sosyoekonomik düzey ile miyokard infarktüsü ve post miyokard

advertisement
T.C.
Sağlık Bakanlığı
Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Aile Hekimliği
Koordinatör Şef:4.Dahiliye Klinik Şefi Doç.Dr. Mustafa YENİGÜN
Tez Danışmanı: 5.Dahiliye Klinik Şefi Uzm.Dr. Fuat ŞAR
SOSYOEKONOMİK DÜZEY İLE MİYOKARD
İNFARKTÜSÜ VE POST MİYOKARD
İNFARKTÜSÜ KOMPLİKASYONLARI
ARASINDAKİ İLİŞKİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
(Uzmanlık Tezi)
Dr. Ahmet YILDIRIM
İstanbul-2008
1
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ
3
GİRİŞ VE AMAÇ
4
GENEL BİLGİLER
5-17
MATERYAL VE METOD
17-32
TARTIŞMA
33-35
ÖZET
36-37
KAYNAKLAR
38-46
2
ÖNSÖZ
Asistanlık sürem boyunca bizden desteğini esirgemeyen Koordinatör şefimiz Sayın
Doç.Dr. Mustafa YENİGÜN’e en içten teşekkürlerimi sunarım.
Klinik bilgi ve tecrübelerinden büyük ölçüde yararlandığım, üzerimde hakkı
ödenmeyecek emekleri olan 5. Dahiliye Klinik Şefi Uzm.Dr. Fuat ŞAR, Çocuk Sağlığı ve
Hastalıkları Klinik Şefi Prof.Dr. Murat ELEVLİ’ye, I. Cerrahi Kliniği Şefi Doç.Dr. Sefa
TÜZÜN’e, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği Şefi Uzm.Dr. Ahmet ÇETİN’e, Bakırköy
Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi K-2, Kat-2. Psikiyatri Kliniği Şefi Uzm.Dr. Latif
ALPKAN’a içtenlikle teşekkür eder, en derin saygılarımı sunarım.
Üç yıllık eğitimim döneminde anlayış ve uyum içinde çalıştığım, katkıları ile beni
yönlendiren, yardım, destek ve dostluklarını her zaman hissettiğim değerli UZMANLARIMA
ve ASİSTAN arkadaşlarıma çok teşekkür ederim.
Ayrılmaz parçamız olan, onlardan çok şey öğrendiğim tüm değerli HEMŞİRE
arkadaşlarıma, her zaman yardımcımız olan, güler yüzlü tüm sevgili SEKRETER ve
YARDIMCI PERSONEL arkadaşlara teşekkür ederim.
Her zaman ve her koşulda yanımda olan, beni yetiştirip bugünlere getiren, beni ben
yapan, fedakar, hakkı ödenmez sevgili anne, babam ve tüm AİLE BİREYLERİME de çok
teşekkür ederim.
Dr. Ahmet YILDIRIM
İSTANBUL-2008
3
GİRİŞ ve AMAÇ
Myokard infarktüsü batı ülkelerinde mortalite ve morbidite nedeni olarak ilk sıralarda
bulunmaktadır. Tanı ve tedavideki gelişmelere rağmen myokard infarktüsü gelişmiş ülkelerde
bir halk sağlığı problemi olmaya devam etmektedir (1). Türkiye’de de kalp hastalıkları ölüm
nedenlerinin başında yer almaktadır. Koroner kalp hastalığı Avrupa ülkelerinde 45 yaş üstü
erkeklerde ve 65 yaşın altı kadınlarda birinci sıradaki ölüm nedeni olarak yer almaktadır (2).
Bunun en önemli nedeni düşük sosyoekonomik gruplarda kötü beslenme alışkanlıkları, sigara
kullanımının ve şişmanlığın daha fazla olmasıdır.
Türk Kardiyoloji Derneği tarafından 1990 yılından bu yana yürütülen TEKHARF
çalışmasıda Türkiye’de yaklaşık 2 milyon kişide koroner arter hastalığı bulunduğu tahmin
edilmektedir. Koroner kalp hastalığının ülkemizde yıllık mortalitesi erkeklerde %0.51,
kadınlarda ise %0.33 tür (3).
Sosyo ekonomik seviye ile myokard infarktüsü arasında yakın ilişki olduğuna dair çok
çeşitli çalışmalar vardır. Türkiye’nin gelişen sosyal hayatı içerisinde sanayileşmenin getirdiği
stres ve buna bağlı risk myokard infarktüsü meydana gelmesinde önem teşkil etmektedir.
Türkiye’nin 1950’li yıllardan itibaren tarım toplumundan giderek sanayi toplumuna
yönelmesi toplumda bir çok hastalığın oluşumuna temel teşkil etmiştir. Myokard infarktüsü
risk faktörlerinin sanayi toplumu içinde kendini daha belirgin hale getirdiği bir gerçektir.
Özellikle stres başlı başına bir risk faktörü olarak kalp hastalıklarında etkin olmaktadır. Biz
yapmış olduğumuz bu çalışmada sosyoekomik düzey ile myokard infarktüsü ve post myokard
infarktüsü komplikasyonları arasındaki ilişkiyi değerlendirmeye çalıştık.
4
GENEL BİLGİLER
AKUT MİYOKARD İNFARKTÜSÜ: Miyokard infarktüsü uzamış iskemi sonucu oluşan
irreversib kalp kası nekrozudur. Günümüzde en önde gelen ölüm sebeplerinden biridir.
Mİ’nün derecesi miyokard oksijen talebi ile koroner kan akımı arasındaki dengesizliğin
derecesi ve süresi ile yakından ilişkilidir, infarktüsün sonuçları, nekroze olmuş miyokard
yaygınlığına bağlıdır. Elektrokardiyografik olarak Q dalgalı ve Q dalgasız MI olmak üzere
ikiye ayrılır (4,5).
ETYOLOJİ: MI’nün %90’dan fazlası ateroskleroz sonucu daralmış koroner arteri tıkayan
akut trombüs meydana gelir. Miyokard infarktüsünü hazırlayan ateroskleroz dışı faktörler
(koroner spazm, koroner emboli, koroner arter diseksiyonu, konjenital koroner arteriovenöz
fıstüller, vaskülitler, kan viskozite artışı, aort darlığı gibi miyokard oksijen talebinde aşın
artış) de rol oynar. Gençlerde veya koroner risk faktörü olmayan kişilerde görülen
AMI’lerinde ateroskleroz dışı diğer nedenler akla getirilmelidir (5,6).
FİZYOPATOLOJİ: AMI’lerinin önemli kısmında neden; aniden oluşan koroner arter
oklüzyonudur. Aterosklerotik plak üzerine intrakoroner trombüs oluşumu sonucu koroner
oklüzyon gelişir. Myokard nekrozu oluşabilmesi için iskeminin uzun süreli (>30 dk)olması
gerekmektedir. Ani total oklüzyon transmural infarktüs yapabilir. Arteriyel oklüzyon subtotal
ise veya rekanalizasyon erken gelişmişse yahut kollateral kan akımı bir derece gelişmişse
hasar subendokardiyuma sınırlı kalabilir.
İnfarktüste, şiddetli iskemi durumunda hücre ölümü gelişir. Miyokarda doğrudan kan
sunan damarın oklüzyonu sonucunda hücre ölümü hızlı olur. Komşu dokularda ise
yakınlardaki arteriel damarlarla perfüze olmaları nedeniyle nekroz hemen gelişmez (7). AMI
sonucu oluşan fizyopatolojik olayları 2 evreye ayırmak mümkündür:
• Akut infarktüs sırasında oluşan erken değişiklikler
• Miyokardın rekonstrüksüyonu sırasında meydana gelen geç değişiklikler (remodeling olayı)
5
Erken değişiklikler, miyokard kontraktiletesi üzerine oksijen eksikliğinin fonksiyonel
etkisi ile oluşur. Bu değişiklikler koroner oklüzyondan sonra (2 dakika içinde ) başlar ve 2-4
gün içinde miyokard koagülasyon nekrozunun oluşması ile sonlanır.
Myokard infarktüsü sıklıkla subendokardiyumdan başlar ve epikarda doğru yayılır.
İnfarktüsün erken döneminde miyokard kontraktilitesi azalınca kalp debisi azalır kalp kası
hücrelerinin kontraksiyonu kaybolur; hipokinezi, akinezi, diskinezi ve anevrizma gelişebilir.
AMİ’nün geç döneminde (>5 gün); nekrotik miyokard makrofajlar tarafında temizlenir ve
kollajen depozisyonu ile skar dokusu gelişir, infarktüsten 7 hafta sonra fibrozis ve skarlaşma
tamamlanır (8).
ATEROSKLEROZUN PATOGENEZİ: Ateroskleroz musküler arterlerin yavaş seyirli
progresif bir hastalığıdır. Arter duvarından başlayıp lümenin tıkanmasıyla sonuçlanabilen bir
süreci içerir. Aterosklerozlu hastalarda hastaların koroner veya karotis arterlerinde erken
yaşlarda intimal lezyonların olduğu tespit edilmiştir..
Normal arterin yapısı:
Normal arterin yapısı üç tabakadan oluşur:
1-İntima
2-Media
3-Adventisya
İntima: Tunika intima arterin en iç tabakasıdır. Endotel hücrelerden oluşan tek tabaka bir
yapıdadır. Arteriyal endotel hücreler hemostazda önemli görevleri vardır. Endotel hücreler,
uzamış temas sırasında kanı sıvı şekilde tutan tek tabakadır..
Endotelyal tabaka tip 4 kollajen, laminin, fibronektin ve diğer ekstrselüler matriksten
oluşan bazal tabaka üzerine yerleşmiştir. Tunika intima internal elastik membran ile tunika
mediyadan ayrılır (9).
Tunika Mediya: Tunika mediya, mediya ve internal elastik laminanın altında yer alır.
Müsküler arter duvarının en kalın tabakasıdır. Kollajen, elastin ve proteoglikanlardan oluşan
bir matriks içinde düz kas hücrelerinden meydana gelir. Mediyanın düz kas hücreleri kasılıp
gevşeyerek damar içindeki kan akımının düzenlenmesini sağlar (10).
6
Adventisya: Adventisya en dış tabakadır. Artere kan sunan kan damarları (vaso vasorum),
sinirler ve lenfatiklerle birlikte fibroblastlar ve mast hücrelerinden meydana gelir (10).
ATEROSKLEROZ’DA DAMAR DUVARINDAKİ DEĞİŞİKLERİN PATOLOJİSİ:
Endotel hücreleri arasındaki bağlar, albuminden daha büyük moleküllerin geçişine izin
vermeyecek kadar sıkıdır. Lipoproteinler albuminden çok daha büyük olduğundan endotel
bariyerini
ancak
transitoz-yani
plazma
vezikülleri
aracılığıyla-geçebilirler.
Endotel
zedelendiğinde, bu bariyer özelliğinin bozulduğu ve lipoproteinlerin subendotele geçişinin
hızlandığı öne sürülmüştür. Ancak aterosklerozun gelişimini hızlandıran esas basamağın
serbest lipoprotein girişi değil, bundan sonra gelişen olaylar olduğu çalışmalarda
gösterilmiştir (11).
Normal endotel lökositlerle adezyona dirençlidir. Hiperkolesteroleminin başlangıcında
lökositler endotele yapışarak intimaya girerler ve köpük hücrelerine dönüşürler.
Aterosklerotik lezyonlarda monositlere ek olarak T-lenfositlerde birikir.Endotel hücrelerin
yüzeyinde eksprese olan lökosit adezyon molekülleri, monosit ve T- lenfositlerin endotele
adezyonunu regüle ederler (12).
Aterogenezde İnflamasyonun Mekanizmaları: Aterogenezin erken döneminde arteriyal
duvarda toplanan makrofajlar, köpük hücre oluşumu dışında sitokinler, kemokinler, çeşitli
ekizanoidler ve platelet-activating factor gibi proinflamatuar mediyatörleri üretirler. Bu
fagositik hücreler ayrıca süperoksit anyon gibi oksidan türlerin kaynağını oluştururlar (13).
Bireyin aterojenik faktörlere cevabını sıklıkla genetik yapı belirler. Çevresel faktörler plak
ilerleme hızını belirgin şekilde etkileyerek koroner İKH gelişip gelişmeyeceğini belirler.
Ateroskleroz oluşumu büyük oranda açıklanamamıştır (13). Ateroskleroz risk faktörleri olarak
bilinen (hiperlipidemi, hipertansiyon, sigara v.b.) genetik ve çevresel koşullar içerisinde
başlayan moleküler ve hücresel değişiklikler ile gelişen çok çeşitli etyolojiye sahip bir
hastalıktır. Bilinen risk faktörleri aterosklerozdaki değişkenliğin yalnızca bir kısmını
açıklayabilmektedir. Bu durum arter duvarı düzeyinde etkide bulunan başka etmenlerin
ateroskleroza
yatkınlığı
etkileyebileceğini
düşündürmektedir
(14).
Aterosklerozun
komplikasyonlarının gelişmesinde endotel yapısının patolojik değişiminin önemli rolü vardır
(15). Normal insan intiması endotel hücreleriyle örtülüdür ve içerisinde düz kas hücreleri,
izole makrofajlar, nadiren mast hücreleri ve ekstrasellüler matriks içerir (16). Aterosklerozda
7
intimal kalınlaşma vardır (17). Bu intimal kalınlaşmalar ateroskleroz oluşumu için iyi bir
zemin oluşturur (18). Kolesterol yüksekliği ile birlikte endotel altında lipid birikimi ve
endotel yüzeyinde lökosit adezyon moleküllerinin ekspresyonunun başlar (18). Plazmada
LDL-kolesterol yüksekliğinde LDL-kolesterol endoteli geçerek intimaya yerleşir (19). Arter
duvarınadaki patolojik değişiklikler Tip1, Tip2, Tip3, Tip4, Tip5 olarak sınıflanmıştır. Tip IV
ve tip V lezyonlar klinik açıdan en tehlikeli aterosklerotik plaklardır. Tip VI lezyonlara
“komplikasyonlu plak” adı verilmektedir (20). Koroner arterde de klinik oluşturacak derecede
oklüzyonu plaktaki yırtılma başlatmaktadır; yırtıldıkları sırada bu plakların ortalama % 50’si
darlığa yol açar (21). Plakta yırtılma olduğunda doku faktörü ve kollajen, trombositleri
uyararak kümelenmelerine ve aktive olmalarına neden olur (22). Yırtılan başlık lümen içine
uzanabilir (23). Lipid içeriği plak hacminin % 50’sinden fazlasını oluşturan makrofaj
yoğunluğu yüksek, düz kas hücre yoğunluğu az olan plakların rüptür eğilimi yüksek plaklar
olduğu saptanmıştır (24).
Lipid birikimi, makrofaj infiltrasyonu ve düz kas hücre eksikliği plağı kararsız hale
getirerek yırtılmaya duyarlı hale getirir (25,26). Plak içine kanama, lümen trombozu veya
vazospazm akımın aniden tıkanmasına yol açarak akut koroner sendromlara yol açabilir (27).
Klinik durum miyokard iskemisinin şiddet ve süresine bağlıdır (28,29). Myokard
enfaktüsünün süre ve şiddeti çeşitli faktörlere göre değişkenlik gösterir (30).
KORONER ARTER HASTALIĞI RİSK FAKTÖRLERİ: Sağlıklı kişiler üzerindeki
çalışmalarda, daha sonra koroner arter hastalığının (KAH) ortaya çıkışı ile ilgili olduğu
saptanan bazı özellikler söz konusudur ve bu özellikleri tanımlamak için yaygın olarak risk
faktörü terimi kullanılmaktadır (31). Risk faktörü (RF) terimi, yaşam biçimi, biyokimyasal ve
fizyolojik özellikler durumundaki değiştirilebilir nitelikteki faktörleri, yaş, cinsiyet ve kalıtım
gibi değiştirilmesi olanaksız faktörleri kapsar.
Bireyin geleceğinde KAH riskinin artışına eşlik eden faktörler:
A. Bireysel özellikler (değiştirilmeleri yada giderilmeleri olanaksız):
1. Cinsiyet
2. Yaş
3. Aile öyküsü
4. Özgeçmişte KAH varlığı
B. Biyokimyasal veya fizyolojik özellikler:
8
1. Obezite
2. Düşük HDL-kollesterol seviyesi
3. Yüksek kan basıncı
4. Trombojenik faktörler
5. Hiperglisemi/Diyabetes Mellitus
6. Yüksek plazma kolesterol
7. Yüksek plazma trigliserit seviyesi
C.Yaşam biçimi:
1. Doymuş yağ,kolesterol ve kalorisi bol diyetle beslenme alışkanlığı
2. Sigara içmek
3. Aşırı alkol kullanmak
4. Fiziksel inaktivite
KAH’ın etiyolojisinin multifaktöriyel bir doğaya sahip olması ve gelecekte KAH’na
ilişkin olayların gelişme riskinin bulunması büyük önem taşır. Belli bir kişide KAH riskinin
uygun biçimde belirlenmesi için, her bir RF nün varlığı veya yokluğu yanında, derecesi de
belirlenmeli; bu kapsamda, değiştirilemeyen RF’lerine karşılık varolan RF’lerinin
değiştirilmesi ile neler sağlanabileceği hesaplanmalıdır (32).
Birden çok risk faktörü bir araya geldiğinde bunların toplam olumsuz etkileri, bireysel
etkilerinin toplamından çok daha büyük olmaktadır (33).
1. Yaş ve Cinsiyet: Erkeklerede 45 yaş, kadınlarda 55 yaş üzerinde KAH görülme sıklığı
artmaktadır. KAH kadınlarda 10 yıl daha geç başlamaktadır. Yaslanmayla birlikte KAH’ ın
mortalitesi de giderek artmaktadır (34).
Diger risk faktörlerinde oldugu gibi yaşın da KAH riskine katkısı diğer risk faktörleri
ile birlikte olduğunda çok daha anlamlı olur (35).
2.Pozitif Aile Öküsü: KAH’ın ailesel geçişi olduğu açıktır ve pozitif aile öyküsü KAH için
bağımsız bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir (36).
9
3.Kan Lipitleri:
a-Total kolesterol ve LDL- kolesterol: Plazma kollesterolünün %60-70 i LDL-kolesterol
(LDL-K) fraksiyonu tarafından taşınır (37). Bilimsel çalışmalarda yaygın olarak total
kollesterol (TK) yerine LDL-K ölçümlerine yer verilir. Kolesterol düzeyi ile koroner olay
riski arasındaki ilişki, diğer lipid risk faktörleri (özellikle HDL –kolesterol ) ve lipid dışı risk
faktörlerince oldukça değişebilmektedir.
Klinik çalışmalar kolesterolü düşürmenin, koroner mortalite ve morbiditeyi azalttığı
gösterilmiştir. Plazma TK ‘ünde ortalama %10 luk bir düşmenin koroner olay riskinde
ortalama %20 lik bir azalmaya yol açtığı tespit edilmiştir (38). Orta çaptaki plaklar yırtılma ve
klinik bir olaya neden olma olasılığı en yüksek olanlardır (39).
b-HDL-kolesterol: Plazma HDL-K düzeyi ile koroner olay gelişme riski arasında güçlü ters
bir ilişkinin varlığı bilimsel çalışmalarla göstermerilmiştir (40). Bu tersine ilişki hem erkekler
hem de kadınlar için geçerli olup, koroner hastalarında da asemptomatik kişilerdeki kadar
güçlüdür (41,42).
Üretken çağdaki kadınlar erkeklere göre ortalama olarak yaklaşık 8-12 mg/dl daha
yüksek bir HDL- K düzeyine sahiptir. Bu fark, yaşla azalma eğilimi gösterse de, menapozdan
sonra da devam eder.Bu gerçek, kadınların KAH’na karşı görece korunmuş olduğunu kısmen
açıklar.
Sigara, obesite ve fiziksel inaktivite plazma HDL-K nü azaltır, bu risk faktörlerinin
giderilmesi ise bu etkilerini tersine çevirir (43). Total ve LDL kolesterolün yüksek olması,
yüksek dansiteli lipoprotein (HDL) kolesterolün düsük olması KAH için bagımsız risk
faktörüdür (44).
Total kolesterol ve LDL kolesterol düzeyi ne kadar yüksekse KAH riski o kadar fazla,
ne kadar düsükse KAH görülme riski o kadar azdır (45). Total kolesterolde %1’ lik bir azalma
koroner olaylarda %2’ lik bir azalmaya neden olur. HDL kolesterol düzeyleri ile KAH
görülme riski arasında ters bir iliski vardır. HDL kolesterolün 65 mg/dl’ nin üzerinde olması
KAH gelisimi için negatif bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir (46).
c-Trigliseridler (TG): Plazma TG düzeyinin KAH’ta bir risk faktörü olarak önemine ilişkin
çok çelişkili yorumlar yapılmıştır (47). HDL-K düzeyleri TG düzeyleri ile ters yönde değişme
eğilimi taşır (48). Yükselmiş olan plazma TG leri ve TG ten zengin lipoproteinler altta yatan
10
bir bozukluğun işareti gibi görünmektedir. Bu duruma küçük, aterojenik, yoğun LDL-K
partiküllerinin
aşırı
bir
üretimi
eşlik
eder
(49).
Epidemiyolojik
çalışmalar,
hipertrigliserideminin (plazma TG >150 mg/dl), 5 ten büyük TK/HDL-K oranına ve düşük
HDL-K düzeylerine (erkeklerde< 40 mg/dl ve kadınlarda <50 mg/dl) eşlik etmesinin KAH
riskinin habercisi olduğunu gösterir (50). Plazma TG düzeylerindeki artışa eşlik eden diğer
metabolik değişiklikler de kardiyovasküler hastalık riskini olumsuz biçimde etkileyebilir (51).
4.Hipertansiyon: Hipertansiyon beyin, kalp, çevresel damarlar ve böbrekleri etkileyen
vasküler patolojilere neden olur (52,53). Spesifik organ hastalığı açısından, rölatif risk
hastanın yaşı ve cinsiyetine göre değişir (54). Hipertansiyonun erken dönemlerinde, endotel
disfonksiyonu ve endotele bağımlı vazodilatasyonda azalma görülür (55). Yüksek kan basıncı
vasküler hücrelerde büyüme ve çoğalmayı uyarabilir (56). Her yaştaki kadın ve erkeklerde
sistolik kan basıncındaki her 10 mmHg lık artış için önemli kardiyovasküler hastalık gelişme
riski yaklaşık %30 artış gösterir (57). Randomize kontrollü çalışmalar, kan basıncının ilaçlarla
düşürülmesinin daha sonraki kardiyovasküler morbidite ve mortaliteyi azalttığını çarpıcı
biçimde göstermiştir. Bu tür çalışmaların, toplam 37000 kişiyi kapsayan metaanalizinde, 5
yıllık ortalama tedavi süresi ve kontrol grubuna göre sağlanan ortalama 5-6 mmHg lık bir
diyastolik kan basıncı düşmesiyle, fatal yada non fatal inme riskinin %42 oranında azaldığı
gösterilmiştir (58). Hipertansiyon toplumlarda KAH’ a baglı ölümleri 1,5–2 kat arttırır (59).
Hiperkolesterolemiyle birlikte koroner AS gelisimini artırır (60).
5.Sigara: Sigara içme alışkanlığı koroner arter hastalığı için değiştirilebilir önemli bir risk
faktörüdür. Sigara içiciliği ile ilgili ölümlerin %35-40 ını iskemik kalp hastalığı oluştururken,
pasif içicilerde bu oran %8 dir (61). Sigara içmeyenlere kıyasla günde 20 yada daha fazla
sigara içenler koroner arter hastalığı için 2-3 kat artmış riske sahiptirler. Sigara içenler
arasında kalp hastalığının göreceli riski genç hastalarda daha yüksektir. Sigara, tüm
önlenebilir ölümlerin %50 sinden sorumludur ve bunların yarısı kardiyovasküler hastalığa
bağlıdır. Hem yüksek riskli hem de düsük riskli toplumlarda AS ile ilgili klinik durumlarda
major risk faktörüdür. Sigara içen saglıklı gençlerde endotel bagımlı vazodilatasyonda
bozulmalar saptanmıstır. Sigara koroner arter spazmına da neden olur (62).
11
6. Diabetes mellitus: Diabetes mellitus, ateroskleroz ve kardiovasküler hastalıklar açısından
önemli bir risk faktörüdür. Diabetes mellitus, aterosklerozun hızını ve yaygınlığını arttırır.
Diyabetik hastalarda ölümlerin % 65-75’i makrovasküler komplikasyonlar nedeniyle
olmaktadır. Diyabetik erkeklerde kardiovasküler hastalık sılığı 2 kat, kadınlarda ise 3 kat
artmaktadır (63,64). Koroner arter hastalığı riskini kadınlarda yedi, erkeklerde üç kat arttırır.
Diyabetik hastalarda endotel disfonksiyonu sıklıkla gözlenir ve koroner trombüs
olusumundan sorumlu olay, plak yırtılmasından çok endotel erozyonudur (65).
AKUT MİYOKARD İNFARKTÜSÜNDE KLİNİK BULGULAR: Ani ve akut olarak sol
göğüs üzerinde ortaya çıkan ağrı ile başlar. İstirahat sırasında ortaya çıkma olasılığı daha
yüksektir.. Sabah saat 06-12 arasında zirve yaptığı saptanmıştır (66). Ağrı çoğu zaman
şiddetlidir ve saatlerce devam eder (en az 30 dk.) (67). Ağrı baskı tarzında (mengene ile
sıkıştırılma hissi) kendini belli eder (68). Ağrı retrosternal ve prekordial yerleşimlidir. Boğaz,
çene, ense, omuz ve kollara, skapulalara ya da epigastriyuma yayılabilir. Çoğunlukla
dakikalar yada saatler içinde en yüksek düzeye çıkabilir. Göğüs ağrısı ile birlikte soğuk
terleme, korku hissi, dispne, bulantı, kusma, baş dönmesi olabilir. Diabetiklerde ve yaşlı
hastalarda ağrısız olarak ortaya çıkabilir (69).
FİZİK MUAYENE BULGULARI: Hastalarda endişeli ve kederli bir yüz ifadelesi vardır.
Soluk cilt ve soğuk terleme sıktır. Kalp hızı derin bradikardiden taşikardiye kadar değişen
şekilde kendini belli eder. Ventriküler prematür atımlar tüm MI’lerde sıktır. Kan basıncında
önemli değişiklikler gözlenmez. MI’da kan basıncı normotansif ve hipertansif ve hipotansif
olabilir (70). Sol kalp yetersizliği durumunda akciğerlerde ince raller duyulabilir. Kalp
muayenesinde önemli patolojik bulgular olmayabilir. Oskültasyon bulgulsu olarak
infarktüsten kısa bir süre sonra, S4 işitilebilir. S3, infarktüs geçiren her hastada işitilebilir.
Komplike olmayan MI’larda batın fizik muayene bulgusu normaldir. Periferik nabızlar azalan
ve kaybolan şekilde buluınabilir (71).
LABORATUAR BULGULARI:
Elektrokardiyografi: Seri olarak çekilen 12 derivasyonlu EKG hem MI tanısında hem de
infarktüs lokalizasyonunun belirlenmesinde değer taşır.
Anterior V3-V4 Septal V1-V2,
Anteroseptal V1-V4 ,
12
Lateral DI-aVL+V6 ,
Yüksek Lateral DI-aVL ,
Anterolateral DI-aVL+V3-V6,
Yaygın Anterior DI-aVL+V1-V6,
İnferior II-III-aVF,
İnferolateral II-III-aVF+V5-V6+I-aVL,
İnferoseptal II-III-aVF+V1-V3,
Anteroinferior(Apikal) II-III-aVF+V1-V4’ten bir veya birkaçı,
Posterior Primer değişiklik gözlenmez, V1-V2’deki yüksek R, dalgaları ile tanı konur.
MI’nün serum belirteçleri:
Aspartat aminotamsferaz (AST). Serum düzeyleri göğüs ağrısını izleyen 8-12 saat içinde
yükselir, 18-36 saatte zirveye varır ve 3-4 gün içinde normale döner.
Laktik dehidrogenaz (LDH):. AMI başlamasından 24-48 saat sonra yükselmeye başlar, 3-6
günde zirveye varır ve 8-14 günde normale döner.
Kreatin Kinaz(CK): Serum CK aktivitesi, AMI’nün başlamasından 4-8 saat sonra yükselir; 24
saatte zirveye varır ve ağrının başlamasından 3-4 gün sonra normale döner.
Troponin T: Troponin T’nin serum düzeylerinin ölçülmesiyle küçük miyokard nekrozlarının
tanısı bile yüksek sensitivite ve spesifite ile yapılmaya başlanmıştır (72). AMI’nü takiben 3,510 saat içinde kanda ölçülebilir seviyeye ulaşmakta, 2-5 günlerde plato çizmekte ve 7-20
günarasında serumda yüksek olarak saptanabilmektedir (73,74).
Miyoglobin: Hasarlı miyokard hücrelerinden dolaşıma miyoglobin salınır ve MI’nün
başlamasından birkaç saat sonra kanda gösterilebilir. Miyoglobineminin kanda zirveye
varması 3-20 saatte olur (75).
Görüntüleme yöntemleri: MI’da renkli akım doppler ekokardiyografi, radyonüklid
ventrikülografi, ultrafast (cine) bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme
yöntemleri kullanılabilir (76).
AKUT MİYOKARD İNFARKTÜSÜNÜN KOMPLİKASYONLARI: AMI sonrası ortaya
çıkan komplikasyonlar infarktüsün genişliği, lokalizasyonu ve koroner arter hastalığının
derecesi ile yakından ilişkilidir. Majör komplikasyonlar şunlardır:
13
1. Kalp yetmezliği (Sol ve/veya sağ ventriküler yetmezlik) ve şok
2. Miyokard rüptürü
3. Sol ventrikül anevrizması
4. Sistemik emboliler
5. Venöz trombozis ve pulmoner emboli
6. Reinfarktüs ve rekürren iskemi
7. Perikardial sıvı
8. Perikarditis
9. Aritmiler
SOL KALP YETERSİZLİĞİ VE KARDİOJENİK ŞOK: AMI ile birlikte sistolik ve
diyastolik fonksiyonlarda bozulma olur. Diyastolik fonksiyon bozukluğu çoğunlukla sistolik
bozulmadan önce olur. Ventrikül fonksiyonlarında %30 ve daha fazla azalmada kalp
yetersizliği ya da kardiyojenik şok gelişir. AMI’ne bağlı kalp yetersizliğinde dolaşan kan
hacmi normal veya azalmıştır. % 90 olguda biventriküler kalp yetersizliği vardır. Kalp
yetersizliğinin ağırlığı infarktüsün büyüklüğü ile ilişkilidir (77).
MİYOKARD RÜPTÜRÜ: AMI’nün mortalitesi
en yüksek kopmlikasyonudur. Klinik
karakteristik rüptürün yerine göre (papiller kas, interventriküler septum, serbest duvar)
değişmektedir. AMİ’ne bağlı tüm ölümlerin %15’inden sorumludur (78).
SOL VENTRİKÜL ANEVRİZMASI: Yaşayan MI’lü hastaların %8-15'inde görülür.
Genellikle transmural ve anterior infarktüslerden sonra görülür. Anevrizmaların çapı
genellikle 1-8 cm arasında değişir ve genellikle sol ventrikülü tutar.
VENÖZ TROMBOZİS VE EMBOLİZM: AMI'ünde derin venöz trombozisi insidansı %
12-38 olarak bildirilmiştir (79). Myokard İnfarktüsünde derin ven trombozisi sık görülür (80).
Myokard enfarksünde venöz trombozise bağlı mortalite oranı %1,5 ‘dur (81).
REİNFARKTÜS VE REKÜRREN İSKEMİ: İnfarktüsten 24 saat sonra çıkar. Ortalama
çıkış süresi enfaktüsten sonraki ilk 15 gündür. Akut MI sonrası %20 olarak ortaya çıkar,
görülür. DM, ileri yaş, obezite, kadın cinsiyet rekürrens enfaktüs için risk taşır (82).
14
PERİKARD EFFÜZYONU: Tanısı EKO ile konulur. Myokard enfaktüsünde görülme
oranın %20’dir. Tamponad oluşturmazlar.
PERİKARDİTİS: Perikard tutulumu farklı şekilde ortaya çıkar.
a)Erken postinfarktüs perikardit: İnsidansı %6-11 'dir ve 2-4. günlerde görülür.
b)Postmiyokardiyal infarktüs sendromu (dressler sendromu): AMI sonrasında %1-3 oranında
görülür. Birinci haftadan sonra ortaya çıkar. Bazen birinci haftanın içinde görülür. Ateş,
göğüs ağrısı görülür. Ağrı derin nefes alma ile artar.
ARİTMİLER: AMI’da majör ölüm sebebidir. MI geçiren hastalarda ilk 24 saat içinde, %25
oranında ileti bozukluğu ve %90’dan fazla da ritim bozukluğu saptanmıştır.
AMI’de ortaya çıkan ani kalp ölümlerinin çoğundan ventriküler fibrilasyon (VF) sorumludur.
AMI’nde supraventriküler aritmiler de sık görülür. Sinüs bradikardisi veya sinüs taşikardisi
şeklinde olabilir. İleti blokları (AV nodal blok ve dal blokları) gelişebilir. Komplet dal
bloklannın çoğu inferior MI’nde gelişir. Mortalite anterior MI’nde daha fazladır (83).
AKUT MYOKARD ENFAKTÜSÜNDE TEDAVİ:
Beta Reseptör Blokerleri: Beta reseptör blokörleri ağrıyı, analjezik ihtiyacını ve infark
boyutunu azaltır. Beta bloker tedavisi kardiyak indeksi, kalp hızını ve kan basıncını düşürür.
Oksijen ihtiyacı ve sunumu arasındaki dengeyi kurarak, ağrıyı azaltırlar ve ventriküler
aritmiye karşı korurlar. Metoprolol 3 kez 5 mg iv bolus şeklinde verilir. Son ıv bolus
dozundan 15 dk sonra her 6 saatte bir 50mg metoprolol oral yoldan verilir.
Aspirin: Aspirin tedavisinin amacı, hızlı bir şekilde plateletlerde siklooksijenaz inhibisyonu
ile tromboksan A 2 oluşumunu inhibe etmektir. Tam antiplatelet etki için 162-325 mg
dozunda başlanmalı ve terapödik düzeylere hızlı ulaşılması için tabletler çiğnenmelidir (84).
Glikoprotein IIb/ III a inhibitörleri: Myokard enfarktüsnün yeniden oluşumunu ve
komplikasyonlarını azaltmak amacı ile il yarıdoz reteplase veya tenecteplase ile birlikte
abciximab verilebilir (85).
Antitrombin Tedavi: Fibrinolitik tedavi almayan hasta grubunda, heparinin pulmoner
emboli, reinfark ve inmeyi azalttığı gösterilmiştir. Aspirinin tek başına mortaliteyi azalttığı
gösterilmiştir. Aspirine eklenen heparinle, her 1000 hastanın 5 inde daha az ölüm ve 3 ünde
15
daha az reinfark görülmüştür. MI sonrası oluşabilecek olası trombüs üzerine olan olumlu
etkilerinden dolayı, a PTT normalin 1.5-2 katı olacak şekilde 48 saat heparin verilmelidir
(85).
Oksijen: İnpire edilen havada oksijenin artması, iskemik myokardı koruyabilir. İlk 24-48 saat
oksijen verilebilir.
Analjezik: Morfin en çok tercih edilen ajandır. 4-8 mg morfin ıv olarak başlananabilir.
Meperidin ve pentazosin’de kullanılabilir. Morfin dozu maksimum 2-3 mg/ kg’a kadar
artırılabilir.
Nitratlar: Nitratlar koroner vazodilatasyon yaparak ve venöz kapasitansı artırmak yolu ile
ventrikül önyükünü azaltarak koroner kan akımını artırırlar. 5-10 μg/dk dozda başlanır, durum
stabil hale gelirse 5-20 μg/dk dozda kullanılabilir. 24-48 saat ıv nitrogliserin tedavisi
verilebilir.
Kalsiyum kanal blokerleri: Antiiskemik etkileri
vardır, Mİ ın akut fazında yararları
gösterilememiştir. MI’da rutin verapamil ya da diltiazem kullanımı tercih edilmez (86).
Renin-Anjiotensin –Aldosteron sisteminin inhibisyonu: Anjiotensin dönüştürücü enzim
inhibitörlerinin mortalite üzerine olumlu etkilerinin olduğu gösteriliştir. ACE inhibitörleri
tedavi sonucunda ölüm riskinde %30 azalma olduğu yapılan çalışmalar ile gösterilmiştir (87).
Reperfüzyon Tedavisi: Erken reperfüzyon, myokardiyal enerji ihtiyacının azaltılması ile
infarkt boyutunu sınırlayabilir. Reperfüzyon hızlandırılarak risk altındaki myokarttaki hasar
minimale indirilebilir. Reperfüzyon PCI ile sağlandığında, myokardiyal hasarın yaygınlığı
fibrinolitik tedaviye göre daha az meydana gelir (88). Erken reperfüzyon, koroner oklüzyonun
süresini kısaltır, sol ventrikül disfonksiyonunu en aza indirir, kalp yetersizliği ventriküler
taşiaritmi olasılığını azaltır. Geç reperfüzyon infark iyileşmesini ve yeniden şekillenmeye
olumsuz yönde etki eder. Fibrinolizis trombotik oklüzyonu rekanalize eder, koroner akımı
sağlayarak infarkt boyutunu sınırlar (89).
Fibrinolitik tedavi için kesin kontrendikasyon olan durumlar:
a-Serebral vaslüler hastalık
b-İntrakranial kanama öyküsü
c-Son 3 ay içerisinde iskemik inme hikayesi
d-İntrakaranial neoplazm
e-3 ay içerisinde belirgin yüz yada kafa travma öyküsü
f-Aktif kanama yada kanama diyatezi öyküsü
16
Fibrinolitik tedavi için rölatif kontrendikasyonlar:
a-Yüksek TA varlığı
b-Kesin kontrendikasyon kavramına girmeyen bilinen intrakaranial patoloji varlığı
c-2-4 hafta içerisinde internal kanama öyküsü
d-3 haftadan kısa süreli major cerrahi öyküsü
e-Vasküler kanama varlığı
f-5 günden daha uzun bir süre içerisinde streptokinaz yada antistreplaz uygulama öyküsü yada
bu ajanlara alerjik reaksiyon öyküsünün varlığı
g-gebelik
h-aktif peptik ülser
ı-Antikoagulan kullanım öyküsü
Streptokinaz ve ürokinaz sistemik litik bir durum oluştururlar ve fibrinolitik sistemde sistemik
aktivasyona neden olurlar (90).
MATERYAL VE METOD
İstatistiksel analizler için NCSS 2007 & PASS 2008 Statistical Software, Utah, USA,
programı kullanıldı. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların
(Ortalama, Standart sapma) yanısıra niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise tek gözlü
düzende Ki-Kare testi ve dört gözlü düzende Ki kare testi kullanıldı. Sonuçlar % 95’lik güven
aralığında, anlamlılık p<0.05 düzeyinde
değerlendirildi.Çalışmamızda sosyoekonomik
durum ile akut myokard infarktüsü oluşumu ve postmyokardinfarktüsü komplikasyonları
arasında ilişki olup olmadığını saptamaya çalıştık. Bu amaçla myokard infarktüsü geçirmiş 27
kadın, 40 erkek olmak üzere toplam 67 olgu çalışmaya alındı. 12.06.2007-06.07.2008 tarihleri
arasında Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dahiliye kliniğince tedavi altına alınan
toplam 67 olgu ayrıntılı olarak incelenmişitir. Olguların yaşları 30 ile 85 arasında değişmekte
olup ortalama yaş 58,6±9,77’dir.
17
BULGULAR
Tablo 1: Demografik özelliklerin dağılımı
YAŞ
N
%
30-40 yaş
5
7,5
41-50 yaş
18
26,9
51-60 yaş
26
38,8
61-70 yaş
15
22,4
70 yaş ve üzeri
3
4,5
Kadın
27
40,3
Erkek
40
59,7
Cinsiyet
Olguların yaş sınıflamalarına göre dağılımları incelendiğinde 30-40 yaş arasında %7,5
olgu; 41-50 yaş arası %26,9 olgu; 51-60 yaş arası % 38,8 olgu; 61-70 yaş arası % 22,4 olgu
ve 70 yaş ve üzeri % 4,5 olgu mevcuttur. Olguların yaş dağılımları arasında ise anlamlı
farklılık görülmektedir (p:0,001; p<0,01). 41 yaş ile 70 yaş arası olgular arasında anlamlı
farklılık yokken; 40 yaş altı ve 70 yaş üzeri olguların oranları anlamlı düzeyde düşüktür.
18
YAŞ DAĞILIMI
61-70 yaş
22,4%
70 yaş ve üzeri 30-40 yaş
4,5%
7,5%
41-50 yaş
26,9%
51-60 yaş
38,8%
Şekil 1: Çalışmaya alınan olguların yaş dağılımı
Olguların % 40,3’ü kadın; % 59,7’si ise erkektir; cinsiyetlere göre dağılımlar arasında
anlamlı farklılık görülmemektedir (p:0,112; p>0,05).
Cinsiyet Dağılımı
Kadın
40,3%
Erkek
59,7%
Şekil 2: Çalışmaya alınan olguların cinsiyetlere göre dağılımı
19
Tablo 2: Sosyal güvenlik kurumlarından yararlanma durumunun dağılımı
Sosyal Güvence
n
%
Yeşil kart
21
31,3
S.S.K.
33
49,3
Emekli Sandığı
5
7,5
Bağkur
6
9,0
Ücretli
2
3,0
Çalışmaya alınan olguların sosyal güvencelere göre dağılımları incelendiğinde %
31,3’ü yeşil kart, % 49,3’ü SSK, % 7,5’i emekli sandığı; % 9’u Bağkur ve % 3’ü ise ücretli
muayene olmaktadır. Sosyal güvencelere göre dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı
farklılık görülmektedir (p:0,001; p<0,01). Yeşil kart ve SSK’lı oranları anlamlı düzeyde
yüksektir.
Sosyal Güvence
Emekli Sandığı
7,5%
Bağkur
9,0%
Ücretli
3,0%
Yeşil kart
31,3%
S.S.K.
49,3%
Şekil 3: Çalışmaya alınan olguların sosyal güvencelere göre dağılımı
20
Tablo 3: Cinsiyetlere göre sigara kullanımının değerlendirmesi
Erkek
Kadın
n (%)
n (%)
Var
33 (%82,5)
8 (%29,6)
Yok
7 (%17,5)
19 (%70,4)
Sigara
Ki kare test kullanıldı;
p: 0,001; p<0,01
Cinsiyete göre sigara kullanım oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki
görülmektedir (p<0,05). Erkek olgularda sigara kullanım oranlarını kadınlardan daha yüksek
olarak saptanmıştır.
Sigara Kullanımı
100%
80%
Yok
60%
Var
40%
20%
0%
Erkek
Kadın
Şekil 4: Cinsiyetlere göre sigara kullanımının dağılımı
21
Tablo 4: Aile öyküsünde kalp hikayesi durumunun dağılımı (n=67)
Aile öyküsünde kalp
n
%
19
28,36
hikayesi
Var
Erkek
11
57,9
Kadın
8
42,1
48
Yok
71,64
Aile öyküsünde kalp hastalığı hikayesi olan 19 (%28,36) olgu vardır; 48 (%71,64)
olguda ise aile öyküsü görülmemektedir.
Aile öyküsü görülen olguların %57,9 erkek, % 42,1’i kadın olup cinsiyetlere göre
ailede kalp hikayesi oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmemiştir
(p:0,491; p>0,05).
Aile Öyküsünde Kalp Hikayesi
Var
28,4%
Yok
71,6%
Şekil 5: Aile öyküsünde kalp hastalığı hikayesi dağılımı
22
Tablo 5: Diyabet ve hipertansiyon görülen olguların dağılımı
DM
n
%
17
25,37
Erkek
9
52,9
Kadın
8
47,1
32
HT
47,76
Erkek
24
7,0
Kadın
8
25,0
Diyabet görülen 17 (%25,37) olgu mevcuttur, % 74,63’ünde ise diyabet
görülmemektedir.
DM görülen olguların 9’u (%52,9) erkek; 8’i (% 47,1) kadın olup
cinsiyetlere göre diyabet görülme oranları arasında anlamlı farklılık yoktur (p: 0,808; p>0,05).
Hipertansiyon görülen 35 (%47,76) olgu vardır; %52,24’ünde ise hipertansiyon
görülmektedir, bunların 24’ü (%75,0) erkek; 8’i (%25) kadın olup; hipertansiyon görülme
oranları cinsiyetlere göre anlamlı farklılık göstermektedir (p:0,005; p<0,01), erkek olgularda
görülme oranı anlamlı yüksektir.
23
oran (%)
80,0
70,0
60,0
50,0
Var
40,0
Yok
30,0
20,0
10,0
0,0
DM
HT
Şekil 6: Diyabet ve hipertansiyon görülen olguların dağılımı
Tablo 6: Önceki myokard inafraktüsü öyküsünün dağılımı (n=67)
Önceki myokard öyküsü
n
%
Var
5
7,46
Erkek
4
80,0
Kadın
1
20,0
Yok
62
92,54
Önceki myokard öyküsü olan 5 (%7,46) olgu vardır; 62 (%92,54) olguda ise myokard
öyküsü görülmemektedir. Önceki myokard öyküsü görülen olguların 4’ü (%80,0) erkek; 1’i
(% 20,0) kadın olup cinsiyetlere göre önceki myokard öyküsü görülme oranları arasında
anlamlı farklılık yoktur (p: 0,180; p>0,05).Postmenopozal kadınlarda myokard infarktüsü
görülme oranı ile aynı yaş grubu erkek olgularda myokard infarktüsü görülme oranı
arasında istatistiksel olarak anlamlı manada bir farklılık yoktur.
24
Önceki Myokard Öyküsü
Var
7,5%
Yok
92,5%
Şekil 7: Önceki myokard infarktüsü öyküsü dağılımı
MYOKARD iNFARKTÜSÜ SONRASI GÖRÜLEN KOMPLİKASYONLARIN DAĞILIMI
Tablo 7: Myokard enfarktüsü sonrası görülen komplikasyonların dağılımı
Myokard
enfarktüs sonrası
görülen
komplikasyonlar
n
%
Aritmi
29
43,5
A-V blok
6
9,0
Kalp Yetmezliği
1
1,5
Kardiyojenik şok
2
3,0
Perikardit
0
0,00
Rekürren iskemi
8
12,0
Perikardit efüzyon
0
0,00
25
Myokard infarktüsü sonrası görülen komplikasyonları incelediğimizde 29 olguda
(%43,5) aritmi görülmektedir. A-V blok 6 (%9,0) olguda görülürken; kalp yetmezliği 1
(%1,5) olguda görülmektedir. Kardiyojenik şok 2 (%3) olguda; rekküreen iskemi ise 8 (%12)
olguda görülmektedir.
Myokard Enfarktüs Sonrası Görülen Komplikasyonlar
Perikardit efüzyon
Rekürren iskemi
Perikardit
Kardiyojenik şok
Kalp Yetmezliği
A-V blok
Aritmi
0
5
10
15
20
25
30
35
40
45
oran (%)
Şekil 8: Myokard infarktüsü sonrası görülen komplikasyonların dağılımı
26
Tablo 8: Myokard infarktüsü sonrası aritmi görülen olguların dağılımı
n
%
Sinüs taşikardisi
4
17,4
Supraventriküler
Atrial fibrilasyon
11
47,8
aritmi (n=23)
Atrial flatter
5
21,7
Sinüs bradikardisi
3
13,0
Ventriküler
Ventiküler erken atım
4
67,0
aritmi (n=6)
Ventriküler bigemine atım
2
33
ARİTMİ (n=29)
Myokard
infarktüsü
sonrası
aritmi
görülen
29
olgunun
23’ünde
(%79)
supraventriküler aritmi; %21’inde ventrküler aritmi görülmektedir.
Supventriküler aritmi olan 23 olgunu dağılımlarına bakıldığındaysa, %17,4’ünde sinüs
taşikardi, % 47,8’inde atrial fibrilasyon; % 21,7’sinde atrial flatter ve % 13’ünde ise sinüs
bradikardisi görülmektedir.
27
Supraventiküler Aritmi
Sinüs biradikardisi
13,0%
Sinüs taşikardisi
17,4%
Atrial flatter
21,7%
Atrial fibrilasyon
47,8%
Şekil 9: Supventriküler aritmi dağılımı
Ventriküler aritmi ise 6 olguda görülmekte olup bunların 4’ü (%67,0) ventriküler
erken atım; 2’si (% 33) ventriküler bigemine atımdır.
Ventriküler Aritmi
Ventriküler bigemine
atım
33,3%
Ventiküler erken
atım
66,7%
Şekil 10: Ventriküler aritmi dağılımı
28
Tablo 9: Postop myokard enfarktüsü komplikasyonu geçiren olguların cinsiyet ve sosyal
güvencelerine göre dağılımı
n
%
Kadın
22
47,8
Erkek
24
52,2
Yeşil kart
15
32,6
S.S.K.
25
54,3
Emekli Sandığı
3
6,5
Bağkur
2
4,3
Ücretli
1
2,2
Cinsiyet
Sosyal Güvence
Postop myokard infarktüsü komplikasyonu geçiren olguların % 47,8’i kadın; %52,2’si
ise erkektir.
Postop Komplikasyon Görülenlerin Cinsiyet Dağılımı
Kadın
47,8%
Erkek
52,2%
Şekil 11: Postop komplikasyon görülen olguların cinsiyetlere göre dağılımı
29
Postop komplikasyon görülen olguların % 32,6’i yeşil kartlı, % 54,3’ü SSK’lı, %6,5
emekli sandığı; %4,3’ü Bağkur’lu ve % 2,2’si ücretlidir.
Postop Komplikasyon Görülenlerin Sosyal Güvence Dağılımı
Ücretli
Emekli Sandığı Bağkur
4,3% 2,2%
6,5%
Yeşil kart
32,6%
S.S.K.
54,3%
Şekil 12: Postop komplikasyon görülen olguların sosyal güvencelerine göre dağılımı
30
Tablo 10: Myokard infarktüsü sonrası görülen komplikasyonların sosyal güvenlik
durumlarına göre dağılımı
A-V
KALP
KARDİYOJENİK
BLOK
YETMEZLİĞİ
ŞOK
17
3
1
1
0
5
0
9
2
0
1
0
2
0
2
1
0
0
0
1
0
BAĞ KUR
1
0
0
0
0
0
0
ÜCRETLİ
0
0
0
0
0
0
0
ARİTMİ
S.S.K.
YEŞİL
KART
EMEKLİ
SANDIĞI
PERİKARDİT
REKÜRREN
PERİKARDİT
İSKEMİ
EFÜZYONU
Değerlendirmeye Aritmi, AV blok ve Rekürren iskemi parametreleri dahil edildi.
Diğer parametreler olgu sayısı sebebiyle değerlendirme dışı bırakılmıştır.
Myokard enfarktüsü sonrası görülen komplikasyonların sosyal
güvenlik durumlarna göre dağılımı
18
16
14
ARİTMİ
12
A-V BLOK
10
KALP YETMEZLİĞİ
8
KARDİYOJENİK ŞOK
6
PERİKARDİT
REKÜRREN İSKEMİ
4
PERİKARDİT EFÜZYONU
2
0
S.S.K.
YEŞİL KART EMEKLİ
SANDIĞI
BAĞ KUR
ÜCRETLİ
Şekil 13: Myokard enfarktüsü sonrası görülen komplikasyonların sosyal güvenlik
kurumlarına göre dağılımları
31
Myokard infarktüsü sonrası görülen komplikasyonların sosyal güvenlik kurumlarına göre
dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmemektedir (p:0,908; p>0,05).
32
TARTIŞMA ve SONUÇ
Çalışmamızda sosyoekonomik durum ile akut myokard infarktüsü oluşumu ve
postmyokardinfarktüsü komplikasyonları arasında ilişki olup olmadığını saptamaya çalıştık.
Bu amaçla myokard infarktüsü geçirmiş 27 kadın, 40 erkek olmak üzere toplam 67 olgu
çalışmaya alındı.
Hasta grubu 30 ile 85 yaşları arasından seçildi. Hastaların yaş ortaması 58,6 olarak
bulundu. Olguların yaş ortalaması değerlendirildiğinde 41 yaş ile 70 yaş arası olgular
arasında, anlamlı farklılık yokken, 40 yaş altı ve 70 yaş üzeri olguların oranları anlamlı
düzeyde düşüktür (p:0,001 ;
p:<0,01). Bu sonuç daha önceki benzer çalışmaların
birçoğundaki sonuçlarla paraleldi. Bu durum muhtemelen koroner arterlerdeki aterosklerozun
ileri yaşlarda coroner damarlarda oklüzyon oluşturacak seviyeye ulaşması, myokard
infarktüsünün diğer risk faktörlerinin ileri yaşlarda coroner damarlara ateroskleroz zemininde
oklüzyona katkı sağlamasına bağlanabilir. Myokard infarktüsü çoğunlukla aterosklerotik
yapıda bir koroner damar oluşması ve koroner arterdeki aterosklerotik plağın yırtılması; bu
yırtılan yapı üzerne trombüs oluşması ile meydana geldiği hakkında çok geniş çalışmalar
vardır.Postmenopozal kadınlarda myokard infarktüsü görülme oranı ile aynı yaş grubu
erkek olgularda myokard infarktüsü görülme oranı arasında istatistiksel olarak anlamlı
manada bir farklılık yoktur.Erkek ve kadınlarda 45 yaşüstü; myokard infarktüsü görülme
açısından riskli bir dönemdir. (91,92).
Myokard infarktüsnün ileri yaşlarda ortaya çıkması ile ilgili yapılan çalışmalar bizim
çalışmamıza benzer sonuçlar vermiştir.Yapılan bir çalışmada myokard infaktüsü geçiren
hastalar incelenmiş ileri yaş grubunda anlamlı bir şekilde myokard infarktüsü geçirme
sıklığının arttığı gözlenmiştir. 45 yaş üstü erkeklerde 55 yaş üstü kadınlarda myokard
enfarktüsü geçirme oranı anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (93).
Yine yapılan başka bir çalışmada ileri yaş düzeyinin myokard enfarktüsü için önemli
bir risk olduğu tespit edilmiştir (94). Türkiye’de 2000 yılında yapılan TEKHARF
çalışmasında Türk halkında ileri yaşlarda myokard infarktüsü görülme oranı anlamlı düzeyde
yüksek olduğu bulunmuştur (95).
Yaptığımız araştırma grubunda myokard enfarktüsü geçiren hastalarda sigara
kullanımı değerlendirilmiştir. Cinsiyete göre sigara kullanım oranları arasında istatistiksel
olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0.05). Erkek olgularda sigara kullanım oranları
kadınlarda daha yüksek olduğu saptanmıştır. Litaretürde myokard infarktüsü geçiren
33
hastalarda sigara kullanımı kadın ve erkeklerde anlamlı fark gösterip göstermediğine dair bir
araştırma olmamasına rağmen bizim çalışmamızda erkeklerde sigara kullanımı kadınlara göre
anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. Bilimsel bir çalışmada uzun süre sigara içenlerin koroner
damarlarındaki daralmanın içmeyenlere göre ortalama % 45-60 daha fazla olduğu tespit
edilmiştir (96). Benzer bir araştırmada sigaranın myokard infarktüsü oluşmasına direkt etkili
olduğu ve sigara içenlerde myokard infarktüsü oranın içmeyenlere göre anlamlı olarak yüksek
olduğu tespit edilmiştir (97).
Çalışmamızda myokard infaktüslü hastaların bağlı oldukları sosyal güvenlik kurumları
incelenmiş ve bağlı oldukları sosyal güvenlik kurumları ile myokard infarktüsü arasında bir
bağlantı olup olmadığı araştırılmıştır. Çalışmaya alınan olguların sosyal güvencelere göre
dağılımları incelendiğinde % 31,3’ü yeşil kart, % 49,3’ü SSK, % 7,5’i emekli sandığı; % 9’u
Bağkur ve % 3’ü ise ücretli muayene olmaktadır. Sosyal güvencelere göre dağılımları
arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmektedir (p:0,001; p<0,01).
Yeşil kart ve SSK’lı oranları anlamlı düzeyde yüksektir Yeşil kart ve SSK’lı oranları
anlamlı düzeyde yüksektir. Bu çalışmamızda esas aldığımız sosyal güvenlik kurumları ile
myokard infarktüsü arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi olduğundan bu sonuç önemlidir.
Yeşil kart 1993 yılında alt ekonomik düzeyde geliri olanlara verilen bir sosyal güvenlik
sistemidir. Yeşil kartlı hastaların kendilerine ait gayrimenkul, araba gibi maddi değelerlere
sahip olmamaları, bir sağlık ve sosyal güvence ile bağlantısının bulunmaması gerekmektedir.
Bu özelliklere sahip bir kişiyi fakir olarak sayabiliriz. Bu durumda yeşil kartlı hastalarda
myokard infarktüsü oranının anlamlı düzeyde yüksek çıkması önemlidir. SSK’lı hastalar özel
veya bir kamu kurumunda çalışan veya emekli olan gruptur. SSK sosyal güvenlik kurumları
içerisinde asgari ücret ile tavan ücret arasında çeşitli oranda ücret alan kişilerdir. Genel olarak
orta düzeyde ücret alan kişiler olarak değerlendirilebilir. Kendilerine ait gayrimenkul, araba
bulunabilir.. Bu hastalar sosyal hayatın köylere göre yüksek seviyede olduğu belde, ilçe,
il’lerde yaşamaktadır. SSK’lı kişiler yoğun çalışma temposu içerisinde çalışırlar. İşçi
statüsünde çalışmaları ve gelir düzeyinin genel olarak orta sınıfta olması stres faktörünü bu
kişilerde ön plan çıkarması muhtemeldir.Psikolojik stresin koroner kalp hastalıklarında
önemli bir risk faktörü olduğu yapılan çalışmalar ile ortaya konulmuştur (98)Myokard
infarktüsü geçiren hastalarda SSK’lı oranının anlamlı düzeyde bulunması stresli, ağır iş
gücünde çalışmanın myokard infarktüsü oluşumunu tetikleyici bir
unsur olarak
değerlendirilebir. Türkiye’de Onat A. tarafından 2007 yılında (99) ve Türk Kardoyoloji
34
Derneği tarafından 2000 yılında yapılan çalışmalarda da sosyal açıdan alt gelir seviyede
olanların myokard enfarktüsü geçirme riskinin gelir seviyesi yüksek topluluklara göre anlamlı
olarak yüksek bulunduğu bildirilmiştir (100). Yine ABD’de yapılan bir çalışmada
sosyoekonomik açıdan düşük gelir seviyesine sahip kimselerde myokard infarktüsü oluşması
anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (101).
Bu çalışmada myokard enfarktüsü geçiren hastların aileleri incelenmiştir. Aile
öyküsünde kalp hastalığı hikayesi olan 19 olgu vardır (%28,36). 48 olguda ise aile öyküsü
görülmemektedir (%71,64). Aile öyküsü görülen olguların %57,9’u erkek, %42,1 kadın olup
cinsiyetlere göre ailede kalp hikayesi oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı farkılık
görülmemiştir.Ancak yapılan çalışmalarda erkeklerde myokard infarktüsü geçirme riski
kadınlara göre anlamlı olacak şekilde yüksek bulunmuştur.(53)
Myokard infarktüsü
geçiren hastalarda diabetes mellitus ve hipertansiyon hastalığı olup olmadığı incelenmiştir.
Diyabet görülen 17 (%25,37) olgu mevcuttur, % 74,63’ünde ise diyabet görülmemektedir.
DM görülen olguların 9’u (%52,9) erkek; 8’i (% 47,1) kadın olup cinsiyetlere göre diyabet
görülme oranları arasında anlamlı farklılık yoktur (p: 0,808; p>0,05).
Hipertansiyon görülen 35 (%47,76) olgu vardır; %52,24’ünde ise hipertansiyon
görülmektedir, bunların 24’ü (%75,0) erkek; 8’i (%25) kadın olup; hipertansiyon görülme
oranları cinsiyetlere göre anlamlı farklılık göstermektedir (p:0,005; p<0,01). Erkek olgularda
görülme oranı anlamlı yüksektir. Diabetes mellitus ve hipertansiyonun myokard infarktüsünde
major risk faktörü olduğu hakkında bilim adamları hemfikirdir (9). Ancak myokard infarktüsü
geçiren erkek ve kadınlar arasında diabetes mellitus ve hipertansiyon oranlarının farklılığı
hakkında bir litaretüre rastlanmamıştır.
Myokard enfarktüsü sonrası görülen komplikasyonların sosyal güvencelere göre
dağılımı incelendiğinde myokard İnfarktüsü sonrası görülen komplikasyonların sosyal
güvenlik kurumlarına göre dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık
görülmemektedir (p:0,908; p>0,05). Bu konuda herhangi bir litaretüere rastlamamıza rağmen
bu sonuç beklediğimiz bir durumdur. Çünkü myokard infarktüsü komplikasyonu görülme
durumu daha çok hastane şartarına bağlı olmakla beraber multifaktöryel kabul edilebilir.
Türkiyenin sosyokültürel yapısının sürekli bir değişim içerisinde olması ve myokard
infarktüsü olşumunun
bu sosyokültürel değişimlerden etkilenmesi bu konuda
çalışmalara
meydana
ihtiyaç
getirmektedir.Yeni
çalışmaların konudaki
yeni
boşluğu
gidereceğini temenni ediyoruz.
35
ÖZET
Çalışmamızda sosyoekonomik durum ile myokard enfarktüsü ve post myokard
infarktüsü komplikasyonları arasındaki ilşikiyi değerlendirdik. 40’ı erkek 27’si kadın hastayı
inceledik.
Olguların yaşları 30 ile 85 arasında değişmekte olup ortalama yaş 58,6±9,77’dir.
Olguların yaş dağılımları arasında ise anlamlı farklılık görülmektedir (p:0,001; p<0,01). 41
yaş ile 70 yaş arası olgular arasında anlamlı farklılık yokken; 40 yaş altı ve 70 yaş üzeri
olguların oranları anlamlı düzeyde düşüktür. Bu sonuç litaretüre uygundur. Olguların %
40,3’ü kadın; % 59,7’si ise erkektir; cinsiyetlere göre dağılımlar arasında anlamlı farklılık
görülmemektedir (p:0,112; p>0,05).
Çalışmaya alınan olguların sosyal güvencelere göre dağılımları incelendiğinde %
31,3’ü yeşil kart, % 49,3’ü SSK, % 7,5’i emekli sandığı; % 9’u Bağkur ve % 3’ü ise ücretli
muayene olmaktadır. Sosyal güvencelere göre dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı
farklılık görülmektedir (p:0,001; p<0,01). Yeşil kart ve SSK’lı oranları anlamlı düzeyde
yüksektir. Burada daha önce yapılan çalışmalarda da benzer sonuçlar alınmıştır. Bundan
dolayı aldığımız bu veri literatüre uygun değerlendirilmiştir.
Cinsiyete göre sigara kullanım oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki
görülmektedir (p<0,05). Erkek olgularda sigara kullanım oranlarını kadınlardan daha yüksek
olarak saptanmıştır.
Aile öyküsünde kalp hastalığı hikayesi olan 19 (%28,36) olgu vardır; 48 (%71,64)
olguda ise aile öyküsü görülmemektedir. Aile öyküsü görülen olguların %57,9 erkek, %
42,1’i kadın olup cinsiyetlere göre ailede kalp hikayesi oranları arasında istatistiksel olarak
anlamlı farklılık görülmemiştir (p:0,491; p>0,05).
Diyabet görülen 17 (%25,37) olgu mevcuttur, % 74,63’ünde ise diyabet
görülmemektedir. DM görülen olguların 9’u (%52,9) erkek; 8’i (% 47,1) kadın olup
cinsiyetlere göre diyabet görülme oranları arasında anlamlı farklılık yoktur (p: 0,808; p>0,05).
Hipertansiyon görülen 35 (%47,76) olgu vardır; %52,24’ünde ise hipertansiyon
görülmektedir, bunların 24’ü (%75,0) erkek; 8’i (%25) kadın olup; hipertansiyon görülme
oranları cinsiyetlere göre anlamlı farklılık göstermektedir (p:0,005; p<0,01), erkek olgularda
görülme oranı anlamlı yüksektir.
36
Myokard infarktüs sonrası görülen komplikasyonları incelediğimizde 29 olguda
(%43,5) aritmi görülmektedir. A-V blok 6 (%9,0) olguda görülürken; kalp yetmezliği 1
(%1,5) olguda görülmektedir. Kardiyojenik şok 2 (%3) olguda; rekürren iskemi ise 8 (%12)
olguda görülmektedir. Myokard enfarktüsü sonrası görülen komplikasyonların sosyal
güvenlik kurumlarına göre dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık
görülmemektedir (p:0,908; p>0,05)
37
KAYNAKLAR
1-Fuster V. Epidemic of cardiovascular disease and stroke: The three main challenges.
Circulation 1999;99:1132 – 1137
2.Theroux P., Fuster V. Acute coronary syndromes unstable angina and non Q wave
myocardial infarction. Circulation 1998; 97: 1195-1206
3.Onat A. Eriskinlerimizde kalp hastalıkları prevalansı, yeni koroner olaylar ve kalpten ölüm
sıklığı. Onat A, TEKHARF, Ohan matbaacılık, Đstanbul, TR, 2000;16 – 23.
4.Mehler PS, Coll JR, Estacio R, et al :Intensive Blood Pressure Control Reduces the Risk of
Cardiovascular Events in Patients With Peripheral Arterial Disease and Type 2 Diabetes,
Circulation 107:753,2003.
5.Cohen MV, Gorlin R :Main left coronary artery disease.Clinical,arteriographic and
hemodynamic appraisal.Am J Cardiol 30:791;1972
6.Kono T, Morita H, Nishina T, Fujita M, Hirota Y, Kawamura K, et al. Circadian variations
of onset of acute myocardial infarction and efficacy of thrombolytic therapy. J Am Coll
Cardiol 1996; 27:774-778
7.Vascular endothelium,ıts pahysiology and pathophsiology: Weatherall DJ et al. Oxford
Textbook of Medicine,3 rd ed. Oxford Medical Publications, Oxford, UK, 1996;2:2295-2300.
8.Davies M.: Stability and instability: Two faces of coronary atherosclerosis. The Paul
Dudley White Lecture 1995. Circulation 1996; 94:2013-2020.
9.Fuster V, Badimon JJ, Chesebro JH (1992) The pathogenesis of coronary artery disease and
the acute coronary syndromes. N Engl J Med 326: 242-250, 310-318.
10.Manabe I, Nagai R: Regulation of smooth muscle phenotype. Curr Atheroscler Rep
5:214,2003.
38
11. Hu FB, Stampfer MJ, Haffner SM, et al: Elevated risk of cardiovascular disease prior to
clinical diagnosis of type 2 diabetes.Diabetes Care251129,2002
12.Luepker RV, Apple FS, Christenson RH, et al:Case definitions for acute coronary heart
disease in epidemiology and clinical research Circulation. 108:2543,2003
13.Solberg LA, Strong JP (1983) Risk factors and atherosclerotic lesions: A rewiev of
autopsy studies. Arteriosclerosis 3: 187-198
14.Davies M.J.: Pathology of Coronary Atherosclerosis. In: Fuster V, Alexander RW,
O’Rourke RA, editors. Hurst’s The Heart. 10th ed., USA. International Edition McGraw-Hill
Medical Publishing Division; 2001. Ch36, p. 1095-110
15.Taylor SG, Weston AH. (1988) Endothelium-derived hyperpolarizing factor: a new
endogenous inhibitör from the vascular endotheliu. Trends Pharmacol Sci, 91: 272-274
16.Most AS, Ruocco NA Jr, Gewirtz H. Effect of a reduction in blood viscosity on maximal
myocardial oxygen delivery distal to a moderate coronary stenosis. Circulation.
1986;74:1085–1092.
17.Hillis LD, Forman S, Braunwald E, and the Thrombolysis in Myocardial Infarction (TIMI)
Phase II Co-investigators. Risk Stratification before thrombolytic therapy in patients with
acute myocardial infarction. J Am Coll Cardiol 1990; 16: 313-315.
18.Smilde TJ, van Wissen S, Wollersheim H, Trip MD, Kastelein JJ, Stalenhoef AF. (2001)
Effect of aggressive versus conventional lipid lowering on atherosclerosis progression in
familial hypercholesterolaemia (ASAP): a prospective, randomised, double-blind trial.
Lancet. Feb 24;357(9256): 577-81.
19.Tamura A, Watanabe T, Nasu M. (2003) Effects of atorvastatin and pravastatin on
malondialdehyde-modified LDL in hypercholesterolemic patients. Circ J. Oct;67(10):816-20
20.Williams KJ:Arterial wall chondroitin sulfate proteoglycans: diverse molecules with
distinct roles in lipoprotein retention and atherogenesis.Curr Opin Cell.Lipidol 12:477,20
21.Stary HC, Blankenhorn DH, Chandler AB, et al. (1992) A definition of the intima of
human arteries and of its atherosclerosis- prone regions: A report fom the Committee on
Vascular Lesions of the Council on Arteriosclerosis, American Heart Association. Circulation
85:391-405.
22.Hillis LD, Forman S, Braunwald E, and the Thrombolysis in Myocardial Infarction (TIMI)
Phase II Co-investigators. Risk Stratification before thrombolytic therapy in patients with
acute myocardial infarction. J Am Coll Cardiol 1990; 16: 313-315.
39
23.Smith FB, Lee AJ, Fowkes FG, et al:Hemostatic factors as predictors of ischemic heart
disease and stroke in the Edinburgh Artery Study.Arterioscler Thromb Vasc Biol.
17:3321,1997.
24.Radomski MW, Palmer RMJ, Moncada S. (1987) The anti-aggregating properties of
vascular endothelium: interactions between prostacylin and nitric oxid . Br J Pharmacol 92:
693-6.
25.Grundy S.M., Pasternak R., Greenland P., et al.: Assesment of cardiovascular risk by use
of multiple-risk-factor assesment equations: A statement for healthcare professionals from the
American Heart Association and the American College of Cardiology. Circulation 1999;
100:1481-1492
26.Vasse M, Pourtau J, Trochon V ,et al :Oncostatin M induces angiogenesis in vitro and in
vivo.Arterioscler Thromb Vasc Biol 19:1835,1999
27.French JK, Ramanathan K, Stewart JT, et al: A score predicts failure of reperfusion after
fibrinolytic therapy for acute myocardial infarction.Am Heart J. 145:508,2003
28.Sabatine MS, Morrow DA, Giugliano RP, Burton PB, Murphy SA, McCabe CH, Gibson
CM, Braunwald E. Association of hemoglobin levels with clinical outcomes in acute coronary
syndromes. Circulation 2005;111:2042–2049
29.Rosenfeld ME, Yla-Hertuala S, Lipton BA, et al. (1992) Macropahage colony-stimulation
factor mRNA and protein in atherosclerotic of rabbits and man. Am J Pathol 140:291-300.
30.Davies M.J.: Pathology of Coronary Atherosclerosis. In: Fuster V, Alexander RW,
O’Rourke RA, editors. Hurst’s The Heart. 10th ed., USA. International Edition McGraw-Hill
Medical Publishing Division; 2001. Ch36, p. 1095-1105.
31.Reimer KA, Jeennings RB. (1979) The ‘wavefront phenomenon’ of myocardial
ischemiccell death II, Transmural progression of necrosis within the framework of ischemic
bed size ( myocardium at risk) and collateral flow. Lab Invest 40: 633-644.
32.Burke A.P., Farb A., Malcom G.T. et al.: Effect of risk factors on the mechanism of acute
thrombosis and sudden coronary death in women. Circulation 1998; 97:2110-2116.
33-West of Scotland Coronary Prevention Study Group.Baseline risk factors and their
association with outcome in the West Scotland Coronary Prevention Study. Am J Cardiol
79:756,1997.
34.Lindner JR, Skyba DM, Goodman NC, et al.: Changes in myocardial blood volume with
graded coronary stenosis. Am J Physiol 1997, 272(1 Pt 2):H567–H575
40
35.Nomenclature and criteria for diagnosis of ischemic heart disease: report of the Joint
İnternational Society and Federation of Cardiology /World Health Organization task force on
standardization of clinical. Circulation 1979; 59: 607-9.
36.Fuster V.: Mechanisms leading to myocardial infarction. Insights from studies of vascular
biology. Circulation 1994; 90(4):2126-2146.
37.Ozacmak VH, Sayan H, Igdem AA, Cetin A, Ozacmak ID. ( 2007) Attenuation of
contractile dysfunction by atorvastatin after intestinal ischemia reperfusion injury in rats. Eur
J Pharmacol. 2007 May 7;562(1-2):138-47. EpubFeb 8.
38.Falk E., Fuster V.: Atherogenesis and its Determinants. In: Fuster V, Alexander RW,
O’Rourke RA, editors. Hurst’s The Heart. 10th ed. USA. International Edition McGraw-Hill
Medical Publishing Division; 2001. Ch 35, p. 1065-1093
39.Downs JR, Clearfield M, Weis S, et al: Primary prevention of acute coronary events with
lovastatin in men and women with average cholesterol levels: results of AFCAPS/TexCAPS.
Air Force/Texas Coronary Atherosclerosis Prevention Study.JAMA. 279:1615,1998.
40.Randomized trial of cholesterol lowering in 4444 patiens with coronary heart disease
(1994) the scandinavian Simvastatin Survival Study (4S) .Lancet;344: 1383-1389. 41.Neaton
J.D., Wentworth D.: Serum cholesterol, blood pressure, cigarette smoking and death from
coronary heart disease. Overall findings and differences by age for 316099 white man.
Multipl risk factor intervention trial research group. Arch Intern Med 1992; 152: 56-64.
42.Sacks FM, Pfeffer MA, Moye LA, et al:The effect of pravastatin on coronary events after
myocardial infarction in patients with average cholesterol levels. Cholesterol and Recurrent
Events Trial investigators.N Engl J Med. 335:1001,1996
43.Libby P, Ridker PM, Maseri A. Inflammation and atherosclerosis. Circulation. 105:1135,
2002. Review
44.Theroux P., Fuster V. Acute coronary syndromes unstable angina and non Q wave
myocardial infarction. Circulation 1998; 97: 1195-1206
45. Ross R, ( 1999) Atherosclerosis- an inflammatory disease. N Engl J Med 340:115-126
46.Gordon D.J., Probstfield J.L., Garrison R.J.: High density lipoprotein cholesterol and
cardiovascular disease. Four prospective American studies. Circulation 1989; 79:8-15.
47.Solberg LA, Strong JP (1983) Risk factors and atherosclerotic lesions: A rewiev of
autopsy studies. Arteriosclerosis 3: 187-198.
41
48.Tunstall-Pedoe H, Kuulasmaa K, Amouyel P, et al. (1994) Myocardial infarction and
coronary deaths in the World Health Organization MONİCA Project. Circulation. 90:583-612
49.Fuster V.: Mechanisms leading to myocardial infarction. Insights from studies of vascular
biology. Circulation 1994; 90(4):2126-2146.
50.Sniderman AD, Scantlebury T, Cianflone K:Hypertriglyceridemic hyperapob: the
unappreciated atherogenic dyslipoproteinemia in type 2 diabetes mellitus.Ann Intern Med.
135:447,2001. Review
51.Beckman JA, Creager MA, Libby P: Diabetes and atherosclerosis: epidemiology,
pathophysiology, and management.JAMA 287:2570,2002
52.Swan HJC, Forrester JS,Diamond G,et al: Hemodynamic spectrum of myıcardial infarction
and cardiogenic shock. Circulation 45:1097,1972.
53.Multicenter Postinfarction Study Group: Risk stratification and survival after acute
myocardial infarction. N Eng J Med 1982; 307:1487-1492
54.Roberts WC.: Preventing and arresting coronary atherosclerosis. Am Heart J 1995; 130:
580-600.
55.Buffon A, Biasucci LM, Liuzzo G,et al: Widespread coronary inflammation in unstable
angina.N Engl J Med. 347:5,2002.
56.Hillis LD, Forman S, Braunwald E, and the Thrombolysis in Myocardial Infarction (TIMI)
Phase II Co-investigators. Risk Stratification before thrombolytic therapy in patients with
acute myocardial infarction. J Am Coll Cardiol 1990; 16: 313-315.
57.Davies M.J.: Pathology of Coronary Atherosclerosis. In: Fuster V, Alexander RW,
O’Rourke RA, editors. Hurst’s The Heart. 10th ed., USA. International Edition McGraw-Hill
Medical Publishing Division; 2001. Ch36, p. 1095-1105.
58.West of Scotland Coronary Prevention Study Group.Baseline risk factors and their
association with outcome in the West Scotland Coronary Prevention Study. Am J Cardiol
79:756,1997
59.Weisman HF, Bush DE, Mannisi JA,et al: Cellular mechanisms of myocardial infarct
expansion.Circulation. 78:186,1998
60.Wood D, Backer GD, FaergemanO, et al (1998) Prevention of coronary heart disease in
clinical practice: Recommendations of the Second Joint Task Force of European and other
Societies Coronary Prevention. Eur Heart J 19: 1434-1503.
42
61.Koch CG, Weng YS, Zhou SX, et al. Prevalence of risk factors, and not gender per se,
determines short- and long-term survival after coronary artery bypass surgery. J Cardiothorac
Vasc Anesth 2003; 17:585–593.
62.Ross R:Atherosclerosis: an inflammatory disease.N Engl J Med 340:115,1999.
63.Grundy S.M., Pasternak R., Greenland P., et al.: Assesment of cardiovascular risk by use
of multiple-risk-factor assesment equations: A statement for healthcare professionals from the
American Heart Association and the American College of Cardiology. Circulation 1999;
100:1481-1492.
64.Karkouti K, Beattie WS, Wijeysundera DN, et al. Hemodilution during cardiopulmonary
bypass is an independent risk factor for acute renal failure in adult cardiac surgery. J Thorac
Cardiovasc Surg 2005; 129:391–400. In patients undergoing cardiac surgery, there was an
independent, nonlinear elationship between nadir hematocrit concentration during
cardiopulmonary bypass and acute renal failure necessitating dialysis support
65.Gu K, Cowie CC, Harris MI: Mortality in adults with and without diabetes in a national
cohort of the U.S. population, 1971-1993.Diabetes Care. 21:1138,1998
66.Boersma E, Mercado N, Poldermans D, Gardien M, Vos J, Smoons ML. Acute myocardial
infarction. Lancet 2003; 361: 847-858.
67.Fuster V., Badimon L., Badimon J.J. et al.: The pathogenesis of coronary artery disease
and acute coronary syndromes. N Eng J Med 1992; 326:242-250.
68.Alpert JS, Thyggesen K, Antman E, Bassand JP. Myocardial infarction redefineda
consensus document of The Joint European Society of Cardiology / American College of
Cardiology Committee for the redefinition of myocardial infarction. J Am Coll Cardiol 2000;
36: 959-969.
69.DiCorleto PE, Gimbrone MA. Vascular Endotelium. In: Fuster V, Ross R, Topol EJ (eds).
Atherosclerosis and Coronary Artery Disease (Volum 1). Lippincott-Raven, Philadelphia
1996: pp 387.
70.Boersma E; Mercado N, Poldermans D, Gardieb M, Vos J, Simoons ML: Acute
myocardial infarction. Lancet 2003;361:847-868.
71.JohnD Assesment Normal and Abnormal Cardiac Function, Heart Diseas, Textbook of
Cardiovasculer medicine ,7th Edition Zipes D, LibbyP, Bonow R, Braunwold E 2005 ;491.
43
72.Wofford JL, Kahl FR, Howard GR, McKinney WM, Toole JF, Crouse III JR. Relation
ofextend of extracranial carotid artery atherosclerosis as measured by B-mode ultrasound to
the extent of coronary atherosclerosis. Arterioscler Thromb 91;11:1786-94.
73.Antman EM, et al: ACC/AHA guidelines for the management of patients with acute
myocardial infarction: a report of the American College of Cardiology/ American Heart
Association Task Force on Practice Guidelines (Committee on Management of Acute
Myocardial Infarction). J Am Coll Cardiol 1999;34:890-911.
74.Eckel RH, Wassef M, Chait A, et al :Prevention Conference VI: Diabetes and
Cardiovascular Disease: Writing Group II: pathogenesis of atherosclerosis in diabetes.
Circulation 105:e138,2002.
75.Eckel RH, Wassef M, Chait A, et al :Prevention Conference VI: Diabetes and
Cardiovascular Disease: Writing Group II: pathogenesis of atherosclerosis in diabetes.
Circulation 105:e138,2002.
76.Shih DM, Reddy S, Lusis AJ. CHD and atherosclerosis: human epidemiological studies
and transgenic mouse models. In: Costa LG, Furlong CE, eds. Paraoxonase (PON1) in Health
and Disease: Basic and Clinical Aspects. Boston, Mass: Kluwer Academic Publishers; 2002:
93–123
77.White HD Norris RM, Brown MA, et al: Left ventricular end systolic volume as major
determinant of survival after recovery from myocardial infarction. Circulation 1987;78:44.
78.Nishimura RA, Tajik Aj, Shub C, et al. Role of two-dimensional echocardiography in the
protection of in–hospital complications after acute myocardial infarction. J Am Coll Cardiol
1984;4:1080-1087
79.Cerisano G , Bolognese L, Buonamici P, et al. Prognostic implications of restrictive left
ventricular filling in reperfused anterior acute myocardial infarction. J Am Coll cardiology
2001;37:793 -799
80.Verheugt FWA. Early phase of acute myocardial infarction. In: Crawford MH, DiMarco
JP. Cardiology. St Louis: Mosby International Ltd; 2001. p.14.1-14.10
81.Kobayashi Y, Miazaki S, Itoh A. Previous angina reduces in-hospital death in patients with
acute myocardial infarction. Am J Cardiol 1998; 81: 117-22.
82.Shiki K, Hearse DJ. Preconditioning of ischemic myocardium: reperfusion-induced
arrhythmias. Am J Physiol. 1987; 253: H1470-6.
44
83.Aguirre F, Kern M, Hsia J. Importance of myocardial infarct artery patency on the
prevalence of ventricular arrhythmias and late potentials after trombolysis in acute myocardial
infarction. Am J Cardiol 1991; 68:1410-6.
84.Ryan TJ, Antman EM, Brooks N, et al.1999 update: ACC/AHA guidelines for the
management of patients with acute myocardial infarction: Executive summary and
recommendations. A report of the American College of Cardiolgy/American Heart
Association Task Force on Practice Guidelines (Commitee on Management of Acute
Myocardial İnfarction). Circulation 1999; 100: 1016.
85.Newby KH, Thompson T, Stebbins A, et al. For the GUSTO İnvestigators. Sustained
ventricular arrhythmias in patients receiving thrombolytic theraphy: Incidence and outcomes.
Circulation 1998:98:2567
86.Danesh J, Collins R, Appleby P, et al. Association of fibrinogen, C-reactive protein,
albumin, or leukocyte count with coronary heart disease: meta-analyses of prospective
studies. JAMA 1998; 279:1477-82.
87.Malmberg K, Norhammer A,Wedel H et al:Glycometabolic state at admission:important
risk marker of mortality in conventionally treated patients with diabetes mellitus and acute
myocardial infarction:long term results from the Diabetes and Insulin- Glucose Infusion in
Acute Myocardial Infarction (DIGAMI) study.Circulation 99:2626-32,1999.
88.Wood D, De Bucker G, Faergeman O, Graham I, Mancia G, Pyoröla K. On behalf of the
Joint Task Force. Prevention of coronary heart disease in clinical practice. Recommendations
of task force of European and other societies on coronary prevention. Eur Heart J 1998;
19:1434-503.
89.Weitzman D, Goldbourt U.The significance of various blood pressure indices for longterm stroke, coronary heart disease, and all-cause mortality in men. The Israeli Ischemic Heart
Disease Study. Stroke 2006; 37: 358-63.
90.Wenger NK, Froelicher ES, Smith LK, Ades PA, Berra K, Blumenthal JA, et al. Cardiac
rehabilitation as secondary prevention. Agency for Health Care Policy and Research and
National Heart, Lung, and Blood Institute. Clin Pract Guidel Quick Ref Guide Clin 1995;
(17): 1-23
91.Antman E.M., Tanasijevic M.J., Thompson B. Et all: Cardiak-spesific troponin-I levels to
predict the risk of mortality in patients with acute coronary syndromes. N Eng J Med 1996;
335:1342-1349.
45
92.Fuster V., Badimon L., Badimon J.J. et al.: The pathogenesis of coronary artery disease
and acute coronary syndromes. N Eng J Med 1992; 326:242-250.
93. Prevention of coronary heart disease in clinical practice. Recommendations of the Second
Joint Task Force of European and other Societies on Coronary Prevention. Eur Heart J 1998;
19: 1434-1503
94. Fuster V. Epidemic of cardiovascular disease and stroke: The three main challenges.
Circulation 1999;99:1132 – 1137
95.Onat A. Eriskinlerimizde kalp hastalıkları prevalansı, yeni koroner olaylar ve kalpten olum
sıklığı. Onat A, TEKHARF, Ohan matbaacılık, Đstanbul, TR, 2000; 16 – 23.
96. Neaton J.D., Wentworth D.: Serum cholesterol, blood pressure, cigarette smoking and
death from coronary heart disease. Overall findings and differences by age for 316099 white
man. Multipl risk factor intervention trial research group. Arch Intern Med 1992; 152: 56-64.
97. Chockalignam A, Balaguer-Vintro I: Impending Global Pandemic of Cardiovascular
Diseases; Challenges and Opportunities for the Prevention and Control of Cardiovascular
Diseases in Developing Countries and Economies in Transition. Barcelona, Prous Science,
1999
98. Türkiye Kalp Raporu 2000. Türkiye’de kalp hastalığı ve Kardiolji alanında günümüzdeki
durum. Sorunlar ve çözüm önerilerine ilişkin raporu. Türk Kardioyolji Derneği. İstanbul
yenilik basımevi; 2000.
99.Onat A.Erişkinlerimizde kalp hastalıkları prevelansı, yeni koroner olaylar ve kalp ölüm
sıklığı; Onat A, editör.TEK HARF türk halkının kalp hastalığı–gizemine çözüm, evrensel
tıbba katkı. İstanbul;argos/cortekx iletişim; 2007.s.17;22-30;127
100. Onat A, Dursunoğlu D, Kahraman G, Ökçün B, Dönmez K, Kelefl, ve ark. Türk
Eriflkinlerinde Ölüm ve Koroner Olaylar: TEKHARF Çalışlması Kohortunun 5-Yıllık Takibi
Türk Kardiyol Dern Arfl 1996; 24: 8-15.
101. Wilson PW, D'Agostino RB, Levy D, Belanger AM, Silbershatz H, Kannel WB.
Prediction of Coronary Heart Disease Using Risk Factor Categories. Circulation 1998; 97:
1837-47.
46
Download