DÜNYA FELSEFE GÜNÜ HAKKINDA GENEL BİLGİ,

advertisement
DÜNYA FELSEFE GÜNÜ HAKKINDA GENEL BİLGİ,
Artık felsefenin de bir günü var. Her yıl Kasım ayının üçüncü Perşembe günü, Dünya Felsefe Günü olarak kutlanmaktadır. Bu
konudaki önerinin, Türkiye Felsefe Kurumu tarafından getirildiğini ve UNESCO tarafından da kabul edildiğini hatırlatmak
yerinde olur. 1946 yılında resmen yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler, Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (United Nations
Educational, Scientific and Cultural Organization: UNESCO), savaş ve çatışmaların ilk çıkış yerinin insan zihni olduğunu
belirtir. Dünyamızdaki olumsuz gelişmelerin önce zihinlerde başlaması nedeniyle, UNESCO'nun birtakım ilkeleri
yaygınlaştırmayı amaçladığını görüyoruz. Dünya Felsefe Günü dolayısıyla, ülkemizde bazı üniversiteler ve liseler etkinlikler
düzenlemektedir. Son derece memnunluk verici bu etkinliklerin gitgide çoğalması ve felsefenin öneminin daha fazla anlaşılır
olması günümüzde daha çok önem kazanmıştır. Dünya Felsefe Günü nedeniyle felsefenin gündeme gelmesi önemlidir; çünkü
gerek dünyada gerekse ülkemizde felsefeye duyulan gereksinimin arttığını görüyoruz. İnsanlığın karşı karşıya olduğu
problemler kadar, ülkemizin kendine özgü problemleri de, olaylara felsefenin ışığında da bakabilmeyi gerekli kılmaktadır.
Savaşların ve çatışmaların bitmek bilmediği, savaş tacirlerinin her türlü yolu ve yöntemi kullanmaktan çekinmedikleri günümüz
dünyasında barış, özgürlük, insan hakları, insanın onuru ve değerlerin savunulmasında felsefenin temellendiriciliği ve
aydınlatıcılığı büyük önem taşımaktadır. Yaşadığımız dünyayı daha iyi, daha insancıl bir dünyaya dönüştürmede ve uygarlık
maskesiyle gizlenmeye çalışılan modern barbarlıklara başkaldırmada felsefenin işlevi yaşamsal bir önem taşımaktadır.
2002 yılından itibaren kutlanmaya başlanan Dünya Felsefe Günü dünya problemlerine felsefe ile de bakabilme bilincinin
yaygınlaştırılmasında önemli bir işlev oluşturacaktır. Böyle bir günün saptanmasında Uluslararası Felsefe Kurumları
Federasyonu'nun çok değerli çabaları olmuştur. Prof. Dr. İoanna KUÇURADİ'nin başkanı olduğu Türkiye Felsefe Kurumu sözü
edilen federasyonun aktif bir üyesidir. Türkiye Felsefe Kurumu bir sivil toplum kuruluşu olarak, gerek ülkemizde gerekse
dünyada felsefe ve insan hakları bilincinin yaygınlaştırılması konusunda önemli sorumluluklar üstlenmiştir. Dünya Felsefe
Günü nedeniyle, felsefenin gündeme gelmesi pek çok bakımdan yararlı olacaktır. Gün dolayısıyla etkinlikler yapılabilir.
Söyleşiler, konferanslar, paneller vb. yoluyla felsefecilerimiz, felsefeye ilgi duyan kişilerle bir araya gelerek felsefe sevgisinin ve
ilgisinin güçlenmesine katkıda bulunabilirler. Felsefecilerin yalnızca yazılarıyla ve kitaplarıyla değil konuşmaları ve eylemleriyle
de insanların içine çıkmaları gereklidir. Prof. Dr. İoanna KUÇURADİ'nin 2004 yılında yayımladığı Dünya Felsefe Günü kutlama
mesajı felsefenin toplumla ilişkisi açısından önemli belirlemelerle doludur: ??Bütün dünyadaki felsefeciler çeşitli etkinliklerle
Dünya Felsefe Günü'nü kutluyor. Felsefe fildişi kulesinden çıktı artık. Ama önümüzde yürüyecek uzun ve engebeli bir yol var.
Bu yolda Dünya Felsefe Günü, olan bitene ve yapmak üzere oldukları felsefi değer bilgisiyle bakmaya ve bilgiyle düşünmeye
çoğu insanın ayıracak vakti olmadığı felsefenin ne işe yaradığını göstermek ve bu amaca hizmet eden bir felsefe eğitiminin
dünyamızda
neler
sağlayabileceğini
hatırlatmak
için
bir
fırsat
oluşturuyor.''
Felsefe eğitiminin dünyamızda sağlayabileceği en önemli işlevi, insanın dogmalardan arınmasını sağlayabilen bir anahtar
olmasıdır. 10?17 Ağustos 2003 tarihleri arasında İstanbul'da düzenlenen 21. Dünya Felsefe Kongresi'nin açılış konuşmasında
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER felsefenin işlevini şöyle vurgulamıştır: ??İnsanlık bir yandan kendini geliştirip
özgürleştirirken öte yandan gelişmiş toplumlarla azgelişmiş toplumlar arasında büyüyen uçurum, eşitlik, yoksulluk, bilgisizlik,
kültürsüzleşme, bağnazlık ve bunlardan kaynaklanan terör, kültürlerarası çatışma, moral değerlerde çözülme gibi sorunların
üstesinden gelmeye çalışmaktadır (...) Felsefe insanın yaşamını, değerlerini, amaçlarını sorgulamakta, varlığı bütün olarak ele
almakta, temelde insanın sorgulayabilme yeteneğine dayanmaktadır (...) Felsefenin geliştirdiği kuşkuculuk ve eleştirel
düşünce, bilimsel düşüncenin, yenilikçi buluşların temelini oluşturmuştur. Eleştirel, sorgulayıcı ve çözümlemeci düşüncenin
önem kazandığı dönemler, bilimsel üretim ve aydınlanmacı gelişmelerin önünü açmıştır. Dünyada ortaçağın karanlığından,
skolastik düşüncenin dar ve tutucu kalıplarından, felsefi düşüncenin sorgulayıcı ve eleştirel yaklaşımı ile çıkmıştır.'' Ülkemizde
felsefe adına yapılabilecek önemli işler vardır. Felsefenin eğitim kurumlarımızda amacına uygun olarak yer alması, üniversite
içinde farklı bölümlerinde bilim felsefesi, insan haklarının felsefesi ve eğitim felsefesi gibi derslerin okutulması, felsefe
öğretmenlerine
ayrılan
kadro
sayısının
arttırılması
sağlanabilecek
ilk
adımlardır.
Gelecekte Dünya Felsefe kutlamaları yaygınlık kazanacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı belirli gün ve haftalar listesine Dünya
Felsefe Günü'nü almıştır. Bu günün yaygınlaştırılmasında başta basın kuruluşlarına ve eğitim kurumlarına,sorumluluklar
düşmektedir.
Dünya Felsefe Günü
Dünya Felsefe Günü Şiiri
İnsanlığın Dayanağı Felsefe
‘Bilgi sevgisi’dir, Türkçe anlamı,
İnsanlığın dayanağı, felsefe;
Savaşların, şiddetlerin önlemi
UNESCO uygun gördü
Türkiye önerisini
Kutlanır felsefe günü
2002 den beri
Zihinlerin dayanağı, felsefe.
Bilgi alanının, en eskisi o,
İnsan hayatının, destekçisi o;
Küresel yaşamın, güvencesi o
Felsefenin konusu
İnsandır baş teması
Sorgulamak hayatı
Eleştirmek olanı
Kitlelerin, dayanağı, felsefe.
Bilimsel gelişme yolunu açar,
Sorun aydınlatan, ışıklar saçar;
Türlü zorbalıklar, önünden kaçar
İnsan değerlerini,
Hayatın maksadını
Sorgulamak yaşamı
Felsefenin görevi
Uygarlığın dayanağı, felsefe.
Tüm yaşamımızı, anlamlı kılan,
Etkinliklerin en, seçkini olan;
Sorunlarımıza, çareler bulan
Kuşkuculuk baş etken
Daha iyi yaşama
Eleştirisel düşünce
Faydası var yarına
Toplumların dayanağı, felsefe.
Farklı düşüncenin, farklı görüşün,
Türlü rekabetin, türlü yarışın;
Hoşgörü kaynağı, her davranışın
Gönüllerin dayanağı, felsefe.
Hayata farklı gözle
Başka açıdan bakmak
Felsefenin gayesi
Daha iyi yaşamak
Naim YALNIZ
Felsefe
Kendi türünün son örneği sanarsın,
Yaklaşınca kaçar,
Kaçtıkca kovalarsın,
Bak ! gidersem çok yanarsın,
Beni çok ararsın..
Severim terkedersin,
Sevmem,
Sen ne biçim sevgilisin,
Canın İsteyince bülbül,
İstemeyince sağır, dil'sizsin,
Kendin söyler,kendin dinlersin,
Bazen gül,bazen dikensin,
Kızma ama;
Hayatıma atılmış düğüm gibisin,
Sevgilim,
Bana seninle olmanın,
Felsefe'sini anlatırmısın !
Arif Orhan
İnsanlığın Dayanağı Felsefe
'Bilgi sevgisi'dir, Türkçe anlamı,
İnsanlığın dayanağı, felsefe;
Savaşların, şiddetlerin önlemi
Zihinlerin dayanağı, felsefe.
Bilgi alanının, en eskisi o,
İnsan hayatının, destekçisi o;
Küresel yaşamın, güvencesi o
Kitlelerin, dayanağı, felsefe.
Bilimsel gelişme yolunu açar,
Sorun aydınlatan, ışıklar saçar;
Türlü zorbalıklar, önünden kaçar
Uygarlığın dayanağı, felsefe.
Felsefe Nedir?
Felsefenin ne olduğu konusunda acele bir tanıma girişmeyeceğim. Başlangıç için böyle bir tanım zorunlu değildir.
Felsefe M.Ö. VII-VI. yy.da Anadolu'nun o zaman Yunanistan'a ait topraklarında, Miletos'da Thales'le başladı.
Thales'in böyle bir sözcüğü kullanmadığını, tanımlamadan ilk kullananın ise Samos'lu -Pythagoras (İ.Ö. 570-490)
olduğunu biliyoruz. Sözcük bugün ondan anladığımıza az çok yaklaşarak -ya da bugünkü anlamına başlangıç
olabilecek biçimde- ilkin Aristoteles (İ.Ö: 381-322) tarafından tanımlanmıştır: Aristoteles "ilk felsefe"den ("prima
philosophia") söz ediyor ve bunu aşağı yukarı bugün "metafizik" dediğimiz şeyle bir tutuyordu. Arada geçen iki
yüzyıllık zaman içinde; ne olduğu açıkça bilinip söylenmeden felsefe yapılmış oluyor, demektir. Bu tür örneklerin de
ötesinde burada felsefeyi felsefe diye tanımlamaya kalkışsak bu yeterli de olmayacaktır. Çünkü felsefe tarihinde
çeşitli görüş açılarından filozofların kendi çalışma alanlarını çok ayrı tanımladıklarını görüyoruz. Bu konuda hiçbir
görüş birliği yok. Yine de bir felsefe kitabını ele aldığımızda böyle bir metnin ilk bakışta ortaya çıkan (ve başka
metinlerde bulunmayan) bir özelliği var: felsefe metinleri sorulara pekçok yer vermesi, daima sorular sorması ile
başka metinlerden ayrılmaktadır. Filozoflar daima daha çok soru sormaktan gizli (ya da açık) zevk alan, adeta
sormaya doyamayan ve soru sormadaki ustalıklarına dikkatimizi çekmek isteyen kişiler. Kuşkusuz bu türlü soru
soran filozofların başında Atinalı fılozof Sokrates (470/469-399) geliyordu. Soru sormayı kendi felsefesi için bilinçli
bir yöntem haline getiren Sokrates, çarşıda pazar- da zamanın paralı öğretmenleri olan sofistleri, bu arada sıradan
kişileri de bildiklerini. İddia ettikleri konularda sorguluyordu. Konuşmaya, dialoga dayandığı için bu yönteme
dialektik, sorgulanan kişide soru yoluyla düşüncelerin, daha doğrusu kavramların doğmasına yol açtığı için de
doğurtma yöntemi denmiştir: Sokrates böylece kavramsal bilgiyi arıyordu. Ancâk Sokrates'in sorduğu bütün
soruları sonuna kadar yanıtlamak olanaksızdı ` Onun böyle bir isteği de olmadığını öğrencisi Platon'un Sokrates'i
konuşturarak kaleme aldığı kimi dialoglarından da anlıyoruz. Soruların takılıp kaldığı, kavramların tanımlarına
kavuşturulamadığı yeri bulma, rasgele hazır yanıtlar vermekten daha üstün bir işti Sokrates'e göre. Bütün bunlara
bakarak felsefe yapmanın başlıca koşulunun soru sormak, giderek sorgulamak olduğunu söyleyebilecek miyiz?
Ancak bütün başka insanlar da bu ,arada çocuklar da soru soruyor. Bu nedenle onlar filozof mu? Yine de filozofun
soru sormasının bütün bu türlü sıradan sorulardan iki önemli noktada ayrıldığını söyleyebiliriz: bu sorular rasgele
değil belli bir araştırma amacıyla sorulmakta ve akla hizmet etmektedir. Birşeyi araştırmada daima akıl (ve mantık)
egemen olacağına göre, kısaltarak felsefedeki 'sorgulamaların akıl adına yapıldığını burada asıl soru soranın
aklımız olduğunu söyleyebiliriz.
Felsefenin ABC'si
Önay Sözer
Kabalcı Yayınları
Felsefe nin Yararı Nedir? yararları nedir faydası nedir faydalı mıdır
Felsefenin yararı veya gerekliliği onun toplumsal-kültürel işlevi ve felsefenin tarihsel gelişimi ile ilgili olarak
birkaç şey söylemek gerekir. Mongolfier kardeşler icat etmiş oldukları balonla ilk uçuşlarını yapmak
istedikleri sırada gösteriyi izlemek için meydanda toplanan seyirciler arasından biri yanında bulunan
tonton tavırlı, yaşlı, saygıdeğer bir baya dönerek biraz saf bir tavırla şu soruyu sorar: "İyi de bu ne işe
yarıyor bayım?" Sözü edilen yaşlı bay - ki o sıralarda Fransa'yı ziyaret etmekte olan ünlü Amerikalı bilgin
ve siyaset adamı Benjamin Franklin'dir - aynı ölçüde hoşgölürü bir şekilde gülümseyerek şu cevabı verir:
"Yeni doğmuş bir bebek ne işe yarar bayım.?"
Kanımızca bu cevap, felsefenin ve aslında daha genel olarak diğer temel kültürel etkinliklerin son tahlilde
ne işe yaradıkları sorusuna verilebilecek en güzel ve en anlamlı cevaptır. Konuya bir işe yaramak
açısından baktığımızda en çok işe yaradığı düşünülen bazı etkinliklerimizin bir işe yaramadığını da
görebiliriz. Örneğin bilim bile çoğu kez bir işe yaramaz.
Felsefe; insanı insan yapan ve bir hiç olmaktan kurtaran araştırma ruhunun, anlamlandırma, yorumlama
ve değerlendirme etkinliğinin, önemli sorular sorma ve onlara ciddi olarak cevaplar arama özelliğinin,
erdemli olma ve mutlu yaşama talebinin, kısacası bilgeliğe ulaşma özleminin en hakiki ifadesidir.
Kaynak: Prof. Dr. Ahmet Arslan - Felsefeye Giriş Kitabı
Felsefenin Tarihçesi nedir felsefe tarihi
Bilginin ve insan eyleminin kaynağını ve ilkelerini inceleyen düşünceler bütünü. Yunanca «philosophia» («philos»,
dost, «sophia», bilgelik) sözcüğünden Arapça'ya, oradan da Türkçe'ye «felsefe» olarak geçmiştir.
Felsefeciler (filozoflar), genellikle saygın, ağırbaşlı, kolay kolay heyecanlanmayan, hiç bir şeye kızmayan kimseler
olarak düşünülür. Oysa Eflatun, filozofun başlıca özelliğinin hayret etmek olduğunu söylerdi. Böyle olunca, ister
bilgin, ister cahil, ister çocuk, ister büyük olsun, herkes filozof demektir, çünkü herkes, hayat üzerine, ölüm üzerine,
düşünmek etkinliği, ya da duyduğu sevgi veya başka herhangi bir etkinlik konusunda kendi kendine sorular sorar.
Ama, sözcüğün dar anlamıyla filozof, düşünce yoluyla dünyayı yorumlamağa, yani dünyaya bir anlam vermeğe
çalışan kimsedir.
Yunanistan Doğumlu
Batı felsefesi, Yunanistan'da, tarihin hem zengin, hem karışık bir döneminde doğdu. Felsefenin gerçek kurucusu,
Eflatun'dur (428348). Ustası Sokrates gibi o da, insanların gerektiği gibi yaşamadıklarına inanmıştı: ama
haksızlığın, bilgisizliğin, ahlâksızlığın çaresi nerede bulunacaktı?
Eflatun'a göre herkes, yapılması gerekeni bildiğini sanıyordu: «Bizler, tıpkı bir mağaranın ta dibinde zincire
vurulmuş tutsaklar gibiyiz; içimizden biri kendini kurtarıp da başını aydınlığa çevirmeyi başarabilirse, o zaman,
doğru bildiği her şeyin yanlış olduğunu anlayacak, böylelikle, bilgiye ulaşmak için, aklın kendi üzerinde çaba
harcamasının gerekli olduğunu görecektir». Aristoteles ise, Eflatun'un bu düşüncelerini fazlasıyla idealist buldu ve
daha çok, bir sistem halinde örgütlemeğe çalıştığı özel bilgiler (doğal bilimler, fizik, politika) üzerinde durdu.
M.Ö. III. yy.dan itibaren, Yunan sitelerinin gerilemesiyle, felsefe okullarının sayısı da çoğaldı ve her biri öncelikle şu
soruya karşılık aramağa çabalar oldu: insan mutluluğa nasıl erişebilir? Stoacılar düşmanlığa son vermek için, ruh
sağlamlığına güvendiler, Epikürcüler dostluk ve düşünce zevklerine öncelik tanıdılar, septikler (kuşkucular) ise her
şeyden kuşkulanma duygusuna sığındılar.
Din Bilginleri
Kilise, yüzyıllar boyu düşünce tarihini egemenliğine aldı. Özellikle, Thomas d'Aquin (1225-1274) gibi Ortaçağ
filozoflarının hemen hepsi tanrı ve insan sorunuyla uğraşan din adamları ve din bilginleriydi.
Sonra, hümanist (insancı) uğraşıların merkezi, insan oldu. Fransa'da Montaigne, İtalya'da Giordano Bruno (15481600), İngiltere'de Francis Bacon (1561-1626), düşüncenin gelişimine katkıda bulundular.
Klasik Dönem
Kopernik ile Galilei'nin dünyanın dönüşü üzerine kuramları, geleneksel düşünceleri altüst etmiştir. Ondan sonra
bilimsel ilerleme, felsefi düşünceyle birlikte gidecektir. XVII. yy.ın bütün büyük filozofları, aynı zamanda bilgindiler.
Onları ilgilendiren, bilim üzerine düşünmek, bilimin nasıl mümkün olacağını göstermekti. Bu anlayış, özellikle
Descartes'da, Spinoza'da (1632-1677) ve Leibniz'de (1646-1716) belirgindir.
XVIII. yy.da bir yandan doğal bilimler gelişirken (doğa bilgini Lamarck'ın çalışmaları), bir yandan da Montesquieu
(1689-1755) ve J.J. Rousseau gibi filozoflar da toplumsal ve siyasal fenomenlere (insan bilimlerinin doğuşu)
yönelmişlerdi. İngiltere'de David Hume (1711-1776), deneyin bilginin kökeni olduğunu öne sürerken (ampirist
[görgücü] kuram), XVIII. yy. sonunda Emmanuel Kant (1724-1804) eleştirisel idealizm kuramıyla «aydınlık çağ
felsefesinin» doruğunu belirtiyordu.
Tarihin Anlamı
Fransız Devrimi, felsefenin evriminde bir dönüm noktası olmuştur: artık, tarih üzerine düşünceler, özellikle Alman
filozoflarında ön plana geçecektir. Friedrich Hegel (1770-1831), tarihin ne saçma, ne de rastlantılara bağlı olduğu
düşüncesindedir: ona göre tarihin bir anlamı var dır, bu da insan bilincinin ve insan aklının gelişmesidir. Hegel'in
eseri, Kari Marx'ı çok etkilemiştir; Marx için tarihin, iktisat yasalarına bağlı yasaları vardır. Şair ve filozof Friedrich
Nietzsche (1844-1900) için ise, dünyanın değişimi, bireyin değişiminden geçer.
Çağdaş Düşünce
XX. yy. başlangıcı felsefesine gelince, burada da iki büyük akım ayırt edilebilir: özellikle bilimde görülen büyük
değişimleri (Einstein kuramları) inceleyen birincisinin ilerigelen temsilcileri Edmund Husserl (1859-1938) ve Gaston
Bachelard'dır (1884-1962); daha çok insanla ve insan yaşamının anlamıyla ilgilenen ikinci akımın öncüsü ise Henri
Bergson'dur (1859-1941).
İki dünya savaşıyla sarsılan XX. yy., psikanaliz .(Freud'un çalışmaları) araştırmalarına paralel olarak, insan
üzerinde yeni bir düşünce biçiminin doğuşuna sahne olmuştur. Danimarkalı Kierkegaard'ın (1863-1855)
öncülüğünü yaptığı varoluşçuluk (egzistansiyalizm), Martin Heidegger (doğ. 1889) ile Almanya'da ve Jean-Paul
Sartre (doğ. 1905) ile Fransa'da gelişmiştir ve «her insan, kendini kendi seçer, öz seçimleriyle, öz davranışlarıyla
kendini yaratır» kuramıyla belirlenmiştir.
Bugün filozoflar artık, sistemler kurmağa çalışmıyorlar; Sartre bile siyasal eyleme yönelmiştir. Bugün düşüncelerin
gelişiminde en çok etkisi olan kişiler, birer insan bilimleri disiplini olan psikanaliz (Lacan) ve etnoloji (Levi-Strauss)
üzerinde çalışan insan bilimleri uzmanlarıdır.
Raffaello'nun, Eflatun ile Aristo'nun çevresinde toplanmış Eskiçağ düşünürlerini tasvir eden «Atina Okulu» adlı
freskinden bir bölüm. Yunan filozofları, büyücülük uygulamaları karsısında mantığı ve akıllı düşünmeyi zafere
ulaştırmağa çalıştılar. Vatikan, Roma.
Alman filozofu ve matematikçisi Leibniz (1646-1716). Parlak zekâsı ve üstün bilgisiyle Leibniz, hukuk, siyaset, din,
tarih, dilbilimi, jeoloji ve mekanik alanlarında da önemli çalışmalar yaptı. «Dünyamızın olması mümkün dünyaların
en iyisi olduğu»nu savundu.
Alman filozofu Emmanuel Kant (1724-1804). Hayatını inceleme, ders verme ve düşünmeğe adadı. Günlük
programını bir kere, o da Fransız Devrimi'nin başladığını öğrendiği gün aksattı. Kant'a göre akıl, deneme sınırlarını
aşınca hezeyana düşer; bilgimizin temeli insanın zihnidir; akıl, bilimsel ve deneye dayalı olarak kullanılmalıdır;
insan yaşamına yön veren ahlâk yasası, özgürlüğü, ruhun ölümsüzlüğünü ve Tanrı'nın varlığını gerektirir. Portre,
Hans Kurth'un eseri.
Doğu Felsefesi
Hindistan düşünürlerine göre, felsefe ile din birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Brahmanizm geleneği evrenin ruhu olan
birliği öğrenmeğe çalışır. Bu ruh, her insanın ta derinliğindedir. ölümün bile söndüremediği hayat ilkesidir. Buna
karşılık 'Buda için her şey görünüşten ibarettir; sağduyu, her şeyin gerçek dişiliği üzerine düşünmek ve kendinden
vazgeçip özünü dünyadan da kurtarmak demektir.
Geleneksel Bölümler
Felsefe birkaç bölümü içerir: mantık, akıl yürütme, düşünme bilimidir; epistemoloji, bilimler üzerinde düşünmektir;
etik {veya ahlak), ahlâk bilimi, iyilik ve kötülük kuramıdır; estetik, güzellik bilimidir. Metafizik ile teoloji (dinbilim) ise,
doğrunun ilkelerini arar ve dine ilişkin sorunları inceler.
Diogenes
İlkçağ filozoflarının çoğunluğu, çok ince mantıkçıklardı. Ama bazıları da sadece aydınları küçümsüyor ve toplumsal
kuramlardan uzak, sade ve doğal bir yaşantıyı arıyorlardı. Böylece her mevsim yalınayak gezen Diogenes'in tek bir
pelerini vardı ve genellikle bir fıçıda yaşıyordu. Büyük İskender ona bir arzusu olup olmadığını sorunca da: «Evet,
gölge etme, başka ihsan istemem» karşılığını vermişti.
Filozoflara Göre Felsefe
"Felsefe yapmak ölmeyi öğrenmektir."
Karl JASPERS
"Felsefe, neleri bilmediğini bilmektir."
SOKRATES
"Doğruyu bulma yolunda, düşünsel (İdealist) bir çalışmadır."
PLATON
"İlkeler ya da ilk nedenler bilimidir felsefe."
ARİSTOTELES
"Mutlu bir yaşam sağlamak için, tutarlı eylemsel bir sistemdir."
EPİKUROS
"Felsefe tanrıyı bilmektir ve gerçek felsefeyle, gerçek din özdeştir."
AUGUSTİNUS
"İnanılanı anlamaya çalışmaktır."
ANSELMUS
"İnanılanın inanılmaya değer olup olmadığını araştırmaktır."
ABAELARDUS
"Tanrıdır konusu, tanrının tanıtlanmasıdır."
A. THOMAS
"Eleştiridir."
CAMPENELLA
"Deney ve gözleme dayanan bilimsel veriler üzerinde düşünmektir."
F. BACON
"Felsefe yapmak doğru düşünmektir."
T. HOBBES
"Felsefe bir bilimdir ve geometrik yöntemi metafiziğe uygulamak gerekir, felsefeyi kesin bir bilim yapmak
için."
DESCARTES
"Felsefe, genelleştirilmiş bir matematiktir."
SPİNOZA
"Gerçekte doğru olanı algılamaktır. Felsefe göklerden yere inerek, beş duyuyla kavranan konularla
ilgilenmelidir."
LEİBNİZ
"Bütün düşüncelerimizin duyumlarımızla, gerçek alemden geldiğini tanıtlamaktır."
LOCKE
"Felsefe duyumların bilgisidir."
CONDİLLAC
"İnsan zihninin mahiyetini incelemektir."
HUME
Download