POMAK KİMLİĞİ SEREN ÖZCAN 2013 SEREN ÖZCAN POMAK KİMLİĞİ [email protected] T.C Kültür Bakanlığı Sertifika No: 16420 Genel Koordinatör: Oktay BÜYÜKBECEREN Editör: Süleyman BİÇER Grafik Tasarım: Şeref KURTİŞ Edirne: Ceren Yayıncılık Birinci Basım Ekim © 2013 Baskı ve Cilt Eser Ofset Çilingirler Cad. Veyis İşhanı No. 4 EDİRNE Sertifika No: 19950 ISBN-978-605-5553-46-3 ------------------------------------CEREN YAYINCILIK & KİTABEVİ Saraçlar Caddesi Esatpaşa Sok No : 9 EDİRNE Telefon-Belgegeçer: (0284) 225 63 65 e-posta: [email protected] © Tüm yayın hakkı saklıdır. Tanıtım dışında yayıncının ve yazarının izni olmadan Hiç bir yolla çoğaltılamaz. POMAK KİMLİĞİ SEREN ÖZCAN 2013 ÖNSÖZ Bu çalışma 2013 yılında Trakya Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler Bölümünde lisans araştırma projesi olarak kabul edilmiştir. Çalışmada savunulan tez şudur ki Balkanların beş bölgesinde yaşayan Pomakların; Türk mü, Bulgar mı, Yunan mı, Makedon mu, Slav mı, oldukları sorununa ilişkin cevaplar aranmakla beraber Pomakların tarihi ve kültür parçaları birleştirmek için ele alınacaktır. Amaç Pomakların kimlik tanımlamasının farklı görüşleri karşılaştırarak kendi savundukları görüşü aydınlatmaktır. Araştırma projemi yazma ve hazırlama döneminde danışmanım Doç. Dr. Fahri Türk’e proje için göstermiş olduğu hassasiyete, sabır ve yardımlarına teşekkürü bir borç bilirim. Araştırma konum olan Pomakları seçmiş olduğum için beni araştırma boyunca teşvik eden, kaynaklara ulaşmamda kolaylık sağlayan, projemi kitaba dönüştürmem için yardım eden babam Oktay Özcan’a ve beni bu süreç içerisinde destekleyen, eleştirel bakış açısıyla çalışmama yardım eden annem Şennur Özcan’a çok teşekkür ediyorum. Araştırma esnasında yapmış olduğum röportajda yer alan isimlere yardımlarından ve heyecanla beni desteklemelerinden dolayı teşekkür ederim. Bu çalışmayı Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonucunda tarihinin en büyük soykırımına uğramış ve yaşadığı toprakları terk ederek büyük bir çoğunluğu bugünkü Türkiye sınırlarına (o zaman Osmanlı topraklarıydı ) göçen tüm Pomaklara ithaf ediyorum. İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ............................................................................................... 5 1.GİRİŞ ............................................................................................... 9 1.1. Çalışmanın Analitik Yapısı..................................................... 12 1.2. Literatürde Pomak Halkı ........................................................ 18 1.3. Teorik Çerçeve ....................................................................... 20 2. Pomak Kavramı ve Pomakça Dili .................................................. 25 2.1. Bölüm Özeti ........................................................................... 34 3. Pomakların Tarihi .......................................................................... 37 3.1. Bölüm Özeti ........................................................................... 44 4. Pomakların Yaşadığı Yerler ve Nüfusu ......................................... 46 4.1. Bölüm Özeti ........................................................................... 53 5. 93 Harbi ve Timraş Cumhuriyeti’nin Kuruluşu ............................. 55 5.1. Bölüm Özeti ........................................................................... 67 6. Pomak Kültürü .............................................................................. 69 6.1. Pomaklarla Yapılan Görüşmeler ............................................. 75 6.2. Bölüm Özeti ........................................................................... 80 7. Pomak Dernekleri ve Etkinlikleri .................................................. 82 7.1. Bölüm Özeti ........................................................................... 86 8. SONUÇ ......................................................................................... 87 9. EKLER .......................................................................................... 93 10.KAYNAKÇA ............................................................................. 107 1.GİRİŞ Tarihten günümüze dek her ülke kendisine göre, kendi ideolojik yapısına ve düşüncesine bağlı olarak bir tarih oluşturmakta sakınca görmemiştir. Ernest Renan1 bu durum için şöyle diyor: “Millet olmanın birinci şartı tarihi çarpıtmaktır”. İlk başta reddedilecek gibi bulunan bu görüş içinde yaşamış olduğumuz topluma ve dünyadaki toplumlara baktığımızda Ernest Renan’ın görüşünün çok yanlış olmadığını ve gerçekliğe yakınlığını görebiliyoruz. Bu konuda kimin söylediğinin doğru ya da yanlış olduğuna bakmaktan ziyade , milletler tarafından uygulanan bu yöntemin gerçekte Ernest Renan’ın tespiti doğrultusunda oluştuğunu görmekteyiz. Bu bağlamda bu araştırma projesinde tarih boyunca egemen bölge ülkelerinin iç ve dış politikaları çerçevesinde istismara uğramış Balkanların beş ülkesine yayılmış bir topluluk olan Pomaklar ve onların tarihi, kültürü, var olma çabaları incelenecektir. Balkanlar, dünyanın en buhranlı bölgelerinden olmakla beraber hala kaynayan bir kazan ve patlamaya hazır saatli bir bomba özelliğini taşımaktadır. Balkan yarımadası, Avrupa kıtasının güneydoğusunda yer alan dağlık bir arazidir. Adını ‘ormanla örtülü sarp dağ’ veya ‘dağlar silsilesi’ anlamına gelen ve Türkçe kökenli olan ‘Balkan’ kelimesinden almıştır.2 Bu yarımada batıda Adriyatik Denizi, doğuda Karadeniz, güneyde Akdeniz, Adalar Denizi ve Marmara Denizi ile çevrilidir. Balkanlar jeopolitik-jeostratejik konumu nedeniyle sürekli bir mücadele alanı olmuştur. Pomaklar en genel tanımıyla: ‘Pomakça’ dilini konuşan, Slav kökenli olan ve Balkanların beş ülkesine (Bulgaristan-YunanistanTürkiye-Makedonya-Arnavutluk) yayılmış, çoğunlukla İslam’ı kabul 1 Ernest Renan (d. 28 Şubat 1823, ö. 12 Ekim 1892) Fransız filozof ve yazar. Erken Hıristiyanlık tarihi ve siyasi teoriler üzerine etkili tarihi araştırmaları ile tanınmıştır. 2 Sami, Şemseddin,Kamus-ı Türki, İstanbul 1998, s.275. 9 etmiş bir azınlık olan, Müslüman olmayan Pomaklar ise Ortodoks Hıristiyan olan halktır. Balkan tarihinin karmaşasının bir mirası olarak Pomakların kesin ve uzlaşılan bir köken tespitinde her ne kadar farklı görüşler savunulsa da Slav kökenli olmaları konusunda bir fikir birliği mevcuttur, tarih kitap sayfalarında geçen ve gözden kaçırılan bir gerçeklik söz konusudur ki o da Pomakların Balkanlara gelişi diğer Slav kavimleriyle birlikte 5-6. yüzyıllara denk gelmektedir. Balkanları büyük oranda istila etmiş olan bu Slav kavimleri henüz halklaşma sürecine o dönemde girmemiş olduklarından dolayı kendi kavimsel isimleriyle anılmaktaydılar. Daha sonraları Paganist 3 inanışa sahip olan bu kavimler Hıristiyanlaşmaya başlayınca, sahip oldukları mezhepler doğrultusunda kendi aralarında ayrışmalara başlamışlardır. Sırplar Ortodoks, Hırvatlar Katoliklikle ayrışmışlardır, arada kalan kesim ve özellikle Pomaklar Hıristiyanlığa, Zerdüştlük’ün Balkan uyarlaması olan bir inanç biçimiyle, yani Bogomilizm inancıyla isyan etmiş ve 9. yüzyılda kendi halklaşma sürecini başlatmıştır. Günümüzde bile Makedonya’daki Torbeş Pomaklarının ismi olan “Torbeş” ismi o dönemde, yani Pomak ismi henüz kullanılmadan önce kullanılmaya başlanmış eski isimleridir. Pomakların Bulgarlaşmaya karşı ve kendi halklaşma sürecini başlatmasının asıl temelinde yer alan ilk isyanlar, Slav kavimlerinin, Slav olmayan Bulgarlar içerisinde erimeye başlamalarına bir tepki olarakta ortaya çıkmış ve Rodopların Slav halkı Bulgarlaşmaya karşı çıkmıştır. Bulgarlaşmaya karşı direnen Pomak kavimleri Slavik özünü korumuşlar ve Bogomilizm inancınında ayırt edici etkisiyle de direnişe geçmişlerdir. Bundan dolayıdır ki çoğu Bulgar tarihçi, Pomakçanın antik Bulgarca, yani melezleşmeden (Modern Bulgar 3 Paganizm, (zaman zaman Türkçe putperestlik sözcüğü de geniş bir şekilde aynı anlamda kullanılır fakat paganizm ve putperestlik farklı anlamları içerir) akide (yani dini esas) anlamında monoteizmden uzak olan ve çok farklı uygulama ve ibadetler içeren dinleri kapsayan geniş bir din bilimleri terimidir. Ayrıca yoğun bir kutsal sembolizm vardır ve bu çoğunda kendisini puta tapım yani daha belirli anlamıyla putperestlik olarak göstermiştir. 10 ulusu doğmadan önce) önceki Slavların kullandığı dil olduğunu özellikle belirtmektedirler. Milliyetlerine göre tarihçiler, Pomak kimliğini var olan bu unsurlardan yalnız birisiyle tanımlarken, diğer unsuru görmezden gelmektedirler. Örneğin: Çoğu Bulgar tarihçi Pomaklar ile ilgili konuda, dil unsurunun altını çizerek , Pomakların Hıristiyan âdetlerini koruduğunu savunmaktadırlar. Hatta, bazı Bulgar yazarlar, bazı Pomakların evlerinde İncil sakladıklarını ve gizli olarak Hıristiyan ibadetleri yaptıklarını iddia edebilmişlerdir. Bazı Türk yazarlar ise, Pomakların dil ve kültür boyutuna ilişkin olan bağlarını görmezden gelerek, ortak unsur olan din unsurunun, yani Pomakların Müslüman olmalarının altını çizmişlerdir. Hatta bazı Türk yazarlar, Pomakların anadil olarak Pomakça konuştukları olgusunu bile inkar edebilmişlerdir. En yaygın tanıma göre, “Pomak” kelimesi, Slavca “pomagam (yardım etmek)” fiilinden gelmekte ve “yardımcı” (pomagaci) gibi bir anlama gelmektedir. Pomaklar Makedonya’da bazen “Torbeşi” ve sıklıkla da “Poturi” olarak isimlendirilirler. Rodoplarda Pomaklara “Agarjani” veya “Achrjani” dendiği de olur. Rodoplardaki Pomaklar, bu yörede, Bozok ve Çepni adlarıyla tanıdığımız Yörüklerle komşu olmuşlardır. Türklerin arasında faaliyet gösteren Âhîlik örgütünden Pomakların da etkilendikleri görülmektedir. Rodop Pomaklarının kendilerine Agaryani veya Aharyani demeleriyle Âhîlik arasında ilgi ve bağ sezilmekte, Pomakların bu adı Âhîlik etkisiyle almış olabileceklerine ihtimâl verilmektedir. Burada Aharyani deyince, “Âhî Evrân”ın hatırlanması gerçekten dikkat çekici ve düşündürücü bir husustur. 4 Bulgar yazarlarının kullandıkları Balgarite Mohamedani veya Balgaro-Mohamedanite (Bulgar Müslümanları veya Müslüman Bulgarlar) gibi isimlendirmeler, 1870 öncesi hiçbir şekilde bilinmeyen, sonradan uydurulmuş terimlerdir. Pomaklar Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonucunda tarihinin en büyük soykırımına uğramış ve yaşadığı toprakları terk ederek 4 http://sessizliginsesleri.blogspot.com/2012/01/bulgarlar-ve-pomaklar-2mete-esin.html. 11 bugünkü Türkiye sınırları (o dönemde halen Osmanlı topraklarıydı) içerisindeki yerleşim alanlarına gelmiştir. Halen günümüzde bundan dolayı diğer tüm parçalardan göçle gelerek Türkiye’de toplaşmış olan 2-3 milyon Pomak kökenlinin yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu araştırma projesine ilgim ; ailemin Bulgaristan ve Yunanistan’da yaşayan ve Türkiye’ye göç etmiş Pomaklardan olması bu araştırmayı yapmama vesile olan ilk nedendir. 1.1. Çalışmanın Analitik Yapısı Çalışmanın ana çerçevesinde anlatılmak istenen konu Pomak halkının kimlik tanımlamasının tarihsel süreçte ele alınmasıdır. Bu konu ele alınırken Balkanlarda ve Türkiye’de yaşamını sürdüren Pomakların tarihine, kültürüne, yaşamış oldukları farklı ülkelerde gördükleri asimilasyon politikalarına, direnişlerine, tarihi süreç içinde kurmuş oldukları Timraş Cumhuriyetine değinilecektir. Ele alınacak olan ilk kavram Pomak kelimesidir. Pomak kavramı hangi dilden gelmektedir ve ne anlama gelmektedir, cevap aranacak ilk soru bu kavramın üzerinden gidilerek incelenecektir. Daha sonra ise Pomakların tarihi konusu ele alınacaktır. Bu çalışmada savunulan tez şudur ki tüm bu konuların yanında tam olarak tanımlanmasında farklı görüşlerin var olduğu Balkanların beş bölgesinde yaşayan Pomakların ; Türk mü, Bulgar mı, Yunan mı, Makedon mu , Slav mı, oldukları sorununa ilişkin cevaplar aranmakla beraber Pomakların tarihi ve kültürü parçaları birleştirmek için ele alınacaktır. Amaç Pomakların kimlik tanımlamasının farklı görüşleri karşılaştırarak kendi savundukları görüşü aydınlatmaktır. Çalışmanın varmak istediği sonuç Pomakların ve kültürlerinin yeni bir oluşum olmadığını, farklı milliyetçi yaklaşımlara rağmen kendilerinin kimlik tanımlamalarından yola çıkarak tarihi süreçte var olma çabalarını uluslarararası konjonktürde incelemektir. Araştırma çalışmasının bağımsız değişkeni ise; Balkanlarda beş ayrı ülkede yaşayan Pomak azınlığının yaşadıkları ülkelerde Pomak 12 kültürünün yok edilmeye çalışılması ve hakim kültür altında yok sayılmasına rağmen Pomak kimliğinin tanımlamasının yapılması ve tarihlerinin incelenmesi iken bağımlı değişken ise; Pomakların kendi kültürünü, dilini yaşatmaya çalışması ve milliyetçi politikalara karşı aslını unutmama çabalarıdır. Bu araştırma çalışmasının ele alınmasının siyaset bilimi açısından önemi ise yüzyıllardır süre gelen, fetihlere, savaşlara, yağmalamalara şahitlik eden ve coğrafi konumu nedeniyle bölgesel ve küresel güçlerin her zaman ilgili olduğu Balkanların beş bölgesinde yaşayan Pomakların yaşamış olduğu asimile çalışmaları, hakim kültür altında görülmezden gelinmesi, göç etmelerine maruz kalınmalarının ve kendi kültürlerini karşılaştıkları zor durumlara rağmen sürdürmeye çalışmalarının tanıtılmasıdır. Çalışma, analiz edilmesi bakımızdan aşağıda verilen düzende devam edecektir. Birinci bölümde; ırk, dil , lehçe, kültür, gelenek,din, mezhepler açısından dünyanın en karışık ve buhranlı bölgelerinden biri olan Balkan yarımadasında yaşayan Pomakların sahip olduğu bu tabirin kökeni; çalışmanın ana kavramını oluşturan ‘Pomak’ kelimesinin anlamı, tarihi süreç içersinde ilk kez kim tarafından bu kelimenin kullanıldığı, değişimi ve Pomakça dili , eldeki araştırmalar dilbilgisel ve tümce bilgisel araştırmalar dahilinde elde edilmiş veriler çevresinde ele alınacaktır. İkinci bölümde; Pomakların kesinleşmiş ve uzlaşılan bir köken tespiti her ne kadar yapılamamışsa da (Slav kökenli olmaları konusunda bir fikir birliği uluslararası alanda mevcuttur), tarih kitapları arasında geçen ve gözden kaçırılan bir gerçeklik vardır bu da yıllardır söylenen (Türk resmi söylemi) Pomakların Peçenek-Uz-KumanKıpçak Türklerinin devamı olduğunu boşa çıkarmaktadır çünkü daha Balkanlara Türk göçü (10. asırdaki) olmadan önceki büyük Slav göçüdür. Bu göçler sırasında Balkanlara Bulgar kavimleriyle beraber ve akraba olan bir başka kavim olan Ekslavonlar yerleşmiştir ve yerleştikleri bölge yıllar sonra Pomaklar adıyla çıkan toplumun anavatanı diye adlandırılan Rodoplar bölgesidir. Ekslavonlar incelendiğinde günümüzdeki Pomaklarla dil, kültür, fiziksel özellik bakımından tıpa13 tıp aynıdırlar. Ekslavonlar 5-6. yüzyılda Balkanlara yerleşerek ilk yerleşik sisteme geçmiştir. Ekslavon kavmine kayıtlarda hemen hemen hiç rastlanmamaktadır. Sadece Bizansa karşı yaptıkları savaşların kayıtlarında isimlerine rastlanmakta ve bugünkü Çanakkale’ye kadar hakimiyetleri altına aldıkları yazılmaktadır. Bizansla ve Bulgar oluşumuna katılan Slav kavimleriyle de sürekli savaş ve toprak kavgası içerisinde olmaları Ekslavon kavmine karşı bir düşmanlık yaratmış ve sonrasında Bizans’ın Anadolu’dan gelen Avarlarla anlaşarak Ekslavonları dağıtmaları karşılığında Balkanlara geçişleri sağlanmıştır. Bu veriler dahilinde Pomak halkıyla ilgili genel bilgilere yer verilerek, bunun çerçevesinde tarihleri ve kökenleri ile ilgili geniş bilgilere yer verilecektir. Bu bilgiler ışığında Balkanlardaki konumları inşa edilecektir. Pomak halkının hangi ırktan geldiği ve hangi dilin bir kolu olduğu konusunda farklı fikirlerin var olması nedeniyle karşılaştırılması yapılacaktır. Bu bölümde Pomak halkının tarihi bir perspektifle tanıtılması amaçlanmıştır. Üçüncü bölümde ise; Balkanlarda Alt Paleolitik Çağdan5 (İÖ y. 200 -100 bin) bu yana insanlar yaşamaktadır. Yerleşik yaşamın gelişmeye başladığı Neolitik Çağla 6 birlikte, Balkanlarda ve Rodoplarda daha büyük toplulukların ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Gökkuşağı gibi fazlasıyla renkli ırki ve dini farklılıkları bir arada bulunduran huzursuzluğu ve istikrarsızlığı çoğu kez yaşamış olan Balkan yarımadası üzerinde hem Balkan devletleri hem de uluslar arası alanda güçlü devletlerin çeşitli çıkar ve amaçları bu topraklarda her zaman mevcuttur. Özellikle coğrafi konumu açısından önemli bir stratejik noktada bulunan günümüzde ‘‘güneydoğu Avrupa’’ olarak adlandırılan bu bölgede yaşamlarını sürdürmüş ve sürdürmekte olan Pomakların 5 Yontma Taş Devri veya bilimsel adıyla Paleolitik Çağ olarak tanımlanan Eski Taş Çağı günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce başlamış ve 10.000 yıl önce son bulmuştur. 6 Cilâlı Taş Devri veya bilimsel adıyla Neolitik Çağ (Yeni Taş Çağı), tarihöncesi çağlardan biridir. İnsanların yerleşik düzene geçmesi de bu dönemde meydana gelmiştir. 14 yaşadığı bölgeler ve nüfusları bu bölümde veriler ışığında ele alınacaktır. Dördüncü bölümde ise ele alınacak konu : Tarihe 1877’de Osmanlı-Rus Savaşı olarak geçen ve Osmanlı’nın Balkanlardaki hakimiyetini büyük oranda kaybettiren ve akabinde pek çok küçük devletçiklerin ortaya çıkmasına sebebiyet veren büyük ve bir o kadar kısa bir savaş başlamıştır. Fakat savaşın kısa oluşunun tam tersine, Balkan tarihinde ve belki de dünya savaş tarihinde bu kadar kısa sürede , bu kadar çok sivil cana kıyılmış olması halen belleklerdeki yerini korumaktadır. Çünkü bu savaş iki devletin ordularının savaşından ziyade etnik temizlik savaşı olmuştur. Ve bunda en büyük acıyı da Pomak halkı çekmiş ve soykırıma uğramıştır. Savaşın sonuna doğru tarihler 1878’i gösterirken Plevne bölgesi düşmüş. Lofça Pomaklarının yüz binlercesi katledilmiş, sağ kalanlar Trakya’ya ve askeri gücü olanlar Rodop dağlarındaki kardeşleri olan Pomak bölgelerine sığınmaya başlamışlardır. Rodop dağları o döneme kadar diğer bölgelere nispeten hala büyük kırımlara uğratılamamış, bu da Pomakların sayesinde gerçekleşmiştir. Fakat savaş sonucunda Osmanlı 3 Mart 1878’de imzalanan Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşmasıyla yenilgiyi kabul etmiş ve topraklarının Bulgar ve Rus egemenliğine girme tehlikesi ortaya çıkınca Rodoplardaki Pomak halkı ya ikinci bir soykırım dalgasını kabul edecekti yada onurlu bir şekilde canlarını ve topraklarını koruyacaklardı. Bulgar ve Rus orduları Rodopları çevrelemeye başladığında, Rodoplarda, yani mitolojik kaynaklara göre “Ölümsüzler Ülkesi” veya “Ölmek İstemeyen Halk” diyarı olarak adlandırılan yerde Pomaklar bağımsız bir devletleşme kararı aldılar. 7 Rodoplarda başlayan ilk isyan hareketi, sonrasında bütün Doğu Rumeli’ye yayılmıştır. Bu 7 Kenar, İbrahim, Pomak Timraş Cumhuriyeti Bugün Kurulmuştu, 2012. http://www.demokrathaber.net/pomak-timras-cumhuriyeti-bugunkurulmustu-makale,5183.html. 15 kapsamda Ayastefanos Antlaşması’nın imzalanmasından 40 gün sonra Rodoplardaki direnişçiler ile Rus-Kazak süvari birlikleri arasında sert çarpışmalar yaşanmıştır. Bunların devamında ise 13 Temmuz 1878 tarihinde Berlin Antlaşması imzalanmış, Rodoplardaki duruma ilişkin olarak bir tahkikat komisyonu kurulmuş ve Büyük Bulgaristan 3 kesime ayrılmıştı: Makedonya Osmanlı Devleti’ne bırakılıyordu. Kuzeyde bir Bulgar Prensliği kuruluyor ve Şarkı Rumeli adı altında bir vilayet kuruluyordu. Fakat burada Timraş Cumhuriyeti yer almamıştır. İlk başta kullanılan Geçici direniş hükümeti (Rodop Hükümet-i Muvakkatesi ) ismi artık kendisini ” Rodop Timraş Cumhuriyeti” olarak ilan etmiştir. Bu bilgiler dahilinde Pomak halkının kurmuş olduğu cumhuriyetin oluşma süreci, meydana gelmesinin tarihi nedenleri ve sonlanması ele alınacaktır. Beşinci bölümde ise birincil kaynaklardan elde edilen bilgiler dahilinde Türkiye’de ve Bulgaristan’da yaşayan Pomaklar ile yapılan görüşmelerle Pomakların kültür ve gelenekleri ele alınacaktır. Hey Pomak, İşte dünya, işte sen, işte toprak Beş ayrı ülkenin rüzgârlı dallarında Savrulup duruyorsun yaprak yaprak. Kıtasında olduğu gibi beş ayrı ülkede yaşamış ve yaşayan Pomakları daha yakından tanımak amacıyla beşinci bölüm ele alınacaktır. ‘‘Pomaklar genel olarak köklerinin bulunduğu yerleşim bölgelerinden Osmanlı-Rus savaşından sonra göç etmiş / ettirilmiştir. Bu göç dalgası Türkiye ağırlıklı olmakla birlikte; bazı Avrupa ülkelerine de farklı zamanlarda devam etmiştir. Günümüzde Pomaklar; Türkiye, Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk, Kosova, İtalya, Almanya ve İsviçre'de bir arada yaşam sürebilmektedir. Türkiye'deki Pomaklar genel olarak Trakya, Marmara, Ege ve İç Anadolu'nun batsındaki köy-ilçe-şehir merkezlerinde yaşamaktadırlar. Türkiye'de Pomakların yaşadığı kentlerden birisi de Eskişehirdir. Eskişehir'de yaşayan Pomaklar bir süredir diğer ülke ve bölgelerdeki Pomaklarla ileti16 şim ve etkileşim içindedir. Eskişehir'deki Pomaklar bunu, nüfus yoğunluğuna sahip oldukları Alpu İlçesi Osmaniye beldesinde 2009 yılında kurdukları 'Pomak Kültür Derneği' tüzel kişiliği ile yapmaktadır. 2009 yılında kurdukları derneğin 2.Olağan Genel Kurulu'nu 15 Eylül 2012 tarihinde gerçekleştirdiler. Yurt dışı (Bulgaristan, Almanya), yurt içi (İstanbul, İzmir, Edirne, Kırklareli, Trakya, Çanakkale) temsilcilerinin ve Eskişehir delegelerinin katıldığı genel kurulda Pomakların farklı ülkelerde yaşadıkları sorunlar ve beklentiler dile getirildi. Pomak Kültür Derneği Başkanı Mehmet Demir konuşmasında genel kurulu Pomakların tarihi buluşması olarak nitelerken amaçlarının ‘‘Pomak Kültürünü tanıtarak yaygınlaştırmak; tarihlerinin, kültürlerinin ve Pomakçanın kaybolmasına engel olmak’’ Bizler anadilimiz Pomakçanın, kültürümüzün ve kimliğimizin yok olmasını istemiyoruz. Pomakçanın varlığını sürdürebilmesi ve yok olma tehlikesinden kurtarılabilmesi için, herhangi bir dilin ihtiyaç duyduğu azami yaşam ortamının oluşturulması şarttır. Bizler bu amaçla örgütlenme çalışmalarımızı hızla sürdürmekte ve en doğal hak olan demokratik kurumlarımızı oluşturmaya başlamaktayız. Bu çabalarımızın boşa gitmeyeceğine olan inancımız tamdır. Aynı zamanda bu varolma mücadelemizde bizleri, duyarlı tüm Pomak dostlarının da yalnız bırakmayacağına inanıyoruz. Bir bahçede tek bir çiçek olmaz. Anadolu gibi bir halklar bahçesinin, halklar mezarlığına dönüşmemesi için artık biz de varız diyoruz. Bu açıklama vesilesiyle altını çizmek istediğimiz en önemli husus ise, tüm bu çalışmalarımızın hiçbir siyasi odağın güdümünde olmadığı ve sivil, demokratik ve barışçıl hak arama sürecini benimsediğimizdir. Buna çok önem veriyor, geçmişten ders alarak yolumuzu çiziyoruz dedi.8 Farklı etnik kültürlerin sahip olduğu özellikler unutturulmaya, silinmeye ya da değiştirilmeye çalışılmaktadır. Azınlıkların tepkileri devletin onlara uygulayacağı politikalara bağlıdır. Tarihi olayları ele aldığımızda azınlıklar asimile edilmeye ya da yok edilmeye çalışıldıklarında o devlet için çatışmaları, ayrışmaları, savaşları ve bölünmeleri beraberinde getirirler. Günümüzde Pomak çocukları dillerini bilme8 http://www.emekdunyasi.net/ed/ed/19514-pomaklar-ne-istiyor. 17 mektedir bunun için bir eğitim almamaktadır. Pomaklar sadece kendi kültür ve milli kimliklerinin unutturulmaya çalışılmasına karşıdırlar, herhangi bir toprak talepleri ya da bölücülük faaliyetleri yaşadıkları ülkelerde gerçekleştirmemektedirler ve buna sıcak bakmamaktadırlar. Sadece kimlik tanımlamalarının kendilerinin savunduğu yönde olmalarını talep etmektedirler çünkü kendilerini Antik Slav ve Antik Trak tanımlamakla beraber yok olma ve kimliklerini kaybetme korkusunu yaşamaktadır. Diğer yandan Pomakların kökenini oluşturan topluluklar bazından hareket ettiğimiz zaman ; bu konuda bugün her ulus devletin, Pomakların kökenini kendine bağlama gayretinin bir ürünü olarak, Pomakların oluşumunda yer alan etnik yapılardan birini ön plana çıkartıp, gerçekleri kendi istediği yönde yönlendirmek istediği ortadadır. Bu açıdan bakıldığında her ulus devletin savlarının ortak yönünü; Pomakların varlığının inkarı ve Pomakları kendi uluslarının bir parçası olarak kabul etmek ve ettirmek istemeleridir.’’9 Çalışma boyunca ele alınan konunun tarihsel süreç içerisinde anlaşılması için dördüncü ve beşinci bölümlerde anlatılan bilgilerin ışığında Pomak halkının karşılaştığı asimilasyonlar sonucu kültürlerini ve dillerini koruma çabalarına değinilecektir. Ele alınan bilgiler ve varılan sonuçlar dahilinde konu ile ilgili genel bir özete değinilecektir. 1.2. Literatürde Pomak Halkı Çalışmada Pomak Tarihi ile ilgili farklı görüşleri içinde bulunduran makale, kitap ve internet üzerinden çıkarılan gazetelerden örneğin (www.pomaknews.com) , ansiklopedi gibi ikincil kaynaklarla beraber, konunun anlaşılması için birincil kaynaklarla yapılan görüşmelere de bolca yer verilmesine özen gösterilmiştir. Birincil kaynaklar ise Türkiye’de ve Bulgaristan’da yaşayan Pomaklar ile yapılan birebir görüşmelerdir. 9 tp://www.balkanlar.net/index.php?iden=139&ind=reviews&op=entry_view. 18 Çalışmada özellikle internette bulunan makaleler üzerinden oldukça faydalanılmıştır. İbrahim Kenar’ın yazmış olduğu ‘ Pomaklar’ , ‘Kayıp (edilen) Kimlik Pomaklar’ adlı yazılarında Pomaklar hakkında genel bilgiye sahip olmada yardımcı olmuştur. Yrd. Doç. Dr. Ahmet Akgün’ün, ‘Bulgaristan’da Asimilasyon ve Zavallı Pomaklar’ adlı risalesinde Bulgaristan’da yapılan asimilasyon çabalarını görmemize yardımcı olacak bilgilerden yararlanılmıştır. Prof. Dr. İlker Alp’in ‘Pomak Türkleri (Kumanlar-Kıpçaklar)’ adlı kitabında Pomak halkının Türk boylarından gelindiğine değinilmiştir burada farklı bilgilerden yararlanmak ve çalışmada cevap aranan soruları bulmak için yardımcı bir kaynak olmuştur. Alexis Alexandris’in ‘Ege’yi Geçerken 1923 Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi’ adlı kitapta yazmış olduğu ‘Din ve Etnisite: Yunanistan ve Türkiye’deki Azınlıkların Kimlik Meselesi’ adlı yazısı da cevap aranan soruya yol gösterici bir kaynak niteliğindedir. Prof. Dr. Engin Beksaç'ın yaptığı Arkeoloji ve Sanat Dergisi olan Aktüel Arkeoloji'nin üçüncü sayısında "Trakya'ya Adlarını Verenler; Traklar" ve yine bu sayıda "Doğu Trakya'da Traklar" başlıklı yazısına yer verdiği bilgilerden yararlanılmıştır. Çalışmanın teorik çerçevesi oluşturulurken Muhittin Aşkın’ın yazdığı ‘Kimlik ve Giydirilmiş Kimlikler’ makalesinden yararlanılmıştır. Kimlik kelimesinin anlamı ve çeşitleri üzerinde durulurken bu konu Pomaklar üzerine yansıtılmış ve karşılaştırılması yapılmıştır. Çalışmanın kanıtlanabilirliği açısından birçok araştırmacı, akademisyenin akademik nitelikli çalışmalarından yararlanıldığını belirtmek için yukarıda yalnızca birkaç isme yer verilmiştir. Genelde farklı tezlerin öne sürüldüğü ve Pomakların hangi ırka mensup olduğu konusunda farklı fikirlerin var olduğu Türkçe eserler, akademik makaleler, internet üzerinden çıkarılan gazeteler, bloglar, Pomaklarla yapılan söyleşilerden bilgi toplamak ve paylaşmak için yararlanılmıştır. Pomakların, tarihi bir süreç içersinde ele alınması açısından elde edilen kaynaklar ile, araştırma projesinin literatürü oluşturulmaya çalışılmıştır. 19 1.3. Teorik Çerçeve Gerçekte hiçbir Pomak, kendini Yunanlı olarak görmez. Tüm dilsel ilişkilere rağmen kimse Bulgar olmayı da istemez. Kimi zaman Türk olduklarını iddia ederler, fakat bununla kastettikleri Müslüman olduklarıdır. Çünkü Osmanlı döneminde İslamiyet’e geçmeleri hızlanmıştır ve onların dinini benimserken kültürel etkileşim oldukça fazla olduğundan kendilerini Türk gibi hissetmişlerdir buradaki anlam onların dininden İslam’dan etkilenmeleri ve kabul etmeleridir. Türklerle ilişkileri, genel olarak, kanun karşısında belli bir derece tanınan ki dilleri, Pomaklar, bu şekilde tanınmamaktadır-güçlü bir örgütten yardım ve destek isteyen bir ricacı biçimindedir. Kimlikleri sorulduğunda Pomaklar genellikle duraksar.10 Pomaklar, yüzyıllar boyu çok farklı kültürel etkilere maruz kalmış kimlikleri bu etkilerle şekillenmiştir. Pomakların bugün yaşadığı kimlik krizinin en büyük nedenlerinden biri olan, Pomak çocuklarının son kırk yıldır Pomak dilini ve kültürünü yaşadıkları ülkelerdeki konuşulan dile adapte olmaları ve o dilde eğitim almalarıdır. Bulgaristan’dakiler Bulgarca, Yunanistan’da yaşayanlar Yunanca, Türkiye’de yaşayanlar ise Türkçe eğitim gördükleri gibi. Türkçe konuşmaya başlayan Pomaklar Türkiye’ye bir bağlılıkta geliştirmiştir. Trakya’nın köylerinde bir araştırma yapmış olan sosyal antropolog Yannis Frangopoulos’a göre, ‘Pomak etnik yapısı ve diğer yanda doğmakta olan bir Türk milliyetçiliğinin takip ettiği İslam dini sürekli bir etkileşim ve hatta bir çatışma içerisindedirler.11 10 Seyppel,Tatjana,Pomaks in Northeastern Greece: An Endangered Balkan Population, Journal of the Institute of Muslim Minority Affairs,10 (1),Londra,1989,46-47. 11 Alexandris,Alex,Din ve Etnitisite:Yunanistan ve Türkiye’deki Azınlıkların Kimlik meselesi,Hirschon,Renee,Ege’yi Geçerken 1923 Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi,2,İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,İstanbul,2007,198199. 20 Günümüz dünyasında ‘kimlik’ kavramı ilgi çekici kavramlardan biri olup uluslararası alandaki aktörlerin ana yapı taşıdır. Kimlik kavramının kullanma amacı bir özelliği, bir niteliği belirtmek içindir. Çeşitli özellikleri ve nitelikleri olan kimlikler her şeyden önce farklılıkları da ortaya koyar. Kimlik, en geniş anlamıyla, bireyin ve bireylerin tüm özelliklerini kapsar; hem kişinin kendisini nasıl gördüğü, hem de toplum tarafından nasıl görüldüğü, kimlik kavramıyla alakalıdır. Birey ya da bireyler, kimlikler aracılığıyla bulunduğu toplumsal çevreye uyum sağlar. Sosyolojik kimlik ise, toplumsal cinsiyet ve sınıf belirlemelerinde kullanılan bir kavramdır. Kültürün, kimliklerin temel belirleyicisi olduğu düşünüldüğünde kültüre bağlı olarak farklı aidiyetler ön plana çıkmakta, kimlik de bu unsurlara göre biçimlenmektedir. Katı kültürel unsurlar, toplumsal kalıtım yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılmakta ve homojen bir topluluk öngördükleri için topluluklara da kimliklerini bu yolla kazandırmaktadır. Katı kültürel unsurların, muhafazakârlığa ve dışlamaya elverişlidir bu yüzden daha çok olumsuz bir tanımlamayla anılırlar. Katı kimlik ise, topluluk içinde bulunan farklı kimliklere fazla bir söz hakkı vermemektedir. Oysaki birçok özelliği içinde bulunduran kimlikler çok yönlü süreçlerden meydana gelmektedir. Kimliği sadece ötekileştirmeye indirmek ise düşmanlığa dayanan aşırı milliyetçi bir kimlik türü ortaya çıkarmaktadır. Bu tarz kimlik topluluklar arası alışverişe karşı çıkarak, ötekini sürekli vurgulayarak kendisine karşı ötekileştirmektedir. Aşırı milliyetçi kimliklerin öteki kimlikleri hor gören, aşağılayan, dışlayan ve hatta şiddete başvuran ötekileştirme süreci vardır. Buna karşılık, esnek kimlik, topluluğu kesin ve katı kriterler içinde boğmayarak, müzakere edilebilir alanlar bırakmaktadır. Böylece, ortaya hoşgörülü bir kimlik tanımı çıkmaktadır. Esnek kültürün diğer önemli özelliği de dinamik ve değişime açık olmasıdır. Pomaklar üzerinde özellikle Bulgaristan katı kimlik bakış açısıyla yaklaşmakta onları Bulgarlaştırmaya çalışmaktadır bunda başarılı olamayınca tarihte 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus savaşı sonrası Pomak21 lar katledilmeye başlanmış, ötekileştirilmiştir. Türkiye’ye göç eden Pomaklar ise burada esnek kimliğin özellikleriyle karşılaşmış ve Türkiye’ye Türkçeye adapte olmaları hız kazanmıştır zaten dini açıdan ve tarihsel süreç içerisinde Osmanlı’dan beri gelen yakınlık pekişmiş hatta çoğu Pomak kendini Türkleştirmiştir burada dinin etkisi çok büyüktür. Toplumun kurumsal yapısı, bireysel kimliği zaman içinde şekillendirerek, değişime uğratabilmektedir. İnsan, içinde yaşadığı toplumun milli, dini, siyasal, ekonomik değer yargılarının bir ürünü olmaya yönlendirilmektedir. İnsan topluluklarının yaşadıkları bölgenin coğrafi şartlarına uyum sağlayabilecek fiziksel özelliklere ayrılmış olmaları yaradılış modelinin bir parçasıdır. Irk kimliğinin insanlığın gündemine bölücü bir unsur olarak girmesindeki neden, bu biyolojik ayırıma ideolojik bir kimlik kazandırılmış olmasındandır. İşte bu yüzdendir ki çalışmada aranan soru Pomakların hangi kimliğe sahip olduğu, hangi ırktan geldiği ve neden yaşadıkları ülkelere göre baskın kültürden ve ırktan geldiği söylenmekte. Belli bir ırka ait olduğu için, kendini üstün gören ve diğer ırkları aşağı görerek ezen zihniyet, genetik özelliklerin bir kimliğe dönüşüme zemin hazırlamıştır. Pomaklar kendi kimliklerini dışarı vurdukları zaman yaşadıkları ülkelerde aşağı görülme tepkileriyle ve uygulamalarıyla karşı karşıya kalmışlardır. Kültürel kimliğin meydana gelmesinde ise en etkili faktör din unsurudur. Dinler sadece insanların inanç dünyasını şekillendirmekte değil bunun yanında onların sosyo – kültürel yaşantısını da oluşturmakta etkili olan bir unsurdur. Din toplumun en küçük yapı taşı olan aileden başlayarak; hukuktan, siyasete, sanattan ve hatta ekonomiye kadar çok geniş bir alan ve dalları içinde insanı biçimlendirmektedir. Milliyetçilik ise bağımsızlık savaşlarının, mücadelerinin ve devrimlerin ilk aktörü olmakla beraber her zaman bu olayların öncüsü olmuştur. Milliyetçilik her zaman tarihe damgasını vurmuş olayların temelini oluşturmuştur. Milliyetçilik, Ulusçuluk ya da Nasyonalizm, kendilerini birleştiren dil, tarih veya kültür bağlarından bir üstyapı oluşturabilmiş sosyal birikimlerin adı olan millet veya ulus olarak tanımlanan bir topluluğun yaşama ve ilerleme ülküsünün toplumların 22 ve insanlığın gelişmesini sağladığına inanan görüştür Millet kavramına sıkı sıkıya bağlılık milliyetçiliği tetiklemiştir. Bir topluluğa millet dememiz için en genel tanımıyla, içinde toplumsal dayanışma ve kolektif kimlik gerektirmesi gerekmektedir. Milliyetçilik kavramı bazı zamanlarda iyi ve kötü ayrımı içerisinde ele alınırken, bazen kültürel ve etnik milliyetçilik, siyasal ve kültürel milliyetçilik ayrımlarına da tabi tutulmuştur. Bunun nedeni ise milliyetçiliğin zaman içerisinde değişiklik göstermesinden ve zaman ve koşullardan etkilenmesi gösterilebilir. Milliyetçi düşünce, ortak kültür, gelenek, görenek, kültür ve siyasi anlamda birlikteliği amaçlarken, yerel farklılıkları görmezden gelir ve milletin birlikteliği ve daimi için bunları ortadan kaldırmayı hedefleyebilir. Milli kimlik ön plana çıkartılması için çalışılır. Milliyetçilik içerisinde ‘siz’ ve ‘biz’ ayrışması yaparak ayakta ve üstün kalamaya çalışmaktadır. Siz kavramı içinde ötekileştirdikleri etnik gruplara ya da milletlere düşmanca yaklaşırken, biz kavramıyla kendisi için üstün kavramlar kullanmıştır. Bu durum sonucunda ise karşı taraf üzerinde egemenlik sağlamanın yanında sınıf çatışmasını arttırır. İşte 93 Harbi’nden sonra ‘siz’ baskısı ile karşılaşan Pomaklar Bulgaristan’da çok zor durumlar yaşadıktan sonra bunun sonucunda Timraş Cumhuriyeti’ni kurma kararı almışlardır. Milliyetçiler insanlara kim olduklarını empoze etmeye çalışırlar örneğin milliyetçi yazarlar ve tarihçiler Pomak halkını Müslümanlaşmış Helenler olarak kabul görürlerken, Bulgarlar ise Müslümanlaşmış Bulgarlar , Türkler ise Pomakları Türk boylarından geldiklerini empoze ettirmeye çalışmaktadır ve kendilerini haklı çıkartmak için Pomak kimliğinin sadece ya dil ya da din kısmını tek boyutlu olarak ele alırlar.Bu yolla hem kendi milletlerine hem de Pomakları asimile etmek amaçlı ortak tarih, kültür, inanç, dil konusunda birlikteliğe gitmek için baskıda bulunurlar.Milliyetçilik bu bağlamda içinde gerginlikler, çatışmalar barındırmaktadır. Çalışma konusunun etno-kültürel milliyetçilik ile bağlantılı olmasından dolayı içinde barındırdığı gerginliklere değinmek konunun kavranmasına yardımcı olacaktır. Etno-Kültürel Milliyetçilik kültürel bağlar aracılığı ile dışlayıcı bir özelliğe sahipken bunun yanında duygusal, milli ruh, biricik milletler ve parçalanmacılık yolunu seçer. 23 Farklı kimliklere sahip olan topluluklar yaşadıkları toplumda var olan çoğunluğu oluşturan diğer topluluğun içinde asimile olma korkusu yaşamakta ve kendi içine kapanarak öz kimliğini koruma yolunu seçmektedir. Örneğin Pomakların günlük hayatta yaşadığı toplumlumun içinde baskın toplumun dilini kullanırken, evde ve kendi aralarında Pomakça konuşmaları gibi. Azınlık kavramı ise tarih içerisinde farklı anlamlar ve tanımlamalara maruz kalmasıyla genel olarak ‘‘siz ve biz’’ çatışmasındaki ‘‘biz’’ kavramının dışında olan farklı kavramlar yüklenen bulunduğu yere göre farklı tanımlamalar getirilen bir hale bürünmektedir. Azınlık kavramının içini doldurabilmek için birçok kritere sahip olduğu söylenirken bunlar ise; yerlilik, sayı, etnik menşe, dilsel menşe, dinsel kimlik, renk, göçmenlik, doğum yeri, yurttaşlık olarak sıralandırılabilir.12 Kimlik vurgusuna sahip olan ve uzun süredir bir bölgede yerleşik halde bulunan yerli halkta etnik azınlık teşkil edebilir. Etnik azınlık genel olarak sosyal ve siyasal dezavantajının yanı sıra egemen unsurun ayrımcı politikalarına maruz kalınarak paylaşılan tecrübeler din, dil, kültür, tarih vb, ortak unsurlarla birleşen bireylerin azınlık olarak nitelendirilmeleri olanaklıdır. 13 Ulusal azınlıkları ise ; etnik azınlıklardan ayırmada en büyük ve önemli farklılık ‘köklü tarihsel ve kültürel farklılığa’ ve ‘güçlü bir toprak’ temeline sahip olmalarıdır. Tarihsel sebepler yüzünden sınırın yanlış tarafında kalmış olabilirler. Bu durumda ulusal azınlıklar için önerilebilecek üç seçenek vardır: Sınırların değiştirilmesi, göç ve yerel özerklik. Bu durumların herhangi birinin gerçekleştirilmesi için ise; azınlığın farklı bir kimlik vurgusu, ulusal azınlıklar söz konusu olduğunda ulusallık boyutu kazanmaktadır.14 Her mücadele gerçekler üzerine yapılır. Pomakların geçmişini aydınlatacak verilerin saklanması ve ısrarla dayanıksız tezlerin tekrar- 12 Okutan, M.Çağatay, Teori ve Uluslararası Metinlerde Azınlık Tanımı, Ankara Üniversitesi, SBF Dergisi, 59-2. 13 Okutan, M.Çağatay, a.g.e. 14 Okutan, M.Çağatay, a.g.e. 24 lanması sonuçta Pomak halkında yara açar ve yaşadıklara ülkeye karşı güvensizlik duyarlar. 2. Pomak Kavramı ve Pomakça Dili "Dil" çok eski zamanlardan beri merak edilen ve üzerinde tartışılan bir konu olmuştur. Bunun için "dil nedir?" sorusu üzerine birçok düşünür tartışmış ve bu soruyu kendilerine sormuşlardır. Platon da bu soruyu kendine soranlardandır. O, bu soruyu Kratylo adlı eserinde şöyle cevaplamaktadır: "Kendi özel düşüncelerini sesin yardımıyla, özne ve yüklemler yardımıyla anlaşılabilir duruma getirmek." 15 Sesli işaretler sisteminden oluşan dil, aynı toplulukta yaşayan veya aynı milletten olan insanların anlaşabilmelerini sağlayan, nesilden nesile aktarılan en gelişmiş iletişim aracıdır. Dilin kaynağı çok eskilere dayanmaktadır ve dilin kendinden oluşmuş doğma kuralları vardır. Dil, toplumun ortaklaşa meydana getirmiş olduğu ve kullandığı canlı bir varlık olarak nitelendirilen, sosyal bir kurumdur. Dil sosyal bir kurumdur sözünden anlayacağımız şey insan sosyal bir canlı olmasından kaynaklanmaktadır. İnsan tek başına yaşamaz, yaşayamaz, ihtiyaçlarını gideremez ve bu yüzden bir toplum içinde toplumla birlikte hayatını idame ettirmesi gerekmektedir. İnsanın kullandığı dil de sosyal bir kurumdur. İnsan konuşma yetisiyle doğar; ancak kullanacağı dil doğduğu toplumda varlığını göstermektedir ve onun için hazır bulunmaktadır. Böylece birey doğduğu andan itibaren dili hazır bulur. Dil, bireylerin üstünde, toplumun en gelişmiş iletişim aracı olan ve kullanıldığı toplumu içine alan bir kurumdur. Dil kullanıldığı ve yaşadığı toplumun kültürünü yansıtır. Kültürün önemli bir öğesi olan dil aynı zamanda kültürün gelişmesini ve ilerlemesini sağlar. Kültürün gelecek kuşaklara taşınması nesilden nesile dilin yardımıyla olur. Dil insanların iletişiminde doğal bir araçtır. Dil insanların diğer kullandığı herhangi bir araca benzemez. İnsan kendisinin ürettiği araçlara istediği 15 Platon, Kratylos (1972, s. 274). 25 biçimi verebilir, onu yönlendirebilir; ama dilin doğallığı buna engel olur. Dilin kendine has kuralları bulunmaktadır. İnsanlar bu var olan kurallara uyarak dilden faydalanabilirler. Dil yapay bir araç değildir. Ortak dil olarak oluşturulmaya çalışılan Esperanto 16 dilinin kullanılmayışının, yaygınlaşmamasının bir nedeni de budur. Dil maddi bir araç gibi oluşturulmaya çalışıldığı zaman doğallığını kaybeder, kendi kendini üretmez, geliştiremez. Çalışmanın analitik yapısında da belirtildiği gibi birinci bölümde ele alınacak olan ilk kavram Pomak kelimesidir. Pomak kavramı hangi dilden gelmektedir ve ne anlama gelmektedir, cevap aranacak ilk soru bu kavramın üzerinden gidilerek incelenecektir. Pomaklar ilk olarak Balkan coğrafyasında belki de en tartışmalı etnik kimliktir. Tartışmalı bir kimlik olarak nitelendirilmesinin en önemli sebebi Balkanlarda politika sahibi, politika yürütme ve bölgede güç elde etmeye çalışan ülkelerin Pomakların herhangi bir özelliğini ön plana sürerek örneğin; din, dil, kültür gibi unsurları kendi siyasi malzemeleri olarak kullanma ve çıkar istekleridir. Araştırma sonucunda elde edilen verilerde kullanılan en yaygın tanıma göre, “Pomak” kelimesi, Slavca “pomagam (yardım etmek)” fiilinden gelmekte ve “yardımcı” (pomagaci) gibi bir anlama gelmektedir. Hristiyan Slavlar Müslümanlarına Osmanlı ordularına yardım ettikleri için yardımcı anlamına gelen “pomagaç” adını vermişler ve bu zamanlarda ‘‘Pomak’’ şeklini almıştır. 17 Pomaklar Makedonya’da bazen “Torbeşi” ve sıklıkla da “Poturi” olarak adlandırılmaktadırlar. 16 Esperanto (orijinal adıyla Lingvo Internacia), Leh göz doktoru Ludwik Lejzer Zamenhof tarafından 1887 yılında yaratılan yapay dil. Zamenhof'un 1905 yılında yayımladığı Fundamento de Esperanto (Esperanto'nun Temelleri) kitabında dilin yapısı ve kuralları izah edilir. Kendini Dr. Esperanto olarak tanıtan Zamenhof, farklı dilleri konuşan kişiler arasındaki iletişim zorluklarının, öğrenilmesi kolay bir ortak dil ile aşılabileceğini düşünerek Esperanto'yu oluşturmuştur. Günümüzde en çok tanınan ve en çok konuşanı bulunan yapay dil olmakla birlikte uluslararası iletişim dili olma amacına ulaşamamıştır. https://tr.wikipedia.org/wiki/Esperanto. 17 http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/pomaklar. 26 Rodoplarda Pomaklara “Agarjani” veya “Achrjani” dendiği de olur. Rodoplardaki Pomaklar, bu yörede, Bozok ve Çepni adlarıyla tanıdığımız Yörüklerle komşu olmuşlardır. Türklerin arasında faaliyet gösteren Âhîlik örgütünden Pomakların da etkilendikleri görülmektedir. Rodop Pomaklarının kendilerine ‘‘Agaryani’’ veya ‘‘Aharyani’’ demeleriyle Âhîlik arasında ilgi ve bağ sezilmekte, Pomakların bu adı Âhîlik etkisiyle almış olabileceklerine ihtimal verilmektedir. Bulgar yazarlarının kullandıkları ‘‘Balgarite Mohamedani’’ veya ‘‘BalgaroMohamedanite’’ (Bulgar Müslümanları veya Müslüman Bulgarlar) gibi adlandırmalar, 1870 öncesi hiçbir şekilde bilinmeyen, sonradan uydurulmuş terimlerdir. Pomak ismini ilk olarak açıklanmaya çalışılması 1882 yılında F.Kanitz tarafından yapılmıştır. O da Pomak adının, Slavca ‘Pomaçi’ (yardım etmek) eyleminin ‘Pomagaçi’ (yardımcılar) şeklinden meydana geldiğini ve Pomakların, Osmanlı ordusuna yardım ettikleri için bu ismi aldıklarını belirtmektedir. Pomak kelimesine 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra Türkçe kaynaklarda rastlanılmaktadır. Pomakların konuştukları dil olan Pomakça, güney Slavcanın ağızlarından biri olarak kabul görmektedir. Her ne kadar zaman içinde bilimsel amaç olarak değil de politik amaçlarla Pomakların dili Bulgarcanın bir ağzı ya da Antik Yunanca kökenli kabul edilse de Pomakça dili üzerine yeterince ayrıntılı yapılmış bir araştırma bulunmamaktır. Ancak elde edilen araştırmalar dilbilgisel ve tümcebilgisel anlamda Slav Dili olduğunu göstermektedir. Pomakça diğer Slav dilleriyle aynı kökenden gelmekle birlikte Bulgarcaya da çok yakındır ve bu iki dil arasında karşılıklı anlaşabilirlik mümkündür. Fakat Pomakça'da büyük oranda Türkçe sözcükler de bulunur, bu yüzden Bulgarların büyük bir kısmı Pomakçanın bazı kelimelerini anlamakta güçlük çekmektedirler. Balkanlarda ve Türkiye’de Pomakçanın eğitim dili olmaması nedeniyle dil çok fazla gelişememiş ve Balkanlarda varlığını gösteren diğer Slav dilleriyle ayrımı derinleşmiştir. Kiril Alfabesi ile yazımı daha kolaydır. ya-ts-ch gibi seslerin karşılıkları genellikle Latince tek harf ile ifade edilemez. Bilinen beş tane şivesi vardır. Bunlar; 27 1- Lofça yöresi Pomakçası 2-Rodop bölgesi Pomakçası 3-Batı Trakya bölgesi Pomakçası 4-Drama,Karacaova ve Tikveş bölgeleri Pomakçası 5-Gora(Arnavutluk) Pomakçası Pomak Enstitüsü Pomakçanın yazı dili haline getirilmesine katkıda bulunmak amacıyla ilk Pomakça alfabe kitabını yayımlamıştır. Pomak Enstitüsü Başkanı İbrahim Kenar, Balkanların altı ülkesinde; Bulgaristan, Yunanistan, Türkiye, Makedonya, Arnavutluk ve Kosova’da yaşayan Pomak halkının kendi alfabesi olmadığı için yaşadıkları ülkelerin alfabelerini kullanmalarından ötürü değişik ülkelerde yaşayan Pomakların birbirlerini anlamalarının zorlaştığını söyledi. Pomakçanın yazı dili olmasını ve gelişmesini sağlamak için 2011 yılında kurdukları Pomak Enstitüsü’nün önüne ilk görev olarak bir Pomak alfabesi hazırlama görevini koyduğunu ifade etti. Pomak dil bilimcisi olmadığını için Pomakçayı en iyi ana dili olarak konuşan kişilerle ilişki kurduklarını ve yıllar süren çalışma ve tartışmaların sonucu olarak ‘‘Pomashku Alfabe’’ adını verdikleri kitabı hazırladıklarını söyledi. Alfabe Latin harfleri temel alınarak hazırlanmış ve 29 harften oluşmakta. Tek harfte bir takım Pomakça seslerin ifade edilememesinden kaynaklı ‘‘ts=İnceltilmiş Ç sesini çıkartır’’ ‘‘tz = Türkçedeki c harfini ifade ediyor’’ gibi kendine özgü ifadeler alfabeye girmiştir. Alfabenin esas olarak Türkiye’de yaşayan Pomaklara yönelik olduğunu belirten Kenar en büyük Pomak nüfusunun Türkiye’de yaşamasına rağmen Pomakçanın en fazla yok olmak üzere olduğu ülkenin de Türkiye olduğunu söyledi. Türkiye’de kendini Pomak olarak tanımlayan 2 milyonu aşkın insan olmasına rağmen bunların büyük çoğunluğunun Pomak kimliğinin kimlik olarak ayırdına varamamış olmalarına dikkat çekti. Pomakların etnik olarak Slav ulusu içerisinde yer alan bir halk gurubu olduğunu vurgulayan Kenar Pomakçanın Bulgarca, Makedonca ve Sırpçaya benzemesine rağmen farklı bir dil olduğunu belirtti. Pomakların tarih boyunca asimilasyona karşı çıktıklarını, 10. Yüzyılda kendilerini Bulgarlaştırmaya çalışanlara karşı direnerek Slavik özlerini koruduklarını, Hıristiyanlık içerisinde 28 bir kol sayılan ve Manizmin Balkan uyarlaması olduğu söylenen Bogomilizm inancıyla isyan edip halklaşma sürecini başlattıklarını dile getirdi. Kenar, günümüzde Türkiye’de Pomakçanın unutulma ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu hatırlatıyor ve bu nedenle de hazırladıkları alfabenin Pomak dili ve edebiyatının gelişmesine katkıda bulunacağını ifade ediyor.18 Pomakça %70 ve daha yüksek oranlarda Slavca, belki %20 civarında Türkçe (Balkanlardaki pek çok devlettin dilinde Türkçe kelime oranı bu orana yakındır ,uzun yüzyıllar boyunca Osmanlı idaresinde yaşamaktan kaynaklı) ve daha küçük oranlarda Grek ve bölgedeki diğer dil ve diyalektlerden oluştuğunu söylemek çokta yanlış olmayacaktır . Bunun da çok anlaşılır bir açıklaması vardır. Esas itibarı ile Slavcanın bir diyalekti olan Pomakçanın 4 aşırı aşkın Osmanlı yönetiminde Türkçeden bir çok kelimeyi almasından daha doğal bir şey olamaz, hele ki dinsel inanışta Türk kesimiyle aynı olunca, bu etkileşim ve alış veriş çok daha fazla olmaktadır. Nitekim aynı şeyi Bulgaristan, Bosna&Herzingovine, Mısır, İsrail, Fas ve Yunanistan’da görmek mümkündür. Birçok Türkçe kelime hala geniş bir şekilde günlük kullanımda Pomakçanın gramer yapısı tamamen ve kesinlikle Slavcadır. Aynı Feminen-Maskülin ve nötr cümle formları vardır ve bu özellik Türkçede hiç bir şekilde yoktur. Bir dili incelerken, o dilin dışarıdan aldığı kelimelere bakmak yerine o kelimelerin nasıl kullanıldığına bakmak gerekmektedir. Eğer ki dilin dışarıdan aldığı kelimelere bakarak bir hüküm verecek olursak büyük bir hataya düşeriz. Her dilde başka dillerden gelmiş binlerce kelime çıkartılabilir. Örneğin Türkçeye bakarsak Arapça ve Farsçalardan tutalım, Fransızcalara, İngilizcelere kadar kaç bin kelime artık Türkçenin günlük kullanımına girdiğini çok rahat görebiliriz. 19 18 http://pomak.blogspot.com/. http://pomaktarihi.blogspot.com/2011/04/pomaklar-uzerine-dusunceler1.html . 19 29 1 Enni Edin Adin 2 Dve Dva 3 Tri 4 Çetri 5 Pyat Pyet 6 Şest Şyes 7 Şedem Sedem 8 Vosem Osem 9 Devyat Devet 10 Desyat 11 Edinnaysi 12 Dvenaysi 13 Trinaysi 14 çetrinaysi 15 Petnaysi 16 Şestnaysi 17 sedemnaysi 18 vosemnaysi 19 devyatnaysi 20 dvedesyat 30 Tridesyat 40 çetridesyat 50 petdesyat Enninaysi adinnaysi Dvatsat 30 adna idna 60 şestdesyat 70 sedemdesyat 80 vocemdeset 90 devedesyat 100 Sto 200 Dvesta 500 Pyetsot 1000 Hilyada Tysyacha Tablo 1 : Şivelere göre Pomakça sayıların Latince okunuşları. Evet Da Hayır Ne Koy si? Kimsin? Kok ste? Nasılsınız? Kak tebe?/teba zavut?/kakse kazuvaş?/ kak to ime?/ kak teba vikat se(sa)? Adın ne? Kak vas zavut?/ kak ste ka- Adınız nedir? zuvay?/ kak vas vikat se(sa)? Znayete li (vie) Pomatskiy? Pomakça biliyor musunuz? Razbirate li (vie) Pomatskiy? Pomakça anlıyor musunuz? Kolku godine ste (vie)? Kaç yaşındasınız? Kuga şa se vidime pak? Yine ne zaman görüşeceğiz? 31 Razbiram Anlıyorum Ne razbiram Anlamıyorum Bihte li govorili malko po Biraz yavaş konuşabilir misibavno? niz? İmam malko nujda ot prati- Biraz pratiğe ihtiyaçım var ka Na kolko çasa ? Saat kaçta? Priyatno mi e Memnun oldum Radvam se çese zapoznah- Tanıştığımıza sevindim me Blagodari dobre sam İyiyim teşekkür ederim Tablo 2 : Pomakça tanışmada kullanılan genel cümlelerden örnekler20 Balkanlar birçok farklı ya da yakın kültürlerin ve uygarlıkların beşiği olarak adlandırılan bir coğrafi bölgedir. Balkan toprakları, kendinde her kültürün ve uygarlığın zenginliklerini bulundurmakla birlikte tarihten bugüne kadar barbarlığın izlerini en çok taşıyan katliam zihniyetinin etkisinde kalan bir bölge olmuştur. Jeopolitik ve stratejik açıdan önemli bir bölge olan Balkanlar bu yüzden birçok emperyal olarak adlandırabileceğimiz güçlü devletlerin her zaman ilgisini çeken ve bunların güç denemelerine maruz kalmış bir coğrafya olmuştur. Bu bölge İskender'den, Cermenlere, Hunlardan Kafkas kavimlerine, Perslerden, Osmanlıya, Ruslara tanıklık etmiş ve başrol oynamıştır. Pomakların kültürü gibi birçok küçük olarak nitelendirilen kültürlerin ve onların dillerinin varlığının son bulması için bulunan hakim kültürler bu dilleri etkisi altına alırken kendisinin edebiyat olarak üstünlüğünden, hikayeler ve efsanelerle kendilerinin övülmesinden bahsedilerek çekirdek aileler içinde konuşulan ana dilin etkisi azaltılmaya 20 http://pomakcaogreniyorum.blogspot.com/p/gunluk-konusmalar.html. 32 çalışılmaktadır. Bunun yanında ev dışında ana dilin konuşulması sonucu hakim dil altında unutulmaya yüz tutar çünkü okul ve iş gibi alanlarda ana dil daha az konuşulur hale gelir ve dilin konuşulma ömrünün azalması böylece başlar. Her dilin yaşama süresinin aynı oranda olması beklenemez. Hangi dilin ne kadar yaşayacağını önceden kestirmek pek mümkün değildir. Günümüzde ölmüş diller olduğu kadar, şuanda varlığının son demlerini yaşayan , yok olmaya yüz tutmuş, bazıları da kasten katledilen diller de varlığını sürdürmektedir. Günümüzde yapılan araştırmalara göre 2498 tane dil yok olma tehdidi altında ve var olma mücadelesi içerisindedir. Pomakça ise UNESCO tarafından halen bir dil olarak kabul edilmemektedir o yüzden de kaybolan diller listesinde Pomakça bulunmamaktadır. Bugün Pomakların yaşadıkları tüm ülkelerde Pomakça diline karşı bir çok yöntemle yapılan yasaklamalar ya da yozlaştırmalar sayesinde dil kıskaca alınmıştır. Pomakça dili dar alanlar içinde geliştiği için sınırlı kelime hazinesine sahipken, yapılan uygulamalar sonucu dildeki gerileme daha da artmaktadır. Artık bu dil, sınırlı alanlarda konuşulmaya yüz tutmuştur örneğin, evler, mahalleler ya da köyler gibi. Türkiye’de 1935 yılında yapılan nüfus sayımının Pomaklarla ilgili olan Trakya bölümünden Edirne ve Kırklareli şehirlerinde Pomakça ve Türkçe konuşanların rakamları aşağıdaki gibidir. Yapılan nüfus sayımı sonucu Türkçe ve Pomakça konuşanların yanı sıra Arnavutça, Boşnakça, Bulgarca, Ermenice, İspanyolca, Kıptice, Kürtçe,Rumca ,Tatarca ve Yahudice de bulunmaktadır çalışma projesinin konusu gereğinde bunların rakamlarına yer verilmemiş sadece Türkçe ve Pomakça konuşanların rakamları 3. ve 4. tabloda verilmiştir.21 21 Trakya İstatistik Yıllığı, Cilt-II , 1939, Neşriyat no :139 , Arşiv No: 0013276. 33 EDİRNE Dil Erkek Kadın Toplam Türkçe 85362 84633 169.995 Pomakça 3553 3622 7175 Tablo 3: 1935 yılı Türkiye’de yapılan nüfus sayımı sonucu Edirne’de Türkçe ve Pomakça konuşan kişilerin sayıları KIRKLARELİ Dil Erkek Kadın Toplam Türkçe 88535 70137 158672 Pomakça 4249 4578 8827 Tablo 4: 1935 yılı Türkiye’de yapılan nüfus sayımı sonucu Kırklareli’de Türkçe ve Pomakça konuşan kişilerin sayımı 2.1. Bölüm Özeti En geniş anlamıyla dil; düşünce, duygu ve güdüleri, doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak aktarmaya yarayan en gelişmiş iletişim aracıdır. Balkan coğrafyasında belki de en tartışmalı etnik kimliklerden biri de Pomaklardır. Haklarında bir çok tartışma olmasının en önemli sebebi Balkanlarda politika sahibi, politika yürütme ve bölgede güç elde etmeye çalışan ülkelerin Pomakların herhangi bir özelliğini ön plana sürerek örneğin; din, dil, kültür gibi unsurları kendi siyasi malzemeleri olarak kullanma ve çıkar istekleridir. Araştırma sonucunda elde edilen verilerde kullanılan en yaygın tanıma göre, “Pomak” kelimesi, Slavca “pomagam (yardım etmek)” fiilinden gelmekte ve “yardımcı” (pomagaci) gibi bir anlama gelmektedir. Hristiyan Slavlar Müslümanlarına Osmanlı ordularına yardım 34 ettikleri için yardımcı anlamına gelen “pomagaç” adını vermişler ve bu zamanlarda ‘‘Pomak’’ şeklini almıştır. Pomak ismini ilk olarak açıklanmaya çalışılması 1882 yılında F.Kanitz tarafından yapılmıştır. O da Pomak adının, Slavca ‘Pomaçi’ (yardım etmek) eyleminin ‘Pomagaçi’ (yardımcılar) şeklinden meydana geldiğini ve Pomakların, Osmanlı ordusuna yardım ettikleri için bu ismi aldıklarını belirtmektedir. Pomak kelimesine 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra Türkçe kaynaklarda rastlanılmaktadır. Pomakların dil olan Pomakça, güney Slavcanın ağızlarından biri olarak kabul görmektedir. Pomakça diğer Slav dilleriyle aynı kökenden gelmekle birlikte Bulgarcaya da çok yakındır ve bu iki dil arasında karşılıklı anlaşabilirlik mümkündür. Balkanlarda ve Türkiye’de Pomakçanın eğitim dili olmaması nedeniyle dil çok fazla gelişememiş ve Balkanlarda varlığını gösteren diğer Slav dilleriyle ayrımı derinleşmiştir. Bilinen beş tane şivesi vardır. Bunlar; Lofça yöresi Pomakçası, Rodop bölgesi Pomakçası, Batı Trakya bölgesi Pomakçası, Drama-Karacaova ve Tikveş bölgeleri Pomakçası, Gora (Arnavutluk) Pomakçası. Pomak Enstitüsü Pomakçanın yazı dili haline getirilmesine katkıda bulunmak amacıyla ilk Pomakça alfabe kitabını yayımlamıştır. ‘‘Pomashku Alfabe’’ adını verdikleri bu kitapta alfabe Latin harfleri temel alınarak hazırlanmış ve 29 harften oluşmaktadır. Esas itibarı ile Slavcanın bir diyalekti olan Pomakçanın Osmanlı yönetiminde Türkçeden bir çok kelimeyi alması doğalken ve ayrıca dinsel inanışta Türklerle aynı olunca , bu etkileşim daha fazla olmaktadır. Birinci bölümde Pomakça sayılar ve günlük konuşmalar tablo içinde ele alınarak gösterilmiştir. Günümüzde yapılan araştırmalara göre 2498 tane dil yok olma tehdidi altında ve var olma mücadelesi içerisindedir. Pomakça ise UNESCO tarafından halen bir dil olarak kabul edilmemektedir o yüzden de kaybolan diller listesinde Pomakça bulunmamaktadır. Türkiye’de 1935 yılında yapılan nüfus sayımının Pomaklarla ilgili olan Trakya bölümünden Edirne ve Kırklareli şehirlerinde Pomakça ve Türkçe konuşanların rakamlar tablo içinde belirtilmiştir. Genel olarak birinci bölümde ilk önce dil nedir ve özellikler nelerdir genel olarak anlatılmıştır. Daha sonra çalışmanın ana konusu olan Pomakların isminin nereden geldiği, Pomak isminin hangi dil ile 35 ilişkisi olduğu , Pomak halkının kullandığı Pomakça dilinin dilbilgisel özelliklerine değinilmekle beraber, örnek olması amaçlı latince yazılışları ve Türkçe anlamlarıyla Pomakça sayılar ve günlük genel konuşmalar iki ayrı tabloda verilmiştir . Dillerin genel özelliklerinden kısaca bahsedilmesiyle Pomakçanın var olan ama gittikçe sınırlı alanda kullanılmaya ve yeni nesil Pomakların kendi dillerini öğrenememelerinden, unutmalarından ve bunların nedenlerinden bahsedilmiştir. 36 3. Pomakların Tarihi Ekslavon kavmi, Balkan coğrafyasına 5. ve 6. yüzyıllarda yerleşerek ilk yerleşik hayata geçmiştir ve bu olay Pomaklar açısından önemlidir. Ekslavon kavmiyle ilgili yapılan araştırmalarda elde edilen bilgilerde, Ekslavon kavmine yazılı belgelerde pek rastlanmamaktadır. Ekslavon kavminin ismine rastlanması Bizansa karşı yaptıkları savaşları anlatan kayıtlarda görülmektedir. Verilerde görülen şudur ki Çanakkale’ye kadar hakimiyet alanları bulunmaktadır. Ekslavonlar tarih içerisinde Bizans İmparatorluğu ve Bulgar oluşumana katılmayı tercih eden diğer soydaş slav kavimleriylede sürekli olarak savaş ve toprak çekişmesi içerisinde olmuştur ve bunun sonucunda Ekslavon kavmine karşı bir düşmanlık oluşmuş bunun devamında Bizansın Anadolu’dan göçen Avarlarla anlaşmaya varıp Ekslavonları dağıtmaları ve ortadan kaldırmaları karşılığında Balkanlara geçmelerine imkan verilmiştir. Avarlarla yapılan savaşlar sonucunda yenilgiye düşmüş olan Ekslavon kavmi iki ayrı kola ayrılarak çoğunlukla Kuzey Bulgaristan bölgesinde Lovech, Plevne, Teteven ve Shumnu’ya gönderilmişlerdir. Geriye kalanlar ise Makedonya dolaylarına dağılmışlardır ve elde edilen bilgilere göre Yugoslavya Pomaklarının oluşmasında başrol oynamışlardır. Makedonya’da yaşayan Pomaklara ‘Torbeş’ denilirken, Kosova’da yaşayan Pomaklar ise Goranlar/Goralılar (Dağlılar, Yukarılılar) olarak adlandırılmışlardır. Ekslavonlar yerleşik hayata geçme ve bunu başarabilme konusunda başarılı ve uyumludurlar. Bu başarıları yerleştikleri yerlerde köy kurmalarından anlaşılmaktadır. Ekslavonların kurmuş oldukları köyler bugün kayıtlarda Pomak yerleşim bölgeleri olarak yer almaktadır. Türkiye Trakyasındaki yaşayan Pomakların % 50′sine yakını (Teteven-PlevneLofça’dan) gelen Pomaklardır. Pomak Kültür Derneği, Halkların Demokratik Kongresi’nin Petrol- İş Sendikası’nda 3 Kasım 2012’de düzenlediği Halklar ve İnançlar Konferansında Pomakları tanıtan bir sunum yaptı. Konferansta okunan tanıtım metnini şudur: 37 Sadece Türkiye’de değil. Türkiye’nin Pomakları Türkleştirme çabasının aynısı Yunanistan’da Traklara dayandırarak Yunanlaştırma, Bulgaristan’da da Bulgarlaştırma olarak karşımıza çıkıyor. Türkler, Pomakların soyunu Oğuz Türklerine, Peçeneklere dayandırmaya çalışıyorlar. Grekler, Pomakları İskender’e akraba çıkartarak, ne kadar Grek olduklarını ispata çalışırlar. Aynı şeyi Bulgaristan da Slav yanlarını hatırlatarak Bulgarlaştırma konusunda yapıyor. Bulgarlara göre Pomaklar, Müslümanlığı benimsemiş Bulgarlardır. Yunanlar da aynı şekilde Pomakların Müslümanlığı benimsemiş Traklar olduğunu iddia ediyorlar. Bu konuda Türklerin ileri sürdüğü görüşe göre ise Kuman, Kıpçak ve Peçenek Türkleri, 10. yüzyıldan itibaren Balkanlara gittiğinde oranın halkıyla kaynaştı. Dilini öğrendi. Kültürünün büyük bir bölümünü benimsedi. Tam dinlerini de kaybetmek üzereyken Osmanlı Balkanlara yetişti. Böylece Türkler birbirleriyle tekrar kaynaştı. Bu iddiaların ortalıkta dolaşıp durmasının nedeni elbette bu konuda Pomakların bu güne kadar ciddi bir çaba içine girmemiş olmalarıdır. Çeşitli sebepleri üzerinde durulabilir neden böyle bir çabaya girişilmediğinin. Balkanlar’da 19. yüzyılda alevlenen uluslaşma sürecini kaçırdıklarını düşünebiliriz bu anlamda. Diğer bir neden ise, dinsel kimlikle tercih yapmak zorunda kaldıkları için Türklüğün içinde gönüllü olarak erimeye çalışmalarıdır. Bu da onları tarih bilincinden yoksun kılmıştır. Yine de bir halk olarak varlıkları tam olarak inkâr edilemediği için her zaman hâkim ulusların baskılarına maruz kaldılar. Pomaklar, antik bir Slav halkıdır. Boşnaklar ve Arnavutlar gibi 14. yüzyıldan itibaren topluca Müslüman olmuş, Balkanların kadim halklarındandır. Tabi İslam’a geçiş daha geniş bir tarihsel süreci kapsar, ancak yoğunluk 14. yüzyıldan itibarendir. Pomakların, topluca Müslüman olmalarının ileri sürülen sebeplerinden biri, İslam inancından önce Hıristiyanlığın bir mezhebi olan Bogomilizm inancının Pomaklar arasında yaygın oluşudur. Bogomilizm, ortaçağda, Bulgaristan dolaylarında ortaya çıkmış bir Heterodoks inanç akımıdır. Tıpkı İslam heterodoksları gibi, Bogomiller de sivil itaatsizliği savunur, yaşadıkları topraklarda hiyerarşik düzeni reddederler ve çoğunlukla gezgin keşiş/derviş hayatı sürerlerdi. Bogomil keşişleri, İtalya ve Fransa’ya kadar ulaşarak, öğretilerini yaymış ve buralarda Kathar inanışının 38 doğmasına önayak olmuşlardır. Her daim Anadolu Heterodokslarıyla yakın ilişki içinde olan, hatta vakti zamanında Şeyh Bedrettin’e de yardım eden Bogomiller, 14. yüzyıldan itibaren Osmanlının Balkanlarda hâkimiyet kurmasıyla Bektaşiliğe yönelmişlerdir. Pomakların antik bir Slav halkı olduğunu belirtmiştik. Tarihi konusunda da büyük bir kafa karışıklığı, hatta manipülasyon yaşandığını. Bizce Pomakların kabul edilebilir, gerçek tarihini ancak yine de Pomaklar yazacaktır. 140 yıl sonra Balkanlarla birlikte Türkiye’de de tekrar uyanmaya başlayan Pomaklık bilinci, bu konuda artık, kültürel birikimini yok etmemek için ciddi adımlar atmayı zorunlu kılıyor. Yine de kabul edilebilir bir görüş, Pomakların Ekslavon (yani Slavların en eskileri) bir halk olduklarıdır. Buna göre, Pomakların ataları oldukları iddia edilen Ekslavonlar, Bogomilizmi bir mezhep olarak benimsemişlerdi. Bundan dolayı da yaşadıkları bölgelerde soydaşlarıyla hep çatışma halinde oldular. Özellikle Bulgarlarla. Bu tanımın devamı olarak Pomakların Bizanslılarla da sürekli bir savaş halinde oldukları tezi onların, Osmanlı’ya Balkanlar’da yayılması için neden yardım ettiklerini de açıklayabilir. Ancak buradan hareketle Pomagi/Pomagiç/Pomojiç (yardımcılar) gibi tezlere ulaşmak da Pomaklara yapılan bir hakarettir. Pomaklar da Müslüman olan diğer Türk olmayan unsurlar gibi, Osmanlı Devletine büyük hizmetlerde bulunmuş ve onun en tepesine kadar yükselmişlerdir. Büyük Osmanlı tarihçisi ve din âlimi Ahmet Cevdet Paşa bir Pomaktır. Yine, Deliorman pehlivanlarının piri kabul edilen Kel Aliço Pomaktır. Bunlar, Pomakların en yoğun yaşadığı yerlerden biri olan kuzey doğu Bulgaristan’daki Plevne iline bağlı Lofça kasabasındandırlar. Ancak Pomaklar sadece Lofça yöresinde yaşamaz; güneyde, Makedonya ve batı Trakya’da da Pomaklar yoğundur. Daha doğrusu Osmanlı'nın son dönemine, 93 Harbine kadar durum böyledir. 93 Harbinden önce bugünkü Bulgaristan’da Türk ve Müslüman unsurlar çoğunluktaydı. Rus ve Bulgarlar, bunların büyük bölümünü sürdüler ve katlettiler. Balkan Savaşlarında aynı şeyler devam etti. Sürülen ve katledilenler arasında Pomaklar ve Müslüman Çingeneler de vardı. Bu olaylardan sonra Bulgarlar çoğunluğa geçtiler ve Bulgaristan kuruldu. Bulgaristan’da faşist ve komünist dönemde de Pomaklara yönelik sistemli soykırım devam etti. Bulgarlar, onların 39 “Müsümanlaştırılmış Bulgarlar” olduğunu söyleyerek, onları Hıristiyanlaştırmaya çalıştılar. 1970’lerde uygulanan ad değiştirme politikaları önce Pomaklar üzerinde başladı. Daha sonra Türklere de sıra geldi. Benzer bir süreç Yunanistan’da da yaşandı. Yunanlılar, zaman zaman baskıyla zaman zaman da müsamahayla Pomakları Batı Trakya Türklerinden ayırmaya ve asimile etmeye çalıştılar. Onların “Müslümanlaştırılmış Traklar” olduğunu iddia ettiler. Bir görüşe göre de, zamanında Müslümanlığı seçmiş bir Slav halkı olan Pomaklar, Osmanlı hakimiyeti altında tıpkı Boşnaklar ve Arnavutlar gibi can korkusu ya da vergi vermemek için İslam’a geçmişlerdir. Sonuç olarak kim ne derse desin, Pomaklar, antik bir Slav halkıdır. Yukarıda anılan egemen toplumların uyguladıkları baskıcı politikalar ve uğradıkları kıyımlar nedeniyle tarihleri göçlerle de anılır. Özellikle Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra. Osmanlı’nın Balkanlarda güç kaybetmeye başladığı 18. yüzyılda Boşnaklar gibi Pomaklar da Ortodoks Hıristiyan inanışının yayılmasından endişe duydular. Dolayısıyla Osmanlıya sarıldılar. Ancak Osmanlının geri çekilirken verdiği büyük kayıpların arasında Pomaklar da vardır. Bu kayıp, Osmanlı’nın teşvikiyle kurulan Pomak Timraş Cumhuriyeti’dir. Sekiz yıl kadar bir süre varlığını ifade edebilen Pomak Timraş Cumhuriyeti’nin bileşenleri Pomaklarla birlikte Türklerdir. İslam inancı dolayısıyla Pomaklar Balkanlarda tutunma çabalarında Osmanlıya sarılmıştır. Ancak Rus harbinden itibaren Balkan Savaşları da dahil, Rusların, Bulgarların ve Yunanların zulmü, Pomakların da Türkiye sınırları içerisine çekilmesini beraberinde getirmiştir. Nitekim ikinci büyük göç de 1924 yılında resmi mübadele yoluyla Yunanistan’dan gerçekleşmiştir. Üçüncü büyük bir göç de 1970’li yıllardan itibaren Bulgaristan’da uygulanan isim değiştirme politikaları nedeniyle oldu. Bugün Türkiye’de doğudan batıya, güneyden kuzeye neredeyse her yerde Pomaklar yaşıyor. Kimi yerlerde köyler halinde kimi yerlerde ise aileler düzeyinde. Aynı şekilde Bulgaristan’da, Yunanistan’da, Makedonya ve Kosova’da da bir Pomak nüfusundan söz etmek mümkün. Sayıları hakkında ise tarafsız ve bilimsel bir veri maalesef yoktur. Yine de genel kabul eden rakamlar aşağıdaki gibidir: Bulgaristan: 1 milyon 40 Yunanistan: 300 bin Makedonya: 60 bin Kosova: 60-70 bin Türkiye’de ise 4 milyon civarındadır. Türkiye’de batıdan başlayarak, doğuya, güneye ve kuzeye kadar her yerde Pomaklara rastlamak mümkündür. Özetlemek gerekirse; Edirne, Tekirdağ, Kırklareli, Babaeski, Manisa, Çanakkale, Eskişehir, İzmir, Bursa ve Tokat’ta Pomak nüfusu mevcuttur. Türkiye’de Pomaklar genelde köylerde yaşamakla birlikte, son yıllarda büyük şehirlerde de yoğun bir Pomak nüfusu oluşmuştur. 22 Bulgar edebiyatında önemli bir yeri olan Veda Slavena adlı eserdeki öykülerin bir çoğu, Rodoplar Havzası’nda geçiyor ve Pomakların eski Trak kavimlerinden geldikleri, inançları, gelenekleri anlatılıyor. Trakya’ya adını veren Traklar, M.Ö. 2000-3000 yıllarında bu bölgede kabileler halinde yaşıyorlardı. Veda Slavena’da yer alan Pomakların eski Traklardan gelmiş olmaları görüşü, Bulgar milliyetçileri tarafından eleştiriliyor ve uydurma olarak nitelendiriliyor. Onlara göre Rodoplar’da; İslamiyet’in yaygınlaşmasından önce yalnızca Hıristiyan Bulgarlar vardı. Bu nedenle, Pomakları Bulgarca konuşan Müslümanlar veya Müslüman Bulgarlar olarak tanımlıyorlar. Ischirkoff ve F.Bayraktareviç, Pomakların yoğun yaşadığı Rodoplarda halkın, kendisini Achiryani veya Agaryani diye adlandırdıklarını yazıyor. Bu sözcüklerin Bulgarcada hiçbir anlamı yok. Ama, milattan üç-dört yüzyıl önce eski Yunanistan’da yaşayan bir etnik grup; ‘‘Grek Agriyani” olabilir. Ayrıca “Ahi” sözcüğünün Farsça çoğulu olan ‘‘Ahiyan”(Ahiler) ,Rodoplardaki halkın yerel ağzı ile Achiryan diye anılabilir.23 22 http://www.pomakbulten.com/?Syf=18&Hbr=432375&/PomakK%C3%BClt%C3%BCr-Derne%C4%9Fi-HDKn%C4%B1nd%C3%BCzenledi%C4%9Fi-Halklar-ve-%C4%B0nan%C3%A7larKonferans%C4%B1nda-bir-sunum-yapt%C4%B1. 23 http://www.zeybekoloji.com/genel/pomaklar-kimdir-tarihcesi-t3117.html. 41 Gerçekte hiçbir Pomak, kendini Yunanlı olarak görmez. Tüm dilsel ilişkilere rağmen kimse Bulgar olmayı da istemez. Kimi zaman Türk olduklarını iddia ederler, fakat bununla kastettikleri Müslüman olduklarıdır. Çünkü Osmanlı döneminde İslamiyet’e geçmeleri hızlanmıştır ve onların dinini benimserken kültürel etkileşim oldukça fazla olduğundan kendilerini Türk gibi hissetmişlerdir buradaki anlam onların dininden ‘İslam’dan etkilenmeleri ve kabul etmeleridir. Türklerle ilişkileri, genel olarak, kanun karşısında belli bir derece tanınan ki dilleri, Pomaklar, bu şekilde tanınmamaktadır-güçlü bir örgütten yardım ve destek isteyen bir ricacı biçimindedir. Kimlikleri sorulduğunda Pomaklar genellikle duraksar. 24 Milliyetlerine göre tarihçiler, Pomak kimliğini var olan bu unsurlardan yalnız birisiyle tanımlarken, diğer unsuru görmezden gelmektedirler. Örneğin: Çoğu Bulgar tarihçi Pomaklar ile ilgili konuda, dil unsurunun altını çizerek , Pomakların Hıristiyan âdetlerini koruduğunu savunmaktadırlar. Hatta, bazı Bulgar yazarlar, bazı Pomakların evlerinde İncil sakladıklarını ve gizli olarak Hıristiyan ibadetleri yaptıklarını iddia edebilmişlerdir. Bazı Türk yazarlar ise, Pomakların dil ve kültür boyutuna ilişkin olan bağlarını görmezden gelerek, ortak unsur olan din unsurunun, yani Pomakların Müslüman olmalarının altını çizmişlerdir. Hatta bazı Türk yazarlar, Pomakların anadil olarak Pomakça konuştukları olgusunu bile inkar edebilmişlerdir. Pomaklar, yüzyıllar boyu çok farklı kültürel etkilere maruz kalmış kimlikleri bu etkilerle şekillenmiştir. Şimdi Pomaklar kimdir sorusuna çeşitli kaynakların verdiği cevaplara bir göz atmak gerekirse: 1- İngiliz Balkan azınlıklar uzmanı Hugh Poulton: Bulgar Müslümanlarının dini bir azınlık olduğunu, ana dil olarak Bulgarcayı konuşan, fakat İslami geleneklere bağlı Slavik Bulgarlar olduklarını yazmaktadır. 2- F. Kanitz;’’Pomak’’sözcüğünün Slavca ‘‘pomoçi’’ (yardım etmek) fiilinin ‘‘pomagaçi’’(yardımcı) biçiminden geldiğini ve Po24 Giriş kısmında 9. Dipnot olarak belirtilmiştir. 42 makların Osmanlı akıncı beylerine yerel savaşlarda ve fütühatlarında devamlı olarak ‘‘yardımcı’’lık yaptıkları için bu adı aldıklarını ileri sürüyor. Pomagaçi, Balkan lehçesinde ‘‘pomağa’’,daha sonra ‘‘Pomak’’ şeklini almıştır. 3- Ischirkoff ve F. Bayraktareviç: Pomakların yoğun yaşadığı Rodoplarda halkın, kendisini Achiryani veya Agaryani diye adlandırdıklarını yazıyor.(Türkiyede de Trakya bölgesinde Agren Pomakları adıyla anılan bir pomak kesimi mevcut). Bu sözcüklerin Bulgarcada hiçbir anlamı yok. Ama Milattan üç-dört yüzyıl önce eski Yunanistan’da yaşayan bir etnik grup;’’Grek Agriyani’’ olabilir. Pomakçadaki sözcüklerin yalnızca yüzde 5’i Yunancayı içeriyor. 4- Bulgar edebiyatında önemli bir yeri olan Veda Slavena adlı aserlerdeki öykülerin birçoğu, Rodoplar havzasında geçiyor ve Pomakların eski Trak kavimlerinden geldikleri, inançları, gelenekleri anlatılıyor. Trakya’ya adını veren Traklar, MÖ 2000-3000 yıllarında bu bölgede kabileler halinde yaşıyorlardı. 5- Genel Türk resmi tarihçileri ve milliyetçi görüşler Pomakların XI . ve XII . yüzyılda Ukrayna ve Romanya üzerinden Balkanlara inen Kuman ve Peçenek Türklerinin soyundan günümüze uzanan bir geçmişi olduğu savunulur. Günümüzde de yazılarında ‘’Pomak Türkleri’’ adlandırması kullanılır. Örnek olarak Prof. Dr. İlker Alp’in ‘‘Pomak Türkleri (Kumanlar-Kıpçaklar) adlı eseri. 25 Görüleceği üzere çok karmaşık bir hal alan Pomakların köken tartışmaları uzun sürecek bir konudur. Burada asıl dikkat edilmesi gereken tek bir konu vardır aslında Pomakların binlerce yıl önceki kökenlerini araştırılırken günümüzde Pomaklık ve de Pomakça dili bu tartışmalar çerçevesinde kaybolmakta ve hatta bilinçli olarak kaybedilmeye çalışılmaktadır.26 25 Alp, İlker, Pomak Türkleri (Kumanlar-Kıpçaklar), Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları , Edirne,2012. 26 http://pomaktarihi.blogspot.com/2007/04/kaypedilen-kimlikpomaklar.html. 43 Geçmişten bu güne kadar Pomaklarla ilgili çoğu zaman art niyet taşıyan, kışkırtıcı yönü bulunan ve milliyetçi kişiler tarafından tarihin çarpıtıldığını, Pomak halkının tek bir özelliğinden yola çıkarak genellemeye gidildiğini görmekteyiz. Genel olarak iddialara bakacak olursak , Pomakların Bulgardan daha Bulgar, Helenden daha Yunanlı ve Türkten daha Türk oldukları gibi yaklaşımlar varlıklarını sürdürmektedir. 3.1. Bölüm Özeti Balkan coğrafyasına 5. ve 6. yüzyıllarda yerleşerek ilk yerleşik hayata geçen Ekslavon kavmi Pomaklar açısından çok önemlidir. Ekslavon kavmiyle ilgili yapılan araştırmalarda elde edilen bilgilere bakıldığında Ekslavon kavmine yazılı belgelerde pek rastlanmamaktadır. İsimlerine rastlanması Bizansa karşı yaptıkları savaşları anlatan kayıtlarda görülmektedir. Bizansın Anadolu’dan göçen Avarlarla anlaşmaya varıp Ekslavonları dağıtmaları ve ortadan kaldırmaları karşılığında Balkanlara geçmelerine imkan verilmiştir. Avarlarla yapılan savaşlar sonucunda yenilgiye düşmüş olan Ekslavon kavmi iki ayrı kola ayrılarak çoğunlukla Kuzey Bulgaristan bölgesinde Lovech, Plevne, Teteven ve Shumnu’ya gönderilmişlerdir. Geriye kalanlar ise Makedonya dolaylarına dağılmışlardır ve elde edilen bilgilere göre Yugoslavya Pomaklarını’nın oluşmasında başrol oynamışlardır. Ekslavonların kurmuş oldukları köyler bugün kayıtlarda Pomak yerleşim bölgeleri olarak yer almaktadır. Bulgarlara göre Pomaklar, Müslümanlığı benimsemiş Bulgar, Yunanlara göre Müslümanlığı benimsemiş Traklar olduğunu ileri sürülürken, bu konuda ise Kuman, Kıpçak ve Peçenek Türkleri, 10. yüzyıldan itibaren Balkanlara gittiğinde oranın halkıyla kaynaştı ve Türktürler görüşü vardır. Bu farklı iddiaların olması bu konuda Pomakların bu güne kadar ciddi bir çaba içine girmemiş olmalarıdır. Bogomilizm inancı ve Pomak halkının bununla ilişkisine değinilmiştir. Pomaklar kimdir sorusuna çeşitli kaynakların ve yazarların verdiği farklı cevaplar verilmiştir. Bu bilgiler ışığında genel olarak Pomakla44 rın kökenlerinin Ekslavonlar ve Traklara dayandığı tarihsel çerçeve içinde değinilmiş daha sonrasında ise yazılan ve iddia edilen bilgiler dahilin de Pomakların kimlik tanımlamaları karşılaştırılmıştır. Balkanların büyük bir kesiminde bir bütün halinde yaşamayan Pomaklar, yaşadıkları ülkelerin milliyetçi bakış açılarında kendi kimlik tanımlamalarını farklı bir şekilde tek bir özelliklerine bağlı kalınarak yapılmış olan varlıklarını kendi çabalarıyla açığa kavuşturmaktadırlar. 45 4. Pomakların Yaşadığı Yerler ve Nüfusu Coğrafi konumu açısından önemli bir stratejik noktada bulunan günümüzde ise ‘Güneydoğu Avrupa’ olarak adlandırılan Balkanlarda yaşamlarını sürdürmüş ve sürdürmekte olan Pomakların yaşadığı bölgeler ve nüfusları bu bölümde veriler ışığında ele alınacaktır. Kabileler halinde kuzey yarım küreden güneye doğru 5. yüzyıldan itibaren inerek Balkanlar’da yerleşik yaşama geçmiş olan Pomak halkı, köy yaşamlarının düzenli olması ve genel olarak bilinenin aksine sadece hayvancılıkla uğraşarak geçinmemeleri bunun yanında tarım köylerini kurmaları, Pomakları zamanlarını iyi ve kendileri için faydalı, sistemli hale çevirmelerine neden olmuştur. Kültür olgusunun sabit olmaktan çok değişken bir doğaya sahip olduğu ve insan yaşamı değiştikçe kültürün de değiştiği bilinmektedir. Göç, bu değişim unsurlarının basında gelmektedir. Göç: dini, iktisadi, siyasi, sosyal ve diğer sebeplerden dolayı insan topluluklarının hayatlarının tamamını veya bir bölümünü geçirmek üzere bir iskân ünitesinden, bir başkasına yerleşmek suretiyle yaptıkları coğrafi yer değiştirme hareketidir. 27 Dış göçlerin başlıca nedenleri ise: ekonomik nedenlerle çalışmaya gidilmesi, doğal afetler , savaşlar , etnik nedenler , sınırların değişmesi, uluslararası anlaşmalarla sağlanan nüfus değişimi gibidir ve Pomakların Türkiye’ye göç hareketi yaşadıkları savaşlar , etnik nedenler, sınırların değişmesi ve mübadele antlaşması sonucu gerçekleşmiştir. 93 Harbi olarak bilinen savaş sonrasında, Balkanlardan Anadolu’ya göç eden topluluklar arasında yer alan Pomaklar, Anadolu’nun çeşitli bölgelerine yerleşmiş ve bu bölgelerde hem kendi kültürlerini yaşatmaya devam ederek ve hem de sentez bir kültürü yeniden yapı- 27 Akkayan, Taylan, Göç ve Değişme, İstanbul 1979, s.21. 46 landırarak bugünlere gelmişlerdir. Türkiye’de Pomaklar yoğun olarak Eskişehir, Kırklareli, Edirne, Balıkesir, Bursa, Tekirdağ, Çanakkale, İzmir, Manisa’da olmak üzere ve küçük gruplar halinde Samsun, Kütahya, Afyon, Konya, Niğde illerinde yasamaktadır. Pomakların Sözlü Tarihi adlı araştırmaya göre; “XIX.yy.sonlarına doğru büyük topluluklar halinde Meriç düzlüklerini Ege kıyılarından ayıran yüksek yaylalarda ve ovalarla örtülü, Arda,Karasu nehirlerinin geçtiği Rodoplar ve Rila Dağı sınır bölgesinde oturuyorlardı. Fakat Pomaklar bu bölgenin haricinde kalan ve 1878'den sonra Osmanlı İmparatorlugu'nun bir emareti haline getirilen Bulgaristan'ın kuzeyinde Lofça, Selvi, Plevne, Rahova gibi şehirlerde ve Tuna civarlarında, bundan başka eski Selanik, Kosova, İşkodra vilayetlerinin çevresine dahil muhtelif yerlerde de küçük gruplar halinde yerleşmişlerdi. 1874'de Jirecek'in elde ettigi istatistiklerden faydalanarak; Lofça, Plevne'de 100.000,Rodoplar’da Sultan Yeri, Ahi Çelebi, Nevrekop dahil Selanik'ten Vardar boyunca yukarı Dıbra'ya kadar geniş bir alanda 500.000 den fazla Pomak olduğunu söyleyebiliriz. Eskişehir Osmaniye Beldesi’ndeki Pomaklar Osmaniye'ye 4 ayrı tarihte göçetmişiz. İlk göçler Bulgar- Sırp savası 1885 sonrasında yaşanıyor. 1908,1914 ve 1936 da gelenlerimiz var. Şimdiki Bulgaristan'ın Batı Rodoplardaki Pazarcık (o zamanlar Şark-ı Rumeli vilayeti Filibe sancağına bağlıydı) ilindeki Pestera, Kostandovu, Dorkovu, Pashovi, Rakitovo, Ladjene geldiğimiz yerlerdir. En son 1936'da Rakitovo'dan gelinmiştir”28 Pomakların da içinde yer aldığı en ayrıntılı nüfus sayımlarından biri, 1912 Balkan Savaşları'ndan hemen önce Bulgar ve Grek kaynaklarından yararlanılarak yapılmıştır. Bu sayım yapıldığı sıralarda birbirlerine rakip pek çok sayımın da yapıldığı belirtilmelidir. 28 http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt6/cilt6sayi25_pdf_ozelsayi/ozturk_n azmiye.pdf. 47 YUNANİSTAN Makedonyalı 326.426 Pomaklar 40.921 Türk 289.923 Hristiyan Türk 4.240 Çerkes 2.112 Grek 240.019 Müslüman Grek 13.753 Müslüman Arnavut 5.584 Hristiyan Arnavut 3.291 Ulah 45.457 Müslüman Ulah 3.500 Yahudi 59.560 Çingene 29.560 Diğer 8.100 Toplam 1.073.549 Tablo 5: Yunanistan’da 1912 Balkan Savaşları öncesi yapılmış sayım Bulgaristan’daki nüfus 1878’den Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar olan dönemde Pomakların nüfusu ile ilgili güvenilir veriler 48 bulunmamakla birlikte, Bulgar resmi istatistiklerine göre Pomakların nüfusu : Prenslik döneminde 20.000 1900’de 20.637 1905’de 19.373 1910’da 21.143 Tablo 6 : Pomak nüfusunun Bulgar resmi istatistiklerine göre sayısı Buna göre, o dönemde Pomakların nüfusu Bulgaristan nüfusunun yaklaşık %0.5-6.6’sını oluşturmaktaydı. 1946 nüfus sayımından sonra dinle ilgili veriler toplanmayıp Pomaklar Bulgar nüfus içerisinde gösterilmeye başlanınca Pomakların nüfusu ile ilgili güvenilir istatistiki bilgiler elde edilememiştir. Bu durum 2001 genel nüfusu sayımında da devam etmiş, Pomaklar ayrı bir kategori içerisinde değerlendirilmeyerek yalnızca bağlı bulundukları din bakımından sayılmışlardır. 1990’dan günümüze bu konuda yayınlanan kaynaklar arasında bir görüş birliği bulunmamakta, Pomakların nüfusu ile ilgili olarak 150.000’den 300.000’e kadar değişen çeşitli rakamlar verilmektedir. 150.000 - (Minitory Rights Group,World Directory of Minorities,London,Minority Rights Group Publications,1993,s.118) 150.000-200.000 - (Bajraktarevic and Popovic,a.g.y.,s.323.) 200.000 - (Georg Brunner,”Minority Problems and Policies in East-Central Europe”,John R.Lampe and Daniel N.Nelson(eds.-in 49 collaboration With Roland Schönfeld),East European Security Reconsidered,Washington,The Woodrow Wilson Center Press,1993,s.149) 250.000 - (Dobrinka Kostova,”Bulgaria” ,Ethnic Conflict and Migration in Europe,FirstReport of the Ethnobarometer Programme,Rome, CSS/CEMES, 1999,s.227,Poulton,a.g.e.,s.111;Ataöv,The Bulgarian Quashing of its Minorities,s.2) bir başka kaynak 270.000 - (yerasimos,a.g.e.,s.40) diğer bir kaynak ise 250.000-300.000 olarak (Ilchev and Perry, a.g.m., s.35) vermektedir. Bulgaristan Ulusal İstatistik Enstitüsü tarafından 1992 nüfus sayımıyla ilgili olarak yayınlanan bir raporda ise, Müslüman azınlık içerisinde 142.938 kişinin (%13.5) etnik kökenini Bulgar, 163.735 kişinin de (15.2) anadilini Bulgarca olarak beyan ettiğini belirtmektedir. - (Eminov,a.g.e.,s.71-72’den Nacionalen Statisticeski Institut, a.g.y., s. 96-97.) Pomakların nüfusu konusunda Bulgar yetkililer tarafından çeşitli tarihlerde bazı rakamlar verilmiş, bu çerçevede 1990 yılı sonu itibariyle Bulgar makamlarınca Pomakların nüfusunun 268.971 olduğu yönünde açıklamada bulunulmuştur.29 1- Türkiye; Pomakların Türkiyeye gelişi 1878(eski takvime göre 1293 ve bu yüzden Türkiyede genelde 93 macırı adlandırmasıda yapılmaktadır) yılı Osmanlı-Rus savaşından sonra ve izleyen yıllarda yaşanan göçlerle yoğunluk kazanmıştır. Yerleşim bölgeleri; Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Edirne, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Kocaeli, 29 http://pomaktarihi.blogspot.com/2008/12/pomaklarn-yer-ald-nfussaymlar.html. 50 Kütahya, Samsun, Tekirdağ, Muğla (Verilen illerin ilçeleri de dahildir.) Bu bilgilerin yanında Türkiye’de yaşayan Pomakların genel yerleşim yerlerinin ayrıntılarına değinmekte fayda vardır. Bunlar: 1. Meriç'in, Karahamza köyü, Yunanistan'ın Kavala ilinin Drama ilçesine bağlı Şurdilva Köyü'nden 1924 yılının Mayıs ayında 60 hane olarak Karahamza köyüne yerleştirilmişlerdir. Küplü Beldesi, Hasırcıarnavut köyü, Kavaklı köyü, Subaşı Beldesi, Havsa (Azatlı) köyü. Uzunköprü'nün Karahamza, Çöpköy, Yağmurca, Sazlımalkoç, Başağıl, Kadıköy, Kadıgebren, Yağmurca köyleri. Keşan'ın Koruklu köyü, Yeşilköy, Orhaniye Köyü, Çobançeşmesi köyü, İpsala (Esetçe) Beldesi, Alicopehlivan köyü, Kocahıdır Beldesi, Enez'in Sultaniçe köyü, Hacıköy, Beğendik köyü, Pazardere köyü. Balıkesir, Gönen'in Hafız Hüseyin Bey köyü (Rumca adı "Elbislik" Yunanistan'in Kavala şehrine bağlı Kurtlu köyünde yaşayan Pomaklar buraya yerleştirilmiş). Hodul köyü: Bulgaristan'in Filibe şehrinin Dren (Kızılcık anlamında) köyünden 93 Harbi'nden sonra göçmüşlerdir. Hasanbey köyü, Atıcıoba köyü, Erdek, Yukarıyapıcı, Belkıs, Ballıpınar, Düzler, Ocaklar, Narlı, İlhanlar, Gölyaka köyü (Simavli Köyü),Doğanlar ve Turanlar köyleri. Manyas, İvrindi'nin Necip köyü, Bilecik'in Şükraniye köyü, Küplü köyü (Karacaovalı) ve Vezirhan köyü. Bursa, Mudanya'nın Dereköy köyü, Çanakkale'nin Çal köyü, Çan (Yaykın köyü), Irbaalan, İlyasağa köyü, Havdan köyü. Biga çevresinde ve Gelibolu,Çeşmealtı köyü, Yeniköy, Değirmendüzü, Tayfur, Ocaklı Bayramiç köyleri ve Gemlik'in Benlik köyü. Lüleburgaz, Babaeski, Kofçaz, Saray, Karaağaç, Pehlivanköy, Alpullu, Katranca, Büyük Mandıra, Eskişehir Osmaniye Beldesi, Beylikova İlçesi, Uzunburun Köyü. İstanbul, İzmir, Kırklareli, Karamürsel'in Yalakdere köyü; Konya, Ilgın ilçesinin Boğazkent köyü, Çumra ilçesinin Gökhüyük köyü. 51 Manisa'nın Turgutalp Kasabası, Karaağaçlı köyü. Tekirdağ, Şarköy'ün Yayağaç köyü. Hayrabolu, Şalgamlı Beldesi, Çerkezmusellim Kasabası, Büyük Danişment köyü, Malkara Prafça (Çınaraltı köyü), Hayrabolu, Popköy (Kabahöyük). Sakarya, Ahmediye köyü.30 Nüfusun genel olarak net tespiti yapılamamıştır. Çünkü devletin politik bakış açısı gereği Pomakları Türk olarak saymaktadır ve sayımlarda diğer etnik kültürlere yaptığı gibi yok saymakta ve Türk olarak kayıtlara geçirmektedir. Uluslararası kayıtlara göre 1878 ve sonrasında yaşanan göçlerde 300bin olduğu ve tabiki sonraki yılardaki nüfus artışı dikkate alınmadan verilmiş bir rakamdır bu (1965’te Almanya Tübingen Enstitüsü). Son yapılan araştırmaya göre ise (Erciyes Üniversitesi/Türkiyede etnik guruplar .2000.) Pomak nüfusu 600 bin olarak tespit edilmiştir. 2. Bulgaristan ; Pomaklar, Bulgaristan’da Smolyan , Blagoevgrad , Pazarcık, Velingrad, Razlog, Kırcali, Gotse Delcev bölgelerinde ve Mesta Vadisi, Rodop dağlarında sıkışık alanlarda yaşamakatadır. Lofça bölgesi civarında ise küçük Pomak grupları bulunmaktadır. Bununla birlikte Pomakların %90’ı Rodop Dağlarının güneyinde bulunmaktadır. Bulgar İçişleri Bakanlığının1989’da Pomaklar için yaptığı çalışmada, nüfuslarının 268.971 ile toplam nüfusun %3’ünü oluşturduğunu ortaya koymuştur. Fakat bu rakamlar Bulgaristan’da yaşayanlarca çok düşük bulunmakta ve Pomakların milyonluk bir kitleye yakın olduğu belirtilmektedir. 3. Yunanistan ; Yunanistandaki Pomaklar genellikle Batı Trakya’da yaşamaktadır. Batı Trakya’nın üç ili’nde, çoğunlukla Bulgaristan sınırı yakınlarındaki köylerde,İskeçe, Gümülcine ve Dimetoka’da yaşamaktadırlar. Pomakların yaklaşık 40.000’i İskeçe (Xanthi) ; 27.000 , Gümülcine (Komotini’de 13.000 ) yasak bölge denilen yerde yaşamaktadır. Diğer nüfus Batı Trakya’ya yayılmıştır ve Pomak 30 http://tr.wikipedia.org/wiki/Pomaklar#Yerle.C5.9Fim_b.C3.B6lgeleri. 52 nüfusu Batı Trakya’daki Müslüman azınlığın %35’ini oluşturmaktadır. 4. Makedonya ; Makedonya’da Pomaklar Berovo, Debar, Bitola,Struga,Dolna Reka ve Üsküp civarında yaşamaktadırlar.Nüfusları tam tespit edilememekle birlikte, Makedonyadaki Türk Demokratik Partisinın istatistikleri Pomak sayısının toplam 70.000 olduğu söylemektedir. 5. Arnavutluk ; Arnavutlukta Pomaklar genellikle Makedon sınırına yakın olan Golo ve Bardo civarında yaşamaktadırlar.Fakat bu güne kadar Arnavutluk Pomakları hakında çokta ayrıntılı araştırma olmamıştır. Hatta tamamen yok sayılmıştır. Tahmin edilen nüfuslarına bakıldığında garip gelmektedir. Çünki kaynaklar Arnavutluk’taki Pomak nüfusunu 80.000-120.000 olduğunu tahmin etmektedirler. 6. Diğer Yerler ; Tüm bunların yanında 1878 göçleri döneminde 1.000 ailenin İtalya’ya ve 1.000 aileninde İsviçre’ye göçettirildiği ve iskan edildikleri verisi mevcuttur.31 4.1. Bölüm Özeti 5. yüzyıldan itibaren inerek Balkanlarda yerleşik yaşama geçmiş olan Pomak halkı, 93 Harbi olarak bilinen savaş sonrasında, Balkanlardan Anadolu’ya göç eden topluluklar arasında yer alan Pomaklar, Türkiye’de yoğun olarak Eskişehir, Kırklareli, Edirne, Balıkesir, Bursa, Tekirdağ, Çanakkale, İzmir, Manisa’da olmak üzere ve küçük gruplar halinde Samsun, Kütahya, Afyon, Konya, Niğde illerinde yasamaktadır. Yunanistan’da 1912 Balkan Savaşları öncesi yapılmış sayımına ve Pomak nüfusunun Bulgar resmi istatistiklerine göre sayıları tablolar halinde verilmiştir. Pomakların nüfusu ile ilgili olarak 150.000’den 300.000’e kadar değişen çeşitli rakamlar verilmektedir bu yüzden kaynakların verdik31 http://pomaknews.com/?p=4543. 53 leri farklı veriler yazılmıştır. Türkiye’de yaşayan Pomakların genel yerleşim yerlerinin ayrıntılarına değinilirken Makedonya, Bulgaristan, Yunanistan ve Arnavutluk’ta yaşayan Pomakların bölgeleri belirtilmiştir. Genele olarak 5.yüzyıldan itibaren kuzeyden Balkanlara inerek yerleşik yaşama geçmiş olan Pomak halkının Balkan coğrafyasında yaşadığı bölgeler, şehirler, Bulgaristan devletinin yapmış olduğu nüfus sayımının resmi istatistiklerine yer verilirken farklı kaynaklarda Pomak nüfusunun rakamları karşılaştırılmıştır. Türkiye’ye göç eden Pomakların genel nedenlerine değinilmesiyle beraber Pomakların Türkiye’nin hangi şehirlerde yaşadıkları ve bunların köylere ve beldelere kadar indirilmiş isimlerine konuyu aydınlatmak için değinilmiştir. 54 5. 93 Harbi ve Timraş Cumhuriyeti’nin Kuruluşu Tarihe Osmanlı-Rus Savaşı olarak geçen 1877-1878 ve diğer adıyla 93 Harbi Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlardaki hakimiyetini büyük oranda kaybettiren ve bunun devamında da bir çok küçük devletçiklerin oluşmasına neden olan , etkisi büyük ve kanlıyken bir o kadar da kısa süren savaş başlamıştır. Ancak 93 Harbi’nin kısa sürmesinin aksine Balkan tarihinde belki de bugüne dek yaşanan en büyük sivil kaybının olduğu savaşlardan biri olma niteliği taşımaktadır. Çünkü bu savaş Rus ve Osmanlı Devleti’nin ordularının çarpışmasından ziyade etnik temizleme içeriği olan bir savaş olma özelliğini taşımaktadır Bu savaş esansında Pomak halkı çok acılar çekmiş ve bir çok insan yaşamını kaybetmiştir, soykırım gerçekleşmiştir. Savaşın sonu olan 1879 tarihinde ise Plevne düşmüştür. Pomaklarının yüz binlercesi katledilmiş özellikle Lofça Pomakları, sağ kalanlar Pomaklar ise Trakya’ya ve bunun yanında askeri güce sahip olanlar ise Rodop Dağlarındaki Pomak bölgelerine sığınmaya başlamışlardır. Rodop Dağlarının o döneme kadar diğer bölgelere nazaran büyük kırımlara maruz kalamamış olmalarının nedeni oradaki Pomakların direnişleri sayesinde meydana gelmiştir. Ancak tarih 1878’i gösterdiği savaşın bitiş yılında Osmanlı savaş sonucunda 3 Mart 1878’de Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması ile birlikte yenilgiyi kabul etmiştir. Pomaklar açısından topraklarının Bulgar ve Rus egemenliğine girme tehlikesi oluşunca Rodoplardaki Pomak halkı ya ikinci bir soykırım olayını kabul edecek ya da her ne pahasına olursa olsun canlarını ve topraklarını koruyacaklardı. Rodoplar , Bulgar ve Rus orduları tarafından çevrelenirken, mitolojik kaynaklardaki adın göre “Ölümsüzler Ülkesi” veya “Ölmek İstemeyen Halk” diyarı olarak nitelendirilen bölgede Pomaklar bağımsız bir devlet kurma kararı aldılar. 93 Harbi Pomak Timraş Cumhuriyetinin kurulmasında en büyük etkiye sahiptir. Timraş Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasını anlamak için öncelikle tarihi kaynaklar eşliğinde Osmanlı Rus Savaşı’nın hangi nedenle patlak verdiği daha sonra ise Timraş Cumhuriyeti’nin 55 hangi şartlarda kim tarafından nasıl bir örgütlenme ile kurulduğu üzerinde durulacaktır. Bu bölümümüzü 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı Pomaklar açısından ele alındığında 1000 yılı aşkın süredir yaşadıkları topraklarda hem de Slav kardeşlerince, sırf İslam dininden olduklarından dolayı ,büyük katliam görmelerine ve savaşın sonucunda kendi topraklarını terketmeleriyle sonuçlanacak büyük ,acılı bir yüzyılın başlamasına neden olacaktır ayrıca bu terk ediş Osmanlı’nın Balkanlar’dan kopmasını da beraberinde getirmiştir. Osmanlı-Rus Savaşı, sonuçları nedeniyle Pomak halkı için bir milat niteliğini taşımaktadır. Pomak Timraş Cumhuriyetinin kurulmasına etki eden konuları tarihi çerçeve içinde şöyledir: Rusya Balkan Slavlarının haklarını korumak bahanesi ile 24 Nisan 1877’de Romanya topraklarını geçerek Osmanlı Devleti’ne savaş açtı. Rusya’nın Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmesi ile birlikte, Rusya’nın bu savaş ilanından önce Avrupa devletleri nezdinde yürüttüğü diplomasi trafiği sonucunda Avrupa devletlerinden Fransa, Almanya, İtalya ve Avusturya doğrudan tarafsızlıklarını ilan etmişler, İngiltere açısından Boğazlar önemli bir yerdi ve bundan dolayı İngiltere Boğazların güvenliğinin tehlikeye düşme ihtimalinde, yürütülen savaşa seyirci kalmayacağını bildirdi. Rusya savaş başlamadan önce Balkanlarda olduğu gibi Kafkasya’da da askeri tedbirler almıştı. Devamında sadece Kafkasya’ya değil Doğu Anadolu’ya da egemen olmak istiyordu. Tabi ki Osmanlı her koşulda bu savaşın çok çetin geçeceğini gördüğü için, mevcut Osmanlı ordusu için harici yardımlar bulmaya çalışıyordu. Bu çerçevede Mayıs 1877’den itibaren Osmanlı Devleti’ne sınırları dışından da yardım gelmeye başlamıştı. Buhara ve Kaşgar Emiri ile Doğu Hindistan Müslümanları ve İstanbul’a gelen çok sayıda Polonyalılar ortak düşmana karşı Osmanlı safında savaşacaklarını bildirmişti. Bunların yanı sıra İstanbul’da bulunan Şeyh Şamil’in torunu Şamil Bey, Çerkezleri Ruslara karşı hazırlamakta, Afganistan Emiri İskender Bey de Osmanlı Devleti’nin yanında savaşa hazır olduklarını bildirmişti. Osmanlı Rus Savaşı Balkanlarda Tuna ve Anadolu’da Kafkasya Cephesi olmak üzere iki cephede başlamıştır. Savaş 56 başlarken Osmanlı ordusunun toplam mevcudu 490.000 olarak verilmektedir. Savaşın başında birliklerin, 309.908’i Balkanlarda, 101.100’u Kuzeydoğu Anadolu’da bulunmaktadır. Balkanlarda bulunan Osmanlı birliklerinin 186.500’u Bulgaristan ve Trakya’da, 107.500’u Bosna Hersek’te geri kalan küçük bir kısmı ise muhtelif bölgelerde bulunmaktadır. Anadolu’da bulunan birliklerin ise 70.900’u Kars, Ardahan, Beyazıt üçgeninde, 20.800’u Batum bölgesinde konuşlandırılmıştır. Osmanlı ordusunun bu durumuna karşılık Rus ordusu 592.000 askerden oluşuyordu 261. Bu ordunun 147.500’u Kafkas Cephesi’nde, 445.000 Balkanlarda Tuna Cephesi’nde bulunuyordu. Romanya’nın da Rusya’nın yanında savaşa girmesi ile 56.000 kişilik Romen ordusu da Ruslara katılmış, böylece Rus ordusunun asker mevcudu yarım milyonu aşmıştır. 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi başladığı sırada Babıali Rusları zor durumda bırakarak biraz zaman kazanmak amacıyla Rus sınırındaki Çerkes ve Abazaları ayaklandırmaya çalışmıştı. 1877 Mayıs ayının ortalarında Osmanlı savaş gemileri Karadeniz’e geçerek Kafkas sahilindeki Suhum Kalesi’ni bombalamıştı. Bu sayede Rusların buraya asker sevk etmesini sağlayarak Rus birliklerini bir ölçüde de olsa bölmeye çalışmışlardı. Savaşın ilerleyen dönemlerinde Sırpların da Rusya’nın yanında savaşa girmesi ve Bulgar gönüllü birliklerinin oluşturularak Rus ordusunun hizmetine girmesi ile Rus ordusu asker bakımından takviye edilmiştir. Rus ordusu 30 Haziran 1877’de General Gurko önderliğinde Tirnova’yı ele geçirmek için harekete geçmişlerdir. Bir taraftan da bölgedeki Bulgarlar ayaklanmaya teşvik edilerek Osmanlı ordusu zor durumda bırakılacaktı. Gurko kuvvetleri 1 Temmuzda Tirnova’yı, 19 Temmuzda Şıpka Geçidi’ni ele geçirmişlerdir. General Gurko komutasındaki 14. Rus Kolordusu Balkanlarda ilerlerken, Rus ordusuna en büyük direnişi gösteren Plevne komutanı Osman Paşa, Plevne şehrin tahkimatını kuvvetlendirmiş ve burada güçlü bir savunma hattı oluşturmuştur. Osman Paşa komutasındaki 46 tabur asker ile önce 20 Temmuzdaki 1.Rus taarruzunu ve bundan 10 gün sonra 2.Rus taarruzunu başarı ile püskürtmüştür. Osman Paşa bu çarpışmalarda Ruslara ağır zayiat verdirmiş, ancak yeterli ve ileriye dönük bir netice alınamamıştır. Osman Paşa 10 Aralık 1877 tarihine 57 kadar Plevne’yi savunmuştur. Plevne düştükten sonra büyük bir hızla ilerleyen Rus orduları, 22 Ocakta Edirne’ye 6 Şubatta İstanbul önlerine Çatalca’ya gelmişlerdir. Rus ordularının İstanbul önlerine gelmesi üzerine Osmanlı Devleti mağlubiyeti kabul ederek barış istemek zorunda kalmıştır. Bu savaşın her ne kadar Timraş Cumhuriyeti’nin kurulmasına sebep olduysa da, savaşın sonucunda Rus ordusunun İstanbul önlerine kadar gelmiş olması, Timraş Cumhuriyeti’nin Osmanlı’nın müdahalesiyle ve Rus ordusunun Edirne sınırına kadar çekilmesi karşılığında yıkılmasına da sebep olacaktır. Böylece Rus ordusu karşısında yenilmeyen Pomak orduları, masada Osmanlı’nın da müdahalesiyle kaybedeceklerdir. Bu savaş Osmanlı Devleti açısından makro yıkımlara neden olurken; çöküş döneminin, yani sonun başlangıcını başlatmış bulunmaktaydı. Ruslar bu savaşta Osmanlı Devleti’ne karşı izledikleri her zamanki savaş stratejisini yine uygulamışlar ve Kafkasya ile Balkanlar olmak üzere iki koldan Osmanlı Devleti’ne saldırmışlardı. Kafkasya’da Ardahan ve Kars’ın düşmesinin ardından Osmanlı kuvvetleri ancak Erzurum’da tutunabilmişti. Balkanlarda ise Plevne üzerinden Ruslar Tuna’yı geçmişlerdi. Ruslar biraz daha güneye inerek Filibe’de Süleyman Paşa’nın ordusuyla karşılaşmıştır. Süleyman Paşa’nın ordusu da Rusları durduramamış ve Rus güçlerinin daha güneye inmelerinin yolunu açmıştır. Bu noktada, Süleyman Paşa’nın birliklerinin özellikle Pomak kökenli olanlarının ve diğer bir kısmının Rodop Dağlarına çekilmesi, oluşturulacak olan Pomak Cumhuriyeti’nin askeri temelini oluşturmak için iyi bir fırsat yaratmıştı. Ruslar Rodoplara giremeyince güney istikametinde ilerleyerek Edirne’yi işgal etmişler ve Çatalca önlerine kadar gelerek İstanbul’u baskı altına almışlardı. Rusların İstanbul önlerine kadar gelmesi ile Osmanlı Devleti, barış yollarını aramaya başlamış ve Paris Antlaşması’nı imzalayan Avrupa devletlerine müracaat ederek bir mütareke için aracılık yapmalarını istemiş, fakat olumlu bir yanıt alamamıştır. Bu gelişmenin üzerine Osmanlı Devleti doğrudan Rusya’ya müracaat etmiş ve mütareke istemiştir. Bunun neticesinde önce 29 Ocak 1878’de Edirne Mütarekesi imzalanmış ve Barış antlaşması hazırlıklarına başlanmıştır. Osmanlı 58 Devleti ile Rusya arasındaki barış görüşmeleri Ayastefanos’ta başlamıştır. Barış görüşmelerine Osmanlı Devleti’ni temsilen Hariciye Nazırı Saffet Bey ve Berlin Elçisi Sadullah Bey, Rusya adına ise Kont Ignatiev ve Nelidov’un katılımıyla 19 Şubat 1878’de başlamıştır. Osmanlı heyeti Rusya’nın isteklerini hafifletmek için yoğun bir çaba sarf etmiş ancak başarılı olamamıştır. Nihayetinde 3 Mart 1878 tarihinde 29 Madde ve 1 ek maddeden oluşan Ayastefanos Antlaşması imzalanmıştır. Söz konusu antlaşmanın maddeleri itibariyle Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda bir etkinliği kalmıyordu. Bu antlaşmanın temel maddelerine göre; 1. Tuna’dan Ege Denizi’ne Karadeniz’den Arnavutluk’a kadar olan bölgede Büyük Bulgar Krallığı kuruluyordu. 2. Yine bu antlaşma hükümleri itibariyle, Sırbistan, Romanya ve Karadağ bağımsız oluyordu. 3. Bosna Hersek ise özerk bir statüye kavuşuyordu. 4. Ruslar Doğu’da bazı yerleri alıyor ve Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya 30 bin Ruble savaş tazminatı ödemesi öngörülüyordu. Antlaşma maddelerine göre;32 1. Bulgaristan Osmanlı Devleti’ne vergi bağı ile bağlı muhtar bir Hıristiyan prensliği haline getirilecektir. Bulgaristan’ın sınırları Rus ordusu Rumeli’yi boşaltmadan önce, Osmanlı ve Rus üyelerden oluşan bir komisyon tarafından belirlenecek. Ancak Tuna’dan Ege Denizine kadar olan Osmanlı toprakları ile Kosova ve Manastır vilayetleri tamamen, Batı Trakya ve Selanik vilayetinin bir kısmı Bulgaristan’a ait olacaktır. 2. Bulgaristan prensi halk tarafından seçilecek ve büyük devletlerin onayı ile Osmanlı Devleti tarafından atanacaktır. Büyük devletlerin hanedanlarına mensup olanlar Bulgaristan prensi olamayacak. Bulgaristan prensliği boşaldığı zaman yerine seçilecek prens de aynı şartlar ile seçilecektir. Bulgar ileri gelenlerinden oluşturulacak, Filibe 32 ARTUÇ, Nevzat, Osmanlı Devleti’nde Bulgar İsyanları ve Bulgar Meselesi (1878 – 1886) , s.87 – 88. 59 veya Tirnova’da toplanacak bir meclis, Prens seçilmeden önce bir Rus komiserinin nezareti altında ve Osmanlı komiseri huzurunda 1830 tarihinde imzalanan Edirne Antlaşması’ndan sonra Tuna prensliklerinde belirtilmiş olan Bulgar Dairesi Nizamnamesi’ni tertip ve tanzim edecektir. 3. Bulgaristan’da Osmanlı askeri bulunmayacak, eski kalelerin hepsi yıkılacaktır. 4. Bulgaristan daha sonra Osmanlı Devleti’nin göstereceği bir banka vasıtası ile Osmanlı Devleti’ne ödeyeceği yıllık verginin miktarı yeni idarenin ise başladığı birinci senenin sonunda Osmanlı Devleti, Rusya ve diğer Devletler tarafından birlikte kararlaştırılacaktır. 5. Bulgaristan’da iki yıl içerisinde millî askerin kuruluşuna kadar asayişin muhafazasına yardımcı olmak amacı ile altı piyade fırkası ile iki süvari fırkasından ibaret Rus kuvveti Bulgaristan’da bulunacaktır. 6. Bulgaristan’da emlak sahibi olup ta prensliğin hudutları dışında ikamet edecek olan Müslüman ve diğer halkın emlaki başkalarına idare ettirmek üzere kendi tasarruflarında kalacaktır. 7. Tuna üzerinde bulunan kalelerin tamamı yıkılacak ve bundan sonra nehrin kıyılarında böyle kaleler yapılmayacaktır. Bulgaristan sularında savaş gemisi bulunmayacaktır. Karakol vapurları ile nehir güvenliğini korumaya ve gümrük işleri ile görevli olan küçük gemiler bundan istisna olacaktır. Osmanlının Rus saldırıları karşısında yenilgiye uğramasıyla, bölge tarihte görülmemiş bir savaşa ,daha doğrusu katliamlara sahne olmaya başlamıştı,üstelik azınlığın çoğunluk üzerinde yaptığı katliam olarak tarihe ibretlik olarak düşecek şeyler yaşanmaktaydı. Savaş öncesi bölgede 2,5 milyon Bulgar nüfusa karşı yaklaşık 4 milyon Bulgar olmayan nüfusun bulunması Rusların ve Bulgarların işini oldukça zorlaştırmıştır. Kazak (Rus yanlısı) ve Bulgar komitaları bu demografik dengeleri Bulgarların lehine çevirmek için değişik çalışmalar yapmış, hatta 60 savaş esnasında Türklerin Rusya’ya sürülmesi için faaliyetler yürütmüştür. Komitanın bölgedeki Pomak ve Türk nüfusunu azaltmaya yönelik diğer önemli bir çalışması da Müslüman köyleri önce silahsızlandırarak sonra Don Kazakları vasıtası ile yok etmek veya bu bölgeyi terk etmeye zorlamak olmuştur .Bu sistemli faaliyetler Bulgar Devleti’nin alt yapısını oluşturmuş ve Bulgaristan Devleti’nin temellerini atmıştır. Ancak şu unutulmamalıdır ki bu durum Balkanlarda 1877-1878 Osmanlı Rus savaşı sırasında yüz binlerce masum insanın katledilmesini sağlamış , bir o kadarının da vatanlarından ederek göç yollarında telef olmasına neden olmuştur. Tüm bu gelişmeler doğrultusunda cephe hattındaki Pomakların küçük bir kısmı ile Türklerin büyük kısmı Osmanlının güvenli bölgelerine doğru geri çekilmeye başlamıştı. Burada geri çekilmeye yanaşmayan, topraklarını savunma kararlığında olan Rodoplardaki Pomak halkı (Daha sonra bu direnişe Lofça Pomakları da isyanlarıyla katılacaklar ve Pomak halkının birlik ruhunun yaşadığını haykıracaklardı) kendi direnişini örgütleme fikriyle hareket ederek anavatan topraklarını savunma kararlılığına girdiler. Tabi ki Pomakların bu Cumhuriyeti kurma gerekçeleri öncelikli olarak bölgedeki katliamlardan korunma amaçlı bir öz savunma sistemlerini kurma istekleriydi. Daha sonrada değineceğimiz gibi ,Timraş Cumhuriyeti kuruluş bildirgesinde, öncelikli sorunlarının can ve mal güvenliklerini sağlamak olduğu ve eğer ki Osmanlı bölgeden giderse (geri gelmemek üzere) diğer tüm yeni kurulan devletçikler gibi kendi cumhuriyetlerini kurup bağımsız kalacaklarını beyan edeceklerdir. Ayastefanos ( daha doğrusu Ayios Stephanos şimdiki ismi Yeşilköy) andlaşmasıyla savaşın son bulduğu 1878 Martı geldiğinde, sığınmacılar az sayıda bölgeye tıklım tıklım dolmuş idiler: Şumnu-Varna yöresinde (yaklaşık 230 000kişi), Burgaz (20000 kişi), Rodop Dağlarındaki Pomak bölgesine (100000 kişi), Gümülcine (50 000 kişi)ve İstanbul ( 200 000 kişi) . Batı Bulgaristan’daki sığınmacılar, Sofya’ya yahut Bosna ile Üsküp’e gittiler. Orta Bulgaristanlı sığınmacılar Eski Zağra ile Filibe’ye gittiler. Her bir kentin düşmesi üzerine, oraya gelebilmiş sığınmacılardan birçoğu daha güvenli saydıkları bölgelere ulaşmak için yeniden yolan çıkıyordu. Fakat sığınmacıların güvenli bölgelere ulaş61 ma şansına kavuşanları bile yaşadıkları acıları üzerinden atamayacak durumda idiler. İngiliz temsilci Çullen bu durumlara bizzat tanıklık ederek, bir anlatımında aynen şu şekilde yaşananlardan bahsetmektedir. Rusların ve Bulgarların talan ettiği ya da yıktığı köylerden her gün nice sığınmacı geliyor ve (onları dinlemiş olan Çullen’in deyişiyle) “Bu yabanilerden gördükleri davranışlardan” yakınıyorlar (Çullen’in ) Dediğine göre , ” Bildiğiniz gibi çok şeyler görmüş bir insan olmama rağmen , Rus ve Bulgar zulmü hakkında duymakta olduğum hep birbirine benzer anlatımlar bu berbat savaşta duyduğum ya da gördüğüm her şeye baskın ; başka bir sonuca varmam olanaksızdı: Ruslar, Müslümanların soyunu kurutmak için kararlı bir politika izlemekteydiler…” Tüm bu yaşananların ardından doğaldır ki Rodop bölgesi Pomakları artık Osmanlının bölgedeki varlığının kalmayacağını anladıklarında, kendilerini örgütlemeye başlamış ve bağımsız bir cumhuriyet kurma çalışmaları yapmaya başlamışlardı. Rodoplar bölgesi hiç şüphesiz ki, Pomak tarihi açısından özel bir anlam ihtiva etmektedir. Osmanlı Devleti’nin dağılma döneminde büyük ve orta ölçekli devletlerin bölge üzerindeki farklı stratejileri ve buna karşılık Pomak halkının bu oyunları bozmaktaki azmi, bizlere tarihsel ve efsanevi boyutu hakkında çeşitli ipuçları vermektedir. 93 Harbi sonrasında bölgede kurulmuş olan Pomak Timraş Cumhuriyeti dönemin zor koşullarına rağmen güçlü Rus ordusunu durdurup, aman dedirtebilme gücüne erişmiş ve milyonlarca Pomak ve Müslümanın hayatını kurtarma başarısını göstermiştir. İşte bu noktada üzücü olan husus, çok sayıda insanımız soykırıma tabi tutulmuş olmasıdır. Justın McCarthy’nin de “Ölüm ve Sürgün” isimli eserinde belirttiği gibi 93 Harbi bir “Irklar ve Yok Etme Savaşı” şeklinde gerçekleşmiş ve savaşın bedelini sivil halk ödemiştir. Sığınmacılardan birçoğu ketlere ulaşamadılar yollarda katliamlara uğrayıp öldürüldüler, ayrıca sığınılan kentlerin birçoğunda da güvenlikte bulunma durumu uzun sürmedi. 62 Bu dönemde yaşanmış olan katliamların hepsi kayıt altına alınamamış olsa da, rakamlar uluslararası kaynaklarla karşılaştırıldığında karşımıza ortalama kayıp sayıları şu şekilde çıkmaktadır. Irza tecavüz ve Öldürme: 56.000 Öldürülen erkekler: 290.000 Öldürülen Kadınlar: 190.000 Öldürülen Çocuklar: 85.000 İşte, Rodoplardaki kahramanlar bütün bunların hesabını sormak için ve geride kalan Pomakların ve kardeş halk olarak gördükleri ve kendisine sığınmış olan Türklerin can ve mal güvenliğini korumak için anavatan toprakları olan Rodop dağlarında kendi hakimiyetlerini ilan etmişlerdir. Onbinlerce Türk de Rodoplara, Müslüman kardeşleri yanına sığınmıştır. Bulundukları bölgeyi cumhuriyet temelinde örgütleyip ,kendi yönetimlerini oluşturmuşlardır. Her Pomak köyünü tek tek örgütlenerek, temsilcilerini seçtirdiler ve bu temsilciler vasıtasıyla bir kurucu meclis oluşturdular . Akabinde Pomak Timraş Cumhuriyeti’nin varlığı sağlanmış oldu. Rodoplarda başlayan ilk isyan hareketi, sonrasında bütün Doğu Rumeli’ye yayılmıştır. Bu kapsamda Ayastefanos Antlaşmasının imzalanmasından 40 gün sonra Rodoplardaki direnişçiler ile Rus-Kazak süvari birlikleri arasında sert çarpışmalar yaşanmıştır. Hacı İsmail Ağa yönetimindeki Pomak Ordusu askerleri burada Ruslara ağır kayıplar verdirmişlerdir. Rodoplarda yükselen tansiyon, General Gurko’yu bölgeye sevk etmiş ve Rus General, Rodopları ele geçirmekle söz konusu durumun sona ereceğini düşünmüştür. Bu doğrultuda Kırcaali ile Mestanlı arasında bulunan 11. Rus süvari taburu ile 7– 8 Bulgar gönüllü süvari taburu, Rodoplara Pomak mevzilerine doğru yürümüşlerdir. 20 Nisan 1878’de gerçekleşen bu çarpışmada Hacı İsmail Efendi komutasındaki Pomak Ordusu askerleri tarafından geri püskürtülmüşlerdir. Bu noktada on plana çıkan 4 isim bulunmaktadır: 1. Timirski Ahmet Ağa (Başkomutan & Timraş Cumhuriyeti Başkanı) 63 2. Hidayet Paşa (Başkomutan) 3. Hacı İsmail Efendi (Rodop Bölgesi komutanlığı) 4. Kara Yusuf Çavuş (Plevne, Tatarpazarcığı, İslimiye, Lofça ve Kazanlık sahası) Bütün bunların yanı sıra, Çirmenli Ali Efendi, Hacı Mümin, Hacı Ragıp, Kırcalılı Abdullah, Hacı Halil Efendi gibi önemli isimleri de saymamız mümkündür. Rodoplardaki direnişe Pomak halkı en önde katıldığı gibi, aynı zamanda Süleyman Paşa’nın Rodop Dağlarına çekilen kuvvetlerinin bir kısmının da katıldığını söyleyebilmek mümkündür. Bu kesimlere Rus ve Bulgarların yaptığı katliamlardan kaçıp Pomak kardeşlerinin korumasına giren yaklaşık 200bin civarı Türk de bulunmakta ve bu kesimin gençleri de savaşçı güç olarak bu cephede görevler almışlardır. Pomak ordusu askerlerinin ellerinde dönemin en iyi silahlarından olan ”Martin” marka tüfekler bulunmaktaydı. Rodoplardaki direnişçiler, 16 Mayıs’ta İstanbul’da bulunan ve Paris Antlaşmasını parafe etmiş olan devletlerin elçiliklerine gönderdikleri ve Rodop Hükümet-i Muvakkateşi mührünü taşıması pek çok tarihçi ve araştırmacı açısından yanılsamalara sebebiyet vermektedir. Rodoplardaki Timraş hükümeti tabi ki kuruluşu süresince kendisini geçici direniş hükümeti olarak lanse etmiştir. Fakat Berlin antlaşmasında Pomak halkının istekleri yerine getirilmemesinden kaynaklı geçici hükümet mührü Timraş Cumhuriyeti olarak değiştirilmiştir. Batılıların bu genç Cumhuriyete ilgisi Rodoplarda gerçekleşen direniş Batılı Devletleri ve özellikle İngiltere’yi yakından ilgilendirmiştir. Bilindiği gibi, İngiltere Rusya’nın Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması’yla olması gerekenden fazla kazanç sağlamasını kendi çıkarları itibariyle sakıncalı görmüştür. Dolayısıyla Ayastefanos Antlaşmasının revize edilmesi gerektiği konusunda ısrarcı davranmış ve bu doğrultuda Fransa’yı da yanına çekmeyi başarmıştır. Rodoplarda gerçekleşen direniş Rusları Edirne’de ve İstanbul’da bir hayli güç duruma düşürmüştür. Kısacası, Rodoplardaki direniş İngiltere’nin ve Osmanlı Devleti’nin objektif olarak elini kuvvetlendiren bir delil olmuştur. Hatta kimi kesimler İngiltere’nin de istekleri lehinde gelişmiş olan bu 64 objektif durumu komplo teorileriyle süsleyerek, Rodop direnişinin ardında İngiliz desteğinin olduğunu ileri sürmektedirler. Tabi ki bu iddialar,iddia olmaktan öteye gitmektedir. Bu kapsamda 13 Temmuz 1878 tarihinde Berlin Antlaşması imza edilmiş, Rodoplardaki duruma ilişkin olarak bir tahkikat komisyonu kurulmuş ve Büyük Bulgaristan 3 kesime ayrılmıştı: Makedonya Osmanlı Devleti’ne bırakılıyordu. Kuzeyde bir Bulgar Prensliği kuruluyor ve Şarkı Rumeli adı altında bir vilayet kuruluyordu. Fakat burada Timraş Cumhuriyeti yer almamış. Bundan mukabil, ilk başta kullanılan Geçici direniş hükümeti (Rodop Hükümet-i Muvakkatesi ) ismi artık kendisini ‘‘Rodop Timraş Cumhuriyeti” olarak ilan etmiştir. Şarkı Rumeli’ye ilişkin düzenleme hayli ilginçtir. Nüfusunun büyük çoğunluğu Türk olan bu vilayeti Padişahın onayı alınarak atanacak bir vali Filibe’den yönetecekti. Bu durum Rodoplarda tepkiyle karşılanmış ve Hacı İsmail Efendi pek oralı davranmamıştır. Hatta Rodoplardaki Pomak Orduları Flibe’ye (Plovdiv) doğru ilerleyerek orayı da Timraş Cumhuriyetine katmak istemişlerdir. Akabinde Osmanlı yönetimi tarafından eğer ki Pomak ordusunun Filibe’ye yürümesi halinde karşılarında Osmanlı kuvvetlerini bulacağı ve bir çatışma yaşanacağı uyarısında bulunulmuş. Pomak ordusu komutanı Hacı İsmail Efendi de Osmanlı askeri öldürmeyeceğini dile getirerek bu harekattan vazgeçmiştir. Fakat ne yazık ki daha sonra, Bulgar orduları bu bölgeyi ilhak edecektir ve artık geri alınması şansı kalmayacaktır. Netice itibariyle Ruslar, Berlin Antlaşması hükümleri gereğince, 9 aylık bir sürenin ardından Bulgaristan’ı boşaltmak zorunda kalmıştır. Filibe’de atanan vali (Aleko Paşa) 5 yıllık bir sürenin ardından görevinden alınmış ve yerine Gavrıl Paşa getirilmiştir. Daha sonra Bulgar liberalleri tarafından 1886 yılında gerçekleştirilen bir darbe sonucunda Doğu Rumeli vilayeti Bulgar Prensliği ile birleştirilmiştir. Osmanlı Devleti, olayı silah kullanmak yerine siyasetle çözme yoluna gitmiş, ancak bu politikasının sonucunu vilayetin kaybıyla görmüştür. Her ne kadar Pomak ordusuna herhangi bir yardımda bulunulamamışsa da, Bulgaristan ile yapılacak bir savaşta Pomak ordusuna silah yardımında bulunacağından bahsedilmektedir. Ancak Rodoplardaki bu Genç Pomak Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’ne ve saltanata olan bağlı65 lıklarını her fırsatta dile getirmiş olmaları kendilerinin de kalıcılaşmasının önünde engel teşkil etmiştir. Osmanlı Devleti’nin yaptığı hata, ileriki dönemlerde Garbi Trakya Müstakil Hükümeti örnekleminde de kendisini gösterecektir. Rodoplarda yaşanan bu gelişmelere baktığımızda, 1886 yılına kadar gelindiğinde Rodoplar ve Ropçöz’de Filibe bulunan valinin herhangi bir otoritesine rastlamak mümkün değildir. Zira bölge halkı kendi mahkemelerini kurmuş, kendi kolluk kuvvetleri olan ve halk temsilcileri bulunan bir statüye sahiptir. Doğu Rumeli’nin Bulgaristan ile birleşmesi otomatik olarak direniş hareketininde sonunu getirecek bir gelişme idi. Bundan sonra Pomak ve Bulgar orduları arasında çok sert savaşlar yaşanmış ve pek çok yer kaybedilmesine sebebiyet vermiştir. Ama sonuç olarak yaşanmış olan ve Pomakların ilk kez kurduğu bu genç cumhuriyetin bazı noktalarının belirtilmesi kaçınılmaz olmaktadır. Rodoplarda gerçekleşen Timraş Cumhuriyeti’nin kurulma hadisesi herkesçe bilinmektedir ki Rodopları aşan nitelikte sonuçlara sahiptir. Bu Cumhuriyet denemesi aynı zamanda ve yine Pomakların üstlendiği büyük roller neticesinde Batı Trakya’da gerçekleşen Cumhuriyet denemesi ve en önemlisi Anadolu’da verilecek olan Kurtuluş savaşı açısından bir laboratuar işlevi görmüştür. 33 Timraş Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamalarını özel olarak baştan sona kadar işleyen bir kaynağın olmaması ve konuya sadece 93 Harbi ele alınan kaynaklarda kısa değinilmiştir. Türk kaynaklarına bakılacak olursa genelde ‘‘Pomak Cumhuriyeti’’ isimlendirilmesine pek rastlanmamaktadır. Bu isimlendirme yerine ise daha çok "Rodop Muvakkat(Geçici) Cumhuriyeti" demeyi seçerler. Osmanlı İmparatorluğu’nun edilgen yapılı "Ümmet" sistemli toplum modelinden , "Egemen Ulus"a bağlı olarak cumhuriyet toplumu sistemine yönelme eyleminde tabandan başlayan ve yükselmeyi başarmış ilk talep budur diyebiliriz. Kendilerini Hilafet saltanatının almış olduğu karara teslim 33 http://www.pomaklar.com/t1076-pomak-timra-cumhuriyeti-5-6-7-8. 66 edip yeni bir soykırım dalgasına maruz kalmaktansa dönemin koşulları bunu getirdiği için kendi kaderlerini kendi elleriyle çizme yolunu seçmişlerdir. Timraş Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından ise Balkan Harbi dönemindeki "Muvakkat Batı Trakya Cumhuriyeti" ve Grebene Patriyotlarının mevzii direnişleri yaşanır. Bu direniş hareketlerinde ise İttihat ve Terakki kadrolarından (Süleyman Askeri, Yüzbaşı Şükrü) öncü rolü dikkat çeker. Bu gerçekleşen olayları ise Pomak halkından alınan ilhamın ikinciye ve bu defa iradi pratik ile denenmesi olarak değerlendirebiliriz. Genel bir değerlendirme sonucunda ise bu olaylar Kurtuluş Savaşı'nın olabilmesini kanıtlayan çok önemli pratiklerdir. Öncü deney niteliği taşıyan bu deneyler İttihat Terakki ve Mustafa Kemal önderliğindeki Kurtuluş Savaşı kadrosunun düşüncelerini eyleme geçirmesinde önemli bir rol oynamıştır. 1876 Anayasası (meşrutiyet) toplumsal desteği olmayan ve tabansız diyebileceğimiz bir deneydir ayrıca 1908 (ikinci meşrutiyet) ise askeri ve sivil bürokrat kadro haricinde gerçek bir taban hareketi olarak görülmemektedir. Küçük bir deney olarak değerlendirebileceğimiz ‘‘Pomak’’ hareketi; gelecekteki Ulusal Egemenliğe sistemine dayalı yeni toplumsal yapının gerçekleşebileceğini ortaya koymuştur. Bu bölümde Pomakların hayatta kalma ve topraklarını koruma çabalarının hangi ortamda ve neden geliştiğine, 93 Harbi’nin nasıl, hangi şartlarda meydana geldiği ve sonuçlarına, Ayastefanos Antlaşması’nın Pomaklar ile ilgili maddelerine, Timraş Cumhuriyeti’nin hangi ortamda nasıl oluştuğu ve kimler öncülüğünde kurulduğuna, kurulmuş olan bu cumhuriyetin Türkiye Cumhuriyeti tarihinde öncü bir pratik olduğunun elde edilen sonuçlar çerçevesinde değerlendirilmesi ele alınmıştır. 5.1. Bölüm Özeti 93 Harbi Pomak Timraş Cumhuriyeti’nin kurulmasında en büyük etkiye sahiptir. Timraş Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasını anlamak için öncelikle tarihi kaynaklar eşliğinde Osmanlı Rus Savaşı’nın 67 hangi nedenle patlak verdiği daha sonra ise Timraş Cumhuriyeti’nin hangi şartlarda kim tarafından nasıl bir örgütlenme ile kurulduğu üzerinde durulacaktır. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı Pomaklar açısından ele alındığında 1000 yılı aşkın süredir yaşadıkları topraklarda hem de Slav kardeşlerince, sırf İslam dininden olduklarından dolayı ,büyük katliam görmelerine ve savaşın sonucunda kendi topraklarını terk etmeleriyle sonuçlanacak büyük ,acılı bir yüzyılın başlamasına neden olacaktır ayrıca bu terk ediş Osmanlı’nın Balkanlardan kopmasını da beraberinde getirmiştir. Osmanlı-Rus Savaşı ve Ayastefanos Antlaşması, sonuçları nedeniyle Pomak halkı için bir milat niteliğini taşımaktadır. Pomak Timraş Cumhuriyeti’nin kurulmasına etki eden konuları tarihi çerçeve içinde yer verilmiştir. Bu dönemde yaşanmış olan katliamların hepsi kayıt altına alınamamış olsa da ,rakamlar uluslararası kaynaklarla karşılaştırıldığında elde edilen veriler ışığında yazılmıştır. Bu bölümde Pomakların hayatta kalma ve topraklarını koruma çabalarının hangi ortamda ve neden geliştiğine, 93 Harbi’nin nasıl, hangi şartlarda meydana geldiği ve sonuçlarına, Ayastefanos Antlaşması’nın Pomaklar ile ilgili maddelerine, Timraş Cumhuriyeti’nin hangi ortamda nasıl oluştuğu ve kimler öncülüğünde kurulduğuna, kurulmuş olan bu cumhuriyetin Türkiye Cumhuriyeti tarihinde öncü bir pratik olduğunun elde edilen sonuçlar çerçevesinde değerlendirilmesi ele alınmıştır. 68 6. Pomak Kültürü Bir toplumun ortaklaşa meydana getirdiği, özümsediği, nesilden nesile aktardığı maddi ve manevi değerlerin tümüne kültür denir. Kültür bir toplumun kimliğini oluştururken onu diğer toplumlardan farklı kılar. İnsanların yapmış olduğu aletler, kullandığı araçlar kültürün maddi boyutunu oluştururken; gelenek, görenek, eğitim, din gibi unsurlar ise kültürün manevi boyutunu oluşturur. Kültürün "maddi" ve "manevi" değerleri arasında sürekli olarak karşılıklı etkileşim vardır. Birinde meydana gelen bir değişim diğerini de etkiler. Kültürün maddi öğeleri, manevi öğelerine oranla daha hızlı değişir. Kültür toplumun yaşayış ve düşünüş tarzlarından meydana gelmiştir. Üst Kültür, bir toplumda geçerli olan genel kültür özellikleridir. Toplumun her kesiminde bilinir ve benimsenir. Alt Kültür ise üst kültür içindeki din, dil, töre ve etnik köken bakımından kendine özgü özelliklere sahip toplulukların kültürüdür. Çalışmanın ana konusu olan Pomaklar, yaşadıkları ülkelerdeki üst kültürün varlığı ile yoğrulurken kendi kültürlerini de sürdürmeye çalışmaktadırlar. Pomak gelenek ve kültürlerine örnek vermek bu konuda onların diğer kültürlerle hem ortak noktalarını ortaya çıkarmasında yardımcı olacak hem de kendi farklılıklarının ortaya konmasına yol açacaktır. Öncelikle bu geleneklerden ilki ‘‘bocuk gecesine’’ değinildikten sonra ‘‘sedanka’’ geleneği ele alınacaktır. Eski çağların, bilinmeyen karanlık dönemlerinde Pomak atalarının dünyaya bakış inancı temel olarak iki parçaya bölünüyordu. İyilikleri, güzellikleri kapsayan ve ona şükranlık duygusunun törenleştiği kısımlar ve kötülüklerin, hastalıkların, yoklukların, verimsizliklerin, kısırlıkların hakim olduklarına inandıkları bölümler. Kötülüklerden korunma ve onun aksi olan davranışları ve üretimde verimi sağlamak için bilinçli olarak karşı koyuş törenleri yapmaya önem verirler büyü ve sihir önemli bir karşı koyuş aracı olarak kullanılırdı. Bu ritüeller zaman zaman “Balkanlarda ölümsüzlüğü arayan halk” olarak kardeş halklar tarafından adlandırılmalarına olacaktır. Tehlikelerle dolu tabiat olayları karşısında güçsüzlüğünü kerte kerte kavrayan Pomak insanı 69 içgüdüleriyle kötülük olarak tanımladığı olumsuz tabiat olaylarına karşı büyüden büyük bir manevi destek alarak karşı çıkıyor, sihirden medet umarak yarınını biraz daha garantiye alabilmek için yine kendisinin uydurduğu ritüellerden keramet beklerken tüm yaşanılan şeyleri kronolojikleştiriyor bir sonraki yıla gelenekler aracılığıyla aktarabiliyordu. Şu günlerde bocuk geceleri, bocuk anası, bocuk karısı, bocuk dede adlandırmalarıyla sedenkalarla Pomaklar tarafından kutlanmaktadır. Bugünlere ulaşan bocuk gecelerinde eğlenme faktörü yoğun olarak gözlenmekle birlikte inanç tarafının unutulamadığı bir damarda daha hala mevcuttur. Bu kültürel ritüelimizde herşeye rağmen şenlik, büyü, sihir, bolluk, bereket iç içedir . Bocuk gecesi kışın en sert gecen ayazlar içinde kavrulan gecelerin başlangıç simgesiymiş. Bu gecelerde sular donarsa, o yılın bolluk ve bereket içinde geçeceğine inanılırmış. Çoğu Pomak köyünde, çok şişman kişiler için “bocuk domuzu” deyimi daha hala yaygın olarak kullanılıyor olması Domuzun soğuklarda daha sağlıklı yetişmesine bir gönderme niteliğindedir. Pomak Halkı, 1870 sonrası soykırım ve göçlerle diğer Müslümanlarla zorunlu olarak yerleştikleri yeni yurtlarında Trakya’da Marmara’da ve diğer Pomak yerleşim yerlerine geldiklerinde beraberlerinde getirdikleri bu âdetlerini daha hala sürdürmektedirler. Bocuk karısının insan kılığında beyaz çarşaflara bürünerek yaşlı bir kadın görünümünde gezdiğine inanılır. Köy ahalisinden yaşlıca bir kadın seçilir kadının karnı tencere karasıyla boyanıp yüz çizilir. Kadın eline bir kasnak alarak başının üstüne kaldırır ve üzerine beyaz bir çarşaf sarılır. Karnından aşağıya bir oklava bağlanarak buna bir ceket giydirilerek en korkunç haliyle gelir sokak sokak peşinde kalabalıklarla gezdirilir. Gece boyu dışarıda dolaşanlar bocuk gecesini eğlencelik bir hale getirilmeye çalışırlar. Bocuk dedenin-karının-ananın gelip yemesi için dama bir tepsi baklava konur. Evin damından bocuk dedenin duyup, gelip yemesi için üç defa; - Bocuk dede saralia, ya da bocuk karısı saralia (baklava) diye bağırılarak çağırılır. Köyde yaşanlar içinde isminden başkasında ismi olmayan ismi tek olan şahıs, evindeki ocaklığın bacasından üç kez adını bağırarak hızlıca oradan çıkar sedenkaların yapıldığı evlere yada törenlere katı70 lıp kalabalık içinde kaybolur. Bocuk karısı-dedesi-anası bu ismi duyunca hayvanlarla uğraşmayı onlara büyü yapmayı bırakmak zorunda kalır ve gece boyu bacadan bağıranı arayıp dururmuş. Bocuk anası – karısı- dedesi bacalıktan bağıranı gece boyu yana yakıla ararken nadiren de olsa bu şahsı bulursa üzerine işeyerek bir güzel rahatlar ve hayvanlara büyü yapma işine kaldığı yerden tekrar başlarmış. (Pomak mitolojisinde kötücüller insanları öldürmezler onların yaptıkları büyüler sonucunda açlıktan, yokluktan , hastalıktan ölürler) gecenin ilerleyen saatlerine doğru yüzlerini nişastayla boyayan gençler gecenin ayazına aldırmayıp çarşaflara sarınıp mezardan çıkmış ölü kılığına (Zombi) kıyafetlere bürünerek , bocuk anası- karısı-dedesi diye bağırılarak komşuları korkuturlar. Başka bir bölgede ise kıyafet değiştirmiş gençler köyde gezer dururlar, bu gezmelerde maniler, türküler söylerler bulabildikleri çalgı aletleri bulamazlarsa tenekelerle sokak sokak kapı kapı dolanır dururlar. Yani bocuk geleneği suların donduğu ilk gece ile başlar. Koca Balkanlar ve Rodoplar ile şu an yaşadığımız coğrafya farklılığı mevcuttur. İlk donların başlaması balkanlarda daha erken tarihlere denk düşmektedir. Balkanlardan yeni yurtlarına göç etmiş olan Pomaklar bocuk gecelerini ilk zamanlarda aynı tarihlere denk getirerek kutlamaya çalışsalar da mevsimsel farklılıkları fark etmeye başlanmıştır. Eski kasımın başlamasından 60gün sonra 61 gün sonra 62 günlerine denk düşen kutlamalar bu süre içersin daha biraz daha uzamış ve 72 gün sonra ve hatta yılbaşından yirmi gün sonraya denk gelmeye başlamıştır. Bir çok benzeri ritüel değişik dönemlerdeki kültürel anmalarda kullanılmaktadır. Hayvanların, bıçak altından geçirilmesi, fırın küreğinin üstünden atlatılması, İslami dönemde yerine göre kuran üzerinde atlatılması vb. uygulamalar uygulanır. Buradaki amaç kötülükleri yaşantımızdan uzaklaştırmak hayvanların kış günlerinde çok kıymetleşen sütlerinin yumurtalarının kesilmesini engellemek yeni doğmuş yavrularının ölmelerini engellemek içindir. 34 Pomak geleneklerinden ikincisi ise ‘‘sedenka’’dır. Sedenka Slav kökenli bir sözcüktür ve "Sedeti" oturmak fiil kökünden türemişti;. ‘‘oturmak, toplanmak’’ anlamında kullanılır: köy kadınlarının 34 http://pomakkulturu.blogspot.com/. 71 kendine özgü eğlencelerindendir. Sedenka, Pomak kültürünün bir parçasıdır ve günümüzde artık uygulanırlığı azalmış bir gelenek haline gelmiştir. Genelde uygulanırlılığına bakıldığında köylerde devam ettirildiği görülmektedir. Sedenka ufak değişikler gösterse de genelde üç çeşit olarak yapılmaktadır: 1. Komşuların toplanmasıyla gerçekleştirilen bir gecedir. Bu gecede özellikle mısır ve kabak yenilir bunun yanında bulgur çekilir, pazı açılır kızların oynaması için darbuka çalınır ve sohbet edilir. 2. Söz merasimi için toplanıldığında ise kızın ailesinden kızın verilmesine ilişkin söz alınırsa damat adayına kızdan almış bir mendil götürülür. Kızlar gece toplanıp eğlenirler. 3. Harman zamanı gerçekleştirilen sedenka. Bir çeşit yardımlaşmadır. Ayçiçeği dövülüp, mısır soyulurken yapılır. Türküler söylenir, kişiler harmanda birbirlerine yardım eder ve sonradan eğlence düzenlerler. Bölgeler arasında gerçekleştirilen sedenkanın isimi değişim göstermektedir. Örneğin; sedenkaya mâle (mahalle) adı da verilir. Mâleyi yapacak kişi sabah vaktinde bütün komşularını kendisine davet eder. İkram edeceklerini hazırlar, gece olduğunda ise çağrılan komşular yavaş yavaş gelmeye başlar. Herkes toplandıktan sonra hal hatır sorulur, sohbet edilir. Bir zaman sonra kızlar başka bir odaya geçerek oyun çıkarmak için hazırlanmaya başlarlar. Sedenka nişan kutlaması için yapıldığında ise oğlan tarafı nişan bohçalarıyla kız evine gider. Bohçalar kız evine bırakılır. Kız evi de hazırladığı bohçayı oğlan evine gönderir. Karşılıklı olarak bohçalar birbirlerine verilir. Akşam olunca oğlan tarafı kız evine gider, eğlenceye başlanır. Kızlar türkü söyleyip oynarlar. Yaş gruplarına göre sohbet edilip, oynayan gruplar oyun çıkarılacağı, türkü söyleyip halk oyunu oynanacağı zaman bir araya toplanırlar. Kış geceleri düzenlenen sedenkalarda amaç eğlencedir. Kızlar, kadınlar önceden kararlaştırılan bir evde toplanırlar. Kızlar sedenkaya giderken vurmalı müzik aletlerini alırlar örneğin darbuka. Ev sahibi patlamış mısır ve tatlı olarak kabak ikram eder. Kızlar maniler, türküler, şarkılar söylerler. Kış geceleri düzenlenen sedenkalara 72 erkekler katılmaz. Harman zamanı yardımlaşma amacı ile yapılan sedenkalarda kadın ve erkekler yan yana gelirler. Düzenlenen sedenkalar köyün kızlarının ve oğlanlarının birbirlerini tanıdıkları yer olur. Konu komşu, sedenkaya gider, bir evde toplanılır hem örgü örülür hem de sohbet edilir. Yöreden yöreye değişen sedenkaların var olsada genel olarak benzerliklerin yanında ufak farklılıklar vardır; Yapılan sedenkalardan ilki , gündöndü (ayçiçek)ayıklamak ve tarladan toplanılan mısırı soymak için bir evde gece bir araya gelinir ve ev sahibine yardım edilir. Ev sahibi ayıklanan mısırlardan bir kısmını pişirir ve yardım etmek için gelenlere ikram eder. İkincisi, kış geceleri hasır dokumak için gerçekleştirilen sedenkalar vardır. Üçüncüsü ise eğlenmek amacıyla gerçekleştirilen sedenkalardır. Belirlenen bir evde toplanılır herkes el işini alır, bir yandan işlerini yaparlarken bir yandan sohbet ederler. Birbirleriyle manileşirler. Sedenkanın yapılma amacı: yardımlaşma, boş zamanları değerlendirme eğlenceli şekilde değerlendirme, komşuluk ilişkilerini güçlendirme, sosyalleşme vb. olarak sıralayabiliriz. Sedenkalarda kadınlar çeşitli kılıklara girerek oyun çıkarırlar. Bazen değişik giysilerle seyircileri şaşırtırlar. Sedenkaların genel özelliklerine değinilecek olursa; yardımlaşma için toplanılan sedenkalarda öncelikle işlerin bir an önce bitirilmesine önem verilir çünkü iş eğlenceden önce gelmektedir. Eğlence genellikle işler bittikten sonra yapılır. Yapılan sedenkalarda bilmeceler sorulur, türküler söylenir, sevdikleri gurbette ya da askerde olan kızlar ağıt yakar, topluca halk oyunları oynanır ve sedenka sona erer. En çok bilmece bilene ev sahibi küçük bir hediye ile ödüllendirir. Bu çalışmada, Pomak-Torbeş-Goralı vb. isimlerle anılan topluluğun doğum, evlenme ve ölüm âdet, ritüel ve halk inançlarına bu örneklerle yer verilmiştir. Yeni doğan bebek tuzlu suyla yıkanır ve bebeğin doğumunun kutlanması için, maddi durumu iyi olan aileler küçükbaş hayvan keser 73 ve yemek daveti verirler, gelen misafirlere ise hediye verilip bahşiş dağıtırlar. Bebeğin doğumu üzerne yapılan bu ritüeller Makedonya’daki Pomaklar (Torbeşler) “babına”, Bulgaristan’ın Filibe (Plovdiv) şehrinden Türkiye’ye göçen Pomaklar ise buna “simidal” adını verirler. Bebeğin kırkıncı gününde mevlit okunur ve arkasından yemek daveti verilir. Bebeğe nazar değmemesi için nazarlık takılır. Bebeği evin en yaşlı kadını alıp onu beşiğine uyuması için yatırır. Yeni doğum yapmış kadınlara, lohusalık döneminde musallat olan “al karısı”, ‘’karabasan” ve “al basma” diye halk tarafından adlandırılan ve kötü ruh veya hayali varlıklardan koruma inancını sürdürdükleri görülmektedir. Bu nedenle loğusa olan kadınlar, kırmızı bir kemerle bellerini bağlarlar. Ortalama kırk gün süren lohusalık döneminde lohusa kadınlar yalnız bırakılmaz ve hastalanmasın diye özenle bakılır. Çocukların ilk dişlerini çıkarması, ilk konuşması da önemli sevinç kaynaklardandır. İlk dişin çıkmasını kutlamak için “diş toyu” yapılırken, ilk konuşmayı kutlamak için tanıdıklara hediyeler verilir. Bebeğin kesilen ilk saç ve tırnakları saklanırken, yaşın önemi olmaksızın kesilen tırnaklar toprağa gömülür. Aile yapıları ise erkek egemenliği üzerine dayalıdır. Yapılan evliliklerde ise yedi göbek öteden akrabalık mesafesi olan aileler arasında gerçekleştirilmesi yani akrabalık olmaması ve akraba evliliklerinin hoş karşılanmaması geleneği vardır. Evlilik törenlerinde geline kına yakarlar. Ölü evinde yemek yapılmaz, yemeği komşular getirir. Ölünün evinde yedinci günde helva dağıtılır. Bunun yanında ölü evinin kapısının önüne sandalye konulur ve üzerine havlu atılır. Ölünün ölmüş olduğu günden itibaren 7., 40., 52. Günlerinde Kur’an ve mevlit okutulur, gelenlere yemek verilir. Nazardan korunmak , dileklerin yerine gelmesi için, dağ sularından akan suların toplanıp kişinin Allah’a dua etmeden önce bu suyla yıkanması. Ayın tutulduğu zaman Kur’an okunması ve tutulma esnasında ise silah atılıp, teneke çalınması, farklı aletlerle gürültü çıkarılması. Genellikle dağlık ve yüksek rakımlı yerlerde yaşayan Pomakların kültüründe, tarım kültürünün yerini genellikle değil hayvancılığın aldığı görülür. Bu yaşam tarzı, Pomakların mutfak kültüründe de kendisini göstermektedir. Ağırlıklı olarak et, süt, peynir, tereyağı gibi hayvani gıdaların ağır bastığı yemeklere sahiptirler. Kimlik olgusu ve aidiyet hissi 74 bir toplumu oluşturan, onu diğer topluluklardan ayıran en önemli özelliklerdir, hiçbir toplum kendi farklılığını ve etnik kimliğinin ayrımına varamadan varlığını devam ettiremez. Pomakların milliyeti konusunda, günümüzde “dil”in yeterli bir delil olmadığı, aslında bu halkın kendi vicdanlarında verdiği hükmün artık daha ön plana çıktığı ve süreç içerisinde yaşanılanlardan etkilendikleri görülür. Bulgaristan’da ve Yunanistan’da Pomaklar, Makedonya’da Torbeşler, Kosova’da Goralılar, Osmanlı İmparatorluğu’ndan bu zamana kadar gerek siyasi açıdan gerekse sosyal baskılardan bıkmışlar ve artık kendilerini tanımlama konusunda özgür hissetmek istiyorlar. Balkanların beş farklı ülkesinde yaşayan farklı farklı adlarla anılıp farklı milletlere bağlanmaya çalışılan Pomaklar, kendilerini Bulgar, Yunan, Makedon ya da Sırplara bağlı değil de, Türklere ait hissettiklerini söyleyerek, tarih içinde gördükleri büyük baskı ve zulümlere rağmen Müslüman olmalarından dolayı Türklerle kimliklerini birleştirerek, anavatan olarak gördükleri Türkiye’ye sığınmışlar ve bu yüzden de kendilerini Türk olarak adlandırmanın yanında Pomak kimliğinin getirmiş olduğu geleneklerini de sürdürmektedirler. 6.1. Pomaklarla Yapılan Görüşmeler Adı-Soyadı Yaşadığı Yer Cinsiyet Yaşı Oktay Özcan Edirne/Merkez Erkek 50 Cemil Ocak Edirne/Meriç/Küplü Erkek 22 Aynur Aktürk Kırklareli/Vize Kadın 23 Nezihe Pekcan Kırklareli/Pehlivan Köy Kadın 54 Vergin Mustafova Bulgaristan /Asenovgrad Kadın 30 Tablo 7: Yapılan görüşmelerin kimler ile gerçekleştirildiği. 75 Soru 1: Pomak kimdir? Pomak denilince ne hissediyorsunuz? Oktay Özcan: Balkanların en eski halklarından biridir. Slav kökenlidirler. Pomak denilince bölünmüşlük hissediyorum Pomak olmaktan gurur duyuyorum. Cemil Ocak: Pomak olmaktan gurur duyuyorum ve pomakları/pomak kültürünü yaşatmak,yaymak için de elimden geleni yapmaktayım. Pomak olmak daha çok dilsel açıdan bir farklılık oluşturmaktadır. Çünkü Pomakça’da olan bazı anlam ve ifadeleri Türkçe'de aynen karşılığını bulamıyoruz veyahut aynı şekilde ifade edilemiyor. Slav kökenli olduğumuzu biliyorum. Aynur Aktürk: Pomak denilince ilk aklıma genellikle beyaz tenli insanlar geliyor. Ben Pomakların Türk olduğunu biliyorum ama Slav kökenli olduğumuzu da duymuştum. Nezihe Pekcan: Gurur duyuyorum bugüne dek kötü bir şey hissetmedim. Ayrıca Pomakların inadı çok meşhurdur, haksız olsalarda inatlarını sürdürürler. Vergin Mustafova: Pomak yani genellikle Bulgaristan’da bilinen haliyle Osmanlı döneminde zorla Hristiyanliktan Müslümanliğa geçirilen halk. Nedenini bilmiyorum ama Türklere göre Pomaklarin arasında Bulgar isimleri cok daha yaygındır. 1983 doğumluyum adım Verginia ancak evde Vergin. Erkek kardeşimin adı ise Sider. Küçükken Türkçe biliyordum fakat sokakta konuşamıyordum çünkü Bulgaristan’da komünist rejim döneminde polisler ceza yazarlarmış. Annem ve Babaannem bana o kadar sus sus demişler ki anaokulunda çok suskun içine kapanık bir çocuktum. Tabi tüm bunlar komünist rejim ile de çok bağlı. Türklere ve Pomaklara sünnet yapmaları, kurban kesmeleri yasaklanmış. Bildigim kadariyla Hıristiyanlar da kliseye gidemezmiş o dönemler. Pomaklar bildigim kadar isim değiştirme meselesine karşı çok direnmişler, bazıları kaçmış, diğerleri hayatına son vermis, bazıları kurşunlanmış direnirken. Türklerse korkup daha çabuk Bulgar isimleri kabul etmişler.1990’dan sonra benim adım Vergin olarak kalırken erkek kardeşimin Sider’e yakın olsun diye adını Sinan olarak değiştirdik. Pomakların bazılari ne is76 mini geri aldı, ne Türkçe öğrendi, ne de Türkçe öğretti çocuklarına. Benim bazı akrabalarım Bulgarlarin arasinda yine bulgar gibi olmaya devam ettiler. Soru 2 : Pomakça konuşmayı biliyor musunuz? Oktay Özcan: Çok az biliyorum Bulgaristan’a gittiğimde daha fazla konuşma imkanı buluyorum. Ancak Pomakaların dil öğrenme konusunda çok yetenekli olduklarını biliyorum Bulgaristan’da yaşayan en cahil olan bir Pomak bile en az 4 dil konuşur eğitimini almadan. Cemil Ocak: Pomakçayı çok iyi olmamakla beraber konuşabiliyorum. Bizim ve bizden sonraki nesil pomakçayı iyi bilmemektedir. Bunun sebebi ailelerimizin öğrenim sürecinde Pomakçanın okuldaki başarımıza etki edeceğini düşünerek bize küçükken pomakça yeterince konuşturmamaları ve öğretmemeleridir. Pomakça bilen gördüğüm her kişi ile mutlaka konuşurum özellikle köyümüzde(Küplü) mutlaka konuşurum. Lise ve lisans eğitimim süresince Pomakçayı unutmamak için ailemle telefonda mümkün olduğunca pomakça konuşmaya çalışırım bunu yapmamın sebebi köyümden uzak kaldığım süreler boyunca hiç Pomakça konuşmadığımdan unutmaya başladığımı gördüm. Aynur Aktürk: Sadece bazı kelimeleri biliyorum büyükannemler Pomakça konuşuyorlardı. Mayka kelimesinin anne demek olduğunu biliyorum. Nezihe Pekcan: konuşulanı anlayabiliyorum azda olsa ancak kendimi ifade edemem. Kelimeleri anlayabiliyorum mesela ‘‘yalatuka’’ gel, ‘‘maçi maçi’’ sus demek. Vergin Mustafova:Hem Pomakça hem Türkçe, Bulgarca, İngilizce ve bunların yanında birkaç dil daha biliyorum. Küçükken Bulgar çevremde Türk gibi kabul edilirdim. Soru 3 : Pomakların 1877-78 Osmanlı-Rus (93 Harbi) Savaşı’ndan sonra imzalanan Ayastefanos Antlaşması sonrası Pomakların kurmuş olduğu Timraş Cumhuriyeti’nin bugünkü Bulgaristan toprak77 larında kalan bölgede kurulduğunu ve nasıl oluştuğunu biliyor muydunuz? Oktay Özcan: Evet biliyorum. 1877-78 yıllarından sonra kurulmuş bir devlettir ve ayrıca o dönemde birçok Avrupa ülkesinin tanımış olduğu bir devlet olduğunu kitaplardan okudum. Cemil Ocak: Pomakların bir cumhuriyet kurduklarını bilmiyordum. Aynur Aktürk: Hayır bunu bilmiyordum ilk kez duydum. Nezihe Pekcan: Pomakların şimdi neden cumhuriyeti sevdiğini anladım cumhuriyet kurduklarını bilmiyordum bunu duyunca daha gurur duydum demekki genlerimizde cumhuriyetçilik yatıryormuş. Vergin Mustafova: Evet bu konuda bilgim var. Soru 4: Kökeniniz ülke ve şehir olarak nereye dayanmaktadır? Oktay Özcan: Baba tarafım bugünkü Bulgaristan Smolyan , anne tarafımda Yunanistan Serez’den Türkiye’ye göçmüşlerdir.Baba tarafım Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra dedemler iki çocuklarını Bulgar rejiminden kaçarlarken Bulgarlara rehin olarak vermek zorunda kalıyorlar ve uzun yıllar birbirlerini göremiyorlar herkes evlenip çoluk çocuğa karışıldıktan sonra görüşme sağlanabiliyor.Türkiye’ye 1930’lu yıllarda göçmüşler. Anne tarafım ise Balkan Savaşları’ndan sonra. Cemil Ocak: Biz Karacaova vilayetinden Türkiye'ye gelmişiz.Türkiye'de yaşadığımız yer Edirne/Meriç/Küplü Beldesidir. Küplü beldesi, karacaova nın 3 köyünden oluşmaktadır. Bu köyler Gabrişta, Çernişova (yazılışı konusunda emin değilim) ve Trestenik'tir.biz Gabrişta köyündeniz. dededim nüfus cüzdanındaki doğum yeri olarak Gabrişta olarak yazmaktadır. Ayrıca rahmetli dedeme hayattayken sorduğumda bana gabriştan olduğumuzu söylerdi. Aynur Aktürk: Ülke olarak tam hatırlamıyorum ama hatırladığım kadarıyla büyükdedemler Bulgaristan’dan Türkiye’ye Vize’ye göçetmiş. Nezihe Pekcan: Şuanda hatırlamıyorum ama Balkanlardan Türkiye’ye göçtüğümüz kesin. 78 Vergin Mustafova: Anneannem Laki’den, babamın babası ise Zagrajden’den bende Asenovgrad’ta doğdum büyüdüm. Soru 5: Pomak kültür ve geleneklerinden birkaç örnek verebilir misiniz? Oktay Özcan: Pesna şarkılar (Pomak şarkıları) genellikle gayda müzik aletini kullanmaktadırlar ayrıca kaval da. Hora dediğimiz halk oyunlarımız, yemek olarak ‘kaçamak’ mısır unu, yağ, üstüne ister et ister peynir ister yoğurt ile karıştırılarak servis edilir. Ayrıca kumpir patates demektir ve akıtma Pomak yemeklerinin başlıcalarındandır. Düğünlerde gelinlerin yüzünün boyanması ritüeli vardır. Cemil Ocak: Gelenek olarak söyleyebileceğim yemekler ve kadınların giydiği bir giysidir. Yemek olarak, bayram sabahları (ramazan ve kurban) kahvaltı yapılmaz, çorba, uriz dediğimiz etli olan bir yemek,mileşnik(sütlaç) ve baklava(veya baska bir tatlı) yenir. Kurmidnik(soğan yemeği),tikvinik(kabak yemeği) gibi yemeklerde vardır. giysi olarak kadınların giydği purgia denilen 2 parçalı bi giysidir. Siyah renklidir,etek ve üst kısmından oluşur. Aynur Aktürk: Trakya’daki geleneklerin çoğu gelenek ve göreneklerimiz içindedir. Nezihe Pekcan: Mesela düğünlerde ‘‘keşkek’’ denilern yemek yapılır, herkes yemeğe davet edilir, düğün köyde yapılıyorsa o yemekten yemeyen kalmaz. Yemeklerde çıbrıka dediğimiz ot kimileri tarafından çabrısa da denir her yemeğe koyarız. Gelin damadın evine geldiği zaman göğsünün içinde sakladığı para kesesi damat tarafından alınıp dışarıda bekleyen kişilere camdan atılır. Bazı köylerde Pomaklar gelinleri gece alırlar, kına gecesinde gelin bir tanıdığı ile damadın evinde damat olmadan kalır. Vergin Mustafova: Küçükken dedemin neden Türkçe konuşmadığını merak ediyordum çünkü çevremiz bizi Müslüman olduğumuz için Türk olarak değerlendiriyorlardı ancak Müslümanlık adına yapılması gerekenleri tam olarak yapamıyorduk kimileri ise Hıristiyan Pomak olarak kalmayı tercih etti. Komsular dedem için Pomak Mehmet derlerdi. Pomaklarda ölüm yaşandığı zaman imamlar büyük sorun yaşamaktadır Bulgaristan’da çünkü kimileri bilmedikleri 79 için kefen giydirmek istemezler, Hristiyan geleneklerine daha yakın bir yol izlemek isterler. Bazı Pomak aileleri çocuklarını Hıristiyan adetlerine yakın bir şekilde büyüttükten sonra onun Hristiyan bir Bulgarla evlenmesi üzerine çocuklarıyla tüm ilşkilerini kesip küserler. Ben Türk olan Kırcaalili bir ailenin çocuğuyla evlendim dinlerimiz ve dillerimiz aynı olsa bile bu sorun çıkmasına engel olmadı çünkü ben Pomak o Türk’tü. Pomaklar kendi aralarında birbirlerine daha çok destek olurken Bulgaristan’da yaşayan Türkler arasında kopukluk vardır ve yaşadıkları yerlere göre birbirlerini kötülerler, samimi değillerdir ve pek din düşkünü oldukları da söylenemez. Ben 30 yaşındayım ve Pomakim diye içimde tüm komplekslerimi yendim. Ben insanım, ben Müslümanım ve global dünyada Bulgaristan vatandaşıyım. 6.2. Bölüm Özeti Pomakların İslamiyete geçmeden önce kötülüklerden korunma ve onun aksi olan davranışları ve üretimde verimi sağlamak için bilinçli olarak törenlerinde büyü ve sihir önemli bir karşı koyuş aracı olarak kullanılırdı. Bu ritüel bocuk geleneğinin bir uzantısıdır ve suların donduğu ilk gece ile başlar. İkinci en önemli ritüel ise yöreden yöreye az değişiklik gösteren sedenkalar. Yapılan sedenkalardan ilki , gündöndü (ayçiçek) ayıklamak ve tarladan toplanılan mısırı soymak için bir evde gece bir araya gelinir ve ev sahibine yardım edilir. Ev sahibi ayıklanan mısırlardan bir kısmını pişirir ve yardım etmek için gelenlere ikram eder. İkincisi, kış geceleri hasır dokumak için gerçekleştirilen sedenkalar vardır. Üçüncüsü ise eğlenmek amacıyla gerçekleştirilen sedenkalardır. Belirlenen bir evde toplanılır herkes el işini alır, bir yandan işlerini yaparlarken bir yandan sohbet ederler. Birbirleriyle manileşirler. Sedenkanın yapılma amacı: yardımlaşma, boş zamanları değerlendirme eğlenceli şekilde değerlendirme, komşuluk doğum, evlenme ve ölüm âdet, ritüel ve halk inançlarına bu örneklerle bakabiliriz. İlişkilerini güçlendirme, sosyalleşme vb. olarak olarak 80 yapılan bu ritüeller Pomak kültürünü ve geleneklerini hala yaşatmak için uygulanabilirliğini göstermektedir. Bu bilgilerin yanında ayrıca Pomaklarla yapılan görüşmelere Pomakları daha iyi birincil kaynaklardan tanımak için yer verilmiştir. Bu kişiler Türkiye’de yaşayan Pomaklar olarak Oktay Özcan, Cemil Ocak, Nezihe Pekcan, Aynur Aktürk ve Bulgaristan’da yaşayan Pomak Bulgar vatandaşı Vergin Mustafova ile yapılan görüşmeler. 81 7. Pomak Dernekleri ve Etkinlikleri Çalışmamızın son bölümünde ele alacağımız konu Pomakların Türkiye’de kurmuş oldukları derneklerin etkinlikleri , karşılaştıkları asimilasyon sorunlarında varlıklarını gösterme ve seslerini duyurma çabaları ele alınacaktır. Öncelikler dernek nedir, kim tarafından hangi amaçla kurulur bu konuya değinilecektir. 23.11.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5253 sayılı Dernekler Kanununun 2. maddesinde derneğin tanımı; " Dernek: Kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarını” olarak yapılmıştır. Pomak Derneği ilk olarak 2009 yılında Eskişehir’de Alpu ilçesi Osmaniye beldesinde kuruldu. Pomak Halkının Dil ( Pomakça) , Tarih ve Kültür alanlarında çalışmalar yapmak amaçlıdır. Pomak Dernekleri dernekler masası ve bulunduklar bölgelere göre valilik, kaymakamlık gibi devlet kurumlarına bağlıdır. Derneklerimiz kültür amaçlı yasal kurumlardır. Pomak Kültür Dernekleri kendi bulundukları bölgelerde aynı isimde kurulmaktadırlar. Pomak Dernekleri, Pomak halkı ile el ele, yan yana, omuz omuza dayanışma, birlik ve beraberlik içinde, kültürel aktiviteler düzenlemektedir. Sergiler, piknik, geleneksel kahvaltılar, geziler, eğlence, folklor ve benzeri etkinlikleri organize etmektedir. Derneklerimiz Geleneksel şenliklere, toplantılara, katılmakta, bayramlarda ve özel günlerde Pomak halkı sürekli diyalog ve iletişim halinde bulunmaktadır. 35 Pomak Kültür Derneği Başkanı Mehmet Demir konuşmasında genel kurulu Pomakların tarihi buluşması olarak nitelerken amaçlarının ‘Pomak Kültürünü tanıtarak yaygınlaştırmak; tarihlerinin, kültürlerinin ve Pomakçanın kaybolmasına engel olmak’ olduğunu söyledi. 35 http://pomakkulturdernekleri.blogspot.com/p/blog-page.html. 82 Mehmet Demir’in listesiyle yeniden başkan seçildiği genel kurul, katılan konuklar açısından da dikkat çekici oldu. Genel kurula AKP Eskişehir Milletvekili Ülker Can, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Halkların Demokratik Kongresi Eskişehir Meclis Üyeleri Nurettin Aldemir ve Enver Tek, İzmir Gaziemir Belediye Başkanı Halil İbrahim Şenol, Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı, Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyeleri Hüseyin Kurtuluş, Erdal Caferoğlu ve bazı akademisyenler katıldı. Bir süredir Demokrat Pomaklar Platformu ile dayanışma içinde çalışan Pomak Kültür Derneği tüm çalışmalarının yanı sıra bir de imza kampanyası yürütüyor. İmzaya açılan metinde ‘Yaşadığımız ülkeleri yönetenlerin, Pomakları yüzyıllardır yok sayması sonucu günümüzde Pomak kimliği, dili ve kültürü yok olmaya yüz tutmuş, yer yer de yok olmuştur’ ifadesiyle tespitler; ‘Yüzyıllardan beri ulus yaratma sevdasında olan ulusdevletçi ve asimilasyoncu devletler tarafından Pomak halkının kimliği yok sayılmış, kimi ülkelerde dili yasaklanmış’ ifadesiyle eleştiriler; ‘Bizler anadilimiz Pomakçanın, kültürümüzün ve kimliğimizin yok olmasını istemiyoruz. Bu nedenle Pomakçanın varlığını sürdürebilmesi ve yok olma tehlikesinden kurtarılabilmesi için, herhangi bir dilin ihtiyaç duyduğu azami yaşam ortamının oluşturulması gerekir’ ifadesiyle beklentiler; ‘Bizler bu amaçla örgütlenme çalışmalarımızı hızla sürdürmekte ve en doğal hak olan demokratik kurumlarımızı oluşturmaya başlamaktayız’ ifadesiyle hedeflenen örgütsel işler tanımlanmıştır.36 2012 Ekim ayında Kırklarelinin Lüleburgaz ilçesinde Trakya Pomak Kültür ve Dayanışma Derneği ismi altında örgütlenmiş olan dernek 1. olağan kongresini Lüleburgaz ilçesinde gerçekleştirdi. Derneğin 1. olağan kongresinde alınan kararlar ve yapılan seçim sonucunda yönetim kurulu üyeliğine: Selami Tezcan, Uğur Gözegir, Gülşah Kurnaz, Gökhan Ay ve İsmail Kar seçildiler. 36 http://www.pomakbulten.com/?Syf=18&Hbr=412592&/Pomaklar-tarihboyunca-egemen-b%C3%B6lge-%C3%BClkelerinin-i%C3%A7-ved%C4%B1%C5%9F-politikalar%C4%B1-%C3%A7er%C3%A7evesindeistismara-u%C4%9Fram%C4%B1%C5%9F-bir-topluluktur. 83 Dernek kuruluşundan beri yönetim kuruluna başkanlık eden Selami Tezcan yapılan seçim sonucunda yeniden dernek başkanlığına getirildi. Yine yapılan seçim sonucunda Başkan yardımcılığı görevine Uğur Gözegir getirildi. Yönetim kurulu yedek üyeliklerine ise : Erhan Palüza, Sibel Küçük, Birol Dik, Cengiz Akan , Aysel Gözegir seçildiler. Denetleme kurulu üyeleri de şu şekilde sıralandı : Erol Güvenç, Aydın Dervişoğlu, Zafer Taşkın, Oktay Özcan, Şerife Meriç’ten oluşturuldu.37 Dilleri, tarihleri ve kültürleri kaybolmasın diye uğraş veren Pomaklar Eskişehir ve İstanbul’un ardından İzmir merkez olmak üzere Ege Bölgesi’nde de dernekleşme çalışmalarına başladı. Pomakların yoğun olarak yaşadığı Gaziemir’e gelen dernek yöneticileri, Pomak kökenli Gaziemir Belediye Başkanı Halil İbrahim Şenol’u ziyaret etti, ardından İzmir’de dernekleşme çalışmaları için bir toplantı düzenledi. Sarnıç Sosyal Tesisleri’ndeki kahvaltıya, İstanbul Pomak Kültür Derneği Başkanı Mehmet Demir, Pomak Kültür Derneği kurucu üyesi Nezire Nazan Öztürk, Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Fakültesi Dekan Yardımcıları Prof. Dr. Serap Alp ile Yrd. Doç. Dr. Muhittin Aygün, Gaziemir Belediyesi Kültür Danışmanı Arkeolog Ercan Çokbankir, Bayındır Çınardibi Köyü Muhtarı Ramazan Satın, Manisa Bal-Göç Derneği Başkanı Mustafa Kader, İzmir Bal-Göç derneği yönetim kurulu üyeleri ile Gaziemir’de yaşayan çok sayıda Pomak kökenli vatandaş katıldı. Yerel çalışmalar yapmak için ilk olarak 2009 Ocak ayında, Eskişehir’de Pomak Kültür Derneği kurduklarını anlatan Nezire Nazan Öztürk, 2011’den itibaren çalışmalarını genişlettiklerini ve İstanbul’da da şube kurduklarını belirtti. Pomak kültür ve geleneklerini ile Pomakçayı yaşatmayı amaçladıklarını anlatan Öztürk, “TESEV’in araştırmasına göre Türkiye’de resmi olarak 600 bin Pomak yaşıyor. Yunanistan’da 80 bin, Makedonya’da 40 bin, Bulgaristan’da 350 bin Pomak var. Biz Türkiye’de gerçek rakamın 1.5 milyon civarında ol37 http://pomaknews.com/?p=8898. 84 duğunu düşünüyoruz” dedi. Öztürk, derneklerin sayısını artırıp platform kurmayı da hedeflediklerini ifade etti. İstanbul Pomak Kültür Derneği Başkanı Mehmet Demir ise, 1912 Balkan Savaşı’nda en ağır bedeli ödeyen halkın Pomaklar olduğunu belirterek, “Pomaklar, inatçı, yardımsever, yapıcı ve onurlu bir halktır. 1876 yılında Timraş Cumhuriyeti’ni kuran Pomakların torunuyuz. Şimdi başta Antik Slav dili Pomakça başta olmak üzere tüm değerlerimize sahip çıkmak için biraraya geliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’ne büyük katkılar sağlayan, gurur duyduğumuz Pomak devlet adamlarımız var ve şu an TBMM’de 25 Pomak kökenli milletvekili görev yapıyor. Gaziemir’in başarılı belediye başkanı Halil İbrahim Şenol’un da Pomak olmasından gurur duyuyoruz” diye konuştu. Başkan Şenol ise, tarihte ağır bedeller ödeyen Pomakların Türkiye Cumhuriyet’nin demiri, çimentosu olduğunu belirterek, “Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız ama Pomak olduğumuzu da unutmuyoruz. Yıllardır özlemi çekilen örgütlenme imkanı İzmir’de, Gaziemir’den başlayacak, daha sık bir araya geleceğiz. Timraşlı Şah İsmail’in torunuyum ve bundan da gurur duyuyorum” dedi. Toplantıya katılan yaşlılar ise Pomak geleneklerini ve anılarını anlattı. 38 Yüzyıllar boyunca Rodop Dağlarının eteklerindeki yerleşim bölgelerinde yaşamış olan Pomak halkı, 93 Harbi ve devamındaki 1911-1912 Balkan Savaşları sonucunda imparatorluklar dönemi kapanırken köklü siyasal, toplumsal, ekonomik ve etnik değişimlerden ister istemez etkilenmişler ve bunun sonucunda yoğun göç dalgalarıyla ve sınır değişikliklerinin de gerçekleşmesiyle Türkiye, Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk gibi yoğun olarak yaşamış oldukları yerler başta olmak üzere Avrupa’nın ve Anadolu’nun farklı yerlerine mecburi göçlerle yerleşmek durumunda kalmışlardır. Yaşadıkları farklı topraklarda milliyetçilik akımının etkisi ile toplumsal barış yerini hakim ulusun diğer halkları baskı altına alma ve kendi dilini, kültürünü dayatarak kabul ettirme anlayışına bırakmıştır. 38 http://www.cografyamiz.com/pomaklar-izmirde-derneklesiyor.html 85 Pomak Enstitüsü tarafından hazırlanan Pomakları anlatan yeni broşür yayınlanmıştır.39 7.1. Bölüm Özeti Çalışmanın son bölümünde farklı kimlikler ve farklı ülkeler altında yaşayan Pomaklar hakim kültürün baskıcı gücünü kendi kimlikleri üstünde her zaman hissetmelerinin etkisi üzerine ve bunları yaşarken globalleşen dünyada kendi kimliklerini vurgulamak isteyen Pomakların Türkiye’de seslerini duyurmak için dernekleşmeleri, yaptıkları etkinlikler, amaçları gibi konulara değinilirken son yıllarda dernekleşmeye başlamış, kendilerinin deyimiyle bilinçleşme ve benliklerini kazanma adına birlikte hareket etme kararı alan Pomakların gerçekleştirmiş oldukları çalışmalara değinilmiştir. Eskişehir, Kırklareli/Lüleburgaz , İstanbul’da dernekleşen Pomaklar İzmir’de de dernekleşmeye gitmektedirler. Buralarda yapılan çalışmalara değinilmiştir. Trakya Pomak Kültür ve Dayanışma Derneği, Pomak Kültür Derneği ile ilgili bilgilerin yanında yapmış oldukları etkinliklere, üyelerine değinilmiştir. 39 Broşür için ekler kısmına bakınız. 86 8. SONUÇ Ünlü Fransız komutan ve devlet adamı olan Napolyon Bonapart’ın bir millet veya milliyet için söylemiş olduğu söz çalışmanın ana konusu olan Pomakların yaşadıklarını çok iyi özetler, “Milletlerin kaderini üzerinde yaşadıkları coğrafya belirler.” Balkan coğrafyası tarihten bugüne kadar her zaman patlamaya hazır bir bomba gibi dil, din ve kültürlerin karıştığı bir bölge olma özelliğini taşımaktadır. Bu coğrafyada yaşayan milli kimliklerin iç içe geçmişlikleri sonucu tespiti ve tanımı bile güçtür. Tarihten bugüne Balkanlarda siyasi istikrarın sağlanmış hali ve barışın yerini, millet ve milliyetlerin birbirlerine karşı üstünlük sağlama mücadeleleri yer almıştır ve bunlardan en fazla etkilenen birçok can ve mal kaybının yanında kültür kaybınada uğratılmaya çalışılmış Pomaklar gelmektedir. Balkanlar coğrafyası, tarihin her anında birçok farklı dil, din, ırk ve kültürün kesiştiği bir noktadır ve bunun doğal sonucu olarak da, çeşitli renklerin ve zengin bir kültürün varolduğu bir coğrafya haline gelmiştir. Renklilikerin ve zenginliklerin, Balkanlarda siyasi ve askeri olarak istikrarın hakim olduğu barış dönemlerinde huzurun ve hoşgörünün en iyi örnekleri yaşanırken, siyasi istikrarın bozulduğu dönemlerde ise, realistlerin dediği gibi “insan içinde varolan en vahşi hislerin devreye girdiği, kendi çıkarları için her şeyin mübah görüldüğü insanın iç dünyasında olan kötü hallerin’’ ortaya çıkma dönemleri ve ‘‘bizden olmayanı, bize benzemeyeni ortadan kaldırmayı hak olarak görme’’ dönemleri siyasi istikrarın ve karmaşanın yaşandığı zamanlarda Balkanlarda en büyük ve en korkunç örneklerini göstermiştir. Bu çalışmanın ana konusu olan, kimlik ve etnik kökenleri üzerinde son yüzyıldır üzerlerine siyasi ve bilimsel eksenli çalışmaların ağırlık kazandığı Pomakların köken ve kimlik tanımlama sorunu oluşturmaktadır. Pomaklar, Aren/Achiryan, Torbeş/Türkbaş ve Goralı gibi yaşadıkları ülkelere göre farklı adlarla anılırken, aynı dil, kültür ve inanca sahiptirler ancak geneli Müslüman olmakla birlikte Hıristiyan 87 Pomaklarda vardır. Farklı ve bir o kadar da yakın olan dilerinl, dinlerin, kültür ve ırkların harmanlaştığı Balkanlarda, insanlar birbiriyle tarihten bugüne öyle karışıp kaynaşmış ve zamanla benzeşmeye uğramışlardır ki, bugün onları birbirinden keskin hatlarla ayırmak güç bir hal almaktadır. Balkanlarda yaşayan insanlar günümüzde halen zorunlu göçlerin, zorla din ve milliyet değiştirmenin, zulüm ve baskının, soykırım yaşanan bir coğrafya olmanın etkilerini hala hissetmektedir. Balkan coğrafyasında yaşayan birçok halk bu olumsuz süreçten etkilenmiştir ve nesilden nesile bu yaşananlar aktarılmıştır. Ancak genelleme yapıldığında bu etkiyi en çok hissedenlerden biri Pomaklardır. Bunun nedesi ise bu coğrafyada, Pomaklar kadar kimliklerini koruma adına adeta ateşte kavrularak yeniden yeşermeye çalışan bir başka topluluk yoktur. Balkanların yaşadıkları beş farklı ülkelerinde onların kendilerini ne şekilde tanımladıklarına ve gerçekliklerine bakılmaksızın, yaşadıkları ülkelerde Bulgarlara göre Müslümanlaştırılmış Bulgar, Yunanlılara Müslümanlaştırılmış Yunan ve Helen, Makedonyalılara göre Müslümanlaştırılmış Makedon, Türklere göre Kuman-Kıpçak Türk boyundan gelen bir halk tanımlaması gibi farklı iddaların ortada bulunması ve üzerlerinde birçok baskı, zulüm ve asimilasyon politikaları uygulanmış olan Pomaklar, bugün de bakılacak olursa kendi kimliklerini tanımlamada son dönemlerde daha bilinçli hale gelmişlerdir. Yaşadıkları ülkelere göre Pomak, Torbeş, Goralı gibi isimlerle bilinen Pomaklar, esas olarak genel yaygın görüşte budur; Slav kökenli Müslümandırlar ancak çoğunluk olarak kendilerini Osmanlı döneminde Müslümanlığı seçtikleri için ve Türklerle bir arada yaşadıkları , Osmanlı’ya yardımcı kuvvet oldukları için kendilerini Türk olarak kabul ederler. Geçmişten günümüze kimliklerine yönelik her türlü baskı, işkence ve politikalara direnerek kimliklerinden vazgeçmemiş ve vazgeçirilemeyen bir topluluktur. Pomakların Balkanlara yerleşmesi diğer Slav kavimleriyle birlikte 5-6. yüzyıl dönemine denk gelmektedir. Balkan coğrafyasını büyük ölçüde istila etmiş ve ele geçirmiş olan Slav kavimleri o dönemde halklaşma sürecine girmemiş oldukları için kendi kavimsel isimleriyle anılmaktaydılar. Paganist inanca sahip olan bu Slav kavimleri daha sonra Hıristiyanlaşmaya başlayınca, seçtikleri mezheple88 re göre kendi aralarında ayrışmaya başlamışlardır. Sırplar Ortodoks, Hırvatlar Katoliklikle ayrışırken arada kalan diğer kesim ve özellikle Pomaklar Hıristiyanlığa, Zerdüştlüğün Balkan uyarlaması olan bir inanç biçimiyle, yani Bogomilizm denen inançlarıyla isyan etmiş ve 9. Yüzyılda ise kendi halklaşma süreclerini başlatmışlardır. Makedonya’daki Torbeş Pomaklarının ismi olan “Torbeş” ismi o dönemde, Pomak ismi henüz kullanılmadan önce kullanılmaya başlanmış eski bir isimdir. Pomakların Bulgarlaşmaya karşı ve kendi halklaşma sürecini başlatmasının asıl temelinde yatan ilk isyanlar, Slav kavimlerinin , Slav olmayan Bulgarlar içerisinde erimeye başlatılma çabalarına bir tepki olarakt doğmuş ve Rodopların Slav halkı olan Pomaklar, Bulgarlaşmaya karşı çıkmıştır. Bulgarlaşmaya karşı direnen Pomak kavimleri Slavlik özünü korumuşlar ve Bogomilizm inancınında ayırt edici etkisiyle de direnişe geçmişlerdir. Milliyetlerine göre farklılık gösteren tarihçilerin yorumları ise, Pomak kimliğinde bulunan unsurlardan yalnız birisiyle onları tanımlarken kendi milliyetlerine çekmektedirler ve Pomakların shaip oldukları diğer unsurları görmezden gelmektedirler. Örneğin: Çoğu Bulgar tarihçi Pomaklar ile ilgili konuda, dil unsurunun altını çizerek , Pomakların Hıristiyan âdetlerini koruduğunu savunmaktadırlar. Hatta, bazı Bulgar yazarlar, bazı Pomakların evlerinde İncil sakladıklarını ve gizli olarak Hıristiyan ibadetleri yaptıklarını iddia edebilmişlerdir. Bazı Türk yazarlar ise, Pomakların dil ve kültür boyutuna ilişkin olan bağlarını görmezden gelerek, ortak unsur olan din unsurunun, yani Pomakların Müslüman olmalarının altını çizmişlerdir. Hatta bazı Türk yazarlar, Pomakların anadil olarak Pomakça konuştukları olgusunu bile inkar edebilmişlerdir. En yaygın tanıma göre, “Pomak” kelimesi, Slavca “pomagam (yardım etmek)” fiilinden gelmekte ve “yardımcı” (pomagaci) gibi bir anlama gelmektedir. Pomaklar Makedonya’da bazen “Torbeşi” ve sıklıkla da “Poturi” olarak isimlendirilirler. Rodoplarda Pomaklara “Agarjani” veya “Achrjani” dendiği de olur. Rodoplardaki Pomaklar, bu yörede, Bozok ve Çepni adlarıyla tanıdığımız Yörüklerle komşu olmuşlardır. Türklerin arasında faaliyet gösteren Âhîlik örgütünden Pomakların da etkilendikleri görülmektedir. Rodop Pomaklarının ken89 dilerine Agaryani veya Aharyani demeleriyle Âhîlik arasında ilgi ve bağ sezilmekte, Pomakların bu adı Âhîlik etkisiyle almış olabileceklerine ihtimâl verilmektedir. Burada Aharyani deyince, “Âhî Evrân”ın hatırlanması gerçekten dikkat çekici ve düşündürücü bir husustur. Bulgar yazarlarının kullandıkları Balgarite Mohamedani veya Balgaro-Mohamedanite (Bulgar Müslümanları veya Müslüman Bulgarlar) gibi isimlendirmeler, 1870 öncesi hiçbir şekilde bilinmeyen, sonradan uydurulmuş terimlerdir. Pomaklar Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonucunda tarihinin en büyük soykırımına uğramış ve yaşadığı toprakları terk ederek bugünkü Türkiye sınırları (o dönemde halen Osmanlı topraklarıydı) içerisindeki yerleşim alanlarına gelmiştir. Halen günümüzde bundan dolayı diğer tüm parçalardan göçle gelerek Türkiyede toplaşmış olan 2-3 milyon Pomak kökenlinin yaşadığı tahmin edilmektedir. Çalışmanın ana konusu olan Pomak halkının kimlik tanımlamasının tarihsel süreçte ele alınması, Pomak kimlik tanımlamasının farklı bakış açılarına yer verilerek karşılaştırılması bu çerçevede Balkanlarda ve Türkiye’de yaşamını sürdüren Pomakların tarihine, kültürüne, yaşamış oldukları farklı ülkelerde gördükleri asimilasyon politikalarına direnişlerine, 93 Harbi içinde yaşadıkları soykırıma ve sonrasında kurmuş oldukları Timraş Cumhuriyetine, günümüzde Pomakların dernekleşme hareketlerine ve beş Pomakla yapılan görüşmelerin yer verilmesi Pomakların yakından sağlanmasına ve bu bağlamda konunun derinlemesine birincil kaynaklardan ele alınmasına yardımcı olmuştur. Balkanların beş bölgesinde yaşayan Pomakların ; Türk mü, Bulgar mı, Yunan mı, Makedon mu , Slav mı, oldukları sorununa ilişkin cevaplar aranmakla beraber Pomakların tarihi ve kültürü parçaları birleştirmek için ele alınacaktır. Çalışmada amaç Pomakların kimlik tanımlamasının farklı görüşleri karşılaştırarak kendi savundukları görüşü aydınlatmaktır. Çalışmanın varmak istediği sonuç ise Pomakların ve kültürlerinin yeni bir oluşum olmadığını, farklı milliyetçi yaklaşımlara rağmen kendilerinin kimlik tanımlamalarından yola çıkarak tarihi süreçte var olma çabalarını uluslararası konjonktürde incelemektir. 90 Balkanlar savaş ve kaoslarla anılan bir coğrafya olmaktan çıkar, barış ve huzurun hakim olduğu coğrafya olarak adlandırmak isteniyorsa, var olan farklılıklarına saygı duyumalı, yaşayan farklı halkların, dinlerin, dillerin ve kültürlerin bu zenginliklerin ortak bir kültür ve medeniyetin unsuru haline getirmeli , tarihte yaşanılan baskı, zulüm, soykırım ve savaş gibi kötü olayların kültürel benimseme ve kabullenme ile yoğurulması sonucu Balkan coğrafyası huzurun beşiği olma yolunda büyük adım atacaktır. Balkanların Türkiye, Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk ve Kosova’da dahil olmak üzere ülkelerinde yaşayan Pomaklar farklı adlarla anılıp tek bir kimliksel özellikleriyle farklı milletlere bağlanmaya çalışılan bir halk olmasının yanında her zaman kendi kültürünü korumaya çalışmıştır. Tükiye’de yaşayan Pomakların hiçbir ayrılıkçı hareketleri ya da toprak talepleri olmamıştır tarihten gelen adları üzerinde yardımcı olan bu halk Türkleri arkalarından bulmamış, kardeş bilmiş ve dini ortaklık bağı dolayısıyla kendini Türk olarak adledmiştir. Dünyanın her yerinde birçok medeniyet, kültür, dil, din ,ırk, gelenek ve görenekler vardır küçük bir dünya örneği diyeceğimiz Balkanlar bunlara tarihten bugüne kadar şahit olmuştur. Barış ve huzurun sağlanması isteniyorsa herkes farklılıklara saygı duymalı, baskı, zulüm zorla asimile çalışmaları yerine Osmanlı’da en önemli politikalardan biri olan hoşgörü politikası benimsenmelidir. Aidiyet unsurunun önemli olması yanında gerçekler tek bir kimliksel özellik tarafından çarpıtılmamalı globalleşen dünyada farklılıklara saygı gösterilmeli ve milliyetçilik adı altında soykırımlar, zulümler görmezden gelmeler yapılmazsa dünya da daha huzurlu ve barışçıl bir ortam sağlanmış olur. Çalışmanın ana konusu olan Pomaklar Türkiye’de dernekleşme hareketlerini kendi kimliklerinin, dillerini, geleneklerini unutmamak, Trakya ve Anadolu’da yaşayan Pomaklar ile iletişime geçip birbirleri arasında bağ kurmaya , kültürlerini tanıtmaya ve seslerini duyurmaya farklı olduklarını ve unutulan hatta bilinmeyen yanlarını göstermek için dernekleşme hareketine girmişlerdir. 91 9. EKLER Timraş Cumhuriyeti’nin kurulduğu alanın haritası40 40 http://www.demokrathaber.net/tarih/pomak-timras-cumhuriyeti-133yasinda-h8866.html. 94 Timraş Cumhuriyeti bayrağı41 41 http://pomaknews.com/?p=1130. 95 Timraş Cumhuriyeti haritası 2.42 42 http://pomaktarihi.blogspot.com/2007/04/pomak-timras-cumhuriyeti.html. 96 43 43 http://pomaknews.com/?p=4543. 97 Bulgaristan’da doğmuş Pomak olan daha sonra 1930’lu yıllarda Edirne’ye göç etmiş olan solda Büyük dedem Şevket Özcan ve erkek kardeşi Ali Osman Soygel. Soy isimlerinin farklı olmasının nedeni soyadı kanunuyla Türkiye’ye göç ettikten sonra farklı soyadlarını almış olmalarıdır. 98 Pomak Enstitüsü’nün Pomakları tanıtmak için basmış olduğu broşürün dış yüzü 99 44 44 http://pomakiskainstitutet.pomaknews.com/?p=21. 100 Rodop Bölgesi Pomakları 101 Büyük halam ve ailesi 1930 Bulgaristan 102 45 1932 yılı Rodop Pomakları 45 http://www.pinterest.com/pin/31243791137389472/. 103 46 Düğün öncesi yüzü beyaz kalıp gibi boyandıktan sonra renkli desenlerle süslenen Pomak gelini ve yakınları. (Bulgaristan) 46 http://www.chinarweb.com/?lang=tr&controller=news&id=452. 104 47 47 http://www.yousaytoo.com/how-the-world-gets-married-in-photos-21pics/1928341 105 48 Pomak Gelini 48 http://cosmicmachine.blogspot.com/2011/05/jewel-bride.html .( yapılışına ve farklı hallerine bu siteden ulaşabilirsiniz) 106 10.KAYNAKÇA Kitaplar AlEXANDRİS, Alex, Din ve Etnitisite:Yunanistan ve Türkiye’deki Azınlıkların Kimlik meselesi, Hirschon, Renee, Ege’yi Geçerken 1923 Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi,2,İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2007 ALP, İlker, Pomak Türkleri (Kumanlar-Kıpçaklar), Trakya Üniversitesi Yayınları,Edirne, 2012 AYDINLI, Ahmet, Batı Trakya Faciasının İç Yüzü, Akın Yayınları, İstanbul, 1971 BOZOV, Salih, İsimleri Uğruna, Sultangazi Belediyesi Yayınları,İstanbul, 2010 ÇAVUŞOĞLU, Halim, Balkanlar’da Pomak Türkleri Tarih ve SosyoKültürel Yapı, Ankara: KÖKSAV Yayınları,1993 EREN, A. Cevat , “Pomaklar”, İslâm Ansiklopedisi, 9. Cilt, MEB, Eskişehir, 1997 GÖZLER, Kemal, Les Villages Pomaks de Lofça, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2001 HAMZAOĞLU, Yusuf, Balkan Türklüğü Araştırmalar, İncelemeler (Makedonya, Sırbistan, Hırvatistan), Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2000. 107 MEMİŞOĞLU, Hüseyin, Balkanlarda Pomak Türkleri, Türk Dünyası Araştırmaları Yayınları, İsyanbul, 1999 OKUTAN, M.Çağatay, Teori ve Uluslararası Metinlerde Azınlık Tanımı, Ankara Üniversitesi, SBF Dergisi ÖZÇELİK, Selahittin, Balkanlarda Kimlik Arayışı Bulgar Terör Örgütünün Anatomisi, İlgi Yayınları,İstanbul, 2006 BOZOV, Salih, İsimleri Uğruna, Sultangazi Belediye Yayınları, İstanbul, 2010 TEKİN, Talât, Tuna Bulgarları ve Dilleri, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1987 TURAN, Çimen-PEKİN, Müfide-GÜVENÇ, Sefer, Belleklerdeki Güzellik Mübadele Türküleri Makedonca-Pomakça-RumcaTürkçe-Vlahça Derlemeler, Lozan Mübadilleri Vakfı Yayınları, İstanbul, 2007 İnternet Kaynakları http://www.academia.edu/473016/Bulgaristanda_Gec_Kalmis_ Milliyetcilik http://www.balkanlar.net/index.php?iden=139&ind=reviews&o p=entry_view http://www.balkanincileri.gen.tr/index.php?option=com_conten t&view=article&id=104:pomak&catid=42:guncel&Itemid=63 http://www.birdunyabilgi.org/pomaklar-kimdirpomaklarintarihipomaklar-hakkinda-bilgi http://www.cografyamiz.com/pomaklar-izmirdederneklesiyor.html 108 http://www.chinarweb.com/?lang=tr&controller=news&id=452 http://cosmicmachine.blogspot.com/2011/05/jewel-bride.html Kenar, İbrahim, Pomak Timraş Cumhiriyeti Bugün Kurulmuştu, 2012. http://www.demokrathaber.net/pomak-timras-cumhuriyetibugun-kurulmustu-makale,5183.html Aşkın, Muhittin, Giydirilmiş Kimlikler. http://edergi.atauni.edu.tr/index.php/SBED/article/viewFile/431/425 http://fikiryolu.net/index.php?option=com_content&view=articl e&id=2923:rumel-pomak-muhacrlernn-kurduuskan-edld-osmanyekavakalan-koeyue-zmr-bayindir-cinardb-ve-1904-yili-osmanli-nuefussayimi-&catid=122:necat-cetin&Itemid=151 http://www.kircaalihaber.com/?pid=3&id_news=8722 Gözler, Kemal, Lofça Pomakları http://www.kemalgozler.com/lofca-pomaklari.htm http://milliyetcilik.nedir.com/ http://www.pinterest.com/pin/31243791137389472/ http://www.pomak.eu/tr/content/pomaklar-kimdir http://www.pomak.eu/board/index.php?topic=3376.0 http://www.pomak.eu/board/index.php?topic=120.0 http://www.pomak.eu/board/index.php/board,25.0.html http://www.pomak.eu/board/index.php?topic=85.0 http://www.pomak.eu/board/index.php/topic,2678.0.html http://www.pomak.eu/board/index.php/topic,2547.0.html http://www.pomak.eu/board/index.php?topic=3504.0 http://www.pomakbulten.com/?Syf=18&Hbr=412592&/Pomakl ar-tarih-boyunca-egemen-b%C3%B6lge-%C3%BClkelerinini%C3%A7-ve-d%C4%B1%C5%9Fpolitikalar%C4%B1%C3%A7er%C3%A7evesinde-istismara u%C4%9Fram%C4%B1%C5%9F-bir-topluluktur 109 http://pomakcaogreniyorum.blogspot.com/p/gunlukkonusmalar.html http://pomak-pomaklar.blogspot.de/ http://pomakhalkakademisi.blogspot.com/p/blog-page.html http://pomakhalkakademisi.blogspot.de/p/blog-page_1591.html http://pomakiskainstitutet.pomaknews.com/?p=216 http://pomakkulturu.blogspot.com/ http://pomaknews.com/?p=1130 http://pomaknews.com/?p=7821 http://pomaknews.com/?p=4543 http://pomaknews.com/?p=529 http://pomaknews.com/?p=8463 http://pomaknews.com/?cat=55 http://pomaknews.com/pomashkiselo/ http://pomaknews.com/pomashkiselo/?p=634 http://pomaknews.com/?cat=46&paged=3 Kenar, İbrahim, Pomak Olmak, 2007. http://pomaknews.com/?p=7736 http://pomakkulturu.blogspot.com/ http://pomaknews.com/?p=5921 http://http://pomaktarihi.blogspot.com/2007/04/pomak-timras cumhuriyeti.htmlpomaktarihi.blogspot.com/2008/12/ekslavonlar.html http://pomaktarihi.blogspot.com/2007/04/kaypedilen-kimlikpomaklar.html http://pomaktarihi.blogspot.com/2011/04/pomaklar-uzerinedusunceler-1.html http://pomakkulturu.blogspot.com/2007/04/sedenka.html http://pomakkulturu.blogspot.com/2007/04/pomaklardabogomilizm-ve-hurafelere.html http://pomakkulturdernekleri.blogspot.com/p/blog-page.html 110 http://pomak72.blogcu.com/etiket/pomaklar http://sessizliginsesleri.blogspot.com/2012/01/bulgarlar-vepomaklar-2-mete-esin.html Öztürk, Nazmiye, Asçıkoca, Haldun, Osmaniye Beldesi Pomak Evleri Üzerine Çevresel, Mekansal- Progromatik ve Yapısal Bir Değerlendirme, Uluslararası Sosyal Arastırmalar Dergisi, Cilt: 6 Sayı: 25. http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt6/cilt6sayi25_pdf_ozelsa yi/ozturk_nazmiye.pdf http://tr.wikipedia.org/wiki/Pomaklar http://tr.wikipedia.org/wiki/Pomak%C3%A7a http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/pomaklar http://www.yousaytoo.com/how-the-world-gets-married-inphotos-21-pics/1928341 111