T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ BİLİŞİM BİLİM DALI TWITTER’DAKİ DİNİ VE ETNİK TEMELLİ NEFRET SÖYLEMLERİNİN ANALİZİ Yüksek Lisans Tezi Hasan KARAMAN İstanbul-2016 i T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ BİLİŞİM BİLİM DALI TWITTER’DAKİ DİNİ VE ETNİK TEMELLİ NEFRET SÖYLEMLERİNİN ANALİZİ Yüksek Lisans Tezi Hasan KARAMAN Tez Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Şevki IŞIKLI İstanbul-2016 ii iii İÇİNDEKİLER TABLOLAR LİSTESİ ............................................................................................................ VI ŞEKİLLER LİSTESİ............................................................................................................... VI ÖNSÖZ ................................................................................................................................ VIII ÖZET ...................................................................................................................................... IX ABSTRACT ............................................................................................................................. X GİRİŞ ........................................................................................................................................ 1 1. BÖLÜM NEFRET SÖYLEMİ, NEFRET SUÇU VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAVRAMLARI 1.1. NEFRET KAVRAMI ......................................................................................................... 2 1.2. SÖYLEM KAVRAMI ........................................................................................................ 3 1.3. NEFRET SÖYLEMİ VE NEFRET SUÇU ...................................................................... 7 1.4.NEFRET SÖYLEMİNİN UNSURLARI ........................................................................... 17 1.4.1. Ayrımcılık .................................................................................................................. 17 1.4.2. Önyargı ..................................................................................................................... 20 1.4.3. Kalıp yargı .................................................................................................................. 22 1.5. NEFRET SÖYLEMİ VE MEDYA .................................................................................. 22 1.6. NEFRET SÖYLEMİ VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ........................................................... 25 2. BÖLÜM SOSYAL MEDYA VE NEFRET SÖYLEMİ 2.1. YENİ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ VE SOSYAL MEDYA ........................................ 28 2.2. WEB 2.0 ........................................................................................................................... 31 2.3. SOSYAL MEDYA ......................................................................................................... 32 iv 2.4. SOSYAL MEDYANIN ÖZELLİKLERİ ......................................................................... 34 2.5. SOSYAL MEDYANIN ETKİLERİ ................................................................................. 36 2.6. SOSYAL MEDYA VE NEFRET SÖYLEMİ .................................................................. 42 2.6.1. Facebook’ta Nefret Söylemi ....................................................................................... 46 2.6.2. Sözlük ve Bloglarda Nefret Söylemi .......................................................................... 48 2.6.3. Video Paylaşım Ağlarında Nefret Söylemi ............................................................... 50 3. BÖLÜM TWITTER’DA NEFRET SÖYLEMİ 3.1. TWİTTER ....................................................................................................................... 52 3.2. TWİTTER’DA NEFRET SÖYLEMİ .............................................................................. 57 3.3. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ ........................................................................................ 59 3.3.1. SÖYLEM ANALİZİ UYGULAMASI VE BULGULAR ............................................ 60 SONUÇ VE ÖNERİLER ....................................................................................................... 84 KAYNAKÇA ......................................................................................................................... 89 ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................................ 99 v TABLOLAR LİSTESİ Tablo 1. Web 1.0 ve Web 2.0 Arasındaki Farklar .................................................................. 32 Tablo 2. Sosyal Medya ve Geleneksel Medya Arasındaki Farklar ........................................ 36 Tablo 3. Twitter’da Nefret Söylemi Örnekleri ....................................................................... 58 Tablo 4. Van Dijk’ın Söylem Analizi Modeli ........................................................................ 63 Tablo 5. Tweet 1 İle İlgili Bilgiler ......................................................................................... 64 Tablo 6. Tweet 2 İle İlgili Bilgiler ......................................................................................... 67 Tablo 7. Tweet 3 İle İlgili Bilgiler ......................................................................................... 70 Tablo 8. Tweet 4 İle İlgili Bilgiler ......................................................................................... 74 Tablo 9. Tweet 5 İle İlgili Bilgiler ......................................................................................... 77 Tablo 10. Tweet 6 İle İlgili Bilgiler ........................................................................................ 80 ŞEKİLLER LİSTESİ Şekil 1. Gezi Olayları Sırasında Twitter Kullanımı .............................................................. 40 Şekil 2. Stormfront Sitesi Giriş Sayfası ............................................................................... 44 Şekil 3. Facebook’ta Lezbiyenlere Yönelik Nefret Söylemi Şekil 4. Bloglarda Nefret Söylemi Örneği ............................................... 47 ......................................................................... 49 Şekil 5. Sözlüklerde Nefret Söylemi Örneği .......................................................................... 49 Şekil 6. Video Paylaşım Ağlarında Nefret Söylemi Örneği ................................................... 51 Şekil 7. En Çok Kullanılan 5 Sosyal Ağ Sitesi ..................................................................... 54 Şekil 8. Türkiye’deki Twitter Kullanıcı Profili ...................................................................... 55 Şekil 9. Türkiye’deki Twitter Kullanıcı Profili ...................................................................... 56 Şekil 10.Türkiye’deki Twitter Kullanıcı Profili ...................................................................... 56 Şekil 11.Tweet 1 ile İlgili Görsel ............................................................................................ 64 Şekil 12.Tweet 2 ile İlgili Görsel ............................................................................................ 68 vi Şekil 13. Tweet 3 ile İlgili Görsel ........................................................................................... 71 Şekil 14. Tweet 4 ile İlgili Görsel ........................................................................................... 74 Şekil 15. Tweet 5 ile İlgili Görsel ........................................................................................... 77 Şekil 16. Tweet 6 ile İlgili Görsel .......................................................................................... 80 vii ÖNSÖZ Nefret söylemleri günümüz dünyasında toplumsal barışı tehdit eden en önemli unsurlardan biridir. Toplum içindeki farklılıkları hedef alması ve tehdit etmesi nedeniyle sağlıklı bir demokrasinin kurulması ve işlemesi önünde önemli engel teşkil etmektedir. Bu nedenle nefret söylemleri tüm kesimlerin ve kurumların üzerinde dikkatle durması gereken önemli bir konudur. Bu çalışma, sosyal medya ortamlarında kendini gösteren nefret söylemlerinin özelliklerinin incelenmesi amacıyla oluşturulmuştur. Tez çalışması boyunca Twitter’da saptanan nefret söylemlerinin kaldırılması veya ilgili hesapların askıya alınması, yeni örnekler bulunmasını gerektirmiştir. Karşılaştığım nefret söylemleri, Türkiye’de kalıcı bir toplumsal barışın sağlanması ve demokrasi kültürünün egemen olabileceği konusunda ümitsizliğe kapılmama neden olmuştur. Tez çalışmam boyunca her türlü konuda bana yardımcı olan ve yol gösteren hocam Yrd. Doç. Dr. Şevki Işıklı’ya teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca tez yazımı konusunda ve diğer prosedürlerle ilgili beni bilgilendiren ve her zaman yardımıma koşan Nazmi Ekin Vural’a ve Enes Abanoz’a teşekkürü borç bilirim. viii ÖZET Bu tez çalışmasında bir sosyal ağ sitesi olan Twitter’da nefret söyleminin üretilmesi ve dolaşıma sokulması incelenmektedir. Sosyal ağların kullanıcılara sağladığı özellikler ve özgürlük ortamı zaman zaman suiistimal edilerek nefret, önyargılı ve ayrımcı ifadeler içeren söylemler oluşturulmakta ve toplum içerisindeki farklılıklar hedef alınmaktadır. Sosyal medyanın yapısı nedeniyle nefret söyleminin üretilmesi ve dolaşıma girmesi, geleneksel medyada olduğundan oldukça farklı bir yol izlemektedir. Twitter’da üretilen nefret içerikli gönderiler Twitter’ın takip, retweet gibi özellikleri sayesinde kısa sürede yayılmaktadır. Türkiye gibi çok sayıda etnik ve inanç grubunun bir arada yaşadığı ve demokrasinin yeterince güçlü olmadığı ülkelerde farklılıklara karşı önyargı, ayrımcılık ve nefret söylemi sıkça görülen bir durumdur. Nefret söylemi, sosyal medyanın özellikleri ile çok daha kolay üretilerek dolaşıma girmekte ve normalleşmektedir. Bu tez çalışmasının amacı, sosyal medyada nefret söylemi oluşumunu kolaylaştıran unsurlar ve bu unsurların etkisiyle üretilen etnik ve inanç temelli nefret söylemlerinin incelenmesidir. Bu amaç doğrultusunda birinci bölümde nefret, nefret söylemi, nefret söylemi üretiminde medyanın rolü, nefret söylemi ve ifade özgürlüğü ilişkisi incelenmiş; ikinci bölümde sosyal medyanın ortaya çıkışı, sosyal medyanın özellikleri ve sosyal ağlarda üretilen nefret söylemine değinilmiştir. Üçüncü bölümdeyse söylem analizi yöntemi kullanılarak Twitter’da üretilen nefret söylemi pratikleri incelenmiş, sonuç bölümünde de nefret söylemiyle mücadele konusunda birtakım öneriler sunulmuştur. Anahtar Sözcükler: Sosyal medya, Nefret Söylemi, Twitter, Nefret, Söylem, Ayrımcılık. ix ABSTRACT In this thesis, the production and circulation of hate speech on the Twitter that is a social networking site is analyzed. From time to time, the properties of social network sites and freedom that provide their users can be misused and this can cause hatred, prejudice and discriminatory statements that are being targeted differences in society. The production and circulation of hate speech in social media have a quite different way than traditional media because of its nature. Hate speech that is produce on Twitter can be quickly spreading for functions of environment such as follow and retweet. Countries like Turkey -where many ethnic and religious groups live and democracy is not strong enough- discrimination, prejudice and hate speech against differences can be occurring frequently. Hate speech can produce and enter into circulation much easier according to features of media so it is perceived as a normal. The purpose of this study is to analyze factors that facilitate the formation of hate speech in social media and to investigate the ethnic and faith-based hate speech produced by the impact of these elements. For this purpose, in the first chapter; hatred, hate speech, role of the media in the production of hate speech and its relationship of freedom of expression; the social media emergence, its features and emphasizing the hate speech that is generated in social networking sites is analyzed in the second chapter. In the third chapter; hate speech that is produced in Twitter is analyzed with the method of discourse analysis and at the result chapter a number of proposal to fight against hate speech are presented. Key Words: Social Media, Hate Speech, Twitter, Hate, Discourse, Discrimination. x GİRİŞ Bir sosyal ağ sitesi olan Twitter’da üretilen ve dolaşıma sokulan dini ve etnik temelli nefret söylemleri, bu tez çalışmasının konusunu oluşturmaktadır. Nefret söylemleri günümüz dünyasında farklılıkların barış içerisinde ve bir arada yaşamasının önündeki en önemli engellerden biridir. Medya, egemen ideolojinin bir aracı olarak ırkçılığı ve milliyetçiliği tekrar üretirken öfke gibi duyguları da yeniden üretmekte ve üretilen nefretin toplumdaki farklılıklara yönelmesine neden olmaktadır (İnceoğlu,2009). Yeni iletişim teknolojileri ve sosyal medyayla birlikte geleneksel medyada etkilenen konumda bulunan kullanıcı, sosyal medya ile beraber pasif konumdan aktif konuma yükselmiştir. Yeni medyada üretilen nefret söylemleri, geleneksel medyada üretilen nefret söylemlerine nazaran yeni medyanın sahip olduğu özellikler nedeniyle daha hızlı bir şekilde dolaşıma girerek sıradanlaşmaktadır (Binark,2010:11). Nefret söylemlerinin üretimi ve dolaşıma girme süreçleri yeni iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte farklı bir sürece girmiştir. Sosyal medyanın etkileşimli yapısı sayesinde sıradan kullanıcı içerik üretip geri bildirimde bulunma olanağı elde etmiş, ana akım medyadan dışlanan gruplar kendilerini ifade edebilme şansına erişmiştir. Sosyal medyanın sahip olduğu özgürlükçü ortam, zaman zaman kullanıcılarca suiistimal edilerek farklı gruplara karşı üstünlük sağlama, yıldırma, küçük düşürme gibi amaçlarla nefret söylemi üretmek amacıyla kullanılmaktadır. Twitter’da üretilen ve dolaşıma sokulan nefret söylemleri Twitter’ın sahip olduğu özellikler nedeniyle geleneksel medyada olduğundan daha hızlı bir şekilde dolaşıma girmekte ve kullanıcı tarafından silinse dahi farklı kullanıcılarca yeniden üretilip dolaşıma sokulabilmektedir. Bu da sosyal medyada nefret söylemiyle mücadeleyi zorlaştıran en önemli noktalardan biridir. Çalışmada Hollandalı dilbilimci Teun van Dijk ‘in haber metinlerinin içerdiği ideolojik kodların çözümlenmesi amacıyla geliştirdiği söylem analizi yöntemi kullanılmıştır. Anahtar kelimeler kullanılarak ulaşılan etnik ve dini temelli nefret söylemleri, söylem analizi yöntemi kullanılarak gönderilerin içerdiği kodların ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. 1 I. BÖLÜM NEFRET SÖYLEMİ, SUÇ VE ÖZGÜRLÜK 1.1. NEFRET KAVRAMI Nefret sözcüğü, Türk Dil Kurumu tarafından bir kimsenin kötülüğünü ve mutsuzluğunu isteme, tiksinme olarak tanımlanmıştır (www.tdk.org). Nefret, kişilere karşı olarak, olumsuz his besleme, kötülüğünü isteme; nesnelere karşı olarak da sevmeme, yok etmek isteme anlamlarında kullanılmaktadır. Nefret kavramını tanımlama çabaları, günümüzde sosyal bilimlerin önemli konularından biridir. Bir kısım araştırmacı nefreti, “göreceli olarak kısa bir zaman dilimi kapsamında gelişen eğilimlerin çok yönlü bir tepki vermesi.’’ anlamında “duygu’’ (emotion) ve “yaradılış” (mizaç, huy, eğilim: disposition) kavramlarıyla açıklamaya çalışmaktadır. Bu haliyle nefret, sevginin mükemmel bir karşıtı olarak tanımlandığı gibi, bir “sendrom’’ olarak da ele alınmaktadır (Ataman, 2012:50-56). Yaşamın ayrılmaz bir parçası olan duyguların yaşamsal önemleri bulunmaktadır. Sosyal bir canlı olarak insanlar, evrimsel edinimlerle birçok duyguya sahip olmuş, hayatını sürdürebilmek için gereken motivasyonu sağlamak, toplum içinde sağlıklı ilişkiler kurabilmek, yaşam standardını yükselterek yaşama şansını artırmak ve neslini devam ettirmek için bu duygularını kullanmıştır. İnsan hayatının ayrılmaz bir parçası olan duyguları anlayıp ifade edebilmek insanlığın tarihinden başlayıp günümüze kadar gelen bir problem olmuştur (Koçak, 2005:30). Oldukça değişken olan ve insan yaşamını doğrudan etkileyen duygular, kontrol edilemedikleri zaman toplumla sağlıklı ilişki kurulmasını zorlaştırmaktadır. Kontrol edilmesi zor ve güçlü bir duygu olan öfke duygusu, genel olarak engellenme, reddedilme, tahrik dilme, hayal kırıklığı yaşama veya haksızlıkla karşılaşma gibi olumsuz durumlarla birlikte kendini göstermektedir (Arıkan, 2012). Öfke, şiddeti arttığında ve devamlılık gösterdiğinde ise nefret duygusuna dönüşmektedir. Öfkeye göre daha genel olan nefret duygusuyla beraber korku ve tahammülsüzlük de görülebilmektedir. Daha çok dışarıya dönük olan öfke ve nefret, tamamen doğal duygular olduğu için her insanda kendini göstermektedir ( TenHouten’den akt. Bozoğlan ve Çankaya, 2012:17). Nefretin insanda var olan bir duygu olduğunu belirten Kenan Çayır’a göre ıspanağı sevmeyen bir insan ıspanaktan nefret ettiğini belirterek nefret duygusu beslemektedir. Bununla beraber nefret duygusu, ideolojiyle birlikte kendisini gösterdiği zaman, kişi kendisini 2 ve ötekini ideolojiye göre konumlandırmaktadır. Çayır’a göre, “Nefret, bir kimliğin parçası olduğunda, o kimlik kendisini nefret edilen gruptan bağımsız olarak tanımlayamaz” (Çayır, 2010: 48). Nefret duygusunun yarattığı öfke, nefret duyulan kişiye karşı karalama, olumsuz söylem geliştirme, tehdit etme, zarar verme gibi eylemlere dönüşebilmektedir. İleriki aşamadaysa nefret edilen kişiyi mahvetmeye ve ortadan kaldırma gibi daha kötü durumlara yol açabilecektir. Nefret duygusu, nefret edilen kişiye ve topluma korku salabilmekte, huzur ve barış ortamını yok etmektedir. İnsanların kendisinden veya başkasından nefret etmesi, anlamsız ve istenmeyen gelişmeler yaratmaktadır. Örnek vermek gerekirse çoğu savaşın, siyahlara, eşcinsellere, göçmenlere veya farklı inançlara mensup kişilere yapılan saldırıların altında nefret duygusu vardır (Özgenç, 2014). Güçlü ve yıkıcı bir duygu olan nefret duygusu, kabullenilemeyen durumlar, çözülemeyen sorunlar ve ihtiyaçların giderilememesi gibi durumlarda ortaya çıkmaktadır. İnsanlar kendisini mağdur ettiği, küçük düşürdüğü, hayal kırıklığına uğrattığı gerekçesiyle başkalarından; kendisini zayıf, güçsüz ve çaresiz hissettiği zaman bunun sorumlusu olarak kendisini gördüğü durumlarda da kendisinden nefret etmektedir. Kabullenemeyiş, tahammül edememe gibi hislerden kaynaklanan nefret duygusu, nihayetinde bireyin kendisine yönelmesine ve özsaygısını kaybetmesine yol açacaktır. Nefret, hayata olumlu bakmanın önüne geçmekte ve bireyin kendisini değersiz hissetmesine yol açmaktadır. İnsanlar duygularının esiri olduklarından duygularını kontrol etmeleri zordur. Yapılması gereken ise nefret beslenilen kişi veya objeyle uğraşmak yerine nefretin kaynağına yönelmektir. Nefretle başetmenin yolu, özgüven sahibi olmak, duygudaşlık kurmak ve yaşanılan durumu kabullenmekten geçmektedir (İpek, 2014). 1.2. SÖYLEM KAVRAMI Söylem kavramı Türk Dil Kurumu tarafından “Söyleyiş, söyleniş, sesletim, telaffuz. 2. Kalıplaşmış, klişeleşmiş söz, ifade. 3. Bir veya birçok cümleden oluşan, başı ve sonu olan bildiri, tez.” olarak açıklanmaktadır (www.tdk.org). Söylem kelimesi Türkçede söylev, söyleyiş, gibi anlamların yanında medyada, siyaset dilinde ve sosyolojide batıdaki kullanım şekline benzer bir anlam zenginliği taşımaktadır. Söylem, etkili konuşma sanatı, anlatma 3 biçimi, sözlü anlatım biçimi, bakış açısı, ideoloji, öğreti, gibi çok farklı anlamlarda kullanılmaktadır. Örneklemek gerekirse, “Marksist söylem” denildiği zaman ideolojiyi, “Ak Parti söylemleri” denildiği zaman bakış açısını ve öğretiyi belirtmektedir (Kocaman, 2009:5). Söylem kelimesinin bugünkü taşıdığı anlamların oluşmasında başta Michel Foucault olmak üzere pek çok postmodernist düşünürün etkisi olmuştur. Faucault’dan önce söylem kavramının kullanımına baktığımızda bu kavramı modernist anlamda kullanan Mikhail Bakhtin ile Roman Jakobson önplana çıkmaktadır. Bakhtin, 1967 yılında Rusya’da yayımlanan “Roman Türü Söylemin Tarih Öncesinden” adlı yazısında söylem kavramını düşüncelerin ve fikirlerin dil aracılığıyla aktarılması olarak ele almıştır. Bakhtin’e göre söylem yalnızca romanda potansiyelini sergileyebilmektedir. Romandaki karakterler kendilerini kendilerine özgü bir şekilde ifade edebilmekte ve diğer karakterlerle etkileşime girmektedirler. Roman Jakobson ise söylemi, iletişimin bir unsuru olan ve tüm anlama veya aktarma süreçlerini karşılayan bir kavram olarak kullanmıştır. Söylem, tüm iletişim şekillerini içeren bir kavramdır (Doltaş, 2009: 48). İnsan, evrimsel sürecinin en önemli aşamalarından olan dil aracılığıyla çevresini anlamaya başlamış ve özne haline gelmiştir. Dil maddi gerçekliklere dayanarak icat edilmesine rağmen dilin metafizik bir olgu olduğunu savunan felsefi akımlarla maddeci akımlarla tartışmalar söz konusudur. Maddi gerçekliklere dayanan bir olgu olan dil, bir insan icadıdır ve evrim sürecinin bir getirisidir. Dilsel kurgu, insanın doğayı tanımasını sağlamış, ancak dil ile beraber doğayı tanıyan insanı dünyadan koparmış ve yabancılaşma probleminin doğmasına neden olmuştur. Kendini dil ile kurgulayan insan, zamanla dünyayı da kendine göre yeniden kurgulamıştır. İnsan, dünyayı kendi kurgusuna göre anlamlandırdığı için gerçeğe ulaşamayacaktır çünkü dünya bir insan kurgusu haline gelmiştir (Çoban, 2002:828). Söylem kavramını Faucault’dan ayrı olarak düşünmek ve onun söylem kavramına yaptığı anlamsal katkılar olmadan ele almak olanaksızdır. Faucault modernistlerden farklı olarak, söylemin altında var olan bilgi ve düşünceyi kültürel, tarihsel ve ideolojik yaklaşımlarla ele almıştır. Faucault’ya göre söylem, özne, tarih ve bilgi, söylem tarafından birleştirilmektedir. Çünkü söylem kavramı, seçici, aktarıcı ve belirleyici nitelikleri kendisinde barındırmaktadır (Doltaş, 2009:49). İktidar ve söylem ilişkisi üzerinde duran Foucault’ya göre iktidarlar on sekizinci yüzyıldan itibaren dönüşmeye başlamıştır. Yaşanan bu dönüşümün en önemli unsurlarından 4 biri hakikat söylemidir. İktidarın oluşmasına zemin hazırlayan etkenleri açıklamaya çalışan Foucault’ya göre ikitidar bir yönetme-yönetilme ilişkisidir fakat iktidar zaman içinde koşulların etkisiyle değişmektedir. İktidar, kısıtlayan değil, aksine üreten ve düzenleyen bir olgu olduğu için Foucault modern iktidar kavramının geçirdiği değişime odaklanarak eski olanlarla arasındaki ayrıma vurgu yapmaktadır. Modern iktidarda olan bu değişim, iktidarın yapısal değil, yönettiği kitle üzerinde olan etkisindeki yapısal değişimden kaynaklanmaktadır. Bu dönüşümde ele alınması gereken noktalardan biri de söylemdir. Hakikat yaratma, iktidarların en önemli dayanaklarından biridir. Hakikat iktidar tarafından üretilmekte ve bu da hakikatin siyasallaşmasına neden olmaktadır. Foucault hakikati, iktidarın denetimi altında hareket etmeyi zorlaştıran ve bunların dayandığı normları ortaya koyan bir olgu olarak görmektedir. Hakikati üreten iktidar, söylem aracılığıyla denetim uygulamaktadır. İktidar söylem aracılığıyla ürettiği hakikatler ile iktidarın devamını sağlamaktadır (Baştürk, 2012:66). Foucault’a göre söylem artık iktidarda ve toplumda belirleyici rol oynamaktadır. Söylemlerin çoğu ideolojiktir çünkü ideolojilerin öğrenilmesi ve etkilenmesi dil kullanımı ve söylem ile yakından ilgilidir. Buna göre bazı söylem türleri direkt olarak “öğretme’’ amacı taşımaktadır. (Van Dijk’ten akt. Mavi,2012:4) Bu yüzden söylem kavramı dil, iletişim, etkileşim gibi kavramlarla yakından ilgilidir. Foucault aydınlanma ile birlikte aklın merkeze alınmasıyla artık her söylemin bilgi türü yaratmaya başlattığını ifade etmektedir. Aydınlanma ile beraber dil aracılığıyla bilgi ve söylem üretilmesi yaygın hale gelmiştir (Şeylan’dan akt. Mavi, 2012:4). Söylem kavramını kimlik kavramı ile beraber ele alan Cevdet Özdemir’e göre söylemi kimlikten ayırmak olanaksızdır. Çünkü iki kavram da birbirinden doğmakta ve birbiriyle beslenmektedir. Söylem bireyle beraber cisimleşmekte ve şekle bürünmektedir. Her söylem yaşananların farklı bir şekilde ifade edilişidir. Her söylemde kimlik ve aidiyet vardır. Söylem insanlarda yer alan farklılıkları içinde barındırmakta ve yeni farklılıklar yaratmaktadır. (Özdemir,2001:113) Potter’a göre ise bireyler tek başlarına söylem yaratmaktan yoksundurlar. Söylem zaten toplumsal ortamda mevcuttur. İnsanlar söylemin yarattığı anlam ile toplumda var olan anlam ve simgeler arasında bağ kurarak olaylar, olgular ve fikirler hakkında nasıl düşüneceklerini bulmaktadırlar (Potter’den akt. Çelik ve Ekşi, 2008:100). 5 Söylem ve iktidar kavramları arasındaki ilişkinin önemini vurgulayan Teun A. van Dijk’a göre söylemi kontrol etmek yalnızca insanların eylemlerini değil, onların zihinlerini de kontrol etmek demektir. İktidar, başka insanların eylemlerini kontrol etmekte ve onların ne yapıp ne yapamayacaklarına hükmetmektir. İnsanların eylemleri kontrol altına alınabilirse, onlara hükmetmiş ve iktidar kurmuş olunacaktır. İktidar kavramı toplumsal olduğu kadar bilişsel bir çerçevede olduğu için bu tarz kontrol ve denetim kurulduğu takdirde yalnızca insanların ne yapıp ne yapamayacaklarına değil, onların düşünceleri, tutumları, fikir ve dünya görüşlerine de hükmetmiş olunacaktır. İnsanların zihinlerinin kontrol edilmesi, onların plan ve projelerinin, tasarladıklarının ve isteklerinin kontrol edilmesi anlamına gelmekte, bu da insanların gelecekteki eylemlerinin kontrol altında tutulmasını mümkün kıldığından oldukça önemli bir denetim yolu olarak görünmektedir. Van Dijk’a göre söylem de iktidar kavramı gibi hayatımızda oldukça önemli bir yere sahiptir. İnsanların eylemlerini denetlemek, söylemlerini de denetlemek olduğundan, söylem, iktidarı kontrol altında tutmak açısından oldukça önemlidir. Söylemin kontrolü, yalnızca insanların eylemlerinin kontrolü değil, aynı zamanda zihin kontrolü de sağlayan önemli bir işlemdir. İnsanlar herhangi bir düşünceyi veya ideolojiyi söylem yolu ile benimsemektedir. Bu yüzden söylem kontrolü insanlar üzerinde oldukça önemli bir etkiye sahiptir. Söylemi kontrol edebilmek, kitle iletişim araçlarının da kontrolü anlamına geldiğinden kitle iletişim araçlarının ulaştığı insanların zihinlerinde de kontrol olanağı elde etmek demektir. Bu da insanların ne hakkında nasıl düşüneceklerinin ve nasıl bir tutum ile davranış belirleyeceklerinin kontrolü anlamına gelmektedir (van Dijk,2010:12,13). Van Dijk’e göre söylem, bağlam ile bir arada düşünülerek çözümlenmelidir. Söylemi kontrol altına almak için söylem kavramı yalnızca metin ve ifadeden ibaret olarak ele alınmamalı, bağlam ile bir arada düşünülmelidir. Çünkü söylemi denetlemek bağlamı kontrol etmek ile mümkün olmaktadır. Van Dijk bağlamı, “Sosyal bilimler, dilbilim ya da geleneksel söylem analizinden edindiğimiz bilgilere göre bağlam, insanların, bir şeyin toplumdaki yerine atıfta bulunmaları ile oluşan bir olgu.’’ olarak tanımlamakta; ancak kendisinin bağlam kavramının bu tanımdan daha farklı olarak, milliyet, yaş ve iktidar gibi etkenlerin birbiriyle doğrudan bir bağlantı içerisinde olmadığını ifade etmektedir. Bağlam bir şeyin insanların zihninde nasıl yer ettiğiyle ilgilidir. Bu nedenle objektif değil, sübjektif olarak değerlendirilmelidir (van Dijk,2010:14). 6 Dil, henüz eylem aşamasına geçmemiş bir eylemdir. Henüz tasarım aşamasındaki eylemler dil ile söze dökülmektedir ve dilin anlam kazanması eylem aşamasına geçmesiyle mümkün olmaktadır. İnsanlığın gelişmesinde bedensel eylemin büyük rolü olsa da teknolojiyle beraber artık eylemler söz ile gerçekleştirilmeye başlamıştır. Böylece dilin ürettiği söylemler bedensel eylemin yerini almaya başlasa da tek başına düşünce ve söz ile bir eylem yaratılamayacağından bedensel eylem önemini tamamen kaybetmemiştir. Dil, eylemin gerçekleştirileceği ortamı yaratmaktadır. Dilin eylemci olarak en etkin olduğu alanlardan biri ideolojidir. Kuram ve eylemin birlikteliğiyle hayat bulan ideolojiler, dilin somut eylemi olarak tanımlanmaktadır (Çoban, 2002:834). Söylem dilin kullanımı ile ilgili bir kavramdır. Söylem ve dil arasında güçlü bir ilişki olmakla beraber söylemi yalnızca dil ile sınırlandırmak hata olacaktır. Dil ideolojiyi taşıyan bir araçtır, söylem ise iletişim sürecinin tamamını kapsamaktadır. Dil, toplumdaki egemen ideolojinin çıkarına kullanılan bir olgudur. Söylem toplumdaki ilişkilerin ve diğer yapıların yeniden üretimini sağlamaktadır. Egemen olan ideoloji, medya vasıtasıyla söylemler yaratmakta, söylemler de ideolojinin üretimine katkıda bulunmaktadır. Söylem, cümlelerin vurgusu, sayfa yapısı, tema, metinde kullanılan görsel ve renk gibi unsurlar ile vücut bulmaktadır. Özellikle medyada kullanımına oldukça sık rastlanmakta olan bu unsurlar vasıtasıyla haberlerin nasıl sunulacağı, hangi konunun vurgulanıp hangisinin yok sayılacağı belirlenmektedir. Bu şekilde alıcının haberde hangi noktalara odaklanması gerektiği saptanmaktadır. Söylem dil ile oluşturulmakta, ideoloji ise dil vasıtasıyla maddileşmektedir. İktidar baskıcı uygulamalarının neticesinde üretici kimliğe de sahip olmaktadır. Örneğin, cinselliği denetim altına alma çabası, yeni cinsellik pratikleri ve yeni cinsellik söylemleri oluşturmaktadır. Cinayet, şiddet vs. şiddetin ne kadar kötü olduğu, engellenmesi gerektiği dile getirilirken, medyada yer alan şiddet içerikli yayınlar ve haberler şiddetin yeniden üretilmesine neden olmaktadır (Çavdar,2012). 1.3. NEFRET SÖYLEMİ VE NEFRET SUÇU Oldukça sık kullanılan bir kavram olan nefret söylemi kavramının herkesçe kabul edilen bir tanımı bulunmamakta, birçok devlet nefret söylemine denk düşen ifadeleri yasaklayan yasalar yapsa da neyin yasaklandığı konusu farklılıklar gösterebilmektedir. Nefret söyleminin dünyada genel kabul gören tanımlaması, Avrupa Konseyi’nin Bakanlar Komitesi tarafından 7 “nefret söylemi” konulu 97(20) sayılı Tavsiye Kararı’nda şu şekilde tanımlanmıştır: “Nefret söylemi kavramı, ırkçı nefreti, yabancı düşmanlığını, Yahudi düşmanlığını veya azınlıklara, göçmenlere ve göçmen kökenli insanlara yönelik saldırgan ulusalcılık ve etnik merkezcilik, ayrımcılık ve düşmanlık şeklinde ifadesini bulan, dinsel hoşgörüsüzlük dâhil olmak üzere hoşgörüsüzlüğe dayalı başka nefret biçimlerini yayan, kışkırtan, teşvik eden veya meşrulaştıran her türlü ifade biçimini kapsayacak şekilde anlaşılacaktır.’’ Bu anlamda “nefret söylemi” muhakkak belirli bir kişiye veya gruba yönlendirilmiş yorumları kapsamaktadır." Buna göre nefret söylemi, kişi ve gruplara yönelik belirli bir ırka ait olmaları nedeniyle, dinsel nedenlerle, milliyetçilik ve etnik merkezcilik ile hoşgörüsüzlükten kaynaklanan diğer nedenlerle nefret türlerinin kışkırtılması durumunu kapsamaktadır (Weber, 2009:3). Temelinde önyargı, ayrımcılık, ırkçılık, homofobi, yabancı düşmanlığı gibi unsurların olduğu nefret söyleminin kullanımı, farklı kültürel kimliğe sahip olan kişi ve gruplara karşı yönelmekte, milliyetçiliğin egemen olduğu ve farklılıklara karşı hoşgörünün olmadığı toplumlarda bu kullanım artmaktadır (Alğan ve Şensever, 2010:15). Tarlach McGonagle’a göre nefret söylemi, nefreti kışkırtan, hakaret, aşağılayıcı cümle ve sözcüklerden oluşan, önyargılardan beslenen ve geniş bir yelpazede kendini gösteren söylemlerdir. Kevin Boyle ise, nefret söyleminin politik bir yönü olduğunu vurgulayarak ilkel fikirlerin ve düşünce akımlarının tekrar oluşturulmasını amaçlayan ve demokratik edinimleri yok etmeyi tasarlayan bir söylem olduğunu vurgulamaktadır. Pek çok tanımda belirtilen ortak nokta, nefret söyleminin tahammülsüzlüğün ve hoşgörüsüzlüğün dışavurumu olduğu yönündedir. Otoritenin de bazen açıkça bazen de dolaylı yoldan desteklediği nefret söylemi, yazılı ve görsel basın, internet, şarkı, grafitti, logo ve sembol gibi pek çok değişik araçla ifade edilebilmektedir. Nefret söylemlerinin kısa vadede psikolojik ve fiziksel zarar yaratma, uzun vadede de nefret suçlarının yaygınlaşması, bireylerin nefret söylemlerini içselleştirerek insanların ve grupların haklarını tehdit etmesi gibi durumlar yaygınlaşabilmektedir. Bunun yanı sıra stereotiplerin oluşmasına neden olarak bireyler ve gruplar üzerinde baskı yaratmakta, baskıyı meşrulaştırarak hedefte olan grupların sinmesine ve demokratik topluma katılmalarına engel olabilmektedir (Karaköse, 2013). Kısaca nefret söylemi, hoşgörüsüzlük ve önyargılar nedeniyle ortaya çıkan, nefreti yayan ve özendiren ifadeler olarak tanımlanmaktadır (Aygül,2010:100). 8 Kemal Sayar’a göre insanların birbirine veya gruplara karşı beslediği nefret, ötekini gayrı insanileştirme ile başlamaktadır.“Öteki”ne karşı gerçekleştirilen propagandanın yarattığı psikolojik yapılar zihinde kendine yer edinerek şiddetin motivasyon kaynağı olan imgelere dönüşmektedir. Zihinde oluşan bu düşman imgesi, kişinin kendisini, sevdiklerini ve ülkesini tehlikede hissetmesine neden olmakta ve savaşa katılım için teşvik edici rol oynamaktadır. Bu nedenle düşman üzerine yağdırılan bombalar sevinç çığlıklarıyla karşılanabilmektedir. Nefreti yaratan bu zihinsel durumun basitleştirici etkisi, insanların savaşları film izler gibi izlemesine ve katliamların sıradan bir olay gibi karşılanmasına neden olmaktadır (Aljazeera,2014). Genellikle kaba ve aşağılayıcı bir dil ile kendini gösteren nefret söylemlerinde asıl zararı veren unsur nefret söylemi değil, bu söylemlerle ifade edilmek istenen, kastedilen anlamlardır. San Diego Üniversitesi’nden hukuk profesörü Lawrence A. Alexander’a göre “Lakaplar şeklindeki nefret söylemi, taşıdığı acı veren ve rahatsız eden bilgiler nedeniyle zarar verebilir, ancak bu zararı ileten tek şey nefret söylemi değildir.” (Gürbüz,2015). Nefret söylemi, nefret suçuna doğru giden yolun ilk adımıdır; tahammülsüzlük ve hoşgörüsüzlüğün bir yansımasıdır. Nefret söylemi ile, hedefe alınan kişi ve gruplara “Toplumda size yer yok” mesajı iletilmektedir. Nefret içeren ve farklılıkları hedef alan söylemlerle bireyin en doğal hakkı olan yaşama ve katılma hakkı gasp edildiğinden demokratik düzene zarar vermektedir. (İnceoğlu ve Sözeri, 2012:24) Nefret söyleminin ilk kez yasalarda kendine yer bulması ise ikinci dünya savaşının sonrasına tekabül etmektedir. Irkçı söylemleri ve Nazi sembollerini yasaklayan Almanya, bu konuda bir ilk olmuştur (Erich Bleich’ten akt. Çelik, 2013:213). Mutlu Binark ve Tuğrul Çomu, nefret söylemini, siyasal nefret söylemi, kadınlara yönelik, yabancılara ve göçmenlere yönelik, inanç ve mezhep temelli, engellilere ve hastalara yönelik ve cinsel kimlik temelli nefret söylemi olarak altı başlık altında incelemiştir (Binark ve Çomu, 2012). Siyasal Nefret Söylemi Siyasal bir düşünceyi ve bu düşüncenin takipçilerini hedef alan nefret söylemidir. Bazen bir ideolojinin tamamını, bazen yalnızca bir veya birkaç siyasi partiyi, bazen ise çok daha küçük grupları hedef alabilmektedir. Siyasal nefret söylemi daha çok siyasi partilerin taraftarları tarafından partilerinin izlediği politikalara paralel olarak karşıt görüşlü politik 9 hareketlere karşı üretilmektedir. Parti yöneticilerinin kullandıkları üslubun sertleşmesi partinin taraftarlarına da yansımakta ve farklı görüşteki rakip siyasal hareketi hedef alan söylemler üretilmektedir. Özellikle ırkçı partilerin kullandığı ayrıştırıcı, hakaret içeren, hedef gösteren ve kutuplaştırıcı, tehdit, hakaret ve nefretle bezeli söylemler, karşıt görüşlü gruplar arası çatışmalara yol açmaktadır. Siyasetçilerin kullandığı dil nefreti körüklemektedir. Türkiye’de Kürt siyasetine karşı geleneksel medya ve sosyal medyada oldukça nefret söylemi örneği yer almaktadır. Özellikle PKK tarafından düzenlenen eylemlerin sonrasında Kürtlere ve Kürt siyasetine yönelik nefret söylemleri artmaktadır. Çözüm süreci kapsamında Barış ve Demokrasi Partisi milletvekillerinin Karadeniz bölgesine düzenledikleri gezi programı sırasında bölge yerel medyasınca ve sosyal medyada hakaret, tehdit ve nefret söylemleri üretilmiş ve ziyaretler esnasında fiziki saldırılara maruz kalmışlardır. 2013 yılı Mayıs ayında başlayan Gezi eylemleri sırasında yine gazetelerde, köşe yazılarında ve sosyal medyada eylemcilere yönelik nefret, hakaret ve tehdit içerikli söylemler üretilmiştir. Siyasal nefret söylemi kriz zamanlarında ve toplumsal olaylar ile eş zamanlı olarak artış gösterebilmektedir. Kadınlara Yönelik Nefret Söylemi Temelde cinsiyetçi ifadelerin kullanılmasıdır. Aşağılama amaçlı bu ifadelerde kadının konumunun ikincilleştirildiği bir söylem oluşturulmaktadır. Kadına yönelik nefret söylemlerinin oluşmasındaki en önemli etkenlerden biri, medyada kullanılan erkek egemen söylemdir. Bu söylemler kadının toplumdaki değerini belirlemektedir. Bu dil kadına yönelik nefret söylemlerini ve şiddeti arttırmaktadır. Kadının yanlış temsili ve cinsiyetçi ifadelerle birlikte kadın metalaştırılması, kadının erkekten daha değersiz olduğu algısını yaratmakta, kadınların ayrımcılığa ve şiddete uğramasına ve eşitsizliğe neden olmaktadır. Kadının toplumdaki yerinin belirlenmesinde medyanın rolü büyüktür. Kadının medyada yer alış biçimine baktığımızda başarılarından çok seks objesi olarak görüldüğünden medya tarafından erkeğe oranla zayıf olarak sunulmaktadır. Günümüzde kadına yönelik şiddetin artmasının en önemli nedenlerinden biri bu şekildeki söylemlerdir. Özellikle gelişmemiş ülkelerdeki ekonomik bağımsızlığı bulunmayan kadınlar daha güçsüzdür ve hemen hemen hiçbir ağırlığı bulunmamaktadır. Türkiye’de son yıllarda kadına yönelik artmasının en önemli nedenlerinden biri de medyanın bu tarz söylemlerle oluşturduğu kadın algısıdır. Yabancılara ve Göçmenlere Yönelik Nefret Söylemi 10 Yabancıları, göçmenleri ve/veya etnik grupları hedef almaktadır.. Türkiye’de ve dünyada ekonomik nedenlerle üretilmiş örnekleri sıklıkla görülmektedir. Ayrıca bu nefret söylemi ırkçılıktan da beslenmektedir. Farklı etnik grupları toplumda korku, kaygı kaynağı olarak konumlandırmakta ve “düşman” olarak işaretlemektedir. Özellikle 11 Eylül saldırılarının ardından dünyada özellikle Müslümanlara karşı baskılarda artış yaşanmıştır (Küçükcan,2004). Günümüzde özellikle Batılı ülkelerde yabancı ve göçmenlere yönelik nefret söylemlerinde büyük artışlar yaşanmakta, yükselen bu nefret üzerine siyasetlerini kuran ırkçı partiler oy oranlarını artırmaktadır. Özellikle gelişmemiş ülkelerden gelen göçmenlerin yarattığı asayiş olayları, yerli vatandaşlardan daha düşük ücrete çalışmaları gibi nedenler, medyanın körükleyici söylemleriyle birleşince nefret söylemlerini ve nefret suçlarını arttırmaktadır. İslamcı terör örgütlerinin eylemleri de Batılı ülkelerde Müslümanların göze batmalarına neden olmakta ve potansiyel suçlu muamelesi görmelerine neden olmaktadır. 27 Mayıs 2014 tarihinde yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerindeki aşırı sağın yükselişi, pek çok gazeteci tarafından Avrupa Birliği’nin en önemli söylemlerinden ve yapı taşlarından biri olan çok kültürlülüğün çökmesi olarak yorumlanmıştır. Aşırı sağın bu zaferinin altında yatan nedenlerin en önemlisi ekonomik kriz ve artan göçmen karşıtlığının siyasi malzeme olarak kullanılmasıdır (AA,2014). Yunanistan’da da Altın Şafak Partisi mensuplarınca Müslüman göçmenlere karşı saldırılar düzenlenmekte, başta Türkler olmak üzere etnik unsur ve yabancılar tehdit edilmektedir. Türkiye’de ise Suriye iç savaşından kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyelilere karşı başta sosyal medyada olmak üzere nefret içeren ifadeler kullanılmaktadır. Ermeni, Yunan, Rum gibi millet isimleri sevilmeyen kişilere yönelik hakaret olarak kullanılmaktadır (Bugün, 2014). Cinsel Kimlik Temelli Nefret Söylemi Heteroseksüel cinsel kimlik dışındaki cinsel kimliklere sahip kişileri hedef alan nefret söylemidir. Temel olarak geyleri, lezbiyenleri, biseksüelleri, travesti ve transseksüelleri hedef alarak, bu cinsel kimlikleri ”sapkın”, ”iğrenç” olarak etiketler. Türkiye gibi muhafazakar nüfusun ağırlıkta olduğu ülkelerde LGBT olarak adlandırılan lezbiyen, gey, biseksüel travestilere karşı toplumda önyargılar varlığını hep sürdürmüştür. LGBT üyeleri toplum tarafından kabul görmemekte ve hem devlet hem de toplum tarafından ayrımcılığına maruz kalmaktadırlar. Muhafazakâr medyada nefretle bezeli ve şiddeti kışkırtan haber ve köşe yazıları giderek artmakta, eşcinsel, lezbiyen ve gey gibi cinsel kimliği tanımlayan sözcükler 11 hakaret olarak kullanılmaktadır. Devlet tarafından hakları korunmamakta ve ötekileştirilmektedir. Cinsiyet eşitliği fikrine dayanan söylemleri eşitlikçi bir açılım olarak görmeyen Şevki Işıklı’ya göre, bu söylem gelenekselin genişletilmiş hâlidir ve cinsiyeti kadın ve erkek olarak iki kutba indirgemektedir. LGBT bireyler, cinsiyetin yalnızca iki kutuplu olması gerektiğini savunanlarca lanetlenmekte ve cinsiyetin kadın ve erkek dışında bir açılımını kabul edilmemektedir (Işıklı, 2014). Kaos GL Derneğinin 2013 yılı medya raporuna göre LGBT’ler medyada cinsel varlık olarak yer almakta, ötekileştirilmekte ve suçla ilişkilendirilmektedir. Muhafazakâr medyada ve buradaki köşe yazılarında LGBT’ler hasta, sapkın ve günahkâr olarak nitelendirilmektedir (Kaos GL 2013). Homofobi, farklı cinsel yönelimi olan bireylere karşı duyulan nefret, korku ve ayrımcılıktır. LGBT’lere yönelik tutum, cinsiyetçi ve homofobik tutumlara yol açmaktadır. Türkiye gibi erkek egemen toplumlarda erkek çocukları kız çocuklarından farklı yetiştirildiklerinden bir erkeğin eşcinsel olması oldukça yadırganmaktadır. Bireyin kimlik edinme süreci önce aile, daha sonra da devlet tarafından belirlenmektedir. Türkiye’deki geleneksel yapı ve devletin militarist yapısı, toplumun olaylar karşısındaki tutumunu belirlediğinden Türkiye’de homofobi oldukça yaygın bir durumdur (Aygül, 2010:112). LGBT’lere yönelik tutum, sadece Türkiye gibi ülkelerde değil, Batılı ülkelerde de görülebilmektedir. Fransa’da eşcinsellere 2013 yılında evlilik hakkı tanınması özellikle muhafazakâr kesimden büyük tepki görmüş ve kitlesel gösteriler düzenlenmiştir. Trans bireyler eğitim, sağlık ve istihdam gibi hizmetlerden dışlanmakta ve toplumdan itilerek toplumsal yaşamdan soyutlanması, güvenliksiz şartlarda yaşamaya zorlanması ve ötekileştirilmesi, bu sosyolojik gerçekleri yaratan ve besleyen transfobik ideolojinin ürettiği nefreti belirtmektedir. Trans bireylerin iş hayatından dışlanması ve toplumdaki transfobik algı devlet politikalarıyla desteklenerek onları seks işçiliğine itmektedir. Trans bireylere yönelik cinsel kimliklerinden kaynaklı saldırılar diğer trans bireyleri de kimliğini saklamaya itmekte, fiziksel ve psikolojik saldırılar, güvenlik birimlerinin kötü muameleleri ve toplumsal baskı trans bireyleri kendi kimliklerinden vazgeçmeye zorlamaktadır. Medyada kullanılan “travesti terörü” gibi trans bireylere karşı olan toplumsal öfke ve nefreti arttıracak ifadeler kullanılmakta ve trans bireyler, “doğal olmaya’’, “genel ahlaka aykırı” şiddet ve “ahlaksızlık” yayan kişiler olarak anılarak ötekileştirilmektedir (Ördek, 2012:310-315). 12 İnanç ve Mezhep Temelli Nefret Söylemi Farklı dinlere ve mezhep aidiyetlerine yönelik üretilmektedir. Türkiye’de ve dünyada farklı örnekleri sıklıkla görülmektedir. Türkiye’de Müslümanlık dışındaki dinlerin yanı sıra, hâkim konumlanan/konumlandırılmış Sünni mezhebi dışındaki tüm mezheplere, başta Aleviliğe yönelik üretilmektedir. Günümüzde Türkiye’de başta Aleviler olmak üzere, Zerdüştler, ateistler, Hristiyanlar ve Yahudiler ayrımcı ifadelere hedef olmaktadır. Sünni Müslümanlar dışındaki dini gruplar ötekileştirilmekte ve ayrımcılığa maruz bırakılmaktadır. Özellikle Alevilik inancına mensup kişilere karşı toplumun önemli bir kısmında ayrımcılık ve önyargı bulunmaktadır. Bunda devletin uyguladığı asimilasyoncu ve inkârcı politikalar en önemli nedendir. Devletin bu politikaları toplumun algısını da etkilediğinden Alevilere yönelik nefret söylemleri ve ayrımcı ifadeler toplumda da son derece yaygındır. Bu gibi durumlar karşılaşan Alevi vatandaşlar, kimliklerini gizlemek zorunda kalabilmektedir. Günümüzde hala toplumda “Alevilerin yaptığı yenmez”, gibi söylemler varlığını devam ettirmektedir (Bianet.org,2011). 2009 yılında Türk Musevi Cemaatinin paylaştığı "Farklı Kimliklere ve Yahudiliğe Bakış Algı Araştırması" sonuçlarına göre 1108 kişiyle yapılan ankette kişilerin yüzde 57’si ateist bir aile ile komşu olmak istememektedir. Aynı kişilerin yüzde 42’si Yahudilerle, yüzde 35’i Hristiyanlar ile, yüzde 13’ü ise farklı mezhepten bir aileyle komu olmak istememektedir. Ayrıca anketin başka bir sonucuna göre Rumların, Ermenilerin ve Yahudilerin devlete bağlı olmadıkları düşünülmektedir (türkyahudileri.com, 2014). Engellilere ve Çeşitli Hastalıklara yönelik Nefret Söylemi Fiziksel veya zihinsel engellilere ya da bazı hastalıklara sahip kişilere yönelik üretilmektedir. Türkiye’de görülme sıklığı giderek artmaktadır. Kaynağı, sosyal ve/veya ekonomik olabildiği gibi bunlardan tamamen bağımsız da olabilmektedir. Özellikle gelişmemiş ülkelerde engelliler kamusal hizmetlerden eşit ölçüde yararlanamamaktadır. En başta kaldırımların ve ulaşım araçlarının engellilerin istifade edebileceği şekilden yoksun olmaları ulaşım sorununu ortaya çıkarmaktadır. Bu durum engelli bireylerin eğitim ve sağlık gibi temel hizmetlerden rahatça faydalanamamalarına neden olmakta, iş hayatından ve sosyal hayattan kopmalarına neden olmaktadır. Engelli bireylerin fiziksel veya zihinsel farklılıklarından dolayı toplumda farklı muamele görmekte ve önyargı ile yaklaşılmaktadır. 13 Engelli ve hastalar hor görülmekte ve deli, sakat gibi çirkin ifadeler yakıştırılmakta, özürlü, spastik gibi ifadeler hakaret yerine kullanılmaktadır. Toplumda HIV, AIDS gibi korkulan ve tedavisi zor hastalıkları taşıyan kişiler ötekileştirme, kendilerinden kaçınılmaktadır. Bu kişilerin eğitim, sağlık, adalet ve benzeri mekanizmalara erişmeleri güçtür. HIV pozitif kişilerin bir kısmı sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamadığı gibi, HIV virüsü taşıyan kişiler en çok sağlık kurumlarında ayrımcılığa ve nefrete maruz kalmaktadır. Bunun nedeni ise hastaların mahremiyetinin olmaması ve sağlık çalışanlarıyla doğrudan temas hâlinde olmalarıdır. Önyargı ve nefret sağlık çalışanları arasında da olduğundan HIV ile yaşayan hastalar ayrımcılığa maruz kalabilmektedir. Bu durum, dünyanın her yerinde yaşanan insan hakları ihlâllerinin, eşitsizlik ve ayrımcılıkların, nefretin neticesidir. Günümüzde pek çok AIDS hastası, sağlık kurumlarına alınmamakta, tıbbi yardım yapılmamakta ve sağlık personeli bulunamamaktadır. Toplumda ve hastanelerde HIV/AIDS, ahlaki bir durum olarak görülmekte, hakarete ve kötü muameleye maruz kalmaktadır. Toplumun yarattığı baskı ve korku nedeniyle kimi hastalar tedavi olmayı kabul etmemekte ve intihar etmektedir. Bu hastalar iş yaşamında da çeşitli engellerle karşılaşmakta, işe alınmamakta, çeşitli bahaneler öne sürülerek işten atılmaktadır. Eğitim hakları da sekteye uğratılarak okula alınmamakta ya da okuldan uzaklaştırılmaktadırlar. HIV ile yaşayanlar, seyahat ve dolaşım özgürlüklerini de kullanamamakta, istediği ülkeye girememekte veya sınır dışı edilebilmekte, kendi ülkelerinde dahi ulaşım araçlarını kullanmaları engellenebilmekte ve doğuştan sahip oldukları pek çok haktan kendilerine karşı beslenen nefret duygusu, .ötekileştirme ve ayrımcılık nedeniyle faydalanamamaktadır (Köylü,2012:328-331). Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 Yıl, 10 Örnek adlı çalışmada nefret söylemlerinin yaratabileceği olumsuz etkiler şu şekilde vurgulanmıştır: Nefret söylemi, hedef aldığı bireylerin sessizleşmesine neden olmaktadır. Nefret söylemlerinde kullanılan sözcüklerin klişeleşmesi, bu söylemlerin sürdürülmesi ve tekrar üretilmesiyle hedef alınan grup ötekileştirilmekte ve baskı altına alınmaktadır. Nefret söylemi, hedefteki grupların sessizleşip pasifleşmesine neden olarak diğer bireyler gibi toplumsal hayata katılımını engellemektedir. Demokratik bir toplum farklı görüşlere ve fikirlere açık olan, farklılıkların kendisini hiçbir baskıya ve kısıtlamaya maruz kalmadan ifade edebildiği, hoşgörü ve saygının egemen olduğu toplumdur. Nefret söylemi bu noktada toplumdaki hoşgörüyü ve saygıyı yok ederek 14 farklılıkların toplumdan dışlanmasına neden olmaktadır. Toplumdaki farklılıklar nefret söylemi ve ayrımcılık sebebiyle içinde yaşadığı topluma yabancılaşmakta ve toplum içerisinde gerçekleştirilen müzakere süreçlerinden kendilerini dışlayarak katkı sunamamaktadır (Alğan ve Şensever, 2010:16-17). Nefret suçunun bugün dünyada kabul gören tanımlamalarından birini Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın yapmış olduğu tanımdır. Buna göre nefret suçu: “Mağdurun, mülkün ya da işlenen suçun hedefinin gerçek ya da hissedilen ırk, etnik, ulusal köken, dil, renk, din, cinsiyet, yaş, zihinsel ya da fiziksel engelli, cinsel yönelim veya diğer benzer faktörlere dayalı olarak benzer özellikler taşıyan bir grupla gerçek ya da öyle algılanan bağlantısı, ilgisi, bağlılığı, desteği ya da üyeliği nedeniyle seçildiği kişilere veya mala karşı işlenen her türlü suçtur.” Bir gruba mensup kişilere yönelik yapılan fiziki saldırı taciz, kundaklama, mülke zarar verme, bildiri dağıtma gibi eylemler dünyada görülen nefret suçlarına örnek teşkil etmektedir. Bunun yanı sıra hedefe alınan kişi ve gruplara yardım ettiği gerekçesiyle gruba ait olmayan kişi ve gruplara da bu tarz nefret suçu olarak nitelendirilebilecek bu tarz saldırılar yapılmaktadır (Karan, 2010:56). Nefret suçları sadece kişi ve gruplara yönelik şiddeti içermemekte, evlerin ve ibadet mekânlarının tahrip edilmesi, kundakçılık, mezarlara zarar verilmesi gibi eylemleri de kapsamaktadır. Nefret suçlarını diğer suçlardan farklı kılan başka bir özelliği de farklı bir motivasyonla işlenmiş olmalarıdır. Örneğin önyargı ve nefret duygusu ile kundakçılık yapıldığında eylem nefret suçu niteliği kazanmaktadır. Nefret suçu ve nefret söylemi kavramları birbirlerine karıştırılabilmektedir. Nefret söylemi bazı ülkeler tarafından suç sayılsa da kategorik olarak suç sayılmazken nefret suçunda ise halihazırda bir suç vardır.(Karan, 2010:56-57) Nefret suçlarının kavramsal olarak belirmesi, 1980’lerin ortalarına tekabül etmektedir (Jack Lewin’den akt. Hakan Ataman, 2012:49). Nefret suçu, kavram olarak yeni olsa da kavramın işaret ettiği suçların tarihi insanlık tarihi kadar eskiye gitmektedir. Kabil’in, kardeşi Habil’i büyük bir kıskançlık ve nefret sonucu öldürmesi, nefret suçuna örnek verilecek ilk olay niteliği taşımaktadır (Ataman,2012:49,50). Medyadaysa ilk kez 1986 yılında New York’ta bir grup beyaz öğrencinin siyah bir şahısa karşı yaptıkları saldırı sonrası kullanılmaya başlanan nefret suçu kavramı, önceleri siyahlara ve inançlara karşı yapılan saldırıları tanımlamaktayken, 1990’lardan itibaren de cinsel yönelim, etnik 15 köken, engellilik nedeniyle işlenen suçları da kapsayan bir kavram halini almıştır (Ritzer’den akt. Hasan Çiçek,2011). Cengiz Alğan ve Levent Şensever nefret suçunu ve nefret söylemini şu şekilde ifade etmiştir: “Nefret Suçu: Suç + Önyargı/Nefret = Nefret Suçu Nefret Söylemi: Önyargı/Nefret = Suç olarak düzenlenmiş olabilir de olmayabilir de. Ancak nefret söylemi çoğu kez nefret suçlarının önünü açmakta, bu suçları teşvik etmektedir.” (Alğan ve Şensever,2010: 16). Nefret suçlarıyla mücadele edebilmek açısından nefret suçlarının niteliklerini kavrayabilmek son derece önemlidir. Bir suçun nefret suçu sayılabilmesi için eylemin ceza hukukunda suç olarak tanımlanması ve suçun önyargı, nefret gibi duygularla işlenmiş olması gerekmektedir. Nefret suçunun önyargı ile işlenmiş olmasının yanı sıra yarattığı etki de önemlidir. Bir kişiye karşı yapılan saldırı, o kişinin bir gruba ait olduğu için yapıldığından eylemin hedefi kişi değil, aynı özellikleri paylaştığı gruptur. Çünkü saldırgan için asıl önemli olan kişi değil kişinin özellikleri ve ait olduğu gruptur. Dolayısıyla bir kişiye yapılan saldırı, o kişiyle aynı özellikleri taşıyan tüm bireylere karşı yapılmıştır. Nefret suçları, hedef alınan grupları gelecekte de benzer saldırılan yaşanabileceği nedeniyle endişeye sevk etmektedir. Çünkü gerçekleştirilen saldırılar, hedef alınan kişi ve grupların kimliklerinin yok sayıldığı ve toplumda kabul görmedikleri anlamını taşımaktadır (Alğan ve Şensever,2010: 6). Nefret suçlarına hedef olan gruplar, suçun niteliğini göstermesi açısından önemlidir. Dünyada nefret suçlarına kimlerin hedef olduğu, o toplumda kimlerin ayrımcılığa maruz kaldığına göre değişmese de saldırganların kafa yapıları ve sahip olduğu motivasyonu yaratan etkenler aynıdır. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde siyahlar, önyargı ve ayrımcılıktan doğan nefret suçlarının öncelikli hedefi konumundadır. Türkiye’de ise nefret suçlarına maruz kalanların başında cinsel yönelimleri ve etnik kökenleri farklı olan kişiler gelmektedir. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de toplumdaki egemen yönelimler dışında kalanlar öncelikli olarak nefret suçlarının hedefi konumundadır. Nefret suçlarının arka planında ideolojik bir altyapı bulunmakta, saldırganlar arasında da ideolojik olarak benzerlikler dikkat çekmektedir. Örneğin Abd’de saldırganlar üzerinde yapılan çalışmalar, saldırıların amacının çıkar sağlamak değil, hedef alınan gruba üstünlük sağlamak olduğu görülmüştür. 16 Nefret suçlarında saldırganlık diğer suçlara nazaran daha araçsaldır, arka planında sembolik unsurlar barındırmakta ve daha planlı ve motive bir biçimde gerçekleştirilmektedir. Nefret suçları diğer suçlara göre kurban ve grup üzerinde daha etkili olmakta, fiziksel tahribat dışında saldırı yaşama korkusu ve stres gibi psikolojik travmalar da yaratmaktadır (Göregenli,2009). Nefret suçu veya nefretle bezeli söylemler, hedefteki grupların toplum içinde kendini yalnız, dışlanmış ve değersiz hissetmelerine neden olmaktadır. Bu gruplar içinde aidiyet sorunu belirmekte ve yaşadıkları topluma adapte olamamakta, kendilerini korunma içgüdüsüyle toplumdan tecrit etmektedirler. Devletlerin genellikle nefret suçlarına göz yumması ve suçun faillerini cezasız bırakması da saldırıların artmasına neden olmaktadır. Toplumdaki azınlıkların da güvenlik birimleri raporlarında “iç tehdit” olarak geçmesi, devlet kurumlarında çalışan farklı etnik kökeni, inancı veya cinsel yönelimi farklı olanların fişlenmesi de durumu daha kötüye götürme, tamiri zor hasarlar yaratmaktadır. Günümüzde teknolojiyle beraber oluşan sosyal medya ile nefret içerikli söylemler tamamen kontrolden çıkabilmektedir. İnternetin devlet denetime tabi tutulması fikirleri de ifade özgürlüğü etrafında şekillenen tartışma konuları yaratmaktadır. Nefret söylemleri ve nefret suçları, sıfır tolerans, hoşgörü ve demokrasinin içselleştirilmesiyle üstesinden gelinebilecek sorunlardır. Yazar Ali Bulaç’a göre nefret söylemi konusunda çoğu kanuni iyileştirmeler olumlu sonuç vermemekte, her konuda çıkarılan yasalar demokrasiyi “yasalar rejimine” dönüştürerek demokrasiyi yozlaştırmaktadır. Nefret duygusu insanın iç dünyasında yeşerdiğinden yasalarla insanların iç dünyasına hükmetmek mümkün değildir. Demokrasi rejimi nefretin yayılmasını engelleyememekte, bir kısım yüksek zümrenin etkisi altında kalmaktadır. Demokrasi, bu hâliyle toplumun değerlerini ve yoksulları korumaktan uzaktır. Etkili ve ahlaki eğitim, nefretin yayılmasına en etkili yoldur (Bulaç, 2013). 1.4. NEFRET SÖYLEMİNİN UNSURLARI 1.4.1. Ayrımcılık Ayrımcılık önyargılardan kaynaklanan ve bir gruba veya grubun üyelerine karşı yöneltilen nefret, hoşlanmama farklı muamele gibi olumsuz tutum ve davranışlardır. Ayrımcılığın özünde bireyin taşıdığı aidiyet nedeniyle oluşan önyargılar vardır. Bireyler ait olduğu grubun özellikleri nedeniyle ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Ayrımcılık kavramı, her 17 insanın doğuştan eşit olduğu fikrinden kaynaklanmaktadır. İnsanlar ten rengine, cinsiyetine, cinsel yönelimine, etnik kökenine, inanç ve mezhebine bakılmaksızın eşit kabul edilmektedir. Dini ve vicdani dayanakları olan bu ilke sayesinde ‘ayrımcılık yasağı‘ kavramı hukuksal boyut kazanmış ve böylece eşitlik ilkesinin ihlâlinin engellenmesi amaçlanmıştır. İnsan haklarını temel alan modern hukuk, bu ilkeyi özümseyerek tüm insanları eşit kabul etmektedir. Eşitlik kavramı, tek tek bireyler ve gruplar arasında yapısal bağ bulunmazken hukuk tarafından oluşturulan bir bağın olduğu sistemin temelidir. Eşitlik ilkesiyle farklı özellikteki insan ve gruplar birbirlerini eşit kabul etmiştir (Göregenli, 2012:18-21). Ayrımcılık, toplumdaki bireylerin taşıdıkları özellikler nedeniyle toplumun diğer üyelerinin sahip olduğu haklardan yoksun bırakılmasıdır. Bu bireyler ırk, cinsel tercih, inanç gibi ayırıcı özellikleri nedeniyle ayrı tutulmaktadır. (Ellis Cashmore’dan akt. Türkkaya Ataöv, 1996:1) Bu durum olumsuz bir davranışa hedef olabilecekleri anlamını taşımaktadır. Bazı ülkeler anayasaları ve devlet kurumlarınca toplumdaki bazı grupların diğerlerinden üstün olduğu düşüncesine dayanarak diğer kesimlerin daha alt seviye oldukları kabul edilmektedir. Ayrıcalıklı kesim zamanla daha ayrıcalıklı olurken ayrımcılığa maruz kalanların durumu daha da kötüleşmekte ve zamanla çatışma ortamı oluşmaktadır. Ayrıcalıklı kesim egemenliğini sürdürmek için diğer gruplar üzerinde baskı kurmakta ve çatışma ayrımcılığın ortadan kalkmasına kadar devam etmektedir (Ataöv, 1996:1-2). Ayrımcılık, bir toplumda bireylerin ve grupların sahip olduğu özelliklerin farklı olması sebebiyle onların haklarının çiğnenmesine ve zalimce davranılmasına zemin hazırlamaktadır. Aynı zamanda farklılıkları nefret suçlarına karşı koruyan yasaların uygulanmamasına da neden olmaktadır (Ataman,2012:66-67). Ester Zonana ve Yuda Reyna’ya göre ayrımcılık üç grup tarafından yapılmaktadır: Birinci olarak karşımıza çıkan grup, bilinçli veya bilinçsiz olarak ayrımcılık yapan komşumuz, arkadaşımız, yani sıradan bireylerdir. Bu gruptaki kişilerin yaptıkları ayrımcılıklar basit sözlerden başlayıp cinayete kadar gidebilmektedir. İkinci gruptakiler toplumu konuşma ve yazılarıyla etkileme gücü bulunan, geniş yığınlara ulaşabilen gruptur. Bu gruptakiler kitle iletişim araçları vasıtasıyla bir grup hakkında ifade özgürlüğü adı altında karalama yapıp halkı kin ve düşmanlığa tahrik edebilmektedirler. Üçüncü grupta ise devlet yer almaktadır. “Devletin yasalardaki bazı hükümler vasıtasıyla ayrımcılık yaptığı gözlense de son dönemlerde demokrasi anlayışının gelişmesi ve Avrupa Birliği Müktesebatı’na uyum sağlama çabaları sonucu kanunlardaki ayrımcı hükümlerin düzeltilmeye çalışıldığı, yeni 18 düzenlemelere gidildiği, bu konudaki Uluslararası Anlaşmaların çekincelerle de olsa kabul edildiği kabul edildiği görülmektedir. Bunlar ayrımcılığın önlenmesi yolunda önemli adımlardır.” (Zonana&Reyna,2012:122). Ayrımcılığın olumsuz uygulanış örnekleri daha çok karşımıza çıksa da pozitif ayrımcılık denilen kayırmak ya da eşitsizliği ortadan kaldırmak amacıyla bir gruba avantaj sağlayan ayrımcılık örnekleri de mevcuttur. Ayrımcılık kişiler arasında tezahür edebileceği gibi kurumlar arasında da ortaya çıkabilmektedir. Bu durum şu şekilde formüle edilebilmektedir: “Kalıpyargı + güçlü duygu = Önyargı Ayrımcılık” Bir grubuna karşı örneğin Almanlar, Araplar zeki, temiz ya da aptal, pis, ilkel olarak tanımlandığı zaman bu durum genelleme olarak adlandırılmaktadır. Bu düşüncelere duygu ve düşünceler eşlik ederse önyargı, eyleme dönüştüğünde ise ayrımcılık halini almaktadır.. “Araplar pistir ve onları sevmiyorum.” örneği önyargı, “Araplar pis olduğu için onlarla arkadaş olmam, konuşmam ve onlara kötü davranabilirim.” gibi durum da ayrımcılık olarak nitelendirilmektedir (Paker, 2012:42-43). Ayrımcılığın nedenlerini açıklamaya çalışan toplumsal baskınlık kuramına göre toplumda diğerlerine göre daha baskın olan, kaynakları kontrol eden gruplar kendi meşruiyetlerini sağlamak ve baskınlığını devam ettirmek amacıyla ideolojileri kullanarak kendi eylemlerinin normal olduğunu, anormal olanın diğer gruplar olduğunun propagandasını yapmaktadır. Bu grup, ırkçılık, cinsiyetçilik gibi ideolojileri kullanarak diğer gruplar hakkında olumsuz bir imge yaratmaktadır. Bu ideolojiler ayrımcılığı normalleştirmekte ve diğer grupların olumsuz özelliklerini ön plana çıkararak etiketlemektedir. Daha güçlü olan grup kendinden güçsüz olana gruplara karşı elindeki gücü kullanarak olumsuz sıfatlar atfetmekte ve olumsuz yakıştırmalarda bulunmaktadır. Bu etiketlemeler sonucu alt grup hakkında “Çingeneler hırsızdır.” gibi kalıpyargılar oluşmaktadır. Bunun sonucunda toplumda Çingene kelimesi geçtiği anda zihinde ilk beliren imge hırsız kelimesi olacaktır. Kalıpyargılar doğruluk payı içerdiğinden mücadele etmesi güçtür (Çayır, 2010:47-48). Tarih boyunca eşitlik arayışında olunmasına rağmen bazı gruplar baskın ve ayrıcalıklı olmuştur. Toplumsal hiyerarşinin tartışılmadığı, alt grupların kendilerine biçilen rolün dışına çıkmadıkları toplumlarda problem olmasa da günümüzde bu yapı sorgulanmaya başlanmıştır. Ulus-devlet 19 anlayışı, bazı kimlikleri üstün tutup azınlıkları ötekileştirmesine, farklı özellikteki grupları inkâr etmesine rağmen hiçbir zaman homojen bir toplum yaratmak mümkün olmamıştır. Farklılıkların ulus-devlet anlayışıyla yönetilen toplumlarda rahatça yaşayabilmesinin olanaksız olduğu görülmüştür. Günümüzde Avrupa’da göç alan ülkelerde yaşayan göçmenlerin uyum sağlamada yaşadıkları zorlukların getirdiği sorunlar da toplum içinde ayrımcılığa maruz kalmalarına neden olmaktadır. Bu durum Batı ülkelerinde farklı kültürlere karşı önyargıları beslemekte, İslamofobi, benzeri korkuların ve milliyetçiliğin yükselmesine neden olmaktadır. Teknoloji ve küreselleşme de ayrımcılığı ortaya çıkaran bir diğer unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Müslümanlarla ilgili karikatürler, burka, peçe gibi giyim kuşam tarzları da hem Batılı ülkelerde hem de Müslüman ülkelerde tartışılmakta ve kültürleri birbirinden bağımsız değerlendirmek imkânsız hâle gelmektedir (Çayır, 2012:7-8). Ayrımcılık devlet politikası hâlini aldığı zaman büyük insan hakları ihlâlleri yaşanabilmektedir. Örneğin Abd’de siyahlara, Nazi Almanyası’nda Yahudilere karşı devlet tarafından uygulanan ayrımcı politikalar büyük trajedilere neden olmuştur. Devlet tarafından desteklenen ayrımcı söylemler toplumda kemikleşmiş önyargılara sebep olduğundan yasal önlemlerin kolay sonuç vermesi beklenmemelidir. Özellikle ulus-devlet anlayışıyla yönetilen toplumlarda izlenilen tek tipleştirme politikaları ötekileştirme, ayrımcılık ve asimilasyon gibi uygulamaları beraberinde getirmektedir. Baskı, ayrımcılık, nefret söylemi, inkâr gibi araçlar kullanılarak diğer kesimlerden farklı özellikteki gruplar büyük insan hakları ihlallerine maruz bırakılmaktadır. 1.4.2. Önyargı Önyargı gündelik yaşamda kullanılan anlamda olumlu veya olumsuz yargıda bulunmayan, bilgi, kanıt veya deneyimden yoksun fikirler veya herhangi bir konu hakkında önceden edinilen duyumlara dayanılarak zihinde oluşturulan fikir veya yargılardır. Önyargı, ayrımcılık bazında değerlendirildiğinde ise olumsuz bir kavrama dönüşmektedir. Bir gruba karşı zihinde oluşturulan önyargılar sosyal ilişki kurulmasına engel olmakta, eyleme dönüştürüldüğünde ise ortaya ayrımcılık çıkmaktadır. Bilimsel araştırmalara göre önyargı ve ayrımcılık belli bir kişi, grup veya konuyla sınırlı kalmamakta dünyaya karşı bir topluca yaklaşım eğilimini ortaya koymaktadır (Göregenli, 2012:22). 20 Önyargılar bir grup veya birey hakkındaki hatalı, genellemeci ve olumsuz tutumlardır.(Allport’tan akt.Esra Gürkaynak, 2012:256) Ayrımcılığı körükleyen önyargılar, gruplar arasında düşmanlık ve çatışmalara yol açmaktadır. Grupların birbirleri hakkındaki olumsuz söylemleri ve genellemelerle gruplar arasında iletişim yok olabilmekte ve çatışmalar derinleşebilmektedir. Yaşanan bu çatışmalar ‘öteki’ grubun gittikçe daha fazla homojen ve negatif söylemlerle anılmasına neden olabilmekte ve bu çatışmalar kurumlara da sıçrayarak kalıcı hale gelerek ve uzun yıllar devam edebilmektedir. Sonuç olarak ötekileştirilen grubun diğer bireylerle eşit sosyal ve ekonomik haklarının olması kabul görmemeye başlayacaktır. Bu da ötekileştirilen grubun üyelerine karşı şiddeti ve her türlü ayrımcılığı meşru kılacaktır. Önyargılar zihin, tutum ve davranışlarda kendini belli etmektedir. Diğer gruplarla araya mesafe koymak, ayrımcılığa ve şiddete başvurmak önyargının davranışsal boyutudur. Bir diğer davranışsal yönü de en az fark edilen tutum olan sosyal mesafe koymaktır. Sosyal mesafe koyularak belli bir grubun yaşadığı bölgelerden uzak durulması, yaşam alanlarının benzerleştirilmesi gibi uygulamalar, ayrımcılığın kolaylaştırılmasına neden olmaktadır. Sosyal mesafe, ayrımcılığın ve ilk aşaması olarak kabul edilmektedir (Gürkaynak,2012:256). Önyargıları kısaca “yeterli gerekçeler olmaksızın başkaları hakkında düşünmek” olarak tanımlayan Allport, önyargılı eylemleri yabancı karşıtlığı, çekinmek ve uzak durmak, ayrımcılık, fiziksel saldırı ve imha başlıkları altında toplamıştır: “(1) Yabancı karşıtlığı: Çoğu insan yabancılar hakkında bir önyargıya sahiptir. Bunu da açık bir dille arkadaş ortamlarında dillendirir. Ancak bu patetik bir söylemin ötesine asla geçmez. (2) Çekinmek; uzak durmak: Eğer önyargı oldukça güçlüyse, birey hoşlanmadığı gruptan uzak durur. Burada önyargının doğrudan bir zarar verici etkisi yoktur.(3) Ayrımcılık: Önyargının daha da güçlü olduğu durumlarda kişi ayrımcılık nedeniyle politik haklardan, eğitimden, barınma hakkından vb. yararlanamaz.(4) Fiziksel saldırı: Kişi rengi, dini, ulusal kökeni vb nedenlerle saldırıya uğrar.(5) İmha: Önyargının en uç noktasıdır. Kendisini linçler, pogromlar, katliamlar ve soykırım olarak gösterir.” (Allport’tan akt.Ataman2012:63). Bazı teorilere göre insan beyni her şeyi sınıflandırma eğiliminde olduğu için önyargıları önlemek mümkün değildir.(Allport ve Ehrlich ve Hamilton’dan akt. Çevik ve İlhan, 2013) İnsan beyni karşılaştığı durumlar için önceden oluşturduğu şablonları devreye sokmaktadır. Önyargılar eksik bilgi içerse de dünyayı anlamaya ve karşılaşılan olaylarla ilgili fikir üretmeye hatta hayatta kalmaya yardımcı olmaktadır (İlhan ve Çevik, 2013:54). 21 1.4.3. Kalıp Yargı Kalıp yargılar (stereotip) önyargılarla birbirine karıştırılan bir kavram olup önyargılar ile birbirini tamamlayan bir kavramdır. Kalıp yargılar, nesneler, kişi ve gruplar hakkındaki bilgi eksikliklerini gidererek karar vermeyi sağlayan izlenimler ve yakıştırmalardır. Herhangi bir kişi veya grup hakkındaki bilgilerimiz kalıp yargılarla şekillenmektedir. Kalıp yargılar kişi ve gruplar hakkında doğrularla değil zihinde beliren imgelerle düşünülmektedir. Kalıp yargılar her zaman olumsuz olmasa da temelsiz ve eksiktir. İnsanlar gördükleri her şeyi sınıflandırma çabası içine girmektedir. Bunun nedeni ise dünyayı anlamak için yapılan fikir yürütme çabasıdır. İnsanların sınıflandırma ve kategorize etme merakı, etrafını anlama çabasından doğmaktadır. Bu sebeple insanlar uyaranları tek tek ele almak yerine gruplandırarak değerlendirmektedir. Gruplandırma, öngörüde bulunmayı kolaylaştıran bir işlemdir ve kalıp yargıların oluşumunda önemli rol oynamaktadır. İnsanlar toplumdaki diğer insan ve grupları kategorize etmek içinse onların ırk, inanç, cinsel yönelim gibi ayırt edici özelliklerinden faydalanmaktadır. Kalıp yargılar öngörüde bulunmayı basitleştirip kolaylaştırsa da önyargıların oluşmasındaki ilk adımdır (Göregenli, 2012:23). Kalıp yargı kavramı ilk kez Fransız matbaacı Didot tarafından bir kopyalama işlemini tanımlamak için kullanılmıştır. Walter Lippman tarafından ‘kafanın içindeki resimlere’ benzetilen kalıp yargı kavramı, daha sonra giderek insanlar ve gruplar hakkında yapılan genelleme ve etiketleme anlamını kazanmaya başlamıştır. Kalıp yargılar her zaman olumsuz olmasa da genellikle olumsuz olup kemikleşmiş yapıda olabilmektedir ve kolay kolay değişmesi mümkün olmamaktadır (Ataman, 2012:64). 1.5. NEFRET SÖYLEMİ VE MEDYA Sözcüklerden oluşan dil, iletişimin temel taşıyıcısıdır ve bir değerler bütünüdür. Dil aracılığıyla duygu ve düşüncelerini aktaran insanlar, yazılı ve sözlü kültürlerini oluşmasını sağlamaktadır. Dil aynı zamanda ideolojiyi de taşımaktadır, çünkü dil aracılığıyla insanlar hayata bakışlarını ve yaşananları yorumlamaktadır. Dil ile ideolojiyi paylaşan insanlar, toplum içinde varlıklarını sürdürmektedir. Bireyin kitleyle iletişim kurmasını sağlayan araçlar ise kitle iletişim araçlarıdır. Toplumsal gerçekliği ve yaşanan gelişmeleri medyadaki kodlarla yorumlayan bireyler bu nedenle medyanın yönlendirmesinin etkisinde kalmaktadır. Medya 22 kullandığı dil aracılığıyla kitleleri yönlendirebildiği için iktidarlar açısından vazgeçilmez bir rıza üretim aracıdır (Talimciler, 2012:252). Medya, toplum üzerinde ve siyasetin yönlendirilmesinde büyük etkisi olduğundan stratejik öneme sahip bir araçtır. Medya siyaseti etkisi altına almaya çabalarken, siyaset de iktidar olmak için medyanın gücünün etkisi altına girmektedir. Bu ilişkide elinde barındırdığı güç bakımından medya daha güçlü konumdadır (Özkan, 2006:3). Medyanın sahip olduğu güç, sermayenin ve siyasetin ilgisini çekmiş, asli görevi olan tarafsızlık ve doğru bilgi sunma görevlerini yapamaz duruma gelmiştir. Ekonomik açıdan reklam verenlere bağımlı olan medyanın mevcut düzende halkın çıkarlarını gözetmesi pek mümkün görünmemektedir. Ekonomik açıdan zorlanan medya kuruluşları sermaye sahipleri tarafından satın alınmakta ve tekelleşme durumu ortaya çıkmaktadır. Medya elinde bulundurduğu “gündem oluşturma” gücü sayesinde istediği haberi önemli hale getirip istediği haberi önemsizleştirerek halkın ne düşüneceği hakkında karar vermektedir. İnsanlar medyadan sağladıkları haberler aracılığıyla bir konu hakkında fikir edinmektedirler. Medyanın haberi sunuş biçimi, kullandığı dil ve üslup ile halkı istediği şekilde yönlendirebilmektedir. Bireyler medya tarafından oluşturulan genel kanının dışında bir fikir benimsediği zaman toplumdan dışlanacağından korkmaktadır. Bunun nedeni toplumdaki medya tarafından belirlenmiş olan genel kanının haricindeki fikirlere tahammül gösterilmemesidir (Özkan, 2006). Medya, sahip olduğu özellikler nedeniyle nefret söylemi üretmeye, ayrımcılığa ve ötekileştirmeye son derece elverişli bir yapıdadır. Medya bu noktada devletin ideolojisini ve icraatlarını meşrulaştıran, egemen sistemin çıkarlarını koruyan, muhalifleri ötekileştiren ve yok sayan ırkçı ve ayrımcı bir dil kullanmaktadır. Medyanın kullandığı söylem egemen grubun söylemidir. Toplumsal iletişim sürecinin belirleyicisi olan medya, egemen grubun ideolojisini yayan en etkin araç konumundadır. Medyada kurgulanan gerçeklik, egemen ideolojinin çıkarları doğrultusunda oluşturulduğu için “ötekiler” medyada kendine yer bulamayacaktır. Medya kitleleri dolaylı yoldan ikna ettiği için propagandadan daha etkili bir araçtır. Medyanın kullandığı şiddeti körükleyen dil, sistemin yarattığı sorunları toplumun sisteme yöneltmesini engellemekte ve nefret duygularını körükleyerek oluşan öfkeyi ötekilere yöneltmektedir. Medyanın kullandığı nefret ve şiddet toplumsal söylem haline gelerek faşizan söylemi yaygınlaştırmakta ve toplum içindeki ötekilere yönelmesine neden olarak toplumsal 23 şiddet olaylarını beraberinde getirmektedir. Medyanın yarattığı bu şiddet ve nefret duygusu ve toplumsal şiddet iç savaşlara neden olabilmektedir. Medyanın etkisiyle toplumdaki ötekilere ve azınlıklara yönelen şiddet toplumsal parçalanmalar yaratmaktadır. İktidar böylelikle kendisine yönelebilecek şiddeti topluma yönelterek savuşturmaktadır. Etnik şiddeti doğuran söylemler üreten medya, toplumsal barışı sağlayabilecek demokratik bir iletişim aracı olarak kullanılabilecekken iktidarların elinde savaşı, nefreti ve şiddeti körükleyen ideolojik bir araca dönüşmekte, toplumsal şiddet yaratarak toplumu bölmektedir. Medyanın ırkçı ve ötekileştirici söylemi çok sesliliği yok etmekte ve demokrasiyi boğmaktadır. Medyayı kontrol eden iktidar, toplumsal barışın önündeki en büyük engel olan dinsel ve etnik azınlıklar, farklı cinsel tercih sahibi bireylerle ilgili önyargıları, ayrımcılığı, tehdit ve düşman tanımlarını meşrulaştırmakta ve çatışma üzerine kurulu toplumsal iletişim kurmaktadır (Çoban, 2009:4). İdeoloji dil ile şekillendirildiğinden söylem oluştururken dili kullananların seçtiği kelimeler, deyimler, üslup ve cümle kurgusu oldukça önemlidir. Dünyanın hızla küreselleştiği bir dünyada haberler sınırlı kaynaklardan yayılmaktadır. Çok dilli ve kültürlü ülkelerde farklı bölgelerinde dil farklılıkları varken medya da bu dil, din, ırk ve değişik gruplara yönelik farklı tavır alabilmektedir. Reuters’a göre ise bu konuyla ilgili olarak haberde adı geçen kişinin konuyla ilgisi olduğu takdirde ırk ,renk, ve inanç gibi aidiyetleri belirtilmelidir. Günümüzde çoğu medya kuruluşu bu ilkeye uymamakta, ayrımcı, önyargılı ve damgalayıcı bir dil kullanmaktadır. (Alğan ve Şensever, 2010:18) Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin bu konuda medyanın kullanması gereken dile ilişkin belirlediği ilke şu şekildedir: “Gazeteci; başta barış, demokrasi ve insan hakları olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur. Milliyet, ırk, etnisite, cinsiyet, dil, din, sınıf ve felsefi inanç ayrımcılığı yapmadan tüm ulusların, tüm halkların ve tüm bireylerin haklarını ve saygınlığını tanır. İnsanlar, topluluklar ve uluslar arasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır. Bir ulusun, bir topluluğun ve bireylerin kültürel değerlerini ve inançlarını (veya inançsızlığını) doğrudan saldırı konusu yapamaz. Gazeteci; her türden şiddeti haklı gösterici, özendirici ve kışkırtan yayın yapamaz.” (TGC, 2014). Bu tür ilkelere rağmen medya ayrımcı dil kullanmaya devam etmektedir. Bazı araştırmalara göre gazeteciler tartışmalı konular hakkında yapılan haberlere önyargılarını aktarmaktadır. Bu önyargılar genellikle siyasi önyargılar, şirket lehine yapılan önyargılar ve inançlara yönelik önyargılar olarak kendini göstermektedir. Siyasi önyargılar partiler, 24 politikalar ve politikacılara yönelik önyargılardır. Şirket lehine yapılan önyargılar, siyasi haberlerin şirketin çıkarına olacak şekilde yansıtılması durumudur. İnanca yönelik önyargılarsa bir inancın diğerlerine karşı üstün tutulmasıdır (Alğan ve Şensever, 2010:19). Türk medyasında nefret söylemi, ırkçılık ve hedef göstermenin yakın zamandaki önemli örneklerden biri gazeteci Hrant Dink’tir. Agos gazetesi genel yayın yönetmeni olan Dink, medyada başlatılan nefret kampanyasıyla yüz yüze kalmış ve uğradığı silahlı saldırı sonucunda hayatını kaybetmiştir. Hrant Dink, çeşitli yazarlar tarafından Türklüğü aşağılamakla suçlanarak hakkında ağır ithamlarda bulunulmuş ve çeşitli hakaret, aşağılama ve nefret içeren ifadeler kullanılarak nefret nesnesi hâline getirilmiştir. Ermeni asıllı gazeteci olan Hrant Dink, 2004 yılında kaleme aldığı Sabiha Gökçen’in Ermeni olduğu iddiası, Hürriyet gazetesi tarafından alıntılandıktan sonra kamuoyunun dikkatini çekmiştir. Daha sonra Hrant Dink, bazı köşe yazarları tarafından üstü kapalı tehdit edilmiş ve muhafazakar basın tarafından Hrant Dink’in Ermeni kimliği önplana çıkarılarak bu kimliği üzerinden düşmanca yayınlar yapılmıştır (İnceoğlu ve Sözeri, 2012:26). 1.6. NEFRET SÖYLEMİ VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ Nefret söylemi konusuna ifade özgürlüğü penceresinden bakıldığında en temel insan haklarından olan ifade özgürlüğü ile yine bir insan hakkı olan nefret söylemine hedef olmuş birey ve grupların hakları arasında çatışma olduğu görülecektir. Bu noktada önemli olan zor olsa da insan hakları ihlal edilmeden bu çatışmanın ortadan kaldırılmasıdır. Nefret söylemleri, devletten nefret söylemi kapsamındaki ifadeleri ifade özgürlüğü kapsamı dışında bırakması beklentisi yaratmaktadır. Genelde devletin ifade özgürlüğü hakkının koruyucusu olması beklenirken, nefret söylemleri bu durumu tersine çevirmekte ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması yönünde yasalar oluşturulması beklenmektedir. Devletler bu tür yasalar yaparken genellikle kapsamı geniş tuttuğu için nefret söylemi nedeniyle ifade özgürlüğü sınırlandırılırken geçerli gerekçeler sunmalıdır. Örneğin nefret söyleminin insan haklarının ihlali ve farklı özellikteki grupların inkâr edilmesi önemli bir gerekçe teşkil etmektedir. Nefret söylemi nefret suçuna dönüşmediği müddetçe cezalandırılmasının yanlış olabileceği yönünde fikirler olsa da geçmişteki örnekler nefret söyleminin cezalandırılması için eyleme dönüşmesinin beklenmemesi gerektiğini göstermektedir. Devletin nefret söylemine karşı 25 önlem almayıp ifade özgürlüğü altında değerlendirmesi, toplumda nefret suçlarına maruz kalan grupların görünmez hâle gelmesine ve sinikleşmesine neden olacaktır. Devletin ifade özgürlüğünün korunması bahanesiyle nefret söylemlerine kayıtsız kalması bu grupların nefret söylemiyle kendi başlarına mücadele etmesi anlamı taşır ki bu da mümkün değildir. Çünkü ne kadar haklı olunursa olunsun bu tür söylemlere hedef olan gruplar zaten toplum içinde azınlık ve güçsüz olduklarından medyaya erişme ve seslerini duyurma olanakları sınırlıdır nefret söylemine karşı mücadele etme şansları yoktur. Özgürlüklerin sınırlandırılması pahasına da olsa farklı kimliklerin haklarının korunması devletin görevleri arasındadır (Karan, 2012:8283). Günümüzde teknolojinin hayatımıza kazandırdığı yenilikler ve medyanın etkisiyle söylemler, sözcükler ve cümleler geniş kitleleri etkileme olanağına kavuşmuş, daha da öteye giderek insanların hayatlarına mâl olacak güce kavuşmuştur. Bunun Türkiye’deki en bariz örneklerinden biri Hrant Dink suikastidir. Özellikle yazılı medya üzerinde Dink hakkında çok sayıda asılsız ve kışkırtıcı ve nefret içerikli yazılar yayınlanmış, tetikçi Samast da bu haberlerin etkisi altında kaldığını belirtmiştir. Nefret söylemi ve ifade özgürlüğü arasında kesin bir ayrım yapmak zordur. Nefret söyleminin aşağı yukarı kabul gören Avrupa Konseyi tarafından yapılan tanımı mevcuttur ancak neyin nefret söylemi neyin ifade özgürlüğü olduğu konusunda tartışmalar mevcuttur. Bir grubun üyeleri hakkında sahip oldukları özellikler nedeniyle nefret içerikli ifadeler kullanıldığı, aşağılandıkları, hedef gösterildikleri zaman söz konusu yazı, ifade veya görsel materyalin nefret söylemi kapsamına girdiği kabul edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin(AİHM) yorumu ise ifadenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin başka bir maddesini tehdit etmesi halinde ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği yönündedir (Çınar,2012). Levent Şensever’e göre nefret söylemi ve ifade özgürlüğü tartışması eşitlik ilkesi çerçevesinde değerlendirilmelidir. İfade özgürlüğü eşitlik ilkesinin ayrılmaz bir parçasıdır ve sınırlarının nerede bittiği ne nefret söyleminin sınırlarının nerede başladığı sorunu, bir ülkenin demokrasisi hakkında da fikir edinmemizi sağlamaktadır. Yakın dönemde yaşanılan “karikatür krizi”1, kitap yazarları hakkında ölüm fetvaları verilmesi, Avrupa ve Amerika’da Müslümanlara yönelik önyargılar, bu ikilemin üzerine ciddiyetle yaklaşılması gerektiğini 1 Danimarka’da bir gazetede İslam Peygamberi Hz.Muhammed’e hakaret edildiği iddiasıyla başlayan krizdir. Özellikle Müslüman ülkelerde büyük tepki toplamış ve kitlesel gösteriler düzenlenmiştir. 26 göstermektedir. Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin Uluslararası Sözleşme'nin 19'uncu maddesi, ifade özgürlüğünü şöyle tanımlamıştır: "Herkesin ifade özgürlüğü hakkı olmalıdır; bu hak, her türlü bilgi ve fikirleri sınır olmaksızın, sözlü, yazılı, basılmış, sanat ya da herhangi dilediği bir medya ortamıyla öğrenme, alma ve verme hakkıdır." Bu tanım etrafında nefret söylemi içermediği sürece her türlü fikir rahatça ifade edilebilmelidir. Toplumda farklı seslerin kısılması eşitlik ilkesinin de ihlâli anlamı taşımaktadır. Eşitlik hakkını zedeleyen söylemler, ifade özgürlüğünün sınırları olmalıdır. Nefret söylemini kısıtlayan yasaların suistimal edilmemesi için dar çerçevede olması ve somut gerekçelere dayanması gerekmektedir. Türkiye’de gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesiyle nefret söylemi ve suçları kamuoyunda büyük tartışmalar yaratmıştır. Hrant Dink suikastinin gazetelerde yer alan nefret içerikli yazı ve yorumlardan etkilenen bir kişi tarafından gerçekleştirilmesiyle, nefret söylemlerinin anayasada yer alması için kampanyalar yürütülmüştür. Başka bir kesime göreyse nefret söyleminin anayasaya girmesi ifade özgürlüğüne aykırı bir durum teşkil edecektir. Prof. Dr.Yasemin İnceoğlu bu konuda şu yorumda bulunmaktadır: '' Nefret söylemi ile ifade özgürlüğü arasındaki sınır tartışmalıdır. Nefret söylemi kapsamına girdiğini iddia ettiğiniz yerde ifade özgürlüğü ihlali konusunda eleştiriler gündeme geliyor. Nefret söylemi Avrupa Birliği ülkelerinde suç olarak tanımlanmaya başlandı. ABD'de ise ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü daha önemli. İfade özgürlüğü temel insan haklarından biri olsa da bireyler kendi açıklamalarından doğabilecek potansiyel nefret söylemi konusunda dikkatli olmalıdır.” Avrupa’da ise artan göçler ve İslamofobinin yükselmesi yeni yasal düzenlemeleri gündeme getirmiş ancak bu düzenlemelerde suç kapsamına girecek konuların belirsiz olması, ifade özgürlüğünü kısıtladığı yönünde eleştirilere neden olmuştur (Radikal,2013). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise nefret söyleminin ifade özgürlüğü altında değerlendirilmemesi gerektiğini belirtmiş ve bu konuda verdiği örnek bir kararda homofobik nefret söyleminin ifade özgürlüğü sayılamayacağına hükmetmiştir. 9 Şubat 2012 tarihli kararda mahkeme, “Vejdeland ve Diğerleri v. İsveç” davasında İsveç’te eşcinsellere yönelik nefret içerikli ifadeler bulunan el ilanları dağıtan kişilere cezai yaptırım uygulamanın ifade özgürlüğüne ters düşmeyeceğine karar vermiştir. Mahkeme el ilanlarında eşcinselliğin “sapkın bir cinsel eğilim” ve “toplumun temeli için ahlaki yıkıcı etkileri olduğu” gibi geçen ifadeleri önyargılı ve ayrımcı ifadeler olarak nitelemiştir (Bianet.org,2012). 27 II. BÖLÜM SOSYAL MEDYA VE NEFRET SÖYLEMİ 2.1. YENİ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ VE SOSYAL MEDYA İnsanlık tarihi pek çok dönüm noktası sayılabilecek önemli gelişmelerin(tarım, sanayi, bilgi) şekillendirdiği birçok dönemden oluşmaktadır. Bu gelişmeler toplumun ekonomik, teknolojik ve kültürel yapısını doğrudan etkilemiştir. Her bir dönem kendinden önceki dönemden farklılaşmakta ve kendi özelliklerini, düzenini yaratmaktadır. İçinde yaşadığımız bilgi toplumunun en önemli unsurları bilgi teknolojileri ve bu teknolojilerin toplum üzerinde yarattığı sosyo-kültürel ve ekonomik etkilerdir (Vural & Bakır, 2007:5). Sosyal bir canlı olan insan için iletişim en önemli ihtiyaçlardan biridir ve bu yüzden kendisiyle, doğayla ve diğer insanlarla devamlı iletişim hâlinde bulunmaktadır. İletişim hayati bir ihtiyaç olduğundan insanlar tarafından sürekli bir şekilde geliştirilmiş ve hızlandırılmıştır. İlk başta sadece sesi ve bedensel hareketleri kullanan insanlar, daha sonra dili ve yazıyı icat ederek iletişimde devrim yaratmışlardır. Yazının icadı insanlık tarihinin en önemli olaylarından biridir. Birçok araştırmacı, yazıyla birlikte insan beyninin çalışma şeklinin değiştiğini savunmaktadır. Yazıyı bu kadar önemli kılan bir diğer unsur ise yazının bir kayıt işlevi görüyor olmasıdır. Yazı sayesinde insanlar elde ettiği bilgiyi kaydetme ve aktarma olanağına kavuşmuştur. Yine de iletişim kurmada karşılaşılan zorluklar ve daha hızlı iletişim kurma ihtiyacı, insanları her zaman yeni teknolojiler geliştirmeye zorlamıştır. Dumanla iletişim, kağıt, matbaa, posta güvercini radyo ve internet gibi araçlar insanlığın günümüze dek kullandığı diğer iletişim araçlarıdır. İletişim sayesinde insanlar kendilerini sürekli geliştirmiş ve büyük medeniyetler kurmuşlardır. İnsanlığın bugün geldiği noktada iletişimin büyük bir rolü olmuştur (Tuncer, 2013:3-5). Son yıllarda toplumsal etkileşimin oluşmasını sağlayan bilgi teknolojilerinin büyük bir hızla yayılması, önemli sosyal, ekonomik, kültürel değişimler ve yenilikler yaratmıştır. Bu teknolojilerden biri olan Web 2 teknolojisiyle kullanıcıların daha etkin olduğu yepyeni bir sanal ortam oluşmuştur. Web 2’nin getirdiği en önemli özelliklerden biri etkileşim özelliğidir. Böylece kullanıcı bilgiye ulaşmakla kalmayıp onu paylaşabilme, yayabilme ve fikir beyan 28 edebilme olanağı elde etmiştir. Tüm bu yenilikler, kullanıcının bilgi ve fikir ürettikleri, bilgiyi paylaştıkları yeni ortamların doğuşuna katkı yapmıştır. Sosyal medya olarak adlandırılan sanal ortamlar, hızla büyüyen ve bu nedenle önemli bir güç hâline gelen, gündemi değiştirebilen, toplumsal hareketler yaratıp toplumsal sorunlar üzerine kamuoyu yaratabilen bir güç haline gelmiştir (Tuncer, 2013:3-5). Dijital çağ askeri amaçlarla geliştirilen ENİAC adlı bilgisayar ile başlamıştır. İnternetin temeli ise Amerika Birleşik Devletleri’nde 1969 yılında ordunun olası bir nükleer saldırı karşısında iletişim ihtiyacının karşılanması amacıyla oluşturulan ARPANET’e ( Advanced Research Projects Agency ) dayanmaktadır.(Enformatik.kku.edu.tr) Ağlar üzerinden güvenli ve hızlı bir şekilde verilerin iletilmesini sağlayan TCP/IP protokolünün gelişimi ve üniversitelerin de katılımıyla internet ortaya çıkmıştır. IP numarası bulunan ağ içindeki bilgisayarlar, DNS ( Domain Name System ) ile herkesin kolayca erişebileceği adresleme sistemine dönüştürülerek com. edu. net gibi domain alanları belirlenmiştir.( Tuncer, 2013:6) 1971 yılında elektronik postayı icat eden Ray Tomlinson, 1972 yılında elektronik postayı ARPANET’ e uyumlu hâle getirmiş ve kullanıcı ismi ile adresi “@” simgesini kullanarak birleştirmiştir. ABD Savunma Bakanlığı 1983 yılında çok sayıda bilgisayar arasında hızlı bir şekilde dosya transferi ve elektronik posta yeteneği gibi nedenlerle NCP (Network Control Program) yerine TCP/IP kullanmaya başlamıştır (Wikipedia). Başta askeri amaçlı iletişim amacıyla ortaya çıkan internet, ilerleyen zamanlarda finans sektöründe şirketler ve bankalar arasındaki iletişimi hızlandırma amacıyla kullanılmış, bugünse dünyanın hemen her yerinden rahatça erişilebilen, bilgi edinilip, haberlerin takip edilebildiği ve insanların kendilerine ait sosyal platformları aracılığıyla yazı, ses ve fotoğraf paylaşabildiği bir ortam hâline gelmiştir (Sarı, 2011:6). Yeni iletişim teknolojileri günümüzde yeni medya olarak adlandırılmaktadır. Yeni medya, 1970’li yıllarda bilgi ve iletişim alanında çalışmalar yapan araştırmacılar tarafından ortaya atılan bir kavramdır. Yeni iletişim teknolojilerinin tanımladığı alan, bilgisayar ve iletişim teknolojilerinin hızlı bir şekilde gelişmesiyle birlikte değişmiş ve daha geniş boyutlar erişmiştir (Thompson’dan akt. Dilmen,2007:3). Bir kısım araştırmacı ise yeni medyayı HTML, CD-ROM, multimedya, ağ uygulamaları gibi yeni teknolojiler olarak açıklamıştır. Yeni iletişim teknolojileri her an gelişme gösterdiği için yapılan bu tanımlamalar kısıtlı 29 kalabilmektedir. Manovich’e göre medyanın sayısal temsil, modülerlik, otomasyon, değişkenlik ve kod değişimi gibi beş temel özelliği vardır (Manovich’ten ak. Dilmen, 2007:3). Sayısal temsil, ortamın sayı ve kodlardan oluşmuş olmasını ifade etmektedir. Böylece veriler sayılabilir ve programlanabilir hale gelerek daha tutarlı olması sağlanmaktadır. Modülerlik ise sayısal ortamdaki öğelerin birbirinden bağımsız olmasını ve her öğe üzerinde ayrı ayrı değişiklik yapılabilmesini ifade etmektedir. Otomasyon özelliği bir kullanıcıya gerek olmadan içerik üretilmesini ifade etmektedir (Dilmen, 2007:4). Değişkenlik özelliği, öğelerin sayısal olması ve otomasyon özelliği sayesinde değişik versiyonlarda karşımıza çıkabilmesi anlamındadır. Aynı verilerden değişik ara yüzler oluşturulması, sitelerin güncellenme özelliği, değişkenliğe örnek olarak gösterilebilmektedir. Kod çevrimi ise teknoloji ve kültür ilişkisine vurgu yapmaktadır (Başlar, 2013:3). McLuhan’a göre teknolojik gelişmeler toplumsal değişmenin en önemli nedenlerinden biridir. Teknolojik determinizme göre toplumun nasıl düşüneceğini ve nasıl davranacağını medya teknolojileri belirlemektedir. McLuhan’a göre iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, iletişimi değiştirmektedir ve değişen iletişim araçları toplumun iletişim yöntemlerini de değiştirmektedir (Erdoğan ve Alemdar, 2010:145). Teknoloji insanda belirleyicidir. Teknolojiyi bir zamanlar insanlar biçimlendirirken artık durum tersine dönmüş ve teknoloji insan hayatını biçimlendirmeye başlamıştır. Her yeni iletişim teknolojisi farklı bir ortam yaratmakta, bireyin hayatını da bu çevreye dâhil etmektedir (akt. Aktaş ve Çaycı). Kablosuz internet teknolojisi (wireless) ile ardından akıllı telefon ve tablet bilgisayarların yaygınlaşması, iletişim biçimini değiştirmeye başlamıştır. İnternet aracılığıyla iletişim kuran insan, duygularını da bu teknolojiler vasıtasıyla yaşayıp aktarmaktadır. İletişim araçlarının değişimi, sosyalleşme süreçlerini de yeniden belirlemektedir. Sosyal ağ kavramı yeni bir kavram değildir ve yeni iletişim teknolojileri öncesi organik bağı tanımlamaktadır. İnsanlar önceden çevreleriyle kurduğu sosyal ağlar vasıtasıyla bilginin dolaşımını sağlarken bugün, sosyal ağ kavramı internet ağlarının oluşturduğu dijital ortamları tanımlamaktadır (Aktaş ve Çaycı,2013:630). İletişim teknolojilerinin gelişimi, dijital kültürü yaratmıştır. Dijital kültürün içinde yetişen dijital vatandaşlar yakın bir gelecekte spor, sanat ve siyaset gibi pek çok kurumun işleyişini devralacaktır. Dijital kültürü yaratan bilgi teknolojileri, hayatın günümüzde yaşamın her alanına sirayet etmiştir. Ortaya çıkan dijital kültür, gerçek hayatı baskılayarak sanal 30 ortama taşımakta ve bireylerin tüm hayatını dijital dünyaya aktararak gerçek hayattan uzaklaşmaya zorlamaktadır (Işıklı,2014). 2.2. WEB 2.0 2004 yılında O'Reilly Media tarafından ortaya atılan Web 2.0 terimi, ikinci nesil internet hizmetlerini, toplumsal ağ ve iletişim araçlarını, yani içeriği kullanıcılar tarafından üretilen sistemleri tanımlamaktadır. O'Reilly'e göre Web 2.0'ın kısmen tanımı şöyledir: "Web 2.0 bilgisayar endüstrisinde internetin bir düzlem olarak ilerlemesiyle bir işletme devrimi ve bu düzlemin kurallarını başarı için anlamaya çalışmaktır. Bu kurallar arasında başlıcası şudur: Ağ etkilerini daha çok insanın kullanabilmesi için programlar kurmak." Web 2.0 sosyal ağları, kullanıcıların oluşturdukları içerikleri ve paylaşımı tanımlamaktadır. Kısaca web 2.0, Youtube, Facebook, Wikipedia, Twitter gibi sosyal ağlardır (Wikipedia). Web 2.0’on ortaya çıkmasını sağlayan (Ajax, RSS, XML, CSS, vs.) gibi teknolojik yenilikler, iletişim teknolojileri ve kullanıcılar arasındaki ilişkiyi yeniden belirlemiştir. Web 2 sayesinde kullanıcılar pasif konumdan aktif konuma geçmiştir. İçerik yaratma ve paylaşma, gruplar oluşturup bu gruplarda yer alabilme, sadece okurken okur-yazar haline gelme ve görüş beyan edebilme gibi yenilikler Web 2 teknolojisinin getirileridir. Kodlama bilgisi olmadan siteler kurma ve ortaya çıkan zengin web uygulamaları da Web 2’nin sunduğu özellikler arasında gösterilebilmektedir (Tuncer,2013:9). Web 2.0 kavramı ortaya çıktıktan sonra sosyal bilimcilerin yapmış olduğu araştırmaların en önemli konuları arasına girmiştir. 2000’lerin başlarından itibaren kullanıcıların kendi içeriklerini oluşturmaya başlamasıyla birlikte sosyal medya kavramından bahsedilmeye başlanmıştır. Sosyal medya, içerik yaratma ve yarattıkları içerikleri paylaşma olanağı sağlamıştır. Böylece medya olgusundan sosyal medyaya geçiş gerçekleşmiştir. İnternette kullanıcılara sağlanan yeniliklerin kullanıcılar tarafından özgün bir şekilde kullanılmasıyla internetin dönüşümü gerçekleşmiştir (Karakulakoğlu, 2012:36). Web 2 ile Web 1 teknolojileri arasındaki farkları aşağıdaki gibi tablolaştırmak mümkündür: 31 Yazı Okuma Yazı Yazma Bireysel Anlamda Kolektif Anlamda Banner Taraflı Reklam Adsense Taraflı Reklam Daha Çok Yazı Daha Çok Video Client Server Taraflı PTP Taraflı HTML Tabanlı XHTML Tabanlı Statik Sayfalar Aktif sayfalar Admin Taraflı Kullanıcı Taraflı Paylaşma Kısıtlı Paylaşıma Açık Birkaç Sayfa Birçok sayfa Daha Çok Ticari Daha Çok Sosyal Profesyonellere Yönelik Diakup Bağlantısal Tasarım Amatörler de kullanabilir Genişband Özelliğine Uygun Tasarım Daha Çok Lokal Bazlı Çevrimiçi Sadece Gazete, Forum Daha Çok Sosyal Ağ, Blog Sadece Bilgi İçin Alışveriş, sosyal Tablo 1: Web 1 ve Web 2 Arasındaki Farklar 2 2.3. SOSYAL MEDYA Sosyal medya, web 2.0 ‘ın geliştirilmesiyle ortaya çıkan, içeriği kullanıcılar tarafından oluşturulan ve paylaşılan web uygulamalarıdır. Sosyal medyanın özelliği içeriğin yaratıcı kullanıcılar tarafından yaratılmasıdır. Web 2.0 teknolojisiyle birlikte daha önceki monolog yapı diyaloga dönmüştür. Özgürlük kavramını yeniden şekillendiren sosyal medya, 2 http://www.bilgius.com/tag/web-2-0-ozellikleri/ (Erişim Tarihi:09/06/2014) 32 kullanıcılara düşünce ve fikirlerini özgürce paylaşabildikleri bir mekân yaratmıştır. Bir sosyal etkileşim mecrası olan sosyal medyanın en önemli özelliklerinden biri etkileşimdir. Geleneksel medyada olan tek yönlü iletişim sosyal medyayla beraber tarih olmuş ve yerini iki yönlü iletişime bırakmıştır. İki yönlü iletişimle beraber eş zamanlı iletişim, sosyal medyanın getirdiği en önemli yeniliklerdendir. Sosyal medya üretici ve tüketicinin aynı ortamda bulunmasına olanak tanıyan ve kullanıcıların birbiriyle sürekli iletişim kurabildiği bir platformdur. 3G gibi teknolojiler ve akıllı telefonlarla da internete her yerden erişmek mümkün hale gelince zaman ve mekân anlamsızlaşmıştır. Günümüzde eğitimden eğlenceye işten bilgiye erişime kadar çok sayıda alanı içinde barındıran sosyal medya, gün geçtikçe etkisini artıran günümüzün önemli fenomenlerinden biri haline gelmiştir. Sosyal medya platformlarını sekiz ana başlık altında toplamak mümkündür (Tuncer, 2013:15-16). • Bloglar, • Mikrobloglar (Twitter gibi), • Internet forumları (Google Grupları gibi), • İnceleme ve değerlendirme siteleri (Yelp gibi), • Sosyal haber ve sosyal işaretleme siteleri (Digg, StumpleUpon, Pinterest gibi), • Sosyal ağ kurma siteleri (Facebook, LinkedIn, Google+ gibi), • Medya paylaşım siteleri (YouTube, Flickr, Slideshare gibi), • Sanal dünyalar (Second Life gibi) Sosyal medya, tek bir platform veya internet sitesinden oluşmamakta, oldukça popüler olan onlarca sosyal medya platformu bulunmaktadır. Kullanıcılar sosyal ağları kullanarak farklı insanları, farklı kültürleri, kısacası dünyayı tanımakta ve paylaştıkları ses, yazı ve görseller vasıtasıyla farkında olmadan birbirlerine kendi kültürel kodlarını da aktarmaktadır. Kültürel kodlar sosyal ağlarda küresel kodlara dönüşmekte ve kullanıcılar da bu küresel kodları farkında olmadan paylaşmaktadır. Küresel kültür insanların yaşam tarzını değiştirerek 33 benzeştirmekte ve tek tip insan profilinin oluşmasına neden olmaktadır. Bu durum küreselleşme olgusudur ve sosyal ağlar aracılığıyla daha hızlı ve etkin olarak topluma etki etmektedir (Aktaş ve Çaycı,2013:634). Sosyal medya günümüzde giderek daha çok kullanıcıya erişmiş ve barındırdığı özelliklerle gücünü arttırarak çağımızın en önemli olgularından biri hâline gelmiştir. 2.4. SOSYAL MEDYANIN ÖZELLİKLERİ Web 2.0 teknolojisi, internetin yalnızca okunan ve müdahale edilemeyen ortamının yapısını değiştirerek bilgi alışverişi yapılabilen, fikir paylaşılabilen, insanlarla tanışılabilen ve grup oluşturulabilen ortama dönüştürmüştür. Sosyal ilişkilerin kurulduğu bu ortamlar zamanla sosyal medya adını almıştır. Sosyal medya günümüzde yöneticilerden siyasilere, gazetecilerden sıradan yurttaşlara kadar geniş bir kullanıcı yelpazesi barındırmaktadır. (Bozkurt, 2010:50) Kullanıcılar arasındaki paylaşım trafiği oldukça yüksek olan ve artık medyanın yeni bir türü olarak karşımıza çıkan sosyal medya aşağıdaki özellikleri barındırmaktadır (Mayfield’den akt. Vural ve Bat). Katılımcılar: Sosyal medya kullanıcıların katılımına açıktır. Katılımcılara paylaşım yapma ve geri bildirimde bulunma olanağı sunan sosyal medya katılımı teşvik etmekte ve katılımcıların geri bildirimleri ile şekillenip gelişmektedir. Açıklık: Sosyal medya, kullanıcılara ve geri bildirime açıktır. Sosyal medya katılımcılara yorum ve bilgi paylaşımı gibi konularda cesaret vermektedir. Bu şekilde katılımcıların etkileşim halinde olmaları ve sosyal medyanın gelişimi sağlanmaktadır. Konuşma: Sosyal medyayı geleneksel medyadan ayıran en önemli özelliklerinden biri iki yönlü iletişime olanak vermesidir. Bu sayede kullanıcılar istedikleri konuda görüş ve fikir beyan edebildiğinden ve tartışma ortamı oluşabildiğinden demokrasinin işleyişi açısından önemlidir. Kullanıcılar pasif konumdan aktif konuma yükselmiştir. Geleneksel medyada ise tek yönlü olan akış etkileşime olanak tanımamaktadır. İletişim akışkan değildir. Toplum: Sosyal medyada herhangi bir konuyla ilgili hızlı bir şekilde gruplar oluşturmak mümkündür. Bu gruplar birbirleriyle spor, siyaset, sinema vb. konularda fotoğraf, müzik gibi paylaşımlar da yapabilmektedir. Böylece kullanıcılar ilgili oldukları alanla ilgili başkalarıyla tanışma imkânı elde etmektedir. Ayrıca dikkat çekilmek istenen bir konuda grup 34 oluşturup kamuoyu yaratılabilmektedir. Böylece farkındalık yaratma ve sosyal sorumluluk projeleri açısından önemlidir. Bağlantılılık: Sosyal medya, kullanıcıların birbirleriyle bağlantı kolaylaştırmaktadır. Sosyal medyanın bağlantılılık özelliği sayesinde kurmasını diğer siteler, ve insanların ilgili oldukları herhangi bir konuda link verilebilmekte ve diğer gruplarla iletişim kurulabilmektedir. Sosyal medyayı geleneksel medyadan ayıran farklar ise şu şekildedir (Wikipedia) Erişim: Geleneksel medya ve sosyal medya, kullanıcıların ve tüketicilerin içeriğe erişimine olanak tanımaktadır. Sosyal medya kullanıcıları 3G, akıllı telefonlar ve sosyal medya uygulamaları sayesinde istedikleri içeriğe daha çabuk bir şekilde zamana ve mekâna bağımlı kalmadan erişebilmektedir. Erişilebilirlik: Geleneksel medya için üretim yapmak genellikle özel şirketlerin ve hükümetlerin sahipliğindedir; sosyal medya araçları genel olarak herkes tarafından az veya hiç maliyetle kullanılabilir. Kullanılırlık: Geleneksel medyanın içeriği profesyoneller tarafından oluşturulmaktadır. Bunun için de eğitim ve tecrübe gerekmektedir. Sosyal medyadaysa internet erişimi olan herkes içerik oluşturabilmekte ve yayabilmektedir. Yenilik: Geleneksel medyada iletişimde günler, hatta haftalara varan zaman farkı olabilmektedir. Sosyal medyadaysa kullanıcılar oluşturulan bir içeriğe anında tepki vermekte ve daha çabuk iletişim kurulmaktadır. Kalıcılık: Geleneksel medyada yayımlanan haber veya içerik basıldıktan sonra değiştirilememekte, bu yüzden yayımlanan haberle ilgili gelişme yaşandığı zaman habere müdahale şansı bulunmamakta ve haber güncelliğini yitirmektedir. Sosyal medyada yayımlanan içerikler kullanıcı tarafından anında düzeltilebilmekte ve değiştirilebilmektedir. Özgürlük: Geleneksel medya ile sosyal medya arasındaki en önemli farklardan biri özgürlüktür. Hükümetlerin ve reklam veren şirketlerin baskısı altında kalan geleneksel medya özgürce yayın yapamamaktadır Geleneksel medya sahipleri aynı zamanda iş adamı olduğundan siyasetle iç içedir ve karşılıklı çıkar ilişkisi bulunmaktadır. Cesur davranan yayın organları devlet tarafından cezalandırılmakta veya reklam gelirleri kesilmektedir. Sosyal medya ise, yayınlanacak içerikler kullanıcılar tarafından belirlendiğinden, çok daha özgürdür. 35 Sosyal medyada herhangi bir mülkiyet söz konusu değildir ve patron-çalışan ilişkisi bulunmamaktadır. Bu durum sosyal medya kullanıcılarını cesaretlendirmekte ve devlet veya şirketlerin baskısı olmadan özgürce diledikleri içeriği üretip paylaşabilmektedirler. Tablo 2. Sosyal Medya ve Geleneksel Medya Arasındaki Farklar 3 2.5. SOSYAL MEDYANIN ETKİLERİ Sosyal medya olgusu internet çağında ortaya çıkmasına rağmen sosyalleşme olgusu insanla birlikte var olmuştur. Sosyal bir varlık olan insanın sosyalleşme ihtiyacı bilimsel olarak kanıtlanmış bir ihtiyaçtır. Sosyal medya insanların bu ihtiyacını kullanarak başarıya ulaşmış ve hızla büyümüştür. Popüler sosyal ağlar insanın doğasında olan bu özelliği iyi kullanarak başarıya ulaşmıştır (www.aksam.com). 3 http://www.anlasana.com/egitim/geleneksel-medya-sosyal-medya.html Tarihi:26/4/2014) 36 (Erişim Sosyal medya önü alınamaz bir şekilde büyümeye ve etkisini arttırmaya devam etmektedir. Gençler başta olmak üzere kullanıcı sayısı hızla artmakta ve sosyal medyada daha fazla zaman geçirmektedir. Youth İnsight adlı kuruluşun 2011 yılında yayımlanan sosyal medya araştırmasına göre Türkiye’deki gençler haftada elli saatini sosyal medyada geçirmektedir. Liseli ve üniversiteli gençlerin katıldığı araştırmanın sonucuna göre gençler hafta içi 25, hafta sonları ise yine 25 saatini sosyal medyada geçirmektedir. Gençler haftada ortalama altı gün Facebook’a 5 gün Twitter’a girerken, her iki gençten biri Facebook’ta bir markanın sayfasını takip etmekte ve her on gençten birinin kendisine ait blogu bulunmaktadır. (Sosyalmedya.co,) Sosyal medyanın etkisini araştıran bir başka araştırma da 2014 yılında Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından yapılmış ve gençlerin yüzde 96’sının sosyal medyayı kullandığı saptanmıştır.26 ilden 2057 gençle yapılan araştırmaya göre gençlerin yüzde 86’sı sosyal medyaya günde en az bir kere, yüzde 72’si ise her gün birkaç defa bağlanmaktadır. Her üç gençten biri günde en az üç saatini sosyal medyada geçirirken yüzde 13’ü günde 6 ve üzeri saatini sosyal medyada geçirmektedir. En popüler sosyal ağlarsa sırasıyla Facebook, Youtube, İnstagram ve Twitter olarak göze çarpmaktadır. Gençler sosyal medyayı en çok eğlenmek ve bilgi edinmek amacıyla kullanırken araştırmaya katılanların yüzde 56’sı sosyal medyayı geleneksel medyaya alternatif olarak görmekte ve ana akım medyada yer almayan haberlere ulaşmak için samimi bir kaynak olarak görmektedir (Sosyalmedya.co,2014). İzmir Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi (GSF) Görsel İletişim Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Yakın’a göre Türkiye sosyal medya kullanımında Amerika Birleşik Devletleri’nin ardından dünyada ikinci sırada yer almaktadır. Yakın’a göre Türkiye’de internetin bu denli yoğun kullanımı, Türk insanının teknolojiye olan uyumunu göstermekte ve Türkiye’yi yakın zamanda internette içerik üreten ülke durumuna getirecektir (AA,2013). Sosyal medyanın ulaştığı popülerliğin ve gücün nedeni milyarlarca insanı kendisine bağlamasından gelmektedir. Sosyal medyayı kullanıcılar açısından cazip hale gelmesinin ve insanların sosyal medyaya bağlanmasının pek çok nedeni vardır. Sosyalleşme ihtiyacı en önemli nedenlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanlar sosyal bir varlık olduğundan iletişim halinde olmak ve arkadaşlarıyla irtibat halinde olmak oldukça önemli bir ihtiyaçtır. İnsanlar sosyal medyada tanıdığı insanlarla mesajlaşmakta, arkadaşlarını takip etmekte, yeni insanlar tanıyarak onlarla karşılıklı paylaşımlarda bulunmaktadır. Sosyal medya insanlara ünlü isimlerle tanışma, soru sorma ve onları takip etme olanağı da sunmaktadır. Teknolojik 37 gelişmelerin sağladığı yeniliklerle her yerden sosyal medyaya erişimin kolaylaşması sosyal medyaya katılımı artırmıştır. Sosyal medya kullanıcılara kolayca ve ücretsiz bir şekilde profil oluşturma ve güncelleme olanağı vererek diğer insanlarla iletişim kurmalarını sağlamaktadır. İnsan sosyalleşerek içinde yaşadığı topluma entegre olabilmektedir. Linton’a göre insanı cahil hayvan olmaktan alıkoyan ve bir sosyal sistemin üyesi haline getiren şey sosyalleşme olgusudur. Dollard ise sosyalleşmeyi yeni bir kişinin topluma eklenmesi ve kendinden beklenen davranışları yerine getirmesini sağlayan süreç olarak tanımlamaktadır. Şahıs toplumun dilini, düşünce yapısını ve ortak ahlaki normları paylaşmaktadır. Bir çeşit öğrenme süreci olan sosyalleşmenin işlevi bireye ihtiyaç duyduğu yeteneği ve disiplini kazandırmak, toplumun ideallerini, kültürünü aktarmak ve oynayacağı rolü öğretmektir. İnsanlar diğer insanlarla paylaştığı sosyal etkiler sonucu şahsiyet kazanmaktadır. İnsan doğarken şahsiyet olarak doğmamakta ancak şahsiyet kazanma yeteneğiyle dünyaya gelmektedir. Şahsiyetin oluşabilmesi için insanın dil, düşünce ve fikir edinmesi gerekmektedir. Özbenlik, insanı diğerlerinden ayıran duygu, düşünce ve değer yargılarının tamamıdır. Özbenliğin oluşumu da insanın diğer insanlarla ve sosyal olmayan çevreyle doğumundan itibaren kurduğu ilişkiyle oluşmaktadır (Koştaş, 1987:329-331). İnsanların sosyal medyaya bağlanmalarının nedeni, bilinçaltından gelen beğenilme, ilgi görme, takdir görme isteğidir. Kullanıcılar bu amaçla gezip gördükleri yerleri, okuduğu kitapları hesaplarından paylaşarak ilgi toplamaya ve farklı olduğunu göstermeye çalışmaktadır. Kullanıcılar sosyal medyada bazı durumlarda milliyetçi havanın hakim olduğu platformlarda kendi fikirlerini söylemeye çekinerek homofobik, ırkçı vb. söylemlerde bulunmaktadır. (Uyanık, 2013:14) Kullanıcıların ücretsiz olarak kendilerine ait profil oluşturarak iletişim kurabilmesi sosyal medyayı cazip kılmaktadır. Sosyal ağların kullanımının kolay ve ücretsiz olması, kullanıcıların kendilerine ait bilgileri ekleyebilmesi gibi nedenler sosyal medyanın cazibesini artırmaktadır (Çınar,2013:83). Kullanıcılar bilgi, haber, fotoğraf, müzik paylaşarak birbirlerini olan bitenden haberdar etme, bir konuya dikkat çekebilme olanağı elde etmiştir. Bu sayede geleneksel medyadan daha kısa ve hızlı bir şekilde bir konudan haberdar olunabilmekte ve kamuoyu oluşabilmektedir. Facebook, Twitter gibi ücretsiz ve kolay bir şekilde kendisine ait bloglar oluşturarak kendi düşüncelerini de paylaşabilmektedir. Sosyal medyanın en önemli özelliklerinden biri insanlara kendisini ifade edebilme fırsatı vermiş olmasıdır. Sosyal medyada insanlara günlük hayatta bulamayacakları 38 tartışma ortamları sağlamaktadır. Paylaşılan bir haberin altına yorum yazılabilmekte, bilgi alınabilmekte ve düşünceler ifade edilebilmektedir. Kimi kullanıcılar da bloglarında köşe yazarı gibi günlük konularda yazı yazabilmekte ve çeşitli paylaşımlar yapabilmektedir. Akıllı telefonlar ve 3G teknolojisinin yaygınlaşmasıyla herhangi bir yerde tanık olunan olay, cep telefonlarıyla fotoğraflanıp geleneksel medyadan daha hızlı bir şekilde sosyal medyada paylaşılabilmektedir. Bu durum yurttaş gazeteciliği kavramını ortaya çıkarmıştır. Yurttaş gazeteciliği, mesleği gazetecilik olmayan sıradan bireylerin akıllı telefonlar ile haber üretip paylaşmasıdır. Bu şekilde olan haberler çoğu sosyal medya kullanıcısı tarafından daha samimi ve daha doğru kabul edilmektedir. Bunun nedenleri ise paylaşımı yapan kişinin olaya genelde bizzat tanık olması, devlet ve şirket denetiminden bağımsız olmasıdır. Geleneksel medyada olan sansür ve baskı sosyal medyada olmadan rahatça üretilen içerikler dolaşıma sokulmaktadır. Bu gibi nedenlerle yurttaş gazeteciliği geleneksel medyaya karşı alternatif durumuna gelmiştir. Kullanıcılar herhangi bir paylaşım yapmasa bile takip edilen kişilerin paylaştığı video, fragman, karikatür vb. gibi içerikler incelenerek ve yorum yapılarak eğlenceli vakit geçirilebilmektedir. Sosyal medya aynı zamanda kullanıcıların eğlenceli vakit geçirdikleri bir ortamdır. (ozhandonder.net,2012) Sosyal medya üzerinden hızlı, kolay, ucuz ve etkili bir şekilde örgütlenebilmek sosyal medya kullanımını arttıran bir diğer unsurdur. Ana akım medyanın görmezden geldiği toplumsal sorunlarla ilgili kamuoyu yaratmak, toplumun dikkatini çekmek ve toplumsal bilinç yaratmak sosyal medyada son derece etkin bir şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Morozov aktivistlerin yeni medyadan yararlanma stratejilerini sekiz ana başlık altında toplamıştır (Akt. Meriç,2012:2). 1) Ulaşılabilirlik ve doğru bilgi 2) Belirli bir soruna karşı kamuoyu ilgisini çekmek 3) Seçmenlere yardımcı olmak için verileri analiz etmek ve bir arada bulma kolaylığı sağlamak 4) Politikacılar ve seçmenlerle doğrudan temas kurmak 5) Yeni üyelere ulaşmak 6) Eylemleri mobilize etmek ve lojistik destek sağlamaya yardımcı olmak 39 7) Kolektif eylemler için yaratıcı yöntemler bulmak ve yenilikler üretmek 8) Diğer sivil toplum örgütleri ve aktivistler arasında bilgi değişimi ve bunların basılmasını sağlamak. Şekil 1: Gezi Olayları Sırasında Twitter Kullanımı 4 Sosyal medyadaki dijital aktivizm faaliyetleri ve gösterilen tepkiler sokak eylemleri kadar etkili olmaktadır. Bunun en önemli nedeni sosyal medyanın gazeteciler tarafından takip edilmesi ve sosyal medya gündemini haber bültenlerine taşınmaktadır. ABD’deki Siyaset Demokrasi ve İnternet Enstitüsü’ne göre sosyal medyadaki aktivizm hareketleri daha fazla kişiye ulaşabildikleri için, karar verici mekanizmalar üzerinde sokak hareketlerinden tam yedi kat daha fazla etkiye sahiptir. Sosyal medya aktivizmi, siyasetçilerin yanında güvenlik 4 http://www.radikal.com.tr/yazarlar/m_serdar_kuzuloglu/gezi_parki_eylemlerinin_sos yal_medya_karnesi-1138146 / (Erişim Tarihi:29/6/2014 ) 40 güçlerini de daha dikkatli davranmaya teşvik etmektedir. ABD’de öldürülen siyahi genç Trayvon Martin için düzenlenen sosyal medya kampanyaları güvenlik güçleri üzerinde hatırı sayılır bir baskı yaratmıştır. Sosyal medyanın organizasyon kabiliyeti kitlelerin kısa sürede sokağa dökülmesini sağlamaktadır. (Sabah, 2013) Arap Baharı ve Gezi Parkı olayları bu durumu iyi bir şekilde örneklemektedir. Her iki eylem ve gösteride de geniş bir kesim sosyal medyadan örgütlenen insanlar sokak eylemlerine katılmıştır. Bu tür sosyal hareketler sırasında sosyal medya kullanımını da artmaktadır. Özellikle sokak aktivistlerinin yaptığı paylaşımlar ve iletişim kurma ihtiyacı kullanımı arttıran unsurlardır. Siyasal kampanyalarda sosyal medyanın kullanımına ilişkin iki farklı yol bulunmaktadır: Biri siyasal parti veya partinin lideri tarafından yönetilen kampanyalar, diğeri ise tabanın aktif rol aldığı siyasal örgütlenmelerdir (Diarmaid’den akt. Bayraktutan,2014:61). Sosyal medya, etkinliğini insanların eylemlerinin toplumsal ağlardan sokaklara uzanmasına borçlu olduğundan tabanın aktif rol alması parti merkezi tarafından şekillendirilen kampanyaların önemini artırmaktadır. Barack Obama’nın 2008 yılındaki başkanlık seçimini kazanması, Arap Baharı olarak adlandırılan bazı Arap ülkelerinde meydana gelen rejim karşıtı protestolar, Wikileaks gibi olaylar sosyal medyanın yalnızca toplumsal ağlar olmadığını ve giderek siyasetin bir parçası olduğunu göstermiştir. Dijital alandaki kampanya ve örgütlenmeler sokağa taşınmış, siyasal ve toplumsal alanda somut değişimler yaratmıştır (Bayraktutan, 2014:61). Sosyal medyanın kampanya amaçlı kullanımına en iyi örneklerden biri 2008 yılındaki Amerikan başkanlık seçimleridir. Seçimlerde aday olan Barrack Obama, sosyal medyayı en başarılı şekilde kullanan siyasetçi olarak gösterilmiştir. Teknolojiyi iyi takip eden bir ekiple çalışan Obama internet üzerinden seçmenlere kendisine katılmaları için çağrı yaparak genç seçmenleri yanına çekmiş ve seçim kampanyasına yapılan bağışın miktarının yükselmesini sağlamıştır. Bunun yanı sıra Obama destekçileri sosyal ağlarda biraraya gelerek tanışmış, fikir alış verişinde bulunmuş ve pek çok kişi kampanyaya gönüllü olarak katılmıştır. Kampanya süresince sosyal medya aracılığıyla çok sayıda etkinlik düzenlenmiş ve sosyal medyaya yüklenen videolar bir milyara yakın kişiye ulaşmıştır. Seçimleri kazanan Obama’nın bu başarısında teknolojinin şekillendirdiği yeni dünyayı iyi analiz etmesi ve sosyal ağları seçim kampanyası için ortama dönüştürerek seçmeni ikna etmesi oldukça önemlidir. Dijital devrim olarak nitelendirilen Obama’nın seçim kampanyası, yeni teknolojilerin siyasetin dönüşümüne 41 olan etkisini ve yeni siyaset anlayışında seçmenlerin pasif konumdan aktif konuma yükselişini göstermesi bakımından oldukça önemlidir (Özkan, 2010:30-33). Bazı çevrelerse sosyal medya söylemine eleştirel yaklaşarak sosyal medyanın özgürleştirici bir tarafının olmadığı, aksine otoriter yönetimlerce baskı aracı olarak kullanıldığını savunmaktadır. Sosyal medyanın getirdiği katılımcılık, yaratıcılığın ortaya çıkarılması, toplumsal bilincin gelişmesi gibi yeniliklere şüpheyle yaklaşılmaktadır. Özellikle Twitter, Facebook gibi sosyal medya platformları sunduğu yeniliklerle hızlı ve etkin bir şekilde örgütlenmeyi sağlarken diğer taraftan kullanıcılar kendi elleriyle her türlü kişisel bilgisini ifşa etmektedir. Arap Baharı gibi ayaklanmalardaki sosyal medya etkisine şüpheyle yaklaşan bu görüşe göre kullanıcılar sosyal medyadaki ekonominin çoğu zaman farkında değildir. Hükümetlerin uyguladıkları kontrol ve “büyük birader” senaryoları kullanıcıların apolitik olmasına neden olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında sosyal medya vadettiklerinin yerine getirmekten uzaktır (Karakulakoğlu, 2012:38). 2.6. SOSYAL MEDYA VE NEFRET SÖYLEMİ Nefret söylemlerinin günümüzde ortaya çıkış ve yayılma süreçleri yeni bir döneme girmiştir. Çünkü medya, nefret söylemlerini her zamankinden daha fazla körüklemekte ve yeni medya türleri yaygınlaşmaktadır. Bu nedenle nefret söylemi üzerine düşünürken yeni medya formlarının özellikleri ve topluma olan etkilerini de göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Bu noktada internetin bir sosyal medya olarak nefret söyleminin üretilmesi ve yayılmasındaki rolü önemlidir. İnternetteki nefret söylemleri yeni olmasa da günümüzde karşımıza gittikçe daha fazla çıkmaktadır. Bunun yanı sıra nefret söylemlerinin üretildiği ve yayıldığı web ortamları her geçen gün daha da gelişmekte, yeni araçlar ve uygulamalarla desteklenmektedir. Bu nedenle sosyal ağlar gittikçe daha karmaşık bir yapıya bürünerek her çeşit düşünceye açık platformlar olması nedeniyle çeşitli grupların örgütlenmelerine de sıkça rastlanmaktadır. Çoğu zaman medyada oluşan söylemler, yine medya vasıtasıyla bireyin hayatına girmektedir. Medya bu bakımdan hayatın içine ve dışına nüfuz etmektedir. Önemli olan bireyin medya olgusuyla kurduğu ilişkinin biçimidir. Geleneksel medyada birey medyadan etkilenirken, yeni medyada birey medyayı etkiler duruma gelmiştir. Birey sosyal medya ile birlikte daha aktif hale gelmiş ve özgür hareket etme imkânı bulmuştur. Konuya nefret söylemi açısından bakıldığında geleneksel medyanın bünyesinde oluşan söylemler ile 42 sosyal medyada oluşturulan söylemler bireyi farklı şekilde etkilemektedir. Örneğin bireyin üretim sürecinde yer almadığı geleneksel medyadan etkilenme olasılığı, bu araçları kullanarak toplumu etkileme olasılığından daha fazladır. İnternet ve sosyal medyayla birlikte durum tersine dönmekte, sosyal medyanın etkileşimli olması ve bazı uygulamalarıyla birlikte birey hem etkileyen hem etkilenen konumuna yükselmektedir (Doğu, 2010:223). Sosyal medyanın geleneksel medyadan farklı olarak büyük yatırım gerektirmemesi ve mali giderlerinin olmayışı, sermaye sahibi olmayan, muhalif, azınlık ve ötekileştirilmiş kişi ve grupların içerik üreterek seslerini duyurmalarını olanaklı hale getirmiştir. Geleneksel medyadan farklı olarak sosyal medyada geri bildirimin daha güçlü olması ve daha hızlı olması, sosyal medyaya olan ilginin artmasını sağlamıştır. Bu yenilikler ifade hürriyeti, demokratik katılım açısından olumlu olsa da kullanıcıların her istediğini sınırlama olmaksızın yazıp dolaşıma sokabilmesi, başkalarının hakları açısından risk taşıyabilmektedir (Öztekin,2015:929). İnternet üzerindeki nefret söylemleri, politik, ırkçı, yabancı düşmanı, homofobik, dini ve kadınlara karşı nefret duyan kişi ve grupların ayrımcı önyargılı ve kimi zaman aşırıya kaçan eylemleri kapsamaktadır. İnternet üzerinden örgütlenen bu gruplar amaçları doğrultusunda farklı stratejiler belirleyerek hareket edebilmektedir. Örneğin ırkçı hareketin öncülerinden Louis Beam’ın 1992 yılında lidersiz “direniş stratejisi” benimsenen bir yaklaşımdır ve internet üzerinden gerçekleştirilmeye uygun bir yapısı vardır. Bu stratejide kontrol yoktur ve işbirliği içinde çalışılmaktadır. Bu nedenle internet üzerinde dış dünyadan bağımsız olarak örgütlenmeyi amaçlamaktadır. İnternette nefret üreten ilk site ise Stephen Donald Black’ın 1995 yılında kurduğu “Stormfront” isimli beyazların üstünlüğünü savunan neo-nazilerin faaliyet gösterdiği sitedir. Büyük bir forum yapısında olan ve internette nefreti körükleyen ilk sosyal mecra olarak nitelendirilen bu sitede duyurular, haberler, aktivizm ve genel konular yer almakta ve büyük oranda kullanıcıların katkılarıyla faaliyet göstermektedir (Doğu, 2012:228-229). 43 Şekil 2: Stormfront Sitesinin Giriş Sayfası5 Geleneksel medyada ve gündelik hayatta üretilen homofobik, ırkçı, yabancı düşmanı, cinsiyetçi ve ayrımcı nefret söylemi, yeni medyanın sahip olduğu özellikler nedeniyle çok daha hızlı bir şekilde yaygınlaşmakta ve sıradan hale gelmektedir. Bu nedenle sosyal medyada üretilen bu tür söylemler daha rahat benimsenmekte ve toplumdaki farklılıklar ötekileştirilerek kolayca nefret suçuna dönüşebilmektedir. Nefret söyleminde dilsel öğeler ve bunların oluşturduğu ortamlar önemlidir. Sosyal medya ortamlarının etkileşimli olması, kolay erişilebilir olması, nefret söylemlerini de daha kolay erişilebilir ve üretilebilir kılmakta ve daha sıradan hale getirmektedir. İletişim kurma, arkadaş edinme, örgütlenme, kamuoyu yaratma gibi olumlu faydaları olan sosyal medya, nefret söylemi oluşturma ve suç işleme alanlarına da dönüşebilmektedir. Bu durum kullanıcının niyetine bağlıdır. Sosyal medyada üretilen nefret söylemleri geleneksel medyadan farklı olarak hızlı bir şekilde yayılmakta ve paylaşılmaktadır. Bu farklar internetin ve Web 2.0’ın özellikleriyle doğrudan bağlantılıdır. Sosyal medyada üretilen nefret söylemi devamlı dolaşım halinde olmakta, üretilen görseller ve videolar sürekli paylaşılıp kopyalandığından yok yayılmasını engellemek oldukça zordur. Sürekli yayılan nefret söylemleri, nefret içerikli ifadelerin normalleşmesine neden olmaktadır. 5 https://www.stormfront.org/forum/ Erişim Tarihi: 30/6/2014 44 İnternet günümüzde dışlanan ve ötekileştiren insanların buluştuğu, sorunlarını ifade edebildikleri platformlar oluşturdukları ve kendisi gibi insanları bulabildiği bir ortam olarak da kullanılabilmektedir. Demokrasiye bu şekilde katkı sunmasının yanında farklılıkları dışlama, ötekileştirme ve aşağılamayı da beraberinde getirmektedir. İnternetin denetlenmesinin zor oluşu, sosyal medyada nefret söylemini tespit etmeyi zorlaştırmakta, bununla birlikte nefret söyleminin içerdiği ideolojilerin etkisiyle toplumu etkilemektedir (Koçak, 2014). Sosyal medyanın sağladığı özgür ortamdan faydalanarak etnik kimliğini açıklayabilen birey, aidiyet hissettiği gruplarla iletişim kurmaktadır. Kullanıcılar sosyal medyada genellikle karşı olduğu gruplara yönelik geçmişle bağlantılı olarak tez üretmekte ve kimliklerini siyasallaştırarak sanal gruplarla birlikte hareket etmelerini çatışma söylemi üzerinden inşa etmektedirler. Türkiye gibi geçmişi hatırlamanın yasak olduğu ülkelerde bireyler kendi hafızaları üzerinden inşa ettikleri söylemler farklı grupların çatışmasına neden olmaktadır (Aydın,2013:694). Yaşar Üniversitesi’nin popüler sosyal paylaşım sitelerinden Youtube ve Twitter’da nefret söylemini incelediği araştırmada milyonlarca kişinin izlediği videolar ve yorumlar incelenmiştir. Araştırma sonucunda Twitter kullanıcılarının Youtube kullanıcılarından daha hoşgörülü olduğu belirlenmiştir. Diğer bir sonuca göreyse erkek kullanıcılar kadın kullanıcılara göre daha fazla nefret içerikli ifade kullanmaktadır. Nisan 2013-Temmuz 2013 döneminde Twitter ve Youtube’da gündeme ilişkin yorumlar incelenmiş ve Twitter kullanıcılarının daha hoşgörülü olduğu sonucuna varılmıştır. Youtube’da bir milyon izlenen çeşitli videoların altına yapılan yorumların yüzde 42’si negatif söylem içermekte, bunun da yüzde 96’sı nefret söylemi içermektedir. Twitter’da ise benzer konular hakkında yapılan bin 65 yorumun yalnızca yüzde 7,5’inde nefret içerikli ifadelere rastlanmaktadır. Youtube’da nefret söyleminin daha fazla olmasının nedeni ise kullanıcıların kimliklerini saklayarak yorum yapmalarıdır. Sosyal medya kullanıcıları gerçek hayatta birbirlerine ve çevresine söylemeye cesaret edemeyecekleri nefret içeren ifadeleri sosyal medyada rahat bir şekilde yazabilmektedirler. Bu açıdan bakıldığında sosyal medya kullanıcıları sosyal medyayı bir stres atma alanı olarak görmektedir. Twitter’de daha az kullanıcının olması ve kullanıcılarının takipçilerinin olması Twitter kullanıcılarını daha dikkatli davranmaya teşvik etmektedir. 45 Twitter’daki iletilerinin takipçileri tarafından takip edildiğini bilen kullanıcılar, kullandıkları ifadeleri daha dikkatli seçmektedir (haber.yasar.edu,2014). 2.6.1. Facebook’ta Nefret Söylemi Facebook, insanların başka insanlarla ilişki kurmasını, tanışmasını, bilgi, haber fotoğraf, video vb. paylaşmasını sağlayan sosyal ağ sitesidir. 2004 yılında Mark Zuckerberg tarafından kurulan Facebook, başta yalnızca Harvard üniversitesi öğrencilerini kapsasa da kısa süre sonra ABD’deki tüm okullar ve bazı büyük şirketler de katılmış, daha sonra da tüm e-posta adreslerine açılmasıyla hızlı bir şekilde büyümüştür. Bugün bir milyarın üzerinde kullanıcısı bulunan Facebook, dünyanın en fazla ziyaret edilen ikinci sitesi konumundadır. Kullanıcıların ücretsiz olarak üye olabildiği Facebook, gelirlerini afiş, logo reklamları ve sponsorlar aracılığıyla elde etmektedir. TechCrunch'a göre; ABD'deki üniversitelerdeki öğrencilerin %85'inin Facebook'ta bir hesabı bulunmakta ve bunların %60'ı her gün bağlanmaktadır. %85 her hafta, %93 her ay bağlananlar arasındadır. Facebook sözcüsü Chris Hughes ise kullanıcıların her gün ortalama 19 dakika Facebook'ta vakit geçirdiğini söylemektedir. Facebook, teknik olarak en başarılı Web 2.0 uygulamalarından biri olarak gösterilmektedir (Wikipedia). Türkiye’de Facebook, giderek daha fazla cinsiyetçi, dinci, ırkçı gruplaşma ve kampanyalara sahne olmakta ve dolaşıma sokulmaktadır (Aygül,2010:109). Türkiye’nin Kürt sorunu ve Alevi sorunu gibi kronikleşen sorunlarına karşı devletin uyguladığı politikalar ve buna paralel oluşturulan medyanın ayrımcı ve ötekileştirici dili toplumda karşılık bulmakta ve toplum tarafından benimsenmektedir. Bunun yanında LGBT üyelere ve farklı dini gruplara veya ateistlere karşı yine devletin ayrımcı bakışı medyanın yayın politikalarıyla desteklenmekte ve topluma empoze dilmektedir. İnsanlar neredeyse tüm hayatlarını sosyal medyaya taşıdığı gibi gündelik hayatta ürettikleri ırkçı ve ayrımcı düşüncelerini de taşımıştır. Türkiye’ de sosyal medyada nefret söyleminin varlığı son yıllarda sıkça gündeme gelmektedir. Yakın zamanda kamuoyunun da oldukça tepkisini çeken sosyal medyada üretilen nefret söylemlerine örnek olarak Van Depremi önemli bir örnek teşkil etmektedir. Depremin ardından özellikle Facebook ve Twitter’da yapılan yorumlarda ırkçı ve ayırımcı duygular 46 açığa vurulmuş, deprem hak edilmiş bir ceza olarak yorumlanmıştır. Facebook’ta deprem sonrası yer alan bazı ifadeler şu şekildedir: (Uysal,2011). - “Allah düşmanın bile şereflisini versin” - “Batıdan gelen 25 30 paketin içinden türk bayrağı çıkmış.. dert etmeyin Türkler bizi çok düşünüyor tuvalet kağıdımız yok onu bile düşünmüşler o yüzden koymuşlar” - “% 94 oyla BDP’yi seçen Van halkının %6’lık kısmına Rabbim yardım etsin!” - “Van’da görev yapan asker aynen şöyle yazmış: buradakilere bu felaket haktır, çünkü 26 askerin şehit edildiği gün davul çalıp halay çekip eğlendiler” - “Ülkeyi ikiye bölmek isteyen şerefsiz Selahattin Demirtaş şimdi yardımlar Van’a ulaştıkça yardımlarda kardeş kokusu var demeye utanmıyor musun?” - “Tanrı titreşim gönderdi anlayana” - “17 yardım kamyonunu yağmalayan, talan eden pislikler. Size hayvan desem köpeğim alınır, üzülür” Şekil 3: Facebook’ta Lezbiyenlere Yönelik Nefret Söylemi6 6 http://www.ntv.com.tr/turkiye/facebookta-nefret-gruplari,oNkEhm9uX0Sst0CJIniI9Q Erişim Tarihi:26/06/2014 47 2.6.2. Sözlük ve Bloglarda Nefret Söylemi Bloglar ve sözlükler nefret söyleminin üretildiği bir diğer mecralardır. Blog kelimesi web (ağ) ve log (kayıt anlamında) sözcüklerinden oluşmuş bir kavramdır. Bu kavram zamanla kısalıp blog halini almıştır. Günlük olarak da nitelendirilebilecek bloglarda, kullanıcıya kendine özel veya başkalarının da görebileceği sayfalar oluşturmak mümkündür. Blogları kullanan kişiler olan bloggerlar, fikirlerini ve yazılarını paylaşabilmekte, başka sitelerin tanıtımını yapabilmekte ve haberlere yer verebilmektedir. İnternet günlükleri kısa zamanda gösterdikleri gelişme ve hızla çoğalmalarıyla beraber yeni bir medya ortamı olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Blogların hazırlanmasının hızlı ve kolay olması, Blogların hızlı bir şekilde yayılmasını sağlamıştır (Dilmen, 2007.4). Katılımcı sözlükler ise, sözlüklerden ilham alınarak oluşturulan etkileşimli yeni iletişim ortamlarındandır. Katılımcı sözlüklerde kelime, terim, kavram, her türlü haber, gelişme ve kişiler hakkında tanım, bilgi, yorum ve görsel paylaşılabilmektedir. 1999 yılında kurulan Ekşi Sözlük, ilk katılımcı sözlük örneğidir. Kayıtlı kullanıcıların yorum yapabildiği sözlüklerde bu kullanıcılar yazar olarak adlandırılmakta ve yazar olunduktan sonra her konuda başlık açılabilip bu başlıkların altında haber, bilgi ve yorum paylaşılabilmektedir (Wikipedia, 2014). Girilen bilgilerin doğru olması zorunluluğu olmayan sözlüklerde yapılan yorumlar küfür ve hakaret içerebilmektedir. Sözlüklerde denetim mekanizması ise “gammaz” adı verilen yazarların uygunsuz yorumların site yöneticilerine bildirilmesi ve ilgili yorumların veya başlığın silinmesi şeklinde yürütülmektedir. Sözlük ortamlarında da zaman zaman yazarlar tarafından nefret söylemi içeren başlıklar açılabilmekte ve bu başlıkların altında kayıtlı diğer yazarlar tarafından nefret içerikli yorumlar yapılabilmektedir. Kayıtlı kullanıcı olan yazarlar tarafından açılan bu başlıklar küfür ve hakaret içerebilmekte ve başka yazarlar tarafından da yorumlarla desteklenebilmektedir. Sözlüklerde nefret söyleminin artması üzerine Ekşi Sözlük tarafından 2010 yılında “Ekşi Sözlük Nefret Söylemi Denetim Projesi” başlatılarak gönüllü üyelere aracılığıyla bir metnin nefret söylemi içerip içermediğinin belirlenmesini sağlayacak bir mekanizma geliştirilmesi kararlaştırılsa da sonuç alınamamıştır (Eksisouzluk,2014). 48 Şekil 4: Bloglarda Nefret Söylemi Örneği7 Şekil 5: Sözlüklerde Nefret Söylemi Örneği8 http://kenandabirkuyu.blogspot.com.tr/2014/02/sozluk-ve-blog-sitelerinde-nefret.html Erişim Tarihi:08/06/2014 7 8 http://www.incisozluk.com.tr/w/bu-k%C3%BCrtleri-vatana-hangi-mal-ald%C4%B1-amk/ Erişim Tarihi:31/10/2014 49 2.6.3. Video Paylaşım Ağlarında Nefret Söylemi Video paylaşım ağları nefret söylemlerine sıkça rastlanan sosyal ağlardandır. Video paylaşım ağlarında kullanıcılar istediği videoyu yükleyebilmekte ve izleyebilmektedir. Kullanıcıların videoya ulaşması ise iki şekilde gerçekleşmektedir: Birincisi videoyu yükleyen kullanıcının videoya verdiği ismin diğer kullanıcılar tarafından site arayüzünde ismin yazılarak aranması, ikinci olaraksa videonun yüklendiği sitelerin video için ürettiği HTML kodunun başka ağlarda kullanılması şeklinde gerçekleşmektedir. Videoların kullanıcılara ulaşmasının bir diğer yolu da video linklerinin Facebook, Twitter gibi toplumsal paylaşım sitelerinde paylaşılmasıdır. Böylece videolara daha hızlı yayılarak daha kısa sürede daha çok kişiye ulaşabilmektedir. Video paylaşım sitelerine yüklenen videolar amatör kullanıcılar tarafından hazırlanan, çeşitli yollarla kaydedilen veya telefon, kamera aracılığıyla çekilen görüntüler ile dvd ve tv yayınlarının ve kurumlar tarafından yapılan yüklemelerden oluşmaktadır (Çomu,2010:142-144). Günümüzde en popüler video paylaşım ağı 2005 yılında kurulan Youtube’dur. Youtube’un 2013 yılı verilerine göre aylık bir milyar tekil kullanıcısı vardır. Sitenin sahibi olan Google’a göre internette gezinen her iki kişiden biri Youtube’u ziyaret etmektedir (cnnturk.com:2014). Video paylaşım siteleri aracılığıyla yüklenen videolara kısa sürede çok sayıda kullanıcıya ulaşmak mümkün olduğundan, bu ağlar propaganda ve kampanya amacıyla sıkça kullanılmaktadır. Video paylaşım ağlarında belli grupları hedef alan nefret içerikli videolarla karşılaşılması sıklıkla yaşanan bir durumdur. Siyasal propaganda içerikli videolar ile diğer siyasal düşünceler ve partiler ideolojiler hakkında, karalama kampanyalarına sıkça rastlanmaktadır. Başka dini grupları, yabancıları, LGBT üyelerini karalama amaçlı ve hakaret içerikli videolar sıkça yer almaktadır. Etnik ve inanç temelli, nefret söylemleri video paylaşım ağlarına kullanıcılar tarafından yüklenmektedir. Hazırlanan nefret içerikli videoların kullanıcı tarafından belirlenen etiketleri ve başlıkları da hedefe koyulan gruba karşı genellikle nefret ve hakaret içermektedir. Örneğin Youtube’da “Şerefsiz Ermeniler”, “Pis Kürtler”, “Ahlaksız Ateistler”, “Kürt Kalleşlikleri”, “Eşcinsellik Hastalıktır” benzeri isimle yayınlanan çok sayıda video bulunmaktadır. Videoyu yükleyen kullanıcı tarafından yorum kısmı açık bırakıldığı takdirde diğer kullanıcılar tarafından nefret söylemini aşan ve genellikle videolardan daha tehditkâr, küfür ve hakaret dolu yorumlar çoğu zaman yer almakta ve yorum yapan 50 kullanıcılar arasında küfürleşmeye varan karşılıklı yorumlara rastlamak çoğu zaman mümkün olabilmektedir. Şekil 6: Video Paylaşım Ağlarında Nefret Söylemi Örneği9 9 https://www.youtube.com/watch?v=INKVJ_qNJeI Erişim Tarihi: 28/07/2014 51 III. BÖLÜM TWITTER’DA NEFRET SÖYLEMİ 3.1. TWITTER Mikroblog siteleri blogların içeriğinin daha dar kapsamlı tutulduğu şeklidir. Mikrobloglar sadece PC’ler için değil, cep telefonları gibi küçük cihazlar için de kullanıma uygundur. Genel olarak 140-200 arası yazı karakteri arasında sınırlandırılan mikroblog siteleri kısa mesajlardan oluşmakta ve kullanıcılar tarafından kısa sürede incelenebilmektedir (Sarı, 2011:19). Günümüzde en bilinen mikroblog sitesi Twitter’dır. 2006 yılında Jack Dorsey tarafından kurulan Twitter, günümüzde dünyanın en bilinen ve en çok kullanıcıya sahip sosyal ağ ve mikroblog sitelerinden biridir. Kullanıcılarına tweet (cıvıldama) denilen ve en fazla 140 karakterden oluşan metin yazma olanağı veren Twitter, günümüzün iletişim kurmada en çok tercih edilen araçlarından biridir. Üyeliği ücretsiz olan Twitter’da atılan tweetler diğer kullanıcılar tarafından da görülebilmekte, ancak kullanıcılar tarafından sadece arkadaşlarının görebileceği şekilde sınırlandırma imkânına sahiptir. (Wikipedia) Twitter ile kullanıcılar 140 karakterle sınırlandırılmış metin ile video ve fotoğraf paylaşabilmektedir. Akıllı telefonlar, tabletler ve bilgisayarlar olan herhangi bir yerden Twitter takip edilip paylaşımda bulunulabilmekte ve başkalarıyla iletişim kurabilmektedir. Twitter kendine özgü pek çok kavram yaratmıştır: ( sosyalmedyakulubu.com). Tweet: Twitter içerisinde yazılan her mesaja ve paylaşılan video ve fotoğrafa “tweet” denmekte, mesaj atmak yerine “tweet atmak” tabiri kullanılmaktadır. Twitter’da @ sembolü, mesaj gönderilecek kişinin adının önüne getirilerek mesaj gönderilebilmektedir. Retweet: Kullanıcının, başka bir kullanıcı tarafından gönderilen bir tweeti kendi hesabındaki kişilere iletmesi “retweet” olarak adlandırılmaktadır. Bu yolla herhangi bir tweet yaygın hale getirilebilmekte ve başkalarının takip etmesi sağlanmaktadır. RT yapıldığı zaman tweet’i paylaşmış olan kullanıcı sayesinde tweet’i atan kullanıcı takipçi kazanabilmektedir. Kullanıcılar genelde hoşlarına giden, önemli gördüğü tweetleri ya da haberleri RT etmektedir. RT edilen tweet silinmediği müddetçe kullanıcının hesabında görülebilmektedir. 52 Hashtag (Etiket): Twitter’in en önemli özelliklerinden biri de “hashtag”’dir. Sözcüklerin başına koyulan “#” (diyez) işareti, “hashtag” anlamına gelmektedir. Hashtag işareti, sözcüklerin başına getirilerek Twitter’da belli bir konuyu belirlemek, ayrıştırmak, kategorize etmek ve hızlı bir şekilde yayılmasını sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Hashtag özelliği genelde bir konunun önplana çıkmasını sağlamak, farkındalık ve gündem yaratmak için kullanılmaktadır. Trending Topics (TT): Twitter’da belli zaman aralığında belli bir bölgede veya dünyada en çok adından söz ettiren ve adı en ok geçen konulara ise “trending topics” olarak adlandırılmaktadır. Trending Topics’ler kullanıcıların oluşturduğu hashtagler popüler oldukça trending topic listesine girmektedir. Türkiye’de Gezi olayları sırasında pek çok başlık TT listesine girmiştir. Followers: Takipçi anlamına gelen followers’lar başkalarının hesaplarını takip eden kullanıcılardır. Takipçiler, takip ettiği kişilerin gönderdiği tüm tweetleri görebilmekte, retweet edebilmekte ve takip ettiği kişiye cevap verebilmektedir. Bununla birlikte başkalarının attığı tweetleri görmek için takip etme zorunluluğu yoktur. Twitter kullanıcıları genellikle takipçi sayısını arttırmak istemektedir. Twitter’da kullanıcılar genellikle takipçi sayısını artırmak için ilgi çekici mesajlar atmakta ve çeşitli paylaşımlarda bulunmaktadır. Twitter bugün dünyada Facebook’tan sonra en çok kullanılan toplumsal paylaşım ağıdır. Aylık 255 milyon kullanıcıya ulaşan Twitter’da günde 500 milyon tweet atılmaktadır. Twitter’i aktif kullananların yüzde 78’i mobil olarak kullanmakta, kullanıcı hesaplarının yüzde 77’sini ise ABD dışındaki kullanıcılar oluşturmaktadır. 35’ten fazla dil seçeneği bulunan Twitter’da 3 binden fazla olan çalışanının yarısını mühendisler oluşturmaktadır. ( about.twitter,2014) Twitter ünlü kişilerin oldukça aktif olarak yer aldığı bir sosyal platformdur. Twitter, kullanıcılar dikkat çekmek için çeşitli paylaşımlarda bulunarak takipçi sayısını artırmak istemekte ve internet ünlüsü olmaya çalışmaktadırlar. Bu şekilde Twitter aracılığıyla ünlü olan ve takipçi sayısını artıran çok sayıda internet ünlüsü bulunmaktadır. Twitter’ı etkin bir şekilde kullanan ve bu şekilde hayranlarıyla samimi ilişkiler kuran, sorularını yanıtlayan, fotoğraf paylaşan birçok ünlü isim yer almakta, hatta Twitter’ı kullanmayan ünlüler giderek azalmakta, hayranlarıyla yakından ilişki kurmak isteyen ve doğru bilgi aktarmak isteyen ünlü kişiler Twitter’a üye olmaktadır. Ünlü kişilerin yaşamları ve herhangi bir haber, gelişmeyle ilgili yapacakları yorum toplum tarafından oldukça merak 53 edilmekte ve takip edilmektedir. Hesapları aracılığıyla kendileri hakkında haber paylaşan, hayranlarıyla iletişim kuran, herhangi bir haber hakkında yorum yapan ve aktif kullanabilen ünlü kişiler bu sayede kullanıcı sayılarını artırmakta ve hesapları aracılığıyla gönderdikleri iletiler ve yaptıkları paylaşımlarla gündem olabilmektedir. Bugün dünyada ve Türkiye’de pek çok ünlü isim Twitter’da yer almakta ve çok sayıda takipçiye sahip durumadır. Twitter, sadece kullanıcıların kısa iletiler ile iletişim kurdukları ve paylaşımda bulundukları bir ortam değil, sosyal, siyasi kampanyaların da yürütüldüğü bir ortamdır. Kullanıcı sayısı hızla artan Twitter’ın nimetlerinden faydalanmak ve güncel olaylar hakkında yorumda bulunmak amacıyla dünyada ve Türkiye’de pek çok siyasetçinin Twitter hesabı bulunmaktadır. Twitter siyasetçilerin oldukça etkin olduğu bir sosyal ağdır. Şekil 7: En Çok Kullanılan 5 Sosyal Ağ Sitesi 10 Uluslararası Sosyal Medya Derneği (USMED) Sosyal Medya ve Çalışma Grubu’nun hazırladığı “Milletvekillerinin Twitter Kullanımı Raporu”, milletvekillerinin Twitter kullanımlarına ilişkin önemli bilgiler vermektedir. TBMM’de Twitter’da hesapları bulunan 10 http://www.ebizmba.com/articles/social-networking-websites Erişim Tarihi:10/22/2015 54 301 milletvekilinin hesaplarının incelenmesiyle oluşturulan rapora göre milletvekillerinin yüzde 55’inin kendi adlarıyla oluşturdukları Twitter hesapları vardır. Mecliste en çok Twitter kullanan parti, milletvekillerinin yüzde 56’sının hesabı bulunan Ak Parti ilk sıradayken CHP yüzde 30 oranı ile ikinci sırada yer almıştır. Takipçi sayısına bakıldığındaysa en çok takipçisi bulunan parti Ak Parti, ikinci olarak da CHP gelmektedir ( usmed.org). Şekil 8: Türkiye’deki Twitter Kullanıcı Profili11 Nielsen ve Genart Medya tarafından paylaşılan Türkiye’deki Twitter kullanıcılarının özelliklerini ortaya koyan anket sonuçları Türkiye’deki Twitter kullanıcıların davranışları ve profilleriyle ilgili önemli bilgiler vermektedir. Çalışmaya göre Türkiye’deki Twitter kullanıcılarının yüzde 60’ı erkek, yüzde 40’ı ise kadınlardan oluşurken, Twitter kullanıcılarının yüzde 64’lük kısmının 34 yaşın altında olduğu saptanmıştır. Kullanıcıların yüzde 50’si üniversite mezunuyken yüzde 48’i evli, yüzde 37’lik kısmı ise bekâr olduğu ortaya çıkmıştır. 11 http://www.dijitalajanslar.com/turkiye-twitter-kullanici-istatistikleri-2014/ Tarihi:01/09/2014 55 Erişim Şekil 9: Türkiye’deki Twitter Kullanıcı Profili Ankete göre kullanıcılar genel olarak gündemi takip etmektedir. Erkek kullanıcılar gündemi ve spor haberlerini takip ederken, kadınların ilgi alanında ise marka ve ürünleri bulunmaktadır. Twitter’da gönderilen tweetlerin yüzde 46’sı fotoğraf içerirken, yüzde 41’inde video bulunmakta, yüzde 59’luk kısımda ise bağlantı linkleri bulunmaktadır. Şekil 10: Türkiye’deki Twitter Kullanıcı Profili 56 Kullanıcıların yüzde 23’ü Twitter’ı bilgisayar, telefon ve tablette kullanırken, bilgisayar aracılığıyla kullananların toplamı yüzde 84, telefon ile bağlananların oranı yüzde 67, tabletlerden bağlananların oranının ise yüzde 30 olduğu ortaya çıkmıştır. (dijitalajanslar.com:2014)) 3.2. TWITTER’DA NEFRET SÖYLEMİ Twitter genellikle kullanıcıların arkadaşlarıyla iletişim kurma, güncel durumları hakkında bilgi verme, gelişmeler hakkında yorum yapma haberleri takip etme amacıyla kullanılmaktadır. Pek çok haber kurumu Twitter hesapları aracılığıyla başlıklar halinde haberleri paylaşmakta, bu hesapların takipçisi olan kullanıcılar takipçileri oldukları bu sitelerden gelişmeleri hızlı bir şekilde öğrenebilmektedir. Kullanıcılar herhangi bir firmayı, hayranı oldukları sanatçıları veya destekledikleri politikacıları da Twitter sayesinde takip edebilmekte ve paylaşımlarını görebilmektedir. Özellikle ünlü kişiler Twitter’da oldukça aktif olup sıkça paylaşımda bulunmakta ve Twitter aracılığıyla gündeme gelebilmektedir. Sosyal medya gibi her paylaşımın çok hızlı bir şekilde yayıldığı bir ortamda nefret söylemleri çok rahat ve hızlı bir şekilde üretilmekte ve paylaşılmaktadır. Özelikle Twitter’da tanınmış şahısların yaptığı yorumlar büyük ses getirebilmekte ve haber olabilmektedir. Twitter’da ırkçı ve inanç temelli nefret söylemleri, cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemleri sık karşılaşılan bir durumdur. Twitter’da Kürtlere, Alevilere, Yahudilere, Ermenilere karşı oluşturulan nefret söylemleri oldukça yaygındır. Türkiye’de özellikle Kürt sorununa karşı uzun yıllar devam eden merkez medyanın devletçi bakış açısı topluma etki etmiş ve toplumun büyük bir bölümünün Kürt sorununa bakışı merkez medyanın haberleri etrafında şekillenmiştir. Özellikle PKK ile ilgili haberlerde çoğu zaman kullanılan sorumsuz dil ve oluşturulan Kürt algısı toplumda derin çatlaklara neden olmuştur. Sosyal medyada üretilen nefret içeren ifadeler, sosyal medyanın özelliklerinden dolayı oldukça hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Twitter’da atılan bir mesaj retweet edilerek paylaşıldığında çok sayıda kişiye ulaşmakta ve onların da yaptığı yorumlarla daha fazla yayılmaktadır. Zaman zaman ünlü kişiler tarafından da nefret söylemi üretilmekte ve daha fazla dikkat çekmekte ve tepki toplamaktadır. Bu kişilerin gönderileri basında da yer aldığından özellikle internet dünyasında daha fazla haber olmakta ve tepki topladığından ilgili gönderileri silmeye zorlanmaktadırlar. 57 Irkçı tweetlerin artmasında, troll olarak adlandırılan, az sayıda takipçisi olan ve ilgi toplamak için ve dikkat çekici mesaj atan hesapların rolü büyüktür. Strasburg Üniversitesi Savunma ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde siyaset bilimci olarak görev yapmakta olan Maya Arakon’a göre, kitleler sosyal medyada, içinde gizli kalan nefreti dışa vurmaktadır. Arakon’a göre Twitter’da Kürt sorunu ile ilgili olarak resmi ideoloji çerçevesinden bakmayan kullanıcılar genelde vatan hainliği ile suçlanmaktadır (turkey.setimes.com). @brssnr: BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın ölmüş, yakında tüm sülalesinin yok olması dileğiyle.... @sezgiinaydin: BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın oğlu intihar etmiş. Ne diyelim başı sağolsun. Darısı tez zamanda babasının başına! @xxx_1907: BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın oğluna Allahtan rahmet, babasına aynı balkondan atlama cesareti diliyorum. @unique_question: BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın oğlu intihar etmiş. Kendisine rahmet kalanlarına “aynı sonu” diliyoruz. @ErN_: BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın oğlu örnek olmalı. Kampanya başlatılmalı. Hadi BDP’li gençler uçuruma diye. Törenle kurtulmalı alayından. @iloveyoumeloo: BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın oğlu ölmüş, güne güzel bir haberle başlamak güzel @Ocakturkercan: BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın oğlu ölmüş. Binlerce şehit anasının babasının acısını belki anlar. @kirsanzade: BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın acısıyla mutlu bir gün geçiriyorum. @mustafahankose: BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın oğlu ölmüş. Ölmeseydi o da diğerleri gibi dağa çıkıp askerimize kurşun sıkardı. Tablo3: Twitter’da Nefret Söylemi Örnekleri 12 Twitter’da Kürtler’in yanı sıra diğer etnik gruplara, Alevilere ve inanç gruplarına ve LGBT bireylere karşı nefret söylemi ve ayrımcılık oldukça yaygındır. Sosyal medyada üretilen nefret söylemleri toplumsal olaylarda artış göstermektedir. PKK eylemlerinden sonra veya Kürt sorunuyla ilgili bir gelişme olduğu zaman genellikle Kürtlere karşı nefret söylemi 12 http://www.milliyet.com.tr/evlat-acisi-biledinlemediler/gundem/gundemdetay/16.09.2012/1597001/default.htm/ Erişim Tarihi:03/11/2013 58 artmaktadır. Gezi olayları sırasında da Alevilere karşı ve diğer azınlık gruplara karşı nefret söylemine örnek olabilecek çok sayıda tweet atılmıştır. Bu durumun yaşanmasında medyanın olayları ele alış biçimi ve kullandığı dilin şüphesiz önemli rolü vardır. Medyanın üslubu halkta öfke yaratmakta, biriken bu öfke ve nefret duygusu sosyal medyada nefret söylemine dönüşmektedir. Fransa’da 2012 yılında #unbonjuif (iyi bir Yahudi) hashtagiyle açılan ve “İyi bir Yahudi ölü olandır”, "İyi bir Yahudi, burnuyla araba lastiğini şişirendir" gibi anti-semitik tweet atan kullanıcıların bilgilerini Paris savcılığına teslim etmiştir. Twitter bu durum karşısında bahsi geçen tweetleri kaldırmış, kullanıcılar ise mizah yapma özgürlüklerinin olduğunu savunmuştur. Fransa'daki Yahudi Öğrenciler Birliği (Union des étudiants juifs de France-UEJF) yargıya başvurarak ve Fransa yasalarına göre suç sayılan anti-semitik tweetlerin sahiplerini tespit etmek amacıyla Twitter'dan kullanıcıların kişisel bilgilerini talep etmiş, Twitter’in bu isteği reddetmesi üzerineyse UEJF 38 milyon dolarlık tazminat davası açacağını bildirmesi üzerine Twitter kullanıcıların bilgilerini paylaşmaya ikna olmuştur. (agos.com). Fransa’da 7 Ocak 2015 tarihinde meydana gelen Charlie Hebdo adlı mizah dergisine yapılan ve 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırının ardından "killallmuslims" (Bütün müslümanları öldürün) hashtagiyle açılan başlık kısa sürede dünyada iki numaralı trend haline gelmiştir.(Cumhuriyet,2015) 3.3. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ Çalışma kapsamında Twitter’daki nefret söylemi içeren gönderilere Twitter sitesinde yer alan arama kısmından anahtar sözcükler kullanılarak yapılan tarama ile ulaşılmış ve analiz edilmiştir. Anahtar sözcük olarak gündelik hayatta ve geleneksel medyada karşılaşılan nefret söylemlerinde kullanılan “Yahudi, Bölücü, Kürt, Ermeni Tohumu, Rum Dölü, Ateist, Dinsiz, Alevi” sözcükleri kullanılmıştır. Tweetlerin analiz aşamasında Hollandalı dilbilimci Teun van Dijk’in geliştirdiği bir nitel araştırma yöntemi olan söylem analizi tekniği kullanılmıştır. Bu yöntemin kullanılmasının nedeni, nefret söylemi içeren gönderilerin arka planının incelenmesi ve kullanılan dilin analiz edilmesinde faydalanılabilecek bir yöntem olabileceği düşüncesidir. Araştırma, bir sosyal ağ sitesi olan Twitter’da (www.twitter.com) üretilen nefret söylemleri 59 ile sınırlandırılmıştır. Bu nefret söylemleri ise etnik ve inanç temelli olarak incelenmiştir. Anahtar sözcükler kullanılarak yapılan tarama sürecinde herkese açık olan hesaplar incelenmiş ve hesap sahipleri ile herhangi bir etkileşime girilmemiştir. Yaklaşık yüz adet nefret söylemi içeren örnekten, küfür içermeyen ve takipçi sayısı fazla ve az olacak şekilde dini ve etnik temelli nefret söylemi örneği olarak seçilen 6 (altı) adet tweet (örnek olay) tez kapsamında analiz edilmiştir. Nefret söylemi içeren tweetlerin incelenmesi, örnek olay yöntemi (case study) olarak nitelendirilmektedir. Araştırmada kullanılan örnekler, Mayıs 2013 - Temmuz 2015 tarihleri ile sınırlı tutulmuştur. Yapılacak olan analizin temel amacı, gönderilerdeki nefreti besleyen ideolojik kodların ortaya çıkarılmasıdır. 3.3.1. SÖYLEM ANALİZİ UYGULAMASI VE BULGULAR Teun Van Dijk’a göre, toplumda hâkim olan ideoloji, azınlıklar ve göçmenlerle ilgili olan haber metinlerindeki cümle yapısını, seçilen kelimeleri yapılan benzetmeleri, kısacası söylemi doğrudan etkilemektedir. Genellikle farklılıkların hoş karşılanmadığı toplumlarda azınlıklarla ilgili olumsuz haberler çarpıcı bir şekilde vurgulanırken, olumlu haberler ya es geçilmekte ya da çok kısa bir şekilde yer almaktadır. Dolayısıyla söylem ve ideoloji arasında yakın bir bağ bulunmaktadır. Söylem, medyada, ders kitaplarında ve diğer araçlarda toplumdaki egemen ideolojinin lehine olacak şekilde kullanılmaktadır. Bu durum zihnin de kontrolü demektir. Van Dijk’a göre, gazetede okunan bir haber veya televizyondan izlenen bir haberden akılda kalan şey genellikle haber metni değil, o metnin neyle ilgili olduğuna ilişkin oluşan zihinsel temsildir. Haber metni hatırlanmasa bile, haberde geçen olaya dair oluşturduğumuz bir zihinsel temsil olacaktır. Bu tür temsile zihinsel model denmektedir. Bir metinde kullanılan sözcükler veya atılan başlıkta negatif ifadeler yer alıyorsa, zihinsel temsil de negatif olacaktır. Oluşturulan zihinsel temsilin ne şekilde olacağını yalnız metinler değil, kişinin ideolojisi de belirlemektedir. Van Dijk’e göre, söylem, yalnızca metin olarak görülmemeli, bağlam da göz önünde tutulmalıdır. Söylem ve bağlam birbirinden ayrı düşünülemeyeceğinden zihin kontrolü için söylemin denetimi amaçlanıyorsa önce bağlamın kontrol edilmesi gerekmektedir. Bağlam ise van Dijk tarafından “ İnsanların bir şeyin toplumdaki yerine atıfta bulunmaları ile oluşan bir olgu.” olarak tanımlanmaktadır (Van Dijk, 2010:14-24). 60 Nitel bir analiz türü olan söylem analizi yönteminde metinler dilbilimsel olarak incelenmektedir. Söylem analizi yöntemi, dilin toplumsal hayatın en önemli unsurlarından biri olduğu ve diğer unsurlarla diyalektik bir ilişki içerisinde olduğu düşüncesine dayanmaktadır. Bu durum söylem analizinin tüm toplumsal hayatın dile ve söyleme indirgenebileceği anlamı taşımamakla beraber söylem analizi nitel araştırma yöntemlerinden biridir ve genellikle araştırmacılar tarafından söylem analizi yönteminin yanında etnografik araştırma yöntemleri de kullanılmaktadır (Fairclough’tan akt. Özdemir, 2010:337). Söylem çözümlemesi yönteminde, toplumsal olayların ve ilişkilerin anlaşılmasında dil son derece önemli bir analiz unsurudur. Dil, sosyal ilişkilerde kendini metin olarak gösterdiğinden, metin analizi söylem analizinin en önemli unsurudur. Metin, gazete yazılarından makalelere kadar geniş bir alanda karşımıza çıkan yazılar olup, insanlar arasındaki sözel iletişim de bir metin olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle metin analizi yapılırken metnin aynı zamanda sosyal ilişki biçimi olduğu düşüncesinden yola çıkılmalı ve metinden hareketle toplumsal olaylar ve ilişkiler açıklanmaya çalışılmalıdır (Özdemir, 2010: 338). Söylem analizi kısaca dilin incelenmesi olarak ifade edilmektedir. Bununla birlikte, dili oluşturan öğelerin incelenmesi basitçe değil, cümlelerin ve ifadelerin semantik ve sözdizimin de aşılarak daha ötedeki içeriğin analizini gerektirmektedir. Van Dijk’e göre söylem analizi dil kullanımının sadece şekil yönüyle ilgilenmemekte, odak noktasını dili kullananlar tarafından oluşturulan toplumsal olaylara yöneltmektedir. (Barker ve Galasisnki’den akt. Çelik ve Ekşi,2008:105). Teun Van Dijk’a göre söylem analizi, ağırlığı cümle ve kelimelerin tek tek incelenmesi yerine yapı ve işlevlerin analizine, yani söyleme yöneltmiştir. Söylem analizi kısaca ifadeyi oluşturmada kullanılan dilin incelenmesi olarak tanımlanmaktadır. Söylem üretim mekanizmalarına erişimde eşitsizlik olduğunu belirten Van Dijk’a göre söylemin üretimi ve dağıtımı yazarlar, akademisyenler, gazeteciler, kültürel sermaye sahipleri gibi elit kesim tarafından gerçekleştirilmektedir. Van Dijk tarafından simgesel seçkinler olarak adlandırılan bu grup, ülkenin gündemini belirleyebilmekte, kamuoyuna sunulacak enformasyonun ne derecede tahrif edileceğine ve hangi konuların önemli olduğuna karar vermektedir. Bu grupların iktidarı aynı zamanda ideolojik iktidardır ve ideolojinin, normların, değerlerin, ahlakın ve inançların üretimini gerçekleştirmektedir. Van Dijk’a göre medya metinleri eleştirel söylem analizi çerçevesinde ele alındığında haber metinlerinde, 61 fotoğraflarda ve haber görüntülerinde medyanın steorotipleştirici, ırkçı, önyargılı ve cinsiyetçi kimliği ortaya çıkmaktadır (Kula, 2002:190-191). Teun A.van Dijk, aile içi sosyalleşmeyi sağlayan konuşmaları, günlük konuşmaları, ders kitaplarını, akademik söylemleri, reklam, film ve haberleri farklı söylem ve iletişim türleri olarak ayrı ayrı incelemiş ve bu yazı ve söylemlerin sermayeyi elinde tutan elit kesim tarafından üretildiğini belirtmiştir. Van Dijk’a göre bu kesim ayrımcı söylemlerin ayrımcı olduğunu reddeden ırkçı söylemlerin üretilmesi ve yayılmasını sağlayan üslup, ima ve retorik, metaforla dolu, ön adlandırma ve gerekçelendirmeler ile bezeli araçlara sahip olmanın sebep olduğu duruma dikkat çekmek istemektedir (Köker ve Doğanay, 2010). 62 Ömer Özer, van Dijk’ın söylem analizi modelini aşağıdaki gibi açıklamıştır: (Özer,2009:92-3). A. Makro Yapı 1. Tematik Yapı A. Makro Yapımetni a. Gönderi Tematik Yapı c. 1. Gönderinin görseli (fotoğraf) a. Gönderi metni b. Etiketler c. Gönderinin görseli (fotoğraf) 2. Şematik Yapı b. Etiketler a.2. Durum tanımı Şematik Yapı 1. Gönderinin anlatım dili a. Durum tanımı Gönderinin anlatım dili olay da dahil) 2.1.Ardalan Bilgisi (Önceki ArdalanBilgisi Bilgisi (Önceki olay da dahil) 3.2.Bağlam 3. Bağlam Bilgisi B. Mikro Yapı B. Mikro Yapı 1. Sentaktik Çözümleme 1. Sentaktik Çözümleme a.a.Cümle Cümleyapılarının yapılarınınaktif aktifya yada dapasif pasifolması olması b. b. Cümle Cümleyapılarının yapılarınınbasit basityayadadakarmaşık karmaşıkolması olması Bölgesel Uyum 2. 2. Bölgesel Uyum Nedenselilişki ilişki a.a.Nedensel b İşlevsel İlişki b İşlevsel İlişki c. Referansal ilişki c. Referansal ilişki 3. Kelime Seçimleri 3. Kelime Seçimleri Tablo 3: Twitter’da Söylem Analizi Modeli (metafor, metonimi, yan anlam, düz değişmece, vb.) 4. Haber Retoriği a. Fotoğraf b. İnandırıcı bilgiler Tablo 4: van Dijk’ın Söylem Analizi Modeli Örnek Analiz 1:ifadeleri c. Görgü tanıklarının Tablo 4: Van Dijk’ın Söylem Analizi Modeli 63 Örnek Analiz 1: Gönderinin Bunlar ermeni Yahudi rum tohumu Siyonist İsrail uşakları haçlı İçeriği zihniyetli türk düşmanı hepsi gerizekalı aptal kuş beyinli Kullanıcı K.A. Tarih 7 Eylül 2013 Retweet 37 Favori 4 Yorum Sayısı 17 Takipçi Sayısı 303 Etiket Ermeni, yahudi, rum, siyonist, israil, türk Ayrımcılık ve Irk ayrımcılığı, ırksal nefret, dinsel nefret nefret türü Hakaret ve küçük görme, insan onuruna hakaret Tablo 5: Tweet 1 İle İlgili Bilgiler Şekil 11 :Tweet 1 ile İlgili Görsel 64 A. Makro Yapı 1. Tematik Yapı Twitter üzerinde “Yahudi” kelimesi taranarak ilgili gönderiye ulaşılmıştır. Gönderiden açıkça anlaşılabileceği gibi gönderinin sahibi, muhtemelen kendi siyasi görüşüne muhalif olanların veya kendisinin desteklediği partiye yönelik bir eylemde bulunan veya protesto eden kişileri Rum tohumu ve Yahudi gibi toplumların isimlerini hakaret olarak kullanarak itham etmiş ve bu kişileri başka bir devletin çıkarlarına hizmet etmekle, o devletten emir almakla ve Türk düşmanı olmakla suçlamıştır. “Rum Tohumu” ifadesi Türkiye’de genellikle Rum kökenli vatandaşlara yönelik hakaret amaçlı sarf edilen ırkçı bir ifadedir. Bilindiği gibi Türkiye’de Ermeni ve Rum gibi millet isimleri hakaret olarak kullanılabilmektedir.(Bugün,2008) Irkçı çevrelere göre Rumlar ve Ermeniler vatan haini, Türkiye aleyhine çalışan, Türkiye üzerinde emelleri olan zararlı unsurlardır. Ermeni Soykırımı meselesi ve 6-7 Eylül olayları Türkiye’de yaşayan azınlıklara karşı düşmanlık, önyargı ve nefretin beslenmesine yol açmıştır. Bu nedenle Ermeni, Rum ve son dönemlerde de Yahudi kelimeleri bazı kesimlerce hakaret yerine kullanılabilmektedir. Gönderinin sahibi ayrıca karşıt grubu haçlılara benzeterek İslam düşmanı olmakla itham etmiş, İslam’a ve Müslümanlara zarar vermek için faaliyette bulunmakla itham etmiştir. Bilindiği gibi Haçlı ordusu Müslümanlarla savaşması için papa tarafından gönüllülerden oluşturulan bir ordudur. Gönderideki iddiaya göre hedef alınan grup Siyonist İsrail uşağıdır, yani Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması taraftarıdır ve bu amaç için İsrail devleti için çalışmaktadırlar. Ayrıca gönderiden Rumlar, Yahudi ve Ermeniler aptaldır anlamı da çıkmaktadır. 2. Şematik Yapı Gönderinin Anlatım Dili Gönderinin dili suçlayıcı ve hakaret edici bir dildir. Son derece sert, ayrıştırıcı, ötekileştirici bir dil olduğu görülmektedir. Türkiye gibi çok sayıda azınlık ve kültürün yaşadığı bir ülkede barış içinde yaşama umudunu kırıcı niteliktedir. Ardalan Bilgisi 65 Osmanlı İmparatorluğu yönetimi altında 1856 yılına kadar sorunsuz yalayan Ermeniler, 1877 Osmanlı-Rusya savaşının ardından imzalanan 1878 Ayastefanos anlaşmasının imzalanmasının ardından Ermeni sorunu uluslararası soruna dönüşmüştür. Birinci dünya savaşı sırasında 1915’te çıkarılan Tehcir kanunu ile seferde devletin emirlerine uymayanların toplu halde başka bir yere nakledilebilmesi amaçlanması Ermeni sorununun temelini oluşturmaktadır. (Akbukut,1995-32) Hrant Dink Vakfı’nın yayınladığı, Medyada Nefret Söylemi İzlenme Raporu’na göre, medyada en fazla nefret söylemine hedef olan etnik gruplar, Ermeniler, Hristiyan, Yahudi ve Rumlar olmuştur. Rapora göre Ermeniler PKK ile ilişkilendirilirken, Hristiyanlara ise genellikle “Haçlı Zihniyeti” yakıştırması yapılmaktadır. (Bianet,2012) Türkiye’de nefret söyleminin kaynağının devlet olduğunu belirten Cengiz Alğan’a göre, Türkiye’de 80 yıldır monolog bir sistem kurmaya çalışılmış ve farklı kimlikler reddedilerek asimile edilmeye çalışılmıştır. Bu politikaların neticesinde toplumda farklılıklara karşı yerleşik bir önyargı ve nefret oluşmuştur (prestijgazetesi, 2013). Bağlam Bilgisi Gönderide Türk düşmanı olarak görülen gruba kuş beyinli ve aptal olarak hakaret edilmiş ve Ermeni, Rum ve Yahudi olmakla itham edilmiştir. Bu grup, Ermeni, Rum ve Yahudi oldukları için aynı zamanda Türk düşmanıdır. Çünkü Türk düşmanı olmak bahsi geçen etnik grupların üyesi olmayı veya ajan olmayı gerektirmektedir. Ayrıca gönderiden Ermeni, Yahudi veya Rum olarak dünyaya gelen bireylerin aptal ve kuş beyinli olduğu anlamı da çıkarılabilmektedir. B. Mikro Yapı Sentaktik Çözümleme Gönderi noktalama işaretleri kullanılmadan oluşturulmuş çok sayıda aktif ve kurallı cümleden oluşmaktadır. Cümlelerin isim cümlesi olduğu görülmektedir. Bölgesel Uyum Gönderide büyük olasılıkla farklı siyasi görüşlü insanlar hedef alınmıştır. Gönderi yorumlandığı takdirde nedensel ilişki olduğu görülmektedir. Gönderiye göre hedef alınan grup Türk düşmanıdır ve bu yüzden bu kişiler Ermeni, Yahudi veya Rum olmalıdır. Aynı zamanda hedef alınan grup aptal olarak nitelendirilmiştir. Aptal olmaları ise Türk düşmanı olmaları ve başka devletlerin çıkarı için çalıştıkları suçlamasına dayandırılmıştır. Ancak bu 66 etnik grupların neden Türk düşmanı oldukları belirtilmemiştir. Gönderideki itham ve hakaretler hedef alınan grupların tüm üyelerini kapsamaktadır. 3.Kelime Seçimleri Gönderide bazı sözcükler yan anlamıyla kullanılmıştır. Örneğin, “Rum tohumu” ifadesindeki tohum sözcüğü Rum soyundan gelen anlamında kullanılmıştır. “Siyonist uşağı” ifadesindeki uşak kelimesi ise başka devletlerden emir alan ajan, onların çıkarına hizmet alan anlamında kullanılmıştır. “Kuş beyinli” ifadesi ise küçük beyinli, akılsız anlamında kullanılan bir ifadedir. Retorik Gönderide herhangi bir inandırıcı bilgiye yer verilmemiştir. Gönderi sahibi, hedef gösterdiği kişilerin Ermeni, Rum veya Yahudi olduğuna dair bir belge paylaşmamıştır. Bu kişilerin başka devletlerin hesabına çalışan kişiler olduğuna dair bir veri de yoktur. Ayrıca gönderide hedef gösterilen grubun neden kuş beyinli olduğuna dair açıklama da getirilmemiştir. Örnek Analiz 2: Gönderinin Son kürt hayvanı geberinceye kadar yansın CUDİ..GABAR…TÜM İçeriği KÖTÜLÜKLERİN KAYNAĞI BU PİS SAPIK HAYVANLAR. Kullanıcı G.A. Tarih 18 Temmuz 2015 Retweet 2 Favori 0 Yorum Sayısı 0 Takipçi Sayısı 118 Etiket Kürt,pislik Ayrımcılık ve Irk ayrımcılığı, ırksal nefret, nefret türü Hakaret,aşağılama ve küçük görme, insan onuruna hakaret Tablo 6: Tweet 2 İle İlgili Bilgiler 67 Şekil 12: Tweet 2 ile İlgili Görsel A. Makro Yapı 1. Tematik Yapı İletide bahsedilen yangın, 15 Temmuz 2015’te Şırnak’ın Cudi Dağı eteklerinde başlayıp yüzlerce hektarlık ormanlık alanın yok olduğu yangındır (Karsigazete,2015). İlgili gönderiye Twitter üzerinde “Kürt” kelimesinin taranmasıyla ulaşılmıştır. Gönderi sahibi Şırnak’ın Silopi ilçesi yakınlarındaki Cudi dağında çıkan yangından duyduğu memnuniyeti açıkça belirtmektedir. Cudi ve Gabar dağları Kürtlerin yoğunlukta olduğu Şırnak ili sınırları içerisinde yer almaktadır. İletiden açıkça anlaşılacağı üzere tüm Kürtler hedef alınmaktadır. İletide Kürtlere “hayvan” yakıştırması yapılmakta ve tüm kötülüklerin çıkış noktası olan insanlar olarak görülmektedir. Gönderi sahibi bu sebeple çıkan yangının yayılarak tüm Kürtleri yok etmesini temenni etmektedir. Gönderide Kürtlere yönelik aşağılama ve hakaret olduğu ve tüm Kürtlerin yok olması temennisi olduğu için nefret söylemi olduğu görülmektedir. 2. Şematik Yapı Gönderinin Anlatım Dili Gönderinin dili hakaret edici, yok sayıcı, kırıcı, ayrıştırıcı ve ötekileştiricidir. Kürt sorununun çözüme kavuşturulmaya çalışıldığı günümüzde toplumun barışı içselleştirmesini ve sahiplenmesini engelleyici ve bozucu nitelikte olan bir gönderi olduğu görülmektedir. Ardalan Bilgisi 68 Kürt sorunu Türkiye’nin yüz yılı aşkın bir süredir devam eden, Osmanlı devletine kadar uzanan en önemli sorunlarından biridir. Kürt sorunu çözülemediği sürece gittikçe daha karmaşıklaşarak ekonomik, siyasi, psikolojik ve kültürel boyutu olan çözümü zor bir sorun haline gelmiştir. Bu durumun oluşmasına hükümetlerin sorunu yalnızca güvenlikçi perspektif ile ele almalarının rolü büyük olmuştur (Yayman,2011:11). Kürt sorununun topluma yansıması Kürtlerin dışlanması, ötekileştirilmesi, ayrımcılığa maruz bırakılmaları ve bölücü olarak damgalanmaları olmuştur. Özellikle PKK’nın gerçekleştirdiği eylemlerin ardından daha çok sosyal medyada nefret söylemi ve ırkçılık artmakta ve Kürtlere yönelik saldırılar gerçekleşmektedir. Türkiye’nin bölünme korkusu ve son yıllarda bölgede yaşanan gelişmelerin Türkiye’nin güneydoğusunu da kapsayan bir Kürt devleti kurulması endişesi de Kürtlere yönelik nefret söylemi olarak dönebilmektedir. Bağlam Bilgisi Gönderiye göre Kürtler tüm kötülüklerin kaynağıdır. Gönderide belirtilmese de gönderideki nefretin Kürt sorunu kaynaklı olduğu anlaşılmaktadır. Kürt sorununun bir yansıması olarak toplumda Kürtlere karşı oluşan öfke, nefret söylemi olarak gönderiye yansımıştır. B. Mikro Yapı Sentaktik Çözümleme “Son Kürt hayvanı geberinceye kadar yansın Cudi..Gabar…Tüm Kötülüklerin kaynağı bu pis sapık hayvanlar.” İletisinin ilk cümlesi yüklemine göre fiil, ikinci cümlesi ise isim cümlesidir. İlk cümlenin yüklemi sonda olmadığından devrik cümledir. İkinci cümle ise yüklemi sonda olduğundan kurallıdır ve isim cümlesidir. Bölgesel Uyum Gönderi iki cümleden oluşmaktadır ve nedensel ilişki bulunmamaktadır. Cümlede Kürtlerin neden hayvan olarak nitelenerek hakaret edildiği ve yok olmaları gerektiği belirtilmemiştir. Ayrıca neden tüm kötülüklerin kaynağı olarak görüldüğüne ilişkin bir açıklama yoktur. 3.Kelime Seçimleri 69 Gönderide Kürtlere “hayvan” yakıştırması yapılmıştır. Hayvan kelimesi hakaret olarak kullanıldığında genellikle değersiz, aşağılık gibi anlamları karşılayacak şekilde kullanılmaktadır. Ayrıca hayvan kelimesinin yanında bir de “sapık” kelimesi eklenerek daha güçlü bir hakaret oluşturulmuştur. “Kürt hayvanı” ve “Tüm Kötülüklerin kaynağı bu pis sapık hayvanlar” ifadelerinden anlaşılacağı gibi tüm Kürtler hedef alınmıştır. İletideki ifadeler gönderi sahibinin Kürtlere yönelik duyduğu öfke ve nefreti açıkça yansıtmaktadır. Retorik Gönderide herhangi bir fotoğraf veya inandırıcı veri bulunmamaktadır. Tüm kötülüklerin kaynağı olarak neden Kürtleri gördüğüne ilişkin bir ileti paylaşmamıştır. Hakaret nitelikli sözcüklerin sebebine ilişkin herhangi bir veri de yoktur. Gönderi sahibi Kürtlerin yok olması temennisinin gerekçesini tüm kötülüklerin kaynağı olarak Kürtleri görmesi olarak belirtse de neden tüm bir halkın tüm kötülüklerden sorumlu olabileceğine dair bir bilgi paylaşmamıştır. Örnek Analiz 3: Gönderinin Arabın'ın demokrasisi bu kadar olur. İçeriği Kullanıcı T.T. Tarih 3 Temmuz 2013 Retweet 65 Favori 13 Yorum Sayısı 17 Takipçi Sayısı 119 bin Etiket Arap, demokrasi Ayrımcılık ve Irk ayrımcılığı, hakaret ve küçük görme, aşağılama nefret türü Tablo 7: Tweet 3 İle İlgili Bilgiler 70 Şekil 13: Tweet 3 ile İlgili Görsel A. Makro Yapı 1. Tematik Yapı İlgili gönderiye Twitter üzerinde “Arap” kelimesinin taranmasıyla ulaşılmıştır. Gönderi sahibi 3 Temmuz 2013 tarihinde Mısır ordusunun gerçekleştirdiği askeri darbe ve demokrasinin askıya alınmasına ilişkin ilgili gönderiyi Twitter hesabından paylaşmıştır. Gönderiden, Arapların demokrasiden anlamadığı, demokrasi rejimini beceremeyecekleri anlamı çıkmaktadır. Arapların kuracağı demokrasiden olumlu anlamda bir şey beklenmemelidir. Zaten kurdukları demokrasi çok kısa sürede darbeyle sonlanarak demokrasiyi beceremedikleri görülmüştür. Gönderideki küçük görme ve aşağılama tüm Arapları kapsamaktadır. 2. Şematik Yapı Gönderinin Anlatım Dili Tek cümleden oluşan gönderinin dili küçümseyici, alaycı ve aşağılayıcıdır. Gönderiden, “Araplar demokrasi kuracak birikim ve yetenekten yoksundur.” anlamı çıkmaktadır. Ardalan Bilgisi Mısır’da 2011 yılında devrilen cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in yerine seçilen Muhammed Mursi, görevi başındaki birinci senesi dolmuşken bazı anayasal düzenlemeleri 71 nedeniyle protestocular istifa talebiyle ayaklanmış ve ordu yönetime el koymuştur. (Wikipedia) 2011 yılındaki devrimin ardından seçimle işbaşına gelen Muhammed Mursi, 2013 yılının temmuz ayında, muhalefetin yoğun protestoları eşliğinde ordunun yönetime el koymasıyla devrilmiştir. Gerçekleştirilen darbe, seçimleri kazanmış olan Müslüman Kardeşler hareketi ve Türkiye, Katar, Arabistan gibi ülkelerin tepkisini çekmiştir. Darbenin ardından Mısır’da Müslüman Kardeşler ile pek çok İslami grup, darbeyi gerçekleştiren orduya karşı protesto gösterileri düzenlemiştir (Telci, 2014:13). “Arap Baharı” olarak adlandırılan süreçte otoriter rejimlerce yönetilen Mısır, Tunus, ve Libya’da halk ayaklanarak daha fazla özgürlük, adil seçimler ve yolsuzluklara karşı mücadele gibi demokratik taleplerde bulunmuştur. Bazılarında yöneticiler görevden çekilmiş, halkın istekleri kısmen karşılanmaya çalışılmış fakat devrimlerin ardından bu ülkelerdeki sivil toplumun zayıflığının, demokrasinin yerleşmesinin önünde önemli bir yapısal sorun olduğu ortaya çıkmıştır. Arap toplumlarında sivil toplumun zayıf olması, otoriteryen eğilimleri güçlü yöneticilerin, halkı baskı altına almasını ve muhalif hareketleri bastırmasını kolaylaştırmıştır. Timur Kuran’a göre Arap toplumlarındaki sivil toplumun güçsüzlüğünün tarihsel nedeni, toplumsal kurumların İslam hukuku tarafından yönetilmesidir. Din dışı düşünceyi Rönesansla birlikte geliştirme yolunu açmış ve bu konuda hayli mesafe kat etmiş Batılı ülkeler ise zaman içinde tek kişinin yönetimi elinde bulundurduğu rejimlerden çoğunluğun hâkimiyetinin söz konusu olduğu demokrasilere geçerken Ortadoğu toplumlarında otoriter rejimler esaslı değişikliklere uğramadan varlıklarını devam ettirmişlerdir (Kuran,2012:92-93). İslam hukuku, kaynağı kutsal kitap Kuran’ı Kerim olan bir hukuk sistemidir. İslam âlimleri, İslam hukukunun; kitap, sünnet, icma ve kıyas olmak üzere dört kaynağı olduğunu konusunda uzlaşmış durumdadırlar. Kitap, Hz. Muhammed’e indirildiğine inanılan Kur’an’ı Kerim’dir. Sünnet ise Hz. Muhammed’in söz, davranış, takrir (onay) ve sükûtudur (sessiz kalma). İcma (toplanma), din bilginlerinin, kitap ve sünnette bir çözümü olmayan meselelerin çözümünde İslam âlimlerinin dine aykırı aykırı olmayacak şekilde fikir birliğine ulaşmalarını ifade etmektedir. Kıyas ise kitap, sünnet ve icma ile bir çözüm bulunamayan meselelerde, akıl yürütme, çıkarım yapma, istidlal yoluna başvurmadır (Ekinci, 2003:11). Birçok toplumbilimci tarafından, dinin hâkim ve baskın ana unsur olduğu Orta Doğu toplumlarında, din dışı düşüncenin gelişmesinin önündeki en önemli engelin dini düşünmenin dogmatik yapısı olduğu ileri sürülmekte; din dışı (seküler) düşüncenin gelişmediği toplumların, özgür 72 düşünceye ve fikir özgürlüğüne layıkıyla itibar etmedikleri, bu yüzden de demokratik kültürlerinin gelişmediği sıkça dile getirilmektedir. Bağlam Bilgisi Arap dünyası uzun yıllar diktatörlüklerle yönetilmiş ve demokrasinin benimsenmesi mümkün olmamıştır. Demokrasi deneyimi olmayan Arap dünyasının ilk kez demokrasi rejimini tecrübe etmesi Mısır’da sancılı bir sürece dönmüş ve seçimle işbaşına gelen cumhurbaşkanı, protestoculardan dayanak alan ordu tarafından devrilmiş cumhurbaşkanı tutuklanmıştır. Gönderide bu sürece göndermede bulunarak aşağılayıcı bir üslupla “Arabın demokrasisi bu kadar olur.” gönderisi oluşturulmuştur. B. Mikro Yapı Sentaktik Çözümleme . “Arabın demokrasisi bu kadar olur.” cümlesi yüklemine göre fiil cümlesidir. Yüklemi sonda olduğundan kurallı cümle olduğu görülmektedir. Bölgesel Uyum Gönderi tek bir cümleden oluşmaktadır ve nedensel ilişki bulunmamaktadır. Cümlede Arapların neden sağlıklı bir demokrasi yürütemeyeceğine dair bir neden belirtilmemiştir. 3.Kelime Seçimleri Gönderideki sözcükler düz anlamıyla kullanılmış ve herhangi bir metafora veya göndermeye başvurulmamıştır. Retorik Mısır’da yaşanan darbe üzerine yollanan gönderide Arapların başarılı bir demokrasi inşa edemeyecekleri kastedilirken bu duruma ilişkin inandırıcı bilgi veya fotoğraf sunulmamıştır. 73 Örnek Analiz 4: Gönderinin bu Yahudilerin sonunu gene müslümanlar getiricek Allahın izniyle az İçeriği kaldı azz Kullanıcı Y.T. Tarih 10 Temmuz 2014 Retweet 2079 Favori 2812 Yorum Sayısı 17 Takipçi Sayısı 915 bin Etiket Yahudi, Müslüman, Allah Ayrımcılık ve Irk ayrımcılığı, ırksal nefret, dinsel nefret nefret türü Tablo 8: Tweet 4 İle İlgili Bilgiler Şekil 14: Tweet 4 ile İlgili Görsel 74 A. Makro Yapı 1. Tematik Yapı İlgili gönderiye Twitter üzerinde “Yahudi” kelimesinin taranmasıyla ulaşılmıştır. Gönderi sahibi İsrail’in Temmuz 2014’te başlattığı Gazze saldırısına duyduğu öfkeyi tüm Yahudilere yönelterek tüm Yahudilerin Müslümanlar tarafından sonlarının getirileceğini ummaktadır. İsrail devleti tarafından gerçekleştirilen saldırılardan tüm Yahudiler sorumlu tutulmaktadır. Gönderiye göre Yahudiler yok edilmesi gereken bir ırktır. Dolayısıyla ırksal bir nefret olduğu açıktır. Türkiye’de İsrail’in her Gazze saldırısı sonrası yaşanan sivil ölümleri, özellikle sosyal medyada Yahudilere yönelik nefret ve ırkçılığı artırmakta ve çok sayıda sokak eylemleri düzenlenmektedir. “Yahudilerin sonu gelecek” ifadesi benzer durumlarda en çok kullanılan nefret içeren ifadelerdendir. Bunun bir nedeni de dünyayı Yahudilerin yönettiği ve her kötülüğün arkasında onların olduğu inancıdır. 2. Şematik Yapı Gönderinin Anlatım Dili Gönderide kullanılan dilin tehditkâr ve nefretle bezeli olduğu görülmektedir. Kullanılan tehdit içeren ifadeler, Yahudilerin sonunun getirileceğine dair inancı belirtmektedir. Ardalan Bilgisi İsrail 8 Temmuz 2014’te Koruyucu Hat Operasyonunu başlatarak Gazze’yi kara, hava ve denizden ablukaya almıştır. Gazze’deki Hamas militanları operasyonun nedeni olarak gösterilerek yapılan bombardımanlarda çok sayıda sivil ve çocuk hayatını kaybetmiştir ve bu nedenle İsrail pek çok ülkenin tepkisini toplamıştır. Bombardımanlarda okullar, camiler ve hastaneler de hedef alınmış ve şehre elektrik verilememiştir (Wikipedia). Özellikle antisemitist yayınlar yapan pek çok gazetenin de etkisiyle her İsrail saldırısında Yahudilere yönelik tepki ve nefret daha da artmakta ve genellikle İsrail hükümeti yerine tüm Yahudiler sorumlu tutulmaktadır. Gönderideki ifade her İsrail harekâtı sırasında giderek artan Yahudi nefretinin göstergesidir. Bağlam Bilgisi Gönderide İsrail’in sık sık Gazze’ye düzenlediği operasyonlardan ve öldürülen sivil ve çocuklardan tüm Yahudiler sorumlu tutulmaktadır. Bu nedenle Yahudilerin sonunun 75 getirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Filistin’in Müslüman bir ülke olması ve Müslüman bir ülke olarak Yahudi İsrail tarafından sıkça bombalanması nedeniyle Yahudilerin sonunun Müslümanlar tarafından getirileceği umulmaktadır. B. Mikro Yapı Sentaktik Çözümleme Gönderideki cümlelerin aktif çatılı oldukları görülmektedir. İki cümle de yüklemine göre fiil cümlesidir. İki cümlenin de yüklemi sonda olmadığından devrik cümleler olduğu görülmektedir. Bölgesel Uyum Gönderi iki cümleden oluşmaktadır ve nedensel ilişki bulunmamaktadır. Cümlede Yahudilerin sonunun neden getirileceği belirtilmemiştir. Kelime Seçimleri Gönderideki “sonunu getirmek” ifadesi yok etmek anlamında kullanılmıştır. Diğer kelimeler düz anlamlarıyla kullanılmıştır. Retorik Gönderi sahibi gönderisinde Yahudilerin neden sonunun getirileceğine dair bilgi ve fotoğraf paylaşmasa da İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları sebebiyle ilgili gönderiyi oluşturmuştur. Saldırılar sebebiyle duyduğu öfkeyi tüm Yahudilere yönelterek nefret söyleminde bulunmuştur. Örnek Analiz 5: Gönderinin Kişiliği bozuk ateist geçinen ruh hastası tiplerin ülkemde halen dinime İçeriği küfretmesi kanıma dokunuyor. Tecavüze uğramış bu tipler yok edilmeli Kullanıcı M.M. Tarih 15 Mayıs 2013 Retweet 6 76 Favori 9 Yorum Sayısı 16 Takipçi Sayısı 62 bin Etiket Kişiliği bozuk, ateist, ruh hastası, din, tecavüz, yok edilmeli Ayrımcılık ve İnanç temelli nefret, tahammülsüzlük nefret türü Tablo 9: Tweet 5 İle İlgili Bilgiler Şekil 15: Tweet 5 ile İlgili Görsel A. Makro Yapı 1. Tematik Yapı “Ateist” kelimesi Twitter’da aratılarak ilgili gönderiye ulaşılmıştır. Gönderide kullanılan sözcükler gönderiyi oluşturan kullanıcının fikirlerini açıkça belirtmektedir. Gönderi ateistlere yönelik nefret ve kin aşılayıcı niteliktedir. Gönderiye göre ateistler kişiliği bozuk ve ruh hastasıdır. Gönderi sahibine göre inançsız olmak ruh hastası ve kişiliği bozuk olmayı 77 gerektirmektedir. Genellikle toplumda tahammül gösterilmeyen farklılıklara yönelik iftira, hakaret, karalama kampanyaları oluşturularak nefret ve saldırılara altyapı oluşturulmaktadır. Gönderi inançsız kişilerin yaşam hakkının olmadığı ve ortadan kaldırılmaları gerektiğini belirtmektedir. 2. Şematik Yapı Gönderinin Anlatım Dili Söz konusu gönderi, ateistlerin yaşam hakkının olmadığını savunmakta, tehdit, hakaret ve tahammülsüzlük barındırmaktadır. Bu dil toplumdaki ateistlerin kendilerini özgürce ifade edememelerine ve ateist kimliklerini saklamalarına neden olmaktadır. Gönderinin dili en temel insan haklarından biri olan yaşam hakkına saygı duymamaktadır. Ardalan Bilgisi Nüfusun çoğunun muhafazakâr olduğu ve demokrasinin gelişmediği ülkelerde genellikle ateizm hoşgörüyle karşılanmamakta ve dışlanmaktadır. Tehdit ve hakarete maruz kalan ateistler bu nedenle kimliklerini açıkça saklamakta ve kendilerini ifade edememektedirler. Tanrı ile ilgili fikirlerini çoğunlukla sadece sosyal medyadan ifade eden ateistler lince ve hakarete maruz kalmakta, dine hakaret etikleri gerekçesiyle haklarında davalar açılmaktadır. Ateistler, Türkiye’de toplumdan dışlanmasının yanında televizyon programlarında da nefret söylemine maruz kalmaktadırlar. İlahiyatçı Nihat Hatipoğlu, “Nihat Hatipoğlu İle İftar Saati” adlı programda seyirciden gelen bir soru üzerine ateistlerin babası olan şeytanın bile Allah’ı inkâr etmediğini ve ateistlerden daha temiz olduğunu belirterek soruyu cevaplamıştır. (odatv.com) Bağlam Bilgisi Gönderiye göre ateistler ruh hastası, tecavüze uğramış ve kanı bozuk kimselerdir. Bu kişiler gönderi sahibinin dinine hakaret ettiğinden gönderi sahibi ateistlere karşı nefret beslemekte ve bu kişilerin yok edilmesini istemektedir. B. Mikro Yapı Sentaktik Çözümleme 78 İki cümleden oluşan gönderinin ilk cümlesi aktif yapıdayken ikinci cümle pasif yapıdadır. İki cümle de yüklemine göre fiil cümlesidir. İki cümlenin de yüklemi sonda olduğundan cümleler kurallıdır. Gönderinin ikinci cümlesinin öneri cümlesi olduğu görülmektedir. Bölgesel Uyum İki cümleden oluşan gönderideki cümleler arasında nedensel ilişkinin olduğu göze çarpmaktadır. Gönderide ateistler kanı bozuk ve ruh hastası olarak tanımlanarak dine küfrettikleri iddia edilmiş ve bu yüzden ortadan kaldırılmaları önerilmiştir. Ateistlerin yok edilmesinin meşru zemini hazırlanmıştır. 3.Kelime Seçimleri Gönderide kullanılan kelimelerin çoğu düz anlamda kullanılmıştır. “Kanıma dokunuyor” ifadesi “zoruma gidiyor” anlamında kullanılmıştır. Retorik Gönderi sahibi gönderisinde ateistlerin dinine küfrettiklerini belirtip ateistlerin açıkça neden ruh hastası ve kişiliği bozuk tipler olduklarını belirtmemiş ve inandırıcı veri sunmamış olsa da gönderiden yalnızca ateist oldukları için ateistlere bu ithamlarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Örnek Analiz 6: Gönderinin Pislik gülsuyu hep sizin yüzünüzden chp geçti maltepe başkanlığına. Allah’ın İçeriği mikrop alevileri. Kullanıcı E.B. Tarih 3 Nisan 2014 Retweet 254 Favori 32 Yorum Sayısı 11 79 Takpçi Sayısı 462 Etiket Pislik, gülsuyu, chp, mikrop, aleviler Ayrımcılık ve İnanç temelli nefret, hakaret, aşağılama, siyasal içerikli nefret söylemi nefret türü Tablo 10: Tweet 6 İle İlgili Bilgiler Şekil 16: Tweet 6 ile İlgili Görsel A. Makro Yapı 1. Tematik Yapı “Alevi” sözcüğü Twitter’da aratılarak ilgili gönderiye ulaşılmıştır. Gönderide kullanılan sözcükler gönderiyi oluşturan kullanıcının fikirlerini açıkça belirtmektedir. Gönderi Alevilere yönelik nefret söylemi içermektedir. Gönderi sahibi, 30 Mart 2014 yerel seçimlerin sonucunda Maltepe’yi Cumhuriyet Halk Partisi adayı kazanması sonucu ilgili gönderiyi oluşturmuştur. Açıkça görüldüğü gibi gönderinin sahibi seçim sonuçlarından memnun 80 değildir ve desteklediği partinin seçimi kaybetmesinin sorumlusu olarak Alevileri görmektedir. Gülsuyu Alevi nüfusun çoğunlukta olduğu İstanbul’un Maltepe ilçesine bağlı mahallelerindendir.(milliyet.com) Gönderi sahibi Alevileri “mikrop”, Alevilerin yoğun olarak yaşadığı mahallelerden olan Gülsuyu mahallesini ise “pislik” olarak niteleyerek açıkça nefret söyleminde bulunmuştur. Gönderiye göre “mikrop” Alevilerin yoğun olarak yaşadığı “pislik” Gülsuyu mahallesi yüzünden gönderi sahibinin desteklediği siyasi parti Maltepe’yi kazanamamıştır. Gönderi sahibi Alevilerin CHP’ye oy vermesi nedeniyle bir siyasi parti seçmeni olarak da ayrıca Alevilere yönelik nefret söyleminde bulunmuştur. Dolayısıyla bu gönderinin hedefindeki grup, hem Alevi olmaları, hem de gönderi sahibinin desteklemediği bir siyasi partinin seçmeni olmaları nedeniyle nefret söylemine maruz kalmıştır. Gönderi sahibinin, farklı politik görüşlere ve inançlara saygılı olmadığı görülmektedir. 2. Şematik Yapı Gönderinin Anlatım Dili Gönderi, “Pislik gülsuyu hep sizin yüzünüzden chp geçti maltepe başkanlığına. Allah’ın mikrop alevileri.” şeklinde iki cümleden oluşmaktadır. Son derece saldırgan ve ayrıştırıcı bir üslupla yazılan gönderide kullanılan dil, provokatif, ayrıştırıcı ve demokrasiye zarar verici niteliktedir. Bir inanç grubunun doğrudan hedef alınarak hakaret dilmesi toplumsal çatışmalara neden olabileceğinden dilin sorumsuzca kullanıldığı görülmektedir. Ardalan Bilgisi Gönderi, inanç temelli nefret söylemi örneği teşkil etmektedir. Gönderiye göre Aleviler “mikrop”, Alevi nüfusunun yoğun olduğu Gülsuyu mahallesi de “pisliktir.” Türkiye’de Aleviler diğer farklılıklar gibi ayrımcılık, önyargı, dışlanma ile karşılaşmaktadır. Alevilerin sıkça karşılaştığı nefreti anlamak için tarihi beş yüz yıla dayanan Türkiye’nin en önemli sorunlarından olan Alevi sorununu iyi anlamak gerekmektedir. Osmanlı döneminde katliam, baskı ve saldırılara uğrayan Aleviler, cumhuriyet döneminde de baskı ve saldırılardan kurtulamamıştır. Osmanlı döneminde Alevî-Bektaşi dergâhları yasaklanmış, Kuyucu Murat Paşa on binlerce Alevi’yi katletmiştir. Cumhuriyet döneminde de bu durumun devam etmesi, Alevilerin kimliklerini gizlemesine, sinmelerine ve toplumsal hayattan kendilerini dışlamasına neden olmuştur. Yaşanan travmatik olaylar, Alevi 81 toplumunda özgüven kaybı yaratmış, hayatlarından endişe duymalarına neden olmuştur. Sorunun temelindeyse homojen bir toplum yapısı yaratma amacı taşıyan devlet politikaları yatmaktadır. Bireysel hak ve özgürlükleri koruma düşüncesinden uzak olan devlet politikaları neticesinde farklılıklar asimile edilmeye çalışılmıştır. (Sambur,2010:5-6) Devlet politikalarının ve medyanın etkisiyle topluma Alevi düşmanlığı pompalanmakta ve zaman zaman çatışma ortamı doğabilmektedir. Bu durumun sonucu olarak toplumda Alevilere yönelik nefret söylemi, iftira ve hakaret yaygınlaşmıştır. Bağlam Bilgisi Gönderide Maltepe ilçesinin gönderi sahibinin desteklediği partinin kazanamamasının sorumlusu olarak Aleviler görülmektedir. Gönderi sahibi Maltepe’nin kaybedilmesinden dolayı Gülsuyu Mahallesine büyük bir kızgınlık duymaktadır. B. Mikro Yapı Sentaktik Çözümleme Gönderiyi oluşturan iki cümle de aktif yapıdadır. İki cümle de yüklemine göre fiil cümlesidir. Birinci cümle devrik, ikinci, cümleyse kurallı yapıdadır. Bölgesel Uyum İki cümleden oluşan gönderideki cümleler arasında nedensel ilişkinin olduğu göze çarpmaktadır. Gülsuyu mahallesi ve Aleviler seçimin kaybedilmesinin baş sorumlusu olarak görülmektedir. Seçimin kaybedilmesinin yarattığı kızgınlık, nefret söylemi olarak gönderiye yansımıştır. 3.Kelime Seçimleri Gönderide kullanılan kelimeler, hedef alınan kitleye yönelik olan nefreti doğrudan yansıtmaktadır. “Pislik Gülsuyu”, ifadesiyle Gülsuyu mahallesinde yaşayanlar aşağılanmaktadır. Pislik kelimesi yan anlamda kullanılan hakaret etme amacıyla kullanılmış bir kelimedir. Gönderi sahibi, Maltepe’nin seçimde kaybedilmesinin sorumlusu olarak Gülsuyu Mahallesini gördüğü için bu ifadeyi kullanmıştır. Retorik 82 Gönderi sahibi Alevilere yönelttiği ithamlarda inandırıcı bilgi sunmamış, yalnızca desteklediği partinin Maltepe ilçesini kazanamamasının yarattığı öfkeyle suçu Aleviler’de bularak nefret söyleminde bulunmuştur. 83 SONUÇ VE ÖNERİLER Web 2.0 teknolojisinin ortaya çıkmasının ardından Facebook, Twitter gibi sosyal ağlar kısa sürede insanların hayatlarının önemli bir parçası olmuştur. Bu sanal platformlar bünyesinde barındırdıkları özellikler sayesinde dünya genelinde milyonlarca insanı cezbeden önemli markalar hâline gelmiştir. Web 2.0 teknolojisini kullanan sosyal ağlar ile insanlar birbiriyle iletişim kurmuş, sosyalleşmiş, örgütlenmiş, içerik üretmiş, tepki göstermiş ve kampanyalar yürütmüştür. Sosyal medya ile sıradan insanlar, kendilerine ait hesaplar ve sayfalar edinerek kendi fikirlerini, fotoğraflarını ve duygularını paylaşabilmiştir. Kullanıcıların sürekli paylaşımda bulunarak beğeni almaya çalışması ve popüler olma çabası, kullanımı artıran önemli unsurlar arasında gösterilebilir. Sosyal ağlar baskı ve sansürden uzak özgür ortamı sayesinde bireylerin en temel haklarından olan ifade özgürlüğü hakkını rahat bir şekilde kullanabildiği ortamlardır. Bu sayede kullanıcılar düşüncelerini istediği gibi paylaşarak kendilerini ifade edebilmektedir. Kısıtlama olmaksızın yazan, paylaşan, gören, okuyan insanlar, kendilerini özgür hissetmektedir. Bunun yanında sosyal medyadaki ifade özgürlüğü kimi kullanıcılar tarafından kötüye kullanılabilmekte ve nefret söylemi içeren ifadeler de yaratılarak dolaşıma sokulmaktadır. Sosyal medyanın sahip olduğu özellikler aracılığıyla yaratılan nefret söylemleri, hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Yaşanan gelişmeleri medyadan takip eden kullanıcılar, genellikle haberlerin etkisiyle veya önceden geliştirdiği önyargı ve nefret duygusunun etkisiyle sahip olduğu sosyal medyadaki kendisine ait hesabında nefret içerikli gönderilerde bulunmaktadır. Türkiye’de özellikle Kürt sorunu ile ilgili haberlerin içerdiği kodlar ve kullanılan üslup milliyetçi duyguları harekete geçirmektedir. Sosyal medyada yaratılan nefret söylemleri yine sosyal medyada tepki toplayabilmekte ve ilgili gönderiler ve içerikler kaldırılabilmektedir. Bu çalışmada Twitter üzerinden etnik ve inanç temelli nefret söylemlerinin oluşturulması ve dolaşıma sokulması incelenmiştir. Sosyal medya platformları, kitle iletişimde bir devrim gerçekleştirerek basılı medyada kendine yer bulma imkânı olmayan milyonlarca kullanıcıya, kendi kişisel sosyal çevrelerini aşmalarına, sanal ortamda yüzlerce kişiyle etkileşime geçmelerine yardımcı olmuştur. Bir sosyal medya platformu olarak Twitter.com’un tüm kullanıcılara sunduğu retweet, takipçi sayısı, yorum yapabilme, tweetlerin silinebilmesi, tweetlerin kızgın mağdurla karşılaşma riskini ortadan kaldıran bir 84 ara-yüzde yazılması, fake (sahte) hesapla gerçek kimliğin gizlenebilmesi gibi özellikler nefret söyleminin geleneksel-basılı medyaya göre sayıca çoğalmasını ve zaman bakımından daha hızlı yayılmasını kolaylaştırmaktadır. Öte yandan favori, retweet ve etkileşim istatistiği gibi platform özellikleri, paylaşımların etkisini takip etmek isteyen çok sayıda kullanıcıda kişisel bir heyecan yaratmakta; sosyal medya kullanıcısı, belki karanlık bir odada tek başına paylaştığı içeriklerin, evin dışında başka insanlar üzerinde bıraktığı etkiyi, an be an takip edebilme keyfini bir lüks olarak yaşamaktadır. Bu anlık geri bildirim hazzı, geleneksel medyanın günler süren, çoğu zaman da insanlar üzerindeki etkisini öğrenebilmek için özel araştırmalara ihtiyaç duyulan hantallığının beraberinde getirdiği sabırlı bekleyişle kıyaslanamamaktadır. Sosyal medyanın nefret söylemlerinin merkezi haline gelmesinin bir diğer kolaylaştırıcı özelliği ise hukuki boyuttur. Kullanıcılar, yüz yüze olmadıklarından, mağdurun kendilerini görmediğini hissine kolayca kapılmaktadırlar. Sosyal medyayla ilgili etkin bir adli denetim mekanizmasının olmaması veya adli makamların şikâyetleri değerlendirirken dijital dünyanın hızına ayak uydurmakta zorlanmaları veya gerçek-reel suçlulara ulaşma konusundaki düşük adli istatistikler nefrete hazır kullanıcıları cesaretlendirmektedir. Tüm bunları kuşatan en genel noksanlık ise dijital medya okuryazarlığı ile bilişim etiği konusundaki fiili durumdur. Twitter’da kullanıcılar başka kullanıcıların nefret söylemi içeren tweetlerini retweet ederek kendi takipçileriyle paylaşmakta ve nefret söylemlerinin yeniden üretilmesine neden olmaktadır. Takipçi sayısı daha fazla olan kullanıcıların gönderileri daha fazla retweet edilmekte ve daha fazla yorumlanmaktadır. Twitter’da takipçi sayısı fazla olan kullanıcılar genellikle ünlü kişilerdir. Yüz binlerce takipçiye sahip olan kullanıcıların ürettiği nefret söylemleri, kısa sürede yüz binlerce kişiye ulaşmakta, geleneksel medyada olduğundan daha hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Bu durum, Twitter’ın kullanıcılara sunduğu özelliklerin nefret söylemi üretilmesini ve dolaşıma sokulmasını kolaylaştırdığını göstermektedir. Takipçi sayısı genellikle daha az olan sıradan kullanıcıların iletileri ise takipçi sayısı fazla olan kullanıcılara göre daha az paylaşılmakta ve yorumlanmaktadır. İncelenen örneklere bakıldığında Türkiye’de Twitter üzerinden inanç ve etnik temelli aşağılayıcı, hakaret içeren, yaşam hakkını yok sayan, önyargılı, ayrımcı, kamplaştırıcı, aşağılayıcı, alaycı ve ötekileştirici nefret söylemlerinin üretildiği ve paylaşıldığı görülmüştür. Twitter’da kullanıcılar gönderilerini 140 karakterle sınırlamak zorunda olduklarından 85 düşüncelerini bir veya birkaç kısa cümle ile ifade etmektedirler. Nefret söylemi içeren ifadeler bu nedenle genellikle bir veya iki cümle ile sınırlı kalmıştır. Twitter üzerinden yaratılan nefret pratiklerinin daha çok yaşanan gelişmeler, çatışmalar, siyasal olaylar sonrası farklı inançtan ve ideolojiden kişiler tarafından yaratıldığı görülmüştür. Gündelik hayatta ve geleneksel medyada karşılaşılan etnik ve inanç temelli nefret söylemlerinde kullanılan kelimelerin benzer şekilde kullanılarak Twitter’da nefret söylemleri oluşturulduğu görülmüştür. Etnik ve dini temelli nefret söylemleri örnekleri incelendiğinde bazı gönderilerde etnik ve dini grupların isimlerinin başına “pislik”, “şerefsiz” , “mikrop” gibi hakaret niteliğindeki sıfatlar getirilerek oluşturulduğu, bazı gönderiler ise hakaret içermemekte ancak bunun yerine tehdit içerdiği görülmüştür. Etnik temelli nefret ve ayrımcılığın hedefinde genellikle Kürtler, Ermeniler ve Rumlar; inanç temelli nefret ve ayrımcılığın hedefinde ise Alevilerin, ateistlerin ve Yahudilerin olduğu görülmüştür. Bu durumun nedenleri arasında Ermeni Soykırımı iddiaları, Kürt sorunu, Alevi sorunu gibi geçmişten gelen problemlerin çözüme kavuşturulamaması, toplumun demokratik reflekslerinin hala geliştirilmesi gereken çok fazla yönünün olması, farklılıklara karşı hoşgörüsüzlük, devlet politikaları ve medyada ayrımcılığın körüklenmesi gibi faktörler yer almış olabilir. Nefret söylemi içeren gönderilerin bazılarında çok sayıda gruba ve hem etnik gruplara hem de dini gruplara yönelik nefret söylemi oluşturulduğu görülmüştür. İncelenen nefret söylemlerinin büyük bir kısmının gündemle doğrudan ilgili olduğu görülmüştür. Bu nedenle nefret söylemi yaratan kullanıcıların gündemi yakından takip ettiği düşüncesine ulaşılmaktadır. Örnek olarak, Yahudilere yönelik yaratılan nefret içerikli ifadelerin genellikle İsrail-Filistin sorunuyla ilgili bir gelişme yaşandığı zaman oluşturulduğu görülmektedir. Kürt sorunu ile ilgili bir gelişme yaşandığı veya gündem yaratan bir haber yayınlandığı zaman Kürtleri hedef alan nefret söylemleri artmaktadır. Siyasal nitelikli protestolar olduğu zaman Aleviler, Ermeniler, Yahudiler ve Rumlar birlikte hedef alınmış, ateizm ise bir tür hastalık olarak görülmüştür. Rumlar, Ermeniler ve Yahudilerin genellikle Türkiye üzerinde emelleri olan ve dış güçlerin maşalığını yapan unsurlar olarak görüldüğü gözlemlenmiştir. Twitter’da sıradan kullanıcıların yanı sıra çok sayıda takipçisi olan ünlü kişilerin de nefret söylemi ürettiği görülmüştür. Bu kişiler daha çok takipçiye sahip oldukları için nefret söylemi içeren gönderileri daha fazla retweet edilmiş ve yorumlanmıştır. Tanınmış kişilerin ürettiği nefret söylemleri daha çok tepki toplamakta ve ana akım medyada da haber 86 olmaktadır. Sosyal medya üzerinde yaratılan nefret söylemine en güçlü tepki yine sosyal medyadaki diğer kullanıcılardan gelmektedir. Gelen tepkiler neticesinde genellikle nefret söylemi içeren gönderiler kaldırılmakta, zaman zaman kullanıcı hesapları askıya alınabilmektedir. Nefret söyleminin önüne geçilmesi noktasında tüm ötekileştirilen ve ayrımcılığa maruz kalan kişi ve gruplarla duygudaşlık kurmak, önyargılardan kurtulup onları anlamaya ve tanımaya çalışmak bu yolda atılacak en basit ve etkili yol olacaktır. Sosyal medyadaki nefretin önüne geçmek için bazı önlemler almak mümkündür: (Binark ve Çomu,2011 ). Şikâyet uygulaması konularak nefret söylemi, aşağılama, hedef gösterme gibi unsurlar barındıran içeriklerin kaldırılmasının sağlanması, Site yöneticilerine nefret söylemi konusunda farkındalık kazandırılması, Pozitif etki yaratan içeriklerin yaygınlaştırılması, Üyelik sözleşmelerinin nefret söylemine karşı müdahale edebilme imkânı tanıyacak şekilde düzenlenmesi, Nefret söyleminin takip edilmesi, araştırılması ve raporlanmasının sağlanması Nefret söylemini ortaya çıkaran koşulların çok yönlü olarak araştırılması, Nefret söylemi, ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadeleyi amaçlayan uluslararası sözleşmelere taraf olması için hükümet üzerinde kamuoyu baskısı oluşturulması. Tezin sonunda sunulabilecek önerilerden biri, medya okuryazarlığı eğitiminin yaygınlaştırılması ile yeni iletişim teknolojilerini etkin ve en üst düzeyde faydalanabilecek şekilde kullanabilen, internetin olumsuz yönlerini filtreleme yeteneğine sahip kullanıcıların yetiştirilmesinin sağlanmasıdır. Medya okuryazarlığı ile bireylerin medya ürünlerinin tüketilmesinde daha eleştirel bakış ve düşünme yeteneği kazandırılması amaçlanmaktadır. Verilerin doğru yorumlanması, kullanılması ve sorgulanmasında eleştirel düşünmenin büyük rolü bulunmaktadır. Eleştirel düşünme, akıl yürüterek olaylara eleştirel yaklaşma, nesnel verilere dayanarak açıklama getirmeye dayanan düşünme biçimidir (Kurt ve Kürüm, 2010:21). Medyanın kodlarını 87 çözebilen bireyler, medyada kendisine her sunulan bilginin doğru olmadığının farkında olacak ve toplumsal ayrıştırmaya neden olabilecek provokasyon niteliğindeki haberlerden etkilenip farklılıklara karşı önyargı ve nefret beslemeyecektir. Yaşanan gelişmelerle ilgili haberleri tek kaynak yerine birçok farklı kaynaktan takip ederek verilen bilgiyi doğrulayacak ve kendi fikrini bu doğrultuda oluşturacaktır. Son olarak nefret söylemiyle mücadele konusunda pek çok kuruma görev düşmektedir. Toplumdaki tüm grupların haklarının devlet tarafından anayasal güvence altına alınması gerekmektedir. Farklılıkları bünyesinde barındıran toplumlarda barış ve uyum içinde yaşanabilmesinde en önemli görev devlete ve medyaya düşmektedir. Bu konuda medyanın ve sivil toplum kuruluşlarının kamuoyu oluşturarak karar alıcılar üzerinde baskı yaratma imkânı bulunmaktadır. Medya ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla devletin insan hakları ile ilgili uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini eksiksiz bir biçimde yerine getirmesi sağlanmalıdır. Dijital aktivizm kavramının doğmasını sağlayan sosyal medyada yürütülen kampanyalar ve örgütlenmeler aracılığıyla nefret söylemine karşı farkındalık kampanyalarının yürütülmesi ile olumlu sonuçlar alınabilecektir. Yazılan haberlerde seçilen kelimelerin ve kullanılan üslubun hiçbir grubu incitmemesi ve hedef göstermemesi konusunda medyanın kendi denetimini yapabilmesi sağlanmalıdır. 88 KAYNAKÇA Akbulut, İ.(1995). Türk tarihinde Ermeniler. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt: 50, Sayı: 1, ss. 29-41. Aktaş & Çaycı, (2013), “ Yeni iletişim teknolojilerinin sosyal hayattaki rolü”, 1. Uluslararası Medya Çalışmaları Sempozyumu. Alğan, T. C. vd. (2010). “Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 Yıl, 10 Örnek”, İstanbul: Sosyal Değişim Derneği. Ataman, Hakan. (2012) “Nefret suçlarını farklı yaklaşımlar çerçevesinden ele almak: etik ,sosyo-politik ve bir insan hakları problemi olarak nefret suçları”, (Edt. Yasemin İnceoğlu, Nefret Suçları ve/veya Nefret Söylemi) İstanbul: Ayrıntı Yayınları, ss.4780. Ataöv, Türkkaya,(1996). “Çatışmaların Kaynağı Olarak Ayrımcılık”, Ankara: İnsan, Hakları Merkezi Yayınları. Aydın, E.(2013). “Kimlik ve hafıza mekânı olarak Twitter”, Yeni Medya Çalışmaları I. Ulusal Kongresi – Kongre Kitabı, ss.690-701, İstanbul, Alternatif Bilişim Derneği. Aygül, Eser. (2010), “Facebook’ta nefret söyleminin üretilmesi ve dolaşıma sokulması”, (Edt. Tuğrul Çomu, Yeni Medyada Nefret Söylemi), ss.95-140, İstanbul: Kalkedon Yayınları. Başlar, G. (2013), “ Yeni medyanın gelişimi ve dijitalleşen kapitalizm”, Akademik Bilişim 2013 Konferansı. Baştürk, E.(2012), “Michel Faucault’da liberalizm eleştirisi: iktidar, yönetimsellik ve güvenlik.”, Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, 2012 Güz, Sayı:14, ss.65-78. Bayraktutan, G.(2014), “Siyasal iletişim sürecinde sosyal medya ve Türkiye’de 2011 genel seçimlerinde Twitter kullanımı”, Bilig Dergisi, Kış 2014, Sayı :68, ss.59-96. Binark, M. (2010), “Nefret Söyleminin Yeni Medya Ortamında Dolaşıma Girmesi ve Türetilmesi”, (Edt. Tuğrul Çomu, Yeni Medyada Nefret Söylemi), İstanbul: Kalkedon Yayınları, ss.11-55. 89 Binark, M. vd. (2012). “Sosyal medyanın nefret söylemi için kullanılması ifade özgürlüğüdeğildir!”, https://yenimedya.wordpress.com/2012/01/20/sosyal-medyaninnefret-soylemi-icin-kullanilmasi-ifade-ozgurlugu-degildir/, (Erişim Tarihi: 16/03.2014). Bozkurt, A.(2010). “Siyasiler sosyal medya rüzgarının farkında”, Bilişim Dergisi, Sayı:27. Bozoğlan, B vd. (2012). “Psikolojik Danışmanların duygularla başa çıkma yollarının incelenmesi”, Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi (KEFAD), Cilt 13, Sayı 2, Ağustos 2012, ss. 15-27. Çavdar, D.(2012). “Hegemonya üçlüsü: ideoloji, dil ve söylem”, http://www.kulturmafyasi.com/2012/05/04/hegemonya-uclusu-ideoloji-dil-vesoylem/, (Erişim Tarihi:16/03/2014). Çayır, K. (2010). “Ayrımcılığın sosyolojisi ve Türkiye toplumu”, (Edt. Ayşe Çavdar ve Aylin B. Yıldırım, Nefret Suçları ve Nefret Söylemi), İstanbul: Uluslararası Hrant Dink Vakfı Yayınları, ss.45-54. Çayır, K, (2012), “Gruplararası ilişkiler bağlamında ayrımcılık”, (Edt. Kenan Çayır ve Müge Ayan Ceyhan, Ayrımcılık Çok Boyutlu Yaklaşımlar), İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, ss.5-16. Çelik, E.(2013), “Nefret söylemi ifade özgürlüğünün neresinde ?”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:4, Sayı:2, ss.205-240. Çelik, H. H.vd. (2008). "Söylem analizi”, Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Dergisi. Sayı 27. Cilt I, ss. 99-117. Çınar, B.(2013), “Sosyal medyanın örgütlü suç işlemede rolü”, Journal of Business Economics and Political Science, ss.79-102. Çınar, M.(2012), “Nefret söylemi mi, ifade özgürlüğü mü? , http://www.nefretsoylemi.org/detay.asp?id=605&bolum=makale,(Erişim Tarihi:25/03/2014) Çiçek, H.(2011), “Nefret suçları ve nefret suçlarının oluşumunda medyanın etkisi”, http://www.kaosgl.com/sayfa.php?id=7099, (Erişim Tarihi:26:/03.2014). 90 Çoban, B. (2009). “Toplumsal çatışma ve barış medyası”, https://www.academia.edu/608836/TOPLUMSAL_%C3%87ATI%C5%9EMA_VE_ BARI%C5%9E_MEDYASI, (Erişim Tarihi:15/06/2014). Çoban, B.(2002), “ Söylem ve eylem”, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Hakemli Dergisi, Cilt:2, Sayı:12,ss.827-846. Çomu, T. (2010), “Video paylaşım ağlarında nefret söylemi”, (Edt. Tuğrul Çomu, Yeni Medyada Nefret Söylemi), İstanbul: Kalkedon Yayınları, ss.141-180. Dilmen, N, E. (2007), “ Yeni medya kavramı çerçevesinde internet günlükleri –bloglar ve gazeteciliğe yansımaları”, Marmara İletişim, Sayı 12. Cilt 1 ss. 113-122. Doğu, B. (2010). Sanal nefret pratikleri: internette nefret söylemi ve karşı örgütlenmeler, (Edt. Tuğrul Çomu, Yeni Medyada Nefret Söylemi). ss.223-252, İstanbul: Kalkedon Yayınları. Doltaş, D. (2009). “Söylem ve yazın”, (Edt. Ahmet Kocaman, Söylem Üzerine), Ankara: ODTÜ Geliştirme Vakfı Yayıncılık ve İletişim A,Ş, Yayınları, , ss.48-55. Erdoğan, İ vd.(2010), “Öteki Kuram, Kitle İletişim Kuram ve Araştırmalarının Tarihsel ve Eleştirel Bir Değerlendirmesi”, Ankara:Erk Yayınları. Ekinci, B,E.(2003). “İslâm Hukuku ve Önceki Şeriatler”, İstanbul:Arı Sanat Yayınları. Göregenli, M. (2012), “Temel kavramlar: önyargı, kalıpyargı ve ayrımcılık”, (Edt. Kenan Çayır ve Müge Ayan Ceyhan, Ayrımcılık Çok Boyutlu Yaklaşımlar),İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. ss.17-28. Göregenli, M.(2009), “Nefret suçları kimin sorunu?”, http://www.kaosgl.com/sayfa.php?id=3425, (Erişim Tarihi:25/03/2014). Gürkaynak, Ç,E,(2012), “Toplumsal temas: önyargı ve ayrımcılığı önlemek için bir sosyal değişim aracı olarak kullanılabilir mi?, (Edt. Kenan Çayır ve Müge Ayan Ceyhan, Ayrımcılık Çok Boyutlu Yaklaşımlar),İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. Işıklı, Ş. (2014). ss.255-267. "Dijital kültür ve Türkiye'de çevrimiçi kullanıcı profili". http://dijitalhayat.tv/akademi/2014/dijital-kultur-ve-turkiyede-cevrimici-kullaniciprofili, (Erişim tarihi: 20.10.2014). 91 Işıklı, Ş. (2014). “Kadına tahakküm ya da eril usun tavırları”, Akademik Bakış Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:43. İnceoğlu, Y.vd.(2012). “Nefret suçlarında medyanın sorumluluğu: ya sev ya terk et ya da…” (Edt. Yasemin İnceoğlu, Nefret Suçları ve/veya Nefret Söylemi), İstanbul: Ayrıntı Yayınları, ss.11-22. İlhan, R,vd.(2013). “Önyargıların psikolojisi: psikodinamik bir gözden geçirme.” Nesne Dergisi, Cil:1 Sayı.1. Karan, U. (2010). “Nefret suçlarından ne anlıyoruz ? ”,(Edt. Ayşe Çavdar ve Aylin B. Yıldırım, Nefret Suçları ve Nefret Söylemi), İstanbul: Uluslararası Hrant Dink Vakfı Yayınları, ss.55-63. Karan, U.(2012). “ Nefret içerikli ifadeler, ifade özgürlüğü ve uluslararası hukuk”,(Edt. Yasemin İnceoğlu, Nefret Suçları ve/veya Nefret Söylemi),İstanbul: Ayrıntı Yayınları,ss.81-102. Kuran, T.(2012). “Arap Demokrasilerinin Zayıf Temelleri,” Optimist, Kasım 2012 ss. 92-93. Karaköseoğlu, N,(2013), “Nefret söylemi ve medyadaki yansımaları”, http://www.nefretsoylemi.org/detay.asp?id=57&bolum=makale,(Erişim Tarihi:25/03/2014). Karakulakoğlu, E, S. (2012). “ Sosyal medyanın karanlık yüzü” Kaos GL, (2013). “2013 Yılı LGBT Medya Raporu”. Kocaman, A. (2009). “Dilbilim söylemi”, (Edt. Ahmet Kocaman, Söylem Üzerine), Ankara: ODTÜ Geliştirme Vakfı Yayıncılık ve İletişim A,Ş, Yayınları, ss.1-11. Koçak, R. (2005).”Duygusal ifade eğitimi programının üniversite öğrencilerinin aleksitimi ve yalnızlık düzeylerine etkisi”. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, Cilt:3, Sayı:23,ss. 29-45. Koçak, S. (2014). “Klavye delikanlısı değil, datan sevdalısıyız!:sosyal medyada milliyetçilik ve nefret söylemi”, https://www.academia.edu/7185363/Klavye_Delikanl%C4%B1s%C4%B1_De%C4% 92 9Fil_Vatan_Sevdal%C4%B1s%C4%B1y%C4%B1z_Sosyal_Medyada_Milliyet%C3 %A7ilik_ve_Nefret_S%C3%B6ylemi, (Erişim Tarihi: 27/092014) Koştaş, M.(1987), “Sosyalleşme”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt: 29 sayı:1, ss.329-334. Köker, E. vd. (2010). Irkçı Değilim Ama… Yazılı Basında Irkçı-Ayrımcı Söylemler, Ankara: İHOP Yayınları. Köylü, M. (2012). “HIV/AIDS ile mücadelede en büyük sorun virüs değil, önyargılar”,(Edt. Yasemin İnceoğlu, Nefret Suçları ve/veya Nefret Söylemi), İstanbul: Ayrıntı Yayınları, ss.325-345. Kula, N.(2002). “Gazetelerde yer alan polise yönelik haberlerdeki söylemsel boyutlar: Gaffar Okkan suikasti örnek olayı”, Polis Bilimleri Dergisi, Cilt:4, ss.187-204. Kuran, T.(2012). “Arap demokrasilerinin zayıf temelleri,” Optimist, Kasım 2012 ss. 92-93. Kurt, A,A. vd.(2010), “Medya okuryazarlığı ve eleştirel düşünme arasındaki ilişki”, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl:2, Sayı:2, ss.2024. Mavi, İ. (2012). “İdeoloji ve söylem”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Panopticon Sosyoloji Dergisi, Sayı 2. Meriç,Ö.(2012). “Yeni medya, görsel metinler ve aktivizm”, https://www.academia.edu/1511032/Yeni_Medya_G%C3%B6rsel_Metinler_ve_Akti vi zm, (Erişim Tarihi:26/05/2014). Ördek, K.(2012), “Trans bireylere karşı nefret söylemi”, (Edt. Yasemin İnceoğlu, Nefret Suçları ve/veya Nefret Söylemi), İstanbul: Ayrıntı Yayınları, ss.307-324. Özdemir, C. (2001). “Kimlik ve söylem”, Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl:2001,Sayı:2,ss.107,122. Özdemir, M.(2010). “Nitel veri analizi: sosyal bilimlerde yöntembilim sorunsalı üzerine bir araştırma”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt :11, Sayı:1, ss.323-343. Özer, Ö. (2009). Eleştirel Haber Çözümlemeleri, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Yayınları. 93 Özkan, A.(2006). “Küreselleşme sürecinde medya ve siyaset: “Medya Gücü”mü, “Gücün Medyası”mı?”, Stratejik Öngörü Dergisi Sayı: 8. Özkan, A.(2010). “Sosyal medya, komut ve komuta siyasetini sona erdirdi”, Türkiye Bilişim Derneği Dergisi, Yıl:38, Sayı: 127, ss.30-34. Öztekin, H.(2015). “Yeni Medyada Nefret Söylemi: Ekşi Sözlük Örneği”. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi Cilt:8, Sayı:38, ss.925-935. Paker, M. (2012). “Psikolojik açıdan önyargı ve ayrımcılık”, ”, (Edt. Kenan Çayır ve Müge Ayan Ceyhan, Ayrımcılık Çok Boyutlu Yaklaşımlar), İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. ss.41-52. Sambur, B.(2010). “Alevî sorununda paradigma değişimi: Özgürlük ve Çoğulculuk” Liberal Düşünce Dergisi, Yıl:15, Sayı 57- 58, Kış-Bahar, ss.7-15. Sarı, H.(2011). “Sosyal Medya Uygulamalarının On-line Halkla İlişkiler Açısından Değerlendirilmesi”, hasansari.com, (Erişim Tarihi:27/06/2014) Van Dijk, T. A. (2010). “Söylem ve iktidar”, (Çev. Pınar Uygun), (Edt. Ayşe Çavdar ve Aylin B. Yıldırım, Nefret Suçları ve Nefret Söylemi) İstanbul: Uluslararası Hrant Dink Vakfı Yayınları, ss.9-44. Talimciler, A.(2012). “Ötekine yönelik nefretin fark edilmediği ya da kanıksandığı alan: Türkiye futbol medyası”, (Edt. Yasemin İnceoğlu, Nefret Suçları ve/veya Nefret Söylemi), İstanbul: Ayrıntı Yayınları, ss.247-288. Telci, N,İ.(2014). “Mısır’da askeri darbe sonrası süreç ve yeni anayasa”, SETA, Sayı:86, ss.7-25. Tuncer, S, A.(2013). “Sosyal medyanın gelişimi”, (Edt. Zeynep Özata, Sosyal Medya), Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını, No: 2877, ss.2-25. Uyanık, F. (2013). “Sosyal medya: kurgusallık ve mahremiyet”, Yeni Medya Çalışmaları I. Ulusal Kongresi – Kongre Kitabı, ss.367-383, İstanbul, Alternatif Bilişim Derneği. Uysal, G. (2011), “Van’da deprem oldu, yardım mı edelim nefret mi edelim?”, http://baskaldiraninsan.com/2012/01/27/vanda-deprem-oldu-yardim-mi-edelimnefret- mi-edelim/, (Erişim Tarihi: 3/06/2014). 94 Vural, Z. vd.(2007), “Distopyan perspektiften bilgi iletişim teknolojileri ve insanlığın geleceği”, Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Akademik Dergisi, Temmuz 2007, ss.5-21. Vural, A, B. vd. (2010). “Yeni bir iletişim ortamı olarak sosyal medya: Ege Üniversitesi İletişim Fakültesine yönelik bir araştırma”, Journal of Yasar University, Cilt:5, Sayı: 20, No: 5, ss. 3348- 3382. Weber, A. (2011). Nefret Söylemi El Kitabı, (Çev.) Metin Çulhaoğlu, Strazburg: Avrupa Konseyi Yayınları. Yayman, H.(2011), “Şark Meselesinden Demokratik Açılıma Türkiye’nin Kürt Sorunu Hafızası”, Ankara: Seta Yayınları. Zonana, Ester vd.(2012). “Ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik kurulu kanun tasarısı”, taslağı ve nefret suçları”, (Edt. Yasemin İnceoğlu, Nefret Suçları ve/veya Nefret Söylemi), İstanbul: Ayrıntı Yayınları, ss.121-125. İnternet Kaynakları http://www.yasemininceoglu.com/default.aspx?cat=5&pag=1171 (Erişim Tarihi:03/12/2014) http://www.milliyet.com.tr/evlat-acisi-biledinlemediler/gundem/gundemdetay/16.09.2012/1597001/default.htm/ http://www.milliyet.com.tr/uzm.%20psikolog,%20psikoterapist%20rusennur%20arikan/ofke-yonetimi-kadin-1588639/, (Erişim Tarihi: 07/03/2014) http://www.tdk.org.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.5388aa42 b7e1f1.30932781/ (Erişim: 07/03/2014) http://blog.milliyet.com.tr/aykiri-duygular--4--kin-ve-nefret/Blog/?BlogNo=393261 Tarihi:9/3/2014) (Erişim http://www.kenttv.net/yazarlar.php?id=681 (Erişim Tarihi:9/3/2014) http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.540ce64 4759122.60146737 (Erişim Tarihi: 11/03/2014) http://www.anlasana.com/egitim/geleneksel-medya-sosyal-medya.html Tarihi:26/4/2014) 95 (Erişim http://www.aa.com.tr/tr/dunya/335705--avrupada-asiri-sag-basarisini-yukselen-gocmenkarsitligina-borclu (Erişim Tarihi: 27/05/2014) http://www.gencbaris.com/nefretin-soylemi-ve-ifade-hurriyeti/ (Erişim Tarihi 03/06/2015) http://www.anlayis.net/makaleGoster.aspx?dergiid=8&makaleid=3216 (Erişim Tarihi 03/04/2014) http://www.bugun.com.tr/ermeni-dolu-rum-tohumu-gavur-vs--yazisi-49183/ (Erişim Tarihi:6.3.2014) http://www.turkyahudileri.com/images/stories/dokumanlar/farkli_kimliklere_yahudilige_baki s_algi_arastirmasi_090930.pdf (Erişim Tarihi:17/5/2014) http://www.kaosgl.com/sayfa.php?id=3425 (Erişim Tarihi: 16/05/2014) http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/nefret-sucu-ve-demokrasi_2149963.html Tarihi:19/05/2014) (Erişim http://www.tgc.org.tr/bildirge.asp (Erişim Tarihi:26/05/2014) http://www.marksist.org/yazarlar/f-levent-sensever/10484-nefret-soylemi-ile-ifadeozgurlugunun-sinirlari (Erişim Tarihi: 25/05/2014) http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/nefret-soylemi-ve-ifade-ozgurlugu-10358 Tarihi:25/05/2014) (Erişim http://www.bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/136217-aihm-den-ornek-nefret-soylemi-karari (Erişim Tarihi:27/05/2014) http://bianet.org/biamag/din/127216-aleviler-esit-yurttaslik-baris-demokratik-anayasa-istiyor (Erişim Tarihi: 08/06/2014) http://enformatik.kku.edu.tr/dokumanlar/BOLUM-7_INTERNET.pdf Tarihi:03/06/2014) (Erişim http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0nternetin_tarihi (Erişim Tarihi:03/06/2014) http://tr.wikipedia.org/wiki/Web_2.0 (Erişim Tarihi:7/06/2014) http://www.bilgius.com/tag/web-2-0-ozellikleri/ (Erişim Tarihi:09/06/2014) http://kenandabirkuyu.blogspot.com.tr/2014/02/sozluk-ve-blog-sitelerinde-nefret.html (Erişim Tarihi:08/06/2014) http://www.youtube.com/watch?v=0Xd9mQkdVCs (Erişim Tarihi: 11/06/2014) http://www.cnnturk.com/2013/bilim.teknoloji/internet/03/21/youtube.bir.milyar.kullaniciya.ul asti/700985.0/index.html (Erişim Tarihi:12/06/2014) http://tr.wikipedia.org/wiki/Sosyal_medya (Erişim tarihi: 12/06/2015) 96 http://www.aksam.com.tr/ekonomi/teknoloji/internetin-yukselisi-ve-sosyal-medyaningucu/haber-225026 (Erişim Tarihi:26/6/2014) http://sosyalmedya.co/youth-insight-arastirma-turkiye/ (Erişim Tarihi:26/06/2014 ) http://sosyalmedya.co/gsb-sosyal-medya-arastirmasi/ (Erişim Tarihi:26/06/2014) http://www.aa.com.tr/tr/haberler/249490--turkiye-sosyal-medya-kullaniminda-ikinci-sirada (Erişim Tarihi:27/06/2014) http://www.ozhandonder.net/sosyal-medyanin-gucu (Erişim Tarihi:29/06/2014) http://www.radikal.com.tr/yazarlar/m_serdar_kuzuloglu/gezi_parki_eylemlerinin_sosyal_med ya_karnesi-1138146 / (Erişim Tarihi:29/6/2014 ) http://www.sabah.com.tr/Pazar/2013/01/06/klavye-delikanliligi-mi-devrimin-anahtari-mi/ (Erişim Tarihi:03/7/2014) http://haber.yasar.edu.tr/2013/08/28/sosyal-medya-stres-atma-alani-oldu/ Tarihi:05/07/2014) (Erişim http://tr.wikipedia.org/wiki/Facebookba Erişim tarihi:07/07/2014 http://www.campaigntr.com/2014/02/20/68209/facebook-turkiye-rakamlarini-acikladi/ Erişim tarihi:06/07/2014 https://eksisozluk.com/eksi-sozluk-nefret-soylemi-denetim-projesi--2875131?p=1 Tarihi :01/08/2014) (Erişim http://www.aljazeera.com.tr/gorus/nefreti-azaltmak-elimizde (Erişim Tarihi: 31/07/2014) http://www.milliyet.com.tr/1997/10/24/yasam/alevdizi.html /Erişim Tarihi: 05/8/2014 http://sosyalmedyakulubu.com.tr/sosyalmedya/2014-twitter-kullanici.html tarihi:06/08/2014) (Erişim http://tr.wikipedia.org/wiki/Twitter (Erişim Tarihi: 08/08/2014) http://sosyalmedyakulubu.com.tr/sosyalmedya/twitter-nedir-nasil-kullanilir.html Tarihi: 09/08/2014) (Erişim http://www.mediacatonline.com/gezi-direnisinin-en-populer-hashtagleri/ (Erişim Tarihi: 15/08/2014) https://about.twitter.com/company (Erişim Tarihi: 21/08/2014) http://www.ebizmba.com/articles/social-networking-websites Erişim Tarihi:26/08/2014 http://usmed.org.tr/sosyal-medya-ve-siyaset/ Erişim Tarihi:26/08/2014 http://www.dijitalajanslar.com/turkiye-twitter-kullanici-istatistikleri-2014/ Tarihi:01/09/2014 Erişim http://turkey.setimes.com/tr/articles/ses/articles/features/departments/society/2012/08/17/fre01 Erişim Tarihi:03/09/2014 http://www.agos.com.tr/haber.php?seo=twitter-nefret-soylemi-kapsaminda-kullanicibilgilerini-paylasti&haberid=5460 Erişim Tarihi:07/09/2014 97 http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/180131/_Butun_muslumanlari_oldurun__iki_nu marali_gundem_oldu.html Erişim Tarihi: 22/07/2015 http://tr.wikipedia.org/wiki/2013_M%C4%B1s%C4%B1r_Asker%C3%AE_Darbesi Tarihi:26/09/2014 Erişim https://www.youtube.com/watch?v=INKVJ_qNJeI Erişim Tarihi: 28/07/2014 http://tr.wikipedia.org/wiki/2014_%C4%B0srail%E2%80%93Gazze_%C3%A7at%C4%B1% C5%9Fmas%C4%B1 Erişim Tarihi:28/09/2014 https://tr.wikipedia.org/wiki/Kat%C4%B1l%C4%B1mc%C4%B1_s%C3%B6zl%C3%BCk Erişim Tarihi: 1/10/2014 http://www.odatv.com/n.php?n=ateistler-nihat-hatipogluna-kazan-kaldirdi-1208141200 Erişim Tarihi:29/09/2014 https://www.alternatifbilisim.org/wiki/%C4%B0nternetin_Nefret_Su%C3%A7unu_Te%C5% 9Fvik_i%C3%A7in_Kullan%C4%B1m%C4%B1ndaki_Pervas%C4%B1zl%C4%B1 k/ (Erişim Tarihi: 12.09.2014) http://dijitalhayat.tv/akademi/2014/dijital-kultur-ve-turkiyede-cevrimici-kullanici-profili, Erişim tarihi: 20.10.2014). http://www.incisozluk.com.tr/w/bu-k%C3%BCrtleri-vatana-hangi-mal-ald%C4%B1-amk/ Erişim Tarihi:31/10/2014 http://www.bianet.org/bianet/ayrimcilik/141626-nefret-dusmanlik-ve-savas-soylemiuzerinden-yayiliyor (Erişim Tarihi:28/10/2015). http://www.prestijgazetesi.com/haber-8567-nefret_suclari_k (Erişim Tarihi:29/10/2014). http://www.ebizmba.com/articles/social-networking-websites Erişim Tarihi:10/22/2015 http://www.karsigazete.com.tr/asayis/cudi-daginda-orman-yangini-suruyor-h47010.html (Erişim Tarihi:25/07/2015) 98 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler: Doğıım tarihi 03.05.1989 Doğum yeri: İstanbul Medeni Durumu: Bekâr Eğitim: Lise: 2003-2006 İstinye Lisesi Lisans: 2007-2011 İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Yüksek Lisans: 2011Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Anabilim Dalı Bilişim Bilim Dalı Çalıştığı Kurumlar: 2012-2014: Metrekare Fuarcılık -Tasarım Sorumlusu 2015- : Teko Events Paris –Tasarım Sorumlusu 99