POMAK KİMLİĞİ

advertisement
POMAK KİMLİĞİ
SEREN ÖZCAN
2013
SEREN ÖZCAN
POMAK KİMLİĞİ
[email protected]
T.C Kültür Bakanlığı Sertifika No: 16420
Genel Koordinatör: Oktay BÜYÜKBECEREN
Editör: Süleyman BİÇER
Grafik Tasarım: Şeref KURTİŞ
Edirne: Ceren Yayıncılık
Birinci Basım
Ekim © 2013
Baskı ve Cilt
Eser Ofset
Çilingirler Cad. Veyis İşhanı No. 4
EDİRNE
Sertifika No: 19950
ISBN-978-605-5553-46-3
------------------------------------CEREN YAYINCILIK & KİTABEVİ
Saraçlar Caddesi Esatpaşa Sok No : 9 EDİRNE
Telefon-Belgegeçer: (0284) 225 63 65
e-posta: [email protected]
© Tüm yayın hakkı saklıdır.
Tanıtım dışında yayıncının ve yazarının izni olmadan
Hiç bir yolla çoğaltılamaz.
POMAK KİMLİĞİ
SEREN ÖZCAN
2013
ÖNSÖZ
Bu çalışma 2013 yılında Trakya Üniversitesinde Uluslararası
İlişkiler Bölümünde lisans araştırma projesi olarak kabul edilmiştir.
Çalışmada savunulan tez şudur ki Balkanların beş bölgesinde
yaşayan Pomakların; Türk mü, Bulgar mı, Yunan mı, Makedon mu,
Slav mı, oldukları sorununa ilişkin cevaplar aranmakla beraber Pomakların tarihi ve kültür parçaları birleştirmek için ele alınacaktır.
Amaç Pomakların kimlik tanımlamasının farklı görüşleri karşılaştırarak kendi savundukları görüşü aydınlatmaktır.
Araştırma projemi yazma ve hazırlama döneminde danışmanım
Doç. Dr. Fahri Türk’e proje için göstermiş olduğu hassasiyete, sabır
ve yardımlarına teşekkürü bir borç bilirim.
Araştırma konum olan Pomakları seçmiş olduğum için beni
araştırma boyunca teşvik eden, kaynaklara ulaşmamda kolaylık sağlayan, projemi kitaba dönüştürmem için yardım eden babam Oktay Özcan’a ve beni bu süreç içerisinde destekleyen, eleştirel bakış açısıyla
çalışmama yardım eden annem Şennur Özcan’a çok teşekkür ediyorum.
Araştırma esnasında yapmış olduğum röportajda yer alan isimlere yardımlarından ve heyecanla beni desteklemelerinden dolayı teşekkür ederim.
Bu çalışmayı Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonucunda tarihinin en büyük soykırımına uğramış ve yaşadığı toprakları terk ederek
büyük bir çoğunluğu bugünkü Türkiye sınırlarına (o zaman Osmanlı
topraklarıydı ) göçen tüm Pomaklara ithaf ediyorum.
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ............................................................................................... 5
1.GİRİŞ ............................................................................................... 9
1.1. Çalışmanın Analitik Yapısı..................................................... 12
1.2. Literatürde Pomak Halkı ........................................................ 18
1.3. Teorik Çerçeve ....................................................................... 20
2. Pomak Kavramı ve Pomakça Dili .................................................. 25
2.1. Bölüm Özeti ........................................................................... 34
3. Pomakların Tarihi .......................................................................... 37
3.1. Bölüm Özeti ........................................................................... 44
4. Pomakların Yaşadığı Yerler ve Nüfusu ......................................... 46
4.1. Bölüm Özeti ........................................................................... 53
5. 93 Harbi ve Timraş Cumhuriyeti’nin Kuruluşu ............................. 55
5.1. Bölüm Özeti ........................................................................... 67
6. Pomak Kültürü .............................................................................. 69
6.1. Pomaklarla Yapılan Görüşmeler ............................................. 75
6.2. Bölüm Özeti ........................................................................... 80
7. Pomak Dernekleri ve Etkinlikleri .................................................. 82
7.1. Bölüm Özeti ........................................................................... 86
8. SONUÇ ......................................................................................... 87
9. EKLER .......................................................................................... 93
10.KAYNAKÇA ............................................................................. 107
1.GİRİŞ
Tarihten günümüze dek her ülke kendisine göre, kendi ideolojik
yapısına ve düşüncesine bağlı olarak bir tarih oluşturmakta sakınca
görmemiştir. Ernest Renan1 bu durum için şöyle diyor: “Millet olmanın birinci şartı tarihi çarpıtmaktır”. İlk başta reddedilecek gibi bulunan bu görüş içinde yaşamış olduğumuz topluma ve dünyadaki toplumlara baktığımızda Ernest Renan’ın görüşünün çok yanlış olmadığını ve gerçekliğe yakınlığını görebiliyoruz. Bu konuda kimin söylediğinin doğru ya da yanlış olduğuna bakmaktan ziyade , milletler tarafından uygulanan bu yöntemin gerçekte Ernest Renan’ın tespiti doğrultusunda oluştuğunu görmekteyiz. Bu bağlamda bu araştırma projesinde tarih boyunca egemen bölge ülkelerinin iç ve dış politikaları
çerçevesinde istismara uğramış Balkanların beş ülkesine yayılmış bir
topluluk olan Pomaklar ve onların tarihi, kültürü, var olma çabaları
incelenecektir.
Balkanlar, dünyanın en buhranlı bölgelerinden olmakla beraber
hala kaynayan bir kazan ve patlamaya hazır saatli bir bomba özelliğini
taşımaktadır. Balkan yarımadası, Avrupa kıtasının güneydoğusunda
yer alan dağlık bir arazidir. Adını ‘ormanla örtülü sarp dağ’ veya ‘dağlar silsilesi’ anlamına gelen ve Türkçe kökenli olan ‘Balkan’ kelimesinden almıştır.2 Bu yarımada batıda Adriyatik Denizi, doğuda Karadeniz, güneyde Akdeniz, Adalar Denizi ve Marmara Denizi ile çevrilidir. Balkanlar jeopolitik-jeostratejik konumu nedeniyle sürekli bir
mücadele alanı olmuştur.
Pomaklar en genel tanımıyla: ‘Pomakça’ dilini konuşan, Slav
kökenli olan ve Balkanların beş ülkesine (Bulgaristan-YunanistanTürkiye-Makedonya-Arnavutluk) yayılmış, çoğunlukla İslam’ı kabul
1
Ernest Renan (d. 28 Şubat 1823, ö. 12 Ekim 1892) Fransız filozof ve yazar.
Erken Hıristiyanlık tarihi ve siyasi teoriler üzerine etkili tarihi araştırmaları
ile tanınmıştır.
2
Sami, Şemseddin,Kamus-ı Türki, İstanbul 1998, s.275.
9
etmiş bir azınlık olan, Müslüman olmayan Pomaklar ise Ortodoks
Hıristiyan olan halktır. Balkan tarihinin karmaşasının bir mirası olarak Pomakların kesin ve uzlaşılan bir köken tespitinde her ne kadar
farklı görüşler savunulsa da Slav kökenli olmaları konusunda bir fikir
birliği mevcuttur, tarih kitap sayfalarında geçen ve gözden kaçırılan
bir gerçeklik söz konusudur ki o da Pomakların Balkanlara gelişi diğer
Slav kavimleriyle birlikte 5-6. yüzyıllara denk gelmektedir. Balkanları
büyük oranda istila etmiş olan bu Slav kavimleri henüz halklaşma
sürecine o dönemde girmemiş olduklarından dolayı kendi kavimsel
isimleriyle anılmaktaydılar. Daha sonraları Paganist 3 inanışa sahip
olan bu kavimler Hıristiyanlaşmaya başlayınca, sahip oldukları mezhepler doğrultusunda kendi aralarında ayrışmalara başlamışlardır.
Sırplar Ortodoks, Hırvatlar Katoliklikle ayrışmışlardır, arada kalan
kesim ve özellikle Pomaklar Hıristiyanlığa, Zerdüştlük’ün Balkan
uyarlaması olan bir inanç biçimiyle, yani Bogomilizm inancıyla isyan
etmiş ve 9. yüzyılda kendi halklaşma sürecini başlatmıştır.
Günümüzde bile Makedonya’daki Torbeş Pomaklarının ismi olan
“Torbeş” ismi o dönemde, yani Pomak ismi henüz kullanılmadan önce
kullanılmaya başlanmış eski isimleridir. Pomakların Bulgarlaşmaya
karşı ve kendi halklaşma sürecini başlatmasının asıl temelinde yer
alan ilk isyanlar, Slav kavimlerinin, Slav olmayan Bulgarlar içerisinde
erimeye başlamalarına bir tepki olarakta ortaya çıkmış ve Rodopların
Slav halkı Bulgarlaşmaya karşı çıkmıştır.
Bulgarlaşmaya karşı direnen Pomak kavimleri Slavik özünü
korumuşlar ve Bogomilizm inancınında ayırt edici etkisiyle de
direnişe geçmişlerdir. Bundan dolayıdır ki çoğu Bulgar tarihçi,
Pomakçanın antik Bulgarca, yani melezleşmeden (Modern Bulgar
3
Paganizm, (zaman zaman Türkçe putperestlik sözcüğü de geniş bir şekilde
aynı anlamda kullanılır fakat paganizm ve putperestlik farklı anlamları içerir)
akide (yani dini esas) anlamında monoteizmden uzak olan ve çok farklı uygulama ve ibadetler içeren dinleri kapsayan geniş bir din bilimleri terimidir.
Ayrıca yoğun bir kutsal sembolizm vardır ve bu çoğunda kendisini puta tapım yani daha belirli anlamıyla putperestlik olarak göstermiştir.
10
ulusu doğmadan önce) önceki Slavların kullandığı dil olduğunu özellikle belirtmektedirler.
Milliyetlerine göre tarihçiler, Pomak kimliğini var olan bu unsurlardan yalnız birisiyle tanımlarken, diğer unsuru görmezden gelmektedirler. Örneğin: Çoğu Bulgar tarihçi Pomaklar ile ilgili konuda,
dil unsurunun altını çizerek , Pomakların Hıristiyan âdetlerini koruduğunu savunmaktadırlar. Hatta, bazı Bulgar yazarlar, bazı Pomakların
evlerinde İncil sakladıklarını ve gizli olarak Hıristiyan ibadetleri yaptıklarını iddia edebilmişlerdir. Bazı Türk yazarlar ise, Pomakların dil
ve kültür boyutuna ilişkin olan bağlarını görmezden gelerek, ortak
unsur olan din unsurunun, yani Pomakların Müslüman olmalarının
altını çizmişlerdir. Hatta bazı Türk yazarlar, Pomakların anadil olarak
Pomakça konuştukları olgusunu bile inkar edebilmişlerdir.
En yaygın tanıma göre, “Pomak” kelimesi, Slavca “pomagam
(yardım etmek)” fiilinden gelmekte ve “yardımcı” (pomagaci) gibi bir
anlama gelmektedir. Pomaklar Makedonya’da bazen “Torbeşi” ve
sıklıkla da “Poturi” olarak isimlendirilirler. Rodoplarda Pomaklara
“Agarjani” veya “Achrjani” dendiği de olur. Rodoplardaki Pomaklar,
bu yörede, Bozok ve Çepni adlarıyla tanıdığımız Yörüklerle komşu
olmuşlardır. Türklerin arasında faaliyet gösteren Âhîlik örgütünden
Pomakların da etkilendikleri görülmektedir. Rodop Pomaklarının kendilerine Agaryani veya Aharyani demeleriyle Âhîlik arasında ilgi ve
bağ sezilmekte, Pomakların bu adı Âhîlik etkisiyle almış olabileceklerine ihtimâl verilmektedir. Burada Aharyani deyince, “Âhî Evrân”ın
hatırlanması gerçekten dikkat çekici ve düşündürücü bir husustur. 4
Bulgar yazarlarının kullandıkları Balgarite Mohamedani veya Balgaro-Mohamedanite (Bulgar Müslümanları veya Müslüman Bulgarlar)
gibi isimlendirmeler, 1870 öncesi hiçbir şekilde bilinmeyen, sonradan
uydurulmuş terimlerdir.
Pomaklar Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonucunda tarihinin
en büyük soykırımına uğramış ve yaşadığı toprakları terk ederek
4
http://sessizliginsesleri.blogspot.com/2012/01/bulgarlar-ve-pomaklar-2mete-esin.html.
11
bugünkü Türkiye sınırları (o dönemde halen Osmanlı topraklarıydı)
içerisindeki yerleşim alanlarına gelmiştir. Halen günümüzde bundan
dolayı diğer tüm parçalardan göçle gelerek Türkiye’de toplaşmış olan
2-3 milyon Pomak kökenlinin yaşadığı tahmin edilmektedir.
Bu araştırma projesine ilgim ; ailemin Bulgaristan ve Yunanistan’da yaşayan ve Türkiye’ye göç etmiş Pomaklardan olması bu araştırmayı yapmama vesile olan ilk nedendir.
1.1. Çalışmanın Analitik Yapısı
Çalışmanın ana çerçevesinde anlatılmak istenen konu Pomak
halkının kimlik tanımlamasının tarihsel süreçte ele alınmasıdır. Bu
konu ele alınırken Balkanlarda ve Türkiye’de yaşamını sürdüren Pomakların tarihine, kültürüne, yaşamış oldukları farklı ülkelerde gördükleri asimilasyon politikalarına, direnişlerine, tarihi süreç içinde
kurmuş oldukları Timraş Cumhuriyetine değinilecektir.
Ele alınacak olan ilk kavram Pomak kelimesidir. Pomak kavramı hangi dilden gelmektedir ve ne anlama gelmektedir, cevap aranacak ilk soru bu kavramın üzerinden gidilerek incelenecektir. Daha
sonra ise Pomakların tarihi konusu ele alınacaktır.
Bu çalışmada savunulan tez şudur ki tüm bu konuların yanında
tam olarak tanımlanmasında farklı görüşlerin var olduğu Balkanların
beş bölgesinde yaşayan Pomakların ; Türk mü, Bulgar mı, Yunan mı,
Makedon mu , Slav mı, oldukları sorununa ilişkin cevaplar aranmakla
beraber Pomakların tarihi ve kültürü parçaları birleştirmek için ele
alınacaktır. Amaç Pomakların kimlik tanımlamasının farklı görüşleri
karşılaştırarak kendi savundukları görüşü aydınlatmaktır.
Çalışmanın varmak istediği sonuç Pomakların ve kültürlerinin
yeni bir oluşum olmadığını, farklı milliyetçi yaklaşımlara rağmen
kendilerinin kimlik tanımlamalarından yola çıkarak tarihi süreçte var
olma çabalarını uluslarararası konjonktürde incelemektir.
Araştırma çalışmasının bağımsız değişkeni ise; Balkanlarda beş
ayrı ülkede yaşayan Pomak azınlığının yaşadıkları ülkelerde Pomak
12
kültürünün yok edilmeye çalışılması ve hakim kültür altında yok sayılmasına rağmen Pomak kimliğinin tanımlamasının yapılması ve
tarihlerinin incelenmesi iken bağımlı değişken ise; Pomakların kendi
kültürünü, dilini yaşatmaya çalışması ve milliyetçi politikalara karşı
aslını unutmama çabalarıdır.
Bu araştırma çalışmasının ele alınmasının siyaset bilimi açısından önemi ise yüzyıllardır süre gelen, fetihlere, savaşlara, yağmalamalara şahitlik eden ve coğrafi konumu nedeniyle bölgesel ve küresel
güçlerin her zaman ilgili olduğu Balkanların beş bölgesinde yaşayan
Pomakların yaşamış olduğu asimile çalışmaları, hakim kültür altında
görülmezden gelinmesi, göç etmelerine maruz kalınmalarının ve kendi
kültürlerini karşılaştıkları zor durumlara rağmen sürdürmeye çalışmalarının tanıtılmasıdır.
Çalışma, analiz edilmesi bakımızdan aşağıda verilen düzende
devam edecektir.
Birinci bölümde; ırk, dil , lehçe, kültür, gelenek,din, mezhepler
açısından dünyanın en karışık ve buhranlı bölgelerinden biri olan Balkan yarımadasında yaşayan Pomakların sahip olduğu bu tabirin kökeni; çalışmanın ana kavramını oluşturan ‘Pomak’ kelimesinin anlamı,
tarihi süreç içersinde ilk kez kim tarafından bu kelimenin kullanıldığı,
değişimi ve Pomakça dili , eldeki araştırmalar dilbilgisel ve tümce
bilgisel araştırmalar dahilinde elde edilmiş veriler çevresinde ele alınacaktır.
İkinci bölümde; Pomakların kesinleşmiş ve uzlaşılan bir köken
tespiti her ne kadar yapılamamışsa da (Slav kökenli olmaları konusunda bir fikir birliği uluslararası alanda mevcuttur), tarih kitapları
arasında geçen ve gözden kaçırılan bir gerçeklik vardır bu da yıllardır
söylenen (Türk resmi söylemi) Pomakların Peçenek-Uz-KumanKıpçak Türklerinin devamı olduğunu boşa çıkarmaktadır çünkü daha
Balkanlara Türk göçü (10. asırdaki) olmadan önceki büyük Slav göçüdür. Bu göçler sırasında Balkanlara Bulgar kavimleriyle beraber ve
akraba olan bir başka kavim olan Ekslavonlar yerleşmiştir ve yerleştikleri bölge yıllar sonra Pomaklar adıyla çıkan toplumun anavatanı
diye adlandırılan Rodoplar bölgesidir. Ekslavonlar incelendiğinde
günümüzdeki Pomaklarla dil, kültür, fiziksel özellik bakımından tıpa13
tıp aynıdırlar. Ekslavonlar 5-6. yüzyılda Balkanlara yerleşerek ilk
yerleşik sisteme geçmiştir. Ekslavon kavmine kayıtlarda hemen hemen hiç rastlanmamaktadır. Sadece Bizansa karşı yaptıkları savaşların
kayıtlarında isimlerine rastlanmakta ve bugünkü Çanakkale’ye kadar
hakimiyetleri altına aldıkları yazılmaktadır. Bizansla ve Bulgar oluşumuna katılan Slav kavimleriyle de sürekli savaş ve toprak kavgası
içerisinde olmaları Ekslavon kavmine karşı bir düşmanlık yaratmış ve
sonrasında Bizans’ın Anadolu’dan gelen Avarlarla anlaşarak Ekslavonları dağıtmaları karşılığında Balkanlara geçişleri sağlanmıştır.
Bu veriler dahilinde Pomak halkıyla ilgili genel bilgilere yer verilerek, bunun çerçevesinde tarihleri ve kökenleri ile ilgili geniş bilgilere yer verilecektir. Bu bilgiler ışığında Balkanlardaki konumları inşa
edilecektir. Pomak halkının hangi ırktan geldiği ve hangi dilin bir kolu
olduğu konusunda farklı fikirlerin var olması nedeniyle karşılaştırılması yapılacaktır. Bu bölümde Pomak halkının tarihi bir perspektifle
tanıtılması amaçlanmıştır.
Üçüncü bölümde ise; Balkanlarda Alt Paleolitik Çağdan5 (İÖ y.
200 -100 bin) bu yana insanlar yaşamaktadır. Yerleşik yaşamın gelişmeye başladığı Neolitik Çağla 6 birlikte, Balkanlarda ve Rodoplarda
daha büyük toplulukların ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Gökkuşağı
gibi fazlasıyla renkli ırki ve dini farklılıkları bir arada bulunduran
huzursuzluğu ve istikrarsızlığı çoğu kez yaşamış olan Balkan yarımadası üzerinde hem Balkan devletleri hem de uluslar arası alanda güçlü
devletlerin çeşitli çıkar ve amaçları bu topraklarda her zaman mevcuttur. Özellikle coğrafi konumu açısından önemli bir stratejik noktada
bulunan günümüzde ‘‘güneydoğu Avrupa’’ olarak adlandırılan bu
bölgede yaşamlarını sürdürmüş ve sürdürmekte olan Pomakların
5
Yontma Taş Devri veya bilimsel adıyla Paleolitik Çağ olarak tanımlanan
Eski Taş Çağı günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce başlamış ve 10.000 yıl
önce son bulmuştur.
6
Cilâlı Taş Devri veya bilimsel adıyla Neolitik Çağ (Yeni Taş Çağı), tarihöncesi çağlardan biridir. İnsanların yerleşik düzene geçmesi de bu dönemde
meydana gelmiştir.
14
yaşadığı bölgeler ve nüfusları bu bölümde veriler ışığında ele
alınacaktır.
Dördüncü bölümde ise ele alınacak konu : Tarihe 1877’de Osmanlı-Rus Savaşı olarak geçen ve Osmanlı’nın Balkanlardaki hakimiyetini büyük oranda kaybettiren ve akabinde pek çok küçük devletçiklerin ortaya çıkmasına sebebiyet veren büyük ve bir o kadar kısa bir
savaş başlamıştır. Fakat savaşın kısa oluşunun tam tersine, Balkan
tarihinde ve belki de dünya savaş tarihinde bu kadar kısa sürede , bu
kadar çok sivil cana kıyılmış olması halen belleklerdeki yerini korumaktadır. Çünkü bu savaş iki devletin ordularının savaşından ziyade
etnik temizlik savaşı olmuştur. Ve bunda en büyük acıyı da Pomak
halkı çekmiş ve soykırıma uğramıştır. Savaşın sonuna doğru tarihler
1878’i gösterirken Plevne bölgesi düşmüş. Lofça Pomaklarının yüz
binlercesi katledilmiş, sağ kalanlar Trakya’ya ve askeri gücü olanlar
Rodop dağlarındaki kardeşleri olan Pomak bölgelerine sığınmaya
başlamışlardır. Rodop dağları o döneme kadar diğer bölgelere nispeten hala büyük kırımlara uğratılamamış, bu da Pomakların sayesinde
gerçekleşmiştir. Fakat savaş sonucunda Osmanlı 3 Mart 1878’de imzalanan Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşmasıyla yenilgiyi kabul etmiş
ve topraklarının Bulgar ve Rus egemenliğine girme tehlikesi ortaya
çıkınca Rodoplardaki Pomak halkı ya ikinci bir soykırım dalgasını
kabul edecekti yada onurlu bir şekilde canlarını ve topraklarını koruyacaklardı. Bulgar ve Rus orduları Rodopları çevrelemeye başladığında, Rodoplarda, yani mitolojik kaynaklara göre “Ölümsüzler Ülkesi”
veya “Ölmek İstemeyen Halk” diyarı olarak adlandırılan yerde Pomaklar bağımsız bir devletleşme kararı aldılar. 7 Rodoplarda başlayan
ilk isyan hareketi, sonrasında bütün Doğu Rumeli’ye yayılmıştır. Bu
7
Kenar, İbrahim, Pomak Timraş Cumhuriyeti Bugün Kurulmuştu,
2012. http://www.demokrathaber.net/pomak-timras-cumhuriyeti-bugunkurulmustu-makale,5183.html.
15
kapsamda Ayastefanos Antlaşması’nın imzalanmasından 40 gün sonra
Rodoplardaki direnişçiler ile Rus-Kazak süvari birlikleri arasında sert
çarpışmalar yaşanmıştır. Bunların devamında ise 13 Temmuz 1878
tarihinde Berlin Antlaşması imzalanmış, Rodoplardaki duruma ilişkin
olarak bir tahkikat komisyonu kurulmuş ve Büyük Bulgaristan 3 kesime ayrılmıştı: Makedonya Osmanlı Devleti’ne bırakılıyordu. Kuzeyde bir Bulgar Prensliği kuruluyor ve Şarkı Rumeli adı altında bir
vilayet kuruluyordu. Fakat burada Timraş Cumhuriyeti yer almamıştır.
İlk başta kullanılan Geçici direniş hükümeti (Rodop Hükümet-i Muvakkatesi ) ismi artık kendisini ” Rodop Timraş Cumhuriyeti” olarak
ilan etmiştir. Bu bilgiler dahilinde Pomak halkının kurmuş olduğu
cumhuriyetin oluşma süreci, meydana gelmesinin tarihi nedenleri ve
sonlanması ele alınacaktır.
Beşinci bölümde ise birincil kaynaklardan elde edilen bilgiler
dahilinde Türkiye’de ve Bulgaristan’da yaşayan Pomaklar ile yapılan
görüşmelerle Pomakların kültür ve gelenekleri ele alınacaktır.
Hey Pomak,
İşte dünya, işte sen, işte toprak
Beş ayrı ülkenin rüzgârlı dallarında
Savrulup duruyorsun yaprak yaprak.
Kıtasında olduğu gibi beş ayrı ülkede yaşamış ve yaşayan Pomakları daha yakından tanımak amacıyla beşinci bölüm ele alınacaktır.
‘‘Pomaklar genel olarak köklerinin bulunduğu yerleşim bölgelerinden Osmanlı-Rus savaşından sonra göç etmiş / ettirilmiştir. Bu
göç dalgası Türkiye ağırlıklı olmakla birlikte; bazı Avrupa ülkelerine
de farklı zamanlarda devam etmiştir. Günümüzde Pomaklar; Türkiye,
Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk, Kosova, İtalya,
Almanya ve İsviçre'de bir arada yaşam sürebilmektedir. Türkiye'deki
Pomaklar genel olarak Trakya, Marmara, Ege ve İç Anadolu'nun batsındaki köy-ilçe-şehir merkezlerinde yaşamaktadırlar. Türkiye'de Pomakların yaşadığı kentlerden birisi de Eskişehirdir. Eskişehir'de yaşayan Pomaklar bir süredir diğer ülke ve bölgelerdeki Pomaklarla ileti16
şim ve etkileşim içindedir. Eskişehir'deki Pomaklar bunu, nüfus yoğunluğuna sahip oldukları Alpu İlçesi Osmaniye beldesinde 2009
yılında kurdukları 'Pomak Kültür Derneği' tüzel kişiliği ile yapmaktadır. 2009 yılında kurdukları derneğin 2.Olağan Genel Kurulu'nu 15
Eylül 2012 tarihinde gerçekleştirdiler. Yurt dışı (Bulgaristan, Almanya), yurt içi (İstanbul, İzmir, Edirne, Kırklareli, Trakya, Çanakkale)
temsilcilerinin ve Eskişehir delegelerinin katıldığı genel kurulda Pomakların farklı ülkelerde yaşadıkları sorunlar ve beklentiler dile getirildi. Pomak Kültür Derneği Başkanı Mehmet Demir konuşmasında
genel kurulu Pomakların tarihi buluşması olarak nitelerken amaçlarının ‘‘Pomak Kültürünü tanıtarak yaygınlaştırmak; tarihlerinin, kültürlerinin ve Pomakçanın kaybolmasına engel olmak’’ Bizler anadilimiz
Pomakçanın, kültürümüzün ve kimliğimizin yok olmasını istemiyoruz.
Pomakçanın varlığını sürdürebilmesi ve yok olma tehlikesinden kurtarılabilmesi için, herhangi bir dilin ihtiyaç duyduğu azami yaşam
ortamının oluşturulması şarttır. Bizler bu amaçla örgütlenme çalışmalarımızı hızla sürdürmekte ve en doğal hak olan demokratik kurumlarımızı oluşturmaya başlamaktayız. Bu çabalarımızın boşa
gitmeyeceğine olan inancımız tamdır. Aynı zamanda bu varolma
mücadelemizde bizleri, duyarlı tüm Pomak dostlarının da yalnız
bırakmayacağına inanıyoruz. Bir bahçede tek bir çiçek olmaz. Anadolu gibi bir halklar bahçesinin, halklar mezarlığına dönüşmemesi için
artık biz de varız diyoruz. Bu açıklama vesilesiyle altını çizmek
istediğimiz en önemli husus ise, tüm bu çalışmalarımızın hiçbir siyasi
odağın güdümünde olmadığı ve sivil, demokratik ve barışçıl hak arama sürecini benimsediğimizdir. Buna çok önem veriyor, geçmişten
ders alarak yolumuzu çiziyoruz dedi.8
Farklı etnik kültürlerin sahip olduğu özellikler unutturulmaya,
silinmeye ya da değiştirilmeye çalışılmaktadır. Azınlıkların tepkileri
devletin onlara uygulayacağı politikalara bağlıdır. Tarihi olayları ele
aldığımızda azınlıklar asimile edilmeye ya da yok edilmeye çalışıldıklarında o devlet için çatışmaları, ayrışmaları, savaşları ve bölünmeleri
beraberinde getirirler. Günümüzde Pomak çocukları dillerini bilme8
http://www.emekdunyasi.net/ed/ed/19514-pomaklar-ne-istiyor.
17
mektedir bunun için bir eğitim almamaktadır. Pomaklar sadece kendi
kültür ve milli kimliklerinin unutturulmaya çalışılmasına karşıdırlar,
herhangi bir toprak talepleri ya da bölücülük faaliyetleri yaşadıkları
ülkelerde gerçekleştirmemektedirler ve buna sıcak bakmamaktadırlar.
Sadece kimlik tanımlamalarının kendilerinin savunduğu yönde olmalarını talep etmektedirler çünkü kendilerini Antik Slav ve Antik Trak
tanımlamakla beraber yok olma ve kimliklerini kaybetme korkusunu
yaşamaktadır. Diğer yandan Pomakların kökenini oluşturan topluluklar bazından hareket ettiğimiz zaman ; bu konuda bugün her ulus
devletin, Pomakların kökenini kendine bağlama gayretinin bir ürünü
olarak, Pomakların oluşumunda yer alan etnik yapılardan birini ön
plana çıkartıp, gerçekleri kendi istediği yönde yönlendirmek istediği
ortadadır. Bu açıdan bakıldığında her ulus devletin savlarının ortak
yönünü; Pomakların varlığının inkarı ve Pomakları kendi uluslarının
bir parçası olarak kabul etmek ve ettirmek istemeleridir.’’9
Çalışma boyunca ele alınan konunun tarihsel süreç içerisinde
anlaşılması için dördüncü ve beşinci bölümlerde anlatılan bilgilerin
ışığında Pomak halkının karşılaştığı asimilasyonlar sonucu kültürlerini
ve dillerini koruma çabalarına değinilecektir.
Ele alınan bilgiler ve varılan sonuçlar dahilinde konu ile ilgili
genel bir özete değinilecektir.
1.2. Literatürde Pomak Halkı
Çalışmada Pomak Tarihi ile ilgili farklı görüşleri içinde bulunduran makale, kitap ve internet üzerinden çıkarılan gazetelerden örneğin (www.pomaknews.com) , ansiklopedi gibi ikincil kaynaklarla
beraber, konunun anlaşılması için birincil kaynaklarla yapılan görüşmelere de bolca yer verilmesine özen gösterilmiştir. Birincil kaynaklar
ise Türkiye’de ve Bulgaristan’da yaşayan Pomaklar ile yapılan birebir
görüşmelerdir.
9
tp://www.balkanlar.net/index.php?iden=139&ind=reviews&op=entry_view.
18
Çalışmada özellikle internette bulunan makaleler üzerinden oldukça faydalanılmıştır. İbrahim Kenar’ın yazmış olduğu ‘ Pomaklar’ ,
‘Kayıp (edilen) Kimlik Pomaklar’ adlı yazılarında Pomaklar hakkında
genel bilgiye sahip olmada yardımcı olmuştur. Yrd. Doç. Dr. Ahmet
Akgün’ün, ‘Bulgaristan’da Asimilasyon ve Zavallı Pomaklar’ adlı
risalesinde Bulgaristan’da yapılan asimilasyon çabalarını görmemize
yardımcı olacak bilgilerden yararlanılmıştır. Prof. Dr. İlker Alp’in
‘Pomak Türkleri (Kumanlar-Kıpçaklar)’ adlı kitabında Pomak halkının Türk boylarından gelindiğine değinilmiştir burada farklı bilgilerden yararlanmak ve çalışmada cevap aranan soruları bulmak için yardımcı bir kaynak olmuştur. Alexis Alexandris’in ‘Ege’yi Geçerken
1923 Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi’ adlı kitapta yazmış
olduğu ‘Din ve Etnisite: Yunanistan ve Türkiye’deki Azınlıkların
Kimlik Meselesi’ adlı yazısı da cevap aranan soruya yol gösterici bir
kaynak niteliğindedir. Prof. Dr. Engin Beksaç'ın yaptığı Arkeoloji ve
Sanat Dergisi olan Aktüel Arkeoloji'nin üçüncü sayısında "Trakya'ya
Adlarını Verenler; Traklar" ve yine bu sayıda "Doğu Trakya'da Traklar" başlıklı yazısına yer verdiği bilgilerden yararlanılmıştır. Çalışmanın teorik çerçevesi oluşturulurken Muhittin Aşkın’ın yazdığı ‘Kimlik
ve Giydirilmiş Kimlikler’ makalesinden yararlanılmıştır. Kimlik kelimesinin anlamı ve çeşitleri üzerinde durulurken bu konu Pomaklar
üzerine yansıtılmış ve karşılaştırılması yapılmıştır.
Çalışmanın kanıtlanabilirliği açısından birçok araştırmacı, akademisyenin akademik nitelikli çalışmalarından yararlanıldığını belirtmek için yukarıda yalnızca birkaç isme yer verilmiştir. Genelde farklı
tezlerin öne sürüldüğü ve Pomakların hangi ırka mensup olduğu konusunda farklı fikirlerin var olduğu Türkçe eserler, akademik makaleler,
internet üzerinden çıkarılan gazeteler, bloglar, Pomaklarla yapılan
söyleşilerden bilgi toplamak ve paylaşmak için yararlanılmıştır. Pomakların, tarihi bir süreç içersinde ele alınması açısından elde edilen
kaynaklar ile, araştırma projesinin literatürü oluşturulmaya çalışılmıştır.
19
1.3. Teorik Çerçeve
Gerçekte hiçbir Pomak, kendini Yunanlı olarak görmez. Tüm
dilsel ilişkilere rağmen kimse Bulgar olmayı da istemez. Kimi zaman
Türk olduklarını iddia ederler, fakat bununla kastettikleri Müslüman
olduklarıdır. Çünkü Osmanlı döneminde İslamiyet’e geçmeleri hızlanmıştır ve onların dinini benimserken kültürel etkileşim oldukça
fazla olduğundan kendilerini Türk gibi hissetmişlerdir buradaki anlam
onların dininden İslam’dan etkilenmeleri ve kabul etmeleridir. Türklerle ilişkileri, genel olarak, kanun karşısında belli bir derece tanınan
ki dilleri, Pomaklar, bu şekilde tanınmamaktadır-güçlü bir örgütten
yardım ve destek isteyen bir ricacı biçimindedir. Kimlikleri sorulduğunda Pomaklar genellikle duraksar.10
Pomaklar, yüzyıllar boyu çok farklı kültürel etkilere maruz
kalmış kimlikleri bu etkilerle şekillenmiştir. Pomakların bugün yaşadığı kimlik krizinin en büyük nedenlerinden biri olan, Pomak çocuklarının son kırk yıldır Pomak dilini ve kültürünü yaşadıkları ülkelerdeki
konuşulan dile adapte olmaları ve o dilde eğitim almalarıdır. Bulgaristan’dakiler Bulgarca, Yunanistan’da yaşayanlar Yunanca, Türkiye’de
yaşayanlar ise Türkçe eğitim gördükleri gibi.
Türkçe konuşmaya başlayan Pomaklar Türkiye’ye bir bağlılıkta
geliştirmiştir. Trakya’nın köylerinde bir araştırma yapmış olan sosyal
antropolog Yannis Frangopoulos’a göre, ‘Pomak etnik yapısı ve diğer
yanda doğmakta olan bir Türk milliyetçiliğinin takip ettiği İslam dini
sürekli bir etkileşim ve hatta bir çatışma içerisindedirler.11
10
Seyppel,Tatjana,Pomaks in Northeastern Greece: An Endangered Balkan
Population, Journal of the Institute of Muslim Minority Affairs,10
(1),Londra,1989,46-47.
11
Alexandris,Alex,Din ve Etnitisite:Yunanistan ve Türkiye’deki Azınlıkların
Kimlik meselesi,Hirschon,Renee,Ege’yi Geçerken 1923 Türk-Yunan Zorunlu
Nüfus Mübadelesi,2,İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,İstanbul,2007,198199.
20
Günümüz dünyasında ‘kimlik’ kavramı ilgi çekici kavramlardan biri olup uluslararası alandaki aktörlerin ana yapı taşıdır. Kimlik
kavramının kullanma amacı bir özelliği, bir niteliği belirtmek içindir.
Çeşitli özellikleri ve nitelikleri olan kimlikler her şeyden önce farklılıkları da ortaya koyar.
Kimlik, en geniş anlamıyla, bireyin ve bireylerin tüm özelliklerini kapsar; hem kişinin kendisini nasıl gördüğü, hem de toplum tarafından nasıl görüldüğü, kimlik kavramıyla alakalıdır. Birey ya da bireyler, kimlikler aracılığıyla bulunduğu toplumsal çevreye uyum sağlar. Sosyolojik kimlik ise, toplumsal cinsiyet ve sınıf belirlemelerinde
kullanılan bir kavramdır. Kültürün, kimliklerin temel belirleyicisi
olduğu düşünüldüğünde kültüre bağlı olarak farklı aidiyetler ön plana
çıkmakta, kimlik de bu unsurlara göre biçimlenmektedir.
Katı kültürel unsurlar, toplumsal kalıtım yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılmakta ve homojen bir topluluk öngördükleri için topluluklara da kimliklerini bu yolla kazandırmaktadır. Katı kültürel unsurların, muhafazakârlığa ve dışlamaya elverişlidir bu yüzden daha çok
olumsuz bir tanımlamayla anılırlar.
Katı kimlik ise, topluluk içinde bulunan farklı kimliklere fazla
bir söz hakkı vermemektedir. Oysaki birçok özelliği içinde bulunduran kimlikler çok yönlü süreçlerden meydana gelmektedir. Kimliği
sadece ötekileştirmeye indirmek ise düşmanlığa dayanan aşırı milliyetçi bir kimlik türü ortaya çıkarmaktadır. Bu tarz kimlik topluluklar
arası alışverişe karşı çıkarak, ötekini sürekli vurgulayarak kendisine
karşı ötekileştirmektedir. Aşırı milliyetçi kimliklerin öteki kimlikleri
hor gören, aşağılayan, dışlayan ve hatta şiddete başvuran ötekileştirme
süreci vardır.
Buna karşılık, esnek kimlik, topluluğu kesin ve katı kriterler
içinde boğmayarak, müzakere edilebilir alanlar bırakmaktadır. Böylece, ortaya hoşgörülü bir kimlik tanımı çıkmaktadır. Esnek kültürün
diğer önemli özelliği de dinamik ve değişime açık olmasıdır. Pomaklar üzerinde özellikle Bulgaristan katı kimlik bakış açısıyla yaklaşmakta onları Bulgarlaştırmaya çalışmaktadır bunda başarılı olamayınca tarihte 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus savaşı sonrası Pomak21
lar katledilmeye başlanmış, ötekileştirilmiştir. Türkiye’ye göç eden
Pomaklar ise burada esnek kimliğin özellikleriyle karşılaşmış ve Türkiye’ye Türkçeye adapte olmaları hız kazanmıştır zaten dini açıdan ve
tarihsel süreç içerisinde Osmanlı’dan beri gelen yakınlık pekişmiş
hatta çoğu Pomak kendini Türkleştirmiştir burada dinin etkisi çok
büyüktür. Toplumun kurumsal yapısı, bireysel kimliği zaman içinde
şekillendirerek, değişime uğratabilmektedir. İnsan, içinde yaşadığı
toplumun milli, dini, siyasal, ekonomik değer yargılarının bir ürünü
olmaya yönlendirilmektedir.
İnsan topluluklarının yaşadıkları bölgenin coğrafi şartlarına
uyum sağlayabilecek fiziksel özelliklere ayrılmış olmaları yaradılış
modelinin bir parçasıdır. Irk kimliğinin insanlığın gündemine bölücü
bir unsur olarak girmesindeki neden, bu biyolojik ayırıma ideolojik bir
kimlik kazandırılmış olmasındandır. İşte bu yüzdendir ki çalışmada
aranan soru Pomakların hangi kimliğe sahip olduğu, hangi ırktan geldiği ve neden yaşadıkları ülkelere göre baskın kültürden ve ırktan
geldiği söylenmekte. Belli bir ırka ait olduğu için, kendini üstün gören
ve diğer ırkları aşağı görerek ezen zihniyet, genetik özelliklerin bir
kimliğe dönüşüme zemin hazırlamıştır. Pomaklar kendi kimliklerini
dışarı vurdukları zaman yaşadıkları ülkelerde aşağı görülme tepkileriyle ve uygulamalarıyla karşı karşıya kalmışlardır.
Kültürel kimliğin meydana gelmesinde ise en etkili faktör din
unsurudur. Dinler sadece insanların inanç dünyasını şekillendirmekte
değil bunun yanında onların sosyo – kültürel yaşantısını da oluşturmakta etkili olan bir unsurdur. Din toplumun en küçük yapı taşı olan
aileden başlayarak; hukuktan, siyasete, sanattan ve hatta ekonomiye
kadar çok geniş bir alan ve dalları içinde insanı biçimlendirmektedir.
Milliyetçilik ise bağımsızlık savaşlarının, mücadelerinin ve devrimlerin ilk aktörü olmakla beraber her zaman bu olayların öncüsü
olmuştur. Milliyetçilik her zaman tarihe damgasını vurmuş olayların
temelini oluşturmuştur. Milliyetçilik, Ulusçuluk ya da Nasyonalizm,
kendilerini birleştiren dil, tarih veya kültür bağlarından bir üstyapı
oluşturabilmiş sosyal birikimlerin adı olan millet veya ulus olarak
tanımlanan bir topluluğun yaşama ve ilerleme ülküsünün toplumların
22
ve insanlığın gelişmesini sağladığına inanan görüştür Millet kavramına sıkı sıkıya bağlılık milliyetçiliği tetiklemiştir. Bir topluluğa millet
dememiz için en genel tanımıyla, içinde toplumsal dayanışma ve kolektif kimlik gerektirmesi gerekmektedir. Milliyetçilik kavramı bazı
zamanlarda iyi ve kötü ayrımı içerisinde ele alınırken, bazen kültürel
ve etnik milliyetçilik, siyasal ve kültürel milliyetçilik ayrımlarına da
tabi tutulmuştur. Bunun nedeni ise milliyetçiliğin zaman içerisinde
değişiklik göstermesinden ve zaman ve koşullardan etkilenmesi gösterilebilir. Milliyetçi düşünce, ortak kültür, gelenek, görenek, kültür ve
siyasi anlamda birlikteliği amaçlarken, yerel farklılıkları görmezden
gelir ve milletin birlikteliği ve daimi için bunları ortadan kaldırmayı
hedefleyebilir. Milli kimlik ön plana çıkartılması için çalışılır. Milliyetçilik içerisinde ‘siz’ ve ‘biz’ ayrışması yaparak ayakta ve üstün
kalamaya çalışmaktadır. Siz kavramı içinde ötekileştirdikleri etnik
gruplara ya da milletlere düşmanca yaklaşırken, biz kavramıyla kendisi için üstün kavramlar kullanmıştır. Bu durum sonucunda ise karşı
taraf üzerinde egemenlik sağlamanın yanında sınıf çatışmasını arttırır.
İşte 93 Harbi’nden sonra ‘siz’ baskısı ile karşılaşan Pomaklar Bulgaristan’da çok zor durumlar yaşadıktan sonra bunun sonucunda Timraş
Cumhuriyeti’ni kurma kararı almışlardır. Milliyetçiler insanlara kim
olduklarını empoze etmeye çalışırlar örneğin milliyetçi yazarlar ve
tarihçiler Pomak halkını Müslümanlaşmış Helenler olarak kabul görürlerken, Bulgarlar ise Müslümanlaşmış Bulgarlar , Türkler ise Pomakları Türk boylarından geldiklerini empoze ettirmeye çalışmaktadır
ve kendilerini haklı çıkartmak için Pomak kimliğinin sadece ya dil ya
da din kısmını tek boyutlu olarak ele alırlar.Bu yolla hem kendi milletlerine hem de Pomakları asimile etmek amaçlı ortak tarih, kültür,
inanç, dil konusunda birlikteliğe gitmek için baskıda bulunurlar.Milliyetçilik bu bağlamda içinde gerginlikler, çatışmalar barındırmaktadır.
Çalışma konusunun etno-kültürel milliyetçilik ile bağlantılı olmasından dolayı içinde barındırdığı gerginliklere değinmek konunun
kavranmasına yardımcı olacaktır. Etno-Kültürel Milliyetçilik kültürel
bağlar aracılığı ile dışlayıcı bir özelliğe sahipken bunun yanında duygusal, milli ruh, biricik milletler ve parçalanmacılık yolunu seçer.
23
Farklı kimliklere sahip olan topluluklar yaşadıkları toplumda var olan
çoğunluğu oluşturan diğer topluluğun içinde asimile olma korkusu
yaşamakta ve kendi içine kapanarak öz kimliğini koruma yolunu seçmektedir. Örneğin Pomakların günlük hayatta yaşadığı toplumlumun
içinde baskın toplumun dilini kullanırken, evde ve kendi aralarında
Pomakça konuşmaları gibi.
Azınlık kavramı ise tarih içerisinde farklı anlamlar ve tanımlamalara maruz kalmasıyla genel olarak ‘‘siz ve biz’’ çatışmasındaki
‘‘biz’’ kavramının dışında olan farklı kavramlar yüklenen bulunduğu
yere göre farklı tanımlamalar getirilen bir hale bürünmektedir.
Azınlık kavramının içini doldurabilmek için birçok kritere sahip
olduğu söylenirken bunlar ise; yerlilik, sayı, etnik menşe, dilsel menşe, dinsel kimlik, renk, göçmenlik, doğum yeri, yurttaşlık olarak sıralandırılabilir.12 Kimlik vurgusuna sahip olan ve uzun süredir bir bölgede yerleşik halde bulunan yerli halkta etnik azınlık teşkil edebilir.
Etnik azınlık genel olarak sosyal ve siyasal dezavantajının yanı sıra
egemen unsurun ayrımcı politikalarına maruz kalınarak paylaşılan
tecrübeler din, dil, kültür, tarih vb, ortak unsurlarla birleşen bireylerin
azınlık olarak nitelendirilmeleri olanaklıdır. 13 Ulusal azınlıkları ise ;
etnik azınlıklardan ayırmada en büyük ve önemli farklılık ‘köklü tarihsel ve kültürel farklılığa’ ve ‘güçlü bir toprak’ temeline sahip olmalarıdır. Tarihsel sebepler yüzünden sınırın yanlış tarafında kalmış olabilirler. Bu durumda ulusal azınlıklar için önerilebilecek üç seçenek
vardır: Sınırların değiştirilmesi, göç ve yerel özerklik. Bu durumların
herhangi birinin gerçekleştirilmesi için ise; azınlığın farklı bir kimlik
vurgusu, ulusal azınlıklar söz konusu olduğunda ulusallık boyutu kazanmaktadır.14
Her mücadele gerçekler üzerine yapılır. Pomakların geçmişini
aydınlatacak verilerin saklanması ve ısrarla dayanıksız tezlerin tekrar-
12
Okutan, M.Çağatay, Teori ve Uluslararası Metinlerde Azınlık Tanımı,
Ankara Üniversitesi, SBF Dergisi, 59-2.
13
Okutan, M.Çağatay, a.g.e.
14
Okutan, M.Çağatay, a.g.e.
24
lanması sonuçta Pomak halkında yara açar ve yaşadıklara ülkeye karşı
güvensizlik duyarlar.
2. Pomak Kavramı ve Pomakça Dili
"Dil" çok eski zamanlardan beri merak edilen ve üzerinde tartışılan bir konu olmuştur. Bunun için "dil nedir?" sorusu üzerine birçok
düşünür tartışmış ve bu soruyu kendilerine sormuşlardır. Platon da bu
soruyu kendine soranlardandır. O, bu soruyu Kratylo adlı eserinde
şöyle cevaplamaktadır: "Kendi özel düşüncelerini sesin yardımıyla,
özne ve yüklemler yardımıyla anlaşılabilir duruma getirmek." 15
Sesli işaretler sisteminden oluşan dil, aynı toplulukta yaşayan
veya aynı milletten olan insanların anlaşabilmelerini sağlayan, nesilden nesile aktarılan en gelişmiş iletişim aracıdır. Dilin kaynağı çok
eskilere dayanmaktadır ve dilin kendinden oluşmuş doğma kuralları
vardır. Dil, toplumun ortaklaşa meydana getirmiş olduğu ve kullandığı
canlı bir varlık olarak nitelendirilen, sosyal bir kurumdur. Dil sosyal
bir kurumdur sözünden anlayacağımız şey insan sosyal bir canlı olmasından kaynaklanmaktadır. İnsan tek başına yaşamaz, yaşayamaz,
ihtiyaçlarını gideremez ve bu yüzden bir toplum içinde toplumla birlikte hayatını idame ettirmesi gerekmektedir. İnsanın kullandığı dil de
sosyal bir kurumdur. İnsan konuşma yetisiyle doğar; ancak kullanacağı dil doğduğu toplumda varlığını göstermektedir ve onun için hazır
bulunmaktadır. Böylece birey doğduğu andan itibaren dili hazır bulur.
Dil, bireylerin üstünde, toplumun en gelişmiş iletişim aracı olan ve
kullanıldığı toplumu içine alan bir kurumdur. Dil kullanıldığı ve yaşadığı toplumun kültürünü yansıtır. Kültürün önemli bir öğesi olan dil
aynı zamanda kültürün gelişmesini ve ilerlemesini sağlar. Kültürün
gelecek kuşaklara taşınması nesilden nesile dilin yardımıyla olur. Dil
insanların iletişiminde doğal bir araçtır. Dil insanların diğer kullandığı
herhangi bir araca benzemez. İnsan kendisinin ürettiği araçlara istediği
15
Platon, Kratylos (1972, s. 274).
25
biçimi verebilir, onu yönlendirebilir; ama dilin doğallığı buna engel
olur. Dilin kendine has kuralları bulunmaktadır. İnsanlar bu var olan
kurallara uyarak dilden faydalanabilirler. Dil yapay bir araç değildir.
Ortak dil olarak oluşturulmaya çalışılan Esperanto 16 dilinin kullanılmayışının, yaygınlaşmamasının bir nedeni de budur. Dil maddi bir
araç gibi oluşturulmaya çalışıldığı zaman doğallığını kaybeder, kendi
kendini üretmez, geliştiremez.
Çalışmanın analitik yapısında da belirtildiği gibi birinci bölümde ele alınacak olan ilk kavram Pomak kelimesidir. Pomak kavramı
hangi dilden gelmektedir ve ne anlama gelmektedir, cevap aranacak
ilk soru bu kavramın üzerinden gidilerek incelenecektir.
Pomaklar ilk olarak Balkan coğrafyasında belki de en tartışmalı
etnik kimliktir. Tartışmalı bir kimlik olarak nitelendirilmesinin en
önemli sebebi Balkanlarda politika sahibi, politika yürütme ve bölgede güç elde etmeye çalışan ülkelerin Pomakların herhangi bir özelliğini ön plana sürerek örneğin; din, dil, kültür gibi unsurları kendi siyasi malzemeleri olarak kullanma ve çıkar istekleridir.
Araştırma sonucunda elde edilen verilerde kullanılan en yaygın
tanıma göre, “Pomak” kelimesi, Slavca “pomagam (yardım etmek)”
fiilinden gelmekte ve “yardımcı” (pomagaci) gibi bir anlama gelmektedir. Hristiyan Slavlar Müslümanlarına Osmanlı ordularına yardım
ettikleri için yardımcı anlamına gelen “pomagaç” adını vermişler ve
bu zamanlarda ‘‘Pomak’’ şeklini almıştır. 17 Pomaklar Makedonya’da
bazen “Torbeşi” ve sıklıkla da “Poturi” olarak adlandırılmaktadırlar.
16
Esperanto (orijinal adıyla Lingvo Internacia), Leh göz doktoru Ludwik
Lejzer Zamenhof tarafından 1887 yılında yaratılan yapay dil. Zamenhof'un
1905 yılında yayımladığı Fundamento de Esperanto (Esperanto'nun Temelleri) kitabında dilin yapısı ve kuralları izah edilir. Kendini Dr. Esperanto olarak
tanıtan Zamenhof, farklı dilleri konuşan kişiler arasındaki iletişim zorluklarının, öğrenilmesi kolay bir ortak dil ile aşılabileceğini düşünerek Esperanto'yu
oluşturmuştur. Günümüzde en çok tanınan ve en çok konuşanı bulunan yapay
dil olmakla birlikte uluslararası iletişim dili olma amacına ulaşamamıştır.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Esperanto.
17
http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/pomaklar.
26
Rodoplarda Pomaklara “Agarjani” veya “Achrjani” dendiği de olur.
Rodoplardaki Pomaklar, bu yörede, Bozok ve Çepni adlarıyla tanıdığımız Yörüklerle komşu olmuşlardır. Türklerin arasında faaliyet gösteren Âhîlik örgütünden Pomakların da etkilendikleri görülmektedir.
Rodop Pomaklarının kendilerine ‘‘Agaryani’’ veya ‘‘Aharyani’’ demeleriyle Âhîlik arasında ilgi ve bağ sezilmekte, Pomakların bu adı
Âhîlik etkisiyle almış olabileceklerine ihtimal verilmektedir. Bulgar
yazarlarının kullandıkları ‘‘Balgarite Mohamedani’’ veya ‘‘BalgaroMohamedanite’’ (Bulgar Müslümanları veya Müslüman Bulgarlar)
gibi adlandırmalar, 1870 öncesi hiçbir şekilde bilinmeyen, sonradan
uydurulmuş terimlerdir.
Pomak ismini ilk olarak açıklanmaya çalışılması 1882 yılında
F.Kanitz tarafından yapılmıştır. O da Pomak adının, Slavca ‘Pomaçi’
(yardım etmek) eyleminin ‘Pomagaçi’ (yardımcılar) şeklinden meydana geldiğini ve Pomakların, Osmanlı ordusuna yardım ettikleri için bu
ismi aldıklarını belirtmektedir. Pomak kelimesine 1877-1878 Osmanlı
Rus Savaşı’ndan sonra Türkçe kaynaklarda rastlanılmaktadır.
Pomakların konuştukları dil olan Pomakça, güney Slavcanın
ağızlarından biri olarak kabul görmektedir. Her ne kadar zaman içinde
bilimsel amaç olarak değil de politik amaçlarla Pomakların dili Bulgarcanın bir ağzı ya da Antik Yunanca kökenli kabul edilse de Pomakça dili üzerine yeterince ayrıntılı yapılmış bir araştırma bulunmamaktır. Ancak elde edilen araştırmalar dilbilgisel ve tümcebilgisel
anlamda Slav Dili olduğunu göstermektedir. Pomakça diğer Slav dilleriyle aynı kökenden gelmekle birlikte Bulgarcaya da çok yakındır
ve bu iki dil arasında karşılıklı anlaşabilirlik mümkündür. Fakat Pomakça'da büyük oranda Türkçe sözcükler de bulunur, bu yüzden Bulgarların büyük bir kısmı Pomakçanın bazı kelimelerini anlamakta
güçlük çekmektedirler. Balkanlarda ve Türkiye’de Pomakçanın eğitim
dili olmaması nedeniyle dil çok fazla gelişememiş ve Balkanlarda
varlığını gösteren diğer Slav dilleriyle ayrımı derinleşmiştir. Kiril
Alfabesi ile yazımı daha kolaydır. ya-ts-ch gibi seslerin karşılıkları
genellikle Latince tek harf ile ifade edilemez. Bilinen beş tane şivesi
vardır. Bunlar;
27
1- Lofça yöresi Pomakçası
2-Rodop bölgesi Pomakçası
3-Batı Trakya bölgesi Pomakçası
4-Drama,Karacaova ve Tikveş bölgeleri Pomakçası
5-Gora(Arnavutluk) Pomakçası
Pomak Enstitüsü Pomakçanın yazı dili haline getirilmesine katkıda bulunmak amacıyla ilk Pomakça alfabe kitabını yayımlamıştır.
Pomak Enstitüsü Başkanı İbrahim Kenar, Balkanların altı ülkesinde;
Bulgaristan, Yunanistan, Türkiye, Makedonya, Arnavutluk ve Kosova’da yaşayan Pomak halkının kendi alfabesi olmadığı için yaşadıkları
ülkelerin alfabelerini kullanmalarından ötürü değişik ülkelerde yaşayan Pomakların birbirlerini anlamalarının zorlaştığını söyledi. Pomakçanın yazı dili olmasını ve gelişmesini sağlamak için 2011
yılında kurdukları Pomak Enstitüsü’nün önüne ilk görev olarak bir
Pomak alfabesi hazırlama görevini koyduğunu ifade etti. Pomak dil
bilimcisi olmadığını için Pomakçayı en iyi ana dili olarak konuşan
kişilerle ilişki kurduklarını ve yıllar süren çalışma ve tartışmaların
sonucu olarak ‘‘Pomashku Alfabe’’ adını verdikleri kitabı hazırladıklarını söyledi. Alfabe Latin harfleri temel alınarak hazırlanmış ve 29
harften oluşmakta. Tek harfte bir takım Pomakça seslerin ifade edilememesinden kaynaklı ‘‘ts=İnceltilmiş Ç sesini çıkartır’’ ‘‘tz = Türkçedeki c harfini ifade ediyor’’ gibi kendine özgü ifadeler alfabeye
girmiştir. Alfabenin esas olarak Türkiye’de yaşayan Pomaklara yönelik olduğunu belirten Kenar en büyük Pomak nüfusunun Türkiye’de
yaşamasına rağmen Pomakçanın en fazla yok olmak üzere olduğu
ülkenin de Türkiye olduğunu söyledi. Türkiye’de kendini Pomak olarak tanımlayan 2 milyonu aşkın insan olmasına rağmen bunların büyük çoğunluğunun Pomak kimliğinin kimlik olarak ayırdına varamamış olmalarına dikkat çekti. Pomakların etnik olarak Slav ulusu içerisinde yer alan bir halk gurubu olduğunu vurgulayan Kenar Pomakçanın Bulgarca, Makedonca ve Sırpçaya benzemesine rağmen farklı
bir dil olduğunu belirtti. Pomakların tarih boyunca asimilasyona karşı
çıktıklarını, 10. Yüzyılda kendilerini Bulgarlaştırmaya çalışanlara
karşı direnerek Slavik özlerini koruduklarını, Hıristiyanlık içerisinde
28
bir kol sayılan ve Manizmin Balkan uyarlaması olduğu söylenen Bogomilizm inancıyla isyan edip halklaşma sürecini başlattıklarını dile
getirdi. Kenar, günümüzde Türkiye’de Pomakçanın unutulma ve yok
olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu hatırlatıyor ve bu nedenle de
hazırladıkları alfabenin Pomak dili ve edebiyatının gelişmesine katkıda bulunacağını ifade ediyor.18
Pomakça %70 ve daha yüksek oranlarda Slavca, belki %20 civarında Türkçe (Balkanlardaki pek çok devlettin dilinde Türkçe kelime oranı bu orana yakındır ,uzun yüzyıllar boyunca Osmanlı idaresinde yaşamaktan kaynaklı) ve daha küçük oranlarda Grek ve bölgedeki
diğer dil ve diyalektlerden oluştuğunu söylemek çokta yanlış olmayacaktır . Bunun da çok anlaşılır bir açıklaması vardır. Esas itibarı ile
Slavcanın bir diyalekti olan Pomakçanın 4 aşırı aşkın Osmanlı yönetiminde Türkçeden bir çok kelimeyi almasından daha doğal bir şey
olamaz, hele ki dinsel inanışta Türk kesimiyle aynı olunca, bu etkileşim ve alış veriş çok daha fazla olmaktadır. Nitekim aynı şeyi Bulgaristan, Bosna&Herzingovine, Mısır, İsrail, Fas ve Yunanistan’da görmek mümkündür. Birçok Türkçe kelime hala geniş bir şekilde günlük
kullanımda Pomakçanın gramer yapısı tamamen ve kesinlikle Slavcadır. Aynı Feminen-Maskülin ve nötr cümle formları vardır ve bu özellik Türkçede hiç bir şekilde yoktur. Bir dili incelerken, o dilin dışarıdan aldığı kelimelere bakmak yerine o kelimelerin nasıl kullanıldığına
bakmak gerekmektedir. Eğer ki dilin dışarıdan aldığı kelimelere bakarak bir hüküm verecek olursak büyük bir hataya düşeriz. Her dilde
başka dillerden gelmiş binlerce kelime çıkartılabilir. Örneğin Türkçeye bakarsak Arapça ve Farsçalardan tutalım, Fransızcalara, İngilizcelere kadar kaç bin kelime artık Türkçenin günlük kullanımına girdiğini
çok rahat görebiliriz. 19
18
http://pomak.blogspot.com/.
http://pomaktarihi.blogspot.com/2011/04/pomaklar-uzerine-dusunceler1.html .
19
29
1
Enni
Edin
Adin
2
Dve
Dva
3
Tri
4
Çetri
5
Pyat
Pyet
6
Şest
Şyes
7
Şedem
Sedem
8
Vosem
Osem
9
Devyat
Devet
10
Desyat
11
Edinnaysi
12
Dvenaysi
13
Trinaysi
14
çetrinaysi
15
Petnaysi
16
Şestnaysi
17
sedemnaysi
18
vosemnaysi
19
devyatnaysi
20
dvedesyat
30
Tridesyat
40
çetridesyat
50
petdesyat
Enninaysi adinnaysi
Dvatsat
30
adna idna
60
şestdesyat
70
sedemdesyat
80
vocemdeset
90
devedesyat
100
Sto
200
Dvesta
500
Pyetsot
1000 Hilyada
Tysyacha
Tablo 1 : Şivelere göre Pomakça sayıların Latince okunuşları.
Evet
Da
Hayır
Ne
Koy si?
Kimsin?
Kok ste?
Nasılsınız?
Kak tebe?/teba zavut?/kakse
kazuvaş?/ kak to ime?/ kak
teba vikat se(sa)?
Adın ne?
Kak vas zavut?/ kak ste ka- Adınız nedir?
zuvay?/ kak vas vikat se(sa)?
Znayete li (vie) Pomatskiy?
Pomakça biliyor musunuz?
Razbirate li (vie) Pomatskiy?
Pomakça anlıyor musunuz?
Kolku godine ste (vie)?
Kaç yaşındasınız?
Kuga şa se vidime pak?
Yine ne zaman görüşeceğiz?
31
Razbiram
Anlıyorum
Ne razbiram
Anlamıyorum
Bihte li govorili malko po Biraz yavaş konuşabilir misibavno?
niz?
İmam malko nujda ot prati- Biraz pratiğe ihtiyaçım var
ka
Na kolko çasa ?
Saat kaçta?
Priyatno mi e
Memnun oldum
Radvam se çese zapoznah- Tanıştığımıza sevindim
me
Blagodari dobre sam
İyiyim teşekkür ederim
Tablo 2 : Pomakça tanışmada kullanılan genel cümlelerden örnekler20
Balkanlar birçok farklı ya da yakın kültürlerin ve uygarlıkların
beşiği olarak adlandırılan bir coğrafi bölgedir. Balkan toprakları, kendinde her kültürün ve uygarlığın zenginliklerini bulundurmakla birlikte tarihten bugüne kadar barbarlığın izlerini en çok taşıyan katliam
zihniyetinin etkisinde kalan bir bölge olmuştur. Jeopolitik ve stratejik
açıdan önemli bir bölge olan Balkanlar bu yüzden birçok emperyal
olarak adlandırabileceğimiz güçlü devletlerin her zaman ilgisini çeken
ve bunların güç denemelerine maruz kalmış bir coğrafya olmuştur.
Bu bölge İskender'den, Cermenlere, Hunlardan Kafkas kavimlerine,
Perslerden, Osmanlıya, Ruslara tanıklık etmiş ve başrol oynamıştır.
Pomakların kültürü gibi birçok küçük olarak nitelendirilen kültürlerin ve onların dillerinin varlığının son bulması için bulunan hakim
kültürler bu dilleri etkisi altına alırken kendisinin edebiyat olarak üstünlüğünden, hikayeler ve efsanelerle kendilerinin övülmesinden bahsedilerek çekirdek aileler içinde konuşulan ana dilin etkisi azaltılmaya
20
http://pomakcaogreniyorum.blogspot.com/p/gunluk-konusmalar.html.
32
çalışılmaktadır. Bunun yanında ev dışında ana dilin konuşulması sonucu hakim dil altında unutulmaya yüz tutar çünkü okul ve iş gibi
alanlarda ana dil daha az konuşulur hale gelir ve dilin konuşulma ömrünün azalması böylece başlar. Her dilin yaşama süresinin aynı oranda
olması beklenemez. Hangi dilin ne kadar yaşayacağını önceden kestirmek pek mümkün değildir. Günümüzde ölmüş diller olduğu kadar,
şuanda varlığının son demlerini yaşayan , yok olmaya yüz tutmuş,
bazıları da kasten katledilen diller de varlığını sürdürmektedir. Günümüzde yapılan araştırmalara göre 2498 tane dil yok olma tehdidi
altında ve var olma mücadelesi içerisindedir. Pomakça ise UNESCO
tarafından halen bir dil olarak kabul edilmemektedir o yüzden de kaybolan diller listesinde Pomakça bulunmamaktadır.
Bugün Pomakların yaşadıkları tüm ülkelerde Pomakça diline
karşı bir çok yöntemle yapılan yasaklamalar ya da yozlaştırmalar
sayesinde dil kıskaca alınmıştır. Pomakça dili dar alanlar içinde
geliştiği için sınırlı kelime hazinesine sahipken, yapılan uygulamalar
sonucu dildeki gerileme daha da artmaktadır. Artık bu dil, sınırlı alanlarda konuşulmaya yüz tutmuştur örneğin, evler, mahalleler ya da
köyler gibi.
Türkiye’de 1935 yılında yapılan nüfus sayımının Pomaklarla
ilgili olan Trakya bölümünden Edirne ve Kırklareli şehirlerinde
Pomakça ve Türkçe konuşanların rakamları aşağıdaki gibidir. Yapılan
nüfus sayımı sonucu Türkçe ve Pomakça konuşanların yanı sıra Arnavutça, Boşnakça, Bulgarca, Ermenice, İspanyolca, Kıptice,
Kürtçe,Rumca ,Tatarca ve Yahudice de bulunmaktadır çalışma projesinin konusu gereğinde bunların rakamlarına yer verilmemiş sadece
Türkçe ve Pomakça konuşanların rakamları 3. ve 4. tabloda verilmiştir.21
21
Trakya İstatistik Yıllığı, Cilt-II , 1939, Neşriyat no :139 , Arşiv No:
0013276.
33
EDİRNE
Dil
Erkek
Kadın
Toplam
Türkçe
85362
84633
169.995
Pomakça
3553
3622
7175
Tablo 3: 1935 yılı Türkiye’de yapılan nüfus sayımı sonucu
Edirne’de Türkçe ve Pomakça konuşan kişilerin sayıları
KIRKLARELİ
Dil
Erkek
Kadın
Toplam
Türkçe
88535
70137
158672
Pomakça
4249
4578
8827
Tablo 4: 1935 yılı Türkiye’de yapılan nüfus sayımı sonucu
Kırklareli’de Türkçe ve Pomakça konuşan kişilerin sayımı
2.1. Bölüm Özeti
En geniş anlamıyla dil; düşünce, duygu ve güdüleri, doğrudan
doğruya ya da dolaylı olarak aktarmaya yarayan en gelişmiş iletişim
aracıdır.
Balkan coğrafyasında belki de en tartışmalı etnik kimliklerden
biri de Pomaklardır. Haklarında bir çok tartışma olmasının en önemli
sebebi Balkanlarda politika sahibi, politika yürütme ve bölgede güç
elde etmeye çalışan ülkelerin Pomakların herhangi bir özelliğini ön
plana sürerek örneğin; din, dil, kültür gibi unsurları kendi siyasi malzemeleri olarak kullanma ve çıkar istekleridir.
Araştırma sonucunda elde edilen verilerde kullanılan en yaygın
tanıma göre, “Pomak” kelimesi, Slavca “pomagam (yardım etmek)”
fiilinden gelmekte ve “yardımcı” (pomagaci) gibi bir anlama gelmektedir. Hristiyan Slavlar Müslümanlarına Osmanlı ordularına yardım
34
ettikleri için yardımcı anlamına gelen “pomagaç” adını vermişler ve
bu zamanlarda ‘‘Pomak’’ şeklini almıştır. Pomak ismini ilk olarak
açıklanmaya çalışılması 1882 yılında F.Kanitz tarafından yapılmıştır.
O da Pomak adının, Slavca ‘Pomaçi’ (yardım etmek) eyleminin ‘Pomagaçi’ (yardımcılar) şeklinden meydana geldiğini ve Pomakların,
Osmanlı ordusuna yardım ettikleri için bu ismi aldıklarını belirtmektedir. Pomak kelimesine 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra
Türkçe kaynaklarda rastlanılmaktadır. Pomakların dil olan Pomakça,
güney Slavcanın ağızlarından biri olarak kabul görmektedir. Pomakça
diğer Slav dilleriyle aynı kökenden gelmekle birlikte Bulgarcaya da
çok yakındır ve bu iki dil arasında karşılıklı anlaşabilirlik mümkündür.
Balkanlarda ve Türkiye’de Pomakçanın eğitim dili olmaması nedeniyle dil çok fazla gelişememiş ve Balkanlarda varlığını gösteren diğer
Slav dilleriyle ayrımı derinleşmiştir. Bilinen beş tane şivesi vardır.
Bunlar; Lofça yöresi Pomakçası, Rodop bölgesi Pomakçası, Batı
Trakya bölgesi Pomakçası, Drama-Karacaova ve Tikveş bölgeleri
Pomakçası, Gora (Arnavutluk) Pomakçası. Pomak Enstitüsü Pomakçanın yazı dili haline getirilmesine katkıda bulunmak amacıyla ilk
Pomakça alfabe kitabını yayımlamıştır. ‘‘Pomashku Alfabe’’ adını
verdikleri bu kitapta alfabe Latin harfleri temel alınarak hazırlanmış
ve 29 harften oluşmaktadır. Esas itibarı ile Slavcanın bir diyalekti olan
Pomakçanın Osmanlı yönetiminde Türkçeden bir çok kelimeyi alması
doğalken ve ayrıca dinsel inanışta Türklerle aynı olunca , bu etkileşim
daha fazla olmaktadır. Birinci bölümde Pomakça sayılar ve günlük
konuşmalar tablo içinde ele alınarak gösterilmiştir. Günümüzde yapılan araştırmalara göre 2498 tane dil yok olma tehdidi altında ve var
olma mücadelesi içerisindedir. Pomakça ise UNESCO tarafından
halen bir dil olarak kabul edilmemektedir o yüzden de kaybolan diller
listesinde Pomakça bulunmamaktadır.
Türkiye’de 1935 yılında yapılan nüfus sayımının Pomaklarla
ilgili olan Trakya bölümünden Edirne ve Kırklareli şehirlerinde
Pomakça ve Türkçe konuşanların rakamlar tablo içinde belirtilmiştir.
Genel olarak birinci bölümde ilk önce dil nedir ve özellikler
nelerdir genel olarak anlatılmıştır. Daha sonra çalışmanın ana konusu
olan Pomakların isminin nereden geldiği, Pomak isminin hangi dil ile
35
ilişkisi olduğu , Pomak halkının kullandığı Pomakça dilinin dilbilgisel
özelliklerine değinilmekle beraber, örnek olması amaçlı latince
yazılışları ve Türkçe anlamlarıyla Pomakça sayılar ve günlük genel
konuşmalar iki ayrı tabloda verilmiştir . Dillerin genel özelliklerinden
kısaca bahsedilmesiyle Pomakçanın var olan ama gittikçe sınırlı alanda kullanılmaya ve yeni nesil Pomakların kendi dillerini
öğrenememelerinden, unutmalarından ve bunların nedenlerinden bahsedilmiştir.
36
3. Pomakların Tarihi
Ekslavon kavmi, Balkan coğrafyasına 5. ve 6. yüzyıllarda yerleşerek ilk yerleşik hayata geçmiştir ve bu olay Pomaklar açısından
önemlidir. Ekslavon kavmiyle ilgili yapılan araştırmalarda elde edilen
bilgilerde, Ekslavon kavmine yazılı belgelerde pek rastlanmamaktadır.
Ekslavon kavminin ismine rastlanması Bizansa karşı yaptıkları
savaşları anlatan kayıtlarda görülmektedir. Verilerde görülen şudur ki
Çanakkale’ye kadar hakimiyet alanları bulunmaktadır. Ekslavonlar
tarih içerisinde Bizans İmparatorluğu ve Bulgar oluşumana katılmayı
tercih eden diğer soydaş slav kavimleriylede sürekli olarak savaş ve
toprak çekişmesi içerisinde olmuştur ve bunun sonucunda Ekslavon
kavmine karşı bir düşmanlık oluşmuş bunun devamında Bizansın
Anadolu’dan göçen Avarlarla anlaşmaya varıp Ekslavonları dağıtmaları ve ortadan kaldırmaları karşılığında Balkanlara geçmelerine imkan verilmiştir. Avarlarla yapılan savaşlar sonucunda yenilgiye
düşmüş olan Ekslavon kavmi iki ayrı kola ayrılarak çoğunlukla Kuzey
Bulgaristan bölgesinde Lovech, Plevne, Teteven ve Shumnu’ya
gönderilmişlerdir. Geriye kalanlar ise Makedonya dolaylarına
dağılmışlardır ve elde edilen bilgilere göre Yugoslavya Pomaklarının
oluşmasında başrol oynamışlardır. Makedonya’da yaşayan Pomaklara
‘Torbeş’ denilirken,
Kosova’da yaşayan Pomaklar ise Goranlar/Goralılar (Dağlılar, Yukarılılar) olarak adlandırılmışlardır. Ekslavonlar yerleşik hayata geçme ve bunu başarabilme konusunda başarılı
ve uyumludurlar. Bu başarıları yerleştikleri yerlerde köy kurmalarından anlaşılmaktadır. Ekslavonların kurmuş oldukları köyler bugün
kayıtlarda Pomak yerleşim bölgeleri olarak yer almaktadır. Türkiye
Trakyasındaki yaşayan Pomakların % 50′sine yakını (Teteven-PlevneLofça’dan) gelen Pomaklardır.
Pomak Kültür Derneği, Halkların Demokratik Kongresi’nin
Petrol- İş Sendikası’nda 3 Kasım 2012’de düzenlediği Halklar ve
İnançlar Konferansında Pomakları tanıtan bir sunum yaptı. Konferansta okunan tanıtım metnini şudur:
37
Sadece Türkiye’de değil. Türkiye’nin Pomakları Türkleştirme
çabasının aynısı Yunanistan’da Traklara dayandırarak Yunanlaştırma,
Bulgaristan’da da Bulgarlaştırma olarak karşımıza çıkıyor. Türkler,
Pomakların soyunu Oğuz Türklerine, Peçeneklere dayandırmaya çalışıyorlar. Grekler, Pomakları İskender’e akraba çıkartarak, ne kadar
Grek olduklarını ispata çalışırlar. Aynı şeyi Bulgaristan da Slav yanlarını hatırlatarak Bulgarlaştırma konusunda yapıyor. Bulgarlara göre
Pomaklar, Müslümanlığı benimsemiş Bulgarlardır. Yunanlar da aynı
şekilde Pomakların Müslümanlığı benimsemiş Traklar olduğunu iddia
ediyorlar. Bu konuda Türklerin ileri sürdüğü görüşe göre ise Kuman,
Kıpçak ve Peçenek Türkleri, 10. yüzyıldan itibaren Balkanlara gittiğinde oranın halkıyla kaynaştı. Dilini öğrendi. Kültürünün büyük bir
bölümünü benimsedi. Tam dinlerini de kaybetmek üzereyken Osmanlı
Balkanlara yetişti. Böylece Türkler birbirleriyle tekrar kaynaştı. Bu
iddiaların ortalıkta dolaşıp durmasının nedeni elbette bu konuda Pomakların bu güne kadar ciddi bir çaba içine girmemiş olmalarıdır.
Çeşitli sebepleri üzerinde durulabilir neden böyle bir çabaya girişilmediğinin. Balkanlar’da 19. yüzyılda alevlenen uluslaşma sürecini
kaçırdıklarını düşünebiliriz bu anlamda. Diğer bir neden ise, dinsel
kimlikle tercih yapmak zorunda kaldıkları için Türklüğün içinde gönüllü olarak erimeye çalışmalarıdır. Bu da onları tarih bilincinden
yoksun kılmıştır. Yine de bir halk olarak varlıkları tam olarak inkâr
edilemediği için her zaman hâkim ulusların baskılarına maruz kaldılar.
Pomaklar, antik bir Slav halkıdır. Boşnaklar ve Arnavutlar gibi 14.
yüzyıldan itibaren topluca Müslüman olmuş, Balkanların kadim halklarındandır. Tabi İslam’a geçiş daha geniş bir tarihsel süreci kapsar,
ancak yoğunluk 14. yüzyıldan itibarendir. Pomakların, topluca Müslüman olmalarının ileri sürülen sebeplerinden biri, İslam inancından
önce Hıristiyanlığın bir mezhebi olan Bogomilizm inancının Pomaklar
arasında yaygın oluşudur. Bogomilizm, ortaçağda, Bulgaristan dolaylarında ortaya çıkmış bir Heterodoks inanç akımıdır. Tıpkı İslam heterodoksları gibi, Bogomiller de sivil itaatsizliği savunur, yaşadıkları
topraklarda hiyerarşik düzeni reddederler ve çoğunlukla gezgin keşiş/derviş hayatı sürerlerdi. Bogomil keşişleri, İtalya ve Fransa’ya
kadar ulaşarak, öğretilerini yaymış ve buralarda Kathar inanışının
38
doğmasına önayak olmuşlardır. Her daim Anadolu Heterodokslarıyla
yakın ilişki içinde olan, hatta vakti zamanında Şeyh Bedrettin’e de
yardım eden Bogomiller, 14. yüzyıldan itibaren Osmanlının Balkanlarda hâkimiyet kurmasıyla Bektaşiliğe yönelmişlerdir. Pomakların
antik bir Slav halkı olduğunu belirtmiştik. Tarihi konusunda da büyük
bir kafa karışıklığı, hatta manipülasyon yaşandığını. Bizce Pomakların
kabul edilebilir, gerçek tarihini ancak yine de Pomaklar yazacaktır.
140 yıl sonra Balkanlarla birlikte Türkiye’de de tekrar uyanmaya başlayan Pomaklık bilinci, bu konuda artık, kültürel birikimini yok etmemek için ciddi adımlar atmayı zorunlu kılıyor. Yine de kabul edilebilir bir görüş, Pomakların Ekslavon (yani Slavların en eskileri) bir
halk olduklarıdır. Buna göre, Pomakların ataları oldukları iddia edilen
Ekslavonlar, Bogomilizmi bir mezhep olarak benimsemişlerdi. Bundan dolayı da yaşadıkları bölgelerde soydaşlarıyla hep çatışma halinde
oldular. Özellikle Bulgarlarla. Bu tanımın devamı olarak Pomakların
Bizanslılarla da sürekli bir savaş halinde oldukları tezi onların, Osmanlı’ya Balkanlar’da yayılması için neden yardım ettiklerini de açıklayabilir. Ancak buradan hareketle Pomagi/Pomagiç/Pomojiç (yardımcılar) gibi tezlere ulaşmak da Pomaklara yapılan bir hakarettir.
Pomaklar da Müslüman olan diğer Türk olmayan unsurlar gibi, Osmanlı Devletine büyük hizmetlerde bulunmuş ve onun en tepesine
kadar yükselmişlerdir. Büyük Osmanlı tarihçisi ve din âlimi Ahmet
Cevdet Paşa bir Pomaktır. Yine, Deliorman pehlivanlarının piri kabul
edilen Kel Aliço Pomaktır. Bunlar, Pomakların en yoğun yaşadığı
yerlerden biri olan kuzey doğu Bulgaristan’daki Plevne iline bağlı
Lofça kasabasındandırlar. Ancak Pomaklar sadece Lofça yöresinde
yaşamaz; güneyde, Makedonya ve batı Trakya’da da Pomaklar yoğundur. Daha doğrusu Osmanlı'nın son dönemine, 93 Harbine kadar
durum böyledir. 93 Harbinden önce bugünkü Bulgaristan’da Türk ve
Müslüman unsurlar çoğunluktaydı. Rus ve Bulgarlar, bunların büyük
bölümünü sürdüler ve katlettiler. Balkan Savaşlarında aynı şeyler devam etti. Sürülen ve katledilenler arasında Pomaklar ve Müslüman
Çingeneler de vardı. Bu olaylardan sonra Bulgarlar çoğunluğa geçtiler
ve Bulgaristan kuruldu. Bulgaristan’da faşist ve komünist dönemde de
Pomaklara yönelik sistemli soykırım devam etti. Bulgarlar, onların
39
“Müsümanlaştırılmış Bulgarlar” olduğunu söyleyerek, onları Hıristiyanlaştırmaya çalıştılar. 1970’lerde uygulanan ad değiştirme politikaları önce Pomaklar üzerinde başladı. Daha sonra Türklere de sıra geldi. Benzer bir süreç Yunanistan’da da yaşandı. Yunanlılar, zaman
zaman baskıyla zaman zaman da müsamahayla Pomakları Batı Trakya
Türklerinden ayırmaya ve asimile etmeye çalıştılar. Onların “Müslümanlaştırılmış Traklar” olduğunu iddia ettiler. Bir görüşe göre de,
zamanında Müslümanlığı seçmiş bir Slav halkı olan Pomaklar, Osmanlı hakimiyeti altında tıpkı Boşnaklar ve Arnavutlar gibi can korkusu ya da vergi vermemek için İslam’a geçmişlerdir. Sonuç olarak
kim ne derse desin, Pomaklar, antik bir Slav halkıdır. Yukarıda anılan
egemen toplumların uyguladıkları baskıcı politikalar ve uğradıkları
kıyımlar nedeniyle tarihleri göçlerle de anılır. Özellikle Osmanlı-Rus
Savaşı’ndan sonra. Osmanlı’nın Balkanlarda güç kaybetmeye başladığı 18. yüzyılda Boşnaklar gibi Pomaklar da Ortodoks Hıristiyan inanışının yayılmasından endişe duydular. Dolayısıyla Osmanlıya sarıldılar. Ancak Osmanlının geri çekilirken verdiği büyük kayıpların arasında Pomaklar da vardır. Bu kayıp, Osmanlı’nın teşvikiyle kurulan
Pomak Timraş Cumhuriyeti’dir. Sekiz yıl kadar bir süre varlığını ifade
edebilen Pomak Timraş Cumhuriyeti’nin bileşenleri Pomaklarla birlikte Türklerdir. İslam inancı dolayısıyla Pomaklar Balkanlarda tutunma çabalarında Osmanlıya sarılmıştır. Ancak Rus harbinden itibaren Balkan Savaşları da dahil, Rusların, Bulgarların ve Yunanların
zulmü, Pomakların da Türkiye sınırları içerisine çekilmesini beraberinde getirmiştir. Nitekim ikinci büyük göç de 1924 yılında resmi mübadele yoluyla Yunanistan’dan gerçekleşmiştir. Üçüncü büyük bir göç
de 1970’li yıllardan itibaren Bulgaristan’da uygulanan isim değiştirme
politikaları nedeniyle oldu. Bugün Türkiye’de doğudan batıya, güneyden kuzeye neredeyse her yerde Pomaklar yaşıyor. Kimi yerlerde köyler halinde kimi yerlerde ise aileler düzeyinde. Aynı şekilde Bulgaristan’da, Yunanistan’da, Makedonya ve Kosova’da da bir Pomak nüfusundan söz etmek mümkün. Sayıları hakkında ise tarafsız ve bilimsel
bir veri maalesef yoktur.
Yine de genel kabul eden rakamlar aşağıdaki gibidir:
Bulgaristan: 1 milyon
40
Yunanistan: 300 bin
Makedonya: 60 bin
Kosova: 60-70 bin
Türkiye’de ise 4 milyon civarındadır.
Türkiye’de batıdan başlayarak, doğuya, güneye ve kuzeye kadar
her yerde Pomaklara rastlamak mümkündür. Özetlemek gerekirse;
Edirne, Tekirdağ, Kırklareli, Babaeski, Manisa, Çanakkale, Eskişehir,
İzmir, Bursa ve Tokat’ta Pomak nüfusu mevcuttur. Türkiye’de Pomaklar genelde köylerde yaşamakla birlikte, son yıllarda büyük şehirlerde de yoğun bir Pomak nüfusu oluşmuştur. 22
Bulgar edebiyatında önemli bir yeri olan Veda Slavena adlı
eserdeki öykülerin bir çoğu, Rodoplar Havzası’nda geçiyor ve Pomakların eski Trak kavimlerinden geldikleri, inançları, gelenekleri anlatılıyor. Trakya’ya adını veren Traklar, M.Ö. 2000-3000 yıllarında bu
bölgede kabileler halinde yaşıyorlardı. Veda Slavena’da yer alan Pomakların eski Traklardan gelmiş olmaları görüşü, Bulgar milliyetçileri
tarafından eleştiriliyor ve uydurma olarak nitelendiriliyor. Onlara göre
Rodoplar’da; İslamiyet’in yaygınlaşmasından önce yalnızca Hıristiyan
Bulgarlar vardı. Bu nedenle, Pomakları Bulgarca konuşan Müslümanlar veya Müslüman Bulgarlar olarak tanımlıyorlar. Ischirkoff ve
F.Bayraktareviç, Pomakların yoğun yaşadığı Rodoplarda halkın, kendisini Achiryani veya Agaryani diye adlandırdıklarını yazıyor. Bu
sözcüklerin Bulgarcada hiçbir anlamı yok. Ama, milattan üç-dört yüzyıl önce eski Yunanistan’da yaşayan bir etnik grup; ‘‘Grek Agriyani”
olabilir. Ayrıca “Ahi” sözcüğünün Farsça çoğulu olan ‘‘Ahiyan”(Ahiler) ,Rodoplardaki halkın yerel ağzı ile Achiryan diye anılabilir.23
22
http://www.pomakbulten.com/?Syf=18&Hbr=432375&/PomakK%C3%BClt%C3%BCr-Derne%C4%9Fi-HDKn%C4%B1nd%C3%BCzenledi%C4%9Fi-Halklar-ve-%C4%B0nan%C3%A7larKonferans%C4%B1nda-bir-sunum-yapt%C4%B1.
23
http://www.zeybekoloji.com/genel/pomaklar-kimdir-tarihcesi-t3117.html.
41
Gerçekte hiçbir Pomak, kendini Yunanlı olarak görmez. Tüm
dilsel ilişkilere rağmen kimse Bulgar olmayı da istemez. Kimi zaman
Türk olduklarını iddia ederler, fakat bununla kastettikleri Müslüman
olduklarıdır. Çünkü Osmanlı döneminde İslamiyet’e geçmeleri hızlanmıştır ve onların dinini benimserken kültürel etkileşim oldukça
fazla olduğundan kendilerini Türk gibi hissetmişlerdir buradaki anlam
onların dininden ‘İslam’dan etkilenmeleri ve kabul etmeleridir. Türklerle ilişkileri, genel olarak, kanun karşısında belli bir derece tanınan
ki dilleri, Pomaklar, bu şekilde tanınmamaktadır-güçlü bir örgütten
yardım ve destek isteyen bir ricacı biçimindedir. Kimlikleri sorulduğunda Pomaklar genellikle duraksar. 24 Milliyetlerine göre tarihçiler,
Pomak kimliğini var olan bu unsurlardan yalnız birisiyle tanımlarken,
diğer unsuru görmezden gelmektedirler. Örneğin: Çoğu Bulgar tarihçi
Pomaklar ile ilgili konuda, dil unsurunun altını çizerek , Pomakların
Hıristiyan âdetlerini koruduğunu savunmaktadırlar. Hatta, bazı Bulgar
yazarlar, bazı Pomakların evlerinde İncil sakladıklarını ve gizli olarak
Hıristiyan ibadetleri yaptıklarını iddia edebilmişlerdir. Bazı Türk yazarlar ise, Pomakların dil ve kültür boyutuna ilişkin olan bağlarını
görmezden gelerek, ortak unsur olan din unsurunun, yani Pomakların
Müslüman olmalarının altını çizmişlerdir. Hatta bazı Türk yazarlar,
Pomakların anadil olarak Pomakça konuştukları olgusunu bile inkar
edebilmişlerdir.
Pomaklar, yüzyıllar boyu çok farklı kültürel etkilere maruz
kalmış kimlikleri bu etkilerle şekillenmiştir.
Şimdi Pomaklar kimdir sorusuna çeşitli kaynakların verdiği cevaplara bir göz atmak gerekirse:
1- İngiliz Balkan azınlıklar uzmanı Hugh Poulton: Bulgar Müslümanlarının dini bir azınlık olduğunu, ana dil olarak Bulgarcayı konuşan, fakat İslami geleneklere bağlı Slavik Bulgarlar olduklarını
yazmaktadır.
2- F. Kanitz;’’Pomak’’sözcüğünün Slavca ‘‘pomoçi’’ (yardım
etmek) fiilinin ‘‘pomagaçi’’(yardımcı) biçiminden geldiğini ve Po24
Giriş kısmında 9. Dipnot olarak belirtilmiştir.
42
makların Osmanlı akıncı beylerine yerel savaşlarda ve fütühatlarında
devamlı olarak ‘‘yardımcı’’lık yaptıkları için bu adı aldıklarını ileri
sürüyor. Pomagaçi, Balkan lehçesinde ‘‘pomağa’’,daha sonra ‘‘Pomak’’ şeklini almıştır.
3- Ischirkoff ve F. Bayraktareviç: Pomakların yoğun yaşadığı
Rodoplarda halkın, kendisini Achiryani veya Agaryani diye adlandırdıklarını yazıyor.(Türkiyede de Trakya bölgesinde Agren Pomakları
adıyla anılan bir pomak kesimi mevcut). Bu sözcüklerin Bulgarcada
hiçbir anlamı yok. Ama Milattan üç-dört yüzyıl önce eski Yunanistan’da yaşayan bir etnik grup;’’Grek Agriyani’’ olabilir. Pomakçadaki
sözcüklerin yalnızca yüzde 5’i Yunancayı içeriyor.
4- Bulgar edebiyatında önemli bir yeri olan Veda Slavena adlı
aserlerdeki öykülerin birçoğu, Rodoplar havzasında geçiyor ve Pomakların eski Trak kavimlerinden geldikleri, inançları, gelenekleri
anlatılıyor. Trakya’ya adını veren Traklar, MÖ 2000-3000 yıllarında
bu bölgede kabileler halinde yaşıyorlardı.
5- Genel Türk resmi tarihçileri ve milliyetçi görüşler Pomakların XI . ve XII . yüzyılda Ukrayna ve Romanya üzerinden Balkanlara
inen Kuman ve Peçenek Türklerinin soyundan günümüze uzanan bir
geçmişi olduğu savunulur. Günümüzde de yazılarında ‘’Pomak Türkleri’’ adlandırması kullanılır.
Örnek olarak Prof. Dr. İlker Alp’in ‘‘Pomak Türkleri (Kumanlar-Kıpçaklar) adlı eseri. 25
Görüleceği üzere çok karmaşık bir hal alan Pomakların köken
tartışmaları uzun sürecek bir konudur. Burada asıl dikkat edilmesi
gereken tek bir konu vardır aslında Pomakların binlerce yıl önceki
kökenlerini araştırılırken günümüzde Pomaklık ve de Pomakça dili bu
tartışmalar çerçevesinde kaybolmakta ve hatta bilinçli olarak kaybedilmeye çalışılmaktadır.26
25
Alp, İlker, Pomak Türkleri (Kumanlar-Kıpçaklar), Trakya Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Yayınları , Edirne,2012.
26
http://pomaktarihi.blogspot.com/2007/04/kaypedilen-kimlikpomaklar.html.
43
Geçmişten bu güne kadar Pomaklarla ilgili çoğu zaman art niyet
taşıyan, kışkırtıcı yönü bulunan ve milliyetçi kişiler tarafından tarihin
çarpıtıldığını, Pomak halkının tek bir özelliğinden yola çıkarak genellemeye gidildiğini görmekteyiz. Genel olarak iddialara bakacak olursak , Pomakların Bulgardan daha Bulgar, Helenden daha Yunanlı ve
Türkten daha Türk oldukları gibi yaklaşımlar varlıklarını sürdürmektedir.
3.1. Bölüm Özeti
Balkan coğrafyasına 5. ve 6. yüzyıllarda yerleşerek ilk yerleşik
hayata geçen Ekslavon kavmi Pomaklar açısından çok önemlidir.
Ekslavon kavmiyle ilgili yapılan araştırmalarda elde edilen bilgilere
bakıldığında Ekslavon kavmine yazılı belgelerde pek rastlanmamaktadır. İsimlerine rastlanması Bizansa karşı yaptıkları savaşları anlatan
kayıtlarda görülmektedir. Bizansın Anadolu’dan göçen Avarlarla anlaşmaya varıp Ekslavonları dağıtmaları ve ortadan kaldırmaları
karşılığında Balkanlara geçmelerine imkan verilmiştir. Avarlarla
yapılan savaşlar sonucunda yenilgiye düşmüş olan Ekslavon kavmi iki
ayrı kola ayrılarak çoğunlukla Kuzey Bulgaristan bölgesinde Lovech,
Plevne, Teteven ve Shumnu’ya gönderilmişlerdir. Geriye kalanlar ise
Makedonya dolaylarına dağılmışlardır ve elde edilen bilgilere göre
Yugoslavya Pomaklarını’nın oluşmasında başrol oynamışlardır.
Ekslavonların kurmuş oldukları köyler bugün kayıtlarda Pomak yerleşim bölgeleri olarak yer almaktadır.
Bulgarlara göre Pomaklar, Müslümanlığı benimsemiş Bulgar,
Yunanlara göre Müslümanlığı benimsemiş Traklar olduğunu ileri
sürülürken, bu konuda ise Kuman, Kıpçak ve Peçenek Türkleri, 10.
yüzyıldan itibaren Balkanlara gittiğinde oranın halkıyla kaynaştı ve
Türktürler görüşü vardır. Bu farklı iddiaların olması bu konuda Pomakların bu güne kadar ciddi bir çaba içine girmemiş olmalarıdır.
Bogomilizm inancı ve Pomak halkının bununla ilişkisine değinilmiştir. Pomaklar kimdir sorusuna çeşitli kaynakların ve yazarların verdiği
farklı cevaplar verilmiştir. Bu bilgiler ışığında genel olarak Pomakla44
rın kökenlerinin Ekslavonlar ve Traklara dayandığı tarihsel çerçeve
içinde değinilmiş daha sonrasında ise yazılan ve iddia edilen bilgiler
dahilin de Pomakların kimlik tanımlamaları karşılaştırılmıştır. Balkanların büyük bir kesiminde bir bütün halinde yaşamayan Pomaklar,
yaşadıkları ülkelerin milliyetçi bakış açılarında kendi kimlik tanımlamalarını farklı bir şekilde tek bir özelliklerine bağlı kalınarak yapılmış
olan varlıklarını kendi çabalarıyla açığa kavuşturmaktadırlar.
45
4. Pomakların Yaşadığı Yerler ve Nüfusu
Coğrafi konumu açısından önemli bir stratejik noktada bulunan
günümüzde ise ‘Güneydoğu Avrupa’ olarak adlandırılan Balkanlarda
yaşamlarını sürdürmüş ve sürdürmekte olan Pomakların yaşadığı
bölgeler ve nüfusları bu bölümde veriler ışığında ele alınacaktır.
Kabileler halinde kuzey yarım küreden güneye doğru 5. yüzyıldan itibaren inerek Balkanlar’da yerleşik yaşama geçmiş olan Pomak
halkı, köy yaşamlarının düzenli olması ve genel olarak bilinenin aksine sadece hayvancılıkla uğraşarak geçinmemeleri bunun yanında
tarım köylerini kurmaları, Pomakları zamanlarını iyi ve kendileri için
faydalı, sistemli hale çevirmelerine neden olmuştur.
Kültür olgusunun sabit olmaktan çok değişken bir doğaya sahip
olduğu ve insan yaşamı değiştikçe kültürün de değiştiği bilinmektedir.
Göç, bu değişim unsurlarının basında gelmektedir. Göç: dini, iktisadi,
siyasi, sosyal ve diğer sebeplerden dolayı insan topluluklarının hayatlarının tamamını veya bir bölümünü geçirmek üzere bir iskân ünitesinden, bir başkasına yerleşmek suretiyle yaptıkları coğrafi yer değiştirme hareketidir. 27 Dış göçlerin başlıca nedenleri ise: ekonomik nedenlerle çalışmaya gidilmesi, doğal afetler , savaşlar , etnik nedenler ,
sınırların değişmesi, uluslararası anlaşmalarla sağlanan nüfus değişimi
gibidir ve Pomakların Türkiye’ye göç hareketi yaşadıkları savaşlar ,
etnik nedenler, sınırların değişmesi ve mübadele antlaşması sonucu
gerçekleşmiştir.
93 Harbi olarak bilinen savaş sonrasında, Balkanlardan Anadolu’ya göç eden topluluklar arasında yer alan Pomaklar, Anadolu’nun
çeşitli bölgelerine yerleşmiş ve bu bölgelerde hem kendi kültürlerini
yaşatmaya devam ederek ve hem de sentez bir kültürü yeniden yapı-
27
Akkayan, Taylan, Göç ve Değişme, İstanbul 1979, s.21.
46
landırarak bugünlere gelmişlerdir. Türkiye’de Pomaklar yoğun olarak
Eskişehir, Kırklareli, Edirne, Balıkesir, Bursa, Tekirdağ, Çanakkale,
İzmir, Manisa’da olmak üzere ve küçük gruplar halinde Samsun, Kütahya, Afyon, Konya, Niğde illerinde yasamaktadır.
Pomakların Sözlü Tarihi adlı araştırmaya göre;
“XIX.yy.sonlarına doğru büyük topluluklar halinde Meriç düzlüklerini Ege kıyılarından ayıran yüksek yaylalarda ve ovalarla örtülü,
Arda,Karasu nehirlerinin geçtiği Rodoplar ve Rila Dağı sınır bölgesinde oturuyorlardı. Fakat Pomaklar bu bölgenin haricinde kalan ve
1878'den sonra Osmanlı İmparatorlugu'nun bir emareti haline getirilen
Bulgaristan'ın kuzeyinde Lofça, Selvi, Plevne, Rahova gibi şehirlerde
ve Tuna civarlarında, bundan başka eski Selanik, Kosova, İşkodra
vilayetlerinin çevresine dahil muhtelif yerlerde de küçük gruplar halinde yerleşmişlerdi. 1874'de Jirecek'in elde ettigi istatistiklerden faydalanarak; Lofça, Plevne'de 100.000,Rodoplar’da Sultan Yeri, Ahi
Çelebi, Nevrekop dahil Selanik'ten Vardar boyunca yukarı Dıbra'ya
kadar geniş bir alanda 500.000 den fazla Pomak olduğunu söyleyebiliriz. Eskişehir Osmaniye Beldesi’ndeki Pomaklar Osmaniye'ye 4 ayrı
tarihte göçetmişiz. İlk göçler Bulgar- Sırp savası 1885 sonrasında
yaşanıyor. 1908,1914 ve 1936 da gelenlerimiz var. Şimdiki Bulgaristan'ın Batı Rodoplardaki Pazarcık (o zamanlar Şark-ı Rumeli vilayeti
Filibe sancağına bağlıydı) ilindeki Pestera, Kostandovu, Dorkovu,
Pashovi, Rakitovo, Ladjene geldiğimiz yerlerdir. En son 1936'da Rakitovo'dan gelinmiştir”28 Pomakların da içinde yer aldığı en ayrıntılı
nüfus sayımlarından biri, 1912 Balkan Savaşları'ndan hemen önce
Bulgar ve Grek kaynaklarından yararlanılarak yapılmıştır. Bu sayım
yapıldığı sıralarda birbirlerine rakip pek çok sayımın da yapıldığı belirtilmelidir.
28
http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt6/cilt6sayi25_pdf_ozelsayi/ozturk_n
azmiye.pdf.
47
YUNANİSTAN
Makedonyalı
326.426
Pomaklar
40.921
Türk
289.923
Hristiyan Türk
4.240
Çerkes
2.112
Grek
240.019
Müslüman Grek
13.753
Müslüman Arnavut
5.584
Hristiyan Arnavut
3.291
Ulah
45.457
Müslüman Ulah
3.500
Yahudi
59.560
Çingene
29.560
Diğer
8.100
Toplam
1.073.549
Tablo 5: Yunanistan’da 1912 Balkan Savaşları öncesi yapılmış
sayım
Bulgaristan’daki nüfus 1878’den Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar olan dönemde Pomakların nüfusu ile ilgili güvenilir veriler
48
bulunmamakla birlikte, Bulgar resmi istatistiklerine göre Pomakların
nüfusu :
Prenslik döneminde
20.000
1900’de
20.637
1905’de
19.373
1910’da
21.143
Tablo 6 : Pomak nüfusunun Bulgar resmi istatistiklerine göre
sayısı
Buna göre, o dönemde Pomakların nüfusu Bulgaristan nüfusunun yaklaşık %0.5-6.6’sını oluşturmaktaydı. 1946 nüfus sayımından
sonra dinle ilgili veriler toplanmayıp Pomaklar Bulgar nüfus içerisinde
gösterilmeye başlanınca Pomakların nüfusu ile ilgili güvenilir istatistiki bilgiler elde edilememiştir. Bu durum 2001 genel nüfusu sayımında da devam etmiş, Pomaklar ayrı bir kategori içerisinde değerlendirilmeyerek yalnızca bağlı bulundukları din bakımından sayılmışlardır.
1990’dan günümüze bu konuda yayınlanan kaynaklar arasında bir
görüş birliği bulunmamakta,
Pomakların nüfusu ile ilgili olarak 150.000’den 300.000’e kadar
değişen çeşitli rakamlar verilmektedir.
150.000 - (Minitory Rights Group,World Directory of Minorities,London,Minority Rights Group Publications,1993,s.118)
150.000-200.000 - (Bajraktarevic and Popovic,a.g.y.,s.323.)
200.000 - (Georg Brunner,”Minority Problems and Policies in
East-Central Europe”,John R.Lampe and Daniel N.Nelson(eds.-in
49
collaboration With Roland Schönfeld),East European Security Reconsidered,Washington,The Woodrow Wilson Center Press,1993,s.149)
250.000 - (Dobrinka Kostova,”Bulgaria” ,Ethnic Conflict and Migration in Europe,FirstReport of the Ethnobarometer Programme,Rome,
CSS/CEMES,
1999,s.227,Poulton,a.g.e.,s.111;Ataöv,The Bulgarian Quashing
of its Minorities,s.2)
bir başka kaynak 270.000 - (yerasimos,a.g.e.,s.40)
diğer bir kaynak ise 250.000-300.000 olarak (Ilchev and Perry, a.g.m.,
s.35) vermektedir.
Bulgaristan Ulusal İstatistik Enstitüsü tarafından 1992 nüfus sayımıyla ilgili olarak yayınlanan bir raporda ise, Müslüman azınlık
içerisinde 142.938 kişinin (%13.5) etnik kökenini Bulgar, 163.735
kişinin de (15.2) anadilini Bulgarca olarak beyan ettiğini belirtmektedir. - (Eminov,a.g.e.,s.71-72’den Nacionalen Statisticeski Institut,
a.g.y., s. 96-97.)
Pomakların nüfusu konusunda Bulgar yetkililer tarafından çeşitli tarihlerde bazı rakamlar verilmiş, bu çerçevede 1990 yılı sonu itibariyle Bulgar makamlarınca Pomakların nüfusunun 268.971 olduğu
yönünde açıklamada bulunulmuştur.29
1- Türkiye; Pomakların Türkiyeye gelişi 1878(eski takvime
göre 1293 ve bu yüzden Türkiyede genelde 93 macırı adlandırmasıda
yapılmaktadır) yılı Osmanlı-Rus savaşından sonra ve izleyen yıllarda
yaşanan göçlerle yoğunluk kazanmıştır. Yerleşim bölgeleri; Balıkesir,
Bursa, Çanakkale, Edirne, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Kocaeli,
29
http://pomaktarihi.blogspot.com/2008/12/pomaklarn-yer-ald-nfussaymlar.html.
50
Kütahya, Samsun, Tekirdağ, Muğla (Verilen illerin ilçeleri de dahildir.)
Bu bilgilerin yanında Türkiye’de yaşayan Pomakların genel
yerleşim yerlerinin ayrıntılarına değinmekte fayda vardır. Bunlar:
1. Meriç'in, Karahamza köyü, Yunanistan'ın Kavala ilinin Drama ilçesine bağlı Şurdilva Köyü'nden 1924 yılının Mayıs ayında 60
hane olarak Karahamza köyüne yerleştirilmişlerdir. Küplü Beldesi,
Hasırcıarnavut köyü, Kavaklı köyü, Subaşı Beldesi, Havsa (Azatlı)
köyü. Uzunköprü'nün Karahamza, Çöpköy, Yağmurca, Sazlımalkoç,
Başağıl, Kadıköy, Kadıgebren, Yağmurca köyleri. Keşan'ın Koruklu
köyü, Yeşilköy, Orhaniye Köyü, Çobançeşmesi köyü, İpsala (Esetçe)
Beldesi, Alicopehlivan köyü, Kocahıdır Beldesi, Enez'in Sultaniçe
köyü, Hacıköy, Beğendik köyü, Pazardere köyü.
Balıkesir, Gönen'in Hafız Hüseyin Bey köyü (Rumca adı "Elbislik" Yunanistan'in Kavala şehrine bağlı Kurtlu köyünde yaşayan
Pomaklar buraya yerleştirilmiş). Hodul köyü: Bulgaristan'in Filibe
şehrinin Dren (Kızılcık anlamında) köyünden 93 Harbi'nden sonra
göçmüşlerdir. Hasanbey köyü, Atıcıoba köyü, Erdek, Yukarıyapıcı,
Belkıs, Ballıpınar, Düzler, Ocaklar, Narlı, İlhanlar, Gölyaka köyü
(Simavli Köyü),Doğanlar ve Turanlar köyleri.
Manyas, İvrindi'nin Necip köyü, Bilecik'in Şükraniye köyü,
Küplü köyü (Karacaovalı) ve Vezirhan köyü.
Bursa, Mudanya'nın Dereköy köyü, Çanakkale'nin Çal köyü,
Çan (Yaykın köyü), Irbaalan, İlyasağa köyü, Havdan köyü. Biga çevresinde ve Gelibolu,Çeşmealtı köyü, Yeniköy, Değirmendüzü, Tayfur,
Ocaklı Bayramiç köyleri ve Gemlik'in Benlik köyü.
Lüleburgaz, Babaeski, Kofçaz, Saray, Karaağaç, Pehlivanköy,
Alpullu, Katranca, Büyük Mandıra,
Eskişehir Osmaniye Beldesi, Beylikova İlçesi, Uzunburun Köyü.
İstanbul, İzmir, Kırklareli, Karamürsel'in Yalakdere köyü;
Konya, Ilgın ilçesinin Boğazkent köyü, Çumra ilçesinin Gökhüyük köyü.
51
Manisa'nın Turgutalp Kasabası, Karaağaçlı köyü.
Tekirdağ, Şarköy'ün Yayağaç köyü. Hayrabolu, Şalgamlı Beldesi, Çerkezmusellim Kasabası, Büyük Danişment köyü, Malkara
Prafça (Çınaraltı köyü), Hayrabolu, Popköy (Kabahöyük).
Sakarya, Ahmediye köyü.30
Nüfusun genel olarak net tespiti yapılamamıştır. Çünkü devletin
politik bakış açısı gereği Pomakları Türk olarak saymaktadır ve
sayımlarda diğer etnik kültürlere yaptığı gibi yok saymakta ve Türk
olarak kayıtlara geçirmektedir. Uluslararası kayıtlara göre 1878 ve
sonrasında yaşanan göçlerde 300bin olduğu ve tabiki sonraki yılardaki
nüfus artışı dikkate alınmadan verilmiş bir rakamdır bu (1965’te Almanya Tübingen Enstitüsü). Son yapılan araştırmaya göre ise (Erciyes
Üniversitesi/Türkiyede etnik guruplar .2000.) Pomak nüfusu 600 bin
olarak tespit edilmiştir.
2. Bulgaristan ; Pomaklar, Bulgaristan’da Smolyan ,
Blagoevgrad , Pazarcık, Velingrad, Razlog, Kırcali, Gotse Delcev
bölgelerinde ve Mesta Vadisi, Rodop dağlarında sıkışık alanlarda
yaşamakatadır. Lofça bölgesi civarında ise küçük Pomak grupları
bulunmaktadır. Bununla birlikte Pomakların %90’ı Rodop Dağlarının
güneyinde bulunmaktadır. Bulgar İçişleri Bakanlığının1989’da
Pomaklar için yaptığı çalışmada, nüfuslarının 268.971 ile toplam
nüfusun %3’ünü oluşturduğunu ortaya koymuştur. Fakat bu rakamlar
Bulgaristan’da yaşayanlarca çok düşük bulunmakta ve Pomakların
milyonluk bir kitleye yakın olduğu belirtilmektedir.
3. Yunanistan ; Yunanistandaki Pomaklar genellikle Batı
Trakya’da yaşamaktadır. Batı Trakya’nın üç ili’nde, çoğunlukla Bulgaristan sınırı yakınlarındaki köylerde,İskeçe, Gümülcine ve Dimetoka’da yaşamaktadırlar. Pomakların yaklaşık 40.000’i İskeçe (Xanthi) ; 27.000 , Gümülcine (Komotini’de 13.000 ) yasak bölge denilen
yerde yaşamaktadır. Diğer nüfus Batı Trakya’ya yayılmıştır ve Pomak
30
http://tr.wikipedia.org/wiki/Pomaklar#Yerle.C5.9Fim_b.C3.B6lgeleri.
52
nüfusu Batı Trakya’daki Müslüman azınlığın %35’ini oluşturmaktadır.
4. Makedonya ; Makedonya’da Pomaklar Berovo, Debar, Bitola,Struga,Dolna Reka ve
Üsküp civarında yaşamaktadırlar.Nüfusları tam tespit edilememekle birlikte, Makedonyadaki Türk Demokratik Partisinın istatistikleri Pomak sayısının toplam 70.000 olduğu söylemektedir.
5. Arnavutluk ; Arnavutlukta Pomaklar genellikle Makedon
sınırına yakın olan Golo ve Bardo civarında yaşamaktadırlar.Fakat bu
güne kadar Arnavutluk Pomakları hakında çokta ayrıntılı araştırma
olmamıştır. Hatta tamamen yok sayılmıştır. Tahmin edilen nüfuslarına
bakıldığında garip gelmektedir. Çünki kaynaklar Arnavutluk’taki
Pomak nüfusunu 80.000-120.000 olduğunu tahmin etmektedirler.
6. Diğer Yerler ; Tüm bunların yanında 1878 göçleri döneminde
1.000 ailenin İtalya’ya ve 1.000 aileninde İsviçre’ye göçettirildiği ve
iskan edildikleri verisi mevcuttur.31
4.1. Bölüm Özeti
5. yüzyıldan itibaren inerek Balkanlarda yerleşik yaşama geçmiş olan Pomak halkı, 93 Harbi olarak bilinen savaş sonrasında, Balkanlardan Anadolu’ya göç eden topluluklar arasında yer alan Pomaklar, Türkiye’de yoğun olarak Eskişehir, Kırklareli, Edirne, Balıkesir,
Bursa, Tekirdağ, Çanakkale, İzmir, Manisa’da olmak üzere ve küçük
gruplar halinde Samsun, Kütahya, Afyon, Konya, Niğde illerinde yasamaktadır.
Yunanistan’da 1912 Balkan Savaşları öncesi yapılmış sayımına
ve Pomak nüfusunun Bulgar resmi istatistiklerine göre sayıları tablolar halinde verilmiştir.
Pomakların nüfusu ile ilgili olarak 150.000’den 300.000’e kadar
değişen çeşitli rakamlar verilmektedir bu yüzden kaynakların verdik31
http://pomaknews.com/?p=4543.
53
leri farklı veriler yazılmıştır. Türkiye’de yaşayan Pomakların genel
yerleşim yerlerinin ayrıntılarına değinilirken Makedonya, Bulgaristan,
Yunanistan ve Arnavutluk’ta yaşayan Pomakların bölgeleri belirtilmiştir.
Genele olarak 5.yüzyıldan itibaren kuzeyden Balkanlara inerek
yerleşik yaşama geçmiş olan Pomak halkının Balkan coğrafyasında
yaşadığı bölgeler, şehirler, Bulgaristan devletinin yapmış olduğu nüfus sayımının resmi istatistiklerine yer verilirken farklı kaynaklarda
Pomak nüfusunun rakamları karşılaştırılmıştır. Türkiye’ye göç eden
Pomakların genel nedenlerine değinilmesiyle beraber Pomakların
Türkiye’nin hangi şehirlerde yaşadıkları ve bunların köylere ve beldelere kadar indirilmiş isimlerine konuyu aydınlatmak için değinilmiştir.
54
5. 93 Harbi ve Timraş Cumhuriyeti’nin Kuruluşu
Tarihe Osmanlı-Rus Savaşı olarak geçen 1877-1878 ve diğer
adıyla 93 Harbi Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlardaki hakimiyetini büyük oranda kaybettiren ve bunun devamında da bir çok küçük
devletçiklerin oluşmasına neden olan , etkisi büyük ve kanlıyken bir o
kadar da kısa süren savaş başlamıştır. Ancak 93 Harbi’nin kısa sürmesinin aksine Balkan tarihinde belki de bugüne dek yaşanan en büyük
sivil kaybının olduğu savaşlardan biri olma niteliği taşımaktadır. Çünkü bu savaş Rus ve Osmanlı Devleti’nin ordularının çarpışmasından
ziyade etnik temizleme içeriği olan bir savaş olma özelliğini taşımaktadır Bu savaş esansında Pomak halkı çok acılar çekmiş ve bir çok
insan yaşamını kaybetmiştir, soykırım gerçekleşmiştir.
Savaşın sonu olan 1879 tarihinde ise Plevne düşmüştür. Pomaklarının yüz binlercesi katledilmiş özellikle Lofça Pomakları, sağ kalanlar Pomaklar ise Trakya’ya ve bunun yanında askeri güce sahip
olanlar ise Rodop Dağlarındaki Pomak bölgelerine sığınmaya başlamışlardır. Rodop Dağlarının o döneme kadar diğer bölgelere nazaran
büyük kırımlara maruz kalamamış olmalarının nedeni oradaki Pomakların direnişleri sayesinde meydana gelmiştir. Ancak tarih 1878’i gösterdiği savaşın bitiş yılında Osmanlı savaş sonucunda 3 Mart 1878’de
Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması ile birlikte yenilgiyi kabul etmiştir. Pomaklar açısından topraklarının Bulgar ve Rus egemenliğine
girme tehlikesi oluşunca Rodoplardaki Pomak halkı ya ikinci bir soykırım olayını kabul edecek ya da her ne pahasına olursa olsun canlarını ve topraklarını koruyacaklardı. Rodoplar , Bulgar ve Rus orduları
tarafından çevrelenirken, mitolojik kaynaklardaki adın göre “Ölümsüzler Ülkesi” veya “Ölmek İstemeyen Halk” diyarı olarak nitelendirilen bölgede Pomaklar bağımsız bir devlet kurma kararı aldılar.
93 Harbi Pomak Timraş Cumhuriyetinin kurulmasında en büyük etkiye sahiptir. Timraş Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasını anlamak için öncelikle tarihi kaynaklar eşliğinde Osmanlı Rus Savaşı’nın
hangi nedenle patlak verdiği daha sonra ise Timraş Cumhuriyeti’nin
55
hangi şartlarda kim tarafından nasıl bir örgütlenme ile kurulduğu üzerinde durulacaktır.
Bu bölümümüzü 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı Pomaklar açısından ele alındığında 1000 yılı aşkın süredir yaşadıkları topraklarda
hem de Slav kardeşlerince, sırf İslam dininden olduklarından dolayı
,büyük katliam görmelerine ve savaşın sonucunda kendi topraklarını
terketmeleriyle sonuçlanacak büyük ,acılı bir yüzyılın başlamasına
neden olacaktır ayrıca bu terk ediş Osmanlı’nın Balkanlar’dan kopmasını da beraberinde getirmiştir. Osmanlı-Rus Savaşı, sonuçları nedeniyle Pomak halkı için bir milat niteliğini taşımaktadır.
Pomak Timraş Cumhuriyetinin kurulmasına etki eden konuları
tarihi çerçeve içinde şöyledir:
Rusya Balkan Slavlarının haklarını korumak bahanesi ile 24 Nisan 1877’de Romanya topraklarını geçerek Osmanlı Devleti’ne savaş
açtı. Rusya’nın Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmesi ile birlikte, Rusya’nın bu savaş ilanından önce Avrupa devletleri nezdinde yürüttüğü
diplomasi trafiği sonucunda Avrupa devletlerinden Fransa, Almanya,
İtalya ve Avusturya doğrudan tarafsızlıklarını ilan etmişler, İngiltere
açısından Boğazlar önemli bir yerdi ve bundan dolayı İngiltere Boğazların güvenliğinin tehlikeye düşme ihtimalinde, yürütülen savaşa seyirci kalmayacağını bildirdi. Rusya savaş başlamadan önce Balkanlarda olduğu gibi Kafkasya’da da askeri tedbirler almıştı. Devamında
sadece Kafkasya’ya değil Doğu Anadolu’ya da egemen olmak istiyordu. Tabi ki Osmanlı her koşulda bu savaşın çok çetin geçeceğini gördüğü için, mevcut Osmanlı ordusu için harici yardımlar bulmaya çalışıyordu. Bu çerçevede Mayıs 1877’den itibaren Osmanlı Devleti’ne
sınırları dışından da yardım gelmeye başlamıştı. Buhara ve Kaşgar
Emiri ile Doğu Hindistan Müslümanları ve İstanbul’a gelen çok sayıda Polonyalılar ortak düşmana karşı Osmanlı safında savaşacaklarını
bildirmişti. Bunların yanı sıra İstanbul’da bulunan Şeyh Şamil’in torunu Şamil Bey, Çerkezleri Ruslara karşı hazırlamakta, Afganistan
Emiri İskender Bey de Osmanlı Devleti’nin yanında savaşa hazır olduklarını bildirmişti. Osmanlı Rus Savaşı Balkanlarda Tuna ve Anadolu’da Kafkasya Cephesi olmak üzere iki cephede başlamıştır. Savaş
56
başlarken Osmanlı ordusunun toplam mevcudu 490.000 olarak verilmektedir. Savaşın başında birliklerin, 309.908’i Balkanlarda,
101.100’u Kuzeydoğu Anadolu’da bulunmaktadır. Balkanlarda bulunan Osmanlı birliklerinin 186.500’u Bulgaristan ve Trakya’da,
107.500’u Bosna Hersek’te geri kalan küçük bir kısmı ise muhtelif
bölgelerde bulunmaktadır. Anadolu’da bulunan birliklerin ise
70.900’u Kars, Ardahan, Beyazıt üçgeninde, 20.800’u Batum bölgesinde konuşlandırılmıştır. Osmanlı ordusunun bu durumuna karşılık
Rus ordusu 592.000 askerden oluşuyordu 261. Bu ordunun 147.500’u
Kafkas Cephesi’nde, 445.000 Balkanlarda Tuna Cephesi’nde bulunuyordu. Romanya’nın da Rusya’nın yanında savaşa girmesi ile 56.000
kişilik Romen ordusu da Ruslara katılmış, böylece Rus ordusunun
asker mevcudu yarım milyonu aşmıştır. 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi başladığı sırada Babıali Rusları zor durumda bırakarak biraz zaman
kazanmak amacıyla Rus sınırındaki Çerkes ve Abazaları ayaklandırmaya çalışmıştı. 1877 Mayıs ayının ortalarında Osmanlı savaş gemileri Karadeniz’e geçerek Kafkas sahilindeki Suhum Kalesi’ni bombalamıştı. Bu sayede Rusların buraya asker sevk etmesini sağlayarak Rus
birliklerini bir ölçüde de olsa bölmeye çalışmışlardı. Savaşın ilerleyen
dönemlerinde Sırpların da Rusya’nın yanında savaşa girmesi ve Bulgar gönüllü birliklerinin oluşturularak Rus ordusunun hizmetine girmesi ile Rus ordusu asker bakımından takviye edilmiştir. Rus ordusu
30 Haziran 1877’de General Gurko önderliğinde Tirnova’yı ele geçirmek için harekete geçmişlerdir. Bir taraftan da bölgedeki Bulgarlar
ayaklanmaya teşvik edilerek Osmanlı ordusu zor durumda bırakılacaktı. Gurko kuvvetleri 1 Temmuzda Tirnova’yı, 19 Temmuzda Şıpka
Geçidi’ni ele geçirmişlerdir.
General Gurko komutasındaki 14. Rus Kolordusu Balkanlarda
ilerlerken, Rus ordusuna en büyük direnişi gösteren Plevne komutanı
Osman Paşa, Plevne şehrin tahkimatını kuvvetlendirmiş ve burada
güçlü bir savunma hattı oluşturmuştur. Osman Paşa komutasındaki 46
tabur asker ile önce 20 Temmuzdaki 1.Rus taarruzunu ve bundan 10
gün sonra 2.Rus taarruzunu başarı ile püskürtmüştür. Osman Paşa bu
çarpışmalarda Ruslara ağır zayiat verdirmiş, ancak yeterli ve ileriye
dönük bir netice alınamamıştır. Osman Paşa 10 Aralık 1877 tarihine
57
kadar Plevne’yi savunmuştur. Plevne düştükten sonra büyük bir hızla
ilerleyen Rus orduları, 22 Ocakta Edirne’ye 6 Şubatta İstanbul önlerine Çatalca’ya gelmişlerdir. Rus ordularının İstanbul önlerine gelmesi
üzerine Osmanlı Devleti mağlubiyeti kabul ederek barış istemek zorunda kalmıştır.
Bu savaşın her ne kadar Timraş Cumhuriyeti’nin kurulmasına
sebep olduysa da, savaşın sonucunda Rus ordusunun İstanbul önlerine
kadar gelmiş olması, Timraş Cumhuriyeti’nin Osmanlı’nın müdahalesiyle ve Rus ordusunun Edirne sınırına kadar çekilmesi karşılığında
yıkılmasına da sebep olacaktır. Böylece Rus ordusu karşısında yenilmeyen Pomak orduları, masada Osmanlı’nın da müdahalesiyle kaybedeceklerdir.
Bu savaş Osmanlı Devleti açısından makro yıkımlara neden
olurken; çöküş döneminin, yani sonun başlangıcını başlatmış bulunmaktaydı. Ruslar bu savaşta Osmanlı Devleti’ne karşı izledikleri her
zamanki savaş stratejisini yine uygulamışlar ve Kafkasya ile Balkanlar
olmak üzere iki koldan Osmanlı Devleti’ne saldırmışlardı. Kafkasya’da Ardahan ve Kars’ın düşmesinin ardından Osmanlı kuvvetleri
ancak Erzurum’da tutunabilmişti. Balkanlarda ise Plevne üzerinden
Ruslar Tuna’yı geçmişlerdi. Ruslar biraz daha güneye inerek Filibe’de
Süleyman Paşa’nın ordusuyla karşılaşmıştır. Süleyman Paşa’nın ordusu da Rusları durduramamış ve Rus güçlerinin daha güneye inmelerinin yolunu açmıştır. Bu noktada, Süleyman Paşa’nın birliklerinin özellikle Pomak kökenli olanlarının ve diğer bir kısmının Rodop Dağlarına çekilmesi, oluşturulacak olan Pomak Cumhuriyeti’nin askeri temelini oluşturmak için iyi bir fırsat yaratmıştı. Ruslar Rodoplara giremeyince güney istikametinde ilerleyerek Edirne’yi işgal etmişler ve Çatalca önlerine kadar gelerek İstanbul’u baskı altına almışlardı.
Rusların İstanbul önlerine kadar gelmesi ile Osmanlı Devleti, barış
yollarını aramaya başlamış ve Paris Antlaşması’nı imzalayan Avrupa
devletlerine müracaat ederek bir mütareke için aracılık yapmalarını
istemiş, fakat olumlu bir yanıt alamamıştır. Bu gelişmenin üzerine
Osmanlı Devleti doğrudan Rusya’ya müracaat etmiş ve mütareke istemiştir. Bunun neticesinde önce 29 Ocak 1878’de Edirne Mütarekesi
imzalanmış ve Barış antlaşması hazırlıklarına başlanmıştır. Osmanlı
58
Devleti ile Rusya arasındaki barış görüşmeleri Ayastefanos’ta başlamıştır. Barış görüşmelerine Osmanlı Devleti’ni temsilen Hariciye
Nazırı Saffet Bey ve Berlin Elçisi Sadullah Bey, Rusya adına ise Kont
Ignatiev ve Nelidov’un katılımıyla 19 Şubat 1878’de başlamıştır.
Osmanlı heyeti Rusya’nın isteklerini hafifletmek için yoğun bir
çaba sarf etmiş ancak başarılı olamamıştır. Nihayetinde 3 Mart 1878
tarihinde 29 Madde ve 1 ek maddeden oluşan Ayastefanos Antlaşması
imzalanmıştır.
Söz konusu antlaşmanın maddeleri itibariyle Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda bir etkinliği kalmıyordu. Bu antlaşmanın temel
maddelerine göre;
1.
Tuna’dan Ege Denizi’ne Karadeniz’den Arnavutluk’a
kadar olan bölgede Büyük Bulgar Krallığı kuruluyordu.
2.
Yine bu antlaşma hükümleri itibariyle, Sırbistan, Romanya ve Karadağ bağımsız oluyordu.
3.
Bosna Hersek ise özerk bir statüye kavuşuyordu.
4.
Ruslar Doğu’da bazı yerleri alıyor ve Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya 30 bin Ruble savaş tazminatı ödemesi öngörülüyordu.
Antlaşma maddelerine göre;32
1. Bulgaristan Osmanlı Devleti’ne vergi bağı ile bağlı muhtar
bir Hıristiyan prensliği haline getirilecektir. Bulgaristan’ın sınırları
Rus ordusu Rumeli’yi boşaltmadan önce, Osmanlı ve Rus üyelerden
oluşan bir komisyon tarafından belirlenecek. Ancak Tuna’dan Ege
Denizine kadar olan Osmanlı toprakları ile Kosova ve Manastır vilayetleri tamamen, Batı Trakya ve Selanik vilayetinin bir kısmı Bulgaristan’a ait olacaktır.
2. Bulgaristan prensi halk tarafından seçilecek ve büyük devletlerin onayı ile Osmanlı Devleti tarafından atanacaktır. Büyük devletlerin hanedanlarına mensup olanlar Bulgaristan prensi olamayacak.
Bulgaristan prensliği boşaldığı zaman yerine seçilecek prens de aynı
şartlar ile seçilecektir. Bulgar ileri gelenlerinden oluşturulacak, Filibe
32
ARTUÇ, Nevzat, Osmanlı Devleti’nde Bulgar İsyanları ve Bulgar Meselesi
(1878 – 1886) , s.87 – 88.
59
veya Tirnova’da toplanacak bir meclis, Prens seçilmeden önce bir Rus
komiserinin nezareti altında ve Osmanlı komiseri huzurunda 1830
tarihinde imzalanan Edirne Antlaşması’ndan sonra Tuna prensliklerinde belirtilmiş olan Bulgar Dairesi Nizamnamesi’ni tertip ve tanzim
edecektir.
3. Bulgaristan’da Osmanlı askeri bulunmayacak, eski kalelerin
hepsi yıkılacaktır.
4. Bulgaristan daha sonra Osmanlı Devleti’nin göstereceği bir
banka vasıtası ile
Osmanlı Devleti’ne ödeyeceği yıllık verginin miktarı yeni idarenin ise başladığı birinci senenin sonunda Osmanlı Devleti, Rusya ve
diğer Devletler tarafından birlikte kararlaştırılacaktır.
5. Bulgaristan’da iki yıl içerisinde millî askerin kuruluşuna kadar asayişin muhafazasına yardımcı olmak amacı ile altı piyade fırkası
ile iki süvari fırkasından ibaret Rus kuvveti Bulgaristan’da bulunacaktır.
6. Bulgaristan’da emlak sahibi olup ta prensliğin hudutları dışında ikamet edecek olan Müslüman ve diğer halkın emlaki başkalarına idare ettirmek üzere kendi tasarruflarında kalacaktır.
7. Tuna üzerinde bulunan kalelerin tamamı yıkılacak ve bundan
sonra nehrin kıyılarında böyle kaleler yapılmayacaktır. Bulgaristan
sularında savaş gemisi bulunmayacaktır. Karakol vapurları ile nehir
güvenliğini korumaya ve gümrük işleri ile görevli olan küçük gemiler
bundan istisna olacaktır.
Osmanlının Rus saldırıları karşısında yenilgiye uğramasıyla,
bölge tarihte görülmemiş bir savaşa ,daha doğrusu katliamlara sahne
olmaya başlamıştı,üstelik azınlığın çoğunluk üzerinde yaptığı katliam
olarak tarihe ibretlik olarak düşecek şeyler yaşanmaktaydı. Savaş öncesi bölgede 2,5 milyon Bulgar nüfusa karşı yaklaşık 4 milyon Bulgar
olmayan nüfusun bulunması Rusların ve Bulgarların işini oldukça
zorlaştırmıştır.
Kazak (Rus yanlısı) ve Bulgar komitaları bu demografik dengeleri Bulgarların lehine çevirmek için değişik çalışmalar yapmış, hatta
60
savaş esnasında Türklerin Rusya’ya sürülmesi için faaliyetler yürütmüştür.
Komitanın bölgedeki Pomak ve Türk nüfusunu azaltmaya yönelik diğer önemli bir çalışması da Müslüman köyleri önce silahsızlandırarak sonra Don Kazakları vasıtası ile yok etmek veya bu bölgeyi terk
etmeye zorlamak olmuştur .Bu sistemli faaliyetler Bulgar Devleti’nin
alt yapısını oluşturmuş ve Bulgaristan Devleti’nin temellerini atmıştır.
Ancak şu unutulmamalıdır ki bu durum Balkanlarda 1877-1878 Osmanlı Rus savaşı sırasında yüz binlerce masum insanın katledilmesini
sağlamış , bir o kadarının da vatanlarından ederek göç yollarında telef
olmasına neden olmuştur. Tüm bu gelişmeler doğrultusunda cephe
hattındaki Pomakların küçük bir kısmı ile Türklerin büyük kısmı Osmanlının güvenli bölgelerine doğru geri çekilmeye başlamıştı. Burada
geri çekilmeye yanaşmayan, topraklarını savunma kararlığında olan
Rodoplardaki Pomak halkı (Daha sonra bu direnişe Lofça Pomakları
da isyanlarıyla katılacaklar ve Pomak halkının birlik ruhunun yaşadığını haykıracaklardı) kendi direnişini örgütleme fikriyle hareket ederek anavatan topraklarını savunma kararlılığına girdiler. Tabi ki Pomakların bu Cumhuriyeti kurma gerekçeleri öncelikli olarak bölgedeki
katliamlardan korunma amaçlı bir öz savunma sistemlerini kurma
istekleriydi. Daha sonrada değineceğimiz gibi ,Timraş Cumhuriyeti
kuruluş bildirgesinde, öncelikli sorunlarının can ve mal güvenliklerini
sağlamak olduğu ve eğer ki Osmanlı bölgeden giderse (geri gelmemek
üzere) diğer tüm yeni kurulan devletçikler gibi kendi cumhuriyetlerini
kurup bağımsız kalacaklarını beyan edeceklerdir. Ayastefanos ( daha
doğrusu Ayios Stephanos şimdiki ismi Yeşilköy) andlaşmasıyla savaşın son bulduğu 1878 Martı geldiğinde, sığınmacılar az sayıda bölgeye
tıklım tıklım dolmuş idiler: Şumnu-Varna yöresinde (yaklaşık 230
000kişi), Burgaz (20000 kişi), Rodop Dağlarındaki Pomak bölgesine
(100000 kişi), Gümülcine (50 000 kişi)ve İstanbul ( 200 000 kişi) .
Batı Bulgaristan’daki sığınmacılar, Sofya’ya yahut Bosna ile
Üsküp’e gittiler. Orta Bulgaristanlı sığınmacılar Eski Zağra ile Filibe’ye gittiler. Her bir kentin düşmesi üzerine, oraya gelebilmiş sığınmacılardan birçoğu daha güvenli saydıkları bölgelere ulaşmak için
yeniden yolan çıkıyordu. Fakat sığınmacıların güvenli bölgelere ulaş61
ma şansına kavuşanları bile yaşadıkları acıları üzerinden atamayacak
durumda idiler. İngiliz temsilci Çullen bu durumlara bizzat tanıklık
ederek, bir anlatımında aynen şu şekilde yaşananlardan bahsetmektedir. Rusların ve Bulgarların talan ettiği ya da yıktığı köylerden her gün
nice sığınmacı geliyor ve (onları dinlemiş olan Çullen’in deyişiyle)
“Bu yabanilerden gördükleri davranışlardan” yakınıyorlar (Çullen’in )
Dediğine göre , ” Bildiğiniz gibi çok şeyler görmüş bir insan olmama
rağmen , Rus ve Bulgar zulmü hakkında duymakta olduğum hep birbirine benzer anlatımlar bu berbat savaşta duyduğum ya da gördüğüm
her şeye baskın ; başka bir sonuca varmam olanaksızdı: Ruslar, Müslümanların soyunu kurutmak için kararlı bir politika izlemekteydiler…”
Tüm bu yaşananların ardından doğaldır ki Rodop bölgesi Pomakları artık Osmanlının bölgedeki varlığının kalmayacağını anladıklarında, kendilerini örgütlemeye başlamış ve bağımsız bir cumhuriyet
kurma çalışmaları yapmaya başlamışlardı.
Rodoplar bölgesi hiç şüphesiz ki, Pomak tarihi açısından özel
bir anlam ihtiva etmektedir. Osmanlı Devleti’nin dağılma döneminde
büyük ve orta ölçekli devletlerin bölge üzerindeki farklı stratejileri ve
buna karşılık Pomak halkının bu oyunları bozmaktaki azmi, bizlere
tarihsel ve efsanevi boyutu hakkında çeşitli ipuçları vermektedir. 93
Harbi sonrasında bölgede kurulmuş olan Pomak Timraş Cumhuriyeti
dönemin zor koşullarına rağmen güçlü Rus ordusunu durdurup, aman
dedirtebilme gücüne erişmiş ve milyonlarca Pomak ve Müslümanın
hayatını kurtarma başarısını göstermiştir.
İşte bu noktada üzücü olan husus, çok sayıda insanımız soykırıma tabi tutulmuş olmasıdır. Justın McCarthy’nin de “Ölüm ve Sürgün” isimli eserinde belirttiği gibi 93 Harbi bir “Irklar ve Yok Etme
Savaşı” şeklinde gerçekleşmiş ve savaşın bedelini sivil halk ödemiştir.
Sığınmacılardan birçoğu ketlere ulaşamadılar yollarda katliamlara
uğrayıp öldürüldüler, ayrıca sığınılan kentlerin birçoğunda da güvenlikte bulunma durumu uzun sürmedi.
62
Bu dönemde yaşanmış olan katliamların hepsi kayıt altına alınamamış olsa da, rakamlar uluslararası kaynaklarla karşılaştırıldığında
karşımıza ortalama kayıp sayıları şu şekilde çıkmaktadır.
Irza tecavüz ve Öldürme: 56.000
Öldürülen erkekler: 290.000
Öldürülen Kadınlar: 190.000
Öldürülen Çocuklar: 85.000
İşte, Rodoplardaki kahramanlar bütün bunların hesabını sormak
için ve geride kalan Pomakların ve kardeş halk olarak gördükleri ve
kendisine sığınmış olan Türklerin can ve mal güvenliğini korumak
için anavatan toprakları olan Rodop dağlarında kendi hakimiyetlerini
ilan etmişlerdir. Onbinlerce Türk de Rodoplara, Müslüman kardeşleri
yanına sığınmıştır. Bulundukları bölgeyi cumhuriyet temelinde örgütleyip ,kendi yönetimlerini oluşturmuşlardır. Her Pomak köyünü tek
tek örgütlenerek, temsilcilerini seçtirdiler ve bu temsilciler vasıtasıyla
bir kurucu meclis oluşturdular . Akabinde Pomak Timraş Cumhuriyeti’nin varlığı sağlanmış oldu.
Rodoplarda başlayan ilk isyan hareketi, sonrasında bütün Doğu
Rumeli’ye yayılmıştır. Bu kapsamda Ayastefanos Antlaşmasının imzalanmasından 40 gün sonra Rodoplardaki direnişçiler ile Rus-Kazak
süvari birlikleri arasında sert çarpışmalar yaşanmıştır.
Hacı İsmail Ağa yönetimindeki Pomak Ordusu askerleri burada
Ruslara ağır kayıplar verdirmişlerdir. Rodoplarda yükselen tansiyon,
General Gurko’yu bölgeye sevk etmiş ve Rus General, Rodopları ele
geçirmekle söz konusu durumun sona ereceğini düşünmüştür. Bu doğrultuda Kırcaali ile Mestanlı arasında bulunan 11. Rus süvari taburu
ile 7– 8 Bulgar gönüllü süvari taburu, Rodoplara Pomak mevzilerine
doğru yürümüşlerdir. 20 Nisan 1878’de gerçekleşen bu çarpışmada
Hacı İsmail Efendi komutasındaki Pomak Ordusu askerleri tarafından
geri püskürtülmüşlerdir.
Bu noktada on plana çıkan 4 isim bulunmaktadır:
1. Timirski Ahmet Ağa (Başkomutan & Timraş Cumhuriyeti
Başkanı)
63
2. Hidayet Paşa (Başkomutan)
3. Hacı İsmail Efendi (Rodop Bölgesi komutanlığı)
4. Kara Yusuf Çavuş (Plevne, Tatarpazarcığı, İslimiye, Lofça ve
Kazanlık sahası)
Bütün bunların yanı sıra, Çirmenli Ali Efendi, Hacı Mümin,
Hacı Ragıp, Kırcalılı Abdullah, Hacı Halil Efendi gibi önemli isimleri
de saymamız mümkündür.
Rodoplardaki direnişe Pomak halkı en önde katıldığı gibi, aynı
zamanda Süleyman Paşa’nın Rodop Dağlarına çekilen kuvvetlerinin
bir kısmının da katıldığını söyleyebilmek mümkündür. Bu kesimlere
Rus ve Bulgarların yaptığı katliamlardan kaçıp Pomak kardeşlerinin
korumasına giren yaklaşık 200bin civarı Türk de bulunmakta ve bu
kesimin gençleri de savaşçı güç olarak bu cephede görevler almışlardır. Pomak ordusu askerlerinin ellerinde dönemin en iyi silahlarından
olan ”Martin” marka tüfekler bulunmaktaydı.
Rodoplardaki direnişçiler, 16 Mayıs’ta İstanbul’da bulunan ve
Paris Antlaşmasını parafe etmiş olan devletlerin elçiliklerine gönderdikleri ve Rodop Hükümet-i Muvakkateşi mührünü taşıması pek çok
tarihçi ve araştırmacı açısından yanılsamalara sebebiyet vermektedir.
Rodoplardaki Timraş hükümeti tabi ki kuruluşu süresince kendisini
geçici direniş hükümeti olarak lanse etmiştir. Fakat Berlin antlaşmasında Pomak halkının istekleri yerine getirilmemesinden kaynaklı
geçici hükümet mührü Timraş Cumhuriyeti olarak değiştirilmiştir.
Batılıların bu genç Cumhuriyete ilgisi Rodoplarda gerçekleşen
direniş Batılı Devletleri ve özellikle İngiltere’yi yakından ilgilendirmiştir. Bilindiği gibi, İngiltere Rusya’nın Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması’yla olması gerekenden fazla kazanç sağlamasını kendi çıkarları itibariyle sakıncalı görmüştür. Dolayısıyla Ayastefanos Antlaşmasının revize edilmesi gerektiği konusunda ısrarcı davranmış ve bu doğrultuda Fransa’yı da yanına çekmeyi başarmıştır. Rodoplarda gerçekleşen direniş Rusları Edirne’de ve İstanbul’da bir hayli güç duruma
düşürmüştür. Kısacası, Rodoplardaki direniş İngiltere’nin ve Osmanlı
Devleti’nin objektif olarak elini kuvvetlendiren bir delil olmuştur.
Hatta kimi kesimler İngiltere’nin de istekleri lehinde gelişmiş olan bu
64
objektif durumu komplo teorileriyle süsleyerek, Rodop direnişinin
ardında İngiliz desteğinin olduğunu ileri sürmektedirler. Tabi ki bu
iddialar,iddia olmaktan öteye gitmektedir. Bu kapsamda 13 Temmuz
1878 tarihinde Berlin Antlaşması imza edilmiş, Rodoplardaki duruma
ilişkin olarak bir tahkikat komisyonu kurulmuş ve Büyük Bulgaristan
3 kesime ayrılmıştı: Makedonya Osmanlı Devleti’ne bırakılıyordu.
Kuzeyde bir Bulgar Prensliği kuruluyor ve Şarkı Rumeli adı altında
bir vilayet kuruluyordu. Fakat burada Timraş Cumhuriyeti yer almamış. Bundan mukabil, ilk başta kullanılan Geçici direniş hükümeti
(Rodop Hükümet-i Muvakkatesi ) ismi artık kendisini ‘‘Rodop Timraş
Cumhuriyeti” olarak ilan etmiştir. Şarkı Rumeli’ye ilişkin düzenleme
hayli ilginçtir. Nüfusunun büyük çoğunluğu Türk olan bu vilayeti
Padişahın onayı alınarak atanacak bir vali Filibe’den yönetecekti. Bu
durum Rodoplarda tepkiyle karşılanmış ve Hacı İsmail Efendi pek
oralı davranmamıştır. Hatta Rodoplardaki Pomak Orduları Flibe’ye
(Plovdiv) doğru ilerleyerek orayı da Timraş Cumhuriyetine katmak
istemişlerdir. Akabinde Osmanlı yönetimi tarafından eğer ki Pomak
ordusunun Filibe’ye yürümesi halinde karşılarında Osmanlı kuvvetlerini bulacağı ve bir çatışma yaşanacağı uyarısında bulunulmuş. Pomak
ordusu komutanı Hacı İsmail Efendi de Osmanlı askeri öldürmeyeceğini dile getirerek bu harekattan vazgeçmiştir. Fakat ne yazık ki daha
sonra, Bulgar orduları bu bölgeyi ilhak edecektir ve artık geri alınması
şansı kalmayacaktır.
Netice itibariyle Ruslar, Berlin Antlaşması hükümleri gereğince, 9 aylık bir sürenin ardından Bulgaristan’ı boşaltmak zorunda kalmıştır. Filibe’de atanan vali (Aleko Paşa) 5 yıllık bir sürenin ardından
görevinden alınmış ve yerine Gavrıl Paşa getirilmiştir. Daha sonra
Bulgar liberalleri tarafından 1886 yılında gerçekleştirilen bir darbe
sonucunda Doğu Rumeli vilayeti Bulgar Prensliği ile birleştirilmiştir.
Osmanlı Devleti, olayı silah kullanmak yerine siyasetle çözme yoluna
gitmiş, ancak bu politikasının sonucunu vilayetin kaybıyla görmüştür.
Her ne kadar Pomak ordusuna herhangi bir yardımda bulunulamamışsa da, Bulgaristan ile yapılacak bir savaşta Pomak ordusuna silah yardımında bulunacağından bahsedilmektedir. Ancak Rodoplardaki bu
Genç Pomak Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’ne ve saltanata olan bağlı65
lıklarını her fırsatta dile getirmiş olmaları kendilerinin de kalıcılaşmasının önünde engel teşkil etmiştir. Osmanlı Devleti’nin yaptığı hata,
ileriki dönemlerde Garbi Trakya Müstakil Hükümeti örnekleminde de
kendisini gösterecektir. Rodoplarda yaşanan bu gelişmelere baktığımızda, 1886 yılına kadar gelindiğinde Rodoplar ve Ropçöz’de Filibe
bulunan valinin herhangi bir otoritesine rastlamak mümkün değildir.
Zira bölge halkı kendi mahkemelerini kurmuş, kendi kolluk kuvvetleri
olan ve halk temsilcileri bulunan bir statüye sahiptir. Doğu Rumeli’nin
Bulgaristan ile birleşmesi otomatik olarak direniş hareketininde sonunu getirecek bir gelişme idi. Bundan sonra Pomak ve Bulgar orduları
arasında çok sert savaşlar yaşanmış ve pek çok yer kaybedilmesine
sebebiyet vermiştir.
Ama sonuç olarak yaşanmış olan ve Pomakların ilk kez kurduğu bu genç cumhuriyetin bazı noktalarının belirtilmesi kaçınılmaz
olmaktadır. Rodoplarda gerçekleşen Timraş Cumhuriyeti’nin kurulma
hadisesi herkesçe bilinmektedir ki Rodopları aşan nitelikte sonuçlara
sahiptir. Bu Cumhuriyet denemesi aynı zamanda ve yine Pomakların
üstlendiği büyük roller neticesinde Batı Trakya’da gerçekleşen Cumhuriyet denemesi ve en önemlisi Anadolu’da verilecek olan Kurtuluş
savaşı açısından bir laboratuar işlevi görmüştür. 33
Timraş Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamalarını özel olarak baştan sona kadar işleyen bir kaynağın olmaması ve konuya sadece 93
Harbi ele alınan kaynaklarda kısa değinilmiştir. Türk kaynaklarına
bakılacak olursa genelde ‘‘Pomak Cumhuriyeti’’ isimlendirilmesine
pek rastlanmamaktadır. Bu isimlendirme yerine ise daha çok "Rodop
Muvakkat(Geçici) Cumhuriyeti" demeyi seçerler. Osmanlı İmparatorluğu’nun edilgen yapılı "Ümmet" sistemli toplum modelinden ,
"Egemen Ulus"a bağlı olarak cumhuriyet toplumu sistemine yönelme
eyleminde tabandan başlayan ve yükselmeyi başarmış ilk talep budur
diyebiliriz. Kendilerini Hilafet saltanatının almış olduğu karara teslim
33
http://www.pomaklar.com/t1076-pomak-timra-cumhuriyeti-5-6-7-8.
66
edip yeni bir soykırım dalgasına maruz kalmaktansa dönemin koşulları bunu getirdiği için kendi kaderlerini kendi elleriyle çizme yolunu
seçmişlerdir. Timraş Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından ise Balkan Harbi dönemindeki "Muvakkat Batı Trakya Cumhuriyeti" ve Grebene Patriyotlarının mevzii direnişleri yaşanır. Bu direniş hareketlerinde ise İttihat ve Terakki kadrolarından (Süleyman Askeri, Yüzbaşı
Şükrü) öncü rolü dikkat çeker. Bu gerçekleşen olayları ise Pomak
halkından alınan ilhamın ikinciye ve bu defa iradi pratik ile denenmesi
olarak değerlendirebiliriz. Genel bir değerlendirme sonucunda ise bu
olaylar Kurtuluş Savaşı'nın olabilmesini kanıtlayan çok önemli pratiklerdir.
Öncü deney niteliği taşıyan bu deneyler İttihat Terakki ve Mustafa Kemal önderliğindeki Kurtuluş Savaşı kadrosunun düşüncelerini
eyleme geçirmesinde önemli bir rol oynamıştır. 1876 Anayasası (meşrutiyet) toplumsal desteği olmayan ve tabansız diyebileceğimiz bir
deneydir ayrıca 1908 (ikinci meşrutiyet) ise askeri ve sivil bürokrat
kadro haricinde gerçek bir taban hareketi olarak görülmemektedir.
Küçük bir deney olarak değerlendirebileceğimiz ‘‘Pomak’’ hareketi;
gelecekteki Ulusal Egemenliğe sistemine dayalı yeni toplumsal yapının gerçekleşebileceğini ortaya koymuştur.
Bu bölümde Pomakların hayatta kalma ve topraklarını koruma
çabalarının hangi ortamda ve neden geliştiğine, 93 Harbi’nin nasıl,
hangi şartlarda meydana geldiği ve sonuçlarına, Ayastefanos Antlaşması’nın Pomaklar ile ilgili maddelerine, Timraş Cumhuriyeti’nin
hangi ortamda nasıl oluştuğu ve kimler öncülüğünde kurulduğuna,
kurulmuş olan bu cumhuriyetin Türkiye Cumhuriyeti tarihinde öncü
bir pratik olduğunun elde edilen sonuçlar çerçevesinde değerlendirilmesi ele alınmıştır.
5.1. Bölüm Özeti
93 Harbi Pomak Timraş Cumhuriyeti’nin kurulmasında en büyük etkiye sahiptir. Timraş Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasını anlamak için öncelikle tarihi kaynaklar eşliğinde Osmanlı Rus Savaşı’nın
67
hangi nedenle patlak verdiği daha sonra ise Timraş Cumhuriyeti’nin
hangi şartlarda kim tarafından nasıl bir örgütlenme ile kurulduğu üzerinde durulacaktır.
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı Pomaklar açısından ele alındığında 1000 yılı aşkın süredir yaşadıkları topraklarda hem de Slav kardeşlerince, sırf İslam dininden olduklarından dolayı ,büyük katliam görmelerine ve savaşın sonucunda kendi topraklarını terk etmeleriyle
sonuçlanacak büyük ,acılı bir yüzyılın başlamasına neden olacaktır
ayrıca bu terk ediş Osmanlı’nın Balkanlardan kopmasını da beraberinde getirmiştir. Osmanlı-Rus Savaşı ve Ayastefanos Antlaşması, sonuçları nedeniyle Pomak halkı için bir milat niteliğini taşımaktadır.
Pomak Timraş Cumhuriyeti’nin kurulmasına etki eden konuları
tarihi çerçeve içinde yer verilmiştir. Bu dönemde yaşanmış olan katliamların hepsi kayıt altına alınamamış olsa da ,rakamlar uluslararası
kaynaklarla karşılaştırıldığında elde edilen veriler ışığında yazılmıştır.
Bu bölümde Pomakların hayatta kalma ve topraklarını koruma
çabalarının hangi ortamda ve neden geliştiğine, 93 Harbi’nin nasıl,
hangi şartlarda meydana geldiği ve sonuçlarına, Ayastefanos Antlaşması’nın Pomaklar ile ilgili maddelerine, Timraş Cumhuriyeti’nin
hangi ortamda nasıl oluştuğu ve kimler öncülüğünde kurulduğuna,
kurulmuş olan bu cumhuriyetin Türkiye Cumhuriyeti tarihinde öncü
bir pratik olduğunun elde edilen sonuçlar çerçevesinde değerlendirilmesi ele alınmıştır.
68
6. Pomak Kültürü
Bir toplumun ortaklaşa meydana getirdiği, özümsediği, nesilden nesile aktardığı maddi ve manevi değerlerin tümüne kültür denir.
Kültür bir toplumun kimliğini oluştururken onu diğer toplumlardan
farklı kılar. İnsanların yapmış olduğu aletler, kullandığı araçlar kültürün maddi boyutunu oluştururken; gelenek, görenek, eğitim, din gibi
unsurlar ise kültürün manevi boyutunu oluşturur. Kültürün "maddi" ve
"manevi" değerleri arasında sürekli olarak karşılıklı etkileşim vardır.
Birinde meydana gelen bir değişim diğerini de etkiler. Kültürün maddi
öğeleri, manevi öğelerine oranla daha hızlı değişir. Kültür toplumun
yaşayış ve düşünüş tarzlarından meydana gelmiştir. Üst Kültür, bir
toplumda geçerli olan genel kültür özellikleridir. Toplumun her kesiminde bilinir ve benimsenir. Alt Kültür ise üst kültür içindeki din, dil,
töre ve etnik köken bakımından kendine özgü özelliklere sahip toplulukların kültürüdür. Çalışmanın ana konusu olan Pomaklar, yaşadıkları ülkelerdeki üst kültürün varlığı ile yoğrulurken kendi kültürlerini de
sürdürmeye çalışmaktadırlar.
Pomak gelenek ve kültürlerine örnek vermek bu konuda onların
diğer kültürlerle hem ortak noktalarını ortaya çıkarmasında yardımcı
olacak hem de kendi farklılıklarının ortaya konmasına yol açacaktır.
Öncelikle bu geleneklerden ilki ‘‘bocuk gecesine’’ değinildikten sonra
‘‘sedanka’’ geleneği ele alınacaktır.
Eski çağların, bilinmeyen karanlık dönemlerinde Pomak atalarının dünyaya bakış inancı temel olarak iki parçaya bölünüyordu. İyilikleri, güzellikleri kapsayan ve ona şükranlık duygusunun törenleştiği
kısımlar ve kötülüklerin, hastalıkların, yoklukların, verimsizliklerin,
kısırlıkların hakim olduklarına inandıkları bölümler. Kötülüklerden
korunma ve onun aksi olan davranışları ve üretimde verimi sağlamak
için bilinçli olarak karşı koyuş törenleri yapmaya önem verirler büyü
ve sihir önemli bir karşı koyuş aracı olarak kullanılırdı. Bu ritüeller
zaman zaman “Balkanlarda ölümsüzlüğü arayan halk” olarak kardeş
halklar tarafından adlandırılmalarına olacaktır. Tehlikelerle dolu tabiat
olayları karşısında güçsüzlüğünü kerte kerte kavrayan Pomak insanı
69
içgüdüleriyle kötülük olarak tanımladığı olumsuz tabiat olaylarına
karşı büyüden büyük bir manevi destek alarak karşı çıkıyor, sihirden
medet umarak yarınını biraz daha garantiye alabilmek için yine kendisinin uydurduğu ritüellerden keramet beklerken tüm yaşanılan şeyleri
kronolojikleştiriyor bir sonraki yıla gelenekler aracılığıyla aktarabiliyordu. Şu günlerde bocuk geceleri, bocuk anası, bocuk karısı, bocuk
dede adlandırmalarıyla sedenkalarla Pomaklar tarafından kutlanmaktadır. Bugünlere ulaşan bocuk gecelerinde eğlenme faktörü yoğun
olarak gözlenmekle birlikte inanç tarafının unutulamadığı bir damarda
daha hala mevcuttur. Bu kültürel ritüelimizde herşeye rağmen şenlik,
büyü, sihir, bolluk, bereket iç içedir . Bocuk gecesi kışın en sert gecen
ayazlar içinde kavrulan gecelerin başlangıç simgesiymiş. Bu gecelerde
sular donarsa, o yılın bolluk ve bereket içinde geçeceğine inanılırmış.
Çoğu Pomak köyünde, çok şişman kişiler için “bocuk domuzu” deyimi daha hala yaygın olarak kullanılıyor olması Domuzun soğuklarda
daha sağlıklı yetişmesine bir gönderme niteliğindedir. Pomak Halkı,
1870 sonrası soykırım ve göçlerle diğer Müslümanlarla zorunlu olarak
yerleştikleri yeni yurtlarında Trakya’da Marmara’da ve diğer Pomak
yerleşim yerlerine geldiklerinde beraberlerinde getirdikleri bu âdetlerini daha hala sürdürmektedirler. Bocuk karısının insan kılığında beyaz çarşaflara bürünerek yaşlı bir kadın görünümünde gezdiğine inanılır. Köy ahalisinden yaşlıca bir kadın seçilir kadının karnı tencere karasıyla boyanıp yüz çizilir. Kadın eline bir kasnak alarak başının üstüne kaldırır ve üzerine beyaz bir çarşaf sarılır. Karnından aşağıya bir
oklava bağlanarak buna bir ceket giydirilerek en korkunç haliyle gelir
sokak sokak peşinde kalabalıklarla gezdirilir. Gece boyu dışarıda dolaşanlar bocuk gecesini eğlencelik bir hale getirilmeye çalışırlar. Bocuk dedenin-karının-ananın gelip yemesi için dama bir tepsi baklava
konur. Evin damından bocuk dedenin duyup, gelip yemesi için üç
defa;
- Bocuk dede saralia, ya da bocuk karısı saralia (baklava) diye
bağırılarak çağırılır.
Köyde yaşanlar içinde isminden başkasında ismi olmayan ismi
tek olan şahıs, evindeki ocaklığın bacasından üç kez adını bağırarak
hızlıca oradan çıkar sedenkaların yapıldığı evlere yada törenlere katı70
lıp kalabalık içinde kaybolur. Bocuk karısı-dedesi-anası bu ismi duyunca hayvanlarla uğraşmayı onlara büyü yapmayı bırakmak zorunda
kalır ve gece boyu bacadan bağıranı arayıp dururmuş. Bocuk anası –
karısı- dedesi bacalıktan bağıranı gece boyu yana yakıla ararken nadiren de olsa bu şahsı bulursa üzerine işeyerek bir güzel rahatlar ve hayvanlara büyü yapma işine kaldığı yerden tekrar başlarmış. (Pomak
mitolojisinde kötücüller insanları öldürmezler onların yaptıkları büyüler sonucunda açlıktan, yokluktan , hastalıktan ölürler) gecenin ilerleyen saatlerine doğru yüzlerini nişastayla boyayan gençler gecenin
ayazına aldırmayıp çarşaflara sarınıp mezardan çıkmış ölü kılığına
(Zombi) kıyafetlere bürünerek , bocuk anası- karısı-dedesi diye bağırılarak komşuları korkuturlar. Başka bir bölgede ise kıyafet değiştirmiş
gençler köyde gezer dururlar, bu gezmelerde maniler, türküler söylerler bulabildikleri çalgı aletleri bulamazlarsa tenekelerle sokak sokak
kapı kapı dolanır dururlar. Yani bocuk geleneği suların donduğu ilk
gece ile başlar. Koca Balkanlar ve Rodoplar ile şu an yaşadığımız
coğrafya farklılığı mevcuttur. İlk donların başlaması balkanlarda daha
erken tarihlere denk düşmektedir. Balkanlardan yeni yurtlarına göç
etmiş olan Pomaklar bocuk gecelerini ilk zamanlarda aynı tarihlere
denk getirerek kutlamaya çalışsalar da mevsimsel farklılıkları fark
etmeye başlanmıştır. Eski kasımın başlamasından 60gün sonra 61 gün
sonra 62 günlerine denk düşen kutlamalar bu süre içersin daha biraz
daha uzamış ve 72 gün sonra ve hatta yılbaşından yirmi gün sonraya
denk gelmeye başlamıştır. Bir çok benzeri ritüel değişik dönemlerdeki
kültürel anmalarda kullanılmaktadır. Hayvanların, bıçak altından geçirilmesi, fırın küreğinin üstünden atlatılması, İslami dönemde yerine
göre kuran üzerinde atlatılması vb. uygulamalar uygulanır. Buradaki
amaç kötülükleri yaşantımızdan uzaklaştırmak hayvanların kış günlerinde çok kıymetleşen sütlerinin yumurtalarının kesilmesini engellemek yeni doğmuş yavrularının ölmelerini engellemek içindir. 34
Pomak geleneklerinden ikincisi ise ‘‘sedenka’’dır. Sedenka
Slav kökenli bir sözcüktür ve "Sedeti" oturmak fiil kökünden türemişti;. ‘‘oturmak, toplanmak’’ anlamında kullanılır: köy kadınlarının
34
http://pomakkulturu.blogspot.com/.
71
kendine özgü eğlencelerindendir. Sedenka, Pomak kültürünün bir
parçasıdır ve günümüzde artık uygulanırlığı azalmış bir gelenek haline
gelmiştir. Genelde uygulanırlılığına bakıldığında köylerde devam
ettirildiği görülmektedir.
Sedenka ufak değişikler gösterse de genelde üç çeşit olarak yapılmaktadır:
1. Komşuların toplanmasıyla gerçekleştirilen bir gecedir. Bu
gecede özellikle mısır ve kabak yenilir bunun yanında bulgur çekilir,
pazı açılır kızların oynaması için darbuka çalınır ve sohbet edilir.
2. Söz merasimi için toplanıldığında ise kızın ailesinden kızın
verilmesine ilişkin söz alınırsa damat adayına kızdan almış bir mendil
götürülür. Kızlar gece toplanıp eğlenirler.
3. Harman zamanı gerçekleştirilen sedenka. Bir çeşit yardımlaşmadır. Ayçiçeği dövülüp, mısır soyulurken yapılır. Türküler söylenir, kişiler harmanda birbirlerine yardım eder ve sonradan eğlence
düzenlerler.
Bölgeler arasında gerçekleştirilen sedenkanın isimi değişim
göstermektedir. Örneğin; sedenkaya mâle (mahalle) adı da verilir.
Mâleyi yapacak kişi sabah vaktinde bütün komşularını kendisine davet
eder. İkram edeceklerini hazırlar, gece olduğunda ise çağrılan komşular yavaş yavaş gelmeye başlar. Herkes toplandıktan sonra hal hatır
sorulur, sohbet edilir. Bir zaman sonra kızlar başka bir odaya geçerek
oyun çıkarmak için hazırlanmaya başlarlar. Sedenka nişan kutlaması
için yapıldığında ise oğlan tarafı nişan bohçalarıyla kız evine gider.
Bohçalar kız evine bırakılır. Kız evi de hazırladığı bohçayı oğlan evine gönderir. Karşılıklı olarak bohçalar birbirlerine verilir. Akşam
olunca oğlan tarafı kız evine gider, eğlenceye başlanır. Kızlar türkü
söyleyip oynarlar. Yaş gruplarına göre sohbet edilip, oynayan gruplar
oyun çıkarılacağı, türkü söyleyip halk oyunu oynanacağı zaman bir
araya toplanırlar. Kış geceleri düzenlenen sedenkalarda amaç eğlencedir. Kızlar, kadınlar önceden kararlaştırılan bir evde toplanırlar. Kızlar
sedenkaya giderken vurmalı müzik aletlerini alırlar örneğin darbuka.
Ev sahibi patlamış mısır ve tatlı olarak kabak ikram eder. Kızlar maniler, türküler, şarkılar söylerler. Kış geceleri düzenlenen sedenkalara
72
erkekler katılmaz. Harman zamanı yardımlaşma amacı ile yapılan
sedenkalarda kadın ve erkekler yan yana gelirler. Düzenlenen sedenkalar köyün kızlarının ve oğlanlarının birbirlerini tanıdıkları yer olur.
Konu komşu, sedenkaya gider, bir evde toplanılır hem örgü örülür
hem de sohbet edilir.
Yöreden yöreye değişen sedenkaların var olsada genel olarak
benzerliklerin yanında ufak farklılıklar vardır;
Yapılan sedenkalardan ilki , gündöndü (ayçiçek)ayıklamak ve
tarladan toplanılan mısırı soymak için bir evde gece bir araya gelinir
ve ev sahibine yardım edilir. Ev sahibi ayıklanan mısırlardan bir kısmını pişirir ve yardım etmek için gelenlere ikram eder.
İkincisi, kış geceleri hasır dokumak için gerçekleştirilen sedenkalar vardır.
Üçüncüsü ise eğlenmek amacıyla gerçekleştirilen sedenkalardır.
Belirlenen bir evde toplanılır herkes el işini alır, bir yandan işlerini
yaparlarken bir yandan sohbet ederler. Birbirleriyle manileşirler. Sedenkanın yapılma amacı: yardımlaşma, boş zamanları değerlendirme
eğlenceli şekilde değerlendirme, komşuluk ilişkilerini güçlendirme,
sosyalleşme vb. olarak sıralayabiliriz.
Sedenkalarda kadınlar çeşitli kılıklara girerek oyun çıkarırlar.
Bazen değişik giysilerle seyircileri şaşırtırlar. Sedenkaların genel özelliklerine değinilecek olursa; yardımlaşma için toplanılan sedenkalarda
öncelikle işlerin bir an önce bitirilmesine önem verilir çünkü iş eğlenceden önce gelmektedir. Eğlence genellikle işler bittikten sonra yapılır. Yapılan sedenkalarda bilmeceler sorulur, türküler söylenir, sevdikleri gurbette ya da askerde olan kızlar ağıt yakar, topluca halk oyunları
oynanır ve sedenka sona erer. En çok bilmece bilene ev sahibi küçük
bir hediye ile ödüllendirir.
Bu çalışmada, Pomak-Torbeş-Goralı vb. isimlerle anılan topluluğun doğum, evlenme ve ölüm âdet, ritüel ve halk inançlarına bu
örneklerle yer verilmiştir.
Yeni doğan bebek tuzlu suyla yıkanır ve bebeğin doğumunun
kutlanması için, maddi durumu iyi olan aileler küçükbaş hayvan keser
73
ve yemek daveti verirler, gelen misafirlere ise hediye verilip bahşiş
dağıtırlar. Bebeğin doğumu üzerne yapılan bu ritüeller Makedonya’daki Pomaklar (Torbeşler) “babına”, Bulgaristan’ın Filibe (Plovdiv) şehrinden Türkiye’ye göçen Pomaklar ise buna “simidal” adını
verirler. Bebeğin kırkıncı gününde mevlit okunur ve arkasından yemek daveti verilir. Bebeğe nazar değmemesi için nazarlık takılır. Bebeği evin en yaşlı kadını alıp onu beşiğine uyuması için yatırır. Yeni
doğum yapmış kadınlara, lohusalık döneminde musallat olan “al karısı”, ‘’karabasan” ve “al basma” diye halk tarafından adlandırılan ve
kötü ruh veya hayali varlıklardan koruma inancını sürdürdükleri görülmektedir. Bu nedenle loğusa olan kadınlar, kırmızı bir kemerle
bellerini bağlarlar. Ortalama kırk gün süren lohusalık döneminde lohusa kadınlar yalnız bırakılmaz ve hastalanmasın diye özenle bakılır.
Çocukların ilk dişlerini çıkarması, ilk konuşması da önemli sevinç
kaynaklardandır. İlk dişin çıkmasını kutlamak için “diş toyu” yapılırken, ilk konuşmayı kutlamak için tanıdıklara hediyeler verilir. Bebeğin kesilen ilk saç ve tırnakları saklanırken, yaşın önemi olmaksızın
kesilen tırnaklar toprağa gömülür. Aile yapıları ise erkek egemenliği
üzerine dayalıdır. Yapılan evliliklerde ise yedi göbek öteden akrabalık
mesafesi olan aileler arasında gerçekleştirilmesi yani akrabalık olmaması ve akraba evliliklerinin hoş karşılanmaması geleneği vardır. Evlilik törenlerinde geline kına yakarlar. Ölü evinde yemek yapılmaz,
yemeği komşular getirir. Ölünün evinde yedinci günde helva dağıtılır.
Bunun yanında ölü evinin kapısının önüne sandalye konulur ve üzerine havlu atılır. Ölünün ölmüş olduğu günden itibaren 7., 40., 52. Günlerinde Kur’an ve mevlit okutulur, gelenlere yemek verilir. Nazardan
korunmak , dileklerin yerine gelmesi için, dağ sularından akan suların
toplanıp kişinin Allah’a dua etmeden önce bu suyla yıkanması. Ayın
tutulduğu zaman Kur’an okunması ve tutulma esnasında ise silah
atılıp, teneke çalınması, farklı aletlerle gürültü çıkarılması. Genellikle
dağlık ve yüksek rakımlı yerlerde yaşayan Pomakların kültüründe,
tarım kültürünün yerini genellikle değil hayvancılığın aldığı görülür.
Bu yaşam tarzı, Pomakların mutfak kültüründe de kendisini göstermektedir. Ağırlıklı olarak et, süt, peynir, tereyağı gibi hayvani gıdaların ağır bastığı yemeklere sahiptirler. Kimlik olgusu ve aidiyet hissi
74
bir toplumu oluşturan, onu diğer topluluklardan ayıran en önemli özelliklerdir, hiçbir toplum kendi farklılığını ve etnik kimliğinin ayrımına
varamadan varlığını devam ettiremez.
Pomakların milliyeti konusunda, günümüzde “dil”in yeterli bir
delil olmadığı, aslında bu halkın kendi vicdanlarında verdiği hükmün
artık daha ön plana çıktığı ve süreç içerisinde yaşanılanlardan etkilendikleri görülür. Bulgaristan’da ve Yunanistan’da Pomaklar, Makedonya’da Torbeşler, Kosova’da Goralılar, Osmanlı İmparatorluğu’ndan
bu zamana kadar gerek siyasi açıdan gerekse sosyal baskılardan bıkmışlar ve artık kendilerini tanımlama konusunda özgür hissetmek
istiyorlar. Balkanların beş farklı ülkesinde yaşayan farklı farklı adlarla anılıp farklı milletlere bağlanmaya çalışılan Pomaklar, kendilerini
Bulgar, Yunan, Makedon ya da Sırplara bağlı değil de, Türklere ait
hissettiklerini söyleyerek, tarih içinde gördükleri büyük baskı ve zulümlere rağmen Müslüman olmalarından dolayı Türklerle kimliklerini
birleştirerek, anavatan olarak gördükleri Türkiye’ye sığınmışlar ve bu
yüzden de kendilerini Türk olarak adlandırmanın yanında Pomak kimliğinin getirmiş olduğu geleneklerini de sürdürmektedirler.
6.1. Pomaklarla Yapılan Görüşmeler
Adı-Soyadı
Yaşadığı Yer
Cinsiyet
Yaşı
Oktay Özcan
Edirne/Merkez
Erkek
50
Cemil Ocak
Edirne/Meriç/Küplü
Erkek
22
Aynur Aktürk
Kırklareli/Vize
Kadın
23
Nezihe Pekcan
Kırklareli/Pehlivan
Köy
Kadın
54
Vergin Mustafova
Bulgaristan
/Asenovgrad
Kadın
30
Tablo 7: Yapılan görüşmelerin kimler ile gerçekleştirildiği.
75
Soru 1: Pomak kimdir? Pomak denilince ne hissediyorsunuz?
Oktay Özcan: Balkanların en eski halklarından biridir. Slav
kökenlidirler. Pomak denilince bölünmüşlük hissediyorum Pomak
olmaktan gurur duyuyorum.
Cemil Ocak: Pomak olmaktan gurur duyuyorum ve pomakları/pomak kültürünü yaşatmak,yaymak için de elimden geleni yapmaktayım. Pomak olmak daha çok dilsel açıdan bir farklılık oluşturmaktadır. Çünkü Pomakça’da olan bazı anlam ve ifadeleri Türkçe'de aynen
karşılığını bulamıyoruz veyahut aynı şekilde ifade edilemiyor. Slav
kökenli olduğumuzu biliyorum.
Aynur Aktürk: Pomak denilince ilk aklıma genellikle beyaz
tenli insanlar geliyor. Ben Pomakların Türk olduğunu biliyorum ama
Slav kökenli olduğumuzu da duymuştum.
Nezihe Pekcan: Gurur duyuyorum bugüne dek kötü bir şey hissetmedim. Ayrıca Pomakların inadı çok meşhurdur, haksız olsalarda
inatlarını sürdürürler.
Vergin Mustafova: Pomak yani genellikle Bulgaristan’da
bilinen haliyle Osmanlı döneminde zorla Hristiyanliktan Müslümanliğa geçirilen halk. Nedenini bilmiyorum ama Türklere göre Pomaklarin arasında Bulgar isimleri cok daha yaygındır. 1983 doğumluyum
adım Verginia ancak evde Vergin. Erkek kardeşimin adı ise Sider.
Küçükken Türkçe biliyordum fakat sokakta konuşamıyordum çünkü
Bulgaristan’da komünist rejim döneminde polisler ceza yazarlarmış.
Annem ve Babaannem bana o kadar sus sus demişler ki anaokulunda
çok suskun içine kapanık bir çocuktum. Tabi tüm bunlar komünist
rejim ile de çok bağlı. Türklere ve Pomaklara sünnet yapmaları,
kurban kesmeleri yasaklanmış. Bildigim kadariyla Hıristiyanlar da
kliseye gidemezmiş o dönemler. Pomaklar bildigim kadar isim
değiştirme meselesine karşı çok direnmişler, bazıları kaçmış, diğerleri
hayatına son vermis, bazıları kurşunlanmış direnirken. Türklerse
korkup daha çabuk Bulgar isimleri kabul etmişler.1990’dan sonra
benim adım Vergin olarak kalırken erkek kardeşimin Sider’e yakın
olsun diye adını Sinan olarak değiştirdik. Pomakların bazılari ne is76
mini geri aldı, ne Türkçe öğrendi, ne de Türkçe öğretti çocuklarına.
Benim bazı akrabalarım Bulgarlarin arasinda yine bulgar gibi olmaya
devam ettiler.
Soru 2 : Pomakça konuşmayı biliyor musunuz?
Oktay Özcan: Çok az biliyorum Bulgaristan’a gittiğimde daha
fazla konuşma imkanı buluyorum. Ancak Pomakaların dil öğrenme
konusunda çok yetenekli olduklarını biliyorum Bulgaristan’da yaşayan en cahil olan bir Pomak bile en az 4 dil konuşur eğitimini almadan.
Cemil Ocak: Pomakçayı çok iyi olmamakla beraber konuşabiliyorum. Bizim ve bizden sonraki nesil pomakçayı iyi bilmemektedir.
Bunun sebebi ailelerimizin öğrenim sürecinde Pomakçanın okuldaki
başarımıza etki edeceğini düşünerek bize küçükken pomakça yeterince konuşturmamaları ve öğretmemeleridir. Pomakça bilen gördüğüm
her kişi ile mutlaka konuşurum özellikle köyümüzde(Küplü) mutlaka
konuşurum. Lise ve lisans eğitimim süresince Pomakçayı unutmamak
için ailemle telefonda mümkün olduğunca pomakça konuşmaya çalışırım bunu yapmamın sebebi köyümden uzak kaldığım süreler boyunca
hiç Pomakça konuşmadığımdan unutmaya başladığımı gördüm.
Aynur Aktürk: Sadece bazı kelimeleri biliyorum büyükannemler Pomakça konuşuyorlardı. Mayka kelimesinin anne demek
olduğunu biliyorum.
Nezihe Pekcan: konuşulanı anlayabiliyorum azda olsa ancak
kendimi ifade edemem. Kelimeleri anlayabiliyorum mesela ‘‘yalatuka’’ gel, ‘‘maçi maçi’’ sus demek.
Vergin Mustafova:Hem Pomakça hem Türkçe, Bulgarca, İngilizce ve bunların yanında birkaç dil daha biliyorum. Küçükken Bulgar
çevremde Türk gibi kabul edilirdim.
Soru 3 : Pomakların 1877-78 Osmanlı-Rus (93 Harbi) Savaşı’ndan sonra imzalanan Ayastefanos Antlaşması sonrası Pomakların
kurmuş olduğu Timraş Cumhuriyeti’nin bugünkü Bulgaristan toprak77
larında kalan bölgede kurulduğunu ve nasıl oluştuğunu biliyor muydunuz?
Oktay Özcan: Evet biliyorum. 1877-78 yıllarından sonra kurulmuş bir devlettir ve ayrıca o dönemde birçok Avrupa ülkesinin
tanımış olduğu bir devlet olduğunu kitaplardan okudum.
Cemil Ocak: Pomakların bir cumhuriyet kurduklarını bilmiyordum.
Aynur Aktürk: Hayır bunu bilmiyordum ilk kez duydum.
Nezihe Pekcan: Pomakların şimdi neden cumhuriyeti sevdiğini
anladım cumhuriyet kurduklarını bilmiyordum bunu duyunca daha
gurur duydum demekki genlerimizde cumhuriyetçilik yatıryormuş.
Vergin Mustafova: Evet bu konuda bilgim var.
Soru 4: Kökeniniz ülke ve şehir olarak nereye dayanmaktadır?
Oktay Özcan: Baba tarafım bugünkü Bulgaristan Smolyan ,
anne tarafımda Yunanistan Serez’den Türkiye’ye göçmüşlerdir.Baba
tarafım Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra dedemler iki çocuklarını Bulgar rejiminden kaçarlarken Bulgarlara rehin olarak vermek
zorunda kalıyorlar ve uzun yıllar birbirlerini göremiyorlar herkes evlenip çoluk çocuğa karışıldıktan sonra görüşme sağlanabiliyor.Türkiye’ye 1930’lu yıllarda göçmüşler. Anne tarafım ise Balkan
Savaşları’ndan sonra.
Cemil Ocak: Biz Karacaova vilayetinden Türkiye'ye gelmişiz.Türkiye'de yaşadığımız yer Edirne/Meriç/Küplü Beldesidir. Küplü
beldesi, karacaova nın 3 köyünden oluşmaktadır. Bu köyler Gabrişta,
Çernişova (yazılışı konusunda emin değilim) ve Trestenik'tir.biz Gabrişta köyündeniz. dededim nüfus cüzdanındaki doğum
yeri olarak Gabrişta olarak yazmaktadır. Ayrıca rahmetli dedeme hayattayken sorduğumda bana gabriştan olduğumuzu söylerdi.
Aynur Aktürk: Ülke olarak tam hatırlamıyorum ama hatırladığım kadarıyla büyükdedemler Bulgaristan’dan Türkiye’ye Vize’ye
göçetmiş.
Nezihe Pekcan: Şuanda hatırlamıyorum ama Balkanlardan
Türkiye’ye göçtüğümüz kesin.
78
Vergin Mustafova: Anneannem Laki’den, babamın babası ise
Zagrajden’den bende Asenovgrad’ta doğdum büyüdüm.
Soru 5: Pomak kültür ve geleneklerinden birkaç örnek verebilir
misiniz?
Oktay Özcan: Pesna şarkılar (Pomak şarkıları) genellikle gayda müzik aletini kullanmaktadırlar ayrıca kaval da. Hora dediğimiz
halk oyunlarımız, yemek olarak ‘kaçamak’ mısır unu, yağ, üstüne ister
et ister peynir ister yoğurt ile karıştırılarak servis edilir. Ayrıca kumpir
patates demektir ve akıtma Pomak yemeklerinin başlıcalarındandır.
Düğünlerde gelinlerin yüzünün boyanması ritüeli vardır.
Cemil Ocak: Gelenek olarak söyleyebileceğim yemekler ve
kadınların giydiği bir giysidir. Yemek olarak, bayram sabahları (ramazan ve kurban) kahvaltı yapılmaz, çorba, uriz dediğimiz etli olan bir
yemek,mileşnik(sütlaç) ve baklava(veya baska bir tatlı) yenir. Kurmidnik(soğan yemeği),tikvinik(kabak yemeği) gibi yemeklerde vardır.
giysi olarak kadınların giydği purgia denilen 2 parçalı bi giysidir. Siyah renklidir,etek ve üst kısmından oluşur.
Aynur Aktürk: Trakya’daki geleneklerin çoğu gelenek ve göreneklerimiz içindedir.
Nezihe Pekcan: Mesela düğünlerde ‘‘keşkek’’ denilern yemek
yapılır, herkes yemeğe davet edilir, düğün köyde yapılıyorsa o yemekten yemeyen kalmaz. Yemeklerde çıbrıka dediğimiz ot kimileri tarafından çabrısa da denir her yemeğe koyarız. Gelin damadın evine geldiği zaman göğsünün içinde sakladığı para kesesi damat tarafından
alınıp dışarıda bekleyen kişilere camdan atılır. Bazı köylerde Pomaklar gelinleri gece alırlar, kına gecesinde gelin bir tanıdığı ile damadın
evinde damat olmadan kalır.
Vergin Mustafova: Küçükken dedemin neden Türkçe konuşmadığını merak ediyordum çünkü çevremiz bizi Müslüman
olduğumuz için Türk olarak değerlendiriyorlardı ancak Müslümanlık
adına yapılması gerekenleri tam olarak yapamıyorduk kimileri ise
Hıristiyan Pomak olarak kalmayı tercih etti. Komsular dedem için
Pomak Mehmet derlerdi. Pomaklarda ölüm yaşandığı zaman imamlar
büyük sorun yaşamaktadır Bulgaristan’da çünkü kimileri bilmedikleri
79
için kefen giydirmek istemezler, Hristiyan geleneklerine daha yakın
bir yol izlemek isterler. Bazı Pomak aileleri çocuklarını Hıristiyan
adetlerine yakın bir şekilde büyüttükten sonra onun Hristiyan bir Bulgarla evlenmesi üzerine çocuklarıyla tüm ilşkilerini kesip küserler.
Ben Türk olan Kırcaalili bir ailenin çocuğuyla evlendim dinlerimiz ve
dillerimiz aynı olsa bile bu sorun çıkmasına engel olmadı çünkü ben
Pomak o Türk’tü. Pomaklar kendi aralarında birbirlerine daha çok
destek olurken Bulgaristan’da yaşayan Türkler arasında kopukluk
vardır ve yaşadıkları yerlere göre birbirlerini kötülerler, samimi değillerdir ve pek din düşkünü oldukları da söylenemez. Ben 30
yaşındayım ve Pomakim diye içimde tüm komplekslerimi yendim.
Ben insanım, ben Müslümanım ve global dünyada Bulgaristan
vatandaşıyım.
6.2. Bölüm Özeti
Pomakların İslamiyete geçmeden önce kötülüklerden korunma
ve onun aksi olan davranışları ve üretimde verimi sağlamak için bilinçli olarak törenlerinde büyü ve sihir önemli bir karşı koyuş aracı
olarak kullanılırdı. Bu ritüel bocuk geleneğinin bir uzantısıdır ve suların donduğu ilk gece ile başlar. İkinci en önemli ritüel ise yöreden
yöreye az değişiklik gösteren sedenkalar. Yapılan sedenkalardan ilki ,
gündöndü (ayçiçek) ayıklamak ve tarladan toplanılan mısırı soymak
için bir evde gece bir araya gelinir ve ev sahibine yardım edilir. Ev
sahibi ayıklanan mısırlardan bir kısmını pişirir ve yardım etmek için
gelenlere ikram eder. İkincisi, kış geceleri hasır dokumak için gerçekleştirilen sedenkalar vardır. Üçüncüsü ise eğlenmek amacıyla gerçekleştirilen sedenkalardır. Belirlenen bir evde toplanılır herkes el işini
alır, bir yandan işlerini yaparlarken bir yandan sohbet ederler. Birbirleriyle manileşirler. Sedenkanın yapılma amacı: yardımlaşma, boş
zamanları değerlendirme eğlenceli şekilde değerlendirme, komşuluk
doğum, evlenme ve ölüm âdet, ritüel ve halk inançlarına bu örneklerle
bakabiliriz. İlişkilerini güçlendirme, sosyalleşme vb. olarak olarak
80
yapılan bu ritüeller Pomak kültürünü ve geleneklerini hala yaşatmak
için uygulanabilirliğini göstermektedir.
Bu bilgilerin yanında ayrıca Pomaklarla yapılan görüşmelere
Pomakları daha iyi birincil kaynaklardan tanımak için yer verilmiştir.
Bu kişiler Türkiye’de yaşayan Pomaklar olarak Oktay Özcan, Cemil
Ocak, Nezihe Pekcan, Aynur Aktürk ve Bulgaristan’da yaşayan Pomak Bulgar vatandaşı Vergin Mustafova ile yapılan görüşmeler.
81
7. Pomak Dernekleri ve Etkinlikleri
Çalışmamızın son bölümünde ele alacağımız konu Pomakların
Türkiye’de kurmuş oldukları derneklerin etkinlikleri , karşılaştıkları
asimilasyon sorunlarında varlıklarını gösterme ve seslerini duyurma
çabaları ele alınacaktır. Öncelikler dernek nedir, kim tarafından hangi
amaçla kurulur bu konuya değinilecektir.
23.11.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5253 sayılı Dernekler Kanununun 2. maddesinde derneğin tanımı; " Dernek: Kazanç paylaşma
dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe
sahip kişi topluluklarını” olarak yapılmıştır.
Pomak Derneği ilk olarak 2009 yılında Eskişehir’de Alpu ilçesi
Osmaniye beldesinde kuruldu. Pomak Halkının Dil ( Pomakça) , Tarih ve Kültür alanlarında çalışmalar yapmak amaçlıdır. Pomak Dernekleri dernekler masası ve bulunduklar bölgelere göre valilik, kaymakamlık gibi devlet kurumlarına bağlıdır. Derneklerimiz kültür
amaçlı yasal kurumlardır. Pomak Kültür Dernekleri kendi bulundukları bölgelerde aynı isimde kurulmaktadırlar.
Pomak Dernekleri, Pomak halkı ile el ele, yan yana, omuz omuza dayanışma, birlik ve beraberlik içinde, kültürel aktiviteler düzenlemektedir. Sergiler, piknik, geleneksel kahvaltılar, geziler, eğlence,
folklor ve benzeri etkinlikleri organize etmektedir.
Derneklerimiz Geleneksel şenliklere, toplantılara, katılmakta,
bayramlarda ve özel günlerde Pomak halkı sürekli diyalog ve iletişim
halinde bulunmaktadır. 35
Pomak Kültür Derneği Başkanı Mehmet Demir konuşmasında
genel kurulu Pomakların tarihi buluşması olarak nitelerken amaçlarının ‘Pomak Kültürünü tanıtarak yaygınlaştırmak; tarihlerinin, kültürlerinin ve Pomakçanın kaybolmasına engel olmak’ olduğunu söyledi.
35
http://pomakkulturdernekleri.blogspot.com/p/blog-page.html.
82
Mehmet Demir’in listesiyle yeniden başkan seçildiği genel kurul, katılan konuklar açısından da dikkat çekici oldu. Genel kurula AKP Eskişehir Milletvekili Ülker Can, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı
Yılmaz Büyükerşen, Halkların Demokratik Kongresi Eskişehir Meclis
Üyeleri Nurettin Aldemir ve Enver Tek, İzmir Gaziemir Belediye
Başkanı Halil İbrahim Şenol, Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan
Sakallı, Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyeleri Hüseyin Kurtuluş, Erdal Caferoğlu ve bazı akademisyenler katıldı. Bir süredir Demokrat
Pomaklar Platformu ile dayanışma içinde çalışan Pomak Kültür Derneği tüm çalışmalarının yanı sıra bir de imza kampanyası yürütüyor.
İmzaya açılan metinde ‘Yaşadığımız ülkeleri yönetenlerin, Pomakları
yüzyıllardır yok sayması sonucu günümüzde Pomak kimliği, dili ve
kültürü yok olmaya yüz tutmuş, yer yer de yok olmuştur’ ifadesiyle
tespitler; ‘Yüzyıllardan beri ulus yaratma sevdasında olan ulusdevletçi ve asimilasyoncu devletler tarafından Pomak halkının kimliği
yok sayılmış, kimi ülkelerde dili yasaklanmış’ ifadesiyle eleştiriler;
‘Bizler anadilimiz Pomakçanın, kültürümüzün ve kimliğimizin yok
olmasını istemiyoruz. Bu nedenle Pomakçanın varlığını sürdürebilmesi ve yok olma tehlikesinden kurtarılabilmesi için, herhangi bir dilin
ihtiyaç duyduğu azami yaşam ortamının oluşturulması gerekir’ ifadesiyle beklentiler; ‘Bizler bu amaçla örgütlenme çalışmalarımızı hızla
sürdürmekte ve en doğal hak olan demokratik kurumlarımızı oluşturmaya başlamaktayız’ ifadesiyle hedeflenen örgütsel işler tanımlanmıştır.36
2012 Ekim ayında Kırklarelinin Lüleburgaz ilçesinde Trakya
Pomak Kültür ve Dayanışma Derneği ismi altında örgütlenmiş olan
dernek 1. olağan kongresini Lüleburgaz ilçesinde gerçekleştirdi.
Derneğin 1. olağan kongresinde alınan kararlar ve yapılan
seçim sonucunda yönetim kurulu üyeliğine: Selami Tezcan, Uğur
Gözegir, Gülşah Kurnaz, Gökhan Ay ve İsmail Kar seçildiler.
36
http://www.pomakbulten.com/?Syf=18&Hbr=412592&/Pomaklar-tarihboyunca-egemen-b%C3%B6lge-%C3%BClkelerinin-i%C3%A7-ved%C4%B1%C5%9F-politikalar%C4%B1-%C3%A7er%C3%A7evesindeistismara-u%C4%9Fram%C4%B1%C5%9F-bir-topluluktur.
83
Dernek kuruluşundan beri yönetim kuruluna başkanlık eden
Selami Tezcan yapılan seçim sonucunda yeniden dernek başkanlığına
getirildi.
Yine yapılan seçim sonucunda Başkan yardımcılığı görevine
Uğur Gözegir getirildi. Yönetim kurulu yedek üyeliklerine ise : Erhan
Palüza, Sibel Küçük, Birol Dik, Cengiz Akan , Aysel Gözegir seçildiler.
Denetleme kurulu üyeleri de şu şekilde sıralandı : Erol Güvenç,
Aydın Dervişoğlu, Zafer Taşkın, Oktay Özcan, Şerife Meriç’ten
oluşturuldu.37
Dilleri, tarihleri ve kültürleri kaybolmasın diye uğraş veren Pomaklar Eskişehir ve İstanbul’un ardından İzmir merkez olmak üzere
Ege Bölgesi’nde de dernekleşme çalışmalarına başladı. Pomakların
yoğun olarak yaşadığı Gaziemir’e gelen dernek yöneticileri, Pomak
kökenli Gaziemir Belediye Başkanı Halil İbrahim Şenol’u ziyaret etti,
ardından İzmir’de dernekleşme çalışmaları için bir toplantı düzenledi.
Sarnıç Sosyal Tesisleri’ndeki kahvaltıya, İstanbul Pomak Kültür
Derneği Başkanı Mehmet Demir, Pomak Kültür Derneği kurucu üyesi
Nezire Nazan Öztürk, Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Fakültesi Dekan
Yardımcıları Prof. Dr. Serap Alp ile Yrd. Doç. Dr. Muhittin Aygün,
Gaziemir Belediyesi Kültür Danışmanı Arkeolog Ercan Çokbankir,
Bayındır Çınardibi Köyü Muhtarı Ramazan Satın, Manisa Bal-Göç
Derneği Başkanı Mustafa Kader, İzmir Bal-Göç derneği yönetim kurulu üyeleri ile Gaziemir’de yaşayan çok sayıda Pomak kökenli vatandaş katıldı. Yerel çalışmalar yapmak için ilk olarak 2009 Ocak ayında,
Eskişehir’de Pomak Kültür Derneği kurduklarını anlatan Nezire Nazan Öztürk, 2011’den itibaren çalışmalarını genişlettiklerini ve İstanbul’da da şube kurduklarını belirtti. Pomak kültür ve geleneklerini ile
Pomakçayı yaşatmayı amaçladıklarını anlatan Öztürk, “TESEV’in
araştırmasına göre Türkiye’de resmi olarak 600 bin Pomak yaşıyor.
Yunanistan’da 80 bin, Makedonya’da 40 bin, Bulgaristan’da 350 bin
Pomak var. Biz Türkiye’de gerçek rakamın 1.5 milyon civarında ol37
http://pomaknews.com/?p=8898.
84
duğunu düşünüyoruz” dedi. Öztürk, derneklerin sayısını artırıp platform kurmayı da hedeflediklerini ifade etti.
İstanbul Pomak Kültür Derneği Başkanı Mehmet Demir ise,
1912 Balkan Savaşı’nda en ağır bedeli ödeyen halkın Pomaklar olduğunu belirterek, “Pomaklar, inatçı, yardımsever, yapıcı ve onurlu bir
halktır. 1876 yılında Timraş Cumhuriyeti’ni kuran Pomakların torunuyuz. Şimdi başta Antik Slav dili Pomakça başta olmak üzere tüm
değerlerimize sahip çıkmak için biraraya geliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’ne büyük katkılar sağlayan, gurur duyduğumuz Pomak devlet
adamlarımız var ve şu an TBMM’de 25 Pomak kökenli milletvekili
görev yapıyor. Gaziemir’in başarılı belediye başkanı Halil İbrahim
Şenol’un da Pomak olmasından gurur duyuyoruz” diye konuştu.
Başkan Şenol ise, tarihte ağır bedeller ödeyen Pomakların Türkiye Cumhuriyet’nin demiri, çimentosu olduğunu belirterek, “Hepimiz
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız ama Pomak olduğumuzu da unutmuyoruz. Yıllardır özlemi çekilen örgütlenme imkanı İzmir’de, Gaziemir’den başlayacak, daha sık bir araya geleceğiz. Timraşlı Şah İsmail’in torunuyum ve bundan da gurur duyuyorum” dedi. Toplantıya
katılan yaşlılar ise Pomak geleneklerini ve anılarını anlattı. 38
Yüzyıllar boyunca Rodop Dağlarının eteklerindeki yerleşim
bölgelerinde yaşamış olan Pomak halkı, 93 Harbi ve devamındaki
1911-1912 Balkan Savaşları sonucunda imparatorluklar dönemi kapanırken köklü siyasal, toplumsal, ekonomik ve etnik değişimlerden ister
istemez etkilenmişler ve bunun sonucunda yoğun göç dalgalarıyla ve
sınır değişikliklerinin de gerçekleşmesiyle Türkiye, Bulgaristan,
Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk gibi yoğun olarak yaşamış
oldukları yerler başta olmak üzere Avrupa’nın ve Anadolu’nun farklı
yerlerine mecburi göçlerle yerleşmek durumunda kalmışlardır.
Yaşadıkları farklı topraklarda milliyetçilik akımının etkisi ile toplumsal barış yerini hakim ulusun diğer halkları baskı altına alma ve
kendi dilini, kültürünü dayatarak kabul ettirme anlayışına bırakmıştır.
38
http://www.cografyamiz.com/pomaklar-izmirde-derneklesiyor.html
85
Pomak Enstitüsü tarafından hazırlanan Pomakları anlatan yeni broşür
yayınlanmıştır.39
7.1. Bölüm Özeti
Çalışmanın son bölümünde farklı kimlikler ve farklı ülkeler
altında yaşayan Pomaklar hakim kültürün baskıcı gücünü kendi kimlikleri üstünde her zaman hissetmelerinin etkisi üzerine ve bunları
yaşarken globalleşen dünyada kendi kimliklerini vurgulamak isteyen
Pomakların Türkiye’de seslerini duyurmak için dernekleşmeleri,
yaptıkları etkinlikler, amaçları gibi konulara değinilirken son yıllarda
dernekleşmeye başlamış, kendilerinin deyimiyle bilinçleşme ve benliklerini kazanma adına birlikte hareket etme kararı alan Pomakların
gerçekleştirmiş oldukları çalışmalara değinilmiştir.
Eskişehir, Kırklareli/Lüleburgaz , İstanbul’da dernekleşen Pomaklar İzmir’de de dernekleşmeye gitmektedirler. Buralarda yapılan
çalışmalara değinilmiştir.
Trakya Pomak Kültür ve Dayanışma Derneği, Pomak Kültür
Derneği ile ilgili bilgilerin yanında yapmış oldukları etkinliklere, üyelerine değinilmiştir.
39
Broşür için ekler kısmına bakınız.
86
8. SONUÇ
Ünlü Fransız komutan ve devlet adamı olan Napolyon Bonapart’ın bir millet veya milliyet için söylemiş olduğu söz çalışmanın
ana konusu olan Pomakların yaşadıklarını çok iyi özetler, “Milletlerin
kaderini üzerinde yaşadıkları coğrafya belirler.” Balkan coğrafyası
tarihten bugüne kadar her zaman patlamaya hazır bir bomba gibi dil,
din ve kültürlerin karıştığı bir bölge olma özelliğini taşımaktadır. Bu
coğrafyada yaşayan milli kimliklerin iç içe geçmişlikleri sonucu tespiti ve tanımı bile güçtür. Tarihten bugüne Balkanlarda siyasi istikrarın
sağlanmış hali ve barışın yerini, millet ve milliyetlerin birbirlerine
karşı üstünlük sağlama mücadeleleri yer almıştır ve bunlardan en fazla
etkilenen birçok can ve mal kaybının yanında kültür kaybınada uğratılmaya çalışılmış Pomaklar gelmektedir.
Balkanlar coğrafyası, tarihin her anında birçok farklı dil, din,
ırk ve kültürün kesiştiği bir noktadır ve bunun doğal sonucu olarak da,
çeşitli renklerin ve zengin bir kültürün varolduğu bir coğrafya haline
gelmiştir. Renklilikerin ve zenginliklerin, Balkanlarda siyasi ve askeri
olarak istikrarın hakim olduğu barış dönemlerinde huzurun ve hoşgörünün en iyi örnekleri yaşanırken, siyasi istikrarın bozulduğu dönemlerde ise, realistlerin dediği gibi “insan içinde varolan en vahşi hislerin devreye girdiği, kendi çıkarları için her şeyin mübah görüldüğü
insanın iç dünyasında olan kötü hallerin’’ ortaya çıkma dönemleri ve
‘‘bizden olmayanı, bize benzemeyeni ortadan kaldırmayı hak olarak
görme’’ dönemleri siyasi istikrarın ve karmaşanın yaşandığı zamanlarda Balkanlarda en büyük ve en korkunç örneklerini göstermiştir.
Bu çalışmanın ana konusu olan, kimlik ve etnik kökenleri üzerinde son yüzyıldır üzerlerine siyasi ve bilimsel eksenli çalışmaların
ağırlık kazandığı Pomakların köken ve kimlik tanımlama sorunu oluşturmaktadır. Pomaklar, Aren/Achiryan, Torbeş/Türkbaş ve Goralı gibi
yaşadıkları ülkelere göre farklı adlarla anılırken, aynı dil, kültür ve
inanca sahiptirler ancak geneli Müslüman olmakla birlikte Hıristiyan
87
Pomaklarda vardır. Farklı ve bir o kadar da yakın olan dilerinl, dinlerin, kültür ve ırkların harmanlaştığı Balkanlarda, insanlar birbiriyle
tarihten bugüne öyle karışıp kaynaşmış ve zamanla benzeşmeye uğramışlardır ki, bugün onları birbirinden keskin hatlarla ayırmak güç
bir hal almaktadır. Balkanlarda yaşayan insanlar günümüzde halen
zorunlu göçlerin, zorla din ve milliyet değiştirmenin, zulüm ve baskının, soykırım yaşanan bir coğrafya olmanın etkilerini hala hissetmektedir. Balkan coğrafyasında yaşayan birçok halk bu olumsuz süreçten
etkilenmiştir ve nesilden nesile bu yaşananlar aktarılmıştır. Ancak
genelleme yapıldığında bu etkiyi en çok hissedenlerden biri Pomaklardır. Bunun nedesi ise bu coğrafyada, Pomaklar kadar kimliklerini
koruma adına adeta ateşte kavrularak yeniden yeşermeye çalışan bir
başka topluluk yoktur. Balkanların yaşadıkları beş farklı ülkelerinde
onların kendilerini ne şekilde tanımladıklarına ve gerçekliklerine bakılmaksızın, yaşadıkları ülkelerde Bulgarlara göre Müslümanlaştırılmış Bulgar, Yunanlılara Müslümanlaştırılmış Yunan ve Helen, Makedonyalılara göre Müslümanlaştırılmış Makedon, Türklere göre Kuman-Kıpçak Türk boyundan gelen bir halk tanımlaması gibi farklı
iddaların ortada bulunması ve üzerlerinde birçok baskı, zulüm ve asimilasyon politikaları uygulanmış olan Pomaklar, bugün de bakılacak
olursa kendi kimliklerini tanımlamada son dönemlerde daha bilinçli
hale gelmişlerdir. Yaşadıkları ülkelere göre Pomak, Torbeş, Goralı
gibi isimlerle bilinen Pomaklar, esas olarak genel yaygın görüşte budur; Slav kökenli Müslümandırlar ancak çoğunluk olarak kendilerini
Osmanlı döneminde Müslümanlığı seçtikleri için ve Türklerle bir arada yaşadıkları , Osmanlı’ya yardımcı kuvvet oldukları için kendilerini
Türk olarak kabul ederler. Geçmişten günümüze kimliklerine yönelik
her türlü baskı, işkence ve politikalara direnerek kimliklerinden vazgeçmemiş ve vazgeçirilemeyen bir topluluktur.
Pomakların Balkanlara yerleşmesi diğer Slav kavimleriyle birlikte 5-6. yüzyıl dönemine denk gelmektedir. Balkan coğrafyasını
büyük ölçüde istila etmiş ve ele geçirmiş olan Slav kavimleri o dönemde halklaşma sürecine girmemiş oldukları için kendi kavimsel
isimleriyle anılmaktaydılar. Paganist inanca sahip olan bu Slav kavimleri daha sonra Hıristiyanlaşmaya başlayınca, seçtikleri mezheple88
re göre kendi aralarında ayrışmaya başlamışlardır. Sırplar Ortodoks,
Hırvatlar Katoliklikle ayrışırken arada kalan diğer kesim ve özellikle
Pomaklar Hıristiyanlığa, Zerdüştlüğün Balkan uyarlaması olan bir
inanç biçimiyle, yani Bogomilizm denen inançlarıyla isyan etmiş ve 9.
Yüzyılda ise kendi halklaşma süreclerini başlatmışlardır. Makedonya’daki Torbeş Pomaklarının ismi olan “Torbeş” ismi o dönemde, Pomak ismi henüz kullanılmadan önce kullanılmaya
başlanmış eski bir isimdir. Pomakların Bulgarlaşmaya karşı ve kendi
halklaşma sürecini başlatmasının asıl temelinde yatan ilk isyanlar,
Slav kavimlerinin , Slav olmayan Bulgarlar içerisinde erimeye
başlatılma çabalarına bir tepki olarakt doğmuş ve Rodopların Slav
halkı olan Pomaklar, Bulgarlaşmaya karşı çıkmıştır.
Bulgarlaşmaya karşı direnen Pomak kavimleri Slavlik özünü
korumuşlar ve Bogomilizm inancınında ayırt edici etkisiyle de
direnişe geçmişlerdir. Milliyetlerine göre farklılık gösteren tarihçilerin
yorumları ise, Pomak kimliğinde bulunan unsurlardan yalnız birisiyle
onları tanımlarken kendi milliyetlerine çekmektedirler ve Pomakların
shaip oldukları diğer unsurları görmezden gelmektedirler. Örneğin:
Çoğu Bulgar tarihçi Pomaklar ile ilgili konuda, dil unsurunun altını
çizerek , Pomakların Hıristiyan âdetlerini koruduğunu savunmaktadırlar. Hatta, bazı Bulgar yazarlar, bazı Pomakların evlerinde İncil sakladıklarını ve gizli olarak Hıristiyan ibadetleri yaptıklarını iddia edebilmişlerdir. Bazı Türk yazarlar ise, Pomakların dil ve kültür boyutuna
ilişkin olan bağlarını görmezden gelerek, ortak unsur olan din unsurunun, yani Pomakların Müslüman olmalarının altını çizmişlerdir. Hatta
bazı Türk yazarlar, Pomakların anadil olarak Pomakça konuştukları
olgusunu bile inkar edebilmişlerdir.
En yaygın tanıma göre, “Pomak” kelimesi, Slavca “pomagam
(yardım etmek)” fiilinden gelmekte ve “yardımcı” (pomagaci) gibi bir
anlama gelmektedir. Pomaklar Makedonya’da bazen “Torbeşi” ve
sıklıkla da “Poturi” olarak isimlendirilirler. Rodoplarda Pomaklara
“Agarjani” veya “Achrjani” dendiği de olur. Rodoplardaki Pomaklar,
bu yörede, Bozok ve Çepni adlarıyla tanıdığımız Yörüklerle komşu
olmuşlardır. Türklerin arasında faaliyet gösteren Âhîlik örgütünden
Pomakların da etkilendikleri görülmektedir. Rodop Pomaklarının ken89
dilerine Agaryani veya Aharyani demeleriyle Âhîlik arasında ilgi ve
bağ sezilmekte, Pomakların bu adı Âhîlik etkisiyle almış olabileceklerine ihtimâl verilmektedir. Burada Aharyani deyince, “Âhî Evrân”ın
hatırlanması gerçekten dikkat çekici ve düşündürücü bir husustur.
Bulgar yazarlarının kullandıkları Balgarite Mohamedani veya Balgaro-Mohamedanite (Bulgar Müslümanları veya Müslüman Bulgarlar)
gibi isimlendirmeler, 1870 öncesi hiçbir şekilde bilinmeyen, sonradan
uydurulmuş terimlerdir.
Pomaklar Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonucunda tarihinin
en büyük soykırımına uğramış ve yaşadığı toprakları terk ederek
bugünkü Türkiye sınırları (o dönemde halen Osmanlı topraklarıydı)
içerisindeki yerleşim alanlarına gelmiştir. Halen günümüzde bundan
dolayı diğer tüm parçalardan göçle gelerek Türkiyede toplaşmış olan
2-3 milyon Pomak kökenlinin yaşadığı tahmin edilmektedir.
Çalışmanın ana konusu olan Pomak halkının kimlik tanımlamasının tarihsel süreçte ele alınması, Pomak kimlik tanımlamasının
farklı bakış açılarına yer verilerek karşılaştırılması bu çerçevede Balkanlarda ve Türkiye’de yaşamını sürdüren Pomakların tarihine, kültürüne, yaşamış oldukları farklı ülkelerde gördükleri asimilasyon politikalarına direnişlerine, 93 Harbi içinde yaşadıkları soykırıma ve sonrasında kurmuş oldukları Timraş Cumhuriyetine, günümüzde Pomakların dernekleşme hareketlerine ve beş Pomakla yapılan görüşmelerin
yer verilmesi Pomakların yakından sağlanmasına ve bu bağlamda
konunun derinlemesine birincil kaynaklardan ele alınmasına yardımcı
olmuştur. Balkanların beş bölgesinde yaşayan Pomakların ; Türk mü,
Bulgar mı, Yunan mı, Makedon mu , Slav mı, oldukları sorununa ilişkin cevaplar aranmakla beraber Pomakların tarihi ve kültürü parçaları
birleştirmek için ele alınacaktır. Çalışmada amaç Pomakların kimlik
tanımlamasının farklı görüşleri karşılaştırarak kendi savundukları
görüşü aydınlatmaktır. Çalışmanın varmak istediği sonuç ise Pomakların ve kültürlerinin yeni bir oluşum olmadığını, farklı milliyetçi yaklaşımlara rağmen kendilerinin kimlik tanımlamalarından yola çıkarak
tarihi süreçte var olma çabalarını uluslararası konjonktürde incelemektir.
90
Balkanlar savaş ve kaoslarla anılan bir coğrafya olmaktan çıkar,
barış ve huzurun hakim olduğu coğrafya olarak adlandırmak isteniyorsa, var olan farklılıklarına saygı duyumalı, yaşayan farklı halkların,
dinlerin, dillerin ve kültürlerin bu zenginliklerin ortak bir kültür ve
medeniyetin unsuru haline getirmeli , tarihte yaşanılan baskı, zulüm,
soykırım ve savaş gibi kötü olayların kültürel benimseme ve kabullenme ile yoğurulması sonucu Balkan coğrafyası huzurun beşiği olma
yolunda büyük adım atacaktır. Balkanların Türkiye, Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk ve Kosova’da dahil olmak üzere
ülkelerinde yaşayan Pomaklar farklı adlarla anılıp tek bir kimliksel
özellikleriyle farklı milletlere bağlanmaya çalışılan bir halk olmasının
yanında her zaman kendi kültürünü korumaya çalışmıştır. Tükiye’de
yaşayan Pomakların hiçbir ayrılıkçı hareketleri ya da toprak talepleri
olmamıştır tarihten gelen adları üzerinde yardımcı olan bu halk Türkleri arkalarından bulmamış, kardeş bilmiş ve dini ortaklık bağı dolayısıyla kendini Türk olarak adledmiştir.
Dünyanın her yerinde birçok medeniyet, kültür, dil, din ,ırk, gelenek ve görenekler vardır küçük bir dünya örneği diyeceğimiz Balkanlar bunlara tarihten bugüne kadar şahit olmuştur. Barış ve huzurun
sağlanması isteniyorsa herkes farklılıklara saygı duymalı, baskı, zulüm zorla asimile çalışmaları yerine Osmanlı’da en önemli politikalardan biri olan hoşgörü politikası benimsenmelidir. Aidiyet unsurunun
önemli olması yanında gerçekler tek bir kimliksel özellik tarafından
çarpıtılmamalı globalleşen dünyada farklılıklara saygı gösterilmeli ve
milliyetçilik adı altında soykırımlar, zulümler görmezden gelmeler
yapılmazsa dünya da daha huzurlu ve barışçıl bir ortam sağlanmış
olur.
Çalışmanın ana konusu olan Pomaklar Türkiye’de dernekleşme
hareketlerini kendi kimliklerinin, dillerini, geleneklerini unutmamak,
Trakya ve Anadolu’da yaşayan Pomaklar ile iletişime geçip birbirleri
arasında bağ kurmaya , kültürlerini tanıtmaya ve seslerini duyurmaya
farklı olduklarını ve unutulan hatta bilinmeyen yanlarını göstermek
için dernekleşme hareketine girmişlerdir.
91
9. EKLER
Timraş Cumhuriyeti’nin kurulduğu alanın haritası40
40
http://www.demokrathaber.net/tarih/pomak-timras-cumhuriyeti-133yasinda-h8866.html.
94
Timraş Cumhuriyeti bayrağı41
41
http://pomaknews.com/?p=1130.
95
Timraş Cumhuriyeti haritası 2.42
42
http://pomaktarihi.blogspot.com/2007/04/pomak-timras-cumhuriyeti.html.
96
43
43
http://pomaknews.com/?p=4543.
97
Bulgaristan’da doğmuş Pomak olan daha sonra 1930’lu yıllarda Edirne’ye göç etmiş olan solda Büyük dedem Şevket Özcan
ve erkek kardeşi Ali Osman Soygel. Soy isimlerinin farklı olmasının nedeni soyadı kanunuyla Türkiye’ye göç ettikten sonra farklı
soyadlarını almış olmalarıdır.
98
Pomak Enstitüsü’nün Pomakları tanıtmak için basmış olduğu broşürün dış yüzü
99
44
44
http://pomakiskainstitutet.pomaknews.com/?p=21.
100
Rodop Bölgesi Pomakları
101
Büyük halam ve ailesi 1930 Bulgaristan
102
45
1932 yılı Rodop Pomakları
45
http://www.pinterest.com/pin/31243791137389472/.
103
46
Düğün öncesi yüzü beyaz kalıp gibi boyandıktan sonra
renkli desenlerle süslenen Pomak gelini ve yakınları. (Bulgaristan)
46
http://www.chinarweb.com/?lang=tr&controller=news&id=452.
104
47
47
http://www.yousaytoo.com/how-the-world-gets-married-in-photos-21pics/1928341
105
48
Pomak Gelini
48
http://cosmicmachine.blogspot.com/2011/05/jewel-bride.html .( yapılışına
ve farklı hallerine bu siteden ulaşabilirsiniz)
106
10.KAYNAKÇA
Kitaplar
AlEXANDRİS, Alex, Din ve Etnitisite:Yunanistan ve Türkiye’deki Azınlıkların Kimlik meselesi, Hirschon, Renee, Ege’yi Geçerken 1923 Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi,2,İstanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2007
ALP, İlker, Pomak Türkleri (Kumanlar-Kıpçaklar), Trakya
Üniversitesi Yayınları,Edirne, 2012
AYDINLI, Ahmet, Batı Trakya Faciasının İç Yüzü, Akın Yayınları,
İstanbul, 1971
BOZOV, Salih, İsimleri Uğruna, Sultangazi Belediyesi Yayınları,İstanbul, 2010
ÇAVUŞOĞLU, Halim, Balkanlar’da Pomak Türkleri Tarih ve SosyoKültürel Yapı, Ankara: KÖKSAV Yayınları,1993
EREN, A. Cevat , “Pomaklar”, İslâm Ansiklopedisi, 9. Cilt,
MEB, Eskişehir, 1997
GÖZLER, Kemal, Les Villages Pomaks de Lofça, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara, 2001
HAMZAOĞLU, Yusuf, Balkan Türklüğü Araştırmalar, İncelemeler
(Makedonya, Sırbistan, Hırvatistan), Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2000.
107
MEMİŞOĞLU, Hüseyin, Balkanlarda Pomak Türkleri, Türk
Dünyası Araştırmaları Yayınları, İsyanbul, 1999
OKUTAN, M.Çağatay, Teori ve Uluslararası Metinlerde Azınlık Tanımı, Ankara Üniversitesi, SBF Dergisi
ÖZÇELİK, Selahittin, Balkanlarda Kimlik Arayışı Bulgar Terör
Örgütünün Anatomisi, İlgi Yayınları,İstanbul, 2006
BOZOV, Salih, İsimleri Uğruna, Sultangazi Belediye Yayınları,
İstanbul, 2010
TEKİN, Talât, Tuna Bulgarları ve Dilleri, Türk Dil Kurumu
Yayınları, Ankara, 1987
TURAN, Çimen-PEKİN, Müfide-GÜVENÇ, Sefer, Belleklerdeki Güzellik Mübadele Türküleri Makedonca-Pomakça-RumcaTürkçe-Vlahça Derlemeler, Lozan Mübadilleri Vakfı Yayınları, İstanbul, 2007
İnternet Kaynakları
http://www.academia.edu/473016/Bulgaristanda_Gec_Kalmis_
Milliyetcilik
http://www.balkanlar.net/index.php?iden=139&ind=reviews&o
p=entry_view
http://www.balkanincileri.gen.tr/index.php?option=com_conten
t&view=article&id=104:pomak&catid=42:guncel&Itemid=63
http://www.birdunyabilgi.org/pomaklar-kimdirpomaklarintarihipomaklar-hakkinda-bilgi
http://www.cografyamiz.com/pomaklar-izmirdederneklesiyor.html
108
http://www.chinarweb.com/?lang=tr&controller=news&id=452
http://cosmicmachine.blogspot.com/2011/05/jewel-bride.html
Kenar, İbrahim, Pomak Timraş Cumhiriyeti Bugün Kurulmuştu,
2012.
http://www.demokrathaber.net/pomak-timras-cumhuriyetibugun-kurulmustu-makale,5183.html
Aşkın, Muhittin, Giydirilmiş Kimlikler.
http://edergi.atauni.edu.tr/index.php/SBED/article/viewFile/431/425
http://fikiryolu.net/index.php?option=com_content&view=articl
e&id=2923:rumel-pomak-muhacrlernn-kurduuskan-edld-osmanyekavakalan-koeyue-zmr-bayindir-cinardb-ve-1904-yili-osmanli-nuefussayimi-&catid=122:necat-cetin&Itemid=151
http://www.kircaalihaber.com/?pid=3&id_news=8722
Gözler, Kemal, Lofça Pomakları
http://www.kemalgozler.com/lofca-pomaklari.htm
http://milliyetcilik.nedir.com/
http://www.pinterest.com/pin/31243791137389472/
http://www.pomak.eu/tr/content/pomaklar-kimdir
http://www.pomak.eu/board/index.php?topic=3376.0
http://www.pomak.eu/board/index.php?topic=120.0
http://www.pomak.eu/board/index.php/board,25.0.html
http://www.pomak.eu/board/index.php?topic=85.0
http://www.pomak.eu/board/index.php/topic,2678.0.html
http://www.pomak.eu/board/index.php/topic,2547.0.html
http://www.pomak.eu/board/index.php?topic=3504.0
http://www.pomakbulten.com/?Syf=18&Hbr=412592&/Pomakl
ar-tarih-boyunca-egemen-b%C3%B6lge-%C3%BClkelerinini%C3%A7-ve-d%C4%B1%C5%9Fpolitikalar%C4%B1%C3%A7er%C3%A7evesinde-istismara
u%C4%9Fram%C4%B1%C5%9F-bir-topluluktur
109
http://pomakcaogreniyorum.blogspot.com/p/gunlukkonusmalar.html
http://pomak-pomaklar.blogspot.de/
http://pomakhalkakademisi.blogspot.com/p/blog-page.html
http://pomakhalkakademisi.blogspot.de/p/blog-page_1591.html
http://pomakiskainstitutet.pomaknews.com/?p=216
http://pomakkulturu.blogspot.com/
http://pomaknews.com/?p=1130
http://pomaknews.com/?p=7821
http://pomaknews.com/?p=4543
http://pomaknews.com/?p=529
http://pomaknews.com/?p=8463
http://pomaknews.com/?cat=55
http://pomaknews.com/pomashkiselo/
http://pomaknews.com/pomashkiselo/?p=634
http://pomaknews.com/?cat=46&paged=3
Kenar,
İbrahim,
Pomak
Olmak,
2007.
http://pomaknews.com/?p=7736
http://pomakkulturu.blogspot.com/
http://pomaknews.com/?p=5921
http://http://pomaktarihi.blogspot.com/2007/04/pomak-timras
cumhuriyeti.htmlpomaktarihi.blogspot.com/2008/12/ekslavonlar.html
http://pomaktarihi.blogspot.com/2007/04/kaypedilen-kimlikpomaklar.html
http://pomaktarihi.blogspot.com/2011/04/pomaklar-uzerinedusunceler-1.html
http://pomakkulturu.blogspot.com/2007/04/sedenka.html
http://pomakkulturu.blogspot.com/2007/04/pomaklardabogomilizm-ve-hurafelere.html
http://pomakkulturdernekleri.blogspot.com/p/blog-page.html
110
http://pomak72.blogcu.com/etiket/pomaklar
http://sessizliginsesleri.blogspot.com/2012/01/bulgarlar-vepomaklar-2-mete-esin.html
Öztürk, Nazmiye, Asçıkoca, Haldun, Osmaniye Beldesi Pomak
Evleri Üzerine Çevresel, Mekansal- Progromatik ve Yapısal Bir Değerlendirme, Uluslararası Sosyal Arastırmalar Dergisi, Cilt: 6 Sayı:
25.
http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt6/cilt6sayi25_pdf_ozelsa
yi/ozturk_nazmiye.pdf
http://tr.wikipedia.org/wiki/Pomaklar
http://tr.wikipedia.org/wiki/Pomak%C3%A7a
http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/pomaklar
http://www.yousaytoo.com/how-the-world-gets-married-inphotos-21-pics/1928341
111
Download