ATATÜRK DÖNEMĠNDE (1923-1938) - Selçuk Üniversitesi Dijital

advertisement
T.C
SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
TARĠH ANABĠLĠM DALI
TARĠH BĠLĠM DALI
ATATÜRK DÖNEMĠNDE (1923-1938) ESKĠ ESER
POLĠTĠKALARI VE TÜRKĠYE'DE YAPILAN KAZI
ÇALIġMALARI
ġükrü ÜNAR
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
DanıĢman
Prof. Dr. Özdemir KOÇAK
KONYA 2013
T.C
SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
TARĠH ANABĠLĠM DALI
TARĠH BĠLĠM DALI
ATATÜRK DÖNEMĠNDE (1923-1938) ESKĠ ESER
POLĠTĠKALARI VE TÜRKĠYE'DE YAPILAN KAZI
ÇALIġMALARI
ġükrü ÜNAR
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
DanıĢman
Prof. Dr. Özdemir KOÇAK
Bu çalıĢma Selçuk Üniversitesi Bilimsel AraĢtırma Projeleri Koordinatörlüğü
tarafından 12203013 no’lu Yüksek Lisans tezi olarak desteklenmiĢtir.
KONYA 2013
Öğrencinin
Adı Soyadı
Şükrü ÜNAR
Numarası
114202002001
Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih / Tarih
Tezli Yüksek Lisans
Programı
Doktora
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Özdemir KOÇAK
Tezin Adı
Atatürk Döneminde (1923-1938) Eski Eser Politikaları Ve Türkiye'de
Yapılan Kazı ÇalıĢmaları
ÖZET
Osmanlı Devleti’nin son döneminde baĢlayan eski eserlerin korunmasına yönelik
uygulanmaya çalıĢılan politikalar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Dönemi’nde de sürdürülmek
istenmiĢtir. Bu amaç doğrultusunda Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde (1923-1938) eski eserlerin
korunması için geniĢ kapsamlı kültür ve eğitim politikaları izlenmiĢtir. Osmanlı Devleti’nin hazırladığı
hukuki düzenlemeler Türkiye Cumhuriyeti’nin (1923-1938) ilk yıllarında kullanılmaya devam
edilmiĢtir. Atatürk Döneminde TBMM tarafında kabul edilen çeĢitli kanun ve emirlerin içinde eski
eserlere ait maddeler yer almıĢtır.
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren eğitime büyük önem verilmiĢ, bu kapsamda birçok
yenilik yapılmıĢtır. Bu yeniliklerden Türk Tarih Kurumu’nun açılması, Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi’nin ve Ġstanbul Üniversitesi’nin kurulması; bu kurumlarda görevlendirilmek üzer yurt
dıĢından bilim insanları getirilmesi ve yurt dıĢına yetiĢtirilmek üzere öğrenciler gönderilmesi
çalıĢmamızı doğrudan ilgilendiren Atatürk Dönemi’nde eğitimle alakalı yapılan yeniliklerdir. Mustafa
Kemal Atatürk Dönemi’nde yapılan bu çalıĢmaları ile eski eserlerin korunması ve arkeoloji biliminin
geliĢmesi sağlanırken, aynı zamanda yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne çağdaĢ ve modern bir
eğitim sistemi kazandırılmıĢtır.
Osmanlı Devleti Dönemi’nde Anadolu’nun değiĢik yerlerinde yabancı bilim insanları
tarafından yürütülen kazılardan bazıları Cumhuriyetin ilk yıllarında da devam etmiĢ, bazı kazılar ise
yeni baĢlamıĢtır. Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde yurt dıĢında eğitimlerini tamamlayarak yurda
dönen Türk bilim insanları da Anadolu’nu değiĢik yerlerinde arkeolojik araĢtırmalar ve kazılara
baĢlamıĢlardır. Anadolu’da yapılan bu kazılar eski eser politikasının birer parçasıdır.
i
Adı Soyadı
Şükrü ÜNAR
Numarası
114202002001
Öğrencinin
Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih / Tarih
Tezli Yüksek Lisans
Programı
Tez Danışmanı
Doktora
Prof. Dr. Özdemir KOÇAK
Relıc Polıtıcs And Excavated Works Whıch Are Done In Turkey In The Perıod Of
Tezin İngilizce Adı
Atatürk (1923-1938)
SUMMARY
Policies that are being implemented for the protection of relic which had started at the last
period of Ottoman Empire are wanted to maintain in the period of republic of Turkey, too. Wideranging cultural and educational policies are followed to protect relics for this purpose in the period of
Mustafa Kemal Atatürk (1923-1938). Legal arrangements which prepared by Ottoman Empire are
continued to be used in the early years of Republic of Turkey (1923-1938). The matters which is
belonging to relics take part in various laws and orders which adopted by TBMM in the period of
Atatürk.
It is given an importance to education from the early years of many innovations are made in
this regard. Opening of Turkish Historical Society, establishing of the Istanbul University and Faculty
of Language, History and Geography; bringing scientists from abroad to take charge in these
institutions and sending students to abroad to be trained are innovations related education which were
made under Atatürk and these innovations are directly relevant to our study. These studies which were
made the period of Mustafa Kemal Atatürk provides the protection of relics and the development of
the science of archeology. At the same time Republic of Turkey which established newly is brought
contemporary and modern education system.
Turkish scientists in the period of Mustafa Kemal Atatürk who returned home by completing
their education abroad started archaeological research and excavations in the different parts of
Anatolia. These excavations which were made in Anatolia are part of relic politics.
ii
ÖNSÖZ
Bu çalıĢma Selçuk Üniversitesi Bilimsel AraĢtırma Projeleri Koordinatörlüğü
tarafından 12203013 proje numarası ile desteklenmektedir. Ġnsanoğlu tarihin her döneminde
kendin önce yaĢamıĢ olan topluluklardan kalan taĢınır ve taĢınmaz eserlere karĢı ilgi
duymuĢtur. Eski eserlere karĢı Osmanlı Devleti Dönemi’nde baĢlayan çalıĢmalar Türkiye
Cumhuriyeti Dönemi’nde de geniĢleyerek devam etmiĢtir. Günümüzdeki eski eser
politikalarının anlaĢılabilmesi için geçmiĢ dönemdeki politikaları bilinmesi gerekmektedir.
Kendisini tanıdığım ilk günden itibaren sürekli danıĢtığım ve her konuda yardımını
aldığım, bu zevkli konuyu çalıĢma fırsatı veren sayın hocam Prof. Dr. Özdemir KOÇAK’a
sonsuz teĢekkür ederim. Tez çalıĢmam sırasında yardımını ve vaktini esirgemeyen Hocam
Prof. Dr. Hasan BAHAR’a ve Doç. Dr. Hüseyin MuĢmal’a en içten teĢekkürlerimi sunarım.
ÇalıĢmam sırasında değerli vaktini ayırarak yardımlarını esirgemeyen AraĢ. Gör. Aslı
KISA’ya ve AraĢ. Gör. Dr. Hatice Gül KÜÇÜKBEZCĠ’ye teĢekkür ederim.
Eğitim hayatımın oyunca beni her konuda destekleyen ve cesaretlendiren aileme
teĢekkür ediyorum.
ġükrü ÜNAR
KONYA 2013
iii
ĠÇĠNDEKĠLER
ÖZET………………………………………………………..……………..…….….….…….iii
ABSTRACT………………………………..……….………………………………………...iv
ÖNSÖZ……………………………………………………………………………..…..……....i
KISALTMALAR…………………………………..…..………………………….…..….ii
MATERYAL-METOT…………………………….……………………………..………….v
GĠRĠġ………………………………………………………………………………….….…...1
1. ATATÜRK DÖNEMĠNDE ESKĠ ESERLERĠN KORUNMASINA YÖNELĠK
HUKUKĠ DÜZENLEMELER …………………………...…………………….……….....11
1. 1. Hilafetin Ġlgasına (Kaldırılmasına) ve Hanedan-ı Osmaniye’nin Türkiye
Cumhuriyeti Memealiki (Ülkesi) Haricine Çıkarılmasına Müteallik (ĠliĢkin) Kanundaki
Maddeler………………………………………………………………………………….…12
1. 2. Tevhidi Tedrisat Kanunundaki Düzenlemeler……….…………………...….12
1. 3. Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklarla Birtakım
Unvanların Men ve Ġlgasına Dair Kanun…………………………………………….…...13
1. 4. Ceza Kanunundaki Düzenlemeler………………………………...……….…13
1. 5. Türkiye Cumhuriyeti Dâhilinde Bulunan Bilcümle Mebanii Resmiye ve
Milliye Üzerindeki Tuğra ve Methiyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun……..…..….14
1. 6. Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun………...........14
1. 7. Belediye Kanununda Geçen Düzenlemeler……………….…………..……...15
1. 8. Mezarlıklar Hakkında Nizamnamedeki Düzenlemeler……………...……...15
1. 9. Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu………………………………….15
1. 10. Müzeler ve Rasathane TeĢkilat Kanunu…………………...…………….....16
1. 11. Resmi Evrak ve Defterlerden Lüzumsuz Olanlarının Yok Edilme Tarzı
Hakkındaki Nizamnamedeki Bölümler………………………………………....……....…16
1. 12. Müzelerle Ören Yerleri Ziyaret Edenlerden Alınacak Ücret Hakkında
Kanun……………….……………………………...……………………………………....17
2. KURUMSAL BAZDA YAPILAN ÇALIġMALAR……………………….….……....18
2. 1. Türk Tarih Kurumunun Kurulması……………………………………........19
2. 2. Dil ve Tarih –Coğrafya Fakültesinin Açılması………………………….…...23
2. 3. Ġstanbul Üniversitesi’nin Açılması……………………………………….…...25
2. 4. Türkiye’de Müzecilik AnlayıĢındaki DeğiĢiklikler………………………..…27
iv
2. 5. Atatürk Döneminde Yurt DıĢından Gelen Yabancı Bilim Ġnsanları……..…28
3. ATATÜRK’ÜN YURT DIġINA ÖĞRENCĠ GÖNDERME PROJESĠ; ARKEOLOJĠ
VE
ESKĠÇAĞ
BĠLĠMLERĠ
ALANINDA
ĠLK
YETĠġENLERĠN
BAZILARI………………………………………...................................................................32
3. 1. Afet Ġnan…………………………………………………………………..…….33
3. 2. Sedat Alp………………………………………………………………….…….34
3. 3. Ekrem Akurgal………………………………..………………………….…….34
3. 4. Rüstem Duyuran………………………………………………….……………35
3. 5. Afif Erzen……………………………………………………………….………36
3. 6. Jale Ġnan……………………………………….…………………….………….37
3. 7. Suat Yakup Baydur…………………………………………………………….38
3. 8. Remzi Oğuz Arık………………………………………………………………39
4. ATATÜRK DÖNEMĠ ARKEOLOJĠK KAZILAR ………………………………..…..41
4. 1. Türk Bilim Ġnsanlarının Yaptığı Kazılar……………………………………..47
4. 1. 1. Orman Fidanlığı …………………………………………..……….……..47
4. 1. 2. Karalar ……………………………………………………..……….……48
4. 1. 3. Ahlatlıbel …………………………………………………..……………..48
4. 1. 4. Göllüdağ ………………………………………………………………….49
4. 1. 5. Alacahöyük …………………………………………………..…………..49
4. 1. 6. Trakya Tümülüsleri …………………………………………………….51
4. 1. 7. EtiyokuĢu ………………………………………………………………..51
4. 1. 8. Karaoğlan ……………………………………………………………….51
4. 1. 9. Pazarlı ……………………………….......................................................52
4. 2. Yabancı Bilim Ġnsanlarının Yaptığı Kazılar………………………….……..52
4. 2. 1. Kültepe ………………………………………………….………………..53
4. 2. 2. AliĢar ……………………………….…………………….………………54
4. 2. 3. Gavurkale ……………………………………………………..….............54
4. 2. 4. Ayasofya Camiindeki Mozaikler………………………………..……….55
4. 2 .5. Boğazköy …………………………………………………………..……..55
4. 2. 6. Arslantepe ………………………………………………………..……....56
4. 2. 7. Troia ………………………….……………………………………..….…56
4. 2. 8. Gözlükule …………………………………………………………..……..57
v
4. 2. 9. Kumtepe …………………………………………………………………...57
4. 2. 10. Kusura …………………………………………………………...……….57
4. 2. 11. Sultan Ahmet (Arasta Sokağı) ……………………………………...…..58
SONUÇ……………………………………..………………………….………………….…59
KAYNAKÇA…………………………………………………………………..……………64
EKLER: HARĠTALAR, FOTOĞRAFLAR VE RESĠMLER……………………..…....77
vi
KISALTMALAR
AAN:
Âsâr-ı Atika Nizamnamesi
Belleten:
Türk Tarih Kurumu, Belleten
C:
Cilt
Çev:
Çeviren
DTCF:
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Ed:
Editör
MEB:
Milli Eğitim Bakanlığı
TBMM:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
TTAED:
Türk Tarih, Arkeologya ve Etnografya Dergisi
TTTC:
Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti
TTK:
Türk Tarih Kurumu
TÜBA:
Türkiye Bilimler Akademisi
RG:
Resmi Gazete
S:
Sayı
s:
sayfa
SDÜ:
Süleyman Demirel Üniversitesi
vb:
ve bunun gibi
vd:
ve devamı
vii
MATERYAL-METOD
Atatürk Döneminde (1923-1938) Eski Eser Politikaları ve Türkiye'de Yapılan Kazı
ÇalıĢmaları adlı yüksek lisans tez konumuzda Atatürk Dönemi’nde eski eserlerin korunması,
kaçakçılığın engellenmesi amacıyla çıkarılan kanun, nizamname ve emirler incelenecektir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında eski eser politikaları doğrultusunda açılan Türk Tarih Kurumu,
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Ġstanbul Üniversitesi’nin açılması ve müzelerin kurulması;
bu kurumlarda çalıĢacak insanların yetiĢtirilmesi için yurt dıĢına öğrenci gönderilmesi, yurt
dıĢından Türkiye’ye bilim insanlarının getirilmesi hakkında bilgi verildikten sonra 1923-1938
yılları arasında Türkiye sınırları içinde yürütülen kazı çalıĢmaları incelenerek, bu kazılar
hakkında kısaca bilgiler verilecektir.
ÇalıĢma konumuz hazırlanırken döneme ait birinci el kanyaklar incelendikten sonra
detaylı bir kütüphane çalıĢması yapılmıĢtır. Bu kapsamda Milli Kütüphane, Türk Tarih
Kurumu Kütüphanesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi, Ġstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Kütüphanesi, Ġstanbul Halk Kütüphanesi gibi birinci el kaynakların
bulunduğu kütüphanelerde detaylı bir kaynak çalıĢması yapılmıĢtır. ÇalıĢmamızın daha
verimli olması için Resmi Gazete’nin 1923-1938 yılları arasında yayımlanan bölümleri
incelenerek konumuzla alakalı sayıları gözden geçirilmiĢtir.
YapmıĢ olduğumuz yüksek lisan tez çalıĢması ile Atatürk Dönemi’nde yapılmıĢ olan
eski eserler ve arkeoloji çalıĢmaları toplu bir Ģekilde ele alınmıĢtır. Bizden önce bu tarz
konuları çalıĢan bilim insanları konuları sadece bir yönü ile ele almıĢlardır. Tez çalıĢmamız
ile hukuki düzenlemeler, TTK, DTCF ve Ġstanbul Üniversitesi’nin kurulması, yurt dıĢına
öğrenciler gönderilmesi ve yurt dıĢından gelen yabancı bilim insanları, 1923-1938 yılları
arasında Türkiye’de yapılan arkeoloji çalıĢmalarının bir arada olması bizden sonra bu konuda
yapılacak çalıĢmalar için önemli bir kaynak olacaktır.
viii
GĠRĠġ
Anadolu Asya ve Avrupa kıtaları arasında yer alan önemli jeopolitik konumu, yer altı
ve yer üstü zenginlikleri, geniĢ bereketli tarım arazileri ve su kaynakları ile tarihin her
döneminde değiĢik toplulukların yaĢam ve yerleĢim merkezi olmuĢtur. Paleolitik Çağ’dan
günümüze kadar insanoğlu Anadolu’da yaĢamını sürdürmüĢ, bu yüz binlerce yıllık iskân
alanında tarihin her dönemine ait arkeolojik kalıntılar bırakmıĢlardır. Bu arkeolojik kalıntılar
özellikle XVIII. yüzyılın sonlarına doğru baĢta Avrupalı antikacı ve koleksiyoncuların ilgisini
çekmiĢ, daha sonra bu ilgi değerli eserleri kendi ülkelerine kaçırma hevesine dönüĢmüĢtür.
Kıymetli eserlerin yurt dıĢına kaçırılmaya baĢlamasıyla Osmanlı Devleti’nin son döneminde
sıkça kullanılan eski eser kavramı ve eski eser hukuku ortaya çıkmıĢtır.
Osmanlı Devleti eski eserlerin korunması ve yurt dıĢına çıkarılmasını engellemek için
bazı hukuki düzenlemeler yapmıĢ; ancak ekonomik, siyasi faktörler ve I. Dünya SavaĢının
etkileri gibi faktörler sebebiyle baĢarılı olamamıĢtır. Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra
Anadolu’da Türkiye Cumhuriyeti kurulmuĢtur. Atatürk Döneminde Eski Eser Politikası ve
Arkeolojik Kazılar adlı çalıĢmamızda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluĢundan Mustafa
Kemal Atatürk’ün ölümüne kadar olan süreç ele alınacaktır. ÇalıĢmamızın ilk kısmında
Atatürk Döneminde eski eserlerin korunması, kaçakçılığın engellenmesi amacıyla çıkarılan
kanun, nizamname ve emirler incelenecektir. Daha sonra yine Atatürk Döneminde Türkiye
sınırları içindeki topraklarda yürütülen kazı çalıĢmaları incelenerek, bu kazılar hakkında
kısaca bilgiler verilecektir.
Atatürk Dönemi eski eser politikasının daha iyi anlaĢılabilmesi için Osmanlı
Devleti’nin eski eser politikalarını incelemek, Osmanlının yaptığı çalıĢmalar üzerinde durmak
tezimizin daha iyi anlaĢılmasını sağlayacaktır. Ġnsanoğlu tarihin her döneminde kendinden
önce yaĢamıĢ olan toplum ya da toplulukların yaĢayıĢını, günlük hayatını merak etmiĢtir.
Ġnsanlarda oluĢan bu merak ve araĢtırma isteği onları geçmiĢte yaĢayan insanların bırakmıĢ
oldukları maddi kalıntılara yöneltmiĢtir. Eskiye olan bu merak duygusu Avrupa kıtasında ilk
kez Roma Ġmparatorluğu döneminde zengin, asil aileler ve askerler arasında ortaya çıkmıĢ;
baĢta Anadolu ve Yunanistan olmak üzere çok sayıda eski eser satın alma ya da toplama yolu
1
ile bu zengin ailelerin evlerinde sergilenmeye baĢlamıĢtır1. Daha sonraki dönemlerde eski
eserlere sahip olmanın toplumda bir statü ve zenginlik sembolü sayılmasından dolayı eski
eserlere olan talep artmıĢ, bunun sonucunda da eski eser alım satımı ve kaçakçılığı
baĢlamıĢtır. XVI. yüzyılda Avrupa’da özellikle Ġtalya’da soylu aileler arasında eski eser
toplama ve topladıkları bu eski eserleri halka gösterme geleneği oldukça artmıĢtı. Zengin
aileler evlerinde Museo ya da Galeri adı verilen bölümlerde satın aldıkları ya da topladıkları
eserleri halka gösteriyor, bu sayede kendi Ģan ve unvanını arttırıyorlardı2.
1581 yılında Uffizi ailesi tarafından oluĢturulan Uffizi Museo’su ya da Galerisi
Ġtalya’daki bilinen en ünlü Museodur. Ġtalya’da baĢlayan eski eserlere sahip olma ve
sergileme anlayıĢı daha sonra tüm Avrupa’ya yayılmıĢ, ilerleyen dönemlerde ise Avrupa
kıtasında modern müzeciliğin doğmasını sağlamıĢtır. XVIII. yüzyılda Fransa’da Fransız
Ġhtilal’ı ile tahrip olan eski eserler yeniden onarılmaya baĢlanmıĢ, XIX. yüzyıldan sonra eski
eserlerin korunması ve onarılması hız kazanmıĢtır3. Ġngiltere’de ise eski eserlerin korunması
XIX. yüzyılda baĢlamıĢtır. Ġngilizler de tıpkı Fransızlar gibi eski heykel, bina ve büstleri
onarma çabalarında bulunmuĢlardır. Antik Roma kültürü üzerinde kurulmuĢ olan Ġtalya
Devleti diğer Avrupalı Devletlere oranla eski yapılarına daha iyi sahip çıkmıĢ ve onları
korumuĢtur. Avrupalı devletler kendinden önce yaĢamıĢ olan atalarından ya da baĢka
milletlerden kalan taĢınır ve taĢınmaz eski eserlere sahip çıkmıĢlar, koruma ve onarma
çalıĢmalarında bulunmuĢlardır4.
Avrupa Roma Ġmparatorluğunda itibaren eski eserleri toplama ve koruma iĢleri ile
ilgilenirken Osmanlı Devletinde ise eski eserlere ya da eskiye yönelik çalıĢmalar XIX.
yüzyılda
baĢlamıĢtır.
Çünkü
Osmanlı
Devleti’nin
topraklarındaki
eski
eserlerle
ilgilenememesinin temel nedeni kendinden önce yaĢayan devletlerden ve milletlerden kalan
eserlerin yöneticilerin ilgisini çekmemesi; Ġslam Fıkıh’ının getirdiği yasaklamalar olarak iki
ana neden altında toplayabiliriz.
1
Mumcu 1969, 53.
Özkan 2009, 1-2.
3
Akozan 1977, 2.
4
Madran 1976, 281-282.
2
2
Ġslam dininin resim ve heykel yapımını yasaklamasından dolayı bu iki sanat dalı
Ġslamiyet’i kabul eden toplumlarda ya da devletlerde çok fazla geliĢmemiĢtir. Bundan dolayı
gerek Selçuklu Devleti Dönemi’nden gerekse de Osmanlı Devleti Dönemi’nden günümüze
heykel, büst vb. sanat eserleri çok az gelebilmiĢtir. Ancak Anadolu tarihin her döneminde
yerleĢime sahne olduğu için tarihin her döneminden günümüze kadar ulaĢan çok çeĢitli ve
zengin taĢınır taĢınmaz sanat eseri bulunmak mümkündür. Osmanlı Devleti kendinden önce
yaĢamıĢ ve Anadolu’nun değiĢik yerlerinde taĢınır taĢınmaz eserler bırakmıĢ olan devletlerin
ya da milletlerin eserlerini korumak için özel bir kanun yapmamıĢ, Ġslam fıkıhına göre hareket
etmiĢtir5.
Ġslam fıkıh kitaplarında sahibi belli olmayan taĢınabilir eĢyalardan bahsedilir, taĢınmaz
eserlerden bahsedilmemektedir. Ġslam fıkıhına göre taĢınmaz mallar vakıflara, kiĢilere ya da
devlete aittir. TaĢınmaz mallar devlete ve kiĢilere ait ise bu kiĢiler taĢınmaz mallar üzerinde
istedikleri hakka sahiptirler, taĢınmaz malların üzerinde bulunduğu arazi kimseye ait değilse
bu malları herkes rahatça istediği gibi kullanma hakkına sahiptir. TaĢınmaz mallar vakıf
arazisi üzerinde ise hiç kimse bu mallara dokunamaz, bu taĢınmazlar devlet güvencesi
altındadır6.
Osmanlı Devleti KuruluĢ Dönemi’nden itibaren Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu
ve kendi ile aynı dönemde yaĢamıĢ olan diğer Türk Beyliklerinden kalan dini yapıları ve vakıf
mallarını koruyup, gerekli durumlarda onarma çalıĢmalarında bulunmuĢtur7. Ancak gerek
Ġslam fıkıhı gerekse Osmanlı Devleti’nin aldığı tedbirler kolay yoldan mal, mülk ve para
sahibi olmak isteyen insanların gözünü korkutamamıĢ, tarihi süreçte pek çok taĢınır ve
taĢınmaz eski eser tahrip olmuĢtur.
Osmanlı Devleti Dönemi’nde eski eserlerin korunmasına yönelik ilk çalıĢmalar Fatih
Sultan Mehmet’in Ġstanbul’u fethettikten sonra Ģehirde yaĢayanların malını, canını; Roma ve
Bizans Dönemi’nden kalan taĢınır taĢınmaz malları koruma altına alması ile baĢlatılabilir.
Çünkü Fatih Sultan Mehmet Osmanlı savaĢ hukukuna göre savaĢtan sonra savaĢa katılan
askerlerin hakkı olan yağma hakkını Ģehre ve Ģehrin güzelliklerine zarar gelmemesi için kendi
5
Köprülü 1941, 14-19.
Mumcu 1969, 67.
7
Altar 1973, 57-61.
6
3
kiĢisel hazinesinden ödemiĢ, Ġstanbul’da günümüze kadar gelmiĢ olan Roma ve Bizans
Dönemi eserlerini koruma altına almıĢtır8. Yine Fatih Sultan Mehmet döneminde yapılan bir
çalıĢma Osmanlı Devlet adamlarının kendinden önce yaĢamıĢ olan milletlerin ve devletlerin
sanatına ve kültürüne sahip çıktığının göstergesidir; Ayasofya kilisesi camiye çevrilirken
Bizans Dönemi’nden kalan ikonografik resimlere zarar verilmemesi için özel bir harç
hazırlanmıĢ ve resimler bu harç ile sıvanmıĢtır. Fatih Sultan Mehmet’in bu ince ve alçak
gönüllü düĢüncesi sayesinde Bizans Dönemi’ne ait ikonografik resimler günümüze kadar
gelebilmiĢtir.
Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sonrası Mekke ve Medine’de bulunan Hz.
Muhammed ve Dört Halife Dönemi’ne ait olan eserleri Ġstanbul’a getirmesi olayı da eski
eserlerin korunması ve kollanmasına örnek olarak gösterilebilir. Ancak hem Fatih Sultan
Mehmet hem de Yavuz Sultan Selim döneminde yaĢanmıĢ olan bu geliĢmeler günümüz
müzecilik anlayıĢına fazla benzememektedir9. Bunun dıĢında Kanuni Sultan Süleyman
Dönemi’nde Budin zaferinden sonra Sadrazam Ġbrahim PaĢa’nın Ġstanbul’a getirttiği bir
heykel, tarihi kaynaklarda yer almaktadır10. Ancak Sadrazam Ġbrahim PaĢa idam edilince bu
heykel ortadan kaldırılmıĢtır. Osmanlı sarayında Yavuz Sultan Selim’den itibaren korunan
kutsal emanetler ve kendinden önceki padiĢahlara ait eĢyalar günümüze kadar gelmiĢtir.
Korunan bu eĢyalar eski eserlere olan saygıdan değil dini değerlere ve atalara gösterilen
saygıdan dolayı korunmuĢtur.
Osmanlı Devleti’nde eski eserlerin günümüz anlayıĢına uygun bir Ģekilde korunması
ve kollanması ise Osmanlı Devleti yöneticilerinde bir hassasiyet oluĢmasından sonra eski
eserlerle ilgili hukuki düzenlemeler ile baĢlamıĢtır. Osmanlı Devleti’nde eski eser hukuku ile
ilgili ilk çalıĢma 1869 yılında yayımlanan ve Osmanlı Devleti’nin ilk eski eser koruma belgesi
olan Âsâr-ı Atika Nizamnamesi ile baĢlamıĢtır. Daha sonra 1874, 1884 ve 1906 yıllarında
yayımlanan Âsâr-ı Atika Nizamnameleri ile sürdürülmeye çalıĢılmıĢtır11.
8
Şahin 2007, 109-110; Atasoy 1983, 1458.
Arık 1953, 11.
10
Özkan 2009, 11.
11
Çal 1997, 391; Çal 2003, 164; Muşmal 2009 a, 46; Muşmal 2009 b, 39; Salgırlı 1989, 54-58; Yıldırım-vd 2002,
1095-1102; Umar 1981, 6; Alsaç 1984, 8; Mumcu 1969, 66; Madran 1976, 282; Aytekin 1997, 53.
9
4
Modern anlamda Osmanlı Devleti’nde ilk müzecilik faaliyet ise XIX. yüzyılda
baĢlamıĢtır. XIX. yüzyılın ortalarında itibaren Avrupalı devletler doğu ülkelerinde kelimenin
tam manası ile bir eski eser talanına baĢlamıĢlardır. Güçsüz durumdaki doğulu devletler güçlü
Avrupalı devletlere karĢı koyamamıĢlardır12. XIX. yüzyılda yaĢanan eski eser kaçakçılığının
en sık görüldüğü devletlerden birisi de Osmanlı Devleti’dir. Osmanlı Devleti’nin yaĢanan eski
eser kaçakçılığına sessiz kalmasının bir nedeni de Avrupalı devletlerin desteğine muhtaç
olmasıydı. Tanzimat Dönemi’nde Batılı arkeologlar Osmanlı Devleti’nden aldıkları kazı
izinleri ile kazı yaptıkları yerlerden çıkan eserleri ülkelerine götürmüĢlerdir.
Osmanlı Devleti’nde eski eserlerin korunmasına yönelik ilk çabalar II. Abdülhamit
döneminde (1876-1908) ortaya çıkmıĢtır. Avrupa’daki zengin ailelerin ve koleksiyoncuların
eski eserler ilgi göstermesi, bu eserleri kendi himayelerinde toplayarak toplumsal statülerini
daha da arttırma istekleri XIX. yüzyılda eski eser alım satım ve kaçakçılığı oldukça
arttırmıĢtır. XIX. yüzyılda Osmanlı topraklarına gelen gezginlerin çoğu Anadolu
topraklarındaki eski yerleĢim yerleri ile yakından ilgilenmiĢlerdir13. II. Mahmut Dönemi’nde
Avrupa’ya öğrenciler gönderilmiĢ ve bu öğrencilerin Avrupa dünyası ile kültürel iliĢkiler
içine girmesi sonucunda kültür ile sanattan anlayan ve kültür ile sanatı koruyan aydın bir
zümre oluĢmuĢtur. Ayrıca bu öğrenciler Osmanlı topraklarında gerek hediye yolu ile gerekse
kaçırılarak götürülen arkeolojik eserlerin Avrupa’da ne kadar kıymetli olduklarını görmeleri
ve Avrupa halklarının bu eserlere değer göstermeleri Türk aydınlarında bu eserlerin
korunması yönünde bir bilinç oluĢturmuĢtur14. Tanzimat Dönemi’nde Fethi Ahmet PaĢa’nın
kiĢisel giriĢimleri ile eski eserler için bir müze kurulması fikri ortaya çıkmıĢtır. Vilayetlere
yazılar gönderilerek kıymetli eserlerin Ġstanbul’a gönderilmesi istenmiĢtir 15.
Osmanlı Devleti’nin XVIII- XIX. yüzyıllarda kendi topraklarındaki eski eserleri
koruyamadığı, eserlerin kaçırılmasına göz yumduğu ve de Osmanlı padiĢahlarının bu kıymetli
eserleri Avrupalı yöneticilere hiç düĢünmeden hediye ettiği Ģeklinde yanlıĢ düĢünceler vardır.
Osmanlı devleti XIX. yüzyılda çok ağır savaĢlar ve ekonomik sıkıntılarla boğuĢmakta idi.
12
Yıldırım-vd 2002, 1095.
Muşmal 2009 a, 3-10.
14
Özdoğan 2008, 31-32.
15
Mumcu 1969, 65-66; Muşmal 2009 a, 15-16; Esin 1997, 61; Şahin 2007, 110.
13
5
Ülkesini ayakta tutmaya çalıĢan yöneticiler bu zorlu Ģartlardan dolayı arkeolojik iĢlere fazla
vakit ayıramamıĢlardır. Ancak yine de bu çok zorlu Ģartlar altında eski eserlerini korumak için
kanunlar çıkartmıĢlar ve bu kanunları uygulamaya çalıĢmıĢlardır. Ancak dönemin Ģartlarından
ve büyük Avrupalı devletlerin baskılarından dolayı bazı eserlerin yurtdıĢına çıkıĢı
engellenememiĢtir. II. Abdülhamid, Alman Ġmparatoru II. Wilhelm’in dostluğunu,
müttefikliğini kazanmak için Baalbek, MeĢatta ve Milet antik Ģehirlerine ait eski eserleri
Alman Ġmparatoruna hediye etmiĢtir16.
Osmanlı Devleti’nde ilk müze, Sultan Abdülmecit Dönemi’nde (1839-1861), 1846
yılında Tophane-i Amire MüĢiri Fethi Ahmet PaĢa’nın, eski eserleri toplaması ile
kurulmuĢtur17. Darphane-i Amire yakınlarında olan ve Ayasofya Camii arkasında yer alan
müze kurulmadan önce Harbiye ambarı olarak kullanılan Aya Ġrini Kilisesi’nde Mecmuaa-ı
Esliha-i Atika ve Mecmua-ı Âsâr-ı Atika adında iki bölümden oluĢan bu yer ilk Osmanlı
müzesidir (Resim 1)18. Açılan ilk Osmanlı müzesine ilk arkeolojik eser 1850 yılında Aydın
civarından bulunarak gönderilmiĢtir. Bu tarihten sonra eser sayısı hızla artmıĢ ve daha
sonraları Mecmua-ı Esliha-i Atika Askeri Müzenin; Mecmaa-i Âsâr-ı Atika ise Arkeoloji
Müzesinin temeli oluĢturulmuĢtur19.
Sadrazam Ali PaĢa ve Maarif Nazırı Hilmi PaĢa’nın görevde bulunduğu 1868 yılında
Osmanlı Devleti’nde eski eserlerin keĢfedilmesi, kaydedilmesi ve sergilenmesi için bir
müzenin açılması kararlaĢtırılmıĢtır. 20 Haziran 1869’da Müzehane’nin açılması teklif
edilmiĢ ve 30 Haziran da müzehane açılmıĢtır. Ġstanbul’da açılan müzeye Mektebi Sultani’de
öğretmenlik yapan Ġngiliz Mr. Goold müdür olarak atanmıĢtır20. Mr. E. Goold’un müze
müdürü olduktan sonra yaptığı çalıĢmalar ile Osmanlı Devleti’nin eski eserleri korumaya
16
Özkan 2009, 75; Muşmal 2009 a, 19-21; Muşmal 2009 b, 25-26; Mansel 1948,13.
Shaw 2004, 19-20; Şahin 2007, 110-111; Kundakçı 2002, 1083; Özkan 2009, 35; Şimşek-Dinç 2009, 106.
18
Karaduman 2007, 19; Önder 1977, 6-8; Salgırlı 1989, 54; Muşmal 2009 a, 24; Yıldırım-vd 2002, 1096; Mansel
1948,13-14; Arık 1941, 835; Arık 1947, 63; Shaw 2004, 21-22; Şahin 2007, 110.
19
Muşmal 2009 a, 25; Özkan 2009, 36; Özdoğan 2011, 190-191; Karaduman 2005, 76-77.
20
Shaw 2004, 105-106; Özkan 2009, 52; Kundakçı 2002, 1084; Arık 1941, 834-835; Arık 1947, 62-63; Şahin
2007, 112; Koşay 1932, 8; Yıldızturan 2007, 310.
17
6
yönelik ilk hukuki düzenlemesi olan 1 ġubat 1284/ 13 Kasım 1869 yılında hazırlanan ve
yürürlüğe konan Âsâr-ı Atika nizamnamesi oluĢturulmuĢtur21.
Osmanlı Devleti sınırları içinde yapılan kazılardan çıkarılan eski eserlerin yurt dıĢına
kaçırılması; gezginler ve kâĢiflerin eski eser kaçakçılığı yapmaları üzerine Osmanlı Devleti
Fransa’dan örnek alarak bir Âsâr-ı Atika Nizamnamesi hazırlamıĢ, eski eserlerin korunacağı
müzeler açılması için çalıĢmalara baĢlamıĢtır. Yedi maddeden oluĢan nizamname 7 Ocak
1869 yılında ġura-yı Devlet tarafından hazırlanmıĢtır. Bu nizamname 13 ġubat 1869 yılında
yürürlüğe girmiĢtir22. 1869 yılından sonra eski eser iĢleri Nafia Nezaretinden alınarak Maarif
Nezaretine verilmiĢtir. Yine bu tarihten sonra Osmanlı Devletin sınırları içerisinde yapılacak
olan kazıların izni Maarif Nezareti denetimine bırakılmıĢtır. 1869 yılında çıkartılan bu
nizamname ile eski eserlerin yurt dıĢına çıkarılması kesinlikle yasaklanmıĢtır. Ancak bu
nizamnamenin eski eser kaçakçılığına tam olarak engel olduğu söylenilemez23. Ġlk müze
müdürü Mr. E. Goold 1872 yılında vefat etmiĢtir. Mr. E. Goold’un yerine kısa bir süreliğine
Avusturyalı Terenzio müdür olarak atanmıĢ, Terenzio’nun ajan olduğu anlaĢılmıĢ ve Terenzio
görevden alınmıĢtır24.
Terenzio görevden alındıktan sonra 1872 yılında müze müdürlüğüne Alman Dr.
Philipp Anton Dethier getirilmiĢtir. Dethier’in göreve baĢlaması ile Müze-i Hümayun’da yeni
bir dönem baĢlamıĢtır25. Dr. Philipp Anton Dethier göreve geldikten sonra Osmanlı
Devleti’nde eski eserlerin korunmasına yönelik yapılan ikinci çalıĢma olarak tarihe geçen, 20
Safer 1291/ 27 Mart 1874 yılında yayınlanan ve yürürlüğe girmiĢ olan 1874 Âsâr-ı Atika
Nizamnamesi hazırlanmıĢtır26. Bu nizamname, 1869 yılında yayımlanan nizamnameden daha
kapsamlı ve daha detaylı olarak toplam otuz altı madde olarak yayımlanmıĢtır27. Ancak bu
nizamnamenin üçüncü maddesi yani çıkan eski eserlerin 1/3 devlete, 1/3 arazi sahibine, 1/3
21
Karaduman 2005, 73; Madran 2002, 414; Özkan 2009, 51; Umar 1981, 6; Yıldırım-vd 2002, 1099; Çal 1990,
12-13; Çal 1997, 391; Çal 2003, 165; Atasoy 1983, 1458; Aytekin 1997, 53-54; Sönmez 2012, 40.
22
Aytekin 1997, 53; Kundakçı 2002, 1088; Mumcu 1969, 70; Çal 2003, 164.
23
Yıldırım-vd 2002, 1100; Muşmal 2009 a, 47-49, Mumcu 1969, 70.
24
Esin 1999, 60-61; Koşay 1932, 8; Karaduman 2007, 21; Arık 1941, 835.
25
Atasoy 1983, 1459- vd; Yıldızturan 2007, 310; Salgırlı 1989, 55; Önder 1977, 8; Muşmal 2009 a, 27; Özkan
2009, 55; Shaw 2004, 109-111.
26
Salgırlı 1989, 57; Yıldırım-vd 2002, 1099; Öztürk, 2009, 57; Madran 2002, 415; Umar 1981, 6; Esin 1999, 61.
27
Muşmal 2009 b, 41; Yıldırım-vd 2002, 1099-vd; Çal 1990, 14; Çal 1997, 392.
7
kazı yapan kiĢiye verilmesi ile eski eserlerin Osmanlı topraklarından çıkarılması devlet eliyle
yasallaĢmıĢtır28.
1874 yılında yayımlanan AAN dört bölümden oluĢmaktaydı. Nizamnamedeki eski
eserlerin paylaĢılması konusu meclisi Kebir-i Maarif üyeleri tarafından değiĢtirilmeye
çalıĢılmıĢ, kazı yapan yabancılar kazılarda ele geçirdikleri eserlerin yalnızca alçı ve
resimlerini almaları Ģeklinde değiĢiklik yapılmaya çalıĢılmıĢ; ancak bu düĢünceler
gerçekleĢtirilememiĢtir. 1869 yılındaki nizamnamede yer almayan ve yabancı devletlerin
baskıları ile 1874 yılındaki nizamnameye eklenen 1/3’nü kazı yapan alır maddesi yurt dıĢına
çok sayıda eserin kaçırılmasına neden olmuĢtur29.
Dr. Philipp Anton Dethier döneminde yapılan bir diğer çalıĢma ise 1876 yılında Aya
Ġrini Müzesi’ne sığmayan eski eserlerin Çinili KöĢk’e taĢınma iĢlemi olmuĢtur. Ancak Çinili
KöĢk’ün tadilatı nedeniyle bu iĢlem 1878 yılında gerçekleĢmiĢtir30. 16 Ağustos 1880 yılında
sadrazam Mehmet Sait PaĢa’nın katılımı ile Çinili KöĢk Müzesi açılmıĢ (Resim 2). Anton
Dethier Müze-i Hümayun Müdürlüğü yaptığı dönemde Ġstanbul’da müzecilik ve arkeoloji
okulu açılması için çalıĢmalarda bulunmuĢ ve giriĢimlerinin sonucunda 1877 yılında Sultan
Abdülaziz tarafından bu okulun kurulması onaylanmıĢtır31. Ancak bu okulun kurulup
kurulmadığına dair Osmanlı arĢivlerinde bir bilgi yoktur32. Osmanlı müzeciliğine büyük
katkılarda bulunmuĢ olan Dr. Philipp Anton Dethier 1881 yılında vefat etmiĢtir33.
1881 yılında Anton Dethier vefat edince yerine Türk müzecilik ve arkeoloji tarihinde
çığır açacak olan Osman Hamdi Bey göreve getirilmiĢtir (Resim 3)34. Ġlk Türk müze müdürü
olan Osman Hamdi Bey bu görevi otuz yıl boyunca baĢarı ile sürdürmüĢ, Müze-i Hümayunu
28
Özdoğan 2011, 192; Kundakçı 2002, 1089; Yıldırım-vd 2002, 1100; Salgırlı 1989, 56; Çal 2003, 165.
Muşmal 2009 a, 50-52; Salgırlı 1989,56-vd; Özkan 2009, 75-76; Karaduman 2007, 23; Şahin 2007, 115.
30
Arık 1953, 3; Şahin 2007, 112; Muşmal 2009 a, 31; Önder 1977, 7; Özkan 2009, 59; Yıldırım-vd 2002, 1100;
Şahin 2007, 115; Esin 1999, 60-61.
31
Kundakçı 2002, 1093; Özkan 2009, 60-61; Yıldırım-vd 2002, 1100.
32
Karaduman 2007, 26.
33
Shaw 2004, 121.
34
Mansel 1948, 14; Mumcu 1969, 72; Özdoğan 2001, 15; Şahin 2007, 116; Çetin 2007, 117; Yıldızturan 2007,
310; Koşay 1932, 8-9; Çal 1990, 16.
29
8
dünyanın sayılı müzelerinden birisi haline getirmiĢtir35. Osman Hamdi Bey ile artık eski
eserler sadece toplama yolu ile değil aynı zamanda kazı yapmak sureti ile ele geçirilmeye
baĢlanmıĢtır36. Osman Hamdi Bey, Türk arkeolojisinin geliĢmesi ve müzeye doğrudan eser
kazandırmak için Nemrut (1883), Myrina, Kyme, Lagina (1891), Sayda (1887), Sidon (1887),
Sur (1887) vb. gibi Ģehirlerde kazılar yapmıĢ, bugün Ġstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen
20 lahit (ağlayan kadınlar ve Ġskender lahitti dâhil) Müze-i Hümayun’a kazandırmıĢtır37.
Osmanlı devlet adamları 1874 yılında yayımlanan nizamnameden sonra eski eserlerin
yağmalanması ve yurt dıĢına kaçırılmasına yasal zemin hazırladıklarını kısa süre içinde fark
etmiĢler ancak bu hatayı düzeltecek yeni bir nizamnameyi ancak on yıl sonra
hazırlayabilmiĢlerdir. 1881 yılında Müze-i Hümayun müdürü olarak göreve getirilen Osman
Hamdi Bey 1874 nizamnamesinin hatalı olduğunu belirtmiĢ, hemen yeni bir nizamname
hazırlanması için çalıĢmalara baĢlamıĢtır38. Osman Hamdi Bey’in bu çabaları ile yeni
nizamname 21 ġubat 1884 tarihinde hazırlanan bu nizamname 31 Ocak 1884 tarihinde beĢ
bölüm ve otuz yedi madde halinde yürürlüğe girmiĢtir39. Bu nizamnameye göre tüm eski
eserler devlet malı sayılmıĢtır. 1884 yılında yayımlanan bu nizamname ile arazi sahibine ve
kazı yapan kiĢiye pay verilmesi ortadan kaldırılmıĢ, eski eserlerin yurt dıĢına kaçırılması
engellenmeye çalıĢılmıĢtır40. Bu nizamname ile eski eserlerin korunmasına ve eserlere zarar
verilmemesine yönelik maddelere de yer verilmiĢtir41.
1884 yılında yayınlanan AAN ile eski eserlerin yurt dıĢına kaçırılması büyük ölçüde
engellenmiĢ; ancak 1888 yılında Zincirli’de kazı çalıĢmaları yapan Carl Humann ele geçirdiği
bazı eserleri padiĢahın izini ile yurt dıĢına götürmüĢtür. Yine buna benzer bir olay da Ģudur;
Bağdat-Berlin demir yolunu yapan Almanlar padiĢahın izni ile Boğazköy’de istedikleri gibi
kazı yapmaya baĢlamıĢlardır42. 1883 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi ( Güzel Sanatlar Okulu)
35
Epikman 1973, 25; Şahin 2007, 120-121; Yıldırım-vd 2002, 1101; Önder 1977, 8; Muşmal 2009 a, 32; Salgırlı
1989,58; Arık 1941, 835.
36
Önder 1977, 8-9; Salgırlı 1989, 57.
37
Atasoy 1983, 1563; Yıldırım-vd 2002, 1101; Epikman 1973, 25; Özkan 2009, 89-90; Mansel 1948, 15-18;
Önder 1977, 8; Şahin 2007, 116.
38
Shaw 2004, 141-142; Yıldırım-vd 2002, 1101-vd; Salgırlı 1989, 57; Umar 1981, 6.
39
Kundakçı 2002, 1081; Özkan 2009, 77; Madran 1976, 282; Madran 2002, 416.
40
Çal 1990, 16-17; Salgırlı 1989, 57-vd.
41
Muşmal 2009 a, 52-54; Şahin 2007, 117.
42
Yıldırım-vd 2002, 1100-vd.
9
açılarak heykel, resim ve mimarlık alanında kalifiye eleman yetiĢtirilmeye çalıĢılmıĢtır43.
Sanayi-i Nefise Mektebi’nin ilk müdürü Osman Hamdi Bey’dir.
1885 yılından itibaren
Osman Hamdi Bey yönetimindeki Müze-i Hümayun’a kazı bütçesi tahsil edilerek arkeolojik
faaliyetler için destek olunmuĢtur.
Osman Hamdi Bey Dönemi’nde geniĢleyerek büyüyen müzenin yönetilmesi için 13
Mayıs 1889 yılında Müze-i Hümayun Nizamnamesi çıkartılmıĢtır. BeĢ bölüm ve kırk üç
maddeden oluĢan bu nizamname ile müze yönetimi ve müze elemanlarında olması gereken
Ģartlar belirtilmiĢtir44. Osman Hamdi Bey Dönemi’nde Çinili KöĢk ve bahçesinin eski
eserlerle dolması üzerine Çinili KöĢk’ün karĢı tarafına 1891 yılında yeni müze binası inĢa
edilmiĢtir (Resim 4)45. Osmanlı Devleti tarafından açılan ilk müze olan Müze-i Hümayun kısa
bir süre sonra Âsâr-ı Atika Müzesi ismini almıĢ, Türkiye Cumhuriyeti Dönemi’nde ise
Ġstanbul Arkeoloji Müzesi adını almıĢtır. Osman Hamdi Bey vefat edene kadar aralıksız otuz
yıl Âsâr-ı Atika Müzesi müdürlüğü yapmıĢ, bu otuz yıllık süre de Türk arkeolojisi ve
müzeciliğinin temellerinin atıldığı dönem olmuĢtur46.
Osman Hamdi Bey 1910 yılında vefat etmiĢ yerine Avrupa’da eğitim almıĢ olan
kardeĢi Halil Edhem Bey Âsâr-ı Atika Müzesi müdürü olmuĢtur47. Halil Edhem Bey
Dönemi’nde Ġstanbul Âsâr-ı Atika Müzesi Eski Ģark, Yunan-Roma-Bizans ve Türk-Ġslam
dönemi olmak üzere üç bölüme ayrılmıĢtır. Halil Edhem Bey hem Osmanlı Devleti hem de
Türkiye Cumhuriyeti Dönemi’nde yirmi bir yıl müze müdürlüğü yapmıĢ, Mustafa Kemal
Dönemi’nde Türk Tarih Kurumu’na 1933 yılında asbaĢkan olarak seçilmiĢtir48. Halil Edhem
Bey 1931 yılında TBMM’ye mebus seçilmiĢ ve Âsâr-ı Atika Müze’si müdürlüğünden
ayrılmıĢtır. Halil Edhem Bey 1938 yılında vefat etmiĢtir49. Hali Edhem Bey tıpkı abisi gibi
vatansever, milliyetçi ve çalıĢkan bir müdür olmuĢtur50.
43
Atasoy 1983, 1462; Özkan 2009, 79; Şahin 2007, 116-vd; Madran 1976, 283; Arık 1941, 837; Çal 1990, 22.
Mumcu 1969, 74.
45
Özkan 2009, 80; Önder 1977, 9; Muşmal 2009 a, 33.
46
Muşmal 2009 a, 34; Salgırlı 1989, 57-vd; Aytekin 1997, 53; Mansel 1948, 19; Özdoğan 2006, 52-53.
47
Erguvanlı 1948, 27; Esin 1999, 62; Arık 1941, 837; Arık 1947, 64-65; Karaduman 2007, 28; Şahin 2007, 120;
Koşay 1932, 9-10.
48
İnan 1948, 50.
49
Akyurt 1948, 106.
50
Çal 1997, 393-vd; Yıldırım-vd 2002, 1102.
44
10
Osmanlı Devleti’nin eski eserlerle ilgili yaptığı son hukuki düzenleme 23 Nisan 1906
yılında yapılan ve 1884 yılında yayınladığı Âsâr-ı Atika Nizamnamesi’ni yeniden düzenlemek
olmuĢtur. 1884 yılındaki yayımlanan Nizamnamenin koruma kapsamı, yasal cezaları ve eski
eserlerin tanımı detaylandırılarak nizamname 1906 yılında yürürlüğe konmuĢtur51.
1906 Âsâr-ı Atika Nizamnamesi ile Türk-Ġslam Dönemi eserler de eski eser koruma
kapsamına alınmıĢtır52. Ayrıca bu nizamnamede taĢınmaz eserlerle ilgili detaylı çalıĢmalar
yapılmıĢtır. Osmanlı Devlet adamları eski eserlerin korunması ve yurt dıĢına kaçırılmasını
engellemek amacı ile 1869 yılından itibaren yürürlüğe koydukları nizamnameler ile eski eser
kaçakçılığını önemli ölçüde engellemiĢlerdir53. 1906 yılında yayınlana nizamname Türkiye
Cumhuriyeti Dönemi’nde (6 Temmuz 1965 tarihli 1965/41 sayılı Anayasa Mahkemesi kararı
ile) kanun hükmünde kabul edilerek 1973 yılına kadar kullanılmıĢtır54.
51
Shaw 2004, 168-169.
Akçura 1972, 41; Madran 2002, 415-vd; Çal 1990, 17; Çal 1997, 393; Mumcu 1969, 75; Akozan 1977, 28-29.
53
Madran 1996, 62.
54
Öztürk 1989, 31-vd; Muşmal 2009 a, 55; Madran 2002, 415-vd; Madran 1996, 63; Aytekin 1997, 53; Şahin
2007, 120; Çal 1990, 54.
52
11
1. ATATÜRK DÖNEMĠNDE ESKĠ ESERLERĠN KORUNMASINA YÖNELĠK
HUKUKĠ DÜZENLEMELER
Mustafa Kemal Atatürk milli mücadele kazanıldıktan sonra yeni kurduğu Türkiye
Devleti’nin her alanda kalkınarak çağı yakalaması ve Avrupa ile rekabet edebilir hale gelmesi
için çalıĢmalar yapmıĢtır. Bu amaç doğrultusunda baĢta ekonomi, sanayi, tarım, ticareti
geliĢtirmek için çok sayıda kurum ve kuruluĢ açılmıĢ, milli bankalar kurularak ülkenin
Osmanlı Dönemi’nde geri kalmıĢ alanları hızla kalkındırılmıĢtır.
Mustafa Kemal çağdaĢ ve geliĢmiĢ bir toplum ya da ülkenin oluĢturulabilmesi için o
ülkenin her alanda geliĢmiĢ olması gerektiğinin çok iyi bilen bir devlet adamıydı. Bu yüzden
yeni kurulan devlette en fazla önemi eğitimi ve kültür alanına vermiĢti. Bu doğrultuda Türk
Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi ile Ġstanbul Üniversitesi
gibi kurumlar açılarak ülkedeki eğitim ihtiyacı giderilmeye çalıĢılmıĢtır. Bu dönem de açılan
bu kurumlar ile kültürel alandaki eksiklik ve ikililik ortadan kaldırılmaya çalıĢılmıĢtır.
Yurt dıĢına öğrenciler gönderilmiĢ, Türkiye’de yaĢanan kalifiye insan sıkıntısı
giderilmeye çalıĢmıĢtır. Osmanlı Devleti Döneminde baĢlayan kazıların bir kısmı devam
etmiĢ, yurt dıĢından gelen yabancı bilim insanları ve yurt dıĢına arkeoloji eğitimi almaları için
gönderilen Türk bilim insanlarının yurda dönmesi ile Trakya’da ve Anadolu’da yeni kazılar
yapılmaya baĢlanmıĢtır. Mustafa Kemal Atatürk Döneminde baĢlayan bu kazılar,
Almanya’dan kaçan ve Türkiye’ye sığınan Musevi kökenli bilim insanlarının Türkiye’deki
çalıĢmaları ile Türk arkeolojisi ve Türk üniversiteleri hızla geliĢmiĢtir.
Eski eserlere ve kazılara oldukça meraklı olan Mustafa Kemal bulduğu her fırsatta
kazı ve müze ziyaretlerini ihmal etmemiĢtir. Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923-1938 yılları
arasında ziyaret ettiği kazı ve müzelerden bazıları Ģunlardır; Ankara Gavurkale kazısı (Resim
5), Ahlatlıbel kazısı (Resim 6), Ġzmir Bergama Antik kenti (Resim 7), Diyarbakır Surları
(Resim 8), Ġstanbul Arkeoloji Müzesi (Resim 9), Edirne Müzesi (Resim 10), Mersin
ViranĢehir (Resim 11), Alacahöyük Kazısı (Resim 11)Mustafa Kemal’in ziyaret ettiği
yerlerden bazılarıdır.
12
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde hukuk alanında da pek çok yenilik yapılmıĢtır.
Bu düzenlemeler yapılırken eski eserlerin korunması amaçlanmamıĢ, Osmanlı Devleti’nden
kalan ve toplumsal alanda ikiliklere, huzursuzluklara yol açan hukuk kuralları kaldırılmaya
çalıĢılmıĢtır. Ancak tez konumuz olan 1923 ile 1938 yılları arasında TBMM tarafından
çıkarılan Müzeler ve Rasathane TeĢkilatı Kanunu, Müzelerle Ören Yerleri Ziyaret Edenlerden
Alınacak Ücret Hakkında Kanun ve Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında
Kanun gibi çalıĢmalar ise doğrudan doğruya eski eserleri politikası ile ilgili çalıĢmalardır.
ÇalıĢmamızın daha verimli ve anlaĢılabilir olması için Mustafa Kemal Dönemi’nde
(1923-1938) meclis tarafından kabul edilen kanunların içinden çalıĢmamızla ilgili olan kanun,
genelge ve nizamnameler incelenecektir. Bu hukuki çalıĢmaların tamamı değil sadece eski
eserler politikası ile ilgili bölümleri incelenecektir. Bu çalıĢmamız ile Mustafa Kemal
Dönemi’nde yapılan hukuk alanındaki düzenlemelerin eski eser politikasına olan katkısı
ortaya konulacaktır.
1. 1. Hilafetin Ġlgasına (Kaldırılmasına) ve Hanedan-ı Osmaniye’nin Türkiye
Cumhuriyeti Memealiki (Ülkesi) Haricine Çıkarılmasına Müteallik (ĠliĢkin) Kanundaki
Maddeler
3 Mart 1924’de TBMM tarafından 431 kanun numarasıyla kabul edilen Hilafetin
Ġlgasına (Kaldırılmasına) ve Hanedan-ı Osmaniye’nin Türkiye Cumhuriyeti Memealiki
(Ülkesi) Haricine Çıkarılmasına Müteallik (ĠliĢkin) Kanun’un dokuzuncu maddesi ile Osmanlı
hanedanından kalan tüm saraylar, kasırlar ve bunlara ait tüm taĢınır taĢınmaz eserler milletin
malı olmuĢtur. Bu eserlerin yönetimi aynı kanun ile TBMM’ye bırakılmıĢtır55.
1. 2. Tevhidi Tedrisat Kanunundaki Düzenlemeler
430 Kanun numarası ile 3 Mart 1924 yılında yayımlanan bu kanunun 2. ve 3.
maddesinde tez konumuz ile ilgili maddeler yer almaktadır. Bu maddelerde Osmanlı
55
Madran 1996, 65; Çetin 2007, 118.
13
Devletinden kalan ġeriye ve Evkaf Vekâleti’nin kapatılması ile oluĢan görev dağılımından
bahsetmektedir (Bakınız Ek 1) 56.
Tevhidi Tedrisat Kanun ile Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki tüm medrese ve
mektepler Maarif Vekâleti’nin sorumluluğuna bırakılmıĢtır. Gerek Selçuklu gerekse de
Osmanlı Dönemi’nden kalan tüm yapıların bakım ve tadilat iĢleri Maarif Vekâleti’ne
bırakılmıĢtır57.
1. 3. Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklarla Bir Takım
Unvanların Men ve Ġlgasına Dair Kanun
677 kanun numarası ile 1925 yılında yayımlanan bu kanunun ile Selçuklu ve Osmanlı
Dönemi’nden kalan tekke, zaviye ve türbeler kapatılmıĢtır. Kapatılan 773 tekke ve 905
türbenin eĢyaları Bakanlar Kurulu kararı ile Türkiye genelindeki il ve ilçelerde oluĢturulan
komisyonlar tarafından toplanmıĢtır (Bakınız Ek 2)
58
. Türkiye genelinde kapatılan tekke,
zaviye ve türbelerden toplanan sanat değerine sahip ya da milli değeri olan 9362 adet eser
müzelere aktarılmıĢtır. Yine aynı yerlerden toplanan kitaplar kütüphanelere aktarılmıĢtır59.
Mustafa Kemal Dönemi’nde yapılan bu çalıĢmanın asıl amacı Türk halkının dini ve
manevi duygularını istismar eden yerlerin kapatılmasına yönelik olmuĢtur. Yavuz Sultan
Selim ve Fatih Sultan Mehmet’in türbeleri devlet tarafından restore edilerek ziyarete
açılmıĢtır. Yine Konya Mevlana Türbesi devlet tarafından restore edilerek 1927 yılında
ziyarete açılmıĢtır60.
56
Tuğlacı 1987, 205-206; Umar 1981, 22; Karaduman 2007, 33.
Madran 1996, 65.
58
Çetin 2007, 118; Umar 1981, 13; Can 1948, 21; Tuğlacı 1987, 215-216; Karaduman 2007, 33; Çal 1990, 55.
59
Madran 1996, 65; Karaduman 2007, 33.
60
Karaduman 2007, 33; Önder 2002, 166; Çetin 2007, 119.
57
14
1. 4. Ceza Kanunundaki Düzenlemeler
825 kanun numarası ile 26 ġubat 1926 yılında yayımlanan bu kanun 4. ve 5. maddeleri
ile Türkiye sınırları içindeki tüm sahibi belli olan ve olmayan mezarları soyan, tahrip eden ve
zarar veren kiĢiler hakkında yasal iĢlem yapılacağına dair ibareler yer almaktadır (Bakınız Ek
3) 61.
Ceza Kanuna yapılan eklemeler ile Eskiçağlardan Osmanlıya kadar Anadolu
topraklarında yaĢamıĢ olan toplumlardan kalan mezarlara dokunulmaması ve bu mezarlardaki
eski eserlerin korunması amaçlanmıĢtır.
1. 5. Türkiye Cumhuriyeti Dâhilinde Bulunan Bilcümle Mebanii Resmiye ve Milliye
Üzerindeki Tuğra ve Methiyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun
1057 Kanun numarası ile 28 Mayıs 1927 yılında yayımlanan bu kanunun 1. 2. ve 3.
maddelerinde Selçuklu ve Osmanlı Devleti’nden kalan tuğraların kaldırılması ile ilgili
maddeler yer almaktadır (Bakınız Ek 4) 62.
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde çıkarılan bu kanun ile Osmanlı saltanatını temsil
eden tuğralar ile sultanlar için yazılmıĢ olan methiyelerin kaldırılması istenilmiĢ: devlet
kurumlarına ait ya da özel mülklerde bulunan tuğra ve kitabelerin taĢınabiliniyorsa müzelere
taĢınması; kitabe ya da tuğralar taĢınamıyorsa üzerlerinin örtülmesi hakkında ibareler yer
almaktadır. Eski eserlerin tahribatını engellemek için kitabe ve tuğraların taĢınması ve
üzerlerinin kapatılması iĢi Maarif Vekâleti’nin sorumluluğuna bırakılmıĢtır.
1. 6. Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde ülkedeki bilim insanı ve kalifiye eleman
sıkıntısını gidermek için 1416 kanun numarası ile 8 Nisan 1929’da TBMM tarafından kabul
edilen ve 16 Nisan 1929’da yürürlüğe giren bu kanun ile yeni kurulan Türkiye
61
62
Arık 1941, 841; Can 1948, 25.
Umar 1981, 11; Can 1948, 26.
15
Cumhuriyeti’nin nitelikli insan sıkıntısı giderilmeye çalıĢılmıĢtır (Bakınız Ek 5)63. Kanunun
ilk on maddesinde yurt dıĢına gönderilecek öğrencide bulunması gereken Ģartlar, Maarif
Vekâleti’nin öğrenci seçim Ģartları, yapılacak sınavın içeriği ve değerlendirilmesi gibi
hükümler yer almaktadır.
Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun’un 11. maddesinde
öğrencilerin yurt dıĢına çıkıĢ Ģartları ve eğitimlerini baĢarı ile tamamlamaları ile ilgili
hükümler yer almaktadır. 12. ve 13. maddeler ise öğrencilerin yurt dıĢı eğitimi sırasında
alacakları bursun miktarı ve burslarındaki artıĢı ile ilgili maddeler yer almaktadır. Bu kanuna
1988 yılında yeni maddeler eklenmiĢtir (Bakınız Ek 5).
1. 7. Belediye Kanununda Geçen Düzenlemeler
1580 Kanun numarası ile 14 Haziran 1930 yılında yayımlan bu kanunun (Bakınız Ek
6)
64
115. maddesine göre: KapalıçarĢı, bedesten, arasta, han, saraçhane, tabakhane, su
hazineleri, çeĢmeler ve suyolları gibi yapıların mülkiyeti kiĢilerin elinde ise bu yapıların
bakımı, onarımı mülkiyeti elinde bulunduran kiĢi tarafından yapılacaktır. Eğer eski eserin
mülkünü elinde bulunduran kiĢi tamir ve tadilat yapmıyorsa, bu yapıların tadilatını ve
onarımını belediyeler tarafından yapacaktır ibaresi yer almıĢtır65.
Belediye Kanunun 159. maddesine göre tüm Türkiye genelindeki harap haldeki kale
ve kuleler belediyelerin malı olarak kabul edilmiĢtir. Bu madde ile kale ve kulelerin tasarrufu
belediyelere bırakılmıĢtır.
63
Başgelen 2011, 45-50.
Can 1948, 19-vd; Madran 1996, 66.
65
Arık 1941, 841.
64
16
1. 8. Mezarlıklar Hakkında Nizamnamedeki Düzenlemeler
9 Ağustos 1931 yılında 1580 numaralı mezarlıklar hakkında yayımlanan kanun ile tüm
Türkiye genelindeki eski eser değeri olan ya da milli değeri taĢıyan mezar taĢlarının
Muhafaza-i Abidat Nizamnamesi’ne göre korunması istenmiĢtir (Bakınız Ek 7) 66.
Mezarlıklar hakkında yayınlanan genelgede mezar taĢları ve kitabelerin kaldırılması
gereken durumlarda ise mezar taĢlarının müzelerde toplanması istenmiĢtir.
1. 9. Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu
2527 kanun numarası ile 21 Haziran 1934 yılında yayımlanan bu kanununun 1.
maddesine göre Türkiye sınırları içinde neĢredilen her türlü kitap, dergi, gazete ve
resimlerden beĢ kopya Maarif Nezareti’ne verilmek zorundadır (Bakınız Ek 8) 67. Bu madde
ile Türkiye gelinde yayınlanan tüm yayımların denetlenmesi ve bu eserlerin devlet güvencesi
ile gelecek kuĢaklara aktarılması amaçlanmıĢtır.
Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu’nun 2. maddesi ile Türkiye topraklarında
kazı yapan yabancı bilim insanlarının yaptığı kazılarla ilgili yazdığı ve neĢrettiği eserlerin altı
kopyasını Maarif Nezareti’ne teslim etmeleri ile ilgili maddeler yer almaktadır. Bu madde ile
Türkiye topraklarında yapılan kazılarla ilgili son çalıĢmalar kütüphanelere aktarılmak
istenmiĢtir.
1. 10. Müzeler ve Rasathane TeĢkilat Kanunu
2530 kanun numarası ile 23 Haziran 1934 yılında yayımlanan bu kanunun ile Türkiye
genelindeki Osmanlı Devleti’nden kalan müzeler ve rasathaneler yeniden düzenlenmiĢtir
(Bakınız Ek 9) 68. Bu kanunun 1. 2. 3. 4. ve 5. maddeleri ile müze ve rasathanelerde çalıĢacak
66
Arık 1947, 51; Can 1948, 33; Madran 1996, 66.
Can 1948, 18.
68
Resmi Gazete, sayı 1742, Ankara 1934, 4080; Can 1948; 12-13.
67
17
olan memurların iĢe nasıl alınacağı, terfilerinin ne Ģekilde olacağı ve tayinlerinin nasıl
yapılacağı hakkında bilgiler yer almaktadır.
Müzeler ve Rasathane TeĢkilat Kanun’un 5. 6. ve 7. maddeleri ise memurların
maaĢları hakkındadır. Bu maddelerde hangi derecedeki memurun maaĢının ne kadar olacağı
ve ne Ģekilde artacağı hakkında ibareler yer almaktadır. 10. madde ise müze ve rasathanelere
diğer kamu kuruluĢlarından tayin olan memurların maaĢlarının Maarif Vekâleti’nce ödenmesi
hakkındadır.
1. 11. Resmi Evrak ve Defterlerden Lüzumsuz Olanlarının Yok Edilme Tarzı
Hakkındaki Nizamnamedeki Bölümler
2/1282 kararname numarası ile 19 Eylül 1934 yılında yayımlanan bu nizamname ile
Osmanlı Devleti’nden kalan eski evrakların ortadan kaldırılmasına yönelik maddeler yer
almaktadır (Bakınız Ek 10) 69. Kanunun 1. 2. ve 3. maddelerinde eski evrakın tanımı yapılmıĢ
ve bu evrakların önemli ve önemsiz oluĢuna göre sınıflandırılması için üç kiĢiden oluĢan bir
komisyon kurulması kararına yer verilmiĢtir.
1934 yılında yayımlanan bu nizamnamenin 4. ve 5. maddelerinde 1926 yılına kadar
yazılmıĢ olan evrakların incelenmesi ile ilgili ibareler yer almaktadır. 6. 7. 8. ve 9. maddelerde
ise ilk komisyon tarafından seçilen evrakların BaĢvekâlet (BaĢbakanlık), Dâhiliye (ĠçiĢleri),
Hariciye (DıĢiĢleri), Milli Müdafaa (Milli Savunma) ve Maarif Vekâleti’nden (MEB) oluĢan
üyeler tarafından ikinci kez incelenmesi hakkında maddeler yer almaktadır. BeĢ kiĢiden
oluĢan bu komisyon tarafından incelenen evraklardan kıymetli olanların Hazine-i Evrak
Müdürlüğüne gönderilmesi kararı alınmıĢtır.
Nizamnameye eklenen 11. 14. ve 16. maddeler ile bazı evrakların yok edilmesi
yasaklanmıĢtır. 11. madde ile askeri evraklar, 14. madde ile tapu ve kadastroya ait evraklar,
16. madde ile de adliyeye ait evraklar koruma altına alınmıĢtır. Bu kanunun uygulanmasından
Ġcra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu) sorumlu tutulmuĢtur.
69
Çal 1990, 56; Resmi Gazete, sayı 2820, 19 Eylül 1934, 4377-4379.
18
Osmanlı Devleti’nden kalan eski evrakların incelenmesi ve değerlendirilmesi için
Macar arĢiv uzmanı Fekete Türkiye’ye getirilmiĢ ve Ġstanbul’da göreve baĢlamıĢtır70.
1. 12. Müzelerle Ören Yerleri Ziyaret Edenlerden Alınacak Ücret Hakkında Kanun
3340 Kanun numarası ile 21 Mart 1938 yılında TBMM tarafından kabul edilen ve 28
Mart’ta yayımlanan bu kanun ile Türkiye topraklarındaki müze ve ören yerlerini ziyaret
edecek kiĢilerden alınacak ücretler belirlenmiĢtir (Bakınız Ek 11) 71. Kanunun 1. Maddesinde
hangi müzeden ne kadar ücret alınacağı belirtilmiĢtir. Yine aynı maddeye göre ulusal
bayramlarda müze fiyatlarının yarı fiyatına indirilmesi, Sıhhiye müzelerinin ziyaretinin
ücretsiz olduğu belirtilmiĢtir.
Mustafa Kemal Dönemi’nde yayımlanan bu kanunun 2. maddesinde ise müze ve ören
yerlerini kimlerin ücretsiz gezeceği belirtilmiĢtir. Bu kanun ile Türkiye genelindeki müze ve
ören yerlerine halkın ilgisi çekilmeye çalıĢılmıĢtır.
70
71
İnan 1989, 25.
R. G, sayı 3867, 28 Mart 1938, 9548; Umar 1981, 12.
19
2. KURUMSAL BAZDA YAPILAN ÇALIġMALAR
Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı Devleti’nden kalan bazı kurum ve kuruluĢların yeni
kurduğu devlette daha sonraki dönemlerde sorunlar yaratacağını bildiğinden dolayı KurtuluĢ
SavaĢı kazanıldıktan sonra Osmanlıdan kalan bazı kurum ve kuruluĢları Avrupa tarzında
yeniden yapılandırmıĢtır. SavaĢtan sonra sağlık, ekonomi, spor, kültür ve siyasi alanda çok
sayıda kurum ve kuruluĢ açılmıĢtır. Bu hedef doğrultusunda Kütahya-EskiĢehir SavaĢları’nın
devam ettiği sırada Ankara’da Maarif Kongresi toplanmıĢ, savaĢtan sonra eğitim alanında
yapılacak köklü değiĢikliklerin temel ilkeleri belirlenmiĢtir. SavaĢ kazanıldıktan sonra ise en
köklü değiĢim Maarif (eğitim) alanında yaĢanmıĢtır.
Milli Mücadele’nin askeri aĢaması baĢarı ile tamamlandıktan sonra Mustafa Kemal
çağdaĢ ve modern bir ülke oluĢturmak için inkılâplarını hayata geçirmeye baĢlamıĢtır. Bu
amaç doğrultusunda yapılan en önemli çalıĢmalar Maarif alanında yapılmıĢtır. Maarif
Nezareti yeniden yapılandırılmıĢ, milli ve çağdaĢ bir yapıya kavuĢturulmuĢtur. 9 Mayıs
1920’de kurulan ilk hükümette, Maarif Nezareti’ne bağlı olan Türk Asar-ı Atika Müdürlüğü
kurulmuĢtur (Bakınız Ek 12)72.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Maarif Vekâleti eski eserlerin korunması ve eğitim ile
sevdirilmesi gibi önemli bir sorumluluğu üstlenmiĢ, eğitim politikaları oluĢturulurken bu
hassasiyetler dikkate alınmıĢtır73. Daha sonraki dönemlerde eğitim alanında baĢlayan bu
yenileĢme herekti tüm alanlarda yapılmaya baĢlanmıĢtır. Ancak Mustafa Kemal yapılan
yeniliklerin kalıcı olması için halka iyi eğitim verilmesi gerektiğini iyi bilen bir lider olduğu
için yaptığı yeniliklerin çoğu eğitim alanında olmuĢtur.
“Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” diyen Mustafa Kemal Atatürk
Cumhuriyetin ilk yıllarında birçok alanda olduğu gibi eğitim alanında da pek çok yenilik
yapmıĢtır. Milli tarih anlayıĢının oluĢturulması, Türk ve Anadolu tarihinin araĢtırılması için
Türk Tarih Kurumu’nun açılması; Türk ve Anadolu tarihini araĢtıracak nitelikli bilim
insanlarını yetiĢtirilmesi için Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin kurulması; Anadolu’nun
değiĢik yerlerinde farklı dönemlere ait kazı çalıĢmaları yapılması için Türk Arkeoloji
72
73
Bilget 1990, 342; Önder 2002, 158 Kantarcıoğlu 1998, 17.
Çetin 2007, 117; Kantarcıoğlu 1998, 15-16.
20
Enstitüsü’nün açılması; yapılacak kazılar ve araĢtırmalar ile elde edilecek eserlerin korunması
için Osmanlıdan kalan müzelerin yeniden yapılandırılması ya da yeni müzelerin kurulması
eğitim alanında yapılan önemli çalıĢmalar arasındadır. Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitime
verdiği önemin gösteren bir baĢka olay ise Nazi Almanya’sından kaçarak Türkiye’ye gelen
yabancı bilim insanlarının DTCF ve Ġstanbul Üniversitesi’nde görevlendirilmesidir.
2. 1. Türk Tarih Kurumunun Kurulması
Türk Tarih Kurumu’nun temeli II. MeĢrutiyet Döneminde Osmanlı tarihini araĢtırmak
için kurulan Osmanlı Tarih Encümeni ile atılmıĢtır. Bu encümenin adı Cumhuriyet’in
ilanından sonra Türk Tarih Encümeni’ni olarak değiĢtirilmiĢ ve çalıĢma alanı geniĢletilmiĢtir.
Osmanlı Devleti’nin son döneminde kurulmuĢ olan bu kurum günümüz tarihçiliğinden uzak,
tarih yazarlığını sadece vak’anüvislik olarak gören bir tarih anlayıĢına sahipti. Günümüzdeki
modern tarih ve arkeoloji anlayıĢı Türk Tarih Kurumu ile baĢlamıĢtır74.
Türk Tarih Kurumu Mustafa Kemal’in eseridir. Mustafa Kemal gerek kuruluĢ
döneminde gerekse kurulduktan sonra Türk Tarihi’nin her dönemini aydınlatmaya çalıĢan bu
kuruma maddi ve manevi desteğini hiçbir zaman esirgememiĢtir. Gençliğinden itibaren tarih
okumaya ve araĢtırmaya meraklı olan Mustafa Kemal 23 Nisan 1930’da Ankara’da toplanan
altıncı Türk Ocakları Kurultayı’nda Türk Tarih Kurumu’nun temeli attırmıĢtır. Mustafa
Kemal’in isteği doğrultusunda Afet Ġnan tarafından hazırlanan ve 28 Nisan günü Mustafa
Kemal’in katıldığı kurultay toplantısında okunan önerge ile Türk Tarihi’nin araĢtıracak bir
heyetin kurulması kararı alınmıĢtır75. Bu kurultaydan sonra Türk Tarih Heyeti kurulmuĢ,
göreve baĢlamıĢtır.
Türk Tarih Heyeti on altı üyeden oluĢmaktaydı. Heyet ilk toplantısını 4 Haziran
1930’da Türk Ocakları Genel Merkezinde Hamdullah Suphi baĢkanlığında toplanmıĢtır. Bu
heyetin içerisinde Ģu isimler yer almaktaydı: Mehmet Tevfik Bıyılıoğlu (BaĢkan), Yusuf
Akçura (BaĢkan Vekili), Samih Rifat (BaĢkan Vekili), ReĢat Galip (Genel Sekreter); Afet
74
75
İnan 1975, 99.
Çoker 1983, 2; İğdemir 1967, 8; İğdemir 1973, 3; İnan 1953, 2; İnan 1970, 95; İnan 1971, 519.
21
Ġnan (Üye), Vasıf Çınar (Üye), Halil Edhem (Üye), Yusuf Ziya (Üye), Sadri Maksudi (Üye),
ReĢit Saffet (Üye), MesaroĢ (Üye), Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı (Üye), Ragıp Hulisi (Üye),
Mükrimin Halil Yinanç (Üye), Zakir Kadiri (Üye), Hamit Zübeyir KoĢay (Üye)76.
Mustafa Kemal’in koruyuculuğu altında çalıĢmalarına baĢlayan Türk Ocağı Türk
Tarihi Tetkik Heyeti, toplantılarının büyük bir kısmını CumhurbaĢkanlığı Özel Kaleminin
bulunduğu binada yapmıĢtır. 1931 yılında Türk Ocakları’nın kapatılması üzerine Türk Ocağı
Türk Tarihi Tetkik Heyeti, ĠçiĢleri Bakanlığına baĢvuruda bulunarak aynı yılın 15 Nisanında
Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti adı altında yeniden yapılandırılmıĢtır77. Türk Tarihi Tetkik
Cemiyeti üyelerinden Zakir Kadiri ve MesaroĢ yerine Hasan Cemil Çambel ve ġemsettin
Günaltay getirilmiĢ, diğer üyeler görevine devam ederek mevcut yönetim yapısını
korumuĢtur. Yeni kurulan bu cemiyetin yönetmeliğinin 4. Maddesine Mustafa Kemal’in isteği
doğrultusunda Ģu maddeler eklenmiĢtir78:
a) Toplanıp ilmi müzakerelerde bulunmak.
b) Türk tarihinin menbalarını araĢtırıp bastırmak.
c) Türk tarihini aydınlatmaya yarayacak vesika ve malzemeyi elde etmek için
icabeden yerlere taharri ve keĢif heyetleri göndermek.
d) Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti mesaisinin semeresini her türlü yollarla neĢre
çalıĢmak.
Bu dört madde ile Türk tarihinin kökenini araĢtırmak ve kitap haline getirmek,
bilimsel kongrelerin düzenli ve sık yapılması, Anadolu’nun değiĢik yerlerinde eski
medeniyetlere ait kalıntıların araĢtırılıp bulunması amaçlanmıĢtır.
Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti, 1932 yılından itibaren Türk Tarih Kongresi düzenlemeye
baĢlamıĢtır. Bu kongrelerin düzenleniĢ amacı ise Türkiye’de tarih bilimi ile uğraĢanları bir
76
Ünal 2010, 123; İğdemir 1973, 4; Çoker 1983, 3.
Kökdemir 2012, 20; Kundakçı 2002, 1093; Çoker 1983, 5; İğdemir 1976, 196; İnan 1953, 3; İnan 1971, 523;
Mazıoğlu 2003, 275; Alparslan 2006, 72; Tuğlacı 1987, 242; Çetin 2007, 119.
78
Arık 1947, 45.
77
22
araya getirmek ve tarih biliminin geliĢmesini sağlamaktı79. TTK kurulduktan sonra Doğu ve
Batı dillerinde yazılmıĢ önemli eserler Türkçeye çevrilerek bastırılmıĢtır. TTK’den önce
yurdumuzdaki arkeoloji kazıları yabancılar tarafından yapılırken, TTK’nin maddi desteği ve
yurtdıĢına eğitim için gönderilmiĢ olan Türk bilim insanlarının geri dönmesi ile ilk kez Türk
bilim insanları tarafından kazı çalıĢmaları yapılmaya baĢlamıĢtır. Daha sonraki dönemlerde
ülkemizde yapılan kazıların çoğunu Türk bilim insanları yapar hale gelmiĢtir. 1937 yılından
itibaren TTK’nin yaptığı çalıĢmaları halka duyurmak için Belleten Dergisi çıkarılmaya
baĢlamıĢtır80.
TTTC’nin adı 1935 yılında dil devriminden sonra Mustafa Kemal tarafından Türk
Tarih Kurumu (TTK) olarak değiĢtirilmiĢtir81. Türk Tarih Kurumu’nun ilk iĢi liselerde
okutulmak için bir tarih kitabı hazırlamak olmuĢtur. 19 Temmuz 1931’de Mustafa
Kemal’inde katıldığı bir toplantıda kurum tarafından daha önceden yazılmaya baĢlanılan tarih
kitabının I. Cildi Mustafa Kemal’e takdim edilmiĢtir82. TTK tarafından hazırlanan bu kitabın
daha kolay, daha hızlı yazılması ve yazılan bilgileri yakından incelemek için Mustafa Kemal
TTK heyetine Dolmabahçe Sarayında özel bir bölüm tahsis etmiĢtir. Mustafa Kemal’in
desteği ile baĢlayan kitap yazma süreci çok kısa bir zamanda tamamlanmıĢtır83.
Mustafa Kemal’in isteği doğrultusunda 4. maddeye eklenen C fıkrası ile Türk Tarih
Kurumu Anadolu’nun değiĢik yerlerinde kazılar yapmaya baĢlamıĢtır. Yine Mustafa Kemal’in
emri ile 1935 yılında kurum için hazırlanan Avan Projesi’nin 7. maddesinin IX. bölümünde
Anadolu tarihini aydınlatması için kazılar yapılması hakkında bir ibare yer almıĢtır (Bakınız
Ek 13)84. Türk Tarih Kurumu’nun çalıĢmamız dönemindeki yaptığı kazılar ile Türk
Arkeolojisi’nin temelleri atılmıĢ bu dönemde Anadolu’nun değiĢik yerlerinde kazılar
baĢlamıĢtır (Bakınız Ek 14)85.
79
Dilaçar 1975, 469; Çoker 1983, 6-7; İğdemir 1967, 10; İğdemir 1976, 195.
Ünal 2010, 125; İğdemir 1976, 207; Çoker 1983, 8.
81
Özgünel 2012, 232; İnan 1953, 4; İnan 1971, 526; İğdemir 1967, 9; İğdemir 1973, 7; Çoker 1983, 6.
82
Karaduman 2007, 34; İğdemir 1976, 25; Erdoğu 2007, 15.
83
İnan 1971, 525; İnan 1970, 97; İğdemir 1973, 9-10.
84
İğdemir 1976, 210-217.
85
Erkanal 2003, 355.
80
23
Mustafa Kemal 1 Kasım 1937’de TBMM’nin açılıĢında yapmıĢ olduğu konuĢmada
TTK’nin önemine Ģu Ģekilde vurgu yapmaktadır; “Türk Tarih ve Dil Kurumlarının, Türk
Milli varlığını aydınlatan çok kıymetli ve önemli birer ilim Kurumu mahiyetini aldığını
görmek hepimizi sevindirici bir hadisedir. Tarih Kurumu; yaptığı kongre, kurduğu
sergi, yurt içindeki hafirler, ortaya çıkardığı eserlerle, Ģimdiden bütün ilim dünyasına
kültürel vazifesini ifaya baĢlamıĢ bulunuyor.” Mustafa Kemal’in gerek TTK gerekse de
TDK ile ilgili buna benzer çok sayıda sözü ya da konuĢması vardır.
KurtuluĢ SavaĢı’nda kazanılan askeri zaferi, Lozan Konferansı ile Avrupalı devletlere
onaylatan M. Kemal savaĢtan sonra Anadolu’nun gerçek sahibi olduğumuz tüm dünyaya
göstermek için Türk Tarihi Tezinin çalıĢmasını baĢlatmıĢtır. Türk Tarih Tezi oluĢturulurken
TTK’ ye büyük iĢler düĢmüĢ, bu tezin ilmi çalıĢmaları TTK tarafından yapılmıĢtır. Türk
Tarihi Tezi 1931 yılında tamamlanmıĢtır. M. Kemal tarih tezini oluĢtururken bazı noktalar
üzerinde özellikle durmuĢtur. M. Kemal’in hassasiyet gösterdiği konular Ģunlardır86:
1- Türk ırkına ait özellikle Avrupa’da yayılmıĢ olan yanlıĢ bilgilerin düzeltilmesi için
çalıĢılmıĢtır. Avrupa kıtasında antropolojik çalıĢmalar baĢladığında Türklerin sarı ırktan
geldikleri ve kafataslarının dolikosefal kafatasına sahip oldukları gibi yanlıĢ bilgileri kitaplara
girmiĢti, M. Kemal tarih tezini hazırlatırken kafasından geçen düĢüncelerden biriside
Türklerin gerçek ırkının ve kafatasının ne olduğunun tespit edilmesi ve çıkan gerçek sonucun
dünyaya duyurulması için bu tezi hazırlatmıĢtı.
2- KurtuluĢ SavaĢı sırasında aldıkları ağır yenilginin intikamını almak isteyen
Avrupalılar tarafında Türkleri aĢağılamak ve küçültmek için yapılan “Türkler Kültür ve
Medeniyetten yoksun bir millettir” Ģeklinde siyasi propaganda yapanlar karĢı bu tez ile cevap
verilmeye çalıĢılmıĢtır. M. Kemal bu iddiaların çürütülmesi ve çökertilmesi için Türklerin
Tarihini araĢtırarak kurdukları kültür ve medeniyetlerin Avrupalılara cevap olması için bu tezi
hazırlatmıĢtır.
3- Özellikle Osmanlı Devletinin son döneminde ve KurtuluĢ SavaĢı yıllarında Türk
topraklarında gözü olan Yunanlıların “Megola Ġdea (Bizans Devletini yeniden kurma)”
86
Madran 1996, 75-76; Karal 1946, 55-vd; Akurgal 1998, 62-64; Öngören 2012, 22.
24
fikrine, 1930’lardan sonra faĢist Ġtalya’nın “Bizim Deniz (Akdeniz)” fikrine kapılmaları ve bu
fikirlerden dolayı Türkiye topraklarında geçmiĢe dayandırılmaya çalıĢarak hak iddia etmeye
çalıĢanları üzerine M. Kemal bu fikirlerin çürütülmesi ve iddiaların saçmalığının ortaya
konması için Türk Tarih Tezini hazırlatmıĢtır.
Hazırlanan Türk Tarih Tezi ile Türkiye topraklarında hak iddia etmek isteyenler en
güzel Ģekilde cevap verilmiĢtir. Doğu Anadolu’da Kürt ve Ermeni Devletleri kurmak
isteyenlerin düĢünceleri boĢa çıkmıĢtır87. Hazırlanan Türk Tarih Tezi 1932 yılında I. Türk
Tarihi Kongresinde açıklanmıĢtır. Kongreden sonra bu tezi halka mal etmek için çeĢitli
çalıĢmalar yapılmıĢtır. Yayınlanan Türk Tarih Tezine göre Türkler Beyaz Irktan brokosefal
kafatasına sahip millet olduğu, Türklerin ana vatanlarının Orta Asya olduğu ve Türklerin tarih
boyunca pek çok büyük devlet kurdukları, Türklerin çok köklü kültür ve medeniyetlerinin
olduğu açıklanmıĢtır88.
2. 2. Dil ve Tarih –Coğrafya Fakültesinin Açılması
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde yeni kurulan devletin bilim insanı açığını
gidermek için yapılan en önemli çalıĢmalardan birisi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin
açılması olmuĢtur. 31 Mayıs 1933 yılında yayınlanan yeni Üniversite Yasası ile Türkiye’deki
yüksek öğretim kurumları yeniden düzenlenmiĢtir89. Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği üzerine
20 Mayıs 1933 yılında Ġsmet Ġnönü tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine verilen bir
yasa teklifi ile DTCF’nin açılması kararı alınmıĢtır90.
TBMM tarafından Ankara’da kurulmasına karar verilen bu fakültenin ismini Mustafa
Kemal Atatürk koymuĢtur91. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkiye’nin geçmiĢinin
araĢtırılması için kurulmuĢ bir kurumdu. Tarih ve coğrafya bölümleri Anadolu’nun ve Türk
halkının tarihinin araĢtırılması için fakülteye eklenmiĢ bölümlerdi. Dil bölümünün fakülteye
87
Özgünel 2012, 232; Karal 1946, 56-58; Akurgal 1998, 67-69; Akurgal 1999, 16.
Akurgal 1998, 76-77; Karal 1946, 63-65.
89
Kökdemir 2012, 21; İnan 1970, 108.
90
Delilbaş, 1996, 2; Çınaroğlu 2010, 55; İnan 1970, 108.
91
Süslü 1986, 7; Nirun 2003, 245-247; İnan 1989, 24; Özgünel 2012, 232.
88
25
eklenmesinin nedeni ise Türk ve Türkiye tarihine kaynaklık edecek Sümerce, Hititçe, Latince,
Yunanca, Sanskritçe, Rusça, Arapça ve Farsça gibi dillerin öğretilmesi ve bu alanda
uzmanların yetiĢmesi içindir92.
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin inĢaat alanını Mustafa Kemal belirlemiĢ,
fakültenin inĢaatını sık sık denetleyerek inĢaatın yapımını hızlandırmaya çalıĢmıĢtır (Resim
13). DTCF’nin inĢaatı sürerken Mustafa Kemal Atatürk’ün katılımıyla fakültenin açılıĢ töreni
9 Ocak 1936 yılında yapılmıĢ (Resim 14) ve ilk öğrenciler 9 Ocak 1936 yılında Ankara Evkaf
apartmanında geçici olarak eğitim hayatına baĢlamıĢtır93. Atatürk fakültenin mimarisi için
ünlü Alman mimar Bruno Taut’u Japonya’da Türkiye’ye getirtmiĢ ve fakülteyi ona inĢa
ettirmiĢtir94. Bruno Taut Türkiye’ye geldikten sonra MEB mimarlık bürosunda Ģef mimar,
Güzel Sanatlar Akademisi’ne öğretim üyesi olarak görevlendirilmiĢtir95. Mustafa Kemal
fakülte inĢa edilirken Alman mimar Taut’tan fakültenin birisi ön bahçesine birisi de arka
bahçesine olmak üzer iki adet küçük balkon yapılmasını istemiĢ, bunun yanında dört adet iki
yüz kiĢilik amfilerin yapılmasını istemiĢtir96.
Fakültenin inĢası 1940 yılında tamamlanmıĢ, dönemin CumhurbaĢkanı Ġsmet Ġnönü
tarafından büyük bir törenle açılmıĢtır. Nazi Almanya’sından kaçarak Türkiye’ye gelen
yabancı bilim insanlarının bir kısmı DTCF’de istihdam edilmiĢtir97. Von Der Osten, Johannes
Rhode, Hans-Gustav Güterbock, Benno Lannsberger DTCF’de görev yapan yabancı bilim
insanlarından sadece bazılarıdır (Bakınız Resim 43)98. DTCF’nin açılması ile Türkiye’nin
ihtiyaç duyduğu bilim insanları yetiĢmeye baĢlamıĢtır.
Atatürk’ün emri ile kurulan bu fakültenin ilk Dekanlığını Profesör Muzaffer Göker,
Dekan Yardımcılığını Hasan Cemil Çambel yapmıĢtır. Fakülte 1936-1937 yılında öğretime
195 öğrenci ile baĢlamıĢtır. DTCF’nin daha sonra dünyaca ünlenecek ilk öğrencilerinden
bazıları Ģunlardır; Halil Ġnalcık, Nimet Özgüç, Tahsin Özgüç, Abidin Ġdil, Osman Turan,
92
Kökdemir 2012, 22-23; Çınaroğlu 2010, 55-56, Korkmaz 2003, 272.
Mazıoğlu 2003, 276; Kundakçı 2002, 1093; Çınaroğlu 2010, 57-58; Wıdmann 1999, 234; Çetin 2007, 120.
94
Süslü 1986, 23; Delilbaş, 1996, 3; Nıkolai, 2003, 17-18.
95
Özer 2003, 25-26.
96
Çınaroğlu 2010, 60.
97
Gözaydın 2003, 35-36.
98
Emre 1996, 421; DTCF’de görev yapmış olan yabancı bilim insanları için bakınız ilgili bölüm “Atatürk
Döneminde Yurt Dışından Gelen Yabancı Bilim İnsanları”.
93
26
Emin Bilgiç, Kemal Balkan, Mehmet Köymen, YaĢar Önen, Furuzan Kınal, Cevat Gürsoy.
1936 yılında fakülte açıldığında Ģu kürsüler mevcuttu; Türk Dili ve Edebiyatı, Tarih,
Coğrafya, Antropoloji, Sümer, Akad, Hitit, Macar, Hint, Çin, Yunan, Latin Dili, Fars Dil ve
Edebiyatı, Alman, Fransız, Ġngiliz, Rus Dilleri bölümleri vardı. DTCF 1946 yılına kadar
MEB’e bağlı kalmıĢ, aynı yıl 4936 numaralı Üniversiteler Kanunu ile Ankara Üniversitesine
bağlanmıĢtır99.
DTCF’nin açılması ile Arkeoloji, Hititoloji, Sümeroloji gibi alanlarda çok sayıda bilim
insanı yetiĢmiĢtir100. Bu bilim insanlarından bazıları Türkiye’nin değiĢik bölgelerinde kazılar
yapmıĢlardır. Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde (1923-1938) açılan ve kurumsallaĢmaya
çalıĢan fakülte ilk yıllarında kurumsal bazda arkeolojik kazılar yapmamıĢtır. Ancak yurt
dıĢına gönderilen öğrencilerin alanlarında birer uzman olarak dönmeleri, fakültenin ilk
mezunlarını vermesi ile Türkiye’nin değiĢik yerlerinde kazılar baĢlamıĢtır. DTCF adına
yapılan önemli kazılardan bazıları Ģunlardır: Karain (1946 -), Suluin (2007 -), Öküzini (19891999) Mağarası Kazısı, Alaca Höyük (1935 -), Acemhöyük (1962 -), Anıtkabir Tümülüsleri
(1945), Bitik (1942), Eskiyapar (1945 -), Fraktin (1947), Göllüdağ (1934-1998), Horoztepe
(1956), Hüseyindede Tepesi (1997-2003), Ġnandıktepe (1967-1968), Kültepe-KaniĢ (1948 -),
MaĢat Höyük (1945-1984), Alexandria Troas, Erythrai (1965-1979), Kyme (1952-1984),
Smyrna (1948-1982)101.
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin kurulmasının temel olarak üç sebebi vardır102:
1- Türk ulusunun bilincinin pekiĢtirilmesine, Türk kimliğinin objektif kaynaklarına
ulaĢılmasına hizmet etmek üzere tarih, dil ve diğer sosyal bilimler alanlarında bilimsel
araĢtırmalar yapmak, bilim adamı yetiĢtirmek,
2- ÇağdaĢ dünyada yer alabilmek için bilgi üretebilecek yeni bireyler yetiĢtirmek ve
bu yolla modern bilimleri Türkiye’de etkin kılmak,
99
Wıdmann 1999, 235; Süslü 1986, 41; Delilbaş, 1996, 4.
Arık 1953, 32.
101
Bingöl 2012, 7-12.
102
Delilbaş, 1996, 3-4.
100
27
3- Orta öğretim kurumlarına, ulusal dil ve tarihimizin bilimsel ve en son geliĢmelere
göre hazırlanmıĢ programlarıyla öğretmen yetiĢtirmek ve böylece çağdaĢ kimlikli insanlar
yetiĢtirmeyi düzenli hale getirmek.
Mustafa Kemal Atatürk Döneminde açılan Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi hem ulusal
hem de evrensel bilgi kurumu olması bakımında Türk Eğitim Tarihi açısından önemli bir yere
sahiptir. Bu fakültenin kurulması ile Türk Tarihi ile ilgili önemli çalıĢmalar yapılmıĢ, bu
çalıĢmalar modern yöntemler kullanılarak oluĢturulmuĢtur.
2. 3. Ġstanbul Üniversitesi’nin Açılması
Mustafa Kemal Atatürk üniversitelerin açılması ve öğrencilerin yetiĢtirilmesine büyük
önem vermiĢtir. Mustafa Kemal bu idealini gerçekleĢtirmek için üniversite hocaları
yetiĢtirmeye çalıĢmıĢ, bunun için yurtdıĢından elaman getirmeye ya da yurt dıĢına öğrenci
gönderme politikasına yönelmiĢtir. Bu politikalar doğrultusunda ilk etapta Ġstanbul, Van ve
Ankara illerinde büyük üniversiteler açmayı planlamıĢtır103.
Mustafa Kemal Atatürk milli bilinci yüksek ve modern kültüre sahip bir nesil
yetiĢtirmek için üniversite reformu yapmıĢtır. KurtuluĢ savaĢı sırasında düĢmanla cephede,
cehaletle savaĢ üniversitelerde yapılacaktır Ģeklinde demeçler vermiĢtir. Mustafa Kemal
Atatürk Darülfünun’un modernleĢmesi ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetinin hedef ve
amaçlarına uygun Ģekilde yeniden düzenlenmesini istemiĢtir104.
Atatürk Ġstanbul Darülfünun’u modern üniversiteye çevirmek için Ġsviçre’nin Cenevre
Üniversitesi’nden Prof. Albert Malche’yi görevlendirmiĢtir. 1931 yılında Albert Malche
Türkiye’ye davet edilmiĢ, 1932 yılında Türkiye’ye gelen Malche’ye Darülfünun’da bir oda
tahsil edilmiĢ ve bir yıl boyunca detaylı bir rapor hazırlaması istenmiĢtir. Malche 1932 yılında
raporunu tamamlamıĢ ve hazırladığı raporu MEB’ ye sunmuĢtur105. Malche’nin hazırlamıĢ
olduğu bu raporda yeni kurulmuĢ olan Türk devletinin inkılâp ve modernleĢme sürecine
103
Kayadibi 2002, 7.
Kocatürk 1985, 3.
105
Oğuzman 1973, 154; Kocatürk 1985, 4.
104
28
olumlu katkılarda bulunacak olan Darülfünun ile ilgili önemli tespitler ve öneriler yer almıĢtır.
MEB ve hükümet tarafında incelenen bu rapordan sonra 1933 yılında Darülfünun kapatılmıĢ
ve yerine Ġstanbul Üniversitesi açılmıĢtır (MEB’ e bağlı)106.
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde Darülfünun’un yerine yeniden yapılandırılmıĢ
olan Ġstanbul Üniversitesi’nin öğretim elemanı açığını gidermek için Nazi Almanyasından
kaçan bilim insanları üniversitenin değiĢik bölümlerinde istihdam edilmiĢtir. 1923 ile 1938
yılları arasında Ġstanbul üniversitesine çalıĢma konumuzla ilgili olarak Ģu bilim adamları
gelmiĢtir: Clemens Bosch Oryantalist Nümizmatik uzmanı ve tarihçi; Rudolf Fritz Kraus
Asurolog; Hellmut Ritter Oryantalist (ġark Bilimci); Kurt Bittel Arkeolog; Helmuth Th.
Bossert Arkeolog ve Hititolog olarak görev yapmıĢtır107.
1933 yılında açılan Ġstanbul Üniversitesi Türkiye’de arkeoloji bölümünün geliĢmesine
önemli katkılar sağlamıĢtır. Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde Ġstanbul Üniversitesi adına
Arif Müfid Mansel tarafından yürütülen Yalova (1932), Ġstanbul-Laleli-Balabanağa Mescidi
Kazısı (1933), Ġstanbul Rhegion (1938-1948) ve Trakya Tümülüsleri (1936-1940) kazıları;
Helmuth Th. Bossert tarafından yürütülen Topkapı Sarayı Kazıları (1937-1938) üniversitenin
ilk arkeoloji çalıĢmalarıdır108.
Yeni açılan Ġstanbul Üniversitesi tıpkı yeni kurulmuĢ olan Türkiye Cumhuriyeti
Devleti gibi hızla kurumsallaĢmıĢ ve ülkemizin önde gelen saygın ve köklü üniversitelerinden
olmuĢtur. Ġstanbul Üniversitesi cumhuriyetin ilk yıllarında özellikle arkeoloji ve eskiçağ
bilimi için yapılan çalıĢmalar arasında yer alan önemli bir kuruluĢ olmuĢtur. Ġstanbul
Üniversitesi eskiçağ ve arkeoloji bilim dalında pek çok bilim adamının yetiĢtiği ve çalıĢtığı bir
kurum haline gelmiĢtir109.
1924 yılında Ġstanbul Darülfünun’una bağlı Türk Arkeoloji Enstitüsü kurulmuĢ, bu
kurum 1934 yılında Ġstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümüne dönüĢtürülerek Türk
106
Kayadibi 2002, 8; Kocatürk 1985, 4-vd; Gencer 2004, 48; Oğuzman 1973, 151.
Daha detaylı bilgi için bakınız ilgili bölüm “Atatürk Döneminde Yurt Dışından Gelen Yabancı Bilim İnsanları”.
108
Belli 2000, XII.
109
Erdoğu, 2007, 15.
107
29
arkeolojisinin hızla geliĢmesinde önemli roller üstlenmiĢtir. Türk Arkeoloji Enstitüsü’nün
müdürlüğüne Prof. Dr. Helmuth Theodor Bossert getirilmiĢtir 110.
2. 4. Türkiye’de Müzecilik AnlayıĢındaki DeğiĢiklikler
Türkiye’de müzecilik faaliyeti ilk kez XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti Dönemi’nde
eski eserlerin depolanmaya baĢlaması ile ortaya çıkmıĢ, Tophane-i Amire MüĢiri Ahmet
PaĢa’nın 1846 yılında topladığı eski silahları Aya Ġrini Kilisesi’nde biriktirmesi ile
baĢlamıĢtır. Oysa Avrupa’da halka açık ilk müze 1683 yılında Ġngiltere’de açılmıĢtır111.
Sadrazam Ali PaĢa ve Maarif Nazırı Hilmi PaĢa’nın görevde bulunduğu 1868 yılında Osmanlı
Devletinde eski eserlerin keĢfedilmesi, kaydedilmesi ve sergilenmesi için bir müzenin
açılması kararlaĢtırılmıĢtır. 20 Haziran 1869 yılında Müzehane’nin açılması teklif edilmiĢ ve
30 Haziran’da teklif kabul edilmiĢtir112.
Osmanlı Devleti Dönemi’nde Ġstanbul’da açılan ilk müzeye Mektebi Sultani’de
öğretmenlik yapan Ġngiliz Mr. Goold müdür olarak atanmıĢtır. Mr. Goold’dan sonra 1872
yılında müze müdürlüğüne Alman Dr. Philipp Anton Dethier getirilmiĢtir. Dethier’in göreve
baĢlaması ile Müzehanede yeni bir dönem baĢlamıĢtır113. 1876 yılında arkeolojik eserler Aya
Ġrini’den Çinili KöĢk taĢınmıĢtır. 1881’de Dethier ölünce yerine ilk Türk Müzecisi olan
Osman Hamdi Bey göreve getirilmiĢtir114. Osman Hamdi Bey ile Türk müzeciliği yeni bir
döneme girmiĢ Ġstanbul’da toplanan arkeolojik eserler için 1891 yılında Müze-i Hümayun
yaptırılmıĢ ve açılmıĢtır. Bu müze Cumhuriyetin ilanından sonra Ġstanbul Arkeoloji Müzesi
adını almıĢtır. Osman Hamdi Bey Suriye ve Anadolu’nun değiĢik yerlerinde kazılar yaparak
yeni kurulan müzeye çok sayıda eser kazandırmıĢtır115.
Osman Hamdi Bey 1910 yılında vefat etmiĢ yerine kardeĢi Halil Edhem Bey
geçmiĢtir. Halil Edhem Bey hem Osmanlı Devleti hem de Türkiye Cumhuriyeti döneminde 22
110
Esin 1997, 62; Belli 2000, IX.
Atasoy 1983, 1458.
112
Arık 1953, 1; Önder 1977, 8-vd; Atasoy 1983, 1459; Mansel 1948; 13; Koşay 1967, 415.
113
Muşmal 2009 a, 27; Koşay 1967, 416; Atasoy 1983, 1460; Arık 1953, 1.
114
Önder 1977, 8; Atasoy 1983, 1460; Arık 1953, 2; Koşay 1967, 416.
115
Arık 1953, 10; Mansel 1948; 14; Önder 1977, 8-vd; Atasoy 1983, 1463.
111
30
yıl müze müdürlüğü yapmıĢtır. Hali Edhem Bey tıpkı abisi gibi vatansever, milliyetçi ve
çalıĢkan bir müdür olmuĢtur116.
Osmanlı Devleti’nden yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne 1923 yılı itibarıyla Askeri
ve Deniz müzeleri dâhil, Ġstanbul’da altı adet müze; bunun dıĢında ise Konya, Adana,
Bergama ve Bursa müzeleri miras olarak kalmıĢtır. Cumhuriyet ilan edildiği zaman bu
müzelerdeki eski eser sayı tam olarak bilinmiyordu, ancak Ġstanbul Arkeoloji Müzeleri ve
Çinili KöĢk’te 200.000 civarında eski eser olduğu tahmin edilmektedir117.
Cumhuriyet Döneminde müzelerin sayılarının artması ve müzelerin geliĢmesi ile eski
eserlerin korunmasına yönelik daha duyarlı bir bürokratik yapının oluĢması sağlanmıĢtır.
Atatürk Dönemi’nde açılan müzelerle Türkiye’nin dört bir yanında yapılan arkeolojik kazılar
sonucunda ele geçirilen eski eserler koruma altına alınmıĢ, eski eser kaçakçılığı ile mücadele
edilmiĢtir. 1923-1938 yılları arasında kurulan müzeler arkeolojik kazıların yapılması
konusunda da önemli görevler üstlenmiĢ, bu dönemde müzeler adına kazılar yapılmaya
baĢlanmıĢtır. Atatürk Dönemi’nde müzelerin yeniden yapılandırılması için Müzeler ve
Rasathane TeĢkilat Kanunu ile Müzelerle Ören Yerleri Ziyaret Edenlerden Alınacak Ücret
Hakkında Kanun çıkarılmıĢtır118.
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde (1923-1938) Türkiye’de yirmi dokuz yeni müze
kurulmuĢtur. Bu müzeler: Ankara Arkeoloji müzesi (Anadolu Medeniyetleri Müzesi) (1921),
Edirne Müzesi, Antalya Müzesi (1923), Adana, Bergama, Topkapı Sarayı Müzeleri (1924),
Ankara Etnografya Müzesi (1925), Tokat, Amasya, Sinop Müzeleri (1926), Ġzmir, Sivas
Müzeleri (1927), Kayseri Müzesi (1929), Afyon Müzesi (1931), Denizli, Çanakkale Müzeleri
(1932), Samsun, Van Müzeleri (1933), Ayasofya, Ġznik, Diyarbakır Müzeleri (1934), Alanya,
Isparta, Manisa, Silifke Müzeleri (1935), KırĢehir, Kütahya, Niğde, Tire Müzeleri (1936) ve
Ġstanbul Resim ve Heykel Müzesi (1937)’de Atatürk Dönemi’nde kurulmuĢtur119.
116
Mansel 1948; 13-15; Koşay 1967, 416; Yıldırım-vd 2002, 1102.
Karaduman 2007, 36; Özgüç 1975, 116.
118
Koşay 1967, 417.
119
Çınaroğlu 2010, 53; Önder 1977, 9; Önder 2002, 163; Arık 1953, 10-vd; Atasoy 1983, 1465-1466; Akyurt
1948, 105-106; Öngören 2012, 22; Yıldızturan 2007, 311; Özgünel 2012, 234; Tuğlacı 1987, 237.
117
31
2. 5. Atatürk Döneminde Yurt DıĢından Gelen Yabancı Bilim Ġnsanları
Cumhuriyetin ilanından sonra arkeoloji bölümü adına yapılan ilk büyük çalıĢma Nazi
Almanya’sından kaçan Musevi kökenli bilim adamlarının Türkiye’ye gelerek çalıĢmalarına
devam etmesi ile baĢlamıĢtır. Almanya’da Nasyonal Sosyalist Partinin yönetime gelmesinden
sonra Musevi kökenli bilim insanları görevden alınmaya ya da tutuklanılmaya baĢlaması
üzerine bu bilim insanları 1934 yılından itibaren Türkiye’ye ilgi göstermeye baĢlamıĢlardır120.
Yeni kurduğu devletini bilim alanında geliĢtirmek isteyen Mustafa Kemal Almanya’dan
kaçarak Türkiye’ye gelen bu bilim insanlarına huzurlu ve rahat bir çalıĢma ortamı
hazırlayarak üniversite eğitimi alanındaki eksiklikleri ortadan kaldırmaya çalıĢmıĢtır121.
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde yurt dıĢından özelliklede Almanya’dan çok
sayıda bilim insanı Türkiye’ye gelmiĢtir. Bu bilim insanları Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
ve Ġstanbul Üniversitesi gibi eğitim kurumlarında çalıĢtırılmıĢlardır. Atatürk Dönemi’nde yurt
dıĢından gelen bilim insanlarının tamamını değil sadece çalıĢma konumuz kapsamına girenler
hakkında bilgi verilecektir. 1923-1938 yılları arasında Almanya’da kaçıp Türkiye’ye gelen
bilim insanlarının bazıları Ģunlardır;
Clemens Bosch; Jena Üniversitesi’nde görev yaparken eĢinden dolayı uzaklaĢtırılmıĢ
ve Ġstanbul’a gelmiĢtir. Oryantalist, Nümizmatik uzmanı ve tarihçi olan Bosch 1935 yılında
Türkiye’ye gelmiĢtir. Ġlk olarak Ġstanbul’da Arkeoloji Müzesinde çalıĢmaya baĢlamıĢ, 1938
yılından itibaren Ġstanbul Üniversitesi’nde Klasik Filoloji bölümünde profesör olarak görev
yapmıĢtır122. Ġstanbul Üniversitesi’nde ilerleyen yıllarda Tarih Bölümünde Helenizm dersleri,
Arkeoloji Bölümünde Yunan ve Roma Nümismatiği dersleri vermeye baĢlamıĢtır. Ġslamiyet’i
kabul ederek adını Emin Bosch olarak değiĢtirmiĢtir. Bosch 1955 yılında Ġstanbul’da vefat
etmiĢtir123.
Rudolf Fritz Kraus; 1937 yılında Münih’ten kaçarak Ġstanbul’a gelmiĢtir. Ġstanbul’da
çeĢitli müzelerde çalıĢtıktan sonra Ġstanbul Üniversitesinde Asurolog olarak asistanlık ve
120
Bahar 2009, 152; Çığ 2006, 209-212; Esin 1997, 62.
Erdoğu 2007, 14-vd.
122
Mansel 1956, 298-300; Widmann 1999, 182.
123
Mansel 1956, 302.
121
32
okutmanlık görevlerinde bulunmuĢtur124. II. Dünya SavaĢı bittikten sonra Viyana’ya gitmiĢ,
1954 yılından sonra ise Leiden Üniversitesinde göreve baĢlamıĢtır.
Hellmut Ritter; 1925 yılında Hamburg Üniversitesi Oryantalist (ġark Bilimci) olarak
çalıĢırken davet üzerine Türkiye’ye gelmiĢtir. Ġstanbul Üniversitesi yeniden yapılandırılırken
Arapça ve Farsça Bölümlerinin yönetimi görevini aldı. 1959-69 yılları arasında Ġstanbul
Üniversitesi’nde ders vermiĢ, ġarkiyat Enstitüsü’nün kurulmasına katkılarda bulunmuĢ, daha
da önemlisi Türkiye’de çağdaĢ Doğu dilleri ve bilimi araĢtırmalarını baĢlatmıĢ bir
Ģarkiyatçıdır. 1971 yılında Almanya’da vefat etmiĢtir125.
Kurt Bittel; 1931 yılından itibaren Türkiye’de Arkeoloji çalıĢmaları içerisinde yer
almıĢtır126. 1939 yılından 1945 yılına kadar Ġstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümünde
profesör olarak görev yaptı127. II. Dünya SavaĢından sonra Almanya’ya gitmiĢ, 1951 yılında
Türkiye’ye geri dönerek Ġstanbul Üniversitesi’ndeki görevine yeniden baĢlamıĢtır128. Bittel
Ġstanbul Üniversitesi’nde çok sayıda bilim insanı yetiĢtirmiĢtir, bunlardan en tanınmıĢ olanı
Halet Çambel’dir.
Helmuth Th. Bossert; 1933 yılında Türkiye’ye gelmiĢ ve Boğazköy kazı ekibinde yer
almıĢ, aynı yıl Maarif Nezareti’nin isteği üzerine Türkiye’de kalmıĢtır. Arkeolog ve Hititolog
olan Bossert Ġstanbul Üniversitesi’nde Eski Diller ve Yakın Doğu Arkeolojisi Bölümlerini
kurmuĢ, bu bölümlerle ilgili dersler vermiĢtir129. 1961 yılına kadar Ġstanbul Üniversitesi’ndeki
görevine devam etmiĢtir. Helmuth Th. Bossert 1961 yılında Ġstanbul’da vefat etmiĢtir. Bossert
U. Bahadır Alkım’ı yetiĢtirmiĢtir130.
Georg Rohde; 1932-1933 yıllarında Almanya Marburg’da Paul Friedlander’in
kürsüsünde eski diller filoluğu olarak çalıĢıyorken, 1933 yılından sonra yaĢadığı politik
sorunlardan dolayı Türkiye’ye geldi. Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Klasik
124
Widmann 1999, 183.
Widmann 1999, 183.
126
Bahar 2009, 135; Erdoğu 2007, 13.
127
Temir 1996, 434; Wıdmann 1999, 184; Seeher 2006 a, 70.
128
Seeher 2006 a, 70.
129
Darga 2006, 46; Widmann 1999, 186; Erdoğu 2007, 14.
130
Seeher 2006 c, 118; Darga 2006, 47.
125
33
Filoloji kürsüsünde çalıĢtı131. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in desteği ile
Latince dersleri bazı Türk liselerinde Rohde’nin çabaları ile okutulmaya baĢlamıĢtır. 1950
yılında Berlin Freie Üniversitesi ile anlaĢarak Türkiye’den ayrılmıĢtır. 1960 yılında Berlin’de
vefat etmiĢtir. Rohde Suat ve Samim Sinanoğlu, Azra Erhat, Ekrem Akurgal gibi isimleri
yetiĢtirmiĢtir132.
Benno Landsberger; 1935 yılında Almanya’da sorunlar yaĢamıĢ ve aynı yıl
Türkiye’ye
gelmiĢtir.
Yeni
kurulmuĢ
olan
yapılanmasında önemli görevler üstlenmiĢtir
133
Dil
ve
Tarih-Coğrafya
Fakültesi’nin
. Ünlü Asurolog Londsberger DTCF’de
Sümeroloji Bölümünü kurmuĢ ve çok sayıda bilim insanı yetiĢtirmiĢtir. Londsberger’in
yetiĢtirdiği bilim insanlarından bazıları Ģunlardır; H. G. Güterbock, Emin Bilgiç, Kemal
Balkan, Mebrure Tosun, Kadriye Yalvaç, Firuzan Kınal, Mustafa Kalaç… Londsberger 1948
yılında ABD’ye Chicago Üniversitesine gitmiĢ 1968 yılında Chicago’da vefat etmiĢtir134.
Hans Gustav Güterbock; Türkiye’deki geçmiĢi 1933, 1934 ve 1935 yıllarında Berlin
Devlet Müzeleri’nin Önasya Bölümü adına Boğazköy kazıları ile baĢlamıĢtır135. 1936 yılından
itibaren DTCF’de Landsberger ile aynı kürsüde çalıĢmaya baĢlamıĢtır. Güterbock aynı
fakültede Hititoloji Bölümünü kurmuĢ ve çok sayıda bilim insanı yetiĢtirmiĢtir136. Bu bilim
insanlarından bazıları Ģunlardır; Kemal Balkan, Selçuk Ar, Muazzez Çığ, Hatice Kızılay,
Tahsin ve Nimet Özgüç, Raci Temizer, Emin Bilgiç… Güterbock 1948 yılında Türkiye’den
ayrılmıĢ önce Uppsala Üniversitesi’nde daha sonra da Chicago Üniversitesinde görev
yapmıĢtır137.
Hans-Henning von Der Osten; 1927 yılından itibaren AliĢar Höyük kazılarını
yöneten Hans-Henning von Der Osten Türkiye’de çalıĢtığı sırada Türkiye’de kalması için
teklif almıĢ ve bu teklifi kabul etmiĢtir. Türkiye’ye gelen ilk yabancı arkeologlarda olan Osten
1936-1939 yılları arasında DTCF Arkeoloji Bölümü’nde göreve baĢlamıĢ ve bu fakültede
131
Gözaydın 2003, 37; Temir 1996, 435; Widmann 1999, 239-240.
Çınaroğlu 2010, 59; Erdoğu 2007, 15.
133
Widmann 1999, 240-243; Gözaydın 2003, 38.
134
Dündar-Sevinç 2004, 74; Gözaydın 2003, 38; Temir 1996, 434-435; Çınaroğlu 2010, 59.
135
Seeher 2006 b, 92; Temir 1996, 435.
136
Temir 1996, 435; Wıdmann 1999, 242; Gözaydın 2003, 38.
137
Erdoğu, 2007, 14-vd; Gözaydın 2003, 38; Seeher 2006 b, 92; Çınaroğlu 2010, 59.
132
34
arkeoloji bölümünün baĢkanlığını yapmıĢtır138. 1939 yılında DTCF’deki görevine son
verilmesi üzerine Türkiye’den ayrılmıĢtır.
138
Gözaydın 2003, 39; Widmann 1999, 245.
35
3. ATATÜRK’ÜN YURT DIġINA ÖĞRENCĠ GÖNDERME PROJESĠ; ARKEOLOJĠ
VE ESKĠÇAĞ BĠLĠMLERĠ ALANINDA ĠLK YETĠġENLERĠN BAZILARI
Cumhuriyetin ilk yıllarında açılan Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi ile Ġstanbul
Üniversitesi gibi eğitim kurumlarında ve müzelerde çalıĢacak nitelikli insanlara ihtiyaç vardı.
Bu ihtiyacı gidermek için bizzat Mustafa Kemal tarafından hazırlanılan yurt dıĢına öğrenci
gönderme planı oluĢturulmuĢtur.
10 Nisan 1929 yılında yayınlanan 1416 numaralı kanun ile tarih, coğrafya, arkeoloji,
mimarlık, kimya, müzik, vb. alanlarda yurtdıĢına öğrenim görmek üzere öğrenciler
gönderilmeye baĢlanmıĢtır. Fransa, Almanya, vb. Avrupa ülkelerine gidecek bu öğrencilerin
tüm masrafları devlet tarafında ödenmiĢtir139.
Mustafa Kemal Atatürk 22 Mart 1931 yılında Konya gezisi sırasında baĢbakan Ġsmet
Ġnönü’ye gönderdiği telgrafta: “Memleketimizin hemen her tarafında emsalsiz defineler
halinde yatmakta olan kadim medeniyet eserlerinin ileride tarafımızdan meydana
çıkarılarak ilmi bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali
yüzünden pek harap bir hale gelmiĢ olan abidelerin muhafazaları için daha fazla
ihtimam gösterilmesi, arkeoloji için daha fazla talebe yetiĢtirilmesi” direktifini
vermiĢtir140. Bu telgraftan sonra yurt dıĢına öğrenci gönderilmesi hızlanmıĢ ve gönderilen
öğrenci sayısı arttırılmıĢtır.
ÇalıĢma konumuz olan 1923-1938 yılları arasında yurt dıĢına değiĢik bilim dallarında
yetiĢmesi için çok sayıda öğrenci gönderilmiĢtir. Bu tarihler arasında yurt dıĢına gönderilen
öğrencilerin tamamı değil sadece çalıĢma konumuz ile ilgili olanlar hakkında bilgi
verilecektir. 1926 yılında yurt dıĢına gönderilen ilk öğrenci grubu içerisinde Ģu kiĢiler yer
almaktadır: Remzi Oğuz Arık, A. Kutsi Tecer, ReĢat ġ. Sirer, ġ. RaĢit Hatiboğlu, H. Oğuz
Bekata, Sedat Çumralı, A. Kemal Yiğitoğlu, S. Tahsin Tekeli, Adnan Ötüken, Adnan Saygun,
139
140
Kayadibi 2002, 9.
Özgüç 1982, 3.
36
Mümtaz Turhan, Z.F. Fındıklıoğlu ve Nurettin Topçu gibi isimler yalnızca bir kısmıdır
(Resim 15)141.
Mustafa Kemal Atatürk 1923 ile 1938 yılları arasında yurt dıĢına arkeoloji ve eskiçağ
eğitim almaları için gönderdiği öğrencilerden Remzi Oğuz Arık dıĢında hiçbirinin yurda
dönüĢünü görememiĢtir. Ancak bu dönemde MEB tarafından seçilerek yurt dıĢına gönderilen
öğrencilerin ne kadar zeki ve yetenekli oldukları, eğitimlerini tamamlayarak yurda döndükten
sonra tüm dünya tarafından yakından takip edilecek olan kazıları yapmaya baĢlamıĢları ile
anlaĢılmıĢtır. Mustafa Kemal her ne kadar gönderdiği öğrencilerin yurda döndüklerinde
yaptıkları çalıĢmaları göremese de, onları yurt dıĢına gönderirken her biri için kendi el yazısı
ile yazdığı nottaki “Sizi bir kıvılcım olarak gönderiyorum. DönüĢünüzde birer meĢale
olacaksınız” beklentisi amacına ulaĢmıĢtır142.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye’de önemli kazılarda görev almıĢ ve müzelerde
çalıĢmıĢ olan Hamit Zübeyir KoĢay Yurt DıĢına Öğrenci Gönderme Kanunu’ndan önce 1917
yılında Macaristan’a gitmiĢtir. Yurt dıĢına kendi imkânları ile giderek Türkoloji eğitimi almıĢ,
1925 yılında yurda dönmüĢtür. 1927 yılında Etnografya Müzesi müdürü olmuĢ, 1935 yılında
Atatürk’ün emri ile Alacahöyük kazılarını baĢlatmıĢtır143. ÇalıĢma konumuz dıĢında olmasına
rağmen Hamit Zübeyir KoĢay’ın Türk arkeolojisine yapmıĢ olduğu katkılardan dolayı adının
bu bölümde anılması gerekliliğine inanmaktayız.
3. 1. Afet Ġnan
AyĢe Afet Ġnan 30 Ekim 1908 yılında Selanik yakınlarındaki Doyran kazasında
dünyaya gelmiĢtir. 1416 numaralı kanun yayınlanmadan önce Mustafa Kemal Atatürk
tarafından eğitim alması için Ġsviçre’ye gönderilmiĢtir. Ġsviçre’de yüksek lisans ve doktora
eğitimini tamamlayarak yurda dönmüĢtür. Afet Ġnan 1939 yılında DTCF göreve baĢlamıĢ,
1942 yılında yine aynı fakültede doçent ve ardından 1950 yılında profesör olmuĢtur. 1977
141
Çongur 1987, 240.
Çınaroğlu 2010, 52.
143
Seeher 2006, 70.
142
37
yılında Ankara Üniversitesi DTCF emekliye ayrılmıĢtır (Resim 16)144. Afet Ġnan 7 Haziran
1985 yılında Ankara’da vefat etmiĢtir.
1923 ile 1938 yılları arasında Türk Tarih Kurumu üyeliği ve asbaĢkanlığı yapmıĢtır.
Afet Ġnan TTK’da görev yaptığı dönemde Anadolu’nun değiĢik bölgelerinde kazılar
yapılmasına destek olmuĢtur. TTK’nin kazılara olan maddi desteği sağlamıĢ, TTK adına kazı
ve ören yerleri ziyaretlerini gerçekleĢtirmiĢ, Türk Tarih Kongrelerinde TTK adına yapılan
kazılar hakkında konferanslar vermiĢtir.
3. 2. Sedat Alp
Sedat Alp 1913 yılında Selanik yakınlarındaki Karaferye köyünde dünyaya gelmiĢtir.
1932 yılında devlet bursu kazanarak Leipzig ve Berlin üniversitelerinde Eskiçağ tarihi,
Hititoloji, Eski Anadolu dilleri ve kültürleri, Sümeroloji, Akadistik ve arkeoloji eğitimi
almıĢtır. Alp yurt dıĢı eğitimi sırasında Fritz Schachermeyr, Johannes Friedrich ve Benno
Landsberger gibi ünlü hocalardan dersler almıĢtır (Resim 17)145. 1940 yılında doktora
eğitimini tamamlayarak yurda dönmüĢtür146. 1941 yılında Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde
Hititoloji asistanı, aynı yıl Hititoloji doçenti, 1949 yılında da Hititoloji profesörü olmuĢtur147.
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde yetiĢen Sedat Alp 1946 yılında Türk Tarih
Kurumu’na üye olmuĢ, 1951 yılından 1983 yılına kadar AsbaĢkanlık ve Genel Sekreterlik
görevi yapmıĢ, 1982 yılında TTK’ ya baĢkan seçilmiĢtir.
1959 yılında ordinaryüs profesör
unvanı almıĢ, 1956-1958 yılları arasına DTCF Dekanlığı görevinde bulunmuĢtur. Sedat Alp
1953 yılında Konya Karahöyük kazılarına baĢlamıĢ ve uzun yıllar bu kazıyı sürdürmüĢtür.
Ord. Prof. Dr. Sedat Alp 1957 yılında Ġtalyan CumhurbaĢkanı niĢanı ve 1972 yılında Federal
Almanya CumhurbaĢkanı liyakat niĢanı ile onurlandırılmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk
Hititoloğu olan Sedat Alp 2006 yılında vefat etmiĢtir148.
144
İnan 1989, 27-29.
Alparslan 2006, 73; Dündar-Sevinç 2004, 33-34.
146
Seeher 2006, 73; Erdoğu, 2007, 15-16.
147
Dündar-Sevinç 2004, 62.
148
Başgelen 2011, 33-34.
145
38
3. 3. Ekrem Akurgal
Ekrem Akurgal 1911 yılında Ġstanbul’da doğmuĢtur. 1931 yılında Ġstanbul Erkek
Lisesi’ni bitirmiĢ, Devlet sınavından burs kazanarak Almanya’ya arkeoloji eğitimi yapması
için
gönderilmiĢtir.
Almanya’da
Schulpforta
Gymnasiumu’nda
Almanca
eğitimini
tamamlamıĢ daha sora Berlin Üniversitesi’nde klasik arkeoloji eğitimi almıĢtır. Akurgal
Berlin’de G. Rodenwaldt, A. Moortgart, W. Pinder, H. Ehelolf, E. Buschor gibi hocalardan
dersler almıĢtır (Resim 18)149.
Mustafa Kemal Dönemi’nde yurt dıĢına eğitim için gönderilen Ekrem Akurgal 1941
yılında Türkiye’ye dönmüĢ Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde asistan ve doçent unvanının
almıĢtır. 1943 yılında Türk Tarih Kurumu üyesi olmuĢ, 1983 yılına kadar üyeliği devam
etmiĢtir. 1951-61 ve 1982-83’te TTK Genel Sekreterliğini yapmıĢtır. 1949 yılında DTCF’de
profesör, 1957 yılında ise ordinaryüs profesör olmuĢtur150.
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde yurt dıĢına gönderilen ve Atatürk’ün ölümünden
üç yıl sonra Türkiye’ye geri dönen Ekrem Akurgal 1951-81 yılları arasında Eski Eserler ve
Anıtlar Yüksek Kurulu üyeliği görevinde yer almıĢtır. Ekrem Akurgal 1948 ile 1981 yılları
arasında Eski Ġzmir, Sinop, Daskyleion, Foça, Çandarlı ve Erythrai kazılarını yapmıĢtır. 1956
yılında Türk bilim insanlarının arkeoloji ve sanat alanında yaptıkları çalıĢmaları dünyaya
duyurmak için Anatolia/Anadolu Dergisini çıkartmaya baĢlamıĢtır.
Ekrem Akurgal 1958-59 yıllarında DTCF Dekanlığı yapmıĢ, bu yıllar arasında
DTCF’de Türk Sanat Tarihi, Tiyatro ve Kütüphanecilik bölümleri ile Epigrafi dalını
149
M. Akurgal 1999, 3.
Ekrem Akurgal Avusturya Akademisi (1968), İngiliz Akademisi (1968) İsveç Akademisi (1969), Danimarka
Akademisi (1972), Fransa Akademisi (1979), Vestfalya Akademisi (Almanya 1983), İtalyan Akademisi (1983),
London Hellenic Society (1954), Washington Arkeoloji Enstitüsü (1961), Berlin Alman Arkeoloji Enstitüsü (1979),
Hellen Arkeoloji Enstitüsü (1983), Avusturya Arkeoloji Enstitüsü (1987) ve Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)
üyesidir. Ekrem Akurgal Federal Almanya Büyük Liyakat Nişanı Yıldızlı Rütbesi (1979), Goethe Madalyası (1979),
T.C. Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü (1981), İtalyan Commandatore Nişanı (1987) ve Fransa Cumhurbaşkanı
tarafından verilen Legion d’Honneur Officier rütbesi (1990) sahibiydi. Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal’a Bordeaux
Üniversitesi (Fransa 1961), Atina Üniversitesi (Yunanistan 1988), Lecce Üniversitesi (İtalya 1990), Anadolu
Üniversitesi (Eskişehir 1990) ve Koç Üniversitesi (İstanbul 2002) tarafından “fahri doktor” payesi almıştır. Bkz.
Erdoğu, 2007, 15-16; Başgelen 2011, 29-32; Akurgal 1999, 49.
150
39
kurmuĢtur. Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal 1981 yılında DTCF’den emekliye ayrılmıĢtır. 1981
yılından sonra Türkiye’deki Alman Kültür merkezlerinde danıĢmanlık, Türkiye-Yunanistan
Dostluk Derneği ve Ege Kültür Vakfı baĢkanlıkları görevinde bulunmuĢtur. Ekrem Akurgal 1
Kasım 2002’de Ġzmir’de vefat etmiĢtir.
3. 4. Rüstem Duyuran
Rüstem Duyuran 1914 yılında Selanik yakınlarındaki Doyran kazasında doğmuĢtur.
Ġlk ve orta öğrenimini Ġstanbul BeĢiktaĢ’ta bulunan ġemsül Mekatip (Okullar GüneĢi) adlı
özel bir okulda tamamlamıĢtır. 1932 yılında KabataĢ Erkek Lisesi’ni bitirmiĢ, devlet
tarafından yapılan yabancı ülkelerde yüksek örgenim sınavlarında Fransa’da tarih eğitimi
almaya hak kazanmıĢtır (Resim 19).
Milli Eğitim Bakanlığı Rüstem Duyuran’ı Fransa yerine arkeoloji ve tarih eğitimi
alması için Almanya’ya göndermiĢtir. Almanya’da Berlin ve Münih Üniversitelerinde
arkeoloji ve tarih eğitimi almaya baĢlamıĢ, 1939 yılında baĢlayan II. Dünya SavaĢı nedeniyle
eğitimini tamamlayamadan Türkiye’ye dönmüĢtür. Yurda döndükten sonra DTCF’de
üniversite bitirme sınavlarına girerek Almanya’da baĢladığı eğitimini tamamlayabilmiĢtir.
1940 yılında DTCF’ye arkeoloji disiplini ilmi yardımcısı olarak girmiĢ, bir yıl bu görevi
yapmıĢtır.
1940 yılında Edirne Müzesini düzenleme görevi ile Edirne’ye gönderilmiĢtir. 1943
yılında Ayasofya Müzesi asistanlığı görevine atanmıĢ, aynı yıl Ġzmir Arkeoloji Müzesi
Müdürü olmuĢtur. 1946 yılında Ġstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne Müdür Yarımcısı olarak
atanmıĢ, 1954 yılına kadar bu görevi sürdürmüĢtür. 1954-61 yılları arasında Ġstanbul
Arkeoloji Müzeleri’ni Sorumlu Müdür olarak yönetmiĢtir. Ġstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin
Osman Hamdi Bey, Halil Edhem Bey ve Aziz Ogan’dan beri gelen köklü geleneğini devam
ettirerek müzenin uluslararası saygınlığını artmasında önemli roller üstlenmiĢtir. Rüstem
Duyuran 1960 yılında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğüne atanmıĢtır.1963 yılında
40
kendi isteği ile müzeler teĢkilatında ayrılarak Çapa Eğitim Enstitüsü’nde sanat tarihi
öğretmenliği görevi yapmaya baĢlamıĢtır151.
Rüstem Duyuran 1943 yılında Ġzmir Agorası’nda kazılar yapmıĢ, 1950 yılında Ġstanbul
Sulatan Ahmet Meydanı’nda Adalet Sarayı inĢaat yerindeki hafriyat çalıĢmalarını
yürütmüĢtür. 1957 yılında Beyazıt Meydanı’nın düzenlenmesi ve bu meydandaki hafriyat
çalıĢmalarını, 1959 yılında ise Çanakkale Dardanos Tümülüsü hafriyatı çalıĢmalarını
yürütmüĢtür.
3. 5. Afif Erzen
Afif Erzen 1913 yılında Malatya ili Arapgir ilçesi Cömertli Mahallesinde dünyaya
geldi
152
. 1932 yılında Sivas Erkek Lisesi’nden mezun oldu. Aynı yıl Milli Eğitim Bakanlığı
Avrupa Sınavını kazanarak tarih eğitimi almak üzere Almanya’ya gönderilmiĢtir. Züllichau
Lisesi’ne Almanca Eğitimi aldıktan sonra, 1934 yılından itibaren Berlin, Jena ve Leipzig
Üniversitelerinde Klasik Arkeoloji, Sanat Tarihi, Eskiçağ Tarihi, Prehistorya, Felsefe,
Coğrafya, Latince ve Grekçe eğitimi almıĢtır. 1940 yılında Leipzig Üniversitesi’nde Eskiçağ
Tarihi alanında doktora eğitimini tamamlayarak mezun olmuĢtur (Resim 20)153.
1940 yılında yurda döndükten sonra Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eskiçağ
Tarihi kürsüsüne asistan olarak girmiĢtir. Afif Erzen 1944 yılında aynı kürsüye doçent olarak
atanmıĢtır. Eskiçağ kürsüsünde görev yaptığı yıllarda aynı zamanda Galatasaray Lisesi ve
Robert Koleji’nde Almanca öğretmenliği görevi de yapmıĢ, bunun yanında Ġstanbul
Üniversitesi Yabancı Diller Okulu’nda Almanca dersleri de vermiĢtir. 1946 yılında Türk
Tarih Kurumu asil üyeliğine seçilmiĢtir.
Afif Erzen 1955 yılında Eskiçağ Tarihi profesörü olmuĢtur. Aynı yıl Berlin’deki
Alman Devlet Arkeoloji Enstitüsü tarafından muhabir üyeliğine seçilmiĢtir. 1967 yılında Van
ilinde Van Bölgesi Tarih ve Arkeoloji AraĢtırmaları Merkezi’ni, 1969 yılında ise Edirne ilinde
151
Başgelen 2011, 36.
Tarhan 1996, 1.
153
Erdoğu, 2007, 15-16; Başgelen 2011, 37; Tarhan 1996, 3-4.
152
41
Güney-Doğu Avrupa AraĢtırmaları Merkezi’ni kurmuĢ ve iki merkezin 1983 yılına kadar
baĢkanlığını yapmıĢtır. 1956-1983 yılları arasında Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Eskiçağ Tarihi Bölümü kürsüsü baĢkanlığı, 1966-1970 yılları arasında Ġstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Dekanlığı görevini yapmıĢtır154. Afif Erzen 1983 yılında Ġstanbul
Üniversitesinden emekli olmuĢtur.
Afif Erzen 1953 yılında Sinop, 1954 yılında Ergili (Daskyleion) kazılarında Ekrem
Akurgal ile birlikte çalıĢmıĢ, 1959 yılından itibaren Van Bölgesinde Toprakkale, Van Kalesi
ve ÇavuĢtepe kazılarını yürütmüĢtür. Yine 1959 yılından itibaren Trakya Bölgesinde Edirne
Enez’de TTK, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü ve Ġstanbul Üniversitesi adına
kazılar yapmıĢtır155. Prof. Dr. Afif Erzen 2000 yılında vefat etmiĢtir.
3. 6. Jale Ġnan
Jale Ġnan 1914 yılında Ġstanbul’da dünyaya gelmiĢtir. 1934 yılında Erenköy Lisesini
bitirmiĢ, aynı yıl Alexander von Humboldt bursu ile Berlin’e gitmiĢtir. Daha sonra MEB
yurtdıĢı eğitim bursundan faydalanarak Almanya’da Münih Üniversitesinde Klasik Arkeoloji
eğitim almaya baĢlamıĢtır. Bu eğitimi sırasında Gerhard Rodenwaldt, Ernst Buschor ve Hans
Diepolder gibi ünlü arkeologlardan dersler almıĢtır. Almanya’daki doktora eğitimini baĢarıyla
tamamlayarak yurda dönmüĢtür (Resim 21)156.
Yurda döndükten sonra Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Eskiçağ Tarihçisi
olan Prof. Dr. Clemens Bosch’un yanında Nümizmatik asistanı olarak atanmıĢtır. 1946 yılında
Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji Kürsüsünün açılıĢ sırasında Prof.
Dr. Arif Müfid Mansel ile yoğun çaba harcamıĢtır.
1946 yılında Prof. Dr. Arif Müfid Mansel ile Perge ve Side kazılarına baĢlamıĢtır.
1975 yılında Mansel’in ölümü üzerine Klasik Arkeoloji Kürsü baĢkanı olmuĢ, Perge kazısını
1975-1987 yıllarına kadar sürdürmüĢtür. 1970-1972 yılları arasında Burdur ili Bucak
154
Tarhan 1996, 11-12; Başgelen 2011, 38.
Başgelen 2011, 36
156
Erdoğu, 2007, 15-16; Başgelen 2011, 38
155
42
ilçesindeki Kremna antik kentinde, 1972-1979 yılları arasında Antalya ili Manavgat
ilçesindeki Lyrbe-Seleukeia antik kentinde, 1981-1990 yılları arasında Side kazılarını
yürütmüĢtür157. Jale Ġnan 2001 yılında vefat etmiĢtir.
3. 7. Suat Yakup Baydur
Suat Yakup Baydur 1912 yılında Tosya’da doğmuĢtur. Ġlkokulu Manisa’da, lise
eğitimini Ġzmir’de tamamlamıĢtır. Lise eğitimini tamamlayınca Milli Eğitim bakanlığı
tarafından açılan sınavları kazanarak 1932 yılında Almanya’ya gönderilmiĢtir. Almanya’da
ilk olarak Berlin Üniversitesi’nde Germanistik okumuĢ, daha sonra MEB’in isteği ile 1935
yılından itibaren Heidelberg Üniversitesi’nde klasik filoloji eğitimi almaya baĢlamıĢtır (Resim
22).
II. Dünya SavaĢı baĢlayınca Suat Yakup Baydur Almanya’daki eğitimini yarıda
bırakarak yurda dönmek zorunda kalmıĢtır. Kısa bir süre sonra tekrar Almanya’ya giderek
yarıda kalan eğitimini tamamlamıĢ, 1942 yılında doktora eğitimini tamamlayarak Türkiye’ye
dönmüĢtür158.
Suat Yakup Baydur 1942-43 yılları arasında Ankara Atatürk Lisesi’nde Latince
öğretmenliği yapmıĢ, 1946 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde
asistan olarak görev yapmaya baĢlamıĢtır. 1946 yılında Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Felsefe Bölümüne asistan olarak atanmıĢtır. 1950 yılında Ġstanbul Üniversitesi
Klasik Filoloji bölümü doçentlik sınavlarını vererek doçent olmuĢtur. 1951 yılında aynı
bölüme eylemli doçent olarak atanmıĢtır. Doç. Dr. Suat Yakup Baydur 1953 yılında
Ġstanbul’da vefat etmiĢtir159.
3. 8. Remzi Oğuz Arık
157
Başgelen 2011, 39-40.
Başgelen 2011, 34.
159
Başgelen 2011, 35.
158
43
Remzi Oğuz Arık 1899 yılında Adana ili Kozan ilçesine bağlı Kabaktepe Köyünde
dünyaya gelmiĢtir (Kabaktepe Köyü’nün adı daha sonra Remzi Oğuz Arık köyü olarak
değiĢtirildi). Remzi Oğuz Arık’ın okul hayatı doğduğu yerdeki Kabaktepe Mahalle Mektebi
ile baĢlamıĢ, Selanik’te kısa bir dönem lise eğitimi almıĢ, daha sonra Ġzmir Sultanisi’de
okumuĢ ve son olarak da Ġstanbul Muallim Mektebine devam etmiĢ, bu okuldan mezun
olmuĢtur.
1926 yılında devlet sınavına girmiĢ ve Avrupa’da eğitim almaya hak kazanmıĢtır.
Remzi Oğuz Arık yurt dıĢına gönderilen ilk öğrenci grubunun içerisinde yer almaktadır160.
Paris’te Sorbon Üniversitesinde Sanat Tarihi eğitimi, Louvre Arkeoloji Enstitüsü’nde
Arkeoloji eğitimi almıĢtır. 1931 yılında eğitimini tamamlayarak Türkiye’ye dönmüĢtür.
Remzi Oğuz Arık Türkiye Cumhuriyetinin yetiĢtirdiği ilk arkeologudur (Resim 23)161.
Remzi Oğuz Arık 1934 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü’ne Sanat Tarihi hocası olarak
atanmıĢ ve bu kürsüyü kurmuĢtur. 1935 yılında Türk Tarih Kurumu üyesi seçilmiĢtir. 1937
yılında Fin ve Alman Arkeoloji Cemiyetlerine üye olarak seçilmiĢtir. 1940 yılında arkeoloji
alanında kariyer yaparak Türkiye’nin ilk Arkeoloji profesörü olarak DTCF’ye atanmıĢ ancak
bu görevden kendi isteği ile istifa etmiĢtir162. 1941 yılında Hatay Müzesini kurmuĢ, aynı yıl
Ankara Arkeoloji ve Etnografya Müzesi Müdürlüğüne atanmıĢtır. 1949 yılında Ankara
Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi çalıĢmıĢ, bu fakültede Sanat Tarihi kürsüsünü kurmuĢtur163.
Aynı üniversitede Türk Ġslam Sanatları Enstitüsü’nün temellerini atmıĢtır. 1950 yılında
Seyhan milletvekili olarak TBMM’ye girmiĢtir. 1954 yılında Adana’da vefat etmiĢtir.
Remzi Oğuz Arık 1934 yılında Niğde Göllüdağ ve Karalar kazılarını yürütmüĢ, 1935
yılında Alacahöyük kazısında görev almıĢ, yine aynı yıl Troia kazılarında devlet komiserliği
görevini yapmıĢtır. Remzi Oğuz Arık 1937 yılında Ankara Kalesi, Çankırı Kapı, Karaoğlan,
Bitik, Alâeddin Tepe, Hacılar Köyü, Amik, Karaağaç kazılarını yürütmüĢtür164.
160
Özgüç 1957, 1-3; Seeher 2006 a, 71.
Seeher 2006 a, 71; Ünal 2010, 124.
162
Çongur 1987, 241.
163
Seeher 2006, 71.
164
Ünal 2010, 125; Çongur 1987, 241-242.
161
44
4. ATATÜRK DÖNEMĠ ARKEOLOJĠK KAZILAR
Arkeoloji, insanın eski çağlarda oluĢturduğu maddesel ürünleri incelemek suretiyle
geçmiĢimizi aydınlatmaya çalıĢan bilim dalıdır. Bu bilim gerek içeriği ve gerekse konuları
bakımından bir yandan insan bilimleri, öbür yandan tarih ile yakından ilgilidir. Ülkemizde
çeĢitli uygarlıklara ait kalıntıların varlığı daha XVI. yüzyıldan itibaren Avrupalı gezginlerin
dikkatini çekmiĢ ve XVIII. yüzyılda eski eserlerle ilgilenen kiĢilerce Anadolu’nun değiĢik
yerlerine seferler yapılmıĢtır165.
Türkiye topraklarındaki kazı çalıĢmalarının temeli XIX. yüzyılın ikinci yarısında
Osmanlı Devleti Dönemi’nde baĢlayan bilimsel, siyasi ve askeri amaçlar doğrultusunda
yapılan seyahatler ile baĢlamıĢtır166. Türkiye topraklarında yapılan ilk arkeolojik kazı
çalıĢmaları yurt dıĢından gelen yabancı arkeologlar tarafından yürütmüĢtür. Çünkü arkeoloji
bilimi Avrupa kıtasında doğmuĢ ve geliĢmiĢ bir bilim dalıydı; Avrupalı zengin tüccarların,
antikacıların ve soylu ailelerin eski eserler gösterdikleri yoğun ilgi ve alaka bu bilimin
geliĢmesine yol açmıĢtır. Bizde ise arkeolojinin bir bilim olarak geliĢmesi ve Avrupa
seviyesine çıkması oldukça yavaĢ ilerleyen, çok sayıda engellerle karĢılaĢılan zorlu bir sürecin
sonucunda ortaya çıkmıĢtır.
Osmanlı Devleti’nin son döneminde yaĢanan ekonomik sıkıntılar, uzun ve yorucu
savaĢların gerek Osmanlı yöneticilerini gerekse de halkı yıpratmasından dolayı arkeoloji
biliminin geliĢmesi ve eski eserlerle ilgili çalıĢmalar yapılmasına engel olmuĢtur. Osmanlı
Devleti yaĢadığı tüm sıkıntılara rağmen eski eserlerini korumak ve yurt dıĢına kaçırılmasını
engellemek için çalıĢmalarda bulunmuĢ, müzeler kurulmuĢ ve eski eserler toplanarak koruma
altına alınmaya çalıĢılmıĢtır.
XIX. yüzyılın ilk yarısından Cumhuriyetin ilk dönemine kadar Türkiye topraklarında
yabancı bilim insanları tarafından yapılan önemli araĢtırmalar ve kazılar Ģunlardır167: 1827
yılında Alman Schulz Doğu Anadolu bölgesinde araĢtırmalar yapmıĢtır168. 1834 yılında Ch.
165
Özkan 2009, 1; Arsebük 1983, 66.
Muşmal 2009 b, 11-vd.
167
Arsebük 1983, 68-69.
168
Özkan 2009, 31.
166
45
Texier HattuĢaĢ/Boğazkale’yi keĢfetmiĢtir. 1835 yılında W. Hamilton Alacahöyük’ün önemli
bir yerleĢim yeri olduğu konusuna dikkat çekmiĢtir. 1857 yılında C.T. Newton Bodrum’daki
Mausoleum’da kazılara baĢlamıĢ, yaptığı çalıĢmalar sonucunda ele geçirdiği buluntuları
Ġngiltere’ye kaçırmıĢtır. 1870 yılında H. Schliemann antik Truva önce kendi baĢına ve sonra
çeĢitli aralıklarla olmak üzere 1893 yılına kadar W. Dörpfeld ile birlikte kazılar yapmıĢtır.
1866 yılında R. Popplewell-P. Priene’de, 1872-1873 yıllarında O. Rayet ile A. Thomas
Didima’da çalıĢmıĢlardır.
1878-1886 yılları arasında K. Humann ile A. Conze Bergama’da çalıĢmalar yapmıĢlar
ve buradaki anıtsal yapıyı Almanya’ya kaçırmıĢlardır. 1899 yılında T. Wiegand Milet’te
kazılar yapmıĢtır. 1895 yılından itibaren Avusturyalılar Efes’te çalıĢmıĢlardır. 1879 yılında H.
Rassam Van’da(Toprakkale’de) kazı yapmıĢ, bu çalıĢmaları 1898 yılında Alman
araĢtırmacılar W. Belck ile C.F. Lehmann-Haupt sürdürmüĢtür169. Aynı yerdeki araĢtırmaları
1916 yılında Rus bilim adamları N. Marr ve J. Orbeli sürdürmüĢtür. 1899 yılında Van
Tilkitepe W. Belck tarafından kazılmıĢtır. 1878-1881 yılları arasında KargamıĢ’ı Ġngilizler
kazmaya baĢlamıĢtır. 1882-1894 yılları arasında C. Humann, F. von Luschan ve R. Koldewey
Zincirli’yi kazmıĢlardır.
1901 yılında Alman Gustav ve A. Koerte kardeĢler Gordion’da kazılara baĢlamıĢlardır.
1894 yılında E. Chantre, 1907-1912 yılları arasında J. Garstang Sakçagözü’nde kazı
çalıĢmaları yapmıĢlardır. 1911 yılında R. Campbell-Thompson, D.G. Hogarth ve C.L.
Woolley KarkamıĢ’ta kazılar yapmıĢlardır. 1925 yılında B. Hrozny Kültepe’de kazı
çalıĢmaları yapmıĢtır. Yabancı bilim adamları tarafından Osmanlı topraklarında baĢlatılan ilk
kazılar Türk Arkeolojinin geliĢimine çok fazla katkı sağlamamıĢtır. Çünkü bu kazılar
geçmiĢin gizemini aydınlatmaya yönelik değil, Osmanlı topraklarındaki eski eserleri kendi
ülkelerine kaçırma çabası içinde yapılmıĢtır.
Osmanlı topraklarında yabancı bilim adamları tarafından baĢlatılan bu kazılar Osmanlı
yöneticilerinin eski eserlerin korunması ve yurt dıĢına kaçırılmasının engellenmesi için çeĢitli
çalıĢmalar yapmaya zorlamıĢtır. Osmanlı Yöneticilerinin yapmıĢ olduğu hukuki çalıĢmalar
için tezimizin birinci bölümü olan Osmanlı Döneminde eski eser politikaları kısmına bakınız.
169
Pjotrowski 1973, 395.
46
Osmanlı Devleti Döneminde ilk arkeoloji faaliyetleri müze ve müzecilik kökenli olmuĢtur.
Kazılarda ve değiĢik yollar ile ele geçirilen eserler Ġstanbul’da açılan ilk Osmanlı müzesi olan
Müze-i Hümayun’da toplanmaya baĢlanmıĢtır170.
Ġstanbul’da açılan bu müze Türk Arkeolojisinin geliĢimi için önemli bir adım
olmuĢtur. Türk Arkeolojisi için dönüm noktası olan asıl geliĢme ise ilk Türk Müzecisi ve Ġlk
Türk Arkeologu olan Osman Hamdi Bey’in Osmanlı topraklarında çalıĢmalar yapmaya
baĢlamasıdır. Osman Hamdi Bey gerek yabancı kazılarda devlet temsilcisi olarak çalıĢması
gerekse de kendi yaptığı kazılardaki çalıĢmaları ile Türk Arkeolojisinin temellerini atmıĢtır.
Osman Hamdi Bey Türk Arkeolojisinin geliĢtirmek ve müzeye doğrudan eser kazandırmak
için Nemrut, Myrina, Kyme, Lagina, 1887 yılında Lübnan’ın Sayda, Sidon, Sur gibi
Ģehirlerinde kazılar yapmıĢ bugün Ġstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenen 20 lahit (ağlayan
kadınlar ve Ġskender lahdi dâhil) bu kazılar sonucunda müzeye kazandırmıĢtır171.
Osman Hamdi Bey Türk Arkeolojisini ve Müzeciliğini geliĢtirmek için bir okul
açmayı düĢünmüĢ ancak bu düĢüncesini gerçekleĢtirememiĢtir. Eğer Fransa Louvre
Müzesinde açılan arkeoloji okuluna benzer bir okul Osmanlı toprakları içinde açılabilseydi
Türk arkeolojisi ve Türk müzeciliği günümüzdekinden çok daha farklı boyutlarda
olabilirdi172. Osman Hamdi Bey’in vefatı üzerine müzeler müdürlüğüne kardeĢi Halil Edhem
Bey getirilmesi ile Türk Arkeolojisinin hızlı geliĢimi kesintiye uğramadan devam etmiĢtir173.
Halil Edhem Bey 1910 yılında baĢladığı bu göreve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti
Döneminde de devam etmiĢtir.
Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından sonra Anadolu topraklarında kurulan Türkiye
Cumhuriyeti Döneminde Türk Arkeolojisi M. Kemal Atatürk’ün çabaları ile geliĢmiĢ ve
Avrupa’yla rekabet edebilecek seviyeye gelmiĢtir. Cumhuriyetin ilk yıllarında M. Kemal’in
emriyle 1931 kurulan Türk Tarih Kurumu, 1934 yılında Ġstanbul Üniversitesi’ne bağlı olarak
açılan ve daha sonra Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji bölümü olacak olan
Türk Arkeoloji Enstitüsü gibi kurumlar kurulmuĢtur. Daha sonraki yıllarda TTK’nin tüzüğüne
170
Özdoğan 2011, 190-191; Esin 1997, 60-61.
Yıldırım-vd. 2002, 1101; Özgüç 1975, 110-111; Çığ 2006, 210; Özdoğan 2011, 196-197.
172
Özgüç 1975, 111.
173
Çınaroğlu 2010, 48; Özgüç 1975, 113; Özdoğan 2011, 198.
171
47
eklenen “Türk tarihini aydınlatmaya yarayacak vesika ve malzemeyi elde etmek için icab
eden yerlere taharri, harf ve keĢif heyetleri göndermek” ibaresi dördüncü maddenin “C”
fıkrası ile Türk Tarih Kurumunun arkeolojik kazılar yapmasının önünü açmıĢtır174.
Mustafa Kemal Atatürk Döneminde yetiĢmiĢ elaman sıkıntısı sorunu yaĢanmaktaydı;
bu sıkıntıyı gidermek için yurt dıĢına örgenci gönderme kanunu çıkarılmıĢtır. Bu kanun ile
yurt dıĢına öğrenci gönderme fikri ve gönderilen öğrenciler için tezimizin “Atatürk’ün Yurt
DıĢına Öğrenci Gönderme Projesi; Arkeoloji ve Eskiçağ Bilimleri Alanında Ġlk YetiĢenlerin
Bazıları” bölümüne bakınız. Kalifiye eleman sıkıntısını gidermek için önce Ġstanbul
Üniversitesi açılmıĢ daha sonra 1936 yılında DTCF açılarak eğitim alanındaki eksiklikler
giderilmeye çalıĢılmıĢ, bu eğitim kurumlarında çalıĢtırılmak üzere yurt dıĢından özellikle Nazi
Almanya’sından kaçan Musevi kökenli bilim adamları Türkiye’ye davet edilmiĢtir175.
Mustafa Kemal’in giriĢimleri kısa sürede sonuçlar vermeye baĢlamıĢ ve ilk Türk
arkeologları yetiĢerek, ilk Türk kazılarını baĢlatmıĢlardır. 1932-1938 yılları arasında
Ahlatlıbel, Gavurkale ve Alacahöyük kazıları baĢlamıĢ, Atatürk bu kazılarla yakından
ilgilenmiĢtir. TTK’nin baĢlattığı bu kazıların sürekliliğini sağlamak ve ekonomik sıkıntılar
yaĢamasını engellemek isteyen M. Kemal kendi kurduğu vakfından TTK’ ya bütçe
ayırmıĢtır176. Mustafa Kemal Atatürk’ün bu kazıların sürekliliğine verdiği önemi gösteren bir
baĢka olay ise hazırlamıĢ olduğu vasiyetnamesine göre vefatından sonra kendi kiĢisel
mirasından kalan paradan her yıl düzenli olarak TTK ve TDK’nin pay almasını buyurmasıdır
(Resim 24). Bu vasiyet ile Atatürk TTK’nin ekonomik açıdan sıkıntıya düĢmesi engellenmek
istemiĢtir. M. Kemal Anadolu tarihinin aydınlatılması konusuna özellikle önem vermiĢtir. Bu
yüzden arkeoloji bilimi Cumhuriyet Döneminde açılan üniversitelerimizde en çok geliĢen
bilim dallarından birisi olmuĢtur.
Mustafa Kemal Atatürk’ün eski eserlere ve arkeolojiye verdiği önemi 22 Mart 1931
yılında Konya gezisi sırasında baĢbakan Ġsmet Ġnönü’ye gönderdiği Ģu telgrafla anlayabiliriz:
“Memleketimizin hemen her tarafında emsalsiz defineler halinde yatmakta olan kadim
medeniyet eserlerinin ileride tarafımızdan meydana çıkarılarak ilmi bir surette
174
Özgüç 1975, 114; Özgüç 1982, XII.
Özdoğan 2001, 37-38; Esin 1997, 62-63.
176
Çınaroğlu 2010, 55-59; Özgüç 1975, 115.
175
48
muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap bir hale
gelmiĢ olan abidelerin muhafazaları için daha fazla ihtimam gösterilmesi, arkeoloji için
daha fazla talebe yetiĢtirilmesi” emrini buyurmuĢtur177. Bu emirden sonra yurt dıĢına
gönderilen öğrencilerin sayısı arttırılmıĢtır. Mustafa Kemal 1935 yılında Florya’daki
köĢkünde Afet Ġnan ve TTK baĢkanı Hasan Cemil Çambel’e on maddeden oluĢan eski
eserlerin korunması ve müzelerin geliĢtirilmesi için bir direktif vermiĢtir178.
1- Her türlü tarihi vesika, malzeme ve abideleri bulmak, toplamak, muhafaza ve
restore etmek,
2- Memleketin içinde ve dağınık bir halde açıkta duran tarihi eserleri tahrip
olunmak, çalınmak, satılmak, ziya’a (kaybına) uğramak ve zamanla kendi kendilerine
harap olmak tehlikelerinden masun bulundurmak için hükümetçe bütün tedbirler
alınmak,
3- Hükümet otoritelerinin ve belediyelerin yakın ilgi, takip ve mesuliyetleri altında
Cumhuriyet Halk Partisinin Halk Evlerine ve Parti organlarına açtıracağı sürekli
usanmaz bir propaganda faaliyeti ile ve Basın Yayın Umumi Müdürlüğü nezareti ve
takibi altında günlük gazete ve mecmualarda yaptırılacak sürekli, tesirli, popüler
neĢriyatla, bu milli tarih mallarını asıl sahibi olan Türk halkına muhafaza ettirmek,
4-
Gerek içerde ve gerek dıĢarıdaki müzeler ve kütüphanelerde mevcut eski
eserlerin ve tabloların kopyalarından koleksiyonlar vücuda getirmek,
5- Ankara, Ġstanbul, Bursa, Ġzmir, Edirne’de muayyen devirlere ve kültürlere ait
eserleri toplayarak bu Ģehirleri büyük üslupta birer “eski eserler ve abideler merkezi
haline koymak”,
6- Ecnebi tarih ekspedisyonların (seferlerinin, araĢtırmalarının, keĢiflerinin) büyük
sermayelerle baĢardıkları kazıları, ileride mali kudretimizin vüs atılı (geniĢ bir
177
Çığ 2006, 209-210; Çetin 2007, 119; Özgüç 1982, X.
Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti Nizamnamesi 1932, 1-7; Çınaroğlu 2010, 54-55; Yıldızturan 2007, 314-315; Özgüç
1982, XI; Özgünel 2012, 233.
178
49
zamanda) zamanında yapmak üzere, Ģimdilik, küçük mikyasta kazılar tertibi ile
arkeolojik ve antropolojik araĢtırmalar ve keĢifler yapmak,
7- Memleket içinde ve dıĢındaki mühim kazı ve keĢif yerlerine seyahatler tertip
ederek, bulunan tarihi eserler ve abideler üzerinde ilmi tetkikler yapmak,
8- Hükümete düĢen iĢleri, bu projeleri uygulamakla görevli komisyonların Hükümet
nezdinde takip etmeleri,
9- Yabancı bilim müesseseleriyle ve otoritelerle, mütehassıslarla iĢbirliği kurmak,
10- Kültür Bakanlığı verimli yardımını, iĢbirliğini sağlamak.
Bu direktif ile yurdun her yerinde ele geçen eski eserler ilgili makamlarca toplanması
ve müzelerde korunması ile ilgili emirler verilmiĢ, bu görev yerine getirilerken CHP il
teĢkilatları da dâhil olmak üzere birçok kurum görevlendirilmiĢtir. Bu direktifleri hazırlarken
Mustafa Kemal’in kafasında yeni kurduğu devletin her alanda aynı hızda ilerlemesini ve
yükselmesi düĢüncesi vardı. Eski eserlerin korunması ve buna bağlı olarak müzelerin
geliĢmesini istiyordu. Atatürk bu geliĢmenin TTK tarafından desteklenmesi ve sahip çıkılması
için TTK’yi sürekli bu konularda yönlendiriyordu.
Mustafa Kemal’in yurt içi gezilerinde en çok seyahat ettiği Ģehir olan Konya’dan 21
ġubat 1931 gün baĢbakan Ġsmet Ġnönü’ye gönderdiği telgraf onun eski eserlerin korunması ve
onarılması konusunda ne kadar hassas olduğunu göstermektedir179.
“BaĢmüvekkil (baĢbakan) Ġsmet PaĢa Hazretlerine
Son tetkik seyahatlerimde muhtelif yerlerdeki müzeleri ve eski sanat ve
medeniyet eserlerini gözden geçirdim.
Ġstanbul’dan baĢka Bursa, Ġzmir, Antalya, Adana ve Konya’da mevcut müzeleri
gördüm. Bunlarda, Ģimdiye kadar bulunabilen bazı eserler muhafaza olunmakta ve
kısmen de ecnebi mütehassısların yardımı ile muhafaza edilmektedir. Ancak,
memleketimizin hemen her tarafında, emsalsiz defineler halinde yatmakta olan kadim
179
Yıldızturan 2007, 313; Çınaroğlu 2010, 52.
50
medeniyet eserlerinin, ileride, tarafımızdan meydana çıkarılarak ilmi bir surette
muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap bir hale
gelmiĢ olan abidelerin muhafazaları için, müze müdürlüklerine ve hafriyat iĢlerinde
kullanılmak üzere arkeoloji mütehassıslarına kati lüzum vardır. Bunun için Maarifçe,
harice tahsile gönderilecek talebeden bir kısmının bu Ģubeye tahsisi muvafık olacağı
fikrindeyim.
Konya’da, asırlarca devam etmiĢ ihmaller sebebiyle, büyük bir harabi (harap)
içinde bulunmalarına rağmen sekiz asır evvelki Türk Medeniyeti’nin mimari Ģaheserleri
sayılacak kıymette bazı mebani (binalar) vardır. Bunlar bilhassa Karatay Medresesi,
Alâeddin Camii, Sahip Ata Medrese Camii ve Türbesi, Sırçalı Mescit ve Ġnce Minareli
Camii derhal ve müstacelen (acilen) tamire muhtaç haldedirler. Bu tamirin gecikmesi ve
abidelerin kâmilen (tümünün) indirasını (yok olmalarına) mucip olacağından, evvela
asker iĢgalinde bulunanların tahliyesinin ve kâffesinin (tamamının) mütehassıs zevat
(kiĢiler) nezaretiyle tamirinin temin buyrulmasını rica ederim.”
Mustafa Kemal Atatürk’ün BaĢbakanlığa gönderdiği bu telgraf ile Türkiye’de eski
eserlerin korunması ve kollanması yolunda atılmıĢ en önemli adımlarından birisidir. Bu
telgraftan sonra yurt dıĢına öğrenci gönderilmesi ve müzelerin açılması hızlanmıĢtır.
4. 1. Türk Bilim Ġnsanlarının Yaptığı Kazılar
1923-1938 yılları arasında Türk bilim insanları tarafından Anadolu topraklarında
yürütülen kazılar kronolojik olarak Ģu Ģekilde sıralayabiliriz180; 1931 yılında Çankırıkapı,
1932 yılında Ankara Orman Fidanlığı, 1933 yılında Ahlatlıbel, Karalar ve Ankara Kale, 1934
yılında Göllüdağ ve Pazarlı, 1935 yılında Alacahöyük, 1937 yılında Çankırıkapı, EtiyokuĢu,
Ġzmir Namazgâh, Ġstanbul Sarayburnu, 1938 Ankara Tayyare Meydanı, 1936-1939 yılları
arasında Trakya Tümülüsleri kazıları yapılmıĢtır (Harita 1). Mustafa Kemal Döneminde Türk
bilim insanları tarafından baĢlatılan bu kazılar ile arkeoloji alanında yaĢanan kalifiye eleman
sıkıntısı ve tecrübe eksikliği giderilmeye çalıĢılmıĢtır.
180
İnan 1938, 7-8; İnan 1943, 10-11; Özdoğan 2011, 202.
51
Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye topraklarında Türk bilim insanları tarafından
yapılan kazıların tamamı değil bazıları ele alınacaktır. Bu değerlendirme kazıları Türk
Arkeoloji tarihine olan katkılarına göre yapılmaya çalıĢılmıĢtır.
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde
(1923-1938
yılları
arasında) Türkiye
topraklarında Türk bilim insanları tarafından baĢlatılan bu kazıları bütçeleri TTK tarafından
karĢılanmıĢtır. Ancak Ahlatlıbel ve Alacahöyük kazılarının masraflarını Mustafa Kemal
Atatürk kendi Ģahsi parasından karĢılamıĢtır.
4. 1. 1. Orman Fidanlığı Kazısı
Gazi Orman Fidanlığı Ankara’nın üç kilometre mesafesinde istasyondan höyüklere
giden yolun sağında bulunmaktadır. 1932 senesinde Atatürk Orman Çiftliğine su çıkartmak
için yapılan sondaj sırasında açığa çıkartılmıĢtır (Resim 25). Orman Fidanlığı kazısı
Cumhuriyet Dönemi’nin ilk kazısıdır181.
Hamit Zübeyir KoĢay tahribata uğrayan tümülüste kurtarma kazısı yapmıĢtır. H. Z.
KoĢay’ın bu tümülüste yapmıĢ olduğu çalıĢmalar Türk Arkeoloji tarihinde yapılan kazılar
arasında yer almaz çünkü tümülüsün büyük kısmı kuyu açılırken tahrip edilmiĢ, KoĢay bu
tahribattan çıkan eserleri toplama çalıĢması yapmıĢtır. Bu kazı çalıĢması ile Phryg (Frig)
Dönemine ait çeĢitli kap kacak ve çanak çömlekler ele geçirilmiĢtir182.
4. 1. 2. Karalar Kazısı
Ankara ilinin Kazan ilçesindeki Karalar köyünde yer almaktadır. 1933 yılında Remzi
Oğuz Arık baĢkanlığında bir sezon kazı yapılmıĢtır183. 1930 yıllarda Ankara ilinin tarihini
aydınlatılması için çalıĢmalar yapılmasında önemli roller üstlenen Türk Tarihi Tetkik
Cemiyeti Üyesi Aydın Milletvekili ve Milli Eğitim Bakanı olan ReĢat Galip Bey isteği
181
Çetin 2007, 119.
Koşay 1933, 5-6.
183
Arık 1934, 102-103; İnan 1943, 10; İnan 1938, 7; İnan 1960, 299; Salgırlı 1989, 58; Morçöl 2007, 469-470.
182
52
üzerine baĢlayan Ankara ili çevresinde yapılan yüzey araĢtırmaları sırasında tespit edilmiĢtir
(Resim 26)184.
Karalar Kazısı Türk bilim insanlarının yaptığı ikinci kazı olmasından dolayı da
önemlidir. Karalar kazısında sırası ile Osmanlı, Roma, Bizans ve Helenistik Döneme ait
yapılara rastlanmıĢtır.
4. 1. 3. Ahlatlıbel Kazısı
Mustafa Kemal Atatürk Döneminde Türkiye topraklarında Türk bilim insanları
tarafından yürütülen bir diğer Türk kazısı Ahlatlıbel’dir. Ahlatlıbel Ankara’nın 16 km
güneybatısında yer almaktadır. Mustafa Kemal Atatürk, Afgan Kralı Emanullah Han
tarafından kendisine hediye edilen otağı bazı arkeolojik buluntuların ele geçirildiği
Ahlatlıbel’e kurdurmuĢ ve burada kazı yapılmasını istemiĢtir. Türk Tarih Kurumu’nun teklifi
üzerine ve Maarif Vekâleti’nin emirle yurt dıĢından Hungaraloji (Macarca) eğitimini
tamamlayarak yurda yeni dönmüĢ olan Dr. Hamit Zübeyir KoĢay 1933 yılında kazılara
baĢlamıĢtır185.
Hamit Zübeyir KoĢay baĢkanlığında baĢlayan Ahlatlıbel kazılarında iki aylık bir
sürecin sonunda hiçbir arkeolojik eser bulunamamıĢtır. 5 Mayıs 1933 günü kazı alanını
ziyaret eden Mustafa Kemal araziyi dolaĢtıktan sonra kazı heyetinin yanlıĢ yeri kazdığını fark
etmiĢ ve asıl kazılması gereken yeri göstererek “Beyler burayı kazın, burası stratejik nokta”
demiĢtir (Resim 6). Kazı heyeti Atatürk’ün gösterdiği yeri kazmaya baĢlamıĢ ve Ahlatlıbel
keĢfedilmiĢtir186.
184
Ekmen 2012, 179; Arık 1934, 102-103.
Koşay 1934, 3-4; İnan 1938, 7; İnan 1943, 10; İnan 1960, 299; Çetin 2007, 119; Arık 1944, 348; Arık 1941,
844; Salgırlı 1989, 58; Morçöl 2007, 474-475.
186
Çınaroğlu 2010, 51; Koşay 1934, 3-4.
185
53
4. 1. 4. Göllüdağ Kazısı
Niğde il sınırları içinde yer alan, Niğde’nin 60 km. kuzeyinde Çiftlik Beldesine bağlı
Kömürcü köyündeki 2172 m yüksekliğindeki eski bir krater gölünün kenarında yer
almaktadır187. 1934 yılında Remzi Oğuz Arık tarafından bir sezon süren kazı yapılmıĢtır188.
Bu kazılar sırasında Geç Hitit Dönemine (M.Ö. 8. yy) tarihlenen çift baĢlı iki aslan heykeli
bulunmuĢtur (Resim 27).
4. 1. 5. Alacahöyük Kazısı
1835 yılında Ġmat Höyüğü olarak bilinen Alacahöyük W.C. Hamilton tarafından ilk
kez bilim dünyasına tanıtılmıĢ ve 1861’de G. Perrot, 1881’de W. Ramsey, 1893 yılında E.
Chantre Alacahöyük’te küçük çapta çalıĢmalarda bulunmuĢlardır189. Bu gezginlerin
Alacahöyük’ü tanıtmaları, pek çok bilim insanının ilgisini Alacahöyük’e çekmiĢti. Ġlk kazı
çalıĢmalarına 1907 yılında Theodore Macridy Bey tarafından baĢlanmıĢtı, Macridy Bey’den
sonra 1935 yılına kadar kazı yapılmamasına karĢı Alacahöyük’ün ünü arkeoloji dünyasında
yer etmeye baĢlamıĢtır.
Alacahöyüğü hiç görmediği halde kitaplardan tanıyan Mustafa Kemal Atatürk
Ahlatlıbel kazılarının ardından Alacahöyük’te de kazı yapılmasını istemiĢtir. Ġlk milli kazılar
arasında yer alan Alacahöyük kazıları Mustafa Kemal’in isteği üzerine 1935 yılında Türk
Tarih Kurumu adına Dr. Hamit Zübeyir KoĢay baĢkanlığında baĢlamıĢtır190. “Türkiye
Cumhuriyetinin
temeli
kültürdür”
diyen
Atatürk
Arkeoloji
çalıĢmalarına
katkıda
bulunabilmek amacıyla ilk kazı mevsiminde kendi cebinden 3000 lirayı Türk Tarih
Kurumu’nun kullanması için Afet Ġnan’a vererek kazı giderlerinin karĢılanmasını
sağlamıĢtır191.
187
Kulakoğlu 2012, 139-140; Arık 1936, 3-4; Arık 1941, 844; Çetin 2007, 119.
Arık 1936, 3-4; Arık 1938, 3-4; İnan 1938, 7; İnan 1943, 10, İnan 1960, 299.
189
İnan 1960, 293; Arık 1936, 26; Koşay 1943, 22; Çınaroğlu 2010, 35; Öztan 2012 a, 67.
190
Jean 2006, 182; Arık 1937, 210; İnan 1938, 7; Koşay 1943, 22; İnan 1943, 10; İnan 1960, 299; Çetin 2007,
119; Önder 1995, 8; Önder 1977, 177; Çınaroğlu 2010, 35; Özyar 2011, 232-233.
191
İğdemir 1976, 197.
188
54
1935 senesinde höyüğün üzerinde yer alan 400 nüfuslu köy Atatürk’ün de emriyle
höyük üzerinden yakındaki bir alana taĢımıĢtır192. Alacahöyük kazıları baĢladığı yıl kazı
toprağının taĢınma sorunu ile karĢılaĢılmıĢ kazı ekibi M. Kemal’den üç adet dekovil
istemiĢtir. Afet Ġnan ve ġükrü Kaya’nın bu isteğine Atatürk Ģu cevabı vermiĢtir, “…Siz oyun
mu oynuyorsunuz? Üç tane ile kazı mı yapılır? Derhal 30 tane Krupp’tan alın…”demiĢtir
(Resim 28)193. M. Kemal’in destekleri ile baĢlayan bu ilk çalıĢmalar sırasında Alacahöyük’ü
hak ettiği üne kavuĢturan Eski Tunç Çağı kral mezarlarından bazıları bulunmuĢtur. Ġkinci kazı
yılında Alacaöyük’ün tabakalanması belirlenmiĢtir. Böylece ele geçen buluntular Anadolu
tarihi içerisinde değerlendirmeye alınmıĢtır. Devamındaki kazı çalıĢmalarında 1935 yılında
açığa çıkarılan üç kralı mezara ek olarak 1936 yılında üç mezar ve 1937-1939 yıllarında ise
yedi mezar daha açığa çıkarılmıĢtır194.
Mustafa Kemal Atatürk 1935 yılında Alacahöyük’ü ziyaret etmiĢtir (Resim 12)195.
Mustafa Kemal Atatürk 1938 yılında Alacahöyük’te ele geçen en zengin Eski Tunç Çağı Kral
Mezarı buluntularının haberini alınca Alacahöyük’e gitmek istedi, ancak hastalığından dolayı
doktorlar bu seyahate izin vermediler. Bunun üzerine Kral Mezarına ait buluntular
Dolmabahçe Sarayı’na getirilmiĢ ve Mustafa Kemal’e gösterilmiĢtir196.
M.Ö. 4. bine kadar inen kültür tabakası ile önemli bir yerleĢim yeridir197. Hatti
dönemine ait kral mezarları ve bu mezarlardan ele geçen altı, gümüĢ ve bronzdan yapılmıĢ bu
eserler bilim dünyası için önemlidir. Alcahöyük’de ele geçirilen güneĢ kursları, boğa ve geyik
heykelleri daha sonraki dönemlerde Hititlerin sembolleri olmuĢtur. Alacahöyük’te ele
geçirilen tarihi eserler Ankara Anadolu Müzesine götürülmüĢtür198.
1935 yılında itibaren Türk arkeologlar tarafından kazılmaya baĢlanan Alacahöyük
Türk arkeolojisinin geliĢmesine çok önemli katkılar sağlamıĢtır. TTK tarafından finanse
192
Koşay 1943, 22.
Çınaroğlu 2010, 56.
194
İnan 1938, 9.
195
Bazı bilim insanlarının Atatürk’ün Alacahöyük’ü hiç ziyaret etmediğine dair bir takım iddiaları olsa da Mustafa
Kemal Atatürk 1935 yılında Alacahöyük’e gelmiş ve höyükte incelemelerde bulunmuştur. Ayrıca bakınız
Çınaroğlu 2011, 61.
196
Çınaroğlu 2010, 61.
197
Arık 1937, 210-234; Koşay 1937, 21-33.
198
Önder 1995, 8; Önder 1977, 178.
193
55
edilen Alacahöyük kazıları sayesine çok sayıda Türk arkeologu yetiĢmiĢ, yetiĢen bu bilim
adamları bu kazılar sayesinde kazı yöntemleri ve teknikleri konularında uzmanlaĢmıĢtır.
4. 1. 6. Trakya Tümülüsleri Kazısı
1936-1937 yılında Türk Tarih Kurumu adına Ġstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdür
yardımcısı arkeolog Dr. Arif Müfit yönetiminde Trakya’da yeni kazı alanları oluĢturulmuĢtur.
Arif Müfit Mansel ile mimar Mahzar Altan, muhasip ġefik ve Trakya Üçüncü Umumi
MüfettiĢliğinden köycülük Ģefi olan Selahattin Kandemir’den oluĢan heyet 3 Eylül 1936
bölgede incelemeler yapmıĢ ve Alpullu Ģeker fabrikası yanında Tümülüs tespit edilmiĢ ve
açılmaya baĢlamıĢtır (Resim 29)199.
Trakya Tümülüsleri’nde Roma Dönemine ait güzel buluntular ele geçtiğini öğrenen
Mustafa Kemal bu buluntulara Ġstanbul Dolmabahçe Sarayına getirterek hasta yatağında
eserleri yakından incelemiĢtir 200.
4. 1. 7. EtiyokuĢu Kazısı
1937 yılında ġevket Aziz Kansu tarafından Çubuksuyu Vadisinde, EtiyokuĢu olarak
bilinen alanda eski dönemlere ait çanak çömlek, kırıntıları ve alt Paleolitik çağa ait buluntular
tespit edilmiĢtir (Resim 30). Bu hafriyat sırasında çok sayıda çakmak taĢından yapıl alet ele
geçmiĢtir201. Bakır Çağ’ına ait alanda yapılan hafriyat çalıĢmaları sırasında ocak, çanak
çömlek kırıntıları tespit edilmiĢtir.
199
Mansel 1940 a, 89-93; Mansel 1944, 165-168; Arık 1938, 4-5; İnan 1938, 7; İnan 1943, 10-14; İnan 1960, 300.
Çınaroğlu 2010, 61; Mansel 1940 b, 45.
201
Morçöl 2007, 475-476; Kansu 1940, 1-3; İnan 1938, 8; İnan 1943, 10, İnan 1960, 300.
200
56
4. 1. 8. Karaoğlan Kazısı
Ankara ili GölbaĢı ilçesine bağlı Karaoğlan köyünde Moğan Gölünün kıyısında yer
almaktadır. Türk Tarih Kurumu adına Remzi Oğuz Arık baĢkanlığında 1937-1941 yılları
arasında kazılar yapılmıĢtır (Resim 31)202. Karaoğlan höyüğünün Frig, Hitit ve Eski Tunç
Çağında yerleĢim gördüğü tespit edilmiĢtir. Bu höyükte yapılan kazılar Ankara ve çevresinin
tarihini aydınlatılması açısından önemli bir höyüktür203.
4. 1. 9. Pazarlı Kazısı
Pazarlı Höyük Çorum ili Alacahöyük kazasına bağlı Pazarlı köyünde yer almaktadır.
Bu höyük Pazarlı köylüleri tarafında bulunan Frig Dönemi’ne ait boyalı yapı kabartma
parçalarının Alacahöyük’te kazı yapan Hamit Zübeyir KoĢay ve Mahmut Akok göstermeleri
üzerine keĢfedilmiĢtir. H. Z. KoĢay ve M. Akok 1937 yılında Alacahöyük kazısına ara
vermiĢler ve Türk Tarih Kurumu adına Pazarlı Höyük’te on iki gün süren bir çalıĢma
yapmıĢlardır. Pazarlı Höyük kazıları 1938 yılında sonlandırılmıĢtır204.
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde Türk bilim insanları tarafından yürütülen Pazarlı
Höyük kazıları ile Ġç Batı Anadolu’da yaĢamıĢ olan Frig medeniyetinin Kuzey Anadolu’daki
hâkimiyet sahası hakkında bilgiler elde edilmiĢtir.
4. 2. Yabancı Bilim Ġnsanlarının Yaptığı Kazılar
1923-1938 yılları arasında Türkiye topraklarında kazı çalıĢmaları ya da araĢtırma
gezileri yapmak isteyen ve politik bir art niyeti olmayan tüm yabancı bilim insanlarına
çalıĢma izni verilmiĢtir. Yabancı bilim insanlarına verilen izinleri Ģu Ģekilde sıralayabiliriz205;
1925 yılında B. Hrozny’ye Kültepe, 1927 yılında H. von der Osten’e AliĢar, 1931 yılında L.
202
Öztan 2012 b, 183; Morçöl 2007, 476; Arık 1939, 9-12; Arık 1948, 47; Özgüç 1987, 19-20; Özgüç 1987, 15-18;
Kansu 1952, 190-191.
203
Arık 1939, 9-12; Arık 1948, 47; Kansu 1952, 190-191; Özgüç 1987, 15-18; Özgüç 1987, 19-20.
204
Akurgal 1943, 1-3; Koşay 1941, 1-2; İnan 1938, 7-8; Çetin 2007, 119.
205
Özdoğan 2011, 201.
57
Delaporte’a Hashöyük, K. Bittel’e Boğazköy, T. Whittemore Ayasofya Mozaikleri, L.
Delaporte Hashöyük’te kazı yapma izni verilmiĢtir. 1932 yılında C.W. Blegen’e Troya, L.
Delaporte’a Malatya Arslantepe’de çalıĢma izni çıkmıĢtır.
1934 yılında J.W. Sperling’e Kumtepe, H. Goldman’a Gözlükule, 1935 yılında W.
Lamb’a Kusura, J. Braidwood’a Tell el Cüdeyde, Tell Tayinat, Çatal Höyük (Hatay)
kazılarının izini çıkmıĢtır. 1936 yılında G. H. Baxter Sultan Ahmet, K. Bittel’e Babaköy, 1937
yılında ise K. Bittel’e Demircihöyük, E. B. Reilly’ye Van Tilkitepe’de, J. Garstang
Yumuktepe, L. Woolley Tell Açana/Alalakh, 1938 yılında da J. Braidwood Tell Dhahab, K.
Lake’e Van Kalecik ve Van Kale kazıları için izinler verilmiĢtir (Harita 2). 1927 yılında H.
von der Osten ve ekibine Malatya, Diyarbakır ve Elazığ Ģehirlerinde kapsayan Doğu ve
Güneydoğu Anadolu’da araĢtırma gezisi izni verilmiĢtir.
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde Türkiye topraklarında yabancı bilim insanları
tarafından yürütülen kazıların tamamını değil bazılarını ele alacağız. 1923-1938 yılları
arasında Türkiye topraklarında yürütülen kazıların Türk arkeoloji tarihine yapmıĢ olduğu
katkılara göre değerlendirme yapılmaya çalıĢılmıĢtır.
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde (1923-1938 arası) Anadolu topraklarında yabancı
bilim insanları tarafından yürütülen ve çalıĢma konumuz dıĢında yer alan diğer kazı
çalıĢmaları Ģunlardır; 1925-1926 yılında Alman Krenker ve Schede Ankara Augustus
Tapınağı kazısı206; 1935 yılında R. J. Braidwood tarafından Tell el Cüdeyde Höyükte
kurtarma kazısı yapılmıĢ; aynı yıl J. R. Braidwood Tell Tayinat Höyükte kazı yapmıĢtır. 1936
K. Bittel ve J. Stewart tarafından Babaköy Mezarlık alanında kurtarma kazısı yapılmıĢ, aynı
yıl J. R. Braidwood Hatay Çatal Höyük’te kazı yapmıĢtır. 1937 yılında ise L. Woolley Tell
Açana/Alalakh Höyükte kazılar yapmıĢ; aynı yıl E. B. Reilly Van Tilkitepe Höyük’te kazı
yapmıĢtır207. 1937 yılında Alman Enstitüsü adına K. Bittel Demirci Höyük’te kazı yapmaya
baĢlamıĢtır208. 1938 yılında R. J. Braidwood Hatay Tell Dhahab Höyük’te kazılara baĢlamıĢ;
aynı yıl K. Ve S. Lake Van Kalecik Höyükte kazılara baĢlamıĢtır.
206
Morçöl 2007, 462-464.
Kansu 1952, 391.
208
Bittel-Otto 1939, 5-6.
207
58
4. 2. 1. Kültepe Kazısı
Kültepe (KaneĢ-Karum), Karahöyük Kayseri ovasının kuzeydoğusunda, Kayseri’ye 20
km uzaklıkta yer almaktadır (Resim 32)209. Orta Anadolu’da yer alan bu höyük adını
dünyanın değiĢik yerlerine dağılmıĢ olan çivi yazılı tabletlerle duyurmuĢtur. 1881 yılından
sonra Kültepe’ye arkeolog ve Asyriolog’ların yoğun ilgisi olduğu bilinmektedir210. Kültepe
Höyük’te ilk kazıyı 1893/94 yılında Fransız E. Chantre yapmıĢtır. 1906 yılında H. Winckler,
aynı yıl H. Grothe höyükte kazılar yapmıĢtır.
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde verilen kazı izni ile 1925 yılında B. Hrozny önce
höyükte kazılara baĢlamıĢ ancak hiç çivi yazılı tablet bulamamıĢtır. Çivi yazılı tablet bulma
umudunu yitiren Hrozny kazıyı bitirmek üzereyken arabacısının yönlendirmesi ile Karum’da
kazılar yapmıĢ ve çok sayıda çivi yazılı tablet ele geçirmiĢtir. Hrozny Karum kazılarından ve
çevre insanından topladığı bin kadar çivi yazılı tabletin bir kısmını Ġstanbul Müzesi’ne
bırakmıĢ, büyük bir kısmını ise çalarak yurt dıĢına götürmüĢtür211.
B. Hrozny’nin yapmıĢ olduğu kazı sonucunda çivi yazılı tabletlerde adı geçen KaniĢ’in
Kültepe ile aynı yer olduğu ortaya çıkmıĢtır. 1948 yılına kadar Kültepe kazılarına ara
verilmiĢ, aynı yıl TTK höyükte kazılara baĢlamıĢtır. B. Hrozny’nin kazılar sonucunda ele
geçirdiği çivi yazılı tabletlerin büyük bir kısmını yurt dıĢına kaçırması ile Atatürk
Dönemi’nde yapılan kazıların sıkı bir denetime tabi tutulamadığını ve yapılan kanun
çalıĢmalarının eski eser kaçakçılığını engelleyemediğini görmekteyiz.
4. 2. 2. AliĢar Kazısı
Türk arkeoloji tarihinde gerek kalifiye eleman yetiĢmesi gerekse de kazı sistemleri ve
yöntemlerinin Türkiye’de öğrenilmesi açısından Atatürk Döneminde Türkiye topraklarında
baĢlatılmıĢ yabancı bilim insanları tarafından yürütüle önemli kazılardan birisidir.
209
Kayseri halkı tarafından Karaev olarak bilinir.
Emre 2010, 20-21.
211
Baydur 1970, 29-30; Emre 2010, 20; Özgüç T. 1950, 5-6.
210
59
AliĢar Höyük Yozgat ilinin 45 km. güneydoğusunda yer almaktadır (Resim 33)212.
1927 yıllında Chicago Üniversitesi’nin Doğu Enstitüsü tarafından H. von der Osten
baĢkanlığında AliĢar’da kazı çalıĢmaları baĢlamıĢtır. AliĢar Höyük kazıları 1932 yılında sona
ermiĢtir.
4. 2. 3. Gavurkale Kazısı
Ankara’nın 60 km. güney-güneybatısında yer almaktadır (Resim 34). Hitit tarihinde ve
Anadolu’nun tarihi-coğrafyasında önemli bir yeri olan Gavurkale, ilk kez Atatürk'ün isteği
doğrultusunda 1930 yılında Von der Osten tarafından kazılmıĢtır213. Tepenin vadiye bakan
yüzeyinde kayaya iĢlenmiĢ olan büyük kabartmaların Hititlere ait olduğu ve Kızılırmak’ın
batısında buna benzer bir Hitit anıtının bulunması Anadolu kültür tarihi için çok önemlidir.
Mustafa Kemal Atatürk Gavurkale Kazısını ziyaret etmiĢ ve kazı alanında
incelemelerde bulunmuĢtur (Resim 5).
4. 2. 4. Ayasofya Camiindeki Mozaikler
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde Türkiye topraklarında yabancı bilim insanları
tarafından yürütülen bir diğer bilimsel çalıĢma 1931 yılında The Byzantine Enstitüsü Müdürü
Mr. Tho. Whittemore tarafından Atatürk’ün emri ile baĢlatılan Ayasofya Camii Müzesindeki
mozaiklerin açığa çıkarılma çabasıdır. Mustafa kemal Atatürk Ayasofya Camiindeki
çalıĢmalar hakkında Thomas Whittemore’dan I. Türk Tarihi Kongresi’nde detaylı bilgi
almıĢtır (Resim 35).
Ayasofya Camiindeki mozaiklerin açığa çıkarılması çalıĢmalarına Ġngiliz mozaikçi R.
R. Gregory, W. Gregory, G. Flokton, J. Brennau, E. Mitdiell gibi uzmanlar katılmıĢtır.
Ayasofya içindeki üst duvarlardaki sıvalar kaldırılmıĢ ve altındaki mozaikler açığa
212
213
Önder 1995, 10; Arık 1933, 24.
Osten 1937, 3-6; Işık 2008, 321; Morçöl 2007, 464.
60
çıkarılmıĢtır214.
Bu mozaiklerde tahtta oturur durumda ve kucağında Ġsa tutan Meryem
betimlemesi vardır.
4. 2. 5. Boğazköy Kazısı
Osmanlı Devleti Dönemi’nde ünlenen ve adını 1834 C. Texier keĢfi ile tüm dünyaya
duyuran Boğazköy, Çorum ilinin Boğazköy ilçesinde yer almaktadır. Boğazköy Hititlerin
baĢkenti olduğu için Osmanlı döneminde kazılmaya baĢlamıĢ, I. Dünya SavaĢı yüzünden bu
kazılar durmuĢtur (Resim 36). 1931 yılında Ġstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü adına Kurt
Bittel Kazmaya baĢlamıĢtır215.
Boğazköy kazıları 1931-1939 yılları arasında Deutche Orientgesellschaft kurumunun
maili desteği ile K. Bittel baĢkanlığında yürütülen kazı çalıĢmaları, Hititolog Prof. Dr. H.
Ehelolf ve H. Otten, mimar P. Stieger, K. Kuhn, R. Kuhn’dan oluĢan kazı ekibi ile baĢlamıĢtır
(Resim 37). Yapılan bu çalıĢmalar sırasında Bizans, Roma, Helenistik Dönem, Frig ve Hitit
Dönemlerine ait kültür tabakalarına rastlanmıĢtır216. Boğazköy kazıları Mustafa Kemal
Atatürk’ün vefat edene kadar devam etmiĢtir.
4. 2. 6. Arslantepe Kazısı
Malatya ilinin kuzeydoğusunda yer alan Arslantepe höyüğü 120x200 m. boyutlarında,
40 m. yüksekliğindedir. Höyükte araĢtırmalar 1932-1939 yılları arasında L. Delaporte
baĢkanlığında Fransız bir ekibin yürüttüğü kazılarla baĢlar217. Kesintili olarak devam eden
höyükteki çalıĢmalar yerini 1963 yılından itibaren Ġtalyan ekibe bırakır.
214
Whittemore 1937, 617-vd; Arık 1938, 7-8.
Bittel 1938, 4; Arık 1936, 12-14; Arık 1938, 9-1; Arsebük 1983, 68.
216
Bittel 1935, 6; Arık 1938, 9-10.
217
Delaporte 1940, 5-7.
215
61
4. 2. 7. Troia Kazısı
Anadolu topraklarında kazılmaya baĢlayan ilk höyüktür. Çünkü ünlü Yunan ozan
Homeros’un destanlarına konu olan bu efsanevi Ģehri bulmaya çalıĢan Avrupalı bilim
adamları 19. yüzyıldan sonra Çanakkale ve civarında araĢtırmalar yapmıĢlardır.1864-1865
yılında Avusturya’nın Çanakkale konsolu J. G. von Hahn Osmanlı Devletinden izin alarak
Troya Ģehrini bulmak için Çanakkale’nin değiĢik yerlerinde kazılar yapmıĢtır. Osmanlı
Devletinin izni ile Troia Ģehri 1865 yılında Frank Calvert tarafından kazılmaya baĢlamıĢtır.
Osmanlı Döneminde Troia Ģehrinde 1870-73, 1878-79, 1887-89 yılları arasında H.
Schliemann, 1893-94 yılları arasında W. Dörpfeld kazı yapmıĢtır218.
Cumhuriyet Döneminde ise 1932-1938 yıllarında Cincinatti Üniversitesinin katkıları ve
Mustafa Kemal’in daveti üzerine Dr. C. W. Blegen tarafından kazı çalıĢmaları yeniden
baĢlamıĢtır (Resim 38)219. Atatürk ilk yılda kazıda ele geçirilen sikkelerin temizlenmesi için
ABD’ye gönderilmesine iliĢkin bakanlar kurulu kararını kendi hazırlatmıĢtır (Resim 39).
Mustafa Kemal Atatürk Döneminde Troia ekibinde J. L. Caskey, J. Sperling, D.
Rawson, L. Lands, E. Blegen, Hill yer almaktadır220. Yapılan bu çalıĢmalar ile Troia
yerleĢmesinin katmanları kronolojik olarak tespit edilmiĢtir. Troia kazıları Mustafa Kemal
Atatürk Dönemi boyunca devam etmiĢtir. Mustafa Kemal vefat edince Troia kazıları sona
ermiĢtir.
4. 2. 8. Gözlükule Kazısı
Cumhuriyet Döneminde Anadolu topraklarında yabancı bilim insanları tarafından
yürütülen kazılardan biriside 1934-1939 yılları arasında H. Goldman baĢkanlığında Amerikan
bilim heyeti tarafından çalıĢmaları baĢlatılmıĢ olan Mersin Gözlükule Kazısıdır (Resim 40).
218
Jahne 2001, 330-331; Kandemir 1933, 23-25; Özkan 2009, 67; Çınaroğlu 2010, 37.
Çınaroğlu 2010, 53.
220
Arık 1936, 8-10; Arık 1938, 17.
219
62
Bu hafriyat çalıĢmalarına Bryn mawr College ile The Archaeological Ġnstitute of American ve
Fogg Museum of Harward Üniversity maddi destek vermiĢlerdir221.
Tarsus Gözlükule höyükte yapılan kazı çalıĢmaları sırasında Roma Dönemi, Tunç
Çağ, Hitit dönemine ait çanak çömlek parçaları ve mühürler ele geçmiĢtir. Bu höyükte yapılan
kazılar sonucunda Mersin ve özelliklede Tarsus’un tarihi dönemlerinin aydınlatılması
açısından büyük faydalar sağlamıĢtır222.
4. 2. 9. Kumtepe Kazısı
Troia’ya 5 km uzaklıktaki Kumtepe 1934 yılında Cincinati Üniversitesi’nin Troia
kazıları sırasında J. Sperling ve J. L. Caskey tarafından tespit edilmiĢ, höyükte yaĢanan yoğun
tahribat ve kaçak kazılardan dolayı aynı yılı Çanakkale Müzesi ve Troia kazı ekibinden oluĢan
bir heyet tarafından kazılmaya baĢlanmıĢtır.
Kumtepe Höyük Hamit Zübeyir KoĢay ve J. Sperling tarafından kazılmıĢtır. Kumtepe
Höyük 1937 yılına kadar kazılmıĢtır.
Bu kazılarda iki kültür tabakasına rastlanmıĢtır.
Kalkolitik döneme ait tabakada çok sayıda iskelet ele geçmiĢtir223.
4. 2. 10. Kusura Kazısı
Atatürk Dönemi’nde Türkiye topraklarında yabancı bilim insanları tarafından kazılan
bir baĢka höyükte Afyon ili Sandıklı ilçesi sınırları içinde yer alan Kusura köyündeki Kusura
Höyüktür. Kusura Höyük 1935 yılında Cambridge Üniversitesi adına Ġngiliz arkeolog W.
Lamb baĢkanlığında kazılmaya baĢlanmıĢtır (Resim 41). Kusura Höyük kazıları 1937 yılına
kadar sürmüĢtür224.
221
Goldman 1956, 5-8; Garstang 1947 a, 1-6; Arık 1936, 7.
Arık 1938, 11-13; Garstang 1947 b, 3-7.
223
Gabriel 2001, 343; Şenyürek 1949, 295-296.
224
Lamb 1936, 2; Arık 1936, 10-11; Arık 1938, 14-16.
222
63
Kusura Höyük geniĢ bir ovada 1025 metre yüksekliğindedir. Bu kazı çalıĢmaları
sırasında Hitit Çağı, Proto-Hatti dönemine ait çanak çömlek parçaları ele geçirilmiĢtir. Elde
edilen seramiklerin incelenmesi ile bu höyükte M.Ö. 1200 ve 1700 ile 2500 yılları arasında
yerleĢim gördüğü tespit edilmiĢtir. Bu belgelere dayanarak Hitit medeniyeti döneminde
Anadolu’daki yerleĢmelerini arasındaki benzerlik dikkat çekicidir225. Yapılan kazı çalıĢmaları
sonucunda Orta Anadolu’ya ve Suriye’ye egemen olan Hitit devletinin, Batı Anadolu’da
Afyon ve civarına kadar yayılmıĢ olduğu tespit edilmiĢtir.
4. 2. 11. Sultan Ahmet (Arasta Sokağı) Kazısı
Cumhuriyetin ilk yıllarında yabancı bilim insanları tarafından Türkiye topraklarında
baĢlatılan kazılardan bir tanesi de 1935-1936 yılında Ġskoç bilim adamı G. H. Baxter
baĢkanlığında The Walker Trust of the University of St. Andreus adına baĢlatılan Sultan
Ahmet kazılarıdır. Kazı ekibinde R. Stevensen, W. Makoli, G. Martini yer almıĢtır226.
Sultanahmet camiinin arkasındaki Arasta Sokağında kazıya baĢlanmıĢ ve bu sokağın
altında mozaik kaplamalar bulunmuĢtur. Yine aynı sokakta yapılan kazılar sırasında gladyatör
oyunlarına ait demir mask bulunmuĢtur. Tomruk sokağı ve Arasta Sokağı arasındaki geçitte
Bizans Dönemine ait iskelet parçaları, seramikler bulunmuĢtur (Resim 42). Bu çalıĢmalar
sırasında 150 metre uzunluğunda mozaik açığa çıkarılmıĢtır. Bu kazı çalıĢmaları 10 Eylül
1936 yılında sonlandırılmıĢtır227.
225
Lamb 1936, 4-6; Arık 1936, 10-11.
Arık 1936, 19-20.
227
Arık 1938, 5-6; Arık 1936, 19-22.
226
64
SONUÇ
Ġnsanoğlu tarihin her döneminde kendin önce yaĢamıĢ olan topluluklardan kalan taĢınır
ve taĢınmaz eserlere karĢı ilgi duymuĢtur. GeçmiĢ medeniyetlere ait kültür varlıklarına ilk kez
Roma Ġmparatorluğu Dönemi’nde ilgi duyulmaya baĢlanmıĢtır. Bu dönemde Anadolu, Mısır
ve Yunanistan’dan çok sayıda eski eser toplanarak ya da çalınarak Roma’ya götürülmüĢtür.
Avrupa kıtasında Rönesans döneminde artan antika merakı, eski eserlerin toplanmasını ve
saklanmasını da beraberinde getirmiĢtir. Toplanan eski eserlerin korunması ve sergilenmesi
için Ġtalya, Fransa, Ġngiltere vb. Avrupalı devletler XVI. yüzyıldan itibaren müzeler
kurmuĢlardır.
XIX. yüzyılda Avrupalı devletlerarasında eski eserlere sahip olma yarıĢı baĢlamıĢtır.
Bu rekabet sonucunda Anadolu topraklarındaki eskiçağ uygarlıklarından kalan taĢınır ve
taĢınmaz tüm kültür varlıkları Avrupa devletlerinin dikkatini çekmiĢ ve XIX. yüzyılda
baĢlayan eski eser araĢtırma gezileri her geçen yıl artarak devam etmiĢtir. Bu geziler
sonucunda Anadolu’daki pek çok eski eser yurt dıĢına kaçırılmıĢtır. Kendi topraklarındaki
eski eserlerin yurt dıĢına kaçırılması üzerine Osmanlı Devleti bazı yasal düzenlemeler
yapmaya baĢlamıĢtır.
Osmanlı Devleti’nde eski eserlerin günümüz anlayıĢına uygun bir Ģekilde korunması
ve kollanması ise Osmanlı Devleti yöneticilerinde bir hassasiyet oluĢmasından sonra eski
eserlerle ilgili hukuki düzenlemeler ile baĢlamıĢtır. Osmanlı Devleti’nde eski eser hukuku ile
ilgili ilk çalıĢma 1869 yılında yayımlanan ve Osmanlı Devleti’nin ilk eski eser koruma belgesi
olan Âsâr-ı Atika Nizamnamesi ile baĢlamıĢtır. Daha sonra 1874, 1884 ve 1906 yıllarında
yayımlanan Âsâr-ı Atika Nizamnameleri ile eski eseler korunmaya çalıĢılmıĢtır. Osmanlı
Devleti Dönemi’nde açılan müzeler eski eserlerin korumasına yönelik yapılan çalıĢmalar
arasındadır. Ancak çıkarılan kanunlar ve açılan müzeler eski eser kaçakçılığını
engelleyememiĢtir.
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde eski eserler ve müzeler konusunda pek çok
aydının çabaları olmuĢtur. BaĢta Osman Hamdi Bey olmak üzere ülkenin içinde bulunduğu
olumsuz koĢullara rağmen gerek hukuksal düzenlemeler gerekse koruma adına önemli
çalıĢmalar yapılmıĢtır. Eski eserler ve müzeler konusunda ortaya konan bu çalıĢmalar yeni
65
kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne ilham kaynağı olmuĢtur. Yeni Türk devletinin kurucusu olan
Mustafa Kemal Atatürk daha Milli Mücadele yıllarında eski eserler ve müzeler ile ilgili
çalıĢmalara baĢlamıĢtır.
Osmanlı Devleti Dönemi’nde baĢlayan eski eserlerin korunması ve kollanmasına
yönelik politikalar Türkiye Cumhuriyeti Dönemi’nde de devam edilmiĢtir. Osmanlı
Devleti’nin 1906 yılında hazırladığı Âsâr-ı Atika Nizamnamesi Türkiye Cumhuriyeti’nde
1973 yılına kadar kullanılmıĢtır. 1923-1938 yılları arasında TBMM tarafından çıkarılan
birçok kanunun içerisinde eski eserlerle ilgili maddeler yer almıĢtır. Bu maddeler ile eski
eserler korunmaya çalıĢılmıĢtır. Ancak gerek Osmanlı Devleti Dönemi’nde gerekse de
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Dönemi’nde çıkarılan eski eserlerin korunmasına yönelik
hukuki düzenlemeler eski eser kaçakçılığını ve tahribatını durduramamıĢtır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Kültepe KaniĢ-Karum kazılarını için izin alan B. Hrozny,
(1925) kazı çalıĢmaları sırasında bine yakın çivi yazılı tablet ele geçirmiĢ, bu çivi yazılı
tabletlerin tamamını Türkiye’ye bırakması gerekirken bir kısmını Ġstanbul Arkeoloji
Müzesi’ne bırakmıĢ (yaklaĢık 300 âdetini) geri kalan çivi yazılı tabletleri yurt dıĢına
kaçırmıĢtır. Bu örnekten de anlaĢılacağı üzere cumhuriyetin ilk döneminde yapılan kazıların
denetimi konusunda sıkıntılar yaĢanmıĢ, anayasada olan kanunların uygulanması pekte kolay
olmamıĢtır.
Mustafa Kemal Atatürk Anadolu’da değiĢik dönemlerde yaĢamıĢ ve çeĢitli kültür
varlıkları bırakmıĢ olan milletlere ait taĢınır ve yahut taĢınmaz sanat eserlerinin bir araya
getirilip sergilenmesini istiyordu. Mustafa Kemal Atatürk “Bir vatanın sahibi olmanın yolu,
o topraklarda yaĢamıĢ tarihi olayları bilmek, doğmuĢ uygarlıkları tanımak, sahip
olmaktan geçer” sözünü bu amaç doğrultusunda söylemiĢtir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında bazı büyük illerimizde Müze-i Hümayun Ģubeleri ya da
depoları vardı. Bu depolarda çevreden toplanmıĢ eserler yer alıyordu. Mustafa Kemal
Atatürk’ün özel çabaları sonucunda Cumhuriyetin ilerleyen yıllarda müze sayıları hızla
arttırılmıĢ ve bu müzeler halka açık hale getirilmeye baĢlanmıĢtır. 1923-1938 yılları arasında
çıkarılan Müzeler ve Rasathane TeĢkilat Kanunu ve Müzelerle Ören Yerleri Ziyaret
66
Edenlerden Alınacak Ücret Hakkında Kanun ile Osmanlı Devleti’nden kalan müzelerin
hukuki durumu yeniden yapılandırılmıĢtır.
1931 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün çabaları ile kurulan Türk Tarih Kurumu
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Türkiye topraklarında Türk bilim insanları tarafından
yürütülen kazılara destek vermiĢ, Türk Tarihi ile ilgili önemli çalıĢmalarda bulunmuĢtur.
Mustafa Kemal Atatürk TTK’nin çalıĢmalarını yakından takip etmek ve manevi destekte
bulunmak için TTK’ya Ankara çalıĢmaları için CumhurbaĢkanlığı KöĢkü’nde, Ġstanbul
çalıĢmaları için Dolmabahçe Sarayında yer tahsis etmiĢtir. Mustafa Kemal yer tahsisi ile
TTK’nin çalıĢmalarını yakından takip etmiĢtir. 1923-1938 yılları arasında TTK ortaokullar ve
liselerde okutulmak için Türk Tarihinin Ana Hatları adlı dört ciltlik kitabı hazırlamıĢ, Mustafa
Kemal Atatürk’ün isteği doğrultusunda Türk Tarih Tezi’ni oluĢturmuĢtur. Bunun dıĢında TTK
Ahlatlıbel, Karalar, Göllüdağ, Alacahöyük, Trakya Höyükleri, Ankara Kalesi, Çankırıkapı,
EtiyokuĢu ve Pazarlı gibi kazılara maddi destekte bulunarak bu kazıların yürütülmesine
yardımcı olmuĢtur.
Mustafa Kemal Atatürk’ün çalıĢmaları ile kurulan TTK, kurulduğu andan itibaren
yabancı kitapların Türkçeye çevrilmesi, Anadolu’nun değiĢik yerlerinde yürütülen kazılara
verdiği maddi destekler ile Türk bilim insanlarının yetiĢmesine yardımcı olması gibi önemli
görevler üstlenmiĢ ve bu görevlerin üstesinden baĢarıyla gelmiĢtir. Bu bakımda TTK Atatürk
Dönemi eski eser politikalarının önemli bir parçası olmuĢtur.
Mustafa Kemal Atatürk Döneminde eski eser politikaları doğrultusunda yapılan diğer
önemli çalıĢmalar arasında 1933 yılında Ġstanbul Üniversitesi’nin kurulması ve 1936 yılında
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin açılması yer almaktadır. Osmanlı Devleti’nden Türkiye
Cumhuriyeti’ne miras kalan Ġstanbul Darülfünun’u 1933 yılında Avrupa tarzında eğitim veren
çağdaĢ ve modern bir yapıya dönüĢtürülmüĢtür. Mustafa Kemal Atatürk’ün kiĢisel çabaları
sonucunda açılan DTCF ve Ġstanbul Üniversitesi ile yeni kurulan Türk devletini kalifiye insan
sıkıntısı giderilmeye çalıĢılmıĢtır. Açılan bu kuruluĢlar ile arkeoloji ve müzecilik alanında
yaĢanan sıkıntılar giderilmiĢtir. Nazi Almanyasından kaçarak Türkiye’ye gelen yabancı bilim
insanları bu kurumlarda görevlendirilmiĢ, bu bilim insanları sayesinde Türk Arkeolojisi hızlı
bir geliĢme süreci yaĢamıĢtır.
67
1923-1938 yılları arasında yeni kurulan devletin bilim insanı açığını gidermek için
bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından hazırlanan Ecnebi Memleketlere Gönderilecek
Talebe Hakkında Kanun çıkarılmıĢtır. Bu kanun ile fizik, kimya, arkeoloji, tarih, müzik, vb…
gibi alanlarda eğitim almaları için çok sayıda öğrenci yurt dıĢına gönderilmiĢtir. Özellikle
Almanya’ya gönderilen bu öğrenciler eğitimlerini tamamlayarak yurda dönmeleri ile Türk
eğitim sisteminde hızlı bir kalkınma yaĢanmıĢtır.
Yurt dıĢına gönderilen öğrencilerden olan ve eskiçağ tarihi ya da arkeoloji alanında
yetiĢen A Erzen, S. Alp, E. Akurgal, R. Duyuran, S. Baydur, R. O. Arık, J. Ġnan gibi bilim
insanlarının Türk Arkeolojisinde mihenk taĢı olduğu dikkate alınacak olursa Mustafa Kemal
Atatürk’ün bu projesinin ne kadar baĢarılı olduğu ortaya çıkacaktır. Atatürk’ün hazırladığı
öğrenci gönderme projesi amacına ulaĢmıĢtır. Çünkü yurt dıĢından dönem bilim insanları
Anadolu’nun değiĢik yerlerinde önemli kazılara baĢlamıĢlar ve eski eser politikalarının birer
parçası olmuĢlardır. Ayrıca bu bilim insanları ilerleyen yıllarda Türkiye’nin değiĢik
üniversitelerinde arkeoloji, Hititoloji ve eskiçağ tarihi bölümlerinin kurucuları olmuĢlardır.
Eski eserlere, müzelere ve kazılara oldukça ilgili olan Mustafa Kemal Atatürk bulduğu
her fırsatta Anadolu’nun değiĢik yerlerindeki müze ve ören yerlerini ziyaret etmiĢtir. “Bir
vatanın sahibi olmanın yolu, o topraklarda yaĢamıĢ tarihi olayları bilmek, doğmuĢ
uygarlıkları tanımak, sahip olmaktan geçer” diyen Mustafa Kemal Atatürk Anadolu’nun
değiĢik yerlerinde kazılar yapılmasını buyurmuĢtur. Mustafa Kemal Atatürk 1933 yılında
Ahlatlıbel, 1935 yılında Alacahöyük, 1930 yılında Gavurkale, 1931 yılında Ayasofya Camii
Mozaikleri çalıĢması, 1932 yılında Troia kazılarının baĢlatılması için çalıĢmalarda bulunmuĢ
ve bu kazıları kiĢisel giriĢimleri sonucunda baĢlatmıĢtır.
Mustafa Kemal Atatürk 1933 yılında kendi teĢebbüsleri ile baĢlayan Ahlatlıbel
kazısının tüm giderlerini kendi cebinden karĢılaması, onun eski eserlere karĢı duyduğu
sevginin en açık göstergesidir. Atatürk 1935 yılında TTK tarafından kendi isteği
doğrultusunda baĢlatılan Alacahöyük kazılarına da maddi desteklerde bulunmuĢtur. 1927
yılında itibaren AliĢar Höyük’te kazılar yapan H. von. der. Osten Mustafa Kemal Atatürk’ün
isteği üzerine Ankara Gavurkale’de kazılar yapmıĢtır. Bu kazının giderlerini de Mustafa
Kemal Atatürk karĢılamıĢ, yürütülen kazı çalıĢmalarını yerinde incelemiĢtir. Troia Kazılarının
68
yeniden baĢlatılası için C. W. Blegen Mustafa Kemal Atatürk tarafından davet edilmiĢ ve
Troia kazıları yeniden baĢlatılmıĢtır. Ülkesinin tarihini aydınlatmaya çalıĢan Mustafa Kemal
Atatürk ile ilgili bir baĢka örnekse Ayasofya Camii Mozaik çalıĢmalarını yürütmesi için T.
Whittemore’nin Atatürk tarafından Türkiye’ye davet edilmesidir.
1923-1938 yılları arasında Anadolu topraklarında gerek Türk gerekse de yabancı bilim
insanları tarafından yürütülen kazılar ile Anadolu’nu tarihi aydınlatılmaya çalıĢılmıĢtır.
Osmanlı Devleti Dönemi’nde baĢlayan kazıların bazıları Cumhuriyet Dönemi’nde de devam
etmiĢtir. Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk dönemde baĢlayan kazılarda çalıĢacak nitelikli eleman
sıkıntısı yaĢanmıĢ, ancak Mustafa Kemal Atatürk tarafından oluĢturulan eski eser
politikalarının birer parçası olan TTK’nin kurulması, Ġstanbul Üniversitesi’nin kurulması,
DTCF’nin açılması, yurt dıĢına öğrenciler gönderilmesi ve yurt dıĢından yabancı bilim
insanlarının getirilmesi ile bu sıkıntılar aĢılmıĢtır.
Türk Arkeolojisi Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde (1923-1938) büyük sıçramalar
yaĢayamamıĢtır. Yukarıda değindiğimiz etkenlerin ortadan kaldırılmasından sonra Türk
Arkeolojisi büyük bir sıçrama yaĢamıĢtır. Ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün ömrü bu büyük
kalkınma aĢamasını görmeye yetmemiĢtir.
Ülkemizde eski eserlerin korunmasına yönelik politikalar Osmanlı Devleti
Dönemi’nde baĢlamıĢ, Türkiye Cumhuriyeti Dönemi’nde de bu politikalar sürdürülmeye
çalıĢılmıĢtır. Anadolu’nun değiĢik bölgelerinde yer alan taĢınır ve ya taĢınmaz tüm eserlerin
korunması, tahribatının engellenmesi ve yurt dıĢına kaçırılmamasına yönelik çalıĢmalar
günümüzde de önemli bir sorun teĢkil etmektedir. Gerek Osmanlı Devleti gerekse de yeni
kurulan Türkiye Cumhuriyeti elinde bulunan maddi imkânlar ve gününün Ģartlarına göre eski
eserlerini korumaya, kollamaya çalıĢmıĢlardır. Ancak hem Osmanlı Devleti’nde hem de
Türkiye Cumhuriyeti’nde alınan önlemlerin bazı Ģartlarda yetersiz kaldığı ya da kanunların
tam olarak uygulanamadığı görülmüĢtür.
69
KAYNAKÇA
Akçura 1972: N. Akçura, “Türkiye ve Eski Eserler”, Mimarlık Dergisi 78/2, S. 106,
Ġstanbul, s. 21-42.
Akgül 2001: S. Akgül, “Dahi Kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk”, Ata Basın Yayın Merkezi,
Ġstanbul.
Akozan 1977: F. Akozan, Türkiye’de Tarihi Anıtları Koruma TeĢkilatı ve Kanunlar,
Ġstanbul.
Akurgal 1944: E. Akurgal, “Pazarlı’da Çıkan Eserler Üzerinde Yeni AraĢtırmalar”, Belleten,
C. VII, S. 25, Ankara, s. 1-19.
Akurgal 1998: E. Akurgal, Türkiye’nin Kültür Sorunları, Ankara.
Akurgal 1999: M. Akurgal, Bir Arkeoloğun Anıları; Türkiye Cumhuriyeti Kültür
Tarihinden Birkaç Yaprak, Ekrem Akurgal, Ankara.
Akyurt 1948: Y. Akyurt, “Halil Edhem ve Konya Asar-ı Atika Müzesi”, Halil Edhem
Hatıra Kitabı, Ankara, s. 105-106.
Alparslan 2006: M. D. Alparslan, “Ġki BaĢkent, Ġki Serüven, Ankara ve HattuĢa”,
Boğazköy’den Karatepe’ye Hititbilmi ve Hitit Dünyasının KeĢfi, Ġstanbul,
s. 72-87.
Alsaç 1984: O. Alsaç, “Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu Üzerine”, Mimarlık
Dergisi 84/3-4, S. 201/202, Ġstanbul, s. 8-11.
Altar 1973: C. M. Altar, “Ulusal Tarihçiliğimizde Geleneksel Ġmarcılığımızın Zirveleri”,
Kültür ve Sanat, Ġstanbul, s. 57-61.
70
Arık 1933: R. O. Arık, “Anadolu Arkeologya Tarihinde AliĢar Hafriyatı”, Türk Tarih,
Arkeologya ve Etnografya Dergisi /I, Ġstanbul, s. 18-63.
Arık 1934: R. O. Arık, “Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekâletince Yaptırılan Karalar
Hafriyatı”, Türk Tarih, Arkeologya ve Etnografya Dergisi/II, Ġstanbul,
s.102-165.
Arık 1936 a: R. O. Arık, Türkiye’de 1935 Yılındaki Arkeoloji ĠĢleri, Ġstanbul.
Arık 1936 b: R. O. Arık, “Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Adına Yapılan: Göllüdağ
Hafriyatı Üstüne (Ġlk Kısa Rapor)”, Türk Tarih, Arkeologya ve Etnografya
Dergisi /III, Ġstanbul, s. 3-35.
Arık 1937: R. O. Arık, “Alacahöyük Hafriyatının Ġlk Neticeleri”, Belleten, S. I/1, Ankara,
s.210-266.
Arık 1938: R. O. Arık, Türkiye’de 1936 Yılındaki Arkeoloji ĠĢleri, Ġstanbul.
Arık 1939: R. O. Arık, “Anadolu’nun En Garp Eti Ġstasyonu Karaoğlan Höyüğü”, Belleten/
III, S. 9-12, Ankara, s. 27-42.
Arık 1941: R. O. Arık, “Arkeoloji Enstitüsü’nün Dünü, Bugünü, Yarını Hakkında”, DTCF
Dergisinden Ayrı Basım, Ankara.
Arık 1944: R. O. Arık, “Bitik Kazısı ve Hatay Tetkikleri Hakkında Kısa Rapor”, Belleten, S.
29, s. 341-366.
Arık 1947: R. O. Arık, Halkevlerinde Müze, Tarih ve Folklor ÇalıĢmaları Kılavuzu,
Ankara.
Arık 1948: R. O. Arık, “Karaoğlan Höyüğü Bakır Çağı Mimarlığındaki Özellikler, III. Türk
Tarih Kongresi, Ankara, s. 47-54.
Arık 1953: R. O. Arık, Türk Müzeciliğine Bir BakıĢ, Ġstanbul.
71
Arsebük 1983: G. Arsebük, “Dünden Bugüne Arkeoloji”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye
Ansiklopedisi, C. I, Ġstanbul. s.
Atasoy 1983:
S. Atasoy, “Türkiye’de Müzecilik”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye
Ansiklopedisi, C. VI, Ġstanbul, s.1458-1474.
Aytekin 1997: O. Aytekin, “Osmanlı ve Cumhuriyet’in Eski Eser Politikaları”, Tarih ve
Medeniyet Dergisi, S. 43, Ġstanbul, s. 53-55.
Bahar 2009: H. Bahar, “Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki Alman Coğrafya AraĢtırmacıları”,
Eugen Wırth, Çev: Hasan Bahar, Selçuklu’dan Osmanlı’ya Bilim, Kültür ve
Sanat Prof. Dr. Mikail Bayram’a Armağan, Ed. Mustafa Demirci, Konya, s.
133-171.
Baydur 1970: N. Baydur, Kültepe (KaneĢ) ve Kayseri Tarihi Üzerine AraĢtırmalar (En
Eski Çağlardan Ġ.S. 395 Yılına Kadar), Ġstanbul.
Belli 2000: O. Belli, Türkiye Arkeolojisi ve Ġstanbul Üniversitesi (1932-1999), Ġstanbul.
Bilget 1990: N. B. Bilget, “Eski Eser Kaçakçılığına KarĢı Müzeler”, Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi C. XXXIV, S. 1-2, 1990 dan
Ayrıbasım, Anakara, s. 341-347.
Bittel 1935: K. Bittel, Boğazköy I; Neue Untersuchungen ın der Hethıtıschen Hauptstadt,
Berlin.
Bittel 1938:
K. Bittel, Boğazköy II; Die Untersuchungen Hethitischer Architektur,
Berlin.
Bittel-Otto 1939: K. Bittel-H. Otto, Demirci-Hüyük: Eine Vorgeschichtliche Siedlung an
der Phrygisch-Bithynischen Grenze, Berlin.
Can 1948: N. Can, Eski Eserler ve Müzelerle ilgili Kanun Nizamname ve Emirler,
Ankara.
72
Çal 1990:
H. Çal, Türkiye’nin Cumhuriyet Dönemi Eski Eser Politikası, Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji ve Sanat Tarihi (Sanat Tarihi)
Anabilim Dalı YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ankara.
Çal 1997: H. Çal, “Osmanlı Devletinde Asar-ı Atika Nizamnameleri”, Vakıflar Dergisi, S.
XXVI, Ankara, s.391-400.
Çal 2003: H. Çal, “Eski Eserler ile Ġlgili Etnografik Eser AnlayıĢı”, Türkiye’de Halkbilimi
Müzeciliği ve Sorunları Sempozyumu Bildirileri, Ankara, s. 164-167.
Çetin 2007: Y. Çetin, “Mustafa Kemal Atatürk Döneminde (1920-1938) Müze ve Eski
Eserler Konusunda Yapılan ÇalıĢmalar”, Erzurum Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi Sanat Dergisi, S. 12, Erzurum, s. 117-121.
Çığ 2006: M. Çığ, “Mustafa Kemal Atatürk ve Türkiye’de Arkeoloji”, Belgelerle Türk
Tarihi Dergisi; Dün/Bugün/Yarın (Özel Sayı), S.108-119, Ġstanbul, s. 209212.
Çınaroğlu 2010: A. Çınaroğlu, Atatürk ve Alacahöyük, Ankara.
Çoker 1983: F. Çoker, Türk Tarih Kurumu KuruluĢ Amacı ve ÇalıĢmaları, Ankara.
Çongur 1987: H. R. Çongur, “Remzi Oğuz Arık’ın Kısa Hayat Hikâyesi”, Remzi Oğuz Arık
Armağanı, Ed. H. R. Çongur, Ankara, s. 239-242.
Darga 2006: M. Darga, “Ġstanbul Üniversitesi’nde Hititoloji’nin Ġlk Yılları”, Boğazköy’den
Karatepe’ye Hititbilimi ve Hitit Dünyasının KeĢfi, Ġstanbul, s. 44-63.
Delaporte 1940: L. Delaporte, Malatya Foulilles de la Mission Archeologique Française
Dırıgees par M. Louis Delaporte: Arslantepe, Paris.
DelilbaĢ 1996: M. DelilbaĢ, “AçılıĢ KonuĢması”, Türkiye’de Sosyal Bilimlerin GeliĢmesi
ve Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Sempozyumu Bildirileri, Ankara, s. 1-5.
Dilaçar 1975:
A. Dilaçar, “Kemalizmin Dil ve Tarih Tezi”, Atatürk Devrimleri I.
Milletlerarası Sempozyumu Bildirileri, Ġstanbul, s. 467-485.
73
Dündar-Sevinç 2004: C. Dündar-F. Sevinç, Ġlk Türk Hititoloğun YaĢam Öyküsü Sedat
Alp, Ankara.
Ekmen 2012: G. Ö. Ekmen, “Karalar (1933)”, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi 75. Yıl
Armağanı Arkeoloji Bölümü Tarihçesi ve Kazıları (1936-2011), Ed. Orhan
Bingöl-vd, Ankara, s. 179-182.
Emre 1996:
K. Emre, “Protohistorya ve Önasya Arkeolojisine Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi’nin Katkıları”, Türkiye’de Sosyal Bilimlerin GeliĢmesi ve Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi Sempozyumu Bildirileri, Ankara, s. 419-428.
Emre 2010: K. Emre, “KaniĢ’in KeĢfinin Hikâyesi”, Anadolu’nun Önsözü Kültepe KaniĢKarum: Asurlular Ġstanbul’da, Ġstanbul, s. 20-23.
Epikman 1973: R. Epikman, “Osman Hamdi”, Kültür ve Sanat, Ġstanbul, s. 23-26.
Erdoğu 2007: B. Erdoğu, Arkeoloji/Teori/Politika Denemeler, Ġstanbul.
Erguvanlı 1948:
K. Erguvanlı,“Halil Edhem ve Jeoloji”, Halil Edhem Hatıra Kitabı,
Ankara, s. 27-32.
Erkanal 2003:
H. Erkanal, “Önasya Arkeolojisi Kazıları”, Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi 66. KuruluĢ Yıldönümü Anı Kitabı, Ankara, s.
355-356.
Esin 1997: U. Esin, “Arkeoloji”, Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Bilim “Sosyal
Bilimler”, TÜBA, Ankara.
Gabrıel 2001: U. Gabrıel, “Troia Çevresinde Ġlk Ġnsan Ġzleri Kumtepe ve BeĢik-Sivritepe
Kazı Sonuçları”, DüĢ ve Gerçek Troia, Çev: Selma Bulgurlu Gün, Ġstanbul,
s. 343-346.
Garstang 1947 a: J. Garstang, “ Mersin Kazısı”, Halil Edhem Hatıra Kitabı, C. I, Ankara.
Garstang 1947 b: J. Garstang, Mersin Kazısı, Türk Tarih Kurumu tarafından Yapılan
Halil Edhem Hatıra Kitabı’ndan Ayrı Basım, Ankara.
74
Gencer-Arslan 2004: A. Ġ. Gencer-A. Arslan, Ġstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesi
Tarihçesi ve Ġlk Meclis Zabıtları, Ġstanbul.
Goldman 1956: H. Goldman, Excavations at Gözlü Kule, Tarsus Volume II, New Jersey.
Gözaydın 2003:
N. Gözaydın, “Atatürk ve Ġnönü Dönemlerinde Türkiye’ye Ġltica Edip
Fakültemizde Ders Veren Yabancı Bilim Adamları”, Ankara Üniversitesi Dil
ve Tarih-Coğrafya Fakültesi 66. KuruluĢ Yıldönümü Anı Kitabı, Ankara,
s. 35-39.
IĢık 2008: C. IĢık, “Eın Datıerbares Kraterfragment Aus Gavurkale”, Asia Minor Studien
Festschrıft Für Elmar Schwertheım Zum 65. Geburtstag, Ed. Rudolf
Habelt, Bonn, s. 321-326.
Ġğdemir 1967: U. Ġğdemir, “Türk Tarih Kurumu’nun 30 Yıllık ÇalıĢmaları Hakkında Kısa Bir
Açıklama”, VI. Türk Tarih Kongresi, Ankara, s. 8-13.
Ġğdemir 1973: U. Ġğdemir, Cumhuriyetin 50. Yılında Türk Tarih Kurumu, Ankara.
Ġğdemir 1976: U. Ġğdemir, Yılların Ġçinden; Makaleler, Anılar, Ġncelemeler, Ankara.
Ġlkin 1987: A. Ġlkin, “Atatürk ve Üniversite Reformu”, Ġ.Ü. Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılâp
Tarihi Enstitüsü Yıllığı II, Ġstanbul.
Ġnan 1938: A. Ġnan, “Türk Tarih Kurumunun Arkeoloji Faaliyetler”, Belleten/II, S. 5-6,
Ankara, s. 5-12.
Ġnan 1943: A. Ġnan, “Türk Tarih Kurumunun Arkeoloji Faaliyetleri” , II. Türk Tarih
Kongresi, Ġstanbul, s. 8-5.
Ġnan 1948: A. Ġnan, “Halil Edhem’i Hatırlama”, Halil Edhem Hatıra Kitabı, Ankara, s. 4950.
Ġnan 1953: A. Ġnan, Gazi M. Kemal Atatürk ve Türk Tarih Kurumu, Ankara.
Ġnan 1960: A. Ġnan, Tarih Üzerine Ġnceleme ve Makaleler, Ankara.
75
Ġnan 1970: A. Ġnan, Tarih’ten… Bugün’e, Ankara.
Ġnan 1971: A. Ġnan, “Türk Tarih Kurumu 40 YaĢında”, Belleten, C. XXXV, S. 140, Ankara,
s. 519-529.
Ġnan 1975: A. Ġnan, “Atatürk ve Kültür”, Cumhuriyetin 50. Yıldönümü Seminerinden Ayrı
Basım, Ankara, s. 99-107.
Ġnan 1989: A. Ġnan, Atatürk’ten Mektuplar, Ankara.
Jahne 2001: A. Jahne, “Heinrich Schliemann Troia’nın Zoraki KâĢifi”, DüĢ ve Gerçek
Troia, Çev: Selma Bulgurlu Gün, Ġstanbul, s. 330-337.
Jean 2006: E. Jean, “ Bir Yeniden DoğuĢun Tarihçesi; Hitit Uygarlığı”, Boğazköy’den
Karatepe’ye Hitit Bilimi ve Hitit Dünyasının KeĢfi, Ġstanbul, s. 148-187.
Kandemir 1933: S. Kandemir, Turova Harabeleri ve Akalar, Çanakkale.
Kansu 1940: ġ. A. Kansu, Türk Tarih Kurumu Tarafından Yapılan EtiyokuĢu Hafriyatı
Raporu (1937), Ankara.
Kansu 1944: ġ. A. Kansu: “Ankara Civarının Prehistoryasında Yeni BuluĢlar”, II. Türk
Tarih Kongresi, Ġstanbul, s. 35-43.
Kansu 1948: ġ. A. Kansu, “ Karaoğlan Höyüğünden Çıkarılan Eti, Frik ve Klasik Devir
Ġskeletlerinin Antropolojisi”, IV. Türk Tarih Kongresi, Ankara, s. 190-203.
Kansu 1952: ġ. A. Kansu, “ Tilki Tepe (ġamramaltı, Van) Kazısından Çıkan Ġskeletlerin
Antropolojisi”, IV. Türk Tarih Kongresi, Ankara, s.391-397.
Kansu 1967: ġ. A. Kansu: “Ġstanbul ve Türkiye Trakyası’nın Tarihöncesi Ġskânına Ait Yeni
AraĢtırma ve BuluĢlar”, VI. Türk Tarih Kongresi, Ankara, s. 13-14.
Karaduman 2005:
H. Karaduman, “Belgelerle Ġlk Türk Asar-ı Atika Nizamnamesi”,
Belgeler, C. XXV, S. 292 den ayrıbasım, Ankara, s. 73-92.
Karaduman 2007: H. Karaduman, Türkiye’de Eski Eser Kaçakçılığı, Ankara.
76
Karal 1946: E. Z. Karal, “Atatürk’ün Türk Tarih Tezi”, Atatürk Hakkında Konferanslar,
Ankara, s. 55-65.
Kantarcıoğlu 1998: S. Kantarcıoğlu, Türkiye Cumhuriyet Programlarında Kültür, Ankara.
Kayadibi 2002: F. Kayadibi, “Atatürk Devri Eğitim Atılımları”, Atatürk Haftası Armağanı,
Ankara.
Kocatürk 1984: U. Kocatürk,“Atatürk’ün Üniversite Reformu Ġle Ġlgili Notlar”, Atatürk
AraĢtırma Merkezi Dergisi, S. I/1-2, Ankara.
Korkmaz 2003: Z. Korkmaz, “Ulusal Kültür Değerlerinin Simgesi ve Bilim Yuvası Bir
Fakülte: Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi”, Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi 66. KuruluĢ Yıldönümü Anı Kitabı, Ankara, s. 271274.
KoĢay 1932: H. Z. KoĢay, Tarihi Abidelerimizi Koruyalım, Ankara.
KoĢay 1933: H. Z. KoĢay, “Ankara Gazi Orman Fidanlığında Bulunan Eserler”, TTAED, S.
I, s. 5-21.
KoĢay 1941: H. Z. KoĢay, Türk Tarih Kurumu Tarafından Yapılan Pazarlı Hafriyatı
Raporu, Ankara.
KoĢay 1943: H. Z. KoĢay, “Türk Tarih Kurumu Tarafından Alacahöyük’te Yaptırılan
Hafriyatta elde Edilen Neticeler”, II. Türk Tarih Kongresi, Ġstanbul, s. 21-57.
KoĢay 1967: H. Z. KoĢay, “Türkiye Arkeoloji AraĢtırmalarında GeliĢmeler”, Bellete, C.
XXXI, S. 123’den ayrıbasım, Ankara, s. 415-421.
Köprülü 1941: F. Köprülü, Vakıf Müessesesinin Hukuki Mahiyeti ve Tarihi Tekâmülü,
Ankara.
Kulakoğlu 2012: F. Kulakoğlu, “Göllüdağ (1934, 1968-69, 1992-96, 1998)”, Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi 75. Yıl Armağanı Arkeoloji Bölümü Tarihçesi ve
Kazıları (1936-2011), Ed. Orhan Bingöl-vd, Ankara, s. 139-140.
77
Kundakçı 2002: G. Kundakçı, “19. Yüzyılda Anadolu Arkeolojisine ve Eskiçağ Tarihine
Genel YaklaĢım”, XIII. Türk Tarih Kongresi, Ankara.
Kunter 1946: H. B. Kunter, “Eski Eserleri Korumak Ġçin Paramı Lazım, AnlayıĢ mı?”,
TaĢpınar, S. 142-143, Afyon, s. 364-365.
Kökdemir 2012: G. Kökdemir, “Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Tarihçesi
(1936-1960), Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi 75. Yıl Armağanı Arkeoloji
Bölümü Tarihçesi ve Kazıları (1936-2011), Ed. Orhan Bingöl-vd, Ankara, s.
19-28.
Madran 1976: E. Madran, “ Kültürel Varlıkların Korunması ve Onarılması”, Vakıflar Dergisi
XI’den Ayrı Basım, Ankara, s. 271-291.
Madran 1996: E. Madran, “Cumhuriyetin Ġlk Otuz Yılında (1920-1950) Koruma Alanının
Örgütlenmesi”, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, C. 16, S. 1-2, Ankara, s.
59-97.
Madran 2002: E. Madran, “Osmanlı Ġmparatorluğu’nun BatılılaĢma Sürecinde Kültür
Varlıklarının
Korunmasına
ĠliĢkin
Yasal
Düzenlemeler”,
Türkler
Ansiklopedisi, C. 15, Ankara, s. 412-417.
Mansel 1940 a: A. M. Mansel, “Trakya Hafriyatı”, Belleten, IV/13-16, Ankara, s. 89-114.
Mansel 1940 b:
A. M. Mansel, “Vize’de Bulunan Maskeli Miğfer”, Belleten, VIII/30,
Ankara, s. 165-169.
Mansel 1948: A. M. Mansel, “Halil Edhem ve Ġstanbul Müzeleri”, Halil Edhem Hatıra
Kitabı, Ankara, s. 13-25.
Mansel 1956: A. M. Mansel, “Clemens Emin Bosch”, Belleten, C. XX, S. 77, Ankara, s.
295-303.
Mazıoğlu 2003: H. Mazıoğlu, “Fakültedeki Anılarım: Türk Dili ve Edebiyatındaki Öğretim”,
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi 66. KuruluĢ
Yıldönümü Anı Kitabı, Ankara, s. 275-284.
78
Mumcu 1963: A. Mumcu, “Eski Eserler Hukuku ve Türkiye”, Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Dergisi, S. 67, Ankara, s. 45-76.
MuĢmal 2009 a: H. MuĢmal, Osmanlı Devleti’nin Eski Eser Politikası: Konya Vilayeti
Örneği (1876-1914), Konya.
MuĢmal 2009 b: H. MuĢmal, Yabancıların Ġzinde Osmanlı: Konya ve Çevresinde
AraĢtırma Yapan Yabancılar (1876-1914), Konya.
Morçöl 2007: Ç. Morçöl, “Cumhuriyetin Ġlk Otuz Yılında, ArĢiv Belgelerinde, Ankara’da
Yapılan Arkeolojik Kazı ÇalıĢmaları”, Anadolu Medeniyetleri Müzesi 2006
Yıllığı, Ankara, s. 459-498.
Nikolai 2003: B. Nikolai, “Bruno Taut’un YaĢamı ve Sanatı”, Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi 66. KuruluĢ Yıldönümü Anı Kitabı, Ankara, s.
17-20.
Nirun 2003: N. Nirun, “Atatürk’ün Ġdealindeki Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi”, Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi 66. KuruluĢ Yıldönümü Anı
Kitabı, Ankara, s. 245-248.
Ogan 1940: A. Ogan, “1937 Yılında Türk Tarih Kurumu Tarafından Yapılan Topkapı Sarayı
Hafriyatı”, Belleten, IV/16, Ankara, s. 317-328.
Oğuzman 1973: K. Oğuzman, “Üniversite Döneminde Ġstanbul Üniversitesi (1933-1973)”,
Cumhuriyetin 50. Yılında Ġstanbul Üniversitesi 1973, Ed. Sadi Irmak,
Ġstanbul, s. 151-167.
Osten 1937: H. V. Osten, Gavurkale Kılavuzu, Ġstanbul.
Önder 1995: M. Önder, Antika ve Eski Eserler Kılavuzu, Ġstanbul, s. 7-12.
Önder 1977: M. Önder, Türkiye Müzeleri ve Müzelerdeki ġaheserlerden Örnekler,
Ankara.
Önder 2002: M. Önder, “Atatürk ve Müzeler”, Atatürk Bildirileri, Ankara, s. 158-180.
79
Öngören 2012: P. Öngören, “Erken Cumhuriyet Döneminin Hitit/ Milli Müze Projesi”,
Toplumsal Tarih Dergisi, S. 226, Ġstanbul.
Özer 2003: A. Özer, “Bruno Taut’un Uzun YürüyüĢündeki Duraklar”, Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi 66. KuruluĢ Yıldönümü Anı Kitabı,
Ankara, s. 21-30.
Özdoğan 2001: M. Özdoğan, Türk Arkeolojisinin Sorunları ve Koruma Politikaları I,
Ġstanbul.
Özdoğan 2006: M. Özdoğan, Arkeolojinin Politikası ve Politik Bir Araç Olarak Arkeoloji,
Ġstanbul.
Özdoğan 2008: M. Özdoğan, Batı DüĢünce Sistemi Ġçinde Arkeolojinin Yeri ve 21.
Yüzyılda Yeni ArayıĢlar, Ankara.
Özdoğan 2011: M. Özdoğan, 50 Soruda Arkeoloji, Ġstanbul.
Özgüç 1950: T. Özgüç, Kültepe Kazısı Raporu 1948/Ausgrabungen in Kültepe 1948,
Ankara.
Özgüç 1957: T. Özgüç, “Remzi Oğuz Arık”, DTCF Yıllık AraĢtırmalar Dergisi I, Ankara,
s. 1-3.
Özgüç 1987: N. Özgüç, “Karaoğlan Mühürleri”, Remzi Oğuz Arık Armağanı (1987), Ed.
H. R. Çangur, Ankara, s. 19-31.
Özgüç 1975: T. Özgüç, Atatürk ve Arkeoloji, Cumhuriyetin 50. Yıldönümü Seminerinden
Ayrı Basım, Ankara.
Özgüç 1982: T. Özgüç, MaĢat Höyük II, Ankara.
Özgüç 1987: T. Özgüç, “R. O. Arık’ın Hitit Arkeolojisine Yaptığı Katkılar Hakkında
Gözlemler”, Remzi Oğuz Arık Armağanı (1987), Ed. H. R. Çangur, Ankara,
s. 19-31.
80
Özgünel 2010: A. C. Özgünel, “Cumhuriyet Arkeolojisi ve Ekrem Akurgal Okulu”,
Cumhuriyet Döneminde GeçmiĢe BakıĢ Açıları: Klasik ve Bizans
Dönemleri, Ġstanbul, s. 169-180.
Özgünel 2012: A. C. Özgünel, “Atatürk ve Anadolu Arkeolojisi”, Ömer Çapar’a Armağan,
Ed. Turgut Yiğit-Mehmet Ali Kaya, Ankara, s. 230-234.
Özkan 2009: S. Özkan, Osmanlı Devleti’nde Arkeolojik Kazı ÇalıĢmaları, Ġzmir.
Öztan 2012 a: A. Öztan, “ Alaca Höyük (1935-1967, 1968-1983, 1994-95, 1997-)”, Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi 75. Yıl Armağanı Arkeoloji Bölümü Tarihçesi
ve Kazıları (1936-2011), Ed. Orhan Bingöl-vd, Ankara, s. 67-72.
Öztan 2012 b: A. Öztan, “ Karaoğlan (1937-1941)”, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi 75.
Yıl Armağanı Arkeoloji Bölümü Tarihçesi ve Kazıları (1936-2011), Ed.
Orhan Bingöl-vd, Ankara, s. 183-188.
Öztürk 1989: H. Öztürk, “Korunması Gerekli Kültür ve Tabiat Varlıkları”, Eski Eser Tanımı
ve Kaçakçılığının Önlenmesi Semineri Notları, Ankara, s. 30-36.
Özyar 2011: A. Özyar, “Alacahöyük ve Horoztepe”, Arkeo Atlas Dergisi Özel Koleksiyon
Sayısı, Ed. Necmi Karul, Ġstanbul, s. 232-233.
Pjotrowski 1973: B. Pjotrowski, “Urartu”, Belleten, C. XXXVII, S. 145-148, Ankara, s. 395413.
Salgırlı 1989: S. Salgırlı, “Eski Eser Kaçakçılığının Tarihçesi”,
Eski Eser Tanımı ve
Kaçakçılığının Önlenmesi Semineri Notları, Ankara, s. 54-59.
Seeher 2006 a: J. Seeher, “Ġlk Hafirler”, Boğazköy’den Karatepe’ye Hitit Bilimi ve Hitit
Dünyasının KeĢfi, Ġlk Hafirler, Ġstanbul, s. 64-71.
Seeher 2006 b: J. Seeher, “Hitit Çiviyazısı Uzmanları”, Boğazköy’den Karatepe’ye Hitit
Bilimi ve Hitit Dünyasının KeĢfi, Ġlk Hafirler, Ġstanbul, s. 88-98.
81
Seeher 2006 c: J. Seeher, “Hitit Hiyeroglifleri Uzmanları”, Boğazköy’den Karatepe’ye
Hitit Bilimi ve Hitit Dünyasının KeĢfi, Ġstanbul, s. 116-121.
Sefercioğlu 1987: N. Sefercioğlu, “ Remzi Oğuz Arık’ın Yazı ve Yayın Hayatı (Yayınları ve
Hakkında Yazılanlar)”, Remzi Oğuz Arık Armağanı, Ed. H. Rıdvan Çongur,
Ankara, s. 243-286.
Shaw 2004: W. M. K. Shaw, Osmanlı Müzeciliği: Müzeler, Arkeoloji ve Tarihin
görselleĢtirilmesi, Çev: Esin Soğancılar, Ġstanbul.
Sönmez 2012: A. Sönmez, “Osmanlı Devleti’nde BaĢarısız Bir Eski Eser Kaçakçılığı
TeĢebbüsü: Edgar James Banks ve Bismaya Kazısı”, Süleyman Demirel
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 27, Isparta,
s. 39-50.
Süslü 1986: A. Süslü, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin 50 Yıllık Tarihi, Ankara.
ġahin 2007: G. ġahin, “Avrupalıların Osmanlı Ülkesindeki Eski Eserlerle Ġlgili Ġzlenimleri ve
Osmanlı Müzeciliği”, DTCF Tarih AraĢtırmaları Dergisi, S. 42/XXVI,
Ankara, s. 107-125.
ġenyürek 1946: M. Süleyman, “Truva Civarında Kumtepe’de BulunmuĢ Ġskeletlere Dair Bir
Not”, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi VII/2’ den ayrı basım,
Ankara.
ġimĢek-Dinç 2009: F. ġimĢek-G. Dinç, “XIX. Yüzyılda Osmanlı Ġmparatorluğunda Eski Eser
AnlayıĢının DoğuĢu Ve Bu Alanda Uygulanan Politikalar”, UĢak Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 16, UĢak, s. 101-127.
Tamer 1974: C. Tamer, “Cumhuriyet Devrinde Eski Eser AnlayıĢı ve Onarım Faaliyetleri”,
Röleve ve Restorasyon Dergisi, S. 18, Ankara, s. 9-15.
Tarhan 1996: T. Tarhan, Sevgili Hocamız Afif Erzen, Ġstanbul.
Temir 1996:
A. Temir, “Fakültenin KuruluĢ ve AçılıĢı Ġle Ġlgili 60 Yıllık Anılarım”,
Türkiye’de Sosyal Bilimlerin GeliĢmesi ve Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Sempozyumu Bildirileri, Ankara, s.429-440.
82
Tuğlacı 1987:
P. Tuğlacı, “Tevhid-i Tedrisat Kanununun Kabul Edilmesi, Tekke ve
Zaviyelerle Türbelerin KapatılıĢı”, ÇağdaĢ Türkiye I, Ġstanbul, s. 205-216.
Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti Nizamnamesi 1932.
Umar 1981: B. Umar, Eski Eserler Hukuku, Ġzmir.
Ünal 2010: A. Ünal, “Hititler-Etiler, Anadolu Arkeolojisi, Türkler ve Oryantalizm”, XV.
Türk Tarihi Kongresi, C. I, Ankara, s. 109-138.
Weidner 1939: E. F. Weidner, Archıv für Orıentforschung, Berlin.
Widmann 1999: H. Widmann, Atatürk ve Üniversite Reformu (Almanca KonuĢulan
Ülkelerden 1933 Yılından Sonra Türkiye’ye Gelen Öğretim Üyeleri)
YaĢamöyküleri – ÇalıĢmaları – Etkileri, Ġstanbul.
Wittemore 1943: T. Wittemore, “Ayasofya Camindeki Mozaikler”, II. Türk Tarih Kongresi,
Ġstanbul, s. 617-624.
Yıldızturan 2007: M. Yıldızturan, “Atatürk ve Müzeler”, Anadolu Medeniyetleri Müzesi
2006 Yıllığı, Ankara, s. 309-324.
Yıldırım- Martal 2002: R. Yıldırım, A. Martal, “Osmanlı Yönetiminin Arkeolojik Eserlere
BakıĢ Açısı”, XIII. Türk Tarihi Kongresi, Ankara.
83
EKLER
EKLER, HARĠTALAR, FOTOĞRAFLAR VE RESĠMLERĠN LĠSTESĠ
Harita 1: 1935 yılında Türkiye’deki arkeolojik faaliyetler (Arık 1936, 76).
Harita 2: 1936 yılında Türkiye’deki arkeolojik faaliyetler (Arık 1938, levha XXIV).
Resim 1: Aya Ġrini Müzesi’nin genel görünümü (Atasoy 1983, 1468).
Resim 2: Çinili KöĢk Müzesi’nin genel görünüm (Atasoy 1983, 1459).
Resim 3: Ġstanbul Asarı Atika Müzesinin Müdürü ve ilk Türk arkeologu Osman Hamdi Bey
(Epikman 1973, 24).
Resim 4: Ġstanbul Asar-ı Atika Müzesi’nin genel görünüm (Atasoy 1983, 1461).
Resim 5: Mustafa Kemal Atatürk kendi isteği ile baĢlatılan Gavurkale Kazısı’nı ziyaret ediyor
(Osten 1937, 14).
Resim 6: Mustafa Kemal Atatürk kendi isteği ile baĢlatılan Ahlatlıbel Kazısı’nı ziyaret ediyor
(KoĢay 1933, 2).
Resim 7: Mustafa Kemal Atatürk’ün Bergama Antik Ģehrini gezisinden bir kare (Akgül 2001,
440).
Resim 8: Mustafa Kemal Atatürk’ün Diyarbakır Surları’nı ziyaretinden bir kesit (Akgül 2001,
441).
Resim 9: Mustafa Kemal Atatürk’ün Ġstanbul Arkeoloji Müzesi’ni ziyaretinde bir kare (Akgül
2001, 408).
Resim 10: Mustafa Kemal Atatürk’ün Edirne Müzesi’ni ziyaretinden bir kare (Akgül 2001,
376).
Resim 11: Mustafa Kemal Atatürk’ün Mersin ViranĢehir gezisinden bir kesit (Akgül 2001,
372).
84
Resim 12: Mustafa Kemal Atatürk’ün Alacahöyük Kazısı’nı ziyaret ediyor (Jean 2001, 182).
Resim 13: DTCF’nin inĢası (Çınaroğlu 2010, 60).
Resim 14: Mustafa Kemal Atatürk DTCF’nin açılıĢ törenini kendisine ayrılan locadan
seyrediyor (Çınaroğlu 2010, 58).
Resim 15: Almanya’ya gönderilen Türk öğrencilerin bir kısmı toplu halde (BaĢgelen 2011,
54).
Resim 16: Afet Ġnan Mustafa Kemal ile görüĢüyor (Ġnan 1989, 115).
Resim 17: Sedat Alp’in Almanya yılılar, Ekrem Akurgal, Turgut Gökberk ve Jale Ġnan ile
birlikte (Dündar 2004, 54).
Resim 18: Ekrem Akurgal Almanya’da Zantoch kazılarında çalıĢırken (M. Akurgal 1999, 30).
Resim 19: Rüstem Duyuran’nın öğrencilik ve hocalık yıllarına ait iki fotoğraf (BaĢgelen
2011, 59).
Resim 20: Prof. Dr. Afif Erzen ve ÇavuĢtepe kazısı ekibi (Yüksel Aytaç, M. Taner Tarhan
(asistan), Osman Üstünatik, Mehmet KuĢman (kale bekçisi), Hüseyin Sezer,
Mehmet Özsait (asistan)) (Tarhan 1996, 3).
Resim 21: Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde yurt dıĢına gönderilen ve eğitimini baĢarı ile
tamamlayan Jale Ġnan Perge Kazılarını yürütürken (BaĢgelen 2011, 60).
Resim 22: Suat Yakup Baydur’un öğrencilik ve hocalık yıllarına ait fotoğraf (BaĢgelen 2011,
58).
Resim 23: Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Arkeologu Remzi Oğuz Arık Etnografya Müzesi
Müdürlüğü görevi yaparken (Sefercioğlu 1987).
Resim 24: Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi el yazısından vasiyetnamesi (Çınaroğlu 2011,
65.)
Resim 25: Ankara Gazi Orman Fidanlığı Kazısı (KoĢay 1933, 7).
85
Resim 26: Karalar Höyük genel görünüm (Arık 1934, 102-103).
Resim 27: Göllüdağ Geç Hitit Dönemi Aslan Heykelleri (Kulakoğlu 2012, 140).
Resim 28: Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ile Alacahöyük Kazıları için satın alınan
Kruppların/Dekovillerin fotoğrafları.
Resim 29: Trakya Tümülüsleri Kazılarından Vize A Höyüğü (Mansel 1940, 116).
Resim 30: EtiyokuĢu genel görünüm (Kansu 1940, 2).
Resim 31: Karaoğlan Höyüğü genel görünüm (Arık 1948, 67).
Resim 32: Kültepe Höyüğü genel görünüm (Kulakoğlu 2012, 207).
Resim 33: AliĢar Höyük (Arık 1933, 34).
Resim 34: Gavurkale genel görünüm (Osten 1937, 16).
Resim 35: Mustafa Kemal Atatürk Ayasofya Camiindeki çalıĢmalar hakkında Thomas
Whittemore’dan bilgi alıyor (Ġğdemir 1973, 167).
Resim 36: Boğazköy genel görünüm (Jean 2001, 8).
Resim 37: Boğazköy kazıları (Seeher 2001, 110).
Resim 38: Troia Kazılarından bir kesit (Arık 1936, 35).
Resim 39: Troia sikkelerinin ABD’de temizlenmesine dair bakanlar kurulu kararı (Çınaroğlu
2011, 370).
Resim 40: Mersin Gözlükule Höyük genel görünüm (Garstang 1947, 9).
Resim 41: Kusura Höyük kazılarından bir kesit (Arık 1938, 49).
Resim 42: Sultan Ahmet Meydanı Kazısı’nın planı (Arık 1938, 48).
Resim 43: DTCF’de görev yapmıĢ yabancı bilim insanlarının listesi (Süslü 1986, 228).
Ek 1: Tevhidi Tedrisat Kanunundaki Düzenlemeler (Umar 1981, 22).
86
Ek 2: Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklarla Birtakım Unvanların Men
ve Ġlgasına Dair Kanun (Umar 1981, 13).
Ek 3: Ceza Kanunundaki Düzenlemeler (Can 1948, 21).
Ek 4: Türkiye Cumhuriyeti Dâhilinde Bulunan Bilcümle Mebanii Resmiye ve Milliye
Üzerindeki Tuğra ve Methiyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun (Umar 1981,
13).
Ek 5: Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun (BaĢgelen 2011, 45).
Ek 6: Belediye Kanununda Geçen Düzenlemeler (Can 1948, 19).
Ek 7: Mezarlıklar Hakkında Nizamnamedeki Düzenlemeler (Arık 1947, 51).
Ek 8: Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu (Can 1948, 18).
Ek 9: Müzeler ve Rasathane TeĢkilat Kanunu (Can 1948, 12-13).
Ek 10: Resmi Evrak ve Defterlerden Lüzumsuz Olanlarının Yok Edilme Tarzı Hakkındaki
Nizamnamedeki Bölümler (Resmi Gazete, S. 2820, 19 Eylül 1934, s. 43774379).
Ek 11: Müzelerle Ören Yerleri Ziyaret Edenlerden Alınacak Ücret Hakkında Kanun (Umar
1981, 12).
Ek 12: 1920 yılında MEB’in teĢkilat yapısı (Kantarcıoğlu 1998, 17).
Ek 13: Türk Tarih Kurumu tarafından Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği doğrultusunda
hazırlana Avan Projesi’nin maddeleri (Ġğdemir 1973, 26).
Ek 14: Atatürk Döneminde Türk Tarih Kurumu’nun maddi desteği ile yürütülen kazılar
(Ġğdemir 1973, 91-96).
87
EKLER: HARĠTALAR, FOTOĞRAFLAR VE RESĠMLER
Harita 1: 1935 yılında Türkiye’deki arkeolojik faaliyetler (Arık 1936, 76).
Harita 2: 1936 yılında Türkiye’deki arkeolojik faaliyetler (Arık 1938, levha XXIV).
81
Resim 1: Aya Ġrini Müzesi (Atasoy 1983, 1468).
Resim 2: Çinili KöĢk Müzesi genel görünüm (Atasoy 1983, 1459).
82
Resim 3: Osman Hamdi Bey (Epikman 1973, 24).
Resim 4: Ġstanbul Asar-ı Atika Müzesi genel görünüm (Atasoy 1983, 1461).
83
Resim 5: Atatürk’ün Gavurkale Kazısı ziyareti (Osten 1937, 14).
Resim 6: Atatürk Ahlatlıbel Kazısı’nda (KoĢay 1933, 2).
84
Resim 7: Atatürk’ün Bergama Antik Ģehrini ziyareti (Akgül 2001, 440).
Resim 8:Atatürk Diyarbakır Surları’nı geziyor (Akgül 2001, 441).
85
Resim 9: Atatürk Ġstanbul Arkeoloji Müzesi’ni geziyor (Akgül 2001, 408).
Resim 10: Atatürk’ün Edirne Müzesi’ni ziyaretinden bir kesit (Akgül 2001, 376).
86
Resim 11: Atatürk’ün Mersin ViranĢehir gezisi (Akgül 2001, 372).
Resim 12: Atatürk’ün Alacahöyük Kazısı’nı ziyareti (Jean 2001, 182).
87
Resim 13: DTCF’nin inĢası (Çınaroğlu 2010, 60).
Resim 14: Atatürk DTCF’nin açılıĢ töreninde (Çınaroğlu 2010, 58).
88
Resim 15: Almanya’ya gönderilen Türk öğrenciler toplu halde (BaĢgelen 2011, 54).
Resim 16: Afet Ġnan Mustafa Kemal ile görüĢüyor (Ġnan 1989, 115).
89
Resim 17: Sedat Alp’in Almanya yılılar, Ekrem Akurgal, Turgut Gökberk ve Jale Ġnan ile
birlikte (Dündar 2004, 54).
Resim 18: Ekrem Akurgal Almanya’da Zantoch kazılarında çalıĢırken (M. Akurgal 1999, 30).
90
Resim 19: Rüstem Duyuran (BaĢgelen 2011, 59).
Resim 20: Afif Erzen ÇavuĢtepe kazısında (Tarhan 1996, 3).
91
Resim 21: Jale Ġnan Perge Kazılarında (BaĢgelen 2011, 60).
Resim 22: Suat Yakup Baydur (BaĢgelen 2011, 58).
92
Resim 23: Remzi Oğuz Arık (Sefercioğlu 1987).
Resim 24: Atatürk’ün kendi el yazısından vasiyetnamesi (Çınaroğlu 2011, 65.)
93
Resim 25: Ankara Gazi Orman Fidanlığı Kazısı (KoĢay 1933, 7).
Resim 26: Karalar Höyük genel görünüm (Arık 1934, 102-103).
94
Resim 27: Göllüdağ Geç Hitit Dönemi Aslan Heykelleri (Kulakoğlu 2012, 140).
Resim 28: Atatürk’ün emri ile Alacahöyük Kazıları için satın alınan Krupplar.
95
Resim 29: Trakya Tümülüsleri Kazılarından Vize A Höyüğü (Mansel 1940, 116).
Resim 30: EtiyokuĢu genel görünüm (Kansu 1940, 2).
96
Resim 31: Karaoğlan Höyüğü genel görünüm (Arık 1948, 67).
Resim 32: Kültepe Höyüğü genel görünüm (Kulakoğlu 2012, 207).
97
Resim 33: AliĢar Höyük (Arık 1933, 34).
Resim 34: Gavurkale genel görünüm (Osten 1937, 16).
98
Resim 35: Atatürk Ayasofya Camiindeki çalıĢmalar hakkında Thomas Whittemore’dan bilgi
alıyor (Ġğdemir 1973, 167).
Resim 36: Boğazköy genel görünüm (Jean 2001, 8).
99
Resim 37: Boğazköy kazıları (Seeher 2001, 110).
Resim 38: Troia Kazılarından bir kesit (Arık 1936, 35).
100
Resim 39: Troia sikkelerinin ABD’de temizlenmesine dair bakanlar kurulu kararı (Çınaroğlu
2011, 370).
Resim 40: Mersin Gözlükule Höyük genel görünüm (Garstang 1947, 9).
101
Resim 41: Kusura Höyük kazılarından bir kesit (Arık 1938, 49).
Resim 42: Sultan Ahmet Meydanı Kazısı’nın planı (Arık 1938, 48).
102
Resim 43: DTCF’de görev yapmıĢ yabancı bilim insanlarının listesi (Süslü 1986, 228).
1.
Madde: ġeriye ve Evkaf Vekâleti veyahut husisi vakıflar tarafından Ġdare olunanbilcümle
medrese ve mektepler Maarif Vekaletine devir ve raptedilmiĢtir.
2. Madde: ġeriye ve Evkaf Vekâleti bütçesinde mekatip ve medarise tahsis olunan mebaliğ
Maarif bütçesine nakledilecektir.
Ek 1: Tevhidi Tedrisat Kanunundaki Düzenlemeler (Resmi Gazete, S. 63, 06 MART 1924, s.
322; Umar 1981, 22).
103
1.
Madde: Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde gerek vakıf suretiyle gerek mülk olarak
Ģeyhinin tahtı tasarrufunda gerek suveri aharla tesis edilmiĢ bulunan bilumum tekkeler ve
zaviyeler, sahiplerinin diğer Ģekilde hakkı temellük ve tasarrufları baki kalmak üzere, kâmilen sed
edilmiĢtir. Bunlardan usulü mevzuası dairesinde filhal cami veya mescit olarak istimal edilenler
ipka edilir. Alelumum tarikatlarla Ģeyhlik, derviĢlik, müritlik, dedelik, büyücülük, üfürükçülük ve
gababalık emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık maksadıyla muskacılık gibi unvan ve sıfatların
istimaliyle bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası memnudur. Türkiye Cumhuriyeti
dâhilinde salatine ait veya bir tarika veyahut cerri menfaate müstenit olanlarla bilumum sair
türbeleri açanlar yahut bunları yeniden ihdas edenler veya ayini tarikat icrasına mahsus olarak
velev muvakkaten olsa bile yer verenler ve yukardaki unvanları taĢıyanlar veya bunlara mahsus
hidematı ifa veya kifayet iktisa eyliyen kimseler üç aydan eksik olmamak üzere hapis ve elli
liradan aĢağı olmamak üzere cezai nakdi ile cezalandırılırlar.
2. Madde: ĠĢbu kanun neĢir tarihinden muteberdir.
3. Madde: ĠĢbu kanunun icrasına Ġcra Vekilleri Heyeti memurdur.
Ek 2: Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklarla Birtakım Unvanların Men
ve Ġlgasına Dair Kanun ( Resmi Gazete, S. 243, 13 ARALIK 1925, s. 113;
Umar 1981, 13).
492. Madde:
4- Mezarlıkların veya mahfuz mezarların muhafaza veya tezyini için konulmuĢ veyahut cesetle
gömülmüĢ eĢya hakkında iĢlenirse,
5- Ġbadet olunan yerde mabede ait eĢya hakkında iĢlenirse…
Ek 3: Ceza Kanunundaki Düzenlemeler (Resmi Gazete, S. 359, 29 MART 1926, s. 519; Can
1948, 21).
104
1. Madde: Ġçinde devlete mütehattim bir vazife icra veyahut hükümetin veya belediyelerin
efrad ile zaruri ve kanuni olan münasebetlerini temine tahsis edilen binalarla alelumum
mektep binalarında vaktiyle Osmanlı saltanatını temsil için konulmuĢ olan yahut
vaziyetlerine göre halen temsile delalet eden tuğra veya armalar ve bunlarla beraber olarak
sultanların medihlerini ihtiva eden kitabeler hakkında ikinci madde hükmü tatbik olunur. Bu
kabil tuğra ve arma ve kitabe bulunan hususi binalar, bunlar kaldırılmadıkça veya
örtülmedikçe yukarda zikrolunan faaliyetler ve münasebetlere tahsil olunamaz.
2. Madde: Birinci maddedeki kayıtların Ģümulü dâhilinde olan tuğra ve arma ve kitabeler
devlet veya belediye malı olan binalarda bulunduğu halde kaldırılarak müzelere konulur.
Yerlerinden kaldırılmayanlarıyla gerek kendilerinin gerek bulundukları binaların, bedil veya
tarihi kıymetlerine halel gelecek olanlar, eserin ve bulunduğu mahallin bedii kıymetini
nakisedar etmemek üzere münasip vesait ile örtülür.
3. Madde:
Alakadar vekâletlerin müracaatı üzerine devlet binalarından hangi eserlerin
kaldırılması veya örtülmesi lazım geldiğini tayin ve örtülmesi Ģekil ve suretini tespit ile karar
vermek Maarif Vekâletine aittir.
4. Madde: Bu kanun neĢir tarihinden muteberdir.
5. Madde: Bu kanunun icrasına Ġcra Vekilleri Heyeti Memurdur.
Ek 4: Türkiye Cumhuriyeti Dâhilinde Bulunan Bilcümle Mebanii Resmiye ve Milliye
Üzerindeki Tuğra ve Methiyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun ( Resmi Gazete, S. 608, 16
HAZĠRAN 1927, s. 664; Umar 1981, 13).
Madde 1- Umumi ve mülhak bütçe ile idare olunan Devlet Devairi ve inhisar idarelerinin,
vilayetlerin, Ģehremanetleri ile belediyelerin, ticaret odalarının ve mukavelenameleri
mucibince talebe göndermeye mecbur olan Ģirketlerin tahsil için ecnebi memleketlere
gönderecekleri talebe bu kanun ahkâmına tabidir.
Madde 2- Birinci maddede sayılan makamlar tarafından ecnebi memleketlere gönderilecek
talebe Maarif Vekaletince müsabaka ile seçilir.
Bu makamlar göndermek istedikleri talebenin adedini, ihtisas zümresini ve bu talebede
aradıkları evsafı ve okutmak istedikleri memleketleri ve takip etmesini arzu eyledikleri tahsil
planının esaslı cihetlerini her sene Nisan nihayetine kadar Maarif Vekâletine bildirirler.
105
Maarif Vekâleti de o sene ecnebi memleketlere gönderilecek talebenin evsafını, tahsil
Ģartlarını alakadar tedris mü- esseselerine tebliğ ve gazetelerle ilân eder.
Madde 3- Sene sonu imtihanlarını müteakip tedris müesse- selerinin muallim veya müderris
meclisleri toplanarak o se- neki mezunlarla baĢkaca daha yüksek bir müesseseden mezun
olmamıĢ evvelki seneler mezunlarından gerek malûmat gerek zekâ ve seciye itibariyle
aranan evsafı haiz olanları müsabakaya girebilmek üzere namzet olarak ayırırlar. Yalmz
askeri fabrikalar umum müdürlüğünden tahsile gönderilmek istenen talebe için namzetler,
imtihanları diğer talebe usul ve Ģartları dahilinde Maarif Vekâletince yapılmak üzere,
mezkûr müdürlük tarafından seçilir.
Madde 4- Ġmtihan merkezlerinde teĢkil edilecek sıhhiye heyetleri namzetlerin
muayenelerini yaparak ecnebi memleketlerinde tahsillerine mâni olacak anzalardan salim
bulunup bulunmadıklarını tâyin ederler. Namzetler bu heyetin vereceği sıhhat raporlarını
almadan müsabaka imtihanına giremezler.
Madde 5- Ġmtihan sualleri Maarif Vekâletince tâyin edilecek mütehassıslardan mürekkep
bir komisyon tarafından tertip olunur. Bu komisyon lüzum gördüğü takdirde sual tanzimini
hariçteki mütehassıslara da havale edebilir. Ancak baĢka dairelerden gönderilecek talebenin
sualleri tertip edilirken alâkadar vekletlerden memur edilecek mütehassıslar dahi âza
sıfatiyle komisyona iĢtirak ederler.
Madde 6- Ġmtihanların yapılacağı tarih, müessese ve merkez her sene Maarif Vekâleti
tarafından tâyin ve en az on beĢ gün evvel ilân olunur.
Madde 7- Ġmtihanlar Maarif Vekâleti tarafından her merkezde teĢkil edilecek heyetler
huzurunda yapılır. Bu heyetlerin teĢekkül ve çalıĢma usulleri bir talimatname ile tespit
olunur.
Madde 8- Ġmtihan evrakı, sualleri tertip eden komisyon tarafından tetkik edilir. Her derse ait
imtihan evrakı biri alâkadar vekâletten memur edilmek üzere en az iki zat tara- findan tetkik
olunur. Ecnebi lisanı notu diğer derslerden müsavi derecede not alanlar arasından tercih
sebebi olarak nazarı itibara alınır. Sualleri tertip eden komisyon icabında ders zümrelerine
emsal kabul edebilir.
Madde 9- Elyevm tahsilde bulunan ve bundan böyle gönderilecek olan her talebeye Maarif
Vekâletince tahsil Ģartlarını gösteren etraflı birer plan verilir. Lüzum ve zaruret takdirinde
bu planlar (2) nci madde hükmü nazarı dikkate alınarak Maarif Vekâleti tarafindan tadil
edilebilir.
106
Madde 10- Müsabakada kazanan ve gönderilmeleri kararlaĢtırılan talebeden bu Kanun ile
kendilerine tahvil olunan mecburiyetleri ifa edeceklerine dair Maarif Vekâletince birer
taahhütname alınır ve bu taahhütnamelerin tasdikli birer sureti alâkadar makamlara verilir.
Madde 11- Bir talebenin tahsilini ikmal etmesi o talebenin tahsil planında gösterilen
merhaleleri geçmesi demektir. Hastalık veya herhangi meĢru ve fevkalâde bir hal vaki olmadıkça talebenin tahsil planında gösterilen müddette tahsilini bitirmemesi o talebenin
geriye çağrılmasını icap ettirir.
Madde 12- Umumi ve mülhak bütçe ile idare olunan dairelerin tahsilde bulunan veya
yeniden gönderecekleri talebe için her sene bütçeleriyle kabul olunacak tahsisat her daire
namına ayrı ayrı maddeleri ihtiva etmek üzere Maarif Vekâleti bütçesinde açılacak bir
fasılda cem olunur. Diğer makamlar kendi hesaplarına tahsilde bulunan ve yeniden
gönderilecek olan talebenin Maarif Vekâletinin alacakları miktara göre senelik tahsisatının
tediyesini her sene Nisan nihayetine kadar Maliye Vekâletine tahriren taahhüt ederler. Bu
taahhütler yekûnu bir taraftan varidat bütçesine ithal diğer taraftan da Maarif Vekâleti
bütçesindeki talebe tahsisatı faslına bir madde olarak vaz olunur.
Madde 13- Öğrenci ödeneği, bütün öğrencileri kapsamak üzere her yıl Milli Eğitim Gençlik
ve Spor ve Maliye ve Gümrük Bakanlıklarınca tespit edilecek aylık miktar ile zaruri giderler
toplamından teĢekkül eder.
Madde 14- Maarif Vekâleti ecnebi memleketlerde tahsilde bulunan talebenin daimî ve
muntazam bir surette teftiĢ ve murakabesi vazifesi ile mükellef olmak üzere azamî dört
Maarif MüfettiĢinden ve Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğüne mensup bir müfettiĢten
mürekkep bir teftiĢ heyeti bulundurur.
Her müfettiĢe müteferrik ve müstacel masraflar için Ġcra Vekilleri kararile üç bin liraya
kadar avans vermeye Maarif Vekâleti selâhiyettardır (228)
Madde 15- MüfettiĢler mühim ve müstacel sebepler dolayı- siyle bir talebenin bulunduğu
Ģehir veya müesseseyi tebdil edebilirler. Askeri fabrikalara mensup talebeler sınıfını muhafaza etmek suretiyle bu ahkâma tâbidir. Bu takdirde azamî bir hafta zarfında vekâleti
keyfiyetten haberdar ederler.
Madde 16- MüfettiĢler kendi hesaplarına tahsilde bulunan Türk talebenin vaziyetini ve
çalıĢmalarını aileleri tarafından vukubulacak müracaat üzerine teftiĢ ederler ve neticeden
kendilerine malûmat verirler. Bu talebeden millî Ģeref ve haysiyeti kıracak surette hareket
228 15.5.1975 tarih ve 1897 Sayılı Kanun’la 2 ay olarak değiĢtirilmiĢtir.
107
ettikleri müfettiĢler tarafından tespit edilenler, velileriyle talebenin tahsilde bulunduğu
memleket elçiliğine ve Maarif Vekâletine bildirilir.
Madde 17- Maarif Vekâleti her talebenin tahsilini ikmal etmesinden altı ay evvel keyfiyeti
ait olduğu makama bildirir. Tahsilini ikmal ve avdet eden talebe üç ay zarfında (*)
taahhütname ile merbut olduğu makama müracaata mecburdur. Müracaatından itibaren
mensup olduğu makamca bu talebeye bir vazife tayin edilmedikçe üç ay müddetle ecnebi
memleketlerde tahsilde bulunan talebe için itası mukarrer asgarî aylığının yarısı aylık
tahsisat olarak verilir.
Madde 18- Avdet ve müracaat etmiĢ olan bir talebe ihtisası dahilinde kendisine teklif
olunacak hizmeti kabule mecburdur. Ancak bu mecburiyet müracaatından itibaren üç ay
nihayetine kadar bir hizmete tayin edilmeyenler için sakıt olur. Birinci maddede sayılı
makamlardan belediyeler, ticaret odaları ve Ģirketler tarafindan tahsile gönderilen talebe
müstesna olmak Ģartiyle diğer makamlara ait talebe için 10 uncu maddeye tevfikan bu
talebenin taahhütnameleri ahkâmının tatbiki ile vazifedar olanlar avdet edecek talebeyi
açıkta bırakmamak üzere zamanında bütçeleri ile tahsisat teklif etmemek veya münhal bir
vazifeyi hazır bulundurmamak gibi tedabiri evveliyeyi ittihazda ve intihap ve tâyin ile
mükellef olanlar tahsilden avdet ve müracaat eden talebeyi ihtisasları dahilinde münhal bir
hizmete kanunî sebepler olmaksızın tâyin için muktazi muameleleri ifada ihmal ve terahî
gösterdikleri takdirde o talebenin ecnebi memleketlerde tahsili uğrunda ihtiyar edilmiĢ
masrafını ödemeye mecburdurlar.
Taahhütname ile merbut olduğu makam tarafından kendisine müracaatından itibaren iki ay
zarfında iĢ gösterilmeyen talebeyi üçüncü ay hitamına kadar devletin herhangi bir dairesi
hizmete tâyin edebilir ve bu takdirde talebenin taahhütnamesindeki mecburiyeti kendisini
hizmete tâyin eden daireye intikâl eder.
Madde 19- Geriye çağrılan talebe ile tahsillerini bitirerek üç ay zarfında avdet eylemeyen
ve 17, 18 inci maddeler mucibince müracaat ve teklif olunan hizmetleri kabul etmeyen
talebe ile bunlardan mecburi hizmet müddeti içinde istifa eden veyahut memuriye ihraç
cezasına uğrayanlar Memurin Kanununun altmıĢ dördüncü maddesine tevfikan tahsil
masraflarını faizleriyle beraber ödemeye mecburdurlar.
Madde 20- Evvelce kendi hesaplarına tahsile gitmiĢ olan talebeden tahsillerine devam
edemeyecek vaziyete düĢmüĢ olanlar, bulundukları resmi müesseselerde imtihan geçirmiĢ
ve bu imtihanlarda muvaffakiyet temin etmiĢ bulundukları takdirde müfettiĢliğin mütalâası
alındıktan sonra zümresine ait tahsisat mevcut olmak ve dairesince muvafakat olunmak
108
Ģartiyle bu Kanun ahkâmına tâbi talebe arasına alınabilirler. Ecnebi memleketlerde resmî
hiçbir imtihan geçirmemiĢ olanların bu Kanun ahkâmına tâbi talebe meyanına alınabilmesi
için Maarif Vekâletince açılacak müsabaka imtihanlarına iĢtirak etmeleri Ģarttır.
Madde 21- Birinci maddede sayılı makamlar tarafından tahsil için ecnebi memleketlere
ayrıca memur gönderilmesi caiz değildir. Memurlardan tahsil için gitmek isteyenler bu
Kanun ahkâmına tevfikan talebe sıfatını iktisaba ve gitmezden evvel memuriyetlerinden
istifaya mecburdurlar. Dairelerince staj maksadıyla ecnebi memleketlere gönderilecek
memurlara bu Kanunun Ģümulü yoktur.
Madde 22- Bu kanun neĢri tarihinden muteberdir.
Madde 23- Bu kanunu ahkâmını icraya Ġcra Vekilleri Heyeti memurdur.
Ek5: Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun (Resmi Gazete, S. 1169, 16
NĠSAN 1929, s. 407; BaĢgelen 2011, 45).
115. Maddesine göre KapalıçarĢı, bedesten, arasta, han, saraçhane, tabakhane, su hazineleri ve
çeĢmeleri ve suyollarının mülklerini elinde bulunduran kiĢiler bu eserlere bakmaz ve
onarmazlarsa, bunların bakım ve onarımı belediyeler tarafından yapılır.
159. Maddeye göre ise harap haldeki kale ve kulelerin arazileri belediyelerin malı olur
Ek 6: Belediye Kanununda Geçen Düzenlemeler (Resmi Gazete, S. 1471, 14 NĠSAN 1930, s.
8821-8840; Can 1948, 19).
174 numaralı mezarlıklar hakkında genelge ile mezarlıklar ve mezar taĢlarının korunması
Muhafaza-i Abidat Nizamnamesi uyarınca kaldırılacaksa müzelere veya medrese gibi yapılara
kaldırılması lüzumu hakkında emirler içermektedir
109
Ek 7: Mezarlıklar Hakkında Nizamnamedeki Düzenlemeler (Resmi Gazete, S. 1868, 9
AĞUSTOS 1931, s. 391; Arık 1947, 51).
1.
Madde: Türkiye’de her türlü basma usulleriyle basılıp neĢredilen 2. maddede yazılı basma
yazı ve resimleri basanlar bunların beĢ nüshasını Maarif Vekâletinin emrine vermeye
mecburdurlar.
2.
Madde: Usulün dairesinde aldıkları ruhsatnamelerle Türkiye’de hafriyat yapan yabancı
âlim ve mütehassıslar yaptıkları bu hafriyata ait olarak Türkiye dıĢında bastırılıp
neĢrettikleri eserlerin altı nüshasını Maarif Vekilliği emrine vermeye mecburdurlar. Bu
gibiler hafriyat için izin verildiği sırada bu madde hükmüne riayet edeceklerine dair
kendilerinden yazılı taahhüt alınır. Bu maddeye göre Maarif Vekilliği emrine verilen
nüshalar aĢağıda yazılı yerlere dağıtılır:
A) Ġki nüsha Milli Kütüphaneye,
B) Bir nüsha Ankara Umumi Kütüphanesine,
C) Bir nüsha Maarif Vekilliği Dairesi Kütüphanesine,
D) Bir nüsha Ġstanbul Asarı Atika Müzeleri Kütüphanesine,
E) Bir nüsha Türk Tarihi Tetkik Heyeti Kütüphanesine.
Ek 8: Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu (Resmi Gazete, S. 2733, 21 HAZĠRAN
1934, s. 2733; Can 1948, 18).
110
1. Madde: Maarif Vekâletine bağlı umumi müzelerle rasathanenin teĢkilatı bu kanuna bağlı
(A) iĢaretli kadro cetvelinde gösterilmiĢtir.
2. Madde: Umumi müzelerle rasathanede çalıĢan vazife sahipleri dört sınıfa ayrılırlar:
a) Birinci sınıf mütehassıslar,
b) Ġkinci sınıf mütehassıslar,
c) Üçüncü sınıf mütehassıslar,
d) Memurlar
3. Madde: Müze ve rasathane kadrolarına dâhil vazifelerden, iĢin yapılması hususi ve ilmi bir
hazırlığa ihtiyaç gösteren ve vazife sahibinin oradan uzun zaman ayrılmaması iĢe vukuf,
ehliyet ve emniyet bakımından devletçe menfaati müstelzim bulunan iĢlere “ihtisas
memuriyetleri” denir. Bu memuriyetlerde istihdam olanlara “mütehassıs” unvanı verilir ve
bu mütehassıslar iĢbu kanun mucibince müddetlerini doldurdukça yerlerinde terfi ederler.
Bunlar müze ve rasathane mütehassısları olmak üzere iki zümreye ayrılırlar. Bu kanuna
bağlı (A) iĢaretli cetvelde yazılı vazifelerin hangilerinin ihtisas memuriyeti oldukları,
sınıflarıyla birlikte gösterilmiĢtir.
4. Madde: Ġhtisas memuriyetlerinde vazife alan mütehassıslar menĢe ve ehliyetlerine göre
zümreleri dâhilinde ayrıca üç sınıfa ayrılırlar.
A) Üniversite veya yüksek bir mektep mezunu olmakla beraber doktora yapmıĢ ve kendi
ihtisası sahasında orijinal bir eser vücuda getirmiĢ ve en az bir garp diline vakıf
bulunmuĢ olanlar birinci sınıf;
B) Yalnız üniversite veya yüksek mektep mezunu olanlara ikinci sınıf;
C) En az lise veya ikinci dereceden orta ihtisas mektebinden mezun olanlara üçüncü sınıf
mütehassıs zümresine dâhil olabilirler.
5. Madde: Umumi müzelerle rasathanede çalıĢan mütehassıslar, bu kanun ile tayin edilen
vasıfları haiz bulunanlar arasından Maarif Vekâletince tayin olunurlar. Diğer umumi
müzelerle rasathanede çalıĢacak memurlar ise, Memurin Kanununun dördüncü maddesinde
yazılı vazifeleri haiz olanlar arasından yine Maarif Vekâletince tayin olunurlar.
6. Madde: Birinci sınıf mütehassısların maaĢları 35 liradan baĢlar ve her üç senede bir, aynı
memuriyette kalmak üzere birer derce terfi olunarak 125 liraya kadar çıkar.
7. Madde: Ġkinci sınıf mütehassısların maaĢları 25 liradan baĢlar ve her üç senede bir birer
derce terfi olunarak 90 liraya kadar çıkar. Bir garp diline vukufunu imtihanla ispat edenler
bir derece daha yukarı maaĢla tayin olunur, veya bu imtihanı memuriyeti esnasında vermiĢ
olanların maaĢları bir derece yukarı çıkarılır.
111
8. Madde: Üçüncü sınıf mütehassısların maaĢları 20 liradan baĢlar ve her üç senede bir, bir
derce terfi olunarak 55 liraya kadar çıkar.
9. Madde: Mütehassıslar, mensup oldukları zümre içinde diğer ilmi veya idari bir ihtisas
vazifesine nakilleri takdirinde de aynı suretle terfi ederler. Zümre haricinde vazife alanlar o
vazifeye ait hükümlere tabidir.
10. Madde: 17 Haziran 1938 yılında 3459 sayılı değiĢiklikle 10. Maddeye ”farklı memuriyete
tayin olanların maaĢ farkını Maarif Vekâleti öder” eklenmiĢtir.
11. Madde: 1452 numaralı kanuna bağlı 2 numaralı kadro cetvelinin müzelerle rasathaneye ait
kısmında ve diğer kanunların bu kanuna uymayan hükümleri bu kanuna bağlı (A) cetveline
dâhil vazifeler hakkında tatbik olunmaz.
Muvakkat madde 1: Bu kanunun neĢrinde müstahdem olan memurların müktesep haklarına
halel gelmez. Ancak yerlerinde terfi edebilmeleri için bu kanunda gösterilen mütehassıslık
Ģartlarını kazanmaları lazımdır.
Muvakkat madde 2: Bu kanunun neĢir tarihinde iĢ baĢında bulunup da mütehassıs vasfına
haiz olanlardan hizmet müddetlerine göre fazla maaĢ alanlar, kanundaki müddeti
dolduruncaya kadar terfi etmezler.
Muvakkat madde 3: Bu kanunla tespit edilen ihtisas memuriyetlerinden açılacak yerlere,
bu kanunda gösterilen vasıf ve Ģartları haiz mütehassıs memur bulunmadığı takdirde, bu
vazifelere eski kadrolardaki derece maaĢı üzerinden ve umumi hükümler dairesinde
muvakkat mahiyette memur tayini caizdir.
Muvakkat madde 4: Bu kanuna bağlı (A) iĢaretli cetvelde yazılı memuriyetlerden (B)
iĢaretli cetvelde adetleri gösterilen 1934 mali senesi Muvazenei Umumiye Kanununun 12.
maddesine bağlı (L) cetveline alınmıĢtır.
12. Madde: bu kanun neĢir tarihinden muteberdir.
13. Madde: bu kanunun hükümlerini icraya Maliye ve Maarif Vekilleri memurdur.
Ek 9: Müzeler ve Rasathane TeĢkilat Kanunu (Resmi Gazete, S. 2742, 3 TEMMUZ 1934, s.
4080; Can 1948, 12-13).
112
1. Madde: Devlet idare ve muamelelerine ait olup yok edilmesi lazım gelen bütün evrak ve
defterler bu nizamnamede yazılı usul idaresinde yok edilir.
2. Madde: Her vekâlet ve dairede saklanacak ve yok edilecek evrakı ayırmak üzere üç
azadan terekküp edecek birer heyet teĢkil olunur. Bu heyete aza olunacak kiĢilerin kifayete
haiz olmasına dikkat edilir.
3. Madde: Bu nizamnamenin neĢrini mütakip teĢkil edilecek olan bu heyetler, her Vekâlete
ve dairenin evrak mahzenlerinde saklı bulunan ve 1926 senesi nihayetine kadar olan bütün
evrakları ayıracaktır.
4. Madde: Hazinei Evrakta veya herhangi bir mahalde bulunup Ģimdiye kadar muhtelif
zamanlarda tetkik edilmiĢ veya tetkik edilmek üzere ayrılmıĢ veyahutta hiç tetkik
edilmemiĢ olan eski evrak tefrik ve tasnif edildikten sonra yok edilmek üzere ayrılmıĢ
olanlar bulunduğu takdirde bunlarında her halde ikinci maddedeki komisyon tarafından
gözden geçirilmesi meĢruttur.
5. Madde: Her sene bidayetinde tekrar toplanarak üzerinden yedi sene geçmiĢ evrakı tetkik
ederler.
6. Madde: Heyetler, cari muameleler için elde bulundurulması veya herhangi bir
mülahazadan dolayı saklanması lüzumlu görülen evrakı ayırdıktan sonra yok edilmesinde
mahzur görmedikleri evrakı tasnif ederek bir mazbata ile aĢağıdaki maddede yazılı
komisyona gönderirler.
7. Madde: Merkezde BaĢvekâlet ile Dâhiliye, Hariciye, Milli Müdafaa ve Maarif Vekâletleri
tarafından intihap edilecek beĢ zattan mürekkep bir komisyon teĢkil olunacaktır.
8. Madde: Bu komisyon heyetlerinden gönderilen evrakı tetkik ederek tarihi, ilmi, siyasi,
askeri, iktisadi ve hukuki kıymet ve ehemmiyeti, haiz olmadığına kanaat getirdiklerini yok
edilmek ve bu noktalardan kıymetli ve ehemmiyetli olduğuna kanaat getirdiklerini de
saklamak üzere tasnif ederek bir mazbata ile Hazinei Evrak Müdürlüğüne tevdi eder.
9. Madde: Komisyonun çalıĢması sırasında tetkik edilen evrakın ait olduğu Vekâlet veya
dairenin mümessili de hazır bulunarak tetkikata iĢtirak eder.
10. Madde: Vilayetlerle mülhakatındaki evrak için ilk tetkikatı yapmak üzere vilayetlerde
teĢkil olunacak heyetin azası valilerce seçilir ve heyetin çalıĢmaları muntazaman takip
edilir. Bu heyet yok edilmek üzer ayırdıkları evrakları merkezdeki komisyona gönderir.
11. Madde: Büyük Erkânıharbiyenin her nevi evrakı hususi talimatında yazılı hükümlere tabi
olup bu nizamname ahkâmından hariçtir.
12. Madde: Milli Müdafaa Vekâletinin teĢkilatı ve seferberlik gibi memleket müdafaasıyla
113
alakalı mühim ve mahrem evrakı hariç olmak üzere diğer muamele evrakı hakkında bu
nizamname hükümleri tatbik edilir.
13. Madde: Hariciye Vekâleti evrakı, kendi evrak mahzeninde hıfzedilir. Ancak yok edilmek
üzere tefrik edilecek evrak hakkında 4. madde hükmüne riayet edilir.
14. Madde: Tapu daireleri evrakından tasarruf ve Kadastroya ait olanlar bu nizamname
hükümlerinden hariç olup daima surette muhafaza edilir.
15. Madde: Her dairedeki memurların zatlarına müteallik sicil dosyaları alakadar memurun
vefatından itibaren on sene geçmedikçe yok edilemez.
16. Madde: Cezaya ait adli evraktan hukuku amme davasının veya son tahkikatın açılmasına
mahal olmadığı suretinde veya beraat kararıyla neticelenen ve kayıt defterleri müruru
zaman müddetinin bitmesinden itibaren beĢ sene geçtikten sonra yok edilir. Mahkûmiyetle
neticelenen ceza evrakı yok edilemez.
17. Madde: Divana tevdi edilecek tahsis evrakıyla ita emirleri ve varidat ve muamelatı
naktiyeye müteallik bütün evrakı müsbite merbut cetvelde yazılı müddetlerle Divanda
saklanır.
18. Madde: Muhasebeyi Umumiye Kanununun 138. maddesine göre kaleme alınmıĢ ve
ġurayı Devletçe görülmüĢ olan iĢbu nizamname neĢir tarihinden muteberdir.
19. Madde: iĢbu nizamnamenin icrasına Ġcra Vekilleri Heyeti memurdur.
Ek 10: Resmi Evrak ve Defterlerden Lüzumsuz Olanlarının Yok Edilme Tarzı Hakkındaki
Nizamnamedeki Bölümler (Resmi Gazete, S. 2820, 19 Eylül 1934, s. 4377-4379).
1. Madde: Umuma açılmıĢ olan müzelerle, açık müze haline konmuĢ tarihi ve tenzim
edilmiĢ ören yerlerini ziyaret edenlerden onar, açık bulunan milli saraylarla, Topkapı
Sarayı Müzesini ve müĢtemilatını ziyaret edenlerden elliĢer, Ayasofya Müzesini ziyaret
edenlerden yirmiĢer kuruĢ duhuliye alınır. Bu ücretler ulusal bayram ile genel ve hafta
tatili günlerinde yarıya indirilir. Sıhhiye müzeleri duhuliyesiz ziyaret edilir.
2. Madde:
A) Alelumum mektepler talebesinden,
B) Kıta halindeki erat ile subaylardan,
114
C) Rehberiyle toplu halde gelen Halkevi gibi kültür kurumları üyelerinden,
D) Ecnebi memleketler talebe ve izci gruplarından,
E) Hususi müsaadeyi haiz sanat ve ilim müntesiplerinden,
F) Resmi devlet misafirleriyle maiyetleri ve mihmandarlarından duhuliye ücreti alınmaz.
3. Madde: 14 Kânunusani 1926 tarihli ve 718 sayılı kanun mülgadır.
4. Madde: Bu kanun 1 Haziran 1938 tarihinden muteberdir.
5. Madde: Bu kanun hükümlerini icraya Milli Müdafaa, Maliye, Maarif, Sıhhat ve Ġçtimai
Muavenet Vekilleri memurdur.
Ek 11: Müzelerle Ören Yerleri Ziyaret Edenlerden Alınacak Ücret Hakkında Kanun (Resmi
Gazete, S. 3867, 28 MART 1938, s. 9548; Umar 1981, 12).
Ek 12: 1920 yılında MEB’in teĢkilat yapısı (Kantarcıoğlu 1998, 17).
115
1)
Türk Milletinin Büyük Müverrihi Kemal Atatürk’ün Türk tarih yazma sanatında
cihanĢümul bir inkılâp yapan ve milliğ kültür tarihimizin seyrinde bütün istikballere Ģamil bir
dönüm noktası yaratan ilmiğ dehasının açtığı ulusal - insaniğ tarih ideali yolunda iman ve
Ģuurla yürüyen, ve büyük yaratıcıdan aldığı ilhamla istikbalin Türk tarihine ait olduğuna inanan
Türk Tarihi AraĢtırma Kurumu, hazırlamakta olduğu Türk Tarihinin Ana Hatları eserini,
modern ilimlerin ve modern ilim metodlarının bütün icap ve taleplerini tatmin edecek surette
vücuda getirmek, ve bu yüksek maksada, Ģimdiye kadar topladığı ilmiğ tecrübelerden ve
müspet semerelerden de istifade ederek, en kestirme ve emin yollardan biran evvel varabilmek
için, Büyük Üstadı Atatürk’ten yeni iĢaretler ve direktifler almıĢtır.
2)
Bu iĢaret ve direktifler Türk Tarihi AraĢtırma Kurumu’nun ilmiğ faaliyetini daha
ziyade derinleĢtirip geniĢletmesini emretmekte, ve Kurum’a bu ilmiğ hız ve hamleyi
kazandırmak için, rasyonel bir iĢ ve ihtisas bölümü içinde vahdetli ve ahenkli bir çalıĢmayı
temin eden geniĢ bir teĢkilât plânı vermektedir.
3)
Bu plâna göre, bütün devlet ve millet müesseseleri, fakülteler, akademiler,
yüksek mektepler, müzeler, lise tarih öğretmenleri, bütün mutahassıs ve münevver unsurlar,
hattâ geniĢ halk tabakaları, Türk Tarihi AraĢtırma Kurumu’na fiiliğ, müspet yardım ve hizmette
bulunacaklar, bunu vataniğ, milliğ vazife bilecekler, ve bununla mükellef tutulacaklar.
4)
Böylece memlekette umumiğ ve canlı bir tarih seferberliği ve büyük ölçüde bir
tarih faaliyeti açılacak ve Türk Tarihi AraĢtırma Kurumu, bir taraftan, Türk milletinin Büyük
Müverrihinden ıĢık alarak ve bütün ilim unsurlarından yardım görerek, Türk Tarihinin Ana
Hatları eserini, Türk jenisinin ve milliğ kültür iradesinin müĢterek mahsulü olmak üzere
vücuda getirirken, diğer taraftan da, bununla muvazi olarak, vatan topraklarındaki milliğ tarih
mallarının muhafazasına, tarihiğ vesikaların toplanmasına, milliğ tarihe tealluk eden bütün
iĢlerin ve teĢebbüslerin yapılmasına, ve memlekette Ģuurlu, canlı ve sürekli bir tarih inĢa
devrinin açılmasına çalıĢacaktır.
5)
Büyük ġefin gösterdiği harb kahramanlığı yolunda temiz kanını akıtarak siyasiğ
istiklâlini ebedileĢtiren Türk milleti, kültür kahramanlığı alanında da, kendi asîl zekâsını,
Büyük Üstadı Kemâl Atatürk’ün güneĢ dehasında bileyerek ve onun bütün kapalı imkân
kapılarını açan çelik azminden ve iradesinden kuvvet ve hız alarak, kendi kültür ve tarih
binasını kendi kuracaktır.
6)
Bu ulusal ilmiğ tarih faaliyeti iki esas hedef üzerinde tekâsüf edecektir:
A- Her türlü tarih vesika, malzeme ve âbidelerini bulmak, toplamak, muhafaza ve
116
restore etmek;
B- Bunların tenkidiğ ve tahliliğ metodlarla mütalea ve mukayesesinden ve izahından
çıkan ilmiğ esaslara dayanarak Tiirk Tarihinin Ana Hatları eserini terkip ve inĢa etmek.
7)
A kısmında baĢlıca Ģu iĢler baĢarılacaktır:
I.
Milliğ tarih tezimizin ilmiğ zaferini temine yarayacak tarihiğ delilleri ihtiva
eden, Ģurada, burada ve “Hazinei Evrak” denilen emniyetsiz, tehlikeli ve rutubetli yerlerde
dağınık ve yığın halinde duran bütün vesikaları ve bütün el yazmalarını, kitabeleri, vakfiyeleri,
mahkeme sicillerini, devlet merkezinde vücuda getirilecek modern, geniĢ bir binada toplamak
ve en yeni teknik metotlarla tasnif ve tanzim ederek, tarih yazanların bu vesikalardan daima ve
kolayca istifade edebilmelerini ve ilmiğ tetkiklerini bilhassa bu milliğ vesikalara istinat
ettirmelerini temin etmek, (bu mühim iĢ As BaĢkan Halil Edhem’in riyaset ve nezaretinde takip
olunacak ve bu maksatla Bakanlıklar murahhaslarından mürekkep olarak Ankara’da teĢekkül
etmiĢ olan komisyonun teĢebbüslerinin biran evvel fiiliğ netice almasına çalıĢacaktır).
II.
Böylece tanzim ve tasnif olunacak vesikalar, mutahassıslar tarafından tetkik
olunduktan sonra, tarihiğ kıymet ve ehemmiyetlerine göre, külliyat halinde ve Türk tarihi
malzemeleri serisi Ģeklinde sıra ile neĢredilmek; (bu neĢriyatı idare edecek ilmiğ heyetler
zamanı gelince teĢkil olunacak ve faaliyete geçeceklerdir).
III.
Memleket içinde ve dağınık bir halde açıkta duran tarihiğ eserleri, tahrip
olunmak, çalınmak, satılmak, ziyaa uğramak, ve zamanla kendi kendine harap olmak
tehlikelerinden masun bulundurmak için, hükümetçe bütün tedbirler alınmak; (Müzeler Umum
Müdürü Hâmit Zübeyr’in riyasetinde teĢekkül edecek bir komisyon bu hususta icap eden
projeyi hazırlayacak, bunun icra ve tatbikini takip edecektir).
IV.
Hükümet otoritelerinin ve Belediyelerin yakın alâka, takip ve mesuliyetleri
altında, Cumhuriyet Halk Partisinin Halkevlerine ve Parti Organlarına açtıracağı sürekli ve
usanmaz bir propaganda faali- yetile ve Matbuat Umum Müdürlüğünün nezaret ve takibi
altında günlük gazete ve mecmualarda yaptırılacak sürekli, tesirli popüler neĢriyatla, bu milliğ
tarih mallarını asıl sahibi olan Türk Halkına muhafaza ettirmek; (bu iĢler Türk Tarihi
AraĢtırma Kurumu üyelerinden Profesör ġemsettintarafından takip edilecektir).
V.
Kutatgubilik, Babürname vesaire gibi, Türk tarihine kaynak olacak eski eserleri ve nadir
metinleri (bilhassa Arapça ve Farsça olanları) tercüme ve neĢretmek; (bunların isimlerini,
tercüme ve neĢir sırasını gösteren bir liste Profesör ġemsettin, Köprülü, Mükrimin Halil
tarafından tertip edilecek, tercüme ve neĢir iĢi hakkında da bir proje hazırlanacaktır).
VI.
Gerek içerde ve gerek dıĢardaki müzeler ve kütüphanelerde mevcut eski eserlerin ve
117
tabloların kopyelerinden koleksiyonlar vücuda getirmek; (Halil Edhem, Ġhsan, ReĢit, Safvet,
Hâmit Zübeyr).
V. Milliğ ruhu en iyi ifade eden Türk mimarisini yeniden canlandırmak ve Türk
nesillerinin, mekteplerde ve mektepler dıĢında estetik terbiyesinde bu milliğ sanat ve kültür
mallarımızı faydalı kılmak için, Türk mimariğ âbidelerinin sanatkâr fotoğrafi ile kopyalarını
ucuz fiatla çıkartmak ve geniĢ halk tabakalarına yaymak; (Kültür Bakanlığı).
VI. Ankara, Ġstanbul, Bursa, Ġzmir, Edirne’de muayyen devirlere ve kültürlere ait
eserleri toplıyarak, bu Ģehirleri büyük üslûpta birer “Eski eserler ve âbideler merkezi” haline
koymak; (bunlara ait projeler, Türk Tarihi AraĢtırma Kurumu As BaĢkanları Bayan Âfet’le Bay
Halil Eldem’in riyaset ve nezaretleri altında mutahassıs heyetler tarafmdan hazırlanacaktır).
VII.
Ecnebi tarih ekspedisyon’larımn büyük sermayelerle baĢardıkları hafirleri, ilerde
maliğ kudretimizin vüsatlı zamanında yapmak üzere, Ģimdilik, küçük mikyasta hafirler tertibile
arkeolojik ve antropolojik araĢtırmalar ve keĢifler yapmak; (Müzeler Umum Müdürlüğünün
Reisliğinde bir mütehassıs komisyon buna ait teklif projesini hazırlıyacaktır. Profesör ġevket
Aziz dahil).
VIII.
Memleket içinde ve dıĢındaki mühim hafir ve keĢif yerlerine seyahatler tertip
ederek, bulunan tarihiğ eserler ve âbideler üzerinde ilmiğ tetkikler yapmak; (As BaĢkan Bayan
Âfet bu husustaki programı hazır hyacaktır).
8)
Türk Tarihi AraĢtırma Kurumu IV üncü maddede zikredilen vazifelerden
hükümete teallük eden ve hükümet vasıtasiyle baĢarılması mümkün olan teĢebbüsleri
neticelendirmek için alâkadar Bakanlıklar ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliğile
doğrudan temasa girecek, ve kendi mutahassıs kolları tarafından hazırlanacak iĢleri yine o
kollar vasıtasile takip ve intaç edecektir.
9)
Türk Tarihi AraĢtırma Kurumu’nun doğrudan doğruya tarih yazma iĢine teallük
eden ve 6 ıncı maddenin B iĢaretli fıkrasında zikredilen esas vazifesi Ģu suretle tanzim
edilecektir:
ġimdiye kadar takip edilen çalıĢma programı ve iĢ bölümü bundan böyle de muhafaza edilecek,
fakat mutahassıslardan mürekkep yeni kolların ve teĢekküllerin ayrıca tanzim ve tesbit edilecek
programlar dahilindeki çalıĢma ve yardımlarile ikmal safhasına girecektir.
10)
Bu yeni yardımcı kolların baĢında ilmiğ selâhiyet ve otorite- sile Türk Dili AraĢtırma
Kurumu gelir.
Lengüistik ve filoloji ilimleri modern tarih yazma sanatının asliğ unsurlarından biridir.
118
Bu yardımcı ilimler sahasında yapılacak araĢtırmalardan, tahlillerden, mukayeselerden çıkan
neticeleri Arkeoloji, Antropoloji, ve Etnoloji gibi tarihin diğer yardımcı ilimlerinin vereceği
neticelerle mukayese etmek ve birbirini nefy ve ispat eden delillerden bir sentez yapmak
suretiyledir ki prehistorik tarihiğ binasını sıhhatla kurmak ve tamamlamak mümkün olur.
Bu sebeple Türk Dili AraĢtırma Kurumu kendi sinesinde vücuda getireceği bir teĢekküle
tarih noktai nazarından dil tetkikleri yaptıracak ve Türk Tarihinin Ana Hatları eserinin dil
kısmım bir sentez halinde yazdıracaktır.
Garp âlim ve müverrihleri tarihiğ âlemin mütaleasında ve izahında umumiyetle EndoÖropeen dil bakımını hâkim kıldıkları için, ya yanhĢ hükümlere varmakta veyahut çıkmaza
saplanmaktadırlar. ĠnĢa ettiklerini zannettikleri bina da tarihin hakikiğ ve sadık binası değildir.
Türk diliyle Endo-Öropeen diller arasında akrabalık bulunduğunu garp lengüistleri kabul
ediyorsa da, Ģimdilik bunun daha ötesine geçemiyorlar. Buna mukabil Atatürk’ün derin ilmiğ
tetkikleri aradaki münasebetin yalınız bir akrabalıktan ibaret kalmadığını, o bilâkis Türk dilinin
Endo-Öropeen dillere ve bütün dünya dillerine ana ve kaynak olduğunu ispat etmektedir.
Büyük Türk âlimi tarihin mütaleasında Endo-Öropeen dil prensiplerinin değil, bilâkis Türk
dilinin hâkim kılınması zaruri olduğunu ve ancak bu ilmiğ yoldan gidilmek Ģartile tarihe sadık
bir bina kurulabileceğini göstermiĢtir. Garp âlimlerinin Ģimdiye kadar tatbik etmedikleri ve
Türk dilini bilmedikleri için tatbik dahi edemiyecekleri bu yeni metodun Türk âlimler ve
araĢtırıcıları tarafından selâhiyetle kullanılması ilmiğ taharriyi bugüne kadar hiç gidilmedik
yeni bir istikamete sokacak ve tarih ilminin zaferini en emin bir yoldan hazırlıyacaktır.
Atatürk’ün açtığı bu yeni taharri yolunda yürüyen Türk Tarihi AraĢtırma Kurumu’nun dil kolu
Türk Tarihinin Ana Hatları eserinin dil kısmım yazarken bu esas prensibi göz önünde tutacak
ve baĢlıca Ģu tarihiğ hakikatleri müdellel olarak ve bir sentez halinde yazacaktır:
A- Eskiliğile, esaletile, veludiyetile ve sonsuz yaratma kabiliyetile, Türk dilinin, bütün dünya
dilleri arasında iĢgal ettiği mümtaz mevkii;
B- Bu dilin baĢka kavimlere nasü milliğ dil olduğunu yahut baĢka milletlerin dillerine
kendi kelime haznesinden ve nahvinden, kök, kelime ve uzviyet vererek, hepsine umumiğ bir
ana kaynak hizmetini gördüğünü;
C- Türk dilinin bütün dünya dillerinin inkiĢaf ve tekâmülünde en müessir bir âmil
olduğunu;
D- Türk dilinin, Sumerlerin, Etilerin ve diğer eski Anadolu kavimlerinin, Mısırlıların,
Yunan medeniyetini doğuran Giritlilerin ve Egelilerin ve Roma kültürünü doğuran Etrüskierin
ana dilleri olduğunu ispat ederek, bugünkü modern garp medeniyetine ana kaynak olan bu en
119
eski yüksek medeniyetlerin, Türk kavimlerinin ırkiğ dehasının mahsulü olduğunu göstermek.
11) Türk Tarihinin Ana Hatları eserinin ikinci medeniyet kısmındaki “Türklerin harb sanatına
hizmetleri” faslının ilmiğ bir heyete yazdırılması, bu bahiste en ilmiğ selâhiyeti ve otoriteyi
yüksek elinde tutan Büyük Erkânı Harbiyemizden rica edilecektir. Türk Tarihi AraĢtırma
Kurumu ile Büyük Erkânı Harbiye arasındaki münasebetin muhafaza ve idamesine Büyük
Erkânı Harbiye Reisi MareĢal tarafından bir irtibat Erkânı Harp Zabitinin memur buyrulması
rica edilecektir.
12) Yine medeniyet kısmında Türklerin siyasete, ziraate, ticarete, iktisada, mâliyeye,
beden terbiyesine, musikiye, mimariye halıcılığa, boyacılığa ve ilh.... hizmetleri fasılları
muhtelif Bakanlıklara mensup olup ta bu bahislerde ihtisasları bulunan unsurlara yazdırılacak
ve Bakanlıklardan kendilerine emir verilecektir.
13) Türk Tarihi AraĢtırma Kurumu’nun diğer yeni faaliyetleri Ģunlar olacaktır:
A- Bir mecmua veya Bulleten çıkarmak; (bunun projesi Köprülü Fuad’m riyasetinde,
ReĢit Safvet ve Mükrimin Halil’den mürekkep bir komite tarafından hazırlanacaktır).
B- Türk mimarisini ve bunu yaratan milliğ jeniyi yeniden uyandırmak, Türk milletinin
estetik terbiyesinde bu milliğ kültür mallarımızı faydalı ve müessir kılmak için Ģehirlerde,
kasabalarda, yollarda ve bütün memleketteki muhtelif tarihiğ devirlere ait Türk mimari
eserlerinin (binalar, çeĢmeler, köprüler ilh...) sanatkâr fotoğrafi ile koleksiyonlarım yapmak
ve ucuz fiatla halka dağıtmak; (ReĢit Safvet, Celâl Esat bunun projelerini yapacaklardır).
14)
Ecnebi müesseseler ve otoritelerle ve bilhassa milliğ tezimize yaklaĢan ecnebi âlimlerle
münasebet tesisini bir usule bağlamak; (Köprülü Fuat, Muzaffer).
15)
Memleket liseleri tarih muallimleri ve ecnebi memleketler üniversitelerinde tarih tahsil
eden talebeler arasından muhabir âza seçmek; (Ġhsantarafından).
16) Türk Tarihi AraĢtırma Kurumu’nun ve Türk Tarihinin istikbali, yarın için
mütehassıs genç unsurlar yetiĢtirilmesindedir. Bu maksatla Kültür Bakanlığından tarih tahsili
için Avrupa’ya ve Amerika’ya gönderilmekte olan talebeden her sene üç talebenin seçilmesi
hak ve salâhiyetinin doğrudan doğruya Türk Tarihi AraĢtırma Kurumu’na verilmesi Kültür
Bakanlığından rica edilecektir. (Seçim hakkındaki projeyi Bay Hamithazırlayacaktır).
17)
Türk Tarihi AraĢtırma Kurumu’nun bütün bu faaliyetleri Kültür Bakanlığı’nın
yüksek himayesi ve yardımı ile müsmir netice verebilir. Bunu düĢünen Hami Reisimiz Atatürk,
Kültür Bakanlığında, Türk Tarihi AraĢtırma Kurumu’nda dahi üye olan bir tarih mütehassısının
idaresi altında ilmiğ bir Ģube açılmasını ve bu Ģubenin Türk Tarihi AraĢtırma Kurumu ile elele
faaliyete geçerek, bütün tarih maksat ve gayelerimizin tahakkukuna yarayan tedbirleri almasını
120
irade buyurmuĢlardır.
18)
Bütçe. Bu programın ihtiva ettiği iĢlerden doğrudan doğruya Türk Tarihi
AraĢtırma Kurumu’nun salâhiyetine teallük edenler iki safhaya ayrılacaktır:
I.
II.
1935 senesinde ve bu yılın bütçesiyle icra edilebilecek olanlar;
Gelecek yıllarda icra edilecekler; (önümüzdeki yıllarda bu ihtiyaçlara göre
tahsisat talep olunacaktır).
19) Programın muhtelif maddelerinde izah ve tesbit olunan iĢler hakkındaki projeler
vazifedar heyetler tarafından ikmal edildikten sonra, masarifin senelere taksimi meselesi
Divanca kararlaĢtırılacaktır.
Münasip Yere Ġlave Edilecek Maddeler
Türk Tarihinin Ana Hatları eserinin yazılmasında baĢlıca milliğ vesikalar ve âbideler
esas kaynak olarak alınmakla beraber, garp âlimlerinin ilmiğ neĢriyatı da tenkidiğ bir gözle
tetkik olunmak icap eder. Bunun için Türk Tarihi AraĢtırma Kurumu bir tercüme faaliyeti
açarak ecnebi dillerde münteĢir veya intiĢar edecek mühim ilmiğ eserleri Türkçeye çevirtecek
ve bu maksatla bir tercüme kolu vücuda getirecektir. (BaĢlıca Almanca, Ġngilizce, Rusça,
Ġtalyanca eserler tercüme ettirilecektir. Bu iĢler Divanca tanzim edilecektir).
Ecnebi
dillerdeki
eserlerin
ve
mecmuaların
ve
umumiyetle
kütüphanemizi
zenginleĢtirecek mühim eserlerin tedariki evvelden tesbit edilecek bir bibliografya’ya göre
yapılacaktır. (Bu bibliografya mürekkep bir heyet tarafından tesbit edilecektir).
EK 13: Avan Projesi’nin maddeleri (Ġğdemir 1973, 26).
121
Kazının Adı
Yöneten
BaĢladığı Tarih
Bittiği Tarih
Alacahöyük
Remzi O. Arık- Hamit
1935
-
1937
-
1938
-
1937
1943
1937
-
1938
1944
1937
1943
1937
-
1938
1948
1937
-
1937
-
1938
-
1938
1938
1936
1939
Z. KoĢay
Ankara Kalesi
Ankara Mabedi
Çankırıkapı
Eti YokuĢu
Ġzmir (Namazgâh)
Karaoğlan (Ankara)
Pazarlı
Region (Ġstanbul)
Topkapı Sarayı
Sarayburnu
Sivas ġifaiyesi
Tarih Öncesi
Remzi O. Arık
Hamit Z. KoĢay
Hamit Z. KoĢay
ġevket A. Kansu
Rüstem Duyuran
Remzi O. Arık
Hamit Z. KoĢay
Aziz Organ
Aziz Organ
Aziz Organ
Sedat ÇetintaĢ
ġevket A. Kansu
AraĢtırmaları (ĠnönüTuz Gölü)
Trakya Tümülüsleri
Arif M. Mansel
Ek 14: Atatürk Döneminde TTK’nin yaptığı kazılar (Ġğdemir 1973, 91-96).
122
Download