Turan ÖZTÜRK - İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası

advertisement
AYLIK BÜLTEN DİZİNİ
İÇİNDEKİLER
Odamızdan Haberler
……………..………………………………………. 2
Odamıza Gelen Yazılar
................................................. 3-32
Maliye Bakanlığı Özelgeleri……………………………………………….. ….. 33-46
Yargı Kararları
…………………………………………………………………. 47-58
Sayı: 108 MAYIS-HAZİRAN
Adres:
Cumhuriyet Bulvarı NO:193 K:3 D:3 Tan Apartmanı
Alsancak/İZMİR
Yazı Danışma ve Okuma Kurulu
Hazırlayan
Ayşe GÖZGÖZOĞLU
(Yazı İşleri Sorumlusu)
Turan ÖZTÜRK (YMM)
(Genel Yayın Sorumlusu)
Hasan Zeki SÜZEN (YMM)
(Genel Yayın Sorumlusu)
ODAMIZ BANKA HESAP NUMARALARI
T.İş Bankası Gündoğdu Şubesi
HESAP NUMARASI : 3424-0296179
IBAN NUMARASI : TR 080006400000134240296179
Yapı Kredi Bankası Mustafabey Şubesi
HESAP NUMARASI : 283-65248362
IBAN NUMARASI: TR 080006701000000065248362
Ziraat Bankası Alsancak Şubesi
HESAP NUMARASI: 712-6969135
IBAN NUMARASI: TR 670001000712069691355004
1
ODAMIZDAN HABERLER
Hasan Zeki SÜZEN
+ İSTANBUL’DA ODA BAŞKANLARI TOPLANTISI
Oda Başkanımız Ünal AYDIN’ın katıldığı oda başkanları toplantısında
mesleğimizle ilgili çeşitli sorunlar görüşüldü. Toplantıda Maliye Bakanlığı
Müsteşarı Naci Ağbal da bir konuşma yaparak özellikle yeni Ticaret Kanunu ile
getirilen düzenlemenin mesleğimize etkilerini dile getirdi.
+ DENETİM STANDARTLARI EĞİTİMİ
Daha önce duyurulduğu üzere, üyelerimizle ilgili denetim standartları
eğitimi tasdik raporlarının yoğunluğu ve sıcaklar dolayısıyla Ekim ayına ertelendi.
İsteyen üyelerimiz TÜRMOB’un internet sitesine girerek sanal eğitiminden de
yararlanabilirler.
+ VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI
Üyelerimizden Mehmet Aktaş annesini, Ferhat Fahran babasını
kaybetmiştir. Vefat edenlere Allahtan rahmet meslekdaşlarımıza ve sevenlerine
sabır ve başsağlığı diliyoruz.
İyi bir yaz geçirmeniz dileğiyle…
2
NE OLACAK BU AB’NİN HALİ?
Prof. Dr. Adnan GÜLERMAN
Yeminli Mali Müşavir
Hatırlanacaktır, bir süre önce Odamızın Dergisi’nde “Ne Olacak Bu Yunanistan’ın
Hali?” başlıklı yazım yer almıştı.(Temmuz-Ağustos 2010 Sayı:97)
Aslında, yasal ve ekonomik düzenlemeleri dahil, pek çok ortak noktası olan
AB’de bir ülkenin şu veya bu biçimde, tek başına, özellikle ekonomik bir bunalıma
girebilmesi oldukça uzak bir ihtimal olarak düşünülür.
Çünkü, AB’ye girme şartlarının başında gelen kurallardan birisi, 35 müzakere
başlığından oluşan konularda bir uyum çalışması yapıldıktan sonra, AB Normları
dediğimiz bu başlıklarda tam uyum sağlandıktan sonra Birliğin tam üyesi
olunmaktadır.
Öncelikle şu hususu belirtmeliyim: Birliğin üyelerinden herhangi birinde görülen
ekonomik veya öteki hususlardaki kayda değer bir aksaklık öteki ülkelerin destek
ve yardımlarıyla giderilmemesi hali Birliğin tam oturmadığının, kusursuz bir Birlik
haline henüz gelemediğinin belirtisidir.
Öteki aksaklıklar bir yana, özellikle ekonomik bir aksaklık önem taşır.
Yine hatırlanacaktır. Odamızın dergisinde yayınlanan “Ekonomik Kriz ve Kürsel
Mali Düzenlemeler (Sistemik Kriz)” başlıklı bir yazımda (Mayıs-Haziran 2011
Sayı:102) ekonomik krizlerin salgın hastalıklardan daha kolayca ve karantina gibi
engelleri de tanımayarak ülkeler arasında yayıldığına yer vermiştim.
İşte aralarında Birlik halinde sıkı bir ilişki olması gereken AB üyelerinden birisinde
görülen ekonomik krizin öncelikle Birlik üyeleri arasında yayılmaya başlamış
olması henüz tam bir Birlik olunamadığına işaret ettiği için şaşırtıcı değildir.
Mahalledeki bir yangında, yangının kendi evimizi de yakmaması için komşunun
evindeki yangını söndürmeye yardımcı olmamız gibi, Birlikte de yangın söndürme
işi sadece Almanya’nın sırtına yüklenmiştir.
Gerçi, Birlikteki ülkelerden birisinde baş gösteren ekonomik kriz öteki üye
ülkelerin yardım ve desteği ile önlenebilir, diye düşünülür.
Ama, olay sadece Yunanistan ile ilgili olsa çözüm zor olmayacak. Bakınız The New
York Times gazetesinin ekonomist yazarlarından Floyd Norris bir makalesinde,
ekonomik krizin dünya çapında yaygınlığına değinerek,“Dört yıl kadar önce dünya
finans sistemi çöküş tehlikesiyle karşı karşıyayken, en büyük ülkeler küre-sel
durgunluğu önleyecek ortak bir eylem planı konusunda anlaştı. Ancak, bu
günlerde yaratılan umu-dun büyük ölçüde kaybolduğu görülüyor.
3
Avrupa’da kriz daha da kötüleşti ve kıtanın büyük bir bölümünün (Yunanistan,
İtalya, İspanya, Portekiz, İngiltere ve hatta Fransa A.G.) yeni bir durgunluğa
sürüklenmesiyle, Avrupalı liderler arasındaki tartışmalar şiddetlendi (…) Büyük
ülkelerin yeniden harekete geçmesi için pek az isteklilik (belki de imkân) olduğu
anlaşılıyor.(…) Ancak, en önemli etken hükümetlerin zayıflığı…”
Dilimizde ”Kabahat samur kürk olsaydı, o kürkü kimse giymezdi” biçiminde olan
söze uygun olarak, Yunanistan bir “günah keçisi” gibi görülmektedir. Eğer, öyle
olsaydı, ekonomisi Yunanistan’dan daha güçlü olarak bilinen yukarıda saydığımız
AB ülkeleri de ekonomik krizde boğulmamak için birer can simidinin arayışına
girmezlerdi.
Yani, Birlik’de sağ gözden sol göze fayda yok.
Geriye Almanya kalmakta. Başka bir yazımda Almanya’yı Birliğin sağmal ineğine
benzeterek “Krizdeki Birlik ülkeleri sağa sağa Almanya’nın memelerindeki sütü de
kurutmak üzere” demiştim.
Aslında, sadece Almanya’nın değil, güçlü bir uluslar arası finans kurumu olarak
bildiğimiz Uluslar arası Para Fonu’nun da nefesi kesilmek üzere.
Nitekim, bu yazımı kaleme aldığım şu günlerde Meksika’da toplanan G20
zirvesinde İMF’ye güç katmak için bazı ülkeler ( Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya,
Meksika, Türkiye, Güney Afrika, Kolombiya) keselerinin ağzını açarak toplam
91,5 milyar doları aktarmak kararını almışlardır.
Bu karar sadece ekonomik krizle boğuşan ülkeleri ekonomik krizden kurtarmaya
yardımcı olmak için değil, aynı zamanda sistemik kriz etkisi ile sonunda kendi
sınırlarından da girerek ekonomilerinin zorda kalmaması içindir de.
İMF’ye katkıda bulunan ülkelerin isimlerine bir daha göz atarsanız, aralarında
Almanya dahil, hiçbir Birlik ülkesinin bulunmadığını görürsünüz.
Çin’in 43 milyar Dolarla katıldığı bu havuza Türkiye’nin katkısı 5 milyar Dolardır.
Avrupa Birliği’nin patronu sayılan Almayanın havuza katkısının olamaması, artık
Almanya’nın da ne-fesinin kesilmekte olduğunu göstermektedir.
Zaten kısa bir süre önce Fransa’da Nicolas Sarkozy’nin seçimlerde yenilgiye
uğrayarak iktidarı kaybet-mesinin ardından 2008’den bu yana yeniden seçilen tek
önemli lider olan Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in eyalet seçimlerinde
yenilgiye uğraması, ekonomik zayıflığın politikayı yönetenleri olumsuz
etkilemesinin en belirgin göstergesidir.
Türkiye’ye gelince, İMF havuzuna Merkez Bankası fonlarından 5 milyar Dolar
aktarma kararı alınması şaşırtmamalıdır. Denilebilir ki, İMF’ye küçük bir miktar
kalmış olsa da halen borçlu durumdayız. Havuza ödenecek bu 5 milyar Dolarla
İMF’ye olan borcumuz kapatılabilir. Olay dış görünüşü ile böyle olsa da, İMF’ye
4
olan borcumuzun faizinin çok düşük olması, geri ödemede acele edilmemesinin
başlıca gerekçesidir. Böylece İMF havuzuna yapılacak katkıdan elde edilecek
fayda, İMF faizinden kaçınmanın sağlayacağı faydadan daha yüksektir. Ayrıca,
İMF faizinden kurtulma sadece Türkiye’nin meselesi olduğu halde, İMF havuzuna
katkıda bulunma uluslar arası bir fayda sağlayacaktır.
Yukarıda sözünü ettiğimiz “sistemik kriz”den etkilenmemiz de, Pazar payını
ihracatımızın en yüksek olduğu AB pazarından, Güney Afrika’dan Uzak Doğuya
kadar yayılabilmiş olmasıdır.
Ekonomik krizin merkezi haline gelmiş olan ve dört yıldır bu krizden kurtulma bir
yana, aksine kriz batağına gittikçe saplanan Birlik bu krizden kurtulabilir mi?
Kurtulur. Ama, kurtulması kolay olamayacaktır.
Avrupa Komisyonu 6 Haziran tarihinde aldığı “Bankacılık sistemlerini sıkı bir
biçimde birleştirme” kararını uygulayabilirse krizden adım adım çıkabilecektir.
Nitekim, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi de bir tür ortak mevduat
sigortası ve bankacılık düzenlemesi önermektedir. Bu öneri Birlik ülkelerini çok
başlılıktan uzaklaştıracak bir sistemi hayata geçirmek anlamını taşımaktadır.
Olur, ama biraz zor olur. Çünkü, panik dönemlerinde her ülke öncelikle kendisini
kurtarmanın gayreti içindedir. Tehlikede olan öteki ülkeleri düşünme ikinci
plandadır.
Bu arada, Türkiye’nin İMF havuzuna 5 milyar Dolar katkıda bulunmasını dikkate
alarak, Türkiye’nin cari açığının bir tehlike olduğuna işaret edilecekse de, bu
günkü durumda cari açığın zannedildiği kadar bir tehlike yaratmadığına da
burada kısaca değinmiş olalım.
Ayrı bir yazı hacminde olacağı için cari açığımız ve geleceği ile ilgili düşünce ve
değerlendirmelerime de sonraki bir yazımda yer vereceğim.
Son söz olarak şu değerlendirmeyi yapmayı gerekli görmekteyim: Bu
değerlendirmem aynı zamanda yazımın başlığı olan “Ne Olacak Bu Avrupa
Birliği’nin Hali?” sorusunun da cevabı olacaktır. Avrupa Birliğine dağılır, ne de
bazı kopmalar olur. Yukarıda sözünü ettiğim gibi, AB.nin bu dar boğazdan çıkabilmesi için Birlik dışındaki devletler gerekirse İMF havuzuna daha fazla katkıda
bulunacaklardır. Çünkü, Birliğin dağılmasının veya Birlikten bazı kopmalarının
olmasının dünyanın ekonomik ve sosyal yapısına getireceği yükün maliyeti,
Birliğin bu krizden kurtulmasının getireceği mali yükten çok daha ağır olacaktır.
Üstelik, İMF havuzuna aktarılan bu paralar her zaman ödeyen ülkeler tarafından
geri alınabileceği için, katkıda bulunabilecekler için önemli bir yük de
getirmeyecektir.
5
UFRS’NIN TÜRKİYE’DE İLK UYGULAMASI İÇİN AÇILIŞ BİLANÇOSU
HAZIRLANMASI
THE OPENING BALANCE SHEET PREPARATION TO FIRST-TIME ADAPT IFRS IN TURKEY
Serkan TERZİ*
İlker KIYMETLİ ŞEN**
Filiz BÜLBÜL***
ÖZ
Globalleşme nedeniyle ülkeler arasındaki ticari faaliyetlerin ve uluslararası
firma sayılarının hızla artması muhasebe ve finansal raporlama uygulamalarında
da uluslararası standartların belirlenmesini gerekli kılmaktadır. Bu amaçla
Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu tarafından Uluslararası Muhasebe
Standartları ve Uluslararası Finansal Raporlama Standartları yayınlanmıştır.
Türkiye’de bu standartlara uyumu sağlamak amacıyla Türkiye Muhasebe
Standartları Kurulu tarafından yapılan Türkçe tercüme ile Türkiye Muhasebe
Standartları ve Türkiye Finansal Raporlama Standartları hazırlanmıştır. Yakın bir
tarihte yürürlüğe girmesi beklenen yeni Türk Ticaret Kanunu taslağında tüm
sermaye şirketlerine bu standartlara uyma zorunluluğu getirilmektedir.
Standartların uygulamaya girmesi halinde, mali tablolarını bu standartlara göre
düzeltmek zorunda olacak olan işletmelerin öncelikle standartlara uygun bir açılış
bilançosu düzenlemeleri gerekmektedir.
Bu çalışmada, Türkiye’de Uluslararası Finansal Raporlama Standartları uygulamasına başlanması için açılış bilançosunun nasıl hazırlanacağı örnekler
yardımıyla açıklanmıştır.
* Marmara
Programı
**Marmara
Programı
Üniversitesi
Üniversitesi
İşletme
İşletme
Fakültesi
Fakültesi
Muhasebe
Finansman
Doktora
Muhasebe
Finansman
Doktora
***S.M.M.M., Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Muhasebe Finansman
Doktora Programı
Anahtar Kelimeler: Açılış Bilançosu, TFRS, UFRS
ABSTRACT
The sudden increase in international trade facilities and the number of
multinational companies with the effect of globalization requires adoption of
international standards in accounting and financial reporting. For this reason,
International Accounting Standards Board issued International Accounting
Standards and International Financial Reporting Standards. In order to adapt
these standards, Turkish Accounting Standards Board translated and issued them
6
as Turkish Accounting Standards and Turkish Financial Reporting Standards. In
the new Turkish Trade Law which is expected to be enforced in a near future, to
adapt these standards become compulsory for all equity companies. With the
enforcement of these standards, all equity companies should prepare transition
balance sheet
The aim of this article is to present how the opening balance sheet is prepared
with the help of examples in order to first adaptation of International Financial
Reporting Standards in Turkey.
Key Words: Opening Balance Sheet, TFRS, IFRS
1. GİRİŞ
Mali (finansal) tablolarda yer alan bilgilerin yatırımcılar açısından kullanışlı
olabilmesi için karşılaştırılabilir, güvenilir, ihtiyaca uygun olması gerekmektedir.
Bu ihtiyaç özellikle küreselleşme sürecinde uluslararası yatırımların gelişmesi
sonucunda artmıştır. Küreselleşme ile birlikte yatırımcılar açısından ortaya çıkan
en önemli sorun, mali tabloların karşılaştırılabilir nitelikte standart bilgileri
içermemesi ve ortak değerleme ölçekleri ile değerlenmemiş olmasıdır. Çünkü her
ülkenin uyguladığı muhasebeleştirme ölçütleri kendi yasa ve özel kuruluşların
vasıtasıyla yönlendirilmektedir. Uluslararası muhasebedeki bu farklılıkların
ortadan kaldırılması ve mali tabloların belli bir standartta ortak bir dille sunulması
amacıyla Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (IASB- International
Accounting Standards Board) tarafından çalışmalar başlatılmış ve bu amaçla da
Uluslararası Muhasebe Standartları (IAS- International Accounting Standards) ve
Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (IFRS- International Financial
Reporting Standards) yayınlanmıştır.
Türkiye’de bu standartlara uyumu sağlamak amacıyla Türkiye Muhasebe
Standartları Kurulu (TMSK) oluşturulmuştur. TMSK tarafından IASB ile yapılan
telif anlaşması gereğince IAS ve IFRS’nin aynen Türkçe tercümesi yapılarak
Türkiye Muhasebe Standartları (TMS) ve Türkiye Finansal Raporlama Standartları
(TFRS) hazırlanmış ve 2005 yılından itibaren Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
Yakın bir tarihte yürürlüğe girmesi beklenen yeni Türk Ticaret Kanunu taslağında
tüm sermaye şirketlerine bu standartlara uyma zorunluluğu getirilmektedir.
Standartların uygulamaya girmesi halinde, mali tabloların standartlara göre
düzeltmek zorunda olacak olan işletmeler, raporlama tarihi itibari ile
karşılaştırmalı mali tablo düzenleyebilmeleri için, öncelikle standartlara göre açılış
(geçiş) bilançosu düzenlemeleri gerekmektedir. Bundan dolayı bu çalışmada,
IFRS uygun olarak açılış bilançosunun hazırlanması örnek veriler yardımıyla
açıklanmıştır.
2. GENEL AÇIKLAMALAR
2.1. TFRS 1
TMSK tarafından yayınlanan “TFRS1-Türkiye Finansal Raporlama Standartlarının
İlk Uygulamasına ilişkin Türkiye Finansal Raporlama Standartlarının amacı,
7
işletmelerin TFRS’na göre ilk kez düzenlenen finansal tablolarının ve ara dönem
finansal raporlarının yüksek kalitede bilgiler içermesini sağlamaktır. Bu standarda
göre finansal tablolar aşağıdaki bilgileri içermek amacıyla düzenlenmektedir:
(TFRS1, par.1)
(a) Kullanıcılar açısından finansal tabloların şeffaf olması ve sunulan tüm
dönemler açısından karşılaştırılabilirliğinin sağlanması.
(b)
TFRS’na göre gerçekleştirilecek muhasebe uygulamaları açısından uygun
bir alt yapı sağlayan bilgileri içermesi.
(c)
Fayda maliyet analizine göre, maliyeti faydasını geçmeyecek bilgiler
sağlaması.
Standart, aşağıdakilere uygulanmaktadır: (TFRS 1, par.2)
(a)
TFRS’na göre ilk kez düzenlenen finansal tablolara ve
(b)
TFRS’na göre ilk kez düzenlenen finansal tabloların kapsadığı dönemlere
ilişkin olarak “TMS 34 Ara Dönem Finansal Raporlama Standardı” çerçevesinde
ara dönem finansal raporların sunulması durumunda, söz konusu raporların her
birine.
Bu Standart, bir işletmenin TFRS’ları ilk kez uygulaması durumunda uygulanmaktadır. Örneğin aşağıdaki durumlarda;
(a)
TFRS’larla açık ve koşulsuz uyum içinde olduğuna dair üzerlerinde bir
açıklamaya yer verilmiş bir finansal tablolar setini daha önceden sunmuş ve di¤er
düzenlemelere göre finansal tabloları sunmayı sona erdirmiş ise;
(b)
Geçmiş dönem finansal tabloların diğer düzenlemelere göre hazırlanmış
ancak bu tablolarda açık ve koşulsuz olarak TFRS’lara uyulduğuna dair bir
açıklama yer almış ise veya
(c) Denetçilerin bir önceki döneme ilişkin denetim raporunda şartlı görüş bildirmiş olmalarına rağmen, ilgili döneme ilişkin finansal tabloların açık ve koşulsuz bir şekilde TFRS’na uyulduğuna dair bir açıklama içeren bir biçimde sunulduklarında bu standart hükümleri uygulanmamaktadır. (TFRS 1, par. 4)
2.2. Muhasebeleştirme ve Ölçüm
TFRS 1’nda genel ilke; raporlama tarihinde geriye dönük olarak TFRS’lerin ilk
uygulanmasını gerektirmekte ve böylece işletmeler geriye dönük olarak açılış
bilançosu ile raporlama tarihinden önceki dönemin finansal tablolarını TFRS’lere
uygun olarak hazırlaması gerekmektedir.
TFRS’ye geçiş tarihi, TFRS’lerin ilk uygulanmasında TFRS’lere göre tam karşılaştırmalı bilgilerin sunulduğu dönemden önceki dönemin açılış bilançosu tarihidir.
Açılış bilançosu, TFRS 1’e uygun olarak hazırlanmalı ve geriye gönük
8
uygulamalar, ihtiyari (optional) ve zorunlu (mandatory) istisnalara ilişkin genel
ilkeleri de içermelidir. Açılış bilançosunun, ilk uygulanan TFRS’ye uygun finansal
tabloların bir parçası olarak yayınlanmasına gerek yoktur, ancak ilk sunulan
finansal tabloların hazırlanması için baz olarak kullanılmaktadır. (Deloitte&Touche, 2004, s.8.)
Karşılaştırmalı bilgi sunulan yılın 2006 takvim yılı olması (31.12.2006 tarihi raporlama tarihidir) durumunda, TFRS’ye uygun finansal tabloların ilk kez hazırlanmasına ilişkin zaman cetveli aşağıdaki gibi olacaktır: (Deloitte&Touche,
2004, s.8.)
2005
2006
2007
01.01.2005
31.12.2005
31.12.2006
TFRS Açılış
Bilançosu
Önceki Muhasebe
İlkelerine göre
Raporlama
Raporlama Tarihi
2005 ile
karşılaştırmalı
Bilgi sunumu
Genellikle, TFRS’ye uygun açılış bilançosunun hazırlanmasında aşağıdaki düzeltmelerin yapılması gerekmektedir: (Mirza, Holt ve Orrell, 2006, s.317.)
1TFRS 1 kapsamında varlık ve borçlar tanımlanır.
2TFRS’nin tanınmasına izin vermediği varlık ve borçlar tespit edilir.
3Varlık ve borçlara ilişkin yeniden sınıflandırmalar yapılır.
4Varlık ve borçlara ilişkin ölçüm ve muhasebeleştirme için TFRS hükümleri
uygulanır.
TFRS kapsamında tanınan ve tanınmasına izin verilmeyen varlık ve borçlara
aşağıdaki örnekler verilebilmektedir: (Deloitte&Touche, 2004, s.9.)
Tanınanlar
 Çalışanlara sağlanan faydalar
 Ertelenen vergi varlık ve
Yükümlülükleri
 Finansal kiralama varlık ve
Borçları
 Yasal karşılıklar
 Türev ürünleri
 İktisap edilen maddi olmayan
duran varlıklar
 İçsel geliştirme harcamaları
Tanınmasına İzin Verilmeyenler

Mevcut bir yükümlülük getirmeyen karşılıklar
9


İşletmenin kar elde etmesi mümkün olmaması durumunda, indirilebilir
vergi varlıkları
Ölçüm kriterlerini taşımayan maddi olmayan varlıklar
Bir işletme, TFRS açılış bilançosunda ve TFRS’ye göre ilk kez düzenlenen finansal
tablolarında sunduğu tüm dönemlerde aynı muhasebe politikalarınıı kullanmalıdır.
(TFRS 1, par.7)
Bir işletmenin açılış TFRS bilançosunda kullandığı muhasebe politikaları, TFRS’ye
geçmeden önceki muhasebe ilkelerine göre sunulmuş aynı tarihli bilançosundaki
muhasebe politikalarından farklı olabilmektedir. TFRS’ye geçiş tarihinden önceki
olay ve işlemler, düzeltme kayıtlarının yapılmasını gerektirmektedir. Bu durumda,
TFRS’ye geçiş tarihi itibariyle, bu düzeltmeler geçmiş yıl kar/zarar hesabı içinde
veya uygun olması durumunda farklı bir özkaynak kalemi içerisinde
muhasebeleştirilmelidir. (TFRS 1, par.11)
3. TÜRKİYE FİNANSAL RAPORLAMA STANDARTLARININ
UYGULANMASINA İLİŞKİN ÖRNEK UYGULAMA
İLK
KEZ
Türkiye muhasebe standartlarının ilk uygulanma tarihi olarak 31.12.2006 tarihi
planlanmaktadır. Bu durumda, geçiş tarihi 01.01.2005 tarihi olacaktır. Geçiş
tarihindeki bilanço, 31.12.2006 tarihinde yürürlükte bulunan standartlara göre
düzenlenecektir. 01.01.2005 veya 31.12.2004 tarihli bilançonun TFRS’lere uygun
olarak düzenlenmesine binaen 31.12.2005 ve 31.12.2006 tarihli bilanço ve gelir
tabloları düzenlenerek karşılaştırmalı bilgi sunulacaktır. Özetle, 31.12.2006
tarihinde TFRS’lere uygun raporlama yapabilmek için; ilk önce 31.12.2004 tarihli
bilanço düzenlenerek geçmiş yıl kar veya zararı bulunacak, sonra 31.12.2005
tarihli bilanço düzeltilecek, daha sonra da 31.12.2004 tarihli bilanço ile
31.12.2005 tarihli bilanço karşılaştırılarak 31.12.2005 tarihli gelir tablosu
düzenlenecektir. Buna müteakip olarak da, 31.12.2006 tarihli bilanço ve gelir
tablosu 31.12.2005 tarihli bilanço ile karşılaştırılarak düzeltilecektir. Böylece en
az iki yıla ait karşılaştırmalı bilgi, 31.12.2006 tarihli finansal tablolar ile
sağlanabilecektir.
Ancak bu konuda Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından TFRS’na göre ilk kez düzenlenen finansal
tablolarda, ilk dönem gelir tablosunun karşılaştırmalı olarak sunulması
zorunluluğu getirilmemiştir.
ÖRNEK
SER işletmesinin 31.12.2004 tarihli bilançosu, takip eden sayfalarda sunulmuş
olup, TFRS’ye uygun finansal tablo düzenlemesi amacıyla yapılan incelemeler
sonucunda aşağıdaki bilgiler edinilmiştir:
(1)
İşletmenin kasasında YTL dışında, 1.000 USD ve 800 EURO bulunmaktadır.
Bilanço tarihi itibariyle efektif döviz alış kuru USD için 1,5000, EURO için
1,8500’dir. İşletme tarafından dönem sonu değerleme işlemi yapılmıştır.
10
(2)
İşletme tarafından finansal varlıkların yeniden sınıflandırılması amacıyla
yapılan incelemeler sonucunda;
halka açık (AB) işletmesinin %15 oranında hisse payına sahip oldu¤u
(alım-satım amaçlı),
halka açık (CD) işletmesine ait %8 oranındaki hisselerin satılmasına ilişkin
karar, yönetim kurulu tarafından alınmıştır.
Bilanço tarihi itibariyle (AB) işletmesine ait hisse senedi Hisse Senetleri hesabına
1.500 YTL olarak kaydedilmiş olup, borsa değeri 1.000 YTL olarak tespit
edilmiştir. (CD) işletmesine ait hisse senedi Bağlı Menkul Kıymetler Hesabına 500
YTL olarak kaydedilmiş olup, borsa de¤eri 800 YTL olarak tespit edilmiştir.
(3) İşletmenin ticari alacaklarına ilişkin reeskont işleminin sadece alacak senetleri için yapıldığı tespit edilmiş olup, alıcılar için yapılmamıştır. Alacak senetlerinin itibari değeri 8.000 YTL olup, 1.800 YTL reeskont ayrılmıştır. Alıcılara
ait detay aşağıdaki gibidir:
Alıcılar
Serap Şahin
İlker Yılmaz
Murat Demir
Evrim Çakmak
Neşat Yıldız
Hasan Yalçın
Toplam
Kayıt
Tarihi
15.12.2004
25.12.2004
20.12.2004
29.12.2004
01.11.2004
30.11.2004
Peşin
Fiyat
1.000
1.500
2.000
800
900
500
6.700
Vadeli
Fiyat
1.500
1.700
2.200
900
950
700
7.950
Ortalama
Vade
30 gün
25 gün
15 gün
15 gün
10 gün
15 gün
(4)
İşletmenin stoklarına ilişkin incelemelere ait tespitler aşağıdaki gibidir:
55.000 YTL tutarındaki ticari mallar içinde 150 YTL vade farkı olduğu anlaşılmıştır.
Ticari malların piyasa fiyatlarının araştırılması amacıyla yapılan pazar
araştırmasında, ticari malların piyasadaki alım-satım bedeli 60.000 YTL olduğu
tespit edilmiştir. İşletme tarafından malların satılmasına ilişkin katlanılacağı
tahmin edilen pazarlama ve satış giderleri 15.000 YTL’dir.
(5)
İşletme TFRS’ye ilk geçiş nedeniyle varlıkların gerçeğe uygun değerinin
tespit edilmesi amacıyla ekspertiz yaptırmış olup, ekspertiz raporunun sonuçları
aşağıdaki gibidir.(1)
Ekspertiz raporu, 31.12.2004 tarihi itibariyle maddi duran varlıkların amorti
edilmiş yenileme maliyetleri dikkate alınarak hazırlanmış olup, faydalı ömürler
dikkate alınarak geriye dönük hesaplama yapılmıştır. Örneğin tesis, makine ve
cihaz› 31.12.2006 tarihli yenileme maliyeti 1.050 YTL olarak saptanmış olsun.
31.12.2006 tarihinden itibaren kalan faydalı ömür süresi [(5 yıl x 12 ay/yıl)-25
ay)] = 35 ay’dır. Kıst amortisman yöntemine göre her ay ayrılması gereken
amortisman 1.050 / 35 = 30 YTL/ay olacaktır. 31.12.2006 ile 01.12.2004
tarihleri arasında 25 ay olduğundan, geriye doğru gidecek olursak, (25 ay x 30
YTL =) 750 YTL varlığın değerine eklenerek (1.050 + 750 =) 1.800 YTL olarak
varlığın 31.12.2004 tarihi itibariyle değeri tespit edilecektir.
11
Duran Varlıklar
Tesis, Makine ve Cihazlar
(D) Binas›
(E) Binas›
Ar sa
Aktife Girifl Faydalı
Defter Birik.
Tarihi
Ömür
Değeri Amor t.
01.12.2004
5 2.000
(400)
25.06.2004
50 10.000
(200)
25.06.2004
50 5.000
(100)
10.05.2003
- 20.000
-
Toplam
37.000
Piyasa
Değeri
1.800
3.500
2.500
30.000
(700) 35.300
- Yapılan ekspertiz incelemeleri sonucunda binalar›n arsadan aldığı pay, %60
olarak belirlenmiştir. Diğer bir ifade ile binaların maliyet bedelinin %60’› arsa
maliyetinden kaynaklanmaktadır.
Yapılan inceleme sonucunda, işletmenin (E) binasının aşka bir işletmeye
kiraladığı tespit edilmiştir.
(6) İşletmenin maddi olmayan duran varlıklar› incelendiğinde, araştırma-geliştirme giderlerinin 500 YTL’sinin araştırma faaliyeti ile ilgili olduğu ve 1.000
YTL’sinin ise geliştirme faaliyeti ile ilgili olduğu tespit edilmiştir. Maddi olmayan
duran varlıklara ait ayrıntılı bilgi aşağıdaki tabloda sunulmuştur:
Varlık Kalemleri
Aktife
Faydalı
Ömürler
Defter Birikmiş İtfa
Değerleri
Payları
Giriş
Haklar
05.10.200
15
Tarihleri
Kuruluş ve Örgütlenme
10.02.2003
5
4
Araştırma-Geliştirme
Gid. 15.08.2004
5
Gid.
Toplam
(7) işletmenin ticari borçlarına ilişkin detay
Satıcılar
Metin Akar
Serkan Çakır
Toplam
Kayıt
Tarihi
10.12.2004
20.12.2004
Peşin
Fiyat
2.000
2.500
4.500
4.180
-280
3.000
-600
1.500
-300
8.680
-1.180
bilgi aşağıdaki gibidir:
Vadeli
Fiyat
2.500
2.700
5.200
Ortalama
Vade
30 gün
30 gün
(8)
TMS 19 kapsamında işletme çalışanlarına 5.000 YTL kıdem tazminatı
karşılığı ayrılmıştır.
(9)
işletmenin 31.12.2004 tarihli kurumlar vergisi beyannamesinde yer alan
gelecek yıllarda yararlanılacak geçmiş yıl zararları 1.000 YTL'dir.
(10) 31.12.2004 tarihi itibariyle işletmenin aleyhine açılan dava ve/veya icra
takipleri aşağıdaki gibidir:
12
Takip
Takip
Türü
Konusu Adeti
Tutarı
İcra takipleri
Alacak
6
5.000
Diğer takipler
İptal
|
1
500
7
5.500
İşletmenin avukat ile yapılan görüşme sonrası işletme aleyhine açılan alacak
davaların kaybedilmesine ve iptal davasının ise kazanılmasına ilişkin kanaatin
yüksek olduğu öğrenilmiştir.
SER İşletmesinin 31.12.2004 Tarihli Bilançosu
(YTL Cinsinden ifade Edilmiştir)
AKTİFLER
PASİFLER
Hazır Değerler
Finansal Borçlar
- Kasa
- Banka
8.000
2.000
Menkul Kıymetler
- Hisse Senetleri
Ticari Alacaklar
Ticari Borçlar
1.500 - Satıcılar
Diğer Çeşitli Borçlar
5.200
- Alıcılar
- Alacak Senetleri
7.950
8.000
Alınan Sipariş Avans
1.250
2.000
Diğer Kısa Vadeli Borç
6.000
- Alacak Senetleri Reeskontu (-)
- Ortaklara Borçlar
15.000
-1.800
Diğer Çeşitli Alacaklar
- Ortaklardan Alacaklar
- Banka Kredileri
2.500
Stoklar
- Ticari Mallar
Diğer Dönen Varlıklar
55.000
10.000
Dönen Varlık Toplamı
93.150
Mali Duran Varlıklar
- Bağlı Menkul Kıymetler
Kısa Vadeli Borç Top.
29.450
Uzun Vadeli Borç Top.
35.000
500
Maddi Duran Varlıklar
- Arsa ve Araziler
20.000
Ödenmiş Sermaye
55.000
- Binalar
- Tesis, Makine ve Cihazlar
15.000
2.000 Sermaye Yedekleri
3.000
-Birikmiş Amortismanlar
Maddi Olmayan Duran Varlıklar
- Kuruluş ve Örgütlenme Giderleri
-700
Kar Yedekleri
3.000
- Haklar
- Araştırma ve Geliştirme Giderleri
4.823
1.500 Geçmiş Yıl Zararları
Dönem Net Karı
- Birikmiş İtfa Payları
Duran Varlık Toplamı
-1.823
44.300
TOPLAM AKTİF
137.450 TOPLAM PASİF
Oz Kaynak Toplamı
5.000
15.000
-5.000
73.000
137.450
TMS ve TFRS’YE GÖRE YAPILACAK DÜZELTMELER:
Öncelikli olarak işletme dönem net karını 580 Geçmiş Yıl Zararına (2)
devretmelidir. Çünkü ilk uygulama döneminde yap›lan düzeltmelere ilişkin gelir
ve giderler, 580 nolu hesapla ilişkilendirilecektir.
13
590 DÖNEM NET KARI
580 GEÇMİŞ YIL ZARARLARI
Dönem net karının devri nedeniyle
15.000
15.000
1) Hazır Değerler
Kasa:
Kasa ile ilgili TFRS’ye uygun düzeltme işlemi, yabancı para kasası açısından söz
konusu olmaktadır. 21 no'lu standarda göre işletmeler, yabancı para cinsinden
işlemlerini fonksiyonel para birimine çevirirken, işlem tarihindeki geçerli kur
dikkate alınmaktadır. (TMS 21, par.21) Türkiye’de gerek VUK açısından, gerekse
de TFRS’ye uygunluk açısından geçerli kur olarak bilanço tarihindeki Merkez
Bankası’nın Efektif Döviz Al›ş Kuru kullanılmaktadır. Bu bakımdan VUK’a göre
yapılan değerleme işlemi ile TFRS’ye göre yap›lan değerleme işlemi arasında
herhangi bir farklılık olmayacaktır.
2) Menkul Kıymetler
39 no’lu standarda göre menkul kıymetler üç grupta toplanmaktadır: (Akdoğan,
2001, s.61.)
1- Alım-satım amaçlı olanlar,
2- Vadesine kadar elde tutulacak olanlar,
3- Satılmaya hazır menkul kıymetler.
TFRS’ye uyum için, işletme tarafından menkul kıymetleri yukarıdaki ayrıma
paralel olarak yeniden sınıflandırılmalı ve 39 nolu standardın belirttiği değerleme
ölçeklerine göre değerlenip finansal tablolara alınmalıdır.
VUK açısından menkul kıymetler alış bedeli üzerinden değerlenir ve finansal
İşletmenin finansal tablosunda 580 nolu hesap olduğundan, düzeltmelerden
kaynaklanan kar veya zararlar bu hesapla ilişkilendirilmiştir.
(2) İşletmenin finansal tablosundan 580 nolu hesap olduğundan, düzeltmelerden
kaynaklanan kar veya zararlar bu hesapla ilişkilendirilmiştir. Tablolarda bu bedel
üzerinden gösterilir. Ancak 39 no’lu standarda göre menkul kıymetler (alım-satım
amaçlı olanlar) gerçeğe uygun değer üzerinden değerlenmektedir. Menkul
kıymetlerde gerçeğe uygun değer borsa değeridir. (Akdoğan, 2001, s.67.) Borsa
değeri olarak da, değerleme günündeki en iyi alış değeri, eğer en iyi alış değeri
yoksa, en iyi satış değeri dikkate alınmaktadır (kapanış değeri olarak).
Borsada işlem görmeyen menkul kıymetlerin gerçeğe uygun de¤eri ise, etkin faiz
yöntemi (iç verim oranı) kullanılarak tespit edilmektedir. (TMS 39, 49/c)
14
Uygulamada iç verim oranı olarak T.C. Merkez Bankası’nın Kasa Vadeli Avanslar
için yayınlamış olduğu iskonto haddi (emsal faiz oranı olarak) kullanılmaktadır.
Eğer hisse senetlerinin gerçeğe uygun değeri güvenilir bir biçimde ölçülemiyorsa, elde etme maliyeti üzerinden değerlenmektedir.(Akdoğan, 2001, ss.6970.)
Hisse senetleri alım-satım amaçlı olduğundan, bunların gerçeğe uygun değeri ile
kayıtlı değeri arasında ortaya çıkacak olan fark, Geçmiş Yıl Kar/Zararı ile
ilişkilendirilecektir. (TMS 39, par.45/a)
Örneğimizde, SER işletmesi, (AB) işletmesine ait hisse senedini alım-satım amaçlı
olarak kullanmaktadır.
Maliyet Bedeli
Borsa Değeri
Zarar =
500
= 1.500
= 1.000
580 GEÇMİŞ YIL ZARARLARI
500
110 HİSSE SENETLER
Gerçeğe uygun değerinden değişim nedeniyle
500
Satılmaya hazır menkul kıymetler de gerçeğe uygun değer üzerinden kaydedilmelidir. Menkul kıymet aktif bir piyasada işlem görüyorsa, bu piyasadaki işlem
değeri gerçeğe uygun değeridir. Bunun en güzel örneği, borsada işlem görmesi
durumunda borsa değerinin, gerçeğe uygun değer olmasıdır. Eğer menkul kıymet
aktif bir piyasada işlem görmüyorsa, bu durumda amorti edilmiş maliyet bedeli
üzerinden (etkin faiz yöntemine göre) muhasebeleştirilmelidir.
Satılmaya hazır menkul kıymetlerin, borsa değeri ile tespit edilmiş gerçeğe uygun
değeri ile VUK’a göre kaydedilen alış bedeli arasındaki değer artış ve azalışları ile
kur farkları, özkaynak içerisinde muhasebeleştirilmelidir. Bu varlığın elden
çıkarılması durumunda ise, gelir tablosu ile ilişkilendirilir. (TMS 39, par.55/b)
Örneğimizde, SER işletmesi, (CD) işletmesine ait hisse senedini satmaya karar
vermiştir. Bundan dolayı duran varlıklar grubundan çıkartılıp, dönen varlık grubu
içerisinde ayrı bir başlık altında sınıflandırılmalıdır.
Maliyet Bedeli
= 500
Borsa Değeri
= 800
Değer Artışı
= 300
113 SATILMAYA HAZIR FİNANSAL VARLIKLAR
240 BAĞLI MENKUL KIYMETLER
Yeniden sınıflandırma nedeniyle
500
500
15
113 SATILMAYA HAZIR FİNANSAL VARLIKLAR
523 FİNANSAL VARLIK DEĞER ARTIŞLARI
Değer artışı nedeniyle
300
300
3) Ticari Alacaklar
Ticari alacaklar içerisinde yer alan Alacak Senetlerine reeskont ayrılmış olmasına
rağmen, Alıcılar hesabı reeskonta tabi tutulmamıştır. TMS 18 standardına göre
vadeli satışlara ilişkin vade farklarının satışlar içerisinde değil, ertelenen faiz geliri
hesabında raporlanması gerekmektedir. Bu nedenle satış işlemi sonucunda
ortaya çıkan ve henüz tahsil edilmemiş olunan faiz gelirlerinin alacaklardan
indirilmiş olması ve karşı ayağının da pasif karakterli bir hesapla(3)
ilişkilendirilmiş olması gerekmektedir. Böylece satışlar içersinde yer alan vade
farkları, çıkarılmış olunmaktadır.
Vergi Usul Kanunu açısından senetsiz alacaklara reeskont ayrılması kanunen
kabul edilmeyen gider olarak kabul edilmiştir. Ancak TFRS ve SPK açısından
vadeli satışlar, reeskonta tabi tutularak gerçeğe uygun değeri üzerinden gösterilmektedir.
(3) Uygulamada genellikle kazanılmamış (ertelenen) faiz alacakları, 120 Alıcılar
içerisinden düşürülmek suretiyle 120 no’lu hesap net olarak gösterilmekte ve
buna ilişkin açıklama dipnotlarda yapılmaktadır.
SPK tarafından yayınlanan UFRS’ye uygun finansal tablo formatı ve buna ilişkin
dipnotlar formatında bu şekilde yapılmaktadır.
Alacaklar ayrıca, tahsil edilme imkanı bakımından incelenmek suretiyle şüpheli
durumda olup olmadığına tespit edilmelidir. Buna göre, bir alacağın şüpheli
alacak olarak değerlendirilebilmesi için işletmeler değişik göstergelerden yararlanabilmektedir. Bunlar; (Marşap, 2006, s.25.)
-
İşletmenin önceki yıllarda tahsil edilemeyen alacaklarına ilişkin veriler,
-
Borçlunun ödeme yeteneği,
İşletmenin içinde bulunduğu sektörde ve cari ekonomik ortamda ortaya çıkan olağanüstü koşullardır.
İşletmeler bu verilerden yararlanmak suretiyle ve makul bir gerekçeye dayandırarak şüpheli alacak tahmini yapabilirler ve bununla birlikte bu alacaklara
karşılık ayırabilirler. (Marşap, 2006, s.25.) Ayrılan bu karşılıklar ilk uygulama
döneminde Geçmiş Yıl Zararı/Karı ile ilişkilendirilecektir. Dolayısıyla vadesi
geçmiş olup tahsil edilemeyen alacaklar da şüpheli konumda yer alacaktır.
16
Yukarıda belirtildiği gibi, alacaklar etkin faiz yöntemine göre iskonto edilmiş
değer üzerinden finansal tablolarda gösterilmelidir. Burada kullanılan etkin faiz
oranı, alacağının peşin değerini tahsil tarihindeki vadeli fiyatına eşitleyen orandır.
Ancak reeskont ayrılmadan önce alacaklar içinde tahsil kabiliyeti zayıflamış
olanlar tespit edilerek düşülmelidir. Bu alacaklara karşılık ayrılmalıdır. (Marşap,
2006, s.28.)
Buna göre örneğimizdeki alacaklara bakıldığında tahsil vadeleri aşağıdaki gibi
olacaktır:
Alıcılar
Serap Şahin
İlker Yılmaz
Murat Demir
Evrim Çakmak
Neşat Yıldız
Hasan Yalçın
Kayıt
Tarihi
Ortalama
Vade (Gün)
Tahsil
Tarihi
15.12.2004
25.12.2004
20.12.2004
29.12.2004
01.11.2004
30.11.2004
30
25
15
15
10
15
14.01.2005
19.01.2005
04.01.2005
13.01.2005
11.11.2004
15.12.2004
Yukarıdaki tabloya bakıldığında Neşat Yıldız ve Hasan Yalçın’a ait alacaklar,
2004/11’de tahsil edilmesi gerektiği halde, tahsil edilmemiş olduğu görülmektedir. (2005 yılındaki hesap harekeleri ile teyit edilmelidir). Bundan dolayı
bu alacaklara 31.12.2004 tarihi itibariyle karşılık ayrılmalıdır (950 + 700 = 1.650
YTL).
128 ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR
120 ALICILAR
Şüpheli alacak nedeniyle
1.650
580 GEÇMİŞ YIL ZARARLARI
129 ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAK
KARŞILIKLARI
Karşılık ayrılması nedeniyle
1.650
1.650
1.650
Şüpheli çalışması yapıldıktan sonra reeskont çalışması yapılmalıdır. Reeskont
çalışması aşağıdaki gibi yapılacaktır: (Marşap, 2006, s.29.)
Bugünkü Değer (BD) = Vadeli Değer / (1+i) vadeye kalan gün/360
i = [(Vadeli De¤er / Peşin De¤er) 1/(ortalama gün/360) - 1]
17
Alıcılar
Peşin
Fiyat
Vadeli
Fiyat
Ort.
Vade
Tahsil
Tarihi
31.12.2004
Reeskont Gün
Sayısı
Faiz
Oranı
(i)
BD
Serap
Şahin
1.000
1.500
30
14.01.2005
14
128,75
1.242
İlker
Yılmaz
Murat
Demirci
1.500
1.700
25
19.01.2005
19
5,06
1.546
2.000
2.200
15
04.01.2005
4
8,84
2.145
Evrim
Çakmak
800
900
15
13.01.2005
13
15,89
813
Toplam
6.300
5.746
Reeskont işlemine ilişki yapılacak kayıt aşağıdaki gibidir (Kazanılmamış Faiz
Gelirleri):
Defter Değeri
: 6.300
Bugünkü Değer
: 5.746
Reeskont Tutarı
:
554
580 GEÇMİŞ YIL ZARARLARI
120 ALICILAR
Alacaklara reeskont ayrılması nedeniyle
554
554
4) Diğer Alacaklar/Borçlar
Diğer alacaklar ve borçlar incelendiğinde, işletmenin ilişkili taraflarından alınmış
olduğu görülmektedir. Bundan dolayı bu tutarların TMS 24 ilişkili Taraf
Açıklamaları standardı gereğince “ilişkili taraflardan alacaklar/borçlar” olarak
bilançoda ayrı bir hesapta tek kalemde gösterilmesi gerekmektedir.(4)
130 İLİŞKİLİ TARAFLARDAN
ALACAKLAR
131 ORTAKLARDAN ALACAKLAR
Yeniden sınıflandırma nedeniyle
2.500
331 ORTAKLARA BORÇLAR
330 İLİŞKİLİ TARAFLARA
BORÇLAR
Yeniden sınıflandırma nedeniyle
1.250
2.500
1.250
5) Stoklar
Stoklar incelendiğinde, 55.000 YTL olarak raporlanan stok maliyeti içinde 150 YTL
vade farkı (vadeli satıştan doğan fark) olduğu anlaşılmıştır. Halbuki stokların
18
maliyet bedeli içinde yer alan faiz giderleri, TMS 2 Stoklar standardı gereğince
ertelenmiş faiz giderleri olarak kaydedilmesi gerekmektedir. Bundan dolayı
stokların maliyet bedelinden 150 YTL düşürülerek, karşı ayağında da 320 Satıcılar
hesabı çalıştırılmış (Akdoğan, 2006, s.23.) ve bu hesaptan da 150 YTL
düşürülmüştür. Bunun nedeni ise, stokların henüz satılmamış olmasıdır.
Sonraki maddelerde ticari borçlara ilişkin reeskont çalışması yapılacak ve
buradan çıkan tutar ile envanterde yer alan stoklar arasındaki vade farkı karşılaştırılacaktır. Yani, borç reeskontu ile stok vade farkı arasındaki fark, satılan
mallarla ilgili olacağından aradaki fark için 580 Geçmiş Yıl Zararı hesabı çalıştırılacaktır.
(4) İlişkili taraflardan alacaklar ve borçlar, bilançoda gösterilirken mevcut TDHP
kapsamında 130 ve 330 nolu boş hesaplar kullanılmıştır. SPK tarafından
hazırlanan formatta, gerek ilişkili taraflar, gerekse de yatırım amaçlı
gayrimenkuller ayrı bir ana başlıkta sunulmaktadır.
320 SATICILAR
153 TİCARİ MALLAR
Stoklar üzerindeki vade farkı nedeniyle
150
150
Yapılan incelemeler sonucunda envanterde yer alan stokların net gerçekleşebilir
değerinin hesaplanması amacıyla piyasa fiyatları ve tahmini satış giderleri tespit
edilmiştir.
Piyasa Fiyat
: 60.000
Tahmini Satış Giderleri
: 15.000
Net Gerçekleşebilir Değer (NGD)
: 45.000
Defter Değeri (DD)
: 54.850
Değer Azalışı
: 9.850
580 GEÇMİŞ YIL ZARARLARI
153 TİCARİ MALLAR
NGD < DD olması nedeniyle
9.850
9.850
6) Maddi Duran Varlıklar ve Maddi Olmayan Duran Varlıklar
Maddi olmayan duran varlıklar içerisinde yer alan 262 Kuruluş ve Örgütlenme
Giderleri TFRS’ye göre aktifleştirilmeyip, doğrudan dönemin gideri olarak dikkate
alınır (Mısırlıoğlu, 2005, s.64.). Bundan dolayı 262 nolu hesap 580 nolu hesapla
çalıştırılarak kapatılmalıdır.
580 GEÇMİŞ YIL ZARARLARI
268 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR
262 KURULUŞ VE ÖRG. GİDER.
Kuruluş ve örg. giderlerinin giderleştirilmesi
19
1.800
1.200
3.000
Yine 38 nolu standart gereğince araştırma giderleri, dönemin gideri olarak
dikkate alınırken, geliştirme giderleri ise bazı şartları sağlaması durumunda
aktifleştirilmektedir. Örneğimizde ise, VUK açısından araştırma giderleri aktifleştirilmiş olduğunda TFRS’ye uygun raporlama yapılabilmesi için bunun
aktiflerden çıkartılması gerekmektedir. Bunun için aşağıdaki muhasebe kaydı
yapılmalıdır:
Araştırma Gideri
Geliştirme Gider
Toplam
Amortisman Payı (5)
0,33 x 300= 100
0,67 x 300= 200
300
: 500
: 1.000
: 1.500
580 GEÇMİŞ YIL ZARARLARI
268 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR
263 ARAŞTIRMA VE
GELİŞTİRME MALİYETLERİ
Araştırma giderlerinin giderleştirilmesi
400
100
500
Maddi olmayan duran varlıklar grubu için yapılacak diğer bir düzeltme işlemi ise,
amortisman düzeltimidir. İşletme normal amortisman yöntemine göre yıllık
olarak amortisman ayırdığından, kıst amortisman yöntemine göre düzeltilmelidir.
Varlık Kalemleri
Aktife Giriş
Tarihleri
Faydalı Defter
Bir.İtfa
Ömürler Değerleri Payları
Ay
Sayısı
Kıst
Amort.
Haklar
Geliştirme Giderleri
Toplam
05.10.2004
15.08.2004
15
5
2,90
4,60
78
77
155
4.823
1.000
5.823
323
200
523
İşletmenin mizanında yer alan Bir.Amortisman tutarı
: 523 YTL
Kıst amortisman yöntemine göre düzeltilmiş Bir. Amortisman tutarı : 155 YTL
Geçmiş Yıl Zararı ile ilişkilendirilecek amortisman tutarı
: 368 YTL
268 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR
368
580 GEÇMİŞ YIL ZARARLARI
368
Kısıt amortisman ayrılması nedeniyle işletmenin mizan rakamının düzeltilmesi
(5) Araştırma giderlerine ait amortisman payı hesaplanırken, araştırma giderinin
toplam Ar-Ge gideri içindeki payı dikkate alınmıştır. 500 / 1.500 = %33,333
olarak hesaplanmaktadır. Amortisman payı : 0,3333 x 300 = 100 YTL (99,99 YTL
yuvarlanmıştır.)
Geliştirme giderlerine ait amortisman payı hesaplanırken, geliştirme giderinin
toplam Ar-Ge gideri içindeki pay› dikkate alınmıştır. 1.000 / 1.500 = %66,666
olarak hesaplanmaktadır. Amortisman pay› : 0,6666 x 1.000 = 200 YTL (199,99
YTL yuvarlanmıştır.)
20
Maddi duran varlıklar incelendiğinde ise, binaların maliyet bedeli içinde arsa payı
yer almaktadır. VUK’a göre binanın maliyet bedeline, arsadan aldığı payda
eklenmekte ve bu değer üzerinden amorti edilmektedir. Halbuki, TMS 16 Maddi
Duran Varlıklar standardı açısından arsanın faydalı ömrü belirsiz olduğundan
amortismana tabi tutulamamaktadır. Bunun için ekspertiz tarafından yapılan
incelemelere binaen, binaların arsadan aldıkları paylar tespit edilerek bina
maliyeti içerisinden çıkarılmalıdır.
(D) binası için;
Maliyet Tutarı
:10.000
Arsa Payı
(%60) : 6.000
Arsa Hariç Tutar
: 4.000
(E) binası için;
Maliyet Tutarı
: 5.000
Arsa Payı
(%60) : 3.000
Arsa Hariç Tutar
: 2.000
250 ARSA VE ARAZİLER
252 BİNALAR
Arsa bedelinin binalar içerisinden çıkartılması
9.000
9.000
Yapılan ekspertiz işlemi sonucunda varlıklardaki değer artışı ve azalışları
aşağıdaki gibi tespit edilmiştir. (Net Değer Yöntemine göre):
Duran Varlıklar Defter
Değeri
(1)
Birik.
Amort.
(2)
Kısıt
Amort.
(3)
Düzeltilmiş
Net Değer
(4)=(2-3)
Piyasa
Değeri
(5)
Değer
Tesis, Makine ve 2.000
Cihazlar
400
33
1.967
1.800
(167) Değer
Azalış›
(D) Binası
(10.000-6.000)
4.000
200
47
3.953
3.500
(453) Değer
Azalışı
(E) Binası
(5.000-3.000)
2.000
100
23
1.977
2.500
523 Yatırım
Amaçlı
Arsa
(20.000+9.000)
29.000
-
-
-
30.000
1.000 Değer Artışı
Toplam
32.000
700
103
Yukarıdaki tabloda
yapılacaktır.
belirtilen
Artış/Azalış
(6)=(4-5)
35.300
işlemlerin
250 ARSA VE ARAZİLER
522 MDV DEĞER ARTIŞ FONU
MDV’de değer artış fonu nedeniyle
muhasebe
kaydı
1.000
1.000
21
aşağıdaki
gibi
580 GEÇMİŞ YIL ZARARLARI
253 TESİS, MAKİNE VE CİHAZ
252 BİNALAR
MDV’de değer azalışı nedeniyle
620
167
453
İşletmenin mizanında yer alan Bir. Amortisman tutarı
Kıst amortisman yöntemine göre düzeltilmiş Bir. Amortisman tutarı
Geçmiş Yıl Zararı ile ilişkilendirilecek amortisman tutarı
257 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR
580 GEÇMİŞ YIL ZARARLARI
Kısıt amortisman ayrılması nedeniyle işletmenin mizan
rakamının düzeltilmesi
: 700 YTL
: 103 YTL
: 597 YTL
597
597
(E) binasının kira geliri elde edilmek amacıyla kiralanmış olduğundan TMS 40
standardı hükümlerine göre muhasebeleştirilmelidir. Buna göre, yatırım amaçlı
gayrimenkuller, gerçeğe uygun değeri ile ölçülebilmesi durumunda varlığın net
defter değeri ile gerçeğe uygun değeri arasındaki fark, dönemin gelir/gideri ile
ilişkilendirilmelidir. Açılış bilançosunda ise, Geçmiş Yıl Kar/Zararı ile
ilişkilendirilmelidir. Varlıkların gerçeğe uygun değeri, ekspertizler tarafından
tespit edilmektedir.
Defter Değeri
: 2.000
Birikmiş Amortisman :
23
Net Defter Değeri
: 1.977
Ekspertiz Değeri
: 2.500
Kar/Zarar
:
523
252 BİNALAR (6)
580 GEÇMİŞ YIL ZARARLARI
Yatırım amaçlı gayrimenkulün
değerindeki artış nedeniyle
523
523
7) Ticari Borçlar
Ticari alacaklarda olduğu gibi, ticari borçlar da iskonto edilmiş değer üzerinden
gösterilmelidir. İskonto edilmiş değerin hesaplanması, ticari alacaklarda olduğu
gibidir.
Satıcılar Peşin
Fiyat
Vadeli Ort. Ödeme
Fiyat Vade Tarihi
Metin
Serçe
Serkan
Asla n
Toplam
2.000
2.500
2.500
2.700
4.500
5.200
Faiz
Oranı
(i)
13,55
BD
30
31.12.2004
Reeskont
Gün Sayısı
09.01.2005 9
30
19.01.2005 19
1,52
2.572
2.338
4.910
22
Reeskont işlemine ilişkin yapılacak kayıt aşağıdaki gibidir (Ertelenen faiz
giderleri):
Defter Değeri
: 5.200
Bugünkü Değer
: 4.910
Reeskont Tutar
: 290
Stok Vade Farkı
: 150
Satılan Mala Ait Tutar
: 140
(6) TMS 40 Yatırım Amaçlı Gayri Menkuller standardına göre, yatırım amaçlı
maddi duran varlıkların bilançoda ayrı bir başlık altında sınıflandırılması
gerekmektedir. Ancak 25 no’lu grupta boş bir hesabın olmaması nedeniyle TDHP
açısından raporlama yapılması durumunda, 252 Binalar hesabının altında
raporlama yapılarak, dipnotlarda açıklama yapılması mümkün olabilmektedir.
(Akgül, Gökçen ve Çakıcı, 2006, s.367.)
320 SATICILAR
580 GEÇMİŞ YIL ZARARLARI
Borç reeskontunun satılan mala ait kısmı
140
140
8) Kıdem Tazminatı Karşılıkları
TMS 19 kapsamında kıdem tazminatı karşılığı ayrılmalıdır. Kıdem tazminatı
karşılık tutarı şu şekilde hesaplanmaktadır: (Demir, 2006, s.46.)
1 + Enflasyon Oranı
K.T.Karşılıkları=Tam Yükümlülük Tutarıx(--------------------)Emekliliğe Kalan Gün
1 + Faiz Oranı
Yapılan hesaplama sonucunda kıdem tazminatı karşılığı 5.000 YTL olarak
bulunmuştur.
580 GEÇMİŞ YIL ZARARLARI
472 KIDEM TAZMINATI
KARŞILIKLARI
Kıdem tazminatı karşılığı nedeniyle
5.000
5.000
9) Dava Karşılıkları
İşletmenin avukatı ile yapılan görüşme sonrası işletme aleyhine açılan icra
davalarının kaybedilmesine ilişkin kanaatin yüksek olması nedeniyle, dava
tutarlarının tamamı için karşılık ayrılmıştır. Buna karşın iptal davasının
kazanılması ihtimali yüksek olduğundan 500 YTL’lik kısım sadece dipnotlarda
gösterilecektir.
23
580 GEÇMİŞ YIL ZARARLARI
379 DEĞER BORÇ VE GİDER
KARŞILIKLARI
Dava karşılıkları nedeniyle
5.000
5.000
10) Ertelenen Vergi Karşılıkları
Gelir tablosunda cari dönem vergi karşılığı ile ertelenmiş vergiler ayrı ayrı
gösterilmelidir. Böylece, işletmelerin ilgili dönemde elde ettiği karlar üzerinden
hesaplanan vergi karşılıkları, vergilendirilebilir kar üzerinden hesaplanan vergi
tutarı ile işletmenin gelecek dönemlere devredeceği vergi tutarı ayrı ayrı
aşağıdaki şekilde raporlanmış olur: (Mısırlıoğlu, 2006, s.60.)
Dönem Karı veya Zararı
Ödenecek Vergi ve Diğer Yasal Yük.
Ertelenmiş Vergiler__________________
Net Dönem Karı veya Zararı
xxx
(xxx)
(xxx)
xxx
Ertelenmiş vergi varlıkları (indirilebilir farklar) ile ertelenmiş vergi yükümlülükleri
(vergilendirilebilir farklar) TFRS’ye göre düzeltilmiş tutarlar ile VUK’a göre
kaydedilmiş tutarlar arasındaki farkların yanında işletmeye sağlanan yatırım
indirimi gibi teşvikler, geçmiş yıl mali zararları gibi gelecekte indirim konusu
yapılabilecek farklar da hesaplamaya dahil edilmelidir.
Bilanço tarihi itibariyle yasalaşmış vergi oranı üzerinden ertelenen vergi
hesaplanmaktadır. Ertelenen verginin hesaplanmasından maksat, işletmenin
bilançonun hazırlandığı tarih itibariyle gelecek dönemlerde karşılaşabileceği vergi
yükümlülükleri ve indirimlerinin tespit edilmesi ve bunların finansal tablolara
yansıtılmasıdır. Bundan dolayı 31.12.2006 tarihli finansal tabloların karşılaştırmalı
olarak sunulması için hazırlanan 31.12.2004 tarihli açılış bilançosunda ertelenen
vergi hesaplaması için 31.12.2006 tarihli vergi oranı kullanılmalıdır. Uygulamada
geriye dönük hesaplama bu şekilde yapılmaktadır. Ülkemizde 31.12.2006 tarihi
itibariyle geçerli olan kurumlar vergisi oranı %20’dir. Bundan dolayı 31.12.2004
tarihi itibariyle hesaplanacak ertelenen vergi için de kullanılması gereken oran,
%20’dir.
Bilanço tarihi itibariyle (31.12.2004) hesaplanan ertelenen vergiye ilişki detay
aşağıdaki gibidir:
Toplam Geçici
Farklar
Ertelenen
Vergi
Hisse Senedi Değer Azalışı
Şüpheli Alacak Karşılıkları
500
1.650
100
330
Alacak Reeskontu
554
111
Stok Vade Farkı
150
30
Stok Değer Düşüklüğü
9.850
1.970
Kuruluş Giderlerinin Bilançodan Çıkarılması
3.000
600
Ertelenen Vergi Varlıkları:
24
Araştırma Giderlerinin Bilançodan Çıkartılması
Kıdem Tazminat Karşılıkları
500
5.000
100
1.000
İndirilmemiş Mali Zararlar
Dava Karşılıkları
1.000
5.000
200
1.000
MDV Değer Azalışı
620
124
Brüt Ertelenmiş Vergi Varlıkları
27.824
5.565
Hisse Değer Artışı (Satılmaya Hazır Finansal Varlık)
300
60
MDV(Bina) Değer Artışı
1.000
200
MDV Amortisman Düzeltimi
597
119
MDV Olmayanların Amortisman Düzeltimi
Yatırım Amaçlı MDV'de Değer Artışı
1.668
523
334
105
Satıcılar Reeskontu
290
58
Brüt Ertelenmiş Vergi Yükümlülükleri
4.378
876
Net Ertelenmiş Vergi Varlıkları
23.446
4.689
Ertelenen Vergi Yükümlülükleri:
Ertelenen vergi karşılıklarına ilişkin muhasebe kaydı aşağıdaki gibi yapılacaktır:
296 ERTELENEN VERGİ VARLIKLARI
496 ERTELENEN VERGİ
YÜKÜMLÜLÜKLERİ
580 GEÇMİŞ YIL ZARARLARI
Ertelenen vergi karşılıkları nedeniyle
5.565
876
4.689
Bu işlemler sonucunda TFRS’ye göre düzeltilmiş açılış bilançosu aşağıdaki gibi
oluşacaktır:
SER İşletmesinin 31.12.2004 Tarihli Bilançosu (YTL)
Eski Mevzuata Göre
TMSye Geçiş Farkları
TMS Bilançosu
- Kasa
8.000
0
8.000
- Banka
2.000
0
2.000
1.500
-500
1.000
0
800
800
- Alıcılar
7.950
-2.204
5.746
- Alacak Senetleri
8.000
0
8.000
- Alacak Senetleri Reeskontu (-)
-1.800
0
-1.800
- Şüpheli Ticari Alacaklar
0
1.650
1.650
- Şüpheli Ticari Alacak Karşılık (-)
0
-1.650
-1.650
- Ortaklardan Alacaklar
2.500
-2.500
0
- İlişkili Taraflardan Alacaklar
0
2.500
2.500
AKTİFLER
Hazır Değerler
Menkul Kıymetler
- Hisse Senedi – AB İşletmesi
- Satılmaya Haz›r Menkul Kıymetler
- CD İşletmesi
Ticari Alacaklar
Diğer Çeşitli Alacaklar
Stoklar
25
- Ticari Mallar
55.000
-10.000
45.000
Diğer Dönen Varlıklar
10.000
0
10.000
Dönen Varlık Toplamı
93.150
-11.904
81.246
500
-500
0
- Arsa ve Araziler
20.000
10.000
30.000
- Binalar
15.000
-8.930
6.070
- Tesis, Makine ve Cihazlar
2.000
-167
1.833
-Birikmiş Amortismanlar
-700
597
-103
- Kuruluş ve Örgütlenme Giderleri
3.000
-3.000
0
- Haklar
4.823
0
4.823
- Araştırma ve Geliştirme Giderleri
1.500
-500
1.000
- Birikmiş İtfa Payları
-1.823
1.668
-155
Ertelenen Vergi Varlıkları
0
5.565
5.565
Duran Varlık Toplamı
44.300
4.733
49.033
TOPLAM AKTİF
137.450
-7.171
130.279
15.000
0
15.000
5.200
-290
4.910
- Ortaklara Borçlar
1.250
-1.250
0
- İlişkili Taraflara Borçlar
0
1.250
1.250
Alı›nan Sipariş Avans
2.000
0
2.000
Maliyet ve Gider Karşılıkları
0
5.000
5.000
Diğer Kasa Vadeli Borç
6.000
0
6.000
Kısa Vadeli Borç Top.
29.450
4.710
34.160
Kıdem Tazminatı Karşılıkları
0
5.000
5.000
Ertelenen Vergi Yükümlülükleri
0
876
876
Diğer
35.000
0
35.000
Uzun Vadeli Borç Top .
35.000
5.876
40.876
Ödenmiş Sermaye
55.000
0
55.000
- Finansal Varlık Değer Artışı
0
300
300
- MDV Değer Artışı
0
1.000
1.000
- Diğer
3.000
0
3.000
Kar Yedekleri
5.000
0
5.000
Dönem Net Karı
15.000
-15.000
0
Geçmiş Yıl Zararları
-5.000
-4.057
-9.057
Öz Kaynak Toplamı
73.000
-17.757
55.243
TOPLAM PASİF
137.450
-7.171
130.279
Mali Duran Varlıklar
- Bağlı Menkul Kıymetler
CD İşletmesi Hisse Senedi
Maddi Duran Varlıklar
Maddi Olmayan Duran Varlıklar
PASİFLER
Finansal Borçlar
- Banka Kredileri
Ticari Borçlar
- Satıcılar
Diğer Çeşitli Borçlar
Sermaye Yedekleri
26
4. SONUÇ
Türk Ticaret Kanunu taslağının yasalaşıp yürürlüğe girmesi durumunda,
Türkiye’de bir çok işletmenin TMSK tarafından yayınlanan TMS ve TFRS’lara
uygun raporlama yapması gerekecektir. Raporlama tarihi olarak 31.12.2006
tarihinin öngörülmesi halinde, işletmeler öncelikli olarak açılış bilançosu olan
31.12.2004 (veya 01.01.2005) tarihli açılış bilançosunu düzenlemeleri
gerekmektedir. TMS ve TFRS’lara uygun raporlama yapılırken, işletmeler çeşitli
zorluklarla karşılaşılabileceklerdir. Bu zorluklardan birisi, standartlarda yer alan
bazı düzenlemelerin Türkiye’de uygulamasının çok az olması ve standartta
yapılan açıklamaların anlaşılmasının zor olmasıdır. Diğer ve belki en büyük
zorluklardan birisi de, standartlara göre yapılacak olan kayıtlarda kullanılacak
hesaplardır. Türkiye’de uygulanan Tek Düzen Hesap Planı (THP)’nında yer alan he
saplar, standartlarda öngörülen raporlama biçimiyle bazı durumlarda
örtüşmemektedir. Örneğin satış amaçlı cari olmayan varlıklar, yatırım amaçlı
gayrimenkuller bilançoda ayrı bir biçimde sunulmalıdır. Ancak THP’da 25 no’lu
grupta bu fonksiyonu yerine getirecek boş bir hesap mevcut değildir. Bundan
dolayı standartların etkin bir biçimde uygulamasının sağlanabilmesi için THP’nin
revize edilmesi gerekmektedir. Standartların ilke bazlı olması nedeniyle
değerleme ölçeklerinin seçimi ve kullanımı belirli toleranslarla uygulayıcıların
insiyatifine bırakılmıştır. Bunun en büyük nedeni, ülkelerin yasal ve muhasebe
mesleği ile ilgili özel kuruluşlar tarafından yapılan düzenlemelerin farklı farklı
olmasıdır. Bunun sonucunda da mali tablolar aslında tam ortak bir dille ifade
edilememekte, kısmen de olsa ülkedeki uygulamaların etkisinde kalmaktadır.
(İstanbul SMMM Odasının Mali Çözüm Dergisinin Mayıs/Haziran 2007
sayısından alınmıştır.)
27
Gün İçinden anıştırmalar
Feridun ANDAÇ
1./ Çağırsa o karanlık bizi
Tınısı solgun bir yüz... Bakışsız bırakmış ya bizi. Şimdi alalanıyor kendince...
Sıkıntı dağlarından geçip gelmiş söz. Ona gidiyoruz toparlanarak... İvecen, yalnız
buruk her birimiz. Sanrının farkındayız, sürüklenişin. Sokağa taşan öfkenin dili
yok aramızda... Her bir söz şimdi kahraman.
"Bütün başlangıçlar zordur,"diyor; Max Horkheiner... Ekliyor da şöyle: "Çoğu
insan, daha iyi bir yaşam fırsatını hayata yeni bir sayfa açabilme şansını sadece
bir kez yakalayabildiğinden -o da kesin değil ya- her şeyi yüzüne gözüne
bulaştırır ve sefaletinden bir türlü sıyrılamaz."
Zorlukları açmak için o dargeçitlerden geçmek gerek. Giderek daha da zorlaşan
yolların ne denli karanlıklar içerdiğini, ruhumuzu karartan her yeni günün bin bir
olayı önümüzdeki bir dolu engeli dizimlediğini görmek gerek...
2./Avuntusuz
Günün akışına bakıp duruyordu. Kıyısındaydı yaşamın. Yaşanmışlıkların ötesinde
kendi sanrısıyla baş başaydı adam. Unuttuğu kadınları hatırlaması nafileydi,
biliyordu aynı suda iki kez yıkanılamayacağını...
Bakışsızdı. Yaşanan karanlığın örtüsü kıpırdadıkça ezim ezim eziliyordu. Sokağı
da adımlamak istemiyordu. "Sivil itaatsizlik" denen kavramın teorisini geliştirmişti
bir zamanlar. Belki öğrencileriydi bazıları, belki de okurları...
Gazetelerdeki fotoğraflara ilişiyor gözü... Kendi yaşında biri, kuşakdaşı en ön
safta... Yaralı çıkmıştı yaşadıkları günlerden... Hapishane o travmayı yenmesini
sağlamıştı belki de! O da bir itaatsiz olarak yola düşmüştü, tıpkı Babil
sürgünündekiler gibi yitirdiği dilini arıyordu; avuntusuzca!
3./Konuşalım şimdi
Açıklık zamanı diyorlar ya... Şimdi orada bakışlarım...
Prestroyka...
"Yaşasın devrim..."
28
"Castro, direncini yitirdi sonunda..."
"Yaşasın özel mülkiyet!"
Hadi, avut beni... Ertelenen ne varsa çıkar ortaya. Nasılsa herkesin bir zamanı
var kendince. Öğretisiz aşk aşk değil, tutunamıyor ruhumuzda... Bedenin
örselenmesi bundan, ruhun daralması...
Şimdi dilimde bir cümle: "Evlerin pencerelerini tamamıyla açabilen tek bir rüzgâr
biliyorum: Ortak keder."
Konuşalım şimdi, şu alacakaranlık günlerin sağanağında; sahi, senin kaderin
nedendi?
4./Bırakılan
Çeşnisiz bir sözün sağanağında duran gözlere bakmaktan usandığını anlatmıştı
bana... Sonra oturup da yazmıştı... Ertelenenlerle yol almanın usancını. Şöyle
demişti bir yerde:
"Oysa, belki de, bir şeyin zamanı sadece onu istediğimiz andır. Öncesiz ve
sonrasız o an... Dilinin ucuna geleni söylemenin zamanı o andır."
Sonra bakışsızlık almıştı ikisini de.
5./Sonsuz değişkenlik
"Tarihselleştirelim, dedi, bu zamanı..."
Öncesiz sonrasız bir bakışın diliyle üstelik. Yazdı durdu... Geçitsiz kıldı kendini...
Adsızlaştırmak için en hızlı koşusuna çıktı... Sarp yollara girdi, yalanlarına
tutunarak yol aldı. Şimdi yıkıcı bir yerde... Şiddetin dili ona yakışıyor çünkü. Yas
kederin dilinde desem de anladığı yok bundan...
6./Geçişsizlik
Alıntıladığı şu sözleri bir kez daha fısıldayarak okudu:
"Dünya, geçmişten yorgun düşmüş, ölebilse artık, dinlenebilse."
Doğrulayıcı sözlerdense, deneyimlenmiş düşüncelere rağbet ederdi. Biriktirilen ne
varsa, unutmalı şimdi. Kendi zamanına dönmeli... Tarih ikinci kez yazılmıyor. Dili
bağlayıcı kılan sözün çadırını başka bir yerde de aramamalı. Hezeyan geldikçe,
çürüme ve yozlaşmayı da anlarsınız... Bir geçiş ötekine kapı aralar çünkü.
29
7./Kırkıncı kapı
Aklın doğasını Kant’tan okurken benlik sanrısının kapılarından geçirmiştin kendini.
Nesne-doğa ilişkisiyle, insan-insan ilişkisinin saflıktaki yanlarına bakmıştın.
Yaşantının değişkenliği seni"nesneler yığını"ndan uzaklaştırıp aklın ruhunu
anlamaya yöneltmişti. Kırk kapının bir gizi, kırkıncı kapının bin bir gözü olduğunu
anlamıştım sonunda.
Kalp ağrıları gerekti demek buna da!
(02.05.2011 Tarihli Dünya Gazetesinden alınmıştır.)
30
Bir Gül Zamanıdır Ömrüm
Feridun ANDAÇ
Bir türkü… Günlerdir dilime dolanmış duruyor… Harput türküsü… Günlerce,
saatlerce dinledim.. dinledim… Söze döktüm, sesimin gamına kattım…
Yetinemedim… Uzunca süredir birbirimize küstüğümüz klarnetimi kutusundan
çıkardım. Bir sevgilinin sırma saçlarını okşarcasına, nazenin tenine dokunurcasına
okşayıp dokundum; o beş parçayı tümledim… Tutup öptüm, ve üflemeye
başladım…
Bu ezgi ulaşılamayan dağdı, dinmeyen sızı, kapanmayan yara,
kavuşulamayana ağıttı…Koparılan dildi, yitirilen zaman, vuslatı olmayan bahar,
dönülemeyen yurt, gidilemeyen yârdı:
Vardım baktım demir kapı sürgülü, / Siyah saçlar sırma ile örgülü, / Benim
yârim annesinden görgülü. / Nedir Allah nedir bunun çaresi, / Sende hançer
bende yürek yarası. / Derya kenarında bir sürü kazlar, / Boynun uzatmış deryayı
gözler, / Elâ gözlüm nerde verdiğin sözler. / Evlerinde ipekten bir halı var, /
Şekerlenmiş dudağında balı var, / Herkesin de bir sevdiği yârı var.
Yürek yaraları… Gamlı zamanların ezgisi, beni, çocukluğumun bahçelerine
döndürür nedense. Halamın masallarıyla büyüdüğüm leylâklı bahçe ile babamın
bin bir renklerle donattığı bahçesi… Halamla onun ortak yanlarının birer
simgesiydi adeta.
Birinin bahçesinde leylâklar, kavak, huş ve servi ağaçları, küçük bir çeşme;
diğerininkinde
ise
güller,
frenküzümleri,
arı
kovanları
ve
havuz…
Çocukluğumuzun cenneti bu mekânlar olmalıydı diye düşünürüm zaman zaman.
Bir insan ömrünün kıyılarında öylesi yaşantıların izlerini görmek her zaman
yurtsama duygusunu yaşatır bende.
Yaşam tanıklığımda bana, veya birine ait böylesi bir hayatın renkleri
belleğimin saklısındadır her daim. O tanıklığın çağıran sesine dönerim de yüzümü
arada bir. Bir bahçe kurmak, orada yaşamak düşüncesi alır beni de içine.
Çağımız sanırlı bir çağ, bunu becerebilmeye zaman vermez çoğumuz için.
Bilmeyiz de bir insana yönelmeyi, onun da benzersiz bir bahçe olduğunu; onunla
da öylesine anlamlı bir bahçe kurulabileceğini…
Oysa; halam da, babam da bizlere bunu ne güzel öğretmişlerdi. Geçen yıl,
kardeşim, kentin karmaşasından kopup Gönen'e gidip yerleşerek kendi bahçesini
kurmaya başlamıştı bile. Aşıya inanırım, ilahi adalete inandığım gibi; bir yere,
sevdiğim birine bağlanmaya olan inancım gibi… Kardeşim o aşıyı almıştı
çoktandır.
Sık sık yazarak dönerdim o bahçelere; ve hayatın leylâklarla güllerle örülü
bir bahçeye dönüşmesi için insana olan inancımı yitirmemeye özen gösteririm…
Şunca kirlenme, yaralanmaların içinde insanın geleceğine olan inancımı gene de
bahçelerde açan her bir filize bakarak canlı tutmaya çalışırım.
Öyle ki; geçen yıl bizi bırakıp giden babamdan kalan bahçenin "hazan
mevsimi" ne dönüşmemesi için kardeşlerim, annem az mı çaba harcadılar...Onun
31
kiraz ağacına bakarak günün yasını tutmayı bırakan annem değil miydi sahi? Ve
biz o eve/bahçeye her adım attığımızda, öteden babamın sesini çağıran, halamı
taşıyan ağaçların hışırtısı yaşamın sürdürülebilirliğini hatırlatmıyor muydu
bizlere…
Çağıran bir sesin yolculuğuna çıkmadan önce gözlerimizi alan bir seyir
kadar, bir ezgi de yaşatmaz mı, taşımaz mı o zamanları bizlere… Gözlerimi alıyor
sevdiğim bir kitabın satırları; ki, başucumdan eksik etmediklerimdendir, Luis
Bunuel'in Son Nefesim'e (*) uzanıyorum gene:
"…kendini tanıyamadan, kim olduğunu bilemeden yaşamak…"
Öyle değil midir; kendimizi tanımak için o sırlı zamanlara dönme arzumuzu
besleyen bellek yolculuklarımızın sık sık gelip bizleri bulması…Ve yaşanması
gereken bir hayatın donatılarak, zenginleştirilerek yol alması için bin bir
hünerimizi oraya taşıma derdimiz…
Bu da, bizi, ya bilerek yaşamaya veya körelmeye, farkında olmadan
sürüklenerek yaşamaya itmez mi?
Babam da, halam da yaşama hüneri olan insanlardı. Dönüp bakalım, kim
bilir bunlar gibi nice hünerli akrabalarımız, hısımlarımız, dostlarımız,
sevdiklerimiz, arkadaşlarımız vardır… Ve onlara doğru yürümeyi aşılayalım derim
birbirimize…Anılarına dönelim, aramızdaki tınıya bakalım. Belki de, farkında
olmadığımız bahçelerimizin sırlarını da keşfedeceğizdir oralarda.
Tıpkı, benim, yılın şu ilk günlerine vardığımız anda yaptığım gibi; dönüp
bakıyorum o geçen zamana; ömrümün nasıl bir gül bahçesine dönüştüğünü
anlatan zamana yani…Özlediğim halamı, babamı, daha çok sevdiğimi bir kez
daha gönlümün bahçesine yerleştiriyorum; insana olan inancımı bir kez daha
bana hatırlatan sevginin gücüne bağlanıyorum sevgili okurum…
(*) Son Nefesim, Luis Bunuel; Çev.: İlkay Durak, 2005, İmge Kitabevi, 363 s
(02/01/2012 Tarihli Dünya Gazetesinden alınmıştır.)
32
MALİYE BAKANLIĞI ÖZELGELERİ
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
MANİSA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Vergi ve Anlaşmalar Uygulama Müdürlüğü
Mart/2012
Konu: Yatırım Teşvik belgesi kapsamında teslim edilecek makine için
teslimden önce fatura düzenlenmesi İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ile
yatırım teşvik belgesi sahibi bir firmanın siparişi üzerine üretimi daha sonra
gerçekleştirilerek teslim edilecek teşvik belgesi kapsamındaki makine için
08/12/2010 tarihinde fatura düzenlenerek, Aralık 2010 dönemine ilişkin
beyannamede söz konusu satışın gösterildiği, ancak makine üretimi henüz
gerçekleşmemiş olduğundan yüklenilen KDV hesaplanmadığı, makine üretiminin
2011 Mayıs ayında tamamlandığı ve 17/05/2011 tarihli sevk irsaliyesi ile yatırım
teşvik belgesi sahibi firmaya teslim edildiği belirtilerek, 201 l/Ocak, Şubat, Mart,
Nisan ve Mayıs ayında söz konusu makine üretimi nedeniyle yüklenmiş olduğunuz
KDV nin iadesinin Mayıs 2011 dönemine ait KDV beyannamesinde gösterilmek
suretiyle
talep
edilip
edilemeyeceği
hakkında
Başkanlığımız
görüşü
istenilmektedir.
KDV Kanununun 13/d maddesinde, yatırım teşvik belgesi sahibi
mükelleflere belge kapsamında yapılacak makine ve teçhizat teslimlerinin KDV
den istisna olduğu hüküm altına alınmış olup, konu hakkında 69 ve 87 Seri No.lu
KDV Genel Tebliğlerinde gerekli açıklamalar yapılmıştır.
Anılan Kanunun 10 uncu maddesinin (a) bendine göre vergiyi doğuran
olay, malın teslimi veya hizmetin yapılması ile meydana gelmektedir. Aynı
maddenin (b) bendinde ise, malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce
fatura veya benzeri belgeler verilmesi halinde, bu belgelerde gösterilen miktarla
sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesiyle vergiyi
doğuran olayın meydana geleceği hüküm altına alınmıştır.
Buna göre, işlemden önce fatura düzenlenmesi ile vergiyi doğuran olay
meydana gelmekte ancak iade hakkını doğuran işlem vuku bulmamaktadır. Bu
nedenle, KDV Kanununun 13/d maddesi uyarınca, yatırım teşvik belgesi sahibi
mükellefe belge kapsamında teslim etmiş olduğunuz makine nedeniyle yüklenmiş
olduğunuz KDV nin iadesi için en erken makinenin fiilen teslim edildiği
Mayıs/2011 döneminde iade talebinde bulunulabilecek olup, iade talebinin
faturanın düzenlendiği ve istisnanın beyan edildiği Aralık/2010 vergilendirme
dönemi için düzeltme beyannamesi verilmek suretiyle yapılması gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
33
Tarih : 19.03.2012
Sayı : B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK-5-1056
KVK Md. 5/1-e
ŞİRKET AKTİFİNDE KAYITLI TAŞINMAZIN ELDEN ÇIKARILMASINDAN
SAĞLANAN KAZANCIN İŞTİRAK HİSSESİ ALIMINDA KULLANILMASI
HALİNDE İSTİSNA UYGULAMASI
Şirket aktifine kayıtlı taşınmazın KVK’nın 5. maddesinin birinci fıkrasının (e)
bendinde yer alan şartlar çerçevesinde elden çıkarılmasından sağlanan satış
kazancının, kısmen dahi olsa iştirak hissesi alımında kullanılması halinde, kanun
koyucunun öngördüğü amaç gerçekleşmemiş olacağından, anılan istisnadan
yararlanılamayacağı hk.
Özelge talep formunuzda, aktifinize kayıtlı taşınmazın Kurumlar Vergisi
Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan şartlar
çerçevesinde elden çıkarılmasından sağlanan satış kazancının, ihtiyaç duyulan
işletme sermayesi ve diğer ihtiyaçlar karşılandıktan sonra, bir kısmının iştirak
hissesi alımında kullanılması halinde, söz konusu istisnadan yararlanıp
yararlanamayacağınız hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “İstisnalar” başlıklı 5. maddesinde;
“(1) Aşağıda belirtilen kazançlar, kurumlar vergisinden müstesnadır:
…
e) Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve
iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve
rüçhan haklarının satışından doğan kazançların % 75’lik kısmı.
Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan
yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte
özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen
ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil
edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk
ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.
İstisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir
şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen ya da dar mükellef
kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna dolayısıyla
zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. Aynı süre içinde
işletmenin tasfiyesi (bu Kanun’a göre yapılan devir ve bölünmeler hariç) halinde
de bu hüküm uygulanır.
…
34
Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu
amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar
istisna kapsamı dışındadır.”
hükmüne yer verilmiştir.
Konuyla ilgili açıklamalar 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin “5.6.
Taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan
hakları satış kazancı istisnası” başlıklı bölümünde yer almaktadır.
Konuya ilişkin 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun madde gerekçesinde;
“Aynı şekilde, elden çıkarılan taşınmaz veya iştirak hissesinden sağlanan
likiditenin yine atıl hale dönüşmesine neden olacak şekilde fonksiyonel olarak
benzer sabit kıymetlere kanalize edilmesi durumu, istisna uygulaması ile
sağlanması öngörülen amaca uygun düşmeyecektir. Örneğin, şehrin bir
bölgesindeki kullanılmayan bir arazinin satılıp başka bir bölgesinden bir süre
sonra rant sağlamak amacıyla yeni bir arazi alınması durumunda, firmanın
faaliyetleri açısından sağlanmış ekonomik katkı söz konusu olmayacağından,
istisnanın amacına ters düşmektedir. Diğer taraftan, şehrin kenar mahallesinde
bulunan bir binanın satılarak, şehir merkezinde faaliyet göstermek amacıyla
merkezde bir bina alınması durumunda ise, firma faaliyetleri açısından açık bir
ekonomik katkı söz konusu olduğundan istisna uygulamasının amacına uygun
bulunmaktadır.” ifadelerine yer verilmiştir.
Bu istisnayla tam mükellef kurumların bağlı değerlerinin nakde çevrilerek,
işletmelerin sağlam mali kaynaklara kavuşturulması ve maddenin gerekçesinde
de açıkça belirtildiği üzere işletmelerin bağlı değerlerinin nakde dönüştürülmesi
yoluyla aktif bir şekilde ekonomiye katılması, finansman sıkıntılarının giderilmesi,
faaliyetlerinin öz kaynaklarla devam ettirilebilmesi ve mali yapılarının
güçlendirilmesi amaçlanmıştır. Bir işletmenin bağlı değerlerinin satılarak sağlanan
gelirin aynı veya başka bağlı değerler alınması için kullanılması halinde kanun
koyucunun bu istisnayla gerçekleştirmeye çalıştığı amaç sağlanamayacaktır.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, aktifinizde kayıtlı taşınmazın satılmasından elde
edilen kazancın %75’lik kısmı, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendinde yer alan şartların sağlanması halinde kurumlar
vergisinden istisna tutulabilecektir. Ancak, söz konusu satıştan elde edilen
hasılatın kısmen dahi olsa iştirak hissesi alımında kullanılması halinde, kanun
koyucunun öngördüğü amaç gerçekleşmemiş olacağından, anılan istisnadan
yararlanılamayacağı tabiidir.
35
Tarih : 21/11/2011
Sayı : B.07.1 GİB 4.01 16.01-2010-1060 KV-94
Konu : Kurumlar Vergisi Mükellefinin Yurt Dışından Serbest Meslek Faaliyetleri
Kapsamında Temin Ettiği Hizmet Alımları İçin Kurumlar Vergisi Stopajı
Yapılıp Yapılmayacağı hk.
İlgili Kanun ve Madde : KVK 13,30
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Adana Vergi Dairesi Başkanlığı
İlgi Özelge Talep Formu ile Başkanlığımız Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün …….
Vergi numarasında kayıtlı mükellef olduğunuzu; şirketinizin faaliyetleri
kapsamında yurt dışı ilişkili firması olan ….. şirketinden yönetim, finans,
pazarlama, satın alma, insan kaynakları, bilgi teknolojileri, stratejik planlama ve
iş birimleri yönetimi ile grubun teknoloji ve innovasyon merkezlerinden ayrıca bir
lisans sözleşmesi kapsamında royalty hizmetleri satın aldığınızı; bahsi geçen
faaliyetiniz kapsamında yurt dışından satın aldığınız hizmetlerin temininin
tamamen yurt dışından sağlandığını belirterek, serbest meslek faaliyeti
niteliğindeki bu hizmetler karşılığında dar mükellef kuruma ödediğiniz faturalar
üzerinden kurumlar vergisi stopajı yapıp, yapmayacağınız, hususunda görüş talep
etmektesiniz.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 3′üncü maddesinin ikinci
fıkrasında; birinci madde de yazılı kurumlardan kanuni ve iş merkezlerinden her
ikisi de Türkiye içinde bulunmayanların, yalnız Türkiye’de elde ettikleri kazançları
üzerinden vergilendirileceği hükme bağlanmış, üçüncü fıkrasında ise dar
mükellefiyet mevzuuna giren kurum kazancının hangi kazanç ve iratlardan
oluştuğu belirtilmiştir. Anılan maddenin üçüncü fıkrasının (c) bendinde,
Türkiye’de elde edilen serbest meslek kazançlarının, (e) bendinde de Türkiye’de
elde edilen diğer kazanç ve iratların dar mükellefiyet konusuna giren kurum
kazancı olarak vergilendirileceği, hükmüne yer verilmiştir.
Aynı kanunun 30′uncu maddesinde, dar mükellefiyete tabi kurumların
maddede bentler halinde sayılan kazanç ve iratları üzerinden, bu kazanç ve
iratları avanslar da dahil olmak üzere nakden veya hesaben ödeyen veya
tahakkuk ettirenler tarafından kurumlar vergisi kesintisi yapılacağı belirtilmiş
olup, maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde, serbest meslek kazançlarından,
ikinci fıkrasında ise ticari veya zırai kazanca dahil olup olmadığına bakılmaksızın
telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticari unvanı, marka ve benzeri gayrimaddi hakların
satışı, devir ve temliki karşılığında nakden veya hesaben ödenen veya tahakkuk
ettirilen bedeller üzerinden kurumlar vergisi kesintisi yapılacağı, hükme
bağlanmıştır. Vergi kesintisi oranları, 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca 03.02.2009 tarihinden itibaren, petrol arama faaliyetleri dolayısıyla
sağlanacak kazançlardan %5, diğer serbest meslek kazançlarından %20,
36
gayrimaddi hak bedeli ödemelerinden de %20 olarak belirlenmiştir. Birinci
fıkrasında; dar mükellefiyete tabi kurumların maddede belirtilen kazanç ve iratları
üzerinden, bu kazanç ve iratları avanslarda dahil olmak üzere nakden veya
hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından kurumlar vergisi kesintisi
yapılacağı, maddenin alt bentlerinde ise hangi gelir unsurlarının tevkifata tabi
oldukları sayılmıştır.
Diğer taraftan, 01/01/1989 tarihinden itibaren uygulanmakta olan “Türkiye
Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması’nın 12′nci
maddesinde gayrimaddi hak bedellerinin, 14′üncü maddesinde de serbest meslek
kazançlarının vergilendirilmesine ilişkin düzenlemeler yer almakta olup,
(Yapılan değerlendirme)
Bu düzenlemeler çerçevesinde,
- Şirketiniz tarafından Hollanda mukimi…….. şirketine yapılan lisans
ödemeleri Anlaşmanın 12′nci maddesi kapsamında değerlendirilecek ve söz
konusu gayri maddi hak bedeli ödemelerinin gayrisafı tutarı üzerinden
Anlaşmanın 12′nci maddesinin ikinci fıkrasına göre %10 oranında vergi kesintisi
yapılacaktır.
- Hollanda mukimi ………. şirketinin, şirketinize sunduğu yönetim, finans,
pazarlama, insan kaynakları, satın alma (mal temin edilmesi durumu hariç olmak
üzere) stratejik planlama ve iş birimleri yönetimi gibi hizmetler karşılığında elde
ettiği kazanç, serbest meslek kazancı niteliği taşıyacağından, Anlaşmanın
“Serbest Meslek Faaliyetleri” ni düzenleyen 14′üncü maddesinin ikinci fıkrası
çerçevesinde değerlendirilecektir,
- Hollanda mukimi ………… şirketinden aldığınız bilgi teknolojileri hizmetleri
ise sağlanan hizmetin niteliğine göre gayrimaddi hak veya serbest meslek olarak
değerlendirilecektir. …….. şirketinin sunduğu hizmet Anlaşmanın 12′nci
maddesinin dördüncü fıkrasında tanımlanan “gayrimaddi hak bedelleri” terimi
kapsamına girecek nitelikte bir hizmet ise bu hizmet karşılığı yapılacak
ödemelerin gayrisafı tutarı üzerinden Anlaşmanın 12′nci maddesinin ikinci
fıkrasına göre %10 oranında vergi kesintisi yapılacaktır, Söz konusu hizmetler
“gayrimaddi hak bedelleri” terimi kapsamında değerlendirilebilecek nitelikte
değilse anlaşmanın “Serbest Meslek Faaliyetleri”ni düzenleyen 14′üncü
maddesinin ikinci fıkrası kapsamında ele alınacaktır.
Anlaşmanın 14′üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre, Hollanda mükimi
………. şirketinin Türkiye’ye gelmeksizin ……’da icra edeceği serbest meslek
faaliyetleri dolayısıyla elde edeceği gelirleri vergileme hakkı yalnız …….’ya aittir.
Eğer bu faaliyetler Türkiye’de bir işyeri vasıtasıyla icra edilirse veya Türkiye’de 12
aylık herhangi bir kesintisiz dönemde toplam 183 günden fazla sürede icra
edilirse Türkiye’nin de bu gelirleri vergileme hakkı bulunmaktadır.
Hollanda mukimi şirketin Türkiye’de icra edeceği serbest meslek faaliyeti,
bu şirketin personelleri vasıtasıyla Türkiye’de yapacakları serbest meslek
faaliyetlerini ifade etmektedir. Faaliyetin Türkiye’de icra edilmesi durumunda,
yaptıkları serbest meslek ödemeleri üzerinden vergi tevkifatı yapmak zorunda
37
olan vergi sorumluları, tevkifat yükümlülüğünün doğduğu sırada, istihkak sahibi
teşebbüsün faaliyet icrası amacıyla Türkiye’de 12 aylık herhangi bir kesintisiz
dönemde toplam 183 günü aşan bir süre kalıp kalmama durumunu
bilemeyeceğinden söz konusu ödemeler üzerinden vergi tevkifatını yapmak
durumundadırlar.
Kendilerine yapılan ödemelerden vergi tevkifatı yapılan teşebbüsler
Anlaşma
hükümleri
çerçevesinde
bu
ödemelerin
Türkiye’de
vergilendirilmemesinin gerektiği durumlarda, bizzat veya vekilleri vasıtasıyla,
tevkif edilen vergilerin iadesi için ilgili vergi dairesine başvurabileceklerdir.
Hollanda mukimi şirketin Türkiye’de serbest meslek icrası için kaldığı
sürenin 12 aylık herhangi bir’ kesintisiz dönemde toplam 183 günü aşıp
aşmadığının tespitinde; Türkiye’de birden fazla teşebbüse serbest meslek
fâaliyeti sunuluyorsa bu faaliyetlerin tamamı ve hizmetin Türkiye’ye gönderilen
birden fazla personel vasıtasıyla icra edildiği durumda, bunların Türkiye’de
toplam kalma süreleri dikkate alınacaktır.
Hollanda mukimlerinin Türkiye’de elde ettikleri kazanç veya iratların ilgili
anlaşma çerçevesinde vergiye tabi tutulabilmesi için ………. yetkili makamlarından
mukimlik belgesi almaları ve bu belgenin aslı ile noter veya bu ülkedeki Türk
konsolosluklarınca tasdikli Türkçe tercümesinin bir örneğini ilgili vergi dairesine
veya kendilerine yapılan ödeme üzerinden vergi sorumlularınca vergi tevkifatı
yapılması durumunda ise vergi sorumlularına ibraz etmeleri gerekmektedir. Vergi
sorumluları teslim aldıkları söz konusu mukimlik belgelerini gerektiğinde yetkili
makamlara ibraz etmek üzere muhafaza edeceklerdir. Mukimlik belgesinin ibraz
edilememesi durumunda ise ilgili Anlaşma hükümleri yerine iç mevzuat
hükümlerimiz uygulanacaktır.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 01/01/2007 tarihinde yürürlüğe giren
13′üncü maddesinin;
- Birinci fıkrasında; kurumların, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine
aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya
da satımında bulunmaları durumunda, kazancın tamamen veya kısmen transfer
fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılacağı, alım, satım, imalat ve
inşaat işlemleri, kiralama veya kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve
verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemlerin her hal ve
şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirileceği,
- İkinci fıkrasında, ilişkili kişi tanımının, kurumların kendi ortakları,
kurumların veya ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi,
denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı
bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumların ifade
ettiği,
- Üçüncü fıkrasında, emsallere uygunluk ilkesinin, ilişkili kişilerle yapılan
mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedelin, aralarında
böyle bir ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat veya bedele uygun
olmasını ifade ettiği,
38
- Dördüncü fıkrasında da, kurumların ilişkili kişilerle yaptığı işlemlerde
uygulayacağı fiyat veya bedelleri, bu fıkrada belirtilen yöntemlerden işlemin
mahiyetine en uygun olanını kullanarak tespit edeceği, hükme bağlanmıştır.
Anılan madde hükümlerinin uygulanmasına ilişkin usullerin düzenlendiği
27/11/2007 tarih ve 2007/12888 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nda, bu
düzenlemenin amacının ilişkili kişilerle mal veya hizmet alım ya da satımında
bulunan gerçek kişi ve kurumların gelirlerinin tam ve doğru olarak beyan
edilmesini sağlamak ve transfer fiyatlandırması yoluyla vergi matrahının
aşındırılmasının engellenmesi olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan konuya ilişkin ayrıntılı açıklamaların yer aldığı 1 seri no’lu
Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğ’in
“11- Grup İçi Hizmetler” bölümünde grup içi hizmetlerin ilişkili şirketler arasında
gerçekleşen, genellikle ana şirketin bağlı şirketlerine veya aynı gruba bağlı
şirketlerden birinin diğerlerine verdiği hizmetleri ifade ettiği belirtilmiştir.
Anılan tebliğe göre, ilişkili bir şirketin ana şirketten veya aynı grubun üyesi olan
diğer bir şirketten aldığı hizmetin “grup içi hizmet” olarak kabul edilmesi için,
- Hizmetin fiilen sağlanıp sağlanmadığı
- Hizmet alan şirket/şirketlerin söz konusu hizmete ihtiyacının olup
olmadığı,
- Hizmetin alınmış olması halinde hizmet bedelinin emsallere uygunluk
ilkesine uygun olup olmadığının, belirlenmesi gerekmektedir.
Grup içi hizmet bedellerinin hem hizmet alan hem de hizmeti sağlayan
bakımından ayrı ayrı ele alınarak emsallere uygunluğunun değerlendirilmesi ve
söz konusu hizmet bedelinin uygun bir dağıtım anahtarı kullanmak suretiyle
tespit edilmesi gerekmektedir.
Emsallere uygunluk ilkesi gereği , grup içi hizmetin verilip verilmediğinin
belirlenmesinde , söz konusu hizmetin, hizmeti alan grup üyesinin ticari
pozisyonunu güçlendirecek ticari veya ekonomik bir değer sağlayıp sağlamadığı
dikkate alınmalıdır. İlişkili bir şirketin ana şirketten veya aynı grubun üyesi olan
diğer bir şirketten ihtiyacı olmayan bir hizmeti alması ya da bir hizmetin grup
üyesine , sadece grup üyesi olması nedeniyle verilmesi durumunda , söz konusu
şirketin grup içi hizmet elde ettiğinin kabulü mümkün bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar çerçevesinde, adı geçen şirketin yurt dışındaki ilişkili kişiden
aldığı yönetim, finans, pazarlama, satın alma, insan kaynakları, bilgi teknolojileri,
stratejik planlama ve iş birimleri yönetimi ve benzeri hizmetlere ihtiyacının olması
ve hizmetlerin filen sağlanmış olması şartıyla, söz konusu hizmetlere ilişkin
olarak fatura edilen bedeller ile kullanılan dağıtım anahtarlarının emsallere uygun
olması gerekmektedir. Aksi takdirde yurtdışı ilişkili firmaya yapılan ödemelerle
ilgili olarak transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımından söz
edilecektir.
Diğer taraftan, gayri maddi haklara ilişkin olarak lisans sözleşmesi
kapsamında hesaplanan royalty bedellerinin de emsallere uygun olması gerektiği
tabiidir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
39
Tarih : 16/11/2011
Sayı : B.07.1.GİB.0.03.44-010.01-23
Konu : Grup içi hizmetlere ilişkin giderlerin kurum kazancından indirilip
indirilemeyeceği.
İlgili Kanun ve Madde: KVK 13
T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İlgi (a)'da kayıtlı yazınız ve eklerinin incelenmesinden, ...'nin merkezi
...'da bulunan ...'nun bir üyesi olduğu, ... Grubu şirketleri arasında ortak fayda
sağlayacak hizmetlerin tanımlandığı ve tanımlanan hizmetlerin masraf ve
risklerinin paylaşılması esaslarının düzenlendiği bir çerçeve anlaşma yapıldığı, söz
konusu anlaşma uyarınca tespit edilecek dağıtım anahtarına göre paylaştırılacak
ve ... tarafından anılan şirkete fatura edilecek masraf paylarının kurum
kazancından indirilip indirilemeyeceği hususunda görüş istenildiği anlaşılmaktadır.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar
vergisinin bir hesap dönemi içinde elde edilen safi kurum kazancı üzerinden
hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari
kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının
(1) numaralı bendinde de, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için
yapılan genel giderlerin safi kazancın tespit edilmesinde gider olarak
indirilebileceği belirtilmiştir.
Öte yandan, Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinin birinci
fıkrasında dar mükellefiyete tabi kurumların fıkrada belirtilen kazanç ve iratları
üzerinden, bu kazanç ve iratları avanslar da dahil olmak üzere nakden veya
hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından vergi kesintisi yapılacağı
hükme bağlanmış olup, madde ile Bakanlar Kuruluna verilen yetkiye istinaden
yayımlanan 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kesinti oranları
belirlenmiş bulunmaktadır.
1 seri numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "8.7. Holding
şirketlerin genel idare giderlerinin bağlı şirketlere dağıtımı" bölümünde, holding
şirketler tarafından bağlı şirketlere araştırma ve geliştirme, finansman temini,
pazarlama ve dağıtım, yatırım projelerinin hazırlanması, hedeflerin tayini,
planlama, örgütlendirme kararlarının uygulanması, bilgisayar hizmetleri, sevk ve
idare, mali revizyon ve vergi müşavirliği, piyasa araştırmaları, halkla ilişkilerin
tanzimi, personel temini ve eğitimi, muhasebe organizasyon ve kontrolü, hukuk
müşavirliği konularında hizmet verilebildiği belirtilmiştir. Bu tür hizmetlerin
mutlaka verilmiş olması, kesilen faturada hizmet türünün ayrıntılı olarak
belirtilmesi ve tek faturada birden fazla hizmet bedelinin bir arada yer alması
40
halinde, her hizmet bedelinin ayrı ayrı gösterilmesi şartıyla, holding tarafından
verilen hizmetlerin bağlı şirketlerce gider yazılabileceği ifade edilmiştir.
Diğer taraftan, Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesi ile
düzenlenen ve 1/1/2007 tarihinde yürürlüğe giren transfer fiyatlandırması
yoluyla örtülü kazanç dağıtımı müessesesine ilişkin açıklamaların yapıldığı 1 seri
numaralı Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel
Tebliğin "11- Grup İçi Hizmetler" bölümünde, grup içi hizmetlerle ilgili olarak;
- Hizmetin fiilen sağlanıp sağlanmadığı,
- Hizmeti alan şirket/şirketlerin söz konusu hizmete ihtiyacı olup
olmadığı,
- Hizmetin alınmış olması halinde hizmet bedelinin emsallere uygunluk
ilkesine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerektiği açıklanmıştır.
Bu çerçevede, ilişkili bir şirketin ana şirketten veya aynı grubun üyesi
olan diğer bir şirketten aldığı hizmetin "grup içi hizmet" olarak kabul edilebilmesi
için; hizmeti alan şirketin söz konusu hizmete ihtiyacı olması, şirketin bu
hizmetlerden fiilen yararlanması ve hizmet bedelinin uygun bir dağıtım anahtarı
kullanmak suretiyle tespit edilen emsallere uygun hizmet bedeli olması
gerekmektedir.
Emsallere uygunluk ilkesi gereği grup içi hizmetin verilip verilmediğinin
belirlenmesinde, hizmeti alan grup üyesinin ticari pozisyonunu güçlendirecek
ticari veya ekonomik bir değer sağlayıp sağlamadığı dikkate alınmalıdır. İlişkili bir
şirketin ana şirketten veya aynı grubun üyesi olan diğer bir şirketten ihtiyacı
olmayan bir hizmeti alması ya da bir hizmetin grup üyesine, sadece grup üyesi
olması nedeniyle verilmesi durumunda, söz konusu şirketin grup içi hizmet elde
ettiğinin kabulü mümkün bulunmamaktadır.
Ayrıca, grup içi şirket tarafından sağlandığı belirtilen hizmetler karşılığı
ilişkili kişilere ödeme yapılmış olması ve/veya yapılan ödemenin "yönetim gideri"
olarak tanımlanmış olması söz konusu hizmetlerin fiilen sağlandığını
göstermeyecektir.
...'ün ilgi (c)'de kayıtlı yazı ekinde alınan dilekçesinde, şirketin söz
konusu çerçeve anlaşmaya 1/1/2007 tarihinden geçerli olmak üzere taraf olduğu
belirtilmiş olup, dilekçe ekinde yer alan orijinal İngilizce anlaşma metninin
incelenmesinden, anlaşmanın aşağıdaki hizmetleri kapsadığı anlaşılmıştır:
a) Global ve bölgesel pazarlama/dağıtım alanındaki hizmetler,
b) Bölüm yönetimi ve ... Grubunun operasyonel, bölgesel, fonksiyonel ve
kurumsal bölümlerinin kontrolü alanındaki hizmetler,
c) Teknoloji kontrolü ve üretim planlaması alanındaki hizmetler,
ç) Hammaddelerin satın alınması alanındaki hizmetler,
d) Lojistik ve bilgi teknolojisi, enerji yönetimi ve atık teknolojisi, atık su
yönetimi, halkla ilişkiler/kurum tanıtımı ve ürün reklamı alanındaki hizmetler.
Bununla birlikte, bahse konu dilekçede, ... ve diğer grup şirketlerince
anlaşma kapsamında geliştirilen yöntem ve süreçlerin uygulanması sonucu ...'ün
elde ettiği faydalar genel olarak ifade edilmiştir.
41
Dolayısıyla, şirketin anlaşma kapsamında aldığı hizmetlere ihtiyacı olup olmadığı
ve bu hizmetlerin şirketin ticari pozisyonunu güçlendirecek ticari veya ekonomik
bir değer sağlayıp sağlamadığı anlaşılamamıştır. Ayrıca, ...'ün anlaşma
çerçevesinde diğer grup şirketlerine hangi hizmetleri sunduğu ve maliyet ile
risklerin paylaşılması açısından ne tür bir katkı sağladığı konusunda da herhangi
bir açıklama bulunmamaktadır. Bu nedenle, şirketin anlaşmada tanımlanan
hizmetlerden sadece grup üyesi olması nedeniyle yararlanıp yararlanmadığının
belirlenmesi gerekmektedir.
Öte yandan, ... tarafından ibraz edilen 2007 ve 2008 hesap dönemlerine
ait Yıllık Transfer Fiyatlandırması Raporlarının incelenmesi sonucunda,
Başkanlığımızca adı geçen şirketten ilave bilgi ve belge talebinde bulunulmuş
olup gönderilen bilgi ve belgelerin tetkikinden; özellikle ...'ün ... ile imzaladığı
hizmet sözleşmelerinin imza tarihleri ve kapsamları dikkate alındığında, ...'ün ...
ile diğer grup şirketlerinin taraf olduğu çerçeve anlaşmaya katılım tarihi olan
1/1/2007 tarihi itibarıyla anlaşma kapsamına giren alanlarda hizmet sunma
konusunda uzmanlığa sahip olduğu, bu nedenle hizmet alıcısından ziyade hizmet
tedarikçisi konumunda bulunduğu ve şirketin ticari pozisyonunu güçlendirecek
ticari veya ekonomik bir değer sağlamak üzere anlaşma kapsamındaki hizmetlere
ihtiyacı olmadığı mütalaa edilmektedir. Örneğin, çerçeve anlaşmanın 2 ve 3
numaralı eklerindeki listelerde yer alan hizmetler ile ... tarafından "Bölgesel
Yönetim Hizmet Sözleşmesi", "Lojistik Hizmet Sözleşmesi" ve "Bölgesel Pazar
Geliştirme Hizmet Sözleşmesi" kapsamında ...'ye sunulan hizmetlerin tamamına
yakın kısmı birbirleri ile aynı veya benzer niteliktedir.
Bu açıklamalar çerçevesinde;
a) Anlaşma kapsamında alınan hizmetlere ihtiyaç duyulması, bu
hizmetlerin fiilen sağlanmış olması ve fatura bedelinin emsallere uygun olarak
belirlenmiş olması şartıyla, ... tarafından fatura edilecek masraf paylarına ilişkin
ödemeler kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir.
b) ... tarafından fatura edilecek ancak yukarıda belirtilen şartlara
uymayan hizmet alımlarına ilişkin masraf payları ile çerçeve anlaşma ve anılan
Hizmet Sözleşmeleri kapsamına giren aynı nitelikteki hizmetler için ... tarafından
fatura edilecek masraf paylarına ilişkin ödemelerin kurum kazancının tespitinde
gider olarak indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.
Öte yandan, söz konusu ödemelerin Kurumlar Vergisi Kanununun 30
uncu maddesi kapsamında olması halinde, bu tutarlar üzerinden hizmetin
niteliğine göre vergi kesintisi yapılacağı tabiidir.
Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.
(*)
Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak
verilmiştir.
(**)
İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak
yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız
hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi
cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.
42
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
MÜKELLEF HİZMETLERİ KATMA DEĞER VERGİSİ GRUP MÜDÜRLÜĞÜ
Sayı : B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.13-296
Konu : Yatırım Teşvik Belgesi sahibi mükelleflere belge kapsamındaki makina ve
teçhizat teslimlerine ilişkin KDV istisnasında, istisnanın başlangıç tarihi YTB nin
alındığı tarih olup,vergi dairesinden alınan istisna yazısı tarihi YTB nin alındığı
tarihten sonra olsa bile,belge kapsamında yapılan makina ve teçhizat alımlarının
KDV den istisna olduğu hk.
İlgide kayıtlı dilekçenizde, Hazine Müsteşarlığı tarafından şirketiniz adına
düzenlenen 26/11/2009 tarihli ve 94770 sayılı Yatırım Teşvik Belgesine ekli liste
kapsamındaki bir makineyi 31/12/2009 tarihinde satın aldığınız, ancak bu işleme
ilişkin istisna yazısının 6/1/2010 tarihli olduğu belirtilerek,
bu durumun
makinanın alımında KDV Kanununun 13/d maddesine göre uygulanan istisnadan
faydalanmayı etkileyip etkilemeyeceği sorulmaktadır.
Katma Değer Vergisi Kanununun 13/d maddesinde, yatırım teşvik belgesi
sahibi mükelleflere belge kapsamındaki makine ve teçhizat teslimleri KDV den
istisna edilmiş, istisna uygulamasının usul ve esasları da 69, 87 ve 97 Seri Nolu
KDV Genel Tebliğleri ile 26/9/2003 tarih ve KDVK-2/2003-2 sayılı KDV
Sirkülerinde açıklanmıştır.
87 Seri Nolu KDV Genel Tebliğinin (A) bölümünde, istisna kapsamında mal
satın almak isteyen alıcıların, bağlı oldukları vergi dairesine başvurarak, KDV
mükellefiyetlerinin bulunduğuna ve makine-teçhizatı indirim hakkı tanınan
işlemlerde kullanacaklarına dair bir yazı alarak, noter veya YMM onaylı örneklerini
gümrük idarelerine veya yurt içindeki satıcılara ibraz edecekleri belirtilmiştir.
Tebliğdeki bu açıklama, özellikle indirim hakkına sahip bulunmayan katma değer
vergisi mükelleflerinin Katma Değer Vergisi Kanununun 13/d maddesindeki
istisna hükmünün uygulanmasında herhangi bir cezai yaptırımla karşılaşmalarını
önlemeye yöneliktir.
Bu itibarla, KDV Kanununun 13/d maddesi uyarınca "yatırım teşvik belgesi
sahibi mükelleflere belge kapsamındaki makina ve teçhizat teslimleri"ne ilişkin
KDV istisnasında, istisnanın başlangıç tarihi yatırım teşvik belgesinin alındığı tarih
olup, bu tarihten sonra belge kapsamında yaptığınız makina ve teçhizat alımları
KDV den istisna olacaktır. Dolayısıyla, vergi dairesinden aldığınız istisna yazısı
tarihinin, teşvik belgesi kapsamında aldığınız makineye ait fatura tarihinden
sonra olması istisna uygulanmasına engel değildir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
43
Tarih
Sayı
Konu
farkın
: 10/01/2012
: B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 5-104
: Hisse senetlerinin itibari değeri ile satış değeri arasında oluşacak olumlu
kurum kazancından istisnası.
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)
İlgi (c)'de kayıtlı özelge talep formunda, ... Vergi Dairesi Müdürlüğü'nün
... vergi kimlik numaralı mükellefi olduğunuzu, şirketinizin sermayesinin
500.000,00 TL (Beşyüzbin Türk Lirası) olduğunu ve tamamının ödendiğini,
Almanya'dan bir fon kuruluşunun şirketinize ortak olmayı teklif ettiğini ve şirket
sermayenizin 980.000,00 TL (Dokuzyüzseksenbin Türk Lirası)'ye yükseltilerek
toplam 480.000,00 TL (Dörtyüzseksenbin Türk Lirası)'lik ortaklık verileceğini,
bunun karşılığında fon kuruluşunun 85.000.000 EURO (Seksenbeş milyon) bedel
ödeyeceğini belirterek, hisse senetlerinin itibari değeri ile satış değeri arasındaki
olumlu farkın kurumlar vergisinden istisna olup olmadığı ile yabancı fon
kuruluşunun ortaklıktan çıkmak istediğinde ve mevcut hissesini ortaklara veya
üçüncü şahıslara satması durumunda elde edeceği kazancın vergilendirilmesi
hususlarında Başkanlığımız görüşlerini sormaktasınız.
Bilindiği üzere, 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Tam ve dar
mükellefiyet" başlıklı 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, dar mükellefiyetin
tanımı yapılmış olup, aynı maddenin üçüncü fıkrasının (e) bendinde, Türkiye'de
elde edilen diğer kazanç ve iratlar, dar mükellefiyette kurum kazancının oluşturan
kazanç ve iratlar arasında sayılmıştır.
Aynı Kanunun "İstisnalar" başlıklı 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç)
alt bendinde, anonim şirketlerin kuruluşlarında veya sermayelerini artırdıkları
sırada çıkardıkları payların bedelinin itibarî değeri aşan kısmının kurumlar
vergisinden istisna olduğu belirtilmiştir.
Diğer taraftan, aynı Kanunun "Safi kurum kazancı" başlıklı 22 nci
maddesinin birinci fıkrasında da, dar mükellef kurumların işyeri veya daimi
temsilci vasıtasıyla elde edilen kazançlarının tespitinde, aksi belirtilmediği
takdirde tam mükellef kurumlar için geçerli olan hükümlerin uygulanacağı, ikinci
fıkrasında ise dar mükellefiyete tâbi kurumların ticarî veya ziraî kazançlar dışında
kalan kazanç ve iratları hakkında, Gelir Vergisi Kanununun bu kazanç ve iratların
tespitine ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, ancak, bu kazanç ve iratların
Türkiye'de yapılmakta olan ticarî veya ziraî faaliyet kapsamında elde
edilmesi halinde, kurum kazancının bu maddenin birinci fıkrasına göre tespit
edileceği belirtilmiş; Kanunun 26 ncı maddesinde ise özel beyan zamanı tayin
olunan gelirler hakkında ayrıntılı hükümlere yer verilmiştir.
44
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "Değer artış kazançları" başlıklı
mükerrer 80 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci bendinde ise, ivazsız olarak
iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle
elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye
piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançların değer artış
kazancı olduğu hükme bağlanmış, aynı Kanunun "Safi kurum kazancı" başlıklı
mükerer 81 inci maddesinde de konu ile ilgili olarak ayrıntılı hükümler yer
almaktadır.
5281 sayılı Kanunun 30 uncu maddesiyle 01/01/2006 tarihinden itibaren
elde edilen gelirlere uygulanmak üzere Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 67
nci maddede;
"1) Bankalar ve aracı kurumlar takvim yılının üçer aylık dönemleri
itibarıyla;
a) Alım satımına aracılık ettikleri menkul kıymetler ile diğer sermaye
piyasası araçlarının alış ve satış bedelleri arasındaki fark,
b) Alımına aracılık ettiklerimenkul kıymet veya diğer sermaye piyasası
araçlarının itfası halinde alış bedeli ile itfa bedeli arasındaki fark,
c) Menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının tahsiline
aracılık ettikleri dönemsel getirileri (herhangi bir menkul kıymet veya diğer
sermaye piyasası aracına bağlı olmayan),
d) Aracılık ettikleri menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası
araçlarının ödünç işlemlerinden sağlanan gelirler Üzerinden % 15 oranında vergi
tevkifatı yaparlar.
..."
denilmektedir.
16/04/1985 tarihinde imzalanan, 09/07/1986 tarih ve 19159 sayılı
Resmi Gazete'de yayımlanan "Türkiye Cumhuriyeti İle Federal Almanya
Cumhuriyeti Arasında Gelir Ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması"nın "Sermaye Değer Artışı Kazançları" başlıklı
13 üncü maddesinde,
"1. 6 nci Maddenin 2 nci fıkrasında tanımlanan bir gayrimenkul varlığın
elden çıkarılmasından elde edilen kazanç bu varlığın yer aldığı Akit devlette
vergilendirilebilir.
2. Bir Akit Devlet teşebbüsünün diğer Akit Devlette sahip olduğu bir
işyerinin ticari varlığına dâhil menkul varlıkların veya bir Akit Devlet mukiminin
diğer Akit Devlette serbest meslek faaliyeti icra etmek üzere kullandığı bir sabit
yere ait menkul varlıkların elden çıkarılmasından doğan kazanç, bu işyerinin veya
sabit yerin (yalnız veya tüm teşebbüsle birlikte) elden çıkarılmasından doğan
kazanç da dâhil olmak üzere, bu diğer Devlette vergilendirilebilir.
3. Bu Maddenin 1 inci ve 2 nci fıkralarında değinilenler dışında kalan
varlıkların elden çıkarılmasından doğan kazanç yalnızca, elden çıkaranın mukim
olduğu Akit Devlette vergilendirilebilecektir.
45
Bununla beraber, diğer Akit Devlette doğan ve bundan bir önceki
cümlede bahsedilen sermaye değer artış kazançları, alış ve satış arasındaki süre
bir yılı aşmadığı takdirde bu diğer Akit devlette de vergilendirilebilecektir."
hükmü yer almıştır.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketinizin 980.000,00 TL'ye
(Dokuzyüzseksenbin Türk Lirası) arttırılacak sermayesinin 480.000,00 TL
(Dörtyüzseksenbin Türk Lirası) olan bölümüne karşılık Almanya mukimi yabancı
bir fon kuruluşundan almış olduğu 85.000.000 EURO (Seksenbeş milyon)'luk
teklif sonucunda oluşan olumlu farkın 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5
inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi uyarınca kurumlar vergisinden istisna
edilmesi mümkün bulunmaktadır.
Öte yandan, Almanya mukimi fon kuruluşunun şirketinizin hisselerini
elden çıkarması dolayısıyla sağlayacağı kazancın, alış ve satış arasındaki sürenin
bir yılı aşması ve gelirin, Türkiye-Almanya ÇVÖ Anlaşmasının fesh edildiği
01.01.2011 tarihinden önce elde edilmiş olması koşuluyla, söz konusu
Anlaşmanın 13 üncü maddesinin 3 üncü fıkrası uyarınca yalnızca Almanya'da
vergilendirilmesi gerekmektedir. Alış ve satış arasındaki sürenin bir yılı aşmaması
ya da gelirin 01.01.2011 tarihinden sonra elde edilmesi halinde ise söz konusu
kazanç,
iç
mevzuat
hükümlerimiz
çerçevesinde
Türkiye'de
de
vergilendirilebilecektir.
Bu durumda, hisselerin satış işleminin Gelir Vergisi Kanununun geçici 67
nci maddesi hükümleri çerçevesinde banka veya aracı kurumlar vasıtasıyla
yapılması halinde, anılan maddenin birinci fıkrasına göre alış ve satış bedelleri
üzerinden tevkifat yapılmak suretiyle, satışın banka veya aracı kurumlar
vasıtasıyla yapılmaması halinde ise Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 81 inci
maddesi hükmüne göre belirlenecek kazanç, Kurumlar Vergisi Kanununun özel
beyana ilişkin hükümlerine göre vergilendirilecektir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
46
YARGI KARARLARI
T.C.
DANIŞTAY
Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu
Esas No : 2004/51
Karar No : 2004/80
Özeti: Bir kişinin kat edinme karşılığında arsasını müteahhide vermesi ve inşa
edilen binada kat sahibi olması servetin değerlendirilmesi, servetin biçim
değiştirmesi olduğundan, dairelerin satışından elde edilen kazancın değer artış
kazancı olmadığı hakkında.
Temyiz Eden : Beşocak Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf : …
İstemin Özeti : Kat irtifakı tesis ettiği bağımsız bölümlerin satışından elde ettiği
değer artış kazancını beyan etmediği görüşüyle, davacı adına 1998 yılı için ağır
kusur cezalı gelir vergisi salınmış, fon payı hesaplanmıştır.
Adana 2.Vergi Mahkemesi 12.12.2000 günlü ve E:2000/907, K:2000/1227 sayılı
kararıyla tarhiyatı kaldırmıştır.
Temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi 24.9.2003 günlü ve
E:2001/1443, K:2003/4432 sayılı kararıyla; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun
olay tarihinde yürürlükte bulunan Mükerrer 80’inci maddesinin 3239 sayılı
Kanun’un 58’inci maddesi ile eklenen 7’inci bendinde, iktisap şekli ne olursa olsun
(ivazsız iktisap edilenler hariç) 70’inci maddenin 1’inci fıkrasının 1,2,4 ve 7’nci
bertlerinde yazılı mal ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak dört yıl içinde
elden çıkarılmasından doğan kazançların, değer artış kazancı sayılacağının
belirtildiği, 1988 yılında satın alma yoluyla iktisap edilen arsa üzerine 22.3.1993
tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca inşa olunan binadan hissesine
düşen bağımsız bölümler için davacı lehine 15.12.1994 tarihinde kat irtifakı
kurulduğu ve bu bağımsız bölümlerin 24.9.1998 tarihinde satıldığının, dosyadaki
bilgi ve belgelerden anlaşıldığı, Kanun’da, ivazsız edinilenler hariç, edinme şekli
ne olursa olsun gayrimenkul ve benzeri nitelikteki mal ve hakların elden
çıkarılmasından doğan kazançların değer artış kazancı kapsamına alındığı,
davacının 1988 yılında satın aldığı arsanın belli bir payının mülkiyetini
müteahhide devretmesi karşılığında aldığı dairelerin, 1988 yılında satın alınan
arsadan başka ve yeni bir edinim olduğu, böyle bir ivaz karşılığında edinilen
bağımsız bölümlerin, kat irtifakı kurularak dört yıl içinde ticari amaç olmaksızın
elden çıkarılmış olması nedeniyle sağlanan gelirin, değer artış kazancı olarak
vergilendirilmesine ilişkin tüm koşullar gerçekleştiğinden, matrahın hukuka uygun
olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, tarhiyatın
kaldırılmasında yasaya uygunluk görülmediği gerekçesiyle kararı bozmuştur.
47
Bozma kararına uymayan Adana 2.Vergi Mahkemesi 17.12.2003 günlü ve
E:2003/1294, K:2003/1389 sayılı kararıyla; 193 sayılı Kanun’un Mükerrer 80’inci
maddesinde geçen “elden çıkarma” deyiminin mal ve hakların satılması, bir ivaz
karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması,
devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulması ve mal ve haklar
üzerindeki tasarruf edebilme hakkının herhangi bir şekilde devredilmesini ifade
ettiği, Borçlar Kanunu’nun 182’nci maddesi uyarınca, taşınır ve taşınmaz malların
satışında, satıcının malını alıcıya bir semen karşılığında teslim ettiği, arsa
karşılığında kat alımında ise, taşınmazın (arsa veya kat) para karşılığında
satışının söz konusu olmadığı, aynı Kanun’un 232’nci maddesinde, satım
hükümlerinin trampada da tatbik olunacağının hükme bağlandığı, trampa
sırasında mübadeleye konu malların niteliklerinde bir değişiklik olmadığı, oysa bir
kişinin arsası karşılığında kat sahibi olması durumunda, müteahhitle yapılan
sözleşme uyarınca ve Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerine göre, inşaata
başlanırken arsa payları bölünerek, müşterek mülkiyete esas bu paylara inşaat
yapma ve kat mülkiyeti tesis etme borcu (kat irtifakı) bağlandığı, inşaat
tamamlandıktan ve her kat bağımsız bölüm haline gelip, kişisel mülkiyete
geçtikten sonra da, o bağımsız bölümlere ait arsa paylarının, bağımsız bölümlere
bağlı olarak devam ettiği, ana gayrimenkulün ortak sayılan yerlerinde, kat
maliklerinin müştereken tasarrufta bulunabildiği, böylece, arsa sahibinin arsası
üzerindeki mülkiyetinin kişisel olmaktan çıktığı ve kendisine intikal eden katlara
bağlı olarak, müşterek mülkiyet hükümlerine göre, arsa payı oranında diğer kat
malikleri ile paydaş durumuna girdiği, başka bir ifadeyle, bir kişinin kat edinme
karşılığında arsasını müteahhide vermesi ve inşa edilen binadan kat sahibi
olmasının, servetin değerlendirilmesi, servetin biçim değiştirmesi olduğu, öte
yandan, dava dilekçesi ekinde bulunan 1. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü yazısına
göre, arsa karşılığı daire alımına konu arsa davacı tarafından 1988 yılında iktisap
edildiğinden, servetin değerlendirilmesi olan dairelerin, 1998 yılında, yani yasal
sınır olan dört yıldan sonra satıldığının açık olduğu, bu durumda, davacının
gayrimenkul satışından elde ettiği değer artışı kazancını ilgili yıl gelir vergisi
beyannamesinde göstermediğinden bahisle adına yapılan cezalı tarhiyatta yasal
isabet görülmediği, gerekçesiyle tarhiyatın kaldırılması yolundaki kararında
direnmiştir.
Direnme kararı Vergi Dairesi Müdürlüğü’nce temyiz edilmiş ve davacının satışını
yaptığı gayrimenkullerden elde ettiği kazancın, değer artış kazancı olduğu ve
buna göre vergilendirilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek
kararın bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Ali ALPAN’ın Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile
ısrar kararının Danıştay Üçüncü Dairesi’nin bozma kararı uyarınca bozulması
gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Ahmet ALAYBEYOĞLU’nun Düşüncesi: İdare ve vergi
mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577
48
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49’uncu maddesinin birinci fıkrasında
belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı
nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme
ısrar kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu’nca, dosyadaki belgeler
incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi kararın özet bölümünde yazılı Adana
2.Vergi Mahkemesi’nin 17.12.2003 günlü ve E:2003/1294, K:2003/1389 sayılı
ısrar kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuz’ca da uygun
bulunmuş ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını
gerektirecek durumda görülmemiştir.
Bu nedenlerle temyiz isteminin reddine, 25.6.2004 gününde oyçokluğu ile karar
verildi.
KARŞI OY
Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Üçüncü Dairesi’nin bozma
kararındaki esaslar doğrultusunda bozulması gerektiği görüşüyle karara
katılmıyoruz.
49
T.C.
DANIŞTAY
Dördüncü Daire
Esas No : 2008/9064
Karar No : 2009/3348
Özeti: Rayiç değerinin altında bir bedelle satın alınan emisyon primli hisse
senetleri için ödenen sermaye avansına faiz işletilmemesinin ve emisyon primi
bedelleri karşılığında çıkarılan hisse senetlerinin, özkaynaklardan karşılanan
sermaye artırımı sonrasında tüm ortaklara hisseleri oranında bedelsiz verilmesi
örtülü kazanç dağıtımı niteliğinde olmadığı hakkında.
Temyiz Eden:….Anonim Şirketi
Vekili: Av….
Karşı Taraf : Dış Ticaret Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti : Davacı adına 2002 yılına ilişkin olarak re'sen salınan
kurumlar vergisi hesaplanan fon payı ve kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması
istemiyle dava açılmıştır. İstanbul 9.Vergi Mahkemesi 7.7.2008 günlü ve
E:2007/781, K:2008/2100 sayılı kararıyla; davacı hakkında düzenlenen inceleme
raporuyla, iştiraki olan ... Anonim Şirketi unvanlı şirkete noter tasdiki olmaksızın
4.1.2002 de alınan yönetim kurulu kararı uyarınca, bu şirketten olan ticari
alacaklarına mahsuben ilki 31.7.2002 tarihinde, ikincisi 31.8.2002 tarihinde
olmak üzere iki defa sermaye avansı verdiği, sermaye taahhüt avansı adı altında
iştirake kullandırılan tutar için faiz hesaplanmadığı, ... Anonim Şirketinin
15.10.2002 tarihli yönetim kurulu kararıyla sermaye artırımına gittiği, artırılan
sermayenin tamamının rüçhan hakkını kullanmak isteyen mevcut ortaklara beheri
1.000.000 TL nominal bedelli hisse senedinin emisyon primli olarak 21.000.000
TL bedelle satılması ve bu suretle oluşacak emisyon priminin yedek akçe olarak
kaydedilmesi yönünde karar verildiği, 850.000 adet hisse senedinin 654.000
adedinin davacı şirkete satıldığı, bu satış tutarının verilen sermaye avansında
mahsubu sonrasında, ... Anonim Şirketinin davacı şirkete olan borcunun
azaltıldığı, iştirakler borçlar hesabında izlenen bu tutarın 1.11.2002 tarihli
yevmiye kaydıyla ödenmemiş sermaye hesabı alacaklandırılması suretiyle
kapandığı, ... Anonim Şirketinin 10.12.2002 tarihli genel kurul kararıyla ikinci kez
sermaye artırımına gidildiği, davacı şirketin sermaye artırımında taahhüt ettiği
tutarın, sermaye artırımı sonrası ve öncesi hisse tutarları arasındaki farkın
tamamının ödendiği, ikinci sermaye artırımında davacı şirketin hisse tutarının
8.179.723.000.000 TL artmasına rağmen iştiraklerden alacaklar hesabından
13.080.000.000.000 TL çıkış yapıldığı hususlarının tespit edildiği, aktarılan
meblağ sermaye avansı olarak aktarılmış ise de, aktarılan paraların ... Anonim
şirketinin bankalardan kredi alamaması nedeniyle ... Otelinin inşaatında
kullanıldığı ve muhasebe kaydıyla sermaye artırımı yoluyla kapatıldığı, toplam
17.000.000.000.000 TL emisyon priminin 13.080.000.000.000 TL davacı şirkete
50
satılan 654.000 adet hisseden karşılandığı, %33 payla ortak olan davacının
emisyon priminin yaklaşık % 77 sini karşıladığı, ... Anonim Şirketinin kayıtlarında
davacı tarafından taahhüt edilen tutarın üzerinde sermaye taahhüt avansının
izlendiği 132 iştiraklerden alacaklar hesabının kullanılması sonucunda aktarılan
tutarın ticari anlamda gerçek bir alacak olduğu sonucuna ulaşıldığı, aktarılan
tutarın ve faiz hesaplanmaması yoluyla uğratılan hazine zararının yüksek meblağ
olması dikkate alındığında, aktarılan ticari alacağın örtülü kazanç dağıtım
niteliğinde olduğu sonucuna varıldığından yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık
bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı, ... Anonim
Şirketi tarafından farklı tarihlerde iki ayrı sermaye artırımına gidildiğini, bunların
birincisinin emisyon primli hisse senedi satışı yoluyla ikincisinin ise mevcut
kaynaklardan yapıldığını, anılan şirkete verilen sermaye avansının makul süre
içerisinde sermayeye dönüştürüldüğünü, emisyon primli olarak satın alınan hisse
senetleri için ödenen tutarın bu hisselerin rayiç değerinin altında olduğunu, ikinci
sermaye artırımı sonucu ortaklara hisseleriyle münasip miktarda pay verilmesinin
yasal olarak zorunlu olduğunu, bu hususlar gözetilmeksizin düzenlenen inceleme
raporuna istinaden yapılan tarhiyatın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek kararın
bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Yasal dayanaktan yoksun bulunan temyiz isteminin
reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi M.Volkan Uluçay’ın Düşüncesi: Davacı adına
düzenlenen vergi inceleme raporu ile, ortağı olduğu ... Anonim şirketinde
sermaye avansı olarak bıraktığı ticari alacakları için faiz hesaplamadığı ve
emisyon primli hisse senetlerinin alımında kullanılan söz konusu avansın emisyon
pirimi bedeline isabet eden kısmının, ikinci bir sermaye artırımıyla sermayeye
ilave olunarak tüm paydaşlara bu tutar karşılığında hisse seneti dağıtılmak
suretiyle ilk sermaye artırımına katılmayan ve ... Anonim şirketinde yedek akçe
olarak kayıtlı bulunan emisyon prim bedellerine hiçbir katkısı bulunmayan gerçek
kişi ortaklar karşılıksız olarak kullandırıldığı, bu suretle örtülü kazanç dağıtımında
bulunulduğu ileri sürülerek davaya konu tarhiyat yapılmıştır.
Emisyon primi hisse senedinin çıkarıldığı değer ile itibari değeri arasındaki
farkı ifade etmekte olup, emisyon primli hisse senedi ihracı yoluyla sermaye
artırımında hisse senetleri, şirketten yeni pay almak isteyenlere nominal
değerinin üstünde bir fiyatla satılmak suretiyle sermaye artırımına katılmayan
ortakların hisse oranının bu nedeniyle aşırı derecede azalmasının önüne geçmek
amaçlanmaktadır. Bu durumda, gerçek değeri nominal değerinden daha yüksek
olan şirketten yani pay edinmek isteyenlerin bu paylar için nominal bedellerinden
daha fazla bir bedel ödemesi esastır. Bir başka ifadeyle emisyon priminin
karşılığını, şirketin nominal değerinin üzerinde olan rayiç değeri oluşturmaktadır.
Emisyon primli hisse seneti ihracı yoluyla sermaye artırımına gidilmesi
halinde, nominal değerinden daha yüksek bir fiyatla satılan hisse senetlerinin
fahiş fiyatla satıldığının kabulü, bu şekilde yapılan tüm sermaye artırımlarının
muvazaalı olduğu sonucuna götürür ki, böyle bir değerlendirmenin ekonomik ve
ticari icaplara uygun düşmediği açıktır.
51
İnceleme raporunda, ... Anonim Şirketinin hisse senetlerinin nominal
bedeli, bu hisselerin olması gereken gerçek bedeli gibi değerlendirilerek davacı
tarafından söz konusu hisseler için bu tutardan göze çarpacak derecede yüksek
bir bedel ödenmiş olduğu ileri sürülmekte ise de, dosyaya ibraz olunan bilirkişi
raporunda belirtilen şirket rayiç değerine göre, davacının bu hisse senetlerini
rayiç bedelinin altında bir fiyatla satın aldığı,bu bedelin de ... Anonim Şirketinde
sermaye avansı olarak bıraktığı alacaklarından karşılandığı anlaşılmaktadır. Bu
nedenle, davacının emisyon primi bedeli ödeyerek satın aldığı hisse senetlerini
fahiş fiyatla satın aldığı ve bu alımda kullanılan avans tutarı için faiz
hesaplanması gerektiği yönündeki tespitler yerinde görülmemiştir.
Öte yandan, emisyon primli hisse senedi satışından elde edilen emisyon
primi karşılıklarının kanuni yedek akçe olarak ayrılması Türk Ticaret Kanununun
466 ncı maddesi uyarınca zorunludur. Şirketin tüm malvarlığı üzerinde tüm
paydaşların payları oranında hak sahibi olduğu tabiidir. Bu durumda, şirketin
özkaynakları arasında yer alan kanuni yedek akçelerin sermayeye eklenmesi
suretiyle, bu tutarı temsilen çıkarılan hisse senetlerinin tüm paydaşlar arasında
hisseleri oranında dağıtılmasında yasaya aykırı bir durum bulunmamaktadır.
Bu nedenle, davacı adına yapılan tarhiyatın kaldırılması istemiyle açılan
davayı reddeden Mahkeme kararının bozulmasını uygun olacağı düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Abdurrahman Gençbay'ın Düşüncesi : Davacının,
ortağı olduğu Anonim Şirkete, bu şirketten olan ticari alacaklarına mahsuben
sermaye taahhüt avansı adı altında aktardığı tutarlara faiz tahakkuk ettirmeyerek
bedelsiz kullandırmak suretiyle örtülü kazanç dağıtımında bulunduğu yolunda
düzenlenen inceleme raporuna dayanılarak re'sen yapılan tarhiyata karşı açılan
davayı reddeden Mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması
istenmektedir.
5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 17'nci maddesinin 3 numaralı
bendinde, şirketlerin kendi ortakları, ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek ve tüzel
kişiler, idaresi, murakabesi veya sermayesi bakımlarından vasıtalı vasıtasız olarak
bağlı bulunduğu veya nüfuzu altında bulundurduğu gerçek ve tüzel kişiler ile olan
münasebetlerinde emsaline göre göze çarpacak derecede yüksek veya düşük faiz
ve komisyonlarla ödünç para alır veya verirse kazancın tamamen veya kısmen
örtülü olarak dağıtılmış sayılacağı belirtilmiş, aynı Kanunun 15. maddesinde de,
sermaye şirketlerince dağıtılan örtülü kazançların, kurum kazancının tespitinde
dikkate alınması öngörülmüştür.
Triko ve muhtelif kumaş ile konfeksiyon ürünleri imalatı ve ihracatı işi ile
iştigal eden davacı şirketin 2002 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen
ve tarhiyata dayanak alınan raporda, yükümlünün, ortağı olduğu .. , Anonim
Şirketine olan mevcut sermaye taahhüt borcunun ödenmesinden sonra yönetim
kurulu kararı uyarınca 31.7.2002 tarihinde 12 Trilyon, 31.8.2002 tarihinde de
1,734 Trilyon sermaye taahhüt avansı verdiği, verilen avansı adı geçen şirketten
olan ticari alacaklarına mahsup ettiği, sermaye avansı adı altında verilen bu
tutarların, ortağı olduğu şirket tarafından, gerçekleştirilen sermaye artırımlarının
mahsubuna yönelik olarak 1.11.2002 ve 11.12.2002 tarihlerinde yevmiye
52
kayıtlarının yapıldığı, ortak şirketçe sermaye artırımlarının yapılıp yevmiye
kayıtlarının kapatıldığı bu tarihlere kadar geçen süreler için davacı tarafından
kullandırılan paralar nedeniyle herhangi bir faiz hesaplanmadığı ve bu suretle
örtülü kazanç dağıtımında bulunulduğu tespitlerine yer verilerek dava konusu
tarhiyat yapılmıştır. 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunda düzenlenen örtülü
kazanç dağıtımından söz edilebilmesi için, yasal yolun dışında bir kar dağıtımının
söz konusu olması ve örtülü olarak yapılan bu kar dağıtımı sonucunda da bir
vergi kaybının ortaya çıkması gerekmektedir. Örtülü kazanç dağıtımında esas
olarak gerçek işlemi gizleyen ve görünürde olan muvazaalı bir işlem vardır.
İncelenen olayda davacı şirket, ortağı olduğu ... Anonim Şirketinin sermaye
artırımı talebine rüçhan hakkını kullanmak suretiyle katılmıştır. Bu kapsamda, ...
Anonim Şirketi 3.1.2002 tarihli yönetim kurulu kararı ile; ortaklarından sermaye
taahhüt borcu olanların altı ay içinde taahhütlerini yerine getirmelerinin
sağlanması, yapılmakta olan yatırımların Haziran sonu ihtiyacı için yıl sonuna
kadar yaklaşık 18 Trilyon kaynak girişini sağlayacak şekilde sermaye artırımı
yapılması, bu amaçla şirket ortaklarından sermaye artırım avansı talep edilmesi,
şirketten alacaklı olan ortaklara olan borçların ödenmeyerek sermaye artırım
avansı olarak değerlendirilmesi için girişimde bulunulmasına karar vermiştir. Yıl
içerisinde bu kararı uygulamaya koyarak emisyon primli hisse ihracı yapmak
suretiyle sermaye artırımında bulunma yoluna gitmiş, bu amaçla mahkeme
marifetiyle şirketin piyasa değerini tespit ettirerek 1.000.000.-TL itibari değerli,
20.000.000.-TL emisyon primli 850.000 adet hisse ihraç etmek suretiyle
sermayesini 31.10.2002 tarihli olağanüstü genel kurul kararıyla 5 Trilyondan
5,850 Trilyona çıkarmıştır. Davacı şirket, emisyon primli olarak 21.000.000.-TL
den satışa çıkan hisse senetlerinden 654.000 adetini rüçhan hakkını kullanarak
satın almış, buna karşılık olarak ödemesi gereken 13,734 Trilyon hisse bedelini
ortağı olduğu şirketten olan ticari alacaklarına mahsup ederek karşılamıştır.
Ödenen bu tutarın 654 Milyarı ilgili şirketin sermaye artırımına doğrudan dahil
edilmiş, davacının satın aldığı hisse senetlerinin emisyon primine karşılık gelen
13,080 Trilyon lirası ise yine adı geçen şirketin sermaye yedeği olarak kanuni
yedekler hesabına kaydedilmiştir. Sermaye artırımında bulunan şirketin artırılan
sermayeye takabül eden diğer 196.000 adet hissesi ise bir başka tüzel kişi ortak
tarafından satın alınmıştır .... Anonim Şirketi, sermaye artırımı ile ilgili gerek
kanuni prosedürleri tamamlamak için yapılması gereken çalışmaların, gerek her
bir hisseye tekabül eden emisyon primini saptamak için şirketin değer tespitinin
yapılması çalışmalarının uzayabileceği ihtimali nedeniyle yasal olarak sermaye
artırımında bulunmadan yaklaşık 3 ay önce bu tutarları ortaklarından avans
olarak talep etmiş, davacı da bu talep doğrultusunda ve sermaye artırımına
katıldığı şirketin emisyon primli hisse bedelinde iskonto yapması nedeniyle
31.7.2002 ve 31.8.2002 tarihlerinde adı geçen şirketten olan ticari alacaklarına
mahsuben bu şirkete sermaye avansı vermiştir ... , Anonim Şirketinin ikinci
sermaye artırımı ise doğrudan iç kaynaklar ile karşılanmış, 9.12.2002 tarihli
olağanüstü genel kurul kararıyla ve diğer yasal prosedürleri de tamamlayarak
5,850 Trilyon olan sermayesini 25,650 Trilyona çıkarmıştır. İkinci sermaye
53
artırımı ile artırılan 19,8 Trilyon sermayenin 2,092 Trilyonu geçmiş yıllara ait
dağıtılmamış karlardan, 670 Milyarı 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer
298'inci maddesi uyarınca oluşturulan maddi duran varlık değer artış fonundan,
17 Trilyonu sermaye yedeği olarak kanuni yedeklerde bulunan emisyon priminin
sermayeye eklenmesinden, 36 Milyarı ise nakden karşılanmış, iç kaynaklarla
karşılanan artırılan sermaye tutarına isabet eden hisseler için bedelsiz hisse
senedi çıkarılmış ve her bir ortağa hisseleri oranında verilmiştir.
Anonim şirketler Türk Ticaret Kanunu'nun 269'uncu maddesinde; bir
ünvana sahip, esas sermayesi muayyen ve paylara bölünmüş olan ve
borçlarından dolayı yalnız mameleki ile mesul bulunan şirket olarak
tanımlanmıştır. Anonim şirketlerde esas sermayenin bir parçası olan pay, esas
sermayenin, belirli sayıda birim değere bölünmüş olan bir parçasını ifade eder.
Diğer bir ifade ile payların toplamı veya payların bölüm sayısı ile çarpılması esas
sermayeyi verir. Türk Ticaret Kanunu sistemine göre itibari değersiz pay
verilemez. Kanun her payın itibari değerinin bulunmasını şart koşar. Ancak paylar
itibari değerlerinin üstünde bir bedelle taahhüt edilecek şekilde de çıkarılabilirler.
İtibari değerin üzerindeki farka prim, böyle paylara da primli paylar denir. Türk
Ticaret Kanunu'nun 286'na maddesinde düzenlenen primli paylara ilişkin prim
yine aynı Kanunun 466'ncı maddesine göre kanuni yedek akçelere eklenir.
Anonim şirketler primli pay çıkararak, dağıtılmayan karlar ile diğer yedek akçeleri
belirli bir oranda paraya dönüştürür ve eski pay sahipleri ile yenileri arasında
dengeyi sağlarlar. Bu nedenle prim, şirket açısından bir kazanç niteliğinde
değildir. Sermaye artırımının anonim şirketin serbestçe kullanabileceği yedek
akçelerden veya yeniden değerleme fonundan yapılması halinde, yeni payların
karşılıklarını, yani bedellerini özvarlık oluşturur. Bu paylar sahiplerine bedelsiz
verilirler. Pay sahibi, yedek akçelerin ve yeniden değerleme fonunun esas
sermayeye dönüştürülmesi ile oluşan yeni payları, oransallık ilkesine göre
edinmek hakkına sahiptir. Pay sahipleri bunlar için bir bedel ödemezler. Bu haklar
rüçhan hakkı gibi nitelendirilemeyeceğinden rüçhan hakkının sınırlandırılmasına
imkan veren Türk Ticaret Kanununun 394'üncü maddesinin bunlara uygulanma
olanağı da yoktur. Bu nedenle pay sahibinin bu hakkından yoksun bırakılması
veya hakkının sınırlandırılması geçersiz olur. Anonim şirketlerde yeni pay almada
öncelik ( rüçhan )hakkı Türk Ticaret Kanunu'nun 394'üncü maddesinde
düzenlenmiştir. Maddede, pay sahiplerinden herbirinin yeni hisse senetlerinden
şirket sermayesindeki payı ile mütenasip miktarını alabileceği düzenlemesine yer
verilmiştir.
Buna göre, pay sahipleri, esas sermayenin artırılması sırasında yeni
payları, katılma paylarının esas sermayeye oranı miktarında öncelikle alma
hakkına sahiptirler.İncelenen olayda davacı şirketin ortağı olduğu anonim şirket
ihtilaflı dönemde iki kez sermaye artırımında bulunmuş, bunların birincisini primli
hisse senedi ihraç etmek suretiyle diğerini de iç kaynaklara yönelerek bedelsiz
hisse çıkarmak suretiyle karşılamıştır. Davacı birinci sermaye artırımına rüçhan
hakkını da kullanmak suretiyle doğrudan katılmış, ikincisinde ise payına düşen
bedelsiz hisse senedini alarak iştirak etmiştir. Yapılan bu işlemler yukarıda izah
54
edilen şekilde ticaret hukuku mevzuatımıza uygun olarak ve kanuni vecibeler
yerine getirilerek gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla önceki kısımda değinmiş
olduğumuz örtülü kazancın varlığının tespiti için aranan muvazaalı işlem ihtilafa
konu edilen iş ve işlemlerde karşımıza çıkmamaktadır. Gerek sermaye artırımında
bulunan şirketin bu kapsamda yaptığı işlemler gerek davacının bu işlemlere
müdahil olarak sermaye artırımına katılması gerçek mahiyette ve hukuka uygun
olarak yapılmış işlemlerdir. ... Anonim Şirketinin sermaye artırımına yüksek
oranda katılan davacı şirketin ortağı olduğu şirketteki payının aynı oranda
artmaması birinciye göre çok daha fazla tutarlı olan ikinci sermaye artırımının iç
kaynaklardan bedelsiz hisse senedi verilmesi yoluyla gerçekleştirilmesinden
kaynaklanmaktadır. Bilindiği üzere, kurumlar tarafından iç kaynaklar kullanılmak
suretiyle sermaye artırımına gidildiği durumlarda, artırılan sermayeyi temsil
etmek üzere yukarıda da belirtildiği gibi ortaklara bedelsiz iştirak hisseleri veya
hisse senetleri verilmektedir. Bu tür sermaye artırımları kurumların iç
kaynaklarını
oluşturan
sermaye
yedekleri
veya
kar
yedeklerinden
karşılanmaktadır. Bunlardan sermaye yedekleri, hisse senedi ihraç primleri, iptal
edilen ortaklık payları, iktisadi kıymetlerin yeniden değerlenmesi veya maliyet
artışına konu edilmesi sonucu oluşan fonlardan meydana gelir. Bunların
sermayeye ilavesiyle sermayede reel anlamda bir artış meydana gelmez.
Dava konusu tarhiyatın dayanağı inceleme raporunda ileri sürülen bir diğer
eleştiri de hukuk sistemimizde sermaye avansı gibi bir uygulamanın bulunmadığı
hususudur. Gerçektende Yabancı Sermaye çerçeve Kararı H.nda 3 sayılı Tebliğle
değişik 2 sayılı Tebliğin 6'nci maddesinde belirtilen, mevcut yabancı sermayeli
kuruluşların ileri bir tarihte yapacakları sermaye artışı için yabancı ortaklardan
sermaye avansı kullanmalarının serbest olduğu yolundaki düzenlemeden başka
hukuk sistemimizde bu hususa ilişkin doğrudan bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ancak, iç hukukumuzda bu yönde bir düzenlemenin getirilmemiş olması ticari
hayatın olağan akışına uygun ve ticari icaplarla bağdaşır nitelikte görülen bu
uygulamanın hukuk dışı olduğu sonucunu doğurmaz. Nitekim Danıştay Dördüncü
Dairesi 4.11.1998 günlü ve E:1998/2191, K:1998/3909 sayılı kararında, verilen
sermaye avanslarının geri çekilmeden makul bir sürede sermayeye dönüşmesi
halinde sermaye avansı verilebileceği sonucuna varmıştır.
Buradaki makul süre doktrinde tartışılmakla birlikte olayda olduğu gibi
davacı tarafından verilen sermaye avansının yaklaşık üç ay gibi bir sürede
sermaye artırımı yapılarak sermayeye ilave edildiği dikkate alındığında bu üç
aylık sürenin kabul edilebilir makul süre olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Sonuç olarak davacının sermaye avansı olarak ortağı bulunduğu ... Anonim
Şirketinden olan ticari alacaklarına mahsuben bu şirkete aktardığı tutarlar bu
şirketin sermaye artırımına katılmaya yönelik olarak verildiğinden, bu amaçla
yapılan işlemler kanuni prosedür tamamlanarak ve kanuna uygun olarak
yapıldığından ortada davacı tarafından ortağı olduğu şirketin kullanımına bedelsiz
olarak bırakılmış bir paradan, dolayısıyla örtülü olarak dağıtılmış bir kazançtan
söz etmeye olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle örtülü kazanç dağıtımında
bulunulduğu yolunda düzenlenen inceleme raporuna dayalı olarak yapılan
55
tarhiyatta ve tarhiyata karşı açılan davayı reddeden Mahkeme kararında da
hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile temyize konu Vergi
Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince, duruşma için belirlenen
17.6.2009 gününde gelen davacı şirket vekili Av. ... ile davalı idareyi temsilen
Hukuk Müşaviri ... 'ın açıklamaları dinlendikten, Danıştay Savcısının düşüncesi
alındıktan ve taraflara son söz verildikten sonra işin gereği görüşüldü:
Davacı adına 2002 yılına ilişkin olarak re'sen salınan kurumlar vergisi,
hesaplanan fon payı ve kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle açılan
davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması
istenilmektedir.
Uyuşmazlık, davacı şirketin hissedarı olduğu ... Anonim Şirketine, bu
şirketten olan ticari alacaklarına mahsuben verdiği sermaye avansı için faiz
hesaplamayarak ve satın aldığı emisyon primli hisse senetlerinin nominal bedeli
üzerindeki tutarının daha sonra yapılan sermaye artırımında sermayeye ilave
edilip tüm ortaklara hissesi oranında hisse senedi verilmesi suretiyle örtülü
kazanç dağıtımında bulunup bulunmadığına ilişkindir.
İhtilaflı dönemde yürürlükte olan 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun
17 nci maddesinin 1 nci fıkrasında, şirket, kendi ortakları, ortaklarının ilgili
bulunduğu gerçek ve tüzel kişiler idaresi, murakabesi veya sermayesi
bakımlarından vasıtalı vasıtasız olarak bağlı bulunduğu veya nüfuzu altında
bulundurduğu gerçek ve tüzel kişiler ile olan münasebetlerinde emsaline göre
göze çarpacak derecede yüksek veya düşük fiyat veya bedeller üzerinden yahut
bedelsiz olarak alım, satım, imalat, inşaat muameleleri ve hizmet ilişkilerinde
bulunursa; aynı maddenin 3 üncü fıkrasında ise şirket, 1 numaralı fıkrada yazılı
kimselerle olan münasebetlerinde emsaline göre göze çarpacak derecede yüksek
veya düşük faiz ve komisyonlarla ödünç para alır veya verirse, kazancın
tamamen veya kısmen örtülü olarak dağıtılmış sayılacağı hükme bağlanmıştır.
İhtilafın çözümü, davacının ... Anonim şirketinde sermaye artırım avansı
olarak bıraktığı ticari alacakları için faiz işletmesi gerekip gerekmediği ve
bırakılan sermaye taahhüt avansının bir kısmının gerçek kişi ortaklara aktarılıp
aktarılmadığı hususlarının ayrı ayrı değerlendirilmesini gerektirmektedir.
Emisyon pirimi, hisse senetlerinin itibarı değerinden fazla bir değerle
çıkarılması halinde söz konusu olup, itibari değer ile payın çıkarıldığı değer
arasındaki farkı ifade eder. Hisse senedi çıkarılması yolu ile şirket malvarlığı
dışından bir kaynak yaratılmak suretiyle sermaye artırılmaktadır. Emisyon primli
hisse senedi ihracı yoluyla sermaye artırımında amaçlanan, sermaye artırımına
katılan ortaklar tarafından nominal bedelle alınabilecek hisse senedi adedi,
emisyon primli bedelle alacakları hisse senedi adedinden daha fazla alacağından,
malvarlığı sermayesinden daha fazla olan şirketteki sermaye artırımına
katılmayan pay sahiplerinin zarara uğramamasıdır. Emisyon primli hisse senedi
alan ortağın şirkette sahip olduğu hisse senedi sayısı artacağından ve bu hisse
56
senetlerini yine rayiç değeri üzerinden devredebileceğinden, bu işlem nedeniyle
zarara uğradığının kabulü mümkün değildir. Kaldı ki Türk Ticaret Kanunu'nun 466
ncı maddesinde, hisse senetlerinin çıkarılmasında, çıkarma masrafları indirildikten
sonra itibari kıymetten fazla olarak elde edilen hasılatların itfalara ve yardım ve
hayır işlerine sarf edilmeyen kısmının kanuni yedek akçe olarak ayrılacağı
belirtilerek emisyon primli hisse senedi satışına izin verilmiştir.
Dosyada mevcut 4.6.2002 tarihli bilirkişi raporunda ... Anonim Şirketinin
rayiç değeri 31.12.2001 tarihli itibarıyla 117.754.704.696.705 TL olarak tespit
edilmiştir. Buna göre davacı şirketin her bir hissesinin rayiç değeri 31.12.2001
itibarıyla yaklaşık 23.551.000 TL'dir.
Davacı tarafından 31.7.2002 ve 31.8.2002 tarihlerinde sermaye avansına
dönüştürülen ticari alacaklara karşılık her biri 21.000.000 TL bedelli 654.000 adet
hisse senedi satın alınmış, hisse senetleri toplam bedelinin nominal bedel karşılığı
olan kısmı sermayeye eklenmiş, kalanı kanuni yedek akçe olarak ayrılmıştır.
Dolayısıyla sermaye artırımının gerçekleştiği 1.11.2002 tarihinden 11 ay
öncesi için belirlenmiş olan rayiç değerin altında bir fiyatla hisse senedi satın
almış olan davacının, sermaye avansının sermayeye dönüştüğü süre de dikkate
alındığında, verdiği sermaye avansının bir kısmı için üç aylık, kalanı için iki aylık
faiz işletmemek suretiyle örtülü kazanç dağıtımında bulunduğunun kabulü
mümkün değildir. Davacının, sermaye avansı olarak verdiği paranın bir kısmının
diğer ortaklara kullandırılması suretiyle örtülü kazanç dağıtımında bulunup
bulunmadığı hususuna gelince;
Raporda yer alan eleştirinin temelinde, davacı tarafından 1.11.2002
tarihinde yapılan sermaye artırımında ödediği toplam hisse senedi bedelinin
emisyon primine isabet eden ve kanuni yedek akçe olarak ayrılan kısmının daha
sonra gerçekleştirilen sermaye artırımında sermayeye eklenerek bu tutara isabet
eden hisse senetlerinin nominal bedeli üzerinden tüm paydaşlara hisseleri
oranında bedelsiz olarak verilmesi yatmaktadır. Bir diğer ifadeyle, nominal değer
üzerinden çıkarılan hisse senetlerinin bedelinin davacının ödemiş olduğu emisyon
primi bedellerinden karşılandığı ileri sürülerek bu husus eleştiri konusu
yapılmıştır. Türk Ticaret Kanunu'nun 466 ncı maddesinde hisse senetlerinin
çıkarılmasında çıkarma masrafları indirildikten sonra itibari kıymetler fazla olarak
elde edilen hasılatların itfalara veya yardım ve hayır işlerine sarf edilmeyen
kısmının kanuni yedek akçe olarak ayrılması öngörüldüğünden davacı tarafından
ödenen emisyon primi bedelinin kanuni yedek akçe olarak ayrılması yasal bir
zorunluluktur. Yedek akçelerden yapılan sermaye artırımında ise şirkete nakdi
veya ayni bir katılım sözkonusu olmadığından şirketin malvarlığında bir büyüme
meydana gelmemektedir. Ö.kaynaklardan yapılan sermaye artırımında yeni
çıkarılan payların karşılığını yedek akçeler oluşturmaktadır. Bu şekilde yapılan
sermaye artırımında pay sahipleri, oluşan yeni payları oransallık ilkesine göre
edinme hakkına sahiptir.
Dolayısıyla, inceleme raporunda yer alan, kanuni yedek akçe olarak
ayrılması zorunlu olan emisyon primi bedeli karşılığında çıkarılan hisse
57
senetlerinin tüm ortaklara hisseleri oranında bedelsiz olarak verilmesine yönelik
eleştiride ve buna istinaden matrah farkı bulunmasında isabet görülmemiştir.
Sonuç olarak emisyon primli olarak rayiç değerinin altında bir bedelle hisse
senedi alan davacının vermiş olduğu sermaye avansları için iki ve üç aylık
dönemlerde faiz hesaplamadığı ve ödenen emisyon prim bedellerinin bir kısmının
diğer ortaklara hisse senedi alımında karşılıksız olarak kullandırıldığı ileri
sürülerek yapılan tarhiyatta ve bu tarhiyatın kaldırılması istemiyle açılan davayı
reddeden
Mahkeme
kararında
hukuka
uyarlık
görülmemiştir.Açıklanan
nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle İstanbul 9.Vergi Mahkemesinin 7.7.2008
günlü ve E:2007/781, K:2008/32100 sayılı kararının bozulmasına esasta ve
gerekçede oyçokluğuyla, 17.06.2009 gününde karar verildi.
KARŞI OY :
X- Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme
kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin
reddi gerektiği görüşüyle karara karşıyım.
KARŞI OY
XX- Davacı adına 2002 yılı için re'sen salınan kurumlar vergisi, hesaplanan
fon payı ve kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle açılan davayı
reddeden vergi mahkemesi kararı temyiz ilişkindir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının .. , Anonim Şirketinden mevcut ticari
alacaklarını bu şirketin sermayesinin artırılmasında kullanılmak üzere sermaye
avansı olarak bırakılması ve emisyon primli hisse senedi satışı yoluyla yapılan
sermaye artırımı sonrası oluşan ve kanuni yedek akçelere ayrılan emisyon prim
bedellerinin öz kaynaklardan yapılan ikinci bir sermaye artırımıyla birinci sermaye
artırımına katılmayan ortaklara şirketteki pay oranına göre hisse senedi
dağıtılması yolu ile bu tutara faiz hesaplamamak suretiyle örtülü kazanç
dağıtımında bulunduğu ileri sürülerek dava konusu tarhiyatın yapıldığı
anlaşılmıştır.... Anonim Şirketinin 10.12.2002 tarihinde tescil ve 13.12.2002
tarihinde ilan olunan 9.12.2002 tarihli olağanüstü genel kurul kararı uyarınca
özkaynaklarından yapmış olduğu sermaye artırımının bir kısmının karşılığını
davacının ilk sermaye artırımında emisyon pirimi bedeli olarak ödediği ve kanuni
yedek akçelere ayrılmış olan tutar oluşturmakta olup ikinci sermaye artırımıyla ilk
artırıma katılmayan ortaklara dağıtılan hisse senetlerinin belirtilen tutara isabet
eden kısmı, bu ortaklara karşılıksız olarak kullandırılmış ise de, davacı tarafından
... Anonim Şirketinde bırakılan ticari alacaklardan sermaye artırımında
kullanılmak üzere vazgeçilmiş olması ve 31.7.2002 ve 31.8.2002 tarihlerinde
avans olarak bırakılan meblağların tamamının 10.12.2002 tarihinde sermayeye
dönüştürülmüş olması karşısında, davacı tarafından ... Anonim şirketinde
sermaye artırım avansı olarak bırakılan ve makul süre içerisinde sermayeye
dönüştürülen tutar için faiz hesaplanmamasının örtülü kazanç dağıtımı olarak
kabulü mümkün olmadığından, dava konusu tarhiyatta hukuka uyarlık
bulunmamaktadır. Bu nedenle, temyiz isteminin kabulüyle Mahkeme kararının
yukarıda belirtilen gerekçeyle bozulması gerektiği oyu ile karara gerekçe
yönünden karşıyım.
58
KDV TEVKİFATINDAN KAYNAKLANAN KDV İADE ve MAHSUPLARINA İLİŞKİN ÖZET BİLGİLER İÇEREN TABLO
Mahsup, Nakit İade veya Teminat
Mektubu Çözümü İçin YMM Raporunun
Geçerli Olup Olmadığı
Kısmi Tevkifata (KDV İade hakkına)
Konu İşlemin Türü
Teminatsız ve
raporsuz
mahsuba ilişkin
sınır
Teminatsız ve raporsuz
nakit iadeye ilişkin sınır
Yapım işleri ile bu işlerle birlikte ifa
edilen mühendislik-mimarlık ve etütproje hizmetleri
2.000 TL.
2.000 TL.
Geçerli
Spor kulüplerinin yayın, isim hakkı ve
reklâm gelirlerine konu işlemleri
2.000 TL.
2.000 TL
Geçerli
Tebliğin (3.2.13) bölümü kapsamındaki 2.000 TL.
hizmetler
2.000 TL.
Geçerli
Külçe metal teslimleri
Bakır, çinko, ve alüminyum ürünlerinin
teslimi
2.000 TL.
2.000 TL.
Geçerli
2.000 TL.
2.000 TL.
Geçerli
2.000 TL.
2.000 TL.
Geçerli
2.000 TL.
2.000 TL.
Geçerli
2.000 TL.
2.000 TL.
Geçerli
2.000 TL.
2.000 TL.
Geçerli
Metal, plastik, kâğıt, cam hurda ve
atıklarının teslimi
Metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt ve
cam hurda ve atıklarından elde edilen
hammadde teslimi
Pamuk, tiftik, yün ve yapağı ile ham post
ve deri teslimi
Ağaç ve orman ürünleri teslimi
59
YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLERİN 2012 YILINDA DİKKATE ALACAĞI HADLER
KONU
DAYANAĞI
HADLER
—SM ve SMM'lerin
imzalayacağı
beyannameler için sınır
4 ve 37 Nolu YMM Tebliği
Net Satış: 10.349.000 TL
Aktif Top: 5.176.000 TL
— Tam tasdik sözleşmesi
yapılmadan ihracatta KDV
iadesi rapor yazma sınırı
37 Nolu YMM Tebliği
364.000 TL
(Eski Dönemler Dahil)
— indirimli orana tabi
mallarda tam tasdik
sözleşmesi yapılmadan
rapor yazma sınırı
37 Nolu YMM Tebliği
728.000 TL
—Yolcu beraberinde
satışta (ihraç) YMM
raporu ile alınabilecek
iade sınırı
37 Nolu YMM Tebliği
95.000 TL
— KDV iadesine karşıt
inceleme sınır
37 Nolu YMM Tebliği
Fatura Başına:
19.000 TL
—Stopaj iadesi
37 Nolu YMM Tebliği
100.000 TL
(252 Nolu GV.Tebliği)
Yatırım indirim Raporu
Yazmada Harcama Tutarı
37 Nolu YMM Tebliği
Yatırım Harcaması Tutarı
250.000. TL'nin Üzerinde
ise rapor düzenlenecek
—Kurumlar Vergisi
istisnalar
37 Nolu YMM Tebliği
186.000 TL
—Tek Düzene göre ek
mali tablo düzenleme alt
sınırı
10 Nolu Muhasebe
Sistemi Uygulama
Aktif Toplamı:
10.804.661 TL
Tebliği
Net Satış Tutarı:
24.023.691 TL
—indirimli oranda
alınamayacak KDV tutarı
16.000 TL
60
Download