yaşayanlarının gözüyle çanakkale cephesi

advertisement
YAŞAYANLARININ GÖZÜYLE
ÇANAKKALE CEPHESİ
YAZARLAR
YARBAY HAYRİ
YARBAY İZZEDDİN
BİNBAŞI BURHANEDDİN
YÜZBAŞI CELALEDDİN
BİNBAŞI MEHMED NİHAD
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİNE AKTARAN
DR. BURHAN SAYILIR
DERLEYEN VE ÖZETLEYEN
SAMET ARIKER
ÇANAKKALE, 2014
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ
I.BÖLÜM: GİRİŞ
II.BÖLÜM: MUHAREBE ALANLARININ GENEL DURUMU VE
YAPLAN HAZIRLIKLAR
A. Saroz Grubu
B. Kuzey (Arıburnu) Grubu
C. Asya (Anadolu) Grubu
D. Güney (Sedd’ül-bahir) Grubu
III.BÖLÜM: KRONOLOJİK OLARAK YAŞANAN ÇIKARMA VE
MUHAREBELER
A. Anafartalar Grubu Muharebeleri
B. Kuzey (Arıburnu) Grubu Muharebeleri
C. Kumkale Muharebeleri
D. Güney (Sedd’ül-bahir) Grubu Muharebeleri
IV.BÖLÜM: DEĞERLENDİRME
A. 19 Mayıs Taarruzu
B. Kumkale Muharebeleri
SONUÇ
ÖNSÖZ
Dr. Burhan Sayılır tarafından yayına hazırlanıp, ‘’Türk Kurmay Subayları’nın Gözüyle
Çanakkale Savaşı’’ adıyla Salyangoz Yayınları tarafından okuyucuya sunulmuş bu eseri;
yayına hazırlayan hocamızın eserin Osmanlı Türkçesinden, Türkiye Türkçesine aktarımında
konuya kendi görüşlerini katması sebebiyle düzenleme gereği duydum. Kaleme almış
olduğum bu makalenin II. , III. ve IV. bölümlerinin; Saroz ve Anafartalar ile ilgili kısımlar
Anafartalar ve Saroz Grubu Komutanlığı Kurmay Başkanlığı da yapmış olan Yarbay Hayri
Bey’in 9 Ocak 1920’de Erkan-ı Harbiye Mektebi’nde vermiş olduğu ‘’Anafartalar Grubu
Muharebatı’’ , Kuzey Grubu ile ilgili kısımlar Kuzey Grubu Komutanlığı Kurmay Başkanlığı
görevinde bulunmuş olan Binbaşı İzzeddin ve Binbaşı Burhaneddin’in verdiği ‘’Arıburnu
Muharebatı’’, Anadolu yakası ile ilgili kısım 15. Kolordu Kurmay Heyeti 1. Şube’de görev
yapmış Yüzbaşı Celaleddin’in vermiş olduğu ‘’Kumkale Muharebetı’’, son olarak Güney
Grubu ile ilgili kısım ise Güney Grubu Komutanlığı Kurmay Heyeti’nde savaşa katılmış olan
Binbaşı Mehmed Nihad’ın ‘’Seddülbahir Muharebatı’’ konulu konferanslarının önemli
noktalarının özeti ve derlenmiş hali niteliğindedir. Diğer kısımlar ise konuyla ilgili genel
görüşlerin yanında kendi yorumlarımı içermektedir.
Savaşı yaşamış komutanların görüşlerinin içerisine kendi yorumu katmamak konusunda
oldukça hassas davrandım. Nitekim 90 yıllık cumhuriyetimizin temel taşı niteliğindeki
Çanakkale Zaferi ile ilgili o mücadeleyi yaşamış ve büyük başarılar göstermiş aziz
kahramanların görüşlerini ağızlarından çıktığı şekliyle aktarmak oldukça önemli bir vazife ve
onlara duyulan bir saygı göstergesi olsa gerek.
Samet ARIKER
Çanakkale-2014
I.BÖLÜM
GİRİŞ
Rusya’nın sıcak denizlere inme politikası sebebiyle 19. yy boyunca İngiltere Osmanlı
Devleti’ni korumaya çalışmıştır. Ancak Kırım Savaşı’nın ardından; İngiliz birliklerinin
Gelibolu’ya yerleşmesi ve İngiliz filosunun Haliç’e demir atması sebebiyle bu ilişki uzun
sürmemiş ve İngiliz taraftarlığı son bulmaya başlamıştır. İngiltere tarafında da
Bulgaristan’da yapıldığı öne sürülen Türk mezalimi ve Türklerin yaptığı iddia edilen
Ermeni Soykırımı sebebiyle Türklere duyulan öfke artmaktaydı.
İki ülke arasındaki bu uzaklaşma Almanya’nın işine yarıyor ve Almanya 19. yy.ın 2.
yarısından itibaren Osmanlı Devleti’ne borçlar veriyor, Osmanlı subaylarının Almanya’da
eğitilmesi için teşviklerde bulunuyor ve iki ülke arasındaki ticari gelişmeler hızla
artıyordu.
Üçlü İtilaf üyeleri Osmanlı’yı paylaşmaya devam ederken; Genç Türklerin Sultan
Abdülhamid’i
tahttan
indirmeleri
Balkanlar’da
önemli
gelişmelere;
Avusturya-
Macaristan’ın Bosna-Hersek’i işgaline ve Girit’in Yunanistan’a katılmasına sebep
oluyordu. Tüm bu durumlar ise devletin çöküşünü hızlandırmaktaydı.
Tarblusgarb’daki İtalyan işgali, Balkanlardaki Osmanlı’ya karşı kurulan ittifaklar devleti
her geçen gün daha da yalnızlığa itiyordu.
Balkan Savaşları’nda Alman eğitimi almış Türk subayların başarısızlığından dolayı Genç
Türkler İngilizlere yaklaşmak istese de İngiltere’nin soğuk tutumu ve Almanların Limon
Von Sanders ile bir heyeti Osmanlı emrine göndermesi ile Rusya’nın tedirginliği artarken;
Osmanlı-Alman yakınlığı sürmekteydi.
2 Ağustos 1914’te Enver Paşa ile Alman Büyükelçisi Wangenhaim sadece Rusya’yı
kapsayan bir gizli anlaşma yaptılar. Ancak bu durum üzerine İngiltere’nin Almanya’ya
savaş açıp, Sultan Osman ve Reşadiye isimli Türk gemilerine el koyması üzerine olayın
yönü tamamen değişmişti.
4 Ağustos günü ise Goeben ve Breslau isimli iki Alman gemisinin İngiliz donanmasından
kaçarak Seddülbahir’e demirlemesi üzerine Osmanlı’nın İngiltere’nin el koyduğu iki
geminin yerine bunları satın aldığını açıklaması, durumu daha da karıştırıyordu.
11 Ağustos günü Osmanlı’da seferberlik ilan edilmesi üzerine Enver Paşa, Balkan Savaşı
lekesini temizlemek için herkese bir görev düştüğünü açıklıyordu.
27 Ekim 1914’te Amiral Souchon’un Karadeniz’e açılarak Rus limanlarını fiilen
bombalaması üzerine Osmanlı savaşa fiilen katılmış oluyordu.
13 Ocak 1915’te Rusya’nın da isteklerini göz önünde bulunduran İngiltere deniz harekâtı
düzenlemek için Çanakkale Cephesi’nin açılmasına karar verdi. Lord Kichener’in ortaya
attığı bu düşünce 28 Ocak günü Bahriye Nazırı Winston Churchill tarafından da tamamen
benimsenerek operasyon için karar veriliyor ve böyle büyük savaş yolunda ilk adım
atılıyordu…
II. BÖLÜM
MUHAREBE ALANLARININ GENEL DURUMU VE HAZIRLIKLAR
A. Saroz Grubu
Saroz Grubu; Gelibolu’nun kuzeybatısındaki Despot Limanı’ndan Enez’e kadar olan Saroz
Körfezi’ni korumak ve gözetlemekle görevliydi ve Grup Komutanı Miralay Ahmed Fevzi idi.
12. Tümen’in 35. Alayı’nın savunduğu bu bölge de 300 ile 800 arası asker mevcuttu. Bu
askerlerin ellerinde silah olarak küçük çaplı mavzerler bulunmaktaydı. 22 adet makinelinin de
bulunduğu bu grupta tüfek başı 223, makineli başına ise 13.080 fişek düşüyordu.
Kuzey ve Güney Grubu sürekli çarpışma içerisinde olması sebebiyle, Saroz Grubu sürekli
takviye yaptığı için askeri birlikleri devamlı değişmekteydi.
B. Kuzey (Arıburnu) Grubu
Düşmanın çıktığı noktadan daha ileri gitmesini engellemek ve bunun neticesinde de düşmanın
karada tutunmasına kesin bir şekilde engel olmak amacıyla devamlı olarak hücum
yapılıyordu. Düşmanın karada tutunmasına engel olunamıyor ve bunun sebepleri de çok fazla
araştırılmıyordu. Askerin çok yorgun oluşu bahane ediliyor; fakat bölgeye taze kuvvetlerin
gönderilmesi konuşulmuyordu.
Grup Komutanlığı’nı Esad Paşa’nın üstlendiği bu grupta 19. Tümen’den oluşuyordu.
Muharebe’nin sevk ve idaresini ele almış olan bu tümenin asker sayısı bir tümenin asker
sayısının çok üstündeydi.
Karışan alayların tanzimi için Kuzey Grubu’nda 16 Mayıs 1915 günü; 72. Alay’ın sağ tarafta,
125. Alay’ın sol tarafta ve 13. Alay’ın merkezde toplanması, 16. Tümen’in Kavakdere’ye
naklini ve Kabatepe Müfrezesinde iki taburun Hacı Andon Çiftliği kuzeyinde bulundurulması
emredildi.
19 Mayıs taarruzu için yapılan hazırlıklarda düşmanı denize dökmek fikri esas alınsa da
Başkomutanlık’tan gelen sahra mermilerinin yapılamadığı ve Almanya’dan da cephane
gelmesinin mümkün olmadığı haberi orduyu umutsuzluğa sevk ediyordu.
C. Asya (Anadolu) Grubu
Cephede söz konusu olan boğaz güvenliğini sağlamak olduğu için Anadolu yakasında da
önemli önlemler alınarak öncelikle Beşige Limanı ve Karanlık Liman’da güvenlik önlemleri
alarak olası çıkarmaların buralardan yapılması üzerinde durulmuştur. Bu sebeplerle 3. ve 15.
Tümen bir kolordu haline getirilerek Erenköy’ün güneydoğusuna yerleştirilmiştir.
4 Nisan 1915 günü Başkomutanlık’tan gönderilen raporda da Gelibolu Yarımadası’ndaki
hareketin tıkanması sebebiyle; düşmanın olası çıkarma yerleri olarak Seddülbahir ve Kumkale
ihtimalinin yüksek olduğu üzerinde durulmuştur.
Tüm bu durumlar sebebiyle; Anadolu yakasının güvenliği artırılarak Ezine’deki 11. Tümen
kuzeye, İstanbul’daki 3. Tümen Çanakkale yönlendirilmiş ve bu tümenlerden 6 Nisan günü
Weber Paşa komutasında 15. Kolordu oluşturulmuştur.
D. Güney ( Sedd’ül-bahir) Grubu
İngiliz ve Fransız birliklerinin cepheye akın akın taşınmasına karşılık; 30 Kasım 1914’te 7.
Tümen Tekfurdağı’ndan Gelibolu’ya, 9. Tümen’de Maydos’a yürüme emri aldı.
2 Aralık günü 3. Kolordu Komutanlığı boğazın karadan ve denizden müdafaasını üstlenme
emri alarak, 4 Aralık günü Gelibolu’ya ulaştı.
12 Aralık’ta yapılan bir değişiklikle ise, 8. Tümen Tekfurdağı’nda kalarak 3. Ordu emrine ve
9. Tümen Müstahkem Mevkii Komutanlığı emrine verildi.
21 Aralık’ta Bandırma’daki 11. Tümen’in 126. Alayı’nın Çanakkale’ye nakli, 30 Aralık’ta ise
11. Tümen kalan birliklerinin Ezine’ye kadar yürümesi emri verilmiştir.
2 Ocak 1915 günü 5. Tümen’in Keşan’a gönderilmesiyle birlikte; 18 Mart 1915’e ve daha
sonra 5. Ordu’nun kurulmasına kadar vaziyet aşağı yukarı bu durumda teşkil etti.
İlginç bir anekdot olarak; Trablusgarp Savaşı sırasında İtalyanların olası bir Çanakkale
çıkarması da düşünülmüş olup, buna karşı önlemler alınmıştır. Boğaz güvenliğini sağlaması
için altı tümen görevlendirilmiş olup; arazi yapısı sebebiyle olası çıkarma alanları olarak
Kabatepe, Zığındere, Seddülbahir ve Sarıtepe belirlenmiştir. Arıburnu tarafının ise çok sarp
olması sebebiyle buradan bir çıkarma yapılamayacağı düşünülmüştür.
III.BÖLÜM
KRONOLOJİK OLARAK YAŞANAN ÇIKARMA VE MUHAREBELER
A. Anafartalar Grubu Muharebeleri
5/6 Ağustos 1915 gecesi saat 1.45’te Saroz Grubu Kurmay Başkanı Ahmed Fevzi’ye
İngilizlerin Anafartalar mıntıkasına asker çıkarmaya başladığı haberi geldi. Bu esnada Saroz
Körfezi’nde bir kruvazör ve feribotun görülmesi üzerine 6. 7. ve 12. Tümenler harekete hazır
hale getirildi.
6/7 Ağustos’ta Kocaçimentepe’de İngilizlerin taarruzu üzerine Alman Albay Kannengiesser
komutasındaki ordu harekete geçmişti. İngilizlerin Anzak askerlerini kullanarak iki koldan
yürüttüğü bu taarruzda Kannengiesser yaralanarak emir komutayı vekâleten Binbaşı
Hulusi’ye bırakmıştır. Bu çıkarmada İngilizlerin hedefi Kocaçimentepe ve Conkbayırı olsa da
her hangi bir başarı sağlanamamıştır.
7/8 Ağustos günü düşmanın Kocaçimentepe’ye çıkması üzerine 7. ve 12. Tümenlerin bir
bölümü bu bölgeye ve Alçıtepe’ye kaydırıldı.
Yine aynı gün Ece Limanı’nın bombardıman edildiği haberi karargâha ulaştı. Anafartalar
Mıntıkası Komutanı Willmer; Limon Von Sanders’e giderek sık sık Grup Komutanı’nın
taarruz düzeni ve uygulamaları hakkında şikâyette bulunuyordu. Liman Paşa taarruzun bugün
yapılması gerektiğini söylese de Grup Komutanı Miralay Fevzi inisiyatif kullanıp taarruzu
gerçekleştirmiyor ve kendisinin divan-ı harbe gönderileceği korkusuna kapılıyordu. Bunun
üzerine Grup Komutanı 9 Ağustos günü sabahın ilk saatlerinde 12. Tümen’in MestantepePırnartepe sırtlarında bulunan düşmana taarruz etmesi emrini verdi.
8 Ağustos gününün akşamı 22.00’de Anafartalar Grup Komutanlığı’na Miralay Mustafa
Kemal’in atandığı ve Miralay Fevzi’nin derhal İstanbul’a gelmesi emri verildi.
9 Ağustos sabahın ilk ışıklarında harekete geçen Türk ordusu, saat 8.30’da 34. Alay’ın taarruz
sonucu Mestantepe’yi düşmandan geri aldı. Haberin Liman Paşa’ya bildirilmesi üzerine;
Liman Paşa taarruza katılan subayların birer derece terfi edilmesini emretmiştir. Fakat daha
sonra subayların araziyi bilmediği; bu tepenin Mestantepe değil, İsmailağa Tepesi olduğu
ortaya çıkmıştır. Yine aynı gün devam eden çarpışmalar yeni terfi eden başarısız ve araziyi
bilmeyen subaylar sebebiyle sonuçsuz kalmış ve böylece 9 Ağustos taarruzlarında başarı
sağlanamamıştır.
10 Ağustos sabahı 4.30’da düşmanı Conktepesi ve Şahinsırtı’ndan denize dökmek için taarruz
emri verilmiştir. Anafartalar Grup Komutan’ı Mustafa Kemal de hazırlıkları izlemek için
Suyatağı’na 8. Tümen karargâhına gitmiştir.
Sabah 4.30’da 261 rakımlı tepeden bir kürek işareti ile başlayan süngü hücumu askerimiz
kahramanlık ve cesaretiyle birleşerek düşmanın inancını kırarak geri çekilmesine ve günlerdir
başarısız çıkarmalar yapan askerimizin moral bulmasına sebep olmuştur. Düşmanın 10 kadar
makineli tüfekle ateş etmesi askerimize çok zayiat verdirdiği için Şahinsırtı alınamamış olsa
da devam eden düşman takibinde birçok askeri mühimmat ve tüfek ele geçirilmiştir.
Conktepesi’nde iki üç gündür yaşanan bu çarpışmalar sebebiyle ne şehitlerimiz ne de
düşmanını ölen askerleri gömülemediği için çürüyen şişmiş cesetlerin yaymış olduğu koku
sebebiyle gözetleme yerlerinde durulamıyordu.
15/16 Ağustos’ta yaşanan Kireçtepe Muharebeleri, Suvlacık’a yapılan taarruzla başlamış ve
163. Tugay kısmen kayıp vererek, kısmen de esir düşerek yok olmuştur. Bu bölgedeki
başarısızlıklar sebebiyle Kireçtepe ve Ece Limanı arasındaki bütün birlikler Yarbay Willmer’i
emrine verilerek 5. Tümen kurulmuştur. Kireçtepe bölgesi stratejik olarak önemli bir yer
olduğu için; bu gölgeyle ilgilenen tümenin Ece Limanı’yla da ilgilenmemesi için Ece Limanı
bağımsız bir müfrezeye verilmiştir. Önemli kayıplar verdiğimiz bu muharebeler İngilizlerin
başarı sağlayamaması sebebiyle son bulmuş ve kazanılan zamandan yararlanılarak mevzileri
tahkim işine girişilmiştir.
B. Kuzey (Arıburnu) Grubu Muharebeleri
18 Mart 1915 deniz taarruzu İtilaf Devletleri’nin İstanbul üzerindeki emellerini ortaya
koyduğu için, sahil savunmasıyla görevli birliklerin düzenlenmesi gerekliliği sonucu 5. Ordu
Komutanlığı oluşturulmuştur.
25 Nisan sabahı düşman donanması iki grup halinde Seddülbahir ve Kabatepe-Arıburnu
açıklarında görülmeye başlandı. Saat 4.00 başlayan 4000 kişilik Anzak çıkarması üzerine; 27.
Alay Arıburnu’na geri kalan 9. Tümen birliklerinin ise Seddülbahir’e hareket ettiği bildirildi.
Karaya çıkan düşman birlikleri Kocaçimentepe, Kanlısırt ve Kabatepe istikametlerinde
gruplar halinde ilerliyordu.
19. Tümen üstlerinden hiçbir emir almadığı halde, yaklaşan düşman tehlikesi sebebiyle
Arıburnu’na gitme kararı aldı. Ancak çıkartmanı derecesi bilinmediği için bütün tümen ile
gidilemedi. Bu sırada 57. Alay Bigalı Deresinde, 77. Alay Maltepe’de 72. Alay ise MaydosYalova yolu doğusunda bulunuyordu. Ayrıca bu arada 27. Alay da Maydos’tan hareket etmiş
bulunmaktaydı. Bu hareket sayesinde Kemalyeri’ne çıkmakta olan düşman püskürtülmüş,
Kocaçimentepe’ye çıkan düşman için de 19. Tümen harekete geçmiştir. Conkbayırı’na taarruz
emrini alan 57. Alay’ın başarı, fedakârca ve kahramanca hücumu sayesinde düşman adeta
ezilerek Yükseksırt’a kadar sürülüyordu. İşte 57. Alay’ın bu başarısı Arıburnu’ndaki başarının
temel taşını oluşturuyordu. Bu çarpışmalarda 5 taburdan oluşan toplam 2500 askerimize
karşın; düşmanın 12000 askeri bulunmaktaydı.
26 Nisan; bugün Çanakkale’nin en bunalımlı günlerinden birisiydi. Elde başka kuvvet
kalmamış, 7. Tümen henüz yetişememiş, 11. Tümen ise daha nakledilmemişti.
33. ve 64. Alaylarında katılımıyla 26 Nisan günü 2. taarruz düşünülmüştür. Topçu kuvveti ve
oldukça sınırlı ve az olmakla birlikte; toplam dört batarya bulunmaktaydı.
27 Nisan günü 64. ve 57. Alay Yükseksırt’a, 33., 27. ve 72. Alaylar da Kanlısırt’a taarruz
edecekti. Askerimizin tüm fedakârlığı sayesinde başarılı giden taarruz, gece olmasıyla birlikte
sonuca ulaşamamış ve esirlerden ele geçirilen haritalardan ilk hedefin Kocaçimen bölgesi
olduğu anlaşılmıştır.
1/2 Mayıs taarruzları da başarısız kalınca 19 Mayıs’a kadar ufak tefek baskınların dışında
büyük bir çarpışma olmadı.
İki tarafta taarruz gücünün yetersizliğini anlamış, fakat gücüne olan inancını kaybetmemiştir.
Bu sebeple cephedeki taarruz hareketlerinde bir duraksama yaşanmış ve artık daha çok mevzi
savaşları yaşanmaya başlanmıştır.
Düşmanı denize dökmek için büyük bir taarruz yapılması amacıyla Kuzey Grubu’ndaki
hazırlıklar sürerken, iki 12’lik obüs bölgeye sevk edilmişti. Kuzey Grubu’nun durumuna
değinmek gerekirse; Arıburnu’nda görevli olan 19.Tümen muharebenin başlangıcından beri
sevk ve idareyi eline almış ve görevini başarıyla sürdürmekteydi. Anafartalar mıntıkasındaki
kuvvetler ise gözetleme birlikleriydi. 16. Tümen ise geride ihtiyat olarak tutuluyor ve bir
bölümü ise Kocaçimen Dağı’na gönderiliyordu. Aynı şekilde düşman da güç tazeliyor ve her
gün 4-5 nakliye gemisi ile -ne geldiği gözlenemese de- yükleme işlemi yapılıyordu.
16 Mayıs 13.50’de ordu 19 Mayıs taarruzu için emir verdi ve taarruzun sabah 3.30’da
başlatılacağı belirtildi.
18 Mayıs sabahı topçu birlikleri taarruza hazırlık mahiyetinde deneme atışları yaptı; ancak
taarruzda bu atışların yapıldığını düşünecek olursak; bunlar sadece taciz ateşi niteliğinde olup,
düşmanı yok etmeyi planlamak kendimizi kandırmak olurdu.
Yine aynı gün Kuzey Grubu verdiği emirle; her tümenin karşısındaki düşmana hücum edeceği
ve bu hücumun baskın şeklinde süngü ile yapılacağı belirtilmiştir.
19 Mayıs 1915; hücum kararlaştırıldığı gibi 3.30’da başlatıldı. 63. Alay’a Haintepe’ye
düşmanın geri çekilme noktasına kadar ilerlemesi, 57. Alay’a düşmanı Kömürkuyu Deresi’ne
dökmek, 64. Alay’a özel bir fedai gibi sahilden Arıburnu iskelesine gitmesi, 52. 64. 27. ve 45.
Alayların 3. Taburlarına ise 57. Alay’ın gerisinde tümen ihtiyatı olarak kalmaları emri
verilmişti.
Muhtemelen her hücumdaki gibi askerlerin yine kahramanca atılmalar, atılanları geri
dönmemeleri ve karanlığın etkisiyle gözetlemenin de iyi olmaması sebebiyle tümen yanlış bir
değerlendirmeye sevk edilmiş ve ilk hücumda düşman siperlerine girildiği kanaatine
varılmıştı. Ancak hakikatte büyük bir başarı olmadığı gibi, zayiat büyüktü. Ancak tüm
birliklere başarı sağlanıncaya kadar taarruz emri veriliyordu.
19. Tümen’in verdiği bilgiye göre ilk baskın sonuç vermiş ve düşmanın ilk siperleri ele
geçirilmişti. Diğer tümenlerin verdiği bilgilerde de somut bir başarı olmasa da hepsi ümit vaat
eder nitelikteydi. Ancak 19. Tümen düşman taarruzuna uğradığı için hücumun devam
ettiremedi. Karşıdan ve yandan yediği düşman mermileri sebebiyle, ele geçirdiği düşman
siperlerini terk eden tümen kendi siperlerine dönmek zorunda kaldı. 2. ve 5. Tümen ise sürekli
hücum yeniliyordu. Ancak 2. Tümen bir türlü ilerleyemiyor, hatta kendi mevzilerini korumak
konusunda bile ümitsizliğe kapılıyorlardı. 16. Tümen sınırlı başarıdan söz etse de bu tümende
de durum ümitsizdi ve sürekli 2. Tümen ilerleyemediği için ilerleyemediklerinden
bahsediyorlardı. Ancak sonuç olarak 19 Mayıs Taarruzu verdiğimiz büyük kayıplar dışında
cephede hiçbir değişiklik doğurmamıştı.
26 Mayıs günü yapılan anlaşma ile iki tarafta ölülerini defnetme olanağını birbirine sunmuştu.
Bu antlaşmanın doğurduğu boşlukta yapılan incelemeler ile 16. Tümen’in terk ettiği sırtın
düşman tarafından işgal edilmediği ve bu bölgenin tekrar ele geçirilebileceği anlaşılmıştır.
C. Kumkale Muharebeleri
25 Nisan 1915 sabaha karşı 3.30’da 31. Alay 6. Bölük komutanı, Yenişehir ile Kumkale
arasındaki sahillere kayıkların ve denizaltıların yanaştığının çıplak gözle dahi görüldüğünü;
aynı zamanda birçok geminin Bozcaada’dan hareket ederek Yenişehir açıklarından
geçtiklerini, ancak hava karanlık olduğu için boğaza mı açıklara mı gittiklerini göremediğin
söyledi. Saat 4.20’de ise; İtilaf donanmalarının top atışı yaptığı ve 27 savaş gemisinin boğaza
giriş yaptığı haberi verildi. Karargâh, işitilen top seslerinin sürekli duyulan top seslerinden
farklı olduğunu ve bunun önemli bir olay olabileceğini düşünerek tümeni aradı ve 27 geminin
boğaza girmekte olduğunu öğrendi. Bunun üzerine Sarıçalı’nın kuzeyindeki tepeye gidilerek
düşman gemilerin Kumkale, Orhaniye, İntepe ve civarına şiddetli ateş açtıkları görüldü.
Sabah 7.35’te kolordu 3. Tümen’e verdiği emirde tümeninde taarruza katılabileceği ve
Kumkale’nin bu gece geri alınması gerektiğini bildirdi.
Kumkale önünde toplanan 31. ve 39. Alay’dan toplam 5 bölük, iki tabur ile iki cebel bataryası
14.00’da taarruza başladı. Yazışmalara bakıldığında, her nottaki ortak nokta; ‘’düşmana
taarruz, süngü hücumu ve düşmanı geri atmak’’tan ibaretti. Yazışmalarda kesinlikle taarruz
saati, görev dağılım gibi konulardan bahsedilmiyordu.
Karanlığın bastırmasıyla; idare güçleştiği gibi subayların büyük bir kısmının şehit düşmesi
sebebiyle emir komuta sarsılmıştı.
26 Nisan sabahı 3.00’da taarruz başladı. Birlik, köy çevresindeki siperlere ve düşmanın
çektiği tel örgülerin bulunduğu bölgeye gelerek köyün içine girdi ve sokak çarpışmaları
başladı. Yarım saat süren bu çarpışmalarda birkaç esir, birkaç silah ve Afrikalı askerlere ait
baltalar ele geçirildi. Sabah 7.00’de Kumkale’nin çeşitli bölgelerindeki düşmanlar beyaz
bayrak sallayarak teslim olmaya başladılar ve böylece hücum durdurularak teslim işlemleri
başladı. 31. Alay’ın 1. ve 3. taburlarının bulunduğu bölgede üst rütbeli bir Fransız subay,
yalnızca yüksek rütbeli bir subaya teslim olacağını söyleyerek beklemeye başladı; ancak bu
isteğinin yerine gelmemesi üzerine beklemekten vazgeçti.
15.00’da Menderes Nehri batısındaki kuvvetle değil taarruz savunma bile yapılamayacağı
düşünülmesi üzerine birliklere: ‘’Kumkale taarruzundan vazgeçilmiştir’’ emri verildi.
27 Nisan günü ise tümen yaptığı arazi incelemelerinde düşmanın Kumkale tahliyesini
gerçekleştirdiği ve Kumkale’nin tamamen boşaltıldığı anlaşıldı.
D. Güney (Sedd’ül-bahir) Grubu Muharebeleri
24 Nisan’da bir taraftan çıkarma ihtimalinin ortadan kalktığı bildirilirken, diğer taraftan 11.
Tümen raporlarında Bozcaada önünde 19 düşman savaş gemisinin toplandığı bildirilmiştir.
25 Nisan sabahı 5.00’te yoğun top sesleriyle günün başlaması üzerine, boğaza bir çıkarma
yapıldığı düşünülse de 15. Kolordu Kabatepe ve Seddülbahir’e bir çıkarma yapıldığı haberini
aktarınca hakikat anlaşıldı.
Yine aynı günün sabahında Kumkale çıkarması gibi, bir baskın niteliğinde düşmanın
Arıburnu’na da çıkarma yapması üzerine öncelikle Maydos’taki 19. Tümen emir gelmesini
dahi dinlemeyerek inisiyatif kullanarak bölgeye gidip büyük kahramanlıklar göstermiştir. 9.
Tümen kısmen Arıburnu, kısmen de Güney Grubu’na takviye edilerek 25/26 Nisan günleri bu
iki tümen başarılı/başarısız birçok karşı taarruz gerçekleştirmiştir.
26 Nisan gününe gelindiğinde düşmanın bütün gece asker çıkarmaya devam ettiği ve bir
mitralyöz takımını Seddülbahir’e çıkardıkları görülmüştür. Düşman Hisarlık mevkiinde
durdurulsa da çarpışmalar devam etmekteydi.
27 Nisan sabah erkenden düşman hattı yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Akşama doğru taraflar
birbirine 600-700 metre kadar yaklaşmış ve Hisarlık’ı almakla görevlendirilmiş olan Bursa
Taburu başarılı olamamıştı. 25. Alay Zığındere doğusunda süngü hücumu yapacak, 26. Alay
ise Kirte’de tümen emrinde kalacaktı. Jandarma taburu da hücuma kalkanların peşinden
giderek esirleri toplayacaktı.
28 Nisan sabahı 6.00’da düşman bütün cephede şiddetli taarruza başlamıştı ve durum sıkıntılı
bir hal almıştı. Cephe her tarafta sıkışmış ve enir komuta zinciri bozulmuş durumdaydı. Son
askeri birliklerde savaş hattına sokulmuş ve savaş çetin bir şekilde devam etmekteydi.
29 Nisan günü 7. Tümen’den 21. Alay’da gelmiş ve Ordu Komutanlığı düşmanın bölgeye tam
anlamıyla yerleşemeden büyük bir taarruzla denize dökülmesini emrediyordu.
1/2 Mayıs gecesi ise bölgede bulunan birliklerin düşmana genel bir gece taarruzu yapması
emredildi. Hücum saat 22.00’de başlayacak, ateş edilmeyecek ve baskın şeklinde süngü
hücumu yapılacaktı. Taarruza 9. Tümenden altı tabur, 7. Tümen’in tamamı ve bölge ihtiyat
ekibi katıldı; fakat sonuç alınamadı. Başarısızlığın sebepleri ise; düşmanın tam olarak
nerelerde olduğu, karaya ne kadar asker çıkartıldığı ve güçlerinin ne olduğunun bilinmiyor
olmasıydı. Buna karşın bilinen tek şey ise ‘’Seddülbahir’de bir düşmanın olduğu ve denize
dökülmesi gerekliliği’’ idi. Birlikler özellikle büyük çaplı gece taarruzlarına alışık değildi.
Bunun dışında taarruz emrinin geç verilmesi sebebiyle yeterli hazırlığın yapılamamış olması
başarısızlığı artıran sebeplerden biri olmuştur.
3 Mayıs sabahı trajedik bir olaya sahne oluyordu: Almanca yazılmış olan taarruz emri, az
Türkçe bilen bir Arap tercüman subayı tarafında Türkçeye çevriliyor ve taarruz yanlış
anlaşılarak hazırlıklar konusunda sıkıntılar yaşanmıştır. Hatta çevriden kaynaklı savaş
düzeninde iki taburun unutulmuş olduğu, 3-4 gün sonra bu birliklerin ‘’bize kimse erzak
vermiyor, nereye bağlıysak bildirilmesi…’’ şeklindeki müracaat ile ortaya çıkmıştır.
3/4 Mayıs Taarruzu hazırlıkları sürerken, tüm birliklerin muharebe alanına sevk edilmesi
sebebiyle 9. Tümen komutanının yanında iki kişi kalmıştı ve atını tutacak bir kişi bile yoktu.
4/5 Mayıs günlerinde ise 15. Tümen’in Soğanlıdere’de tekrar toplanması emredildi ve bu
8000 askerle birlikte bölgedeki asker sayısı 11500’e yükseldi. Bölgedeki asker sayısının daha
fazla olduğu bilinmekle birlikte birçok subayın aktardığına göre, bu tümen birlikleri gece
savaş hattına ilerlerken önlerindeki askerlerimizi düşman askeri zannederek ateş açmışlar ve
maalesef bir hayli kayıplara sebep olmuşlardır.
6 Mayıs’tan itibaren düşmanın giderek artan bir taarruz başladı.
8-9 Mayıs günü ise birkaç yüz metrelik siper düşmanın eline geçti.
9/10 Mayıs’ta 21. Alay’ın taarruzu ile bu siperler kolayca geri alındı.
19 Mayıs gecesi Arıburnu’nda genel bir taarruz yapılmak istense de 2. Tümen 500’den fazla
kayıp verdi ve başarılı olunamadı.
22 Mayıs günü Fransızlar 7. Tümen cephesine taarruz başlatsalar da bizim 43 şehit ve 428
yaralımıza karşılık, 2000’den fazla kayıp verdiler.
27 Mayıs’ta ise Majestic, Morto Koyu’nda Muavenet-i Milliye torpido zırhlımız tarafından
batırıldı.
4-6 Haziran arasında süren çarpışmalarda 10.000 şehit ve yaralı verilmiş olup; yalnızca
bunların bir kısmının siper ve değişik çukurlarda sıkışmaları sonucu şehit oldukları da
unutulmamalıdır.
20 Haziran günü yapılan hücumlarda en çok mühimmat eksikliği dikkat çekiyordu. 10.000
kum torbası isteniyor fakat 500 torba veriliyor; 5. Alay’daki 2.000 askere karşılık ise 700
tüfek veriliyordu.
4 Temmuz tarihine gelindiğinde yarımada da 4. Tümen’den başka taze asker yoktu. İşte tüm
bu sıkıntıların farkında olan düşman ölüleri defnetmek için yapılan anlaşma teklifini dahi
reddediyordu.
5 Temmuz sabahı Vehip Paşa gruba gelerek göreve başlıyor ve Weber Paşa bölgeyi terk
ediyordu. Aslında Weber Paşa’nın Liman Paşa ile arasının bu derece açılmasının en büyük
sebebi Weber Paşa’nın en başından beri taarruz fikrine karşı olmasıydı.
12/13 Temmuz muharebeleri hariç Grup’ta 99.855 şehit, yaralı ve kayıp vardı. Kayıp olarak
kayıtlara geçen askerlerin hemen hemen hepsi de bedeni tamamen parçalanmış şehitler ile
yaralı şekilde düşmana esir düşmüş olan askerlerdir. Subay kaybı da çok fazla olmakla
birlikte 7. Tümen taburlarının her biri 75 civarı subay kaybetmiştir. Zamanla 6 km.’lik bir
alana çıkan cephede km. başına ayda 9.000 kayıp verilmekteydi. Bunu Almanların Batı
cephesiyle karşılaştırdığımızda 700 km.’lik bir alanda Fransızların bir ayda 6.300.000 kayıp
vermesi gerekirdi.
Weber Paşa’nın son günlerinde bir Alman istihkâm bölüğü Romanya’dan sivil yolcu
kıyafetinde gönderilmiş ve bunlarla birlikte ayrıca 30 kadarda topçu subay gelmesi üzerine
Weber Paşa ‘’Bunları göndereceklerine 30 top mermisi ya da 30 piyade subayı gönderseydiler
daha iyi olurdu’’ demiştir.
19/20 Aralık gecesi 236 günlük muharebeden sonra Kuzey Grubu’nu ve 136 günlük
muharebeden sonra düşman Anafartalar’ı tahliye ediyordu.
8/9 Ocak 1916 günlerinde bu birliklerin bir kısmı güneye gönderilerek burada bir taarruz
düşünülse de 256 günlük bir muharebeden sonra bu bölgede boşaltılmış ve Türk askerinin
azmi karşısında düşman mağlubiyeti kabul etmiş ve özellikle de o muazzam devlet Rusya’yı
boş bir ağaç gibi deviren Çanakkale Zaferi olmuştur.
IV.BÖLÜM
DEĞERLENDİRME
A. 19 Mayıs Taarruzu
Çıkarmayı izleyen günlerde yapılan taarruzların tamamı düşmanı denize dökme amacı
taşımaktadır. Ancak yapılan taarruzlar düşmanı denize dökmeye yetmese de en azından elde
etmek istediklerine ulaşmasına engel olmuştur. Arıburnu cephesinde düşman yanaştığı
limanları hep ateş altında bırakmamız sebebiyle çok kötü durumdaydı. Ancak topçu
birliklerimizin ve mühimmatımızın yetersizliğinden dolayı çıkarmalardan kesin sonuç
alınamıyordu.
Ağır topçumuz olmamakla birlikte cebel ve sahra toplarımızın adedi de oldukça azdı. Bu
yüzden düşmana kayıp verdirme konusunda en büyük güvencemiz düşmanın ateşi kestiği
sabaha karşı saatlerde yapılan süngü hücumlarıydı.
19 Mayıs Taarruzu başarısızlığının en büyük sebebi topsuzluk ve yapılan planlarda topçu
bulunmamasından dolayı yaşanan sıkıntılardır. Kabul etmek gerekir ki baskın şeklinde
yapılan taarruzların mühimmat yönünden zayıf olmamamızdan başka açıklaması olamaz.
Zaten bu baskınların birçoğu kendimizi kandırmaktan öteye gitmemiştir. Çünkü baskın
hücumları, düşmanın gafil yakalandığı anlarda yapılan hücum çeşidiyken, biz silah
yetersizliğimiz sebebiyle çoğu kez düşmanın ne durumda olduğunu dahi bilmeden baskınlar
düzenledik.
Genel sorun olarak düşmanı tanımadığımız gibi; askerlerin ve sürekli değişen komutanlarında
birbirini tanımıyor olması büyük sorunlara yol açıyordu. Ayrıca siperlerin dar olması
askerlerin sıkışıp kalmasına ve rahat hareket edememesine sebep oluyordu.
Tüm bu sorunlar sebebiyle bu taarruzun sonucu 3.000 şehit ve 6.000 yaralı olmak toplam
üzere 9.000 kayıptı.
B. Kumkale Muharebeleri
Çanakkale taarruzunda İtilaf Devletleri’nin amacı iki boğazı da ele geçirerek Rusya’ya yardım
ulaştırmaktı. Bu yüzden de hedefe ulaşmak için ilk engel Çanakkale Boğazı idi. Boğazın
geçilmesine engel olan ise; giriş bataryaları, torpil hatları, obüs bataryaları ve sahil
istihkâmlarıydı.
25 Nisan günü kolordu, düşman Kumkale’ye çıkarsa gece bir süngü hücumu ile buradan
atılacaktır, emrinde bulurken; bu durum vaziyetin ne kadar vahim olduğunu ve düşmanın
Kumkale’ye çıkmaması için bir şey yapılmayacağını ortaya koymaktaydı. Ayrıca Bozcaada
açıklarına gelen Askold isimli bir Rus kruvazörü Beşige’yi bombardımana tutmuştu.
25 Nisan günü aslen Kumkale’ye zayıf bir müfreze çıkarılmış ve Anadolu yakasında başka bir
yere de taarruz düzenlenmemiştir.
Kumkale Muharebeleri de dâhil olmak üzere birçok başarılı taarruz da gösterdi ki, taarruzu
başarılı kılan; çok fazla askerle hücum etmek değil; gereği kadar asker, disiplin, iyi bir plan ve
iyi bir idareden geçmektedir.
Taarruzda emir ile uygulama birbirinden ayrılmalı ve taarruz emrini alan birliğin bunu
uygulamaya koyarken her yönüyle düşünmesi gereklidir. Bu yüzden emir verirken de bu emri
uygulamaya koyarken de aceleci davranmamak ve etraflıca düşünmek gerekir. Öncelikle
düşman mevzileri iyi bir şekilde keşfedilmeli ve ona göre bir taarruz planı yapılmalıdır. Plan
yapıldığı aşamada da; taarruz planı ve zamanı tüm birliklere bildirilmeli ve taarruzun ne
şeklide yapılacağı açıklanmalıdır.
Bunların dışında taarruza çıkarken sağlık hizmetlerinin iyi bir şekilde düzenlenmesi en önemli
ayrıntılardan biridir. Ayrıca karargâh yerini iyi seçmek ve komutan ile birlikler arasındaki
iletişimi iyi bir şekilde düzenlemekte taarruzdaki en hayati meselelerden biridir.
SONUÇ
Enver Paşa’nın, Goeben ve Breslau’ın boğaza girişini ‘’Müjde; bir oğlumuz oldu’’
diyerek sevinçle karşıladığı hazin olay: yani I. Dünya Savaşı’na girişimiz… İttihatçıların
Alman hayranlığı ve Balkan Savaşları’nda yaşadıklarımızı unutma isteği…
İşte bu şekilde başlamıştı savaş ve bitti denilen bir millet küllerinden doğarak, geçmişte
birçok kez olduğu gibi bir kez daha tarih sahnesine altın harflerle yazdırmıştı adını. Hem
de tüm yoksulluklara rağmen.
Belki de en hazin konulardan biride koskoca bir milletin tamamen Alman emir
komutasına girmiş olmasıdır. Öyle ki yukarıda bahsettiğimiz gibi Binbaşı Nihad’ın
aktarımına göre taarruz planları dahi Almanca kaleme alınmıştı ve çevirisinde yaşanan
zorluklar, yanlış taarruzlar ve yok yere kayıplara sebep oluyordu.
Her şeye rağmen kahraman Türk askerinin ben buradayım, bu vatan bizim dercesine tüm
zorlukları yenerek şehitlik mertebesine ulaşmak için yarıştığını hissetmek bu onurlu
mücadeleyi ortaya koymaya yetmektedir.
Ancak teknik olarak yaşanan sıkıntılar, mühimmat yetersizliği ve düşmanın izlenmesinde
ortaya çıkan zorluklar sebebiyle gereğinden fazla verilen kayıplar en üzücü noktalardan
birini oluşturmaktadır.
Türk’ün en büyük mücadelelerinden biri olan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden
yolu çizen Çanakkale Zaferi’ni bizlere yaşatan başta Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal
ATATÜRK olmak üzere, diğer tüm kahramanlarımız ve aziz şehitlerimizi saygı ve
şükranla yâd ediyorum.
Samet ARIKER
Çanakkale, 2014
Download