T.C. MALİYE BAKANLIĞI 2003 YILI BÜTÇE SUNUŞ KONUŞMASI ( TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu ) Kemal UNAKITAN Maliye Bakanı 5 Mart 2003 1 GİRİŞ Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonunun Değerli Üyeleri, Konuşmama başlamadan önce hepinizi saygı ile selamlıyorum. Bugün, 58’inci Cumhuriyet Hükümeti tarafından 3 Mart 2003 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan 2003 Mali Yılı Bütçe Kanun Tasarıları ile 2002 Temmuz ayında sunulmuş bulunan 2001 Mali Yılı Kesinhesap Kanun Tasarılarının görüşmelerine başlanmaktadır. Bütçeler, Devletin gelirlerini toplamasına izin ve giderlerini yapmasına yetki veren kanunlardır. Aynı zamanda yönetimin izlemeyi amaçladığı sosyal ve ekonomik politikaları ortaya koyarlar. Bütçelerin mali yönü yanında ekonomik ve sosyal yönleri de vardır. Bu nedenle bütçe kanunlarının hazırlanması, görüşülmesi, kabulü ve yayınlanması, “bütçe hakkı” temelinde, özellik arz eder. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, 3 Kasım seçimleri nedeniyle önceki Hükümet tarafından sunulan 2003 Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarılarının kanunlaşması mümkün olamamıştı. 17 Kasım’da göreve başlayan ve 28 Kasım’da güven oyu alan 58’inci Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, programına uygun bir bütçe yapabilmek için gerekli olan süreyi elde etmek, bu arada da Devlet hizmetlerinin sürekliliği nedeniyle harcamaların yapılması ve Devlet gelirlerinin tahsil edilmesini sağlamak amacıyla 2003 yılının üç aylık döneminde uygulanacak geçici bütçeyle ilgili 4776 sayılı Kanunu çıkarttı. İlk bütçemiz olan 2003 Bütçesi de, üzerinde uzun uzun çalışılıp titizlikle hazırlanarak huzurlarınıza gelmiştir. Bu, Plan ve Bütçe Komisyonunun da ilk bütçesi olacaktır. Bu nedenle üzerinde yoğun ve özverili çalışmalar yapılacak ve en iyi şeklini alarak Genel Kurul’a sunulacaktır. DÜNYA EKONOMİSİ Sayın Başkan, Değerli Üyeler, 2003 yılı makroekonomik hedeflerini, bütçesini ve özelliklerini açıklamadan önce dünyadaki ekonomik gelişmelerle ilgili bilgi vermek istiyorum. Dünya ekonomisinde 1999 yılında görülen iyileşme 2000 yılında da devam etmiş, ancak yılın sonlarına doğru yavaşlama başlamıştır. 2 Bu yavaşlama 2001 yılında daha da artmıştır. 2000 yılında yüzde 4.7 olan dünya ekonomisinin büyüme hızı 2001 yılında artan ve genişleyen küresel durgunluk sebebiyle yüzde 2.2’ye gerilemiştir. Gelişmiş ekonomilerin ortalama büyüme hızı yüzde 0.8’e düşmüştür. ABD’de 2001 yılının ilk çeyreğinde başlayan yavaşlama 11 Eylül olayları ile daha da şiddetlenmiştir. Euro bölgesinin büyüme hızı yavaşlamış, Japonya ekonomisi ise daralma dönemine girmiştir. 2001 yılında Arjantin krizi ile ilgili belirsizlikler Latin Amerika bölgesinin büyüme hızını düşürmüş, dünya elektronik ürün talebindeki keskin düşüşler Asya bölgesine zarar vermiştir. Düşük petrol fiyatları ve güvenlik sorunu da Orta Doğu bölgesinin ekonomik faaliyetlerini zayıflatmıştır. Sonuç olarak gelişmekte olan ülkelerin ortalama büyüme hızı yüzde 3.9’a gerilemiştir. Geçiş süreci ülkelerinin ekonomileri ise yavaşlamakla birlikte canlılığını korumuştur. Rusya ve Ukrayna’nın hızlı büyümesi sayesinde Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri küresel yavaşlamadan çok fazla etkilenmemişler; güçlü iç talep ve doğrudan yabancı yatırımların katkısıyla Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin ekonomileri canlı kalmıştır. 2001 yılında mal fiyatlarında önemli düşüşler kaydedilmiş; petrol fiyatları yüzde 14, petrol dışı mal fiyatları ise yüzde 5.4 gerilemiştir. OPEC ülkeleri, 22-28 dolar hedef aralığının da altına düşen petrol fiyatlarını bu aralıkta tutmak için üretim kısıntısına gitmek zorunda kalmışlardır. Küresel faaliyetlerin yansıması ve mal fiyatlarındaki düşüşler enflasyonist baskıları azaltmıştır. 2001 yılında düşük düzeyde seyreden fiyatlar para politikalarının esnekleştirilmesine imkan vermiş, dünya genelinde faiz oranları düşürülmüştür. Talebi artırmaya yönelik uygulanan maliye politikaları önemli ölçüde esnekleştirilmiş, vergi indirimleri ve harcama artışları bir çok ülkede bütçe dengelerini bozmuştur. 2001 yılında doğrudan yabancı yatırım giriş ve çıkışı dünya genelinde azalmasına rağmen, ABD dünyanın en fazla doğrudan yabancı yatırım çeken ve en büyük yatırımcı ülkesi olmayı sürdürmüştür. 2001 yılında ABD doları güçlü, yen zayıf kalırken euro istikrarını korumuştur. 2000 yılında yüzde 12.6 genişleyen dünya ticaret hacmi 2001 yılında yüzde 0.1 daralmıştır. 3 Sayın Başkan, Değerli Üyeler, 2001 yılına kısaca değindikten sonra şimdi de 2002 yılındaki gelişmelere bir göz atalım. Önce belirtmeliyim ki 2002 yılının en önemli olaylarından biri üç yıldan beri kaydi para olarak kullanılan euro’nun 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren kağıt ve madeni para olarak tedavüle girmesi olmuştur. ABD doları ve Japon yeni yanında üçüncü büyük para alanı olan euro’ya dahil 300 milyonun üzerinde nüfusa sahip 12 Birlik üyesinin dünya ticaret hacmindeki payı yüzde 30, Amerika Birleşik Devletleri’nin payı yüzde 15, Japonya’nın payı ise yüzde 6 dolaylarındadır. Euro, ikinci büyük uluslararası rezerv para birimi olmuştur. 2002 yılının başlarında küresel ekonomide canlanma işaretleri artmış, küresel sanayi üretimi ve ticareti yükselmiş ise de Mart ayı sonlarından itibaren iyimser hava kaybolmuştur. Dünyanın önde gelen şirketlerinin kötü yönetimler ve yolsuzluklar sonucu çöküşüne ilaveten Irak krizi ile dünyada belirsizlik ve güvensizlik ortamı artmıştır. Bu durum borsalarda şiddetli düşüşlere yol açmış, dolar euro ile yen karşısında önemli ölçüde değer kaybetmiştir. 4 Mart 2003 tarihi itibariyle 1 euro 1.0913 dolar olmuştur. Gelişmiş düşürülmüştür. ekonomilerde ekonomik canlanmayı teşvik için faiz oranları 2002 yılının ilk çeyreğinde yüksek bir büyüme kaydeden ABD ekonomisi daha sonra yavaşlamış, ekonomiyi canlandırmak amacıyla 2003 yılı başında yaklaşık 670 milyar dolarlık ve 10 yıllık bir süreyi kapsayan vergi indirimi içeren bir ekonomik destek paketi açıklanmıştır. Euro bölgesinde ise ekonomik faaliyetlerdeki canlanma yetersiz kalmıştır. Büyük bir durgunluk yaşanan bölgede önce Portekiz sonra Almanya ve Fransa bütçe açığının GSYİH’nın en fazla yüzde 3’ü olmasını öngören Maastricht kriterini ihlal etmişler ve AB tarafından bütçe açıklarını azaltmaları yönünde uyarılmışlardır. Asya’daki yükselen piyasa ekonomilerinde 2002 yılında ekonomik faaliyetler canlanmış, sanayi üretimi ve ihracat artmıştır. Latin Amerika’da ise Arjantin krizinin komşu ülkeleri de etkilemesi, politik belirsizlikler, yüksek borç düzeyi ile finansman ihtiyacı ve Brezilya’nın mali piyasa koşullarının bozulması bölge ekonomilerindeki güçlükleri daha da artırmıştır. 4 Bir süredir gerginlik yaşanan Orta Doğu bölgesi için büyümenin artacağı yönünde tahminler yapılmış ise de, petrol piyasasındaki gelişmeler ve Irak krizi bölge ekonomisinde belirsizlik yaratmıştır. Geçiş sürecindeki Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri ile Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin büyüme hızlarında yavaşlamalar kaydedilmiştir. Bütün bu gelişmeler çerçevesinde, 2002 yılı için beklenen büyüme hızı dünya ekonomisi genelinde yüzde 2.8, gelişmiş ekonomilerde yüzde 1.7, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 4.2, geçiş sürecindeki ülkelerde yüzde 3.9 olup; dünya ticaret hacminde beklenen artış ise yüzde 2.1’dir. Uluslararası kuruluşlarca geçen yıl Ekim ayı itibariyle yapılan tahminlere göre; 2003 yılı dünya ekonomisi genelinde yüzde 3.7, gelişmiş ekonomilerde yüzde 2.5, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 5.2, geçiş sürecindeki ülkelerde yüzde 4.5 ve dünya ticaret hacminde de yüzde 6.1 oranlarında büyüme beklenmektedir. Ancak, siyasi belirsizlikler, şirket karları ile ilgili kaygılar, yatırımcı güveninin kaybolması, dünya borsalarındaki düşüşlerin devam etmesi ve Irak krizi, dünya ekonomisi ile ilgili beklentilerde risk oluşturmakta, mevcut belirsizlikleri daha da artırmaktadır. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Son günlerde dünya ekonomisinin gündemini işgal eden önemli konulardan birisi de petrol fiyatlarıdır. Irak krizi, Venezuela’da yaşanan sorunlar ve ABD ile Kuzey Kore arasındaki nükleer silah krizi petrol fiyatlarını yükseltmiş ve petrolün varil fiyatı 30 doları geçmiştir. Fiyatları düşürmek amacıyla OPEC 2003 Ocak ve Şubat aylarından geçerli olmak üzere günlük üretim miktarını artırma kararı almış ve uygulamaya başlamış ise de petrol fiyatlarındaki istikrarsızlık devam etmektedir. 4 Mart 2003 tarihi itibariyle bir varil petrol 33.35 dolar seviyesindedir. Diğer yandan belirsizlikler altın fiyatlarını da yükseltmiş, güvenli bir yatırım aracı olarak görülen altının ons fiyatı da bir ara 380 doları aşarak, son yılların en yüksek seviyesine ulaşmıştır. 4 Mart 2003 tarihi itibariyle ise 353.40 dolardır. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Çağımızda küreselleşme ve bölgesel entegrasyonlar giderek önem kazanmakta ve yayılmaktadır. Teknoloji sayesinde küreselleşmeden etkilenmeyen ülke neredeyse 5 kalmamıştır. Dış pazarlarda rekabet edebilmek için geniş çaplı iç pazarlar gerekli olmakta bu da bölgesel entegrasyonları gündeme getirmektedir. Önemli olan bu gelişmelere alt yapı ve üst yapı olarak hazır olup, zararlardan korunarak nimetlerden azami ölçüde yararlanmaktır. Dünyada meydana gelen bütün gelişmeleri dikkatle izleyen Hükümetimiz, politikalarını ülke çıkarlarını en iyi şekilde korumak doğrultusunda oluşturmaktadır. Bu çerçevede Avrupa Birliği ile ilişkilerimizde 1999 Helsinki Zirvesinde ülkemize adaylık statüsünün tanınmasının ardından gerek mevzuat uyumu gerekse ekonomik kriterlere uyum açısından yapılan reform çalışmalarını 58’inci Hükümet de sürdürmekte ve sürdürecektir. 12-13 Aralık 2002 tarihlerinde gerçekleşen Kopenhag Zirvesinde Türkiye’nin diğer ülkelerle aynı koşullar altında bir aday ülke olduğu teyit edilmiştir. Aralık 2004 tarihinde hazırlanacak İlerleme Raporu çerçevesinde Türkiye’nin siyasi kriterleri yerine getirdiğine karar verilmesi durumunda üyelik müzakerelerine gecikmeksizin başlanacaktır. Bu süre içerisinde atılacak her adım bizi tam üyeliğe daha fazla yaklaştıracaktır. Avrupa Birliği mevzuatına uyum amacıyla yaptığımız reform çalışmaları Türkiye’yi tam üyeliğe yaklaştırmasının yanı sıra vatandaşlarımıza daha müreffeh ve demokratik bir yaşam sağlamayı amaçlamaktadır. Avrupa Birliği ile ilişkilerimize hep ileriye dönük olarak bakmak durumundayız. Kısa vadede yaşanan gelişmeler ve karşılaşılan zorluklar bu konudaki kararlılığımızı etkilemeyecektir. Avrupa Birliği üyesi bir Türkiye’nin uluslararası alanda çıkarlarını daha iyi koruyabileceğinin ve yurt içinde kalıcı bir ekonomik istikrara kavuşacağının bilincindeyiz. Tam üyelik, Türkiye’nin modern dünyadaki yerini sağlamlaştıracağı gibi bölgedeki diğer ülkelerle ilişkilerinde de önder rolünü güçlendirecektir. Biz Türkiye’nin Avrupa Birliğine tam üyeliği için kararlıyız. TÜRKİYE EKONOMİSİ Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Şimdi de ülkemiz ekonomisinden bahsetmek istiyorum. Türkiye, faizin ve döviz kurunun kamu otoritesi tarafından belirlendiği, ithalatın ve sermaye hareketlerinin kontrol altında tutulduğu uzun bir dönemden sonra 1980’li yıllardan itibaren ihracata dönük, rekabete ve dışa açık serbest piyasa ekonomisine geçmiştir. Bu amaçla kambiyo işlemleri ve sermaye hareketleri serbest bırakılmış, para 6 ve sermaye piyasaları oluşturulmuş, faiz ve döviz kuru piyasalarda belirlenmeye başlanmış, Türk Lirası konvertibl hale getirilmiş, döviz kullanımı ve uluslararası sermaye hareketleri tamamen serbest bırakılmış, dış ticaret liberalleştirilmiş ve Avrupa Birliği ile gümrük birliğine girilmiştir. Son dönemde de, temel amacı, üç yıllık bir dönem sonunda enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek, reel faizleri süratle aşağı çekmek, kamu finansman dengesini sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak, ekonomide sürdürülebilir bir büyüme ortamı tesis etmek ve yapısal reformları hızla gerçekleştirmek olarak belirlenen bir ekonomik program 2000 yılı başında uygulamaya konulmuştu. Ancak başarı sağlanamamış; 2000 Kasım ayı ve ardından 2001 Şubat ayında ortaya çıkan krizler sonrasında, bu programın yapısal unsurlarının güçlendirilmesine dayanan dalgalı kur rejiminin geçerli olduğu yeni bir istikrar programı uygulanmaya başlanmıştır. Bu programla da, enflasyonla mücadele edilmesi, mali yapının güçlendirilmesi, büyümenin istikrarlı bir temele oturtulması ve yapısal reformların gerçekleştirilmesi hedeflenmişti. 2001 yılında, sabit kur rejiminin terk edilmesi, artan belirsizlik ve bankacılık krizi, faizlerin, enflasyonun ve işsizliğin artmasına; ekonomide tarihi bir küçülmeye mal olmuştur. 2002 yılında ekonomide iç talepteki durgunluğa karşılık büyük ölçüde stok artışı ve ihracata dayalı da olsa büyüme başlamış; maliye politikasında hedeflerden sapmalar olmuş ise de para politikası programlandığı şekilde sürdürülmüş, enflasyon hedeflenenin de altında gerçekleşmiştir. Ancak seçim ekonomisi uygulanması nedeniyle bütçe ve faiz dışı fazla hedefleri tutturulamamıştır. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Uygulanan yanlış programlar, yönetim hataları ve gerekli reformların zamanında yapılmaması nedenleriyle ülkemiz, yüksek enflasyon, büyük bir kamu borç stoku, istikrarsız ve dalgalı büyüme, dengesiz gelir dağılımı, yüksek işsizlik gibi ciddi sorunların içine düşmüştür. 58’inci Hükümet, bir yandan seçimlerle uzun yıllardan sonra tek parti iktidarının oluşması sonucu sağlanan güven ortamında ekonomiyi normal işleyişine döndürmek diğer yandan kamu maliyesini sağlıklı bir yapıya kavuşturup, kamu kesiminin mali piyasalar üzerindeki yükünü azaltarak reel faizlerin düşürülmesi ve özel kesim yatırımlarının canlandırılması ile enflasyonu düşürmek ve istikrarlı bir büyümeyi sağlamak amacıyla uygulanan ekonomik programın aksayan ve yetersiz bölümlerini de 7 dikkate alarak toplumumuzun desteğini alacak yeni bir ekonomik program uygulamayı kararlaştırmıştır. Büyüme Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Uzun bir süredir ekonomide istikrarlı ve sürdürülebilir bir büyüme hızı yakalanamamıştır. Gayri Safi Milli Hasıla büyüme hızı 1988 ve 1989 yıllarında yüzde 1.5’lere düşmüş, 1990’da yüzde 9.4’e çıkmış, 1991’de binde 3’e inmiştir. 1992 ve 1993’de yüzde 6.4 ve yüzde 8.1’e yükselmiş iken 1994’de ekonomi yüzde 6.1 oranında gerilemiştir. 1995-1997 dönemi yüksek büyüme dönemi olmuş ise de 1998’de büyüme hızı yüzde 3.9’da kalmış ve 1999’da yüzde 6.1 oranında gerileme olmuştur. 2000 yılında yüzde 6.3 oranında büyüme yakalanırken 2001 yılında yüzde 9.5’lik büyük bir gerileme yaşanmıştır. 2001 yılında yaşanan gerileme 2002 yılında yerini büyümeye bırakmıştır. Yapılan tahminlere göre, 2002 yılının tamamında, iç talepteki durgunluğa karşılık ihracat ve stok artışlarının katkısıyla, programlanan yüzde 4’ün üzerinde, yüzde 6.5 oranında bir büyüme ile GSMH cari fiyatlarla 271.4 katrilyon liraya ulaşmıştır. Kişi başına GSMH ise 1998 yılında 3255 dolara kadar yükseldikten sonra inişe geçmiş; 2001 yılında 2123 dolarla 1994’deki seviyesinin de altında kalmıştır. 2002 yılında ise 2586 dolara yükseleceği hesaplanmaktadır. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Beşinci Beş Yıllık Planda 1985-1989 döneminde GSMH’nın ortalama her yıl yüzde 6.3 oranında büyümesi öngörülmüş ancak yüzde 4.7 olarak gerçekleşmiştir. Altıncı Beş Yıllık Planda 1990-1994 döneminde GSMH’nın ortalama her yıl yüzde 7 oranında büyümesi öngörülmüş, yüzde 3.5 oranında gerçekleşmiştir. Yedinci Beş Yıllık Planda 1996-2000 döneminde GSMH’nın ortalama her yıl yüzde 5.5-7.1 oranında büyümesi öngörülmüş ancak büyüme hızı yüzde 3.8’de kalmıştır. Sekizinci Beş Yıllık Planda 2001-2005 döneminde GSMH’nın ortalama her yıl yüzde 6.7 oranında büyüme gerçekleştirmesi öngörülmüştür. Ancak 2001 yılındaki yüzde 9.5’lik gerileme, bu hedefin gerçekleşmesini zora sokmuştur. 2003-2005 yıllarında 8 her yıl yüzde 5 büyüme sağlansa bile Plan dönemi yıllık ortalama büyümesi ancak yüzde 2.2; yüzde 7 büyüme sağlandığı takdirde ise yüzde 3.4 olacaktır. Hükümetimiz istikrarlı ve sürdürülebilir bir ekonomik büyüme için gerekeni yapacaktır. İşsizlik Sayın Başkan, Değerli Üyeler, 1994 yılında yüzde 8.1 olan işsizlik oranı bu tarihten itibaren azalarak 1996 yılında yüzde 6’ya kadar inmiştir. 1997-1998 yıllarında yüzde 6.4 civarında iken 1999 yılında yüzde 7.4’e yükselmiş, 2000 yılında yüzde 6.6 olmuştur. 2001 yılında yüzde 8.5’e çıkmıştır. 2002 yılında da artış eğilimini sürdüren işsizlik oranı birinci çeyrekte yüzde 11.8, ikinci çeyrekte yüzde 9.6, üçüncü çeyrekte yüzde 9.9 ve dördüncü çeyrekte yüzde 11.4 olmuştur. Bu dönemde eğitimli genç işsizlik oranı ise yüzde 30’dur. Genç bir nüfusa sahip olan ülkemiz, artan nüfusa yetecek istihdam alanı açamamaktan, açılmış olanları da koruyamamaktan kaynaklanan yapısal işsizlik sorunu ile karşı karşıyadır. Bu sorunların çözüme kavuşturulması ve işsizliğin azaltılması için gerekli tedbirler alınacaktır. Ödemeler Dengesi Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Dışa açık politikalara öncelik verildiği zaman istikrarlı bir büyümenin sağlanabilmesinde ödemeler dengesi önem kazanmaktadır. Ödemeler dengesinin sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması ve sermaye hareketlerinin ülkemiz üretim kapasitesinin güçlendirilmesine katkıda bulunacak şekilde geliştirilmesi gerekmektedir. Ödemeler dengesi kamu maliyesi dengesi kadar önemlidir. Ülkemiz zaman zaman dış ödeme güçlükleri yaşamıştır. Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye’nin ekonomik büyümeyi gerçekleştirmesi ve başta hammadde, aramalı, teknoloji ve enerji kaynakları olmak üzere mecburi ithalatının da karşılanması için istikrarlı bir döviz girdisi sağlanması gerekmektedir. Döviz girişinin en önemli kaynağı ise ülkede yatırım, üretim ve istihdam artışı sağlayan ihracattır. Özellikle 1980’lerden sonra ihracata dayalı büyüme modelinin benimsenmesi ve bu doğrultuda alınan kararların etkisiyle ihracatta önemli artışlar sağlanmıştır. 9 İhracatta sürekli ve kalıcı artış sağlanması Hükümetimizin de öncelikli hedefleri arasındadır. İhracatımız 1996 yılında 23.2 milyar dolar iken 1997’de 26.3 milyar dolara çıkmış, 1998’de yüzde 2.7 artış 1999’da yüzde 1.4 gerileme göstermiştir. 2000 yılında yüzde 4.5 artarak 27.8 milyar dolar, 2001 yılında da yüzde 12.8 artışla 31.3 milyar dolar olmuştur. 2002 yılında ise yüzde 12 artışla 35.1 milyar dolar olmuştur. İthalat ise 1994 yılındaki yüzde 20.9 oranındaki azalmadan sonra 1995, 1996 ve 1997 yıllarında, gümrük birliğinin, liberalleşme hareketlerinin ve yüksek oranlı büyümenin de etkisiyle, sırasıyla yüzde 53.5, yüzde 22.2 ve yüzde 11.3 oranlarında yüksek artışlar göstermiştir. 1998’de yüzde 5.4, 1999’da yüzde 11.4 geriledikten sonra 2000 yılında uygulanan kur politikasının da önemli katkısıyla yüzde 34 artarak 54.5 milyar dolara yükselmiş, 2001 yılında kurlardaki artış ile iç talepte ve ekonomide yaşanan daralma sonucu yüzde 24 gerileyerek 41.4 milyar dolara düşmüştür. 2002 yılında yüzde 22.8 artarak 50.8 milyar dolara ulaşmıştır. Ekonomideki daralma, özellikle iç talepteki gerileme yanında devalüasyonlar ihracattaki artışlarda etkili olurken ithalattaki gelişmeler ekonomideki büyüme ile doğru orantılı olmaktadır. 1980 yılında yüzde 36.8’e kadar gerileyen ihracatın ithalatı karşılama oranları ise sonraki yıllarda yükselmeye başlamış, 1988 yılındaki yüzde 81.4 ile 1980-2001 döneminin en üst düzeyi olmuştur. 1989’dan itibaren gerileyerek 1993 yılında yüzde 52.1’e inmiş; 1994 yılında yüzde 77.8’e çıkmıştır. 1995 yılında yüzde 60.6’ya, 1996 yılında yüzde 53.2’ye inmiş, 1997 yılında yüzde 54.1 olmuş, 1998 yılında yüzde 58.7’ye, 1999 yılında da yüzde 65.4’e yükseldikten sonra 2000 yılında yüzde 51’e düşmüştür. 2001 yılında yüzde 75.7’ye yükselmiş olup 2002 yılında yüzde 69’a gerilemiştir. İhracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 50’lere indiği yılları kriz yılları takip etmiştir. Bu nedenle ihracat ile ithalat arasında ekonominin taşıyabileceği bir oranın korunması zaruridir. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, 1996 yılında 8.8 milyar dolar olarak cari işlemler hesabına dahil edilen bavul ticareti yoluyla yapılan ihracat sürekli azalarak 1999 yılında 2.3 milyar dolara inmiştir. 2000 ve 2001 yıllarında 3 milyar dolar civarında gerçekleşmiştir. 2002 yılında 4.1 milyar dolara yükselmesi beklenmektedir. İşçi gelirleri ise 1994 yılında 2.7 milyar dolar iken sürekli artarak 1998 yılında 5.4 milyar dolara kadar çıkmıştır. Daha sonra gerilemeye başlamış olup 2002 yılında 2 milyar dolara inmiştir. 10 Turizmden sağlanan gelirler, 1991 ve 1999 yıllarındaki gerilemeler hariç sürekli yükselmektedir. 1999 yılında 5.2 milyar dolara inmiş ise de yükselerek 2001 yılında 8 milyar doları aşmış olup 2002 için 8.6 milyar dolar olacaktır. Net dış borç faiz ödemeleri ise özellikle 1994 yılından itibaren azalarak 1998 yılında 2.3 milyar dolara kadar inmiş iken tekrar artışa geçerek 1999 yılında 3.1, 2000 yılında 3.5 ve 2001 yılında da 4.4 milyar dolar olmuştur. 2002 yılında 4 milyar dolar olacaktır. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, 1975-1987 döneminde sürekli açık veren cari işlemler dengesi 1988 ve 1989 yıllarında fazla vermiştir. 1990 yılından 2002 yılına kadar ise 1991, 1994, 1998 ve 2001 yıllarında fazla, diğer yıllarda açık vermiştir. 1999 yılında 1.4 milyar dolar olan cari işlemler dengesi açığı; uygulamaya konulan istikrar programının oluşturduğu beklentiler ve gelişmeler sonucunda ekonomide başlayan canlanma ile iç talepteki artış, petrol fiyatlarındaki yükseliş ve Türk Lirasının özellikle euro karşısında değerlenmesi nedenleriyle dış ticaret açığının önemli miktarda artması sonucu, turizm ve bavul ticaretindeki artışlara rağmen 2000 yılında 9.8 milyar dolara tırmanmıştır. 2000 Kasım ve 2001 Şubat krizleri sonrası Türk lirasındaki reel değer kaybı ile özellikle ithalattaki gerileme dış ticaret açığını azaltmış ve cari işlemler 2001 yılında 3.4 milyar dolar fazla vermiştir. Cari işlemler dengesinin 2002 yılında 1.8 milyar dolar açık vereceği hesaplanmaktadır. 1980-1987 döneminde ülkeye sermaye girişi olmuş, 1988’de yaklaşık 1 milyar dolar, 1991 yılında 2.4 milyar dolar, 1994’de 4.3 milyar dolar, 1998 yılında 840 milyon dolar ve 2001 yılında da 14.2 milyar dolar olmak üzere sermaye çıkışı olmuş; diğer yıllarda sermaye girişi gerçekleşmiştir. 1999 yılında 5 milyar dolar, 2000 yılında da hazine ve özel sektör dış borçlanmalarındaki artışlar sonucunda 9.6 milyar dolar sermaye girişi gerçekleşmiştir. Ancak 2001 yılında sermaye hareketleri dengesinde ciddi bir bozulma meydana gelmiş, yabancıların menkul kıymet satışı ve bankaların özellikle kısa vadeli kredi geri ödemeleri sonucunda 14.2 milyar dolar sermaye çıkışı meydana gelmiştir. 2002 yılının Ocak-Kasım döneminde ise 1.6 milyar dolar net giriş gerçekleşmiştir. 1981 yılında 1.7, 1985 yılında 3.3, 1990 yılında 11.4 ve 1994 yılında 16.5 milyar dolar olan net uluslararası rezervler, 2000 yılına kadar sürekli artarak 34.2 milyar dolara ulaşmış, 2001 yılında 30.2 milyar dolara gerilemiştir. 2002 yılı sonunda 38.1 milyar dolara yükselmiştir. 11 1999 yılı sonunda 23.2 milyar dolar olan Merkez Bankası döviz rezervleri, 2000 yılında 22.2 milyar dolara, 2001 yılında 18.8 milyar dolara gerilemiştir. 2002 yılı sonunda 26 milyar dolara ve 21 Şubat 2003 tarihi itibariyle de 27.7 milyar dolara yükselmiştir. Fiyatlar Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Bildiğiniz gibi, enflasyon uzun yıllardır yüksek düzeyde seyretmekte, yıllık fiyat artışları istikrarlı bir eğilim göstermemektedir. 2000 yılında toptan eşya fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 32.7 iken 2001 yılında yüzde 88.6’ya yükselmiş; 2002 yılında ise iç talepteki durgunluğun da etkisi ile yüzde 30.8’e düşmüş ve öngörülen hedef ilk defa tutturulmuştur. Tüketici fiyatlarına göre ise 2000 yılında yüzde 39 olan yıllık artış 2001 yılında yüzde 68.5’e yükselmiş, 2002 yılında ise yüzde 29.7’ye gerilemiştir. Toptan eşya fiyatları aylık artışı 2003 yılının Ocak ayında yüzde 5.6 ve Şubat ayında da yüzde 3.1 oranlarında gerçekleşmiştir. Aynı aylarda tüketici fiyatları aylık artışları da yüzde 2.6 ve yüzde 2.3 olmuştur. Şubat ayı itibariyle yıllık artış TEFE’de yüzde 33.4 ve TÜFE’de yüzde 27 olmuştur. Ocak ve Şubat aylarındaki toptan eşya fiyatlarındaki artışlar, Ocak ayı ağırlıklı olmak üzere asıl olarak dışsal nedenlerin de katkısı ile üretim maliyetlerindeki yükselişten kaynaklanmıştır. Aralık ayı ikinci yarısından itibaren Türk Lirasının değer kaybetmesi, uluslararası petrol fiyatları ve kur gelişmelerine bağlı olarak artan akaryakıt fiyatları ve kamu fiyat ayarlamaları yanında tarım fiyatlarındaki yüzde 7.7 artış Ocak ayında TEFE’yi olumsuz etkilemiştir. Tarım ve akaryakıt fiyatlarındaki artışın olumsuz etkisi Şubat ayında da devam etmiştir. Yüksek düzeyde seyreden fiyat artışları, ileriye yönelik kararları olumsuz etkiler, kaynakların gerçekçi kullanımını ve dağılımını engeller, gelir dağılımını hem fertler hem de bölgeler itibariyle bozar, toplumun sağlıklı yapısını aşındırır. Amacımız enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek ve bu düşüşü kalıcı kılmaktır. Dış Borçlar Sayın Başkan, Değerli Üyeler, 1980 yılında 15.7 milyar dolar olan kamu ve özel sektör toplam dış borç stoku, on yıllık dönemde üç kattan fazla artarak 1990 yılında 49 milyar dolara, 1993 yılında da 12 67.4 milyar dolara yükselmiş; 1994 yılında 65.6 milyar dolara gerilemiştir. Sonra artış devam etmiş, 1999 yılında 100 milyar doları aşmıştır. 2000 yılında 120 milyar dolar olan dış borç stoku, 2001 yılında yüzde 3.8 oranında azalarak 115.2 milyar dolara düşmüştür. 2002 yılının Eylül ayı itibariyle dış borç stoku 127.5 milyar dolara yükselmiştir. Bu tutarın yüzde 11’i kısa vadeli, yüzde 89’u orta ve uzun vadelidir. Orta ve uzun vadeli dış borçların 56.8 milyar doları kamu sektörüne, 20.4 milyar doları da Merkez Bankasına aittir. 2002 yılının Ocak-Eylül döneminde 17.4 milyar doları anapara ve 4.6 milyar doları faiz olmak üzere toplam 22 milyar dolar tutarında dış borç ödemesi yapılmıştır. KAMU KESİMİ AÇIKLARI VE İÇ BORÇLAR Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Devlet giderlerinin gelirlerden fazla olması yani bütçenin açık vermesi durumunda bu açığın bir şekilde karşılanması gerekir. Bütçe açığının ekonominin taşıyamayacağı boyuta gelmesi ülkeyi krize sokar. İşte bizde de yaşanan bu olmuştur. Giderlerimizdeki artış hızı gelirlerimizin üzerinde olmuş ve aradaki fark giderek artmıştır. Avrupa Birliği Maastricht kriterlerine göre kamu kesimi açığı GSYİH’nın yüzde 3’ünü aşmamalıdır. Kamu kesimi açıklarının yani borçlanma gereğinin GSMH’ya oranı 1975 yılından bugüne kadar yüzde 3 veya altına hiç inmemiştir. Bu oran 1986’da yüzde 3.7 iken 1987 yılında yüzde 6.1’e yükselmiş 1988’de yüzde 4.8’e geriledikten sonra sürekli artarak 1993 yılında yüzde 12’ye çıkmıştır. 1994 yılında yüzde 7.9’a ve 1995’de yüzde 5’e geriledikten sonra 1996’da yüzde 8.6’ya yükselmiş, 1997 yılında yüzde 7.7 olmuştur. 1998’de yüzde 9.4’e ulaşmış ve 1999 yılında da yüzde 15’i aşmıştır. 2000 yılında yüzde 12’ye inmiş ise de 2001 yılında yüzde 16.5’e çıkmıştır. 2002 yılında yüzde 12’lere gerilemiştir. 2001 yılında faiz ödemeleri, bilinen tarihimizde ilk defa, toplam vergilerle karşılanamayacak seviyeye yükselmiştir. Açıkların borçlanma yoluyla kapatılmasının bedeli faizdir. Türkiye öyle duruma gelmiştir ki faizini ödemek için de yüksek reel faiz oranları ile borçlanmak zorunda kalmıştır. Böylece İç Borç Stokunun GSMH’ya oranı yükselerek 1994 yılında yüzde 20.6 olmuş, 1996-1998 yıllarında yüzde 21’lerde kalmış ancak 1999 ve 2000 yıllarında yüzde 29’lara çıkmıştır. 13 2001 yılında kamu ve fon bankalarının mali yapılarını güçlendirmek ve görev zararlarını tasfiye etmek amacıyla özel tertip borçlanma senetleri verilmesi borç stokunun önemli ölçüde artmasına sebep olmuş ve stok önceki yıla göre yüzde 235.4 oranında artarak 122.2 katrilyon liraya ulaşmış; GSMH’ya oranı da yüzde 69.2’ye yükselmiştir. 2002 yılı sonu itibariyle iç borç stoku yüzde 22.7 oranında artışla 149.9 katrilyon liraya ulaşmıştır. GSMH’ya oranı ise yüzde 55.2’ye gerilemiştir. 2003 yılı Ocak ayı sonunda iç borç stoku 155.4 katrilyon lira olmuştur. 2003 Ocak ayı itibariyle iç borç stokunun yüzde 61.4’ü nakit, yüzde 38.6’sı nakit dışıdır. Bu stokun yüzde 25.2’si sabit getirili, yüzde 43.1’i değişken faizli, yüzde 18.9’u döviz cinsinden ve yüzde 12.7’si de dövize endekslidir. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Kamu kesimi borç stokunun yüksekliği, borcun borçla kapatılması bir taraftan mali piyasalardaki kaynakların kamu tarafından kullanılarak özel kesime, yatırıma, üretime, ihracata yeterli kaynak bırakmamakta, diğer taraftan faiz oranlarını yükselterek maliyetleri artırmaktadır. Öte yandan özel sektörü kaynaklarını yatırım veya üretim yerine yüksek faizlerden faydalanmak amacıyla kamu borçlanma senetlerine ya da kısa dönemde sonuç verecek yatırımlara ayırmaya zorlamaktadır. İlaveten, ödenecek faizlerin bütçe içerisindeki payının giderek artması, bütçenin esnekliğini yok etmektedir. Faiz ödemelerinin GSMH’ya oranı, 1980-1987 döneminde yüzde 3 ve altında iken 1988-1992 döneminde yüzde 4’ü aşmamak üzere yüzde 3’ün üzerinde olmuştur. 1995 yılında yüzde 7.3 iken 1996’da yüzde 10’a çıkmış 1997’de yüzde 7.7’ye gerilemiştir. Bu oran 1998 yılında yüzde 11.5, 1999 yılında yüzde 13.7, 2000 yılında yüzde 16.3 ve 2001 yılında yüzde 23.3 olarak sürekli yükselmiş; 2002 yılında ise yüzde 19.1’e gerilemiştir. Faiz ödemelerinin bütçe içindeki payı da aynı şekilde büyük bir sıçrama göstermiş; 1983’de yüzde 8.1 olan oran, 1986’da yüzde 16’ya, 1994’te yüzde 33.1’e, 2001 yılında yüzde 51’e çıkmıştır. 2002’de ise yüzde 44.9 olmuştur. Faiz harcamalarının bütçe içindeki payında ortaya çıkan sıçramaya karşın personel, diğer cari ve yatırım giderlerinde önemli düşüşler gerçekleşmiştir. Personel giderlerinin payı 1985-1988 döneminde yüzde 23’lerde iken yükselerek 1992’de yüzde 41.7’ye kadar çıktıktan sonra sürekli azalarak 2000 yılında yüzde 21.4, 2001 yılında yüzde 18.9 ve 2002 yılında da yüzde 20.1 olmuştur. Diğer cari giderlerin payı 1985’de yüzde 13.9 iken 2002’de yüzde 6.8; yatırım giderlerinin payı ise 1985’de yüzde 22.8 iken 2002’de yüzde 6 olmuştur. 14 Bu tablo karşısında yeterli faiz dışı fazla vermek başta olmak üzere iç borç stokunun makul seviyelere indirilmesi ve faiz ödemelerinin bütçedeki payının azaltılması büyük önem arz etmektedir. Hükümetin en önemli mücadelesi bu yönde olacaktır. Bu mücadeleye kamu ve özel, bütün kurum ve kesimlerin destek vermesi hayati önemi haizdir. 2001 KESİNHESAP KANUNU Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Kesinhesap Kanun Tasarısı görüşülecek olan 2001 yılı Bütçesinde, giderler bir önceki yıla göre yüzde 72.5 oranında artarak 80.6 katrilyon lira, gelirler yüzde 54.1 oranında artarak 51.5 katrilyon lira ve bütçe açığı da yüzde 118.9 artışla 29 katrilyon lira düzeyinde gerçekleşmiştir. Giderler içinde yer alan faiz ödemeleri yüzde 100.9 oranında artarken, sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan transferlerdeki artış yüzde 53.9, faiz hariç bütçe giderlerindeki artış yüzde 50.5 olmuş, konsolide bütçe faiz hariç dengede 12 katrilyon lira fazla vermiştir. 2001 yılında vergi gelirlerinin bütçe giderlerini karşılama oranı yüzde 49.3, bütçe gelirlerinin bütçe giderlerini karşılama oranı ise yüzde 64 olmuştur. 2001 yılında bütçe giderlerinin GSMH’ya oranı yüzde 45.7’ye, bütçe gelirlerinin oranı da yüzde 29.2’ye yükselmiştir. Bütçe açığının GSMH’ya oranı ise yüzde 16.5’e yükselmiş, faiz hariç denge GSMH’nın yüzde 6.8’i oranında fazla vermiştir. 2002 YILI BÜTÇESİ Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Şimdi de 2002 yılı konsolide bütçe uygulama sonuçlarına ilişkin bilgi vermek istiyorum. 2002 yılı konsolide bütçe giderleri önceki yıla göre yüzde 43.3 oranında artarak 115.5 katrilyon lira, bütçe gelirleri yüzde 48.2 oranında artarak 76.4 katrilyon lira, bütçe açığı da yüzde 34.6 artışla 39.1 katrilyon lira düzeyinde gerçekleşmiştir. 2002 yılında vergi gelirleri 59.6 katrilyon lira, vergi dışı normal gelirler 10.9 katrilyon lira, özel gelir ve fonlar 4.8 katrilyon lira ve katma bütçe gelirleri 1.1 katrilyon lira olarak gerçekleşmiştir. Giderler içinde yer alan faiz ödemelerindeki artış yüzde 26.3 oranında kalırken sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan transferlerdeki artış yüzde 119.2’ye çıkmış; faiz 15 hariç bütçe giderlerindeki artış ise yüzde 61 düzeyinde olmuştur. 2002 yılında konsolide bütçe faiz hariç dengede 12.8 katrilyon lira fazla vermiştir. Vergi gelirlerinin bütçe giderlerini karşılama oranı 2002 yılında yüzde 51.6’ya; bütçe gelirlerinin bütçe giderlerini karşılama oranı ise yüzde 66.2’ye yükselmiştir. 2002 yılında bütçe giderlerinin GSMH’ya oranı 3.1 puan azalışla yüzde 42.6 olurken, bütçe gelirlerinin oranı da 1.1 puan azalışla yüzde 28.1’e gerilemiştir. Bütçe açığının GSMH’ya oranı 2.1 puan azalarak yüzde 14.4, faiz hariç dengedeki fazlanın oranı ise 2.1 puanlık azalışla yüzde 4.7 olmuştur. 2002 yılı konsolide bütçe giderlerinde, başlangıç ödeneklerine göre 17.4 katrilyon lira sapma meydana gelmiştir. Sapma tutarı; Personel giderlerinde Yatırım giderlerinde Borç faizi ödemelerinde Vergi iadelerinde Sosyal güvenlik kuruluşlarına transferlerde Kuruluş transferlerinde KİT’lere transferlerde 1.3 1.2 9.1 2.3 katrilyon lira, katrilyon lira, katrilyon lira, katrilyon lira, 3.3 katrilyon lira, 1.5 katrilyon lira, 515 trilyon lira, olmuştur. Bu sapmalar esas itibariyle; Kamu personeline yapılan seyyanen zamdan, Sağlık giderlerinde öngörülmeyen artışlardan, Özel ödenek ve dış proje kredi kaynaklı yatırımlardan, Prim tahsilatında karşılaşılan sıkıntılar ve sağlık giderlerinin tahminlerin üzerinde artmasına bağlı olarak sosyal güvenlik kurumlarının açıklarının yükselmesinden, 3 Kasım seçimleri öncesinde yaşanan siyasi çalkantılar nedeniyle borçlanma maliyetlerinin yüksek gerçekleşmesinden, İhracat hedefinin önemli ölçüde aşılmasına bağlı olarak vergi iadelerinin artış göstermesinden, Kamu iktisadi teşebbüslerinin görev zararlarının kapatılmasından, Yeşil kart giderleri ile ilama bağlı borçlardan, kaynaklanmıştır. 16 2003 YILI HEDEFLERİ Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Hükümetimiz, enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek, kamu borç stokunu düşürmek, yüksek ve istikrarlı bir büyüme performansına ulaşmak için yürürlükteki ekonomik programın aksayan ve yetersiz bölümlerini de dikkate alarak toplumumuzun desteğini alacak bir ekonomik program uygulamayı hedeflemiştir. Bu çerçevede yapılan çalışmalar sonucunda belirlenen 2003 yılı makroekonomik büyüklükleri şöyledir; Gayri Safi Milli Hasıla 354.6 katrilyon lira Büyüme oranı yüzde 5, Gayri Safi Milli Hasıla deflatörü yüzde 24.4, TEFE yıllık ortalama yüzde 25.2, TEFE yıl sonu yüzde 17.4, TÜFE yıllık ortalama yüzde 24.7, TÜFE yıl sonu yüzde 20, İhracat 39.4 milyar dolar, İthalat 55.6 milyar dolardır. 2003 Bütçesinin büyüklükleri ve dengeleri de bu hedeflere göre belirlenmiştir. 2003 YILI BÜTÇESİ Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Daha önce verdiğim rakamlardan da görüleceği üzere, son yıllarda bütçeler Devletin temel fonksiyonlarını finanse etmekte zorlanır hale gelmiştir. Bütçeler, kamu kaynaklarının önemli bir kısmının faiz ödemelerine ayrılması nedeniyle, enflasyonla mücadele, gelir dağılımını düzeltme ve piyasalarda meydana gelebilecek olağanüstü gelişmelere karşı bir politika aracı olarak kullanılabilme esnekliğini büyük ölçüde kaybetmiş bulunmaktadır. Sağlam bir kamu maliyesi, sağlıklı ekonominin en önemli unsurlarından birisidir. Bunun bilincinde olan Hükümetimiz, mali disiplinin sağlanması amacıyla 2003 yılı Bütçesinde önemli yenilikler yapmış; harcamalarda tasarrufu ve etkinliği artırmayı, israfı önlemeyi, borç servisini sürdürebilecek gelir-gider dengesini gerçekleştirmeyi hedefleyen bir bütçe hazırlamıştır. 17 Hükümetimiz, Programında da belirtildiği üzere, 2003 Bütçesine reel ekonomiyi güçlendirecek, sıkıntı içinde olan sosyal sınıfları destekleyecek ve Devletin temel fonksiyonlarının yerine getirilmesini sağlayacak ölçüde gerekli ödenek tahsis etmiş bulunmaktadır. 2003 Mali Yılı Konsolide Bütçesinde; Giderler 146.9 Faiz dışı giderler 81.5 Gelirler 100.8 Bütçe açığı 46.1 katrilyon lira, katrilyon lira, katrilyon lira, katrilyon lira, olarak belirlenmiştir. Bütçe ödeneklerinin dağılımı şu şekildedir: Personel 29.5 katrilyon lira, Diğer cari 9.3 katrilyon lira, Yatırım 9 katrilyon lira, Transferler 99.1 katrilyon liradır. Transfer ödenekleri içinde; Borç faizi ödemelerine 65.5 katrilyon lira, Kamu iktisadi teşebbüslerine 1.9 katrilyon lira, Vergi iadelerine 6.8 katrilyon lira, Sosyal güvenlik kurumlarına 14.9 katrilyon lira, Tarımsal destekleme ödemelerine2.1 katrilyon lira ayrılmıştır. 2003 yılı bütçe gelirleri içinde; Vergi gelirleri Vergi dışı normal gelirleri Özel gelir ve fonlar Katma bütçe gelirleri 86 katrilyon lira, 10.3 katrilyon lira, 4.1 katrilyon lira, 425 trilyon liradır. 2003 yılı konsolide bütçesinde yer alan 146 katrilyon 910 trilyon liralık ödenekten, Bütçe Kanununa konulan hükümle, 1 katrilyon lirası yatırımlardan, 281 trilyon lirası ise çeşitli transfer kalemlerinden olmak üzere toplam 1 katrilyon 281 trilyon lira kesinti yapılması öngörülmektedir. Geriye kalan 145 katrilyon 629 trilyon liralık ödeneğin tamamının harcanması düşünülmemektedir. Bu tutarın 144 katrilyon 799 trilyon lirasının harcamaya dönüşeceği beklenmektedir. Konsolide bütçe büyüklüklerinin GSMH’ya oranına bakıldığında, harcama bazlı bütçe giderlerinin yüzde 40.8, faiz dışı giderlerin yüzde 22.4, borç faizi ödemelerinin 18 yüzde 18.5, bütçe gelirlerinin yüzde 28.4, vergi gelirlerinin yüzde 24.2, bütçe açığının ise yüzde 12.4 olduğu görülmektedir. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, 2003 yılında ulaşılması öngörülen faiz dışı fazla 19 katrilyon 322 trilyon liradır. Bu tutar, GSMH’nın yüzde 5.4’üne tekabül etmektedir. Ek tedbirler de dikkate alındığında, harcama bazlı konsolide bütçe faiz dışı fazla tutarı 21 katrilyon 433 trilyon liraya; GSMH’ya oranı da yüzde 6’ya ulaşmaktadır. Uluslararası Para Fonu tarafından kullanılan tanım esas alındığında, 2003 yılı faiz dışı fazla rakamı 19 katrilyon 634 trilyon lira ve GSMH’ya oranı da yüzde 5.5 olmaktadır. Konsolide bütçe dışındaki kamu kesiminden elde edilecek faiz dışı fazla da hesaba katıldığında kamuoyuna açıkladığımız yüzde 6.5’lik faiz dışı fazla hedefi tutturulmuş olmaktadır. Dolayısıyla, etkinlik, verimlilik ve tasarruf hedeflerimiz sadece konsolide bütçeyi değil bütün kamu sektörünü kapsamaktadır. Daha önceki bütçelerde başlangıç ödeneklerinde yer almayan ayni dış kredili yatırım giderine tekabül eden 2.3 katrilyon lira ile vergi barışı projesi çerçevesinde elde edilmesi beklenen 2.4 katrilyon liralık gelir hedefinin IMF tarafından 750 trilyon lira olarak kabul edildiği ve kendi faiz dışı hesabında son belirttiğim rakamı esas aldığı da dikkate alındığında, bütçe hedeflerinin iç ve dış mali piyasalar açısından kredibilitemizi ne derece güçlendirdiği ortadadır. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, 2003 yılında konsolide bütçe harcamalarının ve borç faizi ödemelerinin GSMH’ya oranlarının düşürülmesi planlanmıştır. Bu hedefler belirlenirken Devletin asli görevlerini aksatacak herhangi bir kısıtlamaya gidilmemiştir. Siyasi istikrarın yanı sıra kamu harcamalarında tasarruf ve etkinliğin artırılması ve kararlı politikaların uygulamaya konulmasına bağlı olarak reel faizlerdeki düşüş sayesinde bu hedeflerin gerçekleştirilmesi mümkün olacaktır. Bildiğiniz üzere, ülkemiz oldukça hassas bir bölgede bulunmaktadır. Bu durum, Türkiye’ye hem stratejik bir önem kazandırmakta hem de ekonomik ve askeri açıdan maliyet oluşturmaktadır. Irak konusunda yaşanan gelişmeler, Ortadoğu’da mevcut belirsizlikleri daha da artırmıştır. Hükümetimiz, barışın sağlanması açısından elinden geleni yapmakla ve barış ümidini hala korumakla birlikte her türlü senaryoya karşı ihtiyaç ve kaynak planlamasını yapmış durumdadır. Irak sorununun ekonomimiz ve bütçemiz 19 üzerinde yaratacağı olumsuz etkileri bertaraf etmeye yönelik çalışmalarımız da tamamlanmıştır. 2003 BÜTÇESİNİN ÖZELLİKLERİ Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Bütçe, enflasyonla mücadelede ve mali disiplinin sağlanmasında kullanılan en önemli kamu maliyesi araçlarından birisidir. 2003 Bütçesi bu amaçların gerçekleştirilmesine katkıda bulunacak şekilde hazırlanmıştır. 2003 Bütçesinde, saydamlık, hesap verebilirlik ve samimiyeti artıracak, piyasalara güven verecek ve Hükümetin kararlılığını gösterecek düzenlemelere yer verilmektedir. Kamu borçlanma maliyetini düşürmek ve kamu kaynaklarının kullanımında etkinliği artırmak amacıyla, geçici bütçede öngörülen ve kamu haznedarlığını yaygınlaştıran düzenleme 2003 Mali Yılı Bütçe Kanununda da yer almaktadır. Yatırımları hızlandırma ödeneğinden proje bazında 5 trilyon liraya kadar aktarma yapılabilecektir. Bu düzenleme ile, kamu idarelerine projelerin uygulanması aşamasında disiplin getirilmesi ve daha sağlıklı proje analizleri yapılmasının teşvik edilmesi amaçlanmıştır. Yedek ödenekten yapılacak aktarmalar, belirli sınırlamalara bağlanmakta ve bu şekilde konsolide bütçeli kuruluşlara mali disipline uymaları ve ödeneklerini verimli bir şekilde kullanmaları konusunda önemli bir mesaj verilmektedir. Tertipler arasında yapılacak ödenek aktarmalarına önemli sınırlamalar getirilmektedir. Bu şekilde, kamu idarelerinin etkin bir bütçe politikası izlemeleri ve ödenek taleplerini sağlıklı bir şekilde yapmaları için önemli bir mekanizma oluşturulmaktadır. Muhasebe-i Umumiye Kanununun 48’inci maddesi çerçevesinde ödenek şartı aranmadan ödeme yapılan kalemler için ödenek konulmakta ve böylece bütçenin daha samimi bir şekilde hazırlanması ve azami saydamlığın sağlanması açısından önemli bir adım daha atılmaktadır. Kamu taşıt politikasında etkinliğin artırılması amacıyla bütçede gerekli düzenlemelere yer verilmektedir. Bu amaçla, kamu idarelerine binek taşıt ihtiyaçlarını hizmet alımı suretiyle karşılamaları imkanı getirilmekte; ekonomik ömrünü tamamlamış taşıtların tasfiye edilmesi öngörülmektedir. 20 Konsolide bütçeli kuruluşlara, diğer cari ve kamulaştırma tertiplerinde yer alan başlangıç ödeneklerini bir sonraki yıla devretme imkanı getirilmektedir. Böylece, çağdaş bir bütçe uygulaması yaygınlaştırılmış olacaktır. Daha önce Türk Silahlı Kuvvetlerinin ödenekleri için geçerli olan bu uygulamanın yaygınlaştırılması suretiyle, kamu idarelerine harcama politikasının uygulanmasında önemli bir rahatlama getirilmesi ve bütçe ödeneklerinin mutlaka yıl içinde bitirilmesi gibi yıllardır mali disiplinsizliği besleyen bir alışkanlığın ortadan kaldırılması sağlanmış olacaktır. Kadroların ve personel ödeneklerinin düzenlemelere yer verilmektedir. kullanımında disiplini sağlayacak Memur maaşlarına yapılacak artış oranlarının belirlenmesi amacıyla Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir. Ekonomideki gelişmeler ve bütçe imkanları çerçevesinde memurlarımızın ve emeklilerimizin enflasyona ezdirilmemesi için her türlü gayret gösterilecektir. Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun gereğince, borçlanma limiti içinde kalmak kaydıyla dış proje kredilerine ilişkin olarak bütçeye yeteri kadar ödenek konulmuştur. Bu şekilde, daha önceki yıllarda izlenen ve yıl içindeki gerçekleşmelere göre ödenek kaydedilmesine dayanan uygulama terk edilecek ve TBMM’nin bütçe üzerindeki denetim imkanı artırılmış olacaktır. Hazine garantili ödemelerin karşılanması amacıyla oluşturulan “risk hesabı”na 1.6 katrilyon lira ödenek tahsis edilmiştir. Kamu idarelerindeki ihtiyaç fazlası demirbaşların bir havuzda toplanması ve ihtiyacı olan idarelere devredilmesi amacıyla hüküm konulmuştur. TASARRUF TEDBİRLERİ Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Ülkemizin içinde bulunduğu şartlar altında sürdürülebilir bir kamu mali dengesi ortaya koymak son derece önemlidir. Sürdürülebilir bir kamu maliyesi için ise dikkate değer bir faiz dışı fazla sağlamak gerekmekte; bunun yolu da tasarruf tedbirlerinden ve gelirlerin artırılmasından geçmektedir. Dikkatle hazırlanan 2003 yılı Bütçesi de bunu gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. 58‘inci Hükümet, kurulduğundan bu yana kamu kaynaklarının etkin bir şekilde kullanılması ve harcamalarda tasarruf sağlanması amacıyla büyük bir çaba göstermektedir. Daha Hükümetimizin kurulması aşamasında bakanlık sayısının önemli ölçüde azaltılması ve şimdiye kadar başbakanlığa bağlı olan kurum ve kuruluşların bir kısmının ilgili oldukları icracı bakanlıklara bağlanması ve bu suretle Başbakanlığın Anayasada 21 öngörüldüğü şekilde koordinasyon makamı olması yönünde önemli bir adım atılması, kamu yönetiminde etkinliği sağlama konusundaki kararlılığımız açısından önemli bir mesaj olmuştur. Yatırım programının rasyonelleştirilmesi amacıyla, mevcut yatırım projeleri öncelik ve verimlilikleri açısından yeniden gözden geçirilmiş ve verimli olmadığı sonucuna varılan projeler programdan çıkartılmıştır. Bu sayede, projelerin gerçekleşme sürelerinin uzamasından doğan maliyet artışlarının önüne geçildiği gibi kamunun yatırım stoku sağlıklı bir yapıya kavuşmuştur. 2003 yılında kaynağı ne olursa olsun, ambulans, itfaiye aracı gibi sağlık, savunma ve güvenlik açısından özel nitelikli taşıtlar dışında taşıt alımı yapılmayacaktır. 2003 yılında alınacak taşıtlar, mevzuat gereğince Bütçe Kanununa ekli T cetvelinde belirlenmiştir. Bununla birlikte, taşıtın cetvelde yer alması yıl içinde mutlaka alınacağı anlamına gelmemektedir. Cetvelde yer alan taşıtların alınabilmesi, ayrıca Bakanlar Kurulu Kararına tabi kılınmıştır. Böylece cetvelde yer alsa bile ihtiyacın gerekliliği konusunda tekrar incelemeye tabi tutulacaktır. Bu düzenleme, kamu taşıt politikasının yeniden belirlenmesi, taşıt alımında ve kullanımda israfın önlenmesi ve disiplinin sağlanması konusundaki kararlılığımızın bir işareti sayılmalıdır. Çok zorunlu haller dışında mevcut kamu hizmet binalarının büyük bakım ve onarımları için 2003 yılında harcama yapılmayacaktır. Güvenlik nedeni ve işin yürütülmesi açısından mutlak zorunluluk bulunması halleri dışında yeni sosyal tesis yatırımı başlatılmayacaktır. Eğitim, sağlık, teknolojik araştırma projeleri ve öncelikli bazı karayolu projeleri ile acil ve çok zorunlu haller dışında gerçekleştirilmesi bir yıldan fazla sürecek yeni projelerin yatırım programına alınmaması kararlaştırılmıştır. Hak sahibi olmayanların ilaç almalarının önlenmesi amacıyla yüzde 20’lik ilaç katılım payının personelin maaşlarından kesilmesi uygulamasına 1 Ocak 2003 tarihinden itibaren başlanmıştır. 1 Şubat 2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Bütçe Uygulama Talimatı ile, antibiyotik kullanımı yeni esaslara bağlanmıştır. Alınan tedbirler sayesinde gelişigüzel antibiyotik kullanımının önüne geçilerek rasyonel ilaç kullanımı sağlanmış olacaktır. Aynı farmasotik eşdeğer guruba dahil ilaçlarda referans fiyat uygulamasına memur emeklilerinde 1 Mart’tan itibaren başlanmıştır. 22 Aynı etken maddeye sahip en ucuz fiyatlı ilaç kullanımının sağlanması amacıyla teknik çalışmalar devam etmekte olup, çalışmalar tamamlanır tamamlanmaz biyoeşdeğer ilaç uygulamasına geçilecektir. Sarf malzemelerinde standart ve fiyat birliği sağlanmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir. Doğrudan tedavi etmeyen, daha çok vücudun günlük beslenme ihtiyacını takviye amacıyla ruhsatlandırılmış bulunan ilaç bedellerinin ödenmemesi için negatif liste uygulamasına gidilmesi kararlaştırılmıştır. Sağlık kurumlarınca düzenlenen faturaların gerçekliğinin kontrolünü sağlamak amacıyla, hastaların taburcu edilmesi ile birlikte hastanelerce faturanın veya proforma faturanın düzenlenmesi ve bir örneğinin hastaya verilmesi yönünde düzenleme yapılmıştır. 2003 yılı yatırım programına çok zorunlu haller dışında yeni dış kredili proje alınmayacaktır. Ayrıca, yatırımların dış kredi revizyonları sınırlandırılmıştır. Bu tasarruf tedbirleri geçici değildir. Gider kalemlerinin azaltılması ve israfın önlenmesi için Hükümet sürekli çalışmaktadır ve çalışmaya devam edecektir. İsraf varsa, ödeneği olsa dahi harcama yapılması önlenecektir. YAPISAL REFORMLAR Sayın Başkan, Değerli Üyeler, 58’inci Hükümet, ülkenin yıllardır birikmiş sorunlarına göstermelik değil kalıcı çözümler getirmek amacındadır. Bu amaçla gerekli yapısal değişiklikleri ve reformları Hükümet dönemimizde gerçekleştireceğiz. Cumhuriyet tarihinde bir ilk olarak Acil Eylem Planımızla yapacağımız icraatları takvime bağladık ve ilan ettik. Böylece vatandaşlarımızla bir tür sözleşme imzalayıp kendimizi taahhüt altına soktuk. Acil Eylem Planı, “Kamu Yönetimi Reformu” kapsamında 45 faaliyet, “Ekonomik Dönüşüm Programı” kapsamında 91 faaliyet, “Demokratikleşme ve Hukuk Reformu” kapsamında 24 faaliyet, “Sosyal Politikalar” kapsamında da 45 faaliyet olmak üzere dört bölüm ve 205 projeden oluşmaktadır. Her proje bir takvime bağlanmış; sorumlu kuruluşlar ile işbirliği yapılacak kuruluşlar açık bir şekilde belirlenmiştir. Bu kuruluşlardaki projeden sorumlu kişiler de ismen belirlenerek gelişmelerin düzenli olarak izlenmesini sağlayacak bir sistem oluşturulmuştur. Bu kapsamda üzerinde önemle durulması gereken bazı reformlar şunlardır: 23 Devlette genel kurumsal gözden geçirme çalışmalarına başlanmıştır. Bakanlıklar, bağlı ve ilgili kuruluşlar ile diğer kamu kuruluşlarının bir bütün olarak görevleri yeniden tanımlanacak ve buna uygun bir yapılanma gerçekleştirilecektir. Devlet yönetiminde şeffaflık, hesap verebilirlik ve katılımcılığın sağlanması amacıyla İdari Usul Kanunu çıkarılacaktır. Yerel yönetimlerin insan kaynakları ve mali açıdan güçlendirilmesi amacıyla gerekli düzenlemeler yapılacak ve tedbirler alınacaktır. Gereksiz yere merkezi idarece kullanılan yetkiler yerel idarelere devredilecektir. Kamu yönetiminde bürokrasi ve kırtasiyeciliğin azaltılarak hizmet kalitesi ve hızının artırılması ve maliyetinin düşürülmesine yönelik çalışmalar hızlandırılmıştır. Bürokrasinin hızlı çalışmasını sağlamak için tüm kamu kurum ve kuruluşlarında alt kademelere yetki devri yapılması çalışmalarına başlanılmıştır. Vatandaşlarımızın iş ve işlemlerini hızlandırmak ve çağdaş Devlet anlayışına geçmek amacıyla “e-Dönüşüm Türkiye Projesi” hayata geçirilecektir. Kamuda personel rejiminin reforma tabi tutulması gerektiğinin bilincindeyiz. Bunu gerçekleştirmeye dönük çalışmalarımız hızla sürmektedir. Kamu dernek ve vakıfları ile döner sermayeler konusunda gerekli düzenlemeler yapılarak bunların disipline edilmesi sağlanacaktır. Vergi, vatandaşlık ve sosyal güvenlik numaraları birleştirilecektir. Kamu harcamalarında mali disiplin ve şeffaflık sağlanacaktır. Kamu mali yönetim ve mali kontrol sistemimizi Avrupa Birliği ve uluslararası standartlarla uyumlu hale getirmek; bu kapsamda, kamu mali yönetim sistemi ve bütçenin kapsamını genişletmek, bütçe hazırlama sürecini öne almak, bütçe hazırlama ve uygulama sürecinde kamu idarelerinin insiyatifini arttırmak, performans esaslı bütçeleme sistemine geçmek, kamu mali yönetiminde yetki-sorumluluk dengesini çağdaş gelişmelere uygun olarak yeniden kurmak, kamuda muhasebe birliğini sağlamak, saydamlık ve hesap verebilirliği artırmak, dış mali denetim sistemini uluslararası standartlara uygun hale getirmek amacıyla 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununun yerini alacak Kamu Mali Yönetimi ve Mali Kontrol Kanunu kısa sürede çıkarılacaktır. Sayıştay güçlendirilecek, denetim kapsamı genişletilecektir. Kamuda performans odaklı denetim sistemine geçilecektir. Devlet Yardımları Çerçeve Kanunu çıkartılacak, Devlet Yardımları Koordinasyon Birimi oluşturulacak, teşvik tedbirleri yeniden düzenlenecektir. 24 Doğrudan yabancı yatırımların özendirilmesi için gerekli düzenlemeler süratle yapılacaktır. Ekonomimize önemli bir katma değer ve istihdam imkanı sağlayan KOBİ’lerin yatırımlarının desteklenmesine yönelik çalışmalarımız bütün hızıyla devam etmektedir. İhracat kapasitemizin, rekabet gücümüzün artırılması için stratejik planlama yapılacak, girdi maliyetleri düşürülecek, uluslararası marka oluşturulması özendirilerek desteklenecek ve Eximbank yeniden yapılandırılacaktır. Hükümetimizin özel önem atfettiği eğitim, sağlık, adalet ve sosyal güvenlik alanlarında hizmet kalitesinin artırılması ve yeterli kaynak ayrılması için kapsamlı çalışmalar başlatılmıştır. Ekonomimizin 1990’lı yıllardan itibaren sıklaşan aralıklarla karşı karşıya kalmış olduğu krizler, içinde bulunduğumuz bu durumun göstermelik tedbirlerle geçiştirilemeyeceğini gözler önüne sermiştir. Sağlam bir ekonomik zemin oluşması için gerekli olan yapısal değişikliklere büyük önem veriyoruz. Hükümetimiz, iktidarı döneminde Acil Eylem Planında yer alan bütün projelerin gecikmeye meydan verilmeksizin önceden belirlenen süreleri içinde gerçekleştirilmesinde kararlıdır. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Yeri gelmişken bütçelerin hazırlanması, uygulanması ve sonuçlarının izlenmesi ile ilgili bazı gelişmeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakanlığımızca yürütülen say2000i Web Tabanlı Saymanlık Otomasyon Sistemi Projesi tamamlanmış, yurt çapında Devlet giderlerini yapan ve gelirlerini toplayan 1464 saymanlığın tamamı otomasyona geçirilmiştir. Bu proje sayesinde, kamu hesapları ve bütçe uygulama sonuçlarının günlük olarak izlenmesi mümkün hale gelmiştir. Bütçenin elektronik ortamda hazırlanmasını ve uygulanmasını, Bakanlığımız ile ilgili diğer kurumlar arasında yürütülen işlemlerin elektronik ortamda yapılmasını sağlamak üzere geliştirilen Bütçe Yönetim Enformasyon Sistemi Projesi 2003 yılında tamamlanacaktır. Devlet faaliyetlerinin ekonomi üzerindeki etkisinin analizine imkan vermek ve bütçe giderlerinin uluslararası standartlara uygun olarak sınıflandırılmasını sağlamak üzere analitik bütçe kod yapısına geçiş amacıyla Bakanlığımızca yürütülen çalışmalar sonuçlandırılacaktır. 2003 Bütçesinde, analitik bütçe kod yapısının yaygınlaştırılması amacıyla gerekli çalışmaların yapılması ve pilot uygulamalara gidilmesi konusunda Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir. Nakit esaslı muhasebe sisteminden tahakkuk esaslı muhasebe sistemine geçme çalışmaları tamamlanma aşamasına gelmiştir. Tahakkuk esaslı muhasebe 25 sistemine geçişle birlikte, Devletin tüm varlıkları, alacak ve borçları ve öz kaynakları ayrıntılı olarak izlenebilecek; genel ve katma bütçeli kuruluşlar yanında mahalli idareler, sosyal güvenlik kuruluşları, döner sermaye ve fonlar da Devlet muhasebesi sistemine dahil edilerek tüm Devleti kavrayan konsolide edilebilir bilanço ve mali tablolar üretilebilecektir. Kamu harcamalarını etkin kılan ve hizmeti esas alan, hizmet gelişimini izleyen, performansa ağırlık veren ve buna uygun denetim esasları getiren bir sistem oluşturmak amacıyla performans esaslı bütçeleme sistemine geçilmesi yönünde Bakanlığımızca yürütülen çalışmalar hızlandırılmıştır. HAZİNEYE AİT TAŞINMAZLARIN YÖNETİMİ Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Kamu hizmeti için gerekli olmayan Hazineye ait taşınmazların satılarak ekonomiye kazandırılmasına ve kalkınmada öncelikli yörelerde istihdam yaratan teşvik belgeli yatırımlar için gerçek ve tüzel kişilere bedelsiz arsa ve arazi devrine 2003 yılında da devam edilecektir. Bu kapsamda, Hazineye ait taşınmazların idaresi ve satışı ile ilgili işlemleri hızlandırmak, uygulamada görülen aksaklıkları gidermek için yeni bir anlayışla hazırlanan kanun tasarısı taslağı 3 Mart’ta Başbakanlığa sunulmuştur. Bu kanun tasarısı ile; Mahalli idarelere yeni kaynak yaratılması ve mali yapılarının güçlendirilmesi için su ürünleri istihsal yerleri, kaynak suları ile taş, kum, çakıl ve toprak ocaklarının kiralama yetkisinin mahalli idarelere bırakılması, Tarım arazilerinin kullanıcısı muhtaç çiftçilerimize satışının hızlandırılması ve satış bedellerinin ödenmesinde kolaylık sağlanması, Ülke kalkınmasında önemli yer tutan organize sanayi bölgeleri, ticaret borsaları, küçük sanayi siteleri, organize hayvancılık ve besi bölgeleri, endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri ve serbest bölgelerin kurulmasının teşvik edilmesi için, bu bölgelerdeki Hazineye ait taşınmazların harca esas değer üzerinden ve ihalesiz olarak ilgili gerçek veya tüzel kişilere devredilmesi, Tarım reformu alanında kaldığı için yatırım yapılamayan Hazineye ait dördüncü sınıftan yukarı tarım arazilerinin, yatırımların teşviki amacıyla, yatırımcılara bedelsiz devredilebilmesi, Kamu kurumları arasındaki taşınmazlara ilişkin ihtilafların çözüm sürecinin kısaltılması, Karşılıklı olmak ve belli koşullara uyulmak kaydıyla yabancı gerçek kişiler ile ticaret şirketlerinin, Türkiye’de taşınmaz mal edinebilmelerinin kolaylaştırılması, amaçlanmaktadır. 26 Diğer taraftan, Zonguldak, Bartın, Karabük ve Kastamonu il sınırlarını kapsayan Taşkömürü Havzasındaki arazilerin mülkiyet sorunlarının çözümü amacıyla Bakanlığımızca yeni bir kanun tasarısı daha hazırlanmaktadır. Ayrıca, Hükümetimizce hazırlanan Acil Eylem Planı çerçevesinde; kamu kurum ve kuruluşlarına ait sosyal tesislerin tespit çalışmaları tamamlanmış olup bunlardan bir kısmı turizm yatırımcılarına tahsis edilmek üzere Turizm Bakanlığı’nın tasarrufuna bırakılacak, diğerlerinin ise satışına hemen başlanılacaktır. T.B.M.M. lojmanlarının tapu işlemleri de önümüzdeki birkaç gün içinde sonuçlandırılacaktır. Bu lojmanların Emek İnşaat ve İşletme Anonim Şirketi aracılığıyla satışının en uygun çözüm olduğu sonucuna varılmış ve Bütçe Kanunu Tasarısına da bu yönde hüküm konulmuştur. VERGİ SİSTEMİ Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Bütçeler, Devletin bir yıl içerisinde toplayacağı gelirler ve yapacağı harcamalar aracılığıyla nasıl bir “yeniden dağıtım” planladığını ortaya koyan metinlerdir. Bilindiği gibi, devletlerin temel fonksiyonlarını yerine getirmek için gelire ihtiyaç duymaları vergi toplama gerekliliğini doğurmuştur. Vergileme, zaman içinde kamu hizmetleri için gerekli kaynağı sağlama yanında tasarruf, ekonomik büyümeyi teşvik, gelir dağılımını düzeltme şeklinde fiskal olmayan diğer sosyal ve ekonomik amaçlar için de kullanılmaya başlanmıştır. Dolayısıyla, verginin önemi her dönemde yerini korumuştur. Öte yandan, küreselleşme ve bu bağlamda sermaye hareketlerinde gözlemlenen serbestleşme diğer alanlarda olduğu gibi vergi sistemleri üzerinde de önemli etkiler doğurmaktadır. Elektronik ticaretin dünya ticareti içerisindeki hızla artan payı, çokuluslu şirketlerin dünya ekonomisinde giderek fazlalaşan ağırlığı, vergi rekabeti kavramı ve vergilerin kompozisyonunda yaşanan değişiklikler, vergi sistemlerinin yeniden düzenlenmesini zorunlu kılmaktadır. Nitekim, bu değişikliklerin vergi sistemimiz üzerinde de yansımaları olmaktadır. Esasen iyi bir vergi sisteminin temelde üç ana unsurdan oluştuğu görülmektedir. Bunlar; Saydam bir vergi mevzuatı, Öngörülebilir bir vergi yükü ve Mükellef odaklı etkin bir vergi idaresidir. Dolayısıyla, söz konusu üç unsuru oluşturmaya dönük çabalar kaçınılmaz hale gelmektedir. Vergi mevzuatının saydamlığı, anlaşılabilirliği ve sadeliği yanı sıra, uluslararası standartlara uygunluk ve tarafsızlık hususlarına da vurgu yapmaktadır. 27 Öngörülebilir, prensiplere ilişkin sık sık değişikliklere uğramayan bir vergi altyapısının, yatırımlar açısından taşıdığı önem ise ortadadır. Yatırımlara ilişkin olarak sağlanabilecek en ciddi teşvik, kuşkusuz, yatırım kararlarını çarpıtmayan, istikrarlı ve öngörülebilir bir vergi yüküdür. Aynı şekilde, etkin ve iyi işleyen bir idare olmazsa olmaz bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. 2003 Vergi Politikasının Ana Hatları Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Vergilemeye ilişkin uluslararası gelişmelere bakıldığında, çoğunlukla vergi rekabeti kaynaklı olmak üzere vergi oranlarında bir azalma eğilimi gözlemlenmektedir. Ancak sözkonusu azalmaya rağmen vergi gelirlerinde bir düşme görülmemektedir. Bu durum vergi oranlarındaki sözkonusu azalmanın, vergi tabanlarının genişletilmesiyle paralel olarak gündeme getirilmesinden kaynaklanmaktadır. Vergi tabanlarının genişletilmesi ise esasen, bir yandan kayıt dışı ekonomiyle mücadele edilmesi diğer yandan vergi sistemlerinde yer alan istisna ve muafiyetlerin azaltılması suretiyle gerçekleştirilmektedir. Vergileme ile kamu finansmanı için ihtiyaç duyulan kaynakların sağlanması esas olmakla beraber, ekonomik faaliyetlere ilişkin karar süreçlerinin vergileme kaynaklı çarpıklıklara maruz bırakılmaması da gerekmektedir. Bu ise ancak yukarıda da belirtilen unsurları taşıyan ve iyi işleyen bir vergi sistemi aracılığıyla mümkün olabilecektir. 2003 yılına ilişkin vergi politikalarının belirlenmesi sırasında bir yandan uygulanmakta olan ekonomik program doğrultusunda ihtiyaç duyulan faiz dışı fazla hedefi dikkate alınmış, diğer yandan da yukarıda vurgulanan iyi bir vergi sistemine ilişkin orta vadeli bir yaklaşımın hayata geçirilmesi hedeflenmiştir. Bu çerçevede, öncelikle, hepinizin bildiği gibi, 1998 yılında kanunlaşmasına rağmen bu güne kadar ekonomik gerekçelerle uygulama imkanı bulamayan ve uygulanması da uygun görülmeyen, gelirin tanımı ile ilgili düzenlemeler; ekonomiye olan olumsuz etkileri, kamuoyunda düzenlemeye olan güvensizlik ve düzenlemeden beklenen olumlu sonuçların sağlanamayacağı konusunda varılan genel anlayış çerçevesinde değiştirilmiştir. Bu düzenlemenin hemen ardından Vergi Barışı Projesi gündeme getirilmiştir. Bilindiği gibi, 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan krizler, ekonomik ve sosyal hayatı derinden etkilemiştir. Bu krizlerin ekonomiye doğrudan yansımaları; üretimin daralması, işletmelerin kapanması veya mali bünyelerinin zayıflaması ve işsizliğin artması şeklinde olmuştur. Yaşanan bu olumsuz gelişmelerin en önemli sonuçlarından biri de, 28 yükümlülerin, vergiler başta olmak üzere borçlarını ödeyememeleri veya ödemede zorluk içine girmeleri olmuştur. Bu çerçevede öncelikle yapılması gereken, geçmişin olumsuz sonuçlarının silinmesi ve tahribatın onarılması için gereken önlemlerin alınmasıdır. Nitekim, Vergi Barışı Projesi bu ihtiyacı gidermek üzere gündeme getirilmiştir. Vergi Barışı Projesiyle, kesinleşmiş vergi alacakları yeniden yapılandırılmaktadır. Asıllarının tamamının, fer’ilerinin de bir kısmının tahsili ve taksitlendirilmesinin öngörüldüğü düzenleme ile ödenebilir bir tutarın, ödenebilir bir süre ve taksit sayısı ile tahsili amaçlanmaktadır. Aynı şekilde, kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan kamu alacaklarının mükellefle bir ortak noktada uzlaşılarak tahsilini öngören düzenlemeler bulunmaktadır. Düzenleme, Devlet ve mükellef arasında doğmuş ihtilafı kamu vicdanını zedelemeksizin sona erdirmeyi ve kamu alacağını mükellefin ödeyebileceği bir tutara getirmeyi, yargı organlarını ve vergi dairelerini yığılmış dosyalardan kurtarmayı amaçlamaktadır. Bunların yanı sıra, matrah artırımına ilişkin düzenlemeler de bulunmaktadır. Bu düzenlemelerle, mükelleflerin ve vergi idaresinin geçmişe değil geleceğe odaklanması sağlanarak, mükelleflerin kayıtlı ekonomiye katılımını teşvik eden ve onlara güven veren bir ortam yaratılması amaçlanmıştır. Yukarıda yer alan düzenlemeler nitelik itibariyle vergi sistemimize ilişkin birikmiş sorunların giderilmesi ve mükellef ile vergi idaresi arasındaki karşılıklı güven unsurunun tekrar sağlanmasını amaçlamaktadır. Sözkonusu düzenlemelerin ardından, vergi sistemimize ilişkin çalışmalarımız özellikle iki alanda yoğunlaşacaktır. Bu alanlar dolaysız vergiler ve vergi idaresidir. Bu alanlara ilişkin olarak yapılan çalışmalar, temelde yukarıda vurgulanan ana felsefeyle uyumlu olarak, vergi tabanının genişletilmesi, kayıt dışı ekonomiyle mücadele, vergi sisteminin sadeleştirilmesi, mükellef gönüllü uyumunun artırılması ve güçlü bir vergi idaresi oluşturulmasını amaçlamaktadır. Yapılan ve yapılacak düzenlemeler genel olarak vergi yükünü artırıcı değil, kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına alıp vergi kayıp ve kaçağını azaltacak, vergi yükünün adil dağılımını ve verginin tabana yayılarak kayıtlı mükellefler üzerindeki yükün zaman içinde mümkün olduğu ölçüde azaltılması prensibine dayanmaktadır. Bu kapsamda, vergi sistemimizde yapılması düşünülen değişikliklere ana hatlarıyla değinmek istiyorum. Dolaysız vergiler açısından sistemin sadeleştirilmesi ve basitleştirilmesi sözkonusudur. Açıktır ki bu durum saydam, açık ve tutarlı bir vergi mevzuatının oluşturulması için önemli bir katkı sağlayacaktır. 29 Temettü vergilemesi ve kurum vergilemesine ilişkin sistem önemli ölçüde değiştirilmekte, mevcut durumda vergi alacağı mekanizmasıyla işleyen entegrasyon modelinden kaynaklanan sorunlar giderilmektedir. Kurum kazançları üzerindeki vergi yükü yüzde 65’ler seviyesinden yüzde 45’ler seviyesine indirilmektedir. Bu şekilde, uluslararası uygulamalara paralel olarak, ekonomik çifte vergilemenin engellenmesi sağlanacaktır. Yatırım indirimi uygulaması yeni bir bakış açısıyla ele alınmaktadır. Yatırım indirimine ilişkin stopaj kaldırılmakta ve yatırım indirimi oranı düşürülmektedir. Yatırım indirimine ilişkin olarak başta belge uygulaması olmak üzere, yatırımcıların önünde engel teşkil eden bürokratik mekanizmalar kaldırılmaktadır. Aynı şekilde, vergilemenin tarafsızlığı bağlamında, vergileme kaynaklı olası çarpıklıkları engelleme amacıyla, mali enstrümanlar üzerindeki efektif vergi yükünün uyumlaştırılması sağlanacaktır. Bu amaçla, mevcut durum itibarıyla, beyannameye dahil edilmeyen sözkonusu enstrümanlardan elde edilen gelirlerin beyannameye dahil edilmesi sağlanacaktır. Tüm bunlar açık, adil ve tutarlı bir vergi sistemi sağlamaya, dolayısıyla yatırım ortamının iyileştirilmesine dönük çalışmalardır. Bunların yanısıra, özellikle finansal kiralama alanında olmak üzere, vergi sistemimizin uluslararası vergileme ilke ve yaklaşımlarıyla ve bu anlamda uluslararası muhasebe standart ve uygulamalarıyla uyumlaştırılmasına dönük değişiklikler yapılmaktadır. Kuşkusuz sözkonusu düzenlemeler, vergi sistemimizi uluslararası vergileme esaslarına yaklaştırırken, öngörülebilir vergi yükü ilkesine de hizmet edecektir. Bu noktada, yerli veya yabancı ayrımı yapmaksızın tüm yatırımcılar açısından sağlanabilecek en önemli teşviğin, istikrarlı bir makro ekonomik ortam olduğuna olan inancımızı özellikle vurgulamak istiyorum. Bu anlamda, vergi sisteminin, sözkonusu istikrarlı ortama destek olan ve yatırım kararları üzerinde olumsuz bir etki yaratmayacak şekilde dizayn edilmesi zorunluluktur. Vergi yükünün öngörülebilirliği ise söz konusu istikrarın en önemli unsurlarındandır. Son olarak, sözkonusu strateji çerçevesinde vergi idaresinin işleyişinde yapılacak olan iyileştirmelerin, vergi idaresinin yönetim kapasitesinde ve işleyişinde yaratacağı etkinlik artışının, daha iyi bir yönetişim olanağı sağlayacağı hususu, belirtilmesi gereken bir diğer noktadır. Vergi idaresine ilişkin olarak yapılan çalışmalarda, idare, vergi tipi örgütlenmeden fonksiyonel örgütlenmeye geçerken, vergi denetimi etkinleştirilmekte ve insan kaynakları kapasitesi geliştirilmektedir. Tüm bunlar daha etkin ve mükellef odaklı bir vergi idaresi yaratmaya dönük çabalardır. Teknolojik desteklerle donatılmış, daha güçlü ve etkin bir 30 idarenin, vergi yasalarının uygulanması ve kayıt dışı ekonominin önlenmesi açısından yaratacağı olumlu sonuçlar açıktır. Vergi idaresinin yeni bir anlayışla fonksiyonel olarak reorganizasyonu sırasında, mükellef gruplarını dikkate alan ve mükelleflerin ihtiyaçları ile idarenin sağladıkları arasındaki farkı mümkün olduğunca azaltmayı hedeflediğimizi özellikle belirtmek istiyorum. Bu noktada, konuşmamın daha önceki bölümlerinde belirttiğim, mükellef ile vergi idaresi arasındaki güveni tekrar tesis etmeye dönük önlemler sonrası, 2003 yılında, vergi idaremizin, vergi kanunlarının uygulanması konusunda gerek vergi denetimi gerekse kamu alacaklarının tahsil edilmesi açısından daha etkin bir performans göstereceğini özellikle belirtmek isterim. Esasen, istikrarlı bir kamu finansman politikası açısından bu kaçınılmazdır. Nitekim, vergi idaresi alanındaki çalışmalar da devam etmektedir. Bu çerçevede 2003 yılı için planlanan VEDOP-2 projesi kapsamında; Denetim bilgi sisteminin geliştirilerek ülke çapında yaygınlaştırılması, Vergi denetmenleri birimlerinin otomasyona geçirilmesi, Kağıt ortamında alınan beyannameler, yıllık faaliyet bildirimleri ile beyanname ekinde yer alan bilanço ve gelir tablosu bilgilerinin de manyetik ve/veya elektronik olarak internet üzerinden alınması sağlanarak, sözkonusu bilgilerin değerlendirilmesi ve denetim birimlerinin kullanımına sunulması, Beyan dışı kalmış vergisel olayları tespit etmek ve mükellef beyanlarının doğruluğunun kontrolünde kullanılmak üzere; mükelleflerin vergilendirmeye yönelik iş ve işlemlerini, sermaye ve hesap durumlarını ve üçüncü şahıslarla olan ekonomik ve ticari ilişkilerini kavramaya yönelik, mükelleflerden, kamu kurum ve kuruluşlarından ve mükelleflerle ilişkide bulunan gerçek ve tüzel kişilerden alınan üçüncü taraf bilgiler ile iç kaynaklardan sağlanan mükellef sicil, hesap bilgileri, beyanname ve bildirimleri ile denetim birimlerince sağlanan bilgilerin Veri Ambarı içerisinde birleştirilmesi, sağlanacaktır. Böylece sağlıklı bir vergi sistemi içinde, mükellefini takip eden etkin bir vergi idaresi ve cari vergilendirme dönemlerine odaklanmış denetim ile vergi kayıp ve kaçağının azaltılması ve kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır. Tüm bunlar, daha önce de vurguladığım gibi, kayıt dışılıkla mücadelemiz açısından önem arzetmektedir. Gerek 2003 yılında gerekse izleyen yıllarda vergi idaremizin en önemli önceliklerinden birisi kayıt dışılığın azaltılma olacaktır. Bu çerçevede bir yandan vergi idaremiz güçlendirilirken diğer yandan vergi denetimi daha etkin hale getirilecektir. 31 Sonuç olarak, dolaysız vergiler, vergi, vergi idaresi ve denetim reformlarıyla kayıt dışını kayıt içine alan tedbirleri hayata geçireceğiz. Bizim hedefimiz işleyen, adaletli, makul oranlı ve mükellef memnuniyetini sağlayan bir vergi sistemidir. 2003 Vergileri Sayın Başkan, Değerli Üyeler, 2003 Bütçesinde vergi gelirleri tahmini 85 katrilyon 955 trilyon lira olarak öngörülmüştür. 2003 yılı Bütçesinde yer alan gelir tahminlerinin yapılması sırasında; 2003 yılında ekonominin makro çerçevesine ilişkin olarak ortaya konulan, büyüme, enflasyon oranı, dış ticaret rakamları ve benzeri göstergeler esas alınmış ve geleneksel tahmin modelleri kullanılmıştır. 2002 yılı vergi gelirlerinin GSMH’ya oranı yüzde 22 olarak gerçekleşmiştir. 2003 yılında ise bu oranın yüzde 24.2 seviyesinde gerçekleşmesi beklenmektedir. Ancak bu noktada, sözkonusu artışın esasen Vergi Barışı Projesi kapsamında 2003 yılında gerçekleşmesi beklenen tahsilat ve Özel Tüketim Vergisi hasılatından çeşitli kurumlara ayrılan payların 2003 yılı başından itibaren sıfırlanması sonrası vergi gelirlerine dahil edilen tutarları içerdiğini belirtmekte fayda vardır. Bundan da öte, söz konusu oranın yükselmesinde etkisi olan bir diğer faktör, bu yıl içerisinde almayı düşündüğümüz ek motorlu taşıtlar ve ek emlak vergileridir. Söz konusu vergiler sadece 2003 yılına ilişkindir. İçinde bulunduğumuz günlerde özellikle bölgemizde yaşanan savaş riski dikkate alındığında, kamu maliyemizde her zamankinden daha dikkatli ve disiplinli olmamız zorunlu hale gelmektedir. Hükümetimiz disiplinli bir kamu maliyesine sahip olmanın maliyetinin, toplumun bütün kesimleri tarafından adaletli bir biçimde paylaşılması taraftarıdır. Nitekim, bu yaklaşıma paralel olarak, vergi sistemimizde mevcut sorunların daha da şiddetlenmesine yol açabilecek, dolaylı vergilere ilişkin bazı önlemlerin alınması yerine, servet vergileri kategorisine giren vergilere ilişkin önlemler tercih edilmiştir. Daha önce de belirttiğim gibi bu vergiler sadece bu yıla ilişkindir. 2003 yılı vergi gelirlerinin kompozisyonuna bakıldığında ise, gelir ve servet üzerinden alınan yani dolaysız vergilerin oranı yüzde 32 olarak gerçekleşirken, mal ve hizmetler üzerinden alınan dolaylı vergilerin oranının yüzde 68 seviyesinde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Dolaylı ve dolaysız vergilere ilişkin olarak, dolaylı vergilerin giderek daha önemli hale gelmesi esasen vergi sisteminin adaletini zedelemektedir. Ancak bu türden bir trendin, kısa vadede tersine çevrilmesi de mümkün değildir. Öte yandan az önce de belirttiğim gibi 2003 yılına ilişkin gelir önlemlerinin 32 alınması sırasında da bu noktaya özel önem verilmiş ve dolaylı vergilere ilişkin önlemler alınmasından kaçınılmıştır. Sözkonusu kompozisyonda, dolaysız vergilerin payının arttırılması, ancak kapsamlı bir vergi reformu ve kayıt dışılıkla mücadele ile mümkün olabilecektir. Nitekim, dolaysız vergiler ve vergi idaresine ilişkin olarak yürüttüğümüz çalışmalar bu amacı gerçekleştirmeyi hedefleyen adımlardır. 2003 yılında, dolaysız vergiler ve vergi idaresi alanlarında ana hatlarını vurguladığım çalışmalar sonucunda, vergi tabanının genişletilmesi ve kayıt dışılıkla mücadelede ciddi adımlar atılacaktır. Bu sayede, Hükümetimizin genel yaklaşımına paralel olarak, orta vadede, gelir üzerinden alınan vergilerin, toplam vergi gelirleri içerisindeki payının yükseltilmesi mümkün olabilecektir. Uygulamaya başladığımız vergi politikaları toplumun geniş kesimleri tarafından destek görmektedir. Bu destek bizi vergi sistemine ilişkin yapacağımız yeni değişiklikler konusunda da cesaretlendirmektedir. SONUÇ Sayın Başkan, Değerli Üyeler, 58’inci Hükümet, uygulayacağı maliye politikasında temel önceliği, mali disiplini sağlayarak, borç stokunu makul seviyeye indirmek ve makro ekonomik istikrarı koruyacak faiz dışı fazlayı vermek olarak belirlemiştir. Bu belirlemede ekonomik verimlilik, büyüme ve sosyal politikalar dikkate alınmakta olup verimsiz harcamaların kısılması ve ekonomik faaliyetlerin canlandırılması için gereken önlemlerin alınması hedeflenmiştir. Reel sektörün canlanması için gerekli destek verilecek, üretim, yatırım, ihracat ve istihdamın artırılmasıyla birlikte arzulanan büyüme seviyesine ulaşılacaktır. Faiz dışı dengede fazla verilmeye devam edilecek, özelleştirme hızlandırılacak, ilave gelir kaynakları bulunacak, ekonomide istikrarlı bir büyüme sağlanacak ve reel faiz oranlarının hızla makul düzeylere çekilmesi için gerekli ortam oluşturulacaktır. Faiz yükünü azaltamadığımız sürece sağlıklı bir ekonomik ve mali yapıya kavuşmamız ve geniş kesimlerin refahını artıracak sosyal politikaları uygulamaya koymamız mümkün değildir. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, 2003 yılı Bütçesi de, Hükümetimizin programı ile uyumlu, anlaşılabilir, uygulanabilir, bütçe büyüklükleri itibariyle sosyal dengeleri gözeten bir bütçe olarak hazırlanmıştır. 33 Bugüne kadar hazırlanan bütçeler içinde gider ve gelir yönleri itibariyle en açık ve en şeffaf olanıdır. 2003 yılı Bütçesi, kamu borcunun sürdürülebilmesi açısından hayati önem taşıyan ve kamunun borçlanma ihtiyacını azaltan faiz dışı fazla hedefinin gerçekleştirilmesi için her türlü tasarruf tedbiri ile güçlendirilmiş bir bütçedir. 2003 yılı tüm kamu sektörü için tasarruf yılı olacaktır. Bu bakımdan hem iç hem de dış piyasalarda güveni artıracaktır. 58’inci Hükümetin ilk bütçesi olan 2003 Bütçesi, disiplin içinde ve kararlılıkla uygulanacaktır. Bizim niyetimiz geçici alkışlar değil kalıcı başarılardır. Sayın Başkan, size ve değerli komisyon üyelerine, yapacağınız yoğun ve yorucu çalışmalar ile katkılarınız için şimdiden Hükümetim ve şahsım adına teşekkür ediyorum. 2003 Bütçesinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olması temennisi ile hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. 34