Berrin Özcan 21502230 İnsan Ruhundaki Cehalet ve Bilgelik Çatışması José Saramago'nun dünyamızın yüzleştiği en büyük sorunlardan birine değindiği yapıtı Mağara, her insanın içinde kendinden bir şeyler bulacağı, sıcacık hislerle dolu bir roman. Her ne kadar basitçe, geleneksel karakterleri ele alarak yazılmış olsa da aslında Mağara, arkasında kocaman bir felsefe barındırıyor. Geleneksel kasaba hayatını kent yaşamının soğukluğuyla çok iyi karşılaştıran José Saramago, adeta bizlere bizim bildiğimiz bir hikayeyi baştan ancak çok daha güzel bir şekilde anlatıyor. Üretkenlikten uzaklaşıp nasıl tüketimi temel alan bir yaşama geçtiğimizi alegorik ve kendine has muhteşem üslubuyla anlatan yazarın kusursuz bir başka başyapıtı Mağara. Mağara, bugünlerde de sıkça karşılaştığımız modern ve geleneksel yaşam karşıtlığını, suni, güvenli olduğu iddia edilen, ruhsuz ve tüketime dayalı bir Merkez ile geleneksel, üretken ve doğal hayatın çatışması olarak temel alıyor. Ve bu yüzden romanın beni en çok etkileyen noktalarından biri, baş kahramanımız çömlekçi olan ve kasabada basit bir hayat yaşayan Cipriano Algor'un Merkez ile verdiği mücadeleydi. Kahramanımızın en başından beri içinde bulunduğu basit ancak gerçek duygular, yaşadığı hayatını bırakmak istememesi ve kızı ve damadıyla birlikte Merkez'e taşınma fikrine direnmesi çok etkileyiciydi. Ancak plastik tabakların Cipriano Algor'un ürettiği çömleklere tercih edilmesi ile neredeyse kahramanımızın dünyası başına yıkılıyor ve bu durumun okuyucu için de çok üzücü olduğunu düşünüyorum. Modern hayatın bizlere getirdiği neredeyse bütün kolaylıkların böyle bedelleri olduğunu anlamak ve kahramanın duyguları ve düşünceleri beni derinden sarstı ve duygulandırdı diyebilirim. Ayrıca romandaki en güzel şeylerden biri de samimi ve sıcak ilişkiler ve onların kentin suniliğinden uzak, saf sevgiye dayalı olmasıydı. Geleneksel ancak bir o kadar da sıcak olan karakterler okuyucuya, gerçek duyguların kaynağı olan doğal yaşamın, süslü cümlelerle anlatılan kent yaşamından nasıl kat be kat daha iyi olduğunu çok güzel anlatıyorlar. Romanda üstü kapalı bir şekilde ancak hikayeye çok güzel adapte edilmiş insan ruhundaki mağara alegorisi daha önce üzerinde hiç düşünmediğim derin bir felsefe olmakla beraber beni kitapta en çok etkileyen şey oldu. Birçok insanın kent hayatı için kasabadaki hayatını göz kırpmadan terk etmesi ve aslında gerçekleri ve gelecekteki tehlikeleri görmemesi adeta bir mağarada gün ışığından ve hakikatlerden bihaber duvarların karşısında yaşamaya benzetiliyor. Ancak cesur olup kahramanımız Cipriano Algor gibi gerçeklerle yani gün ışığıyla yüzleşmek bizleri o mağaradan ya da suni hayattan kurtarıyor. Romanın derinlerindeki bu etkileyici felsefenin gerçekten anlaşılması güç ancak son derece doğru olduğunu düşünüyorum. Karanlık yani cahillik ile aydınlık yani bilgelik arasındaki farkındalığı kazanma sürecini en güzel şekilde anlatıyor yazar. Cipriano Algor'un da aslında bu farkındalığı Merkez'e yerleşmeden önce kazanmış olması ve bu nedenle oradan uzak durma isteğini çok iyi anlamış oldum ancak bunun derinliklerinde böyle güzel bir felsefenin yatıyor olması beni hem şaşırtmış hem de heyecanlandırmıştı. Ve bir kez daha yazarın anlatımına hayran kalmama sebep olmuştu diyebilirim. Mağara, hem toplumumuzun içinde olduğu durumu çok güzel anlatan hem de bu durumdan kurtulmak için bize harika bir çıkış yolu öneren José Saramago'nun büyüleyici baş yapıtlarından biri. İnsanın ruhundaki mağarada içine girdiği cehalet ve bilgelik çatışmasını, sıradan insanların hayatına çok güzel dahil ederek büyük bir ders veriyor aslında bu roman. Her okuyanın damağında güzel bir tat bırakan, samimi ve sıcak anlatımıyla çarpıcı gerçekleri bir araya getiren Mağara, kuşkusuz herkesin okuması gereken kitaplardan. Kaynakça Saramago, J. (2014). Mağara. İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi.