Lange T›p Kitaplar› KL‹N‹K UYGULAMADA HEMATOLOJ‹ Beflinci bask› ROBERT S. HILLMAN, M.D. ÇEV‹R‹ ED‹TÖRLER‹ Chairman Emeritus, Department of Medicine Maine Medical Center Portland, Maine Professor of Medicine Maine Medical Center—Tufts University School of Medicine Boston, Massachusetts KENNETH A. AULT, M.D. Director Emeritus Maine Medical Center Research Institute Portland, Maine Associate Professor of Medicine University of Vermont College of Medicine Burlington, Vermont MICHEL LEPORRIER, M.D. Professor of Hematology Head, Clinical Hematology Department Centre Hospitalier & Universitaire Caen, France PROF. DR. MUH‹T ÖZCAN Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi Hematoloji Bilim Dal›, Ankara PROF. DR. HALE ÖREN Dokuz Eylül Üniversitesi T›p Fakültesi Pediatrik Hematoloji Bilim Dal›, ‹zmir PROF. DR. MUTLU ARAT Bilim Üniversitesi T›p Fakültesi Hematoloji Bilim Dal›, ‹stanbul PROF. DR. MUZAFFER DEM‹R Trakya Üniversitesi T›p Fakültesi Hematoloji Bilim Dal›, Edirne PROF. DR. TEOMAN SOYSAL ‹stanbul Üniversitesi Cerrahpafla T›p Fakültesi Hematoloji Bilim Dal›, ‹stanbul PROF. DR. FAH‹R ÖZKALEMKAfi HENRY M. RINDER, M.D. Director, Hematology Laboratories Yale-New Haven Hospital Professor of Laboratory Medicine and Internal Medicine (Hematology) Yale University School of Medicine New Haven, Connecticut Uluda¤ Üniversitesi T›p Fakültesi Hematoloji Bilim Dal›, Bursa DOÇ. DR. MEHMET SÖNMEZ Karadeniz Teknik Üniversitesi T›p Fakültesi Hematoloji Bilim Dal›, Trabzon ÇEV‹REN UZM. DR. SAM‹M SAKACI GÜNEfi TIP K‹TABEVLER‹ Klinik Uygulamada Hematoloji Türkçe Telif Haklar› 2012 ISBN: 978-975-277-404-9 Orjinal Ad›: Hematology in Clinical Practice Yay›nevi: McGraw-Hill Orjinal ISBN: 978-0-07-174276-4 Çeviren: Uzm. Dr. Samim Sakac› Çeviri Editörleri: Muhit Özcan, Hale Ören, Mutlu Arat, Muzaffer Demir, Teoman Soysal, Fahir Özkalemkafl, Mehmet Sönmez Kitab›n 5846 ve 2936 say›l› Fikir ve Sanat Eserleri Yasas› Hükümleri gere¤ince (kitab›n bir bölümünden al›nt› yap›lamaz, fotokopi yöntemiyle ço¤alt›lamaz, resim, flekil, flema, grafik v.b.’ler kopya edilemez) tüm haklar› Günefl T›p Kitabevleri Ltd fiti.’ne aittir. Yay›nc› ve Genel Yay›n Yönetmeni: Murat Y›lmaz Genel Yay›n Yönetmeni Yard›mc›s›: Polat Y›lmaz Yay›n Dan›flman›: Ali Aktafl Yay›n Koordinatörü: Nuran Karacan Dizgi-Düzenleme: ‹hsan A¤›n Kapak Uyarlama: ‹hsan A¤›n Bask›: Ayr›nt› Bas›mevi - ‹vedik Organize Sanayi Bölgesi 28. Cad. 770 Sok. No: 105-A Ostim/ANKARA Telefon: (0312) 394 55 90 - 91 - 92 • Faks: (0312) 394 55 94 UYARI Medikal bilgiler sürekli de¤iflmekte ve yenilenmektedir. Standart güvenlik uygulamalar› dikkate al›nmal›, yeni araflt›rmalar ve klinik tecrübeler ›fl›¤›nda tedavilerde ve ilaç uygulamalar›ndaki de¤iflikliklerin gerekli olabilece¤i bilinmelidir. Okuyuculara ilaçlar hakk›nda üretici firma taraf›ndan sa¤lanan ilaca ait en son ürün bilgilerini, dozaj ve uygulama flekillerini ve kontrendikasyonlar› kontrol etmeleri tavsiye edilir. Her hasta için en iyi tedavi fleklini ve en do¤ru ilaçlar› ve dozlar›n› belirlemek uygulamay› yapan hekimin sorumlulu¤undad›r. Yay›nc› ve editörler bu yay›ndan dolay› meydana gelebilecek hastaya ve ekipmanlara ait herhangi bir zarar veya hasardan sorumlu de¤ildir. GÜNEfi TIP K‹TABEVLER‹ ANKARA ‹STANBUL KOfiUYOLU fiUBE M. Rauf ‹nan Sokak No:3 06410 S›hhiye/Ankara Tel: (0312) 431 14 85 • 435 11 91-92 Faks: (0312) 435 84 23 Gazeteciler Sitesi Sa¤lam Fikir Sokak No: 7/2 Esentepe/‹stanbul Tel: (0212) 356 87 43 Faks: (0212) 356 87 44 Kofluyolu Caddesi No: 51/1 Kofluyolu-Kad›köy/‹stanbul Tel&Faks: (0216) 546 03 47 www.guneskitabevi.com ‹Ç‹NDEK‹LER Önsöz.............................................................................................. vii Çeviri Editörlerinin Önsözü ............................................................ ix I. KISIM • ER‹TROS‹T BOZUKLUKLARI ................I 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 Normal Eritropoez ..............................................................1 Anemiye Klinik Yaklafl›m ..................................................10 Kemik ‹li¤i Hasar›na Ba¤l› Anemiler ..............................27 Azalm›fl Eritropoetin Yan›t›yla ‹liflkili Anemiler ..........42 Demir Eksikli¤i Anemisi....................................................53 Talasemiler ..........................................................................65 Hemoglobinopatiler ..........................................................79 Makrositik Anemiler..........................................................94 Displastik ve Sideroblastik Anemiler ..........................109 Kan Kayb›na Ba¤l› Anemiler..........................................124 Hemolitik Anemiler ........................................................136 Yafll›larda Anemi ..............................................................155 Eritrositoz ve Polisitemia Vera ....................................163 Porfirin Metabolizmas›n›n Bozukluklar› ......................176 Hemokromatoz................................................................182 III. KISIM • HEMOSTAZ BOZUKLUKLARI........341 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 Normal Hemostaz ..........................................................341 Kanama Bozukluklar›na Klinik Yaklafl›m ....................347 Vasküler Purpura ............................................................356 Trombositopeni ..............................................................364 Trombosit ‹fllev Bozuklu¤u ve von Willebrand Hastal›¤›................................................384 Hemofili ve Di¤er ‹ntrensek Yolak Bozukluklar›......398 Ekstrensek ve Ortak Yolak Koagülopatileri..............411 Tüketim Koagülopatileri ................................................420 Trombotik Bozukluklar ..................................................428 Trombotik Bozukluklar›n Tedavisinde Antikoagülasyon........................................447 IV. KISIM • TRANSFÜZYON TIBBI ....................465 38 Kan Bileflenleri Tedavisi ................................................467 Dizin ............................................................................................477 II. KISIM • LÖKOS‹T BOZUKLUKLARI..............195 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 Normal Miyelopoez ........................................................195 Nicel ve Nitel Nötrofil Bozukluklar› ..........................205 Akut Miyeloid Lösemiler................................................215 Kronik Miyeloid Lösemi ve Miyeloproliferatif Hastal›klar ........................................229 Normal Lenfopoez ve Lenfatik Sistem ......................245 Lenfopeni ve Ba¤›fl›kl›k Yetersizli¤i ..............................258 Kronik Lenfositik Lösemi ve Di¤er Lösemik Lenfoproliferatif Hastal›klar ..............268 Hodgkin D›fl› Lenfomalar ..............................................279 Hodgkin Lenfoma ............................................................301 Akut Lenfositik Lösemi ..................................................311 Plazma Hücresi Bozukluklar› ........................................319 Monosit-Makrofaj Bozukluklar› ....................................334 v ÖNSÖZ Klinik Uygulamada Hematoloji (Beflinci bask›), özgül olarak klinikte görev yapan t›p ö¤rencileri, ihtisas yapan veya araflt›rma görevlisi olan hekimler, birinci basamakta çal›flan iç hastal›klar› uzmanlar› veya aile hekimleri ile hematoloji ve onkoloji uzmanlar› için kaleme al›nm›flt›r. Bu kitap eritrosit, lökosit ve hemostaz bozukluklar›n›n tan› ve tedavilerine yönelik pratik bir k›lavuzdur. Her bir hastal›k, zeminde yatan patofizyolojik mekanizma, tan›ya götüren klinik özellikler, hastal›¤›n tan›s›nda ve ay›r›c› tan›s›nda yararlan›lan en modern laboratuvar incelemeleri ve güncel tedavi yaklafl›mlar› aç›s›ndan tart›fl›lm›flt›r. E¤itim alan ö¤renci ve hekimlerin klinik e¤itimlerine temel teflkil etmek üzere her bölüme hematolojik hastal›¤› olan bireylere yönelik sistematik yaklafl›m›n ve tan›sal incelemelerin tart›fl›ld›¤› olgu dayanakl› bir sunum da eklenmifltir. Kiflisel koleksiyonlar›nda bulunan foto¤raflar› paylaflt›klar› için Dr. Joseph P. Fanning ve Dr. James McArhur’a, sanatsal çal›flmalar› için de Catherine Hartung’a teflekkür etmek isteriz. vii ÇEV‹R‹ ED‹TÖRLER‹N‹N ÖNSÖZÜ Klinik Uygulamada Hematoloji kitab›n›n beflinci bask›s› olgu sunumlar› ile zenginlefltirilmifl ve hematolojinin temel konular›n› kapsaml› içerecek flekilde tüm hekimlerin gereksinimlerine yan›t vermek üzere güncellenmifltir. Bu kitap özellikle t›p ö¤rencileri, hematoloji yan dal araflt›rma görevlileri, iç hastal›klar› uzman ve araflt›rma görevlileri, aile hekimleri, hematolog ve onkologlara yöneliktir. Eritrosit, lökosit ve hemostaz hastal›klar›n›n tan› ve tedavisinde pratik bir rehber olarak haz›rlanm›flt›r. Kitapta her hastal›k alt›nda yatan patofizyolojik nedenler, tan›ya yönlendiren klinik bulgular, laboratuvar teknolojisindeki son yeniliklerin tan› ve ay›r›c› tan›da kullan›mlar› ve güncel tedavi uygulamalar› yer almaktad›r. E¤itim alan ö¤renci ve doktorlar için bölümler olgu sunumlar› ile tart›fl›larak, hematolojik hastal›¤a sahip bir hastada okuyucuya sistemli bir yaklafl›mla klinik temeller sa¤lanmaktad›r. Hematoloji günümüzde çok h›zl› geliflen bir bilim dal›d›r. Bilgilerin sürekli güncellendi¤i bu zamanda “Hematology in Clinical Practice (Lange Clinical Medicine)” ›n 5. bask›s› Mart 2011’de gerçekleflmifl ve çevirisi alt› ay gibi çok k›sa bir sürede haz›rlanm›flt›r. Türk Hematoloji Derne¤i Yönetim Kurulu hiçbir maddi kayg› tafl›maks›z›n bu özgün eseri Türkçeye kazand›rma karar›n› alm›fl ve bu görevi yüksek sorumluluk anlay›fl›na uygun olarak yerine getirmifltir. Prof. Dr. Teoman Soysal’›n eflgüdümünde bu kitab›n çeviri editörlü¤ünde birlikte görev yapt›¤›m de¤erli çal›flma arkadafllar›m THD yönetim kurulu üyeleri Prof. Dr. Hale Ören, Prof. Dr. Mutlu Arat, Prof. Dr. Muzaffer Demir, Prof. Dr. Fahir Özkalemkafl ve Doç. Dr. Mehmet Sönmez baflta olmak üzere çevirisini yapan Uzm. Dr. Samim Sakac› ve Günefl T›p Kitabevi çal›flanlar›na özverili çal›flmalar›ndan dolay› teflekkür ederim. Hematoloji alan›ndaki çok iyi klasik kaynaklardan biri olan bu kitab›n okuyucular›na yararl› olmas› dileklerimle... Çeviri Editörleri Kurulu Ad›na Prof. Dr. Muhit Özcan Türk Hematoloji Derne¤i Yönetim Kurulu Baflkan› ix I. KISIM Eritrosit Bozukluklar› NORMAL ER‹TROPOEZ Dokular›n aerobik metabolizma için gereksinim duyduklar› oksijen dolafl›mda bulunan olgun eritrosit (k›rm›z› kan hücresi) kütlesi taraf›ndan sa¤lan›r. Dolafl›mdaki eritrosit toplulu¤u humoral ve hücresel büyüme faktörlerinin kontrolü alt›nda kemik ili¤indeki eritroid öncül hücreler taraf›ndan devaml› olarak yenilenir. Bu normal eritropoez döngüsü özenle düzenlenen bir süreçtir. Böbrekte bulunan ve dokular için mevcut olan oksijen miktar›ndaki çok küçük de¤ifliklikleri tespit edebilen oksijen sensörleri eritropoetin salg›lamak suretiyle eritropoezi dokular›n gereksinimine göre ayarlayabilme yetisine sahiptirler. Böylece normal eritropoez en iyi, eritrosit yap›s›, ifllevi ve yap›m› ile y›k›m›n›n dahil oldu¤u bafll›ca bileflenleri, eritroid kemik ili¤inin yeni eritrosit üretebilme kapasitesi ve büyüme faktörlerince düzenlenlenifli ile tan›mlan›r. G ER‹TROS‹T‹N YAPISI Olgun eritrosit benzersiz morfolojisi nedeniyle kolayca tan›n›r (fiekil 1-1). Dinlenme halindeki eritrosit ortalama çap› 8 μm, kal›nl›¤› 2 μm ve hacmi 90 fL olan bikonkav bir disk fleklindedir. Çekirde¤i ve mitokondrisi yoktur, içeri¤inin %33’ü tek bir proteinden, hemoglobinden, meydana gelir. ‹ntraselüler enerji gereksinimi büyük ölçüde hemoglobini çözünebilir, indirgenmifl bir durumda tutmay›, uygun miktarda 2,3-difosfogliserat (2,3-DPG) sa¤lamay› ve membran ifllevini desteklemek üzere adenozin trifosfat (ATP) üretmeyi hedefleyen glukoz metabolizmas› taraf›ndan karfl›lan›r. Nükleusu ve protein metabolizma yolu olmayan hücrenin 100-120 gün ile s›n›rl› bir ömrü vard›r. Fakat eriflkin eritrositinin ifllevini mükemmel bir biçimde gerçeklefltirmesini sa¤layan benzersiz yap›s› ona mikrodamarlar boyunca ilerlerken maksimum esneklik sa¤lar 1 Membran A. ‹ç ve D›fl Tabakalar Eritrosit hücresinin biçimi, esnekli¤i ve dayan›kl›l›¤› büyük ölçüde membran› taraf›ndan sa¤lan›r. Bu membran›n yap›s› fiekil 1-3’de gösterilmifltir. Membran, s›k›ca paketlenmifl fosfolipid moleküllerinden meydana gelen, sadece iki molekül kal›nl›¤›nda bir lipid k›l›f›d›r. Devaml› hareket halinde olan çeflitli yüzey lipidleri önemli fizyolojik ifllevleri olan mikroalanlar ya da “sallar” olufltururlar. Membran›n d›fl yüzü fosfatidilkolin, sfingomyelin ve glikolipidden zengin olup, iç tabaka büyük ölçüde fosfatidilserin, fosfatidiletanolamin ve fosfatidilinositol içerir. Bu asimetri, fosfatidilserin ve etanolamini d›fl membrandan h›zla iç membrana tafl›yan ATP ba¤›ml› bir aminofosfolipid translokaz› olan flippaz enzimi taraf›ndan sürdürülür. ‹kinci bir kalsiyumla etkinleflen tafl›y›c› olan skramblaz membran fosfolipidlerinin da¤›l›m›n› bozarak fosfatidilserinin yeniden hücre yüzeyine yerleflmesine ve bunun sonucunda da hücre yüzeyinin trombojenik potansiyelinin artmas›na neden olabilir. Daha da önemlisi, eritrosit hücresinin yüzeyinde afl›r› miktarda fosfatidilserin birikmesi hücrenin yafllanmas›nda ve makrofajlar taraf›ndan tahrip edilmesinde rol oynar. Membran fosfolipidleri reaktif oksijen türleri (ROT) taraf›ndan okside edilmeye duyarl› olup, bu durum hücre yüzeyinin düzenlenmesinin de¤iflmesi ile sonuçlanabilir. Bu durumun yaratt›¤› etki, ayr›nt›l› bir antioksidan sistemi ve fosfolipidlerin ATP’ye ba¤›ml› bir süreç yard›m›yla plazma asitleri kullan›larak yenilenmesi sayesinde giderilebilir. Eritrositlerin hücre membran›n›n yaklafl›k %50’si plazmadaki esterleflmemifl kolesterol ile denge halinde bulunan kolesterolden mey- 2 KISIM 1 / ER‹TROS‹T BOZUKLUKLARI fiEK‹L 1–1. Eritrosit morfolojisi. Boyanm›fl kan yaymas›nda eritrositler yaklafl›k 8 μm çap›nda ve 2 μm kal›nl›¤›nda, çekirdeksiz, bikonkav görünümlü, görece tekbiçimli bir hücre toplulu¤u olarak izlenmektedir. ri, protein 4.1 ve tamamlay›c› spektrin heterodimerleri ile yatay olarak etkileflerek çift katmanl› lipid membran›n›n alt›nda alt›gen fleklinde bir kafes yap›s› meydana getirirler. Membran›n dikey yap›s›nda meydana gelen bozukluklar (spektrin, ankirin veya çomak 3 defekti veya lipid kayb›) sferosit oluflumuyla sonuçlan›r. Yatay spektrin yap›s›n›n hasar görmesi ise eritrositlerin a¤›r biçimde parçalanmas›na ya da hafif eliptositoza yol açar. ‹ntegral proteinler ve yüzey glikosfingolipidleri hücrenin antijenik yap›s›ndan da sorumludurlar. Transfüzyon amaçl› kan tipi belirlemesi aç›s›ndan birincil derecede önem tafl›yan AB0 ve Rh kan grubu antijenleri ile birlikte bugüne kadar 300’den fazla eritrosit antijeni s›n›fland›r›lm›flt›r (Bkz. 38. Bölüm). Minör kan grubu antijenlerine karfl› oluflan otoantikorlar retiküloendoleliyal hücreler taraf›ndan gerçeklefltirilen eritrosit y›k›m›n›n artmas›na neden olabilirler. Hemoglobin dana gelir. Bu nedenle, membran›n kolesterol içeri¤i plazma kolesterol düzeylerinden, lesitin kolesterol açiltransferaz (LCAT) enziminin etkinli¤inden ve safra asitlerinden etkilenir. Karaci¤er hastal›¤› olup, LCAT aktivitesi bozulmufl olan bireylerde eritrosit membran›nda biriken afl›r› kolesterol eritrosit morfolojisinin bozulmas›na (hedef hücre oluflumu) ve bazen de hücrenin sa¤kal›m süresinin k›salmas›na yol açar. B. Retiküler Protein A¤› Lipid membran›n d›fl tabakas› spektrin ve ankirinden meydana gelen bir retiküler protein a¤›na tutturulmufltur. fiekil 13’de de görüldü¤ü gibi integral proteinler olan glikoforinler (A-C) ve anyon de¤ifltirici olarak ifllev gören çomak 3 kafes fleklindeki spektrin yap›s›ndan bafllay›p lipid tabakas›n›n içinden geçerek hücre yüzeyine ulafl›rlar. Spektrin heterodimerle- Eritrositler esas olarak hemoglobin (her biri aktif bir hem grubuna sahip olan 4 polipeptid zincirinden meydana gelen 64,500 Da a¤›rl›¤›nda bir protein) deposu olarak görev yaparlar. Her hem grubu bir oksijen molekülü ba¤layabilir. Hemoglobinin solunumsal hareketi, yani oksijen tutulmas› ve dokulara verilmesi, molekül yap›s›ndaki özgün bir de¤ifliklik ile gerçekleflir (fiekil 1-4). Hemoglobin deoksihemoglobin formundan oksihemoglobin formuna geçerken karbondioksit (CO2) ve 2,3-DPG β-globin zincirleri aras›ndaki aras›ndaki yerlerinden uzaklaflt›r›l›rlar ve böylece molekül oksijen alabilmesini sa¤layacak flekilde aç›l›r. Ayr›ca, hem gruplar›ndan birine oksijen ba¤lanmas› di¤er gruplar›n oksijen affinitesini art›r›r. Bu etkileflim oksijen disosiasyon e¤risinin S fleklindeki görünümünden sorumludur. Hemoglobin yap›s›ndaki kal›tsal bozukluklar solunumsal hareketi engelleyebilirler. Ço¤u bozuklukta α- ya da β-globin zincirlerinden birindeki tek bir aminoasitin yerini bir baflkas› alm›flt›r. Baz› bozukluklar molekülün hareketlerini engel- fiEK‹L 1–2. Eritrositlerin biçimi ve esnekli¤i. A: Elektron mikroskopisinde istirahat halindeki eritrositin bikonkav flekli izlenmektedir. B: Ufak bir kan damar›n›n bir k›sm›nda dolafl›mdaki eritrositlerin s›ra d›fl› esnekli¤i görülmektedir. ANEM‹YE KL‹N‹K YAKLAfiIM 2 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm ontrol alt›nda olmayan tip 1 diyabeti olan 48 yafl›nda- Kki bir erkek hasta giderek kötüleflen anemisinin de- ¤erlendirilmesi için sevk edilmifltir. Hasta uzun zamand›r genel bir yorgunluk hissetti¤ini ve son zamanlarda egzersiz tolerans›n›n kötüleflti¤ini ifade etmektedir. Diyabet komplikasyonlar› olarak a¤›r retinopati, klodikasyona neden olan periferik vasküler hastal›k ve kötüleflme e¤iliminde bir nöropati mevcuttur. Fizik muayenede sa¤l›ks›z ve renksiz görünen hastan›n konjunktivalar› soluktur. Bunun d›fl›nda bilateral retinal hemorajiler, palpasyonla nab›zlarda hafifleme ve her iki ayakta duyusal ve pozisyon alg›lama kusurlar› saptanm›flt›r. Tam kan say›m›: Hematokrit - %29/Hemoglobin - 9.5 g/dL MCV - 91 fL MCH - 30 pg MCHC - 33 g/dL RDW-CV - %13.5 RDW-SD - 48 fL Lökosit say›s› - 8,800/μL Trombosit say›s› - 150,000/μL Retikülosit say›s› - %2 Retikülosit indeksi - 1.2 Sedimentasyon - 30 mm/h (Westergren) • PER‹FER‹K YAYMA Normositik; normokromik; minimal anizositoz; polikromazi yok. Lökosit ve trombosit say›lar› ve morfolojileri normal s›n›rlarda. Sorular • Bu anemi nas›l tan›mlanmal›d›r? • Hangi fizyolojik faktörler rol oynuyor olabilirler? • Aneminin nedenini saptamak için yap›labilecek baflka incelemeler var m›d›r? BÖLÜM 2 / ANEM‹YE KL‹N‹K YAKLAfiIM Aneminin varl›¤› ve do¤as› klinik görünümden anlafl›labilir. E¤er fliddetliyse, akut kan kayb›n›n bir kanama anemisine neden olmas› beklenir; kronik kan kayb› ise genel olarak demir eksikli¤i ile sonuçlan›r. Fakat rutin tam kan say›m› (TKS) hem aneminin saptanmas› hem de tan›s› aç›s›ndan en duyarl› yöntemdir. Bu nedenle anemiye klinik yaklafl›mda hem yatak bafl›nda yap›lan de¤erlendirme hem de laboratuvar yöntemlerinin ak›lc› kullan›m› önem tafl›r. 11 öyküsü ve pansitopeni geliflimi öncesinde yeni bir ilaca bafllam›fl olma öyküsü sorgulanmal›d›r. Anemi veya pansitopeninin daha kademeli bir flekilde bafllamas› miyelolodisplaziyi veya baflka bir kemik ili¤i bozuklu¤unu düflündürür. Irk da önemli ipuçlar› sa¤layabilir, çünkü hemoglobinopatilerin ve enzim eksikli¤iyle seyreden bozukluklar›n ço¤unda etnik köken önemli olabilir. Öykü G KL‹N‹K GÖRÜNÜM Aneminin semptom ve belirtileri a¤›rl›¤›na, oluflma h›z›na ve hastan›n yafl›na ba¤l›d›r. Hafif anemiler kuvvet kayb›, kalp h›z›nda art›fl ve egzersiz dispnesi d›fl›nda pek semptoma yol açmazlar. Bu, hemoglobin-oksijen disosiasyon e¤risinin bazal durumda orta dereceli hemoglobin düflüfllerini kompanse edebilme yetene¤ini yans›t›r. Ayr›ca, hemoglobin-oksijen disosiasyon e¤risinin bir kez anemiyi kompanse etmek için kullan›nca ihtiyac›n artt›¤› durumlara yan›t verme kapasitesini yitirdi¤ini de gösterir. Aneminin belirginleflmesiyle birlikte hastan›n egzersiz kapasitesi belirgin biçimde düflebilir. Her egzersize çarp›nt›, nefes darl›¤›, zonklay›c› bafl a¤r›s› ve h›zl› yorulma efllik eder. Genç bireylerde hemoglobin 7-8 g/dL’nin (hematokrit %20 25’in) alt›na inene kadar bu semptom ve belirtiler görülmez. Fakat daha yafll› bireylerde, özellikle aterosklerotik kardiyovasküler hastal›¤› olanlarda, orta dereceli anemiyle (hemoglobin: 10-12 g/dL) birlikte semptomlar meydana gelir. Bu durumda angina ve klodikasyon gibi iskemik belirtilerde kötüleflme görülebilir. Dahas›, anemi zeminde kalp hastal›¤› bulunan yafll› bir bireyde kalp yetersizli¤i oluflumunu h›zland›rabilir. Aneminin oluflma h›z› da önemlidir. Hemoglobin-oksijen disosiasyon e¤risi hemoglobin düzeyindeki ›l›ml› azalmalar› h›zla kompanse edebilmesine ra¤men, daha a¤›r bir aneminin kardiyovasküler kompansasyonu zaman al›r. E¤er anemi akut kan kayb› (hem eritrositlerin hem de plazma hacminin azalmas› söz konusudur) sonucunda meydana gelmiflse durum daha kötüleflir. Toplam kan hacminin azalmas› kardiyovasküler yan›t› tehlikeye atar. Akut kanama anemisi olan hastalar hem doku hipoksisi hem de akut dolafl›m kollaps›n›n semptom ve belirtilerinin geliflmesi aç›s›ndan risk alt›ndad›r. Bunun aksine, uzun zamand›r anemisi olan hastalarda toplam kan hacmi zaman içerisinde genifller ve bu bireyler anemiyi kalp at›m›n hacminin artmas› ve bölgesel kan ak›m›nda meydana gelen de¤ifliklikler sayesinde kompanse ederler. G KL‹N‹K DE⁄ERLEND‹RME Hastan›n öyküsü ve fizik muayene aneminin nedeni ile ilgili bir fikir verebilir. Devam eden bir kan kayb› bir hastan›n anemisinin nedenine yönelik aç›k ve dramatik bir ipucudur. Geriye dönük olarak çocukluk ça¤›na kadar takip edilebilen bir anemi öyküsü kuvvetle kal›tsal bir bozuklu¤a, özellikle de konjenital hemolitik anemiye, iflaret eder. Di¤er yönlerden sa¤l›kl› bir bireyde aniden pansitopeni geliflmesi durumunda toksik kimyasallara mesleki veya çevresel maruziyet Hastalar semptomlar›n bafllama zaman›, transfüzyon öyküsü, geçmiflte yap›lan kan say›mlar›, beslenme al›flkanl›klar›, alkol kullan›m› ve kilo kayb›, atefl ya da gece terlemesi gibi kronik ya da akut hastal›k semptomlar› aç›s›ndan ayr›nt›l› olarak sorgulanmal›d›rlar. Az say›da yak›nma baz› anemi tiplerine özgüdür. Örne¤in, demir eksikli¤i olan eriflkin hastalar buz yeme iste¤i duyabilirken, çocuklar kum ve toprak yerken gözlenebilirler (pikofaji). B12 vitamini ve demir eksikli¤i olan hastalar a¤›zda yaralardan ve yutma güçlü¤ünden yak›nabilirler. Orak hücreli anemisi olan hastalarda yaflam boyu devam eden dönemsel kemik ve eklem a¤r›s› öyküsü mevcuttur. Fizik Muayene Aneminin fiziksel belirtileri ne kadar çabuk bafllad›¤›na ba¤l›d›r. Akut kan kayb› olan hastalarda hipovolemi ve hipoksi belirtileri ortaya ç›kar. On iki saatten k›sa bir süre içerisinde kan hacminin %30’dan fazlas›n›n kaybedilmesi normal venospazm ve bölgesel kan ak›m›n›n yeniden yönlendirilmesi ile kompanse edilemez. Bu tip hastalarda postüral hipotansiyon ve egzersiz taflikardisi gibi hipovolemi belirtileri görülür. Akut hacim kayb› toplam kan hacminin %40’›n› aflarsa hastada anksiyete, konfüzyon, hava açl›¤›, terleme, istirahat taflikardisi ve supin pozisyonda bile mevcut olan hipotansiyon da dahil olmak üzere hipovolemik flokun tüm belirtileri ortaya ç›kar. Bu durumdaki hastalarda hipoksinin semptom ve belirtilerinin ortaya ç›k›fl› azalm›fl kan hacmi nedeniyle yaflamsal organ perfüzyonunda meydana gelen azalman›n sonucu oldu¤u kadar aneminin de yans›mas›d›r. Anemi plazma hacminin artmas›na f›rsat verecek kadar yavafl geliflirse, kompansasyon hemoglobin-oksijen disosiasyon e¤risinin kaymas›, kalp debisinin artmas› ve kan ak›m›n›n yeniden da¤›l›m› gibi etmenler taraf›ndan birlikte baflar›l›r (fiekil 2-1). Fizik muayene ile kalp debisi ve kan ak›m›nda meydana gelen de¤iflikliklerin tespit edilmesi mümkündür. Böyle bir hastada daha güçlü bir apikal impuls, nab›z bas›nc›nda geniflleme ve egzersiz taflikardisi saptan›r. Kan türbülans›n›n artmas›na ba¤l› olarak meydana gelen ak›m üfürümleri s›kl›kla apekste veya sternum kenar›nda boyuna yans›yan midsistolik veya holosistolik ak›m üfürümleri olarak duyulabilirler. Hastan›n genel görünümü de anemi varl›¤›n› düflündürebilir. Aç›k tenli hastalarda, deri ve mukus membranlar›n soluklu¤u aneminin güçlü göstergeleridir. Fakat deri rengi koyu ciltli hastalarda veya belirgin vazokonstriksiyon ya da vazodilatasyon bulunan bireylerde hemoglobin düzeyinin daha az güvenilir bir ölçüsüdür. Nefrotik sendromlu ve miksödemli hastalarda görülene benzeyen belirgin bir ödem de aneminin ortaya ç›kar›lmas›n› engelleyebilir. Hemoglobin KEM‹K ‹L‹⁄‹ HASARINA BA⁄LI ANEM‹LER 3 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm irmi yedi yafl›ndaki bir otomobil tamircisi bir ayd›r gi- Yderek artan yorgunluk, a¤›r eforla gelen nefes darl›¤›, cildinde kolay morarma ve difleti kanamas› yak›nmas›yla baflvurmufltur. Ergenlik ça¤›nda geçirmifl oldu¤u hepatit A d›fl›nda öyküsü özelliksizdir. Mesle¤i gere¤i otomobil parçalar›n› temizlerken çeflitli çözücü maddeler kullanmaktad›r. Fizik muayenede iyi geliflmifl bir kas yap›s›, soluk konjonktivalar, ayak bile¤i ile s›n›rl› petefliler, el ve önkollarda morarm›fl alanlar saptanm›flt›r. Lenfadenopati ve hepatosplenomegali tespit edilmemifltir. Tam kan say›m›: Hematokrit - %20/Hemoglobin - 6 g/dL MCV - 91 fL MCH - 32 pg MCHC - 33 g/dL RDW-CV - %13 Lökosit say›s› - 1,600/μL Trombosit say›s› - 9,000/μL Eritrosit öncül hücre havuzunun veya kemik ili¤i yap›s›n›n bozulmas›, kemik ili¤i hasar›na ba¤l› bir anemi ile sonuçlanabilir. Aneminin a¤›rl›¤› bozuklu¤un do¤as›na ba¤l›d›r. Görece hafif kemik ili¤i hasar›na ba¤l› anemiler ilaç toksisistesinde ve tümör infiltrasyonunda görülebilirler. Akut lösemi ve aplastik anemi hastalar›nda tipik olarak daha a¤›r anemiler saptan›r. Bir toplumdaki kemik ili¤i hasar›na ba¤l› anemi prevalans› çeflitli hastal›klar›n insidans›na ve çevresel etmenlere ba¤l›d›r. Kemoterapi uygulanan ço¤u hastada eritrosit üretiminin bozulmas› beklenir. Buna karfl›l›k, tüm hematopoetik öncül hücrelerin azalmas›yla nitelenen aplastik anemi görece nadir görülen bir hastal›kt›r. Geliflmekte olan ülkelerde toksik ilaçlara ve iflye- Lökosit formülü (mutlak) - Nötrofil - <200/μL Lenfosit - 1200/μL Monosit - 320/μL Retikülosit say›m› - %1 Retikülosit indeksi - <0.5 • YAYMA MORFOLOJ‹S‹ Normokromik/normositik hücreler ± anizositoz, nadir polikromatik makrositler. Trombosit ve nötrofillerde belirgin azalma, blast görülmüyor. Lenfositler normal görünümde. Sorular • Bu anemi nas›l s›n›fland›r›lmal›d›r? • Hangi tetkikler istenmelidir? rindeki veya çevredeki kimyasal maddelere maruz kal›nmas›na ba¤l› olarak geliflen aplastik anemi oran› daha yüksektir. G KEM‹K ‹L‹⁄‹N‹N YAPISI Anatomik Da¤›l›m Eritroid kemik ili¤inin bir anemiyi veya hipoksiyi kompanse edebilme kapasitesi normal bir yönlenmifl kök hücre havuzunun ve beslenme ortam›n›n varl›¤›n› gerektirir. Kemik ili¤inin anatomik da¤›l›m› fiekil 3-1’de gösterilmifltir. Normal bir eriflkinde kemik ili¤i aksiyal iskelette ve uzun kemiklerin proksimal k›s›mlar›nda yo¤unlafl›r. Fakat uzun süren bir anemiye yan›t olarak veya bir miyeloproliferatif hastal›¤›n sonu- 28 KISIM 1 / ER‹TROS‹T BOZUKLUKLARI Eritropoetin Hücresellik Aksiyal iskelet Distal uzun kemikler Kök hücre faktörü Kök hücre Lenfoid seri Granülositler Monositler Eosinofil Bazofil Megakaryosit Trombositler Y›l fiEK‹L 3–1. Eriflkinde kemik ili¤inin da¤›l›m›. Do¤umda kemik ili¤i iskelete yayg›n olarak da¤›lm›flt›r. Çocukluk ve erken eriflkinlik döneminde uzun kemiklerin daha distal bölümlerinde kalan kemik ili¤inin yerini ya¤ dokusu al›r. ‹skelet üzerindeki gölgelendirmede gösterildi¤i üzere aktif kemik ili¤i aksiyal iskelete ve uzun kemiklerin proksimal k›s›mlar›na s›n›rl› kal›r. cunda daha periferik bölgelere de uzanabilir. Talasemi majör hastalar›nda kemik ili¤i elin küçük kemiklerine kadar bile uzanabilir. Trombopoietin fiEK‹L 3–2. Kemik ili¤i hücrelerinin farkl›laflmas› ve ço¤almas›. Ço¤alan bir pluripotent kök hücre havuzu eritropoez, miyelopoez ve trombosit oluflumu için gereken çeflitli hücre soylar›na farkl›lafl›r. Eritrosit soyundaki en ilkel hücre burst-forming-unit-erythroid’dir (BFU-E) BFU-E eritropoetin etkisiyle colony-forming-unit-eriythroid’e (CFU-E) ve daha olgun normoblast serilerine farkl›lafl›r. Bu süreç bir dizi hücre bölünmesi ve sitoplazmada ilerleyici hemoglobin oluflumu ile birliktedir. IL-3, GM-CSF, G-CSF ve M-CSF gibi büyüme faktörleri miyelopoetik hücre serilerinde hücre farkl›laflmas› ve ço¤almas›n›n önemli bafllang›ç ad›mlar›d›r. Trombopoietin megakaryosit hücre serisinin ço¤almas›n› ve olgunlaflmas›n› yönetir. Eritrosit Ço¤almas› Mikroskopik düzeyde, eritroid öncüller stroma hücreleri, retiküler lifler ve bir vasküler sinüzoid a¤›ndan meydana gelen bir matriksin içinde kümeler halinde ço¤al›rlar. Uzun vadeli hematopoetik kök hücreler (LT-HSC) kemik ili¤i bofllu¤unun içini kaplayan osteoblastlar›n yak›n komflulu¤unda bulunurlar. Daha olgun öncül hücreler kemik ili¤i makrofajlar›n›n etraf›nda kümelenme e¤ilimi gösterirler ki bu da o yap›sal hücrelerin bak›m hücresi rolü üstlendiklerine iflaret eder. Hemoglobin sentezinin desteklenmesi amac›yla retiküloendoteliyal hücrelerden eritrosit öncül hücrelere do¤rudan demir tafl›nd›¤›na yönelik kan›tlar mevcuttur. Di¤er yap›sal hücreler ise hücre farkl›laflmas› ve ço¤almas› için zorunlu olan büyüme faktörlerini (interlökin-3 [IL-3], granülositmakrofaj koloni-uyar›c› faktörü [GM-CSF] ve kök hücresi büyüme faktörünü (SCF) sa¤layarak ayn› derecede önemli bir rol oynarlar (fiekil 3-2). T hücreleri de erken dönemde kök hücre ço¤almas›n› etkilerler. Eritropoetin ise bafll›ca etkisini BFU-E (burst-forming unit-erythroid) ve CFU-E (colony-forming unit- erythroid) gibi yönlenmifl eritrosit öncül hücreleri üzerinde gösterir. Yafllanma Süreci ‹nsanlar do¤al yaflam süresi boyunca tüm hematopoetik hücre serilerini destekleyen ve kendi kendine ço¤alan bir kök hücre havuzuyla do¤arlar. Yafllanma sürecinin, eritrosit üretiminde kök hücrelere dayanan bir yetersizlik geliflmesi gibi bir k›sm› oldu¤una dair kan›t bulunmamaktad›r (Bkz. 12.Bölüm). Genç hastalarda hematopoetik dokunun ya¤ hücrelerine oran› hematopoetik doku lehinde iken, yafll› hastalarda ya¤ hücrelerinin artmas›ndan dolay› kemik ili¤i hücreselli¤inde göreceli bir azalma meydana gelir. Bu, kemik ili¤i hasar›na ya da anemi ve hipoksiye yan›t verme kapasitesinin azald›¤›na iflaret etmez. Uyar›n›n sürmesi durumunda kemik ili¤inin hücreselli¤i her yaflta bütün görünür ya¤ dokusunu yerinden etme noktas›na kadar artabilir. Hasara Yol Açan Etmenler D›fl etmenler kök hücre havuzuna ve kemik ili¤i yap›s›na zarar verebilirler. ‹yonize edici radyasyon hematopoetik kök hücre (HSC) kayb›na, kan ak›m›n›n ve kemik ili¤inin tafl›y›c› dokular›n›n geri dönüflsüz biçimde zarar görmesine yol açabilir. Çeflitli kimyasal maddeler ve ilaçlar ço¤almakta olan hematopoetik hücrelerin geri dönüflsüz olarak kaybedilmesine yol açabilir ve bu durumda onar›m›n baflar›s› geride kalan LT-HSC hücrelerine ba¤l› olur. Son olarak, kemik ili¤inin sa¤lad›¤› beslenme ortam› lösemide veya bir tümör metastaz›nda oldu¤u gibi tek bir hücre serisinin afl›r› yay›lmas› sonucunda da hasar görebilir. Bu hücreler normal eritrosit ço¤almas› için gereken alanlar ve besin maddeleri için yar›fl›rlar. A¤›r aplastik aneminin yayg›n bir nedeni ba¤›fl›kl›k arac›l›¤›yla geliflen aplazidir. Aç›k bir d›fl etmenin saptanmad›¤› a¤›r aplastik anemisi olan hastalar›n %30-80’i immunsupresif tedaviye yan›t verirler. AZALMIfi ER‹TROPOET‹N YANITIYLA ‹L‹fiK‹L‹ ANEM‹LER 4 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm ltm›fl alt› yafl›nda bir kad›n boyun, omuz ve bel bölge- Asinde 6 aydan uzun süredir devam eden a¤r› ve sert- leflme yak›nmas›yla baflvurmufltur. Son iki hafta içinde aspirine, asetaminofene ve steroid d›fl› antienflamatuar ilaçlara yan›t vermeyen tekrarlay›c› bafl a¤r›lar› olmufltur. Sistem incelemelerinde kollajen vasküler hastal›k ve vaskülit lehinde bulguya saptanmam›flt›r, fakat hasta 6-7 kilo kaybetmifltir ve a¤›r sigara kullan›c›s›d›r. Ten rengi soluktur ve depresif görünümdedir. Boyun ve omuz kaslar› palpasyonla a¤r›l›d›r, fakat artrite yönelik de¤ifliklikler, temporal arterde nodülleflme veya hassasiyet saptanmam›flt›r. Tam kan say›m›: Hematokrit - %29/Hemoglobin - 9 g/dL MCV - 84 fL MCH - 30 pg MCHC - 30 g/dL RDW-CV - %14 Lökosit say›s› - 9500/μL Trombosit say›s› - 210,000/μL Retikülosit say›m› - %1.3 Retikülosit indeksi - <1 Sedimentasyon - 115 mm/h (Westergren) C-reaktif protein - 37 mg/dL • YAYMA MORFOLOJ‹S‹ Normositik, normokromik; minimal anizositoz, poikilositoz yok, polikromazi yok. Sorular • Bu anemi yukar›daki verilere dayanarak nas›l tan›mlan›r ve s›n›fland›r›l›r? • Hangi ek tetkikler istenmelidir? BÖLÜM 4 / AZALMIfi ER‹TROPOET‹N YANITIYLA ‹L‹fiK‹L‹ ANEM‹LER Akut ve kronik enflamatuar hastal›¤›, böbrek yetersizli¤i ve hipotiroidisi olan bireylerde anemi s›kt›r. Bu durumlar›n hepsinde aç›kça kemik ili¤indeki eritropoetin uyar›s›n›n yetersiz olmas› söz konusudur. Bazal düzeylerin alt›na inmemekle birlikte serum eritropoetin de¤erleri aneminin a¤›rl›¤›na uygun flekilde yükselmez. Kemik ili¤i hücreselli¤i ve retikülosit yan›t› tipik olarak hipoproliferatiftir. Bu anemi s›n›f›n›n büyük önemi vard›r. Akut enfeksiyonlar veya kronik enflamatuar hastal›klarla (kronik hastal›k anemisi) iliflkili hipoproliferatif anemilerin klinik insidans› di¤er tüm anemi tiplerinden daha yüksektir. Baz› durumlarda tipik bir hiproliferatif anemi zeminde yatan hastal›¤›n ilk belirtisi olabilir. Aneminin paterni, hastal›¤›n etiyolojisinin ve a¤›rl›¤›n›n belirlenmesi aç›s›ndan çok de¤erli olabilir. O yüzden klinik hekimlerinin hafif bile olsa hippoproliferatif anemisi olan hastalar›n de¤erlendirilmesi konusunda hünerli olmas› önemlidir. G NORMAL KEM‹K ‹L‹⁄‹ PROL‹FERASYONU Eritroid kemik ili¤inin anemiye verdi¤i normal proliferasyon yan›t› uygun bir eritropoetin yan›t›n›n, sa¤lam bir kemik ili¤inin ve yeterli demir temininin varl›¤›n› gerektirir (fiekil 4-1). Böbrekteki özel peritubuler interstisyel hücreler oksijen teminindeki de¤ifliklikleri alg›lama yetene¤ine sahiptir. Hemoglobin düzeyinin 12 g/dL’nin alt›na inmesi eritropoetin üretiminin art›fl›n› uyar›r. Bu süreç, mevcut hücresel üretimde yukar› do¤ru bir düzenlemeden çok ek peritubuler interstisyel hücre görevlendirilmesi ile iliflkilidir. Önemli bir böbrek hasar› söz konusu olsa bile, böbre¤in eritropoetin üretimi üzerindeki düzenleyici etkisi iyi korunur. Fakat son dönem böbrek hastal›¤› eritropoetin yan›t›nda yetersizlikle birliktedir. Hepatositler de bir miktar eritro- 43 poetin ürettiklerinden anefrik hastalarda ölçülebilir düzeyde eritropoetin düzeyleri, fakat belirgin derecede azalm›fl bir eritrosit üretimi saptan›r. Böbre¤in üretti¤i eritropoetin kemik ili¤ine ulaflarak burst-forming-unit erythroid (BFU-E) ve colony-forming-unit erythroid (CFU-E) öncüllerinin yüzeyinde bulunan özgül reseptörlere (EPOR) ba¤lan›r (fiekil 4-2). Bu mekanizma yönlenmifl kök hücrelerin yeni eriflkin eritrositler üretmek üzere ço¤ald›¤› ve olgunlaflt›¤› bir süreci bafllat›r. Eritropoetin yan›t›n›n büyüklü¤ü aneminin a¤›rl›¤›yla ba¤lant›l›d›r ve serum eritropoetin düzeyi ne kadar yüksekse, kemik ili¤inin proliferatif yan›t› da o kadar güçlüdür. Bu yan›t klinik olarak kemik ili¤inde eritroid öncüllerin granülosit öncüllerine oran›ndaki (E/G oran›) ve retikülosit yan›t›ndaki de¤iflikliklere göre de¤erlendirilir. Aneminin a¤›rl›¤›n›n artmas› durumunda verilen normal üretim yan›t› 2. Bölüm’de tart›fl›lm›flt›r. Proliferatif yan›t yeterli bir demir teminini de gerektirir. Eritrosit y›k›m›ndan ve retiküloendoteliyal hücre demir depolar›ndan geri kazan›lan demir eritropoez için gereksinim duyulan demiri büyük ölçüde karfl›lar. Gereken miktar›n yaln›zca ufak bir k›sm› besinlerdeki demirin emilmesi ile kazan›l›r. Demir, plazmada transferine ba¤l› olarak tafl›n›r. Transferrindemir kompleksi daha sonra eritroid öncüllerin yüzeyinde bulunan transferrin reseptörlerini ba¤lan›r. Transferrin reseptörlerinin ekspresyonu ve demirin hücre içine tafl›nma oran›, eritropoetinin ve genetik kontrol alt›nda olan transmembran proteini HFE’nin yönetiminde olduklar› izlenimini vermektedirler (Bkz. 5. ve 15. Bölümler). Transferrinin üstündeki demir miktar› azald›¤› zaman (serum demir düzeyinin normalin KEM‹K ‹L‹⁄‹NDE OLGUNLAfiMA Eritropoetin Olgun Normoblastlar Retikülositler eritrositler Eritrositler Eritroid kemik ili¤i Sinüzoid duvar› Eritropoetin PROL‹F A ER ON SY Demir Ba¤›rsak RE hücreler fiEK‹L 4–1. Normal kemik ili¤i proliferatif yan›t›n›n bileflenleri. Anemiye tam yan›t böbrekten uygun eritropoetin sal›n›m›na, yeterli demir teminine ve tam yan›t verme yetisine sahip bir kemik ili¤ine dayan›r. fiEK‹L 4–2. Eritroid kemik ili¤inde ço¤alma ve olgunlaflma. Eritropoetin BFU-E ve CFU-E’yi, artan say›da olgunlaflan eritrosit öncülü üretmek üzere ço¤almalar› ve farkl›laflmalar› için uyar›r. Her yönlenmifl öncül 4 hücre bölünmesi sürecinden geçerek 14-16 eritrosit üretir. Eritropoetin düzeyinin artmas› normoblast olgunlaflmas›n› ve kemik ili¤i retikülositlerinin dolafl›ma sal›nmas›n› da h›zland›r›r. DEM‹R EKS‹KL‹⁄‹ ANEM‹S‹ 5 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm ›rk üç yafl›nda bir kad›n giderek artan yorgunluk, eg- Kzersiz intolerans› ve yutma güçlü¤ü yak›nmalar›yla bafl- vurmufltur. Merdiven ç›karken çarp›nt›s› ve nefes darl›¤› oldu¤unu belirtmektedir. On y›ldan uzun bir süredir fibromyalji öyküsü bulunan hasta bol miktarda steroid d›fl› antienflamatuar ilaç ve aspirin kullanmaktad›r. Bunun d›fl›nda, son 6 ayd›r adet dönemlerinin s›klaflt›¤›n› ve düzensizleflti¤ini ifade etmektedir. Fizik muayenede konjunktiva ve mukozalar›n soluk, dilin k›rm›z› ve düzgün yüzeyli, t›rnaklar›n ise yass›laflm›fl oldu¤u görülmüfltür. Hastan›n boyun ve omuz kaslar› palpasyonla dikkate de¤er derecede a¤r›l› olup, her iki omzunda hareket k›s›tlanmas› saptanm›flt›r. Tam kan say›m›: Hematokrit - %26/Hemoglobin - 6 g/dL MCV - 67 fL MCH - 24 pg/hücre MCHC - 28 g/dL Lökosit say›s› - normal Trombosit say›s› - 720,000/μL Retikülosit say›m› - %3 Retikülosit indeksi - < 1 Sedimentasyon - 42 mm/h (Westergren) D›flk›da gizli kan - 4+ Demir eksikli¤i çocuklarda ve eriflkinlerde mikrositik aneminin önde gelen nedenidir. Eritroid kemik ili¤ine demir temini yetersizse, eritrosit üretimi bozulur ve dolafl›ma yeni sal›verilen hücrelerde yeterli hemoblobin bulunmaz. Aneminin a¤›rl›¤› ve mikrositoz ile hipokrominin derecesi genel olarak demir eksikli¤i durumunun a¤›rl›¤›n› ve kronikli¤ini yans›t›r. Bir toplumda demir eksikli¤inin prevalans› beslenmeyle demir al›m›n›n yeterlili¤i ve malabsorbsiyon veya kronik kan kayb› ile seyreden hastal›klar›n insidans› gibi çeflitli etmenlerin etkileflimine ba¤l›d›r. Geliflmekte olan ülkelerde yetersiz Sorular • Bu anemi nas›l tan›mlanmal›d›r? • Ay›r›c› tan›lar nelerdir? • Baflka hangi tetkikler istenmelidir? beslenme önemli bir etmendir ve beslenme yetersizli¤ine ba¤l› anemilerin bafll›ca nedeni demir eksikli¤idir. Buna karfl›l›k Avrupa ve ABD’de demir eksikli¤i anemisinden daha çok kronik kan kayb› sorumludur. G NORMAL DEM‹R METABOL‹ZMASI Demir hemoglobin, myoglobin ve çeflitli hem ve metaloflavoprotein enzimlerinin sentezinin zorunlu bir bileflenidir. Ayr›ca ço¤almakta olan eritrosit öncüllerinin hücre döngüsünü etkile- 54 KISIM 1 / ER‹TROS‹T BOZUKLUKLARI mek suretiyle eritropoez kontrolünde de do¤rudan rol oynar. Kemik ili¤ine demir temininin azalmas›, siklin D1 proteininde azalmaya ve eritroid öncül hücrelerin G1/S faz›nda tak›lmas›na yol açar, bu da eritropoetine verilen ço¤alma yan›t›n› azalt›r. Demir Kayb› Demir insanlarda yüksek oranda korunur. Buna ra¤men demir dengesinin korunabilmesi için her gün 1-4 mg demir emilmesini gerektirecek düzeyde bir kay›p söz konusudur. Ba¤›rsaklar negatif demir dengesine transport etkinli¤ini art›rarak yan›t verirler. Bununla birlikte demir depolar›n›n metabolik gereksinimi aflmas› durumunda ba¤›rsaklar demir transportunu neredeyse tamamen durdurabilirler. Demir Transportu Emilen demir kendisini dokulara tafl›yan özgül bir plazma proteini olan transferrine ba¤lan›r (fiekil 5-1). Herhangi bir anda dolafl›mda transferrine ba¤lanm›fl durumda 3 mg demir bulunur. Bu havuz günde 10 döngü yapar ve demirin bask›n bir k›sm› (25-30 mg) eritroid kemik ili¤ine ulafl›r. Olgunlaflmakta olan eritroid hücre öncülleri yüzeylerinde diferrik demirle yüklenmifl transferini ba¤layabilen transferrin reseptörleri (TfR) eksprese ederler. Agregat demir- TfR kompleksleri daha sonra eritroid hücrelerde intrasitoplazmik endozomlar›n içine al›n›rlar. Demir sal›verilir, transferrin- TfR kompleksi hücre yüzeyine döner, burada transferrin molekülü yeniden plazmaya girer. Daha sonra endozomlar›n içinde bulunan demir bir ferriredüktaz (STEAP3) arac›l›¤›yla Fe2+’ye indirgenir ve baflat bir transmembran tafl›y›c›s› olan DMT1 yard›m›yla heme ba¤lanmak ya da ferritin olarak depolanmak üzere sitozole gönde- rilir. Hem sentezi serbest demirin ikinci bir tafl›y›c› olan mitoferrin arac›l›¤›yla mitokondrilere tafl›nmas›n› da gerektirir. Bu yolun ulaflt›¤› sonuç demirin %80-90’›n›n ömrü 100120 gün olan yeni eritrositlerdeki hemoglobine ba¤lanmas›d›r. Yeni eritrosit üretim süreci mükemmel de¤ildir: eritrosit öncül hücrelerinin %10-20’si sal›verilmeden önce kemik ili¤indeki retiküloendoteliyal hücreler taraf›ndan y›k›l›r. Ayr›ca, yaflam sürelerinin sonuna ulaflm›fl olduklar›ndan dolay› her gün dolafl›mdaki eritrositlerin yaklafl›k %1’i y›k›l›r. Bu iki süreç sonucunda kemik ili¤inin ve dala¤›n retiküloendoteliyal hücreleri yard›m›yla her gün 25-30 mg demir geri kazan›l›r. Bu demir daha sonra yeni hücre üretiminde kullan›lmak üzere transferrin taraf›ndan kemik ili¤ine tafl›nabilir. Karaci¤erde üretilen bir peptid olan hepsidin, duodenal ve retiküloendoteliyal hücrelerdeki tek tafl›ma proteini olan ferroportinin bozunmas›n› sa¤layarak demirin retiküloendoteliyal hücrelerden sal›verilmesinin düzenlenmesinde bafll›ca rolü oynar. Hepsidin gen ekspresyonu k›smen eritropoetin taraf›ndan düzenlenir. Bu nedenle anemi ve hipoksi sonucunda eritropoetin düzeylerinde meydana gelen yükselme ile birlikte hepsidin üretiminin azalma yönünde düzenlenmesi, demir emiliminin ve retiküloendoteliyal hücrelerden sal›verilmesinin artmas›na yol açar. Bunun sonucunda kemik ili¤ine demir temininde meydana gelen art›fl normal bir ço¤alma yan›t› için büyük önem tafl›r. fiekil 5-1’de parenkim dokular›na demir tafl›nma yolu da gösterilmifltir. Di¤er dokulara, özellikle ferritin depolar›na al›nmak veya demir içeren enzimlerde kullan›lmak üzere karaci¤ere, her gün yaklafl›k 6 mg demir sa¤lan›r. Ciltten, gastrointestinal ve üriner sistemlerden dökülen hücrelerle kaybedilen demirin yerine konulabilmesi için her gün en az 1 mg demir gerekir. Vücudun Demir ‹çeri¤i Besinlerle al›nan demir (10-20 mg/gün) RE hücreler Ferritin depoları 1 mg/gün Transferrin Bilirubin Karaci¤er Ferritin Hem enzimleri Çeflitli de¤iflkenlerin vücudun demir içeri¤i üzerindeki etkileri Tablo 5-1’de gösterilmifltir. Normal eriflkin bir erkekte toplam vücut demir içeri¤i 4,000 mg’a yak›nd›r ve bunun 5001,000 mg’›n› hepatik ve retiküloendoteliyal demir depolar› oluflturur. Menstrüel kan kayb› ve besinlerle al›m›n az olmas› nedeniyle, ergen ve eriflkin kad›nlarda depo demiri anlaml› derecede daha düflüktür (genellikle < 200 mg) Ferritin ve Transferrin Reseptör Düzeyleri TfR Eritrositler Ferritin Hem üretimi için gereken hücre içi demir dengesi demirle düzenlenen proteinler (iron-regulated proteins) (IRP-1 ve -2) ve Mitokondri Hemoglobin Eritroid kemik ili¤i fiEK‹L 5–1. Demir tafl›nma yollar›. Besinlerden emilen ve yafllanm›fl hücrelerden geri kazan›lan demir transferrin taraf›ndan kemik ili¤ine ve dokulara tafl›n›r. Demirle yüklü transferrin eritroid öncül hücrelerin yüzeyindeki transferrin reseptörlerine (TfR) ba¤lan›r. Sonra hücre içine al›n›r ve demir hemoglobin üretiminde kullan›lmak üzere sal›verililir. Bunun ard›ndan transferrin- TfR kompleksi hücre yüzeyine döner ve transferrin döngüyü tamamlamak üzere sal›verilir. Oksijen teminine, demir dengesine ve eritropoez düzeyine yan›t olarak karaci¤er taraf›ndan üretilen küçük bir peptid olan hepsidin demir emilimini ve demirin retiküloendoteliyal hücrelerden transferrine geri dönüflünü düzenler. TABLO 5-1 • Vücudun demir içeri¤i Hemoglobin Eriflkin Erkek (80 kg) (mg) Eriflkin kad›n (60 kg) (mg) 2500 1700 Miyoglobin ve enzimler 500 300 Serum demiri 3 3 Demir depolar› 500-1,000 0-200 TALASEM‹LER 6 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm ›bbi öyküsü özelliksiz olan 18 yafl›nda bir üniversite Tö¤rencisinde rutin muayenelerin bir parças› olarak al›- nan tam kan örme¤inde afla¤›daki bulgular saptanm›flt›r: Tam kan say›m›: Hematokrit - %39/Hemoglobin - 13 g/dL MCV - 74 fL MCH - 29 pg MCHC - 30 g/dL RDW-CV - %18 Lökosit say›s› - 7,500/μL Trombosit say›s› - 180,000/μL Retikülosit say›m› - %2 Retikülosit indeksi - 1.7 Sorular • Bu anemi nas›l tan›mlan›r ve s›n›fland›r›l›r? • Öykü ve tam kan say›m›na göre en olas› tan› hangisidir? Demir eksikli¤inin yan› s›ra globin zinciri sentezinin kal›tsal bozukluklar› da dünya genelinde çocuklarda ve eriflkinlerde mikrositik aneminin önde gelen nedenlerinden birini olufltururlar. Çeflitli talasemi tiplerinin s›kl›¤› ve a¤›rl›¤› toplumun ›rksal ve etnik arka plan›na ba¤l›d›r. Örne¤in, β-talasemi Afrika ve Akdeniz bölgesinde s›k görülürken, α-talasemi ve hemoglobin E hastal›¤› Güneydo¤u Asya halklar› aras›nda yayg›nd›r. Belirli alt topluluklarda talasemiye ikincil geliflen mikrositik hipokromik anemilerin s›kl›¤› demir eksikli¤ine ba¤l› olanlardan daha fazla olabilir. Talasemi tan›s› normal globin zinciri sentezinin ve zincir bozukluklar›n›n tan›mlanmas›na yönelik laboratuvar tetkiklerinin iyi bilinmesini ve iyi bir klinik de¤erlendirme yap›lmas›n› gerektirir. Demir eksikli¤ine ba¤l› mikrositoz talasemiye ba¤l› olanla kolayca kar›flt›r›labildi¤inden, mikrositozu olan tüm hastalarda demir incelemelerinin yap›lmas› gerekir. Ayr›ca bu iki hastal›k birlikte de bulunabilirler. Genetik dan›flmanl›kta zincir sentezi anomalisinin kesin tan›ya kavuflturulmas› da çok önemlidir. NORMAL GLOB‹N Z‹NC‹R‹ SENTEZ‹ Globin Tipleri Hemoglobin molekülünün protein k›sm› olan globin 2 α ve 2 α-d›fl› globin zincirinden meydana gelen bir tetramerdir (fiekil 6-1). α-Globin zincirleri 16. kromozomda bulunan ve birbirleriyle yak›ndan ba¤lant›l› olan 2 gen (α2 ve α1) taraf›ndan kodlan›rlar. α-d›fl› zincirler (β, γ ve δ) 11. kromozomda yer alan bir gen kümesi taraf›ndan kodlan›rlar. Bu çeflitli globin zincirlerinin çiftler halinde eflleflmesi sonucunda 3 tip he- 66 KISIM 1 / ER‹TROS‹T BOZUKLUKLARI Kromozomlar Kilobaz Polipeptid zincirleri Eriflkinlerde globin geni ekspresyonu eritropoetin uyar›s›na ve demir mevcudiyetine ba¤l› olarak da de¤iflebilir. Buna örnek olarak, hidroksiüre tedavisi uygulanan orak hücreli anemi hastalar›nda hemoglobin F üretiminin artma yönünde düzenlenmesi verilebilir. β-talasemi minör hastalar›nda tipik olarak görülen hemoglobin A2 sentezi art›fl›, birlikte bulunan bir demir eksikli¤i taraf›ndan engellenir. Anormal bir hemoglobin elektroforezi paterni çözümlenirken bu etmenin de hesaba kat›lmas› gerekir. G KL‹N‹K ÖZELL‹KLER Hemoglobin fiEK‹L 6–1. Globin genleri. 16 ve 11 numaral› kromozomlardaki özgül genler α, β, γ ve δ zincilerinin üretimini kontrol ederler. moglobin ortaya ç›kar: hemoglobin F (α2γ2), hemoglobin A (α2β2) ve hemoglobin A2 (α2δ2). α-Globin zinciri sentezindeki bir bozukluk β-globin zincirlerinden meydana gelen bir tetramer olan hemoglobin H oluflumu ile sonuçlan›r. Hemoglobin Miktar› ve Tan› Etnik Köken ve Aile Öyküsü Çeflitli talasemilerde morfolojik anomali ayn› olmas›na ra¤men, ›rksal ve etnik kökenler ile aile öyküsü tan›da yard›mc› olabilir. α veya β-talasemilerin en a¤›r formlar›n›n izlendi¤i hastalar globin sentezi aç›s›ndan heterozigot anne babalara sahip olan bireylerdir ve prevalans›n yüksek oldu¤u toplum gruplar›n›n mensuplar›d›r (fiekil 6-3). Majör talasemilerin co¤rafik da¤›l›m›, mutasyonun malarya insidans›n›n yüksek oldu¤u bölgelerde sa¤lad›¤› sa¤kal›m avantaj›n› yans›t›yor gibi görünmektedir. Güneydo¤u Asya ve Afrika’da en s›k αtalasemi görülürken, β-talasemi dünya geneline daha fazla yay›l›r. Farkl› ›rksal/etnik grup mensuplar› aras›nda gerçekleflen evlilikler sonucunda globin zinciri bozukluklar›n›n çeflitli kombinasyonlar› ortaya ç›kabilir. S›n›fland›rma Talasemisi olan bireyler aneminin a¤›rl›¤›na talasemi majör, talasemi intermedia veya talasemi minör hastalar› olarak s›n›f- Zincirler (%) Globin geni ekspresyonu hastan›n yafl›na göre de¤iflir. Eritrositlerde fetal yaflam boyunca yaln›zca hemoglobin F bulunur (fiekil 6-2). Yaflam›n ilk birkaç ay›nda γ-globin sentezi kademeli olarak bask›lan›r, β-globin ve δ-globin sentezleri etkinlefltirilir. Eriflkin eritrositlerinde esas olarak hemoglobin A (hücre hemoglobininin %96-97’si), az miktarda da hemoglobin A2 (<%3.5) ve hemoglobin F (<%1) bulunur. Talasemi tan›s›nda bu hemoglobinlerin miktarlar› önem tafl›r. Gen mutasyonlar› zincir üretiminde nicel bir bozuklukla iliflkili oldu¤undan, tan› bafll›ca hemoglobin tiplerinin hücre içi düzeylerindeki de¤iflikliklere dayan›r. Talasemi, genetik mutasyona ba¤l› olarak, asemptomatik bir hastada tesadüfi bir laboratuvar bulgusu olarak ortaya ç›kabildi¤i gibi orta veya a¤›r dereceli bir anemi olarak da ortaya ç›kabilir. Burada birlefltirici özellik mikrositoz ve hipokrominin varl›¤› olup, globin zinciri sentezindeki azalmay› yans›t›rlar. Fetus Doğum β-Talasemi Hemoglobin S Hemoglobin E Zaman (aylar) fiEK‹L 6–2. Globin zinciri üretimi ve geliflimi. Fetal eritrositlerde bafll›ca hemoglobin F (α2γ2) bulunur. Do¤umdan k›sa süre sonra γ-globin zinciri sentezi bask›lan›r, β-globin ve δ-globin zinciri üretimi artar, bu da hemoglobin A ve A2’nin ortaya ç›kmas›yla sonuçlan›r. fiEK‹L 6–3. Hemoglobinopatilerin co¤rafik da¤›l›m›. β-talasemi neredeyse tüm dünyaya yay›lm›flt›r (Noktal› çizgi). Hemoglobin S (orak hücre tafl›y›c›l›¤› ve orak hücreli anemi) Afrika’da yo¤undur, hemoglobin E ve α-talasemiler ise en s›k Güneydo¤u Asya’da görülür. HEMOGLOB‹NOPAT‹LER 7 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm irmi iki yafl›ndaki bir Afrika kökenli Amerikal› kad›n Ydo¤um öncesi muayene için kad›n do¤um uzman›na baflvurmufltur. Çocuklu¤undan beri anemisi oldu¤unu, fakat türünü bilmedi¤ini ifade etmektedir. On alt› yafl›ndayken geçirmifl oldu¤u bir trafik kazas› sonucunda kendisine splenektomi uyguland›¤›n› belirtmifltir. Di¤er sistemlerle ilgili bir sorun saptanmam›flt›r. Rutin tam kan say›m›nda (TKS) flu sonuçlar al›nm›flt›r: Tam kan say›m›: Hematokrit - %33/Hemoglobin - 11 g/dL MCV - 75 fL MCH - 28 pg MCHC - 30 g/dL RDW-CV - %16 Lökosit say›s› - 7,400/μL Trombosit say›s› - 245,000/μL • YAYMA MORFOLOJ‹S‹ Kan yaymas›nda mikrositoz, hedef hücreler, orak hücre formlar›, seyrek olarak çekirdekli eritrositler (gösterilmemifltir) ve Howell-Jolly cisimcikleri içeren eritrositler (gösterilmemifltir) izlenmifltir. Retikülosit say›m› - %4.5/3.0 Retikülosit indeksi - 1.5-2 Afrika, Hint, Asya ve Akdeniz kökenli toplumlarda globin yap›s›n›n kal›t›msal bozukluklar› s›k görülür. Bunlar›n ço¤u globin zincirlerinden birinde yer alan bir aminoasitin yerine bir baflkas›n›n geçmesi sonucunda ortaya ç›kar. Meydana gelen yap›sal bozukluk klinik olarak sessiz olabildi¤i gibi, önemli bir anemiye de yol açabilir. Bir β-globin zincirinde 6. pozisyonda yer alan glutamik asitin yerini valinin almas›na ba¤l› olarak ortaya ç›kan orak hücre hastal›¤› hemoglobinopatilere bir örnektir. Dünya geneline yay›lm›fl, çok s›k görülen bir hastal›k olan orak hücre hastal›¤› moleküler düzeyde tan›mlanm›fl ilk hemoglobinopatidir. Hemoglobinopatisi olan bir hastan›n tedavisi için yaln›zca do¤ru tan›y› koymak yetmez; bozuklu¤un klinik ifadesi ile il- Sorular • Bu anemi nas›l tan›mlanmal› ve s›n›fland›r›lmal›d›r? • Yayma anomalileri özgül bir anemiye iflaret etmekte midir? • Hangi ek tetkikler istenmelidir? gili bir anlay›fla sahip olunmas› da gereklidir. Bundan baflka, bir hemoglobinopatinin insidans›n›n yüksek oldu¤u yerlerde taramalar yap›lmas› ve genetik dan›flmanl›k hizmetinin verilmesi de gerekir. G NORMAL GLOB‹N K‹MYASI Hemoglobin molekülünün globin k›sm› α-globin ile β-, γ- ve δ-globin zincirlerinin kombinasyonlar›na, her bir zincirin aminoasit dizilimine ve katlanm›fl molekülün 3 boyutlu yap›s›na göre tan›mlan›r. Globin zinciri sentezinin bozukluklar›na yol açan genetik defektler mikrositik, hipokromik anemilere ve çeflitli globin zincirlerinin eflleflmesinde farkl›l›kla- 80 KISIM 1 / ER‹TROS‹T BOZUKLUKLARI ra yol açarlar (Bkz. 6.Bölüm). Buna karfl›l›k, α-globin veya βglobin zincirlerindeki aminoasit substitüsyonlar› hemoglobinin molekül yap›s›n›n ve ifllevinin bozulmas›yla sonuçlan›rlar. Normal globin her biri 141 aminoasitten oluflan 2 α-globin ve her biri 146 aminoasitten oluflan 2 β-globin zincirinden meydana gelir. Bu dört polipeptid zinciri, 4 hem grubunu tutan hidrofobik ceplere sahip helikal bir yap› olufltururlar. ‹ki β-globin zinciri aras›nda kalan merkezi bofllukta 2,3 –difosfogliserat (2,3-DPG) bulunur (fiekil 7-1). Bu karmafl›k yap› hemoglobin ifllevi için zorunludur. Tek bir aminoasitin baflka bir aminoasitle yer de¤ifltirmesi (substitüsyonu) bile helikal yap›y› engelleyebilir ve globini karars›z hale getirebilir. Bu durumun en s›k rastlanan klinik örne¤i orak hücre hastal›¤›d›r (hemoglobin S-βS). β-globin zincirinin 6. pozisyonunda yer alan glutamik asitin yerini “valin”in almas› bu molekülün çözünürlü¤ünde dramatik bir de¤iflime yol açar. Oksijensiz durumdaki hemoglobin S, polimerize olup ip fleklinde s›ralanan k›vr›ml› lifler meydana getirir ve eritrositleri deforme ederek karakteristik orak fleklini almalar›na yol açar. Baflka bölgelerde meydana gelen aminoasit de¤ifliklikleri hemoglobin molekülünün solunumsal hareketini bozarak hemoglobinin oksijene affinitesini art›r›r veya azalt›rlar. Günümüzde 400’den fazla hemoglobin varyant› tan›mlanm›flt›r. Bu varyantlar›n yaklafl›k yar›s› klinik olarak sessizdir ve geri kalan kalanlar›n ço¤u hemoglobinin oksijene affinitesini de¤ifltirir veya fiziksel olarak karars›z bir molekül oluflmas›na yol açar. Bu ikinci durum s›kl›kla hafif bir hemo- Globin zinciri Hem litik anemiyle iliflkilidir. Hemoglobinin oksijene affinitesinde meydana gelen de¤ifliklikler anemiye veya polisitemiye neden olabilirler. Morfolojik olarak tan›mlanabilen benzersiz yap›sal de¤iflikliklere neden olan aminoasit yer de¤iflikliklerinin say›s› azd›r. Klinik olarak en önemlileri hemoglobin S ve C’dir. G KL‹N‹K ÖZELL‹KLER Bir hemoglobinopatinin klinik görünümü genetik bozuklu¤un a¤›rl›¤›na ve onun hemoglobin yap›s› ve ifllevi üzerindeki etkisine ba¤l›d›r. Heterozigot hastalarda hastal›k bulunmayabilir veya çok hafif olabilir; bu bireyler s›kl›kla rutin taramalarda saptan›rlar. Buna karfl›l›k, baz› heterozigot ve ço¤u homozigot hastalarda orta dereceli veya a¤›r bir hemolitik anemi veya -yüksek oksijen affiniteli bir hemoglobin söz konusuysa – eritrositoz görülebilir (Bkz. 13. Bölüm). En s›k rastlanan hemoglobinopatiler (hemoglobin S, C, D ve E) homozigot veya bileflik heterozigot formda olduklar›nda genel olarak a¤›r bir hastal›¤a yol açarlar (Tablo 7-1). Orak Hücreli Anemi Orak hücreli anemi, hemoglobin S hastal›¤›n›n homozigot formu, yaflam›n erken döneminde a¤›r bir hemolitik anemi ve kemik ili¤i, dalak, böbrek ve merkezi sinir sistemi (MSS) tutulumu ile seyreden bir vazooklüziv hastal›kla ortaya ç›kar. Çocuklardaki ilk yak›nmalar olan tekrarlay›c› a¤r›l› krizler, araya giren hastal›klarla iliflkili olabilen veya olmayan derin yerleflimli kemik ve eklem a¤r›lar› fleklindedir. S›klaflmalar› durumunda y›k›c› etkileri olabilen bu a¤r› ataklar› (ataklar›) hastalar›n malul duruma gelmesine ve a¤r› kesicilere ba¤›ml› olmalar›na neden olabilirler. Organ hasarlar› erken çocukluk döneminde bafllar. Sonunda organ›n ifllevini tamamen yitirmesine yol açan dalak enfarktüsleri yaflam›n ilk on y›l›nda ortaya ç›karlar. Hastal›¤›n bafll›ca hedeflerinden biri de böbrek medullas›d›r. Böbrekler de¤iflmez bir flekilde idrar› konsantre edebilme yetene¤ini kaybederler ve hastalarda makroskopik hematüri ataklar› (ataklar›) ortaya ç›kabilir. Orak hücreli anemi hastalar›nda serebrovaskü- TABLO 7-1 • S›k görülen hemoglobinopatiler A¤›r anemi/hastal›k Hemoglobin S/S (orak hücreli anemi) Hemoglobin S/C S/β0-talasemi Hemoglobin S/E Hafif anemi/hastal›k S/β+-talasemi Hemoglobin C/C Hemoglobin S/Lepore Hemoglobin S/D Hemoglobin S/O-Arab fiEK‹L 7–1. Hemoglobinin yap›s›. Hemoglobin molekülü, her biri hidrofobik bir cep içinde tek hem grubu içeren 2 β-globin (aç›k renkle gölgelendirilmifltir) ve 2 β-globin (koyu renkle gölgelendirilmifltir) zincirinden meydana gelir. ‹ki β-globin zinciri aras›nda kalan merkezi bofllukta bir molekül 2,3DPG bulunur. Bu, hemoglobinin solunumsal ifllevi için önemlidir. Minimal anemi/hastal›k yok Hemoglobin S tafl›y›c›l›¤› Hemoglobin C tafl›y›c›l›¤› Hemoglobin D tafl›y›c›l›¤› MAKROS‹T‹K ANEM‹LER 8 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm ›rk iki yafl›nda, konfüzyon durumunda, h›rç›n tav›rl› Kve nefesi alkol kokan bir hasta acil birimine baflvur- mufltur. Alkolü neredeyse bir y›l önce b›rakm›fl, fakat bir ay önce yeniden bafllam›fl oldu¤unu ifade etmektedir. Fizik muayenede yaflamsal belirtiler normal, ten rengi soluk bulunmufl, her iki baca¤›nda ve önkolunda çok say›da çürük saptanm›flt›r. Karaci¤er ve dalak ele gelmektedir. Nörolojik muayenesinde eldiven çorap tarz›nda anestezi saptanm›fl, ve pozisyon duyusunun yetersiz oldu¤u görülmüfltür. Rutin laboratuvar tetkikleri istenmifltir: Tam kan say›m›: Hematokrit - %29/Hemoglobin - 9 g/dL MCV - 107 fL MCH - 34 pg MCHC - 32 g/dL RDW-CW - %15 RDW-SD - 55 fL Lökosit say›s› - 5,300/μL Trombosit say›s› - 65,000/μL Retikülosit say›m› - %1.5 Retikülosit indeksi - <1 • KAN YAYMASI MORFOLOJ‹S‹ Normositik ve makrositik eritrositlerden meydana gelen karma bir hücre toplulu¤u; orta dereceli anizositoz, poikilositoz, polikromazi ve seyrek hedef hücre Kemik ili¤i aspirasyonu uygulanm›fl ve ön incelemede görece hiperselüler bir kemik ili¤i bulunmufltur; eritroid/granülositik öncül hücre oran› (E/G oran›) 1:1’dir; eritroid ve granülosit öncüllerinde megaloblastik olgunlaflma ve normal say›da megakaryosit saptanm›flt›r. Sorular • Bu anemi nas›l tan›mlanmal›d›r? • Ay›r›c› tan›lar nelerdir? • Baflka hangi tetkikler istenmelidir? BÖLÜM 8 / MAKROS‹T‹K ANEM‹LER Eriflkinlerde makrositik aneminin bafll›ca nedenleri folik asit ve B12 vitamini eksikli¤idir. Normal bir DNA sentezi için bu iki vitaminin varl›¤› zorunludur ve kemik ili¤i gibi yap›m y›k›m döngüsünün h›zl› oldu¤u dokular eksiklik durumlar›na karfl› özellikle duyarl›d›r. Her iki vitaminin eksikli¤inde de kemik ili¤i megaloblastik bir görünüm al›r; kemik ili¤inin öncül hücreleri normalden çok daha büyük görünürler ve hücre bölünmesini tamamlayamazlar. Bu durum inefektif eritropoezle, dolafl›ma makrositik eritrositlerin sal›nmas›yla ve kötüleflen bir anemiyle sonuçlan›r. Aneminin a¤›rl›¤› ve makrositozun derecesi vitamin eksikli¤inin a¤›rl›¤›na ve süresine ba¤l›d›r. Folik asit eksikli¤inin yayg›nl›¤› (prevalans›), folik asitin besinlerle al›nmas›n› engelleyen hastal›klar›n (malabsorbsiyon) s›kl›¤› ve metabolik gereksinimin artmas› gibi etmenlere ba¤l›d›r. Alkolizm bat› toplumlar›nda folik asit eksikli¤inin s›k görülen bir nedenidir. Alkolik bireylerin beslenme al›flkanl›klar›n›n kötü olmas› ve alkolün folat metabolizmas›n› engelleyici etkisi folik asit eksikli¤ine yol açar. Geliflmekte olan ülkelerde tropikal ve tropikal olmayan sprue daha s›k rastlanan nedenlerdir. B12 vitamini eksikli¤i, besinsel al›m›n az olmas›, intrensek faktöre (IF) yönelik otoimmun bir süreç veya B12 vitamini malabsorbsiyonuna neden olan gastrointestinal hastal›klar nedeniyle oluflabilir. G NORMAL FOL‹K AS‹T VE B12 V‹TAM‹N‹ METABOL‹ZMASI Folik asit ve B12 vitamini metabolizma yollar› fiekil 8-1’de gösterilmifltir. Bu iki vitamin DNA sentezinin desteklenmesiyle yak›ndan ba¤lant›l›d›r. B12 vitamini hücre içinde iki formda bulunur. Deoksiadenozil B12 olarak, 1-metilmalonil-CoA’n›n süksinil-CoA’ya dönüflümünü destekler. Ayn› zamanda metionin sentezini desteklemek üzere metiltetrahidrofolattan bir metil grubu al›r. Metiltetrahidrofolattan bir metil grubunun transfer edilmesi, pürin ve glisin sentezi için gereken çeflitli folat koenzimlerinin sentezlenmesi ve deoksiüridilat›n DNA 95 sentezine girecek olan timidilata dönüflebilmesi için gerekli olan tetrahidrofolat› sa¤lar. Bu iki vitaminin eksik olmas› durumunda DNA sentezi engellenir. Metiltetrahidrofolat miktar› azsa, di¤er folat koenzimlerinin desteklenmesi için gereken tetrahidrofolat oluflturulamaz. B12 vitamini eksikli¤i varsa, metiltetrahidrofolattan gelen metil grubunu kabul edebilecek bir molekül yoktur. Bu durum da bir “metilfolat tuza¤› “oluflmas›na ve tetrahidrofolat›n DNA sentezini desteklemeye yönelik kullan›labilirli¤inin azalmas›na neden olur. B12 Vitamininin Emilimi ve Da¤›l›m› B12 vitamininin emilim ve dokulara da¤›l›m yollar› fiekil 8-2’de gösterilmifltir. Besinlerle al›nan B12 vitamini ilk olarak tükürükte bulunan bir proteine (R-proteini) ba¤lan›r, ince ba¤›rsakta pankreatik proteazlar taraf›ndan serbestlefltirilen vitamin daha sonra intrensek faktör ad› verilen bir glikoproteine ba¤lan›r. Vitamin B12–intrensek faktör kompleksi (kobalamin-IF) ileumda mukoza hücrelerine ba¤lan›r ve ba¤›rsak duvar›ndan dolafl›ma tafl›n›r. IF bulunmad›¤› zaman B12 vitamini emilimi neredeyse durma noktas›na gelir. Dolafl›mda bulunan çeflitli transkobalamin proteinleri B12 vitamini ba¤layabilirler. Fakat dokulara ve karaci¤ere B12 vitamini sa¤lanmas› aç›s›ndan en önde gelen tafl›ma proteini transkobalamin II’dir. Günlük B12 vitamini döngüsü doku gereksinimini ve vücut depolar›n›n büyüklü¤ünü yans›t›r ve günde 0.5 μg ile 8 μg aras›nda de¤iflir. Yeterli beslenen normal bir eriflkinde karaci¤er depolar›nda 1-10 mg B12 vitamini birikir. Folik Asitin Emilimi ve Da¤›l›m› Besinlerle al›nan folik asit benzer bir metabolik yol izler (fiekil 8-3). Emilimin en önemli ad›m› besinlerde bulunan folat Besinsel B12 B12 depolar› ‹ntrensek faktör DYET Metiltetrahidrofolat Karaci¤er B12 Vitamin Metionin CH3 Homosistein Metil B12 Tetrahidrofolat Pürin ve pirimidin sentezi Serine +B6 Glisin Dihidrofolat Timidilat Dokular DNA Deoksiüridilat 5, 10 Metilen tetrahidrofolat “Releasing factor” metilfolat Metionin fiEK‹L 8–1. Folik asit ve B12 vitamini metabolizmas›. Normal bir DNA sentezi için yeterli miktarda metiltetrahidrofolat ve B12 vitamini gerekir. Metiltetrahidrofolat, metionin metabolizmas›n›n desteklenmesi için B12 vitaminine bir metil grubu verir. Bu sayede pürin ve pirimidin sentezi için ve DNA sentezine girecek olan timidilat›n üretilmesi için gereken tetrahidrofolat oluflur. fiEK‹L 8–2. B12 vitamininin emilimi ve dokulara tafl›nmas›. Besinlerle al›nan B12 vitamini ard›fl›k olarak önce R-proteinine, sonra intrensek faktöre ve ileum mukozas›ndaki reseptörlere ba¤lan›r. Transkobalamin II, B12 vitaminini karaci¤ere ve dokulara tafl›r. D‹SPLAST‹K VE S‹DEROBLAST‹K ANEM‹LER 9 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm utin kontrol için baflvuran 65 yafl›nda bir kad›n, özel- Rlikle rutin günlük jimnasti¤i esnas›nda egzersiz tole- rans›n›n azald›¤›ndan yak›nmaktad›r. Yak›n geçmiflte herhangi bir hastal›k geçirmedi¤ini ifade etmifltir. Yirmi befl yafl›ndayken Hodgkin lenfoma, evre IA, tan›s› konmufl ve mantle ›fl›nlama ile baflar›l› bir flekilde tedavi edilmifltir. Fiziksel olarak, belirtti¤i yafltan daha genç ve diri görünmektedir. Konjunktivalar› bir miktar soluktur. Lenfadenopati ve splenomegali saptanmam›flt›r. Kilo kayb› tarif etmemektedir. segmentli lökosit d›fl›nda (Pelger-Huët anomalisi) lökositler normal. Trombositler biraz soluk- az granüllü Retikülosit say›m›: %1.2 Retikülosit indeksi: < 1.0 Tam kan say›m›: Hemoglobin - 10 g/dL/Hematokrit - %30 MCV - 99 fL MCH - 32 pg MCHC - 33 g/dL RDW-CV - %16 Lökosit say›s› - 4,900/μL Lökosit formülü (mutlak): Nötrofil - 2,600/μL Lenfosit - 2,100/μL Monosit - 200/μL Trombosit say›s› - 180,000/μL • YAYMA MORFOLOJ‹S‹ Hafif makrositik, normokromik; 1+ anizositoz ve poikilositoz. Birkaç polikromatik makrosit. Birkaç adet iki Sorular • Bu tam kan say›m› sonuçlar› nas›l tan›mlanmal›d›r? • Baflka hangi tetkikler istenmelidir? 110 KISIM 1 / ER‹TROS‹T BOZUKLUKLARI Displastik ve sideroblastik anemiler, ço¤u ilerleyici kemik ili¤i yetersizli¤i veya akut lösemiye dönüflümle sonuçlanan birincil kök hücre bozukluklar›d›r. Bu bozukluklar›n klinik tan›s› ve ay›r›c› tan›s› kan yaymas› ve kemik ili¤i morfolojisindeki de¤iflikliklerin etraf›nda döner. Displastik anemiler (miyelodisplazi) kendilerini de¤iflen derecelerde anemi, lökopeni ve trombositoz, efllik eden makrositoz, kemik ili¤i öncül hücre olgunlaflmas›n›n bozulmas› ve inefektif eritropoez ile gösterirler. Sideroblastik anemiler kemik ili¤inde Prusya mavisi ile boyanan, farkl› görünümlü halka (ringed) sideroblastlar›n varl›¤› ile tan›mlan›rlar. Bu bozukluklar›n genel insidans›n›n düflük (yaln›zca 1-3:100,000 oran›nda) oldu¤u belirtilmektedir. Fakat insidans yaflla birlikte artar ve daha yafll› topluluklarda 15-50: 100,000’e kadar yükselir. Miyelodisplazinin patofizyolojisi karmafl›kt›r. Kök hücre ço¤almas›nda, öncül hücre olgunlaflmas›nda büyüme faktörü üretimi ve öncül hücre yan›t›nda bozukluk oldu¤una dair kan›tlar vard›r. Miyelodisplazinin ay›rt ettirici özelli¤i inefektif eritropoez (olgunlaflmakta olan kemik ili¤i öncül hücrelerinin apoptozu) varl›¤›d›r ve bu da k›smen CD95 ekspresyonu ve Fas reseptörü düzeylerinin kal›c› yüksekli¤i nedeniyle fas-ligand apoptozunun artmas›na ba¤l› gibi görünmektedir. Tumor nekroz faktör α (TNF-α) ve interlökin 1β (IL-1β) sitokinlerinin artma yönünde düzenlenmesi de miyelodisplastik kemik ili¤inde uzun erimli hematopoetik kök hücrelerin (LT-HSC) ve yönlenmifl öncül hücrelerin apoptozunun uyar›lmas›nda rol oynayabilir. Vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) afl›r› üretiminin, miyeloblastik unsurlar›n teflvik edilmesinde ve belki de akut miyeloid lösemiye (AML) evrilmesinde rol oynad›¤› düflünülmektedir. Apoptoz etkinli¤inin düzeyi displastik bozuklu¤un evresi ve ilerlemesi ile de¤iflir. Düflük riskli hastalarda (az say›da blast görülen refrakter anemili hastalar) genel olarak apoptoz düzeyi daha yüksektir (inefektif eritropoez). Daha ilerlemifl hastal›¤a evrilme aflamas›nda apoptoz indeksi düfler ve kemik ili¤inde miyeloblast say›s› artar. Bunun olas› nedenleri; BCL2/BCLXL, nin artma yönünde düzenlenmesi, p15 protoonkojeninin kayb› ve Fas reseptörünün azalma yönünde düzenlenmesidir. De¤iflken görünümler displastik ve sideroblastik anemi tan›s›n› güçlefltirir ve çok kuflkucu bir bak›fl ile kan ve kemik ili¤i morfolojisindeki de¤ifliklikleri tan›mlayabilme yetene¤ine sahip olunmas›n› gerektirirler. Bu özellikle anemi veya pansitopeninin s›kl›kla görece hafif oldu¤u yafll› bireyler için geçerlidir (Bkz. 12.Bölüm). Bununla birlikte, miyelodisplazili hastalar›n tedavisi displazi alt tipinin do¤ru olarak s›n›fland›r›lmas›na da çok ba¤l›d›r. G NORMAL KAN YAYMASI VE KEM‹K ‹L‹⁄‹ MORFOLOJ‹S‹ Kemik ili¤i aspirat›n›n ve çevre kan› yaymas›n›n morfolojisi öncül hücre ço¤almas›n›n, olgunlaflmas›n›n ve eriflkin kan hücresi üretiminin duyarl› bir ölçüsüdür. Genel hücreselli¤in de¤erlendirilmesi için kemik ili¤i biyopsisi yap›l›r. Normal yafllanma, kemik ili¤inde ya¤ hücrelerinin hematopoetik hücrelere oran›n›n kademeli olarak artmas›yla birliktedir. Genç eriflkinlerde biyopsi materyalinin üçte birinden az› ya¤dan meydana gelirken, yafll› bireylerde kemik ili¤inin %50’sinden fazlas› ya¤dan oluflur. Bu oran›n tersine dönmesi hematopoetik hücre hiperplazisine iflaret eder. Kemik ili¤inin hücreselli¤i ve da¤›l›m› teknesyum Tc 99 veya indium In 111 sintigrafisi ya da manyetik rezonans görüntüleme yard›m›yla da de¤erlendirilebilir. Indium da demir gibi eritroid öncül hücreler taraf›ndan al›n›r, teknesyum ise kemik ili¤inin retiküloendotelial k›sm›n› ölçer. Normal eriflkinlerde, etkinlik aksiyal iskelet ve uzun kemiklerin proksimal k›s›mlar› ile s›n›rlanm›flt›r. Displastik sendromu olan hastalarda kemik ili¤i uzun kemiklerin orta k›s›mlar›na, kafatas›na ve bazen de ekstramedüller bölgelere kadar geniflleyebilir. Wright-Giemsa ile boyanm›fl bir kemik ili¤i aspirat› her bir hücre serisinin ço¤almas› ve olgunlaflmas› ile ilgili canl› bir görüntü sa¤lar. E/G oran›, eritroid öncül hücrelerin miyeloid öncül hücrelere oran›n›n tahmin edilmesini sa¤lar (Bkz. 2. Bölüm). Di¤er hücre serileri görece normal oldu¤u sürece, bir hücre serisinin ço¤almas›nda meydana gelebilecek olan belirgin bir azalma ya da art›fl› saptamak aç›s›ndan çok yararl›d›r. E/G oran› kemik ili¤i bozuklu¤u bütün hücre serilerini kapsad›¤› zaman daha az yarar sa¤lar. Hücre morfolojisi de ayn› derecede önemlidir. Kemik ili¤i aspirat›ndaki hücre da¤›l›m› rastgele de¤ildir. Fakat yüksek büyütme alt›nda çok say›da alan incelenerek en belirgin hücre tiplerinin say›lar›n›n tahmin edilebilmesi mümkündür (Tablo 9-1). Örne¤in, normal bir kemik ili¤inde bütün hücrelerin yaklafl›k %25’i kemik ili¤inin granülosit rezerv havuzunu meydana getiren olgun granülositlerdir. Di¤er bir %25’i veya daha fazlas›, boyut, çekirdek biçimi ve sitoplazma granülasyonuna göre birbirlerinden ay›rt edilebilen, geliflim halindeki miyelosit ve monositlerdir. Olgunlaflmakta olan miyelositler çekirdeklerine ve birincil ve ikincil granüllerin içeri¤ine göre promiyelosit, miyelosit ve metamiyelosit (çomak) alt tiplerine ayr›labilirler. Eritroid öncül hücreler çekirdeklerindeki ilerleyici yo¤unlaflma ve giderek artan miktarlarda hemoglobin içeren (enzimatik granül içermezler) sitoplazmalar› yard›m›yla kolayl›kla tan›n›rlar. Bu üç bileflen birlikte, normal kemik ili¤inde görülen hücrelerin yaklafl›k %80’ini meydana getirirler. Megakaryositler, lenfositler, plazma hücreleri, farkl›laflmam›fl blastlar ve mast hücreleri gibi çeflitli minör hücre topluluklar› da saptanabilir. Megakaryosit say›s›n›n ve morfolojik özelliklerinin de¤erlendirilmesi için seçilecek en iyi yönTABLO 9-1 • Normal kemik ili¤i hücre tipleri Tip Yüzde (%) Eritroid öncül hücreler 20-25 Miyeloblastlar <2 Promiyelositler 5 Miyelositler 10-15 Metamiyelositler (çomak) 10-20 Olgun granülositler 20-30 Lenfositler 5-15 Plazma hücreleri 5 KAN KAYBINA BA⁄LI ANEM‹LER 10 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm irmi yedi yafl›ndaki bir erkek hasta sa¤ uylu¤unun Yelektrikli testere ile kesilmesi sonucunda ciddi mik- tarda kan kaybetmifl ve ambulansla acil birimine getirilmifltir. Acil t›p teknisyenleri hastaneye ulaflmadan önce yaran›n üzerine bas›nçl› pansuman uygulam›fl ve h›zl› bir serum fizyolojik infüzyonuna bafllam›fl ve kan bas›nc›n› 110/60 mmHg, nabz› 120/dak ve solunum say›s›n› 22/dak olarak saptam›flt›r. Muayene s›ras›nda hastan›n soluk ve endifleli göründü¤ü, h›zl› nefes ald›¤›, fakat uyan›k durumda oldu¤u ve sorulara yan›t verebildi¤i görülmüfltür. Herhangi bir hastal›k öyküsü ve baca¤› d›fl›nda bir yaras› yoktur. Yatar durumda iken kan bas›nc› 100/55 mmHg, nab›z 130/dak ve solunum say›s› 24/dak bulunmufltur. Oturur duruma getirildi¤inde kan bas›nc› 60/40 mmHg’e düflmüfl ve hasta bay›lacak gibi hissetmifltir. Akut kan kayb› kan hacmini ve dokulara oksijen teminini do¤rudan etkiler. Ani ve a¤›r bir kanama hipovolemik floka, kardiyovasküler yetersizli¤e ve ölüme neden olabilir. Kan kayb› daha kademeli ise, hemoglobin düzeyi yaflamsal organlara oksijen temini bozulacak kadar azalabilir. Kronik kan kayb› demir depolar›n›n boflalmas›na ve demir eksikli¤i anemisine neden olabilir. O yüzden, kan kayb›na ba¤l› bir aneminin tan›s› ve tedavisi, kan kayb›n›n nedeninin, miktar›n›n, h›z›n›n ve hastan›n hacim kayb›n› ve anemiyi kompanse edebilme kapasitesinin de¤erlendirilmesini gerektirir. G KAN KAYBINA NORMAL YANIT Akut kanaman›n kompansasyonu, hipovolemiyi karfl›lamaya yönelik iyi bir kardiyovasküler sistem yan›t›n› ve eritrosit kütlesinin azalmas›n› karfl›lamaya yönelik bir eritropoez yan›t›n› gerektirir. ‹kinci bir damar yolu aç›larak tam kan say›m›, koagülasyon profili, acil tetkikler ve 4 ünite kan transfüzyonu yapmak üzere çapraz karfl›laflt›rma için kan al›nm›flt›r. Maksimum h›zla Ringer laktat infüze edilen hastan›n yaflamsal belirtileri devaml› olarak takip edilmifltir. Cerrahi konsultasyonu istenmifltir. Sorular • Hastan›n görünümüne ve yaflamsal belirtilerine göre ne kadar kan kaybetmifl oldu¤unu tahmin ediyorsunuz? • Bu kayb› yerine koymak için ne kadar Ringer laktat/ elektrolit solüsyonu, hangi h›zla infüze edilmelidir? • Bu hasta acil O Rh (-) kan transfüzyonu aday› m›d›r? Kardiyovasküler Yan›t Normal bir insan toplam kan hacminin %20’sine kadar olan kan kay›plar›n› kolayca tolere eder (Tablo 10-1). Bu, kan ak›m›n›n yeniden da¤›l›m› sa¤lanarak, esas olarak venöz kan havuzu bir refleks venospazmla küçültülerek, baflar›l›r. A¤r›, atefl ve vazovagal yan›t bu normal kompansasyon mekanizmas›n› engelleyebilir. Bunun en iyi örne¤i, a¤r›l› bir yaralanma ya da akut kan kayb›n›n neden oldu¤u anksiyeteye vazovagal senkopla tepki verilmesidir. Akut kan kayb› toplam kan hacminin %20’inden fazla ise (vücut a¤›rl›¤› 70 kg ve tahmini kan hacmi 5,000 mL olan bir eriflkinde 1,000 mL’den fazla kan kayb›) venospazm kan hacmindeki azalmay› tek bafl›na kompanse edemez. Bu bireyler yatar pozisyonda kalmak isterler ve oturur duruma getirildiklerinde veya aya¤a kald›r›ld›klar›nda kan bas›nc›nda postüral bir düflüfl meydana gelebilir. Ayn› zamanda egzersizle taflikardi de ortaya ç›kar. Kan kayb› kan hacminin %30’undan fazlaysa (1,500 B Ö L Ü M 10 / K A N K A Y B I N A B A ⁄ L I A N E M ‹ L E R 125 TABLO 10-1 • Eriflkinlerde kan kayb›n›n semptom ve belirtileri Kan Kayb› Yüzdesi (%) Hacim kayb› (mL)a Semptomlar Belirtiler < 20 < 1,000 +/- anksiyete +/- vazovagal reaksiyon 20-30 1,000-1,500 Anksiyete, egzersiz intolerans›, ayaktayken bay›labilir Ortostatik hipotansiyon, egzersiz taflikardisi 30-40 1,500-2,000 Oturuken veya ayaktayken senkop Ortostatik hipotansiyon, anksiyete, istirahat taflikardisi > 40 > 2,000 Anksiyete, huzursuzluk, s›kl›kla konfüzyon; nefes darl›¤› bulunabilir Hipovolemik flok, supin pozisyonda kan bas›nc› düflüflü, cilt so¤uk ve nemli, taflikardik a Kan hacmi 5,000 mL olan 70 kg a¤›rl›¤›nda bir eriflkin için hesaplanm›flt›r mL), postüral hipotansiyon varl›¤› belirgindir ve hastalar aya¤a kalkt›klar›nda bay›labilirler. Kan kayb› toplam kan hacminin %40’›ndan fazlaysa (2,000 mL) hipovolemik flok geliflir. Kan kayb› kademeli ise, plazma hacmi geniflletilerek kompanse edilir. Fakat vücudun plazmadaki bafll›ca onkotik protein olan albumini akut olarak mobilize edilebilme yetene¤i s›n›rl›d›r. Yeni albumin üretimi görece yavafl bir süreç oldu¤undan, 1,000-1,500 mL’lik akut bir kan kayb›n›n tam olarak düzeltilmesi 20-60 saat alabilir. Bununla birlikte sa¤l›kl› kifliler haftada 1,000 mL veya üzerindeki kronik kan kay›plar›n› plazma kayb›n›n yerine konmas›na yetecek kadar albumin üreterek kolayca tolere edebilirler. Besin al›m› geçici olarak durdurulsa bile, yeterli albumin üretimi sürdürülür. Eritroid Kemik ‹li¤i Yan›t› Birinci bölümde de tart›fl›ld›¤› üzere, normal eritroid kemik ili¤i anemi veya hipoksiye yan›t olarak h›zla eritrosit üretimini art›r›r. Kemik ili¤inin yan›t kapasitesi eritropoetin uyar›s›n›n düzeyine, normal bir kemik ili¤i yap›s› içinde normal eritrosit öncül hücrelerinin bulunmas›na ve yeterli demir teminine ba¤l›d›r. Eritropoetin yan›t› aneminin a¤›rl›¤›na ba¤l›d›r. Hemoglobin düzeyi 11 g/dL’nin alt›na indi¤i zaman, normal böbreklerde eritropoetin sekresyonu artar. Bu yan›t saatler içerisinde oluflur. Bununla birlikte kemik ili¤inin, retikülosit say›s›n›n ve dolafl›mdaki eritrosit say›s›n›n artmas›n› sa¤layan geniflleyerek büyümesi günler ve haftalar al›r. Ani bir hematokrit düflüflüne verilen yan›t kal›plar› Tablo 10-2’de gösterilmifltir. ‹lk iki gün içinde, artm›fl bir eritropoetin uyar›s›n›n ilk kan›t› dolafl›mda polikromatik makrositlerin (shift cells) belirmesidir. Bunlar yüksek eritropoetin uyar›s› nedeniyle 1-2 gün içinde sal›nan kemik ili¤i retikülositleridir. Bu genç retikülositlerin ortaya ç›kmas› retikülosit say›m yüzdesinde art›fla yol açmas›na ra¤men, gerçek üretim TABLO 10-2 • Akut kanamaya eritropoez yan›t› Kanama Sonras› Günler 1-2 3-6 7-10 Kemik ili¤inden retikülosit kaymas› (polikromazi) + ++ +++ Retikülosit üretim indeksi (normalin katlar›) 1 1-2 > 2-3 E/G oran› 1:3 1:1 > 1:1 indeksi (kemik ili¤inden erken retikülosit sal›n›m› aç›s›ndan düzeltilmifl mutlak retikülosit say›s›) artm›fl bulunmayacakt›r (bkz. 2. Bölüm). Ayr›ca, kemik ili¤i incelenirse, eritroid öncüllerin granülosit öncüllerine oran›n›n (E/G oran›) hâlâ 1:3 oldu¤u görülür. Genel olarak, akut bir kanama sonras›ndaki ilk 1-2 gün içinde eritropoez profili bir hipoproliferatif anemi tarifine uyar. Sonraki birkaç gün içinde kesin eritroid kemik ili¤i yan›t› art›fl› saptanabilir. Bafllang›çta, 3-6. günlerde kemik ili¤i E/G oran› 1:1 düzeyine yükselir (eritroid öncüllerinde 3 kat art›fl) ve bunu retikülosit indeksinin art›fl› izler. Kemik ili¤inin proliferasyon düzeyi ile retikülosit yan›t› aras›ndaki aç›k dengesizlik inefektif eritropoez olarak yorumlanmamal›d›r. Bu durum daha çok eritropoez yan›t›n›n henüz kararl› duruma ulaflmad›¤›n› yans›t›r. Retikülosit üretiminin 7-10. günlerde bazal de¤erin en az üç kat›na yükselmesi beklenir. Bu noktada, 1:1 olarak saptanan kemik ili¤i E/G oran› ile normalin 3 kat›na yükselmifl bir retikülosit indeksi denge halindedir. Fakat bu süreç demir temininin düzeyine ba¤l›d›r. Retiküloendotelial demir depolar› azalm›flsa, eritrosit üretimi hiçbir zaman bazal de¤erin 3 kat›na ç›kamaz ve demir takviyesi yap›lmadan kesinlikle o düzeyde tutulamaz. Eritrositlerle Oksijen Temini Kemik ili¤inin kan kayb›na ba¤l› anemiye yan›t› yavafl olmas›na ra¤men, dolafl›mdaki eritrositler dokulara tafl›d›klar› ok- HEMOL‹T‹K ANEM‹LER 11 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm lli dört yafl›nda bir kad›n 2-3 ayd›r giderek artan yor- Egunluk, egzersiz dispnesi ve ayak bile¤i ödemi yak›n- mas›yla baflvurmufltur. Yak›n geçmiflte herhangi bir hastal›k geçirmemifl olan hasta di¤er sistemlerle ilgili bir sorun belirtmemektedir ve eskiye ait bir anemi öyküsü yoktur. Hastan›n muayene s›ras›nda endifleli oldu¤u görülmüfl, konjunktivalar soluk, skleralar hafifçe ikterik bulunmufltur. Yaflamsal belirtilerin incelenmesinde KB: 150/60 mmHg, nab›z: 110/dak, solunum say›s›: 20/dak bulunmufltur. Her iki akci¤er bazalinde inspiratuvar raller, kardiyomegali, apekste sistolik üfürüm ve her iki ayak bile¤inde gode b›rakan 2+ ödem saptanm›fl ve kalp yetersizli¤i düflünülmüfltür. Hepatosplenomegali ve lenfadenopati saptanmam›flt›r. Tam kan say›m›: Hematokrit - %18/Hemoglobin - 5 g/dL MCV - 100 fL MCH - 33 g/dL MCHC - 36 pg RDW-CV - %14 RDW-SD - 53 fL Lökosit say›s›: 11,000/μL Trombosit say›s›: 220,000/μL Retikülosit say›m›: %22 Retikülosit indeksi: >3 Tüm hemolitik anemilerin ay›rt ettirici özelli¤i artm›fl bir eriflkin eritrosit y›k›m h›z›d›r. Klinik görünüm hastal›k sürecine göre de¤iflir. Baz› hemolitik anemiler akut ve kendi kendisini s›n›rlayan bir eritrosit y›k›m ata¤›na neden olurken, di¤erleri kendilerini kronik ve iyi kompanse edilen hemolitik süreçler olarak gösterirler. Hemolizin semptom ve belirtileri eritrosit y›k›m›na neden olan mekanizmaya ba¤l› olarak da de¤iflir. Ani intravasküler hemoliz hemoglobinemi ve hemoglobinüriye neden olurken, ekstravasküler monosit-makrofaj sistemine s›n›rl› bir y›k›m kendisini yaln›zca hemoglobin düzeyinin azalmas› ve serum bilirubini ile laktat dehidrogenaz (LDH) düzeylerinin artmas›yla belli edebilir. Kronik, iyi kompanse edilen hemolitik anemiler eritrosit üretim yan›t› (retikülosit indeksinin artmas›) takip edilerek kolayl›kla saptanabilirler. Sorular • Bu anemi nas›l tan›mlanmal› ve s›n›fland›r›lmal›d›r? • Bu s›n›fland›rmay› do¤rulayan ve olas› etiyolojiyi saptamaya yarayan ek tetkikler var m›d›r? Eritrosit hemolizi çevresel faktörlere veya eritrosit yap›s›n›n veya ifllevinin do¤as›nda varolan bir kusura ba¤l› olabilir. Normal eritrositler bile mekanik travma, enfeksiyon veya otoimmun bir sald›r› gibi etmenlerin kurban› olabilirler. Membran yap›s›nda, hemoglobinin kararl›l›¤›nda ve metabolik ifllevinde kal›t›msal bozuklular bulunan hastalarda eritrosit yaflam süresi k›sal›r ve çevresel etmenlere duyarl›l›k artar. G NORMAL ER‹TROS‹T YAPIM YIKIM DÖNGÜSÜ Eritrositler dolafl›mda 100 gün veya daha uzun süre yaflayabilen son derece esnek ve dirençli hücrelerdir. Bu hücreler sa¤kal›m kapasitelerini güçlü membranlar›na ve onun ko- B Ö L Ü M 11 / H E M O L ‹ T ‹ K A N E M ‹ L E R runmas› ve hemoglobinin çözünebilir, indirgenmifl bir durumda tutulabilmesi için gereken yüksek enerjili fosfat› sa¤layan metabolik yollara borçludurlar (Bkz. 1. Bölüm). Fakat eritrositler yafllan›rken bu metabolik yollar zay›flar, oksitlenmifl hemoglobin birikir ve hücre yüzeyinde baflta fosfatidilserin olmak üzere oksitlenmifl fosfolipidler görülür. Eflzamanl› esneklik kayb›, hücrenin mikrodamarlar boyunca hareket etme yetene¤ini k›s›tlar ve CD36 reseptörü arac›l›¤›yla monosit-makrofaj sistemi taraf›ndan uzaklaflt›r›lma sürecini bafllat›r. Dala¤›n Rolü Dalak eritrosit y›k›m›nda baflat bir rol oynar (fiekil 11-1). Dala¤›n yap›s› hücrenin esnekli¤i ve canl›l›¤› için bir test ortam›d›r. Kan terminal arterlerle dala¤›n k›rm›z› pulpas›na gelir, burada plazma hacmi azalt›l›r ve hücreler görece hipoksik bir çevreye maruz b›rak›l›r. Bu koflullar metabolik yollar› test etmifl olur ve yafll› veya hasta hücrelerin esnekli¤ini daha da azalt›r. Eritrositin kaç›p tekrar dolafl›ma geri dönebilmesi için sinüsoid duvar›ndaki 2-5μm’lik bir aral›ktan s›k›flarak geçebilmesi gerekir. Asl›nda bu tuzaklar sertleflmifl hücreleri yakalayarak sinüsoidlerin içini kaplayan retiküloendotelial hücreler taraf›ndan fagosite edilip y›k›lmalar›n› sa¤larlar. Eritrosit morfolojisinin kan yaymas›ndaki tekbiçimlili¤i dalak ifllevinin bir sonucudur. Dala¤›n tuzaklama-filtreleme mekanizmas›, eritrositlerin içindeki demir granülü kal›nt›s›, çekirdek kal›nt›s› (Howell-Jolly cisimcikleri) ve denatüre hemoglobin (Heinz cisimcikleri) gibi inklüzyonlar› etkili bir flekilde uzaklaflt›r›r. Dala¤›n retiküloendotelial hücrelerinin yüzeyinde immunglobulinlerin Fc k›sm› ve kompleman sisteminin C3b bilefleni için de reseptörler bulunur. Otoimmun 137 hemolitik anemisi olan hastalarda dalak bafll›ca eritrosit y›k›m yeridir. Eritrosit Y›k›m Yollar› Eritrosit y›k›m yollar› hem demirinin etkili bir flekilde yeni eritrosit üretimi için geri kazan›lmas›n› sa¤larlar. Eritrositler ister dolafl›mdayken (intravasküler y›k›m) ister normal retiküloendotelial sistem yoluyla (ekstravasküler y›k›m) y›k›ls›nlar, bu süreç devam eder. Yafll› hücrelerin y›k›m› büyük ölçüde ekstravasküler yol ile s›n›rl›d›r (fiekil 11-2). Eritrositler retiküloendotelial hücreler taraf›ndan fagosite edilirler, membranlar› y›rt›l›r ve hemoglobin lizozomal enzimler taraf›ndan y›k›l›r. Hemden geri kazan›lan demir depolan›r veya yeni eritrosit üretimi için kemik ili¤ine geri tafl›n›r. Aminoasitler de geri kazan›l›r. Ayn› zamanda, protoporfirin halkas› karbon monoksit a盤a ç›kararak bir tetrapirole (bilirubin) metabolize olur. Daha sonra karaci¤ere tafl›nan bilirubin orada konjuge edilerek safraya at›l›r. ‹ntravasküler eritrosit y›k›m› farkl› bir yol izler. Serbest hemoglobin haptoglobine ba¤lanarak α-β dimerlere ayr›fl›r veya methemoglobine okside olur ve methemoglobin albumi- EKSTRAVASKÜLER AKCİĞER Arterioller RE HÜCRELER Sinüsoid porları KARACİĞER INTRAVASKÜLER Serbest Hb Hemopeksin Dalağın kırmızı pulpası, eritrosit Sinüsoidler KARACİĞER RE hücreler fiEK‹L 11–1. Dala¤›n ifllevi. Dala¤›n anatomik yap›s› eritrositlerin metabolik yollar›n›n ve esnekli¤inin test edilmesi için idealdir. Eritrositler dalak pulpas›nda konsantre edilir ve metabolik yollar› zorlan›r. Sinüsoid sistemine girebilmek için hücrelerin 2-5 μm çap›ndaki porlardan geçebilmeleri gerekir. Al›fl›lmad›k derecede sertleflmifl veya inklüzyon cisimcikleri içeren hücreler buralardan geçemez ve sinüsoidlerin retiküloendotelial hücreleri taraf›ndan y›k›l›rlar. fiEK‹L 11–2. Eritrosit y›k›m yollar›. Eritrosit y›k›m› ekstravasküler veya intravasküler bofllukta gerçekleflir. Ekstravasküler y›k›mda eritrositler retiküloendotelial hücreler taraf›ndan fagosite edilir, membranlar› y›k›l›r ve hemoglobin bafll›ca bileflenlerine ayr›l›r. Geri kazan›lan demir transferrin taraf›ndan eritroid kemik ili¤ine geri tafl›n›r. Porfirin halkas› y›k›l›r ve bir molekül karbon monoksit a盤a ç›kar. Daha sonra porfirin halkas›n›n geri kalan bölümünden oluflturulan bilirubin konjuge edilmek ve safraya at›lmak üzere karaci¤ere tafl›n›r. ‹ntravasküler eritrosit y›k›m›nda serbest hemoglobin haptoglobin ya da hemopeksine ba¤lan›r veya methemalbumine dönüflür. Bu proteinler, hemin y›k›larak demirin geri kazan›ld›¤› ve bilirubinin üretildi¤i karaci¤er taraf›ndan al›n›rlar. YAfiLILARDA ANEM‹ 12 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm etmifl yedi yafl›nda bir kad›n ailesi taraf›ndan, giderek Yartan zay›fl›k, unutkanl›k, ba¤›ms›z yaflama ve öz-ba- k›m güçlü¤ü aç›s›ndan de¤erlendirilmesi için bir geriatri merkezine getirilmifltir. En az iki kez düflmüfl ve son üç ay içinde 7 kilo vermifltir. Tam kan incelemelerinde flu sonuçlar al›nm›flt›r: Tam kan say›m›: Hematokrit - %33/Hemoglobin - 11 g/dL MCV - 96 fL MCH - 34 pg MCHC - 33 g/dL RDW-CV - %14 Lökosit say›s› - 5,100/μL Trombosit say›s› - 130,000/μL Retikülosit say›m - %1.5 Retikülosit indeksi - ~1 Yafllanma süreci hematopoetik sistemde hemen göze çarpmayabilen de¤iflikliklerle birliktedir. Böbrekler veya üreme sistemlerinden farkl› olarak, birincil hematopoetik kök hücre yetersizli¤i çok nadirdir. Yafll›larda yaln›zca ba¤›fl›kl›k sisteminin yeterlili¤inde öngörülebilir bir azalma meydana gelir (bkz. 20. ve 21. Bölümler). Bununla birlikte, geçen her on y›ll›k dönemle birlikte anemi, miyelodisplastik bozukluk ve trombotik olay (bkz. 36. Bölüm) insidans›n›n giderek artt›¤› gözlemlenir. Bu, ço¤u çevresel, dolay›s›yla da geri dönüfllü olan birçok faktörün efl yönlü etkisinin sonucudur. G KÖK HÜCRELER VE YAfiLANMA SÜREC‹ Hematopoetik kök hücreler embryonik geliflimin erken döneminde ortaya ç›karlar ve fetal karaci¤er, dalak ve timusda yaflad›ktan sonra kemik ili¤i ve lenf dü¤ümlerine yerleflirler. Fetal hematopoetik kök hücreler, ço¤alma oran›, farkl›laflma, • KAN YAYMASI MORFOLOJ‹S‹ Genel olarak, normositik, normokrom eritrositler ve hafif anizositoz. Polikromazi yoktur; lökosit ve trombosit morfolojisi normaldir. Lenfosit say›s› azalm›flt›r, fakat morfolojisi normaldir. Sorular • Bu hasta anemik midir, yoksa yafl›na göre normal da¤›l›m aral›¤›nda m› yer almaktad›r? • E¤er ileri inceleme gerekliyse, hangi laboratuvar tetkikleri eklenmelidir? hücre yüzeyi belirteçleri ve düzenleyici kontrol aç›s›ndan eriflkin hematopoetik kök hücrelerinden farkl›d›r. Eriflkin kök hücrelerinin ço¤u hücre bölünmesinin G0 faz›nda olmas›na ra¤men, kendi kendilerini yenileme yetisine sahiptirler ve çeflitli olgun kan hücre dizilerinin nüfusunun yeniden oluflturulmas›n›n sa¤lanmas› için devaml› yüksek düzeyde farkl›laflma gerekmesine ra¤men, say›lar›n›n kademeli olarak artt›¤› izlenimini verirler. Gerçekten de, fare modelleri ile gerçeklefltirilen deneylerde yafllanan farelerde eriflkin hematopoetik kök hücre say›s›n›n 2 kat artt›¤› görülmüfltür. Bundan baflka, seri transplant çal›flmalar›nda da gösterildi¤i gibi, bu eriflkin hematopoetik kök hücreler, 15-50 yaflam süresi boyunca kemik ili¤i içeri¤inin yeniden oluflturulmas›n› sa¤layabilirler. Yafllanma sürecinin zemininde yatan mekanizmalar iyi ayd›nlat›lamam›fl olmas›na ra¤men, eriflkin hematopoetik kök hücreler yafllan›rlar. Yafllanma sürecinde rol oynayan faktörler olarak, telomer uzunlu¤u, DNA metilasyonu, reaktif oksijen türlerine maruziyet ve birikmifl DNA hasar› öne sürülmüfl- KISIM 1 / ER‹TROS‹T BOZUKLUKLARI 156 tür. Ayr› ayr› hematopoetik kök hücrelerin ifllevlerinde yaflla birlikte azalma meydana gelmesine ra¤men, toplam kapasite, say›lar›n›n artmas› sayesinde korunur. Kemik ili¤indeki mikroçevre de¤ifliklikleri de önemlidir. Eritroid kemik ili¤inin bir eritropoetin uyar›s›n› izleyerek h›zla genifllemesi hâlâ mümkün olmas›na ra¤men, içindeki öncül hücrelerin ya¤ hücrelerine oran› yafllanmayla birlikte giderek azal›r. Fakat yafll› kemik ili¤indeki stroma hücreleri ve iliflkili sitokinler, kök hücre transplantasyonu sonras›ndaki yeniden nüfus art›fl›n› destekleme yetilerinin azald›¤› izlenimini verirler. Yafllanmayla birlikte hematopoetik kök hücrelerin farkl›laflma kal›b› da de¤iflir. En dramatik gerileme lenfopoetik hücre dizisinde (özellikle B-hücre ço¤almas› ve farkl›laflmas›) izlenir ve timus involüsyonu ile sitokin düzeyindeki azalmay› yans›t›r. Ayn› zamanda, yaflla birlikte granülopoez artar. Bu durum da, yafll›larda ba¤›fl›kl›k sisteminden farkl› fleyler talep edildi¤ini yans›t›r. Genç bireylerde ba¤›fl›kl›k sistemi yo¤un bir uyarlanma süreci içinde iken, yafll› eriflkinler giderek artan bir bakteri enfeksiyonu tehdidi adl›nda olduklar›ndan h›zl› bir granülosit yan›t›n›n varl›¤›na gereksinim duyarlar. G YAfiLILARDA ANEM‹ Anemi insidans›n›n ve iliflkili olaylar›n (ifllevsel yetersizlik, biliflsel bozukluklar, hastaneye yat›r›lma gereksiniminde art›fl ve ölüm) 65 yafl›ndan sonra anlaml› bir art›fl gösterdi¤i bildirilmifltir. Üçüncü Ulusal Sa¤l›k ve Beslenme Araflt›rmas›’nda (NHANES III faz I ve II verileri, 1988-1994) saptanm›fl olan anemi prevalans› fiekil 12-1’de gösterilmifltir. Huzurevlerinde yaflayan 65 yafl üzeri eriflkinler aras›nda anemi insidans› erkeklerde %11, kad›nlarda %10.2 bulunmufl, fakat 80 yafl üzerinde h›zla %20’leri aflan düzeylere yükselmifltir. Irk ve etnik köken de rol oynar; ‹spanyol kökenli olmayan siyahi erkek ve kad›nlarda anemi prevalans›n›n 2-3 kat daha yüksek oldu¤u, fakat α-talasemi, orak hücre tafl›y›c›l›¤› ve demir eksikli¤i olan hastalar d›flar›da b›rak›ld›¤› zaman çok daha düflük oldu¤u bildirilmifltir. Yafll› erkek ve kad›nlarda anemi prevalans› tabii ki hemoglobin için belirlenen normalin alt s›n›r› de¤erine ba¤- 25 l›d›r. Ço¤u araflt›rmada Dünya Sa¤l›k Örgütü’nün (WHO) anemi tan›m› kullan›lm›flt›r (hemoglobin de¤erinin erkeklerde 13 g/dL’nin, kad›nlarda 12 g/dL’nin alt›nda olmas›) (fiekil 12-2). Fakat yafll› kad›nlarda daha düflük bir alt s›n›r de¤erinin kullan›lmas›, premenopozal dönemdeki kad›nlarda oldu¤u kadar uygun olmayabilir. Böyle yap›lmas› asl›nda insidans verilerini bozarak anemisi olan yafll› kad›nlar›n yanl›fl olarak oldu¤undan daha az tahmin edilmesine neden olabilir. Her iki cinsiyet için de 13 g/dL’nin alt›nda bir alt s›n›r de¤eri kullan›lsayd›, kad›nlarda anemi prevalans› iki kat›ndan daha fazla olur ve karfl›laflt›r›labilir yafl grubundaki erkeklerde saptanan de¤erin üzerine ç›kard›. Afrika ve ‹spanyol kökenli Amerikal›lar aras›ndaki anemi prevalans›n›n tahmin edilmesi için kullan›lan ölçütler için de benzer bir durum söz konusudur. Anemi de¤erlendirmesi ve tedavisi için kullan›lan geleneksel “anemi” tan›m›n›n mutlaka yafll› insan topluluklar›ndaki ifllev bozukluklar›n›n öngörülebilmesi için kullan›lanla ayn› olmas› gerekmez. Yak›n geçmiflteki epidemiyolojik veriler, düflük hemoglobin düzeylerinin, hareket yetene¤inin ve biliflsel ifllevlerin azalmas› gibi ifllevsel yetersizliklerle ve genel mortalite ile ba¤›ms›z bir iliflkisinin oldu¤unu göstermifltir. Bundan baflka, bozuklu¤un a¤›rl›¤› hemoglobin düzeyi 13 g/dL’nin alt›na indikten sonraki azal›fl›na paralel olarak de¤ifliyor görünmektedir. Normalin alt s›n›r› olarak daha yüksek bir hemoglobin de¤erinin dikkate al›nmas›na iliflkin di¤er bir sav, hemoglobin düzeyleri 13-13.5 g/dL aras› de¤erlerde olan yafll›larda morbidite ve mortalitenin artt›¤› yönündeki gözleme dayanmaktad›r (NHANES III araflt›rmas›). Bu, aneminin etiyolojisinden ba¤›ms›z olarak geçerliydi. Ayn›s›, uzun süreli misafirlerinin %50-60’› “anemik” olan ve benzer koflullarda yaflay›p anemik olmayan bireylere k›yasla morbidite ve mortalite oranlar› 2-3 kat artm›fl bulunan huzurevi sakinleri için de geçerlidir. Bununla birlikte, eritropoetinin sa¤lad›¤› daha yüksek hemoglobin de¤erlerinin ifllevsel sonlan›mlar üzerindeki etkisi ile ilgili organize çal›flmalar bulunmamaktad›r. Böyle bir kan›t olmadan, hemoglobin düzeyinin rolünün di¤er hastal›k süreçlerinin etkilerinden inand›r›c› bir flekilde ayr›labilmesi mümkün de¤ildir. - Erkek - Kadn Sklk nsidans (%) 20 15 - Erkek - Kadn 10 5 10 <30 40 50 60 70 80+ Ya (yl) fiEK‹L 12–1. Yafla göre anemi insidans›. Huzurevlerinde yaflayan bireyler aras›nda anemi insidans› yaflam›n alt›nc›, yedinci ve sekizinci on y›l›nda giderek artar (NHANES III araflt›rmas›n›n verilerine dayanmaktad›r). 11 12 13 14 15 >16 Hemoglobin (g/dL) fiEK‹L 12–2. 65 yafl ve üzeri erkek ve kad›nlarda hemoglobin düzeylerinin s›kl›k da¤›l›m›. NHANES III araflt›rmas› verilerine dayan›larak, normalin alt s›n›r› (dikey çizgiler) erkeklerde 13 g/dL, kad›nlarda 12 g/dL olarak önerilmektedir. Kad›nlarda normalin alt s›n›r›n›n 13 g/dL olarak belirlenmesi durumunda, anemi s›kl›¤›n›n büyük oranda artmas› beklenir. ER‹TROS‹TOZ VE POL‹S‹TEM‹A VERA 13 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm lli yafl›ndaki bir erkek hasta giderek kötüleflen bafl a¤- Er›s›, uyku bozuklu¤u ve halsizlik yak›nmalar›yla baflvur- Lökosit say›s› - 14,500/μL Trombosit say›s› - 280,000/μL Retikülosit say›m› - %1 Retikülosit indeksi - >1 Sedimentasyon - 10 mm/s mufltur. Özgeçmiflinde hipertansiyon, kronik obstrüktif akci¤er hastal›¤› ve yak›n geçmiflte derin ven trombozu vard›r. Otuz y›ldan fazla süredir sigara kullanan hastan›n kilo sorunu vard›r. Vücut a¤›rl›¤› 140 kg olan hastan›n yanaklar›n›n k›rm›z› rengi dikkat çekmifltir. Yaflamsal belirtiler: KB: 160/95 mmHg; Nab›z: 94/dak; Solunum h›z›: 18/dak’d›r. Bunlar›n d›fl›nda fizik muayenesinde özellik yoktur. • YAYMA MORFOLOJ‹S‹ Tam kan say›m›: Hematokrit - %59/Hemoglobin - 19.7 g/dL MCV - 92 fL MCH - 32 pg MCVH - 33 g/dL RDW-CV - %12 • Kan say›m›nda hangi anomaliler bulunmaktad›r? • Nedene yönelik hangi tetkiklerin istenmesi gerekir? Eritrositoz ve polisitemi anormal yüksek bir hemoglobin (hematokrit) düzeyini veya eritrosit kütlesini tarif etmek için kullan›lan terimlerdir. Anemide oldu¤u gibi, bir hastada yüksek bir hemoglobin de¤erinin bulunma olas›l›¤› toplumdaki “normal” hemoglobin düzeyi da¤›l›m›na ba¤l›d›r. Bu da yafla, cinsiyete, ›rka ve bireyin yaflad›¤› rak›ma ba¤l› olarak de¤iflir (bkz. 11. Bölüm). Fizyolojik de¤ifliklikler hemoglobin/hematokrit de¤erlerinin, eritrosit kütlesinde eflzamanl› bir de¤ifliklik bulunmad›¤› zaman da belirgin bir flekilde yükselmesine neden olabilirler. Hemoglobin ve hematokrit de¤erleri eritrosit konsantrasyonunun plazma hacmine oran›n› temsil ettik- Normositer, normokrom; lökosit morfolojisi normal. Trombositler bol ve yer yer trombosit kümeleri. Sorular lerinden, plazma hacmi azald›¤› zaman eritrosit kütlesinde gerçek bir art›fl bulunmaks›z›n yükselebilirler (göreceli eritrositoz). Eritrositozun, sebebinden ba¤›ms›z olarak, do¤ru bir flekilde tespit ve teflhis edilebilmesi gerekir. Hemoglobin/hematokrit düzeyinde ›l›ml› art›fllar bile tan kan viskozitesi üzerinde önemli etki gösterebilir. Hematokrit art›fl› hastan›n klinik durumuna ba¤l› olarak dokulardaki kan ak›m›n› ve oksijen teminini anlaml› derecede etkileyebilir. O yüzden, birincil hastal›¤›n tedavisi sürerken hastan›n hematokrit düzeyinin de uygun flekilde normale döndürülmesi gerekir. KISIM 1 / ER‹TROS‹T BOZUKLUKLARI Dolafl›mdaki toplam eritrosit say›s› hastan›n yafl›na, ›rk›na ve klinik durumuna göre de¤iflir, Eritroid kemik ili¤i nas›l anemiye yan›t olarak eritrosit üretimini art›r›yorsa, kronik hipokside de günlük eritrosit üretim say›s› artar. Bir hastan›n normal de¤eri düflünülürken bu etmenler de dikkate al›nmal›d›r. Farkl› yafl gruplar›nda olan ve yüksek rak›mlarda yaflayan insanlar›n normal hemoglobin/hematokrit da¤›l›mlar› da farkl› olacakt›r (fiekil 13-1). Ayr›ca, akci¤er hastal›¤›na ba¤l› hafiforta dereceli hipoksisi olan hastalar bu durumu dolafl›mdaki eritrosit say›s›n› art›rarak kompanse ederler. Dokulara yetersiz oksijen temini durumunda verilen bu fizyolojik yan›t belli s›n›rlar içinde etkili bir kompansasyon mekanizmas›d›r. Normal eritropoez ve oksijen tafl›nmas› 1. Bölüm’de ayr›nt›l› olarak ele al›nm›flt›r. Hemoglobin-oksijen disosiasyonunda, eritropoetin üretiminde ve eritrosit öncül hücre ço¤almas›n›n düzenlenmesinde meydana gelen özgül bozukluklar anormal bir eritrosit üretimine ve bazen de eritrosit kütlesinin (hacminin) fizyolojik s›n›rlar›n ötesinde artmas›na yol açabilirler. Plazma hacminin kontrolü kendi kurallar›n› takip eder. Dolafl›mdaki plazma miktar›n›n düzenlenmesinde rol oynayan bafll›ca faktörler onkotik protein üretimi, su-tuz metabolizmas› ve vazomotor tonustur. A¤›r dehidratasyon veya vasküler kompartmandan plazma protein kayb›na yol açan alerjik reaksiyonlar gibi klinik durumlar hematokrit ve hemoglobin düzeylerinin artmas›na yol açarlar. Eritrosit kütlesi artmasa bile, plazma hacminin sürekli düflük olmas› viskoziteyi, kan ak›m›n› ve dokulara oksijen teminini anlaml› ölçüde etkileyebilir. Polisitemia verada oldu¤u gibi, eritrosit kütlesindeki önemli art›fllar plazma hacmi uygun bir flekilde azalt›larak kompanse edilemez. Bu da, fizyolojik aç›dan, iki kötü durum aras›nda bir seçim yap›lmas›n› gerektirir. Eritrosit kütlesindeki art›fla eflit miktarda bir plazma azalmas› efllik ederse, hasta- Deniz seviyesi da kan viskozitesi artacakt›r. Di¤er yandan, e¤er plazma hacmi azalmazsa, bu defa toplam kan hacmi anlaml› ölçüde artarak vasküler kompartman›n hacim kapasitesini zorlayacakt›r. Viskozite de¤iflikliklerinin kan ak›m› ve dokulara oksijen temini üzerindeki etkisi polisitemide önemli bir sorundur. Kan, s›v› plazma içinde hücrelerin da¤›lm›fl oldu¤u Newtond›fl› bir süspansiyondur ve tam kan›n viskozitesi plazmada bulunan eritrosit say›s›na, eritrositlerin flekil de¤ifltirebilirli¤ine ve daha az oranda da plazma viskozitesine ba¤l›d›r. Hematokrit %50-55’in çok üstüne ç›karsa, tam kan›n viskozitesi katlanarak artar, bu da özellikle kapillerler gibi düflük ak›m/kayma h›z›n›n söz konusu oldu¤u damarlarda, kan ak›m›n›n azalmas›na yol açar. Eritrosit rijiditesinin artmas› ve eritrosit aglutinasyonu da ayn› etkiyi gösterir. Dokulara oksijen temini kuramsal olarak kan ak›m›na ve hemoglobin düzeyine ba¤l› oldu¤undan, eritrositozu olan hastalar viskozite art›fl›na ba¤l› doku hipoksisi riski alt›ndad›r (fiekil 13-2). Fakat damar çap›, kan ak›m›n›n seçilmifl dokulara yeniden yönlendirilmesi ve hemoglobin-oksijen disosiasyon e¤risinin hipoksiye yan›t› gibi di¤er faktörler de sürece dahil olurlar (bkz. 1. Bölüm). Klinik olarak, tam kan viskozitesindeki art›fl›n etkileri en iyi beyinde gösterilebilir; hematokritin %50’nin oldukça üstünde olmas› durumunda beyinde kan ak›m› ve oksijen temini önemli derecede azal›r. Organ kan ak›m› kan gaz› konsantrasyonlar›ndan da etkilenir. Örne¤in, beynin kan ak›m› CO2 konsantrasyonuna çok duyarl›d›r. PCO2 artt›¤› zaman, beyin damarlar› genifller. Maksimum oksijen temini Viskozite G NORMAL ER‹TROPOEZ VE KAN HACM‹ KONTROLÜ Oksijen tanmas 164 Yüksek rakmda yaşayan erkekler Sklk 4 6 8 10 12 14 16 18 20 Hemoglobin (g/dL) 10 12 14 16 18 20 22 Hemoglobin (g/dL) fiEK‹L 13–1. Deniz seviyesinde ve yüksek rak›mda hemoglobin düzeyleri. Deniz seviyesinde yaflayan kad›n ve erkekler aras›ndaki hemoglobin düzeyi da¤›l›m› yüksek rak›mlarda yaflayan bireylerde veya kronik hipoksisi olan hastalarda saptananlardan anlaml› ölçüde farkl›d›r. fiEK‹L 13–2. Oksijen temininin viskozite ve hemoglobin düzeyi ile iliflkisi. Dokulara oksijen temini kan ak›m›na ve hemoglobin/hematokrit düzeyine ba¤l›d›r. Bu ideallefltirilmifl e¤ride de görüldü¤ü gibi, hemoglobin/hematokrit de¤ifliklikleri tam kan viskozitesi de¤ifliklikleri ile iliflkilidir; bu iliflki tam kan ak›m›n› etkiler, öyle ki 11-15 g/dL aras›nda kalan bir normal hemoglobin aral›¤›nda maksimum oksijen temininin sa¤land›¤› bir “optimum” noktas› bulunur. Hematokritin %50’nin çok üzerine ç›kmas› durumunda viskozite katlanarak artarak kan ak›m›n› ve oksijen tafl›nmas›n›/teminini azalt›r. Fakat dokuya gerçek oksijen temini damar çap› de¤ifliklikleri, kan ak›m›n›n yeniden da¤›l›m› ve hemoglobin-oksijen disosiasyon e¤risinin sa¤lad›¤› kompansasyon gibi çeflitli di¤er faktörlerin karfl›l›kl› etkileflimine de ba¤l›d›r (Bkz. 1. Bölüm). PORF‹R‹N METABOL‹ZMASININ BOZUKLUKLARI 14 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm ›rk befl yafl›ndaki bir boyac› birkaç haftad›r kötüleflen Kkar›n a¤r›s›, bafl a¤r›s› ve uykusuzluk yak›nmalar› ol- du¤unu ve boya f›rças›n› kavramakta zorluk çekti¤ini ifade etmektedir. Sigara kullan›m›, alkolizm ve reaktif depresyon öyküsü vard›r. Yaflamsal belirtiler: KB: 165/95 mmHg; Nab›z: 84 vuru/dak.; Solunum say›s›: 16/dak’d›r. Difletleri grimsi renk alm›fl olan hastada reboundun efllik etmedi¤i yayg›n bir abdominal hassasiyet ve el bile¤i ekstansör kaslar›nda bilateral 2+ zay›fl›k saptanm›flt›r. Tam kan say›m›: Hematokrit - %36/Hemoglobin - 12 g/dL MCV - 87 fL MCH - 30 pg MCHC - 31 g/dL RDW-CV - %12 Lökosit say›s› - 6,500/μL Trombosit say›s› - 160,000/μL Porfiriler, hem biyosentezinin, porfirin öncüllerinin afl›r› üretimine neden olan kal›tsal bozukluklar› sonucunda ortaya ç›karlar. Fazla üretilen porfirin tipine ba¤l› olarak, hastalarda a¤›r bir fotosensitivite, sinir hasar›, karaci¤er hastal›¤› ve anemi ortaya ç›kabilir. Bu hastal›klar›n tan›s›, hekimin onlar›n varl›¤›ndan kuflku duymas›n› ve laboratuvar olanaklar›n› kullanma konusunda yetenekli olmas›n› gerektirir. Kesin tan› koyulmas› önemlidir, çünkü bu bozukluklar›n baz›lar› art›k etkili bir flekilde tedavi edilebilmektedir. G NORMAL PORF‹R‹N SENTEZ‹ Normal hem biyosentez yolu fiekil 14-1’de gösterilmifltir. ‹lk ad›m, glisin ve süksinil-CoA’n›n δ-aminolevulinik asit (δ- Retikülosit say›m› - %4 Retikülosit indeksi - 1.5-2 • YAYMA MORFOLOJ‹S‹ Normositer, normokrom hücreler, az say›da hipokrom hücre, flüpheli noktalanma gösteren seyrek “shift cell”. Lökosit ve trombosit morfolojisi normal. Sorular • • Bu klinik tablo ve kan tablosu hangi hastal›klar› akla getirir? Tan›n›n do¤rulanmas› için baflka hangi tetkikler istenmelidir? ALA) oluflturma üzere birleflmesidir ve bu ad›m› bir mitokondri enzimi olan ALA-sentaz katalize eder. Bu, bir kofaktör gerektiren (bu reaksiyonda piridoksal fosfat [B6 vitamini]) tek enzimatik ad›md›r. Sonraki ad›mlarda porfobilinojen, üroporfirinojen III ve koproporfirinojen III oluflur ve bu reaksiyonlar sitozol enzimleri taraf›ndan katalize edilir. Sentez yolunun son üç ad›m› mitokondriyal enzimlere (koproporfirinojen oksidaz, protoporfirinojen oksidaz ve ferroflelataz) ba¤›ml›d›r. Demirin protoporfirin IX’a flelasyonu yeterli demir teminine ba¤›ml›d›r; demir eksikli¤i olan hastalar›n eritrositlerinde fazla miktarda protoporfirin birikir. Porfirin sentezi, ALA-sentaz aktivitesi ve son ürün olan hem taraf›ndan düzenlenir. Mitokondrilerde ALA-sentaz B Ö L Ü M 14 / P O R F ‹ R ‹ N M E T A B O L ‹ Z M A S I N I N B O Z U K L U K L A R I TABLO 14-1 • Profirin sal›n›m örnekleri Sitoplazma PBG Süksinil-CoA + Glisin 177 ALA + PLP Üro Kopro Protoporfirin + Fe HEME dri Mitokon B6 Vitamini Demir fiEK‹L 14–1. Normal hem biyosentez yolu. Hem sentezinin ilk ad›m› piridoksal- 5 –fosfat›n koenzim olarak görev yapt›¤› bir reaksiyonda glisin ve süksinil-CoA’n›n δ-aminolevulinik asit (δ-ALA) oluflturmak üzere birleflmesidir. Bu reaksiyon mitokondrilerde ALA-sentaz enzimi taraf›ndan katalize edilir. Sonraki porfobilinojen, üroporfirinojen III ve koproporfirinojen III oluflumu sitoplazmada gerçekleflir. Sonraki son ad›mlar olan protoporfirinojen üretimi ve protoporfirin IX’la demirin hem oluflturmak üzere bir araya gelmesi mitokondriyal enzimler taraf›ndan katalize edilir. δ-ALA/PBG ÜRO KORPO PROTO Akut intermittan porfiri ↑↑/↑↑ ↑ NL NL Porphyria cutanea tarda NL ↑↑ ↑ NL Herediter koproporfiri ↑/↑ ± ↑ NL Variegat porfiri ↑/↑ ↑a ↑a ↑a Eritropoetik protoporfiri NL NL NL ↑↑a Kurflun zehirlenmesi ↑/NL NL ↑↑ ↑b aÖncelikle d›flk›yla at›l›r. artar. bEritrositlerde Laboratuvar ‹ncelemeleri transkripsiyon ve translasyon düzeyleri hem konsantrasyonuna ba¤l›d›r. Bu, özellikle serbest hemin (sentezinin engellenmesine veya y›k›m›n›n h›zlanmas›na ba¤l› olarak) azalmas›n›n hepatik ALA-sentaz›n önemli ölçüde artmas›na yol açt›¤› karaci¤erdeki porfirin sentezi için geçerlidir. Hem biyosentez yolunda görev yapan ara enzimlerin herhangi birinin bozuklu¤u da, hem sentezi sürse bile, enzim bozuklu¤unun proksimalinde kalan porfirin öncülünün afl›r› miktarda üretilmesine yol açar. G KL‹N‹K ÖZELL‹KLER Porfirin öncüllerinin afl›r› üretimi ile ilgili en öne ç›kan klinik bulgular deride fotosensitivite ve sinir sisteminin ifllev bozuklu¤udur. Porphyria cutanea tarda (PCT) hastalar›nda genellikle yüz ve ellerde vezikülobüllöz erüpsiyonlar; beyaz, plak benzeri nedbe oluflumu; hiperpigmentasyon; ve yüzde afl›r› k›llanma gibi fotosensitivite belirtileri görülür. Karaci¤er hastal›¤›n›n ve afl›r› demir yüklenmesinin semptom ve belirtileri de s›kt›r. Eritropoetik protoporfiride (EPP) çocuklukta bafllayan ve ›fl›¤a maruz kalan yerlerde belirgin kafl›nt›, yanma, eritem ve anjiyonörotik ödem benzeri fliflliklerle nitelenen, de¤iflen derecelerde fotosensitivite görülür. PCT’den farkl› olarak, vezikül oluflumu nadirdir, nedbeleflme ve hirsutizm görülmez. Nöropatik bulgular daha çok akut intermittan porfiri (A‹P), variagat porfiri (VP), herediter koproporfiri (HCP) ve kurflun zehirlenmesi için tipiktir. Akut intermittan porfiri hastalar›nda tekrarlayan, a¤›r ve iyi lokalize edilemeyen kar›n a¤r›s›, periferik ve kranial sinir nöropatileri, nöbetler ve psikotik epizotlar meydana gelir. A‹P’de fotosensitivite görülmez, fakat VP ve HCP hastalar›nda bulunabilir. ‹drarda ve d›flk›da porfirin öncülü ölçümleri tan›n›n konmas›n› sa¤layan bafll›ca incelemelerdir. Porfiri hastalar› de¤erlendirilirken yararlan›lan di¤er laboratuvar incelemeleri: rutin tam kan say›m› (TKS); serum demiri, toplam demir ba¤lama kapasitesi (TDBK) ve ferritin düzeyleri; ve karaci¤er fonksiyon testleridir. Nörolojik hasar bulunan hastalarda elektroensefalografi ve elektromiyografi incelemeleri önemli olabilir. Çeflitli hastal›klarda porfirin öncüllerinin eritrositlerde birikme ve idrar ve d›flk›yla at›lma kal›plar› Tablo 14-1’de özetlenmifltir. Afl›r› porfirin at›l›m› taramas› için en uygun zaman hastan›n semptomatik oldu¤u zamand›r. Bu özellikle A‹P, HCP ve VP bulunan hastalardaki δ-ALA ve porfobilinojen ölçümleri için geçerlidir. Porfirin at›l›m›n›n en yo¤un oldu¤u zaman, hastan›n bir nörolojik kriz deneyimlemekte oldu¤u ve özellikle de akut bir kar›n a¤r›s› ata¤›n›n bulundu¤u zamand›r. EPP ve kurflun zehirlenmesi olan hastalarda protoporfirin ölçümleri standart eritrosit çinko protoporfirin tetkiki yard›m›yla kolayl›kla yap›labilir. VP hastalar›nda yüksek porfirin düzeyleri d›flk› tetkiki ile saptan›r. EPP ve kurflun zehirlenmesi olan hastalarda tam kan say›m› anormal olabilir. Hafif hemoliz ve hipokromi e¤ilimi gözlenmifltir. Kurflun zehirlenmesi olan hastalar›n periferik kan yaymalar›nda eritrositlerde belirgin noktalanma ve kemik ili¤inde halka sideroblastlar görülür. Tan›, kanda kurflun düzeyini ölçmek suretiyle kolayl›kla koyulur. PCT aç›s›ndan de¤erlendirilen hastalarda serum demir, TDBK ve ferritin düzeyi ölçümlerinin yap›lmas› zorunludur. Bu hastal›¤›n öne ç›kan belirtisi karaci¤erde afl›r› demir yüklenmesidir. Demir incelemeleri kuflkuluysa, sirozun a¤›rl›¤›n› ve hepatositlerdeki demir birikimini tam olarak de¤erlendirebilmek için karaci¤er biyopsisi yap›lmas› gerekebilir. G TANI E¤er olas› tan› hekimin akl›na gelmiflse, porfirinin ay›r›c› tan›s› güç de¤ildir. Yaln›zca 5 ana porfiri formu ve kurflun zehir- HEMOKROMATOZ 15 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm ›rk yedi yafl›nda bir erkek hasta çarp›nt›, nefes darl›- K¤› ve belirgin dermans›zl›k yak›nmas›yla baflvurmufl- tur. Küçük ve büyük eklemlerinde on y›ldan uzun süredir artralji/artrit mevcut olup, ilerleyici libido kayb› ve yak›n geçmiflte kilo kayb› tarif etmektedir. Yaflamsal belirtiler: KB: 135/80 mmHg; Nab›z: 96 vuru/dak; Solunum say›s›: 16/dak’d›r. Endifleli bir görünüm sergileyen koyu tenli beyaz erkek hastada nab›z düzensiz bulunmufl, kardiyomegali ve üfürüm saptanmam›flt›r. Hafif bir hepatomegalisi olan hastada testis atrofisi de mevcut olup, aç›k bir eklem deformitesi görülmemifltir. Tam kan say›m›: Hematokrit - %42/Hemoglobin - 14 g/dL MCV - 90 fL MCH - 32 PG MCHC - 33 g/dL Lökosit say›s› - 7,200/μL Trombosit say›s› - 190,000/μL Retikülosit say›m› - %1 Dokularda afl›r› demir yüklenmesi (hemokromatoz) primer genetik bir bozuklu¤a ba¤l› olabildi¤i gibi bir karaci¤er hastal›¤›n›n veya baz› anemilerin komplikasyonu olarak da ortaya ç›kabilir. Avrupa toplumlar›nda afl›r› demir emilimine genetik yatk›nl›k (herediter hemokromatoz) oldukça s›kt›r; Kelt veya Kuzey Avrupa kökenli her 8 bireyden biri en s›k görülen HFE geni bozuklu¤u aç›s›ndan heterozigot, 200 bireyden biri de homozigottur. Ayr›ca Avrupa d›fl› toplumlarda, demir emilimini ve depolanmas›n› düzenleyen ad›mlar› ilgilendiren ve daha nadir görülen genetik bozukluklar da tan›mlanm›flt›r. Karaci¤er hastal›¤›, pankreas ifllev bozuklu¤u ve belirli eritropoez bozukluklar› olan hastalarda doku hasar›na yol açan önemli bir demir yüklenmesi vard›r. Retikülosit indeksi - 1.0 Lökosit formülü - normal • YAYMA MORFOLOJ‹S‹ Normositer, normokrom - lökosit morfolojisi normal Kan biyokimyas›: Açl›k kan glukozu - 150 mg/dL Hafif yüksek AST ve ALT Serum demiri - 270 μg/dL TDBK - 300 μg/dL Serum ferritin - 2,360 μg/L EKG - atrial fibrilasyon, sol dalda hemiblok ve yüklenme belirtileri Sorular • • Hastan›n öyküsü ve laboratuvar bulgular› göz önünde tutuldu¤unda, akla hangi tan› gelmektedir? Baflka hangi laboratuvar tetkikleri istenmelidir. G NORMAL DEM‹R DENGES‹ Bafll›ca demir metabolizmas› yollar› 5. Bölüm’de ayr›nt›l› olarak ele al›nm›flt›r. Vücut demirinin büyük k›sm› hemoglobin, miyoglobin ve demir içeren enzimlerde (bkz. Tablo 5-1) bulunur. Tafl›ma proteini transferrine ba¤l› demir miktar› yaln›zca 3 mg’d›r. Retiküloendoteliyal demir depolar› kiflinin cinsiyetine ve beslenmesine ba¤l›d›r. Retiküloendoteliyal demir depolar› eriflkin erkeklerde 1,000 mg’a ulaflabilirken, çocuklarda ve adet gören kad›nlarda nadiren 200 mg’› aflar. Demirin Depolanmas›, Tafl›nmas› ve Emilimi Demir hücre içinde ferritin ve hemosiderin olarak depolan›r. Ferritin sentezi, demirin kullan›labilirli¤ine ba¤l› olarak, si- B Ö L Ü M 15 / H E M O K R O M A T O Z toplazmik bir demir ba¤lay›c› protein sistemi (IRP-1 ve -2) ve kodlamayan bir mRNA demir düzenleyici unsur (IRE), taraf›ndan düzenlenir. Demir eksikli¤inde IRP’nin mRNA IRE’ye ba¤lanmas› izoferritinlerin translasyonunu engeller. Fazla miktarda oldu¤u zaman, demir ba¤lanmay› önler ve ferritin sentezinin artmas›n› teflvik eder. Organ hasar› (esas olarak karaci¤er hasar›) yoksa, serum ferritini doku depolar›yla denge halindedir ve o yüzden vücudun toplam demi depolar›n›n dolayl› göstergesi olarak kullan›labilir. ‹nce ba¤›rsa¤›n mukoza hücreleri demir dengesinin sürdürülmesinde anahtar rol oynarlar (fiekil 15-1). Hem demiri do¤rudan mukoza hücrelerine girer orada metabolize edilerek ferrik demir (üç de¤erli demir) salar, müsine ba¤l› demir membrandaki β3 integrine ba¤lan›r ve bu molekül de hücre içine al›n›r, mobilferrinle kompleks ba¤lanarak ferro (iki de¤erli) demir bilefli¤i paraferritini oluflturur. ‹ki de¤erli demirin ba¤›rsak lümeninden al›nmas›ndan özgül olmayan bir duodenal demir tafl›y›c›s› olan DMT1 (DCT1 veya Nramp2 olarak da adland›r›l›r) sorumludur. Demir daha sonra sitozoldeki metal ba¤lay›c› proteinlere ba¤lan›r ve mukoza hücresinde ferritin olarak birikebilir veya plazmaya tafl›nabilir. Enterositlerdeki demirin plazmaya tafl›nmas›ndan sorumlu olan sistem hephaestin (bak›ra ba¤›ml› bir ferrooksidaz ve ferroportinden meydana gelir. Demir tafl›nmas›n›n etkinli¤i besinlerle al›nan demirin tipine ve vücudun gereksinimine göre de¤iflir. Mukoza hücreleri demir emilimini, karaci¤erde üretilen proteinler hepsidin, HFE ve transferrin reseptör 2(TFR2) arac›l›¤›yla, demir depolar›n›n düzeyine göre düzenlerler. Klinik olarak demir emilimi hassas bir flekilde kontrol edilir. Vücudun demir depolar› artt›¤› zaman hepsidin düzeyi yükselir ve ferroportine ba¤lanarak demir tafl›nmas›n› engeller. Depolar azald›¤›nda, hepsidin düzeyi düfler ve emilim artar. HFE ve TFR2’de demir emiliminin azalma yönünde düzenlenmesinde rol oynuyor görünmektedir, fakat onlar›n hepsidin ile olan karfl›l›k- Bağırsak Mukoza Hücresi B E S İ N S E L D E M İ R Hem Oksijenaz HEM Müsin Fe+++ + `3 -Integrin Fe+++ Fe+++ PFC Redüktaz Fe++ DMT1 Fe++ Transferrin 183 l› etkileflimleri hâlâ gizemini korumaktad›r. Bununla birlikte, genetik HFE ve TFR2 bozukluklar›n›n afl›r› demir emilimi ve doku hasar›na yol açaca¤› aç›kt›r. Günlük demir kayb›n›n genellikle 1 mg’›n alt›nda oldu¤u, yaklafl›k 1,000 mg demir deposuna sahip normal eriflkin bir erkekte besinlerdeki demirin ancak küçük bir k›sm› emilir. Buna karfl›l›k, adet gören kad›nlar›n buna ba¤l› kayb› kapatabilmeleri için günde 4 mg demir emilimi gerekir. Maksimum oral demir tedavisi uygulanan, a¤›r demir eksikli¤i anemisi olan bireylerde emilim günde 40-60 mg’a kadar ç›kabilir. Eritropoez düzeyi de demir emilimini etkiler. Örne¤in, yüksek düzeyde inefektif eritropoezin söz konusu oldu¤u talasemi hastalar›nda devaml› olarak artm›fl bir demir emilimi söz konusudur. Besinlerin Demir ‹çeri¤i Besinlerin demir içeri¤i de demir emilimi ve depolar›n›n belirlenmesinde önem tafl›yan önemli bir de¤iflkendir. Bat› toplumlar›nda demirin büyük k›sm› et ve et ürünleriyle ve ancak ufak bir k›sm› sebzelerle al›n›r. Bundan baflka, geliflmekte olan ülkelerden farkl› olarak, besinleri demirden yap›lm›fl kaplarda piflirmeye ba¤l› demir al›m› da çok düflüktür. Böylece Bat› tipi beslenme tarz›nda demir içeri¤i görece düflüktür (1,000 kalori bafl›na yaln›zca 6 mg) ve bu da eriflkin bir erke¤e günde 15-20 mg, eriflkin bir kad›na ise yaln›zca 8-15 mg demir sa¤lar. Bu durum eriflkin kad›nlar için dikkate de¤er bir dezavantaj yarat›r ve adet gören kad›nlarda neden anlaml› retiküloendoteliyal demir depolar›n›n bulunmad›¤›n› da aç›klar. Çocuk do¤urmak ek bir yük getirir ve demir eklentileri verilmedi¤i sürece neredeyse daima demir eksikli¤ine yol açar. Demir Emiliminin ve Tafl›nmas›n›n Genetik Kontrolü Demir tafl›nmas›nda ve yüklenmesinde rol oynayan 5 gen tan›mlanm›flt›r (Tablo 15-1). ‹lk tan›mlanan kromozom 6’da yer alan HFE genidir. HFE proteini hepsidinle birlikte demir emiliminin azalma yönünde düzenlenmesinde anahtar rol oynar. Kal›tsal HFE gen mutasyonlar› herediter hemakromato- Fe+++ Ferroportin Fe++ Fe+++ Hephaestin Kan Hepsidin fiEK‹L 15–1. Demir emilimi. Besinlerle al›nan demir üç farkl› yolla emilebilir. Hem demiri do¤rudan ba¤›rsak mukoza hücresine tafl›n›r ve metabolize edilerek ferrik demir (üç de¤erli demir) salar. Serbest ferrik demir asit pH’da solüsyon haline getirilip müsine ba¤lan›r sonra toplan›r ve β3-integrinle kompleks ba¤lanarak tafl›n›r. Membrandaki ferrik redüktaz da ferro demir (iki de¤erli demir) oluflturur ve bu da DMT1 yoluyla tafl›n›r. Hücre içindeki ferrik demir, bazolateral membrandan ferro demir halinde tafl›nmak üzere sal›nana kadar paraferritin kompleksinin (PFK) içinde tutulur. Hephaestin (bir serüloplazmin analo¤u) ve plazma serüloplazmini taraf›ndan kolaylaflt›r›lan bu aflama bir flekilde HFE proteini taraf›ndan düzenlendi¤i izlenimini vermektedir. TABLO 15-1 • Demir emilimi ve tafl›nmas› ile iliflkili genler Gen Yeri ‹fllevi HFE 6q21 Karaci¤erde hepsidin üretimi için zorunlu HJV (hemojuvelin) 1q21 Hepsidin üretiminin düzenlenmesine yard›m edebilir HAMP (hepsidin) 19q13 Demir emilimini ve RE hücrelerden sal›m›n› düzenleyici hormon TFR2 (transferrin reseptör 2) 7q22 Hepsidin üretiminin düzenlenmesiyle iliflkilidir SLC40A1 (ferroportin) 2q32 Hücre membran›nda demir tafl›y›c›s› II. KISIM Lökosit Bozukluklar› NORMAL M‹YELOPOEZ Normal bir konak savunmas› için normal bir miyelopoez varl›¤› zorunludur. Bu süreç düzenli bir flekilde yeni miyeloid hücre (nötrofil, eozinofil ve bazofil granülositler, monosit ve makrofajlar) üretilmesini kapsar. Hücre ço¤almas› ve ifllevi çeflitli büyüme faktörleri taraf›ndan kontrol edilir. Böylece normal miyelopoezin anlafl›labilmesi için ayr› yar› hücrelerin özelliklerinin ve hastal›k durumlar›nda verdikleri yan›tlar›n bilinmesi gerekir. G M‹YELO‹D KÖK HÜCRELER Miyeloid hücreler koloni oluflturan birim granülosit, monosit (colony forming unit-granulocyte, monocyte [CFU-GM]) ad› verilen ortak bir öncül hücreyi paylafl›rlar. Bu hücre miyeloid, megakaryositik ve lenfoid dizileri meydana getirebilme yetisine sahip olan daha önceki öncüllerden ve nihayetinde de tüm hematopoetik hücre serilerine farkl›laflma yetene¤ine sahip olan multipotent kök hücresinden türer (fiekil 16-1). CFU-GM’nin soyu granülositlere veya monosit ve makrofajlara do¤ru farkl›laflabilir. Miyeloid hücre dizilerinin daha geç evreleri iyi bilinen bir morfolojik kal›ba göre de¤erlendirilir (fiekil 16-2). G M‹YELO‹D BÜYÜME FAKTÖRLER‹ CFU-GM’nin farkl›laflmas›n› etkiledi¤i bilinen çeflitli miyeloid büyüme faktörleri fiekil 16-1’de gösterilmifltir. Bu büyüme faktörleri sitokin (IL-3, IL-5 ve granülosit-makrofaj kolonistimule eden faktör [GM-CSF]) reseptör süper ailesinin membran reseptörleriyle etkileflirler. Bu reseptörler ortak bir β zincirini paylafl›rlar, bu da söz konusu sitokinlerin uyar›s›yla ortaya ç›kan yan›tlar›n neden örtüfltü¤ünü aç›klar. Onlar özgül bir tirozin kinaz etkinli¤ine sahip de¤ildir. Ligand ba¤lama konusuna gelince, ortak β zinciri ve özgül α zinciri dimerle- 16 flir ve hücre farkl›laflmas›yla iliflkili genlerin ekspresyonunu kontrol eden öncül hücre transkripsiyon faktörü proteinleri Jak-STAT, RAS, NF-κB ve PI3-kinaz’› tetikleyebilirler. Böylece bir öncül hücrenin özgün bir farkl›laflma yolunda ilerleyebilmesi için, bir büyüme faktörü taraf›ndan etkinlefltirilmesi durumunda geriye dönerek o yol için gereken gen ailesini etkinlefltirebilecek 1 veya daha fazla transkripsiyon faktörünü eksprese etmesi gerekir. Hücre farkl›laflmas› ve büyüme faktörü yan›t›nda kemik ili¤inin mikroçevresi de (stroma hücreleri) önemli rol oynar. Fakat günümüzde kemik ili¤i yap›s›n› incelemek için kullan›lan yöntemler bu karfl›l›kl› iliflkilerin ayd›nlat›lmas›n› sa¤lamak için henüz fazlaca yetersizdirler. Yine de, anemiye verilen eritropoez yan›t›nda oldu¤u gibi, enfeksiyona yan›t olarak gerçekleflen miyeloid hücre üretiminin tan›mlanabilir s›n›rlar› vard›r. Bask›n olarak yaln›zca bir tek büyüme düzenleyici hormon eritropoetinin bulundu¤u eritroid dizideki durumdan farkl› olarak, miyeloid büyüme faktörleri yaln›zca basit bir düzenleyici geribildirim çemberinin varl›¤›ndan ibaret olmayan daha karmafl›k etkileflimler gösterebilirler. Miyeloid büyüme faktörleri ile ilgili çal›flmalarda tek veya çok say›da faktör, öncül hücrelerin eflit bir büyüme faktörü konsantrasyonuna maruz kalmalar›n›n sa¤lanabilmesi için çözünebilir bir formda kullan›lm›flt›r. Bunun, söz konusu maddelerin fizyolojik etki gösterme flekli olmamas› olas›d›r. Onlar›n bafll›ca ifllevleri, öncelikle hücre yüzeyleriyle etkileflmeleri ve nadiren çözünür formda bulunmalar› nedeniyle, daha çok bölgesel mikroçevreye s›n›rl› olabilir. Plazmadaki düflük büyüme faktörü düzeylerini saptayabilen yeni immunolojik testlerin gelifltirilmesiyle birlikte, granülosit koloni uyar›c› faktör (G-CSF), GM-CSF ve monosit koloni uyar›c› faktör (M-CSF veya CSF-1) düzeylerinde enfeksiyona veya enflamasyona yan›t olarak meydana gelen art›fllar›n gösterile- 196 K I S I M II / L Ö K O S ‹ T B O Z U K L U K L A R I ERTROPOETN GM-CSF / IL-3 BFU-E Eritrositler SCF / IL-3 / FIt3L Miyeloblast Büyük, yuvarlak çekirdek İnce kromatin Bir veya daha fazla nükleol Mavi sitoplazma- granül yok GM-CSF / G-CSF Granülositler Totipotent/Pluripotent Kök Hücreler CFU-GM CFU-GEMM Eozinofiller Bazofiller Promiyelosit Sitoplazmada ve çekirdeğin üzerinde azurofilik granüller GM-CSF / M-CSF (CSF-1) CFU-Meg Lenfosit Öncül Hücresi B T NK Hücreleri Hücreleri Hücreleri IL-1 / IL-2 / IL-3 / IL-4 / IL-6 / IL-12 IL-6 / IL-11 / TPO Monositler Megakaryosit fiEK‹L 16–1. Kök hücre farkl›laflmas› ve büyüme faktörleri. Totipotent kök hücreden yönlenmifl öncül hücrelere do¤ru olan merkezi farkl›laflma yolu çeflitli interlökinler ve büyümek faktörleri taraf›ndan kontrol edilir. Eritropoetin d›fl›nda, bu faktörlerin hiçbiri bütünüyle tek bir hücre dizisine özgül de¤ildir. Bu maddeler birbirleriyle etkileflirler ve fark›laflma yollar›n›n çeflitli evrelerinde genifl etki gösterirler. bilmesi mümkün olmufltur. Böylece, miyeloid öncüller muhtemelen mikroçevrelerinde bulunan de¤iflken büyüme faktörü kar›fl›mlar›na yan›t verirler. Bu büyüme faktörlerinin üretimindeki veya düzenlenmesindeki bozukluklar miyeloproliferatif hastal›klar›n geliflmesine yol açarlar. Özellikle, kromozom 5’in uzun kolunda GM-CSF, IL-3, M-CSF, M-CSF reseptörü (fms), IL-4, IL-5 ve di¤erlerinin genlerinin bulundu¤u bir gen kümesi yer al›r. Bu bölgenin delesyonlar› özgün nitelikli bir miyelodisplastik sendromla (5q negatif sendromu) ile iliflkilidir (bkz. 9. Bölüm). Ayr›ca, bu büyüme faktörleri tiroid, mide, akci¤er ve safra kesesi kanserleri (GM-CSF); Hodgkin hastal›¤›; ve T-hücreli lenfomalar (IL-5) gibi çeflitli malin hastal›klarda uygunsuz olarak sal›nd›klar› zaman, lösemiyi taklit eden durumlara yol açabilirler. Miyeloid büyüme faktörleri olgun hücrelerin ifllevlerini de etkileyebilirler. Büyüme faktörlerinin klinik rolü bunun iki kat› olarak düflünülebilir. Ço¤u durumda, bu faktörler 1 veya daha fazla miyeloid hücre alt tipinin ço¤almas›n› ve artmas›n› uyar›rlar. Ayr›ca, yine birço¤u miyeloid hücrelerin ifllevini etkileyerek, fagositozu, hücre hareketini ve patojenleri öldürme yetisini art›rabilir veya azaltabilirler. Granülosit Makrofaj Koloni Uyar›c› Faktör GM-CSF, nötrofil, eozinofil ve monosit kolonilerinin üretimini uyaran 22-kDa a¤›rl›¤›nda bir moleküldür. Ayn› hücrelerin say›s›n›n artmas›na neden olarak benzer bir klinik etkiye yol açar. Ayr›ca olgun nötrofil, eozinofil ve monositlerin ifllevini anlaml› oranda art›r›r ve enflamasyonun atefl ve halsizlik gibi sistemik etkilerinden sorumlu oldu¤u izlenimini verir. GMCSF’nin periferik kan kök hücre toplamas› için öncül hücreleri periferiye do¤ru hareketlendirme konusunda etkin oldu- Miyelosit Çekirdek yuvarlak veya oval Kromatin daha kaba Nükleoller görülmez Azurofilik granül az Sitoplazmada ufak, pembe özgül granüller Metamiyelosit (band) Çekirdek tasarlanmş Kaba kromatin Yalnzca özgül granüller Nötrofil (Granülosit) Segmentli çekirdek Küme oluşturan kromatin Pembe sitoplazma fiEK‹L 16–2. Nötrofil farkl›laflma s›ras› ve morfolojisi. Nötrofiller morfolojileri yard›m›yla birbirinden kolayca ay›rt edilebilen çeflitli farkl›laflma evrelerinden geçerler. Normal ve anormal kemik ili¤inde ara evreler s›k görülmesine ra¤men, granüllerin boyanma özelliklerindeki, çekirdek biçimindeki ve kromatin kal›b›ndaki farkl›klara dayan›larak ay›rt edilebilirler. ¤u gösterilmifltir. GM-CSF; lenfositler, miyeloid hücrelerin kendileri, endotel hücreleri ve fibroblastlar gibi çeflitli hücre tipleri taraf›ndan üretilir. GM-CSF üretimi IL-1, tümör nekroz faktör gibi enflamatuar sitokinler ve bakteri endotoksinleri taraf›ndan uyar›l›r. GM-CSF megakaryosit koloni oluflumunun uyar›lmas›nda rol oynayabilir ve eritropoetinle birlikte burstforming-unit-eritroid ço¤almas›n› teflvik eder. GM-CSF’nin hücre yüzeyi reseptörleri, GM-CSF, G-CSF, IL-3, IL-6, eritropoetin ve di¤erlerinin reseptörlerini kapsayan bir akraba molekül süperailesine dahildir. GM-CSF söz konusu oldu¤unda, miyeloid hücrelerin ço¤unun (miyeloid lösemiler dahil) reseptörü eksprese edece¤i ve molekülü ba¤lama yetene¤ine sahip olduklar› aç›kt›r. GM-CSF’nin lösemi hücrelerinin otonom ço¤almas›n› art›ran olas› bir otokrin etkinli¤e sahip oldu¤u ileri sürülmüfltür. Miyeloid öncül hücrelerin in vitro GM-CSF duyarl›l›¤›, kronik juvenil miyelomonisitik löseminin ay›rt ettirici bir tan›sal özelli¤idir. Granülosit Koloni Uyar›c› Faktör G-CSF, kültür sistemlerinde granülosit kolonilerinin üretimini uyaran 19-20 kDa a¤›rl›¤›nda bir moleküldür ve endotel hücreleri ve fibroblastlar gibi çeflitli hücre tipleri taraf›ndan salg›lan›r. G-CSF klinik olarak granülosit üretimini uyar›r ve N‹CEL VE N‹TEL NÖTROF‹L BOZUKLUKLARI 17 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm eta-bloker tedavisiyle kontrol alt›na al›namayan hi- Bpertansiyonu olan 54 yafl›nda bir kad›n hastada hid- roklorotiazid tedavisine bafllanm›flt›r. Bir ay sonra kan bas›nc›n› kontrol ettirmek için geldi¤inde birkaç gündür bo¤az a¤r›s›, atefl ve titreme yak›nmalar›n›n bulundu¤unu ifade etmifltir. Hastan›n fizik muayenesinde atefli 39.5C0 ölçülmüfl, farinkste eksuda ve submaksiller lenfadenopati saptanm›flt›r. Tam kan say›m› ve lökosit formülü istenmifltir. Tam kan say›m›: Hematokrit - %40/Hemoglobin - 13 g/dL Lökosit say›s› - 4.1 x 103/μL Trombosit say›s› - 150 x 103/μL Lökosit formülü - Nötrofil: %10 - Monosit: %15 Lenfosit: %75 Klinik uygulamada nicel nötrofil bozukluklar› s›k görülür, fakat bunlar nadiren tan›sal bir sorun yarat›rlar. Örne¤in, dolafl›mdaki olgun ve olgunlaflmam›fl granülosit say›s›n›n akut art›fl› anlam›na gelen granülositoz enfeksiyona normal yan›t›n bir parças› olarak beklenen bir bulgudur. Eozinofili ve monositoz alerjik ve enflamatuar hastal›klarda görülür. Di¤er yandan, ilaç uygulamas›n›n yan etkisi veya a¤›r kemik ili¤i hasar›nda görülen pansitopeninin bir parças› olarak granülositopeni ortaya ç›kabilir. Granülositopeni kanser kemoterapisinin komplikasyonu olarak da geliflebilir. Nötrofil ifllevinin nitel bozukluklar› çok daha endedir. • YAYMA MORFOLOJ‹S‹ Normositer, normokrom eritrositler; anizositoz ve poikilositoz yok. Lökosit say›s› az; bunlar›n ço¤u normal görünümlü lenfositler ve az say›da normal nötrofil; erken nötrofil öncülü (band, miyelosit veya blast) yok. Trombositler normal. Sorular • • Kan say›m› bulgular› göz önünde tutulursa, her bir lökosit dizisinin mutlak say›s› nedir ve hangi anomali söz konusudur? ‹leri tan›sal süreçte hasta öyküsü ve laboratuvar incelemeleri aç›s›ndan neye gerek duyulur? Bunlar da ilaç tedavisinin komplikasyonu olarak ortaya ç›kabilirler. Granülosit adezyonu, göçü ya da lizozim ifllevi ilgili genetik bozukluklar›n tan›s› daha zordur. G ENFEKS‹YONLARA NORMAL NÖTROF‹L YANITI Normal nötrofil üretim ve y›k›m kinetikleri 16. Bölüm’de ele al›nm›flt›r. Bir enfeksiyona ya da antijene yan›t olarak nötrofil üretim kineti¤ini ve hücrelerin dolafl›mdaki ve dokulardaki da¤›l›m›n› etkileyen çeflitli sitokinler (tümör nekroz faktör 206 K I S I M II / L Ö K O S ‹ T B O Z U K L U K L A R I [TNF-α], interlökin [IL]-1, granülosit koloni uyar›c› faktör [G-CSF], granülosit makrofaj koloni uyar›c› faktör [GM-CSF], monosit koloni uyar›c› faktör [M-CSF] ve IL-3) sal›verilir. Tek bir enflamasyon mediatörü tan›mlanamaz, fakat TNF-α’n›n genifl etkileri reaksiyonun nas›l düzenlendi¤ini gösterebilir. TNF-α uygulanmas› sepsisin atefl, hipotansiyon ve akut solunum zorlu¤u sendromu/akci¤er ödemi gibi bütün semptom ve belirtilerini art›rabilir. Bu durum ba¤›fl›kl›k sistemini uyaran IL-1 ve granülosit üretimini ve ifllevini uyaran koloni uyar›c› faktörler (CSF) gibi enfeksiyona karfl› geliflen tepkiye arac›l›k eden di¤er sitokinlerde eflzamanl› art›flla birliktedir. Deneysel TNF-α blokaj› ilginç bir flekilde sepsisin bütün enflamatuar etkilerini ortadan kald›rabilir ve baz› modellerde septik floka ba¤l› ölümü önleyebilir. Enfeksiyona en erken yan›t granülositlerin dolafl›mdan bakteri istilas›n›n oldu¤u bölgeye göçüdür. Enfeksiyon bölgesinin yak›n›ndaki granülositler bölgesel kemotaktik faktörlere marjinasyon ve göç oranlar›n› art›rarak yan›t verirler. Bunlar ayn› zamanda kemik ili¤inde öncül hücre ço¤almas›n› uyarabilen sitokinlerin daha fazla salg›lanmas›na yol açarak tam enflamatuar yan›t› tetiklerler. Dolafl›mdaki granülositlerin say›s›n›n art›fl h›z› ve miktar› etkileyicidir. A¤›r bir enfeksiyonun bafllamas›ndan sonraki birkaç saat içinde granülosit say›s› 2-4 kat artabilir. Bu art›fl bafllang›çta dolafl›mdaki granülosit havuzu ve marjinasyon havuzu ile kemik ili¤inden yeni granülosit sal›m› aras›ndaki dengenin de¤iflti¤ini temsil eder (fiekil 17-1). Bazal durumda, olgun granülositler dolafl›ma geçmeden önce kemik ili¤inde Kemik ilii 4 Tümör nekroz faktör IL-1 Trombosit etkinletirici faktör G NÖTROF‹L‹ Klinik anlamda nötrofili eriflkinlerde mutlak nötrofil say›s›n›n 7 x 109/L’nin (7,000 segmentli granülosit art› bandlar) üzerinde olmas› olarak tan›mlan›r; yeni do¤anlarda 25,000/μL’ye, bebek ve çocuklarda ise 8,500/μL’ye kadar olan de¤erler normal kabul edilir. Bafll›ca nötrofili nedenleri Tablo 17-1’de listelenmifltir. Doku hasar›, enflamasyon ve bakteri enfeksiyonlar› nötrofillerin yabanc› bir antijene verdi¤i normal yan›t kal›b›n› uyar›rlar. Bu kal›p, hücre üretiminde, kemik ili¤inden sal›verilmesinde ve dokulara geçiflinde meydana gelen de¤ifliklikleri kapsar. Di¤er nötrofili nedenleri bu yan›t kineti¤inin yaln›zca bir veya iki ad›m›n›n de¤iflmesine yol açarlar. Örne¤in, stresin neden oldu¤u granülositozun nedeni, marjinasyon durumundaki granülosit havuzunda meydana gelen bir TABLO 17-1 • Nötrofili etiyolojisi 3 Kan damar 2 Doku 5-6 gün geçirirler. A¤›r enfeksiyon varl›¤›nda, bu geçifl süresi 1 gün veya daha k›sa bir süreye inebilir ve olgunlaflmam›fl granülositler (band formu veya metamiyelosit) sal›nabilir. G-CSF uyar›s›yla birlikte yönlenmifl öncül hücreler ço¤al›r ve öncül hücre olgunlaflmas› s›ras›ndaki gecikme daha da azal›r. Son olarak yan›t, granülositlerin doku bölgelerine geçiflini art›rmak üzere, dolafl›mdan geçifl süreleri k›salt›larak daha da etkili hale getirilir. Granülosit ve monosit üretimindeki devaml› art›flta GCSF, GM-CSF ve M-CSF (CSF-1) rol oynar. G-CSF’nin bafll›ca etkisi yönlenmifl granülosit öncülü yolunun uyar›lmas›d›r. GM-CSF ve M-CSF granülosit ve monosit üretimini desteklerler. Nötropenik hastalardaki plazma sitokin düzeyi ölçümlerinin de gösterdi¤i gibi, bu büyüme faktörleri enfeksiyonun a¤›rl›¤›na ve olgun hücrelerin kullan›lma oran›na ba¤l› olarak s›rayla ortaya ç›karlar. ‹lk önce G-CSF düzeyi yükselir. GMCSF ve M-CSF düzeylerinin art›fl› daha sonrad›r ve en çok granülositopenik hastalarda belirgindir. Bunlar hücre üretimi üzerinde daha genifl bir etkiye sahiptir ve a¤›r granülositopenik hastalar›n dolafl›m›ndaki monosit say›s› art›fl›ndan sorumludur. Büyüme faktörü olarak oynad›klar› role ek olarak, granülositlerin ve monositlerin fagositik ve sitotoksik ifllevlerini de güçlendirirler. 1 fiEK‹L 17–1. Enfeksiyona granülosit yan›t›. Enfeksiyona verilen yan›t (1) hücre tutunmas›nda ve dolafl›mdan d›flar› göçünde art›fl›, (2) enfeksiyona daha uzak bölgelerdeki hücrelerin demarjinasyonunu, (3) kemik ili¤inin granülosit havuzunun dolafl›ma kaymas›n› ve (4) yönlenmifl öncül hücre ço¤almas›n›n birkaç kat artmas›n› kapsar. Bu yan›ta tümör nekroz faktör, IL-1, trombosit etkinlefltirici faktör ve di¤er sitokinler arac›l›k eder. Neden Mekanizma Enfeksiyon/enflamasyon/ doku hasar› Üretim art›fl›, kemik ili¤i granülosit havuzundan sal›verilme, demarjinasyon Miyeloproliferatif hastal›k Üretim art›fl› Stres/metabolik bozukluk (ketoasidoz, eklampsi vb) Demarjinasyon Steroid tedavisi/endotoksin, sigara, lityum tuzlar› Kemik ili¤i granülosit havuzundan sal›verilme, demarjinasyon ç›k›fl de¤iflikli¤i Büyüme faktörü tedavisi (G-CSF, GM-CSF) Üretim art›fl› içinde de¤ifliklik Splenektomi Dalak havuzunun azalmas› AKUT M‹YELO‹D LÖSEM‹LER 18 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm nceden sa¤l›¤› mükemmel olan 28 yafl›ndaki bir er- Ökek hasta 2 haftad›r devam eden halsizlik ve atefl ya- k›nmalar›yla baflvurmufltur. Belirgin derecede soluk görünmesi ve ekstremitelerindeki petefliyal döküntüler nedeniyle ailesi taraf›ndan t›bbi yard›m aramaya ikna edilmifltir. Fizik muayenesinde dikkat çekici solukluk, petefliyal döküntüler, gingivit ve farenjit saptanm›flt›r. Lenfadenopati ve hepatomegali saptanmam›fl olup, fizik muayenede baflka patolojik bulgu ile karfl›lafl›lmam›flt›r. Tam kan say›m›: Hematokrit - %19/Lökosit say›s› - 32,000/μL Nötrofil - %0 Monosit - %2 Lenfosit - %13 Otomatik sayac›n “olgunlaflmam›fl” olarak tan›mlad›¤› hücreler: %85 Trombosit say›s› - 14,000/μL • YAYMA MORFOLOJ‹S‹ Olgun nötrofil yoktur. Trombositler belirgin olarak azalm›flt›r, fakat eritrosit morfolojisi normaldir. Büyük, aç›k nükleer kromatin kal›pl›, belirgin nükleoluslu olgunlaflmam›fl hücreler görülmektedir. Az say›da hücrede k›rm›z› boyanan, çubuk fleklinde cisimler (Auer cisimcikleri) görülmüfltür. Akut miyeloid lösemiler (AML) kemik ili¤inde ve kanda artm›fl say›da olgunlaflmam›fl miyeloid hücre bulunmas› ile nitelenen klonal malignitelerdir. Temel onkojenik olay çok erken öncül hücreler düzeyinde gerçekleflir ve bu da kendi kendisini yenileyebilen ve genifl potansiyel özelliklere sahip bir lösemik kök hücre oluflumuyla sonuçlan›r. Malign hücre soyu yine de dikkate de¤er bir farkl›laflma yetisine sahiptir. Bu durum, normal miyeloid hücre s›n›flamas›na göre kal›pland›r›lan ve hücrenin morfolojik özelliklerini vurgulayan s›n›fland›rma flemalar›n›n oluflturulmas›na yol açm›flt›r. Sorular • Hasta öyküsü, fizik muayene ve laboratuvar de¤erlendirmeleri aç›s›ndan baflka hangi incelemelere gerek vard›r? • Tan›sal sürecin h›z› ne olmal›d›r? AML, di¤er yönlerden sa¤l›kl› bir bireyde, akut ve felaket boyutunda bir hastal›k olarak ortaya ç›kabilir. Di¤er yandan, kronik miyeloid lösemi, polisitemia vera veya primer miyelofibroz gibi bir miyeloproliferatif hastal›¤›n sonlan›m› da olabilir (bkz. 9, 13 ve 19. Bölümler). Bafllang›çlar› ve morfolojik görünümleri farkl› olabilmesine ra¤men, AML’lerde klinik görünüm, prognoz ve tedavi genel olarak benzerdir. Amerika Birleflik Devletleri’nde tahmini AML insidans› y›lda 12,000 yeni olgudur ve bu bireylerin üçte ikisi bu hastal›k yüzünden kaybedilir. 216 K I S I M II / L Ö K O S ‹ T B O Z U K L U K L A R I ‹ncidence / 100,000 TABLO 18-1 • Akut miyeloid lösemilerin WHO/FAB s›n›fland›rmas› Genetik anomali ile olan AML AML–t(8;21) veya inv(16) ile birlikte AML–eozinofili ve inv(16) veya t(16;16) ile birlikte AML–11q23 anomalileri ile birlikte APL–t(15;17) ve varyantlar› ile birlikte Çoklu dizide displazi/sadakatsizlik ile olan AML Miyelodisplaziden (MDS) evrilen hastal›k Öncesinde MDS olmayan, fakat 2 veya daha fazla dizide hücrelerin en az %50’sinde displazi olan hastal›k Y›llar Tedavi ile ba¤lant›l› MDS’ye ikincil geliflen AML fiEK‹L 18–1. Yafla göre AML insidans›. 1998-2002 (NCI-SEER program›). AML insidans› yaflla birlikte düzenli olarak artar. Olgular›n ço¤u yaflam›n alt›nc›, yedinci ve sekizinci ony›l›nda görülür. Radyasyon veya alkile edici ilaçla ba¤lant›l› Topoizomeraz II inhibitörü ile ba¤lant›l› Di¤erleri Baflka flekilde kategorize edilemeyen AML-FAB s›n›fland›rmas› ‹nsidans (%)a Hücre Tipi FAB Aç›klama Farkl›laflmam›fl M0/Ib Farkl›laflmam›fl blastlar 20 Miyeloblastik M2 Erken granülositik farkl›laflma gösteren blastlar 30 G LÖSEM‹ SINIFLANDIRMASI Promiyelositik M3 Aç›k promiyelositik özellikler 10 Orijinal AML s›n›fland›rma flemas› saf morfolojik s›n›fland›rma olarak bafllayan Frans›z-Amerikan-‹ngiliz (FAB) sistemidir. Fakat y›llar içinde miyeloid farkl›laflman›n çeflitli evrelerine iliflkin belirteçlerin kullan›ld›¤› immunhistokimyasal ve immunolojik veriler taraf›ndan desteklenmifltir. Bu bilgilere sahip olunsa bile, lösemi s›n›fland›rmas›n›n baflta gelen ilkesi malign hücrenin normal hematopoetik hücre farkl›laflmas› flemas›na yerlefltirilmesine devam edilmesi olmufltur. Dünya Sa¤l›k Örgütü konferans›nca önerilen en son ve yenilenmifl AML s›n›fland›rmas› bir ad›m ileri gitmektedir. Bu s›n›fland›rma genetik bilgileri ve AML’nin bir miyelodisplastik sendromun evrimi sonucunda m›, yoksa de novo hastal›k olarak m› olufltu¤unu da dikkate almaktad›r (Tablo 18-1). Hücre biyolojisi, tedaviye yan›t ve sonlan›m ile ilgili yeni bilgiler elde edildikçe bu yaklafl›m›n da gelecekte evrilmeye devam etmesi olas›d›r. Microarray teknolojisi ve moleküler genetik incelemelerle gerçeklefltirilen gen ekspresyon profili tayininin gelecekteki lösemi s›n›fland›rmalar›n›n üzerinde büyük etkisinin olmas› beklenmektedir. Fakat bu tekniklerden baz›lar› akademik olmayan hastanelerde rutin kullan›m›n çok uza¤›ndad›r ve zaman al›c›d›r. Tedaviye iliflkin kararlar›n al›nabilmesi için sonuçlar›n h›zla elde edilmesi gerekti¤i dikkate al›nd›¤›ndan, kan ve kemik ili¤i morfolojisi ile immunfenotipleme AML tan›s›n›n kritik bileflenleri olarak kalmaya devam etmektedirler. Miyelomonositik M4 Granülositik ve monositik özelliklerin kar›fl›m› 25 Monositik M5 Aç›k monositik özellikler 10 Eritrolösemik M6 Eritroid özellikli blastlar 4 Megakaryositik M7 Megakaryositik özellikli blastlar 1 fiekil 18-1’de görüldü¤ü gibi, insidans aç›kça yaflla ba¤lant›l›d›r: hastalar›n ço¤u eriflkinlerdir ve ortanca bafllang›ç yafl› 70’tir. Hastal›k yafll› bireylerde s›kl›kla bir miyelodisplastik sendromun evrilmesi sonucunda ortaya ç›karken, genç bireylerde de novo AML daha s›k görülür. Morfolojik S›n›fland›rma Kemik ili¤inde normal miyeloid hücrelerin olgunlaflmas› morfolojik kriterlere dayand›r›l›r (bkz. fiekil 16-2). Lösemik hücre serisinin s›n›fland›r›lmas›nda bu olgunlaflma s›ras›n›n çeflitli özelliklerinden yararlan›l›r. Bunlardan ilki, olgunlaflmakta aFAB s›n›fland›rmas›ndaki AML olgular›n›n yüzdesi peroksidaz aktivitesi pozitifli¤inin olmamas› ve C34, CD13 ve CD33 ekspresyonu ile iliflkili olmas› sayesinde tan›n›r; MI benzer bir immunfenotipe sahiptir, fakat miyeloperoksidaz içeri¤i aç›s›ndan en az›ndan minimal bir tepki verir (> %3 blast). bM0: olan granülositlerde sitoplazmik granüllerin ortaya ç›kmas›d›r. En ilkel (farkl›laflmam›fl) miyeloblastalarda granül bulunmaz ve bu hücrelerin lenfoblastlardan ay›rt edilmesi zordur. Miyelosit öncülü olarak tan›mlanabilen en erken hücrelerde birincil (özgül olmayan) granüller bulunur ve bunlar WrightGiemsa boyamas›nda görece büyük, mor (azurofilik) granüller olarak görünürler. Hücre serisi promiyelosit evresine do¤ru olgunlafl›rken birincil granüller çok artar ve çekirde¤i k›smen örtebilirler (fiekil 18-2A), fakat promiyelositik lösemisi olan baz› hastalarda mikrogranüler morfoloji izlenebilir. Malign miyeloblast ve promiyelositlerde Auer cisimcikleri olarak adland›r›lan çubuk fleklinde granüller de bulunabilir (bkz. fiekil 18-2B). E¤er görülebiliyorsa, Auer cisimci¤i granülositik KRON‹K M‹YELO‹D LÖSEM‹ VE M‹YELOPROL‹FERAT‹F HASTALIKLAR 19 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm ltm›fl yedi yafl›ndaki bir kad›n hasta anemi tetkiki için Trombosit say›s› - 60,000/μL hasta son zamanlarda karn›nda fliflkinlik meydana geldi¤ini ve kilo kayb› oldu¤unu ifade etmifltir. Erken doydu¤undan dolay› yemeklerini bitiremedi¤ini de belirtmektedir. • YAYMA MORFOLOJ‹S‹ Asevk edilmifltir. Giderek artan halsizlikten yak›nan Birkaç y›l önce jinekologu kendisine kan say›m›n›n çok iyi oldu¤unu, hematokritinin yüksek, lökosit say›s›n›n da yükselme e¤ilimli oldu¤unu bildirmifltir. Bu bulgular›n nedeni araflt›r›lmam›flt›r. ‹ki olays›z gebelik öyküsü olan hastan›n tromboz ve kanama öyküsü yoktur. Fizik muayenede kaflektik ve soluk oldu¤u görülmüfltür. Kar›n muayenesinde hepatomegali ve belirgin splenomegali saptanm›fl olup, dala¤›n alt kutbu pelvis giriflinde ele gelmektedir. Tam kan say›m›: Hemoglobin - 7 g/dL/Hematokrit - %23 Lökosit say›s› - 3,500/μL (nötrofil yüzdesinde azalma d›fl›nda lökosit formülü normaldir) Kronik miyeloid lösemi (KML) ve miyeloproliferatif hastal›klar hematopoetik kök hücrenin klonal maligniteleridir. Akut löseminin aksine, klinik seyirleri daha yavaflt›r, çünkü malign hücreler hastal›¤›n kronik döneminde olgunlaflma yetene¤ini korurlar. Birincil olarak tek bir hücre serisinin ço¤almas› olarak ortaya ç›ksalar bile, granülositik, eritrositik ve megakaryositik dizilerin kökenlerini ayn› anormal klondan ald›klar› gös- Çok say›da “gözyafl› hücresi” ve seyrek olarak çekirdekli eritrositler görülmüfltür. Lökosit say›s› azalm›fl görünmektedir, fakat morfolojik anomalileri yoktur. Trombosit say›s› da azalm›flt›r ve dev trombositler izlenmifltir. Sorular • Bu olgunun hangi yönleri klinik hekimini rutin bir anemi tan› sürecinden ileri yönlendirir? • Bu hastal›k kaç hematopoetik hücre dizisi ile ilgili görünmektedir? • Baflka hangi laboratuvar tetkiklerinin yap›lmas› gerekir? terilebilir. Bundan baflka, bu bozukluklar bafllang›çta veya hastal›¤›n seyri s›ras›nda s›kl›kla birbirleriyle örtüflebilirler, bu da klinik hekiminin hastal›¤›n s›n›fland›r›lmas› ve tedavisi konusunda güçlük yaflamas›na neden olabilir. Miyeloproliferatif hastal›klar olarak s›n›fland›r›lan bozukluklar Tablo 19-1’de görülmektedir. Bu liste geleneksel olarak, kronik miyeloid lösemi, primer miyelofibroz, polisitemia 230 K I S I M II / L Ö K O S ‹ T B O Z U K L U K L A R I TABLO 19-1 • Miyeloproliferatif hastal›klar›n s›n›fland›r›lmas› Kronik miyeloid lösemi (BCR/ABL pozitif) Kronik miyeloid lösemi (BCR/ABL negatif) Kronik nötrofilik lösemi Primer miyelofibroz Primer (esansiyel) trombositemi Polisitemia vera (bkz. 13. Bölüm) Kronik eozinofililk lösemi Kronik miyelomonositik lösemi (KMML) Juvenil kronik miyelomonositik lösemi vera ve esansiyel trombositemiden oluflur. Fakat çok say›da di¤er hastal›k miyeloproliferatif hastal›klar›n özelliklerini paylafl›r. Önceden primer miyelodisplastik sendrom olarak s›n›fland›r›lm›fl olan kronik miyelomonositik löseminin art›k miyeloproliferatif hastal›k spektrumuna dahil oldu¤u kabul edilmektedir. Ayr›ca, blast art›fll› refrakter anemi gibi çeflitli displastik anemiler ve baz› aplastik anemi örnekleri de miyeloproliferatif hastal›klar›n özelliklerini paylafl›rlar (bkz. 3. ve 9. Bölümler) Kronik eozinofilik lösemi de art›k iyi tan›mlanm›fl klonal bir hastal›k olarak kabul edilmektedir. G SINIFLANDIRMA Miyeloproliferatif hastal›klar›n klinik tan›s› morfolojik özellik kal›plar›na dayan›r (Tablo 19-2). Çeflitli bozukluklar›n adlar› onlar›n morfolojik anomalilerini yans›t›r. Böylece KML TABLO 19-2 • Miyeloproliferatif hastal›klar›n morfolojik kal›plar› Hastal›k Morfolojik Özellikler Kronik miyeloid lösemi Kemik ili¤i ve kanda belirgin miyelosit art›fl› Mutlak bazofili Normal veya artm›fl trombosit say›s› Megakaryosit art›fl› Primer miyelofibroz miyeloid hücre serilerinin kontrolsüz art›fl› ile nitelenirken, esansiyel trombositemide belirgin bir megakaryosit art›fl› ve afl›r› trombosit üretimi söz konusudur. Polisitemia vera (bkz. 13. Bölüm) bask›n özellik olarak kontrolsüz eritrosit üretimi ile nitelenen bir klonal malignite örne¤idir. Fakat bu üç hastal›k baz› morfolojik özellikleri parylaflabildiklerinden tan› güçleflebilir. Örne¤in, polisitemia vera hastalar›nda artm›fl granülosit ve trombosit say›lar› al›fl›lmad›k bir bulgu de¤ildir. Gerçekten de, trombosit say›s› 1 milyon/μL’yi aflarak esansiyel trombositemi hastalar›nda izlenenlere benzer düzeylere yükselebilir. Primer miyelofibroz genellikle hücre üretimi düzeylerinde azalmayla ve de¤iflen anemi, lökopeni ve trombositopeni kombinasyonlar›yla ortaya ç›kar. Miyelofibrozun ay›rt edilmesi aç›s›ndan kemik ili¤i histolojisi çok önemlidir. Retikülin ve kollajen liflerinde dramatik bir art›flla birlikte normal hematopoetik hücrelerin kayb› tan›n›n temelini oluflturur. Miyelofibroz de novo hastal›k olarak ortaya ç›kabildi¤i gibi, baflka bir miyeloproliferatif hastal›¤›n bir parças› olarak da geliflebilir. O yüzden, morfolojik bulgular›n yorumu hastal›¤›n izledi¤i klinik seyirin ›fl›¤› alt›nda yap›l›r. G S‹TOGENET‹K ANAL‹ZLER KML ve kronik eozinofilik lösemide sitogenetik analiz özellikle önemlidir. Morfolojik aç›dan anormal bir kromozom olan Philadelphia (Ph1) kromozomu 30 y›ldan uzun bir süre önce keflfedilmifl ve KML tan›s›nda kromozom analizi kullan›m›nda bir dönüm noktas› olmufltur. Gerçekte Ph1 kromozomu Abelson proto-onkojeninin kromozom 9’dan kromozom 22’ye translokasyonudur (t9;22) ve bunun sonucunda BCR-ABL füzyon geni oluflur. (fiekil 19-1) Rekombinant füzyon geninin, BCR genindeki tam k›r›lma noktas›na (m-BCR, M-BCR ve μ-BCR) göre her biri farkl› bir protein ekspresyonu (s›ras›yla p190, p210 ve p230) ile birlik- Normal kromozomlar Çekirdekli eritrositlerin ve “gözyafl› hücrelerinin” görüldü¤ü orta dereceli- belirgin normositik anemi Kemik ili¤i fibrozu (retikülin ve kollajen art›fl›) Megakaryosit art›fl› KMML Orta dereceli monosit art›fl› Kemik ili¤i ve kanda “blast” formlar›n›n art›fl› Kemik ili¤i hiperplazisi ve miyelomonosit öncüllerinde art›fl Normal eritrosit ve granülosit say›s› Primer trombositemi Trombosit say›s›nda belirgin art›fl ve kemik ili¤inde megakaryosit art›fl› Kronik eozinofilik lösemi Kanda ve kemik ili¤inde olgunlaflm›fl ve olgunlaflmam›fl eozinofil say›s›nda belirgin art›fl Philadelphia kromozomu t(9;22) Translokasyon fiEK‹L 19–1. KML’de BCR-ABL translokasyonu. KML’deki temel genetik lezyon, normalde kromozom 9’da bulunan ABL onkojeninin kromozom 22’deki BCR genine translokasyonudur ve karyotipik anlamda Philadelphia kromozumu olarak tan›n›r. Sonuçta ortaya ç›kan BCR-ABL gen ürünü hematopoetik kök hücrelerin malign dönüflümünde rol oynar. NORMAL LENFOPOEZ VE LENFAT‹K S‹STEM Normal lenfopoez konak savunmas›n›n zorunlu bir bileflenidir. Bu süreç, antikor üreten B hücrelerinin, hücre-arac›l›kl› ba¤›fl›kl›k ifllevlerini yerine getiren ve büyük ölçüde ba¤›fl›kl›k sisteminin düzenlenmesinden sorumlu olan T hücrelerinin ve konak savunmas›nda enfeksiyonlara ve malignitelere karfl› daha çok makrofaj benzeri bir rol üstlenen do¤al öldürücü (natural killer) (NK) hücrelerinin ço¤almas›n› ve ifllevini kapsar. Normal lenfopoezin anlafl›labilmesi için kat›l›mc› hücre ifllevlerinin ve hastal›k durumlar›nda bu hücrelerin vermesi beklenen yan›tlar›n bilinmesi gerekir. G LENFO‹D KÖK HÜCRELER En önce gelen lenfoid kök hücre kemik ili¤indeki totipotent kök hücre havuzundan türer. Fakat B hücreleri ve T hücreleri daha sonra di¤er lenfoid dokularda olgunlafl›rlar. Öncül hücreler kemik ili¤inden ayr›larak immunkompetan hücrelere dönüflecekleri timusa göç ederler. T hücresi kritik önem tafl›yan kendisiyle kendisinden olmayan› ay›rt etme yetene¤ini timus ortam›nda kazan›r ve tümünün olmasa da, bir çok otoimmun hastal›¤a temel oluflturan geliflimsel hatalar bu dönemde ortaya ç›kar. Timustaki T hücre gelifliminin evreleri iyi bilinir ve T hücre malignitelerinin s›n›fland›r›lmas›na iliflkin klinik yaklafl›m›n temelini olufltururlar. B hücre geliflimi kemik ili¤inde ve periferik lenfoid dokularda, lenf dü¤ümlerinde ve dalakta gerçekleflir. B hücre gelifliminin evreleri T hücrelerinde oldu¤u kadar iyi tan›mlanmam›flt›r ve hücreler devaml›l›k gösteren bir de¤iflimle son evre olan plazma hücresine dönüflürler. Antikor üretimi d›fl›nda B hücreleri antijen sunucu hücre olarak da görev yaparlar. Bu hücreler çevredeki antijenlerin yerini belirleyip onlar› ifllemden geçirdikten sonra makrofajlar›n yapt›¤› gibi ba¤›fl›kl›k sisteminin baflka hücrelerine sunarlar. Bu hücrelerin geliflimi ve ifllevi düzenleyici T hücrelerinin kontrolü alt›nda- 20 d›r. O yüzden, ba¤›fl›kl›k sistemi bozuklu¤una ba¤l› bir hastal›kla karfl›lafl›ld›¤›nda B hücrelerinden mi, yoksa T hücrelerinden mi kaynakland›¤›n›n anlafl›lmas› zor olabilir, çünkü bu iki sistem birbirinin içine geçmifltir. Ba¤›fl›kl›k A¤› “Ba¤›fl›kl›k a¤›” ba¤›fl›kl›k sistemi bozukluklar› ile ilgili önemli bir kavramd›r. Ba¤›fl›kl›k sisteminin hücreleri dahili bir antijen (yani vücudun kendisinin bir bilefleni) ile harici bir antijen (bir mutasyon veya transplantasyon sonucunda ortaya ç›kan bir patojen veya molekül) aras›nda temel bir ayr›m yapmazlar. Ba¤›fl›kl›k hücreleri vücutta proteinler, karbonhidratlar ve daha az oranda lipidler de dahil olmak üzere bütün kimyasal yap›lar› tan›rlar. Buna ba¤›fl›kl›k hücrelerinin kendi bileflenleri ve ürünleri de dahildir. Fakat “ba¤›fl›kl›k a¤›”: kendi-antijenlerini tan›yan hücrelerin bask›land›¤›, fakat ortadan kald›r›lmad›¤›, yabanc› antijenleri tan›yan hücrelerin de uyar›ld›¤›, fakat bask›n hale gelmelerine izin verilmedi¤i bir sistem olarak dengelenmifltir. Bu nedenle, ba¤›fl›kl›k sistemi birbirinin içine geçmifl geribildirim sistemleri taraf›ndan kontrol edilen dengeli bir pozitif ve negatif etkileflim a¤› olarak kabul edilebilir (fiekil 20-1). Ba¤›fl›kl›k a¤›n› kontrol eden ilkeleri anlamam›za ve ifllevi ile ilgili baz› net örnekleri bilmemize ra¤men, tam olarak tarif edilmesi oldukça karmafl›kt›r. Otoimmunite, ba¤›fl›kl›k sisteminin gerekli, hatta kritik bir parças›d›r. Normal dengenin bozulmas›, yani kontrolsüz bir otoimmunitenin ortaya ç›kmas›, hücrelerin yabanc› bir antijeni tan›ma yetene¤inin bask›lanmas› veya bir ya da daha fazla say›da lenfosit klonunun kontrolsüz ço¤almas› durumunda hastal›klar ortaya ç›kar. Bununla birlikte, hastal›klarla ilgili olarak “çok fazla supresör hücre varl›¤›” ya da “ çok az yard›mc› hücre varl›¤› “ gibi basit aç›klamalar yap›lmas› büyük kuflkuyla karfl›lan›r, çünkü bunlar ba¤›fl›kl›k ifllevi bozuklu¤unun tam klinik görünümünü temsil etmezler. K I S I M II / L Ö K O S ‹ T B O Z U K L U K L A R I 246 Antijen Antijen güdümlü klonal olgunlaşma İdiyotip İdiyotipanti-idiyotip etkileşimi Antijenden bağımsız klonal olgunlaşma Anti-idiyotip antijene benzer Anti-anti-idiyotip fiEK‹L 20–1. “Ba¤›fl›kl›k a¤›.” Ba¤›fl›kl›k a¤› antijene ve birbirlerine özgül olan, karfl›l›kl› etkileflen bir hücre kaskad›ndan meydana gelir. Antijene yan›t veren ilk hücre kendisi de di¤er hücreler için antijenik olan bir antikor yarat›r. Bu antikorun idiyotipi, antijenik olarak orijinal antijene benzeyen “anti-idiyotip” antikor üretimini uyar›r. Bu etkileflim serisi devam ederek ba¤›fl›kl›k sistemini kontrol eden dengeli bir uyar›c› ve bask›lay›c› etkileflim a¤›n›n oluflumuyla sonuçlan›r. Lenfoid Hücre Geliflimi Ba¤›fl›kl›k sistemi gelifliminde di¤er önemli bir kavram da onun do¤rusal bir süreç olmad›¤›d›r. Eritrosit ve granülosit üretimi normalde, daha az olgunlaflm›fl bir hücreye geri dönüflün ve ba¤›ms›z bir klonal art›fl olana¤›n›n olmad›¤›, tan›nabilir bir olgunlaflma ad›mlar› serisi ile nitelenir. Fakat bu lenfoid hücreler için geçerli de¤ildir. B ve T hücreleri 3 boyutlu bir geliflim tarz›n› benimserler (fiekil 20-2). Bununla birlikte, miyelositlerden farkl› olarak, geliflmekte olan lenfoid hücreler bir gen yeniden düzenlenmesi süreci sonucunda kendilerini genifl bir antijen çeflitlili¤ine yan›t verebilecek flekilde programlayabilirler. Bu da özgül bir antijeni tan›ma ve tepki verme yetene¤ine sahip lenfosit klonlar›n›n ortaya ç›kmas›yla sonuçlan›r. Bu hücreler antijenle her karfl›laflt›klar›nda uyar›l›r ve olgunlaflm›fl bir humoral ve hücresel ba¤›fl›kl›k yan›t› için tipik bir ço¤alma ve farkl›laflma sürecine girerler. Bu karmafl›k ço¤alma ve farkl›laflma kal›b› bir lenfoid hücrenin geçmifl ve gelece¤inin yaln›zca morfolojisine göre belirlenmesini zorlaflt›r›r. Örne¤in, etkinleflmifl ve ço¤almakta olan bir T hücresi daha önce hiç antijenle karfl›laflmam›fl, fakat antijene tepki veren hücrelerin art›fl›n›n normal seyri s›ras›nda ço¤almakta olan bir hücre olabilir. Di¤er yandan, antijenle yeni karfl›laflm›fl ve programlanm›fl sitotoksik efektör ve bellek hücrelerinin meydana gelmesini sa¤lamak için ço¤alan bir hücre de olabilir. Veya onkojenik mutasyona u¤ram›fl ve bir lenfoma oluflturma yolundaki bir hücre de olabilir. Bu durumlar›n her birinde böyle bir hücreyi blast olarak adland›r›r ve günümüzde elimizde olan morfolojik, immunolojik ve sitogenetik araçlarla bu çeflitli olas›l›klar› birbirlerinden ay›rt edemezdik. Bir hastal›¤›n klinik olarak selim veya habis olarak tan›mlanabilmesi için bütün hastal›k kal›b›n›n incelenmesi gerekir. Çeşitlilik oluşumu Zaman fiEK‹L 20–2. Lenfosit geliflimi. B ve T hücreleri çok boyutlu bir yol izleyerek geliflirler. ‹lk düzlemde bu, lenfoid hücre öncüllerinde gerçekleflen ve çeflitlilik gösteren bir ba¤›fl›kl›k yan›t› birikiminin oluflmas›yla sonuçlanan sürekli bir gen yeniden düzenlenme sürecidir. Bu süreç fetusta bafllar ve yaflam boyunca devam eder. Hücrelerde yeni özgüllükler meydana geldikçe, geliflimleri antijenden ba¤›ms›z klonal olgunlaflma düzlemine geçer ve bu süreç özgül bir antijeni tan›may› sa¤layan ayn› özgüllükle donanm›fl bir hücre klonunun üretilmesiyle sonuçlan›r. Belirli bir özgüllü¤ü olan hücrelerin tümü ayn› antijen-reseptörü moleküllerine sahip olmalar›na ra¤men, bu düzlemdeki olgunlaflma evrelerine ba¤l› olarak di¤er yönlerden farkl› olabilirler. Son olarak, belirli bir klonun hücreleri özgül antijenle karfl›laflt›klar› zaman yeni bir düzlemde olgunlaflmaya bafllarlar, bu da ba¤›fl›kl›k sisteminin tam olarak farkl›laflm›fl hücrelerinin (B hücreleri söz konusuysa plazma hücreleri; ve efektör T hücreleri) ve bellek hücrelerinin oluflmas› ile sonuçlan›r. Antijen güdümlü klonal geniflleme giderek azal›rken, bellek hücreleri sa¤ kal›rlar ve antijenin yeniden ortaya ç›kmas› durumunda ikincil yan›t› oluflturabilirler. G LENFO‹D BÜYÜME FAKTÖRLER‹ Günümüzde lenfosit geliflimini ve ifllevini düzenleyen çeflitli büyüme faktörleri (interlökinler) tan›mlanm›flt›r. Bu interlökinlerin kesin düzenleyici rolleri hâlâ tan›mlanmam›flt›r. Bu moleküllerin lenfosit geliflimini kontrol etmek üzere karmafl›k ve birbirleriyle örtüflen yollar izledikleri aç›kt›r. Baz› durumlarda interlökinler (interlökin-3’ün miyelosit ve eritrosit üretiminde de rol oynamas› gibi) di¤er hücre dizilerini de etkileyebilirler. Bu nedenle afla¤›da yer alan aç›klamalar kapsaml› olmay›p, yaln›zca bu büyüme faktörlerinin baz›lar›n›n hücre geliflimi ve ifllevi ile ilgili rolleri ile ilgili örnekler verilmesi amaçlanm›flt›r. ‹nterlökin-1 ‹nterlökin-1 (IL-1) farkl› hücre tipleri taraf›ndan üretilir ve akut ve kronik enflamasyonun parças› olarak genifl bir etki çeflitlili¤ine sahiptir. Örne¤in, IL-1 timosit ve fibroblast ço¤al- LENFOPEN‹ VE BA⁄IfiIKLIK YETERS‹ZL‹⁄‹ 21 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm irmi üç yafl›nda bir kad›n tekrarlayan sinüzit epizodla- Yr›, 17 yafl›nda geçirilmifl bir pnömokok pnömonisi öy- küsü ve bir y›ldan uzun süredir devam eden kronik prodüktif öksürük yak›nmas› ile baflvurmufl olup, birkaç kez antibiyotik kullanm›fl olmas›na ra¤men öksürü¤ünün geçmedi¤ini belirtmektedir. Hasta son 6 ay içinde 5 kilo kaybetmifl olup, kendisini kronik olarak hasta hissetmektedir. Son dört y›l içinde en az 5 farkl› erkekle korunmas›z cinsel birlikteli¤i oldu¤unu belirtmektedir. Fizik muayenesinde atefli oldu¤u saptanan hastan›n yaflam belirtileri normaldir, fakat d›fl görünüflünden beslenmesinin ve genel durumunun bozuk oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Boyunda ele gelen, hafifçe büyümüfl a¤r›s›z lenf dü¤ümleri saptanm›fl ve hepatomegalinin efllik etmedi¤i bir splenomegali tespit edilmifltir. Oskültasyonda her iki akci¤erin alt k›s›mlar›nda belirgin ronkus ve raller duyulmufl, plevra s›v›s› veya konsolidasyon lehinde bulgu saptanmam›flt›r. El parmaklar›nda hafif çomaklaflma mevcuttur. Rutin tam kan say›m› yap›lm›fl ve akci¤er grafisi çekilmifltir. Uyarlanabilir (T ve B hücreleri) ve do¤ufltan gelen (NK hücreleri, makrofajlar ve miyeloid efektör hücreler) ba¤›fl›kl›k bileflenlerinden oluflan ba¤›fl›kl›k sistemi (fiekil 20. Bölüm) dikkatle dengelenmifl ve karfl›l›kl› etkileflimlerin söz konusu oldu¤u bir sistemdir, bu nedenle ba¤›fl›kl›k ifllevinin herhangi bir bozuklu¤u patojenlere karfl› savunman›n bozulmas›, otoimmunite ve artm›fl bir malignite riski ile iliflkili olabilir. Yap›sal ve primer ba¤›fl›kl›k yetersizlikleri, ço¤unlukla süt çocuklar›n› etkileyen görece nadir bozukluklard›r. ‹nsan ba¤›fl›kl›k yetersizli¤i virüsü (HIV) enfeksiyonunun ortaya ç›kmas›ndan beri edinsel ba¤›fl›kl›k yetersizli¤i daha Tam kan say›m›: Hematokrit - %33/Hemoglobin - 11 g/dL MCV - 93fL MCH - 31 pg MCHC - 33 g/dL Lökosit say›s› - 10,900/μL Lökosit formülü: Nötrofiller - 7,500/μL Lenfositler - 2,450/μL Monositler - 850/μL Eozinofiller - 100/μL Trombositler - 35,000/μL Akci¤er grafisi - Her iki alt lobda nonspesifik skarlar. Konsolidasyon ve plevra s›v›s› yok. Sorular • Hastan›n öyküsü ve fizik muayenesi belirli bir tan›y› düflündürmekte midir? • Tam kan say›m›nda hangi anomaliler bulunmaktad›r? • Baflka hangi tetkikler istenmelidir? bask›n bir konuma gelmifltir. HIV tan›s› ve onunla iliflkili yaflam› tehdit eden komplikasyonlar›n (AIDS) tedavisi t›bb›n bir çok alan›n›n bafll›ca u¤rafllar›ndan biri haline gelmifl olup, buna hematoloji de dahildir. Edinsel ba¤›fl›kl›k yetersizli¤i durumuna iliflkin erken ipuçlar›ndan biri mutlak lenfopeni geliflimidir. Bununla birlikte, hastalarda normal, hatta yüksek lenfosit say›s› varl›¤›nda bile derin ba¤›fl›kl›k bozukluklar› bulunabilir. G NORMAL LENFOS‹T K‹NET‹⁄‹ Lenfosit geliflim yollar› 20. Bölümde ayr›nt›l› olarak ele al›nm›flt›r. Lenfositler kemik ili¤indeki öncül hücrelerden köken B Ö L Ü M 21 / L E N F O P E N ‹ V E B A ⁄ I fi I K L I K Y E T E R S ‹ Z L ‹ ⁄ ‹ TABLO 21-1 • Kanda lenfosit alt kümelerinin normal da¤›l›m› Alt küme Yüzde Lenfositler Mutlak Say› (hücre/μL) 1,500-4,000 T hücreleri 65-75 1,300-1,500 B hücreleri 10-15 200-300 NK hücreleri 10-20 200-400 CD4 T hücreleri 35-45 700-900 CD8 T hücreleri 30-40 600-800 al›r ve lenfoid organlarda (T hücreleri timus ve lenf dü¤ümlerinde; B hücreleri kemik ili¤i ve lenf dü¤ümlerinde) geliflirler. Dolafl›mdaki lenfositler bütün lenfositleri de¤il, daha çok özgül nedenlerle dolafl›mda bulunan belirli alt kümeleri temsil ederler (Tablo 21-1). Kanda bulunan lenfositler büyük oranda, kan, lenf dü¤ümleri, dokular ve lenf damarlar› aras›nda dolaflan T hücrelerinden (%70-80) meydana gelirler. Bu hücreler lenf dü¤ümlerinde bulunan özelleflmifl postkapiller venüllerden ç›karak kandan ayr›l›r, lenf dü¤ümünün içinden geçer ve lenfatik damarlar arac›l›¤›yla tekrar geri dönerler. T hücreleri vücutta perivasküler dokularda da bulunurlar; bu hücreler normal koflullarda aylar, hatta y›llarca yaflayabilirler. Ba¤›fl›kl›k sistemindeki rollerinin, belirli bir antijene karfl› geliflen ba¤›fl›kl›¤›n bütün vücuda yay›lmas› oldu¤u düflünülmektedir. Kanda B hücre oran› çok daha düflüktür (%10-15) ve bu hücreler T hücreleri gibi dokularda dolaflt›klar› izlenimini vermemektedir. Kanda bulunan B hücrelerinin ço¤unun farkl› bir B hücresi s›n›f›na ait oldu¤u yönünde kan›tlar bulunmakla birlikte bu henüz kesinleflmemifltir. B hücreleri lenf dü¤ümündeki hücrelerin yaklafl›k %50’sini meydana getirdiklerinden, dolafl›mdaki az say›da B hücresi muhtemelen özel bir amaca hizmet etmektedir. Kandaki B hücreleri otoimmünite ile iliflkilendirilen CD5+ hücreleri de içerir. B hücreleri de, T hücreleri gibi, görece uzun ömürlüdür ve tam olarak plazma hücrelerine farkl›laflt›klar› zaman art›k dolafl›mda de¤il lenfoid dokularda ve kemik ili¤inde bulunurlar. Natural killer (NK) hücreleri (dolafl›mdaki lenfositlerin %10-15’i) makrofajlar›n baz› özelliklerini paylafl›rlar ve T hücrelerininkine benzer antijenlere ve ifllevlere sahiptirler. Bu hücreler T ve B hücrelerininkinden daha az antijene-özgül bir ba¤›fl›kl›k tipine arac›l›k ediyor olduklar› izlenimini vermekte olup, ba¤›fl›kl›k belle¤ine de sahip de¤ildirler. Bu hücrelerin T ve B hücrelerinden daha ilkel olduklar› düflünülebilir. Bununla birlikte, NK hücreleri viral enfeksiyonlara ve baz› tümörlere karfl› bafll›ca konak savunma mekanizmas›n› meydana getiriyor olduklar› izlenimini vermektedir. A¤›r NK ifllev bozuklu¤u olan çok az hastan›n saptanm›fl olmas›, bu hücrelerin konak savunmas›ndaki öneminin ifadesi olabilir. NK hücrelerinin yaflam süresi ve dolafl›m kal›plar› iyi bilinmemektedir. G KL‹N‹K ÖZELL‹KLER Tekrarlayan enfeksiyon epizodlar›n›n olmas› durumunda genellikle anlaml› bir lenfopeni veya lenfosit ifllev bozuklu- 259 ¤undan kuflkulan›l›r. Pyojenik, gram pozitif bakteri enfeksiyonlar› hipogamaglobulineminin efllik etti¤i veya etmedi¤i bir antikor üretim bozuklu¤unu düflündürürler. Karmafl›k bir bakteriyel antijene özgül olsa bile, bir antikor genellikle dolafl›mdaki antikorlar›n %10’undan çok daha az›n› oluflturdu¤undan, toplam immunglobulin düzeyini ölçmek suretiyle özgül antikor üretim bozuklu¤unu saptamak güçtür. Gerçekte, ço¤u ba¤›fl›kl›k yetersizli¤i formunda di¤er immunglobulin düzeylerinin yükselmesine yol açan bir geribildirim mekanizmas›n›n devreye girmesiyle hastalarda yüksek immunglobulin düzeyleri de ölçülebilmektedir. Tekrarlayan viral, fungal ve di¤er f›rsatç› enfeksiyon epizodlar› T hücre say›s›nda veya ifllevinde bir bozukluk oldu¤unu düflündürür. Herhangi bir antijene tepki veren T hücrelerinin say›s› toplam T hücre havuzunun çok küçük bir bölümünü oluflturur ve böylece lenfopeni veya herhangi bir T hücre alt kümesindeki azalma derin T hücre bozukluklar›n› yans›tmayabilir. Bu nedenle ba¤›fl›kl›k yetersizli¤i oldu¤undan kuflkulan›lan bir hastada klinik de¤erlendirme, enfeksiyonlar›n do¤as› ve s›kl›¤› ile ilgili ayr›nt›l› bir t›bbi öyküye, olas› bir genetik bozuklu¤u ayd›nlatmaya yönelik aile öyküsüne ve bir lenfoproliferatif bozuklu¤a iflaret eden semptom ve belirtiler aç›s›ndan yap›lacak dikkatli bir muayeneye dayanmal›d›r. Laboratuvar ‹ncelemeleri Bu hastalar›n laboratuvar incelemeleri rutin tam kan say›m› ve lökosit formülünü, kandaki bafll›ca lenfosit alt kümelerinin ölçümünü ve bafll›ca immunglobulin s›n›flar›n›n nicel ölçümlerini kapsamal›d›r. Kanda lenfosit alt kümelerinin da¤›l›m› ve her bir alt kümedeki mutlak hücre say›s› Tablo 21-1’de gösterilmifltir. Lenfosit say›s›n›n 1,500/ μL’nin alt›nda olmas› mutlak lenfopeni olarak adland›r›l›r. Fakat toplam lenfosit say›s› normal olsa bile, bir veye daha fazla lenfosit alt kümesinin eksikli¤i anlaml› bir ba¤›fl›kl›k yetersizli¤ine yol açabilir. Bafll›ca immunglobulin s›n›flar›n›n (IgG, IgM, IgA) toplam düzeylerinin ölçülmesi ba¤›fl›kl›k yetersizli¤inin saptanmas› aç›s›ndan görece duyars›zd›r. Ba¤›fl›kl›k sisteminin özgül antikor oluflturma yetene¤inin daha duyarl› bir ölçüsü hastan›n karfl›laflm›fl oldu¤u bilinen antijenlere karfl› üretilmifl antikorlar›n miktar› belirlenerek elde edilebilir. Bu, bilinen enfeksiyon etkenlerine (Candida, kabakulak, rubella, Epstein-Barr, herpes veya sitomegalovirüs) karfl› geliflen antikor titrelerini veya aktif ba¤›fl›klama (Pneumovax, tetanoz toksoidi, hepatit B) öncesinde ve sonras›ndaki antikor titrelerini ölçerek yap›labilir. T hücre ifllevinin laboratuvar de¤erlendirmesi mevcut laboratuvar hizmeti düzeyine ba¤l› olacakt›r. Candida veya PPD gibi antijenlerle yap›lan deri testleri kullan›labilir, fakat bunlar›n yorumlanmas› çok özneldir ve yan›tl›l›¤›n olmamas› özgül bir ba¤›fl›kl›k bozuklu¤undan çok enflamatuar yan›t›n genel olarak bask›lanm›fl oldu¤una iflaret ediyor olabilir. T hücrelerinin fitohemagluttinin gibi mitojenlere, tetanoz toksoidi gibi çözünebilir antijenlere veya allojeneik T hücrelerine (karma lenfosit say›n›t) yan›t olarak geliflen in vitro ço¤alma yetene¤i T hücre ifllevinin daha nicel ve tekrarlanabilir bir ölçüsüdür. T hücrelerinin in vitro karfl›laflma sonras›nda allojeneik hücreleri imha edebilme yetene¤i (hücre arac›l›kl› lenfoliz olarak adland›r›l›r) onlar›n anti- KRON‹K LENFOS‹T‹K LÖSEM‹ VE D‹⁄ER LÖSEM‹K LENFOPROL‹FERAT‹F HASTALIKLAR 22 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm nceden sa¤l›¤›n›n yerinde oldu¤unu ifade eden 68 Öyafl›nda bir erkek hasta son zamanlarda ortaya ç›kan belirgin halsizlik ve nefes darl›¤› yak›nmas›yla baflvurmufltur. Enfeksiyon s›kl›¤› art›fl› ve kanama e¤ilimi öyküsü olmayan hasta ailesinde de herhangi bir hematolojik hastal›k bulunmad›¤›n› ifade etmifltir. Soluk görünümlü olan hastan›n fizik muayenesinde, boyun, koltuk alt› ve kas›k bölgelerinde çok say›da, sert, a¤r›s›z ve serbest hareket ettirilebilen lenf dü¤ümü saptanm›flt›r. Karaci¤er ve dalak palpe edilememifltir. Tam kan say›m›: Hematokrit - %18/Hemoglobin - 6 g/dL MCV - 88 fL MCH - 33 pg MCHC - 36 g/dL Lökosit say›s› - 20,500/μL Trombosit say›s›: 30,000/μl Lökosit formülü: Nötrofiller - %18 Lenfositler - %80 Monositler - %1 Eozinofiller - %1 Retikülosit say›m› - %14 Retikülosit indeksi - 3 Coombs testi - pozitif Sorular • Kan incelemelerinde hangi anomaliler saptanm›flt›r? • Hangi ileri laboratuvar tetkikleri istenmelidir? B Ö L Ü M 22 / K R O N ‹ K L E N F O S ‹ T ‹ K L Ö S E M ‹ V E D‹⁄ER LÖSEM‹K LENFOPROL‹FERAT‹F HASTALIKLAR Bat› ülkelerinde en çok görülen lenfoproliferatif bozukluk B hücreli kronik lenfositik lösemidir (KLL). Bununla birlikte, kendisini lösemik bir bileflenle belli eden ve KLL’den ay›rt edilmesi gereken di¤er baz› lenfoproliferatif bozukluklar da vard›r. Çeflitli lenfoproliferatif bozukluklar›n anlafl›lmas› ve teflhis edilebilmesi için 20 ve 21. bölümlerde tan›mlanan normal lenfosit alt kümelerinin bilinmesi gerekir. G B HÜCREL‹ KRON‹K LENFOS‹T‹K LÖSEM‹ B hücreli KLL’nin tipik olarak uzun bir seyri vard›r ve o yüzden lenfoproliferatif bozukluklar›n en az “malign” olan› olarak kabul edilir. B hücreli KLL hemen her zaman yafll› eriflkinlerde görülür (ortanca yafl 65-68; hastalar›n %90’› 40 yafl›n üzerindedir). KLL çeflitli toplumlarda farkl› genetik ve çevresel etkiler ile iliflkilidir. Amerika Birleflik Devletlerinde beyaz ›rka mensup erkek ve kad›nlarda KLL insidans› s›ras›yla 5 ve 2.5: 100,000’dir. Buna karfl›l›k, B hücreli KLL Asya kökenlilerde (uzun y›llar önce ABD’ye göçmüfl olanlar da dahil) çok enderdir. Yeni çal›flmalarda KLL’deki klonal B hücre ço¤almas›n›n bafllat›lmas›nda etkili olan genetik faktörlerle günümüze de¤in tan›mlanamam›fl olan çevresel faktörler aras›ndaki etkileflimler araflt›r›lm›flt›r. Avrupa toplumlar›nda, KLL klonlar›ndaki immunglobulin genlerinin de¤iflken (variable-V), çeflitlilik (diversity-D) ve ba¤lanma (joining- J) bölgelerinin rekombinasyon süreci esnas›nda seçilen de¤iflken a¤›r zincir (IgVH) genlerinin do¤as›n›n, özgül poliklonal hücrelerde s›kl›kla saptanan IgVH’lerden farkl› oldu¤u gösterilmifltir. KLL’nin bafll›ca klinik belirtisi dolafl›mdaki lenfosit say›s›n›n artmas›d›r. KLL hastalar›nda, çok hafiften yo¤un tutuluma kadar de¤iflen derecelerde lenfadenopati bulunabilir. Lenfosit belirteçi incelemeleri giderek daha yayg›nlaflt›¤›ndan KLL art›k daha erken teflhis edilebilmekte ve daha genç hastalarda da saptanabilmektedir. Gerçekte, di¤er yönlerden normal olan, kan say›mlar› normal s›n›rlarda olan (<5,000 lenfosit/μL) 40 yafl üzeri bireylerin %3-4’ünde, 60 yafl üzeri bireylerin ise %5.1’inde B hücreli KLL’nin karakteristik yüzey belirteçlerine (CD19, CD20 ve CD5 pozitif) sahip olan ufak klonal B hücre topluluklar› saptanabilmektedir. KLL hastalar›n›n ailelerinde, dolafl›mdaki ufak monoklonal KLL B hücre toplulu¤u s›kl›¤›n›n daha da yüksek olmas› (~%13), kal›tsal bir yatk›nl›¤› düflündürmektedir. Fakat bu durum aile üyeleri aras›nda gerçek klinik hastal›k insidans›nda karfl›laflt›r›labilir bir art›fl meydana gelmesiyle sonuçlanmaz. Tekrarlayan antijenik uyar› gibi di¤er bir uyar›n›n da varl›¤› gereklidir. KLL ile küçük hücreli lenfositik lenfoma aras›ndaki ay›r›m büyük ölçüde semantiktir. Dolafl›mda belirgin lenfosit art›fl› olup, daha az lenfadenopatisi olan hastalar KLL hastas› olarak de¤erlendirilirken, belirgin lenfadenopati ve/veya monoklonal CD19+ CD5+ B hücreli tümör kütlesi ve normale yak›n bir lökosit say›s› saptanan hastalar da küçük hücreli lenfoma hastas› olarak belirlenirler. Lenf dü¤ümü biyopsisinde “küçük hücreli” veya “ diffüz iyi farkl›laflm›fl” lenfositik lenfoma görülür (bkz. 23. Bölüm). Fakat, lenfosit say›s› normal olsa bile, bu tip hastalarda dolafl›mda CD19+ CD5+ lenfoma 269 hücreleri saptanabilir ve böylece onlarda küçük hücreli lenfoma/KLL bulundu¤u söylenebilir. Klinik aç›dan, doku lenfomas› olan hastalarla yaln›zca kronik lösemisi olan hastalar aras›nda az fark vard›r ve bunlar ayn› hastal›¤›n farkl› ortaya ç›k›fl biçimleri olarak kabul edilmelidirler. KLL önemli immunolojik ve hematolojik anomalilerle de ortaya ç›kabilir. En s›k görülen tablo B veya T hücre kökenli ba¤›fl›kl›k yetersizli¤i olup, tekrarlayan enfeksiyonlar, otoimmun hemolitik anemi veya trombositopeni ve daha nadiren de saf eritrosit aplazisi ile sonuçlanabilir. O yüzden, bu tip bozuklu¤u olan hastalarda ay›r›c› tan›da KLL akla gelmeli ve kan say›mlar› ve lenfosit belirteçlerinin yard›m›yla do¤rulanmal› veya d›fllanmal›d›r. Dolafl›mdaki lenfosit say›s› normal olup, bu hücrelerin büyük ölçüde KLL hücreleri oldu¤u hastalarla karfl›lafl›lmas› nadir de¤ildir. Klinik Özellikler B hücreli KLL s›kl›kla di¤er yönlerden asemptomatik bir bireyde yap›lan rutin kan say›m› neticesinde ortaya ç›kar›l›r. B hücreli KLL hastalar›nda halsizlik, kolay yorulma, kilo kayb› ve gece terlemesi gibi özgül olmayan semptomlar da bulunabilir. Semptomlar genel tümör yüküyle korelasyon gösteriyor gibi görünmektedir. Semptomatik hastalarda fizik muayenede hemen daima yayg›n lenfadenopati, splenomegali ve baz› olgularda tonsil büyümesi saptan›r. Lenf dü¤ümleri tipik olarak a¤r›s›z , çok say›da , hafif-orta derecede büyümüfltür, palpe edilebilen bütün bölgelerde saptanabilirler ve çevre dokuya yap›fl›k de¤ildirler. KLL daha agresif bir form olan büyük hücreli lenfomaya (Richter dönüflümü) dönüflmedi¤i sürece, önemli lenf dü¤ümü büyümeleri bile bas› semptomlar›na neden olmazlar. Dolafl›mdaki B hücre say›s› art›fl› klinik görünümle korelasyon göstermez. Ço¤u KLL hastas› dolafl›mda büyük miktarlarda lenfosit bulunmas›na ra¤men semptomsuzdur. Lenfositoz 100,000-300,000/μL düzeyinde olsa bile hiçbir zaman mikrodolafl›msal lökostaza yol açmaz ve di¤er hematopoetik hücre serilerinin üretimini etkilemez. Anemi, trombositopeni ve nötropeni daha çok hastal›¤›n kemik ili¤inde ilerlemesi, otoimmun komplikasyonlar, hipersplenizm veya tedavinin yan etkileri gibi faktörlere ba¤l› olarak ortaya ç›kar. B hücreli KLL hastalar›nda ba¤›fl›kl›k yetersizli¤inin semptomlar› da ortaya ç›kabilir. Hastalar›n yar›s›ndan ço¤unda görülebilen hipogamaglobulinemi bakteriyel pulmoner enfeksiyonlar›n oluflmas›yla sonuçlanabilir. T hücre eksikli¤i daha çok tedavinin bir sonucudur ve viral ve f›rsatç› enfeksiyon riskinde art›flla birliktedir (bkz. 21. Bölüm). KLL’de, otoimmun trombositopeni, Coombs pozitif hemolitik anemi ve saf eritrosit aplazisi gibi otoimmun belirtiler de s›k görülür. Laboratuvar incelemeleri B KLL’nin do¤ru tan›s› tam kan say›m›, kemik ili¤i incelemesi ve B hücrelerinin ak›m sitometri ile (flow cytometry) fenotiplendirilmesi ile koyulur. Tipik kan say›m› kal›b›nda dolafl›mdaki olgun görünümlü lenfosit say›s›n›n 5,000/μL’nin üzerine yükselmifl oldu¤u, eritrosit, granülosit ve trombosit say›lar›n›n etkilenmemifl veya çok az etki- HODGK‹N DIfiI LENFOMALAR 23 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm K›rk alt› yafl›nda bir erkek son zamanlarda sol koltuk alt›nda fark etti¤i a¤r›s›z bir kütlenin de¤erlendirilmesi iste¤iyle baflvurmufltur. Hasta bu kütlenin son üç hafta içinde giderek büyüdü¤ünü belirtmekteydi. Kilo kayb›, atefl veya titreme tarif etmeyen hasta kendini iyi hissetmekteydi ve geçirilmifl bir hastal›k, hematolojik bir hastal›¤a iliflkin aile öyküsü mevcut de¤ildi. Fizik muayenede hastan›n belirtti¤i 5-6 cm çap›ndaki kütleye ek olarak, her iki koltuk alt›nda ve boyunda 1-2 cm büyüklü¤ünde çok say›da lenf dü¤ümü saptanm›flt›r. Hodgkin d›fl› lenfomalar (HDL) B veya T hücrelerinin malin proliferasyonu ile nitelenen hastal›klard›r. Klinik aç›dan, lenfomalar genel olarak lenfoid sistemin (lenf dü¤ümlerinin, Waldeyer halkas›n›n, dalak, kan ve kemik ili¤inin) tümörleri olarak ortaya ç›karlar. Fakat lenfositler do¤alar› gere¤i heterojen olduklar›ndan ve bütün anatomik bölgelere eriflebildiklerinden HDL’lar merkezi sinir sistemi de dahil olmak üzere bütün organlar› tutabilirler. Klinik ve patolojik evrelendirme sistemlerindeki geliflmelere paralel olarak, spesifik NHL’nin kesin tan›s› ve hastal›¤›n seyrinin öngörülebilmesi konusunda da büyük geliflmeler kaydedilmifltir. Bu geliflmeler etkin tedavinin planlanabilmesini de mümkün k›lm›flt›r. Lenfoma oluflumunun zemininde yatan etiyolojik mekanizmalar henüz bütünüyle anlafl›lamam›flt›r. Radyasyon, kimyasal maddeler, human T cell lymphotrophic virus type Lenf dü¤ümleri a¤r›s›z, serbest olarak hareket ettirilebilen ve lastik k›vam›nda idi. Hepatosplenomegali ve ele gelen abdominal kütle saptanmam›flt›r; alt ekstremitelerde bilateral gode b›rakan ödem mevcuttur. Hastan›n tam kan say›m› tamamen normaldir; kan yaymas›nda anormal hücre saptanmam›flt›r. Soru • Hangi tan›sal ifllemlerin yap›lmas› gereklidir? [HTLV-1], hepatit C [HCV], Epstein-Barr virüsü gibi virüsler ile Helicobacter pylori ve Campylobacter jejuni gibi bakterileri kapsayan çevresel faktörler birçok HDL alt tipinde belirgin bir rol oynamaktad›rlar. Bu durum en iyi HDL’lerde gözlemlenen tekrarlayan genetik anomaliler (protoonkojenler, sinyal iletim faktörleri, hücre döngüsü düzenlemesi ve apoptoz yollar›n› ilgilendiren translokasyon ve mutasyonlar) yard›m›yla gösterilebilir. Epigenetik faktörler HDL’da neredeyse kesin olarak bir di¤er önemli etiyolojik mekanizmad›r. ‹nsidans›n artmas›, ba¤›fl›kl›k yetersizli¤i durumlar›yla iliflkili olmalar› ve tedavideki geliflmeler lenfomalarda kesin tan›n›n ve etkili tedavinin önemini art›rm›flt›r. Son yirmi y›l içinde insidans iki kat›n üzerinde artm›flt›r ve bu yaln›zca AIDS ile iliflkili B hücreli lenfomalara de¤il, muhtemelen çevresel kimyasal madde maruziyetinin artmas›na da ba¤l›d›r. 280 K I S I M II / L Ö K O S ‹ T B O Z U K L U K L A R I HDL’ler genel olarak tedaviye çok iyi yan›t verirler ve ço¤u olguda hekim hastas›na hem daha uzun bir sa¤kal›m süresi hem de daha iyi yaflam kalitesi sunabilmektedir. Ancak agresif HDL’li hastalarda tam kür sa¤lanabilirken, yavafl seyirli HDL’li hastalarda uzun bir sa¤kal›m süresine ra¤men hiçbir zaman tam kür sa¤lanamamaktad›r. Lenfoma hücreleri dolafl›ma geçerek yaln›z lenfoid organlara de¤il vücudun her yerine herhangi bir bulgu vermeden ulaflabildi¤inden, evrelendirme, remisyon ve nüks kavramlar› solid tümörlere k›yasla çok daha zor olmaktad›r. Lenfoma hücreleri giderek daha hassas yöntemlerle tespit edilebildi¤inden, önceden bölgesel hastal›¤› oldu¤u düflünülen bireylerde s›kl›kla vücudun baflka yerlerinde de bulunabildikleri gösterilebilmektedir. Benzer flekilde, ola¤an kullan›lan kriterlere göre tam remisyonda olduklar› düflünülen hastalarda s›kl›kla lenfoma hücreleri tespit edilebilmektedir. HDL bazen remisyon ve aktivasyon dönemlerinin izlendi¤i bir seyir gösterebilmektedir. Bu hastalar genellikle, hafif flikayetlerin bile ilerleme veya nükse iflaret ediyor olabilece¤i kuflkusuyla, büyük bir dikkatle takip edilmelidirler. G SINIFLANDIRMA Hodgkin d›fl› lenfomalar›n s›n›fland›r›lmas›n› sa¤lamak ve tedavisine rehberlik etmek üzere y›llar içerisinde Rappaport, Lukes-Collins, Lennert ve son olarak da International Working Formulation gibi çeflitli lenfoma s›n›fland›rmalar› gelifltirilmifltir. Bu sistemler neredeyse tamamen morfolojik kriterlere dayan›rlar. Working Formulation’da farkl› olarak, çeflitli lenfomalar klinik davran›fllar›na göre düflük, orta ve yüksek dereceli olarak s›n›fland›r›lm›flt›r. ‹mmunolojik ve genetik özelliklerin dahil edilmesiyle daha iyi tan›mlamalar›n yap›lmas› ve yeni belirteçlerin eklenmesi sa¤lam›fl olup, Gözden Geçirilmifl Avrupa Amerika S›n›flamas› (Revised European American Classification- REAL) son olarak da Dünya Sa¤l›k Örgütü (WHO) s›n›flamas› yap›lm›flt›r. Dünya Sa¤l›k Örgütü s›n›flamas› Tablo 23-1’de özetlenmifltir. TABLO 23-1 • Lenfoma s›n›fland›rmas› G TANI HDL tan›s› lenfoid dokular›n normal yap›s›n› bozan veya lenfoid olmayan dokular› istila eden ya da bunlar›n her ikisini de gerçeklefltiren klonal lenfoid hücrelerin tespit edilmesine dayan›r. Lenfoman›n erken evrede teflhis edilmesi ise daha güç olabilir. Tek bir lenfositin yaln›zca morfolojisine bak›larak malin olarak tan›mlanmas› zordur olas›l›kla da imkans›zd›r, çünkü normal lenfositler normal immün cevab›n oluflumu sürecinde ço¤alma ve farkl›laflma sürecinde maliniteyi taklit edebilen morfolojiye sahip olabilirler. Reaktif bir lenf dü¤ümünde malin lenfoma hücrelerine benzeyen aktive lenfositler bulunurlar. Bu nedenle, lenfoman›n kesin tan›s›n›n koyulabilmesi için morfolojiyi oluflturan büyük bir hücre alan›n› göstermeye yetecek miktarda doku biyopsisinin al›nmas› gerekir. Kan, kemik ili¤i, vücut s›v›s› ve aspirat örneklerinin sitolojik incelemeleriyle lenfoma varl›¤›ndan kuflkulan›labilir, fakat tan›dan emin olabilmek için hekimin tutulan lenfoid doku veya di¤er dokulardan iyi bir cerrahi biyopsi al›nabilmesi her türlü çabay› göstermesi gerekir. Biyopsi için uygun çok say›da bölge mevcutsa, kas›k ve koltuk alt› gibi s›kl›kla normal reaktif lenf dü¤ümlerinin bulundu¤u bölgelerden kaç›n›lmas› gerekir. Patoloji uzman›na kesin tan› için gereken örnekleri sa¤layabilmek amac›yla patolojik tan›da her zaman ilk planda cerrahi biyopsi düflünülmelidir. Klonaliteyi saptamaya yönelik immunolojik ve genetik testlerin kullan›ma girmesiyle birlikte kemik ili¤i ve kan gibi birçok yerde klonal ve immunfenotipik aç›dan anormal lenfositlerin saptanmas›yla kuvvetle lenfoma tan›s›na yönelinebilir, fakat klonalite mutlaka maliniteyi kan›tlamaz ve tek bafl›na prognozla ilgili bilgi sa¤lamaz. O yüzden yaln›z bu kriterlere dayanan bir tan› kuflkuyla karfl›lanmal› ve mümkünse doku düzeyinde do¤rulanmas› sa¤lanmal›d›r. B Hücreli Neoplaziler T Hücreli ve NK Hücreli Neoplaziler Öncül B Hücre Neoplazileri Öncül T Hücreli Neoplaziler B lenfoblastik lösemi/lenfoma T lenfobastik lösemi/lenfoma Blastik NK/T lenfoma Olgun B hücreli neoplaziler Olgun T hücreli neoplaziler KLL/küçük lenfositik lenfoma B hücreli prolenfositik lösemi Lenfoplazmositik lenfoma Splenik marjinal zon lenfomas› Tüylü hücreli lösemi Plazma hücreli miyelom Kemikte soliter plazmositom Kemik d›fl› plazmositom Ekstranodal marjinal zonda Mukoza ile iliflkili dokunun B hücreli lenfomas› (MALT) Nodal marjinal zon B-hücreli lenfoma Folliküler lenfoma Mantle hücreli lenfoma Diffüz büyük B hücreli lenfoma Mediastinal (timik) büyük B hücreli lenfoma ‹ntravasküler büyük B hücreli lenfoma Primer efüzyon lenfoma Burkit lenfoma/lösemi T hücreli prolenfositik lösemi T hücreli büyük granüler lenfositik lösemi Agresif NK hücreli lösemi Eriflkin T hücreli lenfoma/lösemi Ekstranodal NK/T hücreli lenfoma, nazal tip Enteropati-tip T hücreli lenfoma Hepatosplenik T hücreli lenfoma Deri alt› pannikülit benzeri T hücreli lenfoma Mycosis fungoides Sezary sendromu Anaplastik T hücreli primer deri lenfomas› Periferik T hücreli lenfoma, belirlenmemifl Anjioimmunoblastik T hücreli lenfoma Malin potansiyeli belirsiz Malign potansiyeli belirsiz B hücre ço¤almalar› Malign potansiyeli belirsiz T hücre ço¤almalar› Lenfomatoid granülomatoz Transplantasyon sonras› lenfoproliferatif bozukluk, polimorfik Lenfomatoid papüloz HODGKIN LENFOMA 24 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm irmi alt› yafl›ndaki erkek birkaç ay önce boynunda Yfark etmifl oldu¤u bir kütle nedeniyle baflvurmufltur. Bu kütle önceleri gerilemifl ve hasta yeniden büyümeye bafllayana kadar onu göz ard› etmifltir. Son birkaç haftad›r gece terlemeleriyle uyanan hasta bir neden olmaks›z›n üç kilo kaybetmifltir. T›bbi öyküsü ve aile öyküsü özelliksizdir. Son befl y›l içinde iki arkadafl›nda Hodgkin lenfoma teflhis edilmifl olmas› kendisinde de kayg› uyand›rm›flt›r. Hodgkin lenfoma birçok yönden bütün hematolojik malinitelerin tan› ve tedavisi için bir model oluflturan farkl› bir lenfoma türüdür. Hodgkin lenfoman›n nedenleri halen büyük ölçüde bilinmemesine ra¤men, kemoterapi ve radyoterapideki geliflmeler sayesinde önceleri ölümcül olan bu hastal›k art›k büyük ölçüde iyilefltirilebilmektedir. ‹lk büyük ilerleme bu hastal›¤›n ›fl›nlamaya duyarl›l›¤›n›n ve lenfoid sistemde özgün bir biçimde ad›m ad›m ilerledi¤inin fark edilmesi ile gerçekleflmifltir. Bu da yaln›zca tutulan lenf dü¤ümlerinin de¤il komflu bölgelerdeki lenf dü¤ümlerini de kapsayan genifl alanlar›n ›fl›nland›¤› baflar›l› radyoterapi stratejilerinin tasarlanmas›n› sa¤lam›flt›r ve o yüzden de do¤ru evrelendirmenin büyük önem tafl›d›¤› anlafl›lm›flt›r. Daha sonralar› kemoterapi rejimlerinin yayg›n hastal›kta bile flifa sa¤layabildikleri kan›tlanm›flt›r. Bundan baflka bu iki tedavi birlefltirilerek toksisiteleri azalt›labilmifltir. Bu tedavi rejimleri kullan›ma girmeden önce Hodgkin lenfomas› olan hastalar›n %90’› 2-5 y›l içinde kaybedilirken, günümüzde %85-90’› modern tedavilerle flifaya kavuflturulabilmektedir. O yüzden, Hodgkin lenfoma bir malinitede flifaya götüren en iyi stratejik yaklafl›m örneklerinden biridir. Hodgkin lenfoma olan hastalar›n ço¤u art›k tedavi edilebildi¤inden, tedavilerin uzun süreli toksisiteleri daha fazla Fizik muayenede servikal bölgede lastik k›vam›nda, serbestçe hareket ettirilebilen 3 cm çap›nda a¤r›s›z bir lenf dü¤ümü saptanm›flt›r. Bunun d›fl›nda fizik muayene özelliksiz bulunmufltur. Soru • Hangi ifllemler ve laboratuvar tetkikleri gereklidir? mercek alt›na al›nmaya bafllam›flt›r (özellikle uzun vadeli vasküler toksisite ve kardiyotoksisite ile ikincil malinite geliflimi). Bu tip sekeller yüksek etkinli¤in düflük toksisite ile birlikte oldu¤u ve genç eriflkinlerde do¤urganl›¤›n korunmas›n› sa¤layan yeni tedavi rejimlerinin aranmas›na yol açm›flt›r. Bu aray›flta dikkat edilmesi gereken ön önemli nokta tabii ki hastal›¤›n iyilefltirilebilirli¤inde bir azalmaya yol aç›lmamas›d›r. Hodgkin lenfoman›n (HL) insidans› çevresel faktörler, sosyal durum, enfeksiyon etkenleri ve genetik yatk›nl›k gibi bir çok etmenle iliflkilendirilmifltir. HL erkeklerde biraz daha s›kt›r ve ailelerde, insan topluluklar›nda ve okullarda yo¤unlaflabildi¤inin gözlemlenmifl olmas› enfeksiyöz bir etkeni düflündürmektedir. Ayr›ca bu hastal›k geliflmifl ülkelerde daha s›k görülmektedir. Enfeksiyöz mononükleoz geçirmifl olan veya Epstein-Barr virüs (EBV) enfeksiyonu geçirmifl oldu¤una dair olumlu test sonucu olan bireylerde Hodgkin lenfomas› riski 3 kez artm›flt›r. Mesleki olarak kimyasal maddelere maruz kalan veya immün yetersizli¤i olan bireyler aras›nda da insidans artar. Tek yumurta ikizleri üzerinde yap›lan araflt›rmalar, HL’ye genetik yatk›nl›¤a henüz tan›mlanmam›fl olan çevresel veya enfeksiyöz süreçlerin eklenebildiklerini düflündürmüfltür. 302 K I S I M II / L Ö K O S ‹ T B O Z U K L U K L A R I G TANI VE SINIFLANDIRMA Hodgkin lenfoma genellikle ergenlik veya genç eriflkinlik ça¤›nda izole servikal ya da mediastinal lenf dü¤ümü (daha nadiren koltuk alt› veya inguinal lenf dü¤ümü) büyümesi fleklinde ortaya ç›kar. Atefl, kilo kayb›, gece terlemesi ve halsizlik gibi sistemik semptomlar (B- semptomlar› ad› verilir) görülebilir, fakat erken dönemde daha nadirdirler. Lenf dü¤ümü yüzeysel yerleflimliyse, tan› ince i¤ne aspirasyon biyopsisinde bir küçük lenfosit toplulu¤unun aras›nda ya da granülomatöz bir reaksiyonun içinde Reed-Sternberg hücrelerinin görülmesi ile koyulur (fiekil 24-1). Fakat genel olarak cerrahi lenf dü¤ümü biyopsisi tercih edilir. G REED–STERNBERG HÜCRELER‹ VE LENFOS‹T‹K/H‹ST‹OS‹T‹K HÜCRELER HL’de varsay›msal malin hücre, büyük, s›kl›kla çift çekirdekli ve lenfositten çok makrofaja benzeyen bir hücre olan ReedSternberg hücresidir (bkz. fiekil 24-1). Göreceli Reed-Sternberg hücresi say›s› de¤iflken olabilir, fakat her zaman görünürdeki tümör yükünün %2’sinden az›n› oluflturmal›d›r. Bu hücreler baz› olgularda ancak dikkatli bir incelemeyle görülebilirler ve onlar olmadan kesin tan› koyulmas› mümkün de¤ildir. Lezyonda görülen hücrelerin büyük k›sm› çeflitlilik gösteren ve lenfositler, eozinofiller ve di¤er reaktif hücrelerden meydana gelen bir hücre toplulu¤udur; bu hücreler lezyonda bulunan hücreler aras›nda ço¤unlu¤u olufltursalar da, onlar›n pasif veya gerçek malin hastal›¤a ikincil olduklar› düflünülmektedir. Reed-Sternberg hücrelerinin incelenmesi güçtür, çünkü say›lar› çok azd›r ve etraflar›ndaki reaktif hücre infiltrasyonundan ay›rt edilmeleri zordur. O yüzden yaln›zca az say›da hücre serisi belirlenebilmifltir. ‹zole edilmifl Reed-Sternberg hücrelerinin immunfenotiplemesi onlar›n germinal merkez hücrelerinden kaynaklanan monoklonal B hücreleri oldu¤unu düflündürmektedir, fakat ufak bir k›sm› (< %2) T hücre öncüllerinden kaynaklanm›fl oldu¤u izlenimini vermektedir. Bununla birlikte bu hücrelerde B ve T lenfositlerinin tipik yüzey antijenlerinin ço¤u bulunmaz, onun yerine baz› al›fl›lmad›k antijenlerin (örn. CD30, CD15, CD70, TARC ve IRF4) ekspresyonu görülür. Ayr›ca B hücre kökeni ile uyumlu immunglobulin gen yeniden düzenlenmeleri görülmesine ra¤men, Reed-Sternberg hücrelerinde Ig transkripsiyonu gerçekleflmez. Afl›r› CCR7 ekspresyonu, Reed-Sternberg hücrelerinin lenf dü¤ümleri ve dalakta yerleflmelerinin olas› nedeni olarak dikkati çekmektedir. Çeflitli sitokinler ve reseptörleri (tümör nekroz faktör, nükleer faktör-ÎB, Th2 sitokinleri ve interlökin-[IL]-3); B semptomlar›, nodüler sklerozlu alt tipteki fibroblast ço¤almas›, eozinofil infiltrasyonu ve hastal›k için tipik olan anormal ba¤›fl›kl›k yan›t› gibi klinik özelliklerin ço¤undan sorumlu olduklar› izlenimini vermektedirler. Y›llar süren araflt›rmalara ra¤men, Reed-Sternberg hücrelerinin ortaya ç›kma mekanizmas› ve malin süreçte oynad›klar› kesin rol karanl›kta kalmaya devam etmektedir. Di¤er lenfomalarda oldu¤u gibi primer bozuklu¤un bir ço¤alma art›fl› de¤il, normal apoptozda bozulma oldu¤u düflünülmektedir. Klasik Hodgkin lenfomada olgular›n yaklafl›k %50’sinde Reed-Sternberg hücrelerinden Epstein-Barr virüsü (EBV) izole edilebilmektedir ve geçmiflinde enfeksiyöz mononükleoz olan bireylerde Hodgkin lenfomas›n›n insidans› EBV ile karfl›laflmam›fl olan bireylerdekinden daha yüksektir. Fakat malin süreçte EBV’nin erken entegre oldu¤u yönünde kan›tlar bulunmas›na ra¤men (EBV’nin entegre oldu¤u klonal Reed-Sternberg hücresi genomunun varl›¤›), EBV enfeksiyonunun etiyolojik rolü kan›tlanmam›flt›r. ‹mmunolojik ve genetik incelemelerin s›n›rlamalar› nedeniyle, Hodgkin lenfomas›n›n tan›s› büyük ölçüde biyopsi materyalindeki patolojik bulgular›n yorumlanmas›na ba¤l›d›r. Kesin tan›n›n koyulabilmesi için (a) Reed-Sternberg hücrelerinin veya (b) nodüler lenfosit bask›n tipte “patlam›fl m›s›r” veya L-H hücrelerinin (Lukes-Butler s›n›flamas›ndaki lenfositik veya histiositik hücreler [veya her ikisi de]) bulunmas› ve (c) bu hücrelerin çeflitlilik gösteren, B ve T lenfositlerinden, eozinofillerden ve di¤er reaktif hücrelerden oluflan bir hücre toplulu¤unun içinde bulunmas› gerekir (bkz. fiekil 241). Hodgkin hastal›¤›nda lenf dü¤ümlerindeki infiltrasyonda bask›n hücreler CD4+ düzenleyici T hücreleridir ve bunlar›n iki formu vard›r; birincisi IL-10 (immunsupresif bir sitokindir), ikincisi ise hücresel temasla ba¤›fl›kl›k hücrelerini bask›lar. Bu hücrelerin varl›¤› Reed-Sternberg hücrelerinin ba¤›fl›kl›k sistemi taraf›ndan yok edilmeden korunmas› ve genel immunsupresyon ile iliflkilidir. Tümörün genel histolojik özelli¤i klinik seyirle güçlü bir iliflki gösterir ve 5 ayr› kategoride incelenir (Tablo 24-1). Hodgkin Lenfomas›n›n Histopatolojik Tipleri fiEK‹L 24–1. Hodgkin lenfomada lenf dü¤ümünün histopatolojisi. Hodgkin lenfoma olan bir hastan›n lenf dü¤ümü kesitinde klasik Reed-Sternberg hücresi (k›rm›z› boyanan belirgin nükleolleri olan, çift çekirdekli bir dev hücre) ve etraf›ndaki reaktif lenfositler görülmektedir. Nodüler lenfosit bask›n Hodgkin lenfomas› (NLBHL, %5) Poppema paragranülomas› olarak da adland›r›l›r ve histolojik olarak lenfositten zengin, Reed-Sternberg hücresinin farkl› bir varyant› olan L-H veya “patlam›fl m›s›r” hücresi içeren belirsiz bir nodüler yap› ile nitelenir (fiekil 24-2). Bu hücrelerin etraf›nda CD57+ T hücreleri ve çok say›da ufak poliklonal B hücreleri bulunur. “Patlam›fl m›s›r” hücresinin fenotipi B hücresininkine benzer (CD19/20/22/45+ ve CD15/CD30-). Bu AKUT LENFOS‹T‹K LÖSEM‹ 25 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm n alt› yafl›nda bir genç k›z yeni bafllam›fl olan halsiz- Olik, bafl a¤r›s› ve tekrarlayan kontrolü güç burun ka- namas› yak›nmas›yla baflvurmufltur. Önceden sa¤l›¤› iyi olan hastan›n kiflisel ve aile öyküsünde ciddi bir hastal›k yoktur. Hasta dört kardefli oldu¤unu ifade etmifltir. Fizik muayenede konjunktivalar soluk bulunmufl ve bacaklar›n alt k›s›mlar›nda çok say›da petefli saptanm›flt›r. Bat›n muayenesinde dala¤›n hafifçe büyümüfl oldu¤u fark edilmifltir. Nörolojik inceleme de dahil olmak üzere geri kalan fizik muayene bulgular› normaldir. Tam kan say›m›: Hematokrit - %25/Hemoglobin - 8 g/dL MCV - 90 fL MCH - 32 pg MCHC - 31 g/dL Lökosit say›s› - 110,000/μL Trombosit say›s› - 45,000/μL Lökosit formülü: Nötrofil - %10 Olgun lenfosit - %3 Olgunlaflmam›fl blast - %85 Monosit/eozinofil/bazofil <%1 az say›da nötrofil ve lenfosit normal görünümlüdür, trombosit say›s› azalm›flt›r. • YAYMA MORFOLOJ‹S‹ Sorular Normositik, normokromik eritrositler, nadir shift cell (polikromazi). Bask›n blast popülasyonu (ufak sitoplazmal›, etraf› anormal kromatin kal›b› ile çevrelenmifl belirgin nükleolleri olan orta büyüklükte hücreler), geri kalan • Tam kan say›m›nda hangi anomali vard›r? • Hangi ileri tetkiklerin yap›lmas› endikedir? Akut lenfositik lösemi (ALL) öncelikli olarak çocuklarda görülen bir hastal›kt›r. B hücreli ALL 15 yafl alt› çocuklarda en s›k görülen malinitedir. Çocuklarda B ALL’nin tan›s› ve tedavisi hematoloji alan›ndaki en büyük baflar› öykülerinden biridir. Hodgkin hastal›¤› gibi ALL’de de bilim ve klinik anlay›fl›n birleflimi gerçek kür oran›n›n yüksek olmas›n› sa¤lam›flt›r. ALL’nin tan› ve tedavi prensiplerinin anlafl›lmas› bütün lösemilere yaklafl›m için bir model oluflturur. Bu tedavi prensiplerinin eriflkin ALL hastalar›na uygulanmas› daha düflük bir kür olas›l›¤› ile birlikte olmas›na ra¤men, hâlâ en iyi tan› ve tedavi yaklafl›m›d›r. 312 K I S I M II / L Ö K O S ‹ T B O Z U K L U K L A R I G SINIFLANDIRMA ALL s›n›fland›rmas› morfolojik (Frans›z-Amerikan ‹ngiliz [FAB]), immunfenotipik ve moleküler/genetik özelliklerin birleflimine dayan›r. Morfolojik zellikler Akut miyeloid lösemilerin FAB s›n›fland›rmas›na benzer flekilde, ALL periferik kandaki ve kemik ili¤indeki lenfositlerin morfolojik görünümüne göre 3 s›n›fa (L1, L2 ve L3) ayr›labilir (fiekil 25-1). L1 hastal›kta tekbiçimli, küçük çekirdekli, küçük sitoplazmal›, belirgin olmayan nükleolleri olan ufak lenfositler görülür. L2 hastal›kta düzensiz çekirdekli, belirgin nükleollü, daha büyük sitoplazmal›, büyük, heterojen hücreler izlenir. L3 hastal›kta ise büyük ve yo¤un bazofilik görünümlü sitoplazmas›, yuvarlak çekirdekleri ve belirgin nükleolleri olan büyük hücreler vard›r. FAB s›n›fland›rmas›nda kullan›lan özel boyamalar söz konusu oldu¤unda, ALL lenfoblastlar› genellikle peridodik asit-Schiff (PAS) ve terminal deoksinükleotid transferaz (TdT) boyas›yla boyan›rlar, fakat esteraz ve peroksidaz boyalar›n› almazlar. L1 ALL çocuklarda, L2 ALL ise eriflkinlerde daha s›k görülür. Bu morfolojik ayr›mlar T ve B hücreli ALL’nin birbirlerinden güvenilir bir flekilde ay›rt edilmesini sa¤layamazlar. ‹mmunfenotipik S›n›fland›rma Bu s›n›fland›rma ALL’yi çok erken T ve B hücre öncüllerinden (örn. pre-B hücreleri) ve daha olgun B ve T hücrelerinden türeyen hücrelere ay›r›r. Bu ay›r›m yap›l›rken kullan›lan yüzey belirteçleri ve çeflitli alt tiplerin göreceli s›kl›¤› Tablo 25-1’de özetlenmifltir. Hücre dizisi kökeni aç›k olmayan ALL alt tipi de (önceleri “dizisi tan›mlanamayan” olarak adland›r›lm›flt›r) CD antijenlerine karfl› geliflmifl antikorlar yard›m›yla tan›mlanabilir. Di¤er bir ALL hasta grubunda ALL’nin beklenen B/T Küçük blastlar, boyutlar› ayn›d›r Küçük sitoplazma Yuvarlak çekirdek Küçük nükleol Büyük blastlar, boyutlar› düzensizdir Daha büyük sitoplazma Düzensiz çekirdek Belirgin nükleol Büyük blastlar, boyutlar› ayn›d›r Büyük sitoplazma Vakuoller Yuvarlak çekirdek Belirgin nükleol fiEK‹L 25–1. ALL’nin morfolojik tipleri. ALL’nin bafll›ca 3 morfolojik tipi vard›r. Küçük hücreli L1 tipi en s›k çocuklarda görülür, fakat eriflkinlerde de oluflabilir. L2 ve L3 formlar› eriflkinlerde daha s›kt›r ve prognozlar› anlaml› derecede daha kötüdür. TABLO 25-1 • ALL’de immunolojik belirteçler S›kl›k Fenotip Karakteristik Belirteçler Çocuklar Eriflkinler B hücreli ALL CD19+, CD22+, CD79a+, HLA-DR+ %87 %76 B1 (pro-B) B2 (common) B3 (pre-B) %5 %63 %16 %11 %52 %9 B4 (B hücresi) TdT+, CD10-, CD34+ CD10+, cIg-, CD34+ CD10++, CD20+, cIgM+, CD34sIgM+ %3 %4 T hücreli ALL CD7+, cCD3+, sCD3- %13 %24 T1 (pro-T) T2 (pre-T) CD7+ CD7+, CD2+, CD5+, CD8+ CD1a+ sCD3+, CD1A+ T3 (kortikal) T4 (olgun) %1 %11 %9 %3 hücre belirteçleri ile birlikte bir veya daha fazla miyeloid belirteçin aberan ekspresyonu (örn. CD13 veya CD33) görülebilir. Bu alt grup eriflkinlerde (olgular›n belki de %10-20’si) çocuklara (%5-10) daha s›k görülür ve eriflkinlerde daha kötü bir prognozla birlikte olabilir. ALL s›n›fland›rmas› hücrelerin immunglobulin veya T hücre reseptörü (TCR) gen yeniden düzenlenmeleri incelenerek genetik olarak da yap›labilir. Bu yaklafl›m hücrenin B hücre kökenli mi yoksa T hücre kökenli mi oldu¤unu belirlemenin en iyi yoludur, fakat aç›k flekilde tek bir yüzey antijen dizisi eksprese edildi¤inden s›kl›kla gereksizdir. B hücreli ve pre-B hücreli ALL’lerin büyük ço¤unlu¤unda immunglobulin a¤›r zincir ve daha az oranda da hafif zincir gen yeniden düzenlenmeleri saptan›r. Fakat B hücreli ALL’de TCR gen yeniden düzenlenmeleri de görülebilir. Bunun aksine, T hücreli ALL’de eflzamanl› immunglobulin gen yeniden düzenlenmeleri nadirdir. Genetik S›n›fland›rma ALL s›n›fland›rmas›n›n di¤er bir temeli de moleküler veya sitogenetik anomali varl›¤›d›r. Bu anomaliler rastgele olarak ortaya ç›kmazlar ve dikkate de¤er bir prognostik öneme sahip olduklar› bilinir. Sitogenetik anomalilerin varl›¤› iki farkl› düzeyde tan›mlanabilir. Birinci düzey, hücrelerdeki DNA miktar›n›n anormal olmas›d›r. Bu durum DNA anöploidisi olarak adland›r›l›r ve ak›m sitometre (flow cytometry) yard›m›yla her bir hücreye düflen DNA miktar› belirlenerek (DNA indeksi) kolayca ölçülebilir. Hiperdiploidi (hücre içinde fazla say›da kromozom bulunmas›, DNA indeksinin 1.0’›n üzerinde olmas›) çocuklarda daha s›kt›r ve indeksin 1.15’in üzerinde oldu¤u hasta grubunun prognozu daha iyidir. Hipodiploidi ise daha nadirdir. Ço¤u olguda hücresel DNA içeri¤i normaldir. Fakat bu hastalarda karyotip veya moleküler incelemelerde s›kl›kla yap›sal bir anomali saptan›r. Sitogenetik anomalilerin ço¤u proto-onkojen, aktif kinaz veya transkripsiyon faktörlerinin mutasyonu veya translo- PLAZMA HÜCRES‹ BOZUKLUKLARI 26 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm ltm›fl befl yafl›nda bir erkek hasta 1 ayd›r devam eden Ave zorlama sonucunda ortaya ç›kan bel a¤r›s› yak›n- mas› ile baflvurmufltur. ‹stirahat etmesine ve a¤r› kesici almas›na ra¤men a¤r›s› geçmemifltir. Geçmiflte de bu tip bel a¤r›lar› olmufl olan hasta genel sa¤l›k durumunun iyi oldu¤unu belirtmifltir. Fizik muayenesinde nörolojik bulgu saptanmayan hasta halsizli¤inin artt›¤›n› ve bunu ilerleyen yafl›na ba¤lad›¤›n› ifade etmifltir. Konjunktivalarda solukluk d›fl›nda muayene bulgular› normaldir. Tam kan say›m›: Hematokrit - %31/Hemoglobin - 10.1 g/dL MCV - 90 fL MCH - 32 pg MCHC - 31 g/dL Lökosit say›s› - 85,00/μL Trombosit say›s› - 230,000/μL Lökosit formülü - normal Sorular • YAYMA MORFOLOJ‹S‹ Normokromik, normositik eritrositler, belirgin rulo oluflumu ve lam üzerinde belli belirsiz mavimsi arka plan. Plazma hücreleri B lenfosit hücre dizisinin en son farkl›laflm›fl hücreleridir. Bu hücrelerin bütün enerjilerini ve sentez kapasitelerini tek bir antikor proteinini üretmeye yönlendirmifl olan hücresel fabrikalar olduklar› düflünülmektedir. Plazma hücreleri normalde bölünme yetene¤ine sahip de¤ildir ve olas›l›kla birkaç haftay› aflmayan nispeten s›n›rl› bir yaflam süreleri vard›r. Bu hücreler yo¤un olarak lenf dü¤ümlerinin medüller kordonlar›nda ve daha aza olarak kemik ili¤inde geliflirler. Farkl› morfolojileri sayesinde kemik ili¤inde kolayl›kla tespit edilebilirler (fiekil 26-1). • Bu olgunun hangi özellikleri onu rutin bir bel a¤r›s› de¤erlendirmesinin d›fl›na tafl›r? • Baflka hangi de¤erlendirmelerin yap›lmas› endikedir? Bazen plazma hücresi diskrazileri olarak da adland›r›lan plazma hücresi bozukluklar› terimi önemi bilinmeyen monoklonal gammopati (ÖBMG), Waldenström makroglobulinemisi (WM), amiloidoz ve multipl miyelom (MM) gibi çeflitli hastal›klar› kapsar. Plazma hücrelerinin en s›k görülen malinitesi, kemik ili¤inde geliflerek osteolitik lezyonlara yol açan ve kan ve idrar belirtilerine yans›yan monoklonal immunglobulin bileflenleri üreten malin hücrelerin bulundu¤u multipl miyelomdur. 320 K I S I M II / L Ö K O S ‹ T B O Z U K L U K L A R I Antijen reseptörü-immunglobulin Antijen B lenfosit Özgül antijen tarafından uyarılma Çoğalma Bellek B hücreleri Plazma hücresi Eksantrik çekirdek, kümelenmiş kromatin Belirgin Golgi cisimciği Bazofilik sitoplazma olarak da adland›r›l›r) olarak ortaya ç›kan tek bir antikoru afl›r› miktarlarda üreten bir plazma hücresi klonunun “birikmesi” ile seyreder. Multipl miyelom (MM) esas olarak öncüllerin afl›r› ço¤almas›ndan çok olgun hücrelerin apoptotik uyar›lara yan›t vermeyerek ölmemesi sonucunda ortaya ç›kar. Klinik olarak tespit edilebilecek düzeyde M proteini üretilebilmesi için yaklafl›k 1 milyar (109) plazma hücresinin birikmesi gerekir. Hastal›¤›n daha geç dönemlerinde görülen ikincil mutasyonlar kemoresistans ve IL-6’dan ba¤›ms›z tümör ço¤almas›ndan sorumludur. En önemli olanlar› kromozom 13’deki ras onkojeni ve p53 mutasyonlar›d›r. Farelerin kullan›ld›¤› hayvan modellerinde ve insanlarda görülen hastal›kta da gösterildi¤i üzere, klonal plazma hücreleri tercihen kemiklerde geliflirler. MM’daki kemik hastal›¤›n›n nedeni klonal plazma hücrelerinin neden oldu¤u bölgesel osteoklast etkinleflmesidir (fiekil 26-2A). Bu olay IL-1β, tümör nekroz faktör-α, IL-6 gibi kemokinlerin ve en önemlisi makrofaj enflamatuar protein (MIP) -1α ve -1β üretimi ile Çözünebilir antikor üretimi fiEK‹L 26–1. Plazma hücresi farkl›laflmas› ve morfolojisi. Olgun B lenfositleri yüzeylerinde özgül antijen için reseptör olarak görev yapan bir antikor eksprese ederler. Bu antikorla karfl›laflt›klar› zaman uyar›larak ço¤almaya ve farkl›laflmaya bafllarlar, bu da bellek B hücresi ve plazma hücresi oluflumuyla sonuçlan›r. Plazma hücresi ayn› antikoru büyük miktarlarda üretmek ve salg›lamak üzere özelleflmifltir. G PLAZMA HÜCRES‹ BOZUKLUKLARININ B‹YOLOJ‹S‹ Spesifik antijen taraf›ndan uyar›ld›ktan sonra, germinal merkezlerdeki B hücreleri farkl›laflmaya bafllayarak uzun ömürlü B hücrelerini ve plazma hücrelerini meydana getirirler (Bkz. 20. Bölüm). Daha sonra kemik ili¤ine göç eden plazma hücresinin ço¤almas› durur ve bafllang›çta B hücresinin yüzeyinde yerleflmifl olan antikor büyük miktarlarda üretilmeye bafllan›r (bir hücre bir gün içinde 1 ng veya daha fazla antikor üretir). Normal plazma hücresi yaln›zca birkaç hafta veya birkaç ay yaflar. Plazma hücrelerinde apoptozun düzenlenmesinde iki hücresel maddenin anahtar rol oynad›¤› gösterilmifltir. Bunlar bcl-2 mitokondriyal protein ailesi (bcl-2, bcl-XL ve mcl-1) ve interlökin-[IL]-6’d›r. Mitokondri membran›ndaki bcl-2 ve mcl-1 ekspresyonu düzeyi plazma hücresinin apoptotik uyar›lara yan›t›n› belirler, IL-6 ise bcl-2 etkinli¤inin önemli bir düzenleyicisidir. O yüzden, bir antikorun normal üretiminin sürdürülebilmesi için programlanm›fl B hücresi öncüllerinden yeni plazma hücrelerinin oluflturulmas› gerekir. Plazma hücresi malinitelerinin geliflimi apoptoz kayb› ile belirlenir ve böylece plazmada Mkomponenti (monoklonal immunglobulin veya M-proteini fiEK‹L 26–2. Kemik ili¤indeki osteoklastlar ve diffüz plazma hücresi infiltrasyonu. A: Osteoklast (bir megakaryositin tipik sitoplazmas›n›n bulunmad›¤› çok çekirdekli bir hücre). B: Bir miyelom hastas›n›n kemik ili¤indeki diffüz plazma hücresi infiltrasyonu (kemik ili¤i aspirat›; Wright boyamas›) MONOS‹TMAKROFAJ BOZUKLUKLARI 27 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm ›rk befl yafl›nda bir erkek hasta buzda kay›p düfltük- Kten sonra femur boynunda meydana gelen patolojik k›r›k nedeniyle kendisini tedavi eden ortopedi uzman› taraf›ndan sevk edilmifltir. K›r›k olufltu¤unda çekilen röntgen filmlerinde uzun kemiklerin uç k›s›mlar›nda ters bir Erlenmeyer tüpüne benzeyen bir anomali görülmektedir. Aflkenazi Musevisi olan ve ailevi bir hastal›k öyküsü vermeyen hasta di¤er yönlerden sa¤l›¤›n›n iyi oldu¤unu ifade etmifltir. Fizik muayenede, büyümüfl olan dalak kaburga kavsinin birkaç santim alt›nda ele gelmekte olup, hepato- Monosit-makrofaj sistemini oluflturan olgun hücreler fagosit ve antijen sunucu hücre olarak görev yaparlar. Monosit/makrofaj dizisinin bozukluklar› oldukça heterojen olup, Langerhans hücreli histiositoz, reaktif histiositoz ve lizozomal depo hastal›klar› gibi “benign” durumlar›n yan› s›ra monositik ve histiositik malign hastal›klar› da kapsarlar. Bu hastal›klar isimlendirilirken, “histiosit” terimi dokularda yerleflmifl fagositik hücreleri tarif etmek üzere “makrofaj” teriminin yerine kullan›lm›flt›r. Doku makrofaj›n›n morfolojik görünümü bu hastal›klar›n ay›r›c› tan›s›nda anahtar rol oynar. Örne¤in, reaktif histiositoz monositoz ve makrofajlar›n enfeksiyona karfl› geliflen konak savunmas› çerçevesinde dokularda normal olarak oluflturduklar›na benzer belirgin bir granülomatöz reaksiyon ile tan›mlan›r. Depo hastal›klar› karbonhidrat ve lipid y›k›m›n- megali de saptanm›flt›r. Di¤er muayene bulgular› normaldir. Trombosit say›s›ndaki orta dereceli azalma (80,000/μL) d›fl›nda tam kan say›m› da normaldir. Sorular • Bu s›n›rl› miktardaki bilgi akla hangi tan›y› getirmektedir? • Hastan›n de¤erlendirilmesi için baflka hangi incelemelerin yap›lmas› gerekir? dan sorumlu baz› genetik enzim eksikliklerinin sonucunda ortaya ç›karlar. Bu enzim eksiklikleri olas›l›kla vücuttaki bütün hücreleri etkilemelerine ra¤men, karakteristik anomali y›k›lan hücresel art›klar›n doku makrofajlar›nda birikmesidir. Doku makrofajlar›n›n primer maligniteleri oldukça nadirdir; bu malignitelerin ay›rt ettirici özelli¤i kemik ili¤i ve dokular›n eritrofagositik histiositler taraf›ndan istila edilmesidir. G NORMAL MONOS‹T-MAKROFAJ S‹STEM‹ Di¤er hematopoetik hücre serilerinde oldu¤u gibi, monositmakrofaj hücre dizisi de ortak hematopoetik kök hücreden köken al›r. Dolafl›ma kat›lacak olgun monositlerin oluflmas›n› sa¤layan hücre farkl›laflmas› ve olgunlaflmas› granülo- B Ö L Ü M 27 / M O N O S ‹ T - M A K R O F A J B O Z U K L U K L A R I Fagositoz ve Bakterilerin Ortadan Kald›r›lmas› Monosit ve makrofajlar granülositlerle birlikte bakterileri aktif bir flekilde fagosite ederler. Etkinleflmifl hücreler içlerina ald›klar› bakterileri süpreoksit oluflturarak imha edebilirler. Monosit ve makrofajlar ile nötrofiller karfl›laflt›r›ld›¤› zaman, antimikrobiyal yetileri aras›nda benzer ve farkl› yönler T HÜCRESİ FAGOSİTOZ CD3 ANTİJEN D8 SUNUMU I C C MH II C MH 4 CD2 CD sit-makrofaj koloni uyar›c› faktör (GM-CSF), granülosit koloni uyar›c› faktör (G-CSF) ve monositik koloni uyar›c› faktörün (M-CSF) kontrolü alt›ndad›r. Fenotipik özelliklerine göre kanda iki farkl› monosit kategorisi saptan›r. Bütün monositler CD14 eksprese ederler ve büyük ço¤unlu¤u CD16- özelli¤i tafl›r, %10’u daha olgundur ve CD16+ ile birlikte s›n›f II majör histokompatibilite kompleksi (MHC) ve CCR2 ile CX3CL1 gibi adhezyon molekülleri eksprese ederler (bkz. 16. Bölümde, Kemokinler ve reseptörleri) Bu “olgun” monositler interlökin [IL] -1, IL-6, tümör nekroz faktör [TNF]-α ve IL-12 gibi proenflamatuar sitokinler üretirler. Etkinleflmifl monositler doku faktörü eksprese ederek ve P-selektin glikoprotein ligand-1 (PSGL-1) arac›l›¤›yla etkinleflmifl trombositlere ba¤lanarak p›ht›laflmada ve enflamasyon bölgelerinde fibrin birikmesinde rol oynarlar (bkz. 28. Bölüm). Monositler dokulara göç ederek doku makrofajlar›na/histiositlere dönüflürler ve çeflitli dokulardaki farkl› morfolojilerine göre adland›r›l›rlar. Bu hücreler sonradan alveoler makrofaj, hepatik Kupffer hücresi, dermal Langerhans hücresi ve kemik ili¤i retiküloendotelial hücresi gibi isimler al›rlar. Bu doku makrfajlar› farkl› membran reseptörlerine sahiptir. Toll-like reseptör olarak da adland›rl›lan tan›ma reseptörleri, patojen-iliflkili molekül yap›lar› (pathogen-associated molecular patterns-PAMP) tan›yabilirler. Monosit Fc reseptörleri (ayr›ca bkz. 17. Bölüm) immunglobulin moleküllerinin Fc parças› ile etkileflirler; en iyi tan›mlanm›fl olanlar› IgG reseptörü FcγRI (CD64), II (CD32) ve III’tür (CD16). Monosit reseptörleri immunglobulin (Ig) affiniteleri ve sinyal iletimi aç›s›ndan farkl›l›k gösterirler. Buda Fc reseptörüne ba¤lanma, monositlerin immunkompleksleri ve opsonize edilmifl partikül ve patojenleri tan›mas›n› sa¤lar. Monositlerin üzerindeki komplement reseptörleri CR1 (CD35) ve CR3 (CD11b/CD18), s›ras›yla opsonize edilmifl patojenlerin üzerinde sabitlenmifl C3b/C4b ve C3b komplekslerine ba¤lan›rlar. Monositler patojenlerin üzerindeki mannoz oligosakaridlerini tan›yan mannoz reseptörleri arac›l›¤›yla di¤er komplement yollar› ile de iliflki içindedirler. Di¤er önemli reseptörler, bakteriyel lipopolisakaridlere ve lipoprotein ve aterosklerotik plaklardaki kolestereole yönelik “çöpçü” reseptörler; γ-interferon, M-CSF ve TNF-α’ya yönelik sitokin reseptörleri; ve transferrin reseptörüdür (CD71). Yukar›da sözü geçen reseptörleri kullanan monosit-makrofaj sisteminin bafll›ca 4 ifllevi flunlard›r: bakteri fagositozu ve imhas›, ba¤›fl›kl›k reaksiyonunu bafllatmak üzere T lenfositlere antijen sunumu, enflamatuar yan›t›n ayarlanmas› ve monositlerin p›ht› yap›s›na dahil edilmesi (fibrinolizde rol oynarlar). Yaln›zca ilk 3 ifllev klinik hastal›k tablolar›yla birlikte oldu¤undan, burada onlar tart›fl›lacakt›r. 335 IL-1 TNF GM-CSF M-CSF IL-8 MONOSİT/ MAKROFAJ IL-2 IL-3 IL-4 IL-5 İnterferon B HÜCRELERİ fiEK‹L 27–1. Monosit-makrofaj ifllevi. Normal monosit/makrofaj, fagositoz (patojenlerin ortadan kald›r›lmas›) ve tam bir ba¤›fl›kl›k yan›t›n›n oluflmas›n› sa¤lamak üzere sindirilmifl antijeni T hücrelerine sunma yetisine sahiptir. Monositler T hücre yan›t›n› uyarmak ve genel bir enflamatuar yan›t› teflvik etmek üzere çeflitli sitokinler salarlar. bulundu¤u görülür. Örne¤in, dokuda yerleflmifl makrofajlarda dolafl›mdaki bir nötrofil veya monositten çok daha az miyeloperoksidaz bulunur. Bu farklar k›smen baz› enfeksiyonlar›n klinik belirtilerinden sorumludur. Tüberküloz gibi belirli enfeksiyonlarda görülen granülom oluflumu doku makrofaj›n›n mikobakteriyi yok etmeyi baflaramad›¤›n› gösterir. Kronik granülomatöz hastal›¤› olan bireylerin monosit-makrofajlar›nda genetik bir süperoksit oluflturma bozuklu¤u vard›r. Monosit–Makrofajlar ve Ba¤›fl›kl›k Sistemi Monositker ve doku makrofajlar› do¤ufltan ve edinilmifl ba¤›fl›kl›k sisteminde anahtar rol oynarlar. Bu hücreler antijenleri ifllemden geçirerek karmafl›k bir süreç sonunda T lenfositlerine sunarlar (fiekil 27-1). Antijen sunumu makrofajlar›n ve T hücrelerinin paylaflt›¤› bir özellik olan s›n›f I ve s›n›f II MHC molekülü ekspresyonu ile ba¤lant›l›d›r. S›n›f I MHC molekülleri CD8 T hücre etkileflimleri ile iliflkili iken, s›n›f II molekülleri CD4 T hücre etkileflimlerinde rol oynarlar (bkz. 20.bölüm). Patojenin tipine ve salg›lanan sitokin dengesine ba¤l› olarak, makrofajlar ve dendritik hücreler 2 tip T hücre yan›t› ortaya ç›karabilirler. TH1 yan›t› IL-2, γ-interferon uyar›s› ve TNF-α sal›nmas› ile iliflkilidir ve bu da hücresel sitotoksisite efektörlerinin etkinleflmesi ile sonuçlan›r. TH2 yan›t› ise genelde humoral yan›tlar› tetikleyen bir IL-4, IL-5, IL-10 ve IL-13 sekresyonu ile iliflkilidir. III. KISIM Hemostaz Bozukluklar› NORMAL HEMOSTAZ 28 Normal hemostaz en iyi bafll›ca bileflenlerine göre (damar duvar›, trombosit ifllevi, p›ht›laflma yolu ve p›ht› inhibisyonu/lizis) kavramsallaflt›r›l›r. Bu bileflenler kanaman›n uzamas›n› ve tromboz geliflimini önlemek amac›yla birlikte çal›fl›rlar. Damar endotelinin zedelenmesi p›ht› oluflumunun güçlü bir uyar›c›s›d›r. Hücresel ve protein bileflenler taraf›ndan gerçeklefltirilen bölgesel bir süreç olan hemostaz damarsal devaml›l›ktaki kesintinin giderilmesi, kan kayb›n›n s›n›rlanmas› ve yara iyileflmesi sürecinin bafllamas› için gereklidir. Patolojik tromboz oluflumu ile sonuçlanacak kadar güçlü bir yan›t›n önlenebilmesi için, sa¤lam endotel hücrelerinin p›ht›laflma önleyici özelli¤i, dolafl›mda etkinleflmifl p›ht›laflma faktörlerinin inhibitörlerinin bulunmas› ve bölgesel fibrinolitik enzimler gibi karfl› denge sa¤lay›c› mekanizmalar›n varl›¤› gerekir. Ço¤u hemostaz anomalisi bu p›ht›laflma sürecinde yer alan bir veya daha fazla ad›mdaki bozukluklar›n sonucunda ortaya ç›kar. O yüzden hemostaz fizyolojisinin anlafl›lmas› önemlidir. hiptir. Endotel hücreleri damar bütünlü¤ünün bozuldu¤u bölgelerde trombosit adezyonunun önemli bir kofaktörü olarak görev yapan von Willebrand faktörünün de (vWF) bafll›ca kayna¤›d›r. Bir yaralanma bölgesine komflu olan normal endotel hücreleri ayn› zamanda p›ht› oluflumunun s›n›rland›rlmas› aç›s›ndan da çok önemlidir. Mikroçevredeki trombin normal endotel hücrelerinin prostasiklin üretimini belirgin olarak art›rmalar›na neden olur; prostasiklin ise trombosit aktivasyonunu ve agregasyonunu önler. Trombin ayn› zamanda endotel hücresindeki trombomoduline ba¤lan›r; trombomodulin protein C’yi aktive ederek trombin oluflumunu azalt›r. Küçük damarlarda bol miktarda trombomodulin bulundu¤undan, bu ifllev mikrodamarlar›n bütünlü¤ü aç›s›ndan kritik önemde olabilir. Son olarak, bafll›ca fizyolojik fibrinolitik enzim olan doku plazminojen aktivatörünün (t-PA) en önemli kayna¤› endotel hücreleridir. G DAMAR DUVARI G TROMBOS‹T ‹fiLEV‹ Damar duvar›n›n içini kaplayan sa¤lam endotel tabakas› p›ht› oluflumunun önlenmesinde çok önemli bir rol oynar. Bu yap› öncelikle dolafl›mdaki trombositlerle yüksek trombojenik özellikli subendotelial ba¤ dokusu aras›nda bir bariyer görevi yapar. Ayr›ca, endotel hücreleri metabolik etkinlikleriyle kan ak›m›n›n, trombosit agregasyonunun ve p›ht›laflma yolunun düzenlenmesinde rol oynarlar. Düz kas gevflemesi ve damar genifllemesi aç›s›ndan önem tafl›yan nitrik oksit ve prostasiklinin bafll›ca üretim yeri endotel hücreleridir. Endotel hücre yüzeyinin zedelenmesi afl›r› bir kas kontraksiyonuna ve damar spazm›na yol açar. Bu durum kan kayb›n› durdurmaya yönelik etkili bir reflekstir ve trombus oluflumuna zemin haz›rlar. Zarar görmüfl endotel hücreleri trombosit adezyonunu, aktivasyonu ve agregasyonunu uyarabilme özelli¤ine sa- Dolafl›mda bulunan normal trombositler uzun ekseni 2-4 μm ve hacmi 5-12 fL olan uzunca bir diske benzerler. Onlar asl›nda megakaryosit sitoplazmas›n›n parçalar›d›r. Çekirdekleri olmamas›na ra¤men, sitoplazmalar›nda aerobik metabolizmay› sa¤layan mitokondriler, anaerobik glikoliz için glikojen depolar› ve içerikleri p›ht›laflma aç›s›ndan önem tafl›yan spesifik granüller bulunur (fiekil 28-1). Trombosit hacminin neredeyse %20’si granüllerden oluflurken, içindeki proteinlerin %25’ini trombosit kontraksiyonu için gereken aktin ve myosin oluflturur. Trombositler hücre bazl› bir hemostaz ortam› sa¤larlar. Dolafl›mdaki trombositler hasar görmüfl bir damardaki subendotelial dokuyla temas ettikleri zaman, integrin reseptörü GPIa/IIa arac›l›¤›yla a盤a ç›km›fl olan kollajene ve ikinci bir 342 K I S I M I1I / H E M O S T A Z B O Z U K L U K L A R I Mikrotübüller α-granule Glikojen Yoğun granül Mitokondri Aktivasyon ADP salınması TxA2 Trombin Trombosit p›ht›s› Trombosit Kollajen Trombosit Adezyon Fibrinojen Monosit P-selektin Trombosit Agregasyon fiEK‹L 28–1. Trombosit adezyonu, aktivasyonu ve agregasyonu. Trombosit adezyonu ve aktivasyonu s›ras›nda trombosit önce psödopod uzant›lar› gelifltirerek fleklini de¤ifltirir, sonra intraselüler granül içeri¤ini hücre d›fl›na boflaltarak dolafl›mdaki trombositleri p›ht›da toplanmalar› için uyar›r. Yaralanma bölgesinde trombosit trombusu oluflumu, trombosit adezyonunu ve agregasyonunu gerektirir. Trombositin GPIa/IIa reseptörleri a盤a ç›km›fl olan kollajene direkt ba¤lan›rken, GPIb/IX-V ve GPIIb/IIIa reseptörleri subendotelial dokuya tutunabilmek için von Willebrand faktörü (vWF) ile etkileflirler. Agregasyon GPIIb/IIIa reseptörü ile zorunlu kofaktörü fibrinojeni de gerektirir. Aktivasyon ile birlikte eksprese edilen α-granül reseptörü Pselektin monosit ve nötrofilleri trombositlere ba¤lar ve onlar› fibrinden oluflan p›ht›n›n içine al›rlar. reseptör GPIb/IX-V arac›l›¤›yla kollajene ba¤l› vWF’a tutunurlar. Trombositler vWF’ye ba¤land›kdan sonra, hasar görümüfl yüzey üzerinde yuvarlanmaya ve kaymaya bafllarlar ve psödopod uzant›lar› gelifltirerek biçim de¤ifltirirler. Bu durum, trombositlerin birbirlerinin çok yak›n›nda kalmas›na yard›m eder ve onlar›n birbirlerine tutunmas›n› ve aktivasyonunu art›r›r. GPIb/IX-V’nin vWF’e ba¤lanmas› GPIIb/IIIa reseptöründe de bir yap› de¤iflikli¤ine neden olur, bu da vWF’ye daha sa¤lam tutunulmas› ile sonuçlan›r. Trombositler trombin taraf›ndan da aktive edilirler. Trombosit GPIb’si, membranla iliflkili reseptörler – GPV ve PAR (protease activated receptor) – arac›l›¤›yla bu reaksiyonun kofaktörü olarak görev yapar. Böylece, büyümekte olan trombosit t›kac›na daha fazla trombosit toplanmas›na yard›m eder. Kollajen de trombosit adezyonu ve agregasyonuna katk› sa¤lar. Kollajen GPIa/IIa reseptörü arac›l›¤›yla trombositleri bir bölgeye toplarken, GPVI reseptörü arac›l›¤›yla ikinci bir bölgedeki trombositleri aktiflefltirir. GPVI’nin kollajene ba¤lanmas›, intraselüler kinaz ailesi protein (örn. HSI [hematopoietic-lineage cell-specific protein -1]) sinyallerinin oluflmuna yol açar. GPIIb/IIIa, GPIb/IX-V ve GPIa/IIa eksikli¤i olan hastalarda önemli bir hemostaz bozuklu¤unun olmas›, bu adezyon ve aktivasyon reseptörlerinin klinik önemini göstermektedir. Trombosit adezyonu kan›n ak›m h›z›ndan da (endotel yüzeyi üzerindeki kan ak›m h›z›) etkilenir. Mikrodamarlar için tipik olan düflük ak›m h›zlar›nda (< 1,000 sn-1) trombositlerin aktivasyon ve fibrinojene ba¤lanmalar› için yaln›zca GPIIb/IIIa reseptörü yeterlidir. Buna karfl›l›k, arter sistemindeki gibi çok yüksek ak›m h›zlar›nda (> 10,000 sn-1) adezyon ve agregasyona esas olarak GPIb/IX-V arac›l›k eder. Orta düzeydeki kayma h›zlar›nda her iki yol da etkindir, trombosit aktivasyonu gerekir ve fibronektin önemli bir rol oynar. Trombositlerin birbirlerine ilk tutunmalar›, laboratuvarda trombositlerin plazmadaki agregasyonu gibi ölçülebilir. ‹n vitro agregasyonun ilk dalgas› geri dönüfllüdür ve agregasyon uyar›s› epinefrin ya da düflük adenozin 5’-difosfat (ADP) dozlar›nda görüldü¤ü gibi zay›fsa, ancak k›sa bir süre (1-2 dakikadan az) devam eder. Yüksek dozda ADP, trombin ve tromboksan A2 (araflidonik asit uyar›s› arac›l›¤›yla) trombosit agregasyonunu daha güçlü bir flekilde uyar›r, bu da ikinci ve geri dönüflsüz bir agregasyon dalgas›yla sonuçlan›r. Bu ikinci dalga trombosit degranülasyonu ve yo¤un granül içeri¤inin (ADP ve serotonin), α-granül içeri¤inin (trombosit faktör 4 ve β -tromboglobulin) sal›nmas› ve trombosit siklooksijenaz yolu üzerinden (COX-1) daha fazla tromboksan A2 oluflturulmas› ile iliflkilidir (Tablo 28-1). ADP, trombositleri G proteini ile ba¤lant›l› P2Y12 reseptörü ve GPIIb/IIIa üzerinden aktive ederek trombositlerin birbirlerine tutunmas›n› kararl› hale getirir. Aktive trombositler, p›ht›laflma faktörü V, XI ve VII’ye spesifik yüzey reseptörleri eksprese ederek; faktör IXa ve Xa ve VIII-vWF kompleksini ba¤layarak; ve yüzeyinde negatif yüklü fosfolipid fosfatidilserini eksprese ederek trombin oluflumunu kolaylaflt›ran bir yüzey meydana getirir. Trombosit üzerindeki bu trombin üretimi p›ht›ya daha fazla aktifleflmifl trombosit toplar ve fibrinojenin fibrine dönüflmesini uyararak trombosit agregat› ve fibrinden meydana gelen bir p›ht›n›n oluflmas›n› sa¤lar. Trombin, büyük vWF multimerlerini daha küçük parçalara ay›ran bir proteaz olan ADAMTS13’ün proteolizine yol açmak suretiyle trombosit agregasyonunu dolayl› olarak da destekler. Büyük miktarlarda vWF multimerinin bulunmas› GPIb/IX-V ba¤lanmas›n› art›r›r. Patolojik p›ht› oluflumuyla sonuçlanan abart›l› trombosit agregasyonu, komflu endotel hücrelerinden t-PA, prostasiklin ve nitrik oksit sal›nmas›, trombin etkinli¤inin dolafl›mdaki antitrombin taraf›ndan ortadan kald›r›lmas› ve ADP’nin membrana ba¤l› bir ADPaz taraf›ndan y›k›lmas› gibi mekanizmalarla do¤al yollardan önlenir. Trombosit degranülasyonu s›ras›nda baflka maddeler de sal›n›r (bkz. fiekil 28-1). ADP ve serotoninin yan› s›ra, yo- KANAMA BOZUKLUKLARINA KL‹N‹K YAKLAfiIM Klinik uygulamada kanama e¤ilimli veya afl›r› kanamal› hastalara s›k rastlan›r. De¤erlendirme s›ras›nda hasta öyküsünün ve fizik muayenenin bafll›ca unsurlar›n›n tespit edilmesi ve bunlar›n laboratuvar sonuçlar› ve tedavi seçenekleri ile bütünlefltirilmesi gerekir. De¤erlendirme s›kl›kla baflka bir hastal›¤›n tan›s›n›n veya tedavisinin bir parças›n› (örn. cerrahi ifllem s›ras›nda veya sonras›nda afl›r› kanamas› olan veya sistemik bir hastal›¤›n bir parças› olarak koagülopati geliflen bir hasta) oluflturur. O yüzden, kanama bozukluklar›na baflar›l› bir flekilde tan› koyulabilmesi büyük ölçüde hasta bafl›nda klinisyen hekiminin yetene¤ine ba¤l›d›r. G KL‹N‹K DE⁄ERLEND‹RME Baz› hastal›klarla kanama anomalileri aras›nda bir ba¤lant› bulundu¤undan dolay›, hastan›n klinik durumu tan›ya yönelik önemli bilgiler sa¤layabilir. Bu ba¤lant›lar› ayd›nlatabilmesi için klinisyen hekiminin flu verileri toplamas› gerekir: • Kim: Hastan›n yafl›, cinsiyeti, ›rk› ve ailevi anormal kanama öyküsüne iliflkin bilgiler önemlidir. • Ne zaman: Herhangi bir hastal›kla, travmayla, cerrahi giriflimle veya ilaç kullan›m› ile iliflki sorgulanmal›d›r. Ayr›ca, kanaman›n bafllama zaman› ve seyri ile ilgili ayr›nt›lar da önemlidir. • Nerede: Kanama bölgeleri (deri, mukus membranlar, gastrointestinal sistem, solid organ, eklem, kas) tespit edilmelidir. • Ne: Kanaman›n fiziksel özellikleri (özellikle petefliyal [kapiller] kanamalarla purpura, ekimoz ve hematom gibi daha büyük damarlardan kaynaklanan kanamalar ay›rt edilmelidir) tespit edilmelidir. Bu verilere dayan›larak kanama bozuklu¤unun sebebinin anlafl›lmas› mümkün olur. Hematolojik bir malinitesi olan veya yüksek dozlu kemoterapi uygulanan hastalar a¤›r trombositopeni ve mukozal kanama riski alt›ndad›r. Trombosit ifllev bozukluklar› da mukozal kanamalara neden olabilir 29 (örn. edinsel von Willebrand hastal›¤› [vWH] ve esansiyel trombositemi). Buna karfl›l›k, varfarin kullanan hastalarda K vitaminine ba¤›ml› faktörlerin üretiminde bir bozukluk bulunmas› beklenir. Karaci¤er hastal›¤› olan kiflilerde multifaktöriyel bir eksiklik durumu ve bazen de fibrinojen yap›s›nda ve ifllevinde bozukluk geliflme riski vard›r. Son olarak, a¤›r sepsis bulunan hastalarda bütün p›ht›laflma faktörlerini etkileyen bir tüketim koagülopatisi geliflebilir. Konjenital koagülopatilerin saptanmas› konusuna gelince, komplike eden herhangi bir hastal›¤›n ve antikoagülan ilaç kullan›m›n›n söz konusu olmamas› hekimin dikkatini kal›t›msal bir bozuklu¤a çekebilir. Bu durumda, tan›ya götüren bafll›ca ipuçlar› hastan›n yafl›, cinsiyeti, ›rk›, aile öyküsü ve kanaman›n bafllang›c›na ve seyrine ait özelliklerdir. G LABORATUVAR ‹NCELEMELER‹ P›ht›laflma yolaklar›n›n de¤erlendirilmesini sa¤layan çeflitli laboratuvar testleri vard›r. Bunlardan baz›lar› (örne¤in. trombosit ifllevleri ile ilgili olanlar) bir hematologun uzmanl›¤›n› ve bir referans laboratuvar›n›n varl›¤›n› gerektirirler. Di¤erleri ise rutin laboratuvar ortam›nda yap›labilirler. Bir p›ht›laflma bozuklu¤unu de¤erlendiren her hekimin rutin testleri kullanmay› bilmesi gerekir (Tablo 29-1). Bu testler trombosit say›s›, kanama zaman› (KZ), tam kan trombosit fonksiyon analizi (platelet function analysis- PFA), protrombin zaman› (PZ), aktive parsiyel tromboplastin zaman› (aPTZ), trombin zaman› (TZ), spesifik faktör ve faktör inhibitörü testleri (kar›flt›rma incelemeleri dahil), fibrinojen konsantrasyonu ve y›k›m ürünleri ve trombolizi düzenleyen proteinlerin (örn. α2-antiplazmin) düzeylerinin tayinidir. Trombosit Say›s› Optik veya impedans yöntemleri kullanan modern hücre say›m› cihazlar› çok düflük olsa bile trombosit say›s›n› do¤ru olarak belirleyebilmektedir. Hücre say›m cihazlar› a¤›r trom- 348 K I S I M I1I / H E M O S T A Z B O Z U K L U K L A R I TABLO 29-1 • Kanamay› de¤erlendirmeye yönelik rutin p›ht›laflma testleri Test Normal De¤erlera Trombosit say›s› Kanama zaman› (KZ) (template) PFA-100 (kollajen/epinefrin) PFA-100 (kollajen/ADP) Protrombin zaman› (PZ) Uluslar aras› normallefltirilmifl oran (INR) Parsiyel tromboplastin zaman› (aPTZ) Trombin zaman› (TZ) Fibrinojen testi Sa¤l›kl› bireyler A¤›r hastal›¤› olan bireyler Fibrin/fibrinojen parçac›klar› Lateks aglütinasyon D-dimer testi α2-antiplazmin düzeyi 150,000-450,000/μL 3-8 dak 82-150 sn 60-100 sn 10-14 sn 0.80-1.30 22-35 sn 9-25 sn 200-400 mg/dL 400-800 mg/dL 0-1+ (<10 μg/mL) <2.5 μg/mL %80- 120 aTablo 29-1’deki referans aral›klar›n›n üretici ya da tek bir kurum taraf›ndan tayin edilmifl oldu¤una dikkat ediniz. Bütün laboratuvarlar kendi referans aral›klar›n› oluflturmal›d›r. bositopeniyi do¤rulamak için immunolojik tekniklerden de yararlan›rlar. Trombosit say›s› Wright boyas› ile boyanm›fl periferik kan yaymas› incelelenerek de tahmin edilebilir. Normalde, her 20 eritrosite karfl›l›k 1 trombosit görülür (fiekil 291). Trombosit say›s› 20,000/μL’nin alt›nda oldu¤unda mikroskopide büyük büyütme alt›nda bir tane trombositin bile saptanmas› zor olabilir. Tam kanda normal trombosit say›s› 150,000-450,000/μL aras›nda olmal›d›r. Örnekte iyi antikoagülasyon sa¤lanmamas›na ba¤l› geliflen trombosit agregasyonu ve p›ht›laflma nedeniyle ya da daha nadir olarak etilendiamintetraasetik asite (EDTA) duyarl› bir antikorun trombosit aglutinasyonuna ve fiEK‹L 29–1. Normal kan yaymas›. Rutin kan yaymas›nda trombositler 2-4 μm büyüklü¤ünde, az say›da granül içeren çekirdeksiz hücreler olarak görülebilirler. Trombosit say›s› normalse (150,000- 450,000/μL), her 20 eritrosite karfl›l›k 1-2 trombositin görülebilmesi gerekir. fiEK‹L 29–2. Periferik kan yaymas›nda trombosit kümeleflmesi. Trombositopeninin do¤rulanmas› için EDTA ile antikoagüle edilmifl örnekten haz›rlanan kan yaymas›n›n mikroskopik incelemesinde trombosit agregatlar›n›n olufltu¤u görülmektedir. Daha sonra heparinle antikoagüle edilmifl kanda trombosit say›s›n›n normal oldu¤unun ve agregat bulunmad›¤›n›n görülmesi, bu laboratuvar hatas›na EDTA’ya ba¤›ml› bir antikorun neden oldu¤unu göstermektedir. trombosit satellitizmine neden olmas› sonucunda yanl›fl düflük trombosit say›lar› tespit edilebilir. Kan tüpünün p›ht› varl›¤› aç›s›ndan de¤erlendirilmesi veya boyanm›fl kan yaymas›nda lökositlerin etraf›nda trombosit agregatlar›n›n veya satellitizmin saptanmas› (fiekil 29-2 ve 29-3) genellikle bu psödotrombositopeni durumlar›n› ayd›nlat›r. Simplate Kanama Zaman› ve Trombosit Fonksiyon Analizi Kanama zaman› klinik olarak trombosit ifllevinde anlaml› bir bozukluk olup olmad›¤›n›n tespit edilmesi için kullan›l›r. Bunun için her zaman bir cihazdan (örn. Simplate) yararlan›lma- fiEK‹L 29–3. Trombosit satellitizmi. Trombositopeniyi do¤rulamak üzere haz›rlanan kan yaymas›nda nötrofillere çok say›da trombositin ba¤land›¤› görülmektedir (trombosit satellitizmi). Nadir olmas›na ra¤men bu EDTA’ya ba¤l› in vitro olgu, afl›r› trombosit aktivitesi ile seyreden hastal›¤› (sepsis, mikroanjiyopati) ve yalanc› trombosit say›s› düflüklü¤ü bulunan bireylerde görülebilir. VASKÜLER PURPURA 30 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm ›rk alt› yafl›nda bir kad›n 3 aydan uzun bir süredir Kdevam eden halsizlik ve egzersiz dispnesi yak›nmas› ile baflvurmufltur. T›bbi özgeçmiflinde burun tamponu, septal dermoplasti ve lazer uygulamas› gibi çeflitli tedaviler gerektirmifl olan, tekrarlayan burun kanamalar› öyküsü vard›r. Fizik muayenede dudaklar›nda ve parmaklar›nda solukluk ve çok say›da mavi-k›rm›z› lezyon saptanm›flt›r. Di¤er incelemelerinde d›flk›da gizli kan testi pozitifli¤i d›fl›nda önemli özellik saptanmam›flt›r. Tam kan say›m›: Hemoglobin - 7 g/dL/Hematokrit - %22 MCV - 64 fL MCH - 24 pg MCHC - 24 g/dL RDW-CW - %24 Lökosit say›s› - 65,00/μL Trombosit say›s› - 410,000/μL • YAYMA MORFOLOJ‹S‹ Mikrositik, normokromik eritrositler, belirgin anizositoz ve poikilositoz, polikromazi, nadir puro flekilli hücre. Lökosit ve trombositler normaldir. Retikülosit say›m›: %1.3 Retikülosit indeksi: <1 ‹ntrensek veya travma ya da enflamatuar de¤ifliklikler nedeniyle oluflan damar duvar› bozukluklar›, p›ht›laflma sistemi normal olmas›na ra¤men anormal kanamalara neden olabilirler. Damar bütünlü¤ünü de¤erlendirmeye yönelik özgül testler olmad›¤›ndan, damar yap›s›n› ilgilendiren anomalilerin tan›s› s›kl›kla keskin bir gözleme dayan›r. Örne¤in, dudaklarda çok say›da telanjiektazi bulunmas› herediter hemorajik telanjiektazi tan›s›n› düflündüren bir bulgudur. Trombosit say›s›, p›ht›laflma testleri, trombosit ifllevleri normal olan has- Sorular • Bu anemi nas›l tan›mlanabilir ve t›bbi öykü özgül bir etiyolojiyi düflündürmekte midir? • Anemi nedeninin do¤rulanabilmesi için baflka hangi tetkiklerin istenmesi gerekir? talarda petefli, purpura veya minör travma ya da cerrahi giriflim sonras›nda afl›r› kanama gibi belirtilerin bulunmas› da zeminde vasküler bir bozukluk bulunabilece¤i kuflkusunu uyand›rmal›d›r. G NORMAL DAMAR ‹fiLEV‹ Kan damarlar› p›ht› oluflumuna izin vermeksizin kan ak›m›nda h›zlanma ve yavafllama aras›nda kritik bir denge kurulma- B Ö L Ü M 30 / V A S K Ü L E R P U R P U R A Trombositler t-PA Heparan sülfat Endotel hücreleri Trombomodulin ADPaz PGI2 NO PGI2 NO Endotel Düz kas Düz kas lifleri 357 TABLO 30-1 • Koagulasyonu düzenleyen endotel hücre faktörleri Prokoagülan Antikoagülan Damar kontraksiyonu Endotelin Koagulasyon faktörleri üretimi Faktör C inhibitör Faktör VIII von Willebrand multimerleri Fibronektin Adezif antijen ekspresyonu Selektinler (CD62P, CD62E) PECAM-1 Integrinler (β1 ve β2) Damarsal yeniden yap›lanma Anjiopoietin-2 Trombosit inhibisyonu ADPaz Nitrit oksit Prostasiklin P›ht› inhibisyonu/lizis Heparan sülfatlar Trombomodulin Doku faktör yolu inhibitörü Plazminojen aktivatör inhibitörü-1 t-Plazminojen aktivatörü İç elastik membran fiEK‹L 30–1. Damar duvar›n›n yap›s› ve ifllevi. Damar duvar›ndaki endotel hücreleri hemostazda önemli rol oynarlar. Bu hücreler trombosit etkinleflmesini önleyen maddeler (ADPaz, prostasiklin ve nitrik oksit) salg›larlar. Ayr›ca trombomodulin, heparan sülfatlar ve doku plazminojen aktivatörü sa¤layarak p›ht› oluflumuna karfl› hareket ederler. Endotel hücrelerinden sal›nan nitrik oksit ve prostaglandin de damar tonusu aç›s›ndan önem tafl›r. Endotel hücreleri zarar gördükleri zaman nitrik oksit üretiminin durmas› nedeniyle dengelenmeden kalan düz kas kontraksiyonu vazospazma yol açabilir. s›n› sa¤larlar. fiekil 30-1’de görüldü¤ü üzere, kan damar›n›n duvar›, ifllevlerine hizmet eden organize bir yap›ya sahiptir. Kan damarlar›n›n içini kaplayan endotel hücreleri kan hücrelerinin damar d›fl›na geçiflini önleyen basit bir bariyer oluflturmaktan çok daha fazla iflleve sahiptir. Metabolik aç›dan çok aktif olan endotel hücreleri kan bileflenleri ile damar duvar› aras›ndaki etkileflime arac›l›k eden maddeler üretirler. Bunlardan prostasiklin (PGI2), nitrik oksit, heparan sülfat, doku plazminojen aktivatörü (t-PA), trombomodulin, doku faktörü yolu inhibitörü (TFPI) ve ADPaz gibi baz›lar› trombosit aktivasyonuna, agregasyonuna ve p›ht› oluflumuna karfl› yönde etki göstererek kan›n s›v› durumda kalmas›n› sa¤larken, di¤erleri travma veya kanamaya neden olan baflka bir durum söz konusu oldu¤unda kan›n p›ht›laflma özelli¤ini güçlendirmek üzere etkinlefltirilir ve konumland›r›l›rlar (Tablo 30-1). P›ht›laflmay› destekleyici ve önleyici faktörlerin temininden sorumlu önemli hücre içi organeller, çok büyük von Willebrand faktörü (vWF) multimerleri, vazokonstriktör endotelin, t-PA ve damar yeniden modellenmesinde ve enflamasyonda aktif bir protein olan anjiopoetin-2 içeren Weibel-Palade (WP) cisimcikleridir. Salg›lanan bu faktörler aras›ndaki denge hemostaz›n korunmas›na, p›ht›n›n flekillenmesine ve damar bütünlü¤ünün korunmas›na yard›m eder. Endotel hücrelerinin ifllevi hücrelerin yap›s›nda var olan destekleyici mekanizmalar ile de kontrol edilir, özellikle WP cisimciklerinin hücre membran›na ba¤lanmas›n› ve prokoagulan maddeler salmas›n› engelleyen nitrik oksit sal›n›m› önemlidir. Endotel hücrelerinin di¤er bir önemli ifllevi de, lökositlerin kandan damar duvar›na, oradan da dokulara göçünün düzenlenmesine sa¤lad›klar› katk›d›r (bkz. 16. Bölüm). Endotel hücreleri taraf›ndan eksprese edilen P-selektin lökositlerin damar duvar›na gevflek bir biçimde tutunmas›n› destekler ve yuvarlanma, marjinasyon ve göç dizisini bafllat›r. Endotel hücre faktörleri (β1 ve β2 integrinler) ile immunglobulin (Ig) benzeri reseptör PECAM-1’in de rolü vard›r. Bu moleküller enflamatuar yan›t›n bir parças› olarak hemostatik mekanizmalarla da etkileflirler. Bu enflamasyon ve hemostaz döngüsünden eritrositler de etkilenir, çünkü onlar›n yap›flkan lökositlere tutunmas› orak hücreli anemi gibi hastal›klarda damar t›kanmas›n› etkileyebilir. Endotel hücreleri, subendotelial matriks bileflenlerinin (örn. elastin, laminin, trombospondin, vWF, fibronektin ve çeflitli kollajen tipleri) üretimi de dahil olmak üzere subendotel dokusunun yap›s›n›n ve ifllevinin belirlenmesinde önemli bir rol oynarlar. Ayr›ca endotel hücreleri devaml› prostasiklin ve nitrik oksit üreterek (bu iki molekül damar duvar›na nüfuz ederek güçlü düz kas gevfletici etki gösterir) damar duvar› tonusunu da kontrol ederler. Damar Yap›s› Dolafl›m sisteminde damar yap›s› bölgeye göre de¤iflir. Ço¤u damar›n içi k›sm› devaml›l›k gösteren bir endotel tabakas› ile kapl› olmakla birlikte, karaci¤er ve dalak sinüzoidlerinde bu organlar›n özgül transport gereksinimlerini yans›tan fenestre endotel bulunur. Subendotel dokusunun yap›s› da ifllevsel gereksinimlere göre de¤iflir. Örne¤in yüksek damar içi bas›nç düzeylerine dayanmak zorunda olan büyük arterlerin kal›n bir kas duvar› ve iyi tan›mlanm›fl bir iç elastik laminas› vard›r. Düflük ba- TROMBOS‹TOPEN‹ 31 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm lli alt› yafl›nda bir erkek bir haftad›r devam eden dö- Eküntü ve burun kanamas› yak›nmas›yla baflvurmufltur. Hasta 10 y›l önce Hodgkin d›fl› lenfoma (HDL; follikül merkez hücreli) nedeniyle kendisine kemoterapi ve radyoterapi yap›ld›¤›n› belirtmifltir. Üç y›ld›r kolesterol düflürücü ilaç kullanmakta olan hastaya yeni herhangi bir ilaç yaz›lmam›flt›r. Fizik muayenede ayak ve bald›r›n ön k›sm›nda petefliyal döküntü ve a¤›zda çok say›da kabarc›k saptanm›flt›r. Di¤er fizik muayene bulgular› normaldir. Tam kan say›m›: Hemoglobin - 12 g/dL/Hematokrit - %36 MCV - 84 fL Lökosit say›s› - 7,500/μL Trombosit say›s› - 10,000/μL • YAYMA MORFOLOJ‹S‹ Eritrositler normositik, normokromik ve normal görünümlüdür. Lökositler normaldir. Çok az trombosit vard›r, dev trombositler görülmüfltür. Normal hemostaz dolafl›mda yeterli say›da ve iyi ifllev gören trombositlerin olmas›n› gerektirir. Trombosit say›s› azald›kça kanama riski artar. Bununla birlikte trombositopeninin hastaya getirdi¤i genel risk baflka hastal›klar›n varl›¤›na ba¤l›d›r. Normal bir birey 10,000/μl’nin alt›ndaki bir trombosit say›s›n› tolere edebilmesine ra¤men, akut hastal›¤› Sorular • Tam kan say›m›nda hangi anomali görülmektedir? • Baflka hangi tetkiklerin yap›lmas› endikedir? olan bir kifli 20,000-30,000/μL düzeyinde bir trombosit say›s› ile kanama riski alt›ndad›r, hatta cerrahi hemostaz gerekliyse bu say› 100,000/μl kadar yüksek olabilir. O yüzden klinik de¤erlendirme trombositopeni derecesini mevcut hastal›k durumu ile efllefltirmelidir. Bu, tedavi planlamas› için de geçerlidir. B Ö L Ü M 31 / T R O M B O S ‹ T O P E N ‹ G NORMAL TROMBOS‹T K‹NET‹⁄‹ Dolafl›mdaki normal trombosit say›s› nispeten dar s›n›rlar içinde tutulur (Kuzey Avrupal›larda 150,000-450,000/μL; Akdeniz kökenli bireylerde 90,000-300,000/μL). Bu fark özgün trombosit hacmindeki (boyutu) hafif kal›t›lm›fl de¤iflkenlikle iliflkilidir. Trombosit hacmi trombosit say›s›yla ters orant›l›d›r, böylece dolafl›mdaki trombosit kütlesi her iki popülasyonda da ayn›d›r. Herhangi bir zamanda trombositlerin yaklafl›k üçte biri dalakta sekestre olur. Dalaktaki trombosit sekestrasyonu splenomegalide dramatik biçimde artar. Bir trombositin ömrü yaklafl›k 9-10 gün oldu¤undan, kararl› durumun korunabilmesi için her gün 15,000- 45,000/μL trombositin üretilmesi gerekir. Yeni trombosit üretiminden, kemik ili¤inde görece az say›da bulunan (kemik ili¤i hücrelerinin %0.1’i), çok büyük ve çok çekirdekli (10,750 fL) hücreler olan megakaryositler sorumludur (fiekil 31-1). Di¤er hematopoetik hücrelere benzer flekilde, megakaryositler de interlökin (IL)-3, IL-6, granülosit makrofaj koloni uyar›c› faktör (GM-CSF), IL-11 ve trombopoetin (c-Mpl ligand) gibi büyüme faktörlerinin kontrolü alt›nda pluripotent kök hücrelerinden türerler. Trombopoetin (TPO) trombosit üretimini düzenleyen en önemli proteindir. TPO geni kromozom 3’de yer al›r (3q2627). TPO mRNA karaci¤er, böbrek ve kemik ili¤i stromas›nda eksprese edilir. Bu molekül yo¤un bir flekilde glikozile olmufl bir 38- kDa proteini yar›lanma ömrü 20-30 saat olan bir 90-kDa proteine dönüfltürür. TPO’nun reseptörü c-Mpl megakaryosit ve trombosit yüzeyinde bulunur. Normal ortalama TPO düzeyi 100 pg/mL’dir. Trombosit say›s› azald›¤› zaman TPO düzeyi üssel olarak artar, megakaryosit ve trombosit kütlesi (yaln›zca trombosit say›s› de¤il) art›nca da düfler. Bu, hipersplenizmi olan hastalarda TPO düzeyinin ve trombosit üretiminin neden artmad›¤›n› aç›klar, çünkü splenik havuz- fiEK‹L 31–1. Megakaryositler. Megakaryositler (çok loblu çekirdekleri olan çok büyük hücreler) kemik ili¤i aspirasyon örne¤inde kolayca tan›n›rlar. 365 lanma megakaryosit/trombosit kütlesini azaltmaz. TPO bulunmad›¤› zaman, kemik ili¤i megakaryosit kütlesi %80’den fazla azal›r. Endojen TPO megakaryosit ço¤almas›n› (proliferasyon ve endomitoz), sitoplazma olgunlaflmas›n› ve trombosit sal›nmas›n› uyar›r. Kemik ili¤inin rekombinant TPO veya TPO-mimetik/agonist antikorlarla uyar›lmas› megakaryosit say›s›nda ve megakaryosit boyutu ve ploidisinde görünür art›fllara yol açar, bunu trombosit say›s›nda art›fl izler. TPO uyar›s›, eritropoetin uyar›s›na yan›t olarak kemik ili¤inden retikülosit sal›nmas›na benzer flekilde, normalden daha büyük, RNA içeri¤i artm›fl, genç retiküle trombositlerin sal›nmas› ile sonuçlan›r. Artm›fl trombosit y›k›m›na normal fizyolojik yan›t›n geliflmesi durumunda, trombosit üretimi genellikle 10 gün içinde 6-8 kat artar. Geribildirimsel düzenlenme sonucunda TPO trombositler taraf›ndan al›n›r ve y›k›l›r. O yüzden, maksimum düzeyde trombosit üretilen idiopatik trombositopenik purpurada (ITP) TPO düzeyleri normal bulunur, çünkü büyüme faktörü trombositlerle birlikte ortadan kald›r›l›r. TPO’nun trombosit üretimi üzerindeki etkisi megakaryosit reseptör anomalileri, reseptör sonras› sinyal iletimi ve TPO klirensi gibi faktörler taraf›ndan de¤iflikli¤e u¤rat›labilir. G KL‹N‹K ÖZELL‹KLER Hatas›z bir flekilde trombositopeni varl›¤›na iflaret eden özgül semptom veya benzersiz klinik özellik yoktur. Trombosit say›s› çok düflük olan hastalarda burun, muköz membran, gastrointestinal sistem, deri ve damar ponksiyon bölgelerinden önemli kanamalar olabilir. Deri, konjunktiva ve/veya muköz membranlarda ortaya ç›kan bir petefliyal döküntü kuvvetle trombositopeniye iflaret eden bir belirtidir. Bu tablo genellikle alt ekstremitelerde daha belirgindir (hidrostatik bas›nç art›fl›). Hemartroz ve hematom oluflumu tipik de¤ildir ve genellikle bir p›ht›laflma faktörü bozuklu¤una (örn. hemofili) iflaret ederler. Trombositopeni tan›s› laboratuvarda trombosit say›s› ölçülerek koyulur. Otomatik hücre say›m cihazlar› çok düflük trombosit say›lar›n› bile h›zla ve do¤ru bir flekilde belirleyebilirler. Yanl›fl düflük hücre say›mlar›na yol açan hatalar genellikle örnekte p›ht›laflma, kendili¤inden trombosit aglütinasyonu veya dolafl›mdaki lökositlere ba¤lanma gibi faktörler nedeniyle meydana gelirler. Psödotrombositopeni genellikle laboratuvar teknisyeninin yapt›¤› kan yaymas› incelemesi ile tespit edilir. Psödotrombositopeninin bafll›ca 3 nedeni vard›r: etilendiamintetraasetik asit (EDTA)-antikorlar›n›n bafllatt›¤› aglütinasyon, so¤uk aglütininler ve trombosit satellitizmi (trombosit-lökosit rozet oluflumu; fiekil 31-2). Klinik hekimleri trombositopeni ile s›k karfl›lafl›rlar. Örne¤in, kemoterapi uygulanan hastalar ve hematopoetik maligniteleri olan bireyler trombosit üretim bozuklu¤u aç›s›ndan yüksek risk alt›ndad›r. Trombositopeni hepatit C ve HIV virüsü enfeksiyonlar› gibi kronik viral enfeksiyonlarda da s›k görülür. Septik (bakteriyel enfeksiyon) hastalarda p›ht›laflma yolunun etkinleflmesine ikincil geliflen bir tüketim trombositopenisi görülebilir (bkz. YDP; 25. Bölüm). O yüzden, etiyolojiye yönelik dikkatli bir genel klinik durum de¤erlendirme- TROMBOS‹T ‹fiLEV BOZUKLU⁄U VE VON WILLEBRAND HASTALI⁄I 32 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm etmifl alt› yafl›nda bir erkek, düfltükten birkaç saat Ysonra bafllayan ve giderek fliddetlenen bir bafl a¤r›s› yak›nmas›yla baflvurmufltur. T›bbi özgeçmiflinde hipertansiyon, koroner arter hastal›¤› ve 4 y›l önce geçirilmifl bypass operasyonu öyküsü vard›r. Kolesterol düflürücü ilaç, beta-bloker ve asetilsalisilik asit kullanmaktad›r. Sol oksipital bölge üzerindeki a¤r›l› ekimoz d›fl›nda fizik muayene bulgular› özelliksizdir. Tam kan say›m›: Hemoglobin - 13 g/dL/Hematokrit - %39 MCV - 94 fL MCH - 31 pg MCHC - 32 g/dL RDW-CV - %11 Lökosit say›s› - 8,500/μL Trombosit say›s› - 310,000/μL Trombosit ifllev bozuklu¤u, trombosit say›s› normal olmas›na ra¤men kanamaya neden olabilir. Trombositin kendisinde veya primer adheziv ligandlardan (örn. von Willebrand faktörü) birindeki anomali bulunmas› durumunda ifllev bozuklu¤u ortaya ç›kabilir. Geliflmifl ülkelerde trombosit ifllevleri s›kl›kla tedavi amaçl› olarak engellenir ve ço¤u trombosit ifllev bozuklu¤u görece hafif bir kanama e¤ilimine neden olmas›na ra¤men, genel klinik uygulamada bu tip durumlar›n fark›nda olunmas› önemlidir. • KAN YAYMASI MORFOLOJ‹S‹ Normositik, normokromik eritrositler; anizositoz, poikilositoz ve polikromazi yok. Lökositler normal; çok say›da normal görünümlü trombosit. PZ = 12.6 sn (<14 sn) INR = 1.1 (<1.3) PTZ = 31 sn (22-35 sn) Sorular • ‹ntrakranial kanama riski göz önünde tutuldu¤unda, bu laboratuvar sonuçlar›yla bir koagülopati d›fllanabilir mi? • Baflka hangi tetkiklerin yap›lmas› gereklidir? G NORMAL TROMBOS‹T ‹fiLEV‹ Trombosit adezyonu, agregasyonu ve bunu izleyen p›ht› oluflumu fiekil 32-1’de gösterilmifltir. Damar duvar›, trombositin ifllevsel bileflenleri, von Willebrand faktörü (vWF) ve fibrinoyen bu sistemin önemli parçalar›d›r. Damar›n kas›lma yetisi ve subendotelial ba¤ dokunun durumu da önemli unsurlard›r. Zarar gören damarda meydana gelen refleks kontraksiyon kan ak›m›n› azalt›r ve trombositlerin a盤a ç›kan kollajene ya- B Ö L Ü M 32 / T R O M B O S ‹ T ‹ fi L E V B O Z U K L U ⁄ U V E Yoğun granül α-granül Trombin Fibrinojen vonWillebrand faktörü VON WILLEBRAND HASTALI⁄I 385 ADAMTS13 taraf›ndan daha küçük multimerlere ayr›l›rlar (Bkz. 31. Bölüm, TTP ile ilgili k›s›m). vWF’nin multimerik formlar›n›n boyut da¤›l›m› trombosit ifllevinin önemli bir belirleyicisidir; daha büyük multimerik vWF trombosit adezyonunda ve ifllevinde art›flla iliflkilidir. Megakaryositler de vWF üretirler ve bu moleküller sal›nan trombositlerin α-granüllerinde depolanm›fl halde bulunurlar. α-granüllerinde bulunan multimerler dolafl›mda bulunanlardan daha büyüktür ve çok büyük vWF (ultra-large vWF- ULvWF) olarak adland›r›l›rlar. Bu trombosit vWF’si trombositler flekil de¤ifltirir ve α-granül içeri¤ini d›flar› salarken hücre yüzeyinde belirir. Trombosit yüzeyindeki vWF di¤er trombositlerin yüzeyinde bulunan GPIIb/IIIa kompleksine ba¤lanarak fibrinojenle birlikte daha fazla trombositin agregasyona kat›lmas›n› sa¤lar. G KL‹N‹K ÖZELL‹KLER fiEK‹L 32–1. Normal trombosit ifllevi. Trombosit adezyonu ve agregasyonunun önemli unsurlar› trombositin flekil de¤ifltirmesi; subendotelial kollajene yap›flmas›; etkinleflen trombositlerin agregasyonu; ve ADP, tromboksan A2 (TxA2), trombosit faktör 4 (PF4) ve β-tromboglobulin (βTG) sal›nmas› sonucunda daha fazla trombositin etkinleflmesi ve agregata baflka trombositlerin eklenmesidir. Trombin, en güçlü fizyolojik trombosit etkinlefltiricisi olarak süreci h›zland›r›r. Subendotelial kollajene ba¤lanan von Willebrand faktörü GPIb reseptörü arac›l›¤›yla gerçekleflen trombosit adezyonu için zorunludur. Fibrinojen ise GPIIb/IIIa’n›n arac›l›k etti¤i trombosit agregasyon sürecinin zorunlu bir kofaktörüdür. p›flmalar›n› destekler. Bu refleksin damar anatomisindeki veya zeminde bulunan kollajen dokudaki bir bozukluk nedeniyle kaybedilmesi normal trombosit p›ht›s› oluflumunu engeller. Trombosit adezyonu, aktivasyonu ve agregasyonu trombosit p›ht›s› oluflumunda merkezi bir rol oynar. Bu bileflenlerden herhangi birinin (örn. GPIb veya GPII/b/IIIa reseptör ekspresyonu, α-granül veya yo¤un granül içeri¤inin sal›nmas›, tromboksan A2 sentezi, nükleotid metabolizmas› veya faktör V reseptörlerinin ekspresyonu) hatal› olmas›, ifllevsel bozukluk geliflimiyle sonuçlan›r. Ayr›ca, trombosit adezyonu, agregasyonu ve p›ht› oluflumu aç›s›ndan vWF ve fibrinojen de zorunlu unsurlard›r; vWF önce trombositlerin GPIb yüzey reseptörlerinin subendotelial ba¤ dokuya tutunmas› için gereklidir. Fibrinojen ve vWF, GPIIb/IIIa ile etkileflir ve sonraki trombosit agregasyonunda kofaktör olarak ifllev görürler. Endotel hücreleri plazmada bulunan vWF’nin bafll›ca kayna¤› olduklar› izlenimini vermektedirler. Endotel hücrelerinde ilk olarak bir propolipeptid üretilir ve dimer fleklinde Weibel-Palade cisimciklerinde depolan›r. Daha sonra peptidin bir parças› ayr›l›r ve dimerler de¤iflen boyutlarda multimerler oluflturmak üzere disülfid ba¤lar›yla birbirlerine ba¤lan›rlar. Bu multimerler dolafl›ma sal›n›r ve trombosit adezyonu ve agregasyonunda kofaktör ya da faktör VIII tafl›y›c›s› olarak görev yaparlar. Bu ikinci ifllev faktör VIII’in dolafl›mdan uzaklaflt›r›lma oran›n›n belirlenmesi aç›s›ndan önemlidir. Dolafl›mdaki en büyük vWF multimerleri vWF parçalay›c› enzim Trombositopenide oldu¤u gibi, trombosit fonksiyon bozuklu¤unda da özgül semptom ve belirti bulunmaz. Kal›tsal bozukluklar nadirdir ve genel olarak hafif bir kanama e¤ilimi vard›r. von Willebrand hastal›¤› farkl›l›k gösterir, çünkü belirli von Willebrand hastal›¤› alt tipleri a¤›r kanama ile iliflkili olabilirler. Trombosit fonksiyon bozuklu¤u olan hastalarda genellikle trombositopeni için karakteristik olan petefliyal kanamalardan çok kolay morarma, purpura tarz›nda mukokutan kanamalar, genitoüriner (kad›nlarda a¤›r menoraji görülebilir) veya gastrointestinal sistemden kanamalar› görülür. Kanama e¤iliminin, di¤er bir anomali taraf›ndan a¤›rlaflt›r›lana kadar gözden kaçmas› nadir de¤ildir. Örne¤in, bozukluktan ilk olarak bir minör cerrahi giriflim ya da difl çekimi sonras›nda afl›r› kanama meydana gelmesiyle veya antikoagülan ya da trombosit inhibitörü (asetilsalisilik asit veya klopidogrel) kullan›m›ndan sonra al›fl›lmad›k bir mukokutan kanama görülmesiyle kuflkulan›labilir. O yüzden, al›fl›lmad›k bir kanama öyküsü, kal›tsal bir anomaliye iflaret eden aile öyküsü ve klinik tablo önemli ipuçlar› verebilir. Laboratuvar ‹ncelemeleri A. Trombosit ‹fllev Analizi (‹n Vitro Kanama Zaman›) ‹n vitro kanama zaman› (KZ) trombosit ifllev bozuklu¤unun tespit edilmesini sa¤layan geleneksel bir tarama testi olarak kullan›lm›flt›r. Fakat zaman içinde bu testin hemostaz bozukluklar›n›n taranmas› aç›s›ndan iyi bir yöntem olmad›¤› fark edilmifl oldu¤undan pek çok merkezde art›k kullan›lmamaktad›r. Otomatik bir “in vitro kanama zaman›” testi olan trombosit fonksiyon analizi (platelet function analysis-PFA) büyük ölçüde in vivo kanama zaman›n›n yerini alm›fl durumdad›r. PFA’da bir trombosit agonisti ile karfl›laflan tam kan›n p›ht›laflmas›na kadar geçen ve “kapanma zaman›” ad› verilen süre ölçülür (bkz. 29. Bölüm); bu test trombosit ifllevinde asetilsalisilik asit veya von Willebrand hastal›¤›n›n neden oldu¤u inhibisyonu tespit etmek için kullan›labilir (Tablo 32-1). Trombosit fonksiyonunun normal olmas› durumunda kapanma zaman› 180 saniye (kollajen/epinefrin kartuflu için) ve 120 saniyenin (kollajen/ADP kartuflu için) alt›ndad›r. HEMOF‹L‹ VE D‹⁄ER ‹NTRENSEK YOLAK BOZUKLUKLARI 33 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm ltm›fl alt› yafl›ndaki erkek hasta bir gün önce bir duvar› Aboyad›ktan sonra sa¤ kolunda meydana gelen morarma ve fliddetli a¤r› nedeniyle baflvurmufltur. T›bbi öyküsünde osteoartroz, hipertansiyon ve insüline ba¤›ml› olmayan diyabet bulunan hastada daha önceye ait kanama öyküsü bulunmamaktad›r. Devaml› olarak hidroklorotiazid ve gliburid kullanan hasta bir gece önce a¤r› için ibuprofen kullanm›flt›r. Fizik muayenede sa¤ omuz ve triseps üzerinde büyük ekimozlar, sa¤ önkol ve bilekte flifllik ve hassasiyet saptanm›flt›r. Di¤er fizik muayene bulgular› normaldir. Tam kan say›m›: Hemoglobin - 13 g/dL/Hematokrit - %39 MCV - 94 fL MCH - 29 pg MCHC - 28 g/dL RDW-CV - %11 Lökosit say›s› - 13,500/μL Trombosit say›s› - 300,000/ μL ‹ntrensek yoldaki koagülasyon faktörlerinin (faktör VIII, IX ve XI) bozukluklar› anlaml› bir kanama e¤ilimine yol açarlar. Xba¤lant›l› resesif geçifl gösteren hemofili A (faktör VIII) ve B (faktör IX) bu anomalilerin bafll›ca örnekleridir. Faktör VIII veya IX’un belirgin olarak azalmas›, spontan ve afl›r› kanamalara (özellikle hemartroz ve kas kanamalar›) neden olabilir. Kromozom 4’teki bir gen taraf›ndan kodlanan faktör XI’in eksikli¤i genel olarak daha hafif, fakat yine de anlaml› bir kanama e¤ilimi ile birliktedir. Lökosit formülü: Nötrofiller - %45 Lenfositler - %50 Monositler - %5 PZ - 12.1 sn (<14 sn) INR - 1.0 (<1.3) PTZ - 77 sn (22-35 sn) Sorular • Bu hastada tam kan say›m› ve p›ht›laflma testleri özgül bir tan›ya iflaret etmekte midir? • Tan›n›n ve tedavinin belirlenmesine yönelik ek incelemeler yap›lmas› gerekli midir? G NORMAL ‹NTRENSEK YOL ‹ntrensek yolda yer alan koagülasyon faktörlerinin etkileflimleri fiekil 33-1’de gösterilmifltir. Bafllang›çtaki etkinleflme uyar›s› yüzey temas› ile faktör XII’nin (Hageman faktörü) faktör XIIa’ya dönüflmesidir. Bu reaksiyon, yüksek molekül a¤›rl›kl› kininojen (high molecular weight kininogen-HMWK) varl›¤› ve prekallikreinin (PK) aktif proteaza kallikreine dönüflmesi ile kolaylaflt›r›l›r. B Ö L Ü M 33 / H E M O F ‹ L ‹ V E D ‹ ⁄ E R ‹ N T R E N S E K Y O L A K B O Z U K L U K L A R I Kallikrein ‹ntrensek yolak YT 399 tör VIII’in önce trombin taraf›ndan bölünerek faktör VIIIa’ya dönüfltürülmesi gerekir. G KL‹N‹K ÖZELL‹KLER Prekallikrein Trombin AKT‹VE TROMBOS‹T fiEK‹L 33–1. ‹ntrensek yol. PTZ ile ölçülen intrensek yol, yüzey temas› (s›kl›kla kaolin) ile bafllar, HMVK ve prekallikrein –kallikrein dönüflümü de bunu kolaylaflt›r›r. Bu uyar› ile faktör XII faktör XIIa’ya dönüflür, sonra faktör XI faktör XIa’ya ve faktör IX’da faktör IX’a ya etkinleflir. Faktör IX’da faktör X’un bölünmesini sa¤lar. Normal fizyolojik ortamda faktör X’un trombine yan›t olarak oluflturulan kritik kofaktör VIIIa ile birlikte trombosit yüzeyine ba¤lanmas› Xaz reaksiyonunu kolaylaflt›r›r. Faktör Xa ortaya ç›kt›¤› zaman daha fazla trombin meydana gelir ve p›ht› oluflur. Parsiyel tromboplastin zaman› (PTZ) ölçümü için bu temas aktivasyonu gerekli olmas›na ra¤men, faktör XII, HMWK ve PK eksiklikleri klinik kanamaya yol açmazlar. Laboratuvardaki PTZ ölçümünde faktör XIIa faktör XI’i faktör XIa’ya etkinlefltirir o da faktör IX’u (Christmas factor) aktif hale getirir. Faktör IXa faktör X’un faktör Xa oluflturacak flekilde bölünmesini sa¤lar, sonra da ortak yol bafllar. Faktör IXa ile X aras›ndaki reaksiyon kalsiyum ve fosfolipid varl›¤›nda ba¤lanma ile kolaylaflt›r›l›r; PTZ’de kullan›lan tescilli etkinlefltirici ayraç da fosfolipid içerir. Fizyolojik ortamda, fosfolipid yüzeyini trombositler sa¤lar (özellikle de etkin hale geldiklerinde). Faktör X’un faktör IXa taraf›ndan faktör Xa’ya dönüfltürüldü¤ü reaksiyonda maksium h›z›n sa¤lanabilmesi için etkinleflmifl kofaktör VIII’nin bulunmas› gerekir. Faktör IX, karaci¤erde üretilen, K vitaminine ba¤›ml› tek zincirli bir moleküldür. Faktör XIa taraf›ndan etkinlefltirilirken, 2 ard›fl›k peptid ba¤› 2 zincirli bir serin proteaz oluflturacak flekilde bölünür. Faktör VIII karaci¤erde, megakaryositlerde ve vücudun çeflitli bölgelerindeki retiküloendotelial dokularda üretilir. Küçük bir molekül olan faktör VIII dolafl›mda çok daha büyük bir protein olan vWF’e ba¤l› halde bulunur. Bu iliflki son derece önemlidir. von Willebrand hastal›¤› olan bireylerde vWF düzeyi azald›¤› zaman (Bkz. 32. Bölüm) ba¤lanmam›fl faktör VIII plazmadan uzaklaflt›r›l›r ve düzeyi oldukça azal›r. Faktör X etkinlefltirilirken kofaktör olarak kat›l›m sa¤layabilmesi için fak- A¤›r faktör VIII ve IX eksikli¤i hemofili A (faktör VIII eksikli¤i) ve hemofili B (faktör IX eksikli¤i) ad›yla bilinen majör kanama bozukluklar›na yol açar. Hemofili nadir bir bozukluk (hemofili A 1:5,000 erkek do¤umu; hemofili B 1:30,000 erkek do¤umu) olmas›na ra¤men, bu hastal›¤›n cinsiyetle ba¤lant›l› ailevi bir kanama bozuklu¤u olarak tan›mlanmas› çok eski ça¤lara dayan›r. Bu durum k›smen, a¤›r hemofili hastalar›nda do¤umdan hemen sonra bafllayan ve çocukluk ça¤›nda da s›k aralarla tekrarlamaya devam eden majör kanamalar›n görüldü¤ü gerçe¤ini yans›t›r. Bundan baflka, ailede hemofili mutasyonu bir kez ortaya ç›kt›¤›nda, ekspresyonunda çok az de¤ifliklik meydana gelerek nesiller boyunca sürdürülebilir. Bununla birlikte, olgular›n üçte birinde hemofili yeni spontan mutasyon (genellikle anneye ait gamette) olarak da ortaya ç›kabilir. Hemofili A Hemofili A’n›n moleküler temeli tan›mlanm›flt›r. Faktör VIII geni X kromozomu üzerinde bulunan 186 kb boyutunda çok büyük bir gendir. Hemofili A hastalar›n›n yaklafl›k yar›s›nda faktör VIII geninin büyük bir bölümünde (intron 22) inversiyon bulunur ve bu da faktör VIII üretiminin bozulmas› ile sonuçlan›r. Geri kalan hastalarda çeflitli nokta mutasyonlar›, insersiyonlar ve X kromozom genomunun büyük k›s›mlar›n›n delesyonu gibi faktör VIII antijen ve aktivite düzeyinin çok düflmesine yol açan (genellikle normalin %1’inin alt›nda) de¤ifliklikler bulunur. Missens mutasyonlar da a¤›r hastal›¤a neden olabilirler. Stop kodon, nokta mutasyonu ve minör delesyon gibi di¤er mutasyonlar genellikle faktör VIII düzeylerinin %1’in üzerinde oldu¤u daha hafif bir hastal›¤a neden olurlar. Baz› hastalarda ifllevsel aç›dan anormal bir protein üretilir; immunolojik faktör VIII antijen ölçümü (protein düzeyi normaldir) ile faktör VIII aktivitesini saptamaya yönelik koagülasyon testi (aktivite düflüktür) aras›ndaki uyumsuzluk da bu durumu yans›t›r. Genel bir kural olarak, hemofili A’n›n a¤›rl›¤› faktörVIII aktivite düzeyi ile iliflkilidir. Normal bireylerde faktör VIII aktivitesi %50-150 aras›ndad›r ve havuzlanm›fl normal plazmadaki düzey %100 aktiviteyi tan›mlar. A¤›r hemofili hastalar›nda faktör VIII aktivite düzeyleri normalin %1’inin alt›ndad›r (<1 IU/mL) ve tan› s›k geliflen spontan eklem, kas ve yaflamsal organ kanamalar› nedeniyle genellikle çocukluk ça¤›nda koyulur. Bu hastalarda s›k s›k faktör VIII replasman› gerekir, fakat o zaman bile ilerleyici ve deforme edici artropati riski geliflme riski vard›r. Tespit edilebilir faktör VIII düzeyinin %1-5 aras›nda olmas› bile hastal›¤›n fliddetinin azalt›lmas› için yeterlidir. Bu hastalarda cerrahi giriflim veya travma ile kanama riski hala vard›r, fakat spontan hemartroz ve hematomlar konusunda çok daha az zorluk yaflarlar. Faktör düzeyleri %6-30 aras›nda EKSTRENSEK VE ORTAK YOLAK KOAGÜLOPAT‹LER‹ 34 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm etmifl bir yafl›nda bir kad›n, birkaç gün süren nefes Ydarl›¤› ve konfüzyon sonras›nda geliflen bafl a¤r›s› ve vücudun sol yan›nda güçsüzlük yak›nmas› ile baflvurmufltur. Kalp kapa¤›na ba¤l› olmayan atrial fibrilasyonu ve hipertansiyonu olan hastada daha önceye ait bir tromboz veya kanama öyküsü yoktur. Hasta beta-bloker ve varfarin kullanmaktad›r. Fizik muayenede k›smi sol hemipleji ve her iki önkolda ekimozlar saptanm›flt›r. Her iki akci¤erin alt zonlar›nda raller duyulmakta olup, kalp ritmi düzensizdir ve sternum sol kenar›nda kalp aktivitesi gözle izlenebilmektedir. Trombosit say›s› - 225,000/μL PZ - 55.1 sn (<14 sn) INR - 7.1 (<1.3) PTZ - 39 sn (22-35 sn) Sorular • Bu hastada p›ht›laflma testi sonuçlar› özgül bir kanama e¤ilimi nedenine iflaret etmekte midir? • Tan› ve tedavinin belirlenmesi için baflka tetkik yap›lmas› gerekli midir? Tam kan say›m›: Hemoglobin - 12 g/dL/Hematokrit - %35 MCV - 89 fL MCH - 30 pg MCHC - 27 g/dL RDW-CV - %10 Lökosit say›s› - 6,500/μL Ekstrensek ve ortak yolun anomalileri önemli bir kanama e¤ilimine neden olabilir. Tek kal›t›msal koagülasyon faktörü eksikli¤i (faktör VII, V, X veya protrombin) nadirdir. Kanamalar daha s›kl›kla birkaç faktörün edinsel eksikli¤i sonucunda ortaya ç›karlar. Bu durum K vitaminine ba¤›ml› faktörlerin ço¤unun karaci¤erde üretildi¤ini yans›t›r, böylece karaci¤er hastal›¤›n›n ve K vitamini eksikli¤inin birçok faktörü ilgilendiren bir anomaliye yol açmas› beklenir. G NORMAL EKSTRENSEK VE ORTAK YOLAKLAR Ekstrensek ve ortak yollardaki faktörlerin etkileflimleri fiekil 34-1 ve 34-2’de gösterilmifltir. Ekstrensek yol dolafl›mdaki aktif faktör VII’nin (VIIa) hasarl› dokulardan kaynaklanan veya etkinleflmifl monositlerin yüzeyinde eksprese edilen doku faktörüne (TF) ba¤lanmas›yla bafllar. Doku faktörünün varl›¤›nda, faktör VIIa faktör X’un Xa’ya dönüflmesi için güçlü bir uyar› oluflturur. Bu, fizyolojik hemostaz› bafllatan, ufak miktarlarda trombin oluflumuna yol açan (trombin geribildirimle intrensek yol faktörlerini etkinlefltirir) ve sonuçta daha yüksek trombin düzeyleri oluflmas›na katk›da bulunan yoldur. Doku faktörü yolu inhibitörü (tissue factor pathway inhibitorTFPI), doku faktörü- VIIa-Xa kompleksini h›zla inhibe eder; bundan dolay› daha ileri faktör X aktivasyonu ve fibrin oluflumu intrensek yola ba¤›ml›d›r, bu da hemofili A (faktör VIII eksikli¤i) ve hemofili B’nin (faktör IX eksikli¤i; bkz. 33. Bölüm) a¤›rl›¤›n› aç›klar. 412 K I S I M I1I / H E M O S T A Z B O Z U K L U K L A R I Ekstrensek yolak lara kadar de¤iflebilen bir kanama e¤ilimi ortaya ç›kar. Bu sonuncusu yaln›zca faktör düzeyleri %1-2’nin alt›nda olan hastalarda görülür. G KALITSAL ANOMAL‹LER ETK‹NL EfiM‹fi TROMBOS ‹T fiEK‹L 34–1. Ekstrensek yol. Ekstrensek yol (ve fizyolojik hemostaz) hasarl› dokulardan mikrozomal lipoproteinlerin (doku faktörü) sal›nmas›yla bafllar. Doku faktörü (TF) faktör IX’u ve X’u etkinlefltirmek üzere dolafl›mda aktif faktör VII’ye (VIIa) ba¤lan›r. Ortak yolda (Bkz. fiekil 34-2) faktör Xa protrombinden trombin oluflmas›n› sa¤lar, bunu izleyerek fibrinojenden fibrin p›ht›s› oluflur. Protrombin kompleksinin oluflmas› için yüzey membran fosfolipidleri ve faktör V gereklidir. Bu unsurlardan herhangi birinin eksikli¤i p›ht›laflman›n bozulmas›na ve kanama e¤ilimine yol açabilir. G KL‹N‹K ÖZELL‹KLER Bu p›ht›laflma faktörlerinden herhangi birinin hafifçe azalmas› durumunda hastalar asemptomatik olabilir veya daha belirgin bir azalma varsa kolay morarma, burun kanamas› ve menorajiden majör mukus membran kanamalar›, hemartroz ve hematom oluflumu ile seyreden a¤›r hemofili tipinde kanama- Herediter faktör VII eksikli¤i otozomal resesif kal›t›mla geçen ve a¤›rl›¤› çok de¤iflken olan son derece nadir bir hastal›kt›r. Yaln›zca homozigot bireylerde faktör VII düzeyleri semptomatik kanamaya yol açacak kadar düflüktür (<%15). Bu hastalar özgün laboratuvar bulgular› (PZ uzamas› ve normal PTZ) (Tablo 34-1) ve K vitamini replasman›na yan›t vermeyen izole faktör VII eksikli¤inin varl›¤› ile kolayca tan›n›rlar. Kal›tsal faktör X, V ve protrombin eksiklikleri de otozomal resesif olarak geçerler ve a¤›r eksiklikler nadirdir (1:1,000,000 canl› do¤um). Bu faktörlerin hepsi ortak yolun parças› olduklar›ndan, a¤›r eksiklik bulunan hastalarda hem PZ hem de PTZ uzar. Kal›tsal faktör V eksikli¤i olan hastalarda, p›ht› oluflumunu destekleyen faktör V-trombosit ifllevi etkileflimi nedeniyle, PFA kapanma zamanlar› da uzar. Kal›tsal fibrinojen üretim anomalileri ortak yolun son ad›m›n› engellerler. Düflük fibrinojen düzeyleri ile seyreden hipofibrinojenemi ve afibrinojenemi otozomal resesif olarak geçen, nadir bozukluklard›r. Afibrinojenemi hastalar›nda spontan ve postravmatik kanamalara yol açabilen a¤›r bir kanama diyatezi bulunur. Kanamalar yaflam›n ilk günlerinde bafllayabildi¤inden, bu bozukluk bafllang›çta hemofili ile kar›flabilir. Hipofibrinojenemisi olan hastalarda genellikle spontan kanamalar oluflmaz, fakat cerrahi giriflim ve travmalarda sorunlar yaflanabilir. Plazma fibrinojen düzeyi 50-100 mg/dL’nin alt›nda olan hastalarda a¤›r kanamalar beklenebilir. Disfibrinojenemi Fibrin p›ht›s› Trombin Ortak yolak Trombin Fibrinojen Protrombin AKT‹VE TROMBOS‹T fiEK‹L 34–2. Ortak yol. ‹ntrensek ve ekstrensek yollar ortak yolun etkinleflmesini sa¤larlar. Faktör X, Xa’ya dönüflür, o da protrombinin trombine dönüflümünü uyar›r (trombosit membran›n›n yüzeyindeki fosfolipidler ve etkinleflmifl faktör Va bu reaksiyonu kolaylaflt›r›r). Trombin oluflumu ve onun fibrinojen üzerindeki etkisi fibrin Hipofibrinojenemi ve afibrinojenemiden daha s›k görülen disfibrinojenemi de anormal fibrinojen üretimi söz konusudur. Normal fibrinojen molekülü, üç polipeptid zinciri (α, β, γ) çiftinden oluflan 340 kDa a¤›rl›¤›nda bir glikoproteindir. Fibrinojen kromozom 4’te yer alan ve her biri bir zincirden sorumlu 3 genin kontrolünde karaci¤erde üretilir. Bu genlerde meydana gelen mutasyonlar fibrinopeptidlerin çözünmeyen fibrin oluflturmak üzere gerçeklefltirdikleri normal polimerizasyonun bozulmas›na yol açarak disfibrinojenemiye neden olurlar. ‹fllev bozuklu¤una, bazen de fibrinojen miktar›n›n azalmas›na yol açan 300’den fazla mutasyon bildirilmifltir. Bunlar›n ço¤u otozomal dominant kal›t›mla geçer. Disfibrinojeneminin klinik görünümü çok de¤iflkendir. Fibrinojenin miktar›n›n azalm›fl ve ifllevlerinin bozulmufl oldu¤u hastalarda genellikle afl›r› kanamalar görülür. Bu, disfibrinojenemi aç›s›ndan homozigot olan az say›da ile için de geçerlidir. Fakat ço¤u disfibrinojenemi hastas› bu özellik aç›s›ndan heterozigottur ve p›ht›laflma testleri anormal olmas›na ra¤men, ço¤unda kanama e¤ilimi bulunmaz. Genel olarak, TÜKET‹M KOAGÜLOPAT‹LER‹ 35 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm tuz yedi yafl›nda bir erkek hasta üçüncü defa tekrar- Olayan akut pankreatit ata¤› ile acil birimine kabul edilmifltir. Hastada karaci¤er sirozu bulgular›n›n efllik etmedi¤i bir kronik alkolizm öyküsü d›fl›nda öyküsünde dikkate de¤er bir bulgu mevcut de¤ildi. S›k›nt›l› görünen hastan›n fizik muayenesinde bat›nda yayg›n hassasiyet ve rijidite saptanm›fl, Turner belirtisi pozitif bulunmufl, oskültasyonda ba¤›rsak seslerinin azalm›fl oldu¤u görülmüfltür. Yaflamsal belirtiler: KB: 110/60 mmHg; Nab›z: 110/dak; Solunum say›s›: 16/dak; Atefl: 38°C Serum amilaz ve lipaz düzeyleri - Her ikisideyüksek Serum LDH düzeyi - 1,000 IU/mL P›ht›laflma testleri PZ - 15.1 sn (<14 sn) PTZ - 42 sn (22-35 sn) Sorular • Bafllang›ç tetkiklerinde hangi anomaliler mevcuttur? • Akut (hemorajik) pankreatiti olan bir hastada baflka hangi p›ht›laflma testlerinin yap›lmas› gerekir? Tam kan say›m›: Hemoglobin - 11 g/dL/Hematokrit -% 33 MCV - 90 fL MCH - 30 pg MCHC - 33 g/dL Lökosit say›s› - 16,000/μL Trombosit say›s› - 110,000/μL Sistemik hastal›klarda p›ht›laflma yolaklar› yayg›n bir biçimde etkinleflebilirler. Böyle bir durumda yaflam› tehdit eden intravasküler p›ht›laflma ve fibrinolizle seyreden yayg›n damariçi p›ht›laflmas› (disemine intravasküler koagülasyon-YDPYDP) geliflebilir ve trombosit ve p›ht›laflma faktörlerinin azalmas›na ba¤l› olarak a¤›r kanamalara yol açabilir. Di¤er hastal›klar düflük dereceli YDPYDP veya sadece trombosit p›ht›s› oluflumuna (trombosit YDP’si) s›n›rl› bir süreçle YDP birlikte olabilirler. Bu ikinci durumda, ana bozukluk organ hasar› olabilir. O yüzden, YDP’in varl›¤›n›n ve seyrinin fark edilmesi önemlidir, çünkü böylece tan› süreci h›zlanabilir, organ hasar› önlenebilir ve kanama e¤ilimi tedavi edilebilir. G TROMBOZ VE TROMBOL‹Z P›ht› oluflumu s›k›ca kontrol edilen bir süreçtir; trombosit aktivasyonu ve agregasyonu, trombin oluflumu ve ard›ndan p›ht› oluflumu hassas bir flekilde kontrol edilir. Yaralanma bölgesinin komflulu¤unda yer alan endotel hücreleri prostasiklin ve nitrik oksit sal›vererek ve membranla iliflkili bir ADPaz yard›m›yla adenozin 5’ difosfat’›n (ADP) y›k›lmas›n› sa¤layarak trombosit aktivasyonunu ve agregasyonunu s›n›rlarlar (fiekil 35-1). Doku faktörü yolu inhibitörü (tissue factor pathway inhibitor- TFPI) TF-VIIa-Xa kompleksine ba¤lanarak faktör X’un etkinleflmesini s›n›rlar. Bununla birlikte, dolafl›mdaki B Ö L Ü M 35 / T Ü K E T ‹ M K O A G Ü L O P A T ‹ L E R ‹ α2-antiplasmin t-PA: plazmin Fibrin p›ht›s› İntrensek/ ekstrensek yolak etkinleşmesi Trombin D-dimer/FYÜ Antitrombin III Heparin Trombomodulin Protein C ve S 421 rak dar bir normal da¤›l›m aral›¤›nda yer al›rlar. P›ht›laflma yolaklar› güçlü bir flekilde etkinlefltikleri zaman, dolafl›mdaki trombosit say›s› ve faktör düzeyleri s›ras›yla kemik ili¤inin ve karaci¤erin sentez yetene¤i hücre ve faktör tüketimini karfl›layabildi¤i sürece korunabilirler. Üretim bozuklu¤unun bulunmas› veya üretimin tüketimi karfl›layamamas› durumunda trombosit ve faktör düzeyleri düflmeye bafllar. Bunun yan› s›ra fibrinoliz art›fl› da tüketim koagülopatisi oluflumuna önemli katk› sa¤lar. G KL‹N‹K ÖZELL‹KLER Prostasiklin Nitrik oksit ADPaz fiEK‹L 35–1. Tromboz ve tromboliz. Bir tüketim koagülopatisinde fibrin p›ht›s› oluflma e¤ilimine karfl› koyan çeflitli inhibitörler vard›r. Endotel hücreleri prostasiklin, nitrik oksit ve ADPaz sal›vererek trombosit aktivasyonunu ve agregasyonunu engellerler. Doku faktörü yolu inhibitörü TFPI, TF-VIIaXa kompleksine ba¤lanarak faktör X’un etkinleflmesini önler. Ayr›ca, endotel hücrelerinde trombinle aktivasyon sonras›nda endotel hücrelerinden sal›verilen trombomodulin, protein C’nin aktif formuna dönüflmesini sa¤lar, aktif protein C de faktör V ve VIII’i inaktive ederek trombin oluflumunu azalma yönünde düzenler. Protein S bu reaksiyonda kofaktör olarak görev yapar. Antitrombin trombini direkt olarak inhibe eder, endotel hücre yüzeyinde bulunan heparan sülfat molekülleri bu reaksiyonu h›zland›r›rlar. Son olarak, t-PA güdümündeki plazmin sistemi fibrin p›ht›s›n›n çözülmesini sa¤layabilir. Fibrinoliz oran›, plazmin inhibitörü α2-plazmin ve D-dimer düzeyleri ölçülerek de¤erlendirilir. trombin özgül bir proteaz inhibitörü olan antitrombin taraf›ndan inaktive edilir. Bu tepkime eksojen heparin ve endotel hücreleri taraf›ndan üretilen heparin benzeri moleküller olan endojen heparan sülfatlar taraf›ndan kolaylaflt›r›l›r. Ayr›ca, trombinle aktivasyon sonras›nda endotel hücrelerinden sal›nan trombomodulin protein C’yi aktive eder, aktive protein C’de faktör Va ve VIIIa’y› inaktive ederek trombin aktivitesini azalma yönünde düzenler. Protein S bu sonuncu tepkimede kofaktör olarak yer al›r. Fibrin p›ht›s›n›n oluflumu hassas bir flekilde kontrol edilir. Endotel hücreleri taraf›ndan üretilen doku plazminojen aktivatörü (tissue plazminogen activator; t-PA) p›ht›n›n içinde bulunan plazminojeni aktive proteaz olan plazmine dönüfltürerek etkinlefltirir. Plazmin fibrin p›ht›s›n›n parçalanmas›n› kolaylaflt›r›r. Sonuçta fibrinoliz s›n›rland›r›lm›fl olur ve p›ht› yeniden flekillenir. Kontrol d›fl› fibrinoliz ve fibrinojen y›k›m› dolafl›mda bulunan plazmin inhibitörü olan α2-antiplazmin, tPA’y› engelleyen plazminojen aktivatör inhibitörü (PAI-1) ve trombinle aktive edilebilen fibrinoliz inhibitörü (thrombin activatable fibrinolysis inhibitor- TAFI) taraf›ndan önlenir. Bu fizyolojik etkileflimlerin bilinmesi tüketim koagülopatilerinin tan›s› için bir çerçeve oluflturur. Normal bireylerde trombosit say›s› ve p›ht›laflma faktörü düzeyleri göreceli ola- Tüketim koagülopatisinde mikrovasküler tromboza ba¤l› organ hasar›n›n ve/veya anormal bir kanama e¤iliminin bulgu ve belirtileri bulunur. Koagülopati örne¤i s›kl›kla altta yatan hastal›k için karakteristiktir. Örne¤in, yayg›n bir malignitesi olan hastalarda tromboemboli ve kronik düflük dereceli YDP riski artm›flt›r. Buna karfl›l›k, sepsisli hastalarda veya abruptio placentae ya da amniyon s›v›s› embolisi olan kad›nlarda akut, a¤›r bir YDP ve kanama diyatezi daha s›kt›r. Bundan dolay›, YDP’li hastalar›n hem trombotik hem de hemorajik belirtileri aç›s›ndan de¤erlendirilmesi son derece önemlidir (Tablo 35-1). Küçükdamar trombozlar› çok odakl› nörolojik belirtiler, deri enfarktüsü, ani geliflen akut böbrek yetersizli¤i, akut solunum s›k›nt›s› sendromu ve ba¤›rsak enfarktüsleri ile nitelenirler. P›ht›laflma faktörlerinin ve trombositlerin belirgin olarak azalmas› nedeniyle petefliyal purpura, mukozal membran kanamalar›, kateter yerleflim bölgelerinden ve ven ponksiyonu yap›lan yerlerden s›z›nt› tarz›nda kanamalar, gastrointestinal sistem ve genitoüriner sistem kanamalar›, hatta intraserebral kanamalar görülebilir. Baz› hastalarda intravasküler fibrin birikimleri eritrositlerin parçalanmas›na ve anemi oluflmas›na yetecek düzeyde bir hemolize (mikroanjiopatik hemolitik anemi) neden olurlar, böyle durumlarda eritrosit parçalanmas›n›n sonucu olarak periferik yaymada flistositler görülebilir. TABLO 35-1 • Tüketim koagülopatilerinin bulgu ve belirtileri Küçük damar trombozu Nörolojik Pulmoner Renal Gastrointestinal Deri Nöbetler, delirium, koma, multifokal kortikal enfarktüsler Hipoksemi, akut solunum zorlu¤u sendromu Oligüri, böbrek yetersizli¤i Mukozal ülserasyonlar, ba¤›rsak enfarktüsü Deri enfarktüsü, parmaklarda gangren Kanama belirtileri Nörolojik Pulmoner Renal Gastrointestinal Deri Hemorajik enfarktüsler, intraserebral kanama Pulmoner hemoraji Hematüri Mukozal membran ve intestinal kanamalar Petefli, purpura, burun kanamas›, ven ponksiyon bölgelerinden ve yaralardan kan s›z›nt›s› TROMBOT‹K BOZUKLUKLAR 36 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm tuz yedi yafl›nda bir kad›n hasta nefes darl›¤› ve sol Obald›r›nda ödem ve a¤r› yak›nmas› ile acil birimine getirilmifltir. Hasta semptomlar›n üç gün önce, Avustralya’dan Amerika Birleflik Devletleri’ne yapt›¤› uçak yolculu¤unun ard›ndan bafllad›¤›n› ifade etmektedir. Plöritik bir gö¤üs a¤r›s› tarif eden, fakat ateflinin ve öksürü¤ünün olmad›¤›n› belirten hastan›n t›bbi özgeçmiflinde bir özellik yoktur. ‹laç olarak yaln›zca oral kontraseptif kullanmakta, sigara ve alkol kullanmamaktad›r. Anne ve babas› hayatta olan hastan›n babas› bilinmeyen bir nedenle “kan suland›r›c›” kullanmaktad›r. Fizik muayenede hastan›n terli ve takipneik oldu¤u görülmüfl, sol hemitoraks oskültasyonunda inspiratuar sürtünme sesi (frotman) duyulmufl, sol bald›r çap›n›n di¤erine göre %50 artm›fl oldu¤u saptanm›fl ve sol bacakta Homans belirtisi pozitif bulunmufltur. Yaflamsal belirtiler: KB: 100/60 mmHg; Nab›z: 115/dak; Solunum say›s›: 26/dak; Atefl: 38°C. Pulse oksimetri sonucuna göre oda havas›nda O2 satürasyonu %92’dir. Anormal p›ht› oluflumu ve tromboemboli primer hiperkoagülabilite durumuna veya çok çeflitli hastal›klara ba¤l› olarak ortaya ç›kabilir. Trombotik hastal›¤›n patofizyolojik temelinde edinsel kan damar› veya kan ak›m› anomalileri, afl›r› tromboplastik madde üretimi (örn.bölgesel doku nekrozunda görülebilir) ve kal›t›msal p›ht›laflma faktörü anomalileri bulunur. O yüzden trombotik hastal›¤› olan hastalar›n klinik de¤erlendirmesi tromboz ve tromboemboli ile iliflkili oldu¤u bilinen klinik hastal›klar›n aranmas›n›, di¤er yandan da p›ht›laflma önleyici ve fibrinolitik sistemlerle ilgili laboratuvar incelemelerini kapsar. Tam kan say›m›: Hemoglobin - 13 g/dL/Hematokrit - %39 MCV - 88 fL MCH - 31 pg MCHC - 32 g/dL Lökosit say›s› - 11,000/μL; lökosit formülü normal Trombosit say›s› - 310,000/μL Troponin I <0.04 ng/mL (<0.04 ng/mL) Gebelik testi - negatif P›ht›laflma testleri: PZ - 12.1 sn (<14 sn) PTZ - 27 sn (22-35 sn) D-dimer - 1,400 ng/mL (<500 ng/mL) Sorular • Hastada öyküsü ve fizik muayene bulgular›na göre hangi tan› düflünülmelidir? • Tarama amaçl› laboratuvar testleri bu sonuçlar› do¤rulamakta m›d›r? • E¤er öyle de¤ilse, hangi ileri tetkiklerin yap›lmas› gerekir? G NORMAL PIHTI OLUfiUMUNUN KONTROLÜ P›ht› oluflumu normal olarak çeflitli fizyolojik sistemler taraf›ndan s›n›rlan›r. P›ht› bölgesinde afl›r› trombosit agregasyonu, adenozin 5’-difosfat (ADP), tromboksan A2 ve trombin gibi trombosit uyar›c› maddelerin h›zla ortadan kald›r›lmas›yla ve komflu endotel hücrelerden sal›verilen ADPaz, prostasiklin ve nitrik oksitin trombositleri do¤rudan engellemesiyle önlenir. Bu inhibitörler birlikte hareket ederek trombosit p›ht›s›n›n boyutlar›n› ve p›ht›laflman›n trombositler taraf›ndan daha fazla etkinlefltirilmesini s›n›rlarlar. B Ö L Ü M 36 / T R O M B O T ‹ K B O Z U K L U K L A R Fibrin p›ht›s› oluflumunu kontrol eden faktörler trombinin antitrombin (AT) taraf›ndan inhibe edilmesi; faktör Va ve VIIIa’n›n endotelial protein reseptörü/trombomodulin güdümlü protein C/S taraf›ndan inhibe edilmesi; doku faktörü yolunun inhibisyonu; protein Z’ye ba¤›ml› proteaz inhibitörü; ve fibrinolizdir. fiekil 36-1’de görüldü¤ü gibi, doku faktörü yolu inhibitörü (tissue factor pathway inhibitor-TFPI) doku faktörü (TF)- faktör VIIa-Xa kompleksine ba¤lanarak faktör Xa’n›n protrombini etkinlefltirmesini önler. Bu süreç TF’nin prokoagülan etkisini s›n›rlar. Protein Z’ye ba¤›ml› proteaz inhibitörü protein Z varl›¤›nda faktör Xa’y› inhibe eder, bu da trombin oluflumunda azalma ile sonuçlan›r. Trombin taraf›ndan etkinlefltirilen endotel hücreleri trombomodulin sal›verirler, o da negatif geribildirimsel etki ile protrombin etkilerinin azalma yönünde düzenlenmesine yol açar; trombin trombomoduline ba¤land›¤› zaman art›k fibrinojenle etkileflemez ve trombositleri etkinlefltiremez. Dolafl›mda bulunan AT h›zla trombine ve p›ht›laflma yolundaki di¤er serin proteazlar›na ba¤lanarak etkilerini ortadan kald›r›r. Bu reaksiyon endotel hücrelerinin yüzeyindeki heparin benzeri maddeler taraf›ndan kolaylaflt›r›l›r, farmakolojik heparin tedavisi de AT mekanizmas› arac›l›¤›yla etkili olur. Protein C’nin endotelial protein C reseptörü (EPCR) ve trombin/trombomodulin kompleksi ile olan etkileflimi arac›l›¤›yla aktifleflmesi de di¤er bir önemli ve do¤al p›ht› ön- Trombomodulin Trombin 429 leyici yoldur. EPCR’ye ba¤lanma büyük damarlarda önemli rol oynuyor gibi görünürken, trombomodulin yolu en çok küçük damar sisteminde etkili olur. Aktive protein C, kofaktörü olarak görev yapan protein S ile birlikte faktör Va ve VIIIa’y› inaktive ederek daha fazla trombin oluflmas›n› engeller. Di¤er bir önemli p›ht› kontrol mekanizmas› da fibrinolizdir.Endotel hücreleri taraf›ndan üretilen doku plazminojen aktivatörü (t-PA) fibrin p›ht›s›n›n içinde bulunan plazminojenin bir serin proteaz› olan plazmine dönüflmesini sa¤lar. Fibrinoliz, t-PA karfl›t› etki gösteren plazminojen aktivatör inhibitörü (PAI-1) ve plazmin inhibitörleri α2-antiplazmin ve α2-makroglobulin taraf›ndan azalt›l›r. Trombinle aktive edilebilen fibrinoliz inhibitörü de (thrombin activatable fibrinolysis inhibitor- TAFI) karboksi-terminal lizin kal›nt›lar›n› fibrinden uzaklaflt›r›p plazminin fibrin p›ht›s›na ba¤lanmas›n› s›n›rlayarak fibrinolizi bask›lama e¤ilimi gösterir. Bu normal p›ht›laflma önleyici mekanizmalardan birinin bozulmas› hiperkoagülabilite durumu ile sonuçlan›r. En yayg›n genetik risk faktörleri faktör V genindeki bir nokta mutasyonuna ba¤l› APC direnci (faktör V Leiden mutasyonu) ve protrombin (faktör II) düzeylerinin artmas›na yol açan protrombin gen mutasyonu G2O210A’d›r. Do¤al antikoagülan (AT, protein C ve protein S) eksiklikleri ve hiperhomosisteinemi de benzer flekilde anormal bir tromboz e¤ilimi ile birliktedir. Faktör VIII, XI, IX ve fibrinojen düzeylerinin artmas› da venöz ve arteriyel tromboz geliflimi ile iliflkilendirilmifltir. t-PA düzeyinin düflük, TAFI veya PAI-1 düzeyinin yüksek olmas› da tromboz e¤ilimine neden olabilir. Bununla birlikte, venöz tromboz ve tromboemboli en s›k edinsel damar hasarlar›nda ve baz› hastal›klarda görülürler. Arteriyel tromboz oluflumundan sorumlu p›ht›laflma bozukluklar›: yüksek fibrinojen ve t-PA (antijen)-PAI-1 kompleksi düzeyleri, hiperhomosisteinemi, trombosit ifllev bozukluklar› (GPIIIa’n›n HPA1b polimorfizmi) ve antifosfolipid antikorlar›n›n (örn. lupus antikoagülan›) varl›¤›d›r. Lizis Trombositler Fibrin p›ht›s› Plazmin ADPaz Plazminojen G KL‹N‹K ÖZELL‹KLER Anormal tromboz e¤ilimi venöz tromboemboli, pulmoner emboli (PE) veya arter t›kanmas›na ba¤l› çeflitli semptomlarla ortaya ç›kabilir. Derin Ven Trombozu fiEK‹L 36–1. Patolojik p›ht› oluflumunun önlenmesi. P›ht› oluflumu çeflitli noktalarda kontrol edilir. Normal komflu endotel hücrelerinden sal›verilen ADPaz, prostasiklin (PGI2) ve nitrik oksit (NO) trombosit agregasyonunu önler. Doku faktörü inhibitörü (TFPI) TF-VIIa-Xa kompleksine ba¤lanarak daha fazla TF güdümlü p›ht›laflma oluflumunu bask›lar. Trombinin antitrombin (AT) taraf›ndan do¤rudan inhibe edilmesi ve aktive protein C’nin (APC) faktör V ve VIII’i inhibe etmesi de (gösterilmemifltir) fibrin p›ht›s› oluflumunun azalma yönünde düzenlenmesi ile sonuçlan›r. APC, trombin-trombomodulin etkileflimi arac›l›¤›yla bir geribildirim döngüsü çerçevesinde uyar›l›r, protein S APC’nin kofaktörü olarak görev yapar. Son olarak, fibrin p›ht›s›n›n boyutu fibrinoliz taraf›ndan kontrol edilir. Endotel hücreleri t-PA sal›verirler, t-PA p›ht›n›n içinde bulunan plazminojenle etkileflerek plazmin oluflumuna ve fibrin polimerlerinin y›k›lmas›na yol açar. Alt ekstremitelerin derin venlerinde oluflan p›ht›lar klinik olarak sessiz kalabildikleri gibi a¤r› ve ödem gibi belirtilere de yol açabilirler, fakat semptomatik olduklar›nda bile tan› koymak güç olabilir. Derin ven trombozuna (DVT) hassasiyet, ›s› art›fl› ve eritem gibi belirtiler de efllik edebildi¤inden, selülit, kas, tendon, kemik enflamasyonu veya travmatik popliteal kist ya da kas rüptürü gibi enflamasyonla seyreden di¤er durumlardan ay›rt edilmesi zor olabilir. Ayr›ca, bu durumlar fizik muayeneyle de net bir flekilde birbirlerinden ay›rt edilemeyebilece¤inden, tan› koyabilmek için impedans pletismografisi, Doppler ultrasonografisi ve kontrast venografi gibi yöntemlerden ak›lc› bir flekilde yararlan›lmas› gerekebilir. TROMBOT‹K HASTALIKLARIN TEDAV‹S‹NDE ANT‹KOAGÜLASYON 37 OLGU SUNUMU • 1. Bölüm lektif histerektomi planlanm›fl olan 57 yafl›nda siyahi Ebir kad›n hasta periperatif dönemde antikoagülan tedavinin ayarlanmas› amac›yla sevk edilmifltir. Befl y›ld›r bilinen atrial fibrilasyon nedeniyle günde 3 mg varfarin alan hastan›n özgeçmiflinde bir kez embolik olay geçirdi¤i yer almaktad›r. Hipertansiyonu ve diyabeti olan hasta, anjiyotensin dönüfltürücü enzim (ACE) inhibitörü ve bebek aspirini kullanmakta ve diyet uygulamaktad›r. Yak›nmas› olmayan hastan›n fizik muayenesinde düzensiz bir kalp ritmi ve zay›f bir diyastolik üfürüm saptanm›flt›r. Yaflamsal belirtiler: KB: 155/80 mmHg; Nab›z: 75/dak; Solunum say›s›: 16/dak; Atefl: 37°C Trombotik hastal›¤› olan hastalar›n baflar›l› bir flekilde tedavi edilebilmesi için tromboz risk faktörlerinin de¤erlendirilmesi, p›ht›n›n yerlefliminin ve boyutunun dikkatle de¤erlendirilmesi ve iyi bir antikoagülan seçimi ve uygulamas› gereklidir. Tromboembolik hastal›¤› olan bireylerin tan› amaçl› de¤erlendirmesi 36. Bölümde ele al›nm›flt›r. Tromboz tedavisi p›ht›n›n çözülmesini ve tekrar›n›n önlenmesini kapsar. Etkilenen damar›n tipine (arter veya ven) ve klinik duruma göre özgül tedavi uygulan›r (Tablo 37-1). Genel bir kural olarak, arter trombozlar›nda en iyi tedavi, t›kay›c› trombozun h›zla çözülmesini sa¤lamak üzere verilen trombolitik ilaçlarla tekrarlaman›n önlenmesi için verilen anti-trombosit ilaçlar›n birlikte kullan›lmas›d›r. Buna karfl›l›k, venöz tromboembolilerde yan›t en iyi p›ht›laflma faktörlerinin ifllevini ve oluflu- P›ht›laflma tetkikleri Trombosit say›s› = 210,000/μL PZ = 25.1 sn (<14 sn) INR = 2.4 (0.8-1.3) PTZ = 29 sn (22-35 sn) Sorular • Cerrahi giriflim s›ras›nda anlaml› kanama potansiyeli göz önünde tutuldu¤unda, bu hasta nas›l tedavi edilmelidir? munu engelleyen heparin, fondaparinuks ve varfarin gibi ilaçlarla al›n›r. G ANT‹-TROMBOS‹T ‹LAÇLAR Anti-trombosit ilaçlar trombosit ifllevlerini engelleyerek etki gösterirler. En yayg›n kullan›lan anti-trombosit ilaçlar asetilsalisilik asit ve klobidogreldir. Bu ilaçlar aras›nda en iyi araflt›r›lm›fl, en popüler ve en ucuz olan› asetilsalisilik asittir. Di¤er trombosit agregasyon inhibitörleri, integrin blokerleridir (absiksimab, eptifibatid ve tirofiban). Absiksimab Amerikan G›da ve ‹laç Dairesi (FDA) taraf›ndan perkütan transluminal koroner anjioplasti yap›lan hastalarda kullan›lmak üzere onaylanm›flt›r. Eptifibatid akut koroner olaylarda ve anjiop- 448 K I S I M I1I / H E M O S T A Z B O Z U K L U K L A R I TABLO 37-1 • Trombotik bozukluklarda önerilen tedavilera Durum Koroner arter hastal›¤› Kararl› angina/enfarktüs önleme Karars›z angina Akut miyokard enfarktüsü (<6 saat süre geçmifl) Anterior transmural enfarktüs (mural tromboz riski) Reinfarktüs önleme Bypass greft aç›kl›¤› Tedavi Asetilsalisilik asit Asetilsalisilik asit ± klopidogrel (poliklinik hastalar›); Asetilsalisilik asit + DMAH veya standart heparin (FH) (hastanede yatan hastalar) Trombolitik tedavi (intravenöz streptokinaz veya t-PA) + tam doz heparin ve asetilsalisilik asit Tam doz heparin, sonra 2-3 ay süreyle varfarin Uzun süreli asetilsalisilik asit ± klopidogrel Asetilsalisilik asit/klopidogrel Serebral arter hastal›¤› Geçici iskemik atak (TIAb) Tekrarlayan TIA/geliflmekte olan trombotik inme Tamamlanm›fl trombotik inme Asetilsalisilik asit veya klopidogrel ya da her ikisi birden DMAH veya FH, sonra tek bafl›na varfarin veya asetilsalisilik asit (tart›flmal› tedavi) Asetilsalisilik asit veya klopidogrel ya da her ikisi birden Serebral emboli BT’de kanama yok BT’de kanama var DMAH veya standart Heparin, sonra uzun süreli varfarin tedavisi Antikoagülasyonu 2 hafta erteleyin Kalp kapak hastal›¤› Atrial fibrilasyon veya emboli öyküsünün efllik etti¤i kapak hastal›¤› (özellikle mitral stenoz); tekrarlayan paroksismal atrial fibrilasyon ataklar› Atrial fibrilasyon –kardiyoversiyon Biyoprotez mitral kapak Mekanik protez kapak Uzun süreli varfarin tedavisi Kardiyoversiyondan 2-3 hafta önce bafllay›p 4 hafta sonras›na kadar süren varfarin tedavisi Uzun süreli, orta dozlu varfarin tedavisi (INR: 2.0-2.5) Uzun süreli varfarin tedavisi (INR: 3.0-4.0) (dipiridamolle birlikte veya tek bafl›na) Venöz hastal›k Derin ven trombozuyla birlikte pulmoner emboli Yüzeysel flebit veya bald›r damarlar›na s›n›rl› hastal›k Katetere ba¤l› subklavyen/superior vena cava trombozu DMAH, fondaparinuks veya tam doz standar Heparin (7 gün süreyle), sonra risk faktörlerine göre 6 ay veya daha uzun süreyle varfarin Proksimal yay›l›m olmad›kça antikoagülasyon endikasyonu yoktur. Trombolitik tedavi (streprokinaz veya t-PA), sonra heparin, k›sa süreli varfarin ve kateterin ç›kar›lmas› Tromboemboli profilaksisi Zorunlu yatak istirahati/genel cerrahi Ortopedi/elektif kalça cerrahisi a b DMAH (30 mg deri alt› yolu ile.; günde iki kez) veya fondaparinuks (2.5 mg deri alt› yolu ile) DMAH, fondaparinuks veya düflük doz varfarin Yeni anti-Xa ve trombin inhibitörlerinin (örn. fondaparinuks) kullan›m›na iliflkin öneriler elde edilecek klinik çal›flma verilerine göre de¤iflecektir. Kullan›m kolayl›¤›, karfl›laflt›r›labilir etkinlik ve daha düflük kanama ve tromboembolik komplikasyon insidans› nedeniyle oral ilaçlar›n ço¤u tromboemboli riski ile seyreden durumda tercih edilecek tedavi haline gelmesi beklenmektedir. TIA: geçici iskemik atak (transient ischemic attack) lasti veya stent uygulanacak olan hastalarda kullan›lmak üzere onaylanm›flt›r. Tirofiban da akut koroner olaylarda heparinle birlikte kullan›lmak üzere onaylanm›flt›r. Farmakokinetik Asetilsalisilik asit prostaglandin G/H sentaz› asetilleyerek siklooksijenaz aktivitesinin kayb›na ve tromboksan A2 üretimi ile trombosit agregasyonunun engellenmesine yol açar. Bu etki geri dönüflümsüzdür, o yüzden ifllev üzerindeki etkisi trombositin 10 günlük yaflam süresi boyunca devam eder. Asetilsalisilik asitin 40-100 mg düzeyindeki çok küçük bir dozu bile dolafl›mdaki trombositlerin ço¤unun ifllevini engellemek için yeterlidir. Asetilsalisilik asitin trombosit adezyonu üzerinde özgül bir etkisi yoktur. Dipiridamol (Persantine)fosfodiesteraz› inhibe ederek ve hücrede siklik adenozin 3’, 5’- monofosfat (cAMP) miktar›n› art›rarak trombositlerin agonistlere yan›t›n› engeller. Asetilsalisilik asitten çok daha az etkili bir inhibitördür. Klopidogrel (Plavix), trombotik trombositopenik purpura (TTP) insidans› nedeniyle tiklopidinin yerini büyük ölçüde alm›fl olan bir ikinci kuflak adenozin 5’-difosfat (ADP) reseptör blokeridir. Klopidogrel ADP’nin trombosit üzerindeki re- IV. KISIM Transfüzyon T›bb› KAN B‹LEfiENLER‹ TEDAV‹S‹ Kan transfüzyonu yirminci yüzy›l bafllar›nda kan grubu antijenlerinin, kan grubu tayin yöntemlerinin ve vericiyle al›c›n›n efllefltirilmesini sa¤layan yöntemlerin keflfedilmesiyle birlikte uygulanabilir hale gelmifltir. Bunu izleyerek eritrositlerin daha iyi korunmas› için güçlendirilmifl antikoagülanlar, kan›n fraksiyonlanmas›na imkan veren biyo-uyumlu plastik torba sistemi, hastal›k bulaflmas›n› önlemeye yönelik genifl tetkik olanaklar› ve kan bilefleni tedavisi ile ilgili modern kavramlar gelifltirilmifltir. Transfüzyon uygulamas› art›k e¤itimli bir klinik hekiminin bütün hünerlerini ortaya koymas›n› gerektiren karmafl›k bir tedavi disiplini haline gelmifltir. Kan bilefleni tedavisi hiçbir zaman hafife al›namaz ve yaln›zca gerekli olmas› durumunda ve klinik durum dikkatli bir flekilde de¤erlendirildikten sonra uygulanmal›d›r. Transfüzyon her zaman klinik soruna yönelik olmal›d›r (kan kayb›, anemi, trombositopeni, koagülopati). Yaln›zca en uygun kan bileflen(ler)i istenmeli ve transfüze edilmelidir (Tablo 38-1). Hastan›n özel gereksinimlerinin de dikkat al›nmas› gerekir (örn. ba¤›fl›kl›k sistemi bask›lanm›fl olan bir hastada transfüzyonla iliflkili GVHH [T‹-GVHH] geliflmesinden kaç›nmak için yaln›zca ›fl›nlanm›fl ürünler kullan›lmal›d›r). Verici ürünü ile al›c› aras›nda efllefltirme yap›l›rken meydana gelebilecek hatalar›n önlenmesi ve transfüzyon reaksiyonlar›n›n fark edilmesi ve tedavisi konusunda çok dikkatli olmal›d›r. Bu önlemler tedavi hizmeti veren bütün hekim ve hemflirelerin sorumlulu¤undad›r. G TAM KAN Tam kan transfüzyonunun yerini büyük ölçüde kan bilefleni replasman› alm›flt›r. Fakat baz› kan merkezleri büyük hacimli kan kay›plar›n›n tedavisi için tam kan veya “modifiye edilmifl” tam kan (trombositleri uzaklaflt›r›lm›fl tam kan) sa¤laya- 38 bilmektedir. Tam kan kullan›m› zamandan tasarruf edilmesini sa¤layabilir, daha ucuzdur ve al›c›n›n daha az say›da verici ile karfl›laflmas›n› sa¤lar. Masif kan kayb› olan hastalarda modifiye tam kan plazmadaki p›ht›laflma faktörü düzeylerinin sürdürülmesini sa¤layabilir, fakat trombositlerin ayr› olarak verilmesi gerekir. Masif kanama veya travmalarda tam kan infüzyonunu taklit eden kan bilefleni transfüzyonunun (yani 1 ünite eritrosit için 1 ünite plazma) morbidite ve mortalite aç›s›ndan daha iyi sonlan›mlar sa¤lad›¤› yönündeki kan›tlar giderek artmaktad›r. G ER‹TROS‹TLER Eritrosit transfüzyonu nedeninden ba¤›ms›z olarak aneminin tedavi edilmesi ve dokulara daha fazla oksijen sa¤lanmas› için kullan›l›r. Bir ünite eritrosit süspansiyonunun içinde 450 ml tam kanda bulunan bütün eritrositler (~200 mL eritrosit) ve 130 mL plazma/asit sitrat dekstroz (acid dextrose citrat-ACD) solüsyonu bulunur (hematokrit de¤eri yaklafl›k %60’t›r). Bir ünite eritrosit süspansiyonunda HLA antijenlerine karfl› alloimmunizasyon geliflmesine ve depolanma ile birlikte sitokin düzeylerinin febril transfüzyon reaksiyonu oluflturacak flekilde artmas›n› sa¤lamaya yetecek kadar lökosit ve trombosit de vard›r. Bu nedenle ço¤u kan bankas› ve transfüzyon merkezinde baflka eritrosit ürünleri de bulunur: • Lökositleri azalt›lm›fl eritrosit süspansiyonu: Eritrosit üniteleri bir mikrofiber filtreden geçirilirken lökositlerin %99.9’u ve eritrositlerin de %15-20’si kaybedilir. Bu ad›m HLA alloimmunizasyonu, sitomegalovirüs (CMV) bulaflmas› ve hücreler depolanma öncesinde filtreden geçirilmifllerse, sitokinlere ba¤l› febril reaksiyon geliflme riskini azalt›r. Önceden tekrarlayan febril reaksiyonlar› olan hastalarda ve uzun süreli transfüzyon deste¤i gerektiren has- 466 K I S I M IV / T R A N S F Ü Z Y O N T I B B I TABLO 38-1 • Transfüzyon uygulamas›nda kullan›lan kan bileflenleri Eritrosit Eritrositler Lökositleri azalt›lm›fl eritrositler Y›kanm›fl eritrositler Ifl›nlanm›fl eritrositler Dondurulmufl (gliserolü uzaklaflt›r›lm›fl) eritrositler CMV-negatif eritrositler Trombosit Havuzlanm›fl rastgele verici trombositleri Tek verici aferez trombositleri HLA-uygun tek verici trombositleri P›ht›laflma faktörleri Taze dondurulmufl plazma Kriyopresipitat talarda (örn.hematopoetik maligniteler, aplastik anemi, kök hücre transplantasyonu) bu ürün tercih edilmelidir. Ço¤u merkezde eritrosit süspansiyonlar›n›n lökosit içeri¤i depolanma öncesinde azalt›lmaktad›r. • Y›kanm›fl eritrosit süpansiyonu: Bu kan bilefleni üretilirken eritrositler transfüzyondan hemen önce izotonik sodyum klorürle y›kan›r ve sonra izotonik sodyum klorürlü eritrosit süspansiyonlar› haz›rlan›r. Bu yöntemle orijinal plazman›n %99’u uzaklaflt›r›l›r. Y›kanm›fl eritrosit süspansiyonunun bafll›ca endikasyonu transfüzyon s›ras›nda istenmeyen olaylar›n önlenmesidir. Geçmiflte paroksismal noktürnal hemoglobinüri gibi hastal›klar› olan bireyleri plazma fraksiyonundaki komplementin yol açt›¤› alevlenmelerden koruyabilmek için y›kanm›fl eritrositler verilmifltir. Fakat modern eritrosit üretim tekniklerinin geliflmesiyle birlikte plazma art›k kan ürününün son derece küçük bir bölümünü oluflturmaktad›r. Fakat IgA eksikli¤i olup, anti-IgA antikorlar› olan hastalarda küçük miktardaki plazma bile fliddetli anafilaktik reaksiyonlara neden olabilmektedir. O yüzden, bu hastalarda ve eritrosit tranfüzyonuyla tekrarlayan, a¤›r anafilaktik reaksiyon geliflen bireylerde y›kanm›fl eritrositler kullan›labilir. Zaman içinde, depolanm›fl eritrosit süspansiyonlar›nda so¤uk depo koflullar› nedeniyle Na/K pompas›n›n inhibe olmas› sonucunda supernatant plazmada potasyum birikir. O yüzden, süt çocuklar›nda veya hiperpotasemi riski alt›nda olan hastalarda da (örn. a¤›r, diyaliz gerektiren böbrek hastal›¤›) transfüzyondan önce supernatant plazman›n azalt›lmas› veya uzaklaflt›r›lmas› için eritrositlerin y›kanmas› uygun olabilir. • Dondurulmufl (gliserolü uzaklaflt›r›lm›fl) eritrosit süspansiyonu: Y›kanm›fl hücreler gibi, dondurularak korunan eritrositler de gliserol uzaklaflt›r›ld›ktan sonra y›kan›r ve izotonik sodyum klorür süspansiyonu olarak haz›rlan›r. Fakat dondurulmufl eritrositlerin bafll›ca kullan›m alan› nadir kan tipine sahip hastalar veya yüksek frekansl› eritrosit antijenlerine karfl› geliflmifl alloantikorlar nedeniyle çapraz karfl›laflt›rmada güçlüklerin yafland›¤› durumlard›r. • Ifl›nlanm›fl eritrosit süspansiyonu: Bu ürün, transfüze edilen eritrositlerin T‹-GVHH’na (transfüzyonla iliflkili graft versus host hastal›¤›) yol açma olas›¤› bulunan, ba¤›fl›kl›¤› belirgin derecede bask›nlanm›fl hastalarda endikedir. Eritrositler transfüzyondan önce en az 2,500 cGy düzeyinde bir dozla ›fl›nlan›rlar. Genel olarak tehlikesiz bir ifllem olmakla birlikte ›fl›nlama supernatant plazmada potasyum düzeyini art›r›r. Ayr›ca, ›fl›nlanm›fl eritrositlerin “raf ömrü” belirgin ölçüde k›sal›r. • CMV-negatif eritrosit süspansiyonu: Bu ürün, hematopoetik kök hücre transplantasyonu yap›lan hastalar baflta olmak üzere, CMV-negatif hastalarda tercih edilir. Vericiler kanlar›nda CMV antikorlar› araflt›r›larak bu virüs aç›s›ndan test edilirler; IgM ve IgG antikoru saptanmamas› durumunda CMV-negatif olarak kabul edilirler. Fakat, CMV enfeksiyonu her yerde bulunabildi¤inden, ço¤u kan merkezinde son derece s›n›rl› say›da “CMV-güvenli” ürün bulunur. Lökositleri azalt›lm›fl eritrositlerin de neredeyse “CMV-güvenli” ürünlerle eflde¤er oldu¤u saptanm›flt›r, çünkü virüs tipik olarak lökositlerde bulunur. Bu nedenle ço¤u transfüzyon t›bb› uzman› lökositi azalt›lm›fl eritrositleri birçok endikasyonda CMV-negatif ürünlerle eflde¤er kabul eder. Eritrosit Transfüzyonu Eritrosit transfüzyonu risksiz bir ifllem de¤ildir, o yüzden yaln›z aç›kça endike oldu¤u zaman yap›lmal›d›r. Hastanelerin eritrosit transfüzyonunun ne zaman endike oldu¤u (biri giriflime ba¤l› kan kayb›, a¤›r anemi [yafl, herhangi bir hastal›k veya kardiyopulmoner hastal›k daha yüksek bir hemoglobin düzeyini gerektirmedi¤i sürece hemoglobin düzeyinin <7-8 g/dL’nin alt›nda oldu¤u durumlar] veya devam eden bir kanama) konusunda kat› tedavi protokolleri vard›r. Eritrositler hipovolemiyi düzeltmek için de¤il, dokulara daha iyi oksijen sa¤lanmas› için kullan›l›r (Bkz. 10. Bölüm). Eritrositler bir miktar hacim genifllemesi sa¤lamakla birlikte, aktif kanamal› hastalara daha ileri hacim deste¤i elektrolit/kolloid çözeltileri ve plazma transfüzyonu ile verilir. Bir ünite eritrosit süspansiyonu ortalama vücut a¤›rl›¤›na sahip bir kiflide hemoglobin düzeyini 1 g/dL (~%3 hematokrit art›fl›) artt›r›r. Hastalara yaln›zca ayn› veya uygun ABO ve Rh grubundan kan transfüze edilebilir. Ayr›ca plazmada bulunan, çeflitli minör kan grubu antijenlerine karfl› geliflmifl olan antikorlar çapraz karfl›laflt›rmay› güçlefltirebilir, hatta hastay› transfüzyon yap›lamaz hale getirebilirler. O yüzden kan grubu antijenleri ile ilgili temel bilgilerin edinilmesi önemlidir. A. Kan Grubu Antijenleri Kan grubu antijenleri eritrosit yüzeyinde bulunan, hücrenin ba¤›fl›kl›k potansiyelini tan›mlayan ve kal›t›mla geçen aminoasit ve karbonhidrat yap›lar›d›r. Bir antijenin bulunmad›¤› bir hastaya antijen-pozitif kan verilmesi durumunda alloantikorlar oluflabilir ve bu da transfüze edilen hücrelerin y›k›ma u¤rad›¤› bir transfüzyon reaksiyonuyla sonuçlan›r. Yirmi üç kan grubuna ait 250’den fazla antijen tan›mlanm›flt›r. Fakat transfüzyon uygulamalar›unda yaln›zca ABO ve Rh sistemleri ile az say›da minör kan grubu antijeni (Kell, Duffy, Kidd ve MNS sistemleri) birincil öneme sahiptir. Kan