KøTLE øLETøùøM ARAÇLARININ ORTAYA

advertisement
KøTLE øLETøùøM ARAÇLARININ ORTAYA
ÇIKARDIöI SÖZEL KÜLTÜR ORTAMINDA
TÜRKÇENøN ZENGøNLEùMESøNE YÖNELøK
OLARAK SINIRLARININ ZORLANMASI
In The Verbal Culture Environment, Which Exposed by Mass Media
Tools, Coercion of Borders Aimed at Enrichmet of Turkish
Cafer ùEN*
Özet
Kitle iletiúim araçlarında dilin kullanımında karúılaúılan problemler dile
getirilirken, bunun sadece dil aya÷ı tartıúılmakta, kitle iletiúim araçlarının fonksiyonu ve
bunların dönemi, dili nasıl dönüútürdü÷ü gözden uzak tutulmaktadır. Artık aracın bir mesaj
oldu÷u, mesajın içeri÷inin araca göre úekillendi÷inin yadsınamaz bir gerçek olarak kabul
edildi÷i bir dönemde, kitle iletiúim araçlarında dili tartıúırken, bu araçların, dil üzerindeki
etkilerini de göz önünde bulundurmanın zamanı gelmiútir. øúte kitle iletiúim araçlarında dilin
kullanılması noktasında karúılaúılan sıkıntıların altında yatan en önemli etken; zannımızca,
bahsi geçen araçların kültürel ortamı yazılı, görselden; sözel, iúitsele çevirmesidir. Evet,
bizler artık elektronik kitle iletiúim araçlarının varetti÷i sözel ve iúitsel bir kültürel devrede
yaúamaktayız. Bu sözel, kültürel dönemin úenlikli dili; hazır sunulan, sınırları belirlenen,
neredeyse resmileútirilen, tamamlanmıú bir dilin aksine, egemen hakikatten ve kurulu olandan
geçici bir özgürleúmeyi amaç edinir, tüm hiyerarúik yapıları, ayrıcalıkları, normları ve
yasakları askıya alır. De÷iúme ve yenileúmeyi kendine gaye edinen bu dil mevcut yaúayan
dilin ölümsüzleútirilen ve sabitlenen sınırlarını zorlamaya baúlar.
Anahtar Kelimeler: Sözel Kültürün ùenlikli Dili, Türkçe ve Kitle øletiúim Araçları,
øletiúim ve Dil.
Abstract
When the problems of usage of language in mass media tools argued, only language
section is debated. Function of mass media tools and how it convert term and language is
ignored. Anyhow, tool is a message, content of the message acquires a shape according to
tool. With these circumstances, when the language of mass media is discussed, effects of these
tools on language should be considered. The most important factor which is met in usage of
language in mass media tools is that these tools convert from visual and written to verbal and
auditory. We live in verbal and auditory cultural era which is created by electronic mass
media tools. The festive language of verbal cultural era; ready served, borders set, nearly
formalized, and different from completed language. It aim at temporary liberation from
dominant reality and established. It suspends all hierarchic structures, privileges, norms and
*
Yrd. Doç. Dr., Uúak Üniversitesi, Fen Edebiyat Fak, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.
[email protected]
Cafer ùEN
_______________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
taboos. This language aims at change and reform, started to coerce the fixed and immortal
borders of present language.
Keywords: Verbal culture of festive language, Turkish and Mess Media Tools,
Communication and Language.
Kelime sürekli bir anlam ileri sürerek adeta baúkalarını anlamamızı
ve baúkalarıyla anlaúmamızı ister; çünkü anlamanın kökeninde anlaúma
vardır. ønsan daima bir di÷eriyle bir nesne, bir durum bir konu üzerinde
anlaúarak, varolanı anlamaya çalıúır. Bir úeyi dille gösterge kılmakla, dili,
varolanların yerine geçirmekle, varlı÷ı veya durumu oldu÷u úeyden çıkarır,
dili kullanarak ona sembolik de÷erler yükler. øúte bu sembolik de÷erler, biz
ve di÷erlerini varolanlar üzerinde anlaútırır ve onları anlamamıza yardım
eder.
Düúünceyi üreten kavram; gösterilen (signifié) ile iúitim imgesi
gösterenin (signifiant) bütünü göstergedir. (signe) øúte dil göstergelerden
oluúmuú bir dizidir. (Saussure 1976, 61). Saussur’ün bu tanımlamasında
ilginç olan göstergenin keyfi (arbitrary) olma özelli÷idir. Keyfilikle kast
edilen “belli bir ses (gösteren) ile onun kavramı (gösterilen) arasında hiçbir
do÷al ba÷” bulunmamasıdır. (Altu÷ 2001: 186)
Saussure’den daha önce dildeki nedensizli÷e dikkati çeken John
Locke’a göre sözcükler ile imledikleri úey arasında do÷al bir ba÷ın
olmaması, sözcüklerin uzlaúımsal temeli ve nedensizlik karakterinin
bulunması, varsayılmıú sözcük-úey ba÷ıntısını koparır. Böylelikle “anlam,
dil ile birlikte do÷al olarak verilmiú bir úey olmaktan çıkarak, dil içerisinde
insanın yaptı÷ı, kurdu÷u bir úeyi haline gelir.” (Altu÷ 2001: 34) Böylece
artık sözcüklerin uzlaúımsal kullanımdan ba÷ımsız olan reel anlamlara sahip
olabilece÷i inancından kuúku duyulur. Bu da bizi söcüklerin anlamlarını
birlikte var edip, onlar üzerinde düúünüp anlaúmaya vardı÷ımız sonucuna
götürür.
Bu noktada bizim bu tür bilgileri aktarmaktaki amacımız dilin
yapısını açıklamak de÷il, dildeki gösteren ile gösterilen arasındaki ba÷ıntının
nedensiz/keyfi oldu÷undan yola çıkarak hem sözcü÷ün nedensiz olarak
seçilmiú uzlaúımsal bir gösterge oldu÷unu ortaya koymak hem de dilin
tehlikelere açık oldu÷unu belirtmektir. Gösteren ile gösterilen arasındaki
nedensizlik dilin elastiki olan üretim ve de÷iúebilirli÷ini gösterir ki bu
noktada dil tehlikelere açıktır. Yine aynı nedensizlik ilkesi dilin farklılaúıp
zenginleúebilece÷ine iúarettir. Dil bu diyalekti÷i içerisinde taúıyan bir
yapıdadır.
198
Gazi Türkiyat
Kitle øletiúim Araçlarının Ortaya Çıkardı÷ı Sözel Kültür Ortamında
Türkçenin Zenginleúmesine Yönelik Olarak Sınırlarının Zorlanması
“ønsan teklerinin kökensel anlaúmadan çıkarak, sonsuzca süre
giden bir anlaúmamaya açılmaları dilin bir ironisidir. Fakat
ilginç olan, dildeki yaratıcılı÷ı ve insani dünyanın anlam
zenginli÷ini tam da bu ironiye borçlu olmamızdır. Bir an durup
düúünelim: hepimiz kullandı÷ımız sözcüklerle aynı úeyleri
kastediyor olsaydık ne olurdu? En basitinden, anlam
üretemezdik ve bildiriúimimiz dururdu. ønsanların kökensel
anlaúmadan çıkarak varolan úeyler hakkındaki kendi
anlamlarını ortaya koymaları, böylece de bir bakıma nihai
olarak her birinin di÷erinin anlayamayaca÷ı kendi dilini
konuúuyor hale gelmesi ve anlaúmanın daima gerçekleútirilecek
dialoig bir imkân olarak yaúanması ve nihayetinde her
anlamanın bir yanlıú anlama olması, bütün bunlar, sözcük/
göstergenin öz yapısında temel bulan olgulardır. Bu temele
iliúkin olarak úunu söyleyebiliriz ilk elde: sözcü÷ün öz yapısı o
úekildedir ki, dildeki her söyleme, söyler göründü÷ü úeyden
farklı bir úey söyler. (Bu, genelde, metafor adı altında
düúünülmüú olan dilsel iúleyiúi belirtir.) (Altu÷ 2001: 12)
_______________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Hiç kuúkusuz dilin varoluúundaki nedensizlik, onu, sürekli yapboz
türünde tehlikelere açık bir halde getirirken aynı zamanda farklı dillerin
ortaya çıkması, dillerin geliúip zenginleúmesi gibi etkinlikleri de ortaya
çıkarır. øúte dil bu diyalekti÷i içerisinde taúırken kitle iletiúim araçlarında
dilin kullanımında baú gösteren sıkıntılar da bu diyalektikte gizlidir. Bu
sıkıntılar üzerinde tartıúmalar ise genelde nedenleri üzerinde de÷il, sonuçlar
üzerinde yürütülmektedir.
Ayrıca kitle iletiúim araçlarında dilin kullanımında karúılaúılan
sıkıntılar dile getirilirken, bunun sadece dil aya÷ı tartıúılmakta kitle iletiúim
araçlarının fonksiyonu ve bunların dönemi, toplumu dolayısıyla da dili nasıl
dönüútürdü÷ü gözden uzak tutulmaktadır. Artık aracın mesaj oldu÷unu,
mesajın içeri÷inin araca göre úekillendi÷inin kabul edildi÷i bir dönemde kitle
iletiúim araçlarında dili tartıúırken, bu araçların dil üzerindek etkilerini de
göz önünde bulundurmamız gereklidir. øúte bu noktada biz kitle iletiúim
araçlarında dilin kullanılmasında karúılaúılan problemlerin altında kitle
iletiúim araçlarının kültürel ortamı yazılı görselden, duyusal iúitsele
çevirmesi yatmaktadır. Evet, bizler elektronik kitle iletiúim araçlarının var
etti÷i sözel, duyusal ve iúitsel bir kültürel devrede yaúamaktayız. Bu sözel,
kültürel dönemin dili, hazır sunulan, sınırları belirlenen neredeyse
resmileútirilen, tamamlanmıú dilin aksine, egemen hakikatten ve kurulu
olandan geçici bir özgürleúmeyi amaç edinir, tüm hiyerarúik yapıları,
Güz 2010 / Sayı 7
199
Cafer ùEN
_______________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
ayrıcalıkları, normları ve yasakları askıya alır. De÷iúimin ve yenileúmenin
konumundaki bu dil, ölümsüzleútirilen ve sabitlenen her úeyi reddetmeyi
kendine amaç edinir.
øletiúim kuramcısı Marshall McLuhan bütün düúünsel yaúamı
boyunca edebiyat ve dil üzerinde çalıúarak elektronik medyanın bunlar ve
toplumlar üzerindeki etkilerini kavramaya ve göstermeye çalıúmıútır. O,
herhangi bir toplumda kitle iletiúim araçlarının, sivil toplumsal kuruluúlar ve
sosyal organizasyonlar üzerinde önemli bir etkiye sahip oldu÷u ve bunların
yapılarında önemli de÷iúiklikler meydana getirdi÷i görüúündedir.
McLuhan iletiúimin toplumlar üzerindeki etkilerini göz önünde
bulundurarak insanlık tarihini; Kabile Ça÷ı, Edebiyat Ça÷ı, Basım Ça÷ı,
Elektronik Ça÷ı olarak dört devreye ayırmıútır. Kabile ça÷ını sona erdiren
buluú fonetik alfabedir. Bu ça÷da duyma insanlar için en önemli algılama
tarzı olurken alfabenin bulunuúuyla edebiyat ça÷ına geçilmiútir. Bu ça÷da
duymanın yanına, görme duyusu eklenirken, insanlar kültürel aktarımda
kulakları kadar gözlerini de kullanır olmaya baúlamıúlardır. Bu Edebiyat
Ça÷ı da basım teknolojisinin ortaya çıkıúıyla nihayete ermiútir. (Altay 2005:
20)
Yazar, 1962 yılında yayımladı÷ı “Gutenberg Galaksisi: Tipografik
ønsanın Oluúumu” adlı eserinde, matbaanın bulunuúuyla tipografik yazının,
insan yaúamındaki etkilerini detaylı bir úekilde inceler. Matbaanın iletiútimin
içinde yer almasıyla kula÷a, duyusal duyuya ba÷lı olan insan göze, görsel
alana kayar. Böylelikle göz dünyasına yönelen insan, kulak dünyasından
kopar. Bu aslında bir nevi sözel kültürden kopup görsel kültüre geçiú
anlamına gelir.
Matbaanın bulunuúundan önceki toplumlarda güzel konuúmaya ve
hitabete büyük bir önem verilir. Eski Yunanda hitabet bir edebi tür haline
gelir. Bilgelik demek aynı zamanda iyi bir hatiplik demektir. Edebiyatın
imgesel gücü ancak iyi konuúma sayesinde insanların zihninde uyanabilir ve
duyuları harekete geçirirdi. Bu dönemde baúta úiir olmak üzere bütün edebi
türler sözel sunuú için tasarlanmıútır. øúte bu sözel kültüre dayalı edebiyatı,
kültürü tersyüz eden matbaanın bulunuúudur. Bu noktada “matbaa insanı
daha baúlangıçta kabile insanı olmaktan ya da kollektiflikten çıkaran alfabe
kültürünün en uç evresidir. Matbaa, alfabenin görsel niteliklerini en yüksek
tanımlama keskinli÷ine ulaútırır. Dolayısıyla matbaa, fonetik alfabenin
bireyselleútirme gücünü el yazması kültürünün yapabildi÷inden çok ötelere”
taúımaktadır. (Altay 2005: 59)
200
Gazi Türkiyat
Kitle øletiúim Araçlarının Ortaya Çıkardı÷ı Sözel Kültür Ortamında
Türkçenin Zenginleúmesine Yönelik Olarak Sınırlarının Zorlanması
Matbaanın bulunuúuyla birlikte insanlar kültürel alanda hem duyma
duyusu olan kula÷ı terk edip göze yönelir, hem de toplumu terk ederek
yalnızlaúmanın girdabına girer. ønsanlar bireysel olarak sessizce kitapları
okumaya yönelmiútir. Bunun sonucunda bireysellik ön plana çıkmıú ve
insanlar birbirinden kopmuú, aralarındaki iletiúim zayıflamıútır. Özellikle bu
tavır her ne kadar el yazması kültürüyle baúlasa da matbaanın bulunmasıyla
da iyice pekiútirilir; çünkü el yazması döneminde/ kültüründe bile yazarla
okuycusunun diyalogu henüz kopmamıútır. El yazması her ne kadar duyusal
dünyadan, görsel duyuya hitap ederse de yine de kültürün dilini
sabitleútiremez, sözel kültürel döneme ait olan dili ulusal çapta bir kitle
iletiúimi aracılı÷ıyla bir ana dile dönüútürmez.
_______________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
McLuhan büyük bir ço÷unlu÷un elyazmasıyla basılı kitap arasındaki
farkı görmemesinden úikâyet eder. Ona göre el yazması ile kitabın hiçbir
ortak yönü yoktur, el yazması kültürü tamamen kendin yap kültürüdür.
(McLuhan 2001:185) Bu noktada basılı kültür yazarlarla ve onların gerçek
kimli÷iyle ilgilenen tüketici e÷ilimli bir kültürdür. Oysa elyazması kültürü
üretici yönelimlidir, neredeyse bütünüyle bir “kendin yap” kültürüdür.
“Matbaayla birlikte piyasa toplumu kendisini tanımlarken,
edebiyat tüketici malı rolüne kaymıútır. Halk, hain haline
gelmiútir. Algılama kılavuzu olarak rolü tersine çevrilen sanat
uygun görülen bir boúlu÷a ya da ambalaja dönüúmüútür. Ama
üretici ya da sanatçı, daha önce hiç olmadı÷ı üzere, sanatının
etkisini araútırmaya zorlanmıútır. Bu da, sonuç olarak sanatın
iúlevinin yeni boyutlarını insanın dikkatine getirmiútir. Kitle,
piyasanın yönlendiricilen sanatçı üstünde baskı kurdukça,
yalıtılmıú durumdaki sanatçı, bir insani düzen ve baúarı sanatın
ve tasarımın yaúamsal rolüyle ilgili yeni kehanetlerde
bulunmayı baúarmıútır.” (Altay 2005: 61)
Basımın ve basının ilerlemesi Orta Ça÷ kilisesinin zamansal tekelini
de yıpratarak milliyetçili÷in, imparatorlukların ilerlemesine katkıda bulunur.
Basın bütün kamu kurumlarına girerek laik toplumun meydana
getirilmesinde en etkili güç olur, ayrıca sözlü gelene÷in önde gelen ahlaki,
de÷er ve metafızi÷ini dıúlaútırır. (Rigel 1993 135) Böylelikle mevcut
dönemin gerçekli÷i daha bir halk için ö÷renilebilir ve ulaúılabilir hale gelir.
Bu nedenle mevcut dönemde dini ve ibadeti anlatan kitapların akabinde
onlar kadar olmasa da onlardan az da sayılmayacak romanslar ço÷almaya
baúlar; çünkü bir halk matbaa aracılı÷ıyla kendisini ilk kez görür. Yüksek
görsel tanımı haliyle resmi dil, kendi sınırlarıyla toplumsal birli÷in bir
görünüúünü sunar ve insanlar kendi dillerinin bu görsel birli÷ini kitap
Güz 2010 / Sayı 7
201
Cafer ùEN
_______________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
aracılı÷ıyla yaúar. Bu durum ilerleyen tarihlerde daha bir belirgin hale
gelecek ve daha sonra yazarlar, matbaayı ölümsüzük makinesi olarak kabul
etmeye baúlayacak, artık basılı sözün, yapay bir sonsuzluk verebilece÷i
düúüncesi kendini gösterecektir. Bu nedenlerle henüz genç yaúta olan
“matbaa hatalı olarak bir ölümsüzlük makinesi gibi algılanmıú ve insan
edimlerini ve tutkularını gelecek ça÷lar adına ona emanet etmekte acale
etmiúlerdir. Matbaa için ruhlarımızın anıtını ölümsüzleútiren deyiúi büyük bir
gayret ve bu gayretin mekanik yinelenmesi aracılı÷ıyla kazanılan bir
ölümsüzlü÷e iliúkin 16. yüzyıl düúüncesini mükemmel” vermiútir. (Altay
2005: 64)
Böylelikle sözel kültürden kopuú, hızlanmıú yazıya ba÷lı olan
görsellik, zaferini on altıncı yüzyıl baúlarında kesinleútirmiútir. 16. yüzyıl
sonlarında ise, matbaa sayesinde sözlü kültür ve sözün iúitsel boyutu
harflerin baskısından sonra edebi ürünlerde ayrılmak durumunda kalmıútır.
Gütenberg buluúuyla “toplumu basılı ça÷a taúımıú ve böylece görsel
ba÷ımlılık daha yaygınlaúmıútır. ønsanlar kelimeleri ilk kez yazılı olarak
görmüúler ve yazılı kelimelerin anlamları tamamen de÷iúmiútir. O dönemde
düúüncelerin basılabilmesiyle dünya çapındaki bütün görüú ve fikirlere
úekil” vermiútir. (Altay 2005: 20) Lakin bir duyunun di÷er duyuya karúı
zafer kazanma süresi uzun bir süreçten geçti÷inden göze hitap eden el
yazması eserleri uzun süre yüksek sesle okunmuútur. Rönesansta matbaanın
kullanılmaya baúlanmasından sonra da insanlar yüksek sesle okumaya
devam etmiúlerdir. Çünkü “esas olarak iletiúime hâkim olan dil ve dili
duyuran tane tane seslerdir. Yalnız iletiúim de÷il, düúünce de sesle özel bir
biçimde ba÷lantılıdır.” (Ong 2007: 19) Bu noktada de÷iúmeyen tek kalıcı
olgu dilin temelde sözlü oluúudur.
Matbaanın bulunuúuyla sözel ve duyusal kültürden kopup görsel
yazılı kültüre yönünü çeviren insanlık elektronik kitle iletiútim araçlarının
etkin rol oynadı÷ı elektronik ça÷da tekrar sözel ve duyusal bir döneme girer.
Evet, artık elektrik teknolojisi Eski Yunan’da oldu÷u gibi dünyada duyular
arasındaki oranı iúitsel duyunun lehine de÷iúmiútir. Elektrik teknolojisi
dünyamızı görsel bir yönelimden iúitsel bir yönelime kaydırmıútır.
Elektronik kitle iletiúim araçlarının kullanılmasıyla insanlık yeniden ve hızla
iúitsel dünyaya do÷ru ilerler. Buna ek olarak da bu araçlar çok yüksek
derecede karúılıklı ba÷ımlılık úartları varederek insanları topluma,
toplumsallı÷a daha çok yöneltir.
“Elektronik teknoloji, telefon, radyo, televizyon ve çeúitli ses kayıt
araçlarıyla da bizi “ikincil sözlü kültür ça÷ı”na sokmuú
bulunmaktadır. Katılımcı gizemi, topluluk duygusunu geliútirmesi,
202
Gazi Türkiyat
Kitle øletiúim Araçlarının Ortaya Çıkardı÷ı Sözel Kültür Ortamında
Türkçenin Zenginleúmesine Yönelik Olarak Sınırlarının Zorlanması
yaúanan anı odaklayıúı, hatta sözün kalıpları kullanıúıyla, bu ikincil
sözlü kültür, “birincil” sözlü kültüre úaúılacak derecede
benzemektedir. Fakat yeni sözlü kültür, daha amaçlı ve bilinçlidir;
temelini, araçların üretimi, iúleyiúi ve kullanımı için gerekli olan yazı
ve matbaa oluúturur.” (Ong 2007: 161)
_______________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Marshall McLuhan ve Bruce R. Powers elektronik kitle iletiúim
araçlarıyla birlikte ortaya çıkan sözel kültür ortamını kitaplarına da ad olan
“Global Köy” imgesiyle ortaya koyarlar. McLuhan ve Powers çalıúmalarında
kitle iletiúim araçlarının, baskı makinesinden baúlayarak radyo ve özellikle
de televizyonun, toplum üzerine etkilerini incelemiú ve elektronik iletiúim
araçlarının kültürü yaygınılaútırarak dünyayı ‘küresel bir köye’
dönüútürdü÷ünü öne sürmüútür. (Usluata 1994: 24) McLuhan ve Powers’e
göre telgrafın icadıyla insanlar elektronik ça÷a adım atmıúlar ve teknoloji
sayesinde iletiúimle insanların yeniden duyma duyuları ön plana çıkmıútır.
Bunun sonucunda insanlık görsel, yazı kültüründen ayrılmıú ve sözel kültüre
yeniden yüzünü dönmüútür. (Altay 2005: 28) Bu noktada insanlar her gün
cep telefonlarıyla binlerce insanı aramakta ve temasa geçmektedir. Yine
televizyonla binlerce insanla diyaloga geçmekte ve oluúturdukları toplumu
sözel kültüre taúımaktadır. McLuhan ve Powers, insanlı÷ın artık “Global
Köy”de yaúadı÷ını ve bu köyde de her úeyin aynı anda olup bitti÷ini ve
zaman ile yer kavramının göreceli hale geldi÷ini iddia ederler. (Altay 2005:
20) Onların iddia ettikleri yer ve zaman kavramındaki görecelik bizim sözel
kültür dönemimize ait olan dilsel ürünlerimiz olan masallardaki “Bir varmıú
bir yokmuú. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde…” (Boratav 1992: 96)
baúlayan bölümünde zamanın, “Az sürdüm, uz sürdüm. Dere, tepe düz
sürdüm. Altı ay bir güz sürdüm. Geri döndüm baktım ki arkadan ekin
gövermiú, geçmiú.” (Borotav 1969: 19) ifadelerinde de mekânın göreceli
oldu÷u ilkesiyle örtüúmektedir. Bu örtüúme de sözel kültürel döneme
geçildi÷inin en önemli kanıtıdır.
øúte elektronik kitle iletiúim araçlarının hâkim oldu÷u bir ça÷da,
matbaanın ön plana çıkardı÷ı görsel duyu, yazılı kültürel ortam ikinci plana
itilip ve iúitsel dünya yeniden ön plana çıkarken insanlar da artık “küresel bir
köy” koúulları altında yaúamaya baúlamıútır. McLuhan; “elektrikli
enformasyon yapılarının eú zamanlı alanı, bugün bütün toplumsal düzeyler,
uzmanlaúma ve kiúisel inisiyatiften çok, diyalog ve katılma koúullarını
ihtiyacını yeniden kuruyor.” (McLuhan 2001: 199) ifadeleriyle yeni elektrik
kültürünün insanlık yaúamına kabilesel karakter verdi÷ini belirtmektedir. Bu
tür kabilesel yaúamlarda ise insanlar arasındaki diyalog yeniden artmaktadır.
Güz 2010 / Sayı 7
203
Cafer ùEN
_______________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
McLuhan’a göre matbaa döneminde bilinçli yaúamın tek düzeye
indirgenmesi, 17. yüzyılın yeni bilinçdıúı dünyasını yaratmıúır. Bu dönemde
yaúam, bireysel zihnin duruúlarından temizlenirken artık kolektif
bilinçdıúının arketipleri için hazır duruma gelir. Böylelikle liveriúli bir ortam
bulan basımın ilk ça÷ı, paradoksal bir biçimde, bilinçdıúının ilk ça÷ını da
baúlatmıútır. Bu noktada bilinçdıúı, basım teknolojisinin dolaysız bir yaratısı,
reddedilen bilincin günden güne büyüyen yı÷ını konumuna gelir. (Altay
2005: 16) Bilinçdıúının bu úekilde ortaya çıkması da toplumun yazılı
kültürden kopup sözel kültüre yöneldi÷inin en bariz göstergesidir.
Günümüzde artık matbaa yazılı kültürünün son kalıntılarının
tekbencili÷i, tek baúınalı÷ı ve bir örnekteli÷i kitle iletiúim araçlarının ve
onun ortaya çıkardı÷ı sözel kültürün a÷ır bir tehdidi ve baskısı altındadır.
Elektronik ça÷ın ürünleri olan sinema, televizyon, radyo cep telefonu, kitap
okuma kültürünü, elimizdeki son kalan yazılı kültürü de olumsuz yönden
etkilemektedir. Bu noktada Marshall McLuhan’ın “Araç Mesajdır” ifadesi en
çok tartıúılan kuramlarından birisi haline gelmiútir. Artık bu ifadeyle
McLuhan aracın do÷uútan iyi ya da kötü olup olmadı÷ına, aracın de÷erinin
nasıl kullandı÷ıyla biçimlendi÷i iddialarına son noktayı koyar. McLuhan bu
görüúlerin tam aksini düúünür. Ona göre aracın gerçek içeri÷i kendisidir ve
araç insanın uzantısıdır. Bu uzantı konuúulan ve yazılı sözcük, giysi, ev,
para, basın, yol, araba, tekerlek, uçak, foto÷raf, telgraf, daktilo, telefon,
sinema, radyo, televizyon gibi akla gelen her úeyi kapsamaktadır. Bu araçlar
iletilen mesajdan daha çok insanlar üzerinde etkisini gösterir. Bu noktada
“medya (araç) bizim algımızı úekillendirir ve yeniden úekillendirir.” (Altay
2005: 15) Araç sadece mesajın taúıyıcısı de÷il mesajdan daha çok insanların
düúünce ve algılayıúını de÷iútiren temel etkendir.
“øçerik yerine biçime e÷ilmek gerek. øletiúimin úekli belli
iletiler için tercihe sahiptir. øçerik daima belli bir úekilde vardır
ve bu biçimin dinami÷i tarafından bir dereceye kadar yöneltilir.
E÷er araç bilinmezse mesaj da bilinmez. Bu anlamda araç ortak
iletidir. Araç kullanan kiúilerin algısal alıúkanlıklarını de÷iútirir.
Araç yansız de÷ildir. Kiúilere oldu÷u kadar topluma da mesaj
verir.” (Rigel 1993: 135)
Kitap, radyo televizyon ve sinemada verilen mesajların hepsi farklı
etki oluúturur. Örne÷in insanlar yazılı kültürün etkisiyle kitapta verilen
mesajı daha zor unuturken, televizyonda verilen mesajı daha kolay
unutabilmektedir. Bu görüúler yıllardan beri sürüp giden iletiúim aracının
tarafsız, nötr, yansız oldu÷una dair inanıúını yerle bir eder. Bu noktada bir
204
Gazi Türkiyat
Kitle øletiúim Araçlarının Ortaya Çıkardı÷ı Sözel Kültür Ortamında
Türkçenin Zenginleúmesine Yönelik Olarak Sınırlarının Zorlanması
kültürün iletilme biçimi ve tekni÷i kültürün içeri÷ini ve bu kültürü üzerinde
taúıyan dili de etkiler.
_______________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
øúte bu noktada McLuhan’ın bütün medyanın insan duygularının ve
güçlerinin uzantısı oldu÷u kuramına göre telefon sesin uzantısıdır. øúte sesin
uzantısı olan telefon hem sözel, iútsel kültürel ortamın önemli bir
hazırlayıcısı olmuú hem de bir yazılı kültür deneyimi olan insanların mektup
yazma alıúkanlıklarını yok etmiútir. Yine úu anda klavye yerine geçen
bilgisayar dikte programı yazılı kültür olgusunu tamamen sözel kültür
olgusuna çevirmektedir. ùöyle ki bu programın yüklendi÷i bilgisaraya,
yazdırılmak istenileni mikrofona söylemek yeterli olmaktadır. Daha önceden
sesinizi algılamıú olan bilgisayar ifade ettiklerinizi monitorda yazı olarak
karúınıza çıkarmaktadır. Hiç kuúkusuz bu úekilde yazılan bir metinle, klavye
kullanarak yazılan benzer metin arasında dili kullanma bakımından oldukça
fark vardır. Mikrofonla yazdırdı÷ınız metin daha çok elastiki konuúma
metnini andırırken klavye kullanarak yazılan metindeki sabitlenilmiúlik daha
belirgindir. øúte bu ve buna benzer teknolojik ürünler artık yazılı metinleri,
yazılı kültürel ortamı sözlü hale getirmiú, sözsel bir kültür ortamının
oluúmasına yol açmıútır. Bu sözel kültür ortamı ise telgrafın icadıyla
baúlamıú ve elektronik kitle iletiúim araçlarıyla iyice baskın hale gelmiútir.
Görsel olan basılı kültürün sıralı yönetimini yerle bir eden elektronik kitle
iletiúim araçları, bilgisayar verileri ve televizyon yayınları sözel kültür
ortamındaki veriler gibi ba÷lantısız ve düzensiz görülmektedir.
“Kendisini anında enformasyon arenasında bulmuú olan
elektronik insan, uzam ile nedenin tek örnek ba÷lantılı ve
kararlı göründü÷ü çok daha geleneksel daha eski sistemden de
giderek dıúlanmıú bulur. Günümüzdeki karmaúanın ço÷u,
insanların iúitsel bilgiden oluúan yeni çevresinin bulunmasından
kaynaklanır. Artık insan, görsel ve iúitsel kültürler ya da yapılar
arasında ikiye bölünmüútür. Görsel kültür parçalıdır; iúitsel
kültür bütünseldir. Artık tarih ve tarihi olan yoktur; dünyasal
olan, önüne hiçbir engel çıkmaksızın mitsel alana dönüúürler,
her úeyi úimdiki haldedir.” (Altay 2005: 28)
Bu sözel, iúitsel kültürel ortam, düúünme tarzını de÷iútirdi÷i gibi
sayfalardan ve dizilerden oluúan sıralı, basılı kültürel ortamı da
de÷iútirmiútir. McLuhan ve Powers’a göre görsele inanan insan ölçülebilir
olguyu dikkate alarak onu kavramlaútırır. Sözel insan ise gerçe÷i yalnızca
gözlem ve fiziksel fenomenin ölçülmesiyle de÷il, sözel gelenekle, mistizmle,
sezgiyle, düúünce bütünlü÷üyle bulur. Bu nedenle McLuhan ve Powers
elektrik ça÷ında yazma sisteminin de de÷iúmesi gerekti÷i üzerinde
Güz 2010 / Sayı 7
205
Cafer ùEN
_______________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
durmaktadır. Onlara göre e÷er okuryazarlık hayatta kalacaksa, yazma
sisteminin kısa bir zaman içinde, beynin sa÷ yarı küresinin duyarlılıklarına
ve doyumlamasına uygun bir kalıp içinde yeniden biçimlendirilmelidir.
McLuhan ve Powers sözel, iúitsel kültürü ortaya çıkaran kitle
iletiúim araçlarının yazılı kültürü varetmeye çabalayan okuma yazma
alıúkanlı÷ını nasıl olumsuz yönde etkiledi÷ini örnekler üzerinde durarak
açıklamaya çalıúmıúlardır. Onlar 60 ‘lı ve 70’li yıllarda Birleúmiú Milletler
E÷itim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün Afrika ve Ortado÷u’da Özgür radyo
istasyonlarının kurulmasını sa÷ladı÷ında, bunun söz konusu bölgelerdeki
okuma ve yazma alıúkanlıklarını sarstı÷ına dikkati çekmektedirler. Yine
onlar, sözel kültür ortamının yazılı kültürü nasıl kenara itti÷ini ise
televizyonun sinema üzerindeki etkilerini incelemeye tabi tutarak
göstermeye çalıúmıúlardır. Bu noktada 1931‘den l945’e kadar Hollywood
stüdyoları, kapılarını kitlesel izleyiciye kilitlerken okuryazar ve e÷itimli
insanlar da dahil olmak üzere herkesin sinemaya gitti÷i ve film
senaryolarının da buna ba÷lı olarak, orantılı bir miktarda yüksek bir edebiyat
içerdi÷i ve dili kullandı÷ı görülür. Ama kitlesele yönelen bir medyumun
karakteristik özelliklerine ba÷lı olarak kendini daha da geliútiren televizyon
ortaya çıkar çıkmaz, filmler ve senaryolar izleyicinin okuryazar kültürünü
geliútirecek yerde onların düzeyine inmiútir. (Altay 2005: 45)
Artık elektrikli kitle iletiúim araçlarının ortaya çıkardı÷ı sözel kültür
ortamında çok az görülse bile insanlar, tepkilerini radyo, televizyon, cep
telefonu gibi araçlara karúı yönlendirmektedir. Cep telefonu, radyo ve
televizyon gibi yeni medyaya karúı tepkide ise görsel ça÷ın en önemli ögesi
ise kitap kültürdür. Bu noktada yeni elektronik ve sözel kültüre okuryazar
oranı geri kalmıú ülkeler daha kolay alıúmaktadır. McLuhan’a göre “en üst
sosyo.-ekonomik grubun çocukları kitap okumayı severken ve matbaanın
sadık bir kullanıcısıyken en düúük sosyo-ekonomik düzeydeki çocuklar
televizyona ve yalnızca televizyona ba÷ımlıdırlar.” (Altay 2005: 69) Bu
durumun en önemli nedeni ise elektri÷e dayanan kitle iletiúim araçlarının
sözel bir kültürel ortam oluúturmasıdır.
“Biz aynı zamanda, caz müzisyenlerinin sözlü úiirin bütün
tekniklerini kullandı÷ı bir elektrik ça÷ında ya da okuryazarlık
sonrası bir ça÷da yaúıyoruz. Her çeúit sözel tarzla empati,
özdeúleúim kurmak, bizim yüzyılımızda artık hiç de zor de÷il.
Geçti÷imiz beú yüzyılın tipografik ve mekanik ça÷ının yerini
alan bu elektronik durumun bileúenleri sözlü olmadı÷ı zaman
bile, biçimi “sözel” olan ifadenin ve insanların karúılıklı
206
Gazi Türkiyat
Kitle øletiúim Araçlarının Ortaya Çıkardı÷ı Sözel Kültür Ortamında
Türkçenin Zenginleúmesine Yönelik Olarak Sınırlarının Zorlanması
ba÷ımlılı÷ının yeni biçim ve yapıtlarıyla karúı karúıya
geliyoruz.” (Mc Luhan 2001: 11)
_______________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Marshall McLuhan, bütün medya ve teknolojiler, dilsel (linguistik)
bir yapıya sahip olduklarının farkına varmıú oldu÷unu belirtir. Powers’e göre
ise “medya ve teknolojiler yalnızca dile benzemekle kalmaz, dahası,
köklerini temel olarak insano÷lunun kendisinin duyulan vasıtasıyla çevreye
do÷ru geniúletme yetene÷inden aldıklan için bizatihi dildirler.” (Altay 2005:
26) Hiç kuúkusuz medyanın dilsel olan bu alanı, dil ile kitle iletiúim araçları
iliúkilerini ortaya koyarken medyanın geliúim çizgisini dil ile beraber
izlemeyi gerektirir.
Sözel kültürel ortamda hazır olan, hem gerçekten hem de ideal olanı
geçici bir úekilde askıya alıúı, dilde ve hayatta mümkün olmayan özel bir tür
iletiúim yaratmaktadır. Sözel kültüre özgü konuúma ve davranıú biçimlerinin
yaratılmasına yol açar: Bu açık ve rahatça sürdürülen konuúmalarla
davranıúlar, birbiriyle temasa geçenler arasında herhangi bir mesafeye izin
vermez, insanları, baúka zamanlarda dayatılan hazır dil normlarının
ba÷layıcılı÷ından uzaklaútırırır. Bu zamanlarda sözel ve iúitsel olan kültüre
özgü bir ifade tarzı ortaya çıkar.
Kitle iletiúim araçları teknolojisinin ortaya çıkardı÷ı dilde özel ifade
biçimleri oluúmuútur; bu, kitlenin eúsiz ama kompleks yaúantısını ifade eden
arayıú dilidir. Hazır verili ve tamamlanmıú olan, de÷iúmez olmaya heves
eden her úeyin aksine bu dil; kendine dinamik bir ifade arar; sürekli de÷iúen,
tarife gelmeyen, ifade biçimleri talep eder. Sözel kültürel ortamın bu dili,
de÷iúim ve yeniden teúekküle duyulan sempatiyle, yerleúik dile ait geçerli
olan hakikatlerin ve otoritelerin aslında göreceli oldu÷u hissiyle doludur. Bu
dilin özgül bir mantı÷ı vardır: “Bir ‘tersyüz’ olma mantı÷ı, sürekli bir ‘ters
yöne dönme’, sürekli bir yukarıdan aúa÷ıya, önden arkaya kayma hali,
mevcuttur.” (Bahtin 2005: 37)
Artık kitle iletiúim araçlarının yazılıdan sözel kültüre do÷ru tersyüz
olmuú bir dünya ve ters yüz olmuú bir dilin varlı÷ı yadsınamaz bir gerçektir.
Tersyüz olmuú gündelik hayatta mümkün olmayan ideal, aynı zamanda
gerçek bir tür iletiúim kurar. Yeni bir tür iletiúim her zaman yeni konuúma
biçimleri yaratır ya da eski biçimlere yeni anlamlar atfeder. Örne÷in, kitle
iletiúim araçları sayesinde toplumsallı÷a kaymada sosyal hayat içindeki
kiúilerin sözlü iletiúimlerinin úekli de radikal bir úekilde de÷iúir. Bu kiúiler
birbirlerine gayri resmi bir tarzda hitap etmeye baúlarlar; müstehcen sözler
sevgi dolu bir tarzda söylenir ve karúılıklı alaya izin verilir. Böyle
konuúmalarda sözel görgü kuralları ve disiplin bir miktar gevúer, müstehcen
Güz 2010 / Sayı 7
207
Cafer ùEN
_______________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
sözler ve ifadeler sarf edilebilir. Bu konuúmalarda kullanılan dil, her ne
kadar eski yan anlamlarını tamamen kaybetmiú, felsefi derinlikten
uzaklaúmıú olsa da günlük yazılı dili zorlamaya baúlar.
Sözel kültürel ortamın úenlikli ve teklifsiz diline ait kullanmlar
günlük yazı dilinin, gramatik ve semantik ba÷lamdan neredeyse tamamen
koparılmıútır; bunlar, kendi içinde neredeyse bütünsel bir birim, atasözüne,
kalıp ifadeye benzer bir úeye dönüúmektedir. Bu ifadeler köken olarak
homojen de÷ildir; bunların iletiúimde farklı farklı iúlevleri vardır. Ancak bizi
özel olarak ilgilendiren, bu dilin, resmi yazılı dilin kurallarını alaya alması,
onları küçümsemesidir. Bu dil, hazır sunulan, teklif edileni bir yandan küçük
düúürüp itibarsızlaútırırken di÷er yandan da bir hayat ve tazelik vermektedir.
Bu dile ait ibare ve ifadelerin ba÷lamdan kopukluk ve içsel özelliklikler
taúımak gibi yönleri vardır. Bunlar, resmi yazı ve konuúma alanını, bu alanın
normlarını ihlal ettikleri için dıúlanmıúlardır.
Sözel kültürün teklifsiz ve úenlikli dili, resmi iliúkilerden dıúlanan
çeúitli konuúma, kalıplarının özgürce dolaútı÷ı bir bilinç dıúı
görünümündedir. Sövgüler, hürmetsiz ve yakıúıksız sözler, konuúmanın
gayri resmi ö÷eleri; bunlar sözlü kültürün ö÷eleri oldu÷undan hazır sunulan,
yerleúmiú, resmi dile uyum göstermeyi reddederler. Belli sayıda olduklarında
belirli bir niyetle söylendiklerinde bu özgürlük ö÷eleri, konunun tüm bir
içeri÷i üzerinde güçlü bir etkide bulunur, onu geleneksel ve yerleúmiú
konuúmanın ötesinde baúka bir alana taúırlar. Normlar, hiyerarúiler, oturmuú
dilin sınırlamalarından özgürleúmiú olan bu konuúma biçimleri kendilerine
özgü kurallarıyla kurulu dilin sınırlarını ihlal ederek zorlar.
Kitle iletiúim araçlarının ortaya çıkardı÷ı sözel kültür ortamında
herhangi bir akli sınırlama ve a÷ır bir sözü hafifletme gibi önlemler
olmadı÷ından konuúmanın, aklına geldi÷i gibi dili kullanmaktan
kaynaklanan sözel dönemin kendine özgü ifadeleri vardır. Bu tür
dönemlerdeki konuúma dillerinin kullanımı samimi bir atmosfer yaratmıú,
belirli tutumlar, dünyaya dair belirli bir gayri resmi görüú yaratmıútır. Dilin
kullanımına ait bu özgürlükler, úenlikli alanlarda insanlar arasındaki bütün
hiyerarúik bariyerler kalktı÷ında ve gerçekten dostane bir temas
kuruldu÷unda, tamamen açı÷a çıkmıútır. øúte günümüzde dili bozan veya
kirleten olarak dert yanılan kullanımlar dilin kullanılan bu gayri resmi
ö÷eleridir. Bunların dili kirleten parazit konuúma biçimleri oldu÷u
düúünülür. Hâlbuki kitle iletiúim araçlarının popüler úenlikli dilinde tarafsız
sıfatlar, biçimler ve tonlar yoktur.
208
Gazi Türkiyat
Kitle øletiúim Araçlarının Ortaya Çıkardı÷ı Sözel Kültür Ortamında
Türkçenin Zenginleúmesine Yönelik Olarak Sınırlarının Zorlanması
_______________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
“Konuúma ne kadar resmi olursa, bu tonlar da o kadar
farklılaúır, ula konuúma, kurulu toplumsal hiyerarúiyi,
nesnelerle kavramları de÷erlendirmede kullanılan resmi skalayı
ve bunlan birbirinden ayıran, resmi felsefe tarafından
sabitlenilmiú olan statik çizgileri yumuúatır. Ancak konuúma ne
kadar gayri resmi, ne kadar dostane olursa, tonlar da okadar çok
ve zengin bir úekilde birleúir.” (Bahtin 2005: 452)
Kitle iletiúim araçlarının ortaya çıkardı÷ı úenlikli ve teklifsiz dili çok
taze kelime, ifade ve ibarelerden oluúur. Bunlar, daha önce yazılı olarak pek
kullanılımamıú, basılmamıú, sistematik bir süreçten hiç geçirilmemiútir.
Bunlar sözlü kültürün ortaya çıkarıp dile katmaya çalıútı÷ı unsurlardır. Ama
yine de bu dil yetersizli÷inden resmi gündelik dilden de büyük ölçüde kelime
ödünç almıútır.
Günümüzde kitle iletiúim araçlarındaki dilin kullanım úeklinden
kaynaklarının ve sonuçta dili etkileyen sorunların önemli kayna÷ı dile ait
kuralları, grameri sabitleyen görsel, yazınsal bir devreden çıkıp, daha çok
kula÷a hitabeden iúitsel, duyusal ve sözsel bir devreye girmiú olmamızdan
kaynaklanmaktadır. Pek tabii ki yukarıda ıspatlamaya çalıútı÷ımız gibi bu
sözel ve iúitsel kültür ortamını vareden ise kitle iletiúim araçlarıdır. Bu
noktada kitle iletiúim araçlarında kullanılan ve zamanla da topluma do÷ru
yönelen dil, tipik sözel kültür ortamının ortaya çıkaraca÷ı/çıkardı÷ı bir dildir.
Sözel kültür ortamına ait olan bu dil, güçlü hiyerarúik ba÷ların varetti÷i ve
kullandı÷ı, grameri, yapısı, telaffuzu belirlenmiú, sınırları tespit edilmiú, bir
dil de÷ildir. Buna karúın kiúinin do÷umuyla birlikte ona hazır verilen,
sunulan, dile karúı ve bu dilin sınırlarını zorlayan bir arayıú dilidir. Çünkü
hemen hemen bütün sözel ve iúitsel duyuların ön plana çıktı÷ı devirlerde dil,
benzer arayıúlara yönelir, sınırların zorlanmasına izin verir.
Kitle iletiúim araçlarının ortaya çıkardı÷ı sözel kültürel alanın bu
gündelik popüler úenlikli ve teklifsiz dili; bütün hayat alanlarını iúgal ederek,
hazır sunulan, resmileútirilmeye çalıúılan dili kovmaya, yeni düúünce
biçimleri ve yeni de÷er yargıları getirmeye çalıúmaktadır. Bu dil, sözel
kültürel ortamın dilidir, gündelik iúlerin, aúa÷ıda olanın dilidir. Bu dili, kitle
iletiúim araçları toplum ve bireyler üzerinde baskın oldu÷u sürece yok etmek
mümkün olmadı÷ından bizlere düúen, yaúadı÷ımız ça÷ı sözlü kültürel
dönemdem yazılı kültürel döneme dönüútürmektir.
Güz 2010 / Sayı 7
209
Cafer ùEN
_______________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Kaynakça:
Altay, Derya, (2005), Kadife Karanlık, (haz. Prof Dr Nurdo÷an Rigel, Doç. Dr. Gül
Batuú, Yrd. Doç. Dr. Güleda Yücedo÷an, Barıú Çoban), 2. Bsk. østanbul,
Su Yayınevi.
Altu÷, Taylan, (2001), Dile Gelen Felsefe, østanbul, Yapı Kredi Yayınları.
Bahtin, Mihail, (2005), Rabelais ve Dünyası, (Çev. Çiçek Öztek), østanbul, Ayrıntı
Yayınları
Boratav, Pertev Naili, (1996), Zaman Zaman øçinde, østanbul, Adam Yayınları.
Borotav, Pertev Naili, (1969), Az Gittik Uz Gittik, Ankara, Bilgi Basımevi
McLuhan, Marshall, (2001), Gutenberg Galaksisi, (çev. Gül Ça÷alı Güven), Yapı
Kredi Yayınları.
McLuhan, Marshall-Powers, Bruce R., (2001-a), Global Köy, (çev. Bahar Öcal
Düzgören), østanbul, Scala Yayınları.
Rigel, Nurdo÷an, (1993), Kâ÷ıt Kaplanlar, østanbul, Der Yayınları
Saussure, Ferdinand de, (1976), Genel Dilbilim Dersleri, (çev. Berke Vardar),
Ankara, TDK Yayınları.
Ong, Walter J., (2007), Sözlü ve Yazılı Kültür-Sözün Teknolojileúmesi, (çev. Sema
Postacıo÷lu Banon), 4. Bsk. østanbul, Metis Yayınları.
Usluata, Ayseli, (1994), øletiúim, østanbul, øletiúim Yayınları.
210
Gazi Türkiyat
Download