BAŞLANGIÇ Bu kitap, büyük ölçüde, Avrupa Sosyoloji Merkezi bünyesinde gerçekleştirdiğimiz ve sonuçları bir bütün halinde başka yerde yayımlanmış olan1 bir dizi araştırmaya dayanmaktadır. Araştırma verileri ise INSEE [Ulusal İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü] ve BUS’un [Üniversite İstatistikleri Bürosu] tedarik ettiği istatistiklerden ve bizzat kendimiz tarafından veya Lille ve Paris’teki sosyoloji öğrencileri aracılığıyla bizim gözetimimizde, yalnız başlarına veya üniversite çalışma grupları dâhilinde gerçekleştirilmiş monografik çalışmalar veya ön anketlerden elde edilmiştir.2 Öğrenci nüfusunun tamamını veya başka fakülteleri (“öğrenciler ve siyaset”, “Lille Üniversitesi Kütüphanesi’nin kullanıcıları”, “tıp öğrencileri”, “kadın öğrenciler”) içine alan farklı araştırmalara nadiren yer verdiysek, yani sözelci öğrenciler analizlerimizde özel bir yer tuttuysa bu, bu öğrencilerin, görülece1 Pierre Bourdieu ve Jean-Claude Passeron, Les étudiants et leurs études, Cahiers du Centre de sociologie européenne, Ecole pratique des Hautes Etudes, Moutoon et Co, Paris, 1964. 2 Farklı kısımlara ilişkin araştırmalar şu kişiler veya üniversite çalışma grupları (Ü.Ç.G) tarafından yürütülmüştür: öğrencilerde karşılıklı tanışıklık (Lille Ü.Ç.G.), sınav kaygısı (B. Vernier), bir bütünleştirme girişimi (Lille Ü.Ç.G.), öğrencilerde boş zaman (G. Le Bourgeois), öğrencilerin gözüyle öğrencilik (Paris Ü.Ç.G.), Sorbonne Antik Yunan Tiyatro Grubu ve izleyici kitlesi (Paris Ü.Ç.G.). 12 VÂRİSLER ği üzere, [araştırma] nesnesi olarak seçtiğimiz, “kültürle ilişki” meselesini örnek vaka olarak alınmaya layık bir şekilde hayata geçirmeleri dolayısıyladır. Bununla birlikte, kültür ve eğitim üzerine hâlihazırda sürdürülen araştırmalar bütünü içersinde kültürel imtiyazın tahliline ayrı bir önem göstererek meseleye ilişkin mümkün sorular evrenini bir teke indirmiş görünme riskini almış olduğumuzu da bilmiyor değiliz. Öte yandan, mevzunun adeta bir ritüel haline getirilmiş sorunsallarının neredeyse her daim saklamayı başardığı temel meseleyi yakalayabilmek için bu riski almak gerekmiyor muydu?