BAŞLIK SAYFASI GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ TURİZM İŞLETMECİLİĞİ EĞİTİM ANABİLİM DALI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN TURİZME ETKİLERİ: KONAKLAMA İŞLETMELERİNDE BİR UYGULAMA DOKTORA TEZİ Hazırlayan Burhan SEVİM Danışman Prof. Dr. Kurban ÜNLÜÖNEN Ankara - 2009 ii JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI Burhan SEVİM’in İklim Değişikliğinin Turizme Etkileri: Konaklama İşletmelerinde Bir Uygulama başlıklı tezi 11.12.2009 tarihinde, jürimiz tarafından Turizm İşletmeciliği Eğitimi Anabilim dalında Doktora Tezi olarak kabul edilmiştir. Adı Soyadı İmza Üye (Başkan): Prof. Dr. Azize TUNÇ HUSSEIN ……………………... Üye (Tez Danışmanı): Prof. Dr. Kurban ÜNLÜÖNEN ……………………... Üye: Prof. Dr. Dilaver TENGİLİMOĞLU ……………………... Üye: Doç. Dr. Alptekin SÖKMEN ……………………... Üye: Yrd. Doç. Dr. Ahmet TAYFUN ……………………... iii ÖNSÖZ Bu araştırmanın her safhasını titizlikle inceleyen, her konuda bana rehberlik yapan, daima örnek aldığım ve alacağım danışman hocam Sayın Prof. Dr. Kurban ÜNLÜÖNEN’e saygılarımı sunarak teşekkür ederim. Tezin tamamlanması sürecinde hazırlanan tez izleme raporlarına ilgileri ve değerli katkılarından dolayı tez izleme komitesi üyelerinden Sayın Prof. Dr. Azize TUNÇ HUSSEIN ve Sayın Prof. Dr. Dilaver TENGİLİMOĞLU hocalarıma teşekkür ederim. Beni bu konuda çalışmaya teşvik eden, tezin fen bilimleri ile ilgili alanlarında desteğini benden esirgemeyen çok kıymetli dostum ve meslektaşım Öğr. Gör. Özgür ZEYDAN’a, araştırmanın istatistiksel analizlerinin hazırlanmasında çok kıymetli vaktini ayırarak yardımlarını esirgemeyen Öğr. Gör. Dr. Sıddık ARSLAN’a çok teşekkür ederim. Anketlerin dağıtımı sırasında her türlü desteği sağlayan değerli dostum Mardan Palace Eğitim Müdürü Şükrü Timur SARAÇ’a, AKTOB’a ve ankete kıymetli fikirleriyle katılım yapan tüm işletme yöneticilerine teşekkürü bir borç bilirim. Bana her zaman sabır gösteren, maddi manevi daima yanımda olan sevgili eşime ve aileme sonsuz teşekkür ederim. Burhan SEVİM iv ÖZET İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN TURİZME ETKİLERİ: KONAKLAMA İŞLETMELERİNDE BİR UYGULAMA SEVİM, Burhan Doktora, Turizm İşletmeciliği Eğitimi Anabilim Dalı Tez Danışmanı: Prof. Dr. Kurban ÜNLÜÖNEN Kasım-2009 135 Sayfa Bu araştırmada 21. yüzyılın en önemli çevre sorunlarından biri olan iklim değişikliği konusu turizm sektörü açısından değerlendirilmiştir. Araştırmanın temel amacı, iklim değişikliğinin turizm sektöründe meydana getirdiği etkileri ortaya koyarak bu etkileri azaltmak veya ortadan kaldırmak için alınabilecek tedbirleri belirlemeye çalışmaktır. Araştırmada, geçmişte başlayan ve halen var olan bir durumu var olduğu şekliyle değerlendirmeyi amaçlayan betimsel yöntem kullanılmıştır. Araştırmanın uygulama alanı olarak Antalya ili seçilmiştir. Burada faaliyet gösteren 4 ve 5 yıldızlı oteller ile 1. sınıf (5 yıldızlı) ve 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köyleri araştırmanın evrenini oluşturmuştur. Araştırma evrenini oluşturan 326 işletmenin her birinden bir yöneticiye ulaşılması hedeflenmiştir. Araştırma, bu yöneticiler üzerinde anket tekniği kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonuçları, frekans analizi, t testi, ki-kare (χ2) ve ANOVA testi ile değerlendirilmiştir. Anlamlılık düzeyi, 0,05 olarak kabul edilmiş ve sonuçlar buna göre yorumlanmıştır. Araştırmada elde edilen bulgular, konaklama işletmelerinin büyük bir kısmının iklim değişikliğinden etkilendiklerini göstermektedir. Yöneticiler, son yıllarda özellikle elektrik kesintileri ve kuraklığa bağlı su sıkıntılarından önemli oranda etkilendiklerini belirtmişlerdir. Buna rağmen iklim değişikliğine karşı tesislerin yalnızca yarısının tedbir aldığı, diğer yarısının ise konuyla ilgili bir çalışmasının olmadığı anlaşılmıştır. Tedbir alan işletmelerin aldığı önlemlerin dağılımları incelendiğinde de alınan tedbirlerin bazı temel önlemlerde yoğunlaştığı ve işletmelerin büyük kısmının henüz bir çevre politikası ve eylem planına sahip olmadığı ortaya çıkmıştır. Oysa turizm sektörünün geleceği açısından konunun daha ciddi ele alınması ve somut çalışmalar yapılması gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: İklim değişikliği, küresel ısınma, turizm v ABSTRACT THE EFFECTS OF CLIMATE CHANGE TO TOURISM AN APPLICATION IN ACCOMMODATION ESTABLISHMENT SEVİM, Burhan Doctorate, Department of Tourism Management Education Thesis Supervisor: Prof. Dr. Kurban ÜNLÜÖNEN November, 2009 135 Page In this study, climate change, which is one of the most important environmental problems of 21st century, is examined in terms of tourist industry. The main goal of the study is to lessen the effects of climate change on tourist industry by introducing them or try to decide the measures that can be taken to abolish these effects. In the study, the descriptive methodology, which aims to assess a case that started in the past and still exists as it is, was used. Antalya was selected as the case study place. The total field under survey is the 4 and 5-stars hotels with 1st class (5 stars) and 2nd class (4 stars) holiday resorts. It was aimed to contact to each out of 326 managers that constitute the total field under survey. The questionnaire technique was used on these managers to collect data for the study. The collected data was analyzed by using frequency analysis, t test, chi square and ANOVA tests. The significance level was accepted as 0,05 and the results were evaluated according to it. The results of the study showed that the majority of the tourist accommodations were affected from climate change.The managers indicated that they were especially affected by power cut and water shortage connected to drought. Nevertheless, it was understood that only half of the managements took measures against climate change and the other half did nothing about the subject. When the ranges of measures that are taken by the managements were examined, it was seen that these measures were focused on some basic precautions and majority of managements hadn't had an environmental policy and an action plan yet. Key words: climate change, global warming, tourism İÇİNDEKİLER BAŞLIK SAYFASI ............................................................................ İ JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI.......................................... İİ ÖNSÖZ .............................................................................................İİİ ÖZET................................................................................................ İV ABSTRACT ...................................................................................... V İÇİNDEKİLER ............................................................................... Vİ TABLOLAR LİSTESİ.................................................................Vİİİ ŞEKİLLER LİSTESİ....................................................................... X KISALTMALAR LİSTESİ ............................................................ Xİ Sera Gazı Kısaltmaları ..................................................................................... xi Ölçü Birimleri Kısaltmaları ............................................................................ xii 1. GİRİŞ ............................................................................................ 1 1.1. Araştırma Problemi ................................................................................... 5 1.2. Araştırmanın Amacı .................................................................................. 6 1.3. Araştırmanın Önemi.................................................................................. 9 1.4. Araştırmanın Kapsam ve Sınırlılıkları .................................................. 14 1.5. Varsayımlar .............................................................................................. 16 1.6. Terimlerin Tanımlanması ....................................................................... 17 2. KURAMSAL VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE ....................... 19 2.1. Sera Etkisi ve Sera Gazları ..................................................................... 19 2.2. Küresel Isınma ......................................................................................... 27 2.3. İklim Değişikliği ....................................................................................... 32 2.3.1. İklim Değişikliği Senaryoları............................................................... 35 2.3.1.1. Sıcaklık Değişimi ve Deniz Seviyesinin Yükselmesi Öngörüleri . 37 2.3.2. İklim Değişikliğinin Etkileri ................................................................ 38 2.3.3. İklim Değişikliği Turizm İlişkisi ......................................................... 39 2.3.3.1. Turizmin İklim Değişikliğine Etkileri ........................................... 40 2.3.3.2. İklim Değişikliğinin Turizme Etkileri ........................................... 44 2.3.3.3. İklim Değişikliğinin Kitle Turizmi Üzerine Etkileri ..................... 47 2.3.4. Türkiye’deki Uygulamalar ................................................................... 58 2.3.4.1. Yeşil Yıldız .................................................................................... 60 2.3.4.2. Beyaz Yıldız .................................................................................. 63 vii 3. YÖNTEM ................................................................................... 65 3.1. Araştırma Modeli ..................................................................................... 65 3.2. Evren ve Örneklem .................................................................................. 66 3.3. Verilerin Toplanması ............................................................................... 68 3.4. Verilerin Analizi ....................................................................................... 70 4. BULGULAR VE YORUMLAR ............................................... 72 4.1. Araştırmaya Katılan Konaklama İşletme Yöneticilerinin Bireysel Özelliklerine İlişkin Bulgular ...................................................................................... 72 4.2. Araştırmaya Dahil Konaklama İşletmelerine Yönelik Bulgular ......... 73 4.3. Araştırmaya Dahil Konaklama İşletmelerinin İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alma Durumları ve Tedbirlerin Dağılımına İlişkin Bulgular ........... 75 4.4. İklim Değişikliğinin Turizm Sektörüne Etkileri ve Alınacak Tedbirlere İlişkin Katılımcıların Görüşlerine İlişkin Bulgular ................................ 84 4.5. İklim Değişikliğinin Turizm Sektörüne Etkileri ve Alınacak Tedbirlere Yönelik Katılımcı Görüşlerine İlişkin İstatistiksel Testler .................... 93 5. SONUÇ VE ÖNERİLER ........................................................ 101 KAYNAKÇA ................................................................................. 110 EKLER ........................................................................................... 121 EK 1. ANKET FORMU ............................................................... 121 TABLOLAR LİSTESİ Tablo 2.1. Küresel Isınmada Etkili Olan Sera Gazları ve Özellikleri ..........................34 Tablo 2.2. Antropojenik Sera Gazları ve Emisyon Kaynakları .................................... 35 Tablo 2.3. Ekosistemlere ve Sektörlere Göre Küresel Karbon Dengesi ...................... 40 Tablo 2.4. Emisyon Senaryolarına Göre 2090 – 2099 Yıllarındaki Sıcaklık Değişimleri ve Deniz Seviyesindeki Yükselme............................................ 49 Tablo 2.5. 2005 Yılı İtibariyle Uluslararası Turizmden Kaynaklanan CO2 Emisyonları ....................................................................................................52 Tablo 2.6. İklim Değişikliğinin Temel Uluslararası Seyahat Hareketleri Üzerindeki Muhtemel Etkileri .......................................................................................... 62 Tablo 3.1. Antalya İlinde Faaliyet Gösteren 4 ve 5 Yıldızlı Otel İşletmeleri İle 1. Sınıf (5 Yıldızlı) ve 2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köylerinin Dağılımı .......... 79 Tablo 3.2. Ankette Yer Alan Boyutlar ile Bunlara İlişkin Yargı Sayısı ve Anketteki Sıra Numaraları...............................................................................................81 Tablo 4.1. Araştırmaya Katılan Yöneticilerin Bireysel Özellikleri ..............................84 Tablo 4.2. Araştırmaya Katılan İşletmelerin Özellikleri .............................................. 86 Tablo 4.3. İşletmelerin Gruplandırılmış Bölgesel Dağılımları ..................................... 86 Tablo 4.4. İşletmelerin İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alma Durumları ................. 87 Tablo 4.5. İşletmenin Türü İle İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alma Durumları Arasındaki İlişki ............................................................................................. 88 Tablo 4.6. İşletmelerin Faaliyette Bulunduğu Bölgeler ile İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alma Durumları Arasındaki İlişki.............................................88 Tablo 4.7. Katılımcıların Turizm Eğitimi Alma Durumları ile İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Almaları Arasındaki İlişki ......................................................... 89 Tablo 4.8. İşletmelerin İklim Değişikliğine Karşı Önlem Almaları ile Yöneticilerin Eğitim Düzeyi Arasındaki İlişki ..................................................................... 89 Tablo 4.9. İşletmelerin İklim Değişikliğine Karşı Aldığı Tedbirlerin Dağılımları ...... 90 Tablo 4.10. İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alan İşletmelerin Aldığı Tedbirlerin İşletme Türüne Göre Dağılımı ........................................................................ 93 Tablo 4.11. Araştırmaya Katılanların İklim Değişikliğinin Konaklama İşletmelerine Etkilerini Ölçmeye Yönelik İfadelere Katılım Düzeyleri ile İlgili Frekans, Yüzde, Aritmetik Ortalama ve Standart Sapmaları ....................................... 97 ix Tablo 4.12. Araştırmaya Katılanların İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Tedbirlere İlişkin İfadelere Katılım Düzeyleri ile İlgili Frekans, Yüzde, Aritmetik Ortalama ve Standart Sapmaları .................................................... 99 Tablo 4.13. Araştırmaya Katılanların İklim Değişikliğine İlişkin Olumsuz İfadelere Katılım Düzeyleri ile İlgili Frekans, Yüzde, Aritmetik Ortalama ve Standart Sapmaları ........................................................................................ 103 Tablo 4.14. Araştırmaya Katılan Yöneticilerin Cinsiyetlerine Göre Boyutları Değerlendirmelerinde Görülen Düşünce Farklılıkları ................................... 105 Tablo 4.15. Araştırmaya Katılan Yöneticilerin Turizm Eğitimi Alma Durumlarına Göre Boyutları Değerlendirmelerinde Görülen Düşünce Farklılıkları ..........106 Tablo 4.16. Araştırmaya Katılan Yöneticilerden İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alanlarla Almayanların Boyutları Değerlendirmeleri Arasındaki Farklılıklar ..................................................................................................... 106 Tablo 4.17. Araştırmaya Katılan Yöneticilerin Eğitim Durumlarına Göre Boyutları Değerlendirmelerinde Görülen Düşünce Farklılıkları ...................107 Tablo 4.18. Araştırmaya Katılan Yöneticilerin İşletmedeki Görevlerine Göre Boyutları Değerlendirmelerinde Görülen Düşünce Farklılıkları ...................107 Tablo 4.19. Araştırmaya Katılan Yöneticilerin İşletmedeki Görevlerine Göre Boyutları Değerlendirmeleri Sonucu Ortaya Çıkan Farklılıkların Kaynakları ..................................................................................................... 108 Tablo 4.20. İşletmelerin Türüne Göre Boyutların Değerlendirilmesinde Ortaya Çıkan Farklılıklar ........................................................................................... 109 Tablo 4.21. İşletmelerin Türüne Göre Boyutların Değerlendirilmesinde Ortaya Çıkan Farklılıkların Kaynakları .....................................................................110 Tablo 4.22. İşletmelerin Faaliyet Bölgelerine Göre Boyutların Değerlendirilmesinde Ortaya Çıkan Farklılıklar ...............................................................................112 x ŞEKİLLER LİSTESİ Şekil 2.1. Atmosferin Sera Etkisi.................................................................................. 32 Şekil 2.2. 1990–2004 Yılları Arasında Toplam Sera Gazı Emisyonları ....................... 37 Şekil 2.3. Sera Gazı Emisyonları ve Tutulumlarının 1990–2004 Yılları Arasında Sektörlere Göre Dağılımı ...............................................................................38 Şekil 2.4. 2004 Yılı Sera Gazı Emisyonları ve Yutaklarının Değerlendirmesi ............ 39 Şekil 2.5. Küresel Karbon Döngüsü ve İnsan Kaynaklı Sera Gazı Salımlarının Küresel Karbon Dengesinde Yaptığı Değişiklikler ....................................... 41 Şekil 2.6. 1860’dan İtibaren Küresel Ortalama Sıcaklıklar ..........................................43 Şekil 2.7. Milankovitch Döngüleri ............................................................................... 44 Şekil 2.8. SRES Senaryo Grupları ................................................................................ 48 Şekil 2.9. Küresel Ortalama Sıcaklık Artışlarına Karşılık Sektörlerin Fayda-Zararları ............................................................................................... 51 Şekil 2.10. Turizm ile İklim Değişikliği Arasındaki Çift Yönlü İlişki .........................52 Şekil 2.11. Çeşitli Turizm Alt Sektörlerinin CO2 Emisyonlarına Katkısı..................... 53 Şekil 2.12. Her Şeyin Aynen Devam Etmesi Senaryosuna Göre CO2 Emisyonları .....54 Şekil 2.13. Ulaştırma Sektörü Kaynaklı Toplam CO2 Emisyonları ..............................54 Şekil 2.14. Küresel Isınan Dünyada İklim Değişikliğinin Turizme Etkileri ................ 57 Şekil 2.15. Bruun Kuralı ............................................................................................... 59 Şekil 2.16. İklim Değişikliğinin Turizm Destinasyonlarına Etkilerinin Coğrafi Dağılımı .............................................................................................65 Şekil 2.17. 1961–1990 Arası Temmuz Ayı Ortalama En Yüksek Sıcaklıkları ............66 Şekil 2.18. A2 Senaryosuna Göre Uyarlanmış 2071–2100 Yılları Arası Temmuz Ayı Ortalama En Yüksek Sıcaklıkları ............................................. 67 Şekil 2.19. B2 Senaryosuna Göre Uyarlanmış 2071–2100 Yılları Arası Temmuz Ayı Ortalama En Yüksek Sıcaklıkları ............................................. 68 Şekil 2.20. Yaz Sıcaklıklarındaki Değişiklik Tahminleri ............................................. 69 Şekil 2.21. Kış Yağışlarındaki Değişiklik Tahminleri .................................................. 69 xi KISALTMALAR LİSTESİ AB Avrupa Birliği (European Union) AKTOB Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği ÇOB Çevre ve Orman Bakanlığı IPCC Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (Intergovernmental Panel on Climate Change) KTB Kültür ve Turizm Bakanlığı OECD Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Organisation for Economic Co-operation and Development) SRES IPCC Emisyon Senaryoları Özel Raporu (Special Report on Emission Scenarios) TÜROFED Türkiye Otelciler Federasyonu TTYD Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği UN Birleşmiş Milletler (United Nations) UNEP Birleşmiş Milletler Çevre Programı (United Nations Environment Programme) UNDP Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (United Nations Development Programme) UNFCCC İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations Framework Convention on Climate Change) USEPA Amerikan Çevre Koruma Örgütü (United States Environmental Protection Agency) WHO Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization) WMO Dünya Meteoroloji Örgütü (World Meteorological Organization) WTO Dünya Turizm Örgütü (World Tourism Organization) Sera Gazı Kısaltmaları C Karbon CO2 Karbondioksit CO Karbon monoksit CH4 Metan xii HFCS Hidroflorokarbonlar CFCS Kloroflorokarbonlar HCFCS Hidrokloroflorokarbonlar H2O Su buharı N2O Diazot monoksit NOX Azot oksitler O3 Ozon PFCS Perflorokarbonlar SF6 Kükürt hekzaflorid Ölçü Birimleri Kısaltmaları Mt Milyar ton ppb Hacim olarak milyarda bir ppm Hacim olarak milyonda bir ppt Hacim olarak trilyonda bir Tg Tera gram 1. GİRİŞ Sanayi devriminin ardından toplumların refah seviyeleri ve insanların yaşam kaliteleri gün geçtikçe artmıştır. Bu artış, 20. yüzyılda yüksek oranlarda enerji ve hammadde ihtiyacını da beraberinde getirmiştir. Isınma, ulaşım ve enerji üretimi gibi faaliyetleri gerçekleştirebilmek için kullanılan kömür ve petrol ağırlıklı yakıtlar (fosil yakıtlar) çevre sorunlarının başlıca sebebi olmuştur. Bu yakıtların yanma işlemleri sonucu büyük miktarda karbondioksit (CO2) kontrolsüz bir şekilde atmosfere salınarak atmosferin doğal sera etkisini kuvvetlendirmiş, bu da atmosferin ısı tutma kapasitesini yükseltmiştir. Bu yükselişe ek olarak orman alanlarının tahrip edilmesi, arazi kullanımındaki değişiklikler gibi insan etkinlikleri ile ekonomik ve demografik büyüme gibi sebeplerden dolayı sera gazlarını emen alanlar azalmış ve tüm bunlar küresel ısınma olarak adlandırılan soruna yol açmıştır (İncecik, 2007, s.29). Küresel ısınma süreci iklimlerde değişikliklere de sebep olmaktadır. İklimlerin değişimi ise sağlıktan tarıma, enerjiden turizme kadar pek çok sektörü etkilemeye başlamıştır ve etkilemeye de devam edeceği görülmektedir. Atmosferde artan CO2 birikiminin değişmesine bağlı olarak iklimin değişebilme olasılığı, ilk kez 1896 yılında Nobel Ödüllü İsveçli Kimyacı S. Arrhenius tarafından öngörülmüştür (Muslu, 2000, s.96). O zamandan beri bilim adamlarının konuyla ilgili çalışmaları devam etmiştir. Ancak konunun, küresel düzeyde politik olarak gündeme gelmesi 1970’li yılların sonlarına doğru gerçekleşmiştir. Bu aşamada konunun tarihsel gelişimi küresel politik düzeyde ortaya konulmaya çalışılacaktır. Araştırmanın temelini oluşturan “Küresel Isınma” ve “İklim Değişikliği” kavramları ise ikinci bölümde açıklanacaktır. Dünya Meteoroloji Örgütü (World Meteorological Organization - WMO) öncülüğünde 12–23 Şubat 1979 tarihleri arasında Cenevre’de düzenlenen I. Dünya İklim Konferansı’nda, toplumun temel enerji kaynağı olan fosil yakıt kullanımı ve orman alanlarının hızla tahrip edilmesi ile atmosferdeki CO2 birikiminin artacağı 2 öngörülmüştür. Ayrıca bu artışın uzun süreli iklim değişikliklerine sebep olabileceği belirtilerek, söz konusu sorunun çözümü için uluslararası düzeyde ilk adım atılmıştır (WMO, 2002). I. Dünya İklim Konferansı’ndan, 1992 yılında gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’na kadar geçen on üç yıllık zaman diliminde, küresel iklim değişikliği sorununa uluslararası düzeyde siyasi seçenekler sunarak çözüm bulabilmek için WMO, Birleşmiş Milletler (United Nations - UN) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (United Nations Environment Programme - UNEP) gibi örgütler tarafından birçok toplantı ve konferans düzenlenmiştir. Bu çalışmalar, 3–14 Haziran 1992 tarihleri arasında Brezilya’nın başkenti Rio de Janerio’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda imzaya açılan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations Framework Convention on Climate Change - UNFCCC) ile sonuçlanmıştır. UNFCCC’nin 23. maddesinin 1. paragrafına göre yürürlüğe girmesi, 50 ülkenin onayından 90 gün sonra 21 Mart 1994 tarihinde gerçekleşmiştir. UNFCCC (2009) verilerine göre, sözleşmenin tarafları arasında Türkiye dâhil 196 ülke ve Avrupa Birliği (European Union - EU) bulunmaktadır (http://unfccc.int/, Erişim tarihi: 16 Ekim 2009). Atmosferde tehlikeli bir boyuta varan insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının iklim sistemi üzerindeki olumsuz etkisini önleme ve toplam CO2 emisyonlarını 2000 yılına kadar 1990 yılı seviyesinde tutma amacını taşıyan UNFCCC, sorun için alınması gereken önlemlerin genel bir çerçevesini çizmekte, fakat taraf ülkelere bağlayıcı emisyon hedefleri koymamaktadır. Sözleşmenin temel ilkeleri ise (Öztürk, 2007); • İklim sisteminin eşitlik temelinde, ortak fakat farklı sorumluluk alanına uygun olarak korunması, • İklim değişikliğinden etkilenecek olan gelişme yolundaki ülkelerin ihtiyaç ve özel koşullarının dikkate alınması, 3 • İklim değişikliğinin önlenmesi için alınacak tedbirlerin etkin ve en az maliyetle yapılması, • Sürdürülebilir kalkınmanın desteklenmesi ve alınacak politika ve önlemlerin ulusal kalkınma programlarına entegre edilmesi, • Alınan karşı önlemlerin keyfi, haksız, ayırımcı veya uluslararası ticarete gizli bir kısıtlama oluşturmayacak nitelikte olmasıdır. UNFCCC hükümlerine göre, UNFCCC’nin en yüksek karar verme organı olarak Taraflar Konferansı oluşturulmuştur. Taraflar Konferansı, UNFCCC’ye taraf olan veya taraf olma niyeti gösteren ülkelerin her yıl, yılda bir kere toplandıkları ve sözleşme ile ilgili kararların alındığı bir konferanstır. Taraflar Konferansının ilki 1995 yılında Berlin’de, ikincisi ise 1996 yılında Cenevre’de gerçekleştirilmiştir. Her iki Taraflar Konferansında da ülkeler, UNFCCC’nin birincil yükümlülüğü olan gönüllü emisyon azaltım hedefinin, sorunun çözümü için etkili ve adil olmadığını tartışmışlardır. Etkili ve adil bir çözüm için, hem sorunun oluşumundaki katkıları, hem de sorunun çözümü için gerekli olan ekonomik ve teknolojik olanaklara sahip olmaları bakımından, gelişmiş ülkeler için bağlayıcı emisyon azaltım hedefleri olan bir protokol veya yasal bir düzenlemenin gerekli olduğunu belirtmişlerdir. Yaklaşık iki yıl süren çalışmalar sonucunda, Japonya’nın Kyoto kentinde gerçekleştirilen 3. Taraflar Konferansında yaptırımları zayıf olan UNFCCC’ye karşılık daha önemli yaptırımlar getiren Kyoto Protokolü 1–11 Aralık 1997 tarihleri arasında imzaya açılmıştır. Protokol, gelişmiş ülkelere, belirlenen altı sera gazı (CO2, Metan (CH4), Diazotmonoksit (N2O), Hidroflorokarbonlar (HFCs), Perflorokarbonlar (PFCs) ve Kükürt hekzaflorid (SF6)) emisyonlarını azaltma yükümlülüğü vermektedir. UNFCCC’de sera gazı salımlarının 2000 yılında 1990 yılı seviyelerinde tutulması öngörülürken, Kyoto Protokolü’nde ilk uygulama dönemi olan 2008–2012 döneminde 1990 yılına göre en az %5 azaltılması hükmü bulunmaktadır. 4 İklim değişikliği sorunu ile ilgili uluslararası çabalar için genel bir çerçeve sunan UNFCCC’yi, ülkeler düzeyinde bireysel salınım sınırlamaları getirerek detaylandıran Kyoto Protokolünün yürürlüğe girebilmesi için, 1990 yılı toplam sera gazı emisyonunun en az %55’inden sorumlu, aralarında gelişmiş ülkelerin de bulunduğu UNFCCC’ye taraf olan en az 55 ülkenin onayını alması ve bunun üzerinden 90 gün geçmesi gerekmektedir. 22 Ekim 2004 tarihinde protokolü onaylayan 136. ülke olarak Rusya’nın da katılımıyla, protokolü onaylayan ülkelerin toplam sera gazı salımları 1990 yılı toplam sera gazı salımlarının %61.6’sına ulaşmıştır. Böylece protokolün yürürlüğe girebilmesi için gerekli emisyon salımlarının en az %55’inden sorumlu ülkelerin bir araya gelme şartı sağlanmış ve protokol 90 gün sonra 16 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir (Öztürk, 2007; Tüzüner, 2007, s.6). Türkiye, sözleşmenin amacını benimsemesine ve sürece dâhil olmak istemesine rağmen, sözleşmeye o günün koşullarında taraf olması durumunda sera gazı emisyonlarını 1990 yılı seviyesine indirmekle yükümlü olması ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’na (OECD) üye ülkeler arasında yer aldığı için de gelişmekte olan ülkelere ekonomik ve teknolojik yardımda bulunma yükümlülüğü olması nedeniyle 2003 yılına kadar UNFCCC’yi imzalamamıştır (TTGV, 2002). 21 Ekim 2003 tarihli ve 4990 sayılı kanunla Türkiye de sözleşmeye taraf olmuştur. Bu kanun, 18 Aralık 2003 tarih ve 25266 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Böylece Türkiye 24 Mayıs 2004 tarihinde, 189. ülke olarak UNFCCC’ye taraf olmuştur (http://unfccc.int/, Erişim tarihi: 16 Haziran 2008). Türkiye, UNFCCC’ye taraf olmasıyla, hukuken Kyoto Protokolü’ne de taraf olma hakkını elde etmiştir. Türkiye’nin Kyoto Protokolüne katılmasının uygun bulunduğuna dair kanun tasarısı 5 Şubat 2009 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kabul edilmiştir. Bu sayede Türkiye, protokole taraf ülkelerin oluşturduğu çalışma gruplarına da katılma imkânına kavuşmuştur. Kyoto Protokolü ilk yükümlülük dönemi olarak 2008–2012 periyodu için alınacak sera gazı salımı azaltım veya sınırlama taahhüdünü içermektedir. 2013 yılından itibaren yeni bir rejim başlayacak olup, ülkelerin üstleneceği sorumlulukların Aralık 2009’da Kopenhag’da yapılacak 15. Taraflar Toplantısında belirlenmesi 5 hedeflenmektedir. Türkiye, Kyoto Protokolüne taraf olarak 2013’ten itibaren uygulanacak iklim değişikliği kontrolü rejimine taraf olma imkânına da kavuşmuştur (http://www.cevreorman.gov.tr, Erişim Tarihi: 22 Şubat 2009). İklim değişikliğinin enerji, ulaştırma, ormancılık gibi ekonominin önemli sektörleri üzerindeki etkileri düşünüldüğünde Türkiye’nin protokole taraf olmasıyla alınacak tedbirlerle bu sektörlerde meydana gelebilecek etkinin en aza indirilebileceği anlaşılmaktadır. Türkiye ekonomisi için önemli sektörlerden biri de turizmdir. Her yıl milyonlarca turisti ağırlayan ve turizmden milyarlarca dolar gelir elde eden Türkiye, iklim değişikliği konusundaki çalışmalarıyla bu sektörün sürdürülebilirliği adına da önemli adımlar atmış olacaktır. Dünya Turizm Örgütü (World Tourism Organization WTO) de turizmin sürdürülebilir kalkınmaya katkısıyla ilgilenen tüm hükümetleri, başta Kyoto Protokolü olmak üzere iklim değişikliğinin etkilerinin oluşmasını ve yayılmasını engelleyecek çözümler içeren her türlü uluslararası ve çok taraflı beyanname ve sözleşmeyi imzalamaya davet etmiştir (WTO, 2003a). Türkiye, 2009 yılı başında aldığı protokole taraf olma kararıyla WTO’nun bu davetine de uymuş olmaktadır. 1.1. Araştırma Problemi Buraya kadar genellikle iklim değişikliği konusunun küresel ölçekte nasıl değerlendirildiği, kronolojik bir sıra ile ortaya konulmaya çalışıldı. Bu esnada genelden özele gidilerek küresel politik aktörlerin yaptığı çalışmalardan Türkiye’de yapılan çalışmalara doğru bir geçiş yapıldı. Çalışmanın esasının teşkil eden “İklim Değişikliği” ile ilgili kavramlar ise ikinci bölümde Kuramsal ve Kavramsal Çerçeve içerisinde detaylı olarak açıklanmaktadır. İklim, çevre ve turizm, ortak bir ilişkiyi simgeleyen kavramlardır. Çevre bir turizm kaynağı olma özelliğini taşırken, turizmin de çevreye önemli etkileri olmaktadır. Dolayısıyla turizmin var olması için, çevrenin yaşamasının gerekliliği ortadadır. Çevrenin yaşayabilmesi de iklimsel değişimlere bağlı olmaktadır (Yağcı, 2000, s.45). Turizmin çevre üzerindeki etkilerinin büyük kısmı, doğada var olan verilerin 6 sergilenmesi veya sunulması ile gerçekleşmektedir. Buna karşın gerçekleşen turizm faaliyetleri fiziksel çevre üzerinde çeşitli şekillerde etki göstermektedir. Bu etkiler, doğal ve tarihi çevrenin tahribatı şeklinde olabileceği gibi, onların kazanılmasına yönelik ciddi önlemlerin alınması şeklinde olumlu yönde de olabilmektedir (Akoğlan ve Kozak, 1996, s.26). İklim, çevre ve turizm bir zinciri oluşturan halkalar olarak düşünüldüğünde, herhangi birinde oluşan olumlu ya da olumsuz etki, diğer bileşenleri de hızla etkilemektedir. Ayrıca birçok turizm çeşidi, iklim koşullarına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. İnsan tercihlerine bağlı olarak da değişim göstermektedir. Turizmin gelişmesindeki önemli bir unsur doğal çekiciliktir. Doğal çekicilik, nadir olma ve ilgi uyandırma ile özdeşleşmektedir. İlginin düzeyini ulaşılabilirlik ve güvenli olması doğrudan etkilemektedir. Bu koşullar altında yapılmakta olan turizm çeşitleri; deniz turizmi, kış turizmi, sağlık turizmi (ılıca, kaplıca, vb), yayla turizmi, dağ turizmi, spor turizmi (kış sporları, golf, atlı doğa yürüyüşü, yamaç paraşütü, tırmanma, rüzgar sörfü, su altı dalış, sportif balıkçılık, rafting, vb.), mağara turizmi, kamp ve karavan turizmi, yaban hayatı inceleme (kuş gözlemciliği, bitki inceleme, vb.) sıralanabilmektedir (Akıncı Kesim vd., 2007, s.465). Turizmin temel hammaddesinin iklim öğeleri olması sebebiyle mevsimsel sıcaklıkların değişmesinin kış turizmi başta olmak üzere pek çok turizm türünü etkileyeceği düşünülmektedir. Bu araştırma, konuyla ilgili öngörüleri daha ayrıntılı inceleyip konuyu Türkiye turizminin geleceği açısından ortaya koymak amacıyla yapılmıştır. 1.2. Araştırmanın Amacı Araştırmalar bir veya birden çok amaç göz önüne alınarak hazırlanmaktadır. Her araştırma için bu amaç veya amaçların varlığı, o araştırmanın bilimsel olarak değerini ortaya koyan ölçütlerdendir. Araştırmacının, bilimsel düşünce yönteminin ışığı altında, olgulara dönük olarak ve sistematik bir şekilde araştırmasını gerçekleştirmesi gerekir. Bu araştırmanın temel 7 amacı da, iklim değişikliğinin turizm sektörüne etkilerini Antalya’da faaliyet gösteren 4 ve 5 yıldızlı oteller ile 1. sınıf (5 yıldızlı ) ve 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köyleri ölçeğinde inceleyerek soruna çözümler üretmeye çalışmaktır. Tüm ülkeler için oldukça önemli olan küresel iklim değişikliğinin konaklama sektörüne etkilerinin araştırılacağı bu çalışmada, sorunun boyutlarının anlaşılması için ilk olarak, küresel ısınma ve küresel iklim değişikliğinin oluşum nedenleri, mevcut ve olası değişimler, iklim - turizm ilişkisi ile iklimdeki değişimlerin turizme etkileri incelenecektir. Bu araştırmanın hipotezi aşağıdaki gibidir: H1: Konaklama işletmeleri iklim değişikliğinden etkilenmektedirler. Araştırmada ayrıca bu araştırma hipotezine bağlı olarak aşağıdaki alt hipotezler de test edilecektir: H1.1: Konaklama işletmelerinin türü ile iklim değişikliğine karşı tedbir alma durumları arasında anlamlı bir ilişki vardır. H1.2: Konaklama işletmelerinin iklim değişikliğine karşı tedbirler alması ile bu tesislerin faaliyette bulunduğu bölge arasında anlamlı bir ilişki vardır. H1.3: Konaklama işletmelerinin yöneticilerinin turizm eğitimi alma durumları ile bu tesislerin iklim değişikliğine karşı tedbirler alması arasında anlamlı bir ilişki vardır. H1.4: Konaklama işletmelerinin iklim değişikliğine karşı önlemler almasıyla işletme yöneticilerinin eğitim düzeyi arasında anlamlı bir ilişki vardır. H1.5: İklim değişikliğine ilişkin ifadelere katılım düzeylerinde yöneticilerin cinsiyetlerine göre anlamlı bir farklılık vardır. H1.6: İklim değişikliğine ilişkin ifadelere katılım düzeylerinde yöneticilerin turizm eğitimi alma durumuna göre anlamlı bir farklılık vardır. H1.7: İklim değişikliğine ilişkin ifadelere katılım düzeylerinde işletmelerin iklim değişikliğine karşı tedbirler alma durumları arasında bir farklılık vardır. 8 H1.8: Araştırma kapsamında katılımcılara yöneltilen iklim değişikliğine ilişkin ifadelere katılım düzeylerinde yöneticilerin eğitim durumuna göre anlamlı bir farklılık vardır. H1.9: Araştırma kapsamında katılımcılara yöneltilen iklim değişikliğine ilişkin ifadelere katılım düzeylerinde yöneticilerin görevlerine göre anlamlı bir farklılık vardır. H1.10: Araştırma kapsamında katılımcılara yöneltilen iklim değişikliğine ilişkin ifadelere katılım düzeylerinde konaklama işletmelerinin türüne göre bir farklılık vardır. H1.11: Araştırma kapsamında katılımcılara yöneltilen iklim değişikliğine ilişkin ifadelere katılım düzeylerinde konaklama işletmelerinin faaliyet bölgesine göre anlamlı bir farklılık vardır. Araştırmada ayrıca aşağıdaki sorulara da cevap aranacaktır: • Konaklama işletmelerinin iklim değişikliğine karşı tedbirleri var mıdır? • Konaklama işletmelerinde sıcaklığa bağlı personel ve turist hastalık ve şikâyetlerinde artış var mıdır? • Konaklama işletmelerinin bünyesinde su ve enerji tüketimi ile atık yönetimi konularında doğrudan ilgili yöneticiler mevcut mudur? • Konaklama işletmelerinin yöneticilerinin satın alma kararlarında alınan ürünün çevreye duyarlılığı da dikkate alınmakta mıdır? • Konaklama işletmelerinde iklim değişikliği hakkında eğitimler düzenlenmekte midir? • Konaklama işletmelerinde su ve enerji tasarrufuna yönelik çalışmalar yapılmakta mıdır? • İklim değişikliğiyle mücadele için işletme bütçesinden özel bir pay ayrılmakta mıdır? 9 1.3. Araştırmanın Önemi İklim değişiminin yaşanan en belirgin sonuçları dünyanın giderek ısınması, buzulların erimesi, deniz seviyelerinin yükselmesi, yağış rejimlerinin değişmesi, ekstrem hava olaylarının şiddetinde ve sıklığında önemli artışlar, ve buna bağlı olarak ekolojik yapının değişime uğramasıdır. Dünyada yaşanan ekstrem hava olaylarında özellikle 1990’lı yıllarda önemli artışlar meydana gelmiştir. Son yıllarda hava olayları nedeniyle can ve mal kayıplarında büyük artışlar görülmüştür. Örneğin İsviçre 2003 yılında son 250 yılın en sıcak Haziran ayını yaşamış, ABD’de bir yıl içinde 562 tornado meydana gelmiştir. Dünyada 2001 yılında 10 milyar dolar düzeyinde olan ekonomik kayıplar 2004 yılında 90 milyar dolara yükselmiştir. Japonya, tarihindeki en çok sayıda fırtınayı 2004 yılında yaşamıştır. 2002, 2003, 2004 ve 2005 yılları 1998 sonrası en sıcak yıllar olmuştur. 1980–2003 yılları arasında analiz edilen 14000 doğal afetin sadece %16’sını deprem ve volkanik faaliyetler oluşturmaktadır. Geriye kalan %84’ü atmosfer olayları nedeniyledir. 1950–2006 arası tüm atmosfer kaynaklı doğal afetlerin yol açtığı kayıplar 1 trilyon 190 milyar doları bulmaktadır (İncecik, 2007, s.31). Atlantik Okyanusu ve Kuzeybatı Pasifik’te 1975 yılından sonra 4 ve 5 şiddetindeki fırtınalarda önemli artışlar görülmüştür. Münich Re Grubuna göre 2005 yılında fırtınalar nedeniyle uğranılan zarar seviyesi 200 milyar doları aşmıştır. Sadece Katrina fırtınasından doğan ekonomik kayıplar 125 milyar dolardır. Bu fırtına, o zamana kadarki en büyük maddi kaybı oluşturmuştur. 2005 yılında yaşanan atmosfer olaylarına bakıldığında şunlar görülmektedir; 1850 yılından bu yana en yüksek sayıda fırtına 2005 yılında yaşanmıştır. 2005 yılı, Atlantik kasırgaları bakımından yaşanan 26 tropikal fırtına ile bir rekor yılı olmuştur. Atlantik’te Saffir-Simpson ölçeğine göre üç ve üzeri şiddette meydana gelen her on fırtınadan altısı kasırga şeklinde olmuştur. Bundan önceki rekor 21 fırtınanın meydana geldiği 1933 yılına aittir. 10 Katrina kasırgası ise ABD’de 1928’den bu yana en ölümcül fırtına olmuştur. Lousiana ve Mississippi de en az 1300 kişinin hayatını kaybettiği Katrina fırtınasının yol açtığı ekonomik kayıp Ekim 2009’a kadar karşılaşılan en yüksek seviyede olmuştur. ABD’de bu fırtınanın sosyal sorunları hala çözülememiştir. Karayipler’de Wilma kasırgası, Güney Çin’de ise tayfun büyük can ve mal kayıplarına yol açmıştır. Japonya’nın batısında yaşanan Nabi tayfunu üç günde 1321 mm. yağış getirmiştir. İstanbul’un bir yılda aldığı yağışın 700 mm. olduğu düşünüldüğünde bu değerin etkisi daha iyi anlaşılabilir. Bunun yanı sıra Güneydoğu Çin’de Longwang tayfunu en az 80 kişinin ölümüne yol açmıştır (İncecik, 2007, s.32). Türkiye’de de 2008 yılında yaşanan kuraklığın ardından 2009 yılında ülkenin pek çok kesimi normalin üzerinde yağış almıştır. Bunun neticesinde Temmuz ayında Bartın, Zonguldak ve Giresun’da, Eylül ayında da Tekirdağ, İstanbul ve Çanakkale’de seller meydana gelmiştir. Bu sellerde çok sayıda can kaybı olurken büyük bir maddi hasar da meydana gelmiştir. Özellikle İstanbul’da meydana gelen sel felaketi 1999 depreminin ardından İstanbul’da en büyük maddi zararı veren felaket olarak kayıtlara geçmiştir. Eylül 2009’da Marmara Bölgesi yağış ortalaması 99,8 mm. olarak gerçekleşirken bölgenin normal yağış değerleri 36,3 mm.’dir. 2008 Eylül ayı yağış ortalaması ise 81,6 mm.’dir. Yağışlarda normale göre % 174,7, 2008 yılının Eylül ayına göre de % 22,3 artış meydana gelmiştir (www.meteor.gov.tr). Şubat 2007’de açıklanan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (Intergovernmental Panel on Climate Change - IPCC) dördüncü değerlendirme raporuna göre son yüzyılda küresel ortalama hava sıcaklığı 0,74 °C artmıştır. Bu artışın en büyük kısmı 1991 sonrasında meydana gelmiştir. Rapordaki öngörülere göre eğer hiçbir önlem alınmaz ise neler olabileceğini ortaya koyan A1F1 senaryosuna göre, sera gazlarına bağlı olarak 2100 yılında ortalama sıcaklık 2,4–6,4°C artacak, deniz seviyeleri ise 0,26–0,59 m. yükselecektir (IPCC, 2007). 11 Avrupa’da 1901–2000 arasında ısınma trendi 0,76 °C iken; 1977–2001 arasında 0,42 °C olmuştur. 1995–2006 dönemi ise 1850’den buyana en sıcak on iki yıl olarak belirlenmiştir. 1950–2000 yılları arasındaki doğrusal ısınma eğilimi ise son yüzyıldakinin yaklaşık iki katıdır. 1950 yılından beri sıcaklık dalgalarında ve sıcak geçen gece sayısında artış olmuştur. Bu arada küresel deniz seviyesi yükseklikleri yılda 1–2 mm. artmış, fırtınalar şiddetlenmiş, sıklaşmış, kar örtüsü ve buzullar ise azalmıştır. Son yüzyılda kuzey yarıkürede orta ve yüksek enlemlerde buz örtüsü süresinde yaklaşık 2 hafta azalma belirlenmiştir. Bunun yanı sıra yağış Kuzey Yarıkürede on yılda % 0,5–1,0 kadar artmış ve şiddetli yağışın sıklığında da %2–4 artma görülmüştür (www.ipcc.ch). IPCC raporunda ayrıca, fiziksel ve biyolojik sistemlerde önemli değişiklikler yaşanmaya başlandığı ve 21.Yüzyıl sonunda bu değişikliklerın yaşamı büyük ölçüde etkileyecek seviyelere geleceği vurgulanmıştır. Fiziksel sistemler içerisinde deniz buzu ve kar örtüsündeki değişim sonucu deniz seviyesi en fazla 59 cm. yükselecektir (IPCC, 2007). Avrupa’da 21. Yüzyıl içerisinde yaşanacak iklim değişikliği çarpıcı sonuçlar göstermektedir. Örneğin Avrupa’nın tamamında ısınma beklenmekte, en çok ısınma ise Kuzey Avrupa’da ve kış mevsiminde beklenmektedir. Diğer bir deyişle iklim değişimi en çarpıcı sonuçlarını Arktik Bölgede vermektedir. 2030–2050 yılları arasında yaz aylarında Arktik deniz buzunun tamamen yok olması beklenmektedir. Güney ve Orta Avrupa’da ısınma en çok yazın meydana gelmektedir. Yağışlar ise mevsimsel olarak önemli değişikliklere uğrayacaktır. Kuzey, Orta ve Batı Avrupa’da yağışlar artar iken Akdeniz’de azalmaktadır. Yaz yağışları Kuzey dışında önemli şekilde azalmaktadır. Güney ve Güneydoğu Avrupa’da su ihtiyacı ciddi bir sorun olacaktır. 727 milyon km2 alana sahip kıta Avrupa’sının %73’ünün şehirlerde yaşadığı göz önüne alındığında iklim değişiminden etkilenme derecesi yüksek olacaktır (www.ipcc.ch). IPCC raporunda Türkiye sonuçları için en temel noktalar 2030 yılında Türkiye’nin Kuzeydoğusu dışında kalan kısmının kuru ve sıcak bir iklim etkisi altına 12 girecek olmasıdır. Türkiye’de kış maksimum sıcaklıkları 1997 – 2007 yılları arası 1,0 °C kadar artış göstermiştir. Ege ve Akdeniz Bölgesi’nde ise yazın hem gece hem de gündüz sıcaklıklarında artış bulunmaktadır. Buna bağlı olarak buharlaşma artacak, yağışların mevsimsel dağılımları, şiddeti değişecek ve kar örtüsü azalacaktır. Tüm bu sonuçlar Türkiye’de su stresinin artacağını göstermektedir (IPCC, 2007). Yukarıda kısaca bahsedilen öngörüler konunun dünyanın geleceği açısından önemini çok yönlü olarak ortaya koymaktadır. Bu öngörülerin gerçekleşmesi durumunda ekonominin pek çok sektörü de bundan etkilenecektir. Bu sektörlerin başında da temel hammaddesi iklim ve iklim öğeleri olması sebebiyle turizm gelmektedir. Hava ve iklimdeki çalkantılara karşı duyarlılığı nedeniyle turizmde iklim değişikliğinden etkilenmenin yüksek olacağı düşünülmektedir. Mevsimsel sıcaklıkların değişmesi özellikle kış turizmini olumsuz yönde etkileyecek, ısınan havanın bölgedeki karı eritmesi ya kış sezonunu kısaltacak ya da orada kış sporlarının yapılmasına imkân vermeyecektir. Daha ileri boyutlarda hızlı iklim değişiklikleri, deniz suyunun üst tabakalarının ısınmasına sebep olacak, deniz suyu ısındıkça kasırgalar, tayfunlar ve tropik siklonlar dünyanın bazı bölgelerinde şiddetini arttıracaktır. Bunun sonucunda bazı alanlar su yetersizliğinden ya da ortalama deniz seviyesindeki artışların yol açtığı baskınlar nedeniyle oturulmaz hale gelebilecektir. Buna bağlı olarak da kıyı kentleri ve turizm merkezleri değişecektir. Dünya ısındıkça, canlılar hızlı değişime uyum sağlamakta zorlanacak, birçok bitki türü tükenecek, iklim değişimi ve insan müdahalesi ile birlikte dünyanın akciğerleri ormanlar hızla tükenecektir. Bu etkenler, bitki ve hayvan varlığının yok olmasına sebep olacağından, gözlem amaçlı turizm çeşitleri yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır. Ekvatordan tropik iklimlerin yayılması öncelikle ılıman kuşaklara sıtma, ensefalit (beyin zarı iltihabı) ve böceklerin neden olduğu diğer hastalıkların yayılmasına neden olacak, tropik cilt hastalıkları şu an ılıman bir iklime sahip pek çok bölgeye dağılabilecektir. Bunun sonucunda hastalıkların yaygınlaştığı bölgelere turizm talebi olumsuz etkilenecektir. Anlaşıldığı üzere, iklim değişiklikleri dünya üzerinde büyük fiziksel değişikliğe neden olacağı için turizm dengeleri tamamen değişecek ve birçok turizm çeşidi yok olacaktır (Lovejoy, 2000, s.220). 13 Turizmin geleceği açısından oldukça önemli olan bu öngörüler konunun ciddiyetini ortaya koymaktadır. İklim değişikliği anlamında son zamanlarda yaşamın her alanında gözlenebilen ve hissedilen değişiklikler ile yukarıda bahsedilen öngörülen bu konunun araştırılmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır. İklim değişikliği, son yıllarda tüm dünyada pek çok sektör tarafından dikkatle takip edilen ve araştırılan bir konu olmasına rağmen yapılan araştırmada Türkiye’de turizm sektöründe konuya yeterince önem verilmediği görülmüştür. Tarım, ormancılık, enerji, ulaştırma gibi pek çok sektörün iklim değişikliği ile ilişkisi bilimsel kongre ve sempozyumlarda tartışılmaktadır. Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan İklim Değişikliği 1. Ulusal Bildirimi’nde de iklim değişikliğin anılan sektörlere etkileri incelenmiştir. Ancak iklim değişikliğinin turizm sektörüne etkileri henüz yeterince incelenememiştir. İklim değişikliği ve turizm konusunun ilk kez bağımsız bir başlık altında bilimsel bir kongrede ele alınması 21-24 Ekim 2009 tarihleri arasında Mersin’de düzenlenen 10. Ulusal Turizm Kongresi’nde olmuştur. Oysa iklim değişikliği konusu arz ettiği önem sebebiyle turizmciler tarafından mutlaka daha fazla dikkate alınmalıdır. Turizm ve iklim değişikliği birbirlerine bu kadar bağımlı olmalarına rağmen ne turizmle ilgili yayınlarda iklim değişikliğine değinilmekte, ne de iklim değişikliği ile ilgili yapılan çalışmalarda turizmden yeterince bahsedilmektedir (Hamilton vd., 2005, s.257). IPCC’nin 1990 yılında yayınlamış olduğu ilk ilerleme raporunda da turizm konusuna değinilmemiştir. 1990’ların ikinci yarısından sonra bu alanda yayınlanan makalelerin sayısında artış gözükmektedir. 1996’da yayınlanan IPCC ikinci ilerleme raporunda ise turizme ilk defa değinilmiş, ada ülkelerindeki ve kıyı bölgelerdeki turizm faaliyetlerinin deniz seviyesindeki yükselmelere karşı savunmasız olduğu belirtilmiştir (Hall ve Higham, 2005, s.73). WTO’nun 2003 yılında Tunus’un Djerba kentinde düzenlediği 1. Uluslararası İklim Değişikliği ve Turizm Konferansı sonunda yayınladığı Djerba Deklarasyonunda; “Uluslararası kuruluşların, kamu kurumları, akademik kuruluşlar, sivil toplum örgütleri ve yerel halkla işbirliği içerisinde, turizm ve iklim değişikliği arasındaki ilişkileri araştırmaya yönelik ileri çalışmalar yapmalarını teşvik etmek, özellikle de IPCC ile 14 işbirliği içerisinde turizme özel bir ilgi göstermesini ve turizmin spesifik olarak Dördüncü Değerlendirme Raporu içerisinde yer almasını sağlamak” maddesi yer almıştır (WTO, 2003a). Ancak bu hedefe ulaşılamadığı ve IPCC’nin 4. değerlendirme raporunda turizm başlığı bulunmadığı 2007 yılında Kolombiya’nın Cartagena kentinde yapılan WTO genel kurulunda gündeme gelen ve Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TTYD) tarafından Türkçe’ye çevrilerek yayınlanan Turizm ve İklim Değişikliği başlıklı raporda belirtilmiştir (TTYD, 2008). Türkiye’de ise iklim değişikliği ve turizm sektörüne etkileri üzerine yapılan çalışma sayısı yok denecek kadar azdır. 2007 yılının başında Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yayınlanan İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi’nde turizm sektörüne değinilmemiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da bu konuda yapmış olduğu herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır (Sevim ve Zeydan, 2007, s.706). Türkiye’yi 2008 yılında 26 milyon insanın ziyaret ettiği, yaklaşık 22 milyar dolar gelir elde edildiği ve sektörde binlerce insanın istihdam edildiği göz önüne alındığında sektörün geleceği açısından konuya gereken önemin verilmesi ve üzerinde daha fazla çalışılması gerektiği düşünülmektedir. Bu araştırma için yapılan literatür taramasında iklim değişikliğinin turizm üzerine etkileri üzerine çok sayıda yabancı yayına rastlanmasına rağmen konuyu Türkiye ölçeğinde inceleyen yeterince araştırma bulunmamaktadır. Araştırma bu anlamda bir ilk olması nedeniyle önem arz etmektedir ve bundan sonraki araştırmalar için yol gösterici olabilecektir. 1.4. Araştırmanın Kapsam ve Sınırlılıkları Küresel ısınmanın bir sonucu olan iklim değişikliği, iklimi oluşturan sıcaklık, yağış, buharlaşma ve rüzgâr gibi etkenlerde meydana gelen ve uzun süren önemli değişiklikler olarak tanımlanmaktadır. Sanayi devriminden sonra devam eden zaman sürecinde özellikle fosil yakıtların kullanımı, orman alanlarının hızla tahrip edilmesi, tarımsal faaliyetler ve sanayi süreçleri gibi çeşitli insan etkinliklerinin yanında atmosfere salınan sera gazlarının atmosferdeki birikimlerindeki hızlı artışa bağlı olarak, şehirleşmenin de etkisiyle doğal sera etkisinin kuvvetlenmesi sonucunda, yeryüzünde ve 15 atmosferin alt katmanlarında (alt ve orta troposfer) saptanan sıcaklık artışı ise küresel ısınma olarak tanımlanmaktadır. Küresel ısınma ile iklim değişikliği kavramları genellikle birbirlerinin yerlerine kullanılmakta ve aynı anlama geldiği düşünülmektedir. Araştırmanın kapsamını, iklim değişikliği kavramının küresel ısınma ile ilişkilendirilerek açıklanmasının yanı sıra iklim değişikliğinin turizm sektörüne etkilerinin ortaya konulması ve konaklama işletmelerinin konuyla ilgili çalışmalarının tespit edilmesi oluşturmaktadır. Seyahat ve turizmle ilgili kavramlar 18. ve 19. yüzyıllardan itibaren kullanılmaya başlanılmıştır. Ancak bu yüzyıllarda turizm, daha çok bireysel seyahatler şeklinde ortaya çıkmıştır. 1950’li ve 1960’lı yıllara gelindiğinde ise kitlesel bir olgu haline dönüşmüştür. Kitle turizmi, geniş halk gruplarının daha ekonomik turistik ürün sunularak turizm olayına katılımının artırılmasını hedefleyen turizm türüdür (Tunç Hussein ve Saç, 2008, s.31). Kitle turizmi kavramı, turizmin ne kadar yoğun olarak kullanıldığının bir ifadesidir. Sürdürülebilir turizmin alternatif olarak ortaya çıkmasının nedenlerinden bir tanesi de kitle turizmidir. Kitle turizmi, insanların turizme geniş ölçüde büyük kitleler halinde katıldıkları turizm çeşididir (Kozak vd., 2001, s.14). 1990’lı yıllarda ise genellikle deniz-kum-güneş eksenli yapılan kitle turizmi hareketlerinin yanında daha çevreci, daha korumacı ve deniz-kum-güneş dışında farklı amaçlara yönelik olarak yapılan alternatif turizm türleri de ortaya çıkmaya başlamıştır. Turizmin çeşitlendirilmesi kapsamında ortaya çıkan ve dünya üzerinde katılımın hızla arttığı alternatif turizm türleri Türkiye’de de yaygınlaşmaya başlamıştır ve denizkum-güneş üçlüsüne dayanan kitle turizmi yerine alternatif turizm türleri içinde seyahat eden turist sayısı her geçen gün artmaktadır. İklim değişikliğinin turizmin her türüne farklı düzeylerde ve farklı şekillerde etkisi olabilir. İklim değişikliğinin kış turizmine, yat turizmine, dağ turizmine, kongre 16 turizmine ve diğer turizm türlerine etkilerinin her biri ayrı bir araştırma içerisinde ele alınacak kapsamdadır. Konunun bu denli kapsamlı olması ve turizm açısından ele alınmasının henüz çok yeni olması sebebiyle, konunun sınırlarını kontrol altına alabilmek ve karmaşıklığı önlemek amacıyla bu araştırma iklim değişikliğinin diğer turizm türlerine etkileri göz ardı edilerek yalnızca deniz-kum-güneş üçlüsüne dayanan kitle turizmi üzerine etkileri ile sınırlandırılmıştır. Bu nedenle araştırmada turizm denildiğinde kitle turizmi kastedilecektir. Türkiye’ye gelen turistlerin en çok tercih ettiği destinasyonlardan biri Antalya’dır. Ayrıca Antalya’ya yapılan turizm hareketlerinin genellikle deniz-kumgüneş eksenli kitle turizmi şeklinde olduğu bilinmektedir. Türkiye’de en çok turist çeken kitle turizmi merkezi olması ve Akdeniz bölgesinde yer alması sebebiyle iklim değişikliğinden en çok etkilenebilecek illerden biri olduğu düşünüldüğünden araştırmada uygulama alanı olarak Antalya seçilmiştir. Konaklama işletmeleri sundukları hizmetlerin niteliği, kuruluş yerleri ve fiziki kapasiteleri gibi çeşitli kriterlere göre kendi içlerinde çeşitli ayrımlara tabi tutulmaktadırlar. Bu araştırmada çevreye ve dolayısıyla iklim değişikliğine etkileri açısından konaklama işletmelerinin fiziki kapasiteleri dikkate alınacaktır. Bu sebeple araştırmanın uygulama alanı fiziksel kapasiteleri dikkate alınarak 4 ve 5 yıldızlı oteller ile 1. sınıf (5 yıldızlı) ve 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köyleri ile sınırlandırılmıştır. 1.5. Varsayımlar Antalya’da faaliyet gösteren 4 ve 5 yıldızlı otel işletmeleri ile 1. sınıf ve 5 yıldızlı tatil köyleri üzerinde uygulanan bu araştırma, aşağıdaki varsayımlar çerçevesinde yapılmıştır: • Araştırma kapsamında katılımcılara iklim değişikliğini önleme amacıyla yöneltilen tedbirlerin iklim değişikliğinde konaklama işletmelerinden kaynaklanan olumsuz etkileri azaltacağı varsayılmıştır. 17 • Konaklama değişikliğine işletmelerinin yönelik yöneticilerinin faaliyetlerini çalıştıkları değerlendirebilecek işletmelerin yeterlilikte iklim oldukları varsayılmıştır. • Konaklama işletmelerinin iklim değişikliğine karşı faaliyetlerini değerlendirmede yöneticinin çalıştığı departmanın farklılık arz etmediği, yönetici pozisyonunda olan herkesin konuyu değerlendirebilecek yeterliliğe sahip olduğu varsayılmıştır. • Seçilen uygulama alanı, konunun etkilerini ölçmede ziyaret edilme oranı ve sahip olduğu konaklama tesislerinin çokluğu açısından araştırmaya uygun bir bölgedir. • İklim değişikliğinin son yıllarda önem kazanan bir konu olması ve Türkiye turizmini olumlu/olumsuz etkileyecek bir etken olacağı düşünülerek sektör temsilcilerinin konuya ilgi göstererek objektif cevaplar vereceği varsayılmıştır. • Veri toplama aracı olarak kullanılan anket, araştırma kapsamında yer alan tüm yöneticiler tarafından rahatlıkla anlaşılabilir ifadeler içermektedir. 1.6. Terimlerin Tanımlanması Bu bölümde araştırma kapsamında kullanılan terimler tanımlanmıştır. Terimlerin tanımlanmasında Türk Dil Kurumu’nun (TDK) terimler sözlüğünden faydalanılmıştır. Absorbe: Bir madde veya sıvıyı emmek, içine çekmek, içine almak, yutmak, soğurmak Antropojenik: Doğada insanoğlunun neden olduğu etkiler Arktik: Kuzey kutup bölgesine ait Işınım: Enerjinin elektromagnetik dalgalar ya da parçacıklar halinde yayınımı veya dağılımı 18 Soğurmak: bkz. absorbe Spektrum: Beyaz ışığın yaydığı ışınların bir prizmadan geçirilmesi ile elde edilen bütün renk ve dalga boylarını içeren çizgiler Troposfer: Atmosferin yer yüzeyinden 12 km yüksekliğe kadar olan tabakası Yoğunlaşma: İklim bakımından önemli fiziksel bir olay olarak, su buğusunun sıvı duruma geçmesi; buğulaşmanın tersi 2. KURAMSAL VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE Bu bölümde araştırma konusunu oluşturan, küresel ısınma, iklim değişikliği, kitle turizmi ve iklim değişikliğinin etkileri konusunda kuramsal ve kavramsal çerçeve oluşturulmaya çalışılmıştır. 2.1. Sera Etkisi ve Sera Gazları Seralar genelde güneş radyasyonunun, fotosentez faaliyetlerinin gerçekleştirilmesinde ve ısıtmada temel veya yardımcı kaynak olarak kontrollü biçimde kullanıldığı mekânlardır (Özyuvacı, 1999, s.312). İçinde bitki yetiştirilen, camdan ya da naylondan yapılmış seralar güneş ışınlarının içeriye geçmesine imkân verir ama sera içinde ısı enerjisi haline dönüşmüş ışın enerjisinin dışarıya çıkmasına engel olur (Çepel, 1992, s.44). İklim bilimcilerin kullandığı sera etkisi ifadesi tanım olarak, seralarda görülen cam veya plastik örtü altındaki ısınmayı çağrıştırmayı amaçlamaktadır. Dünya atmosferi de cam veya naylondan yapılmış seralara benzer özellik göstermektedir. Ancak cam veya plastik örtülü seralarda görülen ısınma mekanizması, atmosferde görülen ve çok karmaşık bir olay olan sera etkisinin sadece küçük bir kısmını oluşturmaktadır (Müezzinoğlu, 2003, s.63). Türkeş (2003b, s.14)’e göre, atmosferdeki gazların gelen güneş ışınımına karşı geçirgen, buna karşılık geri salınan uzun dalgalı yer ışınımına karşı çok daha az geçirgen olması nedeniyle, yerkürenin beklenenden daha fazla ısınmasını sağlayan ve ısı dengesini düzenleyen doğal süreç, sera etkisi olarak adlandırılır. Sera gazları, dünya yüzeyinden yayılan uzun dalga boyundaki radyasyonu emerler (absorbe), bunun sonucunda kinetik enerjisi artar ve yanındaki diğer gazlar ile çarpışmaya başlar. Bu çarpışmalar neticesinde havanın ortalama kinetik enerjisini yükseltir ve havanın ortalama sıcaklığının artmasına sebep olur. İnsan etkileri (antropojenik) sonucunda atmosferde bulunan sera gazı yoğunlaşmalarındaki artış, küresel ısınmaya sebep olmaktadır (www.cevreorman.gov.tr, Erişim Tarihi: 12 Ekim 2009). 20 Güneşten gelen ışınımın atmosfere girebilen spektrumunun bir kısmı atmosfer tarafından, büyük bir kısmı ise yeryüzünde karalar ve sular tarafından soğurulur. Isınan dünya uzun dalga boyunda geri ışıma yaparak ısıyı atmosfere yollar. Ancak Şekil 2.1.’de görüldüğü gibi, sera gazları atmosferde adeta bir örtü vazifesi görüp bu ışımanın bir kısmını yeryüzüne geri göndererek sera etkisini oluşturmaktadır. Şekil 2.1: Atmosferin Sera Etkisi Kaynak: Türkeş, M. (2003). Küresel İklim Değişikliği ve Gelecekteki İklimimiz. 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü Kutlaması Gelecekteki İklimimiz Paneli Bildiriler Kitabı, s.15. Sera etkisi, zamanla atmosferin ortalama sıcaklığını arttırmaya başlamıştır ve bu artış halen devam etmektedir. Isınan atmosfer tüm dünyayı çepeçevre sarmış olduğu için de bu ısınmaya küresel ısınma denilmektedir (www.cevreorman.gov.tr, Erişim Tarihi: 12 Ekim 2009). Sera etkisi süreci doğal bir süreçtir ve dünya üzerindeki ısı dengesinin korunması ile canlı hayatın devamı için doğal sera etkisi gereklidir. Oysa küresel 21 ısınmaya yol açan doğal sera etkisi değil antropojenik sera etkisidir. İkisi arasındaki fark ortaya konulduğunda küresel ısınma kavramı daha iyi anlaşılacaktır. Dünya, üzerine düşen güneş ışınlarından çok, kendinden yansıyan güneş ışınlarıyla ısınmaktadır. Sera gazları yeryüzünden atmosfere geri yayılan ışınların bir bölümünü soğurup tekrar atmosfere yansıtarak troposferin sıcaklığının yükselmesine sebep olurlar. Atmosfere geri yayılan ışınları en fazla soğuran gazlar karbondioksit (CO2), metan (CH4), diazotmonoksit (N2O), ozon (O3) ve su buharı (H2O)’dır. Güneş ışınlarının %51’i yeryüzü, %19’u atmosfer ve bulutlar tarafından soğurulmakta, %20’si bulutlar tarafından dağıtılıp yansıtılmakta, % 6’sı atmosferden dağıtılmakta ve %4’ü ise yeryüzünce geri yansıtılmaktadır. Yeryüzüne ulaşabilen ışınlar ise dünya tarafından yayılmaya başlamaktadır. Yayılan ışınların büyük kısmı, sera gazları olarak adlandırılan, karbondioksit (CO2) ve metan (CH4) başta olmak üzere atmosferde bulunan gazlar tarafından tutulmakta ve böylece dünya ısınmaktadır. Doğal sera etkisi olarak adlandırılan bu süreç, dünyada yaşamın devam etmesi için gereklidir. Doğal sera etkisi olmasaydı dünyanın ortalama sıcaklığı 15 oC yerine -18 oC civarında olacaktı. Demek ki, atmosferin doğal sera etkisi hava sıcaklığını 33 °C artırarak 15 o C’ye yükseltmiştir. Dünya üzerindeki canlı hayatı da bu sıcaklığa göre şekillenmiştir. Ancak sanayi devriminden sonra atmosfere salınan sera gazları nedeniyle dünyanın ortalama sıcaklığı 0,6 °C artarak 15 oC’den 15,6 °C’ye yükselmiştir. Bu durum dünyada ortalama 15 °C hava sıcaklığına uygun olarak sürdürülen yaşam koşullarının değişmesi gerektiğini göstermektedir (Nanhatson, 1999, s.153; Kreider vd., 1999, s.1365; Ahrens, 2000, s.35; Maslin, 2004, s.4; Yönten, 2007, s.16; Zeydan ve Yıldırım, 2007, s.221; Kadıoğlu, 2008, s.30; Türkeş, 2003, s.16). Doğal sera gazlarının yoğunlaşmaları, sanayi devrimini takip eden yıllarda antropojenik etkilere bağlı olarak artış göstermiştir. Kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlarının kullanımı, tarımsal faaliyetler, çöp depolama sahalarından salınan gazlar, enerji üretimi, ulaşım ve endüstriden kaynaklı emisyonlar ve sera gazları için yutak vazifesi gören orman alanlarının yok edilmesi sera gazlarının yoğunlaşmalarındaki artışın başlıca nedenleridir. Daha önceleri atmosferde bulunmayan, ancak 1930’lu yıllardan itibaren sanayide kullanılmaya başlanan sülfürhekzaflorit (SF6), kloroflorokarbonlar (CFCs), hidroflorokarbonlar (HFCs) ve hidrokloroflorokarbonlar 22 (HCFCs) gibi sentetik sera gazları da atmosferin ısı tutma kapasitesini yükseltmektedir. Antropojenik etkiler sonucu doğal sera etkisi kuvvetlenmiş ve küresel ısınma süreci başlamıştır (Sanyel, 1994, s.67; Jain ve Hayhoe, 2003, s.326). Sera gazlarının iklim değişikliğine etki oranlarını kıyaslamak için “Küresel Isınma Potansiyeli” (GWP) olarak adlandırılan göreceli bir ölçek kullanılır. CO2’nin küresel ısınma potansiyeli 1’dir. Diğer gazlar için de GWP değerleri ise belirli bir zaman içinde atmosferde yaptıkları ısınma etkisinin CO2’ye kıyasla ne kadar olacağının oranıdır. Sera gazlarının küresel ısınma potansiyelleri ile birlikte atmosferik ömürleri ve atmosferdeki yoğunlaşmaları Tablo 2.1.’de gösterilmiştir. (IPCC, 2007, s.68). Tablo 2.1. Küresel Isınmada Etkili Olan Sera Gazları ve Özellikleri Küresel ısınma Atmosferdeki potansiyeli (GWP) yoğunlaşması (100 yıllık) (2005 yılı) 50–200 1 379 ppm Metan (CH4) 12 25 1774 ppb Diazot monoksit (N2O) 114 298 319 ppb Kükürt hekzaflorid (SF6) 3200 22800 5,6 ppt Kloroflorokarbonlar (CFCs) 45–1700 4750–14400 - Hidroflorokarbonlar (HFCs) 1,4–270 124–14800 - 1,3–17,9 77–2310 - 2600–50000 7390–12200 - Sera gazı Karbondioksit (CO2) Hidrokloroflorokarbonlar (HCFCs) Perflorokarbonlar (PFCs) Atmosferdeki ömrü (yıl) Kaynak: IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change). (2007). Technical Summary. In: Climate Change 2007: The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the Fourth Assessment Report of the IPCC, [Solomon, S., D. Qin, M. Manning, Z. Chen, M. Marquis, K.B. Averyt, M. Tignor and H.L. Miller (eds.)]. Cambridge University Press, Cambridge, United Kingdom and New York, NY, USA’den derlenmiştir. Buna göre 2005 yılı itibariyle atmosferdeki yoğunlaşmaları henüz ölçülememiş olmalarına rağmen CFCS, HFCS, ve PFCS gibi sentetik sera gazları küresel ısınma potansiyelleri en yüksek gazlar arasındadır. Mevcut sera gazlarının üretimine hemen son verilse bile, bu gazların neden olduğu sera etkisi her sera gazının belli bir atmosferik ömrü olması sebebiyle daha uzun yıllar devam edecektir. Bu özelliği ile antropojenik 23 sera etkisi, konteyner gemileri veya süper tankerler gibi deniz üzerindeki dev taşıtlardan birine benzer, yani motor dursa dahi gemi uzun süre yoluna devam edecektir (Çılgın Yamanoğlu, 2006. s.7; TTYD, 2008). Tablo 2.2. Antropojenik Sera Gazları ve Emisyon Kaynakları Sera Gazı Katkı Oranı (%) Karbondioksit (CO2) 50 Kloroflorokarbonlar (CFCs) 22 Metan (CH4) 14 Ozon (O3) 7 Diazot monoksit (N2O) 4 Emisyon Kaynakları • Kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtların yakılması • Tropik ormanların yok edilmesi • Sprey kutularındaki aerosoller • Buzdolaplarındaki soğutucu maddeler • Özellikle elektronik sanayinde kullanılan temizleme maddeleri • Klima sistemleri • Sert ve yumuşak köpük üretimi • Pirinç tarlaları • Çöp toplama alanları • Doğalgaz boru hatlarındaki kaçaklar • Kömür madenleri • Trafik • Termik santrallerdeki yanma olayları • Tropikal ormanların yok olması • Tarımda suni gübre kullanılması Kaynak: Aksay, C. S., Ketenoğlu, O. ve Kurt, L. (2005). Küresel Isınma ve İklim Değişikliği. Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fen Dergisi, 25, s.32. Tablo 2.2.’ye göre küresel ısınmada en çok dikkat çeken gaz, CO2’dir. Normal şartlarda CO2 atmosferde 0/00,03 oranında bulunur. Antropojenik sera etkisinin %5060'ı bu gazdan kaynaklanmaktadır. Son yıllarda atmosferdeki CO2’nin artış hızı her yıl %0,5 oranındadır. Eğer bu hızda artmaya devam ederse 140 yıl sonra yoğunlaşma 2 katına çıkacaktır. 20. yy’ın ortasında öncesine ait veriler buzullar içinde kalan hava kabarcıklarının ölçümlerinden sağlanmıştır. Geri kalanı ise Hawai’deki Mauno Loa istasyonundan elde edilen ölçümlerdir. Tablo 2.1.’e göre 2005 yılı itibariyle atmosferdeki CO2 yoğunlaşması 379 ppm’dir. Bu miktarın 2050 yılına kadar 450 ppm'e ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu oran sanayi devri öncesinin 1,5 katından fazladır. Atmosferdeki CO2’nin sürekli artışı 24 fosil yakıtlarının kullanımı ve ormanların yok edilmesi gibi doğrudan doğruya antropojenik girdilerin sonucudur. İlk olarak 1930’larda keşfedilen kloroflorokarbonlar (CFCs), alüminyum ve magnezyum üretiminde, yarı iletken imalatında, soğutucu ve buzdolabı üretiminde ve spreylerde kullanılmışlardır. Atmosferik sera etkisinin yaklaşık %10–25’inin CFCS’den kaynaklandığı sanılmaktadır. CFCS’nin neden olduğu potansiyel atmosferik ısınma oldukça fazladır. Çünkü bu gazlar atmosferik pencerede absorbe edilir ve her CFC molekülü bir CO2 molekülünün absorbe ettiğinden yüzlerce hatta binlerce kez daha fazla yeryüzünden yansıtılan kızılötesi ışınları absorbe eder. Bunun yanında CFCS son derece stabil olduklarından atmosferdeki kalış süreleri uzundur. Bu kimyasalların üretimi azaltıldığında veya durdurulduğunda bile atmosferdeki yoğunlaşmaları uzun yıllar belki de bir yüzyıl kalabilir. 1987'de 24 ülke tarafından imzalanan uluslararası bir antlaşma olan Montreal protokolünde CFCS’nin üretiminin azaltılması ve sonradan kullanımdan kaldırılarak yerine başka kimyasalların geliştirilmesinin hızlandırılmasına karar verilmiştir. Antlaşma CFCS’nin 2000 yılına kadar kaldırılmasını öngörmektedir. Bunun sonucunda CFCS’nin yerlerine ozon tabakasına daha az zarar veren hidroflorokarbonlar (HFCs), perflorokarbonlar (PFCs) ve kükürt hekzaflorid (SF6) gibi sentetik sera gazları kullanılmaya başlanmıştır. Bu gazların atmosferdeki yoğunlaşmaları ise günden güne artmaktadır (USEPA, 2006; IPPC, 2007; Aksay vd., 2005, s.34 ). CH4, havadan hafif, renksiz, kokusuz bir gazdır. Atmosferde CO2’nin 1/200’ünden daha az bulunur. Moleküllerinin ısı tutma yeteneği CO2 moleküllerinin 20 katıdır. Atmosferde kalış süresi 10 yıl kadardır. Atmosferdeki CH4 miktarı CO2 gibi biyolojik süreçlerden etkilenmez. Son yapılan ölçümlerde ortaya çıkan atmosferdeki CH4 oranı 18. yy.’dakinin 2,5 katıdır. Atmosferdeki N2O miktarı da her geçen gün artmaktadır. N2O’ların antropojenik kaynakları tarımsal faaliyetler ve fosil yakıtlardır. Gübre ve fosil yakıt kullanımını azaltmak N2O emisyonunun yayılımını da azaltacaktır. Ancak bu gaz, stabil yapısı nedeniyle atmosferde uzun süre kalabilir. 25 Troposferdeki O3 de küresel ısınmaya katkıda bulunmaktadır. Stratosferdeki O3’ün küresel ısınmada hiçbir rolü yoktur. Özellikle kuzey yarımkürenin sanayileşmiş ülkelerinde troposferdeki ozon yoğunlaşması artış göstermektedir. Bu bölgelerdeki O3 miktarındaki artış yıllık %1’den fazladır. Örneğin Almanya'nın mevcut O3 yoğunlaşması 20. yüzyılın başındaki yoğunlaşmasının 3–4 katından fazladır. Diğer sera gazlarının aksine O3’ün ömrü çok kısadır. Bu nedenle atmosferde düzgün bir dağılım göstermez. Bu gaz doğrudan doğruya insan etkilerine bağlı olarak atmosfere verilmeyip diğer insan kaynaklı emisyonların (Azot oksitler (NOX), karbonmonoksit (CO) vb.) kimyasal değişimlere uğramaları sonucu oluşmaktadır (Aksay vd. 2005, s.34). Şekil 2.2.’ye göre, Türkiye’nin arazi kullanımı değişikliği ve ormancılık dışındaki toplam sera gazı emisyonu 1990–2004 yılları arasında 170.1 Tera gram (Tg)’dan 296.6 Tg CO2 eq’ya (karbondioksit eşdeğerine) yükselmiştir. Şekil 2.2: 1990–2004 Yılları Arasında Toplam Sera Gazı Emisyonları Kaynak: Apak, G ve Ubay, B. (2007). İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi. Ankara: Rituel Ajans. s.63. Türkiye’de 1990’ların ortasından sonra meydana gelen nüfus artışı ve sanayileşme sonucu 1990–2004 yılları arasında sera gazı emisyonları sürekli artmıştır. Ancak, bu dönem içerisinde toplam sera gazı emisyonları içerisinde enerji sektörü kaynaklı emisyonların kişi başına oranı %77,7’den %76,7’ye düşmüştür. Elektrik üretiminde ve konutların ısıtılmasında kömür kullanımından doğal gaza geçilmesi, alternatif yakıt kaynaklarının kullanılmaya başlanması, ulaştırma sektöründe gelişen 26 yeni motor teknolojileri ve havayı kirleten eski arabaların trafikten çekilmesi bu düşüşün sebepleri arasında sayılabilecek değişimlerdir (Apak ve Ubay, 2007, s.63). Şekil 2.3.’e göre 1990–2004 yılları arasında enerji sektöründeki sera gazı emisyonları 132,1 Tg’den 227,4 Tg CO2 eq’ye yükselmiş ve bu sektör %76,7 ile bu anlamda en büyük paya sahip olmuştur. Bu sektörü, atık bertarafı ve sanayi sektörü sırasıyla %9,3 ve %8,9’luk oranlarla takip etmektedir Şekil 2.3: Sera Gazı Emisyonları ve Tutulumlarının 1990–2004 Yılları Arasında Sektörlere Göre Dağılımı Kaynak: Apak, G ve Ubay, B. (2007). İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi. Ankara: Rituel Ajans. s.64. Türkiye’nin 2004 yılındaki toplam sera gazı emisyonlarının en büyük kısmını %81,5’lik oranla CO2 ve %15,6’lık bir pay ile CH4 oluşturmuştur. Toplam emisyon değerleri içerisinde bunları izleyen diğer gazlar ise %1,9 ile N2O ve %1 ile F-Gazlar olarak sıralanmaktadır. 2004 yılında yutak alanlar tarafından tutulanlar da dahil olmak üzere sektörlere ve sera gazlarına göre emisyonların dağılımı Şekil 2.4’te gösterilmiştir. 27 Şekil 2.4: 2004 Yılı Sera Gazı Emisyonları ve Yutaklarının Değerlendirmesi Kaynak: Apak, G ve Ubay, B. (2007). İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi. Ankara: Rituel Ajans. s.67. 2.2. Küresel Isınma Türkeş (2007, s.46)’e göre küresel ısınma, sanayi devriminden beri, özellikle fosil yakıtların yakılması, orman alanlarının hızla tahrip edilmesi, tarımsal etkinlikler ve sanayi süreçleri gibi çeşitli insan etkinliklerinin yanında atmosfere salınan sera gazlarının atmosferdeki birikim miktarlarında meydana gelen hızlı artışa bağlı olarak, şehirleşmenin de etkisiyle doğal sera etkisinin kuvvetlenmesi sonucunda, yeryüzünde ve atmosferin alt katmanlarında (alt ve orta troposfer) saptanan sıcaklık artışı olarak tanımlanmaktadır. Aksay vd. (2005, s.31) de küresel ısınmayı, atmosferin dünya yüzeyine yakın kısımlarında ortalama dünya sıcaklığının doğal olarak ya da insan etkisiyle artması olarak tanımlamışlardır. Küresel ısınmaya yol açan sera gazları; esas olarak, fosil yakıtların yakılması (enerji ve çevrim), sanayi (enerji ilişkili; kimyasal süreçler ve çimento üretimi, vb. enerji dışı), ulaştırma, arazi kullanımı değişikliği, katı atık yönetimi ve tarımsal (enerji 28 ilişkili; anız yakma, çeltik üretimi, hayvancılık ve gübreleme vb. enerji dışı) etkinliklerden kaynaklanmaktadır. Son 150 yıl içinde dünya üzerinde fosil yakıt kullanımı ve çimento üretiminden 265 Milyar ton (Mt), arazi kullanım değişikliğinden 124 Mt olmak üzere toplam 389 Mt Karbon (C) atmosfere salınmıştır. Bunun 214 Mt’u karasal ekosistemler ve okyanuslar tarafından geri alınmış, atmosferde 175 Mt Karbon (C) fazlalığı oluşmuştur. Her yıl insan kaynaklı net 3,2 Mt C atmosfere katılmaktadır (Tablo 2.3.). Bunda en büyük pay, enerji üretimi için fosil yakıt kullanımı ve sanayi üretimine aittir. Tablo 2.3. Ekosistemlere ve Sektörlere Göre Küresel Karbon Dengesi (Salım ve Alım, Mt) Atmosfere/atmosferden (Yıllık) Ekosistem ve sektör Salım Alım Karasal ekosistemler (bitki örtüsü, toprak, çürüntü materyali, 60.0 61.4 1.6 0.5 Okyanuslar 90.0 92.0 Fosil yakıt yakılması ve çimento üretimi (enerji, sanayi, 5.5 0.0 157.1 153.9 bataklıklar, sulak alanlar, meralar, tarım alanları) Arazi kullanım değişikliği (ormansızlaşma, tarım, turizm, yerleşim vb.) ulaştırma, inşaat) Toplam Fark (atmosferde kalan net insan kaynaklı karbon tutarı) 3.2 Kaynak: DPT (Devlet Planlama Teşkilatı). (2000). 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı-İklim Değişikliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu. http://ekutup.dpt.gov.tr/cevre/oik548.pdf adresinden 20 Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır. Küresel hesaplamalara göre, atmosfere salınan insan kaynaklı sera gazı salımları sebebiyle, küresel karbon dengesi denk kapanmamaktadır (IPCC, 2002). 29 Şekil 2.5: Küresel Karbon Döngüsü ve İnsan Kaynaklı Sera Gazı Salımlarının Küresel Karbon Dengesinde Yaptığı Değişiklikler Kaynak: IPCC 2002’den değiştiren Türkeş, M. (2003a). Sera Gazı Salımlarının Azaltılması İçin Sürdürülebilir Teknolojik Ve Davranışsal Seçenekler. V. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi Bildiriler Kitabı, s. 271. Küresel karbon döngüsünün iki büyük ana bileşenini oluşturan karasal ekosistemler (ormanları da içeren tüm bitki örtüsü ve topraklar) ve okyanuslar, toplam tutarın 4,6 (2,3+2,3) Milyar ton karbon (MtC)’lik bölümünü tutar. Karasal ekosistemlerin ve okyanusların tuttuğu ya da uzaklaştırdığı karbon tutarı atmosfere salınan toplam tutardan çıkarıldığında, her yıl insan kaynaklı net 3,3 MtC’nin atmosferde kaldığı sonucuna ulaşılır. İklim değişikliğinin önlenebilmesinin odak noktasını da, her yıl atmosferde kalan bu yaklaşık 3,3 MtC’lik fazla karbonun kontrol edilmesi ve atmosferden uzaklaştırılması (azaltılması) oluşturur (Türkeş, 2003a, s.270). Temel olarak insan etkinlikleri sonucunda atmosferin kimyasal bileşiminde ortaya çıkan önemli değişiklikler sonucunda, küresel yüzey sıcaklıklarında 19. yüzyılın sonlarında başlayan ısınma, 1980’li yıllarla birlikte daha da belirginleşerek, hemen her yıl bir önceki yıla göre daha sıcak olmak üzere, küresel sıcaklık rekorları kırılmıştır. 30 Sıcaklık kayıtlarının tutulmaya başlandığı 1860 yılından bu yana kırılan rekorlar ve görülen uç değerler şunlardır (Kadıoğlu, 2008, s.34): • 1860 yılından bu yana görülen en sıcak 20 yılın 19’u 1980’den sonra gerçekleşmiştir. • 1860 yılından bu yana görülen en sıcak 20 yılın 11’i 1990’dan sonra gerçekleşmiştir. • Son 50 yıl, buzul kayıtlarına göre son 6000 yılda gözlemlenen en sıcak yarım yüzyıldır. • Okyanus sıcaklık kayıtlarına göre 1950’li yılların ortalarından 1990’ların ortalarına kadar önemli bir ısınma yaşanmıştır. 1860 yılından 2005’e kadar tutulan sıcaklık kayıtları Şekil 2.6.’da gösterilmiştir. Buna göre 1906 – 2005 yıllarını kapsayan 100 yıllık zaman periyodunda dünyanın ortalama sıcaklığı 0.74 °C artmıştır. Sıcaklık artışının en yoğun olarak gözlendiği dönem ise 1990 yılı sonrasıdır. Sıcaklık artışının temel nedeninin, sanayi devrimini takip eden yıllarda fosil kaynaklı yakıtların aşırı derecede kullanılmaları sonucu atmosfere salınan sera gazlarının doğal sera etkisini kuvvetlendirmesi olduğu bilim çevreleri tarafından kabul edilmiştir (Kreider vd., 1999, s.1362; IPCC, 2007, s.36). 31 Şekil 2.6: 1860’dan İtibaren Küresel Ortalama Sıcaklıklar Kaynak: IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change). (2007). Technical Summary. In: Climate Change 2007: The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the Fourth Assessment Report of the IPCC, [Solomon, S., D. Qin, M. Manning, Z. Chen, M. Marquis, K.B. Averyt, M. Tignor and H.L. Miller (eds.)]. Cambridge University Press, Cambridge, United Kingdom and New York, NY, USA. s.37. Küresel ısınmaya bağlı olarak iklimlerdeki yağış ve sıcaklık değişiklikleriyle beraber kutuplardaki buzullar ile buz tabakaları hızla erimeye, bu erimelerle birlikte deniz seviyesinde yükselmeler görülmeye başlamıştır. Yağışlı ve yağışsız zamanlar arasındaki normal geçişler kalmayıp zaman zaman bir bölge şiddetli sağanak yağış alır iken, başka bir bölge hiç yağış almayıp iklimi gayet kurak geçmeye başlamıştır (M. A. Çınar, 2007, s.150). Bu değişikliklerin potansiyel tehlikeleri sadece havanın ısınarak insanları terletmesi değildir. Örneğin; yükselen deniz su seviyesi ve azalan toprak neminin çok daha büyük etkileri olabilecektir. Aslında insanlar hızlı bir iklim değişimine kendini uydurabilir ve ondan korunabilir, fakat bitkiler ve hayvanlar bu değişime ayak uyduramadığı için insanların besin zincirini de oluşturan tüm ekolojik sistem tehlikededir (Kadıoğlu, 2008, s.31). 32 Küresel ısınmanın sonuçlarından biri olan ve diğer sonuçlarının nedenini oluşturan bir başka önemli konu ise, iklim değişikliği sorunudur. 2.3. İklim Değişikliği Yeryüzündeki herhangi bir yer için belirli bir zamanda yaşanan ve gözlenen atmosferik olayların tümü hava durumu; o bölgede uzun yıllar boyunca gözlenen atmosferik olayların geneli ise iklim olarak adlandırılır (Türkeş, 2007, s.39). Dünyadaki iklimler sabit olmayıp jeolojik tarih boyunca sürekli değişimler göstermiştir. Bu değişimlerin nedenleri: • Yerin yörüngesel hareketindeki değişimler, • Atmosferdeki karbondioksit yoğunlaşmasındaki değişimler ve • Volkanik püskürmeler ve güneş enerjisindeki değişimlerdir. Şekil 2.7: Milankovitch Döngüleri Kaynak: IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change). (2007). Technical Summary. In: Climate Change 2007: The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the Fourth Assessment Report of the IPCC, [Solomon, S., D. Qin, M. Manning, Z. Chen, M. Marquis, K.B. Averyt, M. Tignor and H.L. Miller (eds.)]. Cambridge University Press, Cambridge, United Kingdom and New York, NY, USA. s.56. 33 Sırp matematikçi Milankovitch yerin yörüngesel hareketindeki değişimleri (gündönümü noktalarının değişmesi – 23.000 yıl, ekvator eğikliğinin değişmesi – 41.000 yıl ve dünyanın yörüngesinin daireselleşmesi – 100.000 yıl) inceleyerek bu değişikliklerin iklimlerde değişikliğe sebep olduğunu öne sürmüştür. Yerin yörüngesel hareketindeki değişimler Şekil 2.7’de gösterilmiştir. Ancak, 19. yüzyılın ortalarından beri, iç ve dış etmenlerle ilişkili doğal değişebilirliğe ek olarak, ilk kez insan etkinliklerinin de küresel iklimi etkilediği yeni bir döneme girilmiştir. Bu yüzden iklim değişikliği, atmosferdeki sera gazı birikimlerini arttıran insan etkinlikleri de dikkate alınarak tanımlanabilmektedir. İklim değişikliği, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde (UNFCCC), “karşılaştırılabilir bir zaman periyodunda gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan ya da dolaylı, küresel atmosferin bileşimini bozan insan etkinlikleri sonucunda iklimde oluşan bir değişiklik” biçiminde tanımlanmıştır (DPT, 2000, s.1). Atmosferdeki CO2 yoğunlaşmasındaki artışların sera etkisinin kuvvetlenmesine sebep olduğu bilinmektedir. Volkanik aktiviteler sonucunda atmosfere salınan partikül maddeler ve kükürtlü gazlar ise güneş ışınlarını dünyaya ulaşmadan perdelemekte ve soğuma etkisine sebep olmaktadırlar. Güneşin enerjisindeki azalmalar ve güneş lekelerindeki artışlar da daha soğuk iklimlerin oluşmasına sebep olurlar (Ekmekçi, 2008, s.11). Bütün bu etmenlerle oluşan iklim değişiklikleri binlerce yıl gibi uzun bir süre zarfında gerçekleştiği için ekosistemlerin değişikliğe adaptasyonu daha kolay olmuştur. Normalde binlerce yılda gerçekleşen doğal iklim değişiklikleri sanayi devrimini takip eden 2 yüzyıl boyunca çok hızlı bir şekilde gözlemlenmeye başlanmıştır. Küresel ısınma nedeniyle iklimi oluşturan sıcaklık, yağış, rüzgar, buharlaşma gibi etmenlerde uzun süreli ve kalıcı olan değişiklikler meydana gelmektedir. Bu sürece ise “ani iklim değişikliği” veya “insan kaynaklı iklim değişikliği” de denilmektedir (USEPA, 2007). Oysa insanlığın iklimle olan ilişkisi her zaman onu etkiler, tahrip eder şekilde gerçekleşmemiştir. Aksine insanoğlu, yeryüzündeki varlığından itibaren, iklim sistemine kendisini uydurarak veya göç ederek iklime uyum sağlamak zorunda 34 kalmıştır. Bu uyum süreci, insanoğlunun yerleşik düzene geçip tarımla uğraşmasıyla birlikte, iklimi gözlemlemeye başlaması şeklinde devam etmiştir. Bu uyum sürecinden 2000’li yıllara kadar dünya iklim sisteminin neredeyse değişmeyen bir yapı göstermesi, insanoğlunun dünya iklim sisteminin durağan bir yapıda olduğunu düşünmesine sebep olmuştur. Oysa iklim bilimcilerin bulguları, sanılanın tam aksine, dünya iklim sisteminin dinamik bir yapıya sahip olduğunu kanıtlamıştır (Sunay, 2000). Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) (2003)’e göre, dünya tarihinde iklim değişikliği, belirli dönemler ve değişen süreler boyunca sürüp giden bir olgu olmasına karşın, 21. yüzyılda gerçekleşen bu değişim, daha önceki hiçbir dönemde şu anki kadar hızlı gerçekleşmemiş; insan etkisi ise, daha önceki değişikliklerde böyle bir rol oynamamıştır. Dünya tarihinde ilk kez insanoğlu iklimi değiştirmeye başlamış ve bunun sonuçlarıyla karşı karşıya gelmiştir. İnsanoğlunun karşı karşıya geldiği bu sorunun bilimsel olarak araştırılması ve değerlendirilmesi için Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından 1988 yılında kurulan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), kuruluşundan itibaren 2009 yılına kadar dört geniş kapsamlı değerlendirme raporunun yanı sıra birçok teknik ve özel rapor hazırlamıştır. IPCC’nin 2007 yılında yayınlanan dördüncü değerlendirme raporunda, 1800’lü yılların sonundan beri küresel olarak yer yüzeyinin ortalama sıcaklığında 0,74 °C artış olduğu belirtilmiştir. Aynı raporda, 1990 yılından 2100 yılına kadar olan zaman dilimi içerisinde, küresel anlamda yeryüzeyinin ortalama sıcaklık değerinde 1,8–4,0 °C artış öngörülmektedir (IPCC, 2007). Öngörülen bu sıcaklık artışlarının minimum değeri bile gerçekleşse, son 10.000 yılın en büyük artışı olacaktır. WMO verilerine göre ise, ilk aletli ölçümün yapıldığı 1860 yılından 2000 yılına kadar olan son 140 yılın en sıcak yılının 1998 yılı olduğu belirtilmiştir (WMO, 2002). Yüzyıl gibi uzun bir zaman diliminde küresel düzeyde sıcaklık artışının 0,74 °C gibi küçük bir değerde olması, çok duyarlı olan iklim sisteminin dengesini bozmaya yeterli olmasına rağmen, sorunun ciddiyeti konusunda yanıltıcı sonuçlara neden 35 olmaktadır. Oysa Sunay (2000)’ın belirttiği gibi, 10.000 yıl kadar önce biten son buzul çağında ortalama küresel sıcaklık değeri bugünkü değerinden sadece 5 °C daha düşüktü. Sayısal olarak küçük gibi görünen sıcaklık değerlerindeki bu değişimlerin, dünya iklim sisteminde, canlıların yaşam alanlarında ve insan yaşamları üzerinde büyük etkileri olmaktadır. Küresel ısınmanın kar örtüsünün, kara ve deniz buzullarının erimesi, deniz seviyelerinin yükselmesi, iklim kuşaklarının yer değiştirmesi, şiddetli hava olayları ve buna bağlı doğal afetlerin sıklaşması ve etkilerinin kuvvetlenmesi, kuraklık, erozyon, çölleşme ve bu olayların sonucunda temiz su kaynağı sıkıntısı, salgın hastalıklar, tarım zararlılarının artışıyla besin kaynaklarının azalması gibi insan yaşamını ve diğer canlılar ile yaşam ortamlarını olumsuz yönde etkileyebilecek sonuçları mevcuttur. Bu etkiler, coğrafi sınır da tanımamaktadır (IPCC, 2007). İklim değişikliğinin, gerek oluşma, gerekse sınırları olmayan sonuçları nedeniyle ülkelerin ilk dönemlerde soruna yönelik olarak aldıkları önce bölgesel, sonra ulusal önlemleri yeterli olmamış ve uluslararası düzeyde ülkelerin birlikte çözüm yolları aramalarını ve birlikte hareket etmelerini gerektirmiştir. Yaklaşık 25 yıllık bir geçmişi olan politik düzeyde küresel iklim değişikliği sorununa çözüm arayışları, halen net bir sonuca ulaşamamıştır. Bunun başlıca nedeni ise, küresel iklim değişikliği sorunu için alınacak önlemlerin ağırlıklı olarak kullanılan enerji şekline bağlı olmasıdır. Hemen hemen her ülkenin ekonomik kalkınması için gerekli gördüğü enerji kullanımının tamamına yakın bir kısmının temelini, fosil yakıtlar oluşturmaktadır. 2.3.1. İklim Değişikliği Senaryoları İklim değişikliklerinin gelecekteki sonuçlarını önceden kestirebilmek için iklim değişikliği senaryolarından faydalanılır. İklim değişikliği senaryoları iklimsel olmayan senaryolar ve sayısal iklim analizleri olmak üzere iki grup altında toplanabilir. İklimsel olmayan senaryolar, çevresel faktörlere ve ekonomi, nüfus, politika, endüstri ve teknoloji gibi sosyoekonomik faktörlere dayanır (Gürkan, 2005, s.39). Sayısal iklim analizlerinin içinde en yaygın olarak kullanılan senaryolar IPCC’nin Emisyon 36 Senaryoları Özel Raporu’nda (Special Report on Emission Scenarios - SRES) ortaya koyduğu dört temel senaryodur. Daha Ekonomik A1 (Dünya Pazar Senaryosu) F1: fosil yakıt ağırlıklı B: dengeli yakıt kullanımı T: fosilsiz enerji kullanımı Daha Küresel B1 (Küresel Sürdürülebilirlik Senaryosu) A2 (Ulusal Yatırım Senaryosu) + B2 Daha Bölgesel (Yerel Yönetim Senaryosu) * Daha Çevresel Şekil 2.8: SRES Senaryo Grupları Kaynak: IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change). (2007). Technical Summary. In: Climate Change 2007: The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the Fourth Assessment Report of the IPCC, [Solomon, S., D. Qin, M. Manning, Z. Chen, M. Marquis, K.B. Averyt, M. Tignor and H.L. Miller (eds.)]. Cambridge University Press, Cambridge, United Kingdom and New York, NY, USA’den uyarlanmıştır. Şekil 2.8.’de gösterilen senaryo gruplarından A1 Dünya Pazar Senaryosu, A2 Ulusal Yatırım Senaryosu, B1 Küresel Sürdürülebilirlik Senaryosu, B2 de Yerel Yönetim Senaryosudur. A2 senaryosundaki “+” sembolü bölgesel ve ekonomik bir bakış açısını, B1 senaryosundaki “*” ise çevresel ve küresel bakış açısını belirtir. A1 senaryosu yakıt kullanım teknolojilerine göre üç alt gruba ayrılır. Bunlardan F1 enerji ihtiyacının ağırlıklı olarak fosil yakıtlarından karşılandığını, T enerjinin daha teknolojik yakıtlardan elde edildiğini ve B alt grubu da tüm yakıtların dengeli olarak kullanıldıklarını gösterir. Tüm senaryo grupları nüfus, ekonomik koşullar, su sıkıntısı, arazi kullanımı ve enerji gruplarına göre değerlendirilmiştir. A2 senaryosu diğer senaryolarla karşılaştırıldığında sera gazı emisyonları en yüksek olan senaryodur (Babuş, 2005, s.45; Gürkan, 2005, s.17-18; Yalçınkaya, 2005, s.40-41). 37 2.3.1.1. Sıcaklık Değişimi ve Deniz Seviyesinin Yükselmesi Öngörüleri SRES senaryolarındaki sıcaklık değişim ve deniz seviyesindeki yükselme öngörüleri, iklim değişikliği modellerinin gelişmesine ve belirsizliklerin azaltılmasına bağlı olarak IPCC’nin 4. ilerleme raporunda düzeltilmişlerdir. Tablo 2.4.’e göre 2090 – 2099 yılları arasında 1980 – 1999’a kıyasla en az sıcaklık artışı küresel sürdürülebilirlik senaryosu olan B1 senaryosunda olup ortalama sıcaklık artışı 1,8°C’dir. B1 senaryosuna göre deniz seviyesinde yaklaşık 0,18 – 0,38 m. yükselme olacaktır. Sadece fosil yakıtlarının kullanıldığı A1F1 senaryosunda ise 2090 – 2099 yılları arasında 1980 – 1999’a kıyasla sıcaklık artışı 4,0 °C ve deniz seviyesindeki yükselme yaklaşık 0,26 – 0,59 m. olması beklenmektedir. Tüm senaryolar bir arada düşünüldüğünde ise 2100 yılına kadar küresel ortalama sıcaklıklar yaklaşık 1,8 ile 4,0 °C aralığında artış gösterecektir. Deniz seviyelerinde ise yaklaşık 0,18 ile 0,59 m arasında yükselme beklenmektedir (IPCC, 2007, s.38). Tablo 2.4. Emisyon Senaryolarına Göre 2090 – 2099 Yıllarındaki Sıcaklık Değişimleri ve Deniz Seviyesindeki Yükselme Sıcaklık Değişimi (°C) Deniz Seviyesindeki Yükselme (m) (2090 – 2099 yılları 1980 – 1999’a (2090 – 2099 yılları 1980 – 1999’a kıyasla) kıyasla) Senaryo En iyi kestirim Yaklaşık aralık Yaklaşık aralık B1 1,8 1,1 – 2,9 0,18 – 0,38 A1T 2,4 1,4 – 3,8 0,20 – 0,45 B2 2,4 1,4 – 3,8 0,20 – 0,43 A1B 2,8 1,7 – 4,4 0,21 – 0,48 A2 3,4 2,0 – 5,4 0,23 – 0,51 A1F1 4,0 2,4 – 6,4 0,26 – 0,59 Kaynak: IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change). (2007). Technical Summary. In: Climate Change 2007: The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the Fourth Assessment Report of the IPCC, [Solomon, S., D. Qin, M. Manning, Z. Chen, M. Marquis, K.B. Averyt, M. Tignor ve H.L. Miller (eds.)]. Cambridge University Press, Cambridge, United Kingdom and New York, NY, USA’den uyarlanmıştır. 38 2.3.2. İklim Değişikliğinin Etkileri İklim değişiminin yaşanan en belirgin sonuçları dünyanın giderek ısınması, buzulların erimesi, deniz seviyelerinin yükselmesi, yağış rejimlerinin değişmesi, uç hava olaylarının şiddetinde ve sıklığında önemli artışlar ve buna bağlı olarak ekolojik yapının değişime uğramasıdır (İncecik, 2007, s.31). İklim değişikliğine bağlı olarak yağış rejimlerinde farklılıklar gözlemlenmiş ve bunun sonucunda bir bölge şiddetli sağanak yağış alır iken, başka bir bölge hiç yağış almayıp gayet kurak geçmeye başlamıştır (Çınar, 2007, s.150). IPCC’nin son değerlendirme raporuna göre 2100 yılına kadar Avrupa’da en çok ısınmanın kuzey bölgelerde gerçekleşmesi ve 2030 – 2050’li yıllarda kuzey kutbundaki buzulların tamamen erimesiyle deniz seviyesinin en fazla 0,59 m. yükselmesi beklenmektedir (www.ipcc.ch). İklim değişikliğinin sıcaklıklar ve yağışlarda oluşturacağı anormalliklerden dolayı pek çok sektör olumsuz etkilenecektir. Kuraklık bakımından riskli olan Türkiye’de su stresi oluşacak ve içme, kullanma ve tarımsal sulama için yeterli miktarda su bulunamayacaktır. 2007 yılında Türkiye’nin buğday rekoltesinde yaşanan düşüş bunun en çarpıcı örneğidir. Kuraklık ve çölleşme, orman yangınları, arazi kullanımının değişmesi ve bunlara bağlı olarak gerçekleşecek zorunlu göçler iklim değişikliğinin olası etkilerindendir. Ayrıca yağışlardaki düzensizliklerin meydana getireceği akarsu rejimlerindeki azalmalar enerji üretiminin önemli bir bölümünü hidrolik santrallerden sağlayan Türkiye’yi yine olumsuz etkileyecektir. Yağış rejiminin bozulması sonucunda aşırı yağış alan bölgelerde ise seller, su baskınları ve bunların beraberinde getireceği salgın hastalıklar oluşabilecek diğer olumsuz etkilerdendir (Öztürk, 2002, s.60; Erdoğan vd., 2008, s.73). Küresel bazda iklim değişikliğinin sektörler üzerine olan etkileri ile ilgili yapılmış olan çalışmalar irdelendiğinde küresel sıcaklık artışına karşılık gelen faydazarar grafikleri Şekil 2.9.’da gösterilmiştir. 39 Zarar ? Fayda TΔ Tarım Karasal Ekosistemler Ormancılık TΔ Deniz Ekosistemleri Biyolojik Çeşitlilik Kıyı Sistemleri Sağlık TΔ Su Enerji Şekil 2.9: Küresel Ortalama Sıcaklık Artışlarına Karşılık Sektörlerin FaydaZararları Kaynak: Morlot, J. C. and Agrawala, S. (2004). The Benefits of Climate Change Policies. OECD Şekil 2.9’a göre küresel sıcaklık artışına bağlı olarak tarım, kara ekosistemleri ve ormancılık sektörleri parabolik olarak etkilenmektedirler. Bir başka değişle, sıcaklık artışı ilk başta bu sektörler için faydalı olacak ancak artış sürdükçe bu sektörler zarar görmeye başlayacaklardır. Deniz ekosistemleri, biyolojik çeşitlilik, kıyı sistemleri ve sağlık sektörleri doğrudan zarar göreceklerdir. Su ve enerji sektörlerinde ise doğrusal ya da parabolik eğilim belirlemek mümkün olmamıştır (Morlot ve Agrawala, 2004). 2.3.3. İklim Değişikliği Turizm İlişkisi Turizm ile iklim değişikliği arasında Şekil 2.10.’da gösterildiği gibi iki yönlü bir ilişki mevcuttur. Bu ilişkinin birinci kısmı turizmin iklim değişikliğine etkilerini ifade eder ve bu etkileri azaltmak için sera gazı emisyonlarının azaltılması gerekir. İlişkinin ikinci yönü ise iklim değişikliğinin turizme etkileridir ki bu özellikle turizm destinasyonlarının iklim değişikliği nedeniyle karşı karşıya olduğu riskleri ifade eder. Bu risklere karşı tedbir olarak adaptasyon stratejileri geliştirmek gerekir. 40 Şekil 2.10: Turizm ile İklim Değişikliği Arasındaki Çift Yönlü İlişki Kaynak: Patterson, T., Bastianoni, S. and Simpson, M. (2006). Tourism and Climate Change: Two-Way Street, or Vicious/Virtuous Circle. Journal of Sustainable Tourism. 14 (4), s.341. 2.3.3.1. Turizmin İklim Değişikliğine Etkileri Tablo 2.5. 2005 Yılı İtibariyle Uluslararası Turizmden Kaynaklanan CO2 Emisyonları CO2 (Mt) Hava Taşımacılığı 517 Diğer Taşımacılık 468 Konaklama 274 Etkinlikler 45 Toplam 1304 Dünyada Toplam 26400 Yüzde Payı (%) 4.94 Kaynak: WTO (World Tourism Organization). (2007). Climate Change and Tourism: Responding to Global Challenges. http://www.unwto.org/climate/support/en/pdf/ summary_davos_e.pdf adresinden 15 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır. İnsan kaynaklı iklim değişikliği sürecine turizmin katkısı uzun süre tam olarak tespit edilememiştir. Turizm sektöründen kaynaklanan CO2 emisyonlarının ölçümü ilk kez WTO tarafından turizmin üç temel alt sektörü (ulaştırma, konaklama ve etkinlikler) ölçeğinde 2005 yılı itibariyle yapılmıştır. Diğer sera gazlarının da küresel ısınmada önemli rolü olmasına rağmen insan etkinliklerinden kaynaklanan en büyük etkiyi CO2 41 yapmaktadır. Turizm sektöründe özellikle havacılıktan kaynaklanan emisyonlar (uçuş yüksekliği önemli) küresel ısınmayı artırıcı etki meydana getirmektedir (WTO, 2007). Tablo 2.5.’e göre uluslararası turizm hareketlerinden kaynaklanan CO2 salımları toplam CO2 salımının yaklaşık %5’ini oluşturmaktadır. Şekil 2.11: Çeşitli Turizm Alt Sektörlerinin CO2 Emisyonlarına Katkısı Kaynak: WTO (World Tourism Organization). (2007). Climate Change and Tourism: Responding to Global Challenges. http://www.unwto.org/climate/support/en/pdf/ summary_davos_e.pdf adresinden 15 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır. Şekil 2.11.’de de ulaştırmadan kaynaklanan CO2 salımının turizmin neden olduğu salımın %75’ini oluşturduğu, bunun %40’lık kısmının da tek başına havayolu taşımacılığına ait olduğu görülmektedir. WTO (2007) tarafından hiçbir önlem alınmazsa nelerin olabileceğini ortaya koymak amacıyla her şeyin aynen devam etmesi üzerine bir senaryo geliştirilmiş ve bu senaryo yine WTO tarafından ortaya konulan uluslararası turizm hareketlerinin 2020 yılına kadar yıllık ortalama %4 büyüyeceği tahmini üzerine kurulmuştur. Senaryoya göre, Şekil 2.12’de de görüldüğü gibi uluslararası turizm hareketlerinden kaynaklanan CO2 emisyonlarında 2035 yılına kadar %152’lik bir artış olacaktır. 42 Şekil 2.12: Her Şeyin Aynen Devam Etmesi Senaryosuna Göre CO2 Emisyonları Kaynak: WTO (World Tourism Organization). (2007). Climate Change and Tourism: Responding to Global Challenges. http://www.unwto.org/climate/support/en/pdf/ summary_davos_e.pdf adresinden 15 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır. Türkiye’de doğrudan turizmden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının miktarına dair bir çalışmaya rastlanmamıştır. Ancak İklim Değişikliği 1. Ulusal Bildiriminde turizmin alt sektörlerinden olan ulaştırma sektörüne ait toplam CO2 emisyonları yayınlanmıştır. Şekil 2.13: Ulaştırma Sektörü Kaynaklı Toplam CO2 Emisyonları Kaynak: Apak, G ve Ubay, B. (2007). İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi. Ankara: Rituel Ajans. s.70. 43 Şekil 2.13.’de gösterildiği gibi, ulaştırma sektöründen kaynaklanan toplam C02 emisyonu 1990–2004 yılları arasında %55,8’lik bir artışla 26 Tg’den 40,5 Tg’ye yükselmiştir. Bu değerler ulaştırma sektörü kaynaklı emisyonların 1990 yılında kişi başına 0,46 ton CO2 olan oranını 2004 yılında 0,56 ton CO2’ye çıktığını göstermektedir. Ancak, bu sektördeki CO2 emisyonlarının 1990 yılında %15 olan toplam CO2 emisyonları içerisindeki değeri 2004 yılında %12’ye düşmüştür. Bu düşüş sektörün daha verimli enerji tüketimine yöneldiği anlamına gelmektedir (Apak ve Ubay, 2007, s.70). Bu verimliliğin arkasında yatan unsurlar arasında düşük karbon içeriği bulunan yakıtların kullanımı ile dizel ve LPG’li yolcu taşıma araçlarının kullanımındaki artıştır. Türkiye’de dizel motorlu araçların kullanımı artmaktadır. Dizel motorlu araçlar muadili benzinli arabalardan daha verimlidir ve seyahat edilen birim başına ortaya çıkan CO2 emisyon düzeyini düşürmektedir. Bu nedenle, turizm sektöründe faaliyet gösteren firmaların yolcu araç filosunda dizel oranının artması, turizm kaynaklı emisyonların azaltılmasına katkı sağlayacaktır. Ulaştırma sektöründe 2004 yılındaki karayolu taşımacılığına bağlı CO2 emisyonlarının, toplam CO2 emisyonları içindeki oranı %84 olmuştur. Sivil havacılık (%12), gemicilik (%3) ve demiryolu (%1) kaynaklı emisyonlar bu rakamı takip etmektedir. Karayolu taşımacılığı sektöründe yeni teknoloji ile üretilen motorlar ve alternatif yakıt kaynaklarının kullanılması sonucu tüketilen enerjinin daha etkin olması, araç başına km’de ortaya çıkan emisyonları düşürmüştür. 1990–2004 yılları arasında araç başına km’de ortaya çıkan CO2 emisyonlarındaki toplam düşüş %8,7’dir. Bununla birlikte, 2003 ve 2004 yıllarında tüketicilere sağlanan vergi indirimi ile yaklaşık olarak 320.000 eski aracın trafikten çekilmiş ve böylece söz konusu CO2 emisyon oranlarında, yukarıdaki %4,9’luk azalma elde edilmiştir (Apak ve Ubay, 2007, 71). 44 2.3.3.2. İklim Değişikliğinin Turizme Etkileri Turizm, mevsimsel dalgalanmaların yaşandığı, olumlu iç ve dış gelişmelerden yavaş, olumsuz iç ve dış gelişmelerden ise çok çabuk etkilenen kırılgan bir sektördür (Mathieson and Wall, 1982, s.38). Ayrıca turizm, sıcaklık, yağış, rüzgâr, nem gibi iklim öğelerine ve bunların değişikliklerine de bağımlı bir sektördür. Özellikle deniz-kumgüneş eksenli turistik ürünlerin sunulduğu pek çok destinasyon, popülaritesini tatil sezonu boyunca sahip olduğu sıcak havaya ve uygun iklim şartlarına borçludur (Lise ve Tol, 2002, s.436; Berrittella vd., 2006, s.914; Amelung vd., 2007, s.285). En büyük ve en hızlı büyüyen sektörlerden biri olarak kabul edilen ve ekonominin pek çok sektörüyle ilişkisi bulunan turizmin, aynı zamanda geniş ölçüde çevresel etkileri de bulunmaktadır (Enssle ve Kreft, 2008). Tüm insan kaynaklı aktivitelerde olduğu gibi turizm aktiviteleri sonucunda da atmosfere sera gazları salınır. Şekil 2.14.’e göre, bu gazlar CO2, CH4, N2O, CFCS ve O3 atmosferde ısınmaya, SO2 ve SF6 ise soğumaya neden olurlar. Fakat ısınma etkisi daha kuvvetlidir. Isınan atmosfer iklimleri değiştirmekte, dünyanın ısınmasına ve deniz seviyesinde yükselmeye neden olmakta ve uç hava olaylarının görülme sıklığını arttırmaktadır. Turizm sektörü de bu değişikliklerden doğrudan veya dolaylı olarak etkilenmektedir. Turistik bölgelerin çok ısınarak turizm faaliyetlerine elverişsiz hale gelmeleri, deniz seviyelerindeki yükselmeler nedeniyle plajların sular altında kalması, kıyı ekosistemlerinin bozulması, aşırı yağışların ve sellerin turizm faaliyetlerini engellemesi doğrudan etkiler arasında sayılabilir. Isınma etkisinden dolayı yaz sezonu uzayıp turizm talebi artabilir, fakat bu uzun vadede daha da fazla çevre sorununu ve ısınma etkisini beraberinde getirecektir. Kuraklığa bağlı olarak oluşacak su stresi ve temiz suya erişilememesiyle ortaya çıkacak salgın hastalıklarla aşırı sıcaklardan kaynaklı hastalıklar ise dolaylı etkileri oluşturmaktadır (Giles ve Perry, 2008, s.77). 45 Etken Kuvvetler CO2 CH4 N2O CFCs Troposferik O3 Isınma Soğuma Aerosoller SO2 SF6 İklim Değişikliği Deniz Seviyesinde Yükselme Dünyanın Isınması Uç hava olaylarının daha sık görülmesi Birincil ETKİLER İkincil Küresel ÖLÇEK Bölgesel Turizm Turizm Talebinde Değişiklik Şekil 2.14: Küresel Isınan Dünyada İklim Değişikliğinin Turizme Etkileri Kaynak: Giles, A. R. and Perry, A. H. (1988). The Use of Temporal Analogue to Investigate the Possible Impact of Projected Global Warming on the UK Tourist Industry. Tourism Management, 19 (1), s.76. Sonuç olarak turizm merkezleri, turizm sezonu, turist sayıları ve turizm talebi değişmektedir (Giles ve Perry, 1988, s.75; Erdoğan vd., 2008, s.74). Turizm talebinin esnek yapısı nedeniyle iklim değişikliği sonucu meydana gelecek olumsuzluklar karşısında talebin tepkisi çok sert düşüşler şeklinde olabilir. Turizm sektörünü belli bir sektörün içine almak pek mümkün değildir. Turizm, genel olarak hizmet sektörünün içindedir ancak diğer sektörlerden de yararlanır. Diğer sektörlerden girdi alır ve çıktı olarak ortaya koyar (Ünlüönen vd., 2007, s.33). Yerli ve yabancı turistlere satılan mal ve hizmetler, tarım, hayvancılık gibi çok sayıda sektör 46 tarafından sağlanmaktadır (Olalı ve Timur, 1988, s.242). Bu sebeple iklim değişikliğinin turizme doğrudan etkilerinin yanı sıra turizme mal ve hizmet tedarik eden diğer sektörlerde meydana gelecek değişiklikler yoluyla dolaylı etkileri de mevcuttur. Sektörel üretimin temel hammaddesi, ülkenin doğal, tarihi, folklorik ve kültürel değerleri olduğundan, turizmde serbest malları değerlendiren bir üretim yapısı söz konusudur (Olalı ve Timur, 1988, s.242). İklim değişikliğinin etkileri doğrudan sektörün temel hammaddelerini etkileyecek ve sektör açısından son derece önemli olan bu serbest malların verimliliğini düşürecektir. İklim değişikliğinin turizme etkileri bölgesel konumlara göre farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. Bu etkilerin çoğu çevresel sistemlerde artan stres biçiminde dolaylı olarak görülmektedir. İklim değişikliği sonucu dünyanın pek çok bölgesi için salgın hastalık riski öngörülmektedir. Bu durum, turizmin kırılgan yapısı nedeniyle dünya turizm hareketleri için çok önemli bir tehdittir. Ayrıca iklim değişikliğinin en önemli etkilerinden biri de deniz seviyesindeki yükselmelerdir. Bu da küçük ada ülkelerini büyük ölçüde etkileyecektir (Viner & Agnew, 1999). İklim değişikliğinin deniz seviyesini ne kadar yükseltebileceğine ilişkin öngörüler Tablo 2.4.’te gösterilmişti. Bu yükselmenin kıyı erozyonuna etkisini anlayabilmek için şekil 2.15.’e bakmak gerekir. Bruun kuralına göre; deniz suyu seviyesinde meydana gelecek bir birimlik yükselme bu yükselmenin yüz katı kıyı erozyonuna yol açmaktadır (Kadıoğlu, 2006). Bruun kuralı ışığında Tablo 2.4.’deki veriler değerlendirildiğinde en iyi tahmin olan deniz seviyesinde meydana gelecek 0,18–0,38 m.’lik bir yükselmenin 18–38 m. kıyı kaybına, en kötü kestirim olan 0,26– 0,59 m.’lik bir yükselmenin ise 26–59 m. kıyı erozyonuna yol açacağı söylenebilir. 47 Şekil 2.15: Bruun Kuralı Kaynak: Cooper, J.A.G. ve Pilkey, O.H. (2004). Sea-level rise and shoreline retreat: time to abandon the Bruun Rule Sea-level rise and shoreline retreat: time to abandon the Bruun Rule. Global and Planetary Change, 43 (3–4), s.159. 2.3.3.3. İklim Değişikliğinin Kitle Turizmi Üzerine Etkileri İklim değişikliğinin kitle turizmi, kış turizmi, yat turizmi, golf turizmi vb. turizm türleri üzerinde farklı etkileri olacaktır ve bu etkiler her bir turizm türü için ayrı ayrı incelenmelidir. Türkiye’de turizmin çeşitlendirilmesine ve turizm hareketlerinin yılın 12 ayına yayılmasına yönelik çalışmalar son yıllarda sonuçlarını göstermeye başlamasına ve farklı turizm türlerinde seyahatler artmasına rağmen halen en çok turist çeken turizm türü deniz-kum-güneş üçlüsüne dayalı kitle turizmidir. Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye’de deniz-kum-güneş eksenli turizm hareketleri genellikle Akdeniz ve Ege 48 kıyılarında olmaktadır. Bu bölgelerde Antalya başta olmak üzere Muğla, Aydın ve İzmir yüzlerce turizm işletmesi ve binlerce çalışanıyla önemli turizm merkezleridir. İklim değişikliği sebebiyle Türkiye turizminin uğrayacağı kayıplar ülke ekonomisini ve sektörde çalışanların geleceğini de tehdit eder niteliktedir. İklim değişikliğinin kitle turizmine en önemli etkileri deniz seviyesindeki yükselme nedeniyle turistik tesislerin ve plajların sular altında kalma riski, kıyı erozyonu nedeniyle plaj alanlarının yok olma tehlikesi, uç hava olaylarına bağlı olarak seller, su baskınları ve fırtınaların görülme sıklığının artması, kuraklık, çölleşme ve bunlara bağlı olarak temiz su kaynaklarına erişimin azalması ve aşırı sıcaklar sebebiyle ortaya çıkan sağlık sorunlarıdır (Sevim ve Zeydan, 2007, s.707). Gürkan (2005, s.37)’ye göre, küresel ısınmaya bağlı olarak tropiklerdeki yüksek basınç kuşağı kuzeye doğru kayacaktır. Bu değişiklik, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz havzasındaki ülkelerdeki kitle turizmi hareketlerini çeşitli şekillerde etkileyecektir. Öncelikli olarak Akdeniz havzası yaz aylarında çok sıcak olacağı için turistik cazibesini yitirecektir (Giles ve Perry, 1998, s.77; Berrittella vd., 2006, s.915). Viner ve Agnew (1999)’e göre de; 21. yüzyılın sonlarına doğru Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında 40 °C’nin üzerinde ekstrem sıcaklıkların ölçüldüğü gün sayısında büyük artışlar olacak ve bu bölgeler aşırı sıcaklar nedeniyle kitle turizminin karakteristik özelliği olan dinlenme, rahatlama ihtiyacını yerine getiremez duruma gelecektir. WTO’nun 2003 yılında Tunus’un Djerba kentinde düzenlemiş olduğu İklim Değişikliği ve Turizm Konferansının sonuç raporunda da Akdeniz havzası için bu görüşleri destekler öngörüler mevcuttur. Rapora göre sıcaklıkların her on yılda bir 0,3 ile 0,7 °C arasında artacağı, ısı indeksinin yükseleceği ve 40 °C’nin üstündeki günlerin sayısının artacağı, deniz seviyesindeki yükselişe bağlı olarak kıyı şeritlerinin yapısında ve doğal dokuda bozulmalar meydana geleceği, sıtma gibi tropikal hastalıkların ortaya çıkacağı, ani sel baskınları görülebileceği ve kentlerdeki hava kalitesinin giderek bozulacağı öngörülmektedir (WTO, 2003b). 49 İklim değişikliğinin temel uluslararası seyahat hareketleri üzerindeki muhtemel etkileri üzerine yapılan öngörülerin gösterildiği Tablo 2.6.’ya göre Kuzey Avrupa’nın ısınması sonucu yaz mevsiminin bu bölgede daha sıcak ve daha istikrarlı hale gelmesiyle burada yaşayanlar iç turizme yönelecek ve bu bölge insanı için Akdeniz kıyıları cazibesini yitirecektir. WTO’nun 2007 yılında İsviçre’nin Davos kasabasında düzenlemiş olduğu 2. Uluslararası İklim Değişikliği ve Turizm Konferansının özet raporunda da Akdeniz için 2003 yılında yaptığı öngörüleri yinelemiş ve Şekil 2.16’da da görüldüğü üzere Akdeniz için daha sıcak yazlar, su kıtlığı, kara ve deniz bioçeşitliliklerinde azalma ve hastalık olaylarında artış öngörülerinde bulunmuştur. İklim değişikliğinin Akdeniz havzasındaki ülkelerin turizm sektörleri açısından bir diğer risk de bu ülkeler için önemli bir pazar olan kuzey ülkelerinden gelen turistlerin kendi yaşadıkları yerler kitle turizmine elverişli hale geleceği için yurtdışına seyahat etme ihtiyacı duymayacak olmasıdır. Örneğin, 1976 yılında İngiltere’de ortalama sıcaklık normalden 1 °C daha fazla olmuş ve İngiliz turistler tatillerini Akdeniz havzası yerine kendi ülkelerinde geçirmeyi tercih etmişlerdir. Benzer bir şekilde sıcaklık rekorlarını kırıldığı yıl olan 1995 yılında da İngiliz turistler yaz tatillerini deniz aşırı ülkeler yerine kendi ülkelerinde geçirmeyi tercih etmişlerdir (Giles & Perry, 1998, s.78). 50 Tablo 2.6. İklim Değişikliğinin Temel Uluslararası Seyahat Hareketleri Üzerindeki Muhtemel Etkileri TEMEL TURİZM HAREKETİ KUZEY AVRUPA’DAN AKDENİZ’E KUZEY AMERİKA’DAN AVRUPA’YA BAŞLANGIÇ PAZARINDAKİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ GİDİLECEK BÖLGEDEKİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ GİDİLECEK BÖLGE İÇİN ÇIKARIMLAR MUHTEMEL PAZAR TEPKİLERİ • Çok daha sıcak ve nemli kışlar • Daha sıcak ve kurak yazlar • Daha “güvenilir” yazlar • Daha sıcak ve nemli kışlar • Çok daha sıcak ve kurak yazlar • Doğu Akdeniz’de daha belirgin değişimler • Isı indeksinde artış • 40 °C’nin üzerindeki gün sayısında artış • Daha fazla çorak alan • Küçük gelgit menzili sonucu deniz seviyesinde daha fazla artış • Daha çok kuraklık ve yangın riski • Artan su sıkıntısı • Daha çok kişisel sıcaklık stresi • Deniz seviyesi yükselişi sebebiyle kıyı bozulmaları ve doğal ortam (habitat) kaybı • Sıtma gibi tropikal hastalıklara karşı savunmasızlık • Ani sel baskınları • Kentlerde hava kalitesinin kötüleşmesi Çok büyük çoğunlukla bir tatil pazarı • Kuzey Avrupa yazlarının iyileşmesi iç turizmi tetikleyecek • Akdeniz yaz tatillerine yönelik talep azalacak • Ara sezonlarda Akdeniz’e yönelik talep artacak • Güneylilerin Kuzeye gitme talebi artacak • Daha sıcak kışlar • Daha sıcak yazlar • Yağış miktarında küçük artış • Güneydoğu ABD’de (Florida) kıyı erozyonu ve büyük fırtına riski • Pasifik kıyısında artan büyük fırtına riski ve daha fazla yağış miktarı Kuzey Avrupa • Çok daha sıcak ve daha nemli kışlar • Daha sıcak ve kurak yazlar • Daha “güvenilir” yazlar Güney Avrupa • Daha sıcak ve daha nemli kışlar • Daha sıcak ve kurak yazlar • Özellikle Doğu Akdeniz’de keskin değişiklikler • Isı indeksinde artış • 40 °C’nin üzerindeki gün sayısında artış • Deniz seviyesi yükselmeleri Kuzey Avrupa (Hareketin %80i bu bölgeye) • Yaz tatilleri için daha cazip bir iklim Kilit bölgeler ve şehirlerde artan kalabalık Güney Avrupa (Hareketin %20’si bu bölgeye) • Artan kuraklık riski • Artan su sıkıntısı • Artan yangın riski • Deniz seviyesi yükselişi sebebiyle kıyı bozulmaları Yaklaşık %70’i tatil,%30’u iş seyahatleri • Güney Avrupa’ya yönelik kültür turlarında yüksek yaz sezonunun aşırı sıcak olması • Ara sezon seyahatleri artabilir • Kuzey Avrupa’ya yönelik seyahatlerde sadece ufak bir değişim 51 Tablo 2.6.’nın devamı TEMEL TURİZM HAREKETİ AVRUPA’DAN KUZEY AMERİKA’YA KUZEYDOĞU ASYA’DAN GÜNEYDOĞU ASYA’YA BAŞLANGIÇ PAZARINDAKİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ Kuzey Avrupa • Çok daha sıcak ve daha nemli kışlar • Daha sıcak ve kurak yazlar • Daha “güvenilir” yazlar Güney Avrupa • Daha sıcak ve nemli kışlar • Daha sıcak ve kurak yazlar • Özellikle Doğu Akdeniz’de keskin değişiklikler • Isı indeksinde artış • 40 °C’nin üzerindeki gün sayısında artış • Yıl boyunca daha sıcak • Yıl boyu yağış miktarında küçük artış GİDİLECEK BÖLGEDEKİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ GİDİLECEK BÖLGE İÇİN ÇIKARIMLAR MUHTEMEL PAZAR TEPKİLERİ • Daha sıcak kışlar • Daha sıcak yazlar • Yağış miktarında küçük artış • Güneydoğu ABD’de (Florida) kıyı erozyonu ve büyük fırtına riski • Pasifik kıyısında artan büyük fırtına riski ve daha fazla yağış miktarı • Deniz seviyesindeki yükselme Florida kıyılarına ve Everglades Milli Parkına zarar verecek • Pasifik kıyısında zarar riski • Güneydoğu kıyısında jeomorfolojik hasar • Doğu kıyısında erozyon ve fırtına riski • Tropik hastalık riskinin artmasına bağlı sağlık masraflarının artması En büyük gidiş yerleri: Florida, Kaliforniya ve New York • Florida yüksek sezonlarda çekiciliğini kaybedebilir • Carolina sahilinin çekiciliği artabilir • Doğu Amerika kıyıları ve Kanada şehirleri yazları aşırı sıcak • Avrupa’daki kapasitenin azalması sonucu kayak pazarının güçlenmesi • Yağmur miktarında çok az değişim • Sıcaklıkta oldukça az değişim • Kıyı alanları, deniz seviyesi yükselmelerine karşı savunmasız • Önemli bir iklim değişikliği öngörüsü yok • Adalar ve turistik kıyılar savunmasız • Mercan beyazlaması • İklim faktörleri seyahat kalıplarını önemli oranda değiştirmeyecek • Dalış ve kıyı pazarlarında muhtemel düşüş 52 Tablo 2.6.’nın devamı TEMEL TURİZM HAREKETİ BAŞLANGIÇ PAZARINDAKİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ GİDİLECEK BÖLGEDEKİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ • Daha sıcak kışlar • Daha sıcak yazlar • Yağış miktarında çok az artış • Pasifik kıyısında artan büyük fırtına riski ve daha fazla yağış miktarı GİDİLECEK BÖLGE İÇİN ÇIKARIMLAR MUHTEMEL PAZAR TEPKİLERİ • Pasifik kıyısında zarar riski • Doğu Amerika kıyıları ve Kanada şehirleri yazları aşırı • Güneydoğu kıyısında jeomorfolojik KUZEYDOĞU • Yıl boyunca daha sıcak sıcak hasar ASYA’DAN • Yıl boyu yağış KUZEY • Şehir içi turları iklim • Isı indeksinde artış miktarında küçük artış AMERİKA’YA değişikliğinden çok • Doğu kıyısında erozyon ve fırtına etkilenmeyecek riski • Özellikle deniz seviyesi yükselmelerine karşı savunmasız • Daha sıcak kışlar • Kıyı erozyonunda artış • Deniz-kum-güneş ürününün • Daha sıcak yazlar • Mercan beyazlaması ve resiflerde (ısı indeksi, kumsal erozyonu, • Yağış miktarında çok hasar • Daha sıcak kışlar deniz ve mercan kalitesi az artış • Yer altı sularında tuzlanma KUZEY nedeniyle) azalan cazibesi • Daha sıcak yazlar AMERİKA’DAN • Güneydoğu ABD’de • Klima kullanımı sebebiyle artan • Kuzey ikliminden kaçmaya • Yağış miktarında çok az azalış KARAYİPLER’E (Florida) kıyı erozyonu enerji harcamaları yönelik ihtiyaçta azalma ve büyük fırtına riski • Deniz seviyesinde yükselme • Deniz duvarları ve sel kontrolüne • Gidilecek yerdeki sağlık • Pasifik kıyısında artan artan ihtiyaç risklerinde güven kaybı büyük fırtına riski ve • Sıtma gibi tropikal hastalıklarda artış daha fazla yağış miktarı • Doğal kaynaklar ve ekosistemler üzerinde artan baskı Kaynak: WTO (World Tourism Organization). (2003b). Djerba Declaration on Tourism and Climate Change. <www.worldtourism.org/ sustainable/climate/decdjerba-eng.pdf> adresinden 12 Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır. 53 Şekil 2.16: İklim Değişikliğinin Turizm Destinasyonlarına Etkilerinin Coğrafi Dağılımı (WTO, 2007) Kaynak: WTO (World Tourism Organization). (2007). Climate Change and Tourism: Responding to Global Challenges. http://www.unwto.org/climate/ support/en/pdf/summary_davos_e.pdf adresinden 15 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır. 54 2006 yılında yayınlanan Yunanistan 4. Ulusal İklim Değişikliği Bildiriminde de IPCC senaryoları kullanılarak Akdeniz ve Ege kıyılarına ilişkin sıcaklık öngörülerinde bulunulmuştur. Bu tahminlerin bu araştırmanın da kapsamında olan Türkiye’nin Ege ve Akdeniz kıyıları ile ilgili olanları sırasıyla Şekil 2.17., 2.18. ve 2.19.’da gösterilmiştir. Şekillerde 18 °C’den başlayan (lacivert renkli) ve 48 °C’ye (koyu kırmızı renkli) kadar ulaşan bir ölçek kullanılmıştır. Ölçekte maviden sarıya geçiş sınırı 34 °C olarak belirlenmiştir. Şekil 2.17: 1961–1990 Arası Temmuz Ayı Ortalama En Yüksek Sıcaklıkları Kaynak: http://unfccc.int/resource/docs/natc/grenc4.pdf adresinden 5 Eylül 2008 tarihinde alınmıştır. 1961–1990 yılları arası sıcaklık değerlerinin gösterildiği Şekil 2.17.’ye göre Türkiye’de Temmuz ayı ortalamasında 34 °C’nin üzerinde günler yalnızca Ege, Akdeniz sahilleri ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde görülmektedir. 55 Şekil 2.18: A2 Senaryosuna Göre Uyarlanmış 2071–2100 Yılları Arası Temmuz Ayı Ortalama En Yüksek Sıcaklıkları Kaynak: http://unfccc.int/resource/docs/natc/grenc4.pdf adresinden 5 Eylül 2008 tarihinde alınmıştır. IPCC’nin Ulusal Yatırım Senaryosu olarak ortaya koyduğu ve ekonomik gelişimin ön planda tutulduğu A2 senaryosunun uyarlandığı Şekil 2.18’e göre 2071– 2100 yılları arası Temmuz ayı ortalama en yüksek sıcaklık değerlerinde Türkiye’de 34 °C ve altındaki gün sayısı hemen hemen kalmayacak gibidir. Buna göre Ege kıyılarında 45 °C ve üzerinde günler görülebilecektir. 56 Şekil 2.19: B2 Senaryosuna Göre Uyarlanmış 2071–2100 Yılları Arası Temmuz Ayı Ortalama En Yüksek Sıcaklıkları Kaynak: http://unfccc.int/resource/docs/natc/grenc4.pdf adresinden 5 Eylül 2008 tarihinde alınmıştır. A2 senaryosuna göre daha çevresel bir bakış açısına sahip olan B2 Yerel Yönetimler Senaryosu göz önüne alınarak yapılan kestirimlerin gösterildiği Şekil 2.19.’a göre 2071–2100 yılları arası ciddi bir ısınma görülecek ancak A2 senaryosundaki kadar büyük olmayacaktır. Konuyu Türkiye ölçeğinde çalışan ve yaptığı çalışmalar 2007 yılı başında Çevre ve Orman Bakanlığı (ÇOB) tarafından yayınlanan İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildiriminde de yer alan Önol (2007, s.87)’a göre de Ayrıca Ege ve Akdeniz bölgelerinde yaz sıcaklıklarında maksimum 6 °C’ye kadar artış tahmin edilmektedir (Şekil 2.20.). 57 Şekil 2.20: Yaz Sıcaklıklarındaki Değişiklik Tahminleri Kaynak: Önol, B. (2007). Downscaling Climate Change Scenarios Using Regional Climate Model Over Eastern Mediterranean. Yayınlanmamış Doktora Tezi. İTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü. s.87. Şekil 2.21: Kış Yağışlarındaki Değişiklik Tahminleri Kaynak: Önol, B. (2007). Downscaling Climate Change Scenarios Using Regional Climate Model Over Eastern Mediterranean. Yayınlanmamış Doktora Tezi. İTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü. s.87. 58 Ayrıca Şekil 2.21.’e göre, 2100 yılına kadar Ege ve Akdeniz bölgelerinde özellikle kış yağışlarında büyük oranda azalmalar beklenmektedir. Kış yağışlarındaki azalmalar akarsu rejimlerinin değişmesine ve su stresinin oluşmasına neden olacaktır. Küresel sıcaklık artışı ve yağışların geç başlayacak olması nedeniyle turizm sezonu uzayabilir. Bu kısa vadede fayda şeklinde algılanabilir ancak, artan turizm talebi turizm sektöründen kaynaklanan sera gazı emisyonlarının artmasına neden olacak ve uzun vadede daha fazla çevresel sorunu beraberinde getirecektir (WTO, 2003a). Ayrıca yaz sıcaklıklarındaki artış neticesinde Ege ve Akdeniz bölgesinin kitle turizmi için cazibesini yitirmesi sonucu yakın gelecekte özellikle Akdeniz kıyılarında yaz mevsiminde turizm hareketleri iyice azabilir uzun vadede de tamamen bitebilir. Dolayısıyla iklim değişikliğinin Türkiye kitle turizmine olan etkisinin Şekil 2.9.’daki parabolik grafik şeklinde olacağı öngörüsü yapılabilir. 2.3.4. Türkiye’deki Uygulamalar Türkiye’de 2001 ve 2005 yılları arasında yabancı turist sayısı %82 artış göstermiştir. Yabancı turistlerden elde edilen gelir %88,5 oranında artarak neredeyse ikiye katlanmıştır. Yerli turistlerden elde edilen gelir de %57,5 artmıştır. Turizm sektörü, 2001 yılında dolaysız olarak GSYİH’nin %5’ini oluştururken ortalama 600.000 kişilik istihdam sağlamıştır. Buna karşın 2005 yılında dolaylı ve dolaysız olarak GSYİH’nin %10,2’sini oluşturmuş ve 1,5 milyon kişilik istihdam sağlamıştır (OECD, 2008, s.121). Ege ve Akdeniz kıyılarının %46’sı doğrudan veya dolaylı bir şekilde turizm için (örneğin turizm yoluyla gelir üreten binalar ve diğer tesisler ile yazlık evler için) kullanılmaktadır. Türkiye’nin kıyılardaki tatil beldelerinin popülaritesi ve bu kıyılarda su sporlarının (su kayağı, deniz motosikletleri vb.) gelişmesi kıyı ekosistemlerinin, bitki ve hayvanların biyolojik dengesi üzerindeki baskıların artmasına yol açmaktadır. Golf sporunun gelişmesi de (arazinin kapatılması, suni gübre ve tarım ilaçlarının kullanılması vb.) çevre üzerindeki baskıları artırmaktadır. 59 Turizm sektöründeki gelişme büyük çaplı iç göçe de neden olmaktadır. Antalya, Muğla ve İzmir illerinde Türkiye ortalamasının üzerinde nüfus artışı gerçekleşmektedir. Bunun sonucunda, özellikle kıyı bölgelerinde arazi talebi artmakta ve arazi yapısı değişmektedir. Şehirleşme, tarımsal alanların doğal ve kültürel mirasını olumsuz yönde etkilemektedir. Arazi ve taşınmaz fiyatlarının artması yoksul kesimi etkilemektedir. Bu durum bu alanların sosyal yapılarında önemli değişikliklere yol açmaktadır. Kıyıda turizm merkezlerinin büyümesi sonucunda ortaya çıkan çevresel baskılar (hava kirliliği, atık su, verimli arazinin istila edilmesi, gürültü ve doğal yaşam alanları ile biyolojik çeşitliliğin bozulması) ile ilgili olarak yeterli önlemler aynı hızda alınamamıştır. Kıyı bölgelerinde biyolojik çeşitlilik kaybı yüksektir. 1990 yılında çıkarılan Kıyı Kanunun ana amacı; kıyı bölgelerinin, özellikle plansız yapılaşma ve kirliliğe (özellikle atıkların boşaltılmasına) karşı korunması ve muhafaza edilmesi olmuştur. Ancak bu kanun, konut amaçlı olmayan ve inşası kamunun çıkarına olan turizmi istisna tutmaktadır (OECD, 2008, s.121). Çevrenin korunması, Turizm Stratejisi 2023’ün ana hedeflerinden birisidir. Çevresel endişelerin turizm politikalarına ve programlarına dâhil edilmesi konusunda da 1990’lı yılların sonrasından bu yana geliştirilen bir takım bölgesel projeler yoluyla gelişme kaydedilmiştir. Ancak, turizm ile ilgili kıyı yapılaşma ve iskân çalışmaları, kıyı ekosistemleri üzerinde olumsuz etkilere sahiptir. Türkiye, turizm ürünlerinin ve bölgelerinin çeşitlendirilmesini ve bu şekilde kıyısal çevre üzerindeki baskıyı azaltarak turizmin sosyo-ekonomik faydalarını daha az gelişmiş bölgelere yaymayı amaçlayan bir politikayı uygulamaya koymuştur. Hükümet, ekolojik ve kültürel turizmi desteklemektedir. ÇOB Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından 2003 yılında kurulan Ekoturizm Komitesi ile doğal kaynaklara bağımlı yerel halk için alternatif gelir temin edebilecek ekoturizm faaliyetlerinin tespit edilmesi ve desteklenmesi amaçlanmaktadır. İlgili etkinlikler arasında Köprülü Kanyon Milli Parkı ile Kaçkar Dağları Milli Parkında rafting, trekking, dağ bisikletçiliği ve dağcılık; Ölüdeniz Tabiat Parkında yamaç paraşütü; Beydağları Milli Parkında dalış ve kampçılık; Göreme Milli Parkında yürüyüş etkinlikleri yer almaktadır. Alan kılavuzlarının eğitilmesi de bu 60 komite tarafından sağlanmıştır. Bu kapsamda Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı’nda 2007 yılında 189 kişi resmi sertifika almıştır (OECD, 2008, s.121). Yukarıda Türkiye’de turizm sektöründen kaynaklanan çevresel zararları en aza indirmek için yapılan çalışmalar genel hatlarıyla özetlenmiştir. Bundan sonra konu konaklama sektörü özelinde incelenmeye devam edilecek ve konaklama sektöründen kaynaklanan sorunların azaltılması için yapılan çalışmalar detaylandırılacaktır. Bu kapsamda konaklama tesislerine yönelik olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen çevreye duyarlılık kampanyası “Yeşil Yıldız” olarak, Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) tarafından yürütülen kampanya ise “Beyaz Yıldız” olarak adlandırılmıştır. Bu bölümde bu kampanyalar ayrıntılı olarak incelenecektir. 2.3.4.1. Yeşil Yıldız Çevre ile ilgili konular ve çevreyi korumaya yönelik yapılan uygulamalar, seyahat eden insanların her geçen gün daha fazla ilgisini çekmekte ve aynı zamanda otel, destinasyon ve tur operatörü seçiminde önemli rol oynamaktadır. Son yıllarda artan turist sayısı, beraberinde misafir profil ve beklentilerini de değiştirmiştir. Artık insanlar tatillerini geçirmek için, kendilerini daha güvende hissedebildikleri ülkeleri tercih etmektedirler. Gıda güvenliğinden çevre güvenliğine kadar olan geniş bir alanda, misafir güvenliğini sağlayan oteller tüm dünyada hem misafirler hem de tur operatörleri için ilk tercih olmaktadırlar. Türkiye’de sürdürülebilir turizm kapsamında, çevrenin korunması, çevre bilincinin geliştirilmesi, turistik tesislerin çevreye olan olumlu katkılarının teşvik edilmesi ve özendirilmesi amacıyla, 1993 yılından beri talep eden ve aranılan nitelikleri taşıyan konaklama tesislerine, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Çevre Dostu Kuruluş Belgesi (Çam Simgesi) verilmekteydi. Çevrenin korunmasına yönelik önlemlerin giderek daha fazla önem kazanması ve iklim değişikliğinin hissedilen etkilerinin artması ve çam simgesi uygulamasının istenilen sonuçlara ulaşamaması neticesinde yeni tedbir ve uygulamalar ortaya çıkmaya başlamıştır. 61 Bu tedbirlerin sonucunda Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından çevreye duyarlı konaklama işletmeleri için uygulanmakta olan sınıflandırma formu geliştirilerek güncelleştirilmiştir. Bunun sonucunda ortaya çıkan yeni sınıflandırma “Turizm İşletmesi Belgeli Konaklama Tesislerine Çevreye Duyarlı Konaklama Tesisi Belgesi Verilmesine Dair 2008/3 no’lu Tebliğ” ile 22.09.2008 tarih ve 27005 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu tebliğ; • Su tasarrufunu, • Enerji verimliliğinin arttırılmasını, • Çevreye zararlı maddelerin tüketiminin ve atık miktarının azaltılmasını, • Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının teşvik edilmesini, • Konaklama işletmelerinin yatırım aşamasından itibaren çevreye duyarlı olarak planlanmalarını ve gerçekleştirilmelerini, • Konaklama tesisinin çevreye uyumunu, çevreyi güzelleştirici düzenleme ve etkinlikleri, ekolojik mimariyi, • Çevreye duyarlılık konusunda bilinçlendirmeyi, eğitim sağlanmasını ve ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılmasını • İlgili kurum ve kuruluşların görüşlerini ve bu konudaki AB kriterlerinin genelini içermektedir. Tebliğ ekinde bulunan sınıflandırma formu, çevreye duyarlılık konusunda çalışma yapan turistik işletmelerin talebi üzerine, formun uygulama esaslarında belirlenen temel kriterlere sahip olan konaklama tesislerine uygulanacaktır. Asgari puanlar, konaklama işletmelerinin kapasiteleri ve çevreye olan etkileri dikkate alınarak, işletmelerin tür ve sınıflarına göre belirlenmiştir. Konaklama işletmelerinin bu formda bulunan bütün kriterleri yerine getirmesinin uygulanabilir 62 olmadığı düşüncesiyle, tesislerin tür ve sınıfları dikkate alınarak, asgari puanlar formda bulunan bütün kriterlerin puanlarının toplamı olan azami puandan düşük tutulmuştur. Böylece, işletmelere temel kriterler dışında kalan, diğer kriterler arasında seçim yapma imkânı sağlanmıştır. Tür ve sınıfına ilişkin belirlenen asgari puanı aşan tesislerden, simgesi yıldız olan konaklama tesislerinin plaketlerinde sınıflarını gösteren yıldızlar yeşil renkli düzenlenecektir. Ayrıca plaket üzerinde Çevreye Duyarlı Tesis ibaresi yer alacaktır. Yukarıda bahsedilen tebliğ yürürlüğe girmeden önce Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Çevre Dostu Kuruluş Belgesi (Çam Simgesi) almış olan konaklama tesislerinin, bu Tebliğin yayımlanma tarihinden itibaren bir yıl içinde, bu tebliğin ekinde bulunan Çevreye Duyarlı Konaklama Tesisleri İçin Sınıflandırma Formu ile sınıfları için belirlenen asgari puanı oluşturan standartları sağlamaları gerekmektedir. Verilen süre içinde sınıfları için belirlenen asgari puanı oluşturan standartları sağlayan ve tebliğ ile belirlenen usul ve esaslara uygun olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na başvuruda bulunan tesisler değerlendirilmek üzere sınıflandırma çalışması programına alınacaklardır. Verilen süre içinde, sınıfları için belirlenen asgari puanı oluşturan standartları sağlayamayan ve tebliğ ile belirlenen usul ve esaslara uygun olarak son başvuru tarihine kadar bakanlığa başvuruda bulunmayan tesislere ait Çevre Dostu Kuruluş Belgesi (Çam Simgesi) iptal edilecektir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Çevreye Duyarlı Konaklama Tesisi (Yeşil Yıldız Simgesi) Belgesi alacak tesislerin, çevrenin korunmasına katkıda bulunurken, aynı zamanda tanıtım ve pazarlamalarında bir ayrıcalık meydana getirebilecekleri, hizmet kalitelerinden ödün vermeden, işletmelerine ve Türkiye ekonomisine tasarruf yolu ile katkıda bulunabilecekleri, çevrenin korunmasında üstlenecekleri roller ile yörelerinde örnek tesisler olabilecekleri varsayılmaktadır (www.kulturturizm.gov.tr, 2009). 63 2.3.4.2. Beyaz Yıldız Turistik işletmelerde kullanılan suyun, elektriğin, enerjinin, kimyasalın ve katı atık miktarının azaltılarak çevreye ve doğal kaynaklara olan zararının azaltılması, daha temiz ve yaşanılabilir bir çevrenin sağlanması ve verimliliği arttırarak, konfordan vazgeçmeden tasarruf sağlayarak turistik işletmelerdeki giderlerin azaltılmasını amaçlayan ve Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) tarafından başlatılan proje “Beyaz Yıldız” olarak adlandırılmıştır (www.gidadaguven.com). Turizm sektöründeki yatırımcıların, işletmecilerin, personelin ve tesislerde konaklayan misafirlerin bilinçlendirilmesinin hedef alındığı kampanyayla çok büyük bir enerji tasarrufu sağlanması hedeflenmektedir. Katılımın zorunlu olmadığı kampanya, 55 kriterlik bir değerlendirmeyi kapsamaktadır. Bu kriterler sağlandığında 300 odalı bir otelin yılda 20 bin dolar tasarruf sağlayacağı tahmin edilmektedir (www.arkitera.com). Projede toplam 10 ana başlık olup, tesisler uluslararası normlara göre hazırlanan bu ana başlıklardaki gereksinimlerine göre incelecektir. Bu ana başlıklar; çevre bilinci, çevre yönetim sistemi, çevre uyumu ve çevre düzenleme etkinlikleri, ekolojik mimari, enerji, su, hava, atık, deterjan, dezenfektan ve tehlikeli kimyasallar ve diğer hizmetlerden oluşmaktadır. Projeye katılım isteğe bağlı olup ihtiyaç duyulan her türlü bilgi, doküman, basılı evrak ve teknik destek TÜROFED tarafından sağlanmaktadır. Kriterleri yerine getirdiğini beyan eden işletmeler TÜROFED ve TÜROFED’e bağlı derneklerin internet sayfalarından açıklanacak, uluslararası tur şirketleri, acenteler, sivil toplum kuruşları ve kamu kurum ve kuruluşlarına proje ve katılımcıları ile ilgili bilgi aktarımında bulunularak beyaz yıldız sahibi işletmelerin geniş kapsamlı tanıtımı yapılacaktır. Başvuru yapan konaklama işletmeleri çevre mühendisleri tarafından uluslararası çevre normlarında hazırlanan denetim listelerine göre denetlenecektir. Denetim sonrası 100 üzerinden 65 puan işletmeler Beyaz Yıldız beratını almaya hak kazanacaktır. Beyaz Yıldız denetiminde başarılı olan otellere, Beyaz Yıldız sertifikası ve çıkartmaları 64 verilecek olup, otel yönetimi bu çevre ödüllerini asarak misafirleri ile paylaşacaktır. Beyaz Yıldız denetiminden geçemeyen işletmelere ise, uygunsuzluklar ve uygunsuzlukların giderilmesi için gerekli olan düzeltici aksiyonların bulunduğu kapsamlı bir rapor verilecektir (www.gidadaguven.com). Oteller bu aksiyonları yerine getirdiğinde tekrar denetlenerek Beyaz Yıldız beratına hak kazanıp kazanmadığı belirlenecektir. Çevre korumaya yönelik yapılan çalışmalar yalnızca müşterilere yönelik olarak düşünülmemelidir. Proje kapsamında çalışanların konuyla ilgili bilgilendirilmeleri ve eğitilmeleri de büyük önem taşımaktadır. Bu proje kapsamında, otel yönetimi ve çalışanları için AKDENİZ, EGE, İÇ ANADOLU ve MARMARA bölgelerinde projeyi anlatan çevre eğitimleri düzenlenecek, ayrıca kitapçıklar, eğitici poster ve dokümanlar hazırlanıp dağıtılarak, otel çalışanlarının ve genel olarak toplumun bilinçlenmesi sağlanacaktır. Beyaz Yıldız sertifikasına sahip olan otelleri belirli periyotlarda denetlenecek olup, kriterlere uyumun devamlılığını sağlayacaktır. Kriterlere uymadığı belirlenen ve daha önceden Beyaz Yıldız sertifikasını almış olan işletmelere önce uyarıda bulunulacak, ihlal devam ettiği takdirde de TÜROFED tarafından sertifikaları geri alınacaktır (www.gidadaguven.com). 3. YÖNTEM Bu bölümde araştırmanın modeline ve modele bağlı olarak belirlenen evren ve örnekleme yer verilmektedir. 3.1. Araştırma Modeli Araştırma modeli, araştırma amacına uygun bir şekilde ve ekonomik olarak verilerin toplanarak çözümlenebilmesi için gerekli koşulların düzenlenmesini kapsamaktadır. Araştırmalarda amacına göre yaygın olarak tarama ve deneme olmak üzere iki temel yaklaşımdan birisi kullanılır. Geçmişte başlayan ve halen var olan bir durumu var olduğu şekliyle değerlendirmeyi amaçlayan yaklaşım, tarama yaklaşımdır. Tarama yaklaşımında, araştırma konusu, kendi koşulları içinde mevcut şekliyle tanımlanmaya çalışılır ve herhangi bir şekilde koşulları değiştirme, etkileme çabası gösterilmez. Tarama modelleri de kendi içinde genel tarama ve örnek olay tarama yöntemi olarak iki gruba ayrılır. Genel tarama modeli; bir evrende, evren hakkında araştırılan konu üzerinde bir durum tespit etmek, bir görüş elde etmek için evreni temsil eden bir örneklem üzerinde yapılan tarama düzenlemelerini kapsamaktadır (Karasar, 2005, s.76). Evren, araştırma bulgularının genelleneceği bireylerin tümünü ifade etmektedir. Belirlenen evrende ulaşılamayacak kadar çok sayıda bireyin bulunması durumunda, evrenden bir örneklem alınarak araştırma bu örneklem üzerinde yapılır. Betimsel araştırmaların verileri, örneklemde yer alan bireylerin kendilerinden bilgi alınarak toplanır. Katılımcılardan, anketler aracılığıyla yazılı olarak bilgi alınabileceği gibi, görüşmeler yoluyla sözlü olarak da bilgi toplanabilir. Betimsel araştırma verileri, betimsel istatistikler kullanılarak analiz edilir (Kırcaali-İftar, 1999, s.6–7). İklim değişikliği konusu kavram olarak biliniyor ve özellikle son yıllarda yaygın olarak kullanılıyor olmasına rağmen, turizm sektörü özellikle de konaklama sektörü 66 üzerine etkilerinin belirlenebilmesi amacıyla verilerin toplanmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu araştırma evren olarak tespit edilen Antalya ilinde yapıldığından genel tarama modeline uymaktadır. Ayrıca uygulama alanında bulunan konaklama işletmelerinden veriler anket uygulaması ile toplanıp araştırma hipotezleri ile karşılaştırılacağından betimsel modeldedir. 3.2. Evren ve Örneklem Bilimsel araştırmalarda doğru bilgi sahibi olmak ve doğru karar vermek esastır. Bu yüzden doğru bilgilere ulaşmak ve elde edilen bilgileri genelleştirmek ihtiyacı vardır (Arıkan, 2004, s.129). Bir araştırmanın sonuçları ne kadar fazla genellenebiliyorsa değeri de o oranda artar. Bilim, genellenebilirliği olan bilgiler bütünü olduğu için araştırmalarda geniş bir alanda genellenebilirliği olacak bilgiler elde etmeye çalışmak önemlidir (Karasar, 2005, s.109). Bu yüzden belli bir zaman, emek, para vb. harcanarak en çok bilgi getiren araştırma, en iyi araştırmadır. Gereğinden fazla bilgi toplanması ekonomik yönden israfa yol açtığı gibi, gereğinden az bilgi toplanması da amaca ulaşamama tehlikesine yol açar (Özçelik, 1981, s.74). Bu araştırmanın evrenini Antalya ilinde faaliyet gösteren 4 ve 5 yıldızlı otel işletmeleri ile 1. sınıf (5 yıldızlı) ve 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köyleri oluşturmaktadır. Bu kapsamda yapılan araştırmada Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nden alınan verilere göre Antalya’da faaliyet gösteren 4 1. sınıf (5 yıldızlı) ve 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köylerinin dağılımı Tablo 3.1.’de gösterildiği gibidir. Tablo 3.1.’e göre araştırmanın evreni olarak 326 konaklama işletmesi tespit edilmiştir. Araştırma evreni örneklem tespitine gerek bırakmayacak kadar küçük olduğu ve tamamına ulaşılabileceği düşünüldüğü için araştırmada tam sayım yöntemi kullanılmış ve araştırma evreni içinde ele alınan işletmelerin tamamına ulaşılmaya çalışılmıştır. 67 Tablo 3.1. Antalya İlinde Faaliyet Gösteren 4 ve 5 Yıldızlı Otel İşletmeleri İle 1. Sınıf (5 Yıldızlı) ve 2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köylerinin Dağılımı FAALİYET BÖLGESİ ANTALYA (MERKEZ) KUNDU SERİK / BELEK MANAVGAT ALANYA BELDİBİ KEMER KUMLUCA FİNİKE KAŞ GENEL TOPLAM TESİS TÜRÜ VE SINIFI 5 Yıldızlı Otel 4 Yıldızlı Otel Toplam 5 Yıldızlı Otel 4 Yıldızlı Otel Toplam 1. Sınıf (5 Yıldızlı) Tatil Köyü 2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köyü 5 Yıldızlı Otel 4 Yıldızlı Otel Toplam 1. Sınıf (5 Yıldızlı) Tatil Köyü 2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köyü 5 Yıldızlı Otel 4 Yıldızlı Otel Toplam 2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köyü 5 Yıldızlı Otel 4 Yıldızlı Otel Toplam 1. Sınıf (5 Yıldızlı) Tatil Köyü 2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köyü 5 Yıldızlı Otel 4 Yıldızlı Otel Toplam 1. Sınıf (5 Yıldızlı) Tatil Köyü 2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köyü 5 Yıldızlı Otel 4 Yıldızlı Otel Toplam 2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köyü Toplam 5 Yıldızlı Otel Toplam 4 Yıldızlı Otel Toplam TESİS SAYISI 16 9 25 3 1 4 2 9 30 5 46 3 7 37 38 85 4 29 56 89 2 3 4 1 10 5 7 30 20 62 1 1 1 1 3 3 326 % 7,6 1,2 14,1 26,1 27,3 3,1 19,1 0,3 0,3 0,9 100 Kaynak: www.antalyakulturturizm.gov.tr adresinden 10 Eylül 2008 tarihinde derlenerek hazırlanmıştır. 68 Tablo 3.1.’e göre, araştırma evreninde on bölge içerisinde toplam 150 adet 5 yıldızlı otel, 133 adet 4 yıldızlı otel, 12 adet 1. sınıf ( 5 Yıldızlı) tatil köyü ve 31 adet 2. sınıf (4 Yıldızlı) tatil köyü yer almaktadır. 3.3. Verilerin Toplanması Araştırma ile ilgili teorik bilgiler kütüphane ve internet vasıtasıyla ikincil veriler kullanılarak elde edilmiştir. Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığı’na araştırmacı tarafından bizzat gidilerek yetkililerden konu ile ilgili bilgiler ve dokümanlar temin edilmiştir. İklim değişikliğinin konaklama işletmelerine etkilerinin belirlenmesi ve işletmelerin konuyla ilgili tedbirlerinin saptanması amacıyla anket tekniğinden faydalanılmıştır. Yapılan tarama çalışmalarında bu konunun tespitine ilişkin bir ölçeğe rastlanılamadığından hipotezlerin test edilmesini sağlayacak, konaklama işletmelerinin üst düzey yöneticilerine yönelik dört bölümden oluşan bir anket formu geliştirilmiştir. Anket formunun birinci bölümünde araştırmaya katılan konaklama işletmelerinin yöneticilerinin kişisel özelliklerini ve işletme özelliklerini belirlemeye yönelik sorular yer almaktadır. İkinci bölümde ise konaklama işletmelerinin iklim değişikliğine karşı tedbirler geliştirip geliştirmediklerine dair bir soru ve eğer geliştirmişlerse bu tedbirlerin neler olduğuna dair yirmi altı soru yer almaktadır. Üçüncü bölümde ise iklim değişikliğinin konaklama işletmelerine etkilerini belirlemeye yönelik yargılar ile iklim değişikliğine karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin olumlu ve olumsuz üç farklı boyutta toplam yirmi iki ifade ankete katılanlara yöneltilerek katılım düzeyleri ölçülmeye çalışılmıştır. Bu bölümde yer alan yargıların boyutlara göre dağılımları ve anketteki sıra numaraları anketin daha iyi anlaşılması açısından aşağıda Tablo 3.2.’de gösterilmiştir. 69 Tablo 3.2. Ankette Yer Alan Boyutlar ile Bunlara İlişkin Yargı Sayısı ve Anketteki Sıra Numaraları Boyutlar İklim Değişikliğinin Konaklama İfade Sayısı Anketteki Sıra Numarası 4 1–4 14 5–18 4 19–22 İşletmelerine Etkileri İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Tedbirler İklim Değişikliğine İlişkin Olumsuz Görüşler Bu boyutlarla ilgili ifadelere konaklama işletmelerinin yöneticilerinin katılım düzeylerini belirleyebilmek amacıyla Likert ölçeğinden yararlanılmıştır. Buna göre; “1” Kesinlikle Katılmıyorum, “2” Katılmıyorum, “3” Az Katılıyorum, “4” Katılıyorum ve “5” Tamamen Katılıyorum olarak tanımlanmıştır. Anketin dördüncü bölümünde ise katılımcıların eklemek istediği diğer görüşlerini ifade edebilmeleri amacıyla bir adet açık uçlu soru konulmuştur. Tam sayım için hazırlanan 326 adet anket elektronik posta, faks, AKTOB (Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği) kanalıyla ve bizzat dağıtım şeklinde konaklama işletmelerine ulaştırılmıştır. Dağıtılan anketlerin %71,16’sı (232 tane) geri dönmüş, yapılan inceleme sonunda dağıtılan anketlerin %67,17’si (219 tane) değerlendirmeye alınmıştır. Anket soruları içsel güvenilirlik analizine tabi tutulmuştur. Güvenirlik analizi, herhangi bir konuda örneklemi oluşturan birimler üzerinden veri toplamak amacı ile geliştirilen ölçme aracını oluşturan ifadelerin (yargı, önerme, soru vb.), kendi aralarında tutarlılık gösterip göstermediğini test etmek amacı ile kullanılır. Başka bir deyişle, ankete katılanların ölçme aracını oluşturan ifadelere yaklaşımlarından (cevaplarından) hareket edilerek katılımcılara yöneltilen ifadelerin tümünün aynı konuyu ölçüp ölçmediği test edilir (Ural ve Kılıç, 2006, s.281). 70 Hakkında araştırma yapılan konuya ait örnek kütledeki bir bireyin araştırılan bir olaya karşı bilgi, tutum ve davranışları ölçekte yer alan k sayıda soruya verdiği cevapların değerleri (skor, puan) toplanarak bulunuyorsa, bu ölçekte yer alan soruların birbirleri ile yakınlıklarının derecesini ortaya koymak için güvenilirlik analizi yapılır. Güvenilirlik analizi, toplam puanlar üzerine kurulu ölçeklere (Likert, Q tipi ölçek vb.) dayalı ölçme araçlarının güvenilirliğini ortaya koymaya yarayan katsayıları hesaplar. Ölçekte yer alan k sorunun varyansları toplamının genel varyansa oranlanması ile bulunan ve 0 ile 1 arasında değerler alan Cronbach Alfa katsayısı (α), bir ağırlıklı standart değişim ortalamasıdır. Alfa katsayısının bulunabileceği aralıklar ve buna bağlı olarak da ölçeğin sahip olduğu güvenilirlik durumu aşağıdaki gibidir (Akgül ve Çevik, 2005, s. 435): • 0,00 ≤ α < 0,40 ise ölçek güvenilir değildir, • 0,40 ≤ α < 0,60 ise ölçek düşük güvenilirliktedir, • 0,60 ≤ α < 0,80 ise ölçek oldukça güvenilirdir, • 0,80 ≤ α < 1,00 ise ölçek yüksek derecede güvenilir bir ölçektir. Bu araştırma için güvenilirlik katsayısı (Cronbach’s Alpha) 0,87 olarak hesaplanmıştır. Güvenilirlik katsayısı 0,80’in üzerinde olduğundan araştırma ölçeğinin yüksek derecede güvenilir olduğu söylenebilir. 3.4. Verilerin Analizi Araştırma kapsamında hazırlanan anketlerden elde edilen verilerin analiz edilmesinde istatistiksel paket programdan faydalanılmıştır. Öncelikli olarak katılımcıların kişisel bilgilerine ve işletmeye ait bilgilerin dağılımına ilişkin frekans tabloları oluşturulmuştur. İşletmelerin iklim değişikliğine karşı tedbir alma durumlarına ilişkin frekans ve yüzde dağılımları oluşturulmuştur. Ardından nicel özellik taşımayan işletmenin türü ile 71 iklim değişikliğine karşı tedbir alma durumu değişkenleri arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığını tespit etmek için parametrik olmayan (nonparametric) testlerden ki-kare (χ2) testinden faydalanılmıştır. İşletmelerin faaliyette bulunduğu bölge ile işletmelerin tedbir almaları arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığının tespiti için de χ2 testi kullanılmıştır. Ankette verilen ifadelere araştırmaya katılanların katılım derecelerine ilişkin frekans ve yüzde dağılımları ile her bir ifadenin aritmetik ortalaması ve standart sapması hesaplanmıştır. Araştırmada ayrıca, iklim değişikliğinin turizm sektörüne etkileri ve alınacak tedbirlere ilişkin alt boyutlar arasında anlamlı bir fark olup olmadığı ve katılımcıların konuya ilişkin görüşlerinin cinsiyet, eğitim düzeyi, turizm eğitim alma durumu, işletmenin türü ve faaliyet bölgesi gibi değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediği parametrik testlerle analiz edilmiştir. Parametrik testlerin kullanım koşulları aşağıda verilmiştir (Gökçe, 1992, s.161; Sümbüloğlu ve Sümbüloğlu, 2002, s.54; Ural ve Kılıç, 2006, s.83): • Veriler nicel özellikte olmalıdır. • Veriler normal dağılıma sahip olmalıdır. • Varyanslar homojen olmalıdır. • Örneklemi oluşturan birimler (denekler) evrenden yansız olarak seçilmelidir. • Denekler birbirinden bağımsız olmalıdır. Yani bir deneğin tercihi diğer deneklerin tercihini etkilememelidir. • Örneklem büyüklüğü 10’dan az olmamalıdır. Bahsedilen koşullar bu araştırmada kullanılan parametrik testler için sağlanmış ve yukarıda belirtilen değişkenler arasında farklılık olup olmadığının tespiti için t testi ve tek yönlü varyans analizi kullanılmıştır. Tek yönlü varyans analizi sonuçlarında farklılık tespit edilen hesaplamalarda farkın kaynağının tespiti için de Tukey testinden faydalanılmıştır. 4. BULGULAR VE YORUMLAR Bulgular ve yorumlar bölümünde, araştırmaya dahil konaklama işletmelerinin yöneticilerinin kişisel bilgilerine, işletme bilgilerine, işletmelerin iklim değişikliğine karşı faaliyetlerine ve katılımcıların iklim değişikliğine ilişkin görüşlerine yer verilmiştir. Ayrıca araştırma amaçlarında yer alan ve araştırma kapsamında cevabı aranacağı belirtilen sorulara ilişkin bulgular da bu bölümde ortaya konulmuş ve çıkan sonuçlar yorumlanmıştır. 4.1. Araştırmaya Katılan Konaklama İşletme Yöneticilerinin Bireysel Özelliklerine İlişkin Bulgular Tablo 4.1.’de araştırmaya katılanların kişisel özelliklerine ait (cinsiyet, eğitim durumu, eğitim türü ve işletmedeki görevi) frekans ve yüzde dağılımlarına ilişkin, elde edilen bulgular verilmiştir. Tablo 4.1. Araştırmaya Katılan Yöneticilerin Bireysel Özellikleri (n=219) Değişkenler Cinsiyet Eğitim Durumu Eğitim Türü Görevi Gruplar Erkek Kadın İlköğretim Lise ve Dengi Önlisans Lisans Lisansüstü Turizmle İlgili Turizmle İlgili Olmayan Genel Müdür Genel Müdür Yrd. Departman Müdürü f 130 89 5 50 68 79 17 132 87 41 64 114 % 59,4 40,6 2,3 22,8 31,1 36,1 7,8 60,3 39,7 18,7 29,2 52,1 Uygulanan anket formları, 219 yönetici tarafından cevaplandırılmıştır. Araştırmaya katılan yöneticilerin %59,4’ünün erkek, %40,6’sının ise kadınlardan oluştuğu Tablo 4.1.’de görülmektedir. 73 Tablo 4.1.’de araştırmaya katılan yöneticilerin eğitim durumlarına ilişkin dağılımları incelendiğinde çoğunlukla lisans mezunu olduğu görülmektedir. Üniversite eğitimi kapsamında yer alan ön lisans, lisans ve lisansüstü eğitim alanların toplam oranına bakıldığında %75 oranına ulaşılmaktadır. Bu sonuca göre otellerde istihdam edilen yöneticilerin çoğunlukla üniversite eğitimi almış kişilerden seçildiği söylenebilir. Araştırmaya katılanlar arasında %2,3 oranıyla az sayıda ilköğretim mezunu da yer almaktadır. İstatistikî olarak anlamlı sonuçlara ulaştırmayacak olan bu oran bundan sonraki analizlerde lise ve dengi eğitim alanlar ile toplanarak değerlendirilecektir. Yöneticilerin aldıkları eğitimin türüne bakıldığında %60,3 gibi büyük bir oranda turizm ile ilgili eğitim aldıkları Tablo 4.1.’de görülmektedir. Buna göre Antalya ilinde faaliyet gösteren büyük konaklama tesislerinde çalışan yöneticilerin çoğunlukla turizm eğitimi almış kişilerden oluştuğu söylenebilir. Araştırmaya katılan yöneticilerin görevlerine göre dağılımları incelendiğinde %52,1 ile büyük kısmının departman müdürlerinden oluştuğu görülmektedir. Departman müdürlerini %29,2 ile genel müdür yardımcıları ve %18,7 ile de genel müdürler takip etmektedir. 4.2. Araştırmaya Dahil Konaklama İşletmelerine Yönelik Bulgular Araştırma kapsamında değerlendirilen konaklama tesislerinin türlerine göre dağılımlarının gösterildiği Tablo 4.2.’ye göre araştırmaya katılan konaklama tesislerinin büyük çoğunluğunu %49’8’lik oranla 5 yıldızlı otel işletmeleri oluşturmaktadır. Konaklama tesislerinin araştırma evreni içindeki dağılımlarının gösterildiği Tablo 3.1.’e bakıldığında 5 yıldızlı otel işletmelerinin araştırma evreni içerisinde %46’lık bir paya sahip olduğu görülmektedir. Buna göre evreni yansıtan bir dağılıma ulaşıldığı söylenebilir. Konaklama tesisleri içerisindeki en küçük pay ise %4,6 ile 1. sınıf (5 yıldızlı) tatil köylerine aittir. Araştırma kapsamındaki konaklama tesislerinin Antalya’nın hangi bölgesinde faaliyette bulunduğunun da gösterildiği Tablo 3.1.’e bakıldığında araştırma 74 kapsamındaki konaklama tesislerinin faaliyet bölgelerinin çoğunlukla Alanya, Manavgat ve Kemer bölgelerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Tablo 4.2. Araştırmaya Katılan İşletmelerin Özellikleri Değişkenler Türü Faaliyet Bölgesi Gruplar 5 Yıldızlı Otel 4 Yıldızlı Otel 1. Sınıf Tatil Köyü 5 Yıldızlı Tatil Köyü Alanya Beldibi Kaş Kemer Kumluca Kundu Manavgat Merkez Serik/Belek Toplam f 109 77 10 23 59 7 2 45 1 4 55 16 29 219 % 49,8 35,2 4,6 10,5 26,9 3,2 0,9 20,5 0,9 1,8 25,1 7,3 13,2 100 Serik/Belek bölgesi de %13,2’lik oranla azımsanmayacak bir paya sahiptir. Az sayıda işletmenin faaliyet gösterdiği Kaş, Kumluca, Kundu ve Beldibi gibi bölgelerden araştırmaya katılım da az sayıda olmuştur. İstatistiki açıdan anlamlı sonuçlara ulaştırmayacağı düşünüldüğünden sayıları 10’dan az olan işletmeye sahip olan bölgeler birleştirilerek “Diğer” adı altında yeni bir bölge oluşturulmuş konaklama tesislerinin bu yeni değişkene göre dağılımları Tablo 4.3.’de gösterilmiştir. Tablo 4.3. İşletmelerin Gruplandırılmış Bölgesel Dağılımları Değişkenler Faaliyet Bölgesi Toplam Gruplar Alanya Kemer Manavgat Merkez Serik/Belek Diğer f 59 45 55 16 29 15 219 % 26,9 20,5 25,1 7,3 13,2 6,8 100 75 Tablo 4.3.’e göre sayıları 10’dan az olan dört bölgenin oluşturduğu Diğer bölgeler %6,8’lik orana ulaşmıştır. 4.3. Araştırmaya Dahil Konaklama İşletmelerinin İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alma Durumları ve Tedbirlerin Dağılımına İlişkin Bulgular Araştırmaya dahil işletmelerin iklim değişikliğine karşı tedbir alıp almadıkları, almışlarsa bu tedbirlerin nasıl dağıldığı (hangi tedbir daha çok veya daha az alınmış gibi) Tablo 4.4. ve Tablo 4.5.’de verilmiştir. Ayrıca işletmelerin aldığı tedbirler ile işletmenin türü veya faaliyet bölgesi arasında ilişki olup olmadığı sorusunun cevabı da bu bölümde aranmıştır. Tablo 4.4. İşletmelerin İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alma Durumları Değişkenler İşletmenin iklim değişikliğine karşı tedbirleri vardır. Toplam Gruplar Evet Hayır f 112 107 219 % 51,1 48,9 100 Tablo 4.4.’de konaklama işletmelerinin iklim değişikliğine karşı tedbir alma durumları gösterilmiştir. Buna göre iklim değişikliğine karşı tedbir aldığını belirten işletme yöneticileri ile tedbir almadığını belirtenler birbirlerine çok yakın değerlere sahiptir. Araştırmaya katılanların %48,9’unun iklim değişikliğine karşı tedbir almadığını belirtmesi azımsanmayacak bir sonuçtur. Bu sonuca göre işletmelerin iklim değişikliğine karşı daha duyarlı hale gelmeleri gerektiği söylenebilir. Konaklama işletmelerinin türü ile işletmelerin iklim değişikliğine karşı tedbirler geliştirmesi arasında ilişki olup olmadığı araştırılmış ve Tablo 4.5.’e göre konaklama işletmelerinin türü ile işletmelerin iklim değişikliğine karşı tedbirler geliştirmesi arasında anlamlı bir ilişki (p=0,000) olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuç, H1.1’i destekler niteliktedir. 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köylerinin neredeyse tamamına yakını (%91,30) iklim değişikliğine karşı işletmelerinin tedbir aldığını belirtmişlerdir. Bu durum, 2. sınıf 76 (4 yıldızlı) tatil köylerinin diğer konaklama işletmelerine oranla iklim değişikliğine karşı tedbir almada daha duyarlı olduğunu göstermektedir. Tablo 4.5. İşletmenin Türü İle İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alma Durumları Arasındaki İlişki İşletmenin Türü 5 Yıldızlı Otel 4 Yıldızlı Otel 1. Sınıf (5 Yıldızlı) Tatil Köyü 2. Sınıf (4 Yıldızlı Tatil Köyü) Toplam İşletmenin İklim Değişikliğine Karşı Tedbirleri Vardır Evet % Hayır 56 51,38 53 31 40,26 46 % 48,62 59,74 Toplam % 109 77 100 100 χ2 p 4 40,00 6 60,00 10 100 18,996 0,000 21 91,30 2 8,70 23 100 112 51,14 107 48,86 219 100 Tablo 4.6. İşletmelerin Faaliyette Bulunduğu Bölgeler ile İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alma Durumları Arasındaki İlişki İşletmenin Faaliyette Bulunduğu Bölge Alanya Kemer Manavgat Merkez Serik/Belek Diğer Toplam İşletmenin İklim Değişikliğine Karşı Tedbirleri Vardır Evet 32 21 28 5 17 9 112 % 54,23 46,76 50,92 31,25 58,66 60,00 51,14 Hayır 27 24 27 11 12 6 107 % 45,87 53,34 49,18 68,75 41,44 40,00 48,86 Toplam % 59 45 55 16 29 15 219 100 100 100 100 100 100 100 χ2 p 4,242 0,515 Tablo 4.6.’ya göre konaklama işletmelerinin faaliyette bulunduğu bölge ile işletmenin iklim değişikliğine karşı tedbirler geliştirmesi arasında anlamlı bir ilişki (p=0,515) tespit edilememiştir. Bu sonuca göre konaklama tesislerinin iklim değişikliğine karşı tedbirler geliştirmesinde işletmenin türü ile ilişkili iken işletmenin faaliyette bulunduğu bölge konuya etki etmemektedir. 77 Tablo 4.7. Katılımcıların Turizm Eğitimi Alma Durumları ile İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Almaları Arasındaki İlişki Turizm Eğitimi Alma Durumu Turizm Eğitimi Alan Turizm Eğitimi Almayan Toplam İşletmenin İklim Değişikliğine Karşı Tedbirleri Vardır Evet % Hayır % 78 59,09 54 Toplam % 132 100 40,91 χ2 p 8,403 0,004 34 39,08 53 60,92 87 100 112 51,14 107 48,86 219 100 Konaklama işletmelerinin yöneticilerinin turizm eğitimi alıp almaması durumlarının o işletmenin iklim değişikliğine karşı tedbirler geliştirmesinde etkisi var mıdır sorusuna cevap bulmak için yapılan analizlerde Tablo 4.7’ye göre işletme yöneticilerinin eğitimlerinin türü ile iklim değişikliğine karşı tedbirler geliştirmeleri arasında anlamlı bir ilişki (p=0,004) olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda H1.3 kabul edilmiştir. Bu sonuca göre turizm eğitimi alanların turizm eğitimi almayanlara oranlara iklim değişikliğine karşı daha çok tedbirler geliştirdiği görülmektedir. Dolayısıyla iklim değişikliğiyle mücadele için konaklama tesislerinde turizm eğitimi almış yöneticilerin istihdam edilmesi gerektiği söylenebilir. Tablo 4.8. İşletmelerin İklim Değişikliğine Karşı Önlem Almaları ile Yöneticilerin Eğitim Düzeyi Arasındaki İlişki Eğitim Düzeyi İlköğretim – Lise ve dengi Ön lisans Lisans Lisansüstü Toplam İşletmenin İklim Değişikliğine Karşı Tedbirleri Vardır Evet % Hayır % Toplam % 23 41,82 32 58,18 55 100 32 47 10 112 47,06 59,49 58,82 51,14 36 32 7 107 52,94 40,51 41,18 48,86 68 79 17 219 100 100 100 100 χ2 p 4,974 0,174 Tablo 4.8.’e göre, işletmelerin iklim değişikliğine karşı önlem almaları ile yöneticilerin eğitim düzeyi arasında bir ilişki (p=0,174) tespit edilememiştir. Buna göre, işletmelerin iklim değişikliğine karşı tedbirler alması yöneticilerin turizm eğitimi alma durumları ile ilişkili iken, yöneticinin eğitim düzeyi konuya etki etmemektedir. 78 Konaklama tesislerinin iklim değişikliğine karşı aldıkları tedbirlerin dağılımlarının gösterildiği Tablo 4.9. incelendiğinde tesislerin iklim değişikliğine karşı en çok aldığı tedbirin %91,1 ile “devamlı kullanımın olmadığı genel kullanım alanlarına harekete duyarlı (sensörlü) lambalar takmak” olduğu görülmektedir. “İşletme ile ilgili çevre politikası ve eylem planı oluşturmak” tedbiri %17,9 oranında uygulanarak iklim değişikliğine karşı alınan önlemler arasında en az kullanılan önlem olmuştur. Bu soruya yalnızca iklim değişikliğine karşı tedbir aldıklarını belirten %51,1’lik kesimin cevap verdiği düşünüldüğünde araştırmaya katılanlar arasında bu tedbiri alanların oranı %9’lara düşmektedir ki oldukça dikkat çekici bir sonuçtur. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yürüttüğü Yeşil Yıldız uygulamasının ön koşullarından biri olan işletme ile ilgili çevre politikası ve eylem planı oluşturma koşulunu henüz çok az sayıda tesisin sağladığını göstermektedir. “İklim değişikliği ile ilgili konularda eğitimler düzenlemek/eğitimlere katılmak” tedbiri de %34,8 oranında uygulanmaktadır ki bu oran da tesislerin tamamı düşünüldüğünde %17’lere karşılık gelmektedir. İklim değişikliği ile mücadelenin ön koşullarının başında eğitim gelmektedir. Çünkü yönetim olarak ne kadar tedbir alınırsa alınsın bu konu uygulayıcılara anlatılmadığı müddetçe başarı şansı düşüktür. Bu nedenle konuyla ilgili düzenlenen eğitimlerin ve katılımların artırılması gerekmektedir. Tablo 4.9. İşletmelerin İklim Değişikliğine Karşı Aldığı Tedbirlerin Dağılımları (n=112) Tedbirler İklim değişikliği ile ilgili konularda eğitimler düzenlemek/eğitimlere katılmak İşletme ile ilgili çevre politikası ve eylem planı oluşturmak Kültür ve Turizm Bakanlığının Çevreye Duyarlılık Kampanyası kapsamında çevre dostu işletmelere verdiği Yeşil Yıldız’a sahip olmak için çalışmalar yapmak Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED)’nun Yaşanılabilir Çevre Projesi kapsamında çevre dostu işletmelere verdiği Beyaz Yıldız’a sahip olmak için çalışmalar yapmak İşletme organizasyonunu yeniden yapılandırmak. Çevre/atık yönetimi ile doğrudan ilgili yönetim birimleri oluşturmak Odalarda pencereler açıldığı zaman otomatik olarak klimayı kapatan sistemler kurmak Gruplar Evet Hayır Evet Hayır Evet f % 39 34,8 73 20 92 65,2 17,9 82,1 48 42,9 Hayır 64 57,1 Evet 46 41,1 Hayır 66 58,9 Evet Hayır Evet Hayır 37 75 92 20 33 67 82,1 17,9 79 Tablo 4.9.’un devamı Tedbirler Akkor telli ampulleri tasarruflu ampullerle değiştirmek Devamlı kullanımın olmadığı genel kullanım alanlarına harekete duyarlı (sensörlü) lambalar takmak Musluklardan ve duşlardan akan suyun debisini maksimum 12lt/dakika veya az olarak ayarlamak Standart duş başlıklarını ayarlanabilir tasarruflu başlıklar ile değiştirmek Pisuarlarda aynı anda tamamının sifonlanmasını önleyici tedbirler almak Tuvaletlerde gereksiz su kullanımını azaltmak için iki butonlu rezervuarlar kullanmak Banyo ve tuvaletlere misafirlerin su tasarrufuna yardımcı olmaları konusunda yönlendirici bilgiler asmak Bitki ve bahçe sulamasını güneşin en tepede olmadığı zamanlarda yapmamak Atık suları arıtıp bahçe sulaması gibi alanlarda kullanmak Tesis içinde genel alanlara cam, kâğıt, plastik gibi katı atıkların atılabileceği atık kutuları yerleştirmek Tesis içinde genel alanlara pil, batarya gibi tehlikeli atıkların atılabileceği pil toplama kutuları yerleştirmek Atık yağları, atık yağların bertarafı yönetmeliğine uygun olarak bertaraf etmek Isıtma ve aydınlatma gibi konularda rüzgâr/güneş enerjisi gibi temiz enerji kaynaklarının kullanımına yönelik çalışmalar başlatmak Satın alma kriterlerinde ürünün maliyetinin yanında çevre dostu özelliklere sahip olmasına da dikkat etmek Bütün pencerelerin ısı yalıtımlarını yapmak Çevre düzenlemesinde daha az su tüketen ve karbon emilimi yüksek bitki/ağaçlar tercih etmek Kullanılmış tekstil ürünleri, mobilya ve diğer malzemelerin yeniden kullanımına yönelik sosyal sorumluluk projeleri uygulamak Ağaçlandırma çalışmaları için kampanyalar düzenlemek İklim değişikliğiyle mücadele çalışmaları için bütçeden pay ayırmak Gruplar f % 96 85,7 Evet 16 14,3 Hayır 102 91,1 Evet 10 8,9 Hayır 77 68,8 Evet 35 31,3 Hayır 86 76,8 Evet 26 23,2 Hayır 73 65,2 Evet 39 34,8 Hayır 66 58,9 Evet 46 41,1 Hayır 72 64,3 Evet 40 35,7 Hayır 89 79,5 Evet 23 20,5 Hayır 44 39,3 Evet 68 60,7 Hayır 95 84,8 Evet 17 15,2 Hayır 64 57,1 Evet 48 42,9 Hayır 94 83,9 Evet 18 16,1 Hayır 73 65,2 Evet 39 34,8 Hayır 94 83,9 Evet 18 16,1 Hayır 83 74,1 Evet 29 25,9 Hayır 58 51,8 Evet 54 48,2 Hayır 46 41,1 Evet 66 58,9 Hayır 61 54,5 Evet 51 45,5 Hayır 36 32,1 Evet 76 67,9 Hayır Birbirine paralel olarak düzenlenen TÜROFED’in Beyaz Yıldızı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Yeşil Yıldızına sahip olmak için çalışmalar başlattığını belirten tesislerin oranı %41,1 ve %42,9 ile hemen hemen aynıdır. Türkiye’de iklim değişikliği 80 ve küresel ısınmanın konaklama sektörüne etkilerini azaltmak amaçlı başlatılan ilk somut uygulamalar olan bu kampanyalara katılma oranının Antalya ölçeğinde %21 civarında olduğu görülmektedir. Anket formunda işletmelere yöneltilen ve alınan tedbiri içeren ölçek bu kampanyaların kriterleri ekseninde hazırlanmıştır. Buna göre, tedbir aldığını belirten tesislerden alınan önlemlere “evet” cevabı verenlerin %42’den aşağı olması durumunda henüz bu çalışmayı başlatmadığı ancak bu yıldızlara sahip olabilmek adına gelecekte başlatacağı sonucuna ulaşılabilir. %42’den fazla olanların ise somut olarak bu çalışmaların içinde olmadığı ancak ileride bu kampanyalara dahil olduğunda bu tedbirleri almış olarak çalışmalara başlayacağı için bu yıldızlara sahip olmasının daha kısa sürede gerçekleşeceği söylenebilir. Ancak burada önemli olan tesislerin bu tedbirleri iklim değişikliğine bir tedbir bilinciyle mi yoksa yalnızca ekonomik olarak tasarruf sağlayacağından dolayı mı aldığı sorusuna cevap bulmaktır. Anketin üçüncü bölümünde yer alan sorulara katılımcıların verdiği yanıtlar neticesinde bu soruya cevap verilebilecektir. Atık suları arıtıp bahçe sulaması gibi alanlarda kullandığını belirtenlerin oranı %39,3, ısıtma ve aydınlatma gibi konularda rüzgâr/güneş enerjisi gibi temiz enerji kaynaklarının kullanımına yönelik çalışmalar başlattığını belirtenlerin oranı ise 65,2’dir. Diğer tedbirlere oranla oldukça yüksek yatırım maliyeti gerektiren bu tedbiri aldıklarını belirtenlerin oranının ortalama ve üzerinde seviyelerde olması dikkat çekici bir sonuçtur. “İşletme organizasyonunu yeniden yapılandırarak çevre/atık yönetimi ile doğrudan ilgili yönetim birimleri oluşturan işletmelerin oranının %33 ile ortalamanın altında kaldığı görülmektedir. Konunun daha profesyonel ele alınması ve yapılan çalışmaların daha organize yürütülebilmesi için konaklama tesislerin yönetim yapılarına başında çevre müdürü unvanlı bir yöneticinin bulunduğu yeni bir birim eklemeleri gerekmektedir. Bu sonuçla tesislerin bu yolda henüz yeterli yapılanmaya ulaşmadığı görülmektedir. 81 Tablo 4.10. İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alan İşletmelerin Aldığı Tedbirlerin İşletme Türüne Göre Dağılımı İşletmenin Türü 1. Sınıf (5 Yıldızlı) Tatil Köyü f % 5 Yıldızlı Otel 4 Yıldızlı Otel f % f % İklim değişikliği ile ilgili konularda eğitimler düzenlemek/eğitimlere katılmak 21 53,84 13 33,33 - İşletme ile ilgili çevre politikası ve eylem planı oluşturmak Kültür ve Turizm Bakanlığının Çevreye Duyarlılık Kampanyası kapsamında çevre dostu işletmelere verdiği Yeşil Yıldız’a sahip olmak için çalışmalar yapmak Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED)’nun Yaşanılabilir Çevre Projesi kapsamında çevre dostu işletmelere verdiği Beyaz Yıldız’a sahip olmak için çalışmalar yapmak İşletme organizasyonunu yeniden yapılandırmak. Çevre/atık yönetimi ile doğrudan ilgili yönetim birimleri oluşturmak Odalarda pencereler açıldığı zaman otomatik olarak klimayı kapatan sistemler kurmak 10 50,00 6 30,00 29 60,42 14 29 63,05 22 Tedbirler 2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köyü Toplam f % f % - 5 12,83 39 100 1 5,00 3 15,00 20 100 29,17 1 2,08 4 8,33 48 100 15 32,60 - - 2 4,35 46 100 59,46 9 24,32 3 8,11 3 8,11 37 100 47 51,09 23 25,00 1 1,08 21 22,83 92 100 49 51,04 23 23,96 3 3,12 21 21,88 96 100 53 51,96 27 26,47 3 2,94 19 18,63 102 100 49 63,63 16 20,79 4 5,19 8 10,39 77 100 45 52,33 17 19,77 3 3,49 21 24,41 86 100 Pisuarlarda aynı anda tamamının sifonlanmasını önleyici tedbirler almak 48 65,75 17 23,29 2 2,74 6 8,22 73 100 Tuvaletlerde gereksiz su kullanımını azaltmak için iki butonlu rezervuarlar kullanmak Banyo ve tuvaletlere misafirlerin su tasarrufuna yardımcı olmaları konusunda yönlendirici bilgiler asmak 40 60,60 19 28,79 2 3,03 5 7,58 66 100 37 51,39 15 20,83 1 1,39 19 26,39 72 100 Akkor telli ampulleri tasarruflu ampullerle değiştirmek Devamlı kullanımın olmadığı genel kullanım alanlarına harekete duyarlı (sensörlü) lambalar takmak Musluklardan ve duşlardan akan suyun debisini maksimum 12lt/dakika veya az olarak ayarlamak Standart duş başlıklarını ayarlanabilir tasarruflu başlıklar ile değiştirmek 82 Tablo 4.10.’un devamı İşletmenin Türü Tedbirler Bitki ve bahçe sulamasını güneşin en tepede olmadığı zamanlarda yapmamak Atık suları arıtıp bahçe sulaması gibi alanlarda kullanmak Tesis içinde genel alanlara cam, kâğıt, plastik gibi katı atıkların atılabileceği atık kutuları yerleştirmek Tesis içinde genel alanlara pil, batarya gibi tehlikeli atıkların atılabileceği pil toplama kutuları yerleştirmek Atık yağları, atık yağların bertarafı yönetmeliğine uygun olarak bertaraf etmek Isıtma ve aydınlatma gibi konularda rüzgâr/güneş enerjisi gibi temiz enerji kaynaklarının kullanımına yönelik çalışmalar başlatmak Satın alma kriterlerinde ürünün maliyetinin yanında çevre dostu özelliklere sahip olmasına da dikkat etmek Bütün pencerelerin ısı yalıtımlarını yapmak Çevre düzenlemesinde daha az su tüketen ve karbon emilimi yüksek bitki/ağaçlar tercih etmek Kullanılmış tekstil ürünleri, mobilya ve diğer malzemelerin yeniden kullanımına yönelik sosyal sorumluluk projeleri uygulamak Ağaçlandırma çalışmaları için kampanyalar düzenlemek İklim değişikliğiyle mücadele çalışmaları için bütçeden pay ayırmak 1. Sınıf ( 5 Yıldızlı)Tatil Köyü f % 2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köyü f % Toplam f % 26,97 4 4,49 19 21,35 89 100 13 29,55 - - 7 15,90 44 100 49,47 24 25,26 3 3,16 21 22,11 95 100 40 62,50 17 26,56 3 4,69 4 6,25 64 100 49 52,13 23 24,47 2 2,13 20 21,27 94 100 36 49,31 20 27,40 1 1,37 16 21,92 73 100 47 50,00 23 24,47 3 3,19 21 22,34 94 100 42 50,60 19 22,89 3 3,61 19 22,90 83 100 32 55,17 11 18,97 1 1,72 14 24,14 58 100 23 50,00 11 23,91 2 4,35 10 21,74 46 100 38 62,30 16 26,23 1 1,64 6 9,83 61 100 21 58,33 7 19,44 - - 8 22,23 36 100 5 Yıldızlı Otel 4 Yıldızlı Otel f % f % 42 47,19 24 24 54,55 47 Tablo 4.10.’da iklim değişikliğine karşı tedbir alan işletmelerin aldığı tedbirlerin işletmelerin türüne göre dağılımları gösterilmiştir. Buna göre Tablo 4.9.’da en çok alınan önlem olan “devamlı kullanımın olmadığı genel kullanım alanlarına harekete duyarlı (sensörlü) lambalar takmak” tedbirinin dağılımına bakıldığında bu tedbirin en çok (%51,96) ile 5 yıldızlı oteller, en az da (%2,94) ile 1. sınıf (5 yıldızlı) tatil köyleri tarafından alındığı görülmektedir. Tablo 4.9.’a göre konaklama tesisleri tarafından en az alınan tedbir olan “işletme ile ilgili çevre politikası ve eylem planı oluşturmak” önleminin Tablo 4.10.’a göre dağılımına bakıldığında bu tedbirin 5 yıldızlı oteller tarafından %50, 1. sınıf (5 yıldızlı) tatil köyleri tarafından ise %5 oranında alındığı görülmektedir. Ayrıca Tablo 4.10’daki verilere göre: • 5 yıldızlı oteller tarafından en çok alınan tedbir %65,8 ile “pisuarlarda aynı anda tamamının sifonlanmasını önleyici tedbirler almak”, en az alınan önlem ise %47,2 ile “bitki ve bahçe sulamasını güneşin en tepede olmadığı zamanlarda yapmamak” tedbiridir. • “İklim değişikliği ile ilgili konularda eğitimler düzenlemek/eğitimlere katılmak” tedbiri %33,3 ile 4 yıldızlı oteller tarafından en çok alınan önlem olurken, “çevre düzenlemesinde daha az su tüketen ve karbon emilimi yüksek bitki/ağaçlar tercih etmek” önlemi %19 ile 4 yıldızlı oteller tarafından en az alınan tedbir olmuştur. • 1. sınıf (5 yıldızlı) tatil köyleri tarafından en çok alınan önlem, %8,1 ile “işletme organizasyonunu yeniden yapılandırmak, çevre/atık yönetimi ile doğrudan ilgili yönetim birimleri oluşturmak” olurken, “iklim değişikliği ile ilgili konularda eğitimler düzenlemek/eğitimlere katılmak”, “Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED)’nun Yaşanılabilir Çevre Projesi kapsamında çevre dostu işletmelere verdiği Beyaz Yıldız’a sahip olmak için çalışmalar yapmak”, “atık suları arıtıp bahçe sulaması gibi alanlarda kullanmak” ve “iklim değişikliğiyle mücadele çalışmaları için bütçeden pay ayırmak” tedbirlerini ise hiç almadıkları görülmektedir. 84 • “Banyo ve tuvaletlere misafirlerin su tasarrufuna yardımcı olmaları konusunda yönlendirici bilgiler asmak” önlemi %26,4 ile 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köyleri tarafından en çok alınan tedbir olurken, en az alınan tedbirin ise %4,35 ile “Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED)’nun Yaşanılabilir Çevre Projesi kapsamında çevre dostu işletmelere verdiği Beyaz Yıldız’a sahip olmak için çalışmalar yapmak” olduğu tespit edilmiştir. 4.4. İklim Değişikliğinin Turizm Sektörüne Etkileri ve Alınacak Tedbirlere İlişkin Katılımcıların Görüşlerine İlişkin Bulgular İklim değişikliğinin turizm sektörüne etkileri ve iklim değişikliğine karşı alınabilecek tedbirlerle ilgili ifadelere ilişkin katılımcı görüşleri ve dağılımlarına ait bulgulara bu kısımda yer verilmiştir. Tablo 4.11’de iklim değişikliğinin konaklama işletmeleri üzerine somut etkilerini ölçmeye yönelik olarak hazırlanan çeşitli ifadelere yöneticilerin katılım düzeylerinin dağılımları gösterilmiştir. Buna göre “Son yıllarda sıcaklığa bağlı turist hastalık ve şikâyetlerinde artış olmuştur” ifadesine katılım düzeylerinin ortalamasının 3,34 ile ortalamanın üzerinde olduğu görülmektedir. Aynı şikâyetlerin personelde görüldüğü ifadesine katılım ortalaması da bir öncekine yakın bir seviyede 3,31 olarak yine ortalamanın üzerinde bir seviyede gerçekleşmiştir. Küresel ısınmaya bağlı olarak son yıllarda özellikle yaz aylarında görülen aşırı sıcakların insan sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşmış olması neticesinde konaklama işletmelerinde konaklayan turistler ve çalışan personelin de bu ısınmadan etkilendiği ve çeşitli sağlık sorunları yaşadığı ortaya çıkmıştır. 85 Tablo 4.11. Araştırmaya Katılanların İklim Değişikliğinin Konaklama İşletmelerine Etkilerini Ölçmeye Yönelik İfadelere Katılım Düzeyleri ile İlgili Frekans, Yüzde, Aritmetik Ortalama ve Standart Sapmaları İfadelere Katılım Düzeyleri İfadeler Kesinlikle Az Kesinlikle Katılmıyorum Katılıyorum Katılmıyorum Katılıyorum Katılıyorum n A.O. ss f % f % f % f % f % Son yıllarda sıcaklığa bağlı turist hastalık ve şikâyetlerinde artış olmuştur. 37 16,9 21 9,6 60 27,4 33 15,1 68 31,1 219 3,34 1,44 Son yıllarda sıcaklığa bağlı personel hastalık ve şikâyetlerinde artış olmuştur. 35 16,0 26 11,9 62 28,3 29 13,2 67 30,6 219 3,31 1,43 Son yıllarda elektrik kesintilerinde ve voltaj problemlerinde artış olmuştur. 14 6,4 24 11,0 14 6,4 42 19,2 125 57,1 219 4,10 1,28 Son yıllarda kuraklığa bağlı su sıkıntılarında artış olmuştur. 13 5,9 12 5,5 15 6,8 45 20,5 134 61,2 219 4,26 1,17 86 “Son yıllarda elektrik kesintilerinde ve voltaj problemlerinde artış olmuştur” ifadesine katılım ortalaması 4,10 gibi yüksek bir seviyede gerçekleşmiştir. Bu ifadeye %76,3 (167 kişi) oranında “Kesinlikle Katılıyorum” ve “Katılıyorum” cevapları verilmiştir. Son yıllarda küresel ısınmaya bağlı olarak 40 °C’nin üzerindeki günlerin sayısının artması sonucu klima kullanımı da yaygınlaşmıştır. Klimaların özellikle günün belli saatlerinde yüksek soğutma seviyelerinde çalıştırılmasına bağlı olarak trafolara aşırı yüklenilmesi sonucu elektrik kesintileri ve voltaj düşüklükleri meydana gelmiş olabilir. Son yıllarda kuraklığa bağlı su sıkıntılarında artış olduğunu düşünenlerin oranı %81,7’dir (179 kişi). 4,26 ortalamaya sahip olan bu ifade yöneticilerin en fazla katıldığı ifade olmuştur. Özellikle 2008 yılında yaşanan kuraklığın bu sonuçta etkili olduğu söylenebilir. Tablo 4.12.’de araştırmaya katılan tesis yöneticilerinin iklim değişikliğini önlemeye yönelik olarak konaklama tesislerinde alınabilecek bazı tedbirlere katılım düzeyleri ölçülmüştür. Konuyla ilgili en somut çalışmaların başında gelen ve TÜROFED ile Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ayrı ayrı yürütülen Beyaz Yıldız ve Yeşil Yıldız kampanyalarına katılıp bu yıldızlara sahip olunması gerektiğini belirten ifadelere katılım ortalamaları birbirlerine çok yakın 4,27 ve 4,31 gibi oldukça yüksek seviyelerde ortaya çıkmıştır. Bu yıldızlara sahip olmanın gerekliliğine katılmayanların oranı ise beyaz yıldız için %7,8 (17 kişi), yeşil yıldız için ise %5,5’tir (12 kişi). Bu sonuçların Tablo 4.9.’da bu çalışmanın içinde yer aldığını belirtenlerin oranı ile karşılaştırarak yorumlanması daha anlamlı olacaktır. 87 Tablo 4.12. Araştırmaya Katılanların İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Tedbirlere İlişkin İfadelere Katılım Düzeyleri ile İlgili Frekans, Yüzde, Aritmetik Ortalama ve Standart Sapmaları İfadeler TÜROFED’in Yaşanılabilir Çevre Projesi (Beyaz Yıldız) desteklenmeli ve tüm tesisler Beyaz Yıldız’a sahip olmalıdır. Kültür ve Turizm Bakanlığının Çevreye Duyarlılık Kampanyası (Yeşil Yıldız) desteklenmeli ve tüm tesisler Yeşil Yıldız’a sahip olmalıdır. Konaklama tesislerinde temiz enerji kullanılmalıdır. Personel ve yöneticiler iklim değişikliği konusunda eğitilmelidir. Tesislerin çevre düzenlemesinde ve dikilen ağaç türlerinde çevreye duyarlı, karbon emilimi yüksek ağaçlar tercih edilmelidir. Bahçe sulamada arıtılmış atık su kullanılmalıdır. İşletmeler konuyla ilgili yönetsel olarak yeniden yapılandırılmalı, su ve enerji tüketimi ile atık yönetimi konularında doğrudan ilgili yöneticiler istihdam edilmelidir. İfadelere Katılım Düzeyleri Kesinlikle Az Kesinlikle Katılmıyorum Katılıyorum Katılmıyorum Katılıyorum Katılıyorum f % f % f % f % f % n A.O. ss 3 1,4 14 6,4 33 15,1 37 16,9 127 58,0 214 4,27 1,03 8 3,7 4 1,8 35 16,0 34 15,5 132 60,3 213 4,31 1,05 9 4,1 17 7,8 11 5,0 55 25,1 126 57,5 218 4,25 1,12 10 4,6 8 3,7 25 11,4 52 23,7 124 56,6 219 4,24 1,09 13 5,9 8 3,7 31 14,2 48 21,9 118 53,9 218 4,15 1,16 9 4,1 10 4,6 27 12,3 33 15,1 139 63,5 218 4,30 1,11 11 5,0 18 8,2 38 17,4 34 15,5 118 53,9 219 4,05 1,22 88 Tablo 4.12.’nin devamı İfadelere Katılım Düzeyleri Kesinlikle Az Kesinlikle Katılmıyorum Katılıyorum Katılmıyorum Katılıyorum Katılıyorum İfadeler Tesis içinde belli müşterileri uyarıcı asılmalıdır. Tesis içinde belli personeli uyarıcı asılmalıdır. Tesislerde atık bulundurulmalıdır. n A.O. ss f % f % f % f % f % noktalara konuyla ilgili ve bilgilendirici afişler 17 7,8 14 6,4 28 12,8 46 21,0 111 50,7 217 4,02 1,27 noktalara konuyla ilgili ve bilgilendirici afişler 16 7,3 6 2,7 22 10,0 47 21,5 125 57,1 216 4,20 1,19 11 5,0 8 3,7 19 8,7 50 22,8 131 59,8 219 4,29 1,10 11 5,0 9 4,1 14 6,4 38 17,4 144 65,8 216 4,37 1,11 15 6,8 13 5,9 8 3,7 41 18,7 142 64,8 219 4,29 1,21 15 6,8 9 4,1 12 5,5 32 14,6 150 68,5 218 4,34 1,19 13 5,9 13 5,9 19 8,7 46 21,0 127 58,0 218 4,20 1,19 pil toplama kutuları Tesislerde cam/plastik kutuları gibi katı atık ayrıştırma kutuları bulundurulmalıdır. Tesislerin ısı yalıtımları yapılmalıdır. Mutfakta kullanılan yağlar atık yağ bertaraf yönetmeliğine göre bertaraf edilmeli ve kanalizasyona dökülmemelidir. Satın alma kararı verirken maliyetinin yanında ürünün çevre dostu özelliklere sahip olmasına da dikkat edilmelidir. 89 Tablo 4.12.’ye göre Beyaz Yıldıza sahip olunması gerektiği ifadesine “Kesinlikle Katılıyorum” ve “Katılıyorum” diyenlerin oranı %74,9 iken Yeşil Yıldız için bu oran %75,8’e çıkmaktadır. Tablo 4.9.’da ise Beyaz Yıldıza sahip olmak için çalışmalar başlattığını belirtenlerin oranı %42,9 iken Yeşil Yıldız için bu oran %41,1 seviyesinde gerçekleşmiştir. Ancak rakamları bu şekilde okumak doğru sonuca ulaştırmaz. Çünkü daha önce de belirtildiği gibi Tablo 4.9.’un ortaya koyduğu araştırma anketinin ikinci bölümünün sorularına yalnızca iklim değişikliğine karşı tedbirler aldınız mı sorusuna “Evet” karşılığını verenler cevap vermiştir. Bu da Tablo 4.4.’e göre araştırmaya katılanların %51,1’ine karşılık gelmektedir. Dolayısıyla Tablo 4.9.’daki sonuçlar değerlendirirken %48,9’luk kısım düşülerek değerlendirilmelidir ki Tablo 4.12.’nin sonuçlarıyla doğru bir kıyaslama olsun. Bu durumda konuyla ilgili çalışmalar başlattığını belirtenlerin oranı tüm katılımcılar içinde %21’ler seviyesine inmektedir. Ancak her iki kampanya için de olumlu görüş belirtenlerin oranının %75’ler seviyesinde olduğu düşünüldüğünde bu durum Tablo 4.9.’un açıklamasında ortaya konulan soruya bir cevap niteliğindedir. Bu kampanyalara henüz katılmamasına rağmen tesislerin kampanyalar kapsamındaki pek çok tedbiri aldıkları Tablo 4.9.’da görülmüştü. Tablo 4.12.’de de bu kampanyalara katılmak için çalışmalar yapılması gerektiği vurgusu yapıldığından yakın gelecekte Beyaz Yıldız ve Yeşil Yıldız sahibi olmak isteyen tesislerin sayısında önemli bir artış olacağı söylenebilir. Araştırmaya katılanların “Personel ve yöneticiler iklim değişikliği konusunda eğitilmelidir” ifadesine %80,5 oranında 4,24 gibi yüksek bir ortalama ile katıldıkları Tablo 4.12.’de görülmektedir. İklim değişikliği ile ilgili konularda eğitimler verilmesi gerektiğini bu şekilde desteklemelerine karşın araştırmaya katılan yöneticilerin yalnızca %17’sinin konuyla ilgili eğitimler düzenlediği veya eğitimlere katıldığı Tablo 4.9.’da görülmüştü. Son yıllarda sıkça duyulan ancak içeriği tam olarak bilinmeyen iklim değişikliği konusunda konaklama işletmelerinin yöneticilerinin de tam olarak bilgi sahibi olmadığı ve bu konunun düzenlenecek eğitimlerle yönetici ve çalışanlara aktarılarak çevre bilincinin artırılabileceği sonucuna ulaşılmaktadır. “Tesislerde cam/plastik gibi katı atık ayrıştırma kutuları bulundurulmalıdır” ifadesi 4,37 katılım ortalaması ve %83,2 (182 kişi) oranında katılım ile en yüksek katılım alan ifade olmuştur. Cam, plastik, kâğıt gibi atıkların geri dönüştürülerek 90 yeniden kullanıma sunulabilmesi için ayrı ayrı toplanmaları gerekmektedir. Aksi halde bu atıklar karışık olarak doğaya bırakıldıklarında plastik 1000 yıl, cam 4000 yıl yok olmamaktadır. Bu nedenle bu atıkların ayrı olarak toplanabileceği atık kumbaralarının yer aldığı konaklama işletmelerinin sayılarının artması çevrenin korunması ve iklim değişikliğine yol açacak faktörlerden birinin ortadan kaldırılması açısından sağlayabilecektir. Ayrıca Tablo 4.12.’deki verilere göre araştırmaya katılanların: • %82,6’sı konaklama tesislerinde temiz enerji kullanılması gerektiği, • %75,8’i tesislerin çevre düzenlemesinde ve dikilen ağaç türlerinde çevreye duyarlı, karbon emilimi yüksek ağaçlar tercih edilmesi gerektiği, • %78,6’sı bahçe sulamada arıtılmış atık su kullanılması gerektiği, • %71,7’si tesis içinde belli noktalara konuyla ilgili müşterileri uyarıcı ve bilgilendirici afişler asılması gerektiği, • %78,6’sı tesis içinde belli noktalara konuyla ilgili personeli uyarıcı ve bilgilendirici afişler asılması gerektiği, • %82,6’sı tesislerde atık pil toplama kutuları bulundurulması gerektiği, • %83,5’i tesislerin ısı yalıtımlarının yapılması gerektiği, • %83,1’i mutfakta kullanılan yağların atık yağ bertaraf yönetmeliğine göre bertaraf edilmesi gerektiği, • %79’u da satın alma kararı verirken maliyetinin yanında ürünün çevre dostu özelliklerine de dikkat edilmesi gerektiği yargılarına katıldığını belirtmişlerdir. 91 Tablo 4.13. Araştırmaya Katılanların İklim Değişikliğine İlişkin Olumsuz İfadelere Katılım Düzeyleri ile İlgili Frekans, Yüzde, Aritmetik Ortalama ve Standart Sapmaları İfadelere Katılım Düzeyleri İfadeler Gittiğim bir tesiste tasarrufa yönelik uyarı ilanları görürsem, tesisin kalitesi hakkında olumsuz bir izlenim oluşur. Müşterilere suyu, elektriği daha az ve dikkatli kullanın, yiyecekleri ihtiyacınızdan fazla almayın denilemez. Duş başlıklarının değiştirilmesi veya tasarruflu ampul kullanımı gibi tedbirler ciddi bir tasarruf sağlamaz. Tasarruf amacıyla yapılan yenilemeler (lambaların değiştirilmesi, rezervuarların yenilenmesi gibi) yapılan yatırımı amorti etmez. Kesinlikle Az Kesinlikle Katılmıyorum Katılıyorum Katılmıyorum Katılıyorum Katılıyorum n A.O. ss f % f % f % f % f % 92 42,0 30 13,7 34 15,5 23 10,5 36 16,4 215 2,45 1,53 87 39,7 41 18,7 22 10,0 32 14,6 36 16,4 218 2,49 1,53 125 57,1 38 17,4 23 10,5 10 4,6 22 10,0 218 1,93 1,33 130 59,4 39 17,8 15 6,8 16 7,3 19 8,7 219 1,88 1,32 92 Tablo 4.13.’de ise iklim değişikliğine karşı alınabilecek tedbirlerin gereksizliğini vurgulayan olumsuz ifadeler verilerek katılımcıların bu ifadelere katılım düzeyleri ölçülmüştür. “Tasarruf amacıyla yapılan yenilemeler (lambaların değiştirilmesi, rezervuarların yenilenmesi gibi) yapılan yatırımı amorti etmez” ifadesi 1,88 katılım ortalaması ile bu grubun en düşük katılımını almıştır. Araştırmaya katılanların %77,2’si (169 kişi) bu ifadeye “Kesinlikle Katılmıyorum” ve “Katılmıyorum” seçeneklerini işaretlemişlerdir. Bu sonuç katılımcıların büyük çoğunluğunun iklim değişikliğine karşı alınabilecek temel önlemlerin gerekliliğine inandığını göstermektedir. Katılımcılar “Duş başlıklarının değiştirilmesi veya tasarruflu ampul kullanımı gibi tedbirler ciddi bir tasarruf sağlamaz” ifadesine de 1,93 katılım ortalaması ile katılmadıklarını belirtmişlerdir. Buna göre araştırmaya katılan yöneticilerin alınan tedbirlerin küçük ve basit gibi görünse de önemli faydalar sağlayacağı bilincinde oldukları söylenebilir. “Müşterilere suyu, elektriği daha az ve dikkatli kullanın, yiyecekleri ihtiyacınızdan fazla almayın denilemez” ifadesi 2,49 katılım ortalaması ile en yüksek katılımı almasına rağmen yine de çoğunluk katılmıyorum tarafında yer almıştır. Buna paralel bir sonuç ta “Gittiğim bir tesiste tasarrufa yönelik uyarı ilanları görürsem, tesisin kalitesi hakkında olumsuz bir izlenim oluşur” ifadesinde görülmüş ve bu ifadeye de 2,45 katılım ortalaması çoğunluk katılmadığını belirtmiştir. Bu sonuçlar bir önceki grupta katılımcıların tesis içinde belli noktalara konuyla ilgili müşterileri uyarıcı ve bilgilendirici afişler asılması ifadesine verdikleri desteğin bir teyidi niteliğindedir. İşletmede konaklayan misafirlere suyu, elektriği daha dikkatli kullanmaları, özellikle her şey dahil tesislerde yiyecekleri ihtiyaçlarından fazla almamaları yönünde yapılacak uyarı ve bilgi afişleri müşterilerin bilinçlendirilmesi yolunda önemli bir adım olacaktır. 93 4.5. İklim Değişikliğinin Turizm Sektörüne Etkileri ve Alınacak Tedbirlere Yönelik Katılımcı Görüşlerine İlişkin İstatistiksel Testler Araştırma kapsamında yapılan anketin üçüncü bölümünde yöneticilerin katılım düzeylerini ölçmek amacıyla verilen ifadeler üç farklı boyutu içermektedir. Buna göre 1–4 arası ifadeler iklim değişikliğinin konaklama tesislerinde gözlemlenen somut etkilerini ölçmeye yönelik olarak hazırlanmış ve analizlerde “İklim Değişikliğinin Konaklama İşletmelerine Etkileri” başlığı altında değerlendirilmiştir. 5–18 arası ifadeler yöneticilerin iklim değişikliğine karşı alınabilecek temel bazı tedbirlere katılım düzeylerini ölçmek amacıyla hazırlanmış ve analizlerde “İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Tedbirler” başlığı altında incelenmiştir. Son olarak 19–22 arası ifadelerde iklim değişikliğine ilişkin olumsuz ifadeler verilerek yöneticilerin katılım düzeyleri sınanmıştır. Bu ifadeler de analizlerde “İklim Değişikliğine İlişkin Olumsuz Görüşler” başlığı altında incelenmiştir. Tablo 4.14. Araştırmaya Katılan Yöneticilerin Cinsiyetlerine Göre Boyutları Değerlendirmelerinde Görülen Düşünce Farklılıkları BOYUTLAR İklim Değişikliğinin Konaklama İşletmelerine Etkileri İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Tedbirler İklim Değişikliğine İlişkin Olumsuz Görüşler Cinsiyet n A.O. s.s. Erkek 130 3,66 1,05 Kadın 89 3,88 1,18 Erkek Kadın Erkek Kadın 130 89 130 89 4,27 4,22 2,17 2,20 0,95 0,99 1,12 1,21 t p -1,481 0,14 0,437 0,663 -0,196 0,845 Tablo 4.14.’te “Cinsiyet bu boyutların değerlendirilmesinde önemli bir değişken midir?” sorusuna cevap aranmış ve yapılan testler sonucunda cinsiyetin boyutların değerlendirilmesinde istatistikî olarak anlamlı bir fark meydana getirmediği tespit edilmiştir. 94 Tablo 4.15. Araştırmaya Katılan Yöneticilerin Turizm Eğitimi Alma Durumlarına Göre Boyutları Değerlendirmelerinde Görülen Düşünce Farklılıkları BOYUTLAR İklim Değişikliğinin Konaklama İşletmelerine Etkileri İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Tedbirler İklim Değişikliğine İlişkin Olumsuz Görüşler Turizm Eğitimi Alma Durumu Hayır n A.O. s.s. 87 3,76 1,02 Evet 132 3,74 1,12 Hayır Evet Hayır Evet 87 132 87 132 4,36 4,17 2,15 2,21 0,72 1,09 1,09 1,20 t p 0,076 0,939 1,432 0,154 -0,357 0,721 Araştırmaya katılan yöneticilerin turizm eğitimi alıp almamalarının boyutları değerlendirmelerinde anlamlı bir farklılık meydana getirip getirmediği sorusuna cevap aranan Tablo 4.14.’e göre yöneticilerin turizm eğitimi alıp almamaları boyutları değerlendirmelerinde istatistikî olarak anlamlı bir farklılık meydana getirecek kadar önemli bir değişken olmadığı ortaya çıkmıştır. Tablo 4.16. Araştırmaya Katılan Yöneticilerden İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alanlarla Almayanların Boyutları Değerlendirmeleri Arasındaki Farklılıklar BOYUTLAR İklim Değişikliğinin Konaklama İşletmelerine Etkileri İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Tedbirler İklim Değişikliğine İlişkin Olumsuz Görüşler İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alma Durumu Hayır n A.O. s.s. 107 3,84 1,19 Evet 112 3,66 0,96 Hayır 107 4,13 0,97 Evet 112 4,36 0,95 Hayır 107 2,21 1,09 Evet 112 2,16 1,21 t p 1,268 0,206 -1,746 0,082 0,332 0,74 Tablo 4.16.’da araştırmaya katılan yöneticilerden iklim değişikliğine karşı tedbir alanlarla almayanların boyutları değerlendirmeleri arasında anlamlı bir fark bulunup bulunmadığı test edilmiştir ve anlamlı bir farklılığa rastlanmıştır. Buna göre tesislerinde iklim değişikliğine karşı tedbir alanlar da almayanlar da verilen ifadelere benzer katılımlarda bulunmuşlardır. 95 Tablo 4.17. Araştırmaya Katılan Yöneticilerin Eğitim Durumlarına Göre Boyutları Değerlendirmelerinde Görülen Düşünce Farklılıkları BOYUTLAR İklim Değişikliğinin Konaklama İşletmelerine Etkileri İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Tedbirler İklim Değişikliğine İlişkin Olumsuz Görüşler Eğitim Durumu İlköğretim - Lise ve dengi Ön lisans Lisans Lisansüstü n 55 68 79 A.O. 4,05 3,68 3,62 s.s. 1,08 0,93 1,16 17 3,65 1,18 İlköğretim - Lise ve dengi Ön lisans Lisans Lisansüstü 55 68 79 4,32 4,40 4,08 0,83 0,87 1,14 17 4,21 0,74 İlköğretim - Lise ve dengi Ön lisans Lisans Lisansüstü 55 68 79 2,09 2,37 2,07 1,21 1,17 1,18 17 2,26 0,65 F p 1,956 0,122 1,523 0,21 1,005 0,391 Araştırmaya katılanların eğitim durumlarının boyutları değerlendirmelerinde anlamlı bir fark teşkil edip etmediğinin test edildiği Tablo 4.17’ye göre katılımcıların eğitim düzeyleri, boyutları değerlendirmelerinde anlamlı bir fark meydana getirmemektedir. Her eğitim düzeyde benzer katılım düzeyleri ortaya çıkmıştır. Tablo 4.18. Araştırmaya Katılan Yöneticilerin İşletmedeki Görevlerine Göre Boyutları Değerlendirmelerinde Görülen Düşünce Farklılıkları BOYUTLAR İklim Değişikliğinin Konaklama İşletmelerine Etkileri İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Tedbirler İklim Değişikliğine İlişkin Olumsuz Görüşler Görevi Genel Müdür Genel Müdür Yrd. Departman Müdürü Genel Müdür Genel Müdür Yrd. Departman Müdürü Genel Müdür Genel Müdür Yrd. Departman Müdürü n 41 64 114 41 64 114 41 64 114 A.O. 3,60 4,00 3,66 3,89 4,27 4,37 2,32 2,51 1,951 s.s. 1,03 0,98 1,14 1,12 0,63 1,03 1,25 1,16 1,07 F p 2,594 0,077 3,761 0,025 5,267 0,006 Tablo 4.18.’de araştırmaya katılan yöneticilerin işletmedeki görevlerinin boyutları değerlendirmede istatistikî olarak anlamlı bir farklılık meydana getirip getirmediği sorusuna cevap aranmıştır. Yapılan testler sonucunda katılımcıların 96 görevlerinin boyutların değerlendirilmesinde “İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Tedbirler” boyutu için p=0,025 anlamlılık düzeyi ile ve “İklim Değişikliğine İlişkin Olumsuz Görüşler” boyutu için p=0,006 anlamlılık düzeyi ile anlamlı bir farklılık gösterdiğini ortaya koymuştur. Tablo 4.19. Araştırmaya Katılan Yöneticilerin İşletmedeki Görevlerine Göre Boyutları Değerlendirmeleri Sonucu Ortaya Çıkan Farklılıkların Kaynakları BOYUTLAR Görevi Görevi Genel Müdür Yrd. İklim Genel Müdür Departman Müdürü Değişikliğinin Genel Müdür Genel Müdür Konaklama Yrd. İşletmelerine Departman Müdürü Etkileri Departman Genel Müdür Müdürü Genel Müdür Yrd. Genel Müdür Yrd. Genel Müdür İklim Departman Müdürü Değişikliğine Genel Müdür Genel Müdür Karşı Yrd. Departman Müdürü Alınabilecek Departman Genel Müdür Tedbirler Müdürü Genel Müdür Yrd. Genel Müdür Yrd. Genel Müdür İklim Departman Müdürü Değişikliğine Genel Müdür Genel Müdür İlişkin Yrd. Departman Müdürü Olumsuz Departman Genel Müdür Görüşler Müdürü Genel Müdür Yrd. * p<0,005 Ortalamaların Farkı -0,40 -0,05 0,40 0,35 0,05 -0,35 -0,38 -0,47 (*) 0,38 -0,10 0,47 (*) 0,10 -0,19 0,36 0,19 0,55 (*) -0,36 -0,55 (*) Std. Hata 0,22 0,19 0,22 0,17 0,19 0,17 0,19 0,17 0,19 0,15 0,17 0,15 0,23 0,21 0,23 0,18 0,21 0,17 p 0,151 0,958 0,151 0,100 0,958 0,100 0,121 0,018 0,121 0,785 0,018 0,785 0,677 0,184 0,677 0,006 0,184 0,006 Farkın kaynağını ortaya çıkarmak için yapılan Tukey testi sonuçlarının gösterildiği Tablo 4.19.’a göre “İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Tedbirler” boyutu için ortaya çıkan farklılığın p=0,018 ile genel müdür ve departman müdürü arasında farktan kaynaklandığı anlaşılmıştır. Buna göre departman müdürlerinin iklim değişikliğine karşı alınabilecek tedbirlerle ilgili ifadelere 4,37’lik katılım ortalaması ile 3,89 katılım ortalamasına sahip genel müdürlerden çok daha yüksek bir oranda katıldıkları ve bunun da departman müdürleri lehine 0,48 puanlık bir ortalama farkı meydana getirdiği tespit edilmiştir. 97 Aynı tabloda “İklim Değişikliğine İlişkin Olumsuz Görüşler” boyutunda görülen farklılığın kaynağına bakıldığında bu defa farkın genel müdür yardımcıları ile departman müdürlerinden kaynaklandığı ve 1,953’lük katılım ortalaması ile departman müdürlerinin bu ifadelere genel müdür yardımcılarına göre çok daha düşük bir katılım gösterdikleri ortaya çıkmıştır. Bu sonuçlara göre iklim değişikliğine karşı tedbirler geliştirmede ve konuya bakış açısında departman müdürlerinin genel müdür ve genel müdür yardımcılarından daha duyarlı olduğu söylenebilir. Konaklama işletmelerinin türünün araştırma kapsamında verilen ifadelere katılım düzeyinde bir farklılık gösterip göstermediğinin incelendiği Tablo 4.20.’ye göre “İklim Değişikliğinin Konaklama İşletmelerine Etkileri” (p=0,027) ve “İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Tedbirler” (p=0,046) boyutlarının değerlendirilmelerinde konaklama tesislerinin türü farklılık göstermektedir. Tablo 4.20. İşletmelerin Türüne Göre Boyutların Değerlendirilmesinde Ortaya Çıkan Farklılıklar BOYUTLAR İklim Değişikliğinin Konaklama İşletmelerine Etkileri İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Tedbirler İklim Değişikliğine İlişkin Olumsuz Görüşler İşletmenin Türü 5 Yıldız Otel 4 Yıldız Otel 1. Sınıf (5 Yıldızlı) Tatil Köyü 2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köyü 5 Yıldız Otel 4 Yıldız Otel 1. Sınıf (5 Yıldızlı) Tatil Köyü 2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köyü 5 Yıldız Otel 4 Yıldız Otel 1. Sınıf (5 Yıldızlı) Tatil Köyü 2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köyü n 109 77 A.O. 3,72 3,89 s.s. 1,17 0,94 F p 10 4,23 1,22 3,128 0,027 23 3,21 0,84 109 77 4,30 4,34 0,89 0,84 10 4,18 1,09 2,718 0,046 23 3,72 1,42 109 77 2,08 2,21 1,14 1,01 10 2,18 1,21 1,383 0,249 23 2,61 1,56 98 Tablo 4.21. İşletmelerin Türüne Göre Boyutların Değerlendirilmesinde Ortaya Çıkan Farklılıkların Kaynakları İşletmenin Ortalamaların BOYUTLAR İşletmenin Türü Std. Hata p Türü Farkı 4 Yıldız Otel -0,17 0,16 0,709 5 Yıldız 1. Sınıf Tatil Köyü -0,50 0,35 0,479 Otel 2. Sınıf Tatil Köyü 0,51 0,24 0,156 5 Yıldız Otel 0,17 0,16 0,709 İklim 4 Yıldız 1. Sınıf Tatil Köyü -0,34 0,36 0,785 Değişikliğinin Otel 2. Sınıf Tatil Köyü 0,68(*) 0,25 0,037 Konaklama 5 Yıldız Otel 0,50 0,35 0,479 İşletmelerine 1. Sınıf Etkileri 4 Yıldız Otel 0,34 0,36 0,785 Tatil Köyü 2. Sınıf Tatil Köyü 1,02 0,40 0,059 5 Yıldız Otel -0,51 0,24 0,156 2. Sınıf 4 Yıldız Otel -0,68(*) 0,25 0,037 Tatil Köyü 1. Sınıf Tatil Köyü -1,02 0,40 0,059 4 Yıldız Otel -0,04 0,14 0,993 5 Yıldız 1. Sınıf Tatil Köyü 0,13 0,31 0,978 Otel 2. Sınıf Tatil Köyü 0,58(*) 0,22 0,042 5 Yıldız Otel 0,04 0,14 0,993 İklim 4 Yıldız 1. Sınıf Tatil Köyü 0,16 0,32 0,956 Değişikliğine Otel 2. Sınıf Tatil Köyü 0,62(*) 0,23 0,034 Karşı 5 Yıldız Otel -0,13 0,31 0,978 Alınabilecek 1. Sınıf Tedbirler 4 Yıldız Otel -0,16 0,32 0,956 Tatil Köyü 2. Sınıf Tatil Köyü 0,45 0,36 0,589 5 Yıldız Otel -0,58(*) 0,22 0,042 2. Sınıf 4 Yıldız Otel -0,62(*) 0,23 0,034 Tatil Köyü 1. Sınıf Tatil Köyü -0,45 0,36 0,589 4 Yıldız Otel -0,14 0,17 0,859 5 Yıldız 1. Sınıf Tatil Köyü -0,10 0,38 0,994 Otel 2. Sınıf Tatil Köyü -0,53 0,26 0,184 5 Yıldız Otel 0,14 0,17 0,859 4 Yıldız İklim 1. Sınıf Tatil Köyü 0,04 0,39 1,000 Otel Değişikliğine 2. Sınıf Tatil Köyü -0,40 0,27 0,466 İlişkin 5 Yıldız Otel 0,10 0,38 0,994 Olumsuz 1. Sınıf 4 Yıldız Otel -0,04 0,39 1,000 Görüşler Tatil Köyü 2. Sınıf Tatil Köyü -0,43 0,44 0,752 5 Yıldız Otel 0,53 0,26 0,184 2. Sınıf 4 Yıldız Otel 0,40 0,27 0,466 Tatil Köyü 1. Sınıf Tatil Köyü 0,43 0,44 0,752 * p<0,005 99 Farklılığın kaynağını tespit etmek için yapılan testin sonuçlarının gösterildiği Tablo 4.21.’e bakıldığında, “İklim Değişikliğinin Konaklama İşletmelerine Etkileri” boyutu için farklılığın 1. sınıf (5 yıldızlı) tatil köyleri ile 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köylerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Buna göre, iklim değişikliğinden en çok etkilendiğini belirten konaklama işletmeleri (A.O. = 4,23) 1. sınıf (5 yıldızlı) tatil köyleri olurken, en az etkilenenler (A.O. = 3,21) 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köyleridir. “İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Tedbirler” boyutunun değerlendirilmesinde meydana gelen farklılığın kaynağının da (A.O. = 4,34) 4 yıldızlı otel işletmeleri ile (A.O. = 3,72) 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köylerinden kaynaklandığı yine Tablo 4.21.’den anlaşılmaktadır. Bu durumda iklim değişikliğinden en az etkilendiğini belirten 2. Sınıf (4 yıldızlı) tatil köylerinin iklim değişikliğine karşı alınması gereken tedbirlere diğer konaklama işletmelerine oranla en az katılımı gösterdiği ortaya çıkmaktadır. Buna göre, konaklama işletmelerinin iklim değişikliğinden etkilenmesi ile iklim değişikliğine karşı tedbir alması arasında anlamlı bir farklılık olduğu söylenebilir. Tablo 4.22.’de işletmenin faaliyet bölgesinin boyutlarının değerlendirilmesinde istatistikî olarak anlamlı bir farklılık meydana getirip getirmediği incelenmiştir. Yapılan testler sonucunda konaklama işletmesinin faaliyet bölgesinin boyutların değerlendirilmesinde önemli bir değişken olmadığı ve anlamlı bir farklılık göstermediği anlaşılmıştır. 100 Tablo 4.22. İşletmelerin Faaliyet Bölgelerine Göre Boyutların Değerlendirilmesinde Ortaya Çıkan Farklılıklar BOYUTLAR İklim Değişikliğinin Konaklama İşletmelerine Etkileri İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Tedbirler İklim Değişikliğine İlişkin Olumsuz Görüşler Bölgesi Alanya Kemer Manavgat Merkez Serik/Belek Diğer Toplam Alanya Kemer Manavgat Merkez Serik/Belek Diğer Toplam Alanya Kemer Manavgat Merkez Serik/Belek Diğer Toplam n 59 45 55 16 29 15 219 59 45 55 16 29 15 219 59 45 55 16 29 15 219 A.O. 3,91 3,43 3,65 4,19 3,81 3,85 3,75 3,99 4,38 4,38 4,26 4,22 4,44 4,25 2,22 1,96 2,41 1,97 1,97 2,50 2,18 s.s. 1,02 1,04 1,08 1,25 1,26 0,66 1,08 1,20 0,77 0,85 0,89 1,05 0,53 0,96 1,16 0,99 1,30 0,98 0,98 1,43 1,15 F p 1,731 0,129 1,373 0,235 1,344 0,247 5. SONUÇ VE ÖNERİLER Tarih boyunca doğal kaynakları kontrolsüzce kullanan, pek çok canlı türünün yok olmasına sebep olan, bilinçsizce avlanan, sınırsızca tüketen, iktisadi çıkarları için yeşil alanları düşünmeden tahrip eden insanoğlunun ekolojik sisteme vermiş olduğu zarar, sanayi devriminin ardından ortaya çıkan küresel ısınma süreciyle zirve noktaya ulaşmıştır. Milyonlarca yıldır olağan seyrinde devam eden ısınma süreci sanayi devrimi sonrası atmosfere salınan sera gazı miktarındaki önemli artışla olağandışı bir yapıya bürünmüş ve normalden fazla ısınan dünyada küresel ısınmanın bir sonucu olarak iklim değişiklikleri meydana gelmeye başlamıştır. İklim değişikliği sonucunda dünyanın değişik bölgelerinde uç hava olaylarının (kasırga, sel, tayfun, fırtına vb.) görülme sıklığında önemli bir artış olmuştur. Türkiye’de turizm, ülkenin sahip olduğu zengin tarihî, kültürel ve doğal kaynaklara dayanmaktadır. Sahip olduğu geniş kıyı şeridi ve güneşli gün sayısının fazla olmasının yanı sıra Türkiye, oldukça önemli doğal varlıklara (sayfiye alanları, ekosistemler, sıcak su kaynakları, dağlar vb.) ve kültürel varlıklara (mimari ve tarihî) sahiptir. Bu değerler, turizm sayesinde (restorasyon, bakım vb.) varlıklarını sürdürdükleri gibi, yine turizm sayesinde (bilinçsiz kullanım, kirletme, tahrip etme vb.) yok olmaktadırlar. Araştırmanın literatür kısmında “sera etkisi”, “küresel ısınma” ve “iklim değişikliği” kavramları tanımlanarak, iklim değişikliğinin sebepleri ve etkileri ortaya konulmuş, ayrıca konuyla ilgili kuramsal ve kavramsal çerçeve oluşturulmaya çalışılmıştır. Tümdengelim yöntemiyle genelden özele doğru gidilip iklim değişikliğinin sektörler üzerine etkisinden yola çıkılarak, bu kavramın turizm sektörü ve kitle turizmi üzerine etkileri incelenmiştir. Yine turizmin iklim değişikliğine etkileri de bu noktada ele alınmıştır. Ayrıca Türkiye ölçeğinde iklim değişikliğine karşı özel sektör ve kamu tarafından yapılan çalışmalar da bu bölümde ele alınmıştır. Literatür incelemesinin ardından çalışmanın araştırma kısmına geçilmiştir. İklim değişikliğinin turizm sektörüne etkilerini belirlemek amacıyla yapılan söz konusu araştırmada fiziksel kapasitelerinin büyüklüğü ve bu sebeple iklim değişikliğini en çok 102 etkileyebilecek ve bu kavramdan etkilenebilecek konaklama tesisleri oldukları düşünülen 4 ve 5 yıldızlı oteller ile 1. sınıf (5 yıldızlı) ve 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köylerinden Antalya ilinde faaliyet gösterenler araştırma kapsamına alınmıştır. Bu kriterler çerçevesinde 326 konaklama işletmesi tespit edilmiş ve her bir işletmeyi temsilen 1 yöneticiye (genel müdür, genel müdür yardımcısı veya departman müdürü) ulaşılarak tam sayım yapılması hedeflenmiştir. Anketlerin dağıtımının ardından geri dönen anketlerden 219 tanesi değerlendirmeye alınmıştır. Araştırma çalışanların çoğu bulgularına (%59,4) göre, erkektir. konaklama Ancak işletmelerinde kadın yönetici yöneticilerin olarak konaklama işletmelerindeki istihdam oranları, Türkiye iş piyasasındaki istihdam yapısına göre ortalamanın üzerindedir. Araştırmaya katılan konaklama işletmelerinde çalışan yöneticilerin %2,3 gibi küçük bir kısmının ilköğretim mezunu olduğu tespit edilmiştir. Araştırma bulgularına göre konaklama işletmelerinde yönetici pozisyonunda görev alanların genellikle üniversite (önlisans, lisans veya yüksek lisans) mezunu olduğu anlaşılmıştır. Bu sonuç konaklama işletmelerinde görevde yükselme için eğitimin önemli bir faktör olduğunu göstermektedir. Yöneticiler, eğitimli kişiler arasından seçilmektedir. Katılımcıların %60,3’ünün eğitim hayatının en az bir döneminde (lise, önlisans, lisans, yüksek lisans) turizm eğitimi aldığı anlaşılmaktadır. Katılımcıların yöneticiler olduğu düşünüldüğünde konaklama işletmeleri yöneticilerinin çoğunun turizm eğitimi almış kişilerden oluşması olumlu bir sonuç olarak değerlendirmektedir. Araştırma sonucunda, araştırma evreni içerisinde yer alan 5 yıldızlı otellerin %73’ünden, 4 yıldızlı otellerin %58’inden, 1. sınıf (5 yıldızlı) tatil köylerinin %83’ünden ve 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köylerinin %74’ünden veri elde edildiği saptanmıştır. Katılımcıların bölgesel dağılımlarına bakıldığında Alanya’da faaliyet gösteren konaklama tesislerinin %66’sından, Beldibi’nin %70’inden, Kaş’ın %66’sından, Kemer’in %72’sinden, Kumluca ve Kundu’nun tamamından (%100), Manavgat’ın 103 %65’inden ve Merkez’in %64’ünden veri elde edilmiştir. Araştırma kriterlerine uygun yalnızca bir konaklama tesisine sahip olan Finike’den ise araştırmaya katılım olmamıştır. Araştırmaya katılan işletmelerin iklim değişikliğine karşı tedbir alma durumlarına bakıldığında, katılımcıların yarısının iklim değişikliğine karşı tedbir aldığı, diğer yarısının ise almadığı tespit edilmiştir. Son yıllarda konunun sıklıkla gündeme gelmesi ve konuyla ilgili tedbirlere yönelik kampanyalar başlamasına rağmen tedbir almayanların oranının bu denli yüksek olması dikkat çekici bir sonuçtur. Bu durumda işletmelerin iklim değişikliğine karşı bilinçlerinin artırılması önerilmektedir. Bunun da öncelikli olarak eğitimle sağlanacağı düşünülmektedir. Konuyla ilgili olarak yöneticiler başta olmak üzere tüm personele iklim değişikliği konusunda eğitim verilmeli, iklim değişikliğini önleme adına işletmelerde neler yapılabileceği anlatılmalıdır. Araştırmada yapılan istatistiksel analizlerde, işletmelerin türü ile iklim değişikliğine karşı tedbirler almaları arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Buna göre 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köylerinin neredeyse tamamının (%91) iklim değişikliğine karşı tedbirler aldıkları görülmüştür. 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köyleri konuyla ilgili böylesi yüksek bir hassasiyete sahip olmasına rağmen diğer konaklama tesislerinin tedbir alma oranları %52’yi dahi geçememektedir. Aradaki bu uçurumun kapanması ve konaklama tesislerinin iklim değişikliğine karşı tedbirlerini artırmaları için diğer konaklama tesislerinde de 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köylerindeki hassasiyet sağlanmalıdır. Yine yapılan analizlerde işletmelerin iklim değişikliğine karşı tedbir alması ile yöneticilerin turizm eğitimi alma durumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Buna göre turizm eğitimi alanların %59’u iklim değişikliğine karşı tedbir aldıklarını belirtirken, bu oran turizm eğitimi almayanlarda %39’da kalmıştır. Bu sonuca göre, işletmelerde turizm eğitimi almış yöneticilerin istihdam edilmesi önerilmektedir. Bunun yanında turizm eğitimi alanların da %41’lik bölümü iklim değişikliğine karşı tedbir almadığını belirtmiştir ki; bu hiç de azımsanmayacak bir orandır. Bu sonuca göre, turizm eğitiminin muhtevasının da iklim değişikliği konusunu içine alacak şekilde yeniden düzenlenmesi önerilmektedir. Turizm eğitim düzeylerinin en az birinde (lise, önlisans, lisans, yüksek lisans) turizm ve çevre dersi ile benzeri dersler verilmeli, bu derslerde küresel ısınma ve iklim değişikliği kavramları öğrencilere anlatılarak onlarda 104 çevre bilincinin yerleşmesi sağlanmalıdır. Ayrıca bu kavramların turizmle ilişkisi ve olumsuz sonuçlarını önlemek için alınabilecek tedbirler de bu derslerde açıklanmalıdır. Bu sayede ileride konaklama işletmelerinde yönetici veya işgören pozisyonunda çalışacak bireylerde konuyla ilgili bilinç önceden geliştirilerek, bu kişilerde oluşan duyarlılığın işletmeye sirayet etmesi de sağlanabilir. İklim değişikliğine ilişkin işletme yöneticilerinin bilinçlendirilmesine yönelik eğitim iki yönlü düşünülmelidir. Bunlardan birincisi, yukarıda açıklandığı gibi bireyin örgün eğitim kurumlarında aldığı turizm eğitimi kapsamında iklim değişikliği ve çevre bilincinin yerleştirilmesi şeklindedir. İkincisi ise, yöneticilerin işbaşında eğitimini kapsamaktadır. Araştırma sonucunda iklim değişikliğine karşı tedbir aldığını belirten işletmelerin aldıkları tedbirlerin dağılımlarına bakıldığında, işletmelerde iklim değişikliğine yönelik eğitimlerin çok fazla düzenlenmediği veya yöneticilerin işletme dışında da bu eğitimlere katılmadıkları anlaşılmaktadır. Oysa Aksoy (2008, s.124) tarafından Antalya’da faaliyet gösteren işletme belgeli otel ve tatil köyleri üzerinde yapılan bir araştırmada; işletmelerin %55’inde bir eğitim biriminin olduğu, işgörenlerin eğitim ihtiyaçlarının bu birimler ya da yöneticiler tarafından tespit edildiği ve eğitimlerde işletme yöneticilerinin yanı sıra uzmanlardan da yararlanıldığı bulgularına ulaşılmıştır. Bu merkezlerde yönetici ve işgörenlere yönelik yabancı dil eğitimi, önbüro, mutfak, kat hizmetleri gibi mesleki eğitim ve yöneticiler için yönetim ve organizasyon eğitimleri verilmektedir. İklim değişikliğiyle ortaya çıkabilecek olumsuzlukları önlemenin birinci yolunun konunun vahametini kavrayıp, buna göre davranmaktan geçtiği düşünüldüğünde konuyla ilgili eğitimin önemi de ortaya çıkmaktadır. Aksoy (2008, s.125)’un araştırmasında işgörenlerin ihtiyaç duyduğu eğitim konuları arasında çevre bilincinin de yer aldığı tespit edilmiştir. Bu nedenlerle artık konaklama tesislerinin çoğunda bulunan eğitim birimlerinde yukarıda bahsedilen eğitimlerin yanında çevre eğitimi de mutlaka verilmelidir. Bu sayede çalışanların ve yöneticilerin çevre bilinci geliştirilmelidir. Eğer konuyla ilgili eğitim verebilecek yeterlilikte eğitim personeli yok ise dışarıdan uzmanlar davet edilmeli, seminer ve dersler şeklinde bu eğitimin verilmesi sağlanmalıdır. 105 Konaklama işletmelerinin büyük bir çoğunluğunun çevre politikası ve eylem planına sahip olmadığı da araştırma sonuçlarında tespit edilmiştir. Oysa iklim değişikliğine karşı yapılacak tüm çalışmaların organize bir şekilde yürütülebilmesi için başlangıçta bir çevre politikası oluşturup buna göre bir eylem planı hazırlayıp faaliyetleri bu çerçevede yürütmek gerekmektedir. Bu çevre politikasının oluşturulması da uzman kişiler tarafından yapılmalıdır. Bu nedenle işletme bünyesinde başında “çevre müdürü” unvanıyla görev yapacak çevre mühendisliği veya muadil bölümlerden mezun bir yönetici ve bağlı işgörenlerin bulunduğu bir atık ve çevre yönetimi bölümü oluşturularak işletme organizasyonu buna göre yeniden yapılandırılmalıdır. Ancak konaklama işletmelerinin büyük bir kısmında henüz bu yapılanmaya gidilmediği yine araştırma sonuçlarından anlaşılmaktadır. Konaklama işletmelerinin iklim değişikliğine karşı en çok aldığı tedbirin devamlı kullanımın olmadığı genel kullanım alanlarına harekete duyarlı (sensörlü) lambalar takmak olduğu araştırma sonucunda tespit edilmiştir. Böylesi bir tedbir çevre dostu olmasının yanı sıra işletme maliyetlerine de olumlu yönde katkı yapacaktır. Buna paralel bir tedbir olan akkor telli ampullerin tasarruflu ampullerle değiştirilmesi de en çok alınan ikinci tedbir olarak tespit edilmiştir. Tasarruflu ampul kullanımına yönelmek basit olmasına karşın önemli ve etkili bir tedbirdir. Atık yağları, atık yağların bertarafı yönetmeliğine uygun olarak bertaraf etmek tedbiri, iklim değişikliğine karşı önlem aldığını belirten işletmeler tarafından en çok alınan tedbirlerden biridir. Ancak araştırma anket formunun sonunda katılımcıların eklemek istedikleri diğer düşünceleri için bırakılan açık uçlu bölümde en çok şikâyet bu konuyla ilgili gelmiştir. İşletmelerin en büyük sıkıntısının atık yağlarını ve boş boya, kimyasal ve zirai ilaç kaplarını alacak yeterli sayıda firma bulamamaları, mevcut firmaların ise teslimatta çok ağır şartlar öne sürmeleri olduğu tespit edilmiştir. Kullanılmış ampullerini biriktirmelerine rağmen teslim edecek muhatap firma bulamamaktan şikâyetçi olan tesisler de bulunmaktadır. 2009 yılı itibariyle Türkiye’de, Tehlikeli Maddelerin Su ve Çevresinde Neden Olduğu Kirliliğin Kontrolü Yönetmeliği, Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, Bitkisel Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği, Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği, Atık Pil ve Akümülatörlerin Kontrolü Yönetmeliği ve Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği 106 gibi yönetmelikler yürürlükte bulunmaktadır. Bu, konuyla ilgili yasal mevzuatların mevcut olduğunun bir göstergesidir. Ancak buna rağmen uygulamada sıkıntılar doğmaktadır. Bu konuda yerel yönetimlere de önemli görevler düşmektedir. Yerel yönetimler konuya daha duyarlı davranmalı ve mevzuattan doğan yükümlülüklerini yerine getirmelidir. Hükümet de firmaları teşvik etmeli ve konuya kalıcı bir çözüm getirmelidir. Ayrıca konaklama işletmeleri de birleşerek kendi atık toplama firmalarını kurabilirler. Bu sayede hem daha sistematik bir şekilde ve düşük maliyetle atıklarını toplayıp hem de bu işten bir gelir elde edebilirler. Araştırma sonucunda iklim değişikliğinin konaklama işletmeleri üzerindeki en önemli etkisinin, son yıllarda kuraklığa bağlı su sıkıntılarında meydana gelen artış olduğu anlaşılmaktadır. Bunu, yine son yıllarda elektrik kesintilerinde ve voltaj problemlerinde meydana gelen artış takip etmektedir. Sıcaklıklarının artmasına bağlı olarak klima kullanımın da artması ve günün belli saatlerinde klimaların yoğun kullanımı sonucu şehir şebekesine aşırı yüklenme olması ve bu durumun da elektrik kesintileri ile voltaj problemlerine yol açması kaçınılmazdır. Bu problemi önlemek için ilgili kurumlar tarafından şehir şebekeleri güçlendirilmelidir. Konaklama işletmeleri de kesinti anlarında sıkıntıya düşmemek için yüksek kapasiteli jeneratör kullanımı yoluna gitmelidir. Ayrıca mevcut klimalar eğer A enerji sınıfında değilse A ve A+ enerji tüketimine sahip klimalar ile değiştirilmelidir. Bu sayede yüksek elektrik talebi meydana gelmeyecek ve şehir şebekesinde meydana gelebilecek olumsuzluklar önlenebilecektir. İklim değişikliğinin konaklama tesislerine diğer etkileri de son yıllarda sıcaklığa bağlı turist ve personel hastalık ve şikâyetlerinde meydana gelen artışlar olmuştur. Araştırmanın literatür kısmında anlatılan öngörülerin gerçeğe dönüşmesi halinde bu şikayetlerin daha da artacağı muhakkaktır. Bu nedenle konaklama işletmelerinde mutlaka uzman doktor bulundurulmalı ve revirlerde bu şikâyetlerde acil müdahale için kullanılacak ilaç ve ekipmanlar hazır edilmelidir. Hâlihazırda çok fazla uygulanmamasına rağmen yöneticilerin büyük bölümü personel ve yöneticilerin iklim değişikliği konusunda eğitilmesi gerektiği yönünde 107 görüş belirtmişlerdir. Ayrıca yine uygulamanın aksine, katılımcıların büyük kısmı işletmelerin konuyla ilgili yönetsel olarak yeniden yapılandırılması, su ve enerji tüketimi ile atık yönetimi konularında uzman yöneticiler istihdam edilmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Henüz pratikte çok fazla uygulayan bulunmamasına rağmen, bu tedbirlerin alınması gerektiğini düşünenlerin sayısının çokluğu gelecek adına umut verici bir durumdur. Araştırmaya katılan yöneticilerin kişisel bilgileri ile boyutları değerlendirmeleri arasında farklılık olup olmadığının tespiti için yapılan testler sonucunda yöneticilerin cinsiyet, eğitim durumu ve turizm eğitimi alma durumunun boyutları değerlendirmelerinde anlamlı bir farklılık göstermediği ortaya çıkmıştır. Yöneticilerin işletmedeki görevlerinin ise boyutları değerlendirmelerinde anlamlı bir farklılık gösterdiği tespit edilmiştir. Bu farklılığın kaynağı araştırıldığında, iklim değişikliğini önlemek için alınabilecek tedbirlere en yüksek katılımı departman müdürleri gösterirken, en düşük katılımı genel müdürlerin gösterdiği anlaşılmıştır. Buna göre departman müdürlerinin konuya ilişkin hassasiyeti de önemli olmasına rağmen, karar alma mekanizmasının en üstünde bulunan genel müdürlerin konuya duyarlılığının artması daha önemlidir. Bu nedenle eğitimler düzenlenirken üst yönetime daha fazla önem verilmelidir. İklim değişikliğine karşı alınacak tedbirlerin faydasına ve iklim değişikliğine inanmayan, konuya olumsuz yaklaşanlar olup olmadığını tespit etmek amacıyla verilen olumsuz yargılara katılım düzeylerinde de yöneticilerin görevlerinin farklılık gösterdiği tespit edilmiştir. Bu farkın da departman müdürleri ile genel müdür yardımcılarından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Departman müdürlerinin, genel müdür yardımcılarına oranla bu ifadelere çok daha düşük bir katılımda bulundukları, dolayısıyla iklim değişikliğine ve alınacak tedbirlerin başarıya ulaşabileceğine büyük oranda inandıkları ortaya çıkmıştır. Bu durumda, departman müdürlerinin iklim değişikliğine karşı genel müdür ve genel müdür yardımcılarına oranlara en duyarlı yönetici grubunu oluşturdukları söylenebilir. Boyutların değerlendirilmesinde işletme türüne göre de farklılıklar tespit edilmiştir. 1. sınıf (5 yıldızlı) tatil köyleri iklim değişikliğinden en çok etkilendiğini belirten işletme türü olurken, 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köylerinde etkilenme oranı 108 diğerlerine oranla en düşük düzeyde ortaya çıkmıştır. Bu durumda 1. sınıf (5 yıldızlı) tatil köylerinin iklim değişikliğine karşı daha duyarlı olması ve iklim değişikliğinin etkilerine karşı adaptasyon stratejileri geliştirmesi önerilmektedir. İşletmelerin türü ile iklim değişikliğine karşı tedbir almaları arasında anlamlı bir ilişki olduğu daha önce açıklanmıştı. Bu ilişki incelendiğinde iklim değişikliğine karşı en çok tedbir alan işletmelerin 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köyleri olduğu görülmüştü. Bu sonuca göre 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köylerinin iklim değişikliğinden en az etkilenmesi iklim değişikliğine karşı en çok tedbir alan işletme grubu olmasının bir sonucu olarak görülebilir. Buna göre işletmelerin iklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmek için daha fazla önlem almaları önerilmektedir. Araştırma sonucunda Türkiye’de konaklama sektöründe konuyla ilgili çalışmaların henüz yeni başladığı ve 2008 yılında başlayan iki kampanya (Yeşil Yıldız ve Beyaz Yıldız) ile sürdüğü tespit edilmiştir. Konunun birbirine paralel iki kampanya ile ele alınması konuyla ilgili duyarlılığın arttığın bir göstergesidir. Ayrıca bu kampanyalar birbirlerini destekler niteliktedir. Ancak uygulamaya bakıldığında iki farklı isimde ve iki farklı kurum tarafından bu işin yürütülmesi karışıklıklara yol açabileceğini düşündürmektedir. Ayrıca kampanyalardan birinin (yeşil yıldız) resmi bir kurum eliyle yürütülmesi ona daha resim bir nitelik kazandırmaktadır. İleride doğabilecek karışıklıkları önleme adına iki kampanya arasında etkin bir koordinasyon sağlanması gerekiyorsa bu iki kampanyanın birleştirilerek tek elden yürütülmesi önerilmektedir. Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Yeşil Yıldız uygulamasının isteğe bağlı olduğu ve dileyen işletmelerin bu yıldıza sahip olmak için başvurması gerektiği anlaşılmıştır. Oysa konu arz ettiği önem itibariyle isteğe bırakılmayacak kadar ciddidir. Bu nedenle uygulamanın yasal bir temele oturtulması ve işletmelerin bu yıldızlara sahip olabilmek için gerekli koşulları sağlamaya yasal düzenleme ile zorlanmaları önerilmektedir. Bu kriterleri taşımayan işletmelere de yaptırımlar uygulanmalıdır. Yine araştırma sürecinde Çevre ve Orman Bakanlığı’nın yaptığı çalışmalarda (İklim Değişikliği 1. Ulusal Bildirimi) turizm başlığına değinmediği anlaşılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı ise konuyla ilgili somut çalışmalara Yeşil Yıldız projesi ile 109 2008 yılında başlamış ve ilk yeşil yıldızı 2009 yılı Mart ayında vermiştir. Konuyla ilgili bakanlıklar arası koordinasyonun artırılması önerilmektedir. Bu araştırma Antalya ilinde yapılmış ve iklim değişikliğinin kitle turizmi üzerine etkileri incelenmiştir. Ancak iklim değişikliğinin kış turizmi, yayla turizmi, yat turizmi, akarsu (rafting) turizmi gibi diğer turizm türleri üzerine etkileri olacağı da muhakkaktır. Bundan sonraki araştırmalarda iklim değişikliğinin diğer turizm türlerine etkilerinin de incelenmesi faydalı olacaktır. Ayrıca bu araştırmada iklim değişikliğinin yalnızca konaklama işletmeleri üzerine etkisi incelenmiştir. İklim değişikliğinin seyahat acentaları, eğlence işletmeleri gibi turizmin ilgili diğer sektörlerine etkisi de bundan sonraki araştırmalarda ele alınmalıdır. KAYNAKÇA Ahrens C. D., (2000). Essentials of Meteorology: An Invitation to the Atmosphere. 3rd Ed., U.S.A: Brook/Cole Publishing Company. Akgül, A. ve Çevik, O. (2005). İstatistiksel Analiz Teknikleri: SPSS’te İşletme Yönetimi Uygulamaları. Ankara: Emek Ofset. Akıncı Kesim, G., Çimen, H. ve Altanlar, A. (2007). İklim Değişikliğinin Turizm ve Çevre ile Etkileşimi. 1. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul. Akoğlan, M. ve Kozak, N. (1996). Genel Turizm: İlkeler-Kavramlar. Ankara: Anatolia Yayıncılık. Aksay, C. S., Ketenoğlu, O. ve Kurt, L. (2005). Küresel Isınma ve İklim Değişikliği. Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fen Dergisi, 25, 29–41. Aksoy, M. (2008). Hayat Boyu Öğrenme ve Kariyer Rehberliği İlkelerinin İstihdam Edilebilirliğe Etkileri: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Uygulama. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Turizm İşletmeciliği Eğitimi Anabilim Dalı. Amelung, B. and Viner, D. (2006). Mediterranean Tourism: Exploring the Future with the Tourism Climate Index. Journal of Sustainable Tourism, 14 (4), 349–366. Amelung, B., Nicholls, S. and Viner, D. (2007). Implications of Global Climate Change for Tourism Flows and Seasonality. Journal of Travel Research, 45, 285–296. Apak, G ve Ubay, B. (2007). İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi. Ankara: Rituel Ajans. Arıkan, R. (2004). Araştırma Teknikleri ve Rapor Hazırlama. Ankara: Asil Yayın. Babuş, D. (2005). Küresel Isınma Sorununun Uluslararası Çevre Politikası İçerisinde İrdelenmesi ve Türkiye’nin Yeri. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Çukurova Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı 111 Becken, S. (2004). How Tourists and Tourism Experts Climate Change and Carbon-offseting Schemes. Journal of Sustainable Tourism, 12, 332–345 Becken, S. (2007). Climate Change Policies for International Air Travel – A Tourist Perspective. Journal of Sustainable Tourism, 15 (4), 351–368. Berrittella, M., Bigano, A., Roson, R. and Tol, R.S.J. (2005). A General Equilibrium Analysis of Climate Change Impacts on Tourism. Tourism Management, 27, 913–924. Chan, W. W. and Lam, J. C. (2003). Energy-saving Supporting Tourism: A Case Study of Hotel Swimming Pool Heat Pump. Journal of Sustainable Tourism, 11 (1), 74–83. Cooper, J.A.G. ve Pilkey, O.H. (2004). Sea-Level Rise and Shoreline Retreat: Time to Abandon The Bruun Rule Sea-Level Rise and Shoreline Retreat: Time to Abandon The Bruun Rule. Global and Planetary Change, 43 (3–4), 157-171. Çepel, N. (1992). Doğa, Çevre, Ekoloji ve İnsanlığın Ekolojik Sorunları. İstanbul: Altın Kitaplar Yayınevi. Chapman, L. (2007). Transport and Climate Change: a review. Journal of Transport Geography, (in press). Web: www.elsevirer.com/locate/jtrangeo adresinden 28 Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır. Çılgın Yamanoğlu, G. (2006). Türkiye’de Küresel Isınmaya Yol Açan Sera Gazı Emisyonlarındaki Artış İle Mücadelede İktisadi Araçların Rolü. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyal Çevre Bilimleri Anabilim Dalı Çınar, İ. (2007). Küresel Isınma Bağlamında Kentleşmenin Yıllık Sıcaklıklar Üzerine Etkisinin Fethiye Kentsel Yerleşimi Örneğinde Değerlendirilmesi. 1. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul. Çınar, M. A. (2007). Canlı Hayatın En Büyük Sorunu Olan İklim Değişikliği ve Çözüm Yolları. 1. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul. 112 ÇOB (Çevre ve Orman Bakanlığı). (2007a). İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma. www.iklim.cevreorman.gov.tr/Kitaplar/idsk.pdf adresinden 20 Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır. ÇOB (Çevre ve Orman Bakanlığı). (2007b). İklim Değişikliği 1. Ulusal Bildirimi. Apak, G. ve Ubay, B. (Ed.). Ankara: www.rituelajans.com DPT (Devlet Planlama Teşkilatı). (2000). 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı-İklim Değişikliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu. Web: http://ekutup.dpt.gov.tr/cevre/ oik548.pdf adresinden 20 Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır. Dubois, G. and Ceron, J. P. (2006). Tourism and Climate Change: Proposal for a Research Agenda. Journal of Sustainable Tourism, 14 (4), 399–415. Ekmekçi, M. (2008). Jeolojik Geçmişten Günümüze İklim Değişiklikleri. TMMOB İklim Değişimi Sempozyumu, 13-14 Mart. Ankara. Enssle, J. and Kreft, S. (2008). Tourism and Climate Change in Montenegro. Web: http://www.unwto.org/climate/portal/detalle.php?id=812 adresinden 1 Eylül 2008 tarihinde alınmıştır. Epstein, P. R. and Mills, E. (2005). Climate Change Futures. A Project of: The Center for Health and the Global Environment Harvard Medical School. Erdoğan, N. (2003). Çevre ve (Eko)Turizm. Ankara: Pozitif Matbaacılık. Erdoğan, Z., Zeydan, Ö. ve Sert, H. (2008). İklim Değişikliğinin Sağlık Üzerine Etkileri. İstanbul Üniversitesi Florance Nighthingale Hemşirelik Dergisi, 16 (61), 71–76. Fritsch, J. (2003). Climate Change and Tourism: what may change in relation with water resources and water-related disasters. 1st International Conference on Climate Change and Tourism, 9–11 April, Djerba, Tunusia. Web: www.world- tourism.org/sustainable/climate/pres/jean-marie-fritsch.pdf adresinden 12 Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır. 113 Giles, A. R. and Perry, A. H. (1988). The Use of Temporal Analogue to Investigate the Possible Impact of Projected Global Warming on the UK Tourist Industry. Tourism Management, 19 (1), 75–80. Gökçe, B. (1992). Toplumsal Bilimlerde Araştırma. 2.Basım. Ankara: Savaş Yayınları. Göncü, S. (2005). İklim Değişikliğinin Su Havzalarına Etkisinin HSPF Modeli İle İncelenmesi. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Anadolu Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Çevre Mühendisliği Anabilim Dalı Gürer, İ. (2007). Küresel Isınma, Türkiye’nin Su Kaynakları, Olası Etkileşim. 1. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul. Gürkan, D. (2005). Seyhan Havzasında İklim Değişimlerinin Yüzeysel Su Kaynaklarına Olan Etkilerinin Araştırılması. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Hacettepe Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı Hall, C. M. and Higham, J. (Ed.). (2005). Tourism Recreation and Climate Change, Channel View Publications, Great Britain: Scott, D. Wall, G. Mcboyle, G. Hamilton, J.M., Maddison, D.J. and Tol, R.S.J. (2005). Climate Change and International Tourism: A Simulation Study. Global Environmental Change, 15, 253-266. Web: www.fnu.zmaw.de/fileadmin/fnu-files/publication/working-papers/tourism_simstudy.pdf adresinden 20 Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır. http://unfccc.int/resource/docs/natc/grenc4.pdf, Erişim Tarihi: 5 Eylül 2008 http://unfccc.int/parties_and_observers/parties/items/2218.php Erişim Tarihi: 16 Haziran 2008 http://unfccc.int/parties_and_observers/parties/items/2352.php Erişim Tarihi: 16 Ekim 2009 IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change). (2002). Presentations by the IPCC Working Groups for the IPCC Third Assessment Report: IPCC Synthesis Report Part II (Habiba Gitay). Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC). www.ipcc.ch/pdf/presentations/briefing-cop7/part2.ppt adresinden 14 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır. 114 IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change). (2007). Technical Summary. In: Climate Change 2007: The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the Fourth Assessment Report of the IPCC, [Solomon, S., D. Qin, M. Manning, Z. Chen, M. Marquis, K.B. Averyt, M. Tignor and H.L. Miller (eds.)]. Cambridge University Press, Cambridge, United Kingdom and New York, NY, USA. İncecik, S. (2007). İnsan Kaynaklı İklim Değişimi ve Türkiye. 1. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul. Jain, A. K. and Hayhoe, K. A. S. (2003). Global Air Pollution Problems: Handbook of Atmospheric Science, C.N. Hewitt and A.V. Jackson (Editors), UK: Blackwell Publishing, Jones, T. (2003). Impacts of Climate Change on Tourism in Small Island Developing States & Other Coastal Areas. 1st International Conference on Climate Change and Tourism, 9–11 April, Djerba, Tunusia. tourism.org/sustainable/climate/pres/terry-jones.pdf Web: adresinden www.world12 Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır. Kadıoğlu, M. (10 Nisan 2006). Bilime Aykırı Olan Yeni Kıyı Kanunu Tasarısı, Türk Turizmine Darbe Vuracak. Hürriyet. Kadıoğlu, M. (2008). Günümüzden 2100 Yılına Küresel İklim Değişimi. TMMOB İklim Değişimi Sempozyumu, 13–14 Mart. Ankara. Karasar, N. (2005). Bilimsel Araştırma Yöntemi. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Kırcaali-İftar, G. (1999). Bilim ve Araştırma. Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri. Bir, A. A. (Ed.). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 1081. Koç, H. ve Güçer, E. (2003). İklim Değişikliklerinin Turizm Üzerine Etkileri. Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Dergisi, 2, 37–53. Koç, T. ve Öztürk, Z. M. (2007). Çanakkale Yerleşmesinin Olası Deniz Seviyesi Yükselmesinden Etkilenmesi Hakkında İlk Sonuçlar. 1. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul. 115 Kozak, N., Akoğlan Kozak, M. ve Kozak, M. (2009). Genel Turizm (İlkeler-Kavramlar). 8. Baskı, Ankara: Detay Yayıncılık. Kreider, J. F., Cohen, R. R. H., Cook, N. E., Curtiss, P. S., Illangasekare, T., Kreith, F., Rabl, A and Zannetti, P. (1999). Environmental Engineering, Mechanical Engineering Handbook, F. Kreith (Editor), USA: CRC Press LLC. L’Ami, M. A. (2005). An Examination of the Relationship Between Tourism and Freshwater Resources in a Small Island Environment: A Case Study From the Yawawa Islands, Fiji. MS Thesis. University of Waterloo Lise, W. and Tol, R. S. J. (2002). Impact of Climate on Tourist Demand. Climatic Change, 55, 429–449 Love, G. (2003). The Phenomena, Origin and Evolution of Climate Change. 1st International Conference on Climate Change and Tourism, 9–11 April, Djerba, Tunusia. Web: www.world-tourism.org/sustainable/climate/pres/geoff-love.pdf adresinden 12 Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır. Lovejoy, T. E. (2000). Çevre Bilimi. (Çev. İ. Türkan). İzmir: Ege Üniversitesi Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayınları No:1. Maslin, M. (2004). Global Warming: A Very Short Introduction. New York: Oxford University Press. Mathieson, A. And Wall, G. (1982). Tourism: Economic, Physical and Social Impacts. New York: Longman Inc. Mazı, F. (2003). Küresel Isınma Avrupa Birliği ve Türkiye. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi (Kent ve Çevre Bilimleri) Anabilim Dalı Morlot, J. C. and Agrawala, S. (2004). The Benefits of Climate Change Policies. Web: www.oecd.org/document/35/0,3343,en_2649_34361_34086819_1_1_1_1,00.html#Summ ary adresinden 5 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır. Muslu, Y. (2000). Ekoloji ve Çevre Sorunları. İstanbul: Aktif Yayınevi. 116 Müezzinoğlu, A. (2003). Atmosfer Kimyası. İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Yayınları. Nathanson, J, A. (1999). Basic Environmental Technology. U.S.A: Prentice Hall. Nişancı, A. (2007). İklim Değişikliği, Küresel Isınma ve Sonuçları. 1. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul. OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development). (2008). OECD Çevresel Performans İncelemeleri: Türkiye. Web: www.oecd.org/dataoecd/54/17/42198785.pdf adresinden 05 Eylül 2009 tarihinde alınmıştır. Olalı, H. ve Timur, A. (1988). Turizm Ekonomisi. İzmir: Ofis Ticaret ve Matbaacılık. Önol, B. (2007). Downscaling Climate Change Scenarios Using Regional Climate Model Over Eastern Mediterranean. Yayınlanmamış Doktora Tezi. İTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü Özçelik, D.A. (1981). Araştırma Teknikleri Düzenleme ve Analiz. Ankara: ÜSYM - Eğitim Yayınları 4. Öztürk, K. (2002). Küresel İklim Değişikliği ve Türkiye’ye Olası Etkileri. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 22, 1, 47–65. Öztürk, M. (2007). İklim Değişikliği ve Kyoto Protokolü. Web: www.mozturk.net/content_images/IklimDegisikligi_KYOTOprotokolu.pdf adresinden 12 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır. Özyuvacı, N. (1999). Meteoroloji ve Klimatoloji. İstanbul: Dilek Ofset Matbaacılık. Patterson, T., Bastianoni, S. Simpson, M. (2006). Tourism and Climate Change: Two-Way Street, or Vicious/Virtuous Circle. Journal of Sustainable Tourism, 14 (4), 339–348. Rátz, T. (2003). The Responses of Lake Balaton to Global Climate Change. 1st International Conference on Climate Change and Tourism, 9–11 April, Djerba, Tunusia. Web: www.world-tourism.org/sustainable/climate/pres/tamara-ratz.pdf adresinden 12 Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır. 117 Richardson, R. B. (2002). Estimating the Economic Effects of Climate Change on Nature-Based Tourism: A Comparison of Revealed – And Stated – Preference Methods. Ph.D Thesis. Colorado State University Samur, H. (2007). İklim Değişikliği: Fırsatlar ve Tehditler. 1. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul. Sanyel, D. (1994). Küresel Isınma. Bilim ve Teknik, 321, 64–70. Sevim, B. ve Zeydan, Ö. (2007). İklim Değişikliğinin Türkiye Turizmine Etkileri. Çeşme Ulusal Turizm Sempozyumu, 21–23 Kasım, Çeşme, İzmir. Sunay, Ç. (2000). İklim Değişiyor. Web: www.gumuscevre.org/kureselisinmatubitak.htm adresinden 10 Temmuz 2007 tarihinde alınmıştır. Sümbüloğlu, K. ve Sümbüloğlu, V. (2002). Biyoistatistik. 10. Baskı. Ankara: Hatiboğlu Yayınevi. Şencan, H. (2005). Sosyal ve Davranışsal Ölçümlerde Güvenilirlik ve Geçerlilik. Ankara: Seçkin Yayıncılık. TTGV (Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı). (2002). İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu. www.iklim.cevreorman.gov.tr adresinden 20 Ağustos 2007’de alınmıştır. TTYD (Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği). (2008). Turizm ve İklim Değişikliği. Web: http://www.ttyd.org.tr/images/cust_files/080502163049.pdf adresinden 02 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır. Tunç Hussein, A. ve Saç, F. (2008). Genel Turizm (Gelişimi – Geleceği). Ankara: Siyasal Kitabevi. Türkeş, M. (2003a). Sera Gazı Salımlarının Azaltılması İçin Sürdürülebilir Teknolojik Ve Davranışsal Seçenekler. V. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi, 1–4 Ekim, Ankara. Türkeş, M. (2003b). Küresel İklim Değişikliği ve Gelecekteki İklimimiz. 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü Kutlaması Gelecekteki İklimimiz Paneli, 23 Mart Ankara. 118 Türkeş, M. (2007). Küresel İklim Değişikliği Nedir? Temel Kavramlar, Nedenleri, Gözlenen ve Öngörülen Değişiklikler. 1. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul. Tüzüner, S. (2007). İklim Değişikliği ve Enerji. Web: www.emo.org.tr/resimler/ekler/ c80ecf162f29b1a_ek.pdf?dergi=486 adresinden 25 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır. Ural, A. ve Kılıç, İ. (2006). Bilimsel Araştırma Süreci ve SPSS İle Veri Analizi. 2.Baskı. Ankara: Detay Yayıncılık. UNFCCC (United Nations Framework Convention on Climate Change). (2003). İklime Özen Göstermek. Web: www.iklim.cevreorman.gov.tr/Kitaplar/iog.pdf adresinden 20 Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır. USEPA (2006) Global Mitigation of Non-CO2 Greenhouse Gases, EPA 430-R-06-005. Web: http://www.epa.gov/nonco2/econ-inv/international.html adresinden 25 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır. USEPA (2007) Air Pollution Control Orientation Course, United States Environmental Protection Agency. Web: http://www.epa.gov/air/oaqps/eog/course422/ap1.html adresinden 25 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır. Ünlüönen, K., Tayfun, A. ve Kılıçlar, A. (2007). Turizm Ekonomisi. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Victor, D. G. (2001). Collapse of the Kyoto Protocol and the Struggle to Slow Global Warming. New Jersey: Princeton University Press. Viner, D. and Agnew, M. (1999). Climate Change and Its Impact on Tourism. Web: <www.wwf.org.uk/filelibrary/pdf/tourism_and_cc_full.pdf> adresinden 25 Temmuz 2007 tarihinde alınmıştır. WMO (World Meteorological Organisation). (2002). WMO Statement on the Status of the Global Climate in 2002. Web: www.wmo.ch/web/Press/Press/684.pdf adresinden 20 Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır. 119 WTO (World Tourism Organization). (2003a). Climate Change and Tourism. Web: <www.world-tourism.org/sustainable/climate/final-report.pdf> adresinden 12 Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır. WTO (World Tourism Organization). (2003b). Djerba Declaration on Tourism and Climate Change. Web: <www.world-tourism.org/sustainable/climate/decdjerba-eng.pdf> adresinden 12 Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır. WTO (World Tourism Organization). (2007). Climate Change and Tourism: Responding to Global Challenges. Web: http://www.unwto.org/climate/ support/en/pdf/summary_davos_e.pdf adresinden 15 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır. www.antalyakulturturizm.gov.tr/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF2B81939FD5B60AFA 8D588401D144147C Erişim Tarihi: 10 Eylül 2008 www.arkitera.com/h27845-turofedden-beyaz-yildiz-kampanyasi.html adresinden 22 Ağustos 2009 tarihinde alınmıştır. www.cevreorman.gov.tr/Haber.asp?hID=1916 Erişim Tarihi: 22 Şubat 2009 www.cevreorman.gov.tr/hava_02.htm Erişim Tarihi: 12 Ekim 2009 www.gidadaguven.com/hakkimizda/detail.aspx?SectionId=kG8y5EReXLuX7YB7w8m0gg%3d %3d&ContentId=QqnP1bwC2HunoKF7uGE4eg%3d%3d&PartId=NF%2bOOAJxacvw1 G0kJBh1bw%3d%3d adresinden 22 Ağustos 2009 tarihinde alınmıştır. www.ipcc.ch/publications_and_data/publications_and_data_reports.htm adresinden 15 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır. www.kulturturizm.gov.tr/TR/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF3D828A179298319F7433 890CBCD25B16 adresinden 22 Ağustos 2009 tarihinde alınmıştır. www.meteor.gov.tr/veridegerlendirme/yagis-raporu.aspx adresinden 27 Ekim 2009 tarihinde alınmıştır. Yağcı, Ö. (2000). Ekoturizm. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü 120 Yalçınkaya, S.O. (2005). İklim Değişimlerinin Adana Ovasında Yeraltı Suyu Seviyesi ve Deniz Suyu Girişimi Üzerine Etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Hacettepe Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı Yönten, A. (2007). Küresel Isınmanın Azaltılması Politikaları ve Stratejileri. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi Anabilim Dalı Zeydan, Ö. ve Yıldırım, Y. (2007) Küresel Isınmada Etken Olan Hava Kirleticileri ve Ülkemiz Emisyonları. I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul. EKLER EK 1. ANKET FORMU İklim Değişikliğinin Turizm Üzerine Etkileri Araştırması Sayın Katılımcı, Endüstri devrimini takip eden yıllarda atmosfere salınan sera gazları nedeniyle, küresel ısınma adı verilen çevre felaketi yaşanmaya başlanmıştır. Küresel ısınma, iklimi oluşturan basınç, sıcaklık, rüzgâr ve yağışları etkilediğinden, iklimlerde kalıcı olarak değişiklikler meydana gelmektedir. İklim değişikliklerinin sonucunda da kar örtüsünün incelmesi, kara ve deniz buzullarının erimesi, deniz seviyelerinin yükselmesi, iklim kuşaklarının yer değiştirmesi, şiddetli hava olayları ve buna bağlı doğal afetlerin sıklaşması ve etkilerinin kuvvetlenmesi, kuraklık, erozyon, çölleşme görülecektir. Tüm bunların sonucunda da temiz su kaynağı sıkıntısı, salgın hastalıklar, tarım zararlılarının artışıyla besin kaynaklarının azalması gibi insan yaşamını ve diğer canlılar ile yaşam ortamlarını olumsuz yönde etkileyebilecek sonuçlar ortaya çıkacaktır. Bu anket, “İklim Değişikliğinin Turizm Üzerine Etkileri: Antalya İlinde Bir Uygulama” konulu doktora tezinde bilgi toplama aracı olarak hazırlanmıştır. Vereceğiniz cevaplar doktora tezi için kullanılacağından isim belirtmenize gerek olmayıp, elde edilen bilgiler kesinlikle araştırmanın amacı dışında kullanılmayacaktır. Değerli zamanınızı ayırarak katkıda bulunduğunuz için teşekkür eder, işlerinizde başarılar dileriz. Burhan SEVİM Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Turizm İşletmeciliği Eğitimi Bölümü Doktora Öğrencisi Faks: 0372 5563574 E-mail: [email protected] 1. KİŞİSEL BİLGİLER Cinsiyetiniz Bay ( ) Bayan ( ) Eğitim durumunuz İlköğretim Lise ve dengi Ön lisans Lisans Lisansüstü Göreviniz Genel Müdür ( ) Genel Müdür Yrd. ( ) Departman Md. ( ) (Belirtiniz ..……………………) Prof. Dr. Kurban ÜNLÜÖNEN Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Turizm İşletmeciliği Eğitimi Bölümü Tez Danışmanı E-mail: [email protected] Eğitiminizin turizmle ilgisi var mı? ( ( ( ( ( ) ) ) ) ) İşletmenizin Türü Otel 5 Yıldız 4 Yıldız Tatil Köyü 1. Sınıf (5 Yıldızlı) 2. Sınıf (4 Yıldızlı) Evet ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) Hayır ( ) Bölgeniz Alanya Beldibi Finike Kaş Kemer Kumluca Kundu Manavgat Merkez Serik/Belek ( ( ( ( ( ( ( ( ( ( ) ) ) ) ) ) ) ) ) ) 122 2. İşletmemizin iklim değişikliğine karşı tedbirleri vardır. Evet ( ) Hayır ( ) (Cevabınız “Evet” ise bu yaptığınız/yapacağınız çalışmalar aşağıdakilerden hangisi/hangileridir? X işareti ile işaretleyiniz. Cevabınız “Hayır” ise 3. bölüme geçiniz) • İklim değişikliği ile ilgili konularda eğitimler düzenlemek/eğitimlere katılmak ( ) • İşletme ile ilgili çevre politikası ve eylem planı oluşturmak ( ) • Kültür ve Turizm Bakanlığının Çevreye Duyarlılık Kampanyası kapsamında çevre dostu işletmelere verdiği Yeşil Yıldız’a sahip olmak için çalışmalar yapmak ( ) • Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED)’nun Yaşanılabilir Çevre Projesi kapsamında çevre dostu işletmelere verdiği Beyaz Yıldız’a sahip olmak için çalışmalar yapmak ( ) • İşletme organizasyonunu yeniden yapılandırmak. Çevre/atık yönetimi ile doğrudan ilgili yönetim birimleri oluşturmak ( ) • Odalarda pencereler açıldığı zaman otomatik olarak klimayı kapatan sistemler kurmak ( ) • Akkor telli ampulleri tasarruflu ampullerle değiştirmek ( ) • Devamlı kullanımın olmadığı genel kullanım alanlarına harekete duyarlı (sensörlü) lambalar takmak ( ) • Musluklardan ve duşlardan akan suyun debisini maksimum 12lt/dakika veya az olarak ayarlamak ( ) • Standart duş başlıklarını ayarlanabilir tasarruflu başlıklar ile değiştirmek ( ) • Pisuarlarda aynı anda tamamının sifonlanmasını önleyici tedbirler almak ( ) • Tuvaletlerde gereksiz su kullanımını azaltmak için iki butonlu rezervuarlar kullanmak ( ) • Banyo ve tuvaletlere misafirlerin su tasarrufuna yardımcı olmaları konusunda yönlendirici bilgiler asmak ( ) • Bitki ve bahçe sulamasını güneşin en tepede olmadığı zamanlarda yapmamak ( ) • Atık suları arıtıp bahçe sulaması gibi alanlarda kullanmak ( ) • Tesis içinde genel alanlara cam, kâğıt, plastik gibi katı atıkların atılabileceği atık kutuları yerleştirmek ( ) • Tesis içinde genel alanlara pil, batarya gibi tehlikeli atıkların atılabileceği pil toplama kutuları yerleştirmek ( ) • Atık yağları, atık yağların bertarafı yönetmeliğine uygun olarak bertaraf etmek ( ) • Isıtma ve aydınlatma gibi konularda rüzgâr/güneş enerjisi gibi temiz enerji kaynaklarının kullanımına yönelik çalışmalar başlatmak ( ) • Satın alma kriterlerinde ürünün maliyetinin yanında çevre dostu özelliklere sahip olmasına da dikkat etmek ( ) • Bütün pencerelerin ısı yalıtımlarını yapmak ( ) • Çevre düzenlemesinde daha az su tüketen ve karbon emilimi yüksek bitki/ağaçlar tercih etmek ( ) • Kullanılmış tekstil ürünleri, mobilya ve diğer malzemelerin yeniden kullanımına yönelik sosyal sorumluluk projeleri uygulamak ( ) • Ağaçlandırma çalışmaları için kampanyalar düzenlemek ( ) • İklim değişikliğiyle mücadele çalışmaları için bütçeden pay ayırmak ( ) • Diğer (Lütfen Belirtiniz) ( ) • ………………………………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………………………………… 123 3. BÖLÜM Aşağıda iklim değişikliğini önlemeye yönelik işletmelerin uygulaması gereken tedbirlere ve işletmelerin iklim değişikliğinden etkilenme düzeylerine ilişkin bazı yargılar verilerek, sizden söz konusu yargılara hangi düzeyde katıldığınızı belirtilen ölçek üzerinde işaretlemeniz istenmektedir. Ölçeklerden; (1) “Kesinlikle Katılmıyorum”, (5) “Kesinlikle Katılıyorum” seçeneklerine karşılık gelmektedir. Lütfen sizin için en uygun olanına (X ) işareti koyarak görüşünüzü belirtiniz. 1 1 Son yıllarda sıcaklığa bağlı turist hastalık ve şikâyetlerinde artış olmuştur. 2 Son yıllarda sıcaklığa bağlı personel hastalık ve şikâyetlerinde artış olmuştur. 3 4 Son yıllarda elektrik kesintilerinde ve voltaj problemlerinde artış olmuştur. Son yıllarda kuraklığa bağlı su sıkıntılarında artış olmuştur. TÜROFED’in Yaşanılabilir Çevre Projesi (Beyaz Yıldız) desteklenmeli ve tüm tesisler Beyaz Yıldız’a sahip olmalıdır. Kültür ve Turizm Bakanlığının Çevreye Duyarlılık Kampanyası (Yeşil Yıldız) desteklenmeli ve tüm tesisler Yeşil Yıldız’a sahip olmalıdır. Konaklama tesislerinde temiz enerji kullanılmalıdır. Personel ve yöneticiler iklim değişikliği konusunda eğitilmelidir. Tesislerin çevre düzenlemesinde ve dikilen ağaç türlerinde çevreye duyarlı, karbon emilimi yüksek ağaçlar tercih edilmelidir. Bahçe sulamada arıtılmış atık su kullanılmalıdır. İşletmeler konuyla ilgili yönetsel olarak yeniden yapılandırılmalı, su ve enerji tüketimi ile atık yönetimi konularında doğrudan ilgili yöneticiler istihdam edilmelidir. Tesis içinde belli noktalara konuyla ilgili müşterileri uyarıcı ve bilgilendirici afişler asılmalıdır. Tesis içinde belli noktalara konuyla ilgili personeli uyarıcı ve bilgilendirici afişler asılmalıdır. Tesislerde atık pil toplama kutuları bulundurulmalıdır. Tesislerde cam/plastik kutuları gibi katı atık ayrıştırma kutuları bulundurulmalıdır. Tesislerin ısı yalıtımları yapılmalıdır. Mutfakta kullanılan yağlar atık yağ bertaraf yönetmeliğine göre bertaraf edilmeli ve kanalizasyona dökülmemelidir. Satın alma kararı verirken maliyetinin yanında ürünün çevre dostu özelliklere sahip olmasına da dikkat edilmelidir. Gittiğim bir tesiste tasarrufa yönelik uyarı ilanları görürsem, tesisin kalitesi hakkında olumsuz bir izlenim oluşur. Müşterilere suyu, elektriği daha az ve dikkatli kullanın, yiyecekleri ihtiyacınızdan fazla almayın denilemez. Duş başlıklarının değiştirilmesi veya tasarruflu ampul kullanımı gibi tedbirler ciddi bir tasarruf sağlamaz. Tasarruf amacıyla yapılan yenilemeler (lambaların değiştirilmesi, rezervuarların yenilenmesi gibi) yapılan yatırımı amorti etmez. 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 2 3 4. Eklemek istediğiniz diğer düşünceleriniz nelerdir? (Cevabınız için arka sayfayı kullanabilirsiniz.) …………………………………………………………………………………………… 4 5