enerji yönetimi

advertisement
ENERJİ YÖNETİMİ
HAZIRLAYAN
Doç. Dr. Hüseyin BULGURCU
Mart 2016
1
DERS KONULARI
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
2
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KARBON AYAK İZİ
ENERJİ YÖNETİMİ MEVZUATI
EKONOMİK ANALİZ YÖNTEMLERİ
ISO 50001 ENERJİ YÖNETİMİ STANDARDI
BUHAR KAZANLARI VE BUHAR TESİSATI
ENDÜSTRİYEL FIRINLAR
BASINÇLI HAVA TESİSATI
FANLAR
POMPALAR
YAKMA SİSTEMLERİ
KOJENERASYON-TRİJENERASYON
SOĞUTMA SİSTEMLERİ
ELEKTRİK MOTORLARI
AYDINLATMA SİSTEMLERİ
1.BÖLÜM
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KARBON
AYAK İZİ
3
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
4
Fosil Yakıtların kullanılması (ısınma, ulaşım, sanayi, enerji),
Endüstriyel üretim, Atık,
Arazi Kullanım Değişikliği ve Ormansızlaştırma
Faaliyetleri Sonucunda
Atmosfere Sera Gazı Emisyonları verilmektedir.
 İklim değişikliği, “Karşılaştırılabilir zaman dilimlerinde gözlenen
doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan veya dolaylı olarak
küresel atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda
iklimde oluşan bir değişiklik” biçiminde tanımlanmaktadır.
 Küresel iklim değişikliği; fosil yakıtların kullanımı, arazi kullanımı
değişiklikleri, ormansızlaştırma ve sanayi süreçleri gibi insan
etkinlikleriyle atmosfere salınan sera gazı (H2O(b), CO2, CH4, O3,
N2O, CFC–11, HFC, PFC, SF6) birikimlerindeki hızlı artışın doğal
sera etkisini kuvvetlendirmesi sonucunda Yerkürenin ortalama yüzey
sıcaklıklarındaki
artışı
ve
iklimde
etmektedir.
5
oluşan
değişiklikleri
ifade
 İklim değişikliği, 21. yüzyılda insanlığın karşı karşıya kaldığı en
büyük sorunların başında gelmektedir. İnsan sağlığı, ekosistemler,
hatta
insan
neslinin
sürdürülmesi
bakımından
tehdit
oluşturabilecek olumsuz etkileri nedeniyle çok ciddi sosyoekonomik sonuçlara yol açabilecek bir sorun olarak değerlendirilen
iklim değişikliği, özellikle son yıllarda uluslararası gündemin üst
sıralarında yer almaya başlamıştır.
 İklim değişikliğinin etkileri arasında tatlı su kaynaklarının azalması,
gıda üretimi koşullarındaki genel değişiklikler ve seller, fırtınalar,
sıcak dalgaları ve kuraklık nedeniyle ölümlerde yaşanacak artışlar
sayılabilir.
 Yaşam alanlarının hızlı değişimine ayak uyduramayan birçok bitki
ve hayvan türünün nesli yok olacak. Dünya Sağlık Örgütü'nün
verilerine göre, sıtma ve yetersiz beslenme gibi nedenlerden
milyonlarca
kişi
ölümle
yüz
yüze
gelecek.
6
 İklim değişikliğinin ekonomik ve insani boyutu konusunda yapılan bütün
çalışmaların ortak özelliği, dünyanın 2C eşiğinin üzerindeki bir sıcaklık
artışına maruz kalması halinde dünya ekonomisinde ve daha da önemlisi
insani kalkınmada geniş çaplı gerilemelerin geri dönülmez bir şekilde
başlayacağıdır.
 Mevcut sanayileşme ve buna bağlı enerji politikaları kontrol altına alınmadığı
takdirde, bu kritik sıcaklık artışı çok daha üst seviyelere çıkacaktır.
artışını 2 C düzeyinde tutmak için karbon emisyonlarının
atmosferik yoğunluğunu milyonda 450 partikül düzeyinde sabitlenmesi
gerekmektedir.
 Sıcaklık
 Aksi halde, 2050 yılında atmosferik yoğunluk düzeyi 750 partikül düzeyine
çıkacak.
 Karbondioksit yoğunluğu açısından 450 partikül düzeyini sağlamak için
dünyanın yıllık karbondioksit emisyonunun toplam 4 gigaton seviyesine
çekilmesi gerekmektedir.
 Bu ise, mevcut karbondioksit emisyonlarının 2050’ye kadar % 80 oranında
azaltılması anlamına gelmektedir(UNDP, 2007: 14).
7
Karbondioksit (CO2) ve Diğer Sera
Gazlarının Etkisi
 Küresel ısınma üzerinde etkili olan sera gazları arasında CO2’in
ayrı bir yeri ve ayrı bir önemi vardır.
 Karbondioksit (CO2) Güneşten doğrudan gelen kısa dalgalı
ışınları büyük ölçüde geçirdiğinden, ancak yerden verilen uzun
dalgalı ışınları tuttuğundan, atmosferin alt kısımlarının
ısınmasında çok önemli rol oynayan bir sera gazıdır.
 Bilindiği gibi atmosferdeki karbondioksit miktarı, birinci derecede
fosil yakıtların çeşitli alanlarda kullanımı sonucunda, hızlı bir
biçimde artmaktadır.
 Bununla birlikte ormansızlaşma ve özellikle de tropikal yağmur
ormanlarındaki
aşırı
tahribat,
ayrıca
dünyanın
diğer
bölgelerindeki orman örtülerinin yerini alan yeni bitki örtüsünün
de bu artışa katkıda bulunmasıdır.
8
SERA GAZLARI
BMİDÇS
OTİM
Küresel Isınma
Potansiyeli
CO2
Karbondioksit
1
CH4
Metan
20
N2O
Nitrözoksit
300
HFCler
Hidroflorokarbonlar
1100-1900
PFCler
Perflorokarbonlar
560-11700
SF6
Kükürtheksaflorür
23900
CFCler
Kloroflorokarbonlar
6500-8700
BMİDÇS: Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
OTİM: Ozon Tabakasını İncelten Maddeler
9
Sera Etkisi
 Küresel ısınmada en büyük payı alan sera etkisi nedir? Güneşten gelen dalgalı
radyasyonun bir kısmı doğrudan atmosfer tarafından uzaya verilirken, bir kısmı
da yeryüzü tarafından emilir. Isınan yeryüzünden salınan uzun dalgalı
radyasyonun önemli bir bölümü tekrar atmosfer tarafından emilir. Atmosferdeki
gazların kısa dalgalı güneş ışınlarına karşı çok geçirgen, yeryüzünden verilen
uzun dalgalı radyasyona karşı ise, biriken sera gazları nedeniyle daha az
geçirgen olması sonucunda, yere yakın kısımların beklenenden daha fazla
ısınması olayına atmosferin sera etkisi denilmektedir.
1. Güneşten gelen kısa dalgalı ışınların % 51’ i yeryüzü tarafından tutulur. Bu enerji
ile yeryüzü ısınır.
2. Yeryüzü tarafından emilen bu enerjinin bir kısmı atmosfere geri gönderilir.
3. Güneşten gelen enerjinin bir kısmı yeryüzüne ulaşmadan atmosferden uzaya
geri döner.
4. Isınan yeryüzünden bir kısım enerji uzun dalgalı ışınlar hâlinde atmosfere verilir.
Bu enerjinin bir kısmı atmosferdeki sera gazları tarafından tutulur. Bu tutulan
enerji atmosferin alt kısımlarını ısıtır. Bu ısınma atmosferin sera etkisidir.
5. Sera gazları tarafından tutulan enerjinin bir kısmı yeniden uzaya geri verilir.
6.
10
Yeryüzünden uzaya verilen enerjinin bir kısmı doğrudan uzaya gider.
Türkiye’nin Sera Gazı Envanteri
11
Türkiye’nin Sera Gazı Envanteri
12
AKAKDO: Arazi Kullanımı, Arazi Kullanımı Değişikliği ve Ormancılık
Türkiye’nin Sera Gazı Envanteri
13
AKAKDO: Arazi Kullanımı, Arazi Kullanımı Değişikliği ve Ormancılık
İklim Değişikliklerinin Türkiye
Üzerindeki Olası Etkileri
Bilim adamlarına göre olası bir iklim değişikliğinin ülkemizde neden olabileceği çevresel ve
sosyoekonomik sorunlar aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
• Sıcak ve kurak devrelerin süresindeki ve şiddetindeki artış, kuraklık ve çölleşme ile
tuzlanma ve erozyon gibi olayları hızlandıracaktır.
• İklim kuşaklarının kuzeye kayması sonucu Türkiye, daha sıcak ve kurak iklim koşullarının
etkisinde kalabilecektir.
• Türkiye’nin mevcut su kaynakları sorununa yeni sorunlar eklenecek, içme ve kullanma
suyunda büyük sıkıntılar yaşayacaktır.
• Tarımsal üretim potansiyeli değişebilecektir. (Bu değişiklik bölgesel ve mevsimsel
farklılıklarla birlikte, türlere göre bir artış ya da azalış biçiminde olabilir).
• Karasal ekosistemler ve tarımsal üretim sistemleri, zararlılardaki ve hastalıklardaki
artıştan zarar görebilecektir.
• Sıcaklıktaki artış insan ve hayvan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapacak, aşırı
sıcaktan kaynaklanan hastalık ve ölüm oranları artacaktır.
• Deniz seviyesi yükselmesine bağlı olarak Türkiye’nin yoğun yerleşme, turizm ve tarım
alanlarının yer aldığı alçak alanları su altında kalacaktır.
• Mevsimlik kar ve kalıcı kar-buz örtüsünün kapladığı alanlarda, erimelere bağlı olarak kar
çığları, sel ve taşkın olaylarında artış olacaktır.
• Deniz akıntılarındaki değişmeler, deniz ekosistemleri üzerinde olumsuz etkiler yaratacak,
deniz ürünleri azalacaktır.
14
Küresel Isınmanın Ülkemize Etkisi
Şüphesiz küresel iklimde görülebilecek bir değişiklik, Türkiye’nin
değişik bölgelerini farklı biçimde etkileyecektir.
Türkiye’nin özellikle çölleşme tehdidi altındaki yarı kurak ve yarı nemli
özelliğe sahip; İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Ege ve Akdeniz
bölgelerinde tarım, ormancılık ve su kaynakları açısından daha
olumsuz sonuçlar görülecektir.
Son yıllarda Türkiye ormanlarında toplu ağaç kurumalarının, zararlı
böcek salgınlarının ve yangınların arttığı bilinmektedir.
İklim değişikliğine bağlı olarak kuraklık derecesinin artması, bu olayları
daha da hızlandıracaktır.
15
ULUSLARARASI İKLİM REJİMİ SÜRECİ
Bilimsel verilerin
toplanması
Eylem
Stratejileri
Yükümlülükler ve
mekanizmalar
16
(BMİDÇS)Taraflar Konferansı (Conferences of the Parties)
1995 - COP 1, Berlin Zirvesi, Almanya
1996 - COP 2, Cenevre, İsviçre
1997 - COP 3, Kyoto, Japonya
1998 - COP 4, Buenos Aires
1999 - COP 5, Bonn, Almanya
2000 - COP 6, The Hague (Lahey), Hollanda
2001 - COP 7, Marakeş, Fas
2002 - COP 8, Yeni Delhi, Hindistan
2003 - COP 9, Milano, İtalya
2004 - COP 10, Buenos Aires, Arjantin
2005 - COP 11/MOP 1, Montreal, Kanada
2006 - COP 12/MOP 2, Nairobi, Kenya
2007 - COP 13/MOP 3, Bali, Endonezya
2008 - COP 14/MOP 4, Poznań, Polonya
2009 - COP 15/MOP 5, Kopenhag, Danimarka
2010 - COP 16/MOP 6, Cancún Meksika
2011 - COP 17 Durban, Güney Afrika Cumhuriyeti
2012 - COP 18 Doha, Katar
2013 - COP 19 Varşova, Polonya
2014 - COP 20 Lima, Peru
2015 - COP 21 Paris, Fransa
17
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği
Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS)
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (ingilizce
United Nations Framework Convention on Climate Change, UNFCCC),
Birleşmiş Milletler öncülüğünde imzalanan küresel ısınmaya yönelik
hükümetlerarası ilk çevre sözleşmesidir. Sözleşme; insan kaynaklı
çevresel kirliliklerin iklim üzerinde tehlikeli etkileri olduğunu kabul
ederek atmosferdeki sera gazı oranlarını düşürmeyi ve bu gazların
olumsuz etkilerini en aza indirerek belli bir seviyede tutmayı
amaçlamaktadır. Bu doğrultuda genel ilkeler, eylem stratejileri ve
ülkelerin yükümlülüklerini düzenlemektedir. Sözleşme; hükümetlerarası
düzeyde iklim değişikliğine yönelik ilk çevre mutabakatı olmasıyla
önemli olsa da yaptırım gücü zayıftır, taraf ülkeler iyi niyet düzeyinde
sözleşmeyi desteklemişlerdir. Bu sözleşme kapsamında 1997 yılında
imzalanan Kyoto Protokolü daha somut hedefler içermektedir.
18
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği
Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS)
Sözleşme (kısaca İDÇS), 1992 yılında Brezilya'nın Rio de Janeiro
kentinde düzenlenen “Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı”nda imzaya
açılmış ve ülkelerin onaylamasıyla 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Konferansta ayrıca “Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi” ve
“Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi” kabul edilmiştir.
İnsan faaliyetleri sonucu atmosferde sera gazları oranı artmaktadır. Sera
gazları atmosferde doğal olarak bulunuyorsa da bu gazların oranının
artması sera etkisi'ne yol açmakta ve küresel ısınmaya sebep
olmaktadır. Bu sözleşme; küresel ısınma sorununa küresel ölçekte
çözüm getirme çabasıdır. Sözleşme; Birleşmiş milletler öncülüğünde
Hükümetlerarası düzeyde imzalanmıştır. Sözleşmeye 191 ülke ve
Avrupa Birliği taraf olmuştur.
19
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği
Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS)
20
EK-1
EK-1'de 40 ülke ve Avrupa Birliği bulunmaktadır. Bu ülkeler sanayileşmiş
ülkeler ve piyasa ekonomisine geçiş ülkeleri olarak 2 grupla sınıflandırılır:[1]
Almanya, ABD, Avustralya, Avusturya, Belarus, Belçika, Beyaz Rusya,
Bulgaristan, Çekoslovakya, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, İngiltere
ve Kuzey İrlanda, Hollanda, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda,
Japonya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Norveç, Polonya,
Portekiz, Romanya, Rusya Federasyonu, Türkiye, Ukrayna, Yeni Zelanda,
Yunanistan.
EK-2
EK-2'de 23 ülke ve Avrupa Birliği bulunmaktadır. Türkiye kendi isteğiyle EK-2
listesinden çıkarılarak 2001 yılında EK-1 geçiş ekonomisi sınıfına dahil oldu.
Bu ülkeler iklim değişikliğiyle mücadelede maddi kaynak gereken ülkelere
destekte bulunan sanayileşmiş ülkelerdir:[2]
Almanya, ABD, Avustralya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Fransa,
Hollanda, İngiltere ve Kuzey İrlanda, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya,
İzlanda, Japonya, Lüksemburg, Kanada, Norveç, Portekiz, Yeni Zelanda,
Yunanistan.
KYOTO PROTOKOLÜ
Kyoto Protokolü; 1997 yılında imzaya açılmış ve 2005 yılında yürürlüğe
girmiştir.
Kyoto Protokolüne taraf olmanın temel amacı, sera gazı emisyonlarını
sınırlama ya da azaltma taahhüdünde bulunmaktır.
Protokolün Ek-B listesinde yer alan ülkelerin toplam sera gazı
emisyonlarını 2008-2012 döneminde, 1990 yılı seviyesinin en az %5 altına
indirmesini taahhüt etme zorunluluğu bulunmaktadır.
Ülkemiz, Kyoto Protokolü’ne taraf değildir.
21
KYOTO PROTOKOLÜ
Kyoto Protokolü Ek-B Listesinde
Yer Alan Ülkeler ve Emisyon
Hedefleri (1990'dan 2008-2012'ye)
AB, Bulgaristan, Çek C.,
Estonya, Letonya,
Likenştayn, Litvanya,
Monako, Romanya,
Slovakya, Slovenya, İsviçre
ABD
Kanada, Macaristan,
Japonya, Polonya
-7%
Hırvatistan
Yeni Zelanda, Rusya F.,
Ukrayna
-5%
Norveç
Avustralya
İzlanda
22
-8%
-6%
+0%
+1%
+8%
+10%
AB Üyesi Ülkeler ve
Kyoto Protokolü Kapsamında
Emisyon Hedefleri
AB Ülkeleri Hedef AB Ülkeleri Hedef
Lüksemburg -28% Macaristan
-6%
Danimarka
-21% Hollanda
-6%
Almanya
-21% Polonya
-6%
İngiltere
0%
-13% Finlandiya
Avusturya
-13% Fransa
0%
Çek Cumh.
-8% İsveç
4%
Estonya
-8% İrlanda
13%
Letonya
-8% İspanya
15%
Litvanya
-8% Yunanistan
25%
Slovakya
-8% Portekiz
27%
Slovenya
-8% Kıbrıs
Belçika
-7,50% Malta
İtalya
-6,50%
AB-15
AB-25
-8%
Ortak hedef yok
KYOTO PROTOKOLÜ
Listeler
Ülkeler
Sorumluluklar
Ek-1
OECD + AB + PEGSÜ
(36 ülke)
Emisyon Azaltımı
Ek-2
OECD + AB-15
(25 ülke)
Türkiye (hariç)
Teknoloji Transferi ve Mali
Destek Sağlamak
Ek-1 Dışı
Diğer Ülkeler (Çin,
Hindistan, Pakistan,
Meksika, Brezilya, …)
Yükümlülükleri yok…
Ek-B
Ek-1 Ülkeleri
(27 ülke)
2008-2012 arası dönem için 1990
seviyesine göre sera gazı
emisyonlarında %5 azaltım
PEGSÜ: Pazar Ekonomisine Geçiş Sürecindeki Ülkeler
23
KYOTO PROTOKOLÜ
BMİDÇS/KP ve TÜRKİYE
BMİDÇS
Listesi
İlgili KP
Maddeleri
Kyoto
Protokolü
Listesi
Kritik KP
Ülkeleri
ABD
Avustralya
Hırvatistan
EK-B
EK-I
EK-I Dışı
24
Madde 3.9
Madde 9
Kritik KPDışı Ülkeler
EK-B Dışı
Beyaz Rusya
Türkiye
EK-B Dışı
Kıbrıs
Malta
G. Kore
Meksika
Arjantin
Kazakistan
KYOTO PROTOKOLÜ
Konunun sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi için enerji sektörü başta
olmak üzere tüm sektörlerde;
- azaltım imkânlarının ve ilgili maliyetlerin doğru değerlendirilmesi;
- olası azaltım ve sınırlandırma senaryolarının oluşturulması ve
ulaşılabilir
hedefler belirlenmesi;
- mali, ekonomik ve sosyal etkilerin modellenmesi;
- iklim değişikliği duyarlılık analizi ve uyum maliyetlerinin
değerlendirilmesi,
- ülkemizin özel şartlarının belirlenmesi,
gibi çalışmaların bilimsel ve detaylı yapılmasına ihtiyaç vardır.
Bu süreçte, ülkemiz ulusal ihtiyaçlarının doğru olarak analiz edilmesi,
bilgi kaynaklarının belirlenmesi ve ülkedeki tüm kamu ve özel sektör
taraflarının katılımı ile ulusal bir strateji belirlenmesinden sonra Kyoto
Protokolü’nün değerlendirilmesi gerekmektedir.
25
26
Fosil yakıt (kömür, petrol, doğal gaz) tüketimi ile oluşan karbondioksitin
(CO2), toplam sera gazı içinde payı dörtte üçe yakın. Dolayısıyla sera
gazı salımını azaltmak için CO2 salımını azaltmak şart.
Endüstri devriminden beri, dünyada insan kaynaklı karbondioksit (CO2)
salımı artışı giderek hızlanıyor.
Bu artışla beraber endüstri devriminden beri dünya 0.7 derece ısındı.
27
28
Çin, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği, dünyanın en çok
CO2 salan ekonomileri. Kişi başına ise, Katar dünyada en yüksek
salıma sahip. Türkiye, TUİK verilerine göre 2013 yılında toplam 459
milyon ton sera gazı salımı yaptı, ki bu kafa başına yılda 6 ton
demek.
29
Hükümetlerarası
İklim
Değişikliği
Paneli
(IPCCIntergovernmental Panel on Climate Change) hesaplarına
göre küresel ısınmanın 2 derece altında kalmasının sadece
ihtimalini var kılmak için atmosfere salınabilecek toplam
CO2 3.650 milyar ton.
Endüstri devriminden bu yana, insanlık 2.000 milyar ton
CO2 saldı. Bu demektir ki, geriye salabileceğimiz azami
1.650 milyar ton kalıyor. Bu değer “karbon bütçesi” olarak
nitelendiriliyor.
30
IPCC, ısınmayı 2 derecenin altında tutma şansının “ihtimal”
değil, %66 olması içinse elde kalan karbon bütçesinin 900
milyar ton olduğunu hesaplıyor. Bu değeri gerçekleştirmek
için tek yol var, o da dünyanın bu yüzyıl sonunda karbondan
tamamen arınmış olması, yani hiç kömür, petrol, gaz
tüketmemesi.
31
Aşağıdaki grafik, 2100 yılında karbonsuz bir dünyaya nasıl
ulaşabileceğimizi gösteriyor. Grafikteki senaryo, 2014-2100 arasında
toplam 1.300 milyar ton CO2 salımına eşit.
32
33
Paris’teki konferans için dünyada 150’den fazla hükümet “kesin katkılar
için ulusal niyet beyanı” (INDC-Intended nationally determined
contributions) sundu. Bu beyanlardaki taahhütlerin toplamı, küresel
ısınmanın bu yüzyıl sonunda 2 derece hedefini ıskalayacağını, 2.7
derece olacağını öngörüyor. Beyanlardaki fazladan taahhütler
gerçekleşmezse, bugünkü çevre politikaları sonunda küresel ısınma 4
dereceye yaklaşacak ya da geçecek.
Doğrusunu söylemek gerekirse, büyük bir teknolojik devrim olmazsa,
dünyanın 2100’e kadar karbondan arınması imkansıza yakın.
Bugün kömür (%25), doğal gaz (%23) ve petrol (%33) dünyanın birincil
enerji arzının (BEA) %81’ine tekabül ediyorlar. Güneş, rüzgar gibi
yenilenebilir enerjiler bugün dünyanın toplam enerji arzının sadece
%1.5’unu oluşturuyor.
34
Fosil yakıtlardan vazgeçmek özellikle iki nedenden dolayı zor:
Birincisi bu yakıtlar çok bollar. “Kanıtlanmış” kömür rezervleri, bugünkü
tüketim seviyesi esas alındığında dünyaya 109 yıl, doğal gaz rezervleri
55 yıl, petrol rezervleri 51 yıl yetiyorlar. İşin içine “muhtemel” rezervler
de girdiğinde, bu süreler çok daha uzuyor.
Elde bu kadar yakıt varken, bilhassa gelişmekte olan ülkeler, kısa ve
orta vadede ekonomilerini büyütmek için ihtiyaç duydukları fosil yakıt
tüketimini kısmak istemiyorlar.
İkinci neden ise bu rezervlerin maddi değeri. Bugünkü fiyatlar esas
alındığında, dünyada kanıtlanmış petrol rezervleri 85 trilyon dolar,
kömür rezervleri 39 trilyon dolar, doğal gaz rezervleri 16 trilyon dolar
değerindeler. Bu rezervleri ellerinde tutan ülkeler ve şirketler, haliyle bu
değerlerden vazgeçmek istemiyor.
Ancak kanıtlanmış kömür, doğal gaz ve petrol rezervlerinin hepsini
yakarsak fazladan toplam 3 bin 100 milyar ton CO2 salmış olacağız.
35
36
Paris, Türkiye'ye ne vaat ediyor?
Maalesef Türkiye de niyet beyanında, fosil yakıt tüketimini
kısmaktan ziyade daha fazla fosil yakıt yakmayı, dahası fosil yakıt
yakma hızını da arttırmayı vaad ediyor.
Beyanında Türkiye, 2030’daki sera gazı salımını 1.175 milyon ton
CO2 eşdeğeri yerine %21 azaltarak 929 milyon ton CO2
eşdeğerine indireceğini taahhüt ediyor. İlk bakışta güzel bir hedef
olarak gözüken bu taahhüt, aslında bir göz boyama.
1990-2013 yılları arasında sera gazı salımı Türkiye’de ortalama
senede %3.9 artmış. Türkiye, beyanında sunduğu ana senaryoda
2030’a kadar bu değerin senede %5.7 artacağını öngörüyor ve
bunun yerine, salımı senede %4.2 artırmayı taahhüt ediyor. Yani
Türkiye’nin “çevreci” senaryo olarak öngördüğü değer dahi, fosil
yakıt tüketimi ve CO2 salımında geçmişe oranla daha hızlı bir artış
demek.
37
38
KARBON AYAK İZİ
Karbon ayak izi, birim karbondioksit cinsinden ölçülen, üretilen sera
gazı miktarı açısından insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın
ölçüsüdür ve iki ana parçadan oluşur: doğrudan/birincil ayak izi ve
dolaylı/ikincil ayak izi.
39
Birincil ayak izi, evsel enerji tüketimi ve ulaşım (söz gelimi araba ve
uçak) dahil olmak üzere fosil yakıtlarının yanmasından ortaya çıkan
doğrudan CO2 emisyonlarının, ikincil ayak izi ise kullandığımız
ürünlerin tüm yaşam döngüsünden bu ürünlerin imalatı ve en sonunda
bozulmalarıyla ilgili olan dolaylı CO2 emisyonlarının ölçüsüdür.
Karbon Hesap Makinesi
40
Download