M. Meclisi B : 56 ihtiyaçlarını ve meselelerini görüşmeleridir. Bundan başka mmtakavî misaklar sulhun mulhafazası için kıymetlerini şimdiden isbat etmişlerdir.» Atatürk'ün naklettiğimiz beyanı burada 'bitiyor. Bu beyan mevcut olmasa bile biz Ata­ türk'ün bağımsız politika zihniyetini Türki­ ye'nin hür iradesiyle, talebiyle, hattâ ısrarlı gayretleriyle NATO ya dâhil olmasına engel teşkil etmediğinin açık idraki içindeyiz. Ama ben bu beyanları ve bundan sonra Atatürk devrinde yapılmış ittifak çalışmala­ rını «Türkiye NATO'ya girmekle bağımsız­ lığını kaybetti. Atatürk'ün mubaret ruhu eza içindedir» feryatlariyle ortalığı bulandır­ mak istiyenlerin ne kadar dalâlet içinde ol­ duklarını görmez gözlerine sermek için söy­ ledim. Atatürk devrinde izlenen denge politikası­ nın en bariz tezahürü 1934 deki Balkan Pak­ tıdır. Atatürk o devrin siyasi şartlan içinde bölge devletlerinin maruz kalacakları, kendi güçlerinden üstün tehlikeler karşısında te­ ker teker yok olmamalarını temin için Balkan Paktının kurulmasının önderliğini yapmıştır. Yine Atatürk, bizzat kendisinin sulh idea­ linde müşterek bir eser diye tavsif ettiği Sâdabât Paktını kurmuştur. Yine Atatürk, Avrupa'daki siyasi hâdise­ lerin inkişafı karşısında batılı demokrasiler­ le münasebetlerini geliştirmiş ve o ingiltere, Fransa, Türkiye ki, - demin Sayın Nihat Erim ide bu konuya temas buyurdular - ittifakına müncer olmuştur. Milletler Cemiyeti sisteminin ihlâli Akde­ niz Bölgesinde fiilî tecavüzlerin o devirlerde başlaması, Atatürk'ü değişen şartların seyyaliyetiyle Türk güvenliğinin açık kalmama­ sını teminen bu ittifaklara sevk etmiş olduğu açıkça görülüyor. Muhterem arkadaşlarım, Türkiye her de­ virde olduğu gibi Atatürk devrinde de itti­ faka girmiştir ve bugün de bir itifak içinde­ dir. Bu hiçbir zaman bağımsızlığı zedeliyen ve o şekilde prezante edilmesi mümkün bir hareket değildir. Osmanlı imparatorluğundan beri jeopoli­ tik vaziyetimiz biri dünya siyasetindeki den­ ge içinde yerimizi seçmiye mecbur ve mahrum etmiştir. 19 . 2 . 1969 O :2 Bir mukadder sual var: «Bir tasnif yaptı nız, vaktiyle bir Avrupa muvazenesi vardır, şimdi bir Dünya muvazenesi oldu ve Dünya muvazenesi içindeki şartlar Türkiye'de NATO'ya tercih bir imkân veya zaruret yarattı, id­ diası var ama, bu şartlar nasıl oldu da Avru­ pa muvazenesi yerine Dünya muvazenesi kaim oldu?» Bu sualin cevabı üzerinde de küçük bir açıklama yapılabilir. ikinci Dünya Savaşı bittiği zaman milletler­ de bu fecî harbin doğurduğu büyük tahribat ve felâket karşısında intibah husule geleceği ve harbin bir daha kolay kolay ağza alınmıyacağı zannedilirken, bir harbin bir sulhu sükûn dev­ resi getirmediği görüldü. Bilâkis, sıcak harb kadar tehlikeli ve sürprizlere müsait bir soğuk harb devri başladı. O zaman Orta - Avrupa'da İngiltere, Fransa ve Benelüks devletlerinin bir­ leşerek kendilerini tehdideden müşterek teh­ likeye karşı, 1948 tarihinde, bir Batı Birliği vücuda getirdiklerini görüyoruz. Bu Batı Bir­ liği kurulmuştur, fakat kurulduğu anda müt­ tefikler açıkça görmüşlerdir ki, bir araya ge­ tirdikleri güçleri, mâruz bulundukları tehlike­ leri kapamıyor. Birleşmelerine rağmen kendi­ lerini tehdideden tehlikeden daha zayıf hal­ deler. Ve bu kanaat onları da, Amerika katıl­ madıkça bu muvazene içinde emniyetlerinin sağlanamıyacağı hissini doğurmuştur. Ameri­ ka'nın bu pakta katılma daveti, demin Sayın Kırca arkadaşımın da «Niçin Amerika Batı ile ittifakta millî menfaat arar?» konusuna değin­ diği zaman, isabetle izah ettiği gibi, muhtemel bir büyük Dünya katastrofunda kendisiyle muaraza edecek devletlerin yanında, rızası hilâ­ fında veya rızası ile, bir Avrupa'yı beraber görmemenin ve o potansiyeli de, o taraf arasın­ da mütalâa etmemenin hesapları içinde, Ameri­ ka ile Batı devletleri arasında NATO İttifakı kurulmuştur. Bu ittifaka bilahara, Türkiye, Yunanistan ve Federal Almanya iltihak etmiş ve ittifakın gücü artmıştır. Bugün o devirlerden oldukça ilerdeyiz, ara­ dan 20 yıl geçti. Kendilerini müşterek tehlike­ ye mâruz hisseden devletlerin o günkü zayıf ha­ linde değişiklikler oldu. Ekonomileri değişti, teknolojileri ilerledi, yalnız bugün dahi yapı­ lan hesaplar, Amerikasız bir Batı Birliğinin mâruz kaldığı tehlikeleri kendi kaynak ve kuv70 —