İSLAM HUKUKUNDA SÜNNET'İN DELiL DEGERi Dr. Dursun Aygün* I- SÜNNETiN TANIMI Sözlükte "alışılmış yol" anlamına gelen sünnet, usul-ü fıkıh ilminde "Hz. Peygamber (s.a.s.)'den nakledilen söz, fül ve takrirlerdir" şeklinde tanıınlannuştır.ı II- SÜNNETİN ÖNEMİ Hz. Peygamber (s.a.s.)'in sünnetinin, İslam hukukunda büyük bir yeri ve önemi vardır. Çünkü Sünnet, bir taraftan Kur'an'da asılları sabit olan hükümleri tamanıla­ yan, onları teyid eden hükümler getirirken, diğer taraftan Kur'an-ı Kerim'de emredildiği halde hakkında yeterince açıklama ve ayrıntı verilmeyen pek çok hükmü ayantılı olarak açıklamış, uygulamasım göstermiştir. Örneğin namazların hangi vakitlerde kaçar rekat ve nasıl kılınacağı, zekatın hangi mallardan ne kadar verileceği, orucun nasıl tutulacağı, haccın nasıl yapılacağı Peygamberimizin sünnetiyle ortaya konulmuştur. Aynca Sünnet, Kur' an' da yer almayan, kendileriyle evlenilmesi nesep ile haram olanların süt yoluyla da haram olacağı, bir erkeğin hanınıının üzerine onun teyzesi ve halasıyla evlenemeyeceği, vitir namazı, ramazan orucunu bozana keffaret gerekeceği gibi bir kısım hükümler de getirmiştir. ı Kısaca İslam hukukunun bir çok meseleleri sünnete dayarnlarak çözüme kavuştu­ rulmuştur. Eğer sünnet olmasaydı Kur'an'ın emrettiği başta namaz, oruç, hac, zekat gibi pek çok emri, herkes kendi anlayışına göre uygulamaya kalkışacağından bu Müs- * Başkanlık Müfettişi. Hallaf, Abdulvahhab, I/mu Usuli'l-Fıklı, Kuveyt, 1983, s.36 vd; Zeydan, Abdülkerim, e/-Veciz Fi Usuli'l-Fıklı, Beyrut, 1998, s. 164 vd; eş-Şeyh, Mansur Muhammed, Teysiru Usuli'l-Fıklı, Kahire, ty. s.45 vd; Şa'ban, Zekiyyüddin, Islam Hukuk Ilminin Esasları, Terc: Dön mei'" 1. Kafi, Ankara, 1990, s.63 vd; Atar, Fahrettin, Fıkıh Usulü, Istanbul, 1988, s.35 vd. 2 Hallaf, age, s.39; Zeydan, age, s.l77; eş-Şeyh, age, s.56 vd; Şa'ban, age, s.83 vd; Atar, age, s.38. 51 D lY ANET ILMI DERGI • ClLT: 35 • SA YI: 2 • NISAN-MAYIS-HAZIRAN 1999 lümanlar arasında büyük bir kargaşaya neden olurdu ve bu emirler doğru dürüst yerine getirilmezdi. İşte sünnet bütün bu muhtemel problemleri, sıkıntılan ortadan kaldırarak, İslam dininin daha iyi anlaşılınasını, getirdiği hükürnlerin pratik hayatta rahat ve kolay bir şekilde uygulanabilmesini sağlamıştır. ID- SÜNNETİN DELİL OLUŞU (hüküm koyma) İslam hukukunun Kur' an' dan sonra ikinci kaynağı olduğu, Kur' an gibi sünnete de uyınanın zorunlu olduğu, bir başka deyiş­ le sünnetin de bağlayıcı olduğu hususlarında İslam hukukçulan görüş birliği içerisindedirler. İslam hukukçulan bu görüşlerini şu delillere dayandırınaktadırlar: Sahih Sünnetin, teşri' de A- Kitaptan Deliller: Kur'an-ı Kerim'de bu hususa delalet eden pek çok ayet-i kerimeden bazılan şun­ lardır: ı. Hz. Peygamber (s.a.s.)'e imanın farz olduğunu gösteren ayetler: Kur'an'da bir çok ayet-ikerime açıkça Hz. Peygamber (s.a.s.)'e iman edilmesini enıretınektedir. Bu ayetlerden birinde şöyle buyurulmaktadır: "Allalı'a ve iinımi peygamber olan Resulüne -ki o, Allalı 'a ve omm sözlerineinamr-iman edin ve Ona uyun Id lıidayete eresiniz"3. Bu ayet Hz. Peygamber (s.a.s.)'e imanı ve bunun bir sonucu olarak da ona uymayı enıretınektedir.4 2. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in sünnetinin vahiy ayetler: kaynaklı olduğuna işaret eden ayeti kerime, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in teşri' nitelikli sözlerinin vahye dayandığını göstermektedir: "0, arzuswuı göre kmıuşmaz. O (söylediği) valıyedilenden başkası değildir"5. Buna göre hem Kur' an, hem de Sünnetin kaynağı vahiydir. Ancak Kur'an vahy-i metluv (okunınuş vahiy), Sünnet ise vahy-i gayr-i ınetluv (okunınarnış vahiy)dür. Yani Kur'an'ın hem manası, hem de Iafızlan, Sünnetin ise sadece ınanası vahiydir. Sünnetin lafızları Hz. Peygamber (s.a.s.)'e aittir. 6 a) Şu b) Şu ayetlerde Kur'an ile birlikte zikredilen "hikmet"in, Hz. Peygamber (s.a.s)'in sünnetini belirttiği kabul edilmektedir:? 3 Araf:J58. 4 eş-Şeyh, age, s.54; Atar, age, s.36; Güngör, Mevlüt, "Sünnetin Dindeki Yeri" adlı eserin içinde yer alan "Kur'an'ın Hz. Peygamber'in Sünnetine Verdiği Değer" adlı tebliğ, Istanbul, s.60. 5 Necm: 3,4. 6 el-Gazali, Ebu Haınid Muhammed, el-Mustasfa Min Ilnıi'l-UsuÇMısır, 1322, I, 129; Zeydan, age, s. 162; Atar, age, s.36; Kandemir, M. Yaşar, TDV Islam Ansiklopedisi Hadis maddesi, XV, 29. 7 eş-Şafii, Muhammed b. ldris, er-Risale, Terc: Şener, Abdulkadir, Çalışkan, İbrahim, Ankara, 1996, s.51; Kandemir, TDV Isiarn Ansikiopedisi Hadis maddesi, XV, 29; Güngör, age, s.61 vd. 52 İSLAM HUKUKUNDA SÜNNET'IN DELIL DEGERI "Allah sana Kitabı ve lıikmeti indiı-miş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. "8 "Evlerinizde okunan Allah' ın ayetlerini ve hikmeti 3. Hz. Peygamber (s.a.s.)'e ayetler: Kur'an'ı açıklama "Insanlara, kendilerine indirifeni na da Kur' wı 'ı im/irdik. "ıo Buna göre sünnet, Kur'an'ın açıklaman hatırlayzn ... "9 görevinin için ve verildiğini gösteren düşünüp anlasınlar diye sa- bir tamamlayıcısı ve hükümlerin bir kaynağıdır ll. 4. Hz. Peygamber (s.a.s.)'e itaati emreden, onun hakenıliğini ve verdiği hükünılerin kabülünü öngören, onun hükmüne rıza göstermemeyi ve ona muhalefet etmeyi yasaklayan ayetler: "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ulu'l-enıre de itaat edin. Eğer bir hususta wılaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsamz- onu Allah'a ve Resulüne götürün ... "12 "Kim Resul'e itaat ederse, Eğer Allah 'ı mzı bağışlasm. "1 4 "De ki: Allalı'a itaat etmiş olur. "13 seviyorsamz bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve "Peygamber size neyi verdiyse onu nm ... "ıs alın ve size neyi yasakladıysa giinahları­ ondan sakı­ "Hayır, Rabbine andolsun ki, onlar aralarmda çıkcm anlaşmazlıklarda seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme kw~çı içlerinde bir burukluk duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar. "16 "Allah ve Resıllii bir işte hüküm verdiği zaman, w1ık milmin bir erkek ve miimin bir kadımn, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allalı 'a ve Resulüne karşı gelirse apaçık bir sapıklığa diişnıiiş olur." J7 "Bu sebeple omm (Allah Resuliinün) emrine aykırı davrananlar, haşlaruıa bir bela gelmesinden yahut kendilerine çok acı bir azap isabet etmesinden sakmsınlar. "18 8 Nisa,ıı3. 9 Ahzab, 34. ıo Nahı: 44. ı ı Zeydan, age, s. ı62; Atar, age, s.36; Güngör, age, s.65. ı2 Nisa: 59. ı3 Nisa: 80. ı4 Ali lmran: 31. ı5 Haşr: ı6 ı7 ı8 7. Nisa: 65. Ahzab: 36. Nur: 63. 53 D lY ANET ILMI DERGI • CILT: 35 • SA YI: 2 • NISAN-MAYIS-HAZIRAN 1999 Bütün bu ayet-i kerimeler çok açık bir şekilde Hz. Peygamber (s.a.s.)'in sünnetinin de dinimizin bir kaynağı olduğunu göstermektedir. lY 5. Hz. Peygamber (s.a.s.)' e helal ve haram koyma yetkisi veren ayetler: Bu ayetlerden birinde şöyle buyrulmaktadır: "... Işte o Peygamber ki onlara iyiliği enıreder, ra temiz şeyleri !ıelal, pis şeyleri haram kılar... "20 onları kötülüktenmen eder, onla- Görüldüğü üzere bu ayette Allah, helal ve haram kılma fiilierini doğduran doğru­ ya Hz. Peygamber (s.a.s.)' e isnat etmiştir. Ölü hayvan etinin Kur' an' da yasaklanmış olmasına rağmen21, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in "Denizin suyu temiz, ölüsü helaldir" hadisi ile denizde ölen deniz hayvanlarının helal olduğuna; erkeklere altın takn1anın ve ipek giymenin haram olduğuna22, kendileriyle evlenilmesi nesep ile haram olanlaun süt yoluyla da haram olduğuna, bir erkeğin hanımının üzerine onun teyzesi ve halasıyla evlenemeyeceğine hükmetmesi bu hususun örneklerindendir23. Bu da hiçbir tereddüte mahal bırakn1ayacak şekilde Hz. Peygamber (s.a.s.)'in sünnetinin uyulması zorunlu şer' i bir delil olduğunu göstermektedir. B- Sünnetten Deliller: Şu hadisler sünnetin bir teşri kaynağı olduğunu göstermektedir: 1. Hz. Peygamber (s.a.s.) Muaz b. Cebel' i Yemen'e gönderirken ona "Sana bir dava getirildiğinde ne ile hükınedeceksin ya Muaz?" diye sordu. Muaz b. Cebel "Allah'ın kitabında bulduğum ile hükınedeceğim" diye cevap verdi. Hz. Peygamber "Onda bulamazsan ne ile hükınedeceksin" diye sordu. Muaz "Peygamberin sünneti ile hükınedeceğirn" cevabını verdi. Hz. Peygamber "Allah Resulünün sünnetinde de bulamazsan" diye sorunca Muaz "İctihad ederim" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.) "Hamd, Allah Resulünün elçisini muvaffak eden Allah'a mahsustur" 24 buyurmuştur. 2. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Şunu kesin olarak biliniz ki, bana Kur' an ve onun bir misli daha verilmiştir. Yakında karnı tok bir halde koltuğuna yaslanmış birisi "Size bu Kur'an yeter, onda neyi helal bulursanız, onu helalkabul edi19 Zeydan, age, s.l62 vd; Hallaf, age, s.37 vd; es-Sibai, Mustafa, es-Sünnetu ve Mekanetulıa Fi't-Teşrii'l­ lslami, Beyrut, 19ll5, s.3lll vd; Atar, age, s.36; Şa'ban, age, s.71; Güngör, age, s.66 vd; Kandemir, TDV Islam Ansiklopedisi Hadis Maddesi, XV, 2ll; DlB Din Işleri Yüksek Kurulu Değerlendirmesi, Diywıet Ilmi Dergi, c.33, sayı:2, s.X4 vd. 20 A'raf: 157. 21 Maide: 3. 22 Tirmizi, Libas: 1,2. 23 Güngör, age, s.68,69; Din Işleri Yüksek Kurulu Değerlendirmesi, aynı yer, s.XK 24 Tirmizi, Ahkam, 3; Ebu Davud, Akdi ye, I I. 54 ISLAM HUKUKUNDA SÜNNET'IN DELIL DEGERI niz, onda neyi haram bulursanız, haram kabul ediniz" diyecek. Şunu iyi biliniz ki AIlah Resulünün haram kıldığı da Allah'ın haram kıldığı gibidir"25. C- Sahabe Uygulaması ve İcma: Kur'an-ı Kerim'in Hz. Peygamber (s.a.s.)'e indirilişine şahit olan, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bütün uygulanıalarını gören, Ona uyup namaz kılan, Onunla gazalara katı­ lan, Ona biat eden tüm sahabe, hem Hz. Peygamber (s.a.s.)'in hayatında ve hem de vefatından sonra Onun sünnetine uymanın gerekli olduğu konusunda icma etınişler­ dir. Sahabe-i Kiranı Hz. Peygamber (s.a.s.)'in verdiği hükümleri mutlaka yerine getiriyor, emirlerine yasaklarına sımsıkı sarılıyor, helal kıldığını helal, haram kıldığım haram sayıyorlardı. Onun ortaya koyduğu bir hükme tabi olmayı gerekli görürken, Kur'an'da yer alan hüküınlerle, Hz.Peyganıber (s.a.s.)'in koyduğu teşrii hüküınler arasında herhangi bir ayrım yapınıyorlardı. Sahabeden sonra, Tabün, Tebeü't-Tabiin ve müçtehit imarnların hepsi Hz. Peygamber (s.a.s.)'in teşri kıldığı bu tür hüküınlere tabi olmanın gerekli olduğu konusunda görüş birliğine vanmşlardır. Sözü nazarı itibara alınabilecek hiçbir ilim adamı çı­ kıp da Resulullah'ın sünnetine tabi olmanın gereksiz olduğunu iddia etınemiştir26. D- Akli Delil: (s.a.s.)'in Allah'ın Resulü olduğuna İnanmak, ona itaat etınek, verdiği hükme, söylediği söze boyun eğmek, getirdiği her şeyi kabul etmeyi gerektirir. Böyle olmazsa ona inanmanın bir anlamı olmaz. Peygambere muhalefet ederek Allah'a itaat etınek ve onun hükmüne boyun eğmek düşünülemez27. · Hz. Muhanımed Yukarıdaki deliller çok açık, kesin ve hiçbir tereddüde, şüpheye mahal bırakma­ yacak biçimde Hz. Peygamber (s.a.s.)'in sünnetinin, Kur'an'dan sonra dinin kaynağı, uyulması zorunlu, bağlayıcı şer' i bir delil olduğunu göstermektedir. Buna rağınen, ya bütün bu delilleri göz ardı ederek hiç de ilmi ve makul olmayan bir takım tez ve gerekçelerle, ya da söz konusu deliller üzerinde yapılan indi, keyfi ve aykın yoruınlar. la Sünnetin bağlayıcılığı ve delil oluşu hakkında şüphe ve tereddüt uyandırabilecek, kafaları ve zihinleri bulandırabilecek bir takım görüşler de ileri sürülebilmiştir. Ancak söz konusu deliller karşısında bu tür görüşlerin hiçbir geçerli ve tutarlı yanı bulunmamaktadır. Örneğin "... Bu kitabı sana, !ıer şey için bir açıklama ... olarak indirdik"28 ayet-i kerimesinden hareketle "Kur'an her 25 26 27 2X şeyi açıklarmştır, bu nedenle Kur'an'dan başka Ebu Davud, Sünne, 5. Din Işleri Yüksek Kurulu Değerlendirmesi, aynı yer, s.92; Hallaf, age, s.38. Zeydan, age, s.l63; Atar, age, s. 37. Nahl: 89. 55 DIYANET ILMI DERGI • ClLT: 35 • SA YI: 2 • NISAN-MAYIS-HAZIRAN 1999 bir hüküm kaynağı olmadığı gibi buna gerek de yoktur" demek doğru bir yaklaşım değildir. Evet Kur' an her şeyin açıklayıcısı olarak indirilmiştir ve onun açıkladığı hususlardan birisi de Sünnetin bağlayıcı şer'i bir delil olduğudur. Kur'an'ın bu beyanı görmezlikten gelinerek öne sürülen bu görüşün tutarhlığından ve geçerliliğinden söz edilebilir mi? Ya da "Hz. Peygamberin din adına hüküm koyma yetkisi yoktur. Kur' an' da kapalı olarak yer alan namaz, oruç, hac, zekat vb. hükümleri açıklayıcı nitelikteki sünnet bağlayıcı, bu nitelikte olmayan ve doğrudan hüküm koyan sünnet ise bağlayıcı şer' i bir delil değildir" şeklindeki görüşün de hiçbir haklı delili yoktur. Çünkü bizzat Allah tarafından Hz. Peygamber (s.a.s.)'e "helal ve hararnları belirleyebilme yetkisi tanınnııştır. Diğer taraftan Sünnetin beyan nitelikli olan kısmının bağlayıcı olduğu, doğrudan hüküm ifade eden kısmının ise bağlayıcı olmadığı şeklindeki bir aynının ve sınırlandırmanın hiçbir delili yoktur. Yukarıda zikredilen deliller böyle bir aynma gitıneksizin sünnetin bağlayıcı bir delil olduğunu ortaya koymaktadır. Aynca Sünnetin beyan için olanı ile doğrudan hüküm ifade edeni arasında bir fark bulunmamaktadır. Çünkü teşri amaçlı salıih sünnet sonuç itibariyle vahye dayanmaktadır ve ilahi kontrol altında bulundurulan ve hatta hataya düşmemesi için zaman zaman ilahi uyanlara muhatap olan Hz. Peygamber (s.a.s.)'den sadır olmuştur. Dolayısıyla sünnet arasında böyle bir ayırım yapmak doğru değildir. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Sünnetinin tespitinde Hadisçilerin ne kadar ince eleyip sık dokudukları sünnetle ilgili ilim dallarına ait eserlerin incelenmesinden anlaşıl­ maktadır. Buna rağınen sünnet arasında Kur'an-ı Kerim veya İslam'ın genel prensipleri ya da akıl ile bağdaşmadığı halde Peygamberimize isnat edilenler var ise, bunlar ayıklannıalıdır. Fakat bu tür örneklerden hareketle bütün bir sünnetin toptan reddedilmesi veya bir kısmını alıp, diğer kısmını alınamayı savunmak doğru ve makul bir yaklaşım değildir. IV- SÜNNETiN ÇEŞİTLERİ VE DELİL DEGERİ Hz. Peygamber (s.a.s.)'den bize intikal .eden sünnetin hepsi, kendisiyle amel edilme, teşri kaynağı olma, hüküm çıkarılmacia kullanılma ve bağlayıcılık açısından aynı derecede değildir. Bu nedenle sünnetin çeşitleri ve delil değeri üzerinde kısaca durmakta yarar vardır. A- Sünnetin Mahiyeti Yukarıda üç 56 verilen Bakımından Çeşitleri: tanırnından kısma ayrılmaktadır: da anlaşılacağı üzere sünnet, mahiyeti bakımından ISLAM HUKUKUNDA SÜNNET'IN DELIL DEGERI ı. Kavli Sünnet: Hz. Peygamber (s.a.s.)'in değişik münasebetlerle söyledikleri sözlerdir. "Ameller ancak niyetiere göredir"29 hadisi bu kısmın örneklerinden biridir. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in sözleri sadece hükümleri açıklamak ve hüküm koymak maksadıyla söylenmiş ise bir teşri' kaynağı olur. Fakat bu özellikte olmayan, vahye dayanmayan, dünyevi ihtiras ve tecrübeye dayanan sözleri ise teşri kaynağı olmayıp, bağlayıcı değildir.3° Şu hadise bu görüşü doğrulamaktadır: Hz. Peygamber (s.a.s.), Medinelılerin hurmalarım aşıladıklarım görünce onlara aşılamamalarım tavsiye etmiş, onlar da bu tavsiyeye uyarak aşılamayı bırakmışlardı. Fakat o yıl hurma ağaçları meyve vermedi. Hz. Peygamber (s.a.s.) bunu öğrenince "Siz dünyamza ait şeyleri daha iyi bilirsiniz"31 buyurdu. Diğer bir rivayette ise şöyle buyurmuştur: "O söylediğim şahsi kanaatten ibarettir, işe yararsa uyarsımz. Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Şahsi kanaat hatalı da olabilir, isabetli de. Fakat size Yüce Allah'tan bir şey söylersem bilin ki asla Allah'a yalan nisbet etmem"32. 2. Fiili Sünnet: Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Hz. Peygamber (s.a.s.)'in mek mümkündür: fıllerini ve yapmış olduğu fıillerdir. bunların delil değerlerini şu şekilde özetle- a. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in yeme, içme, oturma, ihtiyaçlarım karşılama gibi insan olarak yaptığı fiilieri ibaha ifade eder, ümmeti hakkında da mubahtır. Yani yapılmasında sevap, yapılmamasında günah yoktur. Ancak Hz. Peygamber (s.a.s.)'in devarnlı olarak belirli bir şekil üzere yaptığı ve yapılmasım teşvik ettiği bu türden olan fılleri menduptur. Suyu üç defada içmesi, sağ tarafı üzerine uyuması gibi33. b. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in yünden yapılmış desenli elbise giymesi, sürme çekmesi gibi yaşadığı çevrenin adetlerine bağlı olarak yapmış olduğu fiilieri de ibaha ifade eder. Ancak bu tür fiilieri emreden veya teşvik eden bir hadis var ise o zaman bu fiiller şer'i olur. Sakal bırakmanın sünnet olması gibi3 4 • c. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in ziraat, ordunun tanzimi, hastalık tedavisi gibi alanlarda sırf şahsi görüş, düşünce ve tecrübelerine dayanarak yaptığı bir takım dünya işle­ riyle ilgili fiilieri de uyulması gerekli teşri kaynağı sayılmaz. Ancak bu tür fiilierin şer' i olduğuna dair deliller var ise, o zaman bu fıiller deliliere göre mendup veya vacip hükmünü alırlar35. Buhari, Bed'u'1-Vahy, 1; Müs1iın, !mara, 155. Zeydan, age, s.164; Hal1af, age, s.43; Atar age, s.38,39. Müs1iın, Faılail: 141. lbn Mace, Ruhun: 15. e1-Aıniıli, Seyfuılılin, el-llıkam Fi Usu/i'l-Aiıkam, yy, ıy, I, 59; Eıniri Paılişah, Teysiru't-Talırir, yy, ty, III, 120; Hallaf, age, s.42; Zeydan, age, s.l65; ei-Arusi, Abılu1kadir, Ef'alu'r-Rasul. Cidde, 1984, s.145. 34 ei-E~gar, Muhaınıneıl, Ef'alu'r-Rasul, Beyrut, 198!!, 1,237. 35 Zeyılan, age, s.l65; Hall af, age, s. 43-44. 29 30 31 32 33 57 D lY ANET ILMI DERGI • ClLT: 35 • SA YI: 2 • NISAN-MAYIS-HAZIRAN 1999 d. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in dörtten fazla evlenmesi gibi kendine mahsus fiilieri ümmeti hakkında hüküm ifade etmez, ümmeti bu fıillere uyamaz3 6 • e. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in dini açıklamak için yaptığı fiiller hüküm ifade eder ve bu tür fiiller kendisi hakkında farz ise ümmeti hakkında da farzdır, vacipse vaciptir, mendupsa menduptur. Namaz ve hac gibi mücmel emirlerin yapılış şekillerini, Resulullah'ın fiilleriyle açıklaması bu türün örneklerindendir37. f. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in yukarıda sıralanan fiil çeşitlerinin dışında kalan mücerret fiillerinden vücup, nedb veya ibaha gibi şer'i vasfı bilinenler, müminler hakkında hiiküm ifade eder. Hz. Peygan1ber (s.a.s.)'e vacip ise müminlere de vaciptir, mendupsa menduptur, mubahsa mubahtır. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in şer'i vasfı bilinmeyen mücerret fiillerinden, devamlı olmamak üzere iki rekat namaz kılmak gibi Allah'a yakınlık maksadı ta~ıdığı belli olanlar müminler hakkında menduptur. Çünkü Hz. Peygan1ber (s.a.s.)'in bu fiilleri yapması, fiilen terk edilmekten ev la olduğunu ortaya koyar. Allah'a yakınlık maksadı taşıyan en asgari hüküm de nedbtir ve burada yakinen bilinen de budur. Bu tür fıillerden alım-satım, kira, ziraat ortaklığı gibi Allah'a yakınlık maksadi taşıdığı belli olmayanlar müminler hakkında mubahtır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bunları yapması, o fiilleri yapmakta sakınca olmadığım ortaya koyar ki bu da ibaha ifade eder. İlıahadan daha fazla bir hükme delalet etınesi başka delilleri gerektirir. Burada yakinen bilinen ibahadır.38 Genel olarak ele alındığında Hz. Peygamber (s.a.s.)'in vacip, mendup olma gibi şer'i vasfı bilinen ve kendine mahsus olmayan fiilleri de sözleri gibi şer' i delil olup, bağlayıcıdır. Bu hüküm ibadetlerin dışında kalan fiilleri için de aynıdır. Yukarıda genel anlamda sünnetin delil oluşuyla ilgili olarak kaydettiğimiz deliller, Hz. Peygan1ber (s.a.s.)'in fiillerinin de şer' i bir delil olduğunu göstermekle birlikte, bu hususta daha pek çok delil bulunmaktadır.39 Bunlardan sadece birini zikretmekle yetineceğiz. Allah Teala bir ayette şöyle buyurmaktadır: "Andolswı ki Allalı Resu/iinde sizin için, Allalı 'a ve alıiret giiniine kavuşmayı unumlar ve Allalı 'ı çok zikredenler için en mükemmel hir ömek vardır. "40 36 Zeydan, age, s. 1li6; Hallat; age, s.44. 37 Zeydan, age, s. 166; Atar, age, s.39; Şa'ban, age, s. SS. 38 Am idi, age, I, 170; Eşgar, age, s. 1ti6- 167, Şa 'han, age, sJlY. 39 Bu deliller için bkz. Aygün, Dursun, "Hz. Peygamber'in Fiil ve Takrirlerinin Delil mi Dergi, cilt: 32, sayı:3, s. 121 vd. 40 Ahzab: 21. 58 Değeri", Diyanet li- ISLAM HUKUKUNDA SÜNNET'IN DELIL DEGERI Bu ayetteki ''Usvetün" kelimesi, füllerinde kendisine uyulacak, örnek alınacak kimse demektir. Dolayısıyla bu ayet Hz. Peygamber (s.a.s.)'i uyulması gereken en mükemmel bir şahsiyet olarak takdim etmiş ve kendisine mahsus olanları hairç fiillerinin Müslümanlar hakkında birer delil olduğunu ortaya koymuştur!. 3. Takriri Sünnet: Hz. Peygamber (s.a.s.)'in huzurunda söylenen bir sözü veya yapılan bir fıili, bir hareketi veya gıyabında söylenen ve yapılan bir söz ve hareketten haberdar olduktan sonra reddetmeksizin sükut etmesidir. Muaz b. Cebel'i Yemen'e gönderirken Hz. Peygamber (s.a.s.)'in onun söylediklerini tasvip etmesi bu kısmın örneklerindendiL Takriri sünnet de fiili sünnet gibi değerlendirilir. Başka delilere ve duruma olarak takrirler bazen vacip, bazen medup ve bazen mubah olarak kabul edilir. bağlı Bu hususun delillerinden birisi şudur42: Hz. Peygan1ber (s.a.s.)'in huzurunda söylenen bir söze, yapılan bir fiile veya gıyabında Müslümanların söylediği bir söz veya yaptığı bir davranıştan haberdar olduğu halde buna karşı çıkmayıp susması, bu tür söz ve davranışlarda herhangi bir sakınca olmadığını dolayısıyla bunların caiz olduğunu gösterir. Çünkü İslam' ı öğretmek ve ona aykın düşen şeylerin yanlışlığını göstem1ek üzere gönderilen bir peygamberin, huzurunda cereyan eden İslaın'a aykın bir söz ve davranış karşısında sessiz kalınası düşünülemez. Bu neden1e takriri sünnet de kavli ve fiil sünnet gibi şer'i bir delil olup, Müslümanlar açısından bağlayıcı hüküm ifade eder. 43 B- Rivayet Açısından Sünnetin Çeşitleri Hanefiler sünneti, rivayet yani Hz. Peygamber (s.a.s.)'den bize ulaştınlış şekli bakımından üç kısma ayırmaktadırlar: 1. Mütevatir Sünnet: Yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayacak sayıda bir Sahabe topluluğunun Hz. Peygamber (s.a.s.)' den rivayet ettiği, daha sonra da bu topluluktan Tabiin ve Etbaut't-Tabiin devirlerinde de aynı özellikteki toplulukların rivayet ettiği haberdir. Beş vakit namazın rekatları, zekatın nisabı, haccın nasıl yapılaca­ ğı gibi hususlar mütevatir sünnetle açıklanmıştır. Mütevatir sünnet hüküm itibariyle kesinlik ifade eder. ltikat, ibadet ve muaınelat konularında delildir. Mütevatir sünnetle amel etınek farzdır ve onu inkar eden dinden çıkmış sayılır. 41 EI-Aiusi, Ebu'I-Fadl Şihabuddin, Rulıu'/-Mewıi, Beyrut, ty, XXI, 168; Ehnahh Harndi Yazır, Hak Dini.Kur'an Dili, Istanbul, 1979, IV, 3X83. 42 Daha fazla bilgi için bkz, Aygün, agm, s.l25 vd. 43 Amidi, age, I, 173; Emiri Padişah, age, III, 128; Eşgar, age, Il, 96; Zeydan, age, s. 167. 59 D lY ANET ILMI DERGI • ClLT: 35 • SAY!: 2 • NISAN-MAYIS-HAZIRAN 1999 2. Meşhur Sünnet: Hz. Peygamber (s.a.s.)'den bir, iki veya tevatür sayısına ulaş­ marınş sayıda sahabi tarafından rivayet edildiği halde, Tabiin ve Etbau't-Tabiin devirlerinde tevatür derecesine ulaşıııış sünnettir. Mestler üzerine meshin caiz olduğu­ nu gösteren hadis bu türdendir. Meşhur sünnet kesine yakın bilgi ifade eder. Bu hadisi inkar eden fasık sayılır. Meşhur hadislerle, Kur'an'da mevcut olmayan hükümler sabit olur ve bunlar Kur'an'ın "funnı"ını tahsis, "mutlak"ını takyit edebilir. 3. Ahad Sünnet: Gerek Sahabe, gerekse Tabiin ve Etbau't-Tabiin devirlerinde sayıları tevatür derecesine ulaşmayan ravilerce Hz. Peygamber (s.a.s.)'den, rivayet edilen sünnettir. Sünnetin büyük bir çoğunluğu bu nevidendir. Ahad hadis zanni (kesin olmayan) bilgi ifade eder. Bu yüzden itikadi konularda bu tür sünnetle amel edilmez. Ahad sünneti inkar edenler bidat ehlinden sayılır. Dört mezhebe göre sahih olan ahad haberler şer'i bir delil olup, ibaret ve muame-. lat konularında bunlarla amel edilir. Ancak Hanefiler ve Malikiler ahad sünnetle amel edilebilmesi için bazı şartlar da ileri sürmüşlen:fu44. Hanefılerin dışındaki alinılere göre sünnet rivayet açısından mütevatir ve ahad olmak üzere iki kısma ayrılır ve meşhur sünnet başlı başına bir nevi olmayıp, ahad sünnet çerçevesinde değerlendirilir. Sonuç olarak, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in sahih sünneti -çeşitleri itibariyle bağlayıcılığı yönündeki ihtilaflar saklı kalmak kaydıyla- İslam hukukunun Kur'an-ı Kerim'den sonra gelen ikinci hüküm kaynağıdır ve Kur'an gibi sahih sünnete de uyulması zorunludur. 44 Zeydan, age, s. 168 vd; Hallaf, age, s.41 vd; 60 Şa'ban, age, s.66 vd; Atar, age, s.4l vd.