1.1 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

advertisement
1
1.1 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ VE KYOTO
PROTOKOLÜ
• Ulusal sera gazı envanterini hazırlamak ve bildirimini yapmak
•
İklim değişikliğinin azaltılması ve iklim değişikliğine uyumu kolaylaştırıcı tedbirleri içeren
programları geliştirmek ve bildirimini yapmak,
• İlgili
teknolojilerin,
çalışmaların
ve
uygulamaların
hayata
geçirilmesinde
ve
yaygınlaştırılmasında işbirliğini sağlamak,
• Sosyal, ekonomik ve çevresel politikalarda iklim değişikliğini göz önüne almak,
• İklim değişikliğini azaltmak amacıyla, sera gazlarının insan kaynaklı emisyonlarını
sınırlandırmak ve sera gazı emisyonlarını yutan alanları arttırmak yönünde tedbirler almak ve
politikalar benimsemek,
• İklim değişikliğini önlemek için alınan tedbirleri ve izlenen politikaları BM’e bildirmek,
• Ulusal Raporları hazırlamak ve BM’e sunmak,
Kyoto Protokolü (2005)
• 2008-2012 döneminde Protokole göre, Ek-I listesinde yer alan ülkeler, birinci taahhüt dönemi
sonunda toplam sera gazı emisyon miktarını 1990 yılı seviyesinin en az %5 altına indirmekle
yükümlüdürler.
•
Kyoto Protokolü Şubat 2005 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.
•
Kyoto Protokolü ile ilk etapta 6 sera gazının toplam emisyonuna sınırlama getirilmiştir.
2
Kyoto Protokolü Esneklik Mekanizmaları
 Ortak Uygulama (JI) (Ek-1 ülkeleri arasında proje bazlı)
 Temiz Kalkınma Mekanizmaları (CDM) (Ek-1 ve Ek-1 dışı ülkeler arasında proje bazlı)
 Emisyon Ticareti (ET) (Ek-1 ülkeleri arasında piyasa bazlı)
Türkiye’nin Konumu
• Türkiye’nin Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olmasının uygun
bulunduğuna dair kanun 4990 numarasıyla 21 Ekim 2003 tarih ve 25266 sayılı Resmi
Gazete’de yayınlanmıştır.
•
Türkiye ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluk ilkesi ışığında özgün konumu dikkate alınarak,
sadece Ek-I ülkesi olarak ve diğer Ek-I ülkelerinden farklı bir konumda Sözleşme’ye taraf
olmaktadır. Bu kapsamda Türkiye, sera gazı salımları ile ilgili olarak Sekreterya’ya düzenli
olarak bildirimde bulunmayı ve sera gazı salımlarının kontrolü konusunda politika ve önlemler
geliştirmeyi taahhüt etmektedir.
• Kyoto Protokolü ile ilgili düzenleme 05.02.2009 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul
edilerek yasalaşmıştır.
1.2 TÜRKİYE’NİN KYOTO PROTOKOLÜ’NE TARAF OLMA GEREKÇELERİ
• Türkiye’nin uluslar arası gündemin en öncelikli ve acil sorunlarından biri olan haline gelen iklim
değişikliği ile mücadele konusunda kararlılığını ve uluslar arası toplumun güvenilir bir ülkesi olduğunun
gösterilmesi,
• İklim değişikliği ile mücadele konusunda 2012 sonrasının şekillenmesinde ülkemizin kendi özgün
koşullarının daha iyi müzakere edilebilmesi,
• Özel sektörde sera gazı azaltımı için yapılabilecek projelerin daha kolay teşvik edilmesi ve uzun
vadede başta enerji güvenliği olmak üzere ülke ekonomisine katkı sağlanması,
•Kyoto Protokolünün AB müktesebatının bir parçası olması sebebiyle AB ile yürütülen müzakereler için
geleceğe dönük bir ön hazırlığın yapılması,
• AB ile iklim değişikliği ile mücadele ve uyum konularında ve AB müktesebatına uyum bağlamında
işbirliği olanaklarının geliştirilmesi,
3
1.3 TÜRKİYE’NİN ULUSAL MİSYONU, VİZYONU VE MEVCUT KONUMU
• Türkiye’nin ‘İklim Değişikliği’ kapsamındaki ulusal misyonu; sürdürülebilir kalkınma hedef ve
ilkelerinden taviz vermeden, ulusal ve uluslar arası kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde, küresel
iklim değişikliği rejimine, ortak ve farklılaştırılmış sorumluluklar çerçevesinde katkı vermek üzere etkin
politika ve stratejileri geliştirmek ve uygulamaktır.
• Türkiye’nin ‘İklim Değişikliği’ kapsamındaki ulusal vizyonu; kalkınma politikalarını, iklim değişikliği
politikalarıyla entegre etmiş, temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının üretimi ve kullanımını
öncelemek yoluyla uzun vadede düşük karbon ekonomisine geçmiş, uluslar arası iklim değişikliği
politikalarına “özel şartları” çerçevesinde aktif katılım sağlayan ve yön veren bir ülke olmaktır.
• 2012 yılı sonuna kadar herhangi bir emisyon kotasına tabi olmayacaktır.
• Bu aşamada Kyoto Protokolü esneklik mekanizmalarından yararlanmayacaktır.
• Gönüllü Karbon Piyasalarından ise yararlanılabilmektedir. Özellikle yenilebilir enerji, atıktan enerji
elde edilmesi, enerji verimliliğine yönelik projeler vb.
1.4 EMİSYON TİCARETİ SİSTEMİ GENEL BAKIŞ VE AB ETS UYGULAMALARI
Ab Yaklaşımları - Tarihçe
Ab Emisyon Ticaret Sistemi (ETS)
 Küresel çapta ilk ve en büyük SG ticaret sistemi
 Yaklaşık 11000 enerji ve sanayi tesisi
 20 MW’ın üzerinde ısıl gücü olan enerji üretim tesisleri, rafineriler, demir-çelik tesisleri,
çimento, cam, kireç, tuğla, kağıt vb. fabrikaları bulunmaktadır.
 AB ETS, toplam AB emisyonlarının %45’inden sorumlu tesisleri kapsamaktadır.
 Sistem temel olarak “sınırla ve pazarla” (cap and trade) prensibi ile çalışmaktadır.
4
1.5 EMİSYON TİCARETİ DİREKTİFİ-SONUÇ
 Emisyon Ticaretinin olmadığı durumda;
Emisyonlarda 10 birim azalma
Toplam 100 $ maliyet
 Emisyon Ticaretinin olduğu durumda (satışı 10 $/birim)
Emisyonlarda 10 birim azalma
Toplam 50 $ maliyet
Ab Ets 1.Faz (2005-2007) Değerlendirme
 Karbon ticareti amacıyla kapasite oluşturulması ve veri toplanması
 Finansal argümanların kullanılması
 Arz-Talep dengesinin kurulamaması
 Tahsisat yöntemleri konusunda üye ülkeler arasındaki farklılıklar
 Özellikle Enerji sektöründe beklenmedik kârların (windfall profits) açıklanması
 Gereğinden fazla küçük işletmenin sisteme alınması
Ab Ets 2.Faz (2008-2012) Değerlendirme
 Üye ülkeler tarafından oluşturulan ulusal tahsisat planlarının (NAP) önemli bir bölümünün AB
Komisyonu tarafından şartlı olarak kabul edilmesi
 2.faz sonunda tesislerin elinde kalan fazla tahsisatlarının 3.faza taşıyabilmeleri imkânı
 Ücretsiz tahsis edilen karbon haklarının azaltılması
 Emisyonların doğru şekilde ölçülmesi, raporlanması ve doğrulanması ile ilgili yeni
düzenlemeler
Ab Ets 3.Faz (2013-2020) Değerlendirme
 2005 yılı emisyonlarına göre %21’lik bir azaltım hedefinin belirlenmesi
 Üye ülkeler bazında değil merkezi bazda idare edilen bir sistem kurgulanmıştır.
 Enerji sektöründe tahsisat dağıtımı, birçok AB üyesi ülkede, %100 açık arttırma yöntemi ile
yapılacaktır.
 AB dışı ülke sanayileri ile ciddi rekabet yaşayan sanayi alt sektörleri, ürün bazında kıyaslama
yolu ile %100 ücretsiz tahsisat elde edecektir (en iyi performans gösteren tesislerin %10’unun
ortalaması kuralına göre)
5
1.6 AB ve TÜRKİYE HEDEFLER VE GELİŞMELER
AB 2020 yılı Hedefleri 20-20-20 Yaklaşımı
1.Enerji Verimliliği: Birim üretim başına enerji tüketiminde 20% azaltım
2.Yenilenebilir enerji payı: Toplam enerji üretiminde 20%
3.Emisyonlar: 1990 yılına göre 20% azaltım, uluslar arası bir anlaşma imzalanması halinde %30
azaltım
6
1.7 TÜRKİYE SERAGAZI ENVANTERİ
7
Türkiye’nin Ek-1 Ülkeleri Açısından Konumu
1.8 EYLEM PLANLARI VE STRATEJİLER
Ulusal İklim Değişikliği Strateji Belgesi (2010-2020)
 2023 yılına kadar toplam elektrik enerjisi üretiminde yenilenebilir enerji payı %30’a
çıkarılacaktır (kurulu güç kapasitesi: rüzgar 20000 MW, jeotermal 600 MW)
 Enerji sektöründe 2020 yılına kadar referans senaryoya göre %7 CO 2 sınırlaması potansiyeli
hedeflenecektir.
Türkiye’nin İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planının Geliştirilmesi Projesi
 Enerji yoğunluğunun düşürülmesi (Örn: Birincil enerji yoğunluğunun, 2015 yılında 2008
yılına göre %10 oranında azaltılması)
 Elektrik üretiminde kömür kullanımından kaynaklanan sera gazı emisyonunun
sınırlandırılması
8


Elektrik dağıtımında kayıp ve kaçakların azaltılması (Örn:2023 yılına kadar ülke çapında
elektrik dağıtım kayıplarının %8’e indirilmesi)
Temiz enerjinin üretim ve kullanımdaki payının arttırılması (Örn: Yenilenebilir enerjinin
elektrik üretimindeki payının 2023 yılına kadar % 30’a ulaşmasının sağlanması)
2010-2014 Stratejik Planı
 Birincil Enerji yoğunluğu 2023 yılına kadar 2008 yılına göre %20 (2015’e kadar %10)
azaltılacaktır.
 2023 yılına kadar toplam elektrik enerjisi üretiminde yenilenebilir enerji payı %30’a
çıkarılacaktır (2015’e kadar kurulu güç hedefleri: rüzgar 10000 MW, jeotermal 300 MW)
 2014 yılından sonra enerji sektöründen kaynaklı sera gazı emisyon artış hızında azalma
sağlanacaktır.
Enerji Verimliliği Strateji Belgesi (2011-2023)
 2023 yılında Türkiye’nin GSYİH başına tüketilen enerji miktarının (enerji
yoğunluğunun) veya referans senaryoya göre tahmin edilen toplam birincil enerji
ihtiyacının en az %20 azaltılması hedeflenmektedir.
 Belgenin yayım tarihi itibariyle 10 yıl içerisinde, her bir sanayi alt sektöründeki
indirgenmiş enerji yoğunlukları, her bir alt sektör için %10’dan az olmamak üzere
sektör işbirlikleri ile belirlenecek oranlarda azaltılacaktır.
 2023 yılına kadar, ülke genelindeki kömürlü termik santrallerin atık ısı geri kazanımı
dahil ortalama toplam çevrim verimleri yüzde %45’in üzerine çıkarılacaktır.
1.9 DEĞERLENDİRME
 İnsan kaynakları açısından gerekli kapasitesinin bir an önce oluşturulması ve paydaşların
bilinçlendirilmesi,
 Karbon ayakizi hesaplamalarının yapılması, yol haritası oluşturulması,
 Karbon emisyonunu azaltan projelere teşvik mekanizmalarının yaratılması,
 Düşük karbon teknolojisi Ar-Ge yatırımlarının arttırılması
 Sektörel kredilendirme gibi Kyoto sonrası olası yeni düzenlemeler için sektörel etki
analizlerinin bir an önce tamamlanması
KAYNAK: R.Barış CANPOLAT (20.06.2011)
9
1.10 UEA ENERJİ RAPORU
Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) tarafından yapılan kestirimler, mevcut enerji politikaları ve enerji arzı
tercihlerinin devam etmesi durumunda dünya birincil enerji talebinin 2008 - 2030 arasındaki dönemde
yüzde 40 oranında artacağına işaret etmektedir.
Referans senaryo olarak adlandırılan ve yıllık ortalama yüzde 1,5 düzeyinde talep artışına karşılık
gelen bu durumda dünya birincil enerji talebi 2008’deki 12.2 milyar ton petrol eşdeğeri (tep)
düzeyinden 2030 yılında 16,8 milyar tep düzeyine ulaşacaktır.
Fosil yakıt rezervlerinin bu süre içinde talebe yanıt verebilecek durumda olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu artışın üçte biri kömür tüketiminden kaynaklanacaktır.
Fosil kaynaklar içersinde en büyük talep artışının ise doğal gaz kullanımında olması beklenmektedir.
Özellikle Batı Avrupa’nın yüksek talebinin karşılanması amacı ile 2030 yılında ikiye katlanacağı
hesaplanmaktadır.
Bu dönem içinde petrol en fazla tüketilen enerji kaynağı olma özelliğini koruyacaktır.
Şekil-1.1 2006-2030 Dönemi Dünya Birincil Enerji Talep Artış Durumu (Referans Senaryo) Kaynak:
Uluslar arası Enerji Ajansı, World Energy Outlook
Şekil-1.2 Dünya Birincil Enerji Talebi Referans (Senaryo)
10
Geçmişte enerji talebindeki artış büyük ölçüde gelişmiş ülkelerden kaynaklanırken, günümüzde bu
ülkelerin yerini, başta Hindistan ve Çin olmak üzere gelişmekte olan Asya ülkeleri almıştır.
Fosil kaynaklar bugün olduğu gibi gelecekte de dünya enerji talebinde önemini sürdürmeye devam
edecektir.
TABLO 1.1 Dünyadaki fosil yakıt kaynaklarının durumu (Kaynak: BP Statistical Review World Energy,
2007, * 2005 yılı üretimine göre )
Tüketimdeki payı % İspatlanmış rezerv
İhtiyacı karşılama süresi*
(yıl)
Petrol
Doğalgaz
Kömür
36
23
28
163,6 milyar ton
3
179.83 trilyon m
1 trilyon ton
40.6
65.1
260
TABLO 1.2 Dünya fosil yakıt rezervlerinin ülkelere göre dağılımı
Bölge
Petrol
Doğal Gaz
Kömür (Milyar Ton)
(Milyar Ton)
(Trilyon m3)
Taşkömürü
Linyit
Kuzey Amerika
8,3
7,6
120,2
137,6
Orta ve güney Amerika
13,7
7,2
7,8
14
Avrupa
2,6
4,9
47,5
77,9
Eski SSCB ülkeleri
9,1
56,1
97,4
132.6
Ortadoğu
93,3
56,9
1,7
Afrika
10
11,2
55,2
0,2
Asya ve Okyanusya
5,9
12,3
189,3
103,1
142,9
155,1
519,1
465,4
Toplam Dünya
Doğal Gaz
21%
Diğer
11
%
Petrol
33
%
Nükleer
6%
Hidrolik
2%
Kömür
27%
Şekil-1.3 2008 yılı sonu itibariyle dünyada 12 267 milyar tep olan birincil enerji arzında enerji
kaynaklarının payı
11
Şekil-1.4 2007 yılı dünya birincil enerji arzı içinde petrol, kömür, doğalgaz vd. % payı
1.11 DÜNYADA ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİM PAYLARI (2008)
Dünya’daki toplam elektrik üretimi: 20 181TWh
Diğer *
2.8%
Hidroelektrik
15.9%
Kömür
41%
Nükleer
13.5%
Gaz
21.3%
Petrol
5.5%
Şekil-1.8 Dünya’da elektrik enerjisi üretim payları (2008)
12
Şekil-1.9 Dünya’da kişi başına düşen elektrik tüketimi
1.12 ENERJİ ULAŞIMININ KAVŞAK NOKTASI: TÜRKİYE
Ülkemiz Orta Doğu, Hazar Bölgesi ve Orta Asya gibi dünyanın ispatlanmış petrol ve doğal gaz
rezervlerinin yüzde 72’sine coğrafi olarak yakın bir konumda bulunmaktadır.
Türkiye, gerek coğrafi, gerekse jeopolitik konumu ile Orta Doğu ve Orta Asya’nın üretiminin dünya
pazarlarına ulaşmasında hem bir köprü hem de bir terminal olma özelliği taşımaktadır.
Türkiye henüz dünya çapında önemli oranda bir enerji tüketimine sahip değildir
Kişi başına düşen enerji tüketimi: 1463 KEP (2009)
Kişi başına düşen elektrik tüketimi: 2685 kWh/k (2009)
Şekil-1.10 Türkiye’de enerji arz ve talebinin gelişimi
13
1995
2000
2002
2004
2007
2009
Talep
TEP)
63,1
81,2
78,3
87,8
107,6
106.1
TABLO 1.5 1995-2009 yılları arası birincil enerjinin değişimi
(milyon Üretim
(milyon %
İthal (milyon TEP)
TEP)
26,3
42
36.8
27,6
34
53,6
24,6
31
53.7
24,3
27
63,5
27,4
25
75
30.3
28
75.8
%
58
66
69
73
75
72
2020 yılı projeksiyonunda ithalatın payının % 80’ne ulaşacağı tahmin ediliyor.
Şekil-1.11 İthal enerjinin kaynaklara göre dağılımı (2009)
Genel enerji talebimizin 2020 yılında 222 milyon TEP’e ulaşması beklenmektedir.
Enerji sektörü 2020 yılına kadar 130 milyar dolar yatırım gerektiren devasa bir sektördür. Bu
çerçevede ihtiyaç duyulan yatırımların mümkün olduğu ölçüde özel sektör tarafından yapılmasını
sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmaktadır.
Şekil-1.12 Ülkemizde birincil enerji kaynakları rezervleri (2010)
Download