i r.
Şimdi Merkez Komitesi ve Baka n l a r Kurulu gayretlerini devlet i ktisadi
birlikleri n i n başa rısı için zaruri olon ekonomik temelleri yaratmaya yönelt­
m işlerd i r. Bu yı l ı n halk i ktisadiyatı planında birlikler esasına göre ayırım­
lar mevcuttur. Birliklere iktisadi eylem i n en genelleştiri l m iş bilgi leri veril­
m iş, sermaye yatırı m l a rı, döviz kaynakla rı, ihracat ve ithaıata v.s. katıl­
maları sağ lanmıştır. B i rl i klere sağlanan çeşitli ödenekler (fonlar) yar­
d ı mıyle, üretim i n entanzifleşmesi ve gelişmesiyle ilgili meseleler i ktisad i
yol lardan halledilecektir. Planlamanın d a h a do m ükemmelleştirilmesi işi,
devletin planlaaığı ödevlerin, birli klerin iktisadi bağı msızlı klarıyle birleş­
tirilmesi, onlara ü retim i iktisadi bakımdan etkileyecek gerekli a raçla r
sağlan ması hattı ndan yü rüyecekti r.
Halk i ktisadiyatı yönetimindeki yeni sistemin deva m l ı olarak uygulan­
ması ve devlet iktisad i birliklerinin meydana getirilmesi, banknot siste­
m i nde reform zarur.etini ortaya çıka rmıştır.
Şimdi, ilgili h a l k i ktisadiyatı branşının tekmi l üretim süreci, halk iktisa­
diyatı birlikleri n i n yöneti minde bulunduğu için, bu birli klerin ödev ve
görevlerine uygu n olara k, tica rete katı lma payları a rttırı l ma kta ve seki!
değiştirmektedir. Onlar, devlet monopolü çerçevesi içinde ve Dış Ti�a ret
Bakanlığının kontrolü a ltında o l m a k üzere, dış ticaret eylemlerine ha k
35"
551
kaza n mışlard ı r. Bütü n bu değişiklikler, mantıki olara k, i ktisadiyatın yöne­
timine ait yeni sistemden i leri gelmektedi r ve a maçları, menşelerinin ta m
manasıyle beli rmesi için temeller yaratmak, i ktisad iyatı mızın entanzif ge­
l işmesini hızlandırmaktır.
Parti mizin Dokuzuncu Kongresi, kooperatif işletmeleri n yöneti mi için
yeni biçimler a ran ması, kooperatiflerle devlet a rasındaki karşı lıklı i lişki­
lerin, bugünkü aşamaya daha iyi cevap verebilecek ve kooperatiflerin
başına buyruk olma karakterini daha tam olara k bel irtebilecek koşul ları
yaratacak şekilde düzenlenmes i gerektiği sonucuna varm ıştır. Ta rım
Kooperatiflerinin kongresinde kooperatif birlikleri meydana getirilmesi
meselesi i ncelenecektir. Bu birli kler, kooperatiflerin maddi-teknik temel­
lerinin mükem melleşmesi ni, köy i ktisadiyatı ü reti minin a rttırıl ması ve ucuza
maledilmesini etkiliyecebilecek, serbest a raçlar sağ lanması yoluyle, çağ ­
d a ş sanayi teknolojisi temeline dayanan kooperatiflerarası i l işki ler ve
işletmeler (ferma la r) meydana g eti recektir. Bu, kooperatif biçimindeki
m ü lkiyetin gelişmesinde ve köyde toplu msal i l işkilerin müke m melleşme­
sinde yeni bir aşama olaca ktı r.
Sosya list ü reti m i lişkilerinin üretim kuvvetleri nin gel işmesi üzerindeki etki
hızı n ı n ölçüsü ve gücü, emekçilerin maddi bakımdan teşvi ki sistemine çok
büyük derecede bağ lıdır. Parti Merkez Komitesi son yıllarda bu meseleye
özel b i r di kkat ayı rmış ve onun yönetmenliği a ltında, iktisadi teşvikler
derece derece, fa kat d urmaksızın a rtırılmış, emek karşılığında hak edilen
ücretlerin, sosya list bölüşme prensiplerine uygu n olara k ödenmesi sistemi
mükemmelleşti rilmiştir.
Pa rti miz maddi teşvi kleri manevi teşVi klerden üstün tutmuyor, manevi
teşvik biçi m lerinin m ükem melleşmesi ve etkisinin artması, sosyal ist yarış­
ıarın ve komünist emek hareketin i n gelişmesi, halkın sosya list bilincinin
yü kselmesi uğrunda tedbi rler a l ıyor. Partimiz, maddi ve ma nevi teşviklerin
hedefi a rasında ki karşılıklı bağlarda ve bera berl ikte, sosyalizm kuruculu­
ğunda ve halkın komünist terbiyesinde yeni başarılar sağl ıyan yolu gör­
mektedir.
Maddi teşvik a nca k üretim süreci nin bütün yönlerini ve u nsurları içine
a ldığı, bütün ha l kın, vatandaş g rupla rın ı n ve kişilerin çıkarlarını b i rbirine
organik olara k bağladığı, emekçi leri, topl u msal üreti min kôr ve etkisini
d u rmadan yü kseltmeye teşvik ettiği za man kendisine d üşen rolü tamamiyle
yerine geti rebilmiş olur. Halk i ktisadiyatı yönetim i nde, yeni sistemin uygu ­
Ianmasıyle, emekçilerin gelirlerini a rttı rmak meselesi n i yeni şekilde ele
alma yol u açılmaktad ı r. Bundan böyle maddi üreti m a lanında ça lışan
işçi, memur ve kooperatifçi köylülerin geli rleri , elde edilen üreti m hac­
minin a rtmasına ve ka litesi nin yükselmesine, üreti m i n sağ ladığı kô ra ve
i ktisadi eylemin son neticelerine geniş ölçüde bağlı olacaktır. Şurasını
belirtmek lôzım d ı r ki, gelecekte de, emekçilerin hayat seviyesi nin yüksel­
til mesinde, merkezleşti rilmiş kaynaklardan faydalanılaca ktır.
552
Halk i ktisadiyatı yönetiminde yeni sisteme geçiş, üreti m i n idaresinde
demokratik davra nışları n gelişmesini, emekçilerin bilincinin yü ksel mesini,
emekçi kollektifleri nin ü retim-işletme eylem leri nin yöneti mine katı lmala­
rında daha m ükemmelleşti ril m iş biçimler yaratılmasını gerektirdi. Mesela
işletmelerdeki ü retim kom iteleri ve devlet i ktisadi birliklerindeki işletme
konseyleri bunlardand ı r. Oretim komiteleri ve işletme konseyleri etki ve
yönetim organlarıdır. Bunlar ü reti min gelişti rilmesi ve mükemmelleştiril­
mesi, malların kal itesinin iyileşti ril mesi ve işletmelerin kôrının yükselti l ­
mesi, geli rlerin a d i l b i r şekilde paylaştı rıl ması, yönetici kadroları n seçil­
mesi, kendi branşlarındaki gelişme perspektifleri v.s. ile ilgili ana sorun­
ları incelemekte ve "a ra rlar olmaktadırla r. Işletmelerin ve birli klerin yöne­
tici leri bu kom ite ve konseylerin kara rları nın yerine getirilmesini sağ la­
m a kta, onların teklifleri ni, kanuni hükümleri aşmamak suretiyle, gözö­
nünde bulundurmaktadı rlar. Bu da, tek yönetici prensi binin çiğnenmesine
meydan vermeden, ha l k i ktisadiyatında toplu msal yöneti m i n g enişletil­
mesi i mkônını sağ lamaktad ı r. Şimdi gayretlerimiz, bu demokratik mües­
seselerin kend i leri ni tam değerleriyle gösterebil meleri için gerekli bütün
temelleri yaratmaya, onların yetki ve görevlerini en kesin su rette tespite
yönelmiştir.
Uygulama la r, iktisadi yönetimdeki yeni sistemin üstünlüklerini inandırıcı
bir şekilde göstermiştir. Yeni sisteme göre çalışan işletmelerde genel ve
safi üretim daha çabuk a rtmakta, emek veri m i daha büyük hızla yüksel­
mekte, emekçilerin gelirleri daha süratli tempola rla fazla laşma ktad ı r.
Yeni sistemin denenmesi ve uyg ulanması sürecinde işletme, devlet ve parti
orga nlarının çalışmaları nda bazı noksanlıklar, ya nlış a n layışlar, metod­
I a rd a tutucu luk ve yaratıcılığa aykırı davranışlar, töketicil i k a n layışla rı da
görülmüştür. Partimiz şimdiki ödevinin yeni sistemin mekanizmasını mü­
kemmelleştirmek, onun bütün üstün lü klerinin meydana çıka bilmesi için
gerekli temelleri ya ratmak olduğu kanaatindedi r. Partinin Dokuzuncu
Kongresinde de beli rtildiği g i bi, yeni siste m i n deva mlı su rette uygulan­
ması parti o rganlarının ve işletme idareleri nin çalışmala rında yaratıcı
davranışlar gerektirmekte, planlam anın yeniden düzenlenmesi ile i lgili
meselelerin za manında halledil mesini, i ktisadi eylemlerde demokrati k an­
layışın meydana getiri lmesini ve geliştirilmesini icabettirmektedir.
*
Gelişmiş sosyalist toplumu meydana getirmek, siyasi toplumsal ilişkilerin
mükemmelleşmesine sıkı sıkıya bağlıdır. Bu mükemmelleşmenin başlıca
ve objektif temele sahip yonü, hayatın bütü n alanlarının demokratlaştı rıl­
ması, emekçilerin memleketin sosya l ist gelişmesiyle ilgili başlıca mesele­
lerin incelenmesi ve kararlaştırılması işine katılmasını sağ lamaktı ve şimdi
de öyledir. H a l kı n memleket yönetimine etkili olarak katılmasıyle ilgili
yeni, daha iyi sonuçlar veren şekiller uygula n maya başladı : Halk mecli553
sindeki ve h a l k konseylerindeki daimi komisyonla rı n hakları ve görevleri
gen işletildi. yoldaş m a hkemeleri ve h a l k kontrolü orga nları meydana geti­
rildi. emekçilerin top l u m d üzeninin koru n masına katı lışları genişleti ldi v.s.
Vatan Cephesinin. Komsomolun ve sendikaların eylemleri mükemmel leş­
tiriidi. Sosya lizm kuruculuğu nda. m üttefi kimiz Bulgaristan Çiftçi H a l k Bir­
liği büyü k ölçüde olumlu bir rol oyna m a ktadı r.
h uriyetinin yeni a nayasasının hazırlanması ödevi de verilmiştir. Bu a n a ­
yasa. meydana gelen dönüşümleri belirtecek v e mem leketimizin sosyal iz m
v e komünizm yolunda daha da gelişmesiyle ilgili h u kuki temelleri yarata­
caktır.
Toplum düzenimizde demokrasiyi geliştiren Bulgaristan Komünist Partisi.
ayni zama nda küçük-burjuva keyfiliğine. demokrasiyi proletarya d i ktatör­
lüğünün ve toplumsal disiplinin aleyhine çevi rme denemelerine. demok­
rasi ve genel olara k özgü rl ü k konusundaki çeşitli soyut a nlayışlara. bur­
j uvazinin sahte ü manizmini aşılama h a reketlerine karşı savaş yürütmek­
tedir.
Geçmişte mevcut dog matizmin. nazari hata ve yanlış a nlayışları n kesin
'
su rette ortadan kaldırılması. toplumsa l iI i mlerin gelişmesinde. propaganda
ve ajitasyonun yürütülmesinde. kültürün ve sanatın i lerlemesinde elverişli
koşullar yaratı lmasını etkiliyordu. Toplumsa l ilimierin. gelişme hal indeki
toplumsa l s ü reçleri doğur olara k ortaya çıkarması ve partiye siyasi prog­
ram ı n ı hazırlıyobil mesi için ilmi temel ler sağlaması gerekçesiyle. bu ilim­
lerin sosyal görevleri � i n ve a n l a mları n ı n kuvvetlendiril mesi ödevi büyük bir
i htiyaç olarak ortaya çıktı. Bu a la nda Parti Merkez Komitesi örnekler ver­
miş oldu. Parti kong releri materya llerinde ve Bulga ristan Komü nist Partisi
Merkez Kom itesi plenyu m ları n ı n kararlarında Bulga rista nda sosyalist dev­
rimin kara kteri ve kanuniyeti ; gelişmemizin genel kanuniyeti ve kendine
mahsus öze l likleri a rasındaki bağ lar; memleketimizde proletarya d i ktatör­
l ü ğ ü devleti nin gelişmesinin ka rakteri. yol la rı ve perspektifleri ; ü l kenin
1 980 yılına kadar gelişmesinin genel perspektifleri v.s. g i bi. sosyal ist ge­
lişmenin önemli soru nları . yaratıcı bir şekilde işlenmiştir. Pa rti nin son yıl­
la rda teori ve uygulama bakı mından başardığı muazzam bir i ş te. halk
i ktisadiyatı yöneti m i için ya rattığ ı yeni sistemdir.
Bulgaristan Komü n ist Partisinin IX'uncu kongresinde. toplumsal ilim­
lerin. başta. sosyal süreçlerin i l m i bakımdan yönetim i olmak üzere. taşı­
dığı muazza m önem belirti lmiştir. Şimdi gayretler. sosyal ist toplu msal iliş­
kilerin gelişmesi ve rolü. bugünkü aşamada objektif koşullarl a subjekti
a mil lerin karş ı l ı kl ı etkisi. ma nevi huzurun kara kteristiği. memleketimiıde
çağdaş vatandaşın ilgileri ve psikoloj i k hali g i bi önemli sorunların çok
taraflı olara k işlenmesi ve aydınla n masına yöneltilmektedir. Bugün. top­
l u m sa l gelişme süreçleri nin i l m i yönetim i n i n gerçekleştirilmesi için za ruri
olan koşu l la rın. temellerin ve biçimlerin işlen mesi sorunu büyük bir önemle
ortaya çıkmıştır. Bu meselenin bileş i k bir karakteri vard ı r ve işlenmesi için
birçok toplumsal i l min. ilim m ü essesesi nin. teori ve uygulama alanlarında
ça lışan işçi nin çabalarını d üzenlemek gerekmektedir. Parti. hayatı mızın
çeşitli somut meseleleriyle ilgili a raştı rmalara yüksek bir değer biçmekte
ve bunları teşvik etmektedir. Parti. ideoloji cephesinin işçileri nden. sosya­
l ist uyg u la ma la rı cesaretle ve yaratıcı bir şekilde genelleştirmelerini ve bu
esasa daya nara k çeşitli toplumsa l meseleleri n halline yara r. i l m i temele
sahip. teklifler ve tavsiyeler hazırlamalarını istemektedir.
Partimiz kültür hayatının yönetil mesindeki tek m i l eylemlerinde marksizm­
leninizmi. sosyalist kültür devri minin kanunları n ı ve leninist prensipleri
kılavuz edinmektedir. Bu tutum memlekette kültür devri minin zafere ulaş­
masını sağ ladı. halkın manevi yönden durmadan yükselmesi için koşul l a r
Dokuzuncu Kongrenin kararlarında. toplumu muzun demokratik temel­
lerinin bundan sonra ki gelişmesi meselesi. bileş i k bir mesel e olarak o rtaya
atı l m a kta ve incelenmektedi r. Bu meselenin çerçevesi içine ü retim i n yöne­
tim i olduğu kadar. çok taraflı politik ilişkiler de g i rmektedi r ki. bunları n
başında sosya list devletin rol ü v e görevleriyle ilgili o l a n l a r yera l m a ktad ı r.
I ki nci beşyıllık devresinde. yeni i ktisadi yönetim siste m i n i n koşulları
a ltında. h a l k i ktisadiyatı yöneti minde demokratlaştırma ile merkezileştirme
a rasındaki karşılıklı ilg ilerin. demokratlaştırma hesabına değ işti rilmesi
sü reci deva m edecek. e mekçilerin yönetime katı l m a payı a rttı rılaca ktır.
Kanuni bir karakter taşıyan b u dönüşümler. sadece toplumsa l ilişkilerin
bileşim indeki bel i rl i u nsurları değil. bunların en deri n ekono m i k temeli
olan sosya list m ü lkiyeti de hedef edinecektir. Emekçilerin ü reti m i n yöne­
timine ve gelirlerin paylaştı rıl ması na g itgide daha faa l şekilde katılmaları.
sosyalist ü retim il işkilerinin en derin menşeini ifade etmektedi r ki. bunlar
söm ürül mekten kurtulmuş eşit h a klı. ü retim a raçlarının ortak sahibi olan
emekçilerin. yoldaşça işbirliği ve karş ı l ı k l ı yard ı m i lişkileridir. Bu a landaki
demokratlaştırma. sosya lizmdeki i ktisadi ilişkilerin öz ve menşeinden
ayrı la maz.
Kongrede. h a l k idaresinin temsil organları olan Halk meclisinin. h a l k
konseyleri nin rol lerinin d u rmadan yükseltil mesi. parla mentonun merkezi
organlar ve devlet örgütün ü n ça lışmaları üzerindeki kontrolün a rttı rıl m ası
v.s. g i bi zaruretler d e belirtildi. Kongre kara rlarında. devlet örgütünün
ça lışmaları n ı n ta m a m iyle i l m i temellere dayandırı l ması istenilmektedir.
Bu kara rla rd a halk konseylerinin. h a l k iktisadiyatı yönetim i ndeki yeni
sistem koşulları içindeki eylemlerinin yönleri tespit edilmiştir.
Kongre. h u kuki üst yapıda tarih i bakımdan yapılması gereken dönüşüm­
leri de tespit etmiştir. Böyleli kle h u ku k norm ve i lişkilerin rolleri yüksele­
cek. demokratik özleri ve toplumsal görevleri sağ l a m laşaca k ve dolayısiyle
h a l k iktisadiyatı yöneti minin etkisi ni a rttı rmada. memleketimiıde toplum­
sal il işkilerin topunun birden adilône bir şekilde düzenlenmesinde daha
iyi bir a ra ç haline gelecektir. Buna bağlı olarak. Bulgaristan H a l k Cum554
*
555
ya rattı. Kültür hayatı n ı n yönetim inde demokratik usullerin gelişmesi. kül­
tür ve sanat ada mlarını partinin ve pa rti politikası nın etrafı nda birlestiril­
mesi. bizim büyük başa rıları m ızdan biridir. Şimdi ideolojik cephemi � her
za mankinden kuvvetlidir ve kom ü n izm fikirlerini burjuva ideolojilerine
karşı savu n maya. emperya l izmin ideoloj i k sızma denemelerini önlemiye
kabiliyetlidir.
Dokuzuncu kongre. pa rtin i n ideoloj i k alandaki hattı nı tastik etti ve
gel iştirdi. Biz. kongrenin ideoloji k cephede ve bu cephenin ayrı ayrı sek­
törlerinde demokratlaşmanın deva mı hususundaki görüşüne büyük bir
önem veriyoruz. Bizi m için demokratlaşma. asla bir konjünktür veya de­
magoj i değ il. hayati bir zaru ret. topl u m u muzun ma nevi ve sosyal hayatı nın
gelişmesi için gerekli bir koşuldur. Bundan dolayı parti. ideoloji cephe­
sinin demokratlaş ması yolundaki engel leri kesi nlikle ortadan ka ldırmakta.
prensiplere aykı rı tutu mlara. temelsiz politik suçla malara. tenkidin önlen­
mesine meydan verilmemesi için bütün tedbirleri a lm a kta dır. Parti Merkez
Kom itesi. bundan b i r süre önce. Bakanlar Kuruluna bağlı Kültür ve Sanat
Komitesinin seçim esasla rına göre yeniden meydana geti ril mesi. kültür
hayatında toplumsal teşebbüsün g eliştirilmesi. kültür kuruculuğunun baş­
lıca meselelerinin incelen mesinde ve hall inde ilim. kültür ve sanat birlik­
lerinin. bütün kültür ve sanat işçileri nin rolünün arttı rılmasını kara rlas­
tırdı. Bu kara r. top l u m u m uzda. manevi hayatın yönetiminde demokra t­
laşma süreci nin hızla ndırı l ması için prensip bakım ından yen i olanaklar
ortaya çıka rmaktadır.
Edebiyatı mız ve sanatı mız doğru bir yolda. Ma rksizm-Leninizm yolu nda
gelişerek. sosya lizmin büyük hakikatleri ni ortaya koymakta. memleketim i ­
z i n devrimci gelişmesindeki gerçeklerini doğ ru la m a kta. olu msuz belirtilere
karşı savaşmaktadırlar. Sosya l ist edebiyat ve sanatı mızın yaratıcıları için.
küçük-burj uva rad i kalizmi ve idesizlik yabancı şeylerdir. Edebiyat ve sanat
işçilerimiz. emekçileri. komünizme karşı sadakat ruhunda terbiye eden.
iyimserlik ve hayata bağlılıkla dolu. toplu mcu-gerçekçi eserler yaratmak­
tad ırIar. Sanat cephemiz. partimizin doğru. ma rksist-leninist prensiplere
daya nan hattı sayesinde. sanat ve edebiyatı parti politikasından kopar­
m a k denemelerine karşı savaşı ve burjuva etkilerine. yenilikçi liğin ve
yaratıcıl ı k özg ürlüğ ünün ya nlış anlaşıl masına karşı mücadelesi sayesinde.
ideolojik-siyasi bakı mdan sağ lamlaşmıştır.
Bulgaristan e mekçileri sosyalizmin üstünlüklerini günlük hayatta gör­
mekte. onu gözle görülür. elle tutul u r ha lde. maddi olara k hissetmekte­
d i rler. Emekçi ha lk. pa rti politikasının doğ ru luğuna kanaat getirerek.
komünizm fikirlerini g itg ide daha derinden beni msemekte ve parti nin
genel hattı n ı gerçekleştirmek için bilinçli savaşçılar olarak yetişmektedi r.
Halkın komünist terbiyesindeki başarı l a r. memleketi m izde emekçilerin
bilinç ve ruhi hayatlarındaki köklü değişikli kler. pa rti hattı nın doğruluğu­
n u n kanuni bir sonucudur. Bu başarılar pa rtinin olgunluğunu. sosyalizm
556
kuruculuğu meselelerini doğru olara k ortaya atmak ve halletmekteki ka bi­
liyetini göstermektedir.
Dokuzu ncu kong re. parti propagandasının ide ve teori bakı mından sevi­
yesinin durmaksızın yükseltil mesi. devrimci teorimizin yayılması şekil lerinin
mükemmelleşti ril mesi ödevini ortaya koymuştur. I nsanları n kültür. yaşayış
ve bilinçlerinde meydana gelen derin değ işikli kler. propaga nda ve politik
aydı nlatma meseleleri nin yeni bir biçimde ele a l ı n masını gerekti rmektedi r.
Bu a landa. meseleleri i l m i bakımdan ele a l m a k usulünün devam l ı ve ta m
olarak uygulanması. çağdaşla rımızın dünya görüşünün ve zihniyetinin
meydana gelmesi n i etkiliyen faktörlerin di kkatle i n celenmesi ve telkin
bakı mından düzenlenmesi gerekmektedir.
Partimiz. halkı sosyalist vatanseverl i k ruhunda terbiye etmekte. halkı n
milli gururu n u kuvvetlendirmekte. burj uva m i l liyetçiliği kal ı ntıları na olduğu
kadar. ya bancı hayranlığına karşı da kesin su rette savaş yü rütmektedi r.
Vatanseverl i k terbiyesinin tükenmez kaynağı. Bulgaristan halkının kahra ­
manlıkiorla dolu geçmişi. yüzyıllar boyunca yabancı istilacılara v e daha
sonra faşizme karşı yürüttüğü savaşlar. sosyalizm kuruculuğundaki başo­
rılardır. Partin i n bu a la ndaki eylemleri. emekçilerin. proleta rya enternas­
yona lizmi. Sovyetler Birliğ i Komünist Partisi ve diğer Ma rksist-Leninist par­
tilerle. yeryüzündeki devrimci hareketin güçleriyle daya nışma ve dostlu k
ruhunda terbiye edil mesi görüşüne aykırı değildir. ta m aksine. bu terbi­
yeye organik bağlarla bağ l ı d ı r. Tecrübemiz. pa rtinin politik ve ideoloj ik
eylemlerinde. vatanseverl i ğ i enternasyonalizmle kaynaştırma k hattın ı n
doğ ruluğ unu. inandırıcı bir şekilde doğ rulamaktad ır.
Biz. emekçilerin vatanseveri i k ve komünizm ruhunda terbiyesi u ğ runda ki
çalışmaları m ızda. emperyalizmin sosyalist d üzene ve ma rksizm-Ieninizme
karşı yıkıcı eylemlerini arttırdığını da gözönünde bulundurmaktayız. Em­
peryalist propagandanın a macı emekçileri siyasi ve ideoloj i k bakımdan
kayıtsız kimseler haline getirmek. onları sosyalizmin ve ma rksist-leninist
ideoloj i n i n karşısına dikmektir. Bu sebepten dolayı emperyalist propa­
ganda emekçilere. mill iyetçil i k duygu ve davranışları n ı aşıla maya çalış­
maktadır.
Emperyalist burj uvazinin ideoloji k saldırıya geçme denemeleri ni kesin
surette ön liyebilmek için. çağ daş komünizm a leyhta rlığının belirtileri ni
delillerle açıklamak. emekçileri ve bilhassa gençleri burj uvaziye. b u rj uva
ideolojisine ve ahla kına karşı sınıfi nefret ruh u nd a terbiye etmek. insan­
ları n bilinç ve yaşantısındaki ka pitalizm kalıntıları nın köklerinin kazınması
u ğ rundaki çalışma ları iyileştirmek ve çağ ı mızda hayati meselelerin ve ikti­
sadi. siyasi. ideoloj ik ve kültürel gelişmelerin derin ve olumlu şeki lde
işlenil mesini sağlamak gereklid i r. Odevi miz b u rj uvazi n i n etkilerine. ideolo­
ji mizi çürütme denemelerine karşı sistematik olarak savaşmak. ideolojik
bakımdan sarsılmaz. komünizme canla başla sadık insanlar yetiştirmektir.
*
557
Bulgaristan Komünist Partisi, memleketteki ve ulusl a rarası o la nd a ki
bütün eylemlerinde, sosyal izmi ve komünizmi kurma uğrundaki savaşı nı,
m i lletlerarası ilişki lerdeki politi kasına bağla maktadı r. Memleketi miz u lus­
l a rarası g erginliğin hafiflemesi, h a l kl a r arasındaki ka rşılıklı iti madın a rt­
ması uğru nda faal bir politika g ütmekte, i htilaflı meselelerin yapıcı karar­
l a r temeline daya nan, barışçı yollarla düzenlenmesine hizmet etmektedir.
Pa rti m izin uluslara rası ola ndaki pol iti kası, sınıfi, Marksist-Leninist b i r
politi kadır. B u politika yeryüzündeki reel kuvvet dengesine, yani sosya l­
politik bakımdan birbirinden farklı üç düzene bağl ı devletler-sosyalist,
kapitalist ve kısa bir süre önce sömürgecil i k esaretinden kurtul muş, ge­
l işme h a li ndeki devletler-mevcudiyetine uygundur. Bu politika memleketi­
m izin Balka nlardaki görevlerini gözönünde bulundurmakto, bölgemizin
barış ve işbirl i ğ i bölgesi haline gelmesi uğrunda savaşm a ktadır.
Bulgaristan Komünist Pa rtisinin iX kongresi, m e mleketim izin dış siyase­
tini bu görüş çerçevesi içinde inceliyerek, başarıları n ı belirtti ve gelecek­
teki en yakın yıllara a it, başl ıca yönlerin i tespit etti .
Bulg a ristan Kom ü nist Partisinin Dokuzuncu kon g resi dünya durumunun
sertleşmekte, uluslara rası ilişki lerdeki gerg i n liğin a rtmakta olduğu ger­
çeği n i belirtm iştir. Bu hale sebep olan başlıca a m i l Kuzey Amerika em­
peryalizminin Viyetna m halkına barbarca saldırmasıdı r. Biz, ş i mdiye kad a r
olduğu g i bi, bundan böyle de kardeş Viyetna m halkına, saldırganla rı n
kesin bozgununa kadar, siyasi, i ktisadi, ma nevi v e askeri ya rdımda bulun­
m aya devam edeceğiz. Bu bizim için, enternasyonalizm ödevim izi uygu­
lamak demektir. Hiç şüphe yok ki, Viyetnam meselesinin sadece askeri
değ il, ayni zamanda siyasi yönü de olduğunu u nutmamak lazı mdır. Viyet­
n a m buna lı mına, siyasi bakımdan çözüm a ra n ması hususundaki çabaların
durmadan a rttı rılması gereklidir.
Parti m iz, Avru panın g üvenliği g i bi, diğer bir u lusla ra rası soruna do
özel bir önem vermektedir. Batı Almanyadaki m i litarist ve i ntika mcı güç­
lerin atom silahını elde etmek uğrundaki çırpınışları, bu güçlerin toprak
talepleri Avrupoda gerginliğin daimi kaynağ ı d ı r. Bulgaristan Halk Cum ­
h u riyeti, Varşova a nlaşmasını n üyesi o l o n diğer memleketlerle birlikte,
inti ka mcıları n yolunu kesme hususunda azi mle savaşmakto, Avrupa g üven­
l i ğ i için etkil i bir sistemin yaratılması, Avrupa kıtasındaki halklar a rasında
dostlu k ve işbirliği i lişkilerinin kuvvetlenmesi için çabal a r sa rfetmektedir.
Geleneklerine sadakatlo bağ lı olon ve Georgi Dimitrofun öğ ütlerini
yeri ne getiren Bulgaristan Komü nist Partisi, enternasyonalizm ödevlerini
namusla yerine getirmek için çaba sa rfetmektedir. Pa rti miz, dünya komü­
n ist hareketinin birliğ inin kuvvetlen mesi ve o radaki a nlaşmazlı kların orta­
dan kaldırı l ması uğrunda savaş yürütmektedi r. Bulga ristan Komünist Par­
tisi Merkez Komitesinin, Dokuzuncu kong redeki hesap verme raporunda,
komünist ve işçi partilerin i n uluslara ras ı müşaveresi n i n düzenlenmesi için
gerekli koşul l a rı n gitgide olgunlaşmakta olduğuna dair beyanatı geniş
ve olumlu yankılar uyandırdı. Parti mizin enternasyonalizmi ne, kongremizde
558
hazı r bulunan kardeş partiler heyetlerin i n yönetmenleri tarafından yapı­
lan konuşmalarda, yüksek b i r değer biçildi. Pa rti m iz. Sovyetler Birliği
Ko m ünist Pa rtisinin şahsında yaratıcı Marksizm-leninizmin yılmaz savunu­
cusunu, komünizm davasının savaşçısını, sadık müttefiki, yoldoş ve kar­
deşimizi görmektedi r. Bulga ristan Komünist Partisi ile Sovyetler Birliği
Komünist Partisi a rasındaki birlik, ortak görüşlerimizde, ortak menfaatle­
rim izde, yüce dava m ızın ortak a ma ç ve ödevlerindeki köklere bağlıdır.
*
Bulga ristan H a l k Cumhuriyetinin gelişmiş sosyal i st toplumu meydana
getirmek uğrundaki başarı ve perspektifleri, parti nin sağlamlaştırı l masına ;
parti, örgütlenme ve ideoloji a la n larındaki çal ışmaları n i l m i seviyesinin
yükselti lmesine, parti hayatında ve yönetim prensiplerinde leninei norm­
ların daha do iyi benimsenm esine, parti organ ve örgütlerinde kollektif
yöneti m i n kuvvetlen mesi ne kopmaz bağlarla bağ l ı d ı r.
Parti miz eylemlerini memleketin gelişmesi n i n objektif kanunlarına.
dü nya ça pındaki komünizm h a reketi nin ve her şeyden evvel Sovyetler Bir­
liğinin tecrübelerine göre ayarla maktaydı ve aya rlamaktad ı r. Parti, iç
veya dış, iktisadi veya sosyal, geçici veya daimi o l m a k üzere, m em leketi­
m izde sosya l izm kuruculuğunun gelişmesini etkiliyen a mi l lerin rolünü
gözönünde bulundu rmaktadır. Parti politikasının i l m i temel lere dayan ması,
bugün bu politikanın en önemli tarafla rından biridir ve bundan sonraki
başarı la rı mızın kaynağı ve teminatıdı r.
Bulga ristan Komünist Pa rtisinin iX kongresi, pa rti komite ve örgütlerinin
siyasi yöneti mdeki rollerinin daha da a rttı rılması, e n öneml i meselelerin
çözülmesinde i l m i görüşten ha reketin daha geniş ölçüde beni m senmesi,
pa rti eylemlerinde kollektif çal ışma ları n kayıtsız şartsız yakından takip
edil mesi ödevini ortaya koymuştur. Todor Jivkof yoldaş bu konuda «şimdi,
parti nin bütün eylemlerinde daha da sistemli olara k pekleşmesi ve geliş­
mesi gerekli olan başlıca husus ve belirli bir a n la mda yeni olan husus
budur» demiştir.
Parti yönetiminin i l m i seviyesinin yükseltilmesinde en önemli koşul. ger­
çeklerin derinden ve objektif olara k öğrenil mesi, parti eylemleri n i n hayatın
çeşitli alanla rındaki gelişmenin somut i htiyaçlarına göre ayarlanmasıdır.
Kong re, toplumun gelişmeSiyle ilgili soru n la rı n çözül mesinde, kamuoyunun
fiki rlerinin ve toplum psi kolojisinin, insanların düşünce ve davra nışları n ı n
i ncelenmesinin büyük önemini bil hassa belirtmiştir. Bu a la nda, derin b i r
m a hiyet taşıyan sosyolojik, ekono m i k, istatistik, h u k u k i v.s. a raştırmaların.
zaman ında toplanan bilginin ve yapıl a n tecrübelerin önemi son derece
büyüktür. Şimdi gayretleri miz. meseleleri i l m i bakımdan ele a l ma usulünün
parti eylemlerin i n temeli n i teşkil etmesine, bütün parti komite ve örgüt­
lerindeki ça lışmaların bu temele daya n masına yönelmiştir. Merkez kom i ­
tesinin yönetmenl i ğ i a ltında. yönetici kadrola rı n v e uzmanları n marksizm559
leninizm a lanında seviyelerinin yükselt i lmesi için, siste m l i çalışmalar yapıl­
maktadır. Parti, komünistlerden bilinçli, prensip sahibi ve disiplinli kim­
seler olarak, başka la rına örnek teşkil etmeleri ni, kitleleri etkileme ve
yönetme ba kı mından başarılar göstermelerin i istemektedi r.
Partinin il, şehi r, bölge ve i lçe komiteleri, kongrenin kararları ıŞığı al­
tında iktisadiyatı n, toplumsal i lişkilerin ve ideoloj i k çal ışmaların durumunu
ve gelişmesi ni derinlemesi ne incelemekte, bütün g üçleri, hayatın tekmil
a lanları nda, yen i başarı l a r uğrunda savaşa çağ ırmaktadır. I l i m işçilerinin
faal yard ı mıyle, i l lerde ve işletmelerde iktisadi i nceleme merkezleri ve
grupları meydana getirilmekte, sosyoloj ik, ve toplumsa l bakımdan somut
araştırmalar yapıl maktadır. Bu ise, çalışmalar için, en rasyonal usul ve
biçimlerin, başarıya götüren en iyi yolun bulunmasına i m kô n vermektedi r.
Bu suretle parti miz, sadece sosya l izm kuruculuğunun en önemli sorun­
ları nda i l m i temel lere dayanan kararlar a l mıya kabiliyetli, emekçi lerin
herkes tarafı ndan kabul edilmiş fikri yönetmeni değil, ayni zama nda on­
ların pratik eylemleri n i n tecrü beli örgütçüsü, hayatı n her alanında başa­
rılar uğrundaki savaşlarının i lha mcısı olduğunu ispat etmektedir. Parti m i ­
zin, sosyalizmin başarıyle kurulması, ü reti m g üçlerinin, toplumsal il işkilerin
ve kültürün gel işmesi uğrundaki bütün gayretleri, toplum düzenimizin
g erçek ü manizminin, insan refa h ı uğrundaki kaygılarının delilidir.
*
Gelişmiş sosya l ist toplumun kurul ması büyük ve bi leşik bir dôvad ır. Bu
iş, pa rti nin, meseleleri ilim -teori bakı mından aydınlatması n ı ; sosyalizmin
tekn i k-maddi temeli n i n kurulması, toplumsal ilişkilerin m ükemmelleştiril­
mesi, emekçi lerin hayat seviyesi nin ve bilincinin yü kselti l mesi uğrundaki
ödevleri ise, pratik bakımdan çözmesini gerektirmektedi r. Parti miz, halkı­
m ızı bu yolda ina nçla yürütmektedir. Parti, Dokuzuncu kongresinin karar­
la rıyle, halkı, Bulgarista nda sosyalist toplumun bundan sonraki gel işmesi
i çin, i l m i temellere dayanan bir progra mla siıôhlandırdı. Şi mdi partinin
bütün enerjisi, iradesi ve ça baları bu progra mın pratikte gerçekleştiri l ­
mesine yönelti l m iştir. Bulgar komünistleri b u n u ya pmakla e n önemli m i l l i
v e enternasyonal ödevle r ini yerine getireceklerine kanidi rier.
Almanya Sosyalist Birlik Partisinin Vii. Kongresi
Alman Sosya list Birl i k Pa rtisinin Vii. Kongresi 1 7-22 Nisan ta rihleri a ra ­
sında Berlinde toplanmıştır.
Kong reye, elde edilen başa rılardan doğan haklı bir kıvanca ve devri mci
heyeca na sıkı sı kıya bağ lı, veri mli bir bili msel hava hôkim oldu. Sovyetler
Birliği ve diğer sosya l ist ü l kelerle kurduğumuz sıkı dostl u k bağ ları çalış­
maları n başlıca özelli kleri nden biri n i teşkil etti. Kong re, Ameri kan sald ı r­
ganları n ı n ve bütün gerici g üçlerin işlediği cinayeleri şiddetle protesto
etti, ka hra ma n Viyetnam halkı ile, özg ü rl ü k, demokrasi, sosyal izm uğruna
savaşan bütün güçlerle daya nışma halini açıkladı.
Metni bütün delegelere dağıtılan Merkez Kom itesi faaliyet raporu nd an
başka raporlar da okundu : Walter Ulbricht «Demokrati k Alma nya eu m ­
h u riyetinde sosya l izmin eksiksiz kurulmasına kada r toplumsa l gelişme»,
Willi Stoph'u n : «Milli iktisadı ilgilend i ren sorunları n çözü mü .., Erich Ho­
necker'in «Sosya lizmin kuruluşu tamamlandığı dönemde Parti nin oyna­
dığı rol...
Kongre, daha önce yüzlerce, binlerce pa rtili ve sempatizan a rasında
yü rütülen tartışmala rı devam etti riyordu. B u ta rtışma lardan sonra Kong re,
bilimsel kanıtlara daya n a ra k, sosyalist toplu m u n gelecekteki gelişmesinin
tarifine geçti. Walter U l bricht yoldaş haklı ola ra k şunları söyledi : «Bu
Kongrede okunan raporlar ve alınan kararlar, parti üyeleri nin, pa rti sorum ­
lularının, bilginlerin, emekçilerin sağladığı kollektif ça lışma la rı n meyva­
ları d ı r. Bilim, ü retim , ve kültür alanla rında yürüttükleri çalışmalarla, bir­
çok yen i sorunun çözümlenmesine yardı m etmişlerd i r...
*
Kongre, Vi. Kong rece ka bul edilen sosya l ist kuruluş progra mının uygu­
lan masında elde edi len büyük başarı la rı inceled i. Bu başa rıl a r Parti ile
kitleler a rasındaki birlik, Marksist-leninist fikirleri etkili şekilde uygulayan
ça lışmalar sayesinde elde edil miştir.
Alman Sosya l ist B i rl i k Partisi Merkez Komitesinin raporu ile Merkez
Komitesi Biri nci Sekreteri Walter Ulbricht'in raporları Vi. Kong reden bu
ya na katedilen yolu deri n lemesine inceledi, gelecekteki gelişmenin ola­
na klarını çizdi.
Bu iki kong re a rasındaki dönemde sosya lizm i n çok büyük ölçüler içinde
kurulmasını sağ laya n ça lışmalar yürütüldü. Emeğ in sosyalist niteliği daha
560
561
kuvvetle bel i rdi,
kooperatif üyesi
etki l i g üçlerden
içinde sağ lonan
emekçi leri n sosyal ist bil i nci g ittikçe kesinleşti. Işçilerin,
köylü lerin, ayd ı n l a rı n vatandaş bi l inci, sosyalizmi kuran
b i ri haline g eldi . Sosya list insanın gelişmesi bu dönem
başlıca sonuçlardan birini teşki l etti .
Kongrenin bel i rttiği gibi, Cumhuriyetin i ktisadı, büyük başa rıla rla geliş­
mektedi r, i lerlemeler yıldan yıla hızlanmakta, ü retiminin ka l itesi a rtm a k­
tadır. 1 962 ye oranla 1 966 da elde edilen m i l l i gelirdeki mutlak a rtış üç
kat daha yüksek olmuştur. Son yı l l a rda bu a rtış, gelişmiş sanayi ü l kele­
rindeki düzeyi-hiç düşmeden tutmuştur. Ayni dönem içinde, sanayi üretim i
% 1 25 a rtmıştır. Parti nin izlediği i ktisadi politika, uygulanan yönetim yol
ve biçi mleri, ü reti m etki l i l i k i ndeksleri n i yükseltti, tekniğin en i leri alan­
l a rında, endüstrinin tem posunu hızlandırdı.
Bu sonuçla r sosyal ist üretim yolunun muazzam içgücünü beli rttiği g i bi,
b i r prensip değeri d e taşı maktadı r. Çünkü Almanyanın bölünmüş halin­
den doğan büyük zorl ukla ra, Al man emperya l izminin kışkırtıcı politikasına,
i ktisadi baltalamalarına rağ men, Demokrati k Alm a n Cu m h u riyetinin e mek­
çi leri kısa bir süre içi nde bili msel ve teknik devri m i n gerekli l i kleri n e uygun
o l a ra k gelişebilen, dengeli, eksiksiz b i r iktisat kura b i l miştir.
Partimiz ü l kemizde, sosyalizm dôvasına inanmış, yüksek vasıflı işçi,
köylü ve aydın kadroları yetişti rdi . Yirmi y ı l l ı k bir dönem içinde, Marksist­
Len inist naza riyeden esinlenen Alman Sosyalist Birlik Partisi, m i lyon l a rca
i nsanın bilincini, topl umsa l benliğini değiştirdi, Alma nya ta ri h i n i n i l k sos­
ya l ist devletini kurdu ve kuvvetlendirdi.
Alman Sosya l ist B i rl i k Partisi Vii. Kongresinde yürütülen çalışmalarını
b i r başka özelliği de, i ncelenen soru n l a ra eğilirken gösterilen bili msel
tutum oldu. Elde edi len sonuçların Ma rksist-Leninist bir açıdan değerlen­
d i ren, b i l i msel ve teknik ilerlemede bekleni len sonuç olana klarını i nce­
leyen Kongre, DAC'de ku ru lacak gelişmiş bir sosyal i st toplu m u n perspek­
tifleri ni çizd i.
Kongre gelişmiş b i r sosyalist toplumun temel özell i klerini bili msel b i r
anlayışla ta n ı mladı. W . U l bricht'in raporunda bel i rtildiği g i bi, Demokra­
tik Almanya Cumhu riyetinde kurulmakta olan gelişmiş sosyalist toplum­
sal sistemin başl ıca özell ikleri, ü retici g üçlerin yüksek düzeyi ve hızlı artış
temposu ; sağ lam, g ittikçe gel işen sosya l ist ü reti m il işkileri, sosyal ist
demokrasinin büyük gelişmesi, h ü r insa nların meydana geti rdiği, gerçek­
ten sosya l ist b i r topl u m u n yarata bil mesi, emekçi lerin yüksek eğ itim d üzeyi,
daha m ü ke m mel çalışma ve yaşama şartları olaca ktır. Bu sistemin b i r
özelliği de, sosya l ist ideoloj i v e kültürün topl umsa l hayatı n her a l a n ı n a
g i rmesidir. Gelişmiş sosyal ist toplumsa l sistemin kuru l ması döneminde,
toplu msal hayatın bütü n alanları - eğitim, kültür, h u ku k, demokrasi,
ideoloj i, kitlelerin sosya l faal iyetleri vb. - yüksek bir düzeye varacaktır.
Böylece bilinçle kurulan karşılıklı bağl a r sürecinde asgari masrafla ve en
kısa m ü hletler içinde gelişmiş b i r sosyal ist toplu m kuru lmuş olacaktır.
562
Sosyalizmin i ktisadi sistemi, gelişmiş sosya list toplumun çeki rdeği n i
teşkil eder. Bu sistemde, o na göre gelişmiş b i r m i l l i i ktisat, ç o k etkili b i r
i ktisadi yapı, temel üret i m lerde, teknoloj i lerde, üreti m i n d üzenlenmesi nde,
en yüksek bili msel ve teknik düzey, çağdaş bir plan laştırma ve yönet i m
sistemi y e r a l malıdır. Sosyal ist i ktisadi sistemin dayanağı, emekçilerin
toplu msal bilinci, çok gelişmiş sosyal ist kolektif çalışmaları, m i l l i i ktisadın
plônlanmasına ve yöneti mine katı lmışlard ı r.
Çağdaş dünyadaki ü retici g üçlerin gelişimini i nceleyen Vi ı ' Kongre, top­
lu msal hayatın bütün alanlarını etkileyen bilimsel ve teknik devri m i n ,
'
topl umsal ü retim i n b i r objektif sürecin i teşki l ettiği son ucuna vardı. Bu
şartla r içi nde, Parti nin, işçi sınıfının, DA Cumhuriyeti ndeki bütün emek­
çilerin başl ıca ödevi, bu b i l i msel ve tekni k devri mi sağlamaktır. W. U l b­
richt' i n Kongrede belirttiği g i bi : «Bi l imsel ve teknik devri m i sağ l a d ı kta n
sonra a ncak, gelişmiş b i r sosya l ist toplumsal sistemin maddi ve teknik
temellerini kura b i l i riz, sosya l izmin kend isini yarata b i l i riz.»
Bugün başka gelişme yolu yoktur. Sosyalist rej i m, e mekte daha büyük
b i r prodüktiviteye vararak, b i l i m i , ü retici güç olara k tam a n l a m ıyla gel iş­
ti rerek a nca k kapital izmden üstün olduğunu ispatlaya bilecektir. Gelişmiş
b i r sosya l ist toplu m u n kuru l ma sürecinde gerçekleştirilecek ödev budur.
Kong rede bel irti ldiği gi bi, bili msel ve teknik i lerlemenin gelişme eğ i l i m ­
lerini tespit etmeye yarayan bili msel tah m i nler, gelişmin bugünkü aşa ma­
sında, bili msel ve teknik devrim i n gelişmesini sağlayan i ktisadi yöneti m i n
temel unsurları ndan b i ri hal ine geliyor. Toplumun planlama v e yöneti m
sisteminin ; gelişmi ş b i r sosyal i st topl u mda kamu çı karla rı ile b i reyin çıkar­
l a rı a rasındaki dengeyi sağlayan metot ve şartla rı n gelişmesin i tah m i n
edebil mek, fevka lôde önemlidir.
Walter Ulbricht'i n bel i rttiği g i bi : «Toplu msal gelişme i l e i l g i l i b i r tah­
min, deva m l ı ve yaratıcı b i r süreç, konusu geleçekteki soru n l a r olan diya­
lekti k bir polem i k teşkil eder. Bu ta hmin, eylemde bir yönerge olduğu
gibi, partimizin stratejisi nde ve taktiğ inde e n önemli temel lerden b i ri d i r.»
Alman Sosya list Birl i k Partisinin ViI. Kongresi hazı rla nırken, DA Cum­
hu riyeti nin m i l l i ekonomisi bakımından e n önemli bili msel ve tekni k ge­
l işme hatl a rı, ü retici güçlerin gelişmesi, çeşitli bölgelerdeki i lerleyişle ilgili
tahmi nlerin tespiti m uazzam ça lışmalar gerektirdi. Bilginler, teknisyenler,
pa rti memurl a rı bu çalışma l a ra katıldı. Bu çabal a r, m i l l i ekonominin
ya pısındaki uzun vadeli gelişme ile ilgili olara k a l ı nması gereken b i l i msel
kararl a rı n tespitiyle sonuçlandı.
M i l li ekonomide, e n etkili yapıya varmak demek, bütün çabal a rı, kali­
tesi yüksek, m a l iyet fiatı düşük malları n üretimine ayırmak demektir. Çok
tabii olara k, yerli i ptidai maddelerden ve kaynaklardan faydalanan ü re­
timler tercih edi lecektir. Ote yandan fevkalôde etkili bir i ktisadın kurula­
b i lmesi için DA Cumhu riyetin i n u l uslara rası iş bölü münde daha geniş bir
yer tutu ması, bütün ülkelerle - özellikle sosyalist ü l kelerle - iktisad i a lış­
verişi geliştirmesi şarttır.
563
1 970-1980 döneminde i ktisadi gelişmenin başlıca özellikleri, b i rçok
ü reti m süreçlerinde mekani kleşmenin ve otomatizasyonun a rttı rılması,
elektronik ordinatörlerin kul lanılışı, kimya leşmenin milli ekonomide daha
büyü k bir yer tutması, atom enerj isinin uygulanması i le elde edilen daha
sağlam ma lzemenin ku llanıl ması olaca ktır.
Sosya list iktisadi sistemin geliştiril mesi, Kongrede başl ıca ödev olora k
tespit ed ildi. Bu d a , m i l l i ekonominin planlamasını en mükemmel h a l e
getirmek demektir. Bu pıa nlamada hareket noktası, bili msel v e teknik
gelişmelerdeki başlıca tekniğin ; başlıca iktisad i ve toplumsal etkenlerin
uzun vadeli gel işmesini tayin eden faktörlerin incelenmesi, bu tekni k ve
faktörlerle ilgili ta hmi nlerin hazırlan ması olmalıdır. Bu temel üzerinde,
başlıca endeksleri tespit edecek uzun vadeli pıanlar hazı rlanacaktır. Bilim­
sel n itel i k taşıdığı için, dengeli olan uzun vadeli plan, ve neticede sosya­
l ist iktisadi sistemin tümü, devletin elinde, m i l l i ekonomideki ü retim
gelişme süreci n i n planlı yöneti mini sağlayaca k en önemli a ra ç haline
gelecekti r ; uzun vadeli pıanda ta n ı m lanan a maçlar, kısa vadeli pıa nlama
yolu ile gerçekleşecektir. Sosya list iktisadi siste m i n gelişmesi bakımından
yeni olan unsur, plônlama sürecini n tümünün, devlet kuruluşları ve, ikti ­
sadi otonom i leri daha geniş tutulan ü retici ler tarafı ndan hazırlanması
o lacaktır.
vı ı . Kongrede b i r kere daha belirtildiği g i bi, sosya l ist iktisadı pıan­
l aştı rılmanın a ra l a rında örgensel bağ l a r bulunan u nsurları etkil i bir pıan­
lama ve sosyal ist b i r tica ret ü retiminin deva m l ı gelişmesidir. En öne m l i
u n s u r yine toplu msal pıanlama v e bu pıa nlamanın sonucu olon m i l l i eko­
nominin, dikkatle hazı rlanmış organizasyonu olaca ktı r. Ote ya ndan, yine
Kongrede bel i rtti ldiği g i bi, ü reti m gelişmesinin önem l i bir alanı olan
pazar, küçümsenmemel idir; a ksi ne, milli ekonominin ihtiya çl a rını karşı Ia­
şabilmek sorununda, paza r fevkaıade önemli bir rol oynar. Hiç şüphesiz,
toplumun ihtiyaçları, paza rın i htiyaçla rı ndan daha gen iştir. Ama Walter
U l b richt'in dediği g i bi : «Paza rı n ihtiyacı sağ lanmadıkça, toplu m u n ihti­
yaçları sağ lanamaz.»
Sosya l ist üreti min nihai a macı, emekçilerin refahını ve kültür seviyesi n i
deva m l ı şekilde yükseltmektir. ASB Partisinin vıı. Kongresinde, halkın
yaşama d üzeyini yü kseltecek bir takım belirli kara rla r a l ı ndı. Ozellikle
belirti ldiği gibi : Gelişmenin bugünkü aşamasında, yaşa ma seviyesinin
yüksekl iği, her şeyden önce, bilimsel ve teknik devri m i n a lacağı ölçü lere
bağ lıdır.
Kongrede alınan karara göre, bu yıldan itibaren, asgari ücret 220 den
300 ma rka geçecektir. 400 ma rkta n az alan emekçilerin ücretleri çeşitli
ölçülerde a rttı rılaca ktır. 800.000 emekçiye daha yüksek maddi şartla r sağ­
lanaca ktır. Eylü l 1 967'den itibaren, beş günlük iş haftası uygula naca ktı r.
Bütün emekçiler yılda asgari 1 5 günlük izinden faydalanacaktır. Bugün
1 20 m a rk olan asgari emeklilik maaşı 1 50 m a rk olacaktır. 1 Temmuz
1 967'den itibaren çok çocuklu a i lelere veri len primlerde a rtı rılacaktır.
564
Bütün bu tedbirler i ktisattaki devam l ı gelişmenin sonucudur. DAC'ni n
emekçileri, e m ekleri ile kendilerine d a h a yüksek yaşama olanakl a rı sağ ­
l a mışlard ı r.
*
Demokratik Alman Cum h u riyeti nin g ünden güne a rtan g ücü ve dengesi,
karşı lıklı a nlayış ve g üven l i k politi kası, Avrupa sosyal ist ü l keleri ile, özel­
l i kle Sovyetler Birliği ile kurduğu sağlam ittifa kla r ; bütün bunlar, Avru­
pada barışı sağ layan etkenlerd i r. i l k barışçı Alman Devleti olara k taşdığı
tarihsel soru mluluğu bilen, Batı Alman ve Ameri kan e m perya l izminin sal­
d ı rgan pıa nlarına karşı deva m l ı şekilde savaşan DAC'i, barışı sağla maya,
emperya l ist sa l d ı rı l a rı engellemeye, halkl a rı n demokratik gelişmesi ni ko­
laylaştırmaya, sosyalizmin ve kom ünizmin kuru l ması için gereken şartların
ya ratı l masına yard ı m etmektedir.
Avrupada geri l i m i azaltmak ve g üvenliği kurm a k üzere harcadığı mız
çaba lar, uluslara rası tahhütlerimize olduğu kadar milli çakarları m ıza da
uygu n düşmektedi r.
Bugünkü Bonn hükü meti, seiefieri g ibi, eski Alman e m perya lizminin
a maçları ndan vazgeçmediğ ine göre, başka ü l kelerin topra kl a rı üzerinde
hak iddıa eden tek Avrupa hükü metidir. Bonn hükümeti atom siıahlarına
kavuşmak istiyor, Alman m i lletini tek başına temsil ettiğini iddıa ediyor,
DAC'ini mahvedecek yeni yol l a r a rıyor. Bu pla nları daima başa rısızlığa
uğradığı için, Kiesinger-Strauss hükümeti. Bu a ma çl a rı, sosyal-demokrat
bakanları n ya rd ı m ı ile, daha esnek bir politika izleyerek, gerçekleştir­
m eye çalışıyor. Bu ..daha dinamik politika n ı n temeli yine de intikamcı
a maçlar, Almanyanın tek temsilcisi olmak iddıasıdır. Bu şartlar içinde,
Walter U lbricht'in raporunda bel i rtildiği gibi, DAC'nin, eşitli k şartları
içinde, bir kolektif g üven l i k sistemine g i rmesi zoru n l uluğunun ka bul edil­
mesi, sosya l ist devletlerin Avrupa g üvenliği u ğ runda yürüttüğü savaşın
önemli bi r unsurunu teşkil eder.
Kong rede bel i rtildiği gibi : 2 Alman Devleti a rasındaki i l işkilerin normal
hale geti rilmesi i ki ü l ke halkının çıkarlarına hizmet edeceği gibi, Avrupa­
daki geri l i m i ve azaıtacak, ba rışı garanti a ltına a lacak öneml i bir
etken olur.
DAC çeşitli tekliflerde bulunara k ; i ki Alman Devleti a rasındaki i lişkileri
normal ha l e getirmek, yan yana yaşamalarını, barış içinde işbirliği yürüt­
melerini sağlamak için, her i mkandan faydalanmaktadır. Kongrede söz
alan Walter Ulbricht, yılbaşı mesajı nda dile getirilen teklifleri tekra rladı.
Bu teklifleri şöylece özetleyebil iriz : i ki Alman Devleti normal i l işkiler kur­
m a k üzere a ra la rı nda anlaşmalıdır; ka rşılıklı i lişki lerinde kuvvetle baş­
vurmaktan vazgeçmelidir: Avrupadaki sınırları ka bul etmelidir ; askeri
masrafları n ı yarı yarıya indi rmelidir; hükleer siıahları elde bulundurmak­
ta n, nükleer silahları kontrole herha ngi bir şekilde katı l m a kta n vazgeç565
melidir. DAC n i n Baka n l a r Kurulu Başka nı ile Federal Almanya Cu mhuri­
yetin i n Şanselyesinin buluşması. iki Alman devleti a rasında kurulacak
ka rşılıklı a nlayışa doğru ilk a d ı m la rı atmaları. i ki devletin şartlarına
uygu n düşecek bir a nlaşmaya varmal a rı Kongrede teklif edil m iştir.
Batı Almanyadaki demokratik güçlerin bu tekliflere benzeyen istekler
ileri sü rmesi DAC n i n bulunduğu tekliflerin Alman halkları n ı n çıkarları na
uyg u n düştüğünü göstermektedi r. Kongre çalışmal a rı olduğu kadar.
DACini kuwetlendirmek üzere bütün h a l k ta baka ları n ı n ya rattığ ı büyük
eserler. Avrupa n ı n g üvenl iğini de garanti a ltına alaca k b u tekliflerin ger­
çekleşmesi için h a rcanan deva m l ı çaba ları belirtmektedir. ate yanda n.
Batı Al m a nyanın demokrati k ve i lerici güçleri. atom silahları n a kavuşma
isteğ i n e ; demokrasiyi hiçe sayan olağan üstü kan u n la ra ; emekçilerin elde
ettiği sosyal hakları yok etme teşebbüsleri ne karşı. yürütülen savaşa büyük
bir enerji ile katılmalıdır. Bu bakı mdan Batı Alma nya işçi sınıfına düşen
soru m l u l u k çok büyüktür. Walter Ulbricht bu soru mluluğu şöyle beli rt­
m işti r : "Barışın koru n ması. Batı Al ma nyada demokrasinin savunul ması. i ki
Alman devleti a rasındaki i l işkilerin normal hale geti ril mesi için. iki
Alman devletindeki işçi sınıfı n ı n birl i ğ i şarttır.»
Bu gerçeği bili nçle a nlayan Kong re. sosyal-demokrat partisi üyelerine
bir çağ rıda bulunara k onları ortak çıkarlar sorununda bizimle anlaşmaya.
Bonn h ü kümetinin i ntikam isteklerine ve Alman m i lletini tek başına temsil
etme iddıasına karşı beraber ve savaşmaya ; barış uğru nda tekellerin
hakim iyeti n i sınırlandıra ra k. e m ekçi halkın sosyal g üvenliği uğrunda be­
raberce mücadele yü rütmeye davet etti.
*
67 komünist ve işçi partisini. yeni kurulmuş gen ç devletlerin demokratik
partilerini temsil eden ve bütün çalışmala rı büyük bir di kkatle izleyen
delegelerin Kong rede bulunması. daya nışmayı ve proletarya enternas­
yonalizmini dile getirmiştir. Kongrede okudukları mesaj larda. bütün dele­
geler ASB Pa rtisini. sosyalizmi kurarken. barış ve güvenlik uğruna yürütü­
len mücadeleye yard ı m sağla rken elde ettiğ i büyük başa rıları ta kdi rle
belirttirler. Kong re boyu nca. Amerika n ı n ve Batı Almanya n ı n saldı rg a n
, politikasına karşı. barış ve sosyalizm uğruna yürütülen savaşta. kom ü nist
ve işçi parti leri n i n hareket birliği zorunluluğu üzerinde duruldu. Ha rbe
ve gerici liğe karşı. demokrasi ve sosyaliz m uğruna yürütülen savaşın kuv­
vetlen mesi için. komü l)i st ve işçi pa rtileri bir a n önce bir a raya getirecek
milletlerarası b i r konferansın objektif bi r şart teşkil ettiğini kabul eden
Partimiz. komünist ve işçi pa rti lerinin çoğu gibi düşündüğ ü nü gösterd i.
Walter Ul bricht'in dediği g i bi : "Marksist-Leni nist ka rdeş pa rtiler. sosyal i st
ü l keler a rası ndaki siyasi ve ideoloj i k birliği n . hareket beraberliğinin kuv­
vetlendiri l mesi. d ü n olduğu g i bi. bugün de. Pa rtim izin. sosya list devleti­
m izin izlediğ i politika n ı n temel sonuçlarından birini teşkil etmektedir.»
566
Parti Kon g resi. Sovyetler Birliği ile Demokratik Alm a n Cum h u riyeti ara­
sındaki dostlu k bağları n ı kuwetlendird i . B u dostluk OAC halkı n ı n haya­
tında derin kökler sal mıştır. Walter Ul bricht'in Sovyetler Birliğinin ve
SBKP'ni n bize bütü n alanlarda sağladığı çeşitli yardıma ve desteğe teşek­
kür etmesi. Kongrede büyük tezah ü ratla karşı l a n mıştır.
ASB Partisi Vii . Kongresinde kuwetle beli rtildiği g i bi . bu yıl dünyadaki
bütün komünistlerle. bütü n i lerici güçlerce 50. yıldönü m ü kutlanan Büyük
Oktobr Devri m i n i n fikirleri ve devrimci gücü. Alman topraklarında da.
egemen sosyalist bir devlet. Demokratik Alm a n Cum hu riyeti şeklini alan
bir a şamanın tarihsel şartlarını yaratmıştır.
Kongrede önemle üzerinde durulan bir nokta da şudu r : Sovyetler Bir­
liği i le. Varşova Pakt! üyesi bulunan diğer devletlerle. özellikle Polanya
Halk Cum h u riyeti ve Çekoslova kya Sosyal ist Cumhuriyeti ile kurmuş oldu­
ğ u muz ittifak. Batı Alma n i ntikamcı ve saldırg a n politikasına karşı bir
gara nti teşkil ettiği , g i bi. bu ülkelerin her biri nde. sosyalizmin kurulma­
sında daha büyük başa rı ların sağl a n masına yard ı m eden bir g a ra nti
teşkil eder.
Demokratik Viyetna m Cumhuriyeti ni ve Gü ney Viyetnam Milli Kurtuluş
Cephesin i temsil eden delegelerin demeçieri ve başarı mesajları m i llet­
lerarası dayan ışmayı dile getirdi. Amerika n ı n haksız saldırısını suçlayan
bir özel Bildi ride. Partim iz Viyetna m halkına her çeşit yard ı m sağlama.
dayan ışma haline m ü mkün olduğu kadar geliştirme istekleri ni bir kere
daha bel i rtti.
Milletlerarası dayanışma bilinci içinde. Kongre. bir özel bildi ride. Yuna­
nistandaki kralcı-askeri darbeyi. bütün demokratik güçlere karşı uygula­
nan baskı ve yılgı politikasını p rotesto etti. Manalis Glezos'un ve bütün
tutukluların serbest b ı rakılmasını istedi.
*
Al man Sosyalist Birleşik Partisinin Vii . Kong resi. gelişmiş b i r sosyal ist
toplumsa l sistemin gelişmesinde en so n evreyi teşkil eden sosyalizmin
kuru l masında yeni bir aşa ma olmuştur. Kongrede alınan kararlar. partiye
ve bütün e mekçilere bu evrenin büyük sorunları n ı çözebilmeleri için ge­
reken siıahları sağlamaktadır.
EJeno BERG
567
T lJ R K Ç E Y A Y ı N L A R l M I Z
ı Ç i N D E K I LE R
Jan Prazsky
Emperyalistlerin Yakın-Doğu'da çevirdiği entrikalar
•
ib Nörlund
492
Karloviva n'den sonra .
DAvA
VE
M ü DAFAA
John Gibbons
500
Yunan istan halkıyla uluslara rası dayanışma .
1 951 -de Türkiyede gizli Komünist Partisinin yöneticisi olara k
yargılanan Z E K i B A Ş T i M A R yoldaşın 1 954-de Askeri
Mahkeme önünde yaptığı savunma.
/. Sumar
504
Güney-Doğu Asyada Amerikan emperyalizmi
50. Y ı lı NA DOG R U
B OYO K OKTO B R U N
1 9 1 7-1 967
K. Tikdeke
51 1
1 9 1 7 ve Almanya
YENi ÇAG Yayınlarından
«Büyük Oktobr 50 yaşında. 1917-1967..
Ts. Davagsouren
513
1 9 1 7 ve Moğol istan
A. Szpakowicz
516
1 9 1 7 ve Polonya .
Büyük Oktobr Sosya list Devrim i'ni, Sovyetler Birliğinin sosyalizmi
ve komünizmi kurma yolundaki elli yı llık başa rıla rını tanıtan bu
broşürü bekleyiniz.
Yakında çıkıyor!
M. Lab
51 9
1 9 1 7 ve Çekoslovakya
Ruben Castellanos
Büyük Oktobr Devrim i ve Lati n Amerika'da komünist hareketin
bi rkaç sorunu .
.
.
.
.
521
•
S E R M AY E D O N YA S I N D A
Panayotis Mavromafis
536
Askeri hükümet da rbesinden sonra Yunanistan .
Okuyucularımıza :
Teknik sebeplerden dolayı derg imizin 7-8 (Temmuz-Ağustos)
sayıfarı birleşti ril miştir.
S O S YA L I S T O L K E L E R D E
Sfanko Todorol
Teori ve uyg ulama açıfarından sosyalizm kuruculuğu. Gelişmiş
sosya list toplumun kuru l ması yolunda .
•
•
•
•
•
•
•
•
•
545
E/ena Berg
Alman Sosya list Birlik Pa rti si nin Vii. Kongresi .
561
B A R I Ş
V E
S O S Y A L I Z M
P R O B L E M L E R I
Ingilizcesi:
Central Books Ltd., 37 G rays I n n Road, London, W. C. 1 .
ıtalyancası :
li breria Rinascita, Via delle Botteg he, Oscure 2. Roma
Almancası:
«GLOBUS»-Vertrie b auslö ndischer Zeitschriften, Wien XX,
Höchstödtplatz 3
Yunancası (Kıbrıs'ta):
La i kon Praktorion, Tricoupi Street, 53 r., N icosia
Rusçası:
Stredisko pro rozsirovani tisku, Pra ha 6, Th6kurova 3
Fransızcası :
Societe d'Edition et d 'Enformation 9, Bou levard des Italiens Paris (2e)
Ispanyolcası:
Ediciones Pueblos U n idos Casi lla Correo 589, Montevideo
Japoncası:
Nauka ltd., 2, Kanad-Zinbocho 2-chome, C h iyoda - ku , To kyo
...
fsveç
dilinde :
Arbeta rkultur, Söderarmsvagen 36. Johanneshov 6. Stockho l m
Bulgarcası:
Raznoiznos, I. Rue Tzar Assen. Sofia
Türkçesi:
«YE N i ÇAG»
Th6kurova 3
Fiyatı 1 l i ra
-
Stredisko pro rozsirova n i tisku. Praha 6.
Download