KAN TRANSFÜZYONU

advertisement
KAN TRANSFÜZYONU
Yrd.Doç.Dr.Cevdet DÜGER
1
KAN GRUPLARI

Rhesus (Rh) faktörü 1940 yılında, Kan grupları
1941 yılında bulunmuştur. Eritrositler üzerinde
saptanan yaklaşık 150 kan grubu antijeni
tarafından belirlenen en önemli kan grubu
sistemi ise halen kullandığımız ABO kan grubu
sistemidir.

A, B, O, antijenleri eritrosit membranı üzerinde
genetik olarak belirlenmiştir.
2

Antikorlar ise serumdadır ve
immunglobülindir. Daima kompleman
yapıcıdır. Bu nedenle hemolitiktir ve özel
grubu içinde bulunurlar.

Eritrositlerde bulunan ve antijen karakteri
gösteren Rh bir aglütinojendir. Eritrositler,
Anti-Rhesus serumu ile aglütine olursa Rh
Pozitif, olmazsa rh negatif olarak
değerlendirilir. Popülasyonun %85 i rhesus
faktörü taşır.
3

Serolojik olarak saptanabilen beş çeşit rhesus
antijeni vardır. Bunlar ’ D, C, c, E, e,’ olarak
belirlenir. D taşıyıcıları Rh Pozitifdirler.

Rh antijeni yabancı organizmada antikor oluşturur.
Bu nedenle çok acil durumlarda sadece bir kereye
mahsus olmak üzere Rh negatif alıcıya, Rh pozitif
kan verilebilir.
4

Genel verici olarak kabul gören’O’grubunun
serumundaki Anti-A veAnti-B nin, başka bir
gruba verilmesi halinde, alıcının eritrositlerine
zarar verebileceği düşünülerek, yıkanmış
eritrosit şeklinde kullanılması uygundur.

Genel alıcı olarak kabul edilen ‘AB’grubuna
uygulanacak başka bir gruptan transfüzyonda
ise vericinin plazmasındaki antikorların,
alıcının eritrositlerine zarar verebileceği
düşünülmelidir.
5
TRANSFÜZYON ENDİKASYONLARI


Akut hemorajik hastalarda organizma
hesaplanan kan hacminin %30 kaybından
sonrasını tolere edemezken, %70 e kadar
eritrosit kaybını tolere edebilir.
Bu nedenle kanamalı hastaların tedavisinde
öncelikle, volüm kayıpları ( Kan volümünün
%25-30 unun kaybı, Hemoglobin %7- 8 gr,
Hematokrit % 24 olana kadar ) kristaloidler ve
plazma genişleticilerle yerine konmalı, kanama
hala devam ediyor ise kan transfüzyonuna
başlanmalıdır.
6



Total kan hacminin kaybı, %60 a ulaştığı
zaman kristaloidler, plazma genişleticiler ve
kana ilaveten TDP, %100 ulaştığı zaman ise
trombosit ilave edilmelidir.
Transfüzyon endikasyonu koyarken
kardiyovasküler sistem ve solunum sistemi
hastalarının eritrosit kaybına toleranslarının
yukarda bahsedilenden daha az olduğu
unutulmamalıdır
Çocuklarda ise total kan hacminin % 10-15
kaybından sonra kan transfüzyonuna
başlanabilir.
7
UYUM KONTROLLERİ

Kan transfüzyonu endikasyonu konulan bir
hastaya, yanlış transfüzyonu engellemek
için, alıcının ve vericinin kanları arasındaki
uyum belli bir protokol dahilinde
denetlenmelidir. Sırası ile şu kontroller
yapılır.
 1- Kan grupları ve Rh faktörü saptanarak
karşılaştırılır
 2-Çapraz Karşılaştırma (cross)
8
1- Kan grupları ve Rh faktörü
saptanarak karşılaştırılır

Eğer hastanın kan grubu daha önceden
biliniyor ise sözsel beyan yerine, mutlaka
kan grubu kartı kontrol edilmelidir.Ayrıca
hasta başında da bizzat transfüzyonu
uygulayacak doktor tarafından kan grup
tayini yapılması uygun olur.
9
2-Çapraz Karşılaştırma

Transfüzyon taklit edilir.

Alıcının serumu ile vericinin eritrositleri
karşılaştırılırsa “Majör Çapraz Karşılaştırma”,

Alıcının eritrositi ile vericinin serumu
karşılaştırılırsa “Minör Çapraz Karşılaştırma”
denir.
10
KAN SAKLANMASI

Kan çok kıymetli bir materyal olması nedeni ile
saklanırken, eskiyerek biyolojik değerini
kaybetmesini önlemek veya geciktirmek için iki
yol vardır.
a- 2-6 o C de, kan saklanması için özel olarak üretilmiş,
titreşimsiz buz dolabında saklanır
b-Stabilizatörler kullanılır. Sitrat ile torbadaki kanın
pıhtılaşması iyonize kalsiyum bağlanarak engellenirken;
soğutularak 40 kez azalan eritrosit metabolizması için
gerekli enerji de ACD stabilizatöründeki dekstroz veya
CPDA stabilizatöründe dekstroza ek olarak bulunan
adenin ile sağlanır. ACD li kan 21 güne kadar
saklanabilirken ; CPDA lı kanın depolanma sınırı 35 güne
kadar uzayabilir.
11
Saklanan kanda zamanla ortaya
çıkan değişiklikler şunlardır

1- Eritrosit,trombosit ve lökositlerin ömrü
azalır:
 Eritrositlerin normal ömrü 120 gündür. Ancak
banka kanında glukoza rağmen ATP düzeyi,
laktat ve CO2 artması ile ortaya çıkan asidoza
bağlı olarak , hızla düşerek eritrosit ömrünü
kısaltır. Osmotik rezistansı da düşen eritrositler
daha kolay hemolize olurlar.
Bekletilen kanda ayrıca 2-3 DPG düzeyi de
devamlı azaldığı için oksijen disosiyasyon eğrisi
sola kayar, hemoglobinin dokulara oksijen
vermesi zorlaşır.
12
Trombositler daha hassastır. Kan alındıktan
sonra 6 saat içinde %30-50 si, 24-48 saat
içinde ise %90 ı kaybolur. Bu nedenle 24
saatten eski kanlarla masif transfüzyon
yapılırsa dilusyonel trombositopeni olasılığı
hatırda tutulmalıdır. Henüz yeni alınmış sıcak
kan transfüzyonu ile trombosit düzeyi yirmi bin
civarında yükseltilebilir
Lökositlerin fonksiyonu ise 24 saat sürer ve 7
günde hepsi parçalanır
13

2- Pıhtılaşma faktörleri azalır: En hassas
olanlar F-5 ve F-8 dir. Yirmibir gün bekletilmiş
kanda normal değerlerinin sadece %15-20 si
kalır. Yeterli bir pıhtılaşma için ise %5-20 F-5 ve
%30 F-8 gereklidir.

3- Elektrolit değişiklikleri: Parçalanan
eritrositlerden hücre dışına çıkması nedeni ile
konserve edilen kanda potasyum düzeyi 20 mEq/l
ye yükselebilir.
PCO2 200 mmHg ya kadar yükselirken , 2-3
DPG azalır
14

4- PH düşer: Laktat ve piruvat eritrosit
metabolizması sonucu artarak, PH’ yı 6.7 ye
kadar düşürebilir.

5- Mikroagregatlar oluşur: Yıkıma uğrayan
hücre artıkları ve fibrinin oluşturduğu , 21 gün
bekletilmiş ACD li kanda, genellikle 10-170
mikron çapa ulaşan partiküllerdir. Masif
transfüzyonda özellikle böbrek ve akciğerde
kapillerlere zarar verirler. Bu partiküllerin
dolaşıma karışmasını engellemek için kan
transfüzyonunun mutlaka filtreli setlerle
uygulanması şarttır.
15
KAN ÜRÜNLERİ

Bir çok durumlarda yaşamsal bir önemi
olması ve henüz yapay olarak elde
edilememesi nedeni ile insan kanı, israf
edilmemesi gereken bir materyaldir. Bu
nedenle hastanın gerçek gereksiniminin kanın
hangi komponentine olduğu saptanarak
hedefe yönelik tedavi yapılabilmesi amacı ile
donörden alınan tam kan, bazı endikasyonlar
dışında genellikle komponentlerine ayrılarak
transfüze edilir.
16
Tam kan
Eritrosit Konsantresi (Süspansiyonu)
Trombosit Preparatları
Taze Dondurulmuş Plazma(TDP)
Human Albümin çözeltileri
Plazma Protein Çözeltileri( PPÇ )
Pıhtılaşma Faktör Preparatları
17


Tam kan: 2-6 oC de titreşimsiz buz dolabında iki
güne kadar taze kan olarak saklanabilir. Biyolojik
değeri yüksektir.
Eritrosit Konsantresi (Süspansiyonu): Taze
kanın plazması,hematokriti %65-75 olana kadar
satrifügasyonla ayrıştırılarak elde edilir. Daha az
volumde taze kan kadar eritrosit içerirken
plazmanın sadece %20 kadarı torbada kalır.
Anemisi düzeltilerek, oksijen taşıma kapasitesi
artırılmak istenen, ancak volum gereksinimi
bulunmayan hastalarda tercih edilir.
Endikasyonları şöyle sıralanabilir.
1234-
Normal plazma hacmi olan kronik anemiler,
Kronik kalp yetersizliği,
Kronik böbrek yetersizliği ve anüri,
Ağır karaciğer yetersizliği.
18
Trombosit Preparatları
Trombositten Zengin Plazma: En çok
72 saat saklanabilir 3-4 ünite ile trombosit
sayısı 30.000/mm3 artırılabilir.
 Trombosit Konsantresi: Hemen
kullanılır.Çok sayıda donörden veya
tromboferezis ile tek donörden elde
edilebilir.

19
Endikasyonları şöyledir.
1- Trombosit sayısı 20.000/mm3 ve kanama
varsa,
2- Trombosit sayısı 30.000/mm3ve kanamaya
eğilim varsa,
3- Ameliyat veya travma geçiren hastalarda bu
rakam 75.000/mm3 e kadar çıkabilir.
4- Kronik Trombositopenilerde 10-15.000/mm3
e kadar beklenebilir.Trombositopenili hastaların
planlanan ameliyatlarında,trombosit
preparatları proflaktik olarak ameliyat öncesi
değil, ameliyat sırasında veya ameliyat
sonrası,kontrol trombosit değerlerine göre
verilmelidir.
20
Taze Dondurulmuş
Plazma(TDP)
Kan, alındıktan hemen sonra hızlı satrifügasyonla
tüm hücrelerinden ayrılarak plazma sıfırın altında
80 0C de dondurulur ve sıfırın altında 30 0C de 5
yıl saklanabilir.
 Bir ünitesi 200-250 ml kadardır.
 TDP da F-5 veF-8 gibi labil olanlar da dahil
pıhtılaşma faktörleri korunmuştur.
 ABO kan grup uygunluğu göz önünde
bulundurularak kullanılır. Ancak çapraz
karşılaştırma yapmak gerekmez.
 37 oC yi geçmeyecek bir ısıda eritildikten sonra
iki saat içinde kullanılmalıdır.

21
Endikasyonları
1234-
Pıhtılaşma faktör eksikliklerinde,
Antitrombin-III eksikliği tedavisinde,
Masif transfüzyonda,
Kumadin etkisini kaldırmak için kullanılır
22
Human Albümin çözeltileri:
Hipoalbuminemi ile beraber olan volum
replasmanı tedavisinde kullanılırlar.%5
(250 ml) ve %20 ( 50 ml ) lik çözeltiler
halindedir.Sıvının ekstravazalden damar
içine geçmesini sağlar. Akut
hipoproteinemide, yanıklarda,ağır ileusta,
kullanılabilir.
 Plazma Protein Çözeltileri( PPÇ ) :
Volum replasmanında kullanılır.%3.5
ve%5 lik çözeltiler halinde oda ısısında 3
yıl saklanabilir

23
Pıhtılaşma Faktör Preparatları

a) Fibrinojen(F-I): Liyofilize 1 gr.lık flakon şeklinde,
500-1000 ml tam kanın fibrinojenine eş değerde,
preparatı mevcuttur.
Hepatit taşıma riski çok yüksek olduğu için
yerine taze plazma kullanılabilir.
 b) Faktör-VIII konsantresi: Isı ile sterilize edilmiş,
250 ünitelik flakonlar şeklinde, plazmadan
hazırlanmıştır. Hemofili-A ya bağlı kanamaların
tedavisinde kullanılır. Ameliyat olması gereken
hemofili-A hastalarında, F-VIII aktivitesi % 80-100 e
kadar preoperatif yükseltilmeli; peroperatif ise en az
%30 olmalıdır.
 c) Kriyopresipitat: Taze plazmadan elde edilerek,
dondurulur.Faktör-VIII ve fibrinojen içerir. Hemofili-A
ve dissemine intravasküler koagülasyonda kullanılır.
24

d) Faktör-IX (Protrombin) Konsantresi:
Hemofili-B ve kumadinin aşırı dozajında
kullanılır. 250 ünitelik donmuş kuru protein
halindedir.

e) Protrombin Komplex Preparatı
(PPSB): Faktör-II-VII-IX-X içerir. Hemofili-B
ve hipoprotrombin kanamalarında ( Kumarin
fazlası yol açar ) kullanılır.Tromboz riski göz
önünde bulundurulmalıdır.

f) İmmun globülin: Çok sayıda donörden
elde edilebilir. Çeşitli viral ve bakteriyel
enfeksiyonlara karşı koruma sağlar.
25
TRANSFÜZYON
KOMPLİKASYONLARI

Kanın alınmasından başlamak üzere,
transfüzyona kadar geçen aşamaların herhangi
birinde oluşabilecek bir hata sonucu, kan veya
ürünlerinin kullanımında yaşamı tehdit eden
komplikasyonlar ortaya çıkabilir. En önemlileri,
özellikle yanlış kan transfüzyonuna bağlı ortaya
çıkan hemolitik reaksiyonlar olmak üzere, şu
şekilde sıralanabilir
1234567-
Hemolitik transfüzyon reaksiyonları
Geç hemolitik reaksiyonlar
Allerjik reaksiyonlar
Ateşli reaksiyonlar
Bakteriyel reaksiyonlar
Fazla transfüzyon
Enfeksiyöz sorunlar
26
1-Hemolitik transfüzyon
reaksiyonları
Yanlış kan transfüzyonu sonucu ortaya çıkar.
Reaksiyonun şiddeti, antikorun cinsine ve yanlış
verilen kanın miktarına bağlıdır.
 Hemoliz sonucu açığa çıkan hemoglobin plazmada
haptoglobuline bağlanır ve RES de temizlenir.
Plazmanın 100 ml sindeki haptoglobulinin bağlama
kapasitesi 100 mg hemoglobindir. Bu kapasite
aşıldıktan sonra plazmada serbest hemoglobin artar
ve idrarda görülmeye başlar.


27

Yanlış kan transfüzyonunda, uyanık olunması ve
gözden kaçırılmaması gereken ilk belirtiler
şunlardır: Transfüzyon venlerinde yanma, sıkıntı,
huzursuzluk, bulantı, titreme, ateş, soğuk
terleme, sırt ağrısı, göğüs ağrısı, baş ağrısı,
takipne, taşikardi, hipotansiyon. Eğer kompleman
aktivitesi sonucu vazodilatasyon etkili aminler
ortaya çıkarsa şok tablosu da görülür.

Hasta anestezi altında ise yanlış kan
transfüzyonu, hematüri, ameliyat alanında diffüz
kanamalar, taşikardi ve hipotansiyonla kendini
belli eder.
28
Tedavi
1- Transfüzyon hemen sona erdirilir. Hastadan ve
şüpheli kandan numune alınarak yeniden
kontrol edilir.
2- Hipotansiyon ve şok engellenir. ( Volum
replasmanı yapılır, vazopresörler verilir. )
3- Yüksek doz kortikosteroidler verilebilir.
4- Zorlu diürez, idrar miktarı 75-100 ml/saat
olacak şekilde, uygulanır.
5- İnspiratuvar oksijen oranı artırılır.
6- çok ağır tablolarda exchange transfüzyon
yapılabilir.
29

2- Geç hemolitik reaksiyonlar:
Alıcı plazmasında mevcut antikorlar
başlangıçta hemolize yol açabilecek
miktarda olmamakla beraber,
transfüzyonla verilen ugunsuz eritrositlere
karşı antikor yapımı artar ve bir kaç gün
sonra hemoliz görülür. Ameliyat ve
tranfüzyon sonrası hemoglobin düzeyi
kanama olmadan devamlı düşüyorsa
şüphelenilir. 3-5 gün sonra Coombs testi
(+) tir. Hemoglobinüri ve sarılık ise 5-7
gün sonra ortaya çıkar.
30

3- Allerjik reaksiyonlar: Kanla beraber
verilen proteinlere karşı gelişen IgA ve IgE
reksiyonudur. Belirtiler
kaşıntıdan,anaflaksiye kadar değişebilir.
%1-3 oranında görülebilir. Transfüzyon
gerekli ise yıkanmış eritrositler kullanılır.
31

4- Ateşli reaksiyonlar
Lokosit ve trombosite özel antijenlerin yol
açtığı sitotoksik bir antijen-antikor
reaksiyonudur. Hemolitik olmayan ateş
transfüzyondan sonra 5dakika ile 1 saat
arasında titreme ile ortaya çıkar. Ciltte
kızarıklık,baş ağrısı, taşikardi titreme ile
beraber görülebilir.
Tedavi: Semptomatiktir. Transfüzyon
hemen kesilir, antipretikler uygulanır.
32

5- Bakteriyel reaksiyonlar
Bakteriyel kontamine kanların
transfüzyonu ile ortaya çıkar. Hemen 1-2
ml transfüzyondan sonra Titreme, ateş,
karın ağrısı, hipotansiyon ile ortaya çıkar.
Gram(-) kontaminasyonlarda tüketim
koagülopatisi ve böbrek yetersizliğine
kadar varan tablolar görülebilir.
Tedavi: Solunum ve dolaşım desteği
sağlanarak, geniş spektrumlu
antibiyotikler ve kortikosteroidlerle yapılır.
33

6- Fazla transfüzyon: Kan transfüzyonu ile
hastaya gereğinden fazla volüm yüklenmesi
sonucu akut sol kalp yetersizliği ve akciğer ödemi
ortaya çıkabilir

7- Enfeksiyöz sorunlar: Özellikle en çok
hepatit-B ve daha az da non-A,non-B olmak
üzere viral hepatitler kan ve kan ürünleri yolu ile
bulaşırlar.
34

HIV (human immune deficiency virus) ile
oluşan AİDS de kan yolu ile yayılabilir.
AİDS olgularının %3 ü kan ve
ürünlerinden bulaşmaktadır. Ayrıca sifiliz,
malaria, CMV de kan ile bulaşabilirler. Kan
alındıktan itibaren sifiliz 72saat, malaria 7
gün kanda kalabilir. Kan alınmadan önce
vericiden kan örneği alınarak bu
hastalıklar taranmalıdır.
35
MASİF TRANSFÜZYON
Masif transfüzyonun değişik tarifleri vardır.
Hastaya, en az, hesaplanan kan volümü
kadar transfüzyon yapılmış ise veya 24
saatte 5 litreden fazla transfüzyon
yapılmış ise veya bir saat içinde en az 4-6
ünite kan verilmiş ise masif transfüzyon
olarak kabul edilir.
 Masif transfüzyona bağlı olarak
organizmada bir takım zararlı yan etkiler
ortaya çıkar.

36
Masif Transfüzyona Bağlı Yan
Etkiler



1- Hipotermi: Kanın yeterince ısıtılamadan soğuk
olarak kan verilmesine bağlıdır. Hipotermi karaciğer
performansını azaltarak sitrat yıkımını
azaltır,hipokalsemiyi artırır.
2- Pıhtılaşma bozuklukları: Masif transfüzyon
oluşana kadar verilen kanlarda eski olduğu için
genellikle trombosit ve pıhtılaşma faktörleri V-VIII
kaybolmuş veya azalmıştır.Bu nedenle oluşan
dilusyonel trombositopeni ve faktör eksikliklerine
bağlı olarak pıhtılaşmada zorluklar ortaya çıkabilir.
Dissemine intravasküler koagülasyon(DIC) ve
tüketim koagülopatisi ile hemolitik reaksiyonlar da
görülebilir.
3- Mikroagregatların beraber verilmesi sonucu,
akciğer ve böbrek kapillerlerinde, tıkanmalara bağlı
hasarlar ortaya çıkabilir.
37

4- Sitrat intoksikasyonu: Kanla beraber
hastaya aynı zamanda sitrat da verilmektedir.
Sitrat alıcının kanında iyonize kalsiyumu
bağlayarak etkisiz duruma getirir. Ancak
karaciğerde sitratın yıkılması sonucu kan
kalsiyum düzeyi yeniden eski haline dönebilir.
Masif transfüzyon sırasında kanın veriliş hızı
belli bir düzeyin altında ( Tahminen 18-30
ml/kg/saat ) ve hastanın karaciğeri sağlam
ise dışardan ilave kalsiyum vermek
gerekmeyebilir. Ancak hipokalsemi belirtileri
ve kalsiyum düzeyi kontrol edilerek,
hipokalsemi saptanırsa ilave kalsiyum
verilebilir.
38

5-Hiperpotasemi: Serum potasyum
düzeyi kontrol edilerek oluşabilecek
hiperpotasemi erken saptanmalıdır.

6- Asidoz: Ortaya çıkabilecek asidoz;
sitratında karaciğerde bikarbonata
dönüşeceği göz önünde bulundurularak;
kan gazı kontrolleri ile düzeltilmelidir.

7- 2-3 DPG eksikliği: Beş günlükten
daha eski kanlar verilirse ortaya çıkar.
39

Masif transfüzyona bağlı olumsuzlukların
önlenmesi veya azaltılması için alınabilecek
tedbirler


Kan ısıtılarak verilmeli.
Mümkün olduğunca taze kan (en çok 5 günlük)
verilmelidir.
Onuncu üniteden sonra trombosit sayımı yapılarak
(75000/mm3 den az ise) sıcak kan veya trombosit
konsantresi verilebilir.
Hemoglobin, hematokrit, kan gazı, elektrolitler,
pıhtılaşma durumu her beş ünitede kontrol edilir.
EKG izlenir.
Her dört ünite kandan sonra, bir ünite TDP
verilebilir.




40
Download