stratejik insan kaynakları yönetimi

advertisement
İÇİNDEKİLER
İNSAN KAYNAKLARI
YÖNETİMİNE GİRİŞ
•İnsan Kaynakları Yönetim (İKY) Kavramı, Tanımı ve
Önemi
•Personel Yönetiminden (PY), İKY ve Stratejik İnsan
Kaynakları Yönetimine Geçiş
•PY İle İKY Arasındaki Farklılıklar
•Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi (SİKY)
•İKY İlke ve İşlevleri
•İnsan Kaynakları Bölümünün Sorumluluğu
•İnsan Kaynakları Bölümünün Örgütlenmesi
•İnsan Kaynakları Yöneticilerinin Sahip Olmaları
Gereken Yetenekler
•İnsan Kaynakları Yönetimini Etkileyen Çevresel
Koşullar
•Örgütsel Ahlak ve İnsan Kaynakları Yönetimi
İNSAN KAYNAKLARI
YÖNETİMİ
HEDEFLER
Prof. Dr. A. Asuman
Akdoğan
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• İnsan kaynakları yönetimi, personel yönetimi
ve stratejik insan kaynakları yönetimi
kavramlarını açıklayabilecek
• İKY’ nin önemini artıran çevresel koşulları
anlayabilecek
• İnsan kaynakları yönetimi, personel yönetimi
ve stratejik insan kaynakları arasındaki farkları
bilecek
• İnsan Kaynakları Yönetiminin fonksiyonları,
ilkeleri ve sorumluluklarını, İnsan kaynakları
yöneticilerinin sahip olması gereken özellikleri
anlayabilecek
• Örgütsel ahlak oluşumunda İKY’nin rolünüyerini ve örgütsel ahlak ile İKY arasındaki ilişkiyi
değerlendirebileceksiniz.
ÜNİTE
1
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
“Bir işletmede çalışanlar da onları yönetenler de insandır”.
GİRİŞ
Günümüzün karmaşık
çevre koşulları
içerisinde rekabet
avantajı sağlamada
yükselen değer,
insandır.
Bugünün yoğun rekabet koşulları altında, modern yaşamın temel aktörü
olan işletmelerin en önemli amaçları rekabet üstünlüğü elde edebilmektir.
Küreselleşen bir iş ortamında işletmelerin rekabet üstünlüğü sağlaması ve özellikle
bunu sürdürülebilir kılması hem çok önemli, hem de çok güç hâle gelmiştir.
Geleneksel manada rekabet avantajı yarattığı ifade edilen ve işletmenin nispeten
daha rahat kontrol edebildiği finans, üretim gibi kaynaklar ile maliyet liderliği, ürün
çeşitlendirme gibi stratejiler, günümüzün “yeni” iş ortamında yetersiz kalmıştır.
Aynı zamanda, küreselleşme ve teknolojik gelişmelerle artan iletişim nedeniyle,
bütün bu kaynakların ve stratejilerin birçok şirket tarafından kullanılabilmesi ve
kolayca taklit edilebilir olması da sorunu daha önemli hâle getirmiştir. Amerika’da
yapılan bir yenilik, iki saat içinde Çin tarafından kopyalanmakta; Japonya’da
kullanılan bir teknoloji, çok kısa bir süre içinde Türkiye’de ya da Brezilya’da
kullanılmaya başlamaktadır.
Günümüzün bu karmaşık çevre koşulları içerisinde rekabet avantajı
sağlamada yükselen değer, insandır. Reich’ e göre, bir ülkenin en değerli rekabetçi
varlığı o ülkede bulunan işgücünün yetenekleri ve öğrenme becerisidir (Reich,
1990: 53). Aynı mantıkla, bir işletmede maddi kaynaklar ne ölçüde büyük olursa
olsun, eğer insan kaynakları motive olmuş, hevesli, amaçlara yönelik olarak inançlı
değilse, etkili olarak çalıştırılamıyorsa, işletmenin başarı ihtimali düşük olacaktır.
Rekabette başarılı olan ülkelerin kurum ve kuruluşlarında, kamu ya da özel sektör
oluşu farketmeksizin, gözlenen ortak özellik, bu kuruluşların insan kaynaklarını
yönetip, yönlendirmede gösterdikleri yeteneklerdir. Bu nedenlerle, rekabet
koşullarındavarolmakve yüksek performansla varlığını sürdürebilmek için; her
işletmede dikkate alınması gereken temel husus, insan kaynaklarının etkili bir
biçimde yönetilmesidir.
İnsan kaynakları
yönetimi (İKY),
işletmede insandan
sorumlu ve tüm
çalışanları kapsayan,
görev alanı insan olan
bir işlevdir.
Bir örgütün sürdürülebilir rekabet üstünlüğü kazanmasında; ihtiyaç duyduğu
yetenekli, örgüte bağlı ve amaçlara yönelik iyi motive edilmiş çalışanlara sahip
olması ve bu çalışanların işletmede tutulması olarak tarif edilen(Bingöl, 2010:3)
insan kaynakları yönetimi (İKY), işletmede insandan sorumlu ve tüm çalışanları
kapsayan, görev alanı insan olan bir kavramdır. Dolayısıyla, bir işletmede bu
fonksiyonun etkili yönetimi ve başarılı uygulamaları, insanın ve işletmenin etkili
yönetimi anlamına gelmektedir.
Bu bölümde, öncelikle İKY kavramı, önemi, klasik personel yönetiminden
İKY’ye geçilmesini zorunlu kılan nedenler ve geleneksel personel yönetimi ve İKY
arasındaki farklılıklar hakkında bilgi verilecektir. Daha sonra, İKY ilkeleri, işlevleri, İK
bölümünün sorumluluğu, örgütlenmesi, İK yöneticilerinin sahip olmaları gereken
yetenekler, İKY’yi etkileyen çevresel koşullar ile örgütsel ahlak ve insan kaynakları
ilişkisi üzerinde durulacaktır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
2
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
İKY KAVRAMI, TANIMI VE ÖNEMİ
Personel ve insan
kaynakları, işletmede
çalışanları tanımlamada
kullanılan iki kavramdır.
İKY, bir iş ortamında
insan kaynaklarının
işletmeye, bireye ve
çevreye yararlı olacak
biçimde, yasalara da
uyularak, etkili bir
biçimde yönetilmesini
sağlayan işlev ve
çalışmaların tümüdür.
İKY’nin bir işletmede
temel amacı, bir yandan
işletmenin verimliliğini
artırmak, diğer yandan
ise çalışanların yaşam
kalitesini yükseltmektir.
İnsan kaynakları bir organizasyonda pozisyonuna bakılmaksızın, her düzeyde
hizmet veren çalışanları kapsayan bir kavramdır. Geçmişte çalışanları tanımlamada
yaygın olarak kullanılan bir diğer kavram ise “personel”dir. İster insan kaynağı,
isterse de personel olarak adlandırılsın, insan artık günümüzde işletmeler için
ayırtedici bir rekabet unsuru, temel yetenek olarak kabul edilmektedir ve bu kabul,
insan kaynağının yönetimini daha da önemli hâle getirmektedir.
Bir iş ortamında insan kaynaklarının işletmeye, bireye ve çevreye yararlı
olacak biçimde, yasalara da uyularak, etkili bir biçimde yönetilmesini sağlayan işlev
ve çalışmaların tümü (Uyargil vd., 2008:3) olarak tanımlanan İKY, her işletmede
farklı amaçlara hizmet etmekte, farklı sorumlulukları üstlenmektedir.
İnsan kaynakları ile ilgili görevleri yerine getiren İKY’nin bir işletmede temel
amacı, bir yandan işletmenin verimliliğini artırmak, diğer yandan ise çalışanların
yaşam kalitesini yükseltmektir (Cascio,1992: 44).İKY’nin bir organizasyonda
çalışanları doğru seçerek, onlardan en verimli ve etkili yararlanmanın yol ve
yöntemlerini bularak işletmenin verimliliğini artırması önemlidir. Bunun yanı sıra
İKY’nin çalışanların iş ortamında mutlu ve insanca yaşaması ve çalışması, bir başka
ifadeyle, çalışma yaşamının kalitesinin artırılması için de faaliyette bulunması
gereklidir. İKY’nin bu noktaya gelişi, şüphesiz tarihsel bir süreç içinde, yaşanan
birçok gelişmeyle birlikte gerçekleşmiştir.
PERSONEL YÖNETİMİNDEN İNSAN
YÖNETİMİNE VE STRATEJİK İNSAN
YÖNETİMİNE GEÇİŞ
KAYNAKLARI
KAYNAKLARI
Sanayi Devrimi ile birlikte, tarım toplumundan, sanayi toplumuna geçiş,
başının üzerinde o güne kadar bir tavan olmadan çalışan ve “köle” olarak
adlandırılan işgücünün, kapalı bir ortamda çalışmasına ve “işçi” olarak
tanımlanmasına neden olmuştur. Bu dönemde, işgücü bol ve genelde de eğitimsizniteliksiz olduğundan, işgücünün yönetiminde dikkat edilen temel husus, işçilerin
daha fazla üretim yapmalarının sağlanmasıdır. Çalışanlar ise üretim sürecinde
kullanılan bir “araç” olarak nitelendirilmiştir. İnsanlar, o dönemde kıt olan
makinelere göre, daha az kıymetli bir unsur olarak iş hayatında yer almışlardır.
Personel yönetimi kavramının işletmecilikte bilimsel anlamda kullanımı,
bilimsel yönetim çerçevesinde F. Taylor’ la birlikte gündeme gelmiştir. Taylor
işçilerin bilimsel yöntemlerle seçilmesi, çalıştırılması ve profesyonel bir birimce
yönetilmesinin işletmenin verimli çalışmasına yapacağı katkılar üzerinde
durmuştur. Yine bu dönemde, H. Fayol ve M. Weber’in çalışmaları ile personel
yönetimi, çalışanlarla ilgili kayıt tutma faaliyeti ve bu işleri yapan birim olarak
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
3
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
görülmeye başlamıştır. Özellikle bürokrasi yaklaşımının “yazılı işlem yapma kuralı”,
çalışanların kayıtlarının tutulması ile ilgili bir birime/fonksiyona ihtiyaç yaratmıştır.
İlk personel birimi
1910’da kurulmuştur.
Hawthorne araştırmalarında, Elton Mayo ve ekibinin insanın tümüyle
rasyonel olmadığı, aynı zamanda sosyal bir varlık olduğu konusundaki tespitleri,
insanın işletmeler için önemini gündeme getirmiştir. Bir yandan insanın çalışma
ortamı içerisinde mutlu edilmesini savunan davranışsal yaklaşım, diğer yandan ise
1930’lu yıllarla birlikte yapılan yasal düzenlemeler ve sendikaların güçlenmesi gibi
gelişmeler, personel yönetiminin görev alanını genişletmiştir. Bu gelişmeler
sonucunda, personel bölümleri; işgörenlerle ilgili ücret, emeklilik ve diğer evrakları
hazırlamak gibi kayıt tutma işlerinin yanısıra, işçi-işveren ilişkilerini düzenleme ve
eğitim gibi konularda da çalışmaya başlamışlardır.
1960’lı yıllar ise, İkinci Dünya Savaşı sonrası gelişmeler ve özellikle sistem ve
durumsallık yaklaşımlarının kabulü ile birlikte personel yönetimi uygulamalarına
daha farklı bakılmaya başlanan yıllar olmuştur. Özellikle sistem teorisinin etkisiyle,
personel yönetiminin, diğer işletme fonksiyonlarıyla birlikte düşünülmesi gerektiği
gündeme gelmiş ve örgütün performansın da bu bölümün etkilerinin de dikkate
alınması gerekliliği üzerinde durulmaya başlanmıştır.
1980’li yıllar ise küreselleşmenin ortaya çıktığı, teknolojik gelişmelerin ve
rekabet avantajı kavramlarının gündeme geldiği yıllardır. Bu dönemde işgücünün
yapısında meydana gelen değişimlerden (daha çok kadın, çocuk ve daha eğitimli
çalışanlar) toplam kalite yönetimi felsefesine kadar yaşanan farklı gelişmeler;
işletmelerde insanın yönetiminden sorumlu birimlerin farklılaşmasını, modern
anlamda İKY’ye geçişi gerekli hâle getirmiştir.
1990’lı yıllarla birlikte
insan; “sınırsız” kaynak,
sürdürülebilir rekabet
avantajı sağlamada
“entellektüel güç” ve
“değer” olarak kabul
edilmiştir.
.
1990’lı yıllarda ise, insanın; “sınırsız” kaynak, sürdürülebilir rekabet avantajı
sağlamada “entellektüel güç” ve “değer” olarak kabulü ile birlikte, stratejik insan
kaynakları yönetimi (SİKY) kavramından bahsedilmeye başlanmıştır. İKY’nin daha
stratejik bir nitelik kazanması söz konusu olmuştur. İKY, artık insanla ilgili, sadece
rutin işleri yürüten değil, aynı zamanda işletme düzeyinde stratejilerin
oluşturulmasına ve seçilen stratejilerin başarıyla uygulanmasına katkı sağlayan bir
birim olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Yine bu dönemde, bu bölümler, hem
işletmenin hem çalışanların birlikte kazanabileceği, bir uyum ve bütünleşme
sürecini yönetme görevini de üstlenmişlerdir.
Günümüzde İKY’nin önemini artıran birçok faktörden söz etmek mümkündür.
Bunlar aşağıda sıralanmıştır;
Küreselleşme
Yeni aktörlerle ve yeni kurallarla yönetilen dünya düzeni olarak tanımlanan
küreselleşme ile işletmelerin dünya düzeyinde faaliyette bulunmaları söz konusu
olmuştur. Bugün bir işletme, bir ülkede tasarımını yaptırdığı bir ürünü, başka bir
ülkede üretmekte, dünya düzeyinde satışını yapabilmektedir. Bu süreçte kaynak ve
maliyet paylaşımı için diğer işletmelerle, hatta rakipleri ile işbirliğine
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
4
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
gidebilmektedir. Yine geleneksel örgütlenmenin sınırlı yapıları yerine, “sınırsız”
örgütler olarak bilinen şebeke ve sanal organizasyonlar kurulabilmekte ve bir
işletmede insanlar; birbirini hiç görmeden, aynı işletme için üretim
yapabilmektedirler. Örneğin, Japonya’da üretimine başlanan bir otomobil, gemi
üzerinde montajı yapılarak, tamamlanmış olarak Avrupa’ya ulaşmakta ve satışı bu
noktada gerçekleştirilmektedir. Yine, bir oyuncak firması onlarca işletmeden
oluşan bir şebeke yapı içerisinde, ağa katılan işletmelerde çalışanların birbirleriyle
aynı mekânda bulunmadan, sadece bilgisayar üzerinden iletişimi ile faaliyetlerini
gerçekleştirebilmektedir.
Özetle, dünya düzeyinde faaliyette bulunmanın sonucunda ortaya çıkan yeni
gelişmeler; klasik personel yönetimini yetersiz hâle getirmekte, “Dünya Birikimine”
dayalı modern İKY’yi daha önemli hâle getirmektedir.
Değişim
Günümüzde yaşamın her alanında meydana gelen değişimler, İKY’nin
önemini vurgulayan nedenlerin başında gelmektedir. Dünyada ortaya çıkan
çevresel değişimler aşağıda özetlenmiştir:

Küreselleşme ile sınırların yıkılması ve yeni sınırların ortaya çıkması

Hızlı teknolojik gelişmeler ve internetin kullanılması

Kaynak kıtlığının daha fazla hissedilmeye başlanması

Artan kriz ve istikrarsızlıklar

Tüketicilerin istek ve beklentilerinde değişim, toplam kalite
yönetiminin gündeme gelmesi

İnsan hakları ve demokratikleşme hareketlerinde artışlar

Çalışan işgücünün yapısında meydana gelen değişimler; iş
hayatında daha çok kadın, çocuk ve yaşlı çalışanların varlığı ve
farklı kültürlerden gelenlerin bir arada çalışması

Çin, Hindistan gibi insan gücünün bol ve ucuz olduğu ülkelerin
ticarete katılımı…
Yukarıda özetlenen tüm değişimler, gerek toplum gerekse de işletme içinde
insan davranışlarını etkilemekte ve işletmeleri; bu değişimleri anlayan, farklı
kültürlere uyum sağlayan ve yönetebilen, üst düzeyde özelliklere sahip yeni kuşak
işgörenlerle çalışmaya zorlamaktadır. Bu yeni ortamda İK’nın etkili bir biçimde
yönetilmesi gerekmektedir.
İşgücü ile ilgili maliyetler
Bir yanda insanın “sınırsız” bir kaynak olarak kabulü, diğer yanda ise özellikle
gelişmiş ülkelerde insan hakları ve sosyal devlet anlayışındaki gelişmelere paralel
olarak ücretler ve diğer ödemelerin artması ile birlikte işgücü ile ilgili maliyetlerin
yükselmesi, insan kaynağını pahalı hâle getirmiştir. Bir işletmede işgücünün aldığı
ücret çok yüksek olmasa bile, günümüzde hemen hemen her ülke ve işletme, Çin
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
5
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
ile rekabet etmek durumunda kalmaktadır. Ücretlerin çok düşük olduğu Çin
işletmeleriyle kıyaslandığında, bugün hemen hemen her işletmede işgücü
maliyetleri, nispi olarak yüksek olmaktadır. Pahalı olan kaynağın daha etkili olarak
kullanımı ise çok önemlidir. İşletmelerin bu konuda dikkatli olmaları
gerekmektedir.
Verimlilik
Bugünün rekabet koşulları çerçevesinde, maliyetleri her geçen gün artmakta
olan işgücünün verimliliğinin artması, işletmelerin başarısı açısından çok önemli
hâle gelmiştir. Doğru bir biçimde seçilmeyen, işe uygun olarak eğitilmeyen,
geliştirilmeyen ve korunmayan insan kaynaklarının verimli olması mümkün değildir.
Yeterince nitelikli olmayan bir işgörenin yapacağı en ufak bir hata, işletmenin hem
kaynaklarının boşa harcanmasına neden olacak, hem de imajına zarar
verebilecektir. Aynı şekilde, tatmin düzeyi düşük, morali bozuk, başarı güdüsü
olmayan, yani etkili bir biçimde yönetilemeyen insan kaynaklarının verimli
olamayacağı da açıktır.
İşgücünde Farklılaşma
İşletmelerde çalışanlar, geçmişte birbirine benzerlik gösterirken, bugün aynı
işyerinde farklı ülkelerden, cinsiyetlerden, ırklardan, farklı yaş ve etnik kökenlerden
gelen insanlar birarada çalışmaktadırlar. Bu tür farklılaşmalar, işletmelerde yepyeni
sorunları da gündeme getirmektedir. Çalışanlar içerisinde daha çok kadın işgücü,
çocuk ve yaşlı olması ya da farklı bölge ve ülkelerden gelen insanların aynı
işyerinde, bir arada çalışmaya başlaması, iş ortamında farklı yönetsel konuları
gündeme taşımıştır. Mekânsız örgütleme, sınırsız organizasyon ve kariyerler ile yarı
zamanlı çalışma gibi yeni hususlar, insan kaynağının yönetiminde yepyeni
uygulamaları gerekli kılmıştır.
İşletmelerin iç ve dış çevrelerinde meydana gelen bu değişimlerin işgörenler
üzerinde endişe, stres, yabancılaşma, devamsızlık gibi olumsuz etkiler yarattığı
tespit edilmiştir. İş gücündeki olumsuzluk belirtilerinin ise, işin kalitesinden iş
ortamında sosyal barışın zedelenmesine ve kurumsal itibar ile imajın zarar
görmesine kadar birçok konuda olumsuz sonuçlara neden olabileceği açıktır. Bütün
bunlar farklılıkları yönetebilecek, sorunlara fırsat vermeyecek, ortaya çıkan
problemleri çözebilecek insan kaynakları çalışmalarına olan ihtiyacı artırmıştır.
Sonuç olarak, işletmelerin son yıllarda yaşamaya başladığı tüm bu yeni
koşullar, işletmeler için rekabet gücünün belirleyicisi olarak kabul edilen insan
kaynaklarının etkili bir biçimde yönetilmesi konusunu daha da önemli hâle
getirmektedir. Aynı zamanda, artık kayıt tutan ya da hizmet desteği sağlayan bir
birimden daha ileri düzeyde, işletmenin geleceğine yön veren, bu konuda etkili
olan ve karar verme noktasında görev yapan bir İKY’ye ihtiyaç duyulmaktadır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
6
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
PERSONEL YÖNETİMİ İLE İKY ARASINDAKİ FARKLILIKLAR
İki kavram arasındaki en önemli farklılık, personel yönetiminin işgücü
verimliliğini, İKY’nin ise işgücü verimliliği yanı sıra, çalışanın memnuniyetini esas
almasıdır (Sabuncuoğlu, 2005: 7).
Sanayileşme ile birlikte işletmelerde uygulanmaya başlayan personel
yönetimi ile günümüzde insan kaynağının yönetiminden sorumlu olan İKY arasında;
bu birimin amaçlarından organizasyon ve görev alanlarına, uygulama ilkelerinden
işletmelerdeki oynadıkları rollere kadar birçok hususta farklılıklar söz konusudur.
Tablo 1.Personel Yönetimi ve İKY Arasındaki Farklılıklar
Personel yönetimi
İKY
İş Odaklı
İnsan Odaklı
Operasyonel Faaliyet
Danışmanlık Hizmeti
Kayıt Sistemi
Kaynak Anlayışı
Statik Yapı
Dinamik Yapı
İnsan Maliyet Unsuru
İnsan Önemli Bir Girdi
Kalıplar, Normlar
Misyon ve Değerler
Geleneksel Yönetim
TKY
İşte Çalışan İnsan
İşi Yönlendiren İnsan
İç Planlama
Stratejik Planlama
(Kaynak: Sabuncuoğlu, 2005:11)
Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere, personel yönetimi daha çok alt ve
orta düzeyde çalışanları kapsayan, operasyonel işlemlerle ilgilenen ve insana
maliyet unsuru olarak bakan bir anlayışı ifade etmektedir. Buna karşın İKY; insan
odaklı, insanı rekabet avantajı sağlamak için bir kaynak olarak kabul eden, uzun
vadeli bir bakış açısına sahip ve işletme performansında insanın rolünü vurgulayan
bir anlayışı temsil etmektedir.
Bu özellikleri ile İKY; işletmede işgücü devir oranının düşürülmesinden iş
kazalarının
azaltılmasına,
çalışanların
motivasyonunun
artırılmasından
çatışmalarının azaltılmasına kadar çalışanlarla ilgili birçok konuda yararlar
sağlamaktadır.
Günümüzde ise İKY kavramından bir sonraki aşama olarak SİKY kavramına
gelinmiştir. İKY, hem yaşanan dış çevresel değişimler hem de işletme içindeki
gelişmeler çerçevesinde stratejik bir niteliğe sahip olmuştur. Bu yeni çevresel
koşullarda, işletmenin başarısı için insanı yönetmekten sorumlu İKY ile stratejinin
bütünleşmesi kaçınılmaz hâle gelmiştir. Bir başka ifadeyle, İKY artık işletmenin
stratejilerinin belirlenmesi ve uygulanması sürecinde aktif bir rol oynamaya
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
7
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
başlamıştır. Bu aynı zamanda İKY sistemlerinin ve yapısının değişmesi anlamına da
gelmektedir.
STRATEJİK İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ ( SİKY)
SİKY, yeniliği ve
esnekliği teşvik edecek
örgüt kültürü
geliştirmek ve örgütün
stratejik amaçları ve
insan kaynakları
yönetimi arasında
ilişkiku kurmaktır.
.
1980’lerin başlarında kullanılmaya başlanan SİKY kavramı, stratejik yönetim
sürecinin işletmelerde yaygın olarak kullanılmasıyla birlikte gündeme gelmiştir.
SİKY kavramı, örgütün strateji geliştirme sürecine İKY’ nin dahil edilmesi ile ilgilidir.
Dessler’a göre SİKY, yeniliği ve esnekliği teşvik edecek örgüt kültürü geliştirmek ve
örgütün stratejik amaçları ve insan kaynakları yönetimi arasında ilişki kurmaktır
(Dessler, 1997: 21).
SİKY kavramına süreç/sonuç olarak bakan ve kavramı pasif ya da öngörücü
olma açısından değerlendirenlerde vardır. İKY işletmede, stratejilerin
oluşturulmasına öngörücü biçimde katılabilirveya stratejilerin uygulanmasını
tepkici olarak, İK politikalarını şekillendirerek yönlendirebilir. SİKY, örgütsel
performansı yükseltmek ve sürdürülebilir rekabet üstünlüğü elde etmek için çeşitli
İK uygulamalarının birbiriyle ve örgütün stratejik tercihleri ile bütünleşmesidir.
Temel amacı ise örgütün stratejilerine katkıda bulunacak insan kaynaklarının etkili
yönetimi için İKY uygulamaları ve stratejik gereksinimler arasında uyum
sağlamaktır( Cingöz, 2010: 46).
Dış Çevre Koşullarının
Baskısı
İK
Stratejisi
UYUM
İşletme
Stratejisi
İç Çevre
Koşullarının Baskısı
Şekil 1.İK Stratejileri ve İşletme Stratejileri Arasındaki Uyum
(Kaynak: Özgen, 2010: 38.)
Bu bütünleşme ve uyum çerçevesinde, örneğin, bir işletme yenilikçiliği bir
strateji olarak kabul ederse, İKY’nin buna uygun olarak fonksiyonlarını düzenlemesi
gerekir. Yenilikçiliği hedefleyen firmada ise İKY; bu özelliğe uygun çalışan temin
etmekten, ödüllendirme sistemi geliştirmeye kadar birçok işlevi yerine getirmek
durumundadır. Uygulamada da farklı stratejiler izleyen işletmelerin, farklı İK
uygulamalarına sahip oldukları tespit edilmiştir (Schuler ve Jackson, 1987: 125).
Diğer yandan SİKY, örgütün sahip olduğu ayırt edici İK özelliklerini dikkate alarak
strateji geliştirmekten sorumludur. Örneğin, işletmede yabancı dil bilen
elemanların işletmeyi küresel stratejilere yöneltmesi, yaratıcı özelliklere sahip
çalışanları olan kurumların ise yenilikçilik gibi stratejileri tercih etmesi gibi.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
8
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
Farklı stratejilere sahip
işletmelerin, İKY
uygulamaları farklılık
göstermektedir.
Sonuç olarak SİKY; İKY ile işletme stratejisi arasında dikey bütünleşme ve İK
uygulama ve politikalarının birbiriyle ve diğer birimlerle uyumunun sağlanması ile
ilgilenmektedir. Bu süreçte önemli olan ise sistem bakış açısı ile bir işletmede tüm
İK faaliyetlerinin birbiri ile ve işletme stratejileri ile uyumlu olmasıdır. Bu uyumun
işletmelerin rekabetçi üstünlük elde edebilmelerinde çok önemli katkısı vardır.
Ancak, böyle bir uyumun sağlanması zor bir konudur.
Tablo 2. Geleneksel İKY ile Stratejik İKY Arasındaki Farklılıklar
Geleneksel İKY
Stratejik İKY
İK Sorumluluğu
İK Uzmanı
Hat Yöneticisi
Odak
İşgücü İlişkileri
İç ve Dış
Ortaklık
İK’ nın Rolü
İşlemci,
Değişim Dönüşümcü, Değişim Lideri
Takipçisi, Tepkici
ve Değişimi Başlatan
İnisiyatif/İlk adım
Yavaş ve Tepkici
Hızlı, Proaktif, Bütünleşik
Zaman Ufku
Kısa Dönem
Kısa-Orta
ve
Uzun
Dönem(İhtiyaca Göre)
Kontrol
Bürokratik-Görevleri İfa
Organik-Esnek, Başarı için
Gerekenleri Yapma
İş Tasarımı
Katı
İşbölümü
Uzmanlaşma
Temel Yatırımlar
Sermaye ve Ürünler
İnsan ve Bilgi
Değer Biçme
Maliyet Odaklı
Yatırım Odaklı
Müşterilerle
ve Geniş, Esnek, Karşılıklı
Bağlılık ve Takımlar
(Kaynak: Mello,2006: 165.)
İKY’ nin temel ilkeleri,
verimlilik, insancıl
davranış, eşitlik,
güvence, açıklık, gizlilik
ve katılımcılıktır. Bir
organizasyonda
katılımın artması için
açık bir iletişim sistemi
kurulmalıdır.
İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNDE İLKELER
Bir işletmede insan kaynakları yönetimine yön veren ilkeler Tablo 3’te
sunulmuştur.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
9
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
Tablo 3. İnsan Kaynakları Yönetimi İlkeleri
Verimlilik İlkesi
Bir işletmede İKY, çalışanların fiziksel ve düşünsel gücünden
en yüksek düzeyde yararlanmayı temel alacak uygulamaları
gerçekleştirmelidir. Çalışan hangi koşullar altında daha
verimli çalışır? Sorusunu cevaplayan İKY, bu yönde
düzenlemeler yapmalıdır.
İKY, çalışanlara “insanca” yaşama fırsatı verecek
düzenlemeler yapmalıdır. İnsan, manevi bir varlıktır ve iş
İnsancıl Davranış
ortamında duyguları ile vardır; işletmede sayılmak, dikkate
İlkesi
alınmak, kararlara katılmak ister. Bu ihtiyaçları tatmin eden
bir iş ortamı önemlidir.
Eşitlik İlkesi
Tüm İKY faaliyetlerinde; çalışanlar arasında ayrımcılık
yapılmadan, fırsat eşitliği çerçevesinde çalışma, İKY için
temel olmalıdır. Özellikle işe alma, performans değerleme
gibi konularda yapılacak ayrımcılık; işletmeye büyük
zararlar verebilir.
Güvence İlkesi
İKY, çalışanlara kendilerine hem fiziksel hem de iş güvencesi
anlamında güvenli bir ortam oluşturmalıdır. Çalışanların iş
kaybetmek korkusu ile sağlıklı olması ve verimli çalışması
mümkün olmayacağından, İKY bugüne ve geleceğe yönelik
güvenli ortam hazırlamalıdır.
Açıklık İlkesi
İKY politika ve uygulamaları ile ilgili çalışanlara bilgi
verilmeli, onlara kariyer süreçlerinde neler yaşayacaklarına
dair açıklık sağlanmalıdır.
Gizlilik İlkesi
İşgörenin özel bilgilerinin ve performans değerleme
sonuçlarının üçüncü kişilerle paylaşılmaması gerekir.
Katılımcılık İlkesi
İnsana iş ortamı içinde “olgun” insan olarak davranmanın
ilk koşulu katılımcılıktır. Hem insani bir ihtiyaca cevap
verme, hem de toplam kalite yönetiminin temel unsuru
olarak; İKY, çalışanı kararlara katma yönünde çalışmalıdır.
“Ortak aklın” kullanılabilmesi ancak katılımcılığın
sağlanması ile mümkün olabilir.
(Kaynak: Sabuncuoğlu, 2005: 20-24, Yüksel, 2003: 22-25’den yazar tarafından
uyarlanmıştır.)
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
10
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNİN İŞLEVLERİ
Bir işletmede, örgüt ve çalışanın amaçlarını en etkili bir biçimde karşılamayı
hedef edinen İKY’yi oluşturan işlevler aşağıda sıralanmıştır.
 Analiz ve Tasarım: Bir işletmede hangi işlerin, hangi özellikte kişiler
tarafından yapılacağının sistematik analizi ve firmanın geleceğe yönelik
insan ihiyacının nicel ve nitel anlamda planlanmasıdır.
 İşgören Bulma, Seçme ve Yerleştirme: Örgütün ihtiyaç duyduğu insan
kaynaklarının temin edilmesi ile ilgili faaliyetlerdir.
 İşgören Eğitimi ve Geliştirilmesi: Çalışanların gerek işe başlarken, gerekse
de yeteneklerini geliştirme için eğitim çalışmalarının yapılmasıdır.
 Performans Değerlendirme: Çalışanın üzerine aldığı görevleri yapma
derecesi ve geleceğe yönelik potansiyelinin değerlendirilmesidir.
 Kariyer Planlama ve Yönetimi: Bir işletmede, insan kaynağından en etkili
olarak faydalanmaya yönelik kariyer geliştirme çalışmalarıdır.
 İş Değerlemesi ve Ücretleme-Ödüllendirme: İşletmede işlerin zorlukkolaylık derecelerinin değerlendirilmesi ve adil bir ücret sisteminin
kurulmasıdır.
 Endüstriyel İlişkiler: İşçi-İşveren ilişkileri ve sendikalarla ilişkilerin
düzenlenmesi faaliyetleridir.
 Koruma: İş güvenliği ve işçi sağlığının korunmasına yönelik faaliyetler.
Bir işletme, bu işlevler çerçevesinde işini tanımlamakta, geleceğe yönelik
insan kaynağı ihtiyacını belirlemekte, işe alımı sağlamakta, aldığı elemanın eğitim
ihtiyacını karşılamakta, başarısını değerleyip kariyer gelişimini yönlendirmektedir.
Aynı zamanda çalışanın güvenli bir ortamda çalışabilmesi için gereken
düzenlemeler de İKY tarafından bu işlevler kapsamında gerçekleştirilmektedir.
Çalışanın işten çıkarılması-ayrılması, disiplininin sağlanması, yine İKY tarafından
gerçekleştirilen faaliyetlerdir.
İNSAN KAYNAKLARI BÖLÜMÜNÜN SORUMLULUĞU
Bir organizasyonun
bütün birimlerinin ortak
ögesi insandır.
Bir organizasyonun bütün birimlerinin ortak ögesi insandır. Bir işletmede
bölümü ne olursa olsun tüm yöneticiler, amaçlarına ulaşmak için insanla
çalışmakta, bu nedenle de İK yöneticisi olarak kabul edilmektedir. Örneğin bir
pazarlama yöneticisi, kendi alanı içinde çalışanların işe alınmasından kariyer
yönetimine,
onların
moral
ve
motivasyonundan
performanslarının
değerlendirilmesine kadar birçok konudan sorumludur. Aynı zamanda, işletmede
çalışan her insan; görev alanı ya da unvanına bakılmaksızın insan kaynakları
yönetiminin çalışma kapsamına girer. İşe alınmadan, sigorta ve emeklilik
işlemlerinden, güvenli ve tatmin edici bir iş ortamının sağlanmasına kadar farklı
konularda İKY’nin çalışmalarına ihtiyaç duyabilir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
11
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
Bir işletmede İKY’nin temel sorumluluğu, öncelikle kendi görev alanı içindeki
işlerin yürütülmesi ile ilgili komuta (uygulayıcı) yetkisini kullanmaktır(Dessler, 1997:
4).Örneğin, işe doğru elemanı almak, oryantasyon eğitimi vermek, çalışanların
performanslarını geliştirmek, iş güvenliğini sağlamak, aynı zamanda iş gücü
maliyetlerini kontrol etmek gibi. İKY sahip olduğu uzmanlık çerçevesinde, diğer
yöneticilere danışmanlık yapma, yol gösterme sorumluluğunu da üstlenmektedir.
Örneğin, bir tepe yöneticisi çalışanlarla ilgili bir kariyer planlaması yapmak isterse;
İKY, bu konuda bu yöneticiye danışmanlık yapmak durumundadır.
Günümüzde bu konuda önemli olan iki husus söz konusudur; öncelikle
komuta-kurmay yetki kullanımında koordinasyonun sağlanması gerekmektedir.
İşletmede İK yönetiminin alacağı her karar, her bölümü az ya da çok etkiler ve hat
yöneticileri ile İK yöneticileri arasındaki iletişim, uyum ve koordinasyon işletme
performansının artmasında önemli bir rol oynar. İkinci husus ise İKY’nin değişen
çevresel koşulların etkisi ile artık bir danışman ve destekleyici bölüm olma yerine,
şirket stratejisine yön verme sorumluluğunun gündeme gelmesidir. Böyle bir
bölüm, işletmenin rekabet gücünü artırabilmek için örgütün stratejilerine yön
vermekten bu stratejilere uygun insan kaynağı geliştirmeye, İK denetiminden insan
değerini artırmaya kadar birçok alanda, “stratejik ortak”(Uyargil vd., 2008: 14)
sorumluluğunu üstlenmek durumundadır.
İNSAN KAYNAKLARI BÖLÜMÜNÜN ÖRGÜTLENMESİ
İKY’ nin
organizasyonunda farklı
ünvanlar
kullanılmaktadır.
İKY bölümünün sahip olması gereken en uygun örgütleme modeli nedir?
Sorusuna tek bir cevap vermek mümkün değildir. Uygulamada İK biriminin işletme
içinde yeri ve örgütlenmesi; büyük ölçüde işletmenin büyüklüğü, üst yönetimin
insan kaynaklarına bakışı, çalışanların özellikleri, faaliyet konusu, endüstriyel
ilişkiler (Yüksel, 2003: 37) gibi faktörlerden etkilenmektedir. Örneğin işletme çok
küçükken işletme sahibinin çalışanlarıyla ilgili işleri bizzat yönettiği organizasyon
anlayışı, uygun yapılanma olarak kabul edilmekte; bu durumda genelde muhasebe
gibi bir bölüm “kayıt tutma” faaliyetlerini yaparken işe alma, ödüllendirme gibi
kararlar patron tarafından verilmektedir. Yine küçük bir işletmede idari işlerden
sorumlu bir birim oluşturulabilmektedir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
12
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
İşletme Sahibi
Satış
Müdürü
İK ve İdari İşler
Müdürü/Görevli
Muhasebe
Müdürü
isi
İK
Elemanı
İK
Elemanı
Şekil-2 Küçük Ölçekli Bir İşletmede İKY Örgütlemesi
(Kaynak: Özgen, 2010:24)
Genel Müdür
Pazarlama
İK
Üretim
Personel Şefi
Eğitim
Uzmanı
Güvenlik
Yemekhane
Şoför
İşyeri
Hekim
i
Şekil 3. Orta Ölçekli Bir İşletmede İK Bölümü Örgütlemesi
(Kaynak; Sabuncuoğlu, 2005: 13’den düzenlenmiştir.)
İşletmeler büyüdükçe, insan sayısı arttıkça ve özellikle faaliyet alanı
genişledikçe; işletmede, işinde uzman bir İK bölümünün oluşturulması
gerekmektedir. Bu da genelde İKY’nin işlevleri kapsamında düzenlenmektedir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
13
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
Genel Müdür
İKY ( Genel
Müd. Yrd.)
İK Planlama
ve İşe Alma
Müdürü
Eğitim ve
Geliştirme
Müdürü
Performans
Değerleme
Müdürü
İş güvenliği ve
İşgören Sağlığı
Müdürü
Endüstriyel
İlişkiler Müdürü
Müd.
Şekil 4. Büyük Ölçekli Bir İşletmede İKY Bölümü Örgütlemesi
Büyük bir organizasyonda, yukarıda belirtildiği gibi İK’dan sorumlu yönetici,
genel müdür yardımcısı unvanını taşımakta, ilgili işlevler müdür düzeyinde temsil
edilmektedir. Yine, holding tipi örgütlenmelerde; her bir işletmenin ayrı bir İK
yöneticisi olabilmekte, holdingin insan kaynaklarının yönetiminde ise koordinatör,
direktör gibi ünvanlar kullanılmaktadır. Örneğin, çok uluslu bir işletme olan
Unilever’de, İKY’nin organizasyonunda, İK’dan sorumlu Avrupa Başkanı, Dünya
Başkanı gibi unvanlar kullanılmaktadır. Sonuç olarak bir işletmede İK’nın
örgütlenmesi, çok değişik faktörlere bağlı olarak çok farklı biçimlerde ve işlevlerde
yapılabilir. Bu düzenlemelerde önemli olan, İK’nın o işletme için stratejik yerine
uygun olarak diğer bölümlerden daha aşağıda olmayan ve mümkün olan en yüksek
düzeye rapor veren (Cascio, 1992: 45) bir bölüm olarak konumlandırılmasıdır.
Ülkemizde İK
yöneticilerinin çoğu
işgören destekçisi ve
yönetsel uzman rolünü
yerine getirmektedir.
İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİCİLERİNİN SAHİP OLMALARI
GEREKEN YETENEKLER
İşletme başarısında stratejik değer olarak insanın kabulü, SİKY anlayışının
yerleşmeye başlaması, insanla ilgili işlemleri yukarıda belirtilen amaçlar
çerçevesinde en etkili bir biçimde yürütmekten sorumlu olan bu bölümün önemini
artırmıştır. Bu noktada temel soru, İK yöneticilerinin işlevlerini yerine getirirken
hangi rolleri oynayacakları ve bunun için hangi özelliklere sahip olmaları gerektiği
hususudur.
İK yöneticisinin bir işletmede oynayabileceği roller aşağıda sıralanmış ve
şekilde gösterilmiştir;

Stratejik Ortak: İK yöneticisinin kendisini üst yönetimle
bütünleştirmesi, stratejilerin oluşumuna katkı sağlaması ve geliştirilen
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
14
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
stratejilerin uygulamaya aktarılmasında diğer yöneticilerle ortak olarak
hareket edebilmesi

Yönetsel Uzman; İK bölümü ve yöneticisinin işi ile ilgili uzman
olarak görev yapması

Değişim Ajanı: Değişimin sürekli olduğu iş ortamında İK
yöneticisinin değişimi planlayan, başlatan kültürel uyum için çalışan bir rol
oynaması

İşgören Destekçisi; İK yöneticisinin çalışanların bağlılığını artırmak
için onların ihtiyaçlarını karşılaması ve danışmanlık yapması gibi
fonksiyonları üstlenmesi
Gelecek/Str.
Süreç
(Sert)
Stratejik
Değişim
Ortak
Ajanı
Yönetsel
İşgören
Destekçisi
Uzman
İnsan
(Yumuşak)
Günlük/ Operasyonel
Şekil 5.İK Yöneticisinin Rolleri
(Kaynak: Mello, 2006: 159; Cabrera, 2003: 42.)
Günümüzde, İK birimi yöneticilerinin hem günlük faaliyetleri en etkili
biçimde yürütmeleri hem de geleceğe yönelik strateji geliştirmeye katkı yapmaları
ve aynı zamanda geliştirilen stratejinin uygulanmasını sağlama gibi farklı rolleri
yerine getirmeleri beklenmektedir. Yukarıda belirtilen rollerin başarıyla yerine
getirilmesi ise İK yöneticilerinden beklentileri artırmıştır.
İK yöneticilerinin sahip olması gereken özellikler (Ulrich, 1987: 176-182;
Cingöz, 2010: 136-138, Bingöl, 2010: 32), mesleki ve kişisel yetenekler olarak
gruplandırılabilir:
Mesleki Yetenekler

İşi / işletmeyi bilmek: Sadece İK faaliyetlerini değil, işin genel
yapısını bilmek, stratejiden ve finansmandan anlamaktır. Eğer İK birimi
işletmede stratejik bir konumda yer alacaksa, yöneticinin stratejik
plandan anlama gibi özelliklerinin olması gerekmektedir.

İK alanında uzmanlık bilgisine sahip olma ve bunu aktif olarak
Kullanma: İK yöneticisinin bilgilerini, kendi bölümünde aktif olarak
kullanmasıdır.

Değişimi öngörmek ve tedbir almak: Proaktif olmaktır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
15
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş

Kıt bulunan çalışanlarla ilgili tedbir alabilmek: İşletmenin ihtiyaç
duyabileceği kritik işgörenlere yönelik hazırlık yapabilmek.

Veri temelli olmak: İK yöneticisi aynı bir pazarlama yöneticisi gibi,
İK’nın maliyet ve verimliliğe etkileri konusunda çalışmalar
yapabilmelidir. Örneğin, AT&T firması işe almada değerlendirme
merkezlerini kullanarak başvuru başına 1000$ tasarruf yapmıştır.
Kararlara temel oluşturabilecek bu tür değerlendirmeleri İK
yöneticisinin yapması gerekir.

İşletmeye İK faaliyetleri ile yapılan katkının farkında olma ve bunu
üst yönetime sunma yeteneğine sahip olma: İK yöneticisinin
bölümünün işletme başarısına katkısını belirlemesi ve rapor etmesi
önemlidir.

Müşteri yönelimli olma: Tüm çalışanlar insan kaynağı olduğundan,
İK yöneticisi tüm çalışanlara-müşterilere yakın olmalı,
faaliyetlerinde onları temel almalıdır.

İnsan kaynakları uygulamalarını rekabet avantajı oluşturmada
kullanabilme: işletmenin uyguladığı ödüllendirme sisteminin,
rekabet avantajı yaratacak biçimde düzenlenmesidir.
Kişisel yetenekler
Günümüzde İK
yöneticilerinin çok
yönlü ve “tam insan”
olması beklenmektedir.

İK yöneticisi çok özel bir lider olmalı, stratejik düşünebilmeli

İnsanları etkileyebilme yeteneği olmalı

Ekip çalışması yapabilmeli

İletişim ve koordinasyon yetenekleri yüksek olmalı

Sözlü ve yazılı ifade becerileri yüksek olmalı

Disiplinlerarası çalışma, uyum yeteneği olmalı

Samimi ve içten olmalı

İnanılır, güvenilir olmalı

Dinleme özelliği olmalı
Özetle, İK yöneticilerinden işletmedeki yükselen konumlarına uygun olarak,
hem mesleki hem de kişisel yetenekler bakımından beklentiler artmaktadır. “Tam
insan” ya da “süpermen” yaklaşımı söz konusu olmaktadır.
İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNİ ETKİLEYEN ÇEVRESEL
KOŞULLAR
Sistem bakış açısıyla, işletmeler hem dış, hem de iç çevrelerinde meydana
gelen değişimlerden etkilenmekte ve başarılı olabilmek için değişen koşullara uyum
sağlamak zorunda kalmaktadırlar. Çevresel koşulların hepsi çevrenin durgun ya da
dinamik olmasına göre işletmede çalışanları, dolayısıyla İKY’yi az ya da çok
etkilemektedir. Bir işletmede İK yönetimini etkileyen çevresel koşullar aşağıda
özetlenmiştir:
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
16
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
Dış Çevre Faktörleri

İşgücü piyasası ve işgücünün çeşitliliği: İşgücü piyasası, işletmelerin
ihtiyaç duydukları işgörenleri tedarik ettikleri ortamdır. Bugün bu piyasa
“dünya birikimine” dayanmaktadır ve her firmanın işe alımlarında ve
geleceğe yönelik planlamasında bu hususları dikkate alması
gerekmektedir. İşgücü pazarlarındaki küreselleşme, herşeyden önce
kültür konusunu gündeme getirmektedir. Farklı dillerden, dinlerden,
ülkelerden gelen insanların bir arada çalışabilmesi, özellikle kültürel
farklar nedeniyle sorunlara neden olabilmekte ve İKY’nin bu konuda
çözüm üretmesi beklenmektedir.

İşgücünün yapısında meydana gelen değişimler: Daha çok kadın ve çocuk
iş hayatında yerini almakta, birçok ülkede nüfus yaşlanmaktadır. İKY’nin
bu farklı grupları birlikte ve etkili bir biçimde çalıştırabilmesi için
düzenlemeler yapması gerekmektedir. Örneğin, işletmelerin kadın
çalışanları nedeniyle kreş açması, yaşlanan nüfus için sigorta sistemleri
geliştirmesi ve çalışma saatlerinin düzenlenmesi gerekmektedir. İşgücü
piyasasında işsizlik ya da istenilen özelliklerde eleman bulamama gibi bir
kıtlık, İKY işlevlerini etkileyen bir diğer önemli faktördür. Eğer bir ülkede
kalifiye ara eleman temininde sorun söz konusu olursa ya da okullardan
mezun olanlar, sektör tarafından yetersiz bulunursa işletmelerin eğitim
fonksiyonlarına daha fazla ağırlık vermeleri gerekmektedir.

Yasal Düzenlemeler: İşletmeler, devletler ve devletler üstü kurumlar
tarafından ( Dünya Bankası, IMF, ILO…) çıkarılan, iş hayatını yönlendiren,
genelde de sınırlandıran yasal düzenlemeleri takip etmek zorundadırlar.
Yasalar, İKY ‘nin hem stratejik yönünü hem de uygulama yönünü
etkilemekte, firmaların buna uygun düzenleme yapmaları
gerekmektedir. Örneğin, ülkemizde asgari ücret, her yılın başında devlet
tarafından ilan edilmekte ve işletmeler buna uymak zorunda
kalmaktadır. Aynı biçimde emeklilik yaşı ile ya da ayrımcılık ile ilgili bir
yasal düzenleme, işletmelerin İK faaliyetlerini etkilemektedir.

Toplum: İşletmeler, insan ihtiyaçlarını karşılamak üzere, bir toplum
içinde üretim yapan kuruluşlardır. Bu yönüyle üretimi yapan da üretimin
hedefi de insandır. Dolayısıyla, içinde bulundukları toplumu
faaliyetlerinde dikkate almak, işletmenin hem sosyal sorumlulukları,
hem de oluşturacağı yönetsel yapı bakımından önemlidir. Örneğin,
içinde yaşanan topluma-kültüre uygun bir yönetim uygulaması, o
işletmede çok başarılı olabilir. Japonların yaşam felsefesine çok uygun
olan toplam kalite yönetiminin bu ülkede çok başarılı olması, buna karşın
Amerika ya da Türkiye’de başarı oranlarının düşük olması gibi. Diğer
Devlet iş hayatını
çıkardığı yasa, tüzük,
kararname, yönetmelik,
iş sözleşmeleri ve
uluslararası iş
sözleşmeleri ile
düzenlemektedirler.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
17
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
yandan firmanın çalışanlarına tavrı da içinde bulunduğu topluma uygun
olmak durumundadır.

Sendikalar: Sendikalar, çalışanlarla ilgili çalışma koşullarının
iyileştirilmesi için faaliyette bulunan kurumlardır. Güçlü sendikaların
bulunduğu bir iş hayatında, İK’nın bu taleplere göre faaliyetlerini
düzenlemesi gerekir.

Hissedarlar: Bir işletmenin ortakları kazanç beklentisindedirler. Özellikle
İK’nın önemini anlamadıkları durumlarda hissedarlar, İK biriminin
harcamalarının kazanç beklentilerini olumsuz biçimde etkileyip
etkilemeyeceğini bilmek isterler. Hissedarlar, “önce insan” anlayışına
sahip değillerse, İK bundan olumsuz etkilenir.

Müşteriler: İşletmenin mal ve hizmetini satın alanların tatmini çok
önemlidir. Müşterinin taleplerine en üst düzeyde cevap verebilme,
işgören kalitesinin artmasına bağlıdır. Porter, Japonya’nın
kalkınmasında, sürekli yeni ürün talep eden müşterilerin çok önemli
olduğunu ifade etmektedir. Özetle, müşteri özellikleri bir işletmede
kimin çalıştırılacağından nasıl yönetileceğine kadar birçok hususu
etkilemektedir.

Rekabet: İşletme, diğer işletmelerle sadece pazarlar ve ürünler için
rekabet etmez, aynı zamanda hedef işgücüne yönelik olarak da
rekabetedebilir. Rakiplerin uygulamaları, İKY’nin oluşumu ve
uygulamalarını etkiler. Örneğin, bir bölgede yeni fabrikaların açılması
ücrete dikkat edilmediğinde işgören devir hızını artırabilir.

Teknoloji: Teknolojik gelişmeler, bir işletmede işleri, işlerin yapılış
tarzlarını ve örgütün yapısını belirleyen ve değiştiren temel yapısal
faktörlerden birisidir. Günümüzde, teknolojik gelişmelerle birlikte, “bilgi
çalışanları” ya da “altın yakalılar” adı verilen yeni bir çalışan sınıfı
oluşmuştur. Bu sınıfın yönetilmesi başlı başına farklı İK uygulamaları
gerektirmektedir (ödüllendirme, performans değerleme gibi).
İç ve dış çevresel
koşullar İK’nın nasıl
yönetileceğini belirler.
Teknolojinin gelişmesi neticesinde ortaya çıkan sanal örgütlemeler,
geleneksel örgütlerden çok farklı bir uygulamayı içerdiğinden, İKY’nin
fonksiyonlarında düzenlemeyi gerekli hâle getirmektedir.

Ekonomik Koşullar: İşletmeler bir ekonomi içinde; neyi, nasıl, ne zaman,
nerede üretecekleri gibi konulara karar vermektedirler. Bu çerçevede,
ekonomide durgunluk, kriz ya da gelişme dönemlerinin İKY faaliyetlerine
etkileri söz konusudur. Örneğin, kriz dönemlerinde iş arayanların sayısı
artmakta, İK bölümleri daha seçici olarak işe adam almaktadırlar.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
18
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
İç Çevre Faktörleri

Vizyon, Misyon ve Amaçlar: Vizyon ve misyon, bir organizasyonun
bugünü ve geleceğine yönelik “Biz kimiz ve nereye gitmek istiyoruz?”
sorularının cevabıdır. Bu konuda yapılan tanımlamalar, işletmeler için
temel hareket noktasıdır. İşletme bu hedefleri oluştururken de bu
hedeflere ulaşma yolunda da insanla çalıştığından, işletmenin amaçları
çerçevesinde İK’nın yönetilmesi gerekir. Örneğin, vizyonunu “Dünyanın
en yenilikçi firmalarından biri olma” biçiminde tanımlayan bir işletmede,
işe alımlardan ödüllendirme sistemine kadar pek çok işlev bu husustan
etkilenmektedir.

Politikalar: Yöneticilere yol gösteren gelenekler olarak, politikaların
varlığı önemlidir. Örneğin, bir işletmede kalite politikası olması, personel
seçiminden katılımcılığa, işyeri düzenlemesinden eğitime kadar birçok İK
faaliyetlerini yönlendirebilir.

Örgüt kültürü: Örgüt kültürü,bir işletmede çalışanların davranışlarını
yönlendiren bir kavramdır. İnanç, değer ve alışkanlıklardan oluşur. İKY,
bir işletmede örgüt kültürünü dikkate alarak faaliyette bulunmak
durumundadır. Özellikle, kurum ülke dışında faaliyette bulunuyor ise bu
konu daha da önemli hâle gelmektedir. Kültüre uygun uygulamaların
başarı ihtimali yükselmektedir. İşletmede bu kültürü geliştirecek olan,
İKY bölümüdür. Örneğin, işletmede yenilikçi bir vizyona; yapılan eğitimle,
yenilikçiliğin geliştirilmesi ile ulaşılabilir.

Üst Yöneticilerin Yönetim Tarzı: Üst yönetimin insana ve insanın
yönetilmesine bakışı, İKY’yi ve uygulamalarını çok etkilemektedir.
Örneğin, üst yönetim insan kaynaklarının katılımının önemli olduğuna
inanıyorsa, İK bu anlayışa uygun bir felsefe geliştirmekte ve hayata
geçirmektedir. Böyle firmalarda güçlendirme, takım çalışması gibi
uygulamalar yapılmaktadır.

Örgütsel Yapı: İşlerin ve işleri yapacak kişilerin bir araya getirilmesi
anlamında örgütsel yapı, doğrudan İKY’yi etkilemektedir. Bir işletmede
örgüt yapısının hiyerarşik ya da yatay olması İK fonksiyonlarını
etkilemektedir.

İşgörenlerin Özellikleri: İşgörenlerin eğitimleri, yetenekleri, cinsiyetleri,
kişilikleri, beklentileri, motivasyonları gibi pek çok faktör onların
işletmeye olan katkılarını belirlemektedir. İşletmeler de bu farklılıklar
çerçevesinde, İKY’lerini geliştirmektedirler. Örneğin, çalışanların eğitim
düzeylerinin artması ile birlikte beklentilerinin artması, işletmenin İK
yönetiminde daha katılımcı uygulamalara yönelmesine neden
olabilmektedir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
19
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
Sonuç olarak İK yöneticisi ve bölümleri bu çevresel değişkenlerden
etkilenmektedir ve bir yönetici ne kadar proaktif bir yaklaşımla bu değişimleri
izlerse, o kadar çabuk uyum sağlaması mümkün olacaktır.
ÖRGÜTSEL AHLAK VE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ
İşletmelerin büyüklükleri ve güçleri arttıkça, onların kontrol edilebilmesi
konusu önem kazanmaktadır. Bu denetimde; yasaların yanı sıra, sosyal sorumluluk
ve ahlak konusu da gündeme gelmiştir.
Örgütsel ahlak, iş yerinde ve hayatında neyin doğru neyin yanlış olduğunun
ortaya konması ile doğru olanların yapılmasıdır (Bingöl, 2010: 38). Bir başka
ifadeyle, örgütlerin herhangi bir konuda nasıl davranış göstermesi gerektiği ile
ilgilidir. Yaşanan çevresel değişim ve gelişmeler doğrultusunda günümüzde
işletmelerin paydaşlarına yönelik davranışları gerek yasalarla, gerekse de firmanın
pazarda sahip olmaya çalıştığı imaj ve itibar kazanma arzusunun bir sonucu olarak
benimsediği uygulamalarla farklılaşmaktadır.
Örgütsel ahlak,
işletmenin çalışanlara,
çalışanlarında işletmeye
olan sorumluluklarını
kapsar.
İşletmenin bu davranışları göstermede motivasyonu ne olursa olsun, bir
işletmenin örgütsel ahlaka sahip olması için bazı özeliklerinin olması gerekir. Bunlar
şu şekilde sıralanabilir(Bingöl, 2010: 39):

Örgütsel ahlaka sahip olan işletmeler, strateji ve politikalarını
belirlemede ve karar alma sürecinde hem çalışanları hem de hissedarları ile
birlikte hareket ederler.

İşgörenlerin fikir ve düşünceleri örgütün fikirleri olarak kabul edilir.

Adalet, dürüstlük gibi değerler, işletmenin temel değerleri
arasındadır.

Bireyler,
kullanırlar.
Örgütsel ahlak,
örgütlerin herhangi bir
konuda nasıl davranış
göstermesi gerektiği ile
ilgilidir.
sorumluluklarını
örgüt
menfaatini
dikkate
alarak

Örgütsel amaçlar dış çevreyle uyumludur.
Örgütsel ahlakın İK yönetimi çerçevesinde uygulanması iki boyutu
içermektedir (Arslan, 2001: 91-112): Birinci boyut, güçlü olan işletmenin daha pasif
durumdaki mevcut ve potansiyel çalışanlarına olan davranışlarıdır. Bir işletmede
çalışanlara yönelik uygulamalardan sorumlu olan İKY’nin ahlaki davranışlarını İK
fonksiyonları itibariyle şöyle özetlemek mümkündür:

İşe alma sırasında objektif kriterlere uymak, adil seçim sistemi
gerçekleştirmek,

Ayrım yaratan seçme, değerlendirme ve terfi sistemlerini
kullanmaktan kaçınmak,

Personel değerlendirme ve kariyer yönetiminde ayrımcılık
yapmamak, adil davranmak,

Adaletli bir ücret sistemine sahip olmak,

İşgören sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili tüm önlemleri almak, iş
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
20
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
kazaları ile fiziksel ve ruhsal meslek hastalıkları konusunda dikkatli
olmak ve sorumluluk almak, mobing (yıldırma) ve taciz gibi
sorunlarla ilgili önlemler almak,
Bireysel Etkinlik
•Çevrenizde bulunan iki farklı işletme (kamu ve özel) seçiniz ve
İKY’ nin özellikleri bakımından karşılaştırma yapınız. Araştırmaya
konu olan işletmelerde personel yönetimi mi yoksa modern
insan kaynakları yönetimi mi uygulanmaktadır? Bu durumun
nedenleriyle ilgili bilgi toplayınız.
Tartışma
İKY, bir işletmede
örgütsel ahlakın
başlangıç noktası ve
onu kurumsal hâle
getiren birim olarak
kabul edilebilir.

Çalışanların finansal ve sosyal haklarını elde etmek için sendika gibi
örgütlenmelere imkân vermek gerekmektedir.
Günümüz iş hayatında; sigortasız ve çocuk işçi çalıştırmaktan torpille işe
adam almaya, ayrımcılıktan işle ilgili kötü koşullar dolayısıyla yaşanan ölümcül
hastalıklara ve mobing (yıldırma)’e kadar birçok sorunun yaşandığı gerçeği dikkate
alındığında, örgütsel ahlak ve İK ilişkisi çok daha önemli hâle gelmektedir. Yukarıda
belirtilen hususlar dikkate alındığında İKY, bir işletmede örgütsel ahlakın başlangıç
noktası ve onu kurumsal hâle getiren birim olarak kabul edilebilir. İKY, çalışanların
işe alınmasından işten ayrılmasına kadar her konuda doğru davranışları göstererek
ve “adalet” ilkesi ile çalışarak bunu büyük ölçüde gerçekleştirebilir. Örgütsel ahlak
ve İKY ile ilgili ikinci husus ise, çalışanların örgütsel ahlak çerçevesinde
çalışmalarıdır. Çalışanların iş ortamını kişisel çıkarları için kullanmaları yaygın bir
sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. İK birimleri, çalışanların işletmeye
oryantasyonundan eğitimlerine ve disiplin kurallarına kadar birçok konuda
yapacağı düzenlemelerle, bu konuda çözüm yaratabilir. Sonuç olarak, bir işletmede
İK yöneticilerine; örgütsel ahlakı oluşturma, uygulama ve kurumsallaştırmada
büyük görevler düşmektedir.
•Çevresel değişimlerin İKY’yi nasıl etkileyeceğini tartışınız.
•Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer
alan “tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
21
Özet
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
•İşletmede çalışan her düzeyde insanı kapsayan insan kaynakları
kavramı, işletmelerin gerek dış çevrelerinde gerekse de iç
çevrelerinde meydana gelen radikal değişimlerin sonucunda
rekabet üstünlüğü sağlamada anahtar bir kaynak olarak kabul
edilmeye başlanmıştır. 1960’lı yıllarda başlayan ve 1980’lerde
kuvvetlenen bu bakış açısı, İnsana ve onun yönetimine de farklı
bakılmaya başlanmasına neden olmuştur. Bir işletmede,
işgörenlerle ilgili” kayıt tutma” ile ilgilenen personel yönetimi
anlayışından daha uzun vadeli ve “stratejik ortak” olarak
çalışmayı vurgulayan, İKY ve SİKY anlayışına gelinmiştir.
•Bu yeni anlayış çerçevesinde İKY’nin işlevleri genişlemiş ve iş
analizinden; insan kaynakları planlama, işgören temini, eğitim,
performans değerleme, kariyer planlama, ücret yönetimi,
işgören sağlık ve güvenliği ve endüstriyel ilişkilere kadar bir çok
faaliyet görev alanı içerisine dâhil edilmiştir. Yeni sorumlulukları
ile İKY’nin organizasyon içindeki yeri ve sorumlulukları da
değişmiştir. İşletmenin büyüklüğü, sektörü, tepe yöneticilerinin
tavrı… gibi iç faktörler ve ekonomi, toplum ,işgücü piyasası,
müşteriler… gibi dış birçok faktörlere de bağlı olarak; İK
yöneticileri artık doğrudan en üst yönetime bağlı çalışmakta,
stratejilerin oluşumundan uygulanmasına kadar farklı
sorumluluklar üstlenmektedirler.
•İK yöneticileri bir işletmede stratejik ortak, yönetsel uzman,
işgören destekçisi ve değişim uzmanı gibi farklı roller
oynamakta, bu rolleri etkili biçimde yerine getirebilmek için ise
bir çok mesleki ve kişisel yeteneğe sahip olmaları
beklenmektedir. Yine, günümüzde İK bölümlerinin örgütsel
ahlak oluşturma ve uygulama konusunda önemli rolleri olduğu
da ifade edilmektedir. Bir işletmede İK bölümü etik iklimin
oluşturulmasından, bu konuda ilkeler-kurallar konulmasına ve
uygulamanın denetlenmesine kadar bir çok konuda görev
yapmaktadır.
•Sonuç olarak, işletmelerin gelecekteki başarılarını artırabilmesi,
özellikle insan kaynaklarının etkili bir biçimde yönetilebilmesine
bağlıdır. Etkili bir biçimde yönetilebilen çalışanlarla hem
işletmelerin amaçlarına ulaşması, hem de insan kaynağının
mutlu olması sağlanacağından, bir işletmede bu konuya özellikle
önem verilmesi gerekmektedir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
22
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
DEĞERLENDİRME SORULARI
Değerlendirme
sorularını sistemde ilgili
ünite başlığı altında yer
alan “bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli
olarak
cevaplayabilirsiniz.
1. Aşağıdakilerin hangisi insan kaynakları işlevlerinden biri değildir?
a) İnsan Kaynakları Planlaması
b) İş analizi
c) İletişim
d) Eğitim
e) İş güvenliği ve işgören sağlığı
2. Bir İK yöneticisinin rekabet koşullarında en fazla oynaması gereken rol
aşağıdakilerden hangisidir?
a) Yönetsel uzman
b) Stratejik Ortak
c) Danışman
d) Değişim Uzmanı
e) İşgören destekçisi
3. Personel yönetimi kavramının işletmelerde kullanılmasına katkı sağlayan
bilim insanı aşağıdakilerden hangisidir?
a) Fayol
b) Weber
c) Mayo
d) Taylor
e) Dessler
4. Personel yönetimi ile insan kaynakları yönetimi arasındaki en önemli farklılık
aşağıdakilerden hangisidir?
a) Personel yönetimi insan odaklıdır.
b) İKY hem işi, hem de insanın mutluluğunu dikkate alır.
c) İKY, İŞ odaklıdır.
d) İKY insana maliyet unsuru olarak bakar.
e) Personel yönetimi uzun vadeli planlamaya önem verir.
5. Aşağıdakilerden hangisi İKY ilkeleri arasında yer almaz?
a) Verimlilik
b) Eşitlik
c) Gizlilik
d) Katılımcılık
e) Ekonomiklik
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
23
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
6. Aşağıdakilerden hangisi bir insan kaynakları yöneticisinde bulunması
gereken mesleki özellikler arasında değildir?
a) İletişim ve koordinasyon yetenekleri yüksek olmak
b) Değişimi öngörmek
c) Proaktif (öngörücü) olmak
d) Müşteri yönelimli olmak
e) Veri temelli olmak
7. Aşağıdakilerden hangisi İKY’yi etkileyen iç çevre koşulları arasında yer almaz?
a) Örgüt kültürü
b) Örgüt yapısı
c) İşgörenler
d) Hissedarlar
e) Sahipler
8. İş yerinde hangi davranışların doğru olduğuyla ilgili kavram aşağıdakilerden
hangisidir?
a) Örgüt iklimi
b) Örgütsel ahlak
c) Yönetmelikler
d) İş kanunu
e) Örgüt kültürü
9. Bir ülkede öğrenim hayatını tamamlamış olanların özellikleri, sektör
tarafından yeterli bulunmazsa, işletmede hangi İK fonksiyonu ön plana çıkar?
a) İşe alma
b) Performans Değerleme
c) İKP
d) Eğitim
e) Kariyer planlama
10. Aşağıdakilerden hangisi İKY’yi etkileyen iç çevresel faktörler arasında
bulunmamaktadır?
a) Vizyon
b) Müşteriler
c) Vizyon
d) Tepe yönetimi
e) Çalışanların eğitimleri
Cevap Anahtarı:
1.C, 2.B, 3.D, 4.B,5.E, 6.A, 7.D, 8.B, 9.D, 10.B
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
24
İnsan Kaynakları Yönetimine Giriş
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Arslan, M. (2001) İş ve Meslek Ahlakı,Ankara: Nobel Yayınevi.
Bingöl, D. (2010). İnsan Kaynakları Yönetimi. İstanbul:Beta Yayınları.
Cabrera, A ve E. F. Cabrera, 2003, Strategic Human Resource Evaluation. Human
Resource Planning, Vol. 26,.42
Cascio,W. F.(1992).Managing Human Resources, Productivity, Quality of Work
Life. 3. Baskı. New York: McGraw-HillInc.
Cingöz, A. (2010)Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi ve Stratejik İnsan Kaynakları
Yönetiminin Örgütsel Performans ve İç Girişimcilik Üzerindeki Etkileri:
Kayseri İmalat Sanayinde Bir Araştırma, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Doktora Tezi, Kayseri.
Dessler, G.(1997). Human Resource Management. NJ: PrenticeHall.
Mello, J.(2006). Strategic Human Resource Management.(2nd. Ed.).America:
ThomsonCorporation.
Sabuncuoğlu, Z. (2005).İnsan Kaynakları Yönetimi.2. Baskı. Bursa.
Schuler,R.ve S. Jackson.( 1987). “OrganizationalStrategyandOrganization Level as
Determinants of HRM Practice”,Human Resource Planning, Vol.10, No. 3.
125-141.
Şimşek, Ş. ve S. Öge.(2007). İnsan Kaynakları Yönetimi. Ankara: Gazi Kitapevi.
Uyargil, C. ve diğerleri. (2008). İnsan Kaynakları Yönetimi.3. Baskı. İstanbul: Beta.
Yüksel, Ö.(2003). İnsan Kaynakları Yönetimi. Ankara: Gazi Kitapevi.
Özgen,H. ve A. Yalçın.(2010). İnsan Kaynakları Yönetimi.Adana: Nobel Kitapevi.
Reich, R. B. (1990). Who is us?,HBR,Jaunary-February, ss.53-64.
Ulrich,D.(1987). “OrganizationalCapability as a Competitive Advantage: HR
Professionals as Strategic Partners”,Human Resource Planning, Vol.10,
No.4, 169-184.
BAŞVURULABİLECEK DİĞER KAYNAKLAR
Demirkaya, H. (2006). İKY Bölümünün Organizasyonu, Kocaeli SBE Dergisi, No. 12.
ss.1-21.
Lengick-Hall ve Lengick-Hall (1988). “Strategic Human Resource Management: A
Review of theLiterature”,Academy of Management Review, 13/3. pp.457470.
Porter, M.(1985) Competitive Advantage, FreePress,
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
25
HEDEFLER
İÇİNDEKİLER
İŞ ANALİZİ VE İŞ TASARIMI
•
•
•
•
•
•
•
•
•
İş Analizinin Tanımı ve Önemi
İş Analizinin Amacı
İş Analizinin Kullanım Alanları
İş Analizi Süreci
İş Analizi Veri Toplama
Yöntemleri
İş Tanımları
İş Şartnameleri
İş Tasarımı
İş Tasarımı Yaklaşımları
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• İş analizini tanımlayabilecek
• İş analizi yapmanın önemini ve
amaçlarını açıklayabilecek
• İş analizi bilgi ve verilerini toplama
yollarını öğrenebilecek
• İş tanımları ve iş şartnamelerini
hazırlayabilecek
• İş tasarımını anlayabilecek
• İş tasarımı yaklaşımlarını
öğrenebileceksiniz.
İNSAN KAYNAKLARI
YÖNETİMİ
Prof. Dr. Dursun Bingöl
ÜNİTE
2
İş Analizi ve İş Tasarımı
GİRİŞ
İnsan kaynakları yönetiminin çeşitli işlevlerinin etkili bir şekilde yerine
getirilebilmesi, öncelikle işler hakkında sistemli bir şekilde elde edilen bilgileri
gerektirmektedir. İş ile işgören özelliklerinin uyumlu olması ekonomik bir
zorunluluktur. Bu uyumun sağlanması da ancak iş analizi sonucunda elde edilen
bilgilerin kullanılmasıyla mümkün olmaktadır. Dahası örgütler, rekabetçi bir
üstünlük elde etmek için küçülebilme, dış kaynaklardan yararlanma, yeniden
yapılanma ve iş süreçlerini değiştirme yoluna gittiklerinden ve kendini yöneten iş
takımlarını oluşturmalarından dolayı işin bizzat kendisi sürekli değişmek
durumundadır. Bu nedenle işleri belirli aralıklarla analiz ederek, yapısı ve
yapısındaki değişiklikler hakkında bilgiler elde etme yoluna gidilmesi gerekir. Bu
analiz sonucu elde edilen bilgiler kullanılarak iş tanımları ve iş şartnameleri
geliştirilir. İş tanımları ve iş şartnameleri, gruplara ayrılan faaliyetlerin ve işlerin
sınırlarını, birbirleriyle ilişkilerini, özelliklerini ve bir işgörenden beklenen
davranışları, görevleri ve ödevleri ortaya koymaktadır. Bu nedenle, iş analizi etkili
bir İKY için bir zorunluluk oluşturmaktadır.
Öte yandan örgütler, geçmiştekinden daha farklı işgücünün istihdamını
kolaylaştırmak ve motive etmek için iş tasarımına, işlerin yeniden tasarlanmasına
önem vermek durumundadır. İşgücünün motive edilmesi yanında daha yüksek
verimlilik elde edilecek şekilde işlerin tasarlanması bir zorunluluktur. Bu amaçların
gerçekleştirilebilmesi için bugün bilimsel yönetimin iş tasarımına yaklaşımından
farklı yaklaşımlar da kullanılmaktadır.
İŞ ANALİZİ
İş analizi, örgütte yer
alan her işin ayrı ayrı
niteliği, niceliği,
gerekleri,
sorumlulukları ve
çalışma koşullarını
bilimsel yöntemlerle
inceleyen ve bilgi
toplayan bir tekniktir.
İşgörenlerin becerilerini artırmak amacı ile Frederick W. Taylor’un 1908
yılında başlattığı iş analizi çalışmaları, daha sonraki dönemlerde (1950-1960)
geliştirilerek bilimsel inceleme ve araştırmalara dayalı iş analizine olanak
sağlamıştır. 1980 yılından sonra işlerin yeniden tanımlanması, tasarlanması ve
süreçler hâlinde gruplandırılması çalışmalarında iş analizi bilgilerine ihtiyaç
duyulması gerçeği ile birlikte daha yoğun bir şekilde iş analizi çalışmalarına ağırlık
verilmektedir (Budak, 2008: 97). Ülkemizde de gerek özel sektör örgütlerinde,
gerekse kamu kuruluşlarında yaygın bir şekilde iş analizi yapılmaktadır.
İŞ ANALİZİNİN TANIMI
İş analizi, işleri tanımlama, kaydetme ve ifa etmek için zorunlu olan becerileri
ve diğer gerekleri belirtme sürecidir. İnsan kaynakları yönetim programının esasını
oluşturan iş analizinde, mühendislik ve sosyal bilimlerden yararlanılarak görülen
işlerin teknik ve sosyal analizlerinin yapılması söz konusudur. Daha açık bir ifade ile
iş analizi, “işlerin doğru, etkin ve sağlıklı biçimde değerlendirilmesi amacıyla
örgütte yer alan her işin ayrı ayrı niteliği, niceliği, gerekleri, sorumlulukları ve
çalışma koşullarını bilimsel yöntemlerle inceleyen ve bilgi toplayan bir tekniktir”.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
2
İş Analizi ve İş Tasarımı
Kısaca iş analizini işlerin nasıl yapılacağı değil, nasıl yapıldığının, ayrıntılarının ve
çevresel durumunun ortaya konulması olarak tanımlayabiliriz.
Bir iş hakkında bilgi toplama süreci olarak tanımladığımız iş analiziyle
aşağıdaki sorulara cevap verilmeye çalışılır : ( Bowin ve Harvey, 2000: 73).






Temel görevlerin tamamlanması ne kadar zaman alır?
Görevler, bir işin içerisinde nasıl gruplandırılmaktadır?
İşgören performansının iyileştirilebilmesi için bir iş nasıl tasarlanmalıdır?
Belirli bir işi ifa etmek için hangi tür becerilere ihtiyaç duyulmaktadır?
Belirli bir iş türü için hangi özelliklere sahip kişi uygun olacaktır?
Hangi görev grupları bir takım veya küçük bir grup tarafından
yönetilecektir?
İŞ ANALİZİNİN AMACI VE KULLANIM ALANLARI
İş analizinin ana amacı,
çeşitli İK faaliyetlerinin
başarıyla ifa edilmesi
için işin nasıl yapıldığı
ve iş içeriği hakkında
bilgi toplayıp analiz
etmektir.
İş analizi sonucu elde edilen bilgiler sayesinde seçim, terfi, eğitimgeliştirme, performans değerlendirme, ücret ve ödüllendirme gibi konularda daha
sağlıklı kararların alınması ve uygulanması mümkün olabilir. Aynı zamanda sözü
edilen kararları yasal olarak geçerli hâle sokabilmek için de bu bilgiler zorunludur.
İş analizi çalışmaları sonucunda geliştirilen iş tanımları, iş şartnameleri ve iş ile ilgili
standartlar söz konusu olmadığında, İKY faaliyetlerini etkili bir şekilde yerine
getirmek mümkün olmaz. İşte bu bağlamda yapılan iş analizinin ana amacı, çeşitli
İK faaliyetlerinin başarıyla ifa edilmesi için işin nasıl yapıldığı ve iş içeriği hakkında
bilgi toplayıp analiz etmektir. Bu analiz sonucu elde edilen bilgiler çeşitli
faaliyetlerin ifa edilmesinde kullanılmaktadır. Bu faaliyet alanları veya ŞEKİL 1’de
belirtildiği gibi iş analizine dayalı İK eylemleri şunlardır:



İş değerlemesi çalışmaları: İş analizi sonucu geliştirilen iş tanımlarından
yararlanmak suretiyle, işler önem ve güçlük derecesine veya işletmeye olan
katkıları açısından değerlemeye alınır. Daha sonra her bir işin ücreti, işler
arasındaki önem ve güçlük derecesi dikkate alınarak belirlenir.
Personel seçimi: Yeni personel alınırken, başvuran adaylar arasından işin
gerektirdiği niteliğe sahip olanlar belirlenir. Bunu sağlayabilmek, nesnel
ölçütler olarak kabul ettiğimiz işin yapısı, özellikleri ile ustalık, sorumluluk
ve çalışma koşullarının bilinmesini, yani işin tanımlanmasına olanak
sağlayan iş analizinin yapılmasını gerektirir. (İş İdaresi, 6. Kitap: 84).
Eğitim ve geliştirme ihtiyaçlarının belirlenmesi: Bilindiği gibi eğitim, fiili ve
beklenen davranış arasında bir uyum meydana getirir. İş analizi sonucu
elde edilen veriler ise, kimin, hangi konularda ve ne derecede eğitime
ihtiyacı olduğunun saptanmasına yardımcı olur.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
3
İş Analizi ve İş Tasarımı
Şekil 1. İş Analizine Dayalı İK Eylemleri



Performans değerlendirme: İş analizi çalışmaları sonucunda performans
değerlendirmede kullanılacak standartlar belirlenir ve bu standartlar iş
tanımlarında yer alır. Dolayısıyla her bir işte çalışanların performansını bu
standartlara göre değerlendirme yoluna gidilir.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği: Hangi işlerin ne gibi tehlikeler doğurduğu, iş
çevresinin ne gibi sağlığa zararlı ve tehlikeli koşullar arz ettiği iş analizi
çalışmalarıyla ortaya konulabilmektedir. Tehlike arz eden koşulların bu
şekilde belirlenip tanımlanmasıyla gerekli önlemlerin alınması mümkün
olur.
Yönetim-sendika arasındaki bazı uyuşmazlıkların çözümü: İş analizi, her
bir pozisyonun görevleri konusunda yönetim ile işçi sendikası arasında
ortak bir anlayış sağlamak suretiyle iş uyuşmazlıklarını ortadan kaldırır ya
da en aza indirir. Böylece program, çok iyi bir biçimde oluşturulup yaygın
kabul gördüğünde; iş analizi, iş çatışmasının azaltılmasına katkıda bulunur.

Meslekler içinde ücret oranlarını karşılaştırma: İş analizi sonucu
geliştirilen ve çeşitli işletmelere ait iş tanımlarını, meslekler içinde ücret
oranlarını karşılaştırma yöntemini ortaya koyar. İş tanımları aracılığı ile bir
işletme, kendi ücret ölçeğini diğer işletmelerinkiyle karşılaştırabilir.

Meslekler veya işler hakkında tanıtıcı bilgi vermek: İş tanımları, özellikle
okullarda öğrencilerin meslek seçimi ve rehabilitasyon danışmanlık gibi
alanlarda önemli ölçüde değere sahiptir. Bu bilgiler, deneyimsiz ve
ehliyetsiz işyerleri için yol gösterici durumundadır.
İŞ ANALİZİ SÜRECİ
İş analizi çalışmaları bir süreç içerisinde gerçekleştirilmektedir. Bu sürece
hazırlık ve planlamayla başlanır. Sürecin daha sonraki aşamalarında iş analizini
yapacak olanların seçimi ve eğitimi gerçekleştirilir, iş analiziyle hangi bilgilerin
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
4
İş Analizi ve İş Tasarımı
İş analizi çalışmaları
hakkında tüm
işgörenleri
bilgilendirmek
zorunludur.
toplanacağına karar verilir. Son aşamada ise toplanan veriler kullanılarak iş
tanımları ve iş şartnameleri geliştirilir (ŞEKİL 2).
Hazırlık ve Planlama: İş analizi yapmak, oldukça güç ve zaman alıcı bir iştir. İş
analizi sürecinin başarıyla yürütülmesi için bu işe girişmeden önce bazı kararların
alınması ve bir planlamaya gidilmesi zorunludur. Öncelikle işletmenin yönetim
anlayışı ve felsefesi, örgüt yapısı, bu yapı içerisindeki birimlerde yer alan süreçler
ve işler, ilişkiler, kullanılan teknoloji vb. incelenir. Hazırlık aşamasında daha önceki
iş analizi çalışmalarına ilişkin tüm belge ve dokümanlar gözden geçirilir. Analizi
yapacak uzman kişilerin ilk görevi ise özellikle birbirleriyle aynı olan işleri
belirlemek ve hangi işlerin analize alınacağını saptamak olacaktır (Şimşek ve Öge,
2009: 89).
Ayrıca yönetim-işçi işbirliğinin sağlanması çalışmanın başarıyla yürütülmesi
için önemli olduğundan iş analizini planlayıp yürütecek komitelere işçi veya sendika
temsilcilerini dâhil etmek ve çalışmalar hakkında tüm işgörenleri bilgilendirmek
zorunludur. Daha sonra şu sorulara verilecek cevaplar doğrultusunda bir plan
yapılır:
 İş analiziyle neler yapılacak?
 Hangi bilgiler toplanacak?
 Bu bilgileri toplamak için hangi yöntemlerden yararlanılacak?
 İş analiz çalışmalarını kimler yürütecek ve bunların seçimi, eğitimi nasıl
sağlanacak?
Şekil 2. İş Analizi Süreci
İş Analistlerinin Seçimi ve Eğitimi: İş analizi çalışmalarının başarıyla
yapılabilmesi için iş hakkındaki bilgileri toplayacak analistlerin seçimi ve eğitimi
konusu önemlidir. Başarı bu kişilere bağlı olacağından, onların teknik bilgiye sahip
olmaları yanında sosyal konuları inceleyip araştıracak bir niteliğe ve bilgi birikimine
de sahip olmaları gerekir.
Analizi yapacakların seçiminde kullanılacak ölçütler belirlendikten sonra,
analistlerin sayısı kararlaştırılmalıdır. Analist sayısı gerekenden az olursa; analizi
yapan kişi başına düşen işgören ve iş sayısı artacağından, incelenecek hususlarda
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
5
İş Analizi ve İş Tasarımı
ihmaller ve gözden kaçma olabilir. Analist sayısı gereğinden fazla olursa, aynı
karışıklıklarla birlikte personelde bıkkınlık doğabilir. Bu bakımdan iş hakkındaki
bilgileri toplama yöntem veya yöntemlerini de dikkate alarak optimal analist sayısı
hesaplanmalıdır.
Bu aşamadan sonra analistlerin seçimi konusu gelir. Analistlerin seçim ve
eğitimi, işle ilgili verilerin sağlıklı bir biçimde toplanması ve değerlenmesi açısından
önemlidir. Bu konudaki amacın gerçekleştirilmesi, analistlere olduğu kadar onların
çalışma yöntemlerine ve hazırladıkları formlara da dayanır. Analistlerin seçimi için
üç kaynağa başvurulabilir:
İş analizi, işletme
içinden veya işletme
dışından uzmanlarca
yapılabileceği gibi
uzman danışman
kuruluşlardan da
yararlanılabilir.
 İşletme içinden,
 İşletme dışından,
 Analiz işlerinde uzman danışman kuruluşlardan
Bu konuda en uygun yaklaşım, dışarıdan bir uzman danışman kuruluşla
işbirliğine gidilerek bu çalışmanın örgüt içerisinde oluşturulacak bir komite
tarafından yürütülmesidir.
Elde Edilmesi Gereken Verilerin – Bilgilerin Kararlaştırılması: İş analizi,
bir iş hakkında bilgi toplama sürecidir. Planlama yapılırken öncelikle işlerle ilgili
hangi bilgilerin elde edileceğine karar verilmelidir. Toplanacak bilgilerin yapısı,
kullanım alanlarına göre belirlenir. Bir işletme, piyasa ücret araştırmasının
yürütülebilmesi amacıyla kısa tanımlar arzu ediyorsa, o zaman iş analisti sadece
özel öneme sahip işlerin anlamlı görevlerini ve gereklerini tanımlayarak gerekli
bilgiyi elde etme yoluna gidecektir. Bununla birlikte, iş analizinden elde edilecek
verinin niteliği, kullanım amacına göre farklılık gösterse de genel olarak bir iş
analiziyle elde edilecek bilgiler, üç ana grupta toplanmaktadır. Bunlar;
 İşin İçeriği, genel ifadelerden görevlerin ve izleksel adımların çok ayrıntılı
tanımlarına kadar sıralanan görev ve sorumluluklarına ilişkin bilgileri ortaya
koyar.
 İş Gerekleri, işgörenlerin belirli bir durumda işlerini başarı ile ifa
edebilmeleri için sahip olmaları gereken biçimsel nitelikleri, bilgiyi,
becerileri, yetenekleri ve kişilik özelliklerini gösterir.
 İşin Çevresi, belirli bir iş hakkında durumsal ve destekleyici bilgiyi; işin
amacını; alan verilerini (yönetilen finansal, beşeri veya maddi kaynakların
büyüklüğü gibi); hatalardan kaynaklanan potansiyel sonuçlar; alınan veya
sağlanan gözetimin miktarı ve yakınlığı; çalışma yeri, kültürel yapı, fiziksel
gerekler ve çalışma koşullarını (Stone, 2005: 141) içerir.
İş analizi çalışmalarıyla, iş ve işin çevresiyle ilgili yukarıda sıraladığımız
bilgiler, aşağıda açıklayacağımız yöntemlerden biri veya birkaçı kullanılarak
toplanır. Daha önce belirttiğimiz gibi iş analizine girişmeden önce hangi bilgilerin
toplanacağına karar verilmelidir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
6
İş Analizi ve İş Tasarımı
İŞ ANALİZİ VERİ TOPLAMA YÖNTEMLERİ
İş analizi çalışmalarında işler hakkında bilgiler, üç ana kaynaktan elde
edilebilir:
 Bu işlerde çalışan işgörenler,
 Bu işleri bilen gözetimciler dâhil diğer işgörenler,
 İşlerini yapmakta olan işgörenleri izleyen bağımsız gözlemciler.
Bu kaynaklarla bağlantı kurmak veya bunlardan işler hakkında bilgi almak için
birkaç yöntemden yararlanılır. En yaygın olarak kullanılanlar; gözlem, görüşme ve
soru-formu yöntemidir.
Gözlem Yöntemi
Gözlem, belirli bir işin
gereklerini yerine
getirmede söz konusu
olan görev ve ödevleri
tanımlama yöntemidir.
Gözlem, belirli bir işin gereklerini yerine getirmede söz konusu olan görev
ve ödevleri tanımlama yöntemidir. Bu yöntem, iş analistinin, personeli normal bir
işgününde işlerini ifa ederlerken gözlemlemesini ve bu gözlemlerin sistemli olarak
kayda geçirilmesini gerektirir. Bu yöntem, işlerde el becerilerini kullanmayla ilgili
bilgileri toplamak için kullanılır ve aynı zamanda, fiziksel ve zihinsel görevler
arasındaki ilişkileri analistin belirlemesine yardım eder. Bu yönteme göre
gözlemlenen iş birkaç kez izlenip, hikâye şeklinde notlar alınır, daha sonra işi bizzat
yapan işgören ve amiri ile de görüşülerek elde edilen bilgiler bir kez de teyit ettirilir.
Böylece izleme esnasında dikkatlerden kaçmış noktalar düzeltilebilir. (Şimşek ve
Öge, 2009: 93).
Gözlem yöntemiyle, daha çok zihinsel faaliyet gerektiren işlerle, iş
sürecinin uzun olduğu veya rutin olmayan görevlerin bulunduğu işlerde sağlıklı bilgi
elde etmek oldukça zordur. Bu nedenle, gözlem yöntemi, sadece çalışma daha çok
otomatik olarak denetlendiğinde, (2) bedensel olduğunda, (3) iş süreci kısa
olduğunda kullanılmalıdır.
Görüşme Yöntemi
İş analisti,
işgörenlerden ifa
ettikleri işler hakkında
sözlü olarak bilgi alır.
Bir işin sorumluluklarını, görevlerini ve ödevlerini belirleme
yöntemlerinden birisi olan gözlem yöntemine yapılan itirazların birçoğu görüşme
yöntemini kullanmak suretiyle giderilebilir. Çünkü işgören kendisini ve yaptığı işi,
kelimelerle özetleyebilir. Bir birey, kendi zihinsel işlemlerini, bir gözlemciden daha
iyi değerleyebilir. Sonuç olarak, fiziksel çabaların yoğun olmadığı görevlerle ilgili
sorunlar en aza indirilir. Bu yöntemde zihinsel ve davranışsal faaliyetlerin her
ikisinin birlikte açıklanması mümkündür. Dahası işgören bilgi derleme işlemine faal
bir biçimde katılır. Ayrıca analist, bu yöntemle çalışandan elde ettiği bilgilerin
doğruluğunu kontrol etmek ve belirli noktalara açıklık getirmek için amirinden ek
bilgiler elde etme yoluna gider.
Bu yönteme göre; öncelikle analist bir plan yapar, görüşmede hangi
bilgileri elde edeceği konusunda düşünür ve soracağı soruları hazırlar.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
7
İş Analizi ve İş Tasarımı
Görüşme esnasında, iş analisti, işi analiz edilen birey ile dostça ilişki
kurabilmelidir. O, güven verebilmeli ve işgöreni iş analizi sürecinin yararlılığı
konusunda ikna edebilmelidir. Ayrıca analist, onun kavrayabileceği düzeyin
üzerinde bir sözcük kullanmamalıdır. Aksi takdirde yanlış anlamaların, kızgınlıkların
ortaya çıkma olasılığı söz konusu olur.
Anket Yöntemi
Anket, iş içeriği, işin
nasıl yapıldığı ve işin
başarıyla yapılması için
ihtiyaç duyulan kişisel
gerekler hakkında bilgi
toplamak amacıyla
hazırlanır.
Bu yönteme göre, önceden hazırlanmış bir anket kullanmak suretiyle çok
sayıda işgörenden kısa sürede bilgi toplanması mümkün olmaktadır. Anketlerde,
genellikle iyi bir şekilde düşünülerek tasarlanmış açık uçlu soruların bulunduğu
formlar işgörenlere dağıtılır. İşgörenler, işi bizzat ifa edenler olarak yerine
getirdikleri görevler, sorumluluklar, çalışma koşulları, kullanılan malzeme ve
teçhizatın ne olduğunu öğrenmeye yönelik olarak hazırlanmış olan soruları, soru
sonrasında boş bırakılan kısma yazılı olarak cevaplandırırlar.
Tahmin edileceği gibi bu yöntem de görüşme yönteminin bazı üstünlük ve
sakıncalarına sahiptir. Bununla birlikte bu yöntem, zaman ve çaba açısından bir
dereceye kadar daha ekonomiktir. Çünkü bir görüşmecinin hizmetine gerek
duyulmaz. Hem görüşme, hem de anket yöntemi, personelin işleri hakkında yanlış
rapor verebilmelerinden dolayı bazı sakıncalar taşımaktadır. Böyle bir eğilimi
soyutlamanın en etkili yolu, en yakın üstünden aldığımız bilgilerle ankette verilen
cevapları kontrol etmektir.
Genel olarak iş analizlerinin orta ya da nispeten daha yüksek kademelerdeki
pozisyonları içerdiği ve işin çok tekrarlamalı hareketlere sahip olmadığı
durumlarda, işgörenden doğrudan bilgi elde etmeyi öngören yöntemler önemli bir
üstünlüğe sahiptir. Yöntemin içeriğinin daha iyi anlaşılabilmesi ve her şeyden
önemlisi iş analizinde hangi bilgilerin elde edilmesi gerektiğini vurgulamak için
ŞEKİL 3’de Anket Örneğine yer verilmiş bulunmaktadır.
Daha Önceki İş Tanımlarının İncelenmesi
Bir iş hakkında bilgi elde etmenin başka bir yolu, önceki dönemlerde o iş
hakkında hazırlanmış iş tanımlarından yararlanmadır. Bu, çeşitli çalışmaların
tekrarını önler ve son çalışma için değerli bir temel sağlayabilir. Böylece önceden
geliştirilmiş iş tanımları işletmeler için yararlı olabilmektedir. Bununla birlikte böyle
bir bilgiyi ya da diğer firmalardan hazır olarak elde edilebilen herhangi bir iş
tanımını kullanmadan önce, bunların geliştirilmesine yol açan analiz süreçlerini
incelemek gerekir. Bunun yanı sıra, zaman boyutu içinde işin özelliklerinde ve
unsurlarında meydana gelen değişiklikler göz önüne bulundurulmaldır. İş
unvanlarının aynı kalmış olmasına karşın, geçmişte hazırlanan birçok iş tanımının
modası geçmiş olabilir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
8
İş Analizi ve İş Tasarımı
İş Araçlarının İncelenmesi
Bazı durumlarda işin ifası sırasında kullanılan malzemeleri incelemek
suretiyle belirli bir işin görevlerine ilişkin önemli bilgiler toparlamak mümkün
olabilir. Örneğin, bir halıcının kullandığı aletler, bir sekreterin kullandığı iletişim
aracı ya da bir muhasebecinin kullandığı bilgisayar. Bu yöntemin sağladığı yarar
oldukça sınırlıdır, fakat belli durumlarda tamamlayıcı değere sahip olabilir.
Şekil 3. İş Analizi Anket Örneği
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
9
İş Analizi ve İş Tasarımı
İşleri Bizzat İfa Etme
Bir şeyi öğrenmenin en iyi yolu onu bizzat yapmaktır. Bu varsayım, psikoloji
alanında yapılan laboratuvar araştırmalarından önemli destek bulmuştur. Bu
nedenle bir iş analizcisinin iş hakkında bilgi elde etmesinin en iyi yollarından birisi,
o işin görevlerinin bizzat analizci tarafından yerine getirilmesidir.
İş Analizinin Çıktıları
İş analizi sonucunda iş
tanımları ve iş
şartnameleri geliştirilir.
İş tanımı, bir işgörenin
yaptığı şeyi, işin nasıl
nerede ve ne zaman
yapıldığını açıklayan
yazılı bir ifadedir.
İş analizi sonucu iş tanımları ve iş şartnameleri geliştirilir. Bu belgeler, insan
kaynakları yönetiminin çeşitli faaliyetlerinde bir rehber olarak kullanılmaktadır.
İŞ TANIMLARI
İş tanımı veya pozisyon tanımı, bir işgörenin yaptığı şeyi, işin nasıl
yapıldığını ve işin nerede ve ne zaman ifa edildiğini açıklayan ve iş analizi sonucu
geliştirilen yazılı bir ifadedir (Dessler, 1997: 96). Bu bakımdan iş tanımları, iş analizi
konusunun ayrılmaz bir parçasıdır.
İşletmede ifa edilen her iş, amaca göre ayrı ayrı incelendikten sonra,
belirlenen özellikler veya toplanan veriler, düzenli bir biçimde bir araya getirilir ve
belirli formlar üzerinde yazılı olarak gösterilir. Yapılan bu işlem, iş tanımı olup
ortaya konmak istenen gerçek amaç ise, iş özelliklerini belirtmektir (İş İdaresi, 2.
Kitap; 94). Kullanım alanlarına göre içeriği değişmekle birlikte, iş tanımları, iş
analizi süreciyle elde edilen verilerin başka bir deyişle, işin kapsamına giren eylem
ve işlemlerin, sorumluluk ve ödevler ile işlerin birbiriyle ilişkilerinin ve çalışma
koşullarının kaydedildiği formlardır. Buna göre iş analizi yapıldıktan sonra elde
edilen iş verileri değerlemeye alınır. Sonuçta işin, özel ödev ve sorumlulukların ne
olduğu ile niteliği, görev ve ödevlerin nasıl ifa edildiği, işin ifası sırasında hangi
genel koşulların ve durumsal faktörlerin söz konusu olduğu ve hatta işin yeri gibi
nesnel veriler, iş tanımları biçiminde yazılı duruma getirilmiş olur.
İş Tanımlarının Unsurları: Şekil 4’de bir örneğini sunduğumuz iş
tanımlarında amaca ve örgütün tercihine bağlı olarak aşağıdaki unsurlar yer
almaktadır:
1. İşin kimliği ve konumu: Bu kısımda işin adı, işin bağlı bulunduğu
departman ya da birimlerin adları, kod numaraları, iş tanımının hazırlandığı tarih
yazılır. Bunlardan başka, gerekirse o işi yapan diğer işgörenlerin sayısı, söz konusu
bölümün yönetici ve amirinin isimleri, o işi yapanlara verilen ücret yazılabilecek
hususlar arasındadır.
2. İşin amacı ve özeti: İşin amacı başlığında, işin niçin ve nasıl yapıldığı kısaca
belirtilir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
10
İş Analizi ve İş Tasarımı
İş Unvanı: Personel Memuru
Bölümdeki İşgörenlerin Sayısıa: 14
Bölüm: İnsan Kaynakları
İşteki İşgörenlerin Sayısı: 3
İş Kodu: 158-6
Tarih: 25.02.2012
İŞİN ÖZETİ
İSTİHDAM YÖNETİCİSİNİN gözetimi altında; yeni işgörenlerle
görüşme yapar; onlarla alışılmış teması sürdürür; ilgili personel ve
yazı işlerini yürütür.
İŞİN GÖREVLERİ
1. Personel bilgilerini inceler ve kayıtlar hazırlar, yeni işgörenlere
çalışma koşulları, hizmetler vb. gibi başlangıç bilgileri verildkten
sonra onlarla görüşür. Yeni işgörenin verdiği bilgileri inceler, gelir
vergisi tevkifatıı için gerekli bilgiyi belirler ve sınıflandırır, SSK için
formlar hazırlar.
2. Aday işgörenle görüşme yapılıyorken, referans bilgiler almak için
adayınn önceki işver-erine başvurur; işgörenin seçilmesinden
sonra mektup ile refaransları kontrol edebilir.
3. İşgörenlerin izin kullanmasını planlar, devamsızlık gösteren
işgörenlerle temasa geçer.
4. İSTİHDAM YÖNETİCİSİNİN yazım işlerini yönetir.
5. Çeşitli personel işlerini yapar; işe başlayış ve bitiş saatlerine ait
formları doldurur; departmanlar arasında nakil yapan işgörenlere
ödünç verilen teçhizatla ilgili kayıtlar tutar; onların adres
fihristlerini korur; kendisine verilen diğer ödevleri yürütür.
6. Bazen RESEPSİYON MEMURUNUN YERİNE GEÇEBİLİR. Personel
İşe Alıştırma Memurunun yokluğunda yeni işgörenlere başlangıç
bilgileri verir, onlara refakat eder.
7. Görevlerini yürütürken bilgisayar ve çeşitli kırtasiye malzemesini
kullanır. Çalışmalarını genellikle büroda yürütür.
Şekil 4. İş Tanımı Örneği
ŞEKİL 4 – İŞ TANIMI ÖRNEĞİ
3. Görev ve sorumluluk: Bu bölüm, işgörenin yapması gereken şeyler, onları
nasıl yaptığı, niçin yaptığı ve ne zaman yaptığı, işi hangi noktada devraldığı, ne gibi
katkılarda bulunduktan sonra işi hangi noktada kime aktardığı, yani işin aşamaları
Konusundaki bilgilere yer verilir. Bunun dışında işin kapsadığı sorumluluklar
belirtilir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
11
İş Analizi ve İş Tasarımı
Bireysel Etkinlik
4. İlişkiler: İşin örgüt yapısı içindeki yeri, örgütün içinde ve dışında yer alan
diğer pozisyon veya kuruluşlarla ilişkileri bu bölümde belirtilir. Örneğin, bu işe kim
doğrudan rapor veriyor? Bu iş, doğrudan kimlere emir veriyor? İşin örgüt içerisinde
en sık temasta bulunduğu iş veya pozisyonlar nelerdir? İşin örgüt dışında en sık
temasta bulunduğu kuruluşlar nelerdir? Ayrıca işin ifa edildiği sosyal çevre ile ilgili
bilgiler ve çalışma koşulları da iş tanımının içinde yer alır.
5. Bilgi, beceri, yetenek gerekleri (üstbilgi-know-how): Bu bölüm, işi
yapmak için gerekli olan en az düzeyde bilgi, beceriler, yetenekler, deneyimler ve
biçimsel niteliklerle ilgilidir.
6. Problem çözme: Bu bölüm ise, karar almada gerekli olan özgün düşünme
durumunu ve problem çözmenin söz konusu olduğu çevreyi tanımlar. Örneğin, iş
basit, rutin ve tekrarlamalı çözümler veya karmaşık, değişik ve aratıcı çözümleri
gerektiriyor mu?
7. İşte kullanılan araç ve gereçler: İş tanımının bu bölümünde işin yapım ve
akışı içinde ne tür makine, araç ve malzeme kullanıldığı –sürekli veya geçici olarakbelirtilir.
8. Performans standartları: Bu bölümde örgütün stratejik işletme
amaçlarından kaynaklanan ve her bir işte ulaşılması gereken performans
standartları ile performans değerlemede kullanılan kriterler yer alır.
•Şekil 3'deki Anketi kullanarak memur veya işçi olarak çalışan bir
yakınınızın işini analiz ediniz ve yaptığı işle ilgili İş Tanımını yapınız.
İŞ ŞARTNAMELERİ (GEREKLERİ)
İş Şartnamesi, bir
kişinin belirli bir işi
başarıyla ifa etmesi için
ihtiyaç duyduğu beşeri
nitelikleri belirten yazılı
belgedir.
İşletme içinde bir kişinin belirli bir işi başarıyla ifa etmesi için ihtiyaç
duyduğu öğrenim, iş deneyimi, iş becerisi gibi beşeri nitelikleri belirten ve iş analizi
sonucunda elde edilen veriler doğrultusunda hazırlanan yazılı belgedir. İş
şartnameleri, çoğu kez iş tanımlarının bir bölümünü oluşturacak biçimde
hazırlanmaktadır. İş şartnameleri, personel seçiminde ve terfi edeceklerin
belirlenmesinde, eğitim ihtiyacının saptanmasında ve iş değerlemesinde yol
gösterici olarak işlev görmektedir. İş şartnamesi, iş ile işgören arasında uyumu
sağlamak amacıyla belirli bir iş için genellikle hangi niteliklerin uygun ve yerinde
olacağını öngörür. Örneğin personel seçiminde adaylar arasında şartnamede
belirtilen niteliklere sahip olanlar belirlenir.
Şekil 5’de bir örneğini sunduğumuz iş şartnamelerinde genellikle aşağıda
sıralanan unsurların bulunması gerekir:
1. İşin kimliği: Bu bölümde iş tanımlarında olduğu gibi işin unvanı, statüsü,
bağlı olduğu departman veya bölümü ve kodu yer alır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
12
İş Analizi ve İş Tasarımı
2. Deneyim: Bu kısımda bir işgörenin bir işi yapabilmesi için gerekli olan en
az deneyim süresi ve türü, nesnel ve yıl veya ay olarak nicel terimlerle ifade
edilebilir.
3. Öğrenim gerekleri: Bu gerekler, işi başarıyla ifa edebilmek için gerekli olan
özel kurs ve teknik eğitim dâhil, en az biçimsel öğrenim düzeyini içermektedir.
4. Özel bilgi gerekleri: Bu başlık altında öğrenim ve deneyimde ifade
edilemeyen bazı özel bilgi gereklerine yer verilebilir. İşgörenlerin sahip olması
gereken belirli materyaller, süreçler, teçhizat, sistemler, ürünler veya diğer konular
hakkındaki bilgilerdir.
5. Fiziksel gerek ve beceriler: Bu gerekler, işin yapılmasında söz konusu olan
el becerisi, göz-el-ayak uyumu, motor koordinasyonu ve renk farklılaştırma gibi
fiziksel becerileri öngörmektedir.
6. Kişilik gerekleri: Bu gerekler ise, çoğu kez tasvir edilmesi en güç
olanlardır. Çünkü bunlar, yapısal olarak öznel ve görsel olmayan niteliktedir. İşin
başarıyla yürütülmesi için gerekli olan kişilik özelliklerine iş şartnamelerinde yer
verilmektedir. Bir bireyin özel bir duruma uyma ve başkalarıyla uyumlu olarak
çalışma yeteneği, yargılama, kişisel girişim, işbirlikçi olma, yaratıcılık kabiliyeti ile
zihinsel dikkat ve atiklik gibi özellikler, kişilik gereklerine örneklerdir.
YETKİNLİKLERE DAYALI İŞ ANALİZİ
Yetkinliklere dayalı iş
analizinde, kişinin ne
yaptığından çok nasıl
yaptığı önemlidir ve
çalışanın kendisine
odaklanılır.
Bu bölümün başlangıcından itibaren yaptığımız açıklamalarla iş analizinin ne
olduğunu, amaçlarını, bilgi toplama yöntemlerini ve çıktılarını ortaya koymaya
çalıştık. Yaptığımız bu açıklamalar, geleneksel olarak nitelendirilen iş analizi
yaklaşımlarıyla ilgili bulunmaktadır. Geleneksel iş analizi, görev yönelimlidir, yani,
odak noktası iştir.
Geleneksel iş analizi, İK uygulamalarının etkili bir şekilde
gerçekleştirilmesinde şimdiye kadar önemli bir işlev görmüştür. Artık birçok örgüt
işin yapısındaki değişimler, küresel rekabet, hızlı çevresel değişim, katı hiyerarşik
örgüt yapıları yerine basık yapıların tercih edilmesi gibi nedenlerle işe
odaklanmaktan; yani işgörenin ne yaptığından ziyade, bireylere ve onların
yetkinliklerine yönelme ihtiyacı duymaktadır (Lawler, 1994: 3-6). Bu yönelme
yetkinliklere dayalı iş analizi yaklaşımının uygulanmasını gündeme getirmiştir. Bu
yeni yaklaşımda kişinin ne yaptığından çok nasıl yaptığı önemlidir ve dolayısıyla
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
13
İş Analizi ve İş Tasarımı
İş Unvanı: Araştırma Asistanı
İş Kodu : 14
Ücret Sınıfı: 158 – 6
Bölüm: Ekonomik Araştırma
Tarih: 25.02.2012
İŞ GEREKLERİ
1. EĞİTİM
2. İŞ DENETİMİ
3. YETENEKLER
4. GÖZETİM
5. ZİHİNSEL
ÇABA
Ekonomi ve işletme dalında eğitim görmüş olmak;
iyi derecede İngilizce; sosyal bilimlerde yüksek
lisans yapmış olmak. Ayrıca istatistik yöntemler,
uygulama.
İş istatistik yöntemlerinde ve analizinde en az
6 aylık bir deneyim.
İş, bilgi kaynaklarını belirlemede yargı ve inisiyatifi
ve önemli verilerin seçiminde ve aydınlatıcı sonuçları geliştirecek istatistiksel formüllerin uygulanmasında yargıda bulunmayı gerektirir. Genel gözetim
Altında iş ifa edilir.
Hiç kimseye nezaret etmez.
İş, ekonomik bilgilerin seçimi, geliştirilmesi ve analizi için gerekli dikkatin gösterilmesini öngörür.
İş, çok sık hesap cetveli ve hesap makinesi kullanılmasını gerektirir. Aynı zamanda bilgi sağlamak için
kütüphanelere başvurulmasını gerektirir.
7. İŞ KOŞULLARI Vasat ofis koşullarında iş ifa edilir.
8. CİNSİYET
Erkek veya bayan olabilir.
Erkek elemanların askerlik görevini yapmış olması
9. ASKERLİK
6. FİZİKSEL
ÇABA
10 YAŞ GRUBU
23-28 arası
11. MEDENİ
DURUM
Evli olanlar tercih edilir
12. REFERANS
1) Kişilik , 2) Çalışma
Şekil 5. İş Şartnamesi Örneği
Çalışanın kendisine odaklanılır. Öte yandan kişinin işinde performansını
artırabilmesi için sahip olması gereken yetkinlikler, yetkinliğe dayalı iş analizi
çalışmalarıyla belirlenir (Uyargil, 2008: 73).
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
14
İş Analizi ve İş Tasarımı
Yetkinlik, bir kişinin
üstün veya etkili
performansına neden
olan temel özelliğidir.
Sonuç olarak, İK yöneticileri, bir işi ifa etmek için ihtiyaç duyulan beceri ve
davranışları belirlemek için kişiye yönelik yaklaşımları daha fazla tercih
etmektedirler. Söz konusu beceri ve davranışları belirlemeye, yetkinlik profili
çıkarma veya yetkinliklere dayalı iş analizi çalışması denir (Blancero, Boroski ve
Dyer, 1996: 383-403).
Yetkinlik, kişinin üstün performans göstermesine veya kendisinden istenen
sonuçları elde etmesine neden olan bilgi, beceri ve davranışlarını içeren özellikleri
olarak tanımlanmaktadır. Başka bir tanımda ise yetkinlik, bir kişinin üstün veya
etkili performansına neden olan temel özelliği olarak ifade edilmektedir (Yeung,
1996: 119). Yetkinlik, aynı zamanda üstün performans gösteren bireyden, vasat
performans göstereni ayırt eden, kişinin bir görevi başarıyla yerine getirirken sahip
olması gereken bilgi, beceri ve tutumu kapsayan gözlemlenebilir davranışlarıdır.
İşte yetkinliklere dayalı iş analizinde, işe odaklanma yerine, her bir işi veya
pozisyonu işgal eden bireylerin sahip olmaları gereken bilgi, beceri ve göstermeleri
gereken davranışları belirlenir. Sonuçta her bir pozisyon için yetkinlik profili
geliştirilmiş olur. Tablo 1.’de Richard Boyatzis’in İK profesyonelleri için ortaya
koyduğu Yetkinlik Profili Örneği yer almaktadır.
Tablo 1. İk Profesyonelleri İçin Yetkinlik Profili Örneği
(Kaynak: Yeung, 1996: 119)
Yetkinliklere dayanan iş analizi sonucunda geliştirilen yetkinlik profilleri
doğru kişileri işe almada, yüksek performanslı kişileri vasat olanlardan ayırt
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
15
İş Analizi ve İş Tasarımı
etmede, üstün performanslı olanları elde tutmada ve eğitim ve geliştirmede
firmalar için önemli avantajlar sağlamaktadır.
İş tasarımı, ifa edilecek
spesifik görevleri, bu
görevleri yerine
getirilmesinde
kullanılan yöntemi ve
işin örgütteki diğer
işlerle ilişkilerini
belirleme sürecidir.
İŞ TASARIMI
Frederick W. Taylor ve arkadaşlarının etkinlik ve verimliliğe özellikle vurgu
yapmalarından itibaren, işler etkinlik ve verimlilik dikkate alınarak tasarlanmakta
ve ondan sonra işlere uydurmak için uygun insanlar seçilmekteydi. Ancak çağımızın
dinamik ve küresel çevre gerçeği bu yaklaşımı değiştirmiş bulunmaktadır. Bugün iş
tasarımı, örgütlerin yaş, cinsiyet, yaşam tarzı ve yetenekler açısından daha farklı bir
işgücünü çalıştırıp motive edebilecekleri yaşamsal bir yoldur. Gerçekte örgütler,
geçmiştekinden daha farklı işgücünün istihdamını kolaylaştırmak ve motive etmek
için iş tasarımına daha fazla önem vermektedir.
İş Tasarımının Tanımı Ve Önemi
İş tasarımı (iş dizaynı), işlerin kapsam ve ilişkilerini belirlemeyi ifade eder. İş
tasarımı, kısaca, işi yapanlar üzerindeki etkisini göz önüne alarak işin sosyal ve
yapısal görünümlerini yeniden yapılandırma amacına ve düşüncesine yönelik bir
dizi faaliyet süreci olarak tanımlanabilir. Başka bir tanımla, iş tasarımı, ifa edilecek
spesifik görevleri, bu görevleri yerine getirmede kullanılan yöntemi ve işin
örgütteki diğer işlerle ilişkilerini belirleme sürecidir (Mondy, Noe ve Premeaus,
2002:110).
İş tasarımı, anahtar iş unsurlarının tasarlanması veya yeniden tasarlanması
üzerinde odaklanmaktadır. Bu nedenle, iş analizi, bir işin unsurlarının neler
olduğunun belirlenmesine yönelik iken, iş tasarımı hangi unsurların bir araya
getirilebileceğini ve bu unsurların nasıl düzenlenmesi gerektiğini belirleme
eylemidir (Black ve Porter, 2000: 343).
Yöneticilerin bireyleri nasıl motive edecekleriyle ilgilenmelerinden dolayı,
motive edici işleri tasarlama yollarının neler olduğu incelenmektedir. Bir örgütün
ne olduğuna ve onun nasıl çalıştığına yakından baktığımızda onun binlerce
görevden oluştuğunu görürüz. Bu görevler, işlerin içerisinde toplanmaktadır
(Campion, 1988: 467-81). Bu noktada iş tasarımı, tüm bir işi oluşturacak görevlerin
birleştirilme yolunu yansıtmak amacıyla kullanılmaktadır. Bir örgütte insanların ifa
ettikleri işlerin tesadüfen ortaya çıkmaması gerekir. İşler, kullanılan teknolojiye,
işgörenlerin beceri ve yetenikleri ile tercihlerine ve çevresel koşullara göre
tasarlandığında, çalışanlar üretici kapasitelerine ulaşmak üzere motive edilmiş
olurlar.
Bu bağlamda yeni ihdas edilen işlerin amaçlar doğrultusunda ve mevcut
işlerin de ortaya çıkan grubun ihtiyaçlarını karşılamak üzere işgörenleri motive
edecek şekilde yeniden tasarlanması önem arz etmektedir. Bunun için çeşitli iş
tasarım yaklaşımları kullanılmaktadır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
16
İş Analizi ve İş Tasarımı
İŞ TASARIM YAKLAŞIMLARI
Çalışanların verimliliklerini ve motivasyonlarını artırmak maksadıyla yapılan
iş tasarımının çeşitli yaklaşımları bulunmaktadır. Bu yaklaşımlardan iş basitleştirme,
iş genişletme, işi zenginleştirme ve iş rotasyonu düzenlemeleri klasik yöntemlerdir.
Bunlar dışında yeni teknikler ve düzenlemeler geliştirilmiş bulunmaktadır.
İş Basitleştirme: Bu yaklaşım Taylor’un “Bilimsel Yönetim” hareketine
İş basitleştirme, işi en
küçük parçalara
ayırarak kolayca eğitim
vermek, niteliksiz
işgücünü kullanmak ve
bu suretle maliyetleri
düşürmek amacıyla
yapılır.
dayanır. Zaman ve hareket etüdleri ve insan makine etkileşimini esas alarak
verimliliği artırma amacına yöneliktir. Bunu gerçekleştirmek için tam bir iş bölümü,
katı bir hiyerarşi ve işgücünün standartlaştırılması gibi araçları kullanır. Buna göre,
her bir birey bir işin sadece bir parçasını icra eder. Böylece o, işin bir bölümü veya
parçası konusunda uzmanlaşarak işi daha iyi yapabilir duruma gelir ve verimlilği en
üst düzeye çıkar. İnsan faktörüne pek önem vermeyen bu yaklaşımın amacı, işi en
küçük parçalara ayırarak kolayca eğitim vermek, niteliksiz işgücü kullanmak ve bu
suretle maliyetleri düşürmektir.
İş basitleştirmenin temel yaklaşımı, bir işle ilgili aynı sonuca daha az
masrafla, daha az emek harcayarak, daha az yorularak, daha kısa zamanda
ulaşmaktır. Bunu gerçekleştirmek için gereksiz işlerin elenmesi, işlemlerin iş yükü
dengesini sağlayacak ve iş görmeyi kolaylaştıracak şekilde birleştirilmesi, işlem
sıralarının değiştirilmesi ve gerekli işlemlerin basitleştirilmesi en çok uygulanan
yöntemlerdir (Özalp, 1969: 11-12).
Bununla birlikte aşırı uzmanlaşma, çalışanlarda monotonluğa ve bıkkınlığa
neden olmaktadır. Sonuçta işgörenlerin verimlilikleri düşmekte, hata yapma
olasılıkları artmakta ve işten ayrılmayı tercih etmektedirler.
İş Rotasyonu: İşletmelerde bir eğitim yöntemi olarak da kullanılan iş
rotasyonu tekniği, işgörenleri farklı görevler içeren işlerde periyodik olarak
görevlendirmeyi veya bir iş ya da görevden başka birine hareket etmeyi öngörür.
Buna göre, belirli bir çalışanın önceden belirlenmiş bir programa göre, benzer
beceri gereklerine sahip farklı işlerde yine programda belirtilen sürelerde
çalıştırılmasıdır. İş rotasyonu, işgörenin görevlerini farklılaştırarak can sıkıntısını
azaltmayı, aşırı uzmanlaşmanın neden olduğu monotonluğu ortadan kaldırmayı
amaçlamaktadır. Özellikle basit ve tekrarlı faaliyetleri içeren işlerde çalışanlar, bu
şekilde farklı işlerde çalıştırılmak suretiyle, çalışma kendileri için daha anlamlı ve
ilgi çekici duruma gelebilmektedir.
Bununla birlikte iş rotasyonu bazı sakıncalar yaratabilmektedir. Bunlar;
 Eğitim maliyetlerini artırır.
 Bir işgörenin daha az etkin olacağı yeni bir işe geçtiğinde düşük verimlilik
söz konusu olur.
 Bir iş grubunun üyeleri rotasyonla gelmiş işgörenleri kabul
etmediklerinde beklenen yarar elde edilemez.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
17
İş Analizi ve İş Tasarımı

Rotasyonla gelmiş işgörenlerin sorularına cevap vermek ve çalışmalarını
izlemek için gözetim işine daha fazla zaman harcanması söz konusu olur
(Stone, 2005: 163).
İş Genişletme: İş basitleştirmenin sakıncalarının üstesinden gelmenin ilk
İş genişletme, bir
işgörenin sadece tek bir
görev üzerinde
uzmanlaşması yerine
onun işin tümünü veya
birkaç görevini
öğrenerek icra etmesi
anlamına gelir
çabaları, iş hacmini artırmak suretiyle bir işin yatay genişlemesini sağlama yönünde
olmuştur. Bu iş hacmi, bir işte gerekli farklı görevlerin sayısını ve bu görevlerin
tekrar edilme sıklığını ifade etmektedir (Robbinsand ve Coulter, 2001: 434). Bu
bakımdan iş genişletme, “bir işgörenin sadece tek bir iş üzerinde ihtisaslaşması
yerine onun birkaç işi öğrenerek icra etmesi anlamına gelir”. Aynı zamanda yatay iş
yüklemesi olarak bilinen bu teknik, işgörenlere birbirine benzer görevler verilerek
daha fazla görev çeşitliliği oluşturmaktadır (Özgen ve Yalçın, 2010: 71).
Sorumlulukların yatay genişlemesini sağlayan iş genişletme programı, işin
bitirilmesi süresinnde ve teknolojik yapı ve yerleşim düzeyinde önemli değişiklikler
gerektirir. İşçi kendi işiyle yapısal benzerliği olan diğer iş elemanlarını yan yana
getirerek yapmakta olduğu işin kapsamını genişletmektedir. Programın amacı,
yorgunluk ve monotonluğu ortadan kaldırmak ve motivasyonu sağlamaktır.
İş Zenginleştirme: Yukarıda açıklanan iş tasarımı yaklaşımlarında genellikle
İş zenginleştirme, iş
içeriğinde ve
sorumluluk düzeyinde
dikey temel
değişiklikleri yapmayı
içerir.
işin ortaya çıkaracağı olumsuz fonksiyonları gidermek hedef olarak alınmıştır.
Ancak bu, etkinliği artırmada yeterli olmayıp aynı zamanda yetki ve sorumluluğun
artırılması, işin davranış açısından daha anlamlı kılınması gerekmektedir. İşler,
çalışanların arzu ettikleri özelliklere sahip olacak şekilde, örgütler de çalışanların
istedikleri ortamı yaratacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. Böylece çalışanlara
kendilerini denemeleri için daha fazla imkân, gelişmiş becerilerini kullanmada daha
çok fırsat, daha çok gelişme ve fikirleriyle katkıda bulunma şansı verilmiş olacaktır
(Davis, 1982: 312).
İşte bu amaçlara yönelik olarak iş zenginleştirme faaliyetleri geliştirilir. İş
zenginleştirme, faaliyet alanının dikey yönde genişletilmesi olarak
tanımlanmaktadır. Buna göre iş zenginleştirmede iş genişletmenin ötesinde,
çalışanlara işle ilgili planlama, yürütme ve kontrol sorumluluğu verilmektedir. Bu,
işgörenlere kendi çalışma hızlarını belirleme, gerçekleştirdikleri işlerin kalitesinden
sorumlu olma, hatalarını düzeltme, çalışma yöntemlerini, kullanacakları makine ve
teçhizatı seçme ve kendi eylemlerini kontrol etme imkânının tanınması anlamına
gelir (Şimşek ve Öge, 2009: 103). İşinde yerine getirdiği işlemler sayısı ve
çeşitliliğinin artması yanında, işgören işini nasıl yapacağına karar verebilmekte, bu
kararı uygulayabilmekte ve kontrol edebilmektedir. Böylece onun işi motivasyon
açısından çok daha zengin bir duruma gelmektedir. Çünkü iş, bu yaklaşıma göre
tasarlanması sonucu başarı, kişisel gelişim ve tanınma imkânı sağlaması nedeniyle
işgören için daha anlamlı ve çekici bir nitelik kazanır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
18
İş Analizi ve İş Tasarımı
İş zenginleştirmede işgören işini yaparken bir yönetici gibi düşünür ve
hareket eder. Amaç onun geliştirilmesi, kendini işine adaması ve işi severek
yapmasını sağlamaktır.
Kendi Kendini Yöneten İş Takımları: Kendi kendini yöneten iş takımları,
Tartışma
Kendi kendini yöneten
iş takımları, birbiriyle
karşılıklı bağımlılık
ilişkisi içinde bulunan
işleri yapın örgüt
üyelerince oluşturulur.
birbiriyle karşılıklı bağımlılık ilişkisi içinde bulunan işleri yapan örgüt üyelerince
oluşturulur. Takım üyeleri yapılan işle ilgili birbirlerinin davranışlarını kontrol
edebilmektedirler. Nihai ürün veya hizmetle alakalı olarak sorumluluğa sahiptirler.
Takımda hangi üyenin hangi işi yapacağı ve hangi çalışma yöntemini izleyeceğine
grup olarak karar verilir. Takım, örgütün belirlediği sınırlar çerçevesinde kendi
üretim amaçlarını belirler ve bakım, satın alma ile kalite kontrolü gibi destek
hizmetlerinden de sorumlu olur. Takım üyeleri, çoğunlukla örgütsel hiyerarşideki
pozisyonlarına göre değil, yaptıkları işte gösterdikleri bilgi ve beceri düzeyine göre
ücret alırlar. Ancak ücretin performansa bağlı olduğu durumlarda ücret bireysel
değil, grup performansına göre ödenir. Kendi kendini düzenleyen iş grupları, teknik
bağımlılık ve belirsizlik ile işgörenin sosyal ve gelişme ihtiyacının yüksek olduğu
durumlara en uygun düşen iş tasarımıdır (Commings, 1989: 311-317).
Kendi kendini yöneten iş takımları, iş tamamlama duygularını tatmin
edebilmekte ve kendilerini daha özgür hissedebilmektedirler. Bu da işgörenlerde
kendi işinin patronu olma gibi bir duygu yaratarak sorumluluk bilinçlerini
geliştirmektedir.
•İş analizi çalışmaları yapmayan işletmelerin insan kaynakları
yönetimine ilişkin faaliyetlerinde hangi sorunlarla
karşılaşılaşabileceklerini nedenleriyle tartışınız.
•Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan
“tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
19
Özet
İş Analizi ve İş Tasarımı
•İnsan kaynakları yönetimi faaliyetlerinin ve uygulamalarının etkili bir
şekilde yerine getirilebilmesi için işlerle ilgili bilgilere ihtiyaç vardır.
Bu bilgi iş analizi sonucu elde edilebilir. İş analizi, İKY faaliyetlerinin
omurgasını oluşturur. İş analizi, işlerin ne olduğu ve bu işleri ifa
etmede hangi özelliklere sahip işgörenlere ihtiyaç duyulacağı
konusunda bilgi sağlar. Bu bilgiler , bölüm içerisinde yer verdiğimiz
çeşitli yöntemler kullanılarak toplanır. İşlerle ilgili bilgiler elde
edildikten sonra, iş tanımları ve iş şartnameleri adı verilen belgeler
geliştirilir. Bu belgeler, örneğin performans değerleme, iş
değerlemesi, tedarik ve seçim, eğitim ihtiyaçlarının bellirlenmesi gibi
işlevlerin yerine getirilmesinde kullanılır.
•İşgören ile iş arasındaki ilişki, kapsamlı bir iş tasarımı bilgisiyle etkili
olarak yönetilebilir. İş tasarımı, ifa edilecek spesifik görevleri, bu
görevleri yerine getirmede kullanılan yöntemi ve işin örgütteki diğer
işlerle ilişkilerini belirleme sürecidir. Bugün iş tasarımı, örgütlerin
geçmişten daha farklı bir işgücünü çalıştırıp motive edebilecekleri
yaşamsal bir yoldur. İşlerin yüksek verimliliği sağlayacak şekilde
tasarlanması amacı yanında, bugünün farklı işgücünün uyumunu
sağlamak ve onu motive etmek amacıyla da motive edici işleri
tasarlama üzerinde önemle durulmaktadır. Dolayısıyla çalışanları
monotonluktan, bıkkınlıktan kurtarmak, motivasyonlarını artırmak
için işlerin yeniden düzenlenmesi yoluna gidilmektedir. İşte bu
maksatla, iş basitleştirme, iş genişletme, işi zenginleştirme, iş
rotasyonu, kendi kendini yöneten iş takımları kullanılmaktadır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
20
İş Analizi ve İş Tasarımı
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Değerlendirme
sorularını sistemde ilgili
ünite başlığı altında yer
alan “bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli
olarak
cevaplayabilirsiniz.
Aşağıdakilerden hangisi bir işin niteliğini, niceliğini, gereklerini ve çalışma
koşullarını çeşitli yöntemlerle araştırarak ortayan koyan çalışmadır?
a)
b)
c)
d)
e)
2.
İş tanımı
İş analizi
İş şartnamesi
İş tasarımı
İş rotasyonu
Aşağıdakilerden hangisi iş analizinin kullanım alanlarından biri değildir?
a)
b)
c)
d)
e)
Personel seçimi
Performans değerlendirme
İş değerlemesi
Kariyer yönetimi
Kriz yönetimi
3. Aşağıdakilerden hangisi iş analizinin bilgi sağlamak için yöneldiği alanlardan
birisi değildir?
a) Temel görevlerin yerine getirilmesi için harcanacak zamanın tespit
edilmesidir.
b) Görevlerin bir iş için nasıl gruplandırılması gerektiğinin tespit edilmesidir.
c) Belirli tipteki bir işin hangi tür kişilere uygun olabileceğinin tespit
edilmesidir.
d) İşgörenin performansının iyileştirilmesinde işin tasarlanmasının önemi
olmadığının tespit edilmesidir.
e) Hangi görev grubu, bir takım veya küçük bir grup tarafından ele
alınabilmesinin tespit edilmesidir.
4. Bir işgörenin belirli bir işi yapması için gerekli olan beşeri nitelikleri belirten
yazılı belgeye ne ad verilmektedir?
a)
b)
c)
d)
e)
İş tasarımı
Performans standardı
İş gerekleri
Hisse senedi
Hizmet sözleşmesi
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
21
İş Analizi ve İş Tasarımı
5. Kişinin üstün performans gösterdiğini veya kendisinden istenen sonuçları
elde etmesine sebep olan bilgi, beceri ve davranışlarını içeren özelliklere
ne ad verilmektedir?
a)
b)
c)
d)
e)
Yetkinlik
Performans
Çaba
Algılama
Çatışma
6. Aşağıdakilerden hangisi, işlerin kapsam ve ilişkilerini belirlemeyi ifade eder?
a)
b)
c)
d)
e)
İş tatmini
İş bağlılığı
İş tasarımı
İş yükü
İş değerlemesi
7. Aşağıdakilerden hangisi işi en küçük parçalara ayırarak kolayca eğitim
vermek, niteliksiz işgücünü kullanmak ve bu suretle maliyetleri düşürmek
amacıyla yapılır?
a)
b)
c)
d)
e)
İş zenginleştirme
İş basitleştirme
Kariyer geliştirme
Üretim yönetimi
İş analizi
8. Aşağıdakilerden hangisi, iş içeriğinde ve sorumluluk düzeyinde dikey temel
değişiklikleri yapmayı içerir?
a)
b)
c)
d)
e)
İş zenginleştirme
İş rotasyonu
İş kullanımı
İş motivasyonu
İnsan kaynakları planlaması
9. Aşağıdakilerden hangisi, işgörenlerin farklı görevler arasında periyodik olarak
hareketini ifade etmektedir?
a)
b)
c)
d)
e)
İş hareketi
İş tatmini
İş seyahati
İş rotasyonu
İş güvenliği
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
22
İş Analizi ve İş Tasarımı
10. Aşağıdakilerden hangisi, “Kişilerarası/İnsan Yönetimi Kümesi” içinde yer alan
bir yetkinliktir?
a)
b)
c)
d)
e)
Planlama
Esneklik
Sosyal nesnellik
Etkinliğe yönelme
Empati
Cevap Anahtarı
1.B, 2.E, 3.d, 4.C, 5.A, 6.C, 7.B, 8.A, 9.D, 10.E
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
23
İş Analizi ve İş Tasarımı
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aşkun, İnal Cem (1978). İşgören. Eskişehir, E.İ.T.İ.A. Yayın No. 207.
Bingöl, D. (2010). İnsan Kaynakları Yönetimi. 7. Baskı, İstanbul Beta. (Not: Bu
bölümün yazılmasında ağırlıkla bu kaynaktan yararlanılmıştır)
Black, J. S.,Porter, L. W. (2000).Management – Meeting New Challenges. N.J.
PrenticeHall.
Blancero,D.,Boroski, J., Dyer, L. (Fall 1996), “KeyCompeytenciesfor a Tranformed
Human Resource Organization: Results of a FieldStudy,” Humann Resource
Management, Vol. 35, No. 3.
Bowin, R. B.,Harvey, D. (2001). Human Resource Management. An
ExperientialApproach, 2nd Edt.,NJ, PrenticeHall.
Budak, G. (2008). Yetkinliğe Dayalı İnsan Kaynakları Yönetimi. İzmir: Barış Yayınları.
Campion, M. (August, 1988): “InnterdisciplinaryApproachestoJob Design: A
Constructive Replication with Extensions,” Journal of AppliedPsychology, ss.
467-81.
Caudron, S., (September 5, 1994), “The De- Jobbing of America,” IndustryWeek. Ss.
31-36.
Commings, T. G. (1989). “Self-RegulatingWorkGroups: A Socio- Technical
Synnthesis”, Organization Development: Theory, PracticeandResearch,
(Editors: Wendell I., French, CecilH.Bell, Jrand Robert A. Zawacki),
Homewood, Illinois (USA), BPI, Irwin, Third Edition.
Davis, K. (1982). İşletmede İnsan Davranışı. Çev.: K. Tosun ve Arkadaşları, İstanbul,
İ.Ü. İşl. Fak. Yay. No: 136.
Dessler, G. (1997). Human Resource Management, 7th Edt.,EnglewoodCliffs, N.J.,
PrenticeHall.
Eren,E. (2000), Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi. Genişletilmiş 6. Baskı,
İstanbul, Beta.
Gibson, J. I.,Ivancevich, J. M., Donnely, J. H. (1976) Organizations. Dallas (USA),
Business Publications Inc.,Revised Edition.
Lawler, E. E. (May 26, 1994). “Performance Management: TheNextGeneration,”
Compensation&BenefitsReview.
Mondy, R.,Wayne, N., Robert, M., Premeaux, S. R (2002). Human Resource
Management. 8th Edt., N.J., Prentice-Hall.
Özalp, Ş. (1979). Hareket ve Zaman Etüdü. Eskişehir,E.İ.T.İ.A. Yay.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
24
İş Analizi ve İş Tasarımı
Özgen, H., Yalçın, A. (2010). İnsan Kaynakları Yönetimi – Stratejik Bir Yaklaşım.
Adana, Nobel Yayınevi.
Şimşek, M. Ş., Öge, H. S. (2009). Stratejik ve Uluslararası Boyutları İle İnsan
Kaynakları Yönetimi. 2. Baskı, Ankara, Gazi Kitabevi.
Stone, R. J. (2005). Human Resource Management. 5th Edt.,Australia, WileyPub.
Uyargil, C. (2010). İş Analizi ve İş Dizaynı. İnsan Kaynakları yönetimi. Ss. 47-83, 5.
Bası, İstanbul, Beta.
Yeung, Arthur K., (Spring 1996), “Competenciesfor HR Professionals: An
Interviewwith Richard E. Boyatzis,” Human Resource Management, Vol. 35,
No. 1.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
25
İÇİNDEKİLER
İNSAN KAYNAKLARI
PLANLAMASI
• İnsan Kaynakları Planlamasının
Tanımı ve Önemi
• İnsan Kaynakları Planlamasının
Amacı ve Nedenleri
• İnsan Kaynakları Planlaması
Süreci
İNSAN KAYNAKLARI
YÖNETİMİ
HEDEFLER
Prof. Dr.Dursun Bingöl
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• İnsan kaynakları planlamasını
tanımlayabilecek
• İnsan kaynakları planlamasının önemini
açıklayabilecek
• İnsan kaynakları planlaması sürecinin
aşamalarının neler olduğunu ortaya
koyabilecek
• Bazı öngörümleme tekniklerini izah
edebilecek
• İşgücü arzı ve talebinin nasıl
öngörümlenebileceğini açıklayabilecek
• İşgücü arz fazlalığı veya darlığı söz konusu
olduğunda bir firmanın ne yapabileceğini
belirtebileceksiniz.
ÜNİTE
3
İnsan Kaynakları Planlaması
GİRİŞ
Toplumların refahında önemli rolü olan örgütlerin kurulması, gelişmesi,
sosyal sorumluluklarını yerine getirebilmesi ve stratejik amaçlarını
gerçekleştirebilmesi, onların etkin bir insan gücüne sahip olmasına bağlıdır. Bu güç,
örgütlerin entelektüel sermayesinin en önemli unsuru olan beşerî sermayedir.
Bugün başarılı firmalar, görünmeyen değerleri olan şirket imajı ile müşteri sadakati
yanında insan kaynaklarını en etkin biçimde kullanmaktadır. Firmaların rekabet
ortamında üstünlük elde edebilmeleri, pazardan daha fazla pay alabilmelerine,
verimliliklerini artırmaya, iş yaşamının niteliğini yükseltmeye ve ürünlerinin
kalitesini geliştirmelerine bağlıdır. Bunu sağlanabilmesi de insan kaynaklarının etkili
kullanımı ve onların bilgi, beceri ve gelişimlerinden yararlanmayla mümkündür.
Örgütler için bu kadar öneme sahip olan insan kaynağının, örgüte, örgütün
her kademesindeki pozisyonlara düzenli olarak akışının sağlanması, onlardan daha
akılcı yararlanılması proaktif davranmayı, planlamayı gerektirir.
İşte kadrolama sürecinin ilk aşamasını oluşturan insan kaynakları
planlamasıyla, işletmelerin gelecekteki insan kaynakları ihtiyacının ortaya
konulmasına, bu ihtiyacın ne şekilde karşılanabileceğine ve her şeyden önce artık
bir sermaye unsuru olarak kabul edilen çalışanlardan azami derecede istifade
edilmesine ilişkin kararlar verilmektedir.
Kuşkusuz insan kaynakları planlaması, işletmenin stratejik amaç ve
hedefleriyle uyumlu bir şekilde geliştirilir. Ancak insan kaynağı kullanılarak bu
amaçlar gerçekleştirilebilir. Amaçların gerçekleştirilmesinde rol alacak insan
kaynağının gelecekte belirli bir zamanda ve yerde, en uygun sayıda ve nitelikte
sağlanması ve örgütteki mevcut insan kaynaklarının bilgi, beceri ve yeteneklerinin
en uygun ölçüde kullanılması insan kaynakları planlamasının ana fikrini ortaya
koymaktadır. İnsan kaynakları planlaması yapılıp uygulamaya konulması
durumunda, işletme faaliyetlerinin aksaksız yürütülebilmesi mümkün olur. Öte
yandan bir planlama faaliyetinde başarı sağlanması ya da boşalacak kadrolar için
belirli bir zamanda, istenilen beceri ve mesleki yetişkinlik düzeyinde ve belirli
sayıdaki elemanın hazır bulundurulmasındaki başarı, aynı zamanda, insan
kaynakları yönetiminin tüm işlevlerinin etkin bir biçimde yerine getirilmesine
yardımcı olacaktır.
İNSAN KAYNAKLARI PLANLAMASININ TANIMI
Örgütün sahip olduğu insan kaynaklarından rasyonel bir biçimde
yararlanılmasının bir aracı olarak kabul edilen insan kaynakları planlaması, ne
kadar sayıda ve hangi nitelikte personele gerek duyulacağını, bu talebin hangi
dereceye kadar karşılanmasının olası olduğunu öngörümleme yönündeki bir girişim
olarak tanımlanabilir (Graham and Bennett, 1998: 163).Kavram, bazı kaynaklarda,
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
2
İnsan Kaynakları Planlaması
İnsan kaynakları
planlaması, ne kadar
sayıda ve hangi nitelikte
personele gerek
duyulacağını, bu talebin
hangi dereceye kadar
karşılanmasının olası
olduğunu
öngörümleme
yönündeki bir
girişimdir.
beşerî kaynaklar planlaması, bazı kaynaklarda işgücü planlaması, bazı kaynaklarda
özellikle endüstri düzeyinde yapılan çalışmalarda insangücü planlaması, bazı
kaynaklarda ise insangücü öngörülmemesi olarak ifade edilmektedir. Biz bu
bölümde “insan kaynakları planlaması” (İKP) kavramını kullanacağız.
Çeşitli kaynaklarda farklı şekillerde ifade edilen insan kaynakları planlaması
kavramı; bir bütün olarak firmanın amaçlarını, stratejik planlarını ve bunlar
doğrultusunda oluşturulmuş plan ve programlarını gerçekleştirmek için gelecekte
ne kadar sayıda ve hangi nitelikte işgörene gerek duyulacağını tahmin etmeye ve
bu talebin hangi dereceye kadar karşılanabileceğine yönelik çabaların toplamı
olarak da tanımlanabilir.(Bingöl, 2010: 172)
İKP, sürekli düzenlemeyi gerektirir. Çünkü bir örgütün amaçları değişmez
değildir ve çevresi belirsizliklerle doludur. Örgüt çevresi, yenilik, nüfus
değişiklikleri, değişime karşı direnç, tüketici talepleri, devlet müdahaleleri veya
yasal düzenlemeler, ulusal ve uluslararası rekabet gibi çok sayıda bağımsız
değişkeni içermesinden dolayı belirsiz ve çalkantılı bir görünüm sergilemektedir.
Bu nedenle İKP, bir firmanın uygun yer ve zamanda, ekonomik olarak en
yararlı şeyleri yapacak uygun sayı ve nitelikte insanlara sahip olmasını doğrulayan
bir süreçtir (Patten, 1971: 14).
Bu tanımlar açısından İKP;




Örgütteki beceri düzeylerinin belirlenmesiyle,
Emeklilik, işten uzaklaştırma, nakil, terfi, hastalık gibi ayrılmalarla,
Devamsızlık ya da diğer nedenlere ilişkin şimdiki ve beklenen boşalmalarla,
Şimdi ve gelecekte beklenen genişletme ya da daraltmalarla ilgili öngörüyü
içermektedir.
İNSAN KAYNAKLARI PLANLAMASININ AMAÇLARI VE
NEDENLERİ
İnsan kaynakları
planlamasının iki ana
amacı: optimum
düzeyde eleman
istihdam etmek ve
çalışanlardan azami
derecede yararlanmak.
Bir şirkette insan kaynakları planlaması için atılacak ilk adım, üreteceği
ürünler, kullanacağı yöntemler, gireceği pazarlar v.s. ile ilgili genel amaçlarını
ortaya koymak ve değerlendirmektir. Bu değerlendirme sonucunda işgücü talebi
(ihtiyacı) belirlenir. Daha sonra bu ihtiyacın nasıl karşılanacağına karar verilir. Yani,
İKP’yi gerçekleştirmek için söz konusu taleple arz ilişkilendirilir.
Kuşkusuz şirketin kesin amaçları, örgütsel vizyonunun belirlenmesinden
sonra oluşturulur. Şirket stratejisinden kaynaklanan bu kesin amaçlar
değerlendirildikten sonra, İKP’ye geçilir. Aslında şirket stratejisinin kalbinde insan
kaynakları bulunmaktadır. İnsan kaynaklarının uygun bir şekilde kullanımı, şirket
başarısının nihai belirleyicisi olacaktır. Şirket vizyonundan yola çıkılarak bir dizi
amaç belirlenir ve bu amaçları gerçekleştirmek için performans standartları
oluşturulur, performansı iyileştirmek için de ihtiyaç duyulan bilgi, beceri ve
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
3
İnsan Kaynakları Planlaması
yetenekler belirlenir. Diğer bir ifadeyle, bir insan kaynakları planı ortaya çıkmış olur
(Bowin ve Harvey, 2000: 70-71).
Şirket vizyonu doğrultusunda oluşturulmuş örgütsel amaçların
gerçekleştirilmesine yönelik olarak işletmede çalışacak işgücünü belirli bir düzen
içinde sağlamak olan İKP’nin ana amaçlarını şu şekilde ifade edebiliriz:
Optimum düzeyde eleman istihdam etmek: Bir işletme için son dakikaya
kalmış personel alımlarının doğurduğu sakıncalardan kurtulmak ve önemli bir
maliyet unsuru olmasından dolayı işletmede gereğinden az veya gereğinden çok
personel bulundurmamak önem arz etmektedir. Bu yapılmadığı takdirde, üretim
aksayabilir ve müşteri siparişleri zamanında yerine getirilmeyebilir. Bunun yanı sıra,
özellikle gereğinden fazla işgücü istihdam edilirse gizli işsizlik söz konusu olur ve
işçilik giderleri yükselir. Bu bakımdan yapılacak öngörümlemeler ve planlar, belirli
zaman ve yerde en uygun sayıda ve nitelikte işgörenin örgüt amaçlarını
gerçekleştirecek bir ortamda çalışmasını sağlayacaktır.
Çalışanlardan azami derecede istifade etmek: İKP’nin ikinci ana amacı,
firmada fiilen çalışmakta olan personelin bilgi, beceri ve yeteneklerinin en uygun
ölçüde kullanılmasının sağlanmasına yöneliktir. Başka bir deyişle amaç, örgütün
insan kaynağının üstün performansı sağlayacak şekilde kullanılmasını sağlamaktır.
İKP’nin amaçlarından
birisi, örgütün insan
kaynağının üstün
performansı sağlayacak
şekilde kullanılmasını
sağlamaktır.
Bu iki ana amaç, başka bir şekilde şöyle ifade edilmektedir:
 Şirket vizyonunu gerçekleştirmek
 Doğru amaçlara ulaşmak için doğru faaliyetler yapmak
 Doğru zamanda, doğru işler yapabilmek için doğru yetenek ve beceri
düzeyine sahip olmak
 Doğru sayıda işgöreni hazır bulundurmaktır (Bowin, Harvey, 2000:
71).
Özetle, İKP’nin temel dayanak noktası şirket stratejisidir. Stratejik amaçların
gerçekleştirilmesine katkıda bulunacak şekilde İKP’nin yapılması gerekir. Söz
konusu amaçları dikkate almadan yapılan bir planın geçerliliğinden söz edilemez.
Yukarıda belirttiğimiz iki ana amaç dışında, insan kaynakları planlamasının
nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:
1. İşgücündeki iç değişiklikleri ve kısıtlamaları tahmin etmek
2. Mevcut personeli zamanında eğitip geliştirmek
3. Boş kadroları zamanında duyurmak
4. Zamanında işgören tedariki ve seçimini gerçekleştirmek
5. İşgücü maliyetlerini tahmin etmek
6. Çevrede hızla değişen koşullara uyum sağlamak
7. Teknolojik yeniliklere ve piyasa koşullarına yanıt vermek
8. Yasal düzenlemelere, hukuk kurallarına ve hatta yargı kararlarına göre
hareket etmek.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
4
Tartışma
İnsan Kaynakları Planlaması
•Küreselleşmeyle birlikte insan kaynakları planlaması daha önemli ve
daha karmaşık duruma gelmiştir. Neden?
•Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “tartışma
forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz
ÖNGÖRÜMLEME
Bilindiği gibi planlama geleceğe ilişkin karar vermektir. Karar verme
tahminde bulunmayı gerektirmektedir. Bu nedenle insan kaynakları planlaması
yaparken, özellikle örgütün kısa, orta ve uzun vadeli personel ihtiyacını belirlemek
için de öngörümleme çalışmaları yapılmaktadır. Planlama süreci içerisinde etkili
çevresel faktörlerin analizi ile bunların değerlenmesi sırasında elde edilen veriler ve
bilgiler, örgütsel amaçlar ve stratejiler ışığı altında insan kaynakları talep ve arz
tahminlerinde bulunmak için kullanılmaktadır. Tahminde kullanılan bilgiler,
geçmişten ve mevcut durumdan elde edilir. Bu bilgileri kullanıp öngörümlemede
bulunmak için bazı yöntemlerden yararlanılmaktadır. İnsan kaynakları
planlamasında öngörümlemede bulunurken yaygın olarak kullanılan yöntemlerden
bazıları aşağıda açıklanmaktadır.
Yönetsel yargıya
dayanan öngörümleme,
yönetsel yargıyı,
yöneticiler ve İKY
uzmanları gibi bilgili
bireylerin tahminlerde
bulunmasını ifade eder.
UZMAN VE YÖNETİCİLERİN GÖRÜŞÜNE DAYANAN
TAHMİN YÖNTEMLERİ
Kullanılan en yaygın öngörümleme yöntemleri, yargısal ve öznel olanlardır.
Bu grupta üç yöntem bulunmaktadır.
Yönetsel yargıya dayanan öngörümleme, yönetsel yargıyı öngörümleme,
yöneticiler ve İKY uzmanları gibi bilgili bireylerin tahminlerde bulunmasını ifade
eder. Bu yöntem yönetici ve uzman durumunda bulunan kişilerin örgüt planlarına,
geçmiş deneyimlerine ve sezgilerine dayanarak işgücü arz ve talebi konusunda
tahminde bulunmayı öngörür. Bu yönteme göre; örneğin insan kaynakları
yöneticisi, geçmişte söz konusu olan işgücü talebini esas alıp, gelecekte işgücü
ihtiyacının ne düzeyde olacağına karar verir.
Yönetsel yargılar, en alt kademe yöneticilerinden en üst kademe
yöneticilerine kadar tüm yöneticilerin yaptığı tahmin ve tartışmalardan elde
edilebilir. Yani, tüm yöneticilerin yaptığı tahminler toplanarak kullanılabilir. Bu
yöntem kullanıldığında, geçmiş deneyimlere göre çok farklı değişikliklerle başa
çıkmak oldukça güçtür. Gelecekte meydana gelecek değişikliklerle geçmiş
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
5
İnsan Kaynakları Planlaması
deneyimler arasında benzerlik söz konusu değilse, yönetsel yargı yöntemi yetersiz
kalır, doğru tahminde bulunma olasılığı azalır (Geylan, 1994: 44).
Delphi Tekniği, öznel yöntemlerden birisidir. Bu teknik, yönetsel görüşlerin
bir araya getirilmesi için kullanılan özel bir süreçtir. Uzun dönemli planlamada etkili
olarak kullanılan bu yönteme göre; bir grup yönetici veya uzmandan birimlerin
insan kaynağı ihtiyacı hakkında görüş alınır. Söz konusu yönetici veya uzmanlar,
birbirinden ayrı ve bağımsız bir biçimde yazılı olarak görüş bildirirler. Daha sonra
bir kişi, cevapları toplar ve özetler. Eğer görüşler arasında çok önemli farklılık varsa,
bu özet görüşler farklı bireylere geri gönderilir. Grupta bulunan uzmanlar, bunları
inceleyerek kendi yanıtlarıyla, diğer öngörüler arasındaki fark ve benzerlikleri
ortaya çıkarırlar. Bu kişiler, farklı görüşlerinin nedenlerini de belirterek görüşlerini
tekrar bildirirler. Bu süreç, uzmanlar arasında ortak bir yaklaşım elde edilinceye
kadar sürdürülür. Bu yöntemde söz konusu edilen yazılı yanıtların veya bireysel
öngörülerin kime ait olduğuna ilişkin bir işaretin veya ismin bulunmamasına dikkat
etmek önemli bir husustur.
Delphi Tekniği, yönetsel
görüşlerin bir araya
getirilmesi için
kullanılan özel bir
süreçtir.
Nominal Grup Tekniği, gruba dayalı başka bir öngörümlememe yöntemidir.
Bir odada toplanan 5-15 kişilik bir uzman grubuna örgütün gelecekte insan kaynağı
ihtiyacının ne olacağı sorusu yöneltilir. Grubun üyeleri, diğer kişilerden bağımsız
olarak, birbiriyle tartışmaksızın görüşlerini bir kağıda yazarlar. Daha sonra her bir
uzman, belli bir zaman içinde görüşlerini gruba sunar ve görüşler bir tahtaya
özetlenerek yazılır. Görüşler bu şekilde ortaya konulduktan sonra açıklama ve
değerlendirme yapmak maksadıyla yapılandırılmamış açık bir tartışma
gerçekleştirilir. En son olarak da her uzman verilen yanıtlardan veya açıklanan
görüşlerden önemli ve gerçekçi bulduğu üç tanesini tercih eder. Böylece bu tercihte
yoğunlaşma olan görüş ya da gizlice oylama yapılmak suretiyle en çok oy alan
görüş benimsenir (Tortop, Aykaç, Yayman ve Özer, 2010: 102).
Yukarıda açıkladığımız uzmanların ve yöneticilerin görüşlerine dayanan
yargısal – sezgisel öngörümleme teknikleri yanında senaryo analizleri ile kıyaslama
tekniği bulunmaktadır.
SAYISAL – İSTATİSTİKSEL ÖNGÖRÜMLEME TEKNİKLERİ
Öngörümlemede kullanılan tüm istatistiksel yaklaşımlar, geçmişe ait
bilgilerin geleceğe yansıtılmasıdır. Bu, öngörünün geçerliliğinin, geçmişe ve
geleceğin temsilcisi olma derecesine bağlı olduğu sonucuna götürür. İstatistiksel
yöntemler kullanıldığı zaman, bir öngörü geliştirmek amacıyla bir uzman veya
uzmanlar grubu çağrılır. Ondan sonra yöneticiler gelecekteki çevresel değişiklikler
konusundaki kendi tahminlerine göre uzmanların yaptığı öngörümlemeleri
uyarlarlar. Bu şekilde yönetim, istatistiksel bilgileri körü körüne kabul etmediğini,
fakat onu zenginleştirdiğini hisseder. İstatistikleri ve yönetsel tahminleri
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
6
İnsan Kaynakları Planlaması
kaynaştırmak için yönetim, kullanılan istatistiksel süreçler konusunda temel bir
anlayışa sahip olmalıdır. Aksi takdirde, doğru bir tahminde bulunulamaz.
Sayısal öngörümleme, trend analizini, regresyon analizini ve diğer çoklu
tahmin tekniklerini içerir. Bu tür teknikler, kuşkusuz, uzmanlık üst bilgisini
gerektirir. Bu nedenle İK yöneticisi, sayısal öngörümlemede bulunurken kurmay
uzmanlardan veya örgüt dışı danışmanlıklardan yararlanmak durumundadır.
İnsan kaynakları planlaması çalışmalarında birkaç sayısal yöntemden
yararlanılmaktadır. Bunlardan yaygın olarak kullanılanlar aşağıda açıklanacaktır.
Trend Analizi, örgütün, istihdam düzeyinde son birkaç yılda meydana gelen
değişmeleri inceleyerek gelecekteki ihtiyaçları ile ilgili öngörülmemeler yapmasını
içerir. Buna göre işletmenin tümündeki veya başlıca birimlerindeki -örneğin son
beş yılın yılsonu (veya ortalama) işgören sayılarından yola çıkarak gelecek yılların
işgören ihtiyacı tahmin edilir. Burada amaç, gelecekte devam edebilecek eğilimi
belirlemektir (Acar, 2010: 98).Bu tekniğe göre yine örneğin 2005’den 2011 yılı
sonuna kadar geçen 5 yıllık dönemin her bir yılına ait çalışan sayılarını kullanarak
en küçük kareler yöntemi ve doğrusal trend yolu ile 2012 yılı işgücü ihtiyacı
hesaplanabilir.
Regresyon analizi,
geçmişteki insan
kaynakları bilgileri ile
bir veya birden fazla
değişken arasındaki
geçmiş ilişkilerin
istatistiksel bir
karşılaştırmasını
yaparak işgücü
ihtiyacını öngörür.
Regresyon Analizi, geçmişteki insan kaynakları bilgileri ile bir veya birden
fazla değişken arasındaki geçmiş ilişkilerin istatistiksel bir karşılaştırmasını yaparak
işgücü ihtiyacının tahmin edilmesini öngörür. Buna göre, işgücü miktarı ile üretim
kapasitesi, satış miktarı, verimlilik gibi bağımsız değişkenlerden biri veya birkaçı
arasındaki ilişkilere dayalı olarak, işgücü ihtiyacı tahmin edilir. Örneğin İK yöneticisi
satış miktarını esas alarak çalışan sayısını öngörümlemeye çalışır. Eğer satış ve
personel sayısı arasında önemli bir ilişki varsa satış düzeyi hakkındaki bilgiyle
gerekli personel sayısı kolayca öngörümlenebilir. Geçmiş dönemlerdeki işgören
sayısı ile bir tek değişken (örneğin üretim düzeyi) arasında karşılaştırma yapan
analize basit doğrusal regresyon analizi; birden fazla değişkenle karşılaştırma
yapan analize ise çoklu regresyon analizi denmektedir.
Regresyon analizine göre gelecek dönemlerdeki işgücü ihtiyacı, geçmiş
dönemlerdeki işgören sayısı ile bir başka değişken veya değişkenler arasındaki
ilişkiye bakarak tahmin edilebilir. Yani, geçmiş ilişkilerdeki eğilimi saptayıp aynı
eğilimin gelecektede süreceği varsayılır. Örneğin geçmiş dönemde bir satış
zincirindeki işgörenlerin sayısı ile toplam satış arasında istatistiksel bir karşılaştırma
yaparak; gelecekte satışların % 30 artması durumunda ihtiyacın hangi düzeyde
olabileceği belirlenebilir. Burada sözünü ettiğimiz değişkenler; satışlar, üretim
düzeyi, malzeme kullanımı vs. olabilir.
Bilgisayar destekli İK bilgi sistemine sahip işletmelerde, bilgisayar
programları kullanılmak suretiyle çoklu değişkenlerle karşılaştırma yapılarak
gelecekteki insan kaynakları ihtiyacı daha sağlıklı bir şekilde tahmin edilebilir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
7
İnsan Kaynakları Planlaması
ÖNGÖRÜMLEME DÖNEMLERİ
İnsan kaynakları öngörümlemesi, üç planlama dönemine göre yapılmaktadır.
Bunlar; kısa-dönem, orta-dönem ve uzun-dönemdir. Altı aydan bir yıla kadar olan
bu dönemi kapsayan kısa-dönemli öngörümleme, en yaygın olarak kullanılan
planlama dönemidir. Gelecek hakkında pek az varsayım kısa-dönemli planlar için
gerekli olduğundan, bu planlama düzeyi birçok örgütte kullanılmaktadır. Kısadönemli öngörüler bir örgütün yakın zamandaki işgücü ihtiyaçları hakkında en iyi
tahminleri öngörür. Orta-vadeli ve uzun-vadeli öngörümleme, daha zor bir
işlemdir. Orta-vadeli planlar genellikle 1-5 yıllık bir dönemi kapsarken uzun vadeli
olanlar 5 yıldan fazla bir dönemi kapsar.
İNSAN KAYNAKLARIPLANLAMA SÜRECİ
İnsan kaynakları planlama süreci, dinamik bir çevrede ve işletmenin
planlama süreciyle yakın ilişkili olarak gerçekleşir. Planlama çalışmalarına şirketin
vizyonu, misyonu ve stratejik amaçları ile İKY felsefesi doğrultusunda başlanır.
Kuşkusuz bu aşamada İKP’ye ilişkin özel amaçların da belirlenmesi gerekir. Buna
uygun olarak, İKP süreci, hem uzun dönem, hem de kısa dönem çerçevesinde
düşünülebilir. Bu süreç sonunda ortaya çıkan planlarda zaman zaman değişiklikler
yapılabilir. Ayrıca planlar uzun, orta ve kısa dönemli olmak üzere üç zaman boyutu
için gerçekleştirilebilir. Bir örgütün personel ihtiyacını belirleme, insan kaynakları
planlama çalışmalarının temelini oluşturur. Bu belirlemenin iki temel unsuru işgücü
talebini ve işgücü arzını ortaya çıkarmaktır.
Planlama süreci, işgücü arz ve talebini öngörümleme de dahil olmak üzere
yedi aşamadan oluşmaktadır (Şekil 1). Bu aşamaları aşağıda ayrıntılı bir biçimde ele
alacağız.
İKP, çevrenin çok
dikkatli bir analizine
bağlıdır.
Aşama 1 – Bilgi Toplama Ve Analiz
Herhangi bir planlama sürecine başlarken olduğu gibi insan kaynakları
planlama sürecine başlarken de ilk aşamada gerekli verileri geliştirmek zorunludur.
Ancak bu veriler kullanılarak öngörülmemede bulunulabilir. Bu bağlamda veriler,
İKY amaçlarının ve politikalarının belirlenmesinde olduğu gibi şirket stratejilerini,
amaçlarını, politikalarını ve planlarını belirlemek için de kullanılmaktadır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
8
İnsan Kaynakları Planlaması
Şekil -1İnsan Kaynakları Planlaması Süreci
Analiz çalışmalarında ilk
yapılacak iş, hâlihazırda
ifa edilen işlerin
analizinin yapılmasıdır.
Gerekli bilgiler, geçmişten çıkarılır, hâlihazırdaki durumla ilgili gözlemde
bulunulur ve geleceğe yansıtılır. Geçmişe ait eğilimler, geleceğe yansıtılarak işgücü
arz ve talebi tahmin edilir. Öte yandan stratejik planlamanın bir parçası olarak İK
planlaması, hem dış, hem de iç çevresel faktörlerle ilgili verilerin elde edilmesini de
gerektirir. Daha sonra değerlendirilen çevresel faktörlere ilişkin bilgiler arz ve
talebin öngörümlemesinde ve İK ihtiyaçlarının nasıl ve nereden karşılanacağına
karar verilmesinde kullanılır. Çevreyle ilgili bilgiler, doğru yöntemlerle uygun
kaynaklardan elde edilmelidir.
Bu bağlamda özellikle aşağıda sıralanan faktörlere ilişkin veri ve durum
analizleri önem arz etmektedir (Acar, 2010: 91-92; Kaynak, 1996:59-71):
1. Örgütün misyonu, stratejik amaçları ve politikaları,
2. Ürün talebi, işletmenin veya bölümün üretim-iş hedef ve planları,
3. Örgüt ve iş yapısı,
4. Mevcut işgücü envanteri,
5. İşgörenlerin performans ve yeterlilik düzeyleri,
6. İşgücü devri ve devamsızlık oranları,
7. Üretim teknolojisi,
8. Üretim araçlarının yeterliliği,
9. İşletmenin finansal imkânları,
10. İşgücü piyasasının özellikleri (işgücü arzı, işsizlik vb.)
11. Yasal düzenlemeler ve hükûmet politikaları,
12. Ekonomik, demografik, siyasal çevre koşulları,
13. Rakiplerin hedefleri,
14. Sendikalarla ilişkiler ve düzenlemeler.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
9
İnsan Kaynakları Planlaması
Aynı zamanda tüm insan kaynakları yönetimi uygulamalarının
tasarlanmasında göz önünde bulundurulması gereken bu faktörlerle ilgili veriler ve
yapılacak durum analizi planlamacıların işgücü arz ve talebini tahmin etmede
önemli bilgiler sağlar.
İnsan kaynakları analizine ilk olarak örgütteki mevcut işgücü ile mevcut
işlerin envanteriyle başlanır. Bu konuda bilgisayarlardan yararlanılabilir. Bu sayede
daha etkin bir envanter çalışması ve gerekli analizler yapılır.
İşlerin Analizi: Analiz çalışmaları çerçevesinde ilk yapılacak işlerden birisi,
örgütün insan kaynakları açısından güçlü ve zayıf yönlerinin çıkarılması amacıyla
başlangıç noktası olarak kabul edilen hâlihazırda ifa edilen işlerin analizinin
yapılmasıdır. Mevcut tüm işlerin ayrıntılı bir analizi, iç değerlendirmeyi yapma
konusunda temel oluşturur. Bir planlamacı, böyle bir çalışma sonucunda;
 Şu anda hangi işler mevcuttur?
 Her bir işin diğer işlerle ilişkisi ne şekildedir?
 Her bir işi kaç işgören ifa etmektedir?
 Her bir iş ne kadar önemlidir?
sorularına cevap arar. Böylece planlamacı, mevcut işgücü ve becerileri konusunda
ayrıntılı bir analiz yapabilmesi açısından mevcut işler hakkında bilgi sahibi olur.
Kuşkusuz işletmede daha önce iş analizi çalışması yapılmışsa, o çalışmanın
çıktılarından da güncellemek koşuluyla yararlanılabilir.
İşgücü envanteri,
işletmede hali hazırda
çalışan işgörenlerin
bilgi, beceri, yetenek,
eğitim ile deneyim gibi
kişisel özelliklerini
ortaya koyan bir
çalışmadır.
İşgücü Beceri Envanteri: İşgücü envanteri, işletmede hâlihazırda çalışan
işgörenlerinbilgi, beceri, yetenek, eğitim ile deneyim gibi kişisel özelliklerini ortaya
koyan bir çalışmadır. Bir bakıma işgören profilini ortaya koyan bu çalışma, içsel
işgücü arzını değerlendirmek için kullanılan başka bir yöntemdir. Çünkü etkin bir İK
planlaması yapmak ve bu çerçevede personel ihtiyacını karşılamak, mevcut
çalışanlar hakkında bilgiye sahip olmayı gerektirir (Şimşek ve Öge, 2009: 65).
Bir firmanın işgücü beceri veya insan kaynağı envanteri, ister bilgisayarla,
isterse ilkel bir sistemle yapılmış olsun, hâlihazırda işletmede istihdam edilen
beşerî kaynakları, niteliklerine göre çeşitli yönlerden gösteren bir kaynak
niteliğindedir. Böyle bir envanterin yapılmasıyla, örgütün hangi kademesinde,
hangi ücret düzeyinde ne kadar eleman çalıştığı ve bunların yaşı, cinsiyet, kıdem,
beceri, öğrenim, mevcut ve önceki performansları, deneyimleri, mesleki yetişkinlik
durumlarıyla gizil güçleri hakkında bilgi sağlanır. Özellikle gelecekte boşalacak
kadrolar için iç kaynaklardan yararlanılması durumunda bu bilgi stokuna, eğitim ve
geliştirme ve toplu pazarlık amaçlarıyla başvurulur.
Günümüzde işletmeler, bilgi işlem sistemini kullanmak suretiyle envanter
çalışmalarını önceki dönemlere göre daha kolay ve sağlıklı bir şekilde yapmaktadır.
Şöyle ki eğitim, öğrenim, önceki iş koşulları, ücret, dil yetenekleri, beceriler vb.
nitelikler hakkındaki veriler bilgisayara girdi olarak verilmekte ve niteliklerde bir
değişiklik olduğu zamanda bu bilgiler güncelleştirilmektedir. Sonuçta mevcut
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
10
İnsan Kaynakları Planlaması
personelin ifa edebilecekleri işlerin kapsamlı bir görüntüsü ortaya çıkmakta ve boş
kadroları doldurmak için yapılan araştırmalar hızlı ve kolay bir biçimde
yürütülebilmektedir. Yapılan tek şey, pozisyonun gereklerinin bilgisayara
verilmesidir. Çıktı, işletmede bu ihtiyaçları karşılayan tüm bireylerin bir listesi
olmaktadır.
Planlamacılar, uzun dönem İKP için söz konusu envanteri kullanarak,
hâlihazırda beceriler ile gelecekte gerekli olacak beceriler arasında bir karşılaştırma
yapabilirler. Böyle bir karşılaştırma, planlamacılara tedarik, seçim ve eğitim
ihtiyaçlarına ilişkin bir fikir verir (Sharon, 1988: 49).
Bu analiz ve envanter çalışmaları dışında, örgütsel yapı incelenir, örgütün
gelecekteki üst, orta ve alt kademelerinin olası çapının ne olacağı belirlenir.
Dolayısıyla gelecekte örgütsel yapıda meydana gelecek değişiklikler ve örgütün
kullanacağı teknoloji, üretim sistemleri v.b. konularda bilgiler edinilmeye çalışılır
Aşama 2 - İnsan Kaynakları İhtiyacının Öngörümlemesi
İşgücü talebini
öngörümleme, örgütün
stratejisi ve genel iş ve
ekonomik çevre göz
önünde bulundurulmak
suretiyle gelecekte
firmanın ne kadar
sayıda ve hangi nitelikte
elemana
ihtiyaçduyacağını
belirlemektir.
İşgücü talebi, temelde
firmanın üreteceği mal
ve hizmet miktarına
bağlıdır.
İnsan kaynakları ihtiyacı veya başka bir deyişle işgücü talebi, bir örgütün
veya bölümün belirli bir dönem içerisinde hedefine ulaşabilmesi için gerekli
işgücünü ifade eder. Başka bir deyişle, bir örgütün belirli bir dönemde
kararlaştırdığı faaliyetleri ifa edebilmesi, planladığı mal ve hizmetleri üretebilmesi
için ihtiyaç duyacağı çalışan miktarı, o örgütün işgücü talebini ortaya koyar. Bu
bağlamda işgücü talebini öngörümlemenin ana amacı ise, örgütün stratejisi ve
özellikle dış çevre göz önünde bulundurulmak suretiyle gelecekte firmanın ne
kadar sayıda ve nitelikte elemana ihtiyaç duyacağını belirlemektir.
İşgücü talebini etkileyen en önemli değişkenler, işletmenin gelecekte
üreteceği ürün çeşidi ve miktarı ile satış miktarıdır. Gerçekten bir örgütün üretim
hacminin ve satışlarının artması yeni işgücü ihtiyacını doğurabilir. Öngörümlemede
bulunacak uzmanların örgütün genel politika ve planlarını, üretim veya iş
hedeflerini incelemek suretiyle, gelecekteki üretim ve satış hacminin gerektireceği
insan kaynağını yukarıda belirttiğimiz yöntemlerden birini veya birkaçını kullanarak
saptamaları mümkündür.
İşgücü talebi, temelde firmanın üreteceği mal ve hizmet miktarına bağlıdır.
Ancak bunun yanında, genel ekonomik, sosyal, teknolojik, politik ve yasal
gelişmeler, örgüt stratejileri, teknolojik değişiklikler, finansal plan ve olanaklar, iş
usul ve yöntemleri, verimlilik, terfi, nakil ve ayrılmalar, işgücü bünyesinde oluşacak
nitel ve nicel değişmeler vb. de bir firmanın işgücü talebini etkiler. Bu nedenle
örgütte ve çevresinde meydana gelecek değişiklikler, oluşturulacak yeni işlevler,
üretilecek yeni ürünler vb. esas alınarak hangi nitelikte ve sayıda işgücüne
gelecekte ihtiyaç duyulabileceği öngörümlemelidir. Ancak ihtiyaç duyulan üst
kademe yöneticilerinin sayısı ve niteliklerinin üretim hacmiyle, kullanılan
teknolojiyle yakından ilişkili olamayacağı da planlama yaparken dikkate
alınmalıdır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
11
İnsan Kaynakları Planlaması
İş yükü analizi, tüm
işlerin yerine getirilmesi
için gerekli olan toplam
zamanın, bir çalışanın
işi için o denemde
kullanacağı zamana
bölünmesiyle yapılır.
Burada temel soru; örgütün hedeflerine ulaşması için hangi niteliklere sahip,
ne kadar sayıda işgörene ihtiyaç olduğunun ne şekilde belirlenebileceğidir? İşgücü
talebinin sayısal olarak tahmini genellikle, firmanın üretim, satış vb. miktarı gibi alt
değerler ve belirli tipte bir işgörenin belirli bir zamanda gerçekleştireceği iş miktarı
üzerinden gerçekleştirilir. Her işgörenin belirlenen yer ve zamanda işinin başında
bulunacağı varsayımına göre hesaplanan gerçek insan kaynakları ihtiyacına
devamsızlık nedeniyle ortaya çıkan işgücü açığını kapatmak için gereken “yedek” ve
işgücü devrinin neden olduğu açığı kapatmak için de “ek” işgücü ihtiyacının ilave
edilmesiyle planı yapılan dönemde “olması gereken işgören sayısı” bulunur. Bu
işgörenlerin nitelikleri de iş tanımları ve iş gereklerinden çıkarılır (Acar, 2010: 9495).
Gerçek İşgören İhtiyacı: Gerçek işgücü ihtiyacının belirlenmesi, öncelikle iş
yükü analizini gerektirir. İş yükü analizi ise, tüm işlerin yerine getirilmesi için gerekli
olan toplam zamanın, bir çalışanın işi için o dönemde kullanacağı zamana
bölünmesiyle yapılır. Dolayısıyla gerçek işgören ihtiyacını hesaplamak için bir
dönemde bir işte bütün işlemlerin yapılması için gerekli toplam zamanın o
dönemde bir kişinin, o işi için kullanacağı zaman miktarına bölünmesi gerekecektir.
Bunun için aşağıdaki işlemlerin sırayla gerçekleştirilmesi gerekmektedir;
n
TZ   I i xZ i
i 1
İkinci adımda, hesaplanan zamansal değerden çalışan sayısına geçmek
gerekmektedir. Yani, toplam zaman kişi başına düşen çalışma zamanına
bölünerek gerçek işgören ihtiyacı bulunur;
TZ
KÇZ
Formüllerdeki notasyonlar şu anlamlara gelmektedir;
TZ = İşin bitirilmesinde yinelenecek işlemler için ihtiyaç duyulan toplam
zaman.
KÇZ = Kişi başına düşen çalışma zamanı.
Gİİ = Gerçek işgören ihtiyacı.
İ = İşin sıra sayısı,
Z = İşin yapılması için gerekli olan zaman.
n = Toplam iş sayısı.
Gİİ 
Yukarıdaki işlemler sonucunda belirli bir dönemde her hangi bir iş için kaç
işgörene ihtiyaç duyulacağı hesaplanabilecektir.
Gerçek işgören ihtiyacının hesaplanması aşağıdaki gibi bir örnekle
açıklanabilir:
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
12
İnsan Kaynakları Planlaması
Buzdolabı üreten bir firma plan yapılan dönemde 10.000 buzdolabı üretmeyi
hedeflemektedir. Bir buzdolabının üretimi için standart süre = 45 işgücü/saattir. Bu
dönemde bir işçinin günde 8 saatten 260 gün çalışması planlanmıştır. Bu verilere
göre;
Toplam İş Yükü = Standart Süre x Birim Sayısı = 45 X 10.000 = 450.000
Kişibaşı bir yıllık çalışma süresi: 260 gün X 8 saat = 2080 saat
Gerçek İşgören İhtiyacı = Toplam İşyükü/Bireysel İşyükü = 450.000/2080=
216,3 kişi olarak bulunur.
Yedek işgören ihtiyacı,
işgörenlerindevamsızlık
göstermeleri sonucu
işin aksatılmadan
yürütülmesi için ihtiyaç
duyulacak işgören
sayısı.
Yedek İşgören İhtiyacı: Yedek işgören ihtiyacı, çalışanların hastalık, kaza, izin
vb. nedenlerle işlerine devamsızlıklarında, işin aksatılmadan yürütülmesi için
ihtiyaç duyulacak çalışan sayısını ifade etmektedir. Devamsızlık durumu yedek
insan kaynakları ihtiyacını doğuran temel bir olgudur. Bu olgu iki temel karaktere
sahiptir; birincisi yıllık izinlerin kullanılırlığı açısından beklenilir olmasıdır. İkincisi ise
beklenmedik karakterli olmasıdır. Örneğin hastalık, mazeret izinleri gibi. Bu
bakımdan devamsızlık, programlanmamış bir işte hazır bulunmama olarak
açıklanmaktadır. Devamsızlık nedeniyle bazı işgörenlerin beklenmedik şekilde işte
hazır bulunmaması nedeniyle faaliyetler aksayabilmekte, tekrarlanışındaki sıklık ve
süre açısından sanıldığından yüksek maliyetlere neden olmaktadır.
Devamsızlık olgusunun genellikle beklenmedik bir nitelik göstermesinden
dolayı yedek işgören ihtiyacının sayısal olarak en optimal bir biçimde belirlenmesi
zorunludur.Bunun için öncelikle geçmiş yıllara ait gerçekleşen devamsızlık
olaylarına ait istatistikler ve kayıtlardan da yararlanmak suretiyle gelecekteki
devamsızlık oranının ne olacağı kestirilir. Daha sonra bu oran gerçek işgören sayısı
ile çarpılarak, yedek çalışan ihtiyacı sayısal olarak ortaya konabilir. Bu uygulama
nedeni ile olması gereken işgören sayısı oluşumu; gerçek işgören ihtiyacı + yedek
işgören ihtiyacı şeklinde hesaplanır.
Yedek işgören ihtiyacı matematiksel olarak aşağıdaki gibi hesaplanır;
Yİİ = DO X Gİİ
DO = % Devamsız sayısı / Ortalama işgören sayısı
Devamsızlık oranı kaybedilen işgücü saati üzerinden de oluşturulabilir. Buna
göre;
DO = % Kaybedilen işgücü saati toplamı/Planlanan işgücü saati toplamı
Ortalama işgören sayısı = (Dönem başı işgören sayısı + Dönem sonu
İşgören sayısı) /2
Yİİ = Yedek İşgören İhtiyacı
DO = Devamsızlık Oranı
Gİİ = Gerçek İşgören İhtiyacı
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
13
İnsan Kaynakları Planlaması
Yedek işgören ihtiyacını belirlerken, genellikle son beş yılın devamsızlık
oranları çıkarılır, daha sonra bu oranların ortalaması kullanılır. Buna göre gerçek
işgören ihtiyacındaki örneğimizi sürdürürsek ve son 5 yılın devamsızlık oranlarının
ortalamasını % 3 olarak varsayarsak; yedek işgören ihtiyacı;
Ek işgören ihtiyacı,
işgören devrinden
ortaya çıkmaktadır.
Yİİ = DO X Gİİ = 3 X 216 = 6.48 kişi = 6 kişidir.
Ek (İlave) İşgören İhtiyacı: Bir işletmede işten çıkma ve ayrılmalar
nedeniyle ilave işgören ihtiyacı doğmaktadır. Bu nedenle işgören talebini doğru
olarak öngörümlemek için, İK yöneticisi ne kadar sayıda insanın plan yapılan
dönemde ayrılabileceğini bilmek durumundadır. Bir örgütte emeklilik, ölüm,
hastalık, sakatlık, istifa, küçülme veya diğer nedenlerle işten ayrılmalar veya işten
çıkarmalar işgören devrine neden olmaktadır. Sebebi ne olursa olsun işgören devri,
ek işgören ihtiyacının analizinde üzerinde önemli durulması gereken bir konu
durumundadır. Yine geçmiş yıllarda gerçekleşen işgören devir oranlarından yola
çıkarak gelecekte, plan yapılan dönemdeki işgören devir oranı hesaplanır. Bu oranı
uygulamak suretiyle ek işgören ihtiyacı belirlenir.
Genelde üretimin aksamaması için boşalan pozisyonlardaki yerlerin doldurulması
için kullanılan ek işgören ihtiyacı şu şekilde hesaplanmaktadır;
İşgören Devir Oranı (İDO) = % İşten Ayrılanların Toplamı/Ortalama Çalışan
Sayısı
Eİİ = İDO X Gİİ dir.
Eİİ = Ek işgören ihtiyacı
İDO = İşgören devir oranı
Gİİ = Gerçek işgören ihtiyacı
Ek işgören ihtiyacını belirlemek için de son 5 yılın işgören devir oranlarını
belirleyip ortalamasını almak uygun olacaktır. Daha sonra yukarıdaki formülden
yararlanmak suretiyle yedek işgören ihtiyacı hesap edilebilir. Son 5 yılın işgören
devir oranı ortalamasının % 6 olduğunu varsayarsak;
Eİİ = İDO X Gİİ = 6 X 216 = 12.6 = 13 kişi.
Gerçek, yedek ve ek işgören ihtiyaçlarının toplamı ise plan yapılan dönemde
olması gereken personel sayısını ortaya koyar. Örneklerimize göre;
Olması Gereken Personel Sayısı= 216 + 6 + 13 = 235 kişi olacaktır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
14
Bireysel Etkinlik
İnsan Kaynakları Planlaması
•Çevrenizde bulunan işletmeleri ziyaret edip gelecek yıllarda ne kadar
özürlü işçi istihdam edeceklerini ve bunları hangi işlerde çalıştıracakları
konusunda planlama yapıp yapmadıklarını öğreniniz.
Aşama 3 – İşgücü Arzını Öngörümleme
İçsel işgücü arzı, bir
örgütün plan yapılan
dönemde nitelik ve
nicelik açısından sahip
olacağı işgören
miktarıdır.
İnsan kaynakları planlaması yaparken sadece işgücü talebini öngörümlemek,
yani ne kadar sayıda ve nitelikte işgörene ihtiyaç olacağını belirlemek yeterli
değildir. İnsan kaynakları ihtiyacını karşılayacak işgücü arzını da belirlemek gerekir.
Yönetim, içsel ve dışsal faktörlerin analizi esasına dayanarak işgücü arzını
öngörümleyebilir. Planlamacıların, hem içsel, hem de dışsal arz kaynaklarını esas
almaları ve toplam işgören sayısı ile onların özel niteliklerini belirlemeleri
zorunludur.
Bir firmanın işgücü arzını öngörümlemede de daha önce açıkladığımız
istatistiksel ve yargısal yöntemler kullanılır. Bu yöntemleri kullanarak içsel ve dışsal
işgücü arzını kestirmek mümkündür.
İçsel işgücü arzı
İçsel işgücü arzını öngörümlemede, mevcut işgücü envanterinden yola
çıkarak gelecek dönemde işletmenin sahip olması gereken personel sayısı
belirginleştirilir. Öncelikle bu noktada içsel faktörlerle ilgili yapılan çalışmalar
incelenir. Mevcut işgücü, meslek, nitelik, yaş, cinsiyet, potansiyelleri vb. özellikler
açısından analiz edilir. Öte yandan teknolojinin değişmesi, yeni üretim
yöntemlerinin eskilerinin yerine konulması veya yeni ürünlerin üretilmesi söz
konusu olduğunda; ortaya çıkacak işgücü ihtiyacını karşılamak üzere mevcut
işgörenlerin yeniden eğitilebilme ya da bunu terfi, nakil gibi yollarla karşılayıp
karşılayamama durumu araştırılır.
Markov analizi, içsel iş
adaylarının
mevcudiyetini ve
işgörenlerin
hareketlerin
iöngörülmemek için
kullanılan matematiksel
bir tekniktir.
Yapılan bu çalışmalar sonucu elde edilen veriler kullanılarak işgücü arzı
tahmin edilmeye çalışılır. Bunun için iki teknik kullanılmaktadır. Bunlar, Markov
Analizi ve Örgütsel Yedeklemedir.
Markov Analizi (Zincirleri): Markov analizi, örgüt içi işgücü arzının düzeyini
öngörümlemek için kullanılan matematiksel bir tekniktir. Bilindiği gibi iş
örgütlerinde her dönem işe yeni başlayanlar, bir işten başka bir işe, bir bölümden
başka bir bölüme veya örgüt dışına işgören hareketi olabilmektedir. İşte Markov
Analizi, bu türdeki işgören hareketlerinin analiz edilmesini sağlamaktadır. Bu
sayede bölümler temelinde bir insan kaynakları planlamasının yapılması
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
15
İnsan Kaynakları Planlaması
kolaylaşmaktadır. Bu bağlamda, bir işgörenin bir işten başka bir işe, bir bölümden
başka bir bölüme veya örgüt dışına hareket etme olasılığını göstermek için bir
matriks geliştirilir. Bu yöntemdeki temel varsayım, çeşitli iş sınıfları arasındaki
personelin hareketinin veya ayrılma olasılığının geçmiş dönemlerdeki hareketlerle
ilgili veriler kullanılarak tahmin edilebilmesidir. Ancak iş tasarımındaki değişiklikler
veya işgörenlerin hareketlerindeki herhangi beklenmeyen istikrarsızlık, bu yöntemin
yararını azaltır (Stone, 2005: 56). Ayrıca sayısal teknikler özel uzmanlar
gerektirdiğinden ve Markov Analizi herhangi bir iş sınıfında en az 50 çalışanın
olması koşulundan dolayı, kullanımı çok büyük örgütlerle sınırlıdır (Ivancevic, 2001:
136-137).
Tartışma
Örgütsel yedekleme,
üst yönetim
pozisyonları için
adayları belirleme ve
hazırlama çalışmasıdır.
Örgütsel Yedekleme Planı: Örgütsel yedekleme planlaması, yönetim
pozisyonları için adayları belirleme ve hazırlama çalışmasıdır. Başka bir deyişle
örgütsel yedekleme, gelecekte boşalacak önemli profesyonel veya yönetsel
pozisyonları doldurmak için yüksek potansiyele sahip işgörenlerin üst pozisyona
geçiş sıralamasını yapmaya ve hazırlamaya odaklanan sistematik, uzun dönem
kariyer geliştirme faaliyetidir. Böylece örgüt, yönetsel pozisyonlarda gelecekte
stratejik amaçlarını gerçekleştirme şansını artırmış olur (Stone, 2005: 56).
Üst düzey yöneticiler ve insan kaynakları yetkilileri, birlikte çalışarak örgütsel
yedekleme planı yaparlar. Bunu yapabilmek için örgütün kariyer haritasının
çıkarılmış olması, her pozisyonun iş profilinin oluşturulmuş olması ve sıralamada
kullanılacak olan kriterlerin saptanmış olması gerekmektedir. Örgütsel yedekleme
planlaması sürecinde bu amaçla hazırlanmış Şekil 2’de örneğine yer verdiğimiz
aday profili ile terfi şemalarından yararlanılarak içsel işgücü arzı öngörümlenir.
Sonuçta işletmedeki herhangi bir pozisyon boşaldığında bu pozisyona kimin veya
kimlerin gelebileceğini görsel olarak ortaya konulmuş olur. Böylece şema
yardımıyla daha üst görevlere ilerleyebilme potansiyeline sahip çalışanlar da
şematik olarak bir şekilde gösterilmektedir. Şekil 3’de gösterilen bu örgütsel
yedekleme şemasında iç arzın sayısal değerlemesi de yapılmaktadır. Kuşkusuz daha
üst görevlere yükselmek isteyen yöneticiler de şemada da yer aldığı gibi örneğin
performans, yaş ve deneyim kriterleri açısından bir eksiklik varsa, bu durum tespit
edilmekte ve terfi etmek isteyenlerin eksikliklerini gidermek için eğitim ve
geliştirme faaliyetlerine ağırlık verilmekte ve gerekli önlemler alınmaktadır (Özgen
ve Yalçın, 2010: 86).
•Yöneticilerin gelecekte kendi pozisyonlarını dolduracak yönetici
adaylarını bu pozisyonlar için hazırlamaları ne kadar uygundur? Kendi
konumlarını tehlikeye sokmaz mı? Tartışınız.
•Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “tartışma
forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
16
İnsan Kaynakları Planlaması
Örgütsel yedekleme planı, yer verdiğimiz tanımdan da anlaşılacağı gibi
proaktif, uzun dönemli ve geliştirmeye yöneliktir. Bu planlama, örgütün gelecekte
büyümesine katkıda bulunacak liderlik pozisyonları için bir aday havuzunun
oluşturulmasıyla ilgilidir (Şekil 3).Yani, herhangi bir pozisyon boşalmadan önce o
pozisyona terfi ettirilebilecek olası adaylar eğitilip geliştirilerek hazırlama yoluna
gidilmektedir. Dolayısıyla bir pozisyon boşaldığı zaman bu havuzda bulunan adaylar
arasından seçim yapılır ve boşalan pozisyona atanır. Seçilip atanan kişinin
pozisyonuna da bu pozisyon için önceden hazırlanmış yönetici adayları getirilir ve
bu zincirleme olarak devam ettirilir. Böylece örgütsel yedekleme, genel yetenekleri
geliştirmek ve potansiyel lider adaylarında esneklik yaratmak amacıyla öngörücü
bir yaklaşım ortaya koyar.
Şekil -2 Örgütsel Yedekleme İşgören Profili Örneği
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
17
İnsan Kaynakları Planlaması
Bu tür bir planlama çalışmasıyla, içsel emek arzı ortaya konmuş olur. Bu
çalışma içerisinde, boşalacak veya değişen koşullar doğrultusunda ilk defa
oluşturulacak pozisyonlara işgörenlerin hâlihazırdaki pozisyonlarından veya
işlerinden terfiler, nakiller, ayrılmalar vs. nedenlerle hareket etme durumları ve
olasılıkları göz önüne alınır. İşte bu konuda yapılan çalışmalar ve dolayısıyla
planlama, şirketin gelecekteki işgücü arzını ortaya koyar.
Pazarlama Yöneticisi
Y D P
! Ö.Özok 49 21 1
Satış Yöneticisi
Uluslararası
Y D P
*M.Spark 46 15 3
Satış Müdürü
Güney Amerika
Y D P
*B.Dell 41 13 2
Satış Temsilcileri
Y D P
!H.Şen 33 7 3
!J.Simon 31 6 2
!L.Mou 54 9 1

#
!
İçsel işgücü arzı, talebi
karşılama olasılığı söz
konusu değilse, o
zaman dış işgücü
arzının tahminine
ihtiyaç duyulur.
Satış Yöneticisi
Türkiye
Y D P
! S.Yenice 55 19 3
Satış Müdürü
Asya
Y D P
!J.Cree 52 15 1
Satış Temsilcileri
Y D P
!Y,Cem 32 5 1
!M.Ray 45 14 3
*I.Baker 43 15 3
!J.Jones 29 3 1
Satış Müdürü
Trakya Bölgesi
Y D P
*B.Yavaş 56 17 3
Satış Temsilcileri
Y D P
#Y,Can 43 7 3
!S.Bora 48 15 2
*H.Tatlı 45 10 2
*İ.Taşçı 38 14 1
Satış Müdürü
Anadolu Bölgesi
Y D P
#S.Varol 45 16 2
Satış Temsilcileri
Y D P
*Z. Şen 41 13 3
!T.Saran 45 15 2
!M.Ak
39 13 3
!O.Kara 47 15 1
*R.Genç 32 3 1
Şekil -3 Örgütsel Yedekleme
Şeması
:Şimdi terfi için hazır
Y:Yaş
: Daha fazla deneyime ve eğitime
D: İşletmede deneyimi (yıl)
İhtiyaç duyuyor.
P: Performans düzeyi
: Belirsiz potansiyel
1: Üstün 2: Kabul edilebilir
3: İyileştirmeye ihtiyaç var.
(Kaynak: Aktaran Stone, 2005: 57 – Asia Pacific Management Co. Ltd. 2004)
Belirtiğimiz gibi içsel işgücü arzı tahminleri, geriye doğru örneğin 5 yıl içinde
firmada mevcut işgücünde görülen eğilimlere ve hareketlere dayandırılmış gelecek
içsel işgücü arzını tahmin etmeyi içerir. İnsan kaynakları planlamacıları, bazen
işgören devri olarak da isimlendirilen örgütten ayrılan işgören davranışıyla; fakat
aynı zamanda yine yukarıda belirttiğimiz gibi içsel işgören hareketleriyle de
ilgilenirler. Geçmişte söz konusu olan eğilimler, geleceğe yansıtılır. Bu, istatistiksel
yöntemlerin çok ileridüzeyde kullanıldığı işgücü planlaması alanıdır. Diğer yandan
içsel işgücü arzının öngörümlemesine esasen istatistiksel bir işlem olarak bakılır.
Bununla birlikte, bunun davranışsal boyutları konusuna karşı bir ilgi de söz
konusudur. Örneğin, işgören devrinin sebeplerinin düşünülmesi gibi.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
18
İnsan Kaynakları Planlaması
Dışsal işgücü arzı
Arz ve talebi
dengeleme, işgücü
arzının talebi
karşılayamayacak veya
içsel işgücü arzının
talepten fazla olduğu
durumlarda çeşitli
önlemler alınır.
Eğer içsel işgücü arzının herhangi bir mesleki alandaki işgücü talebini
karşılaması olası değilse, o zaman dışsal işgücü arzının öngörümlemesine gerek
duyulur. Özellikle yeni bir fabrika veya büro açıldığında da dışsal işgücü arzı
konusu, özellikle önem gösterir. Dışsal faktörler, aynı zamanda, mevcut işgörenlerin
işletmeden ayrılmalarına etki edebilir. Örneğin yakın çevrede yüksek ücretli benzer
iş olanağı sunan başka bir firma, faaliyete başlarsa, işgörenlerin örgütlerinden
ayrılmaları söz konusu olabilir.
Dışsal çevre işgücü arzı öngörümlenirken; aşağıda sıralanan faktörlerin
durumu incelenerek firmanın işgücü talebinin karşılanıp karşılanmayacağı
belirlenir.
 Nüfus ile ilgili trendler,
 İşletmenin ilişkide bulunduğu emek piyasasına doğru işçi göçü ve bu
piyasadan dışarıya doğru işçi göçü,
 İşgücüne katılan veya ayrılan bireyler,
 İşgücü yapısındaki değişiklikler,
 Gelecek birkaç yıl için ekonomik tahminler,
 Teknolojjk gelişmeler ve değişiklikler,
 Rakip işverenlerin eylemleri,
 Yasal düzenlemeler ve baskılar,
 Öğrenim, emeklilik vs. konularındaki hükûmet politikaları,
 Çalışma koşullarıyla ilgili ulusal ve uluslararası sözleşmeler,
 Şimdi istihdam edilmeyen kesimlerin istihdam edilme olasılığı,
 Verimlilikte veya çalışma uygulamalarındaki değişiklikler,
 Yerel konut ve ulaşım durumu,
 Öğretim kurumlarından mezun olacak bireylerin sayısı.
İnsan kaynakları planlamasının ilk aşamasında iç ve dış çevresel faktörlerin
analizi yapılır. İkinci aşamada ise işgücü arz ve talebi öngörümlenir. Üçüncü
aşamada ise arz ve talep karşılaştırılır. Nitekim talep ve arz öngörüleri,
karşılaştırılmayı ve bunların nasıl dengeye getirileceği konusunda kararlar
alınmasını gerektirir. Bu karşılaştırma farklı İKP faaliyetleri –birbirinden bağımsız
olmaları nedeniyle- arasında sürekli bir geribildirim sürecidir. Bu süreç içerisinde
yapılan karşılaştırmalar sonucunda öngörülen işgücü arzı ile talebi arasında fark
belirlendiği takdirde, nedenlerinin araştırılıp gerekli kararların alınması yoluna
gidilir.
Aşama 4 – Öngörümlenen Arz Ve Talebi Dengeleme
İşgücü arz ve talebinin öngörümlemesinden sonra, ikisi arasında
karşılaştırma yapılır. Bu karşılaştırmada tahmin edilen arzın, plan yapılan döneme
ait işgücü ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumda olup olmadığı belirlenir. İşgücü
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
19
İnsan Kaynakları Planlaması
arzının talebi karşılamayacağı, yani işgücü arzının talepten az olduğu durumlarla,
özellikle içsel işgücü arzının talepten fazla olduğu durumlarda bazı önlemler
alınarak dengeleme yoluna gidilir. Her iki durumla ilgili alınabilecek önlemler
aşağıda belirtilmiştir.
İşgücü arz ve talebini
dengeleyip planlama
çalışmasını sona
erdirmeden önce bütçe
olanaklarını
değerlendirmek gerekir.
Öngörümlenen İşgücü Arz Eksikliği: Öngörümleme çalışmaları sonucunda,
içsel işgücü arzının yetersiz kalması yanında, dışsal işgücü arzının da talebi
karşılamayacağı anlaşılırsa çeşitli önlemler alınmaya çalışılır. Bu önlemleri şu
şekilde sıralayabiliriz:
 Öncelikle yeni personel tedarik yaklaşımları kullanılır. Örgüt, geçmişte
olduğundan veya analizi yapılan işgücü piyasalarından farklı piyasalara başvurma
yoluna gidebilir.
 Bu bağlamda örgüt, internet yoluyla tedarik gibi yeni yöntemleri
kullanabilir veya farklı türde adaylar araştırabilir. Ayrıca firma, özendirici ücretler
veya çeşitli şekillerde ödül programları sunmak suretiyle işgören adaylarını
kendisine çekebilir.
 Örgüt, örneğin dört-günlük çalışma haftası, esnek çalışma saatleri, bilgi ve
iletişim teknoloji araçları sayesinde yer ve zaman kavramlarından bağımsız çalışma
(teleworking), kısmi süreli (part-time) istihdam, çocuk bakım merkezleri gibi
cezbedici önlemlerle işgücü arzını artırabilir.
 İşgücü piyasasındaki istihdam edilmeleri için gerekli niteliklere sahip
olmayan bireyleri firmadaki pozisyonlara hazırlamak maksadıyla özel eğitim
programları gerçekleştirilebilir.
 Bu önlemlere karşın yeterli sayıda ve nitelikte işgücü arzı geliştirilemediği
takdirde, talep tahminlerinin değiştirilmesi yoluna gidilebilir. Bu çerçevede, örgüt
amaçlarını gerçekleştirmek için farklı tipte işgücü istihdam etmek veya istihdam
standartlarını düşürmek maksadıyla talep öngörümlemeleri değiştirilebilir. Örneğin
daha az sayıda üstün niteliğe sahip personeli istihdam etme veya yetersiz beceriye
sahip personeli hemen eğitme yoluna giderek çalıştırma gibi.
Bu önlemler de yetersiz kalırsa, arz eksikliği işletme amaçlarının
gerçekleştirilmesini önleyeceğinden onları değiştirme yoluna gitmekten başka bir
çözüm yoktur.
İçsel İşgücü Arz Fazlalığı: Bazı alanlarda veya birimlerde içsel işgören arzı,
talepten fazla olabilir. Böyle bir durumda öncelikle;
 Çeşitli zaman aralıkları boyunca fazla işgücünün maliyeti hesaplanır ve göz
önünde bulundurulur.
 Personeli elden çıkarmanın maliyeti ve yöntemleri düşünülür.
 İşgücünün kullanımında değişiklikler düşünülür; yeniden eğitmenin,
yeniden yerleştirmenin vs. nin maliyetleri ve uygulanabilirliği ortaya konur.
 İşletme amaçlarının değiştirilmesinin mümkün olup olmadığı düşünülür.
İşletme değişikliğe gidebilir mi veya yeni pazarlara girebilir mi?
Bu analizlerin ışığı altında çeşitli önlemler alınabilir. Bunlar:
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
20
İnsan Kaynakları Planlaması
Tartışma
 Haftalık çalışma saatleri azaltılabilir. Sürekli 40 saatlik hafta yerine, örneğin
her bir işgörenin çalışma süresi günde 1 saat azaltılabilir.
 Bazı mevcut çalışanların erken emekliliğe sevki de işgücü fazlalığını
gidermenin yollarından birisidir. İlgili sosyal güvenlik kuruluşunun öngördüğü
koşulları yerine getiren çalışanlar emekli olmaya teşvik edilebilir.
 Arz fazlalığını gidermek için başvurulacak son bir çözüm yolu da işgücünün
bir kısmını işten çıkarmaktır. İşten çıkarmada ortaya çıkan sonun, hangi
işgörenlerin işten çıkarılacağıdır. Eğer işletme sendikalı ise, yetkili sendika ile
yapılan toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre çıkarma işlemi gerçekleştirilir.
Tüm geribildirim ve arz ve talep arasında dengeyi sağlama süreci, yönetimin
hangi seçeneklerin ele alınacağı hususunda kararlar almasını gerektirir. Firmanın
gelecekteki faaliyetlerini aksaksız yürütebilmesi için arz ve talep arasında dengeyi
sağlayacak nihai planı ortaya çıkarması zorunludur.
•İhtiyacın üzerinde işgören söz konusu olduğunda, ihtiyaç fazlası
çalışanları işten çıkarmak en iyi çözüm müdür? Cevabınız hayır ise
önerileriniz ne olabilir?
•Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “tartışma
forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz
Aşama 5 – Bütçeye Uyarlama
Örgütün işgücü arz ve talebini dengeleyip planlama çalışmasını sona
erdirmeden önce bütçe olanaklarını değerlendirmek gerekir. İşletmelerde atılacak
her adımda bütçe sınırlamaları ile karşı karşıya gelinir. Dolayısıyla yapılacak insan
kaynakları planlaması da bütçe olanaklarıyla sınırlıdır. İKP sürecinin 3. Aşamasında
işgücü talebinin, 4. Aşamasında işgücü arzının öngörümleneceği ve 5. Aşamada ise
arz ve talebin dengeleneceği belirtilmişti. Ancak bu ihtiyacın doğuracağı maliyet,
işletmenin işgücü harcamaları için bütçeden ayıracağı payın üzerinde ise sayıyı
düşürmek veya öngörülen nitelikteki işgörenler yerine daha az nitelikli olanların
istihdam edilmesine karar verilerek talep durumu bütçeye uyarlanır.
Aşama 6 – Üst Yönetimin Onayı, Nihai İK Planı Ve Uygulama
Plan tamamlanıp
onaylandıktan sonra,
tüm birim
yöneticilerine ve
sendikalara veya işçi
temsilcilerine
iletilmelidir.
Yukarıda belirttiğimiz çalışmaları ve faktörleri inceledikten sonra, ayrıntılı
bir insan kaynakları planı yapılabilir. Böyle bir plan sayesinde;
1. Gelecekte ortaya çıkacak, ortadan kalkacak veya değişecek işler,
2. Hangi dereceye kadar örgütsel yedeklemenin veya yeniden eğitimin
mümkün olacağı,
3. Yönetim kademelerindeki zorunlu değişiklikler,
4. Eğitim ihtiyaçları,
5. Tedarik ve emeklilik programları ortaya çıkarılabilir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
21
İnsan Kaynakları Planlaması
Plan tamamlanıp üst yönetim tarafından onaylandıktan sonra, tüm birim
yöneticilerine ve sendikalara veya işçi temsilcilerine iletilir. Daha sonra uygulamaya
geçilir.
Aşama 7 – Kontrol Ve Değerlendirme
İKP’de kontrol ve
değerlendirme,
insanları etkili bir
şekilde yönetmek için
önem arz eden bir
eylemdir.
İnsan kaynakları planlarının ve programlarının kontrolü ve
değerlendirilmesi insanları etkili bir şekilde yönetmek için önem arz eden bir
eylemdir. Bu alanda gösterilen çabalar, insan kaynaklarının değerini ortaya çıkarma
amacına yöneliktir. Bu çabalar, insanların bir örgütün sahip olduğu en önemli
sermaye olduğunu kabul etmektedir. Kontrol ve değerlendirmenin yapılabilmesi
için gerekli veriler hızlı ve sık bir şekilde elde edilmelidir.
Planlamayı değerlendirmenin ölçüm kriterleri şunlar olabilir:
1. Oluşturulmuş kadro ihtiyacı ile fiili durum,
2. Oluşturulmuş amaçlara karşı verimlilik düzeyi,
3. Arzu edilen oranlara karşı fiili personel akışı,
4. Beklenen çıktılara (iyileştirilmiş başvuru akışı, azaltılmış işgören devir
oranları, iyileştirilmiş tedarik ve yerleştirme rasyoları) karşı program
sonuçları,
5. Bütçelere karşı işgücü ve program maliyetleri.
Bu kriterlere göre yapılan değerlendirmeler sonucunda programdan
sapmalar söz konusu ise, sapmaların nedenleri araştırılır. Örneğin en mükemmel
tedarik çabalarına karşın, çok az sayıda başvuru olmuşsa bunun sebebi araştırılır.
Hata programdan kaynaklanmaktaysa, gerekli değişiklikler yapılır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
22
Özet
İnsan Kaynakları Planlaması
•Planlama herhangi
bir başarılı örgüt için yaşamsal bir
fonksiyondur. Aynı şekilde insan kaynakları planlaması da hem
İKY açısından, hem de örgütün stratejisi açısından önemli bir role
sahiptir. İKP, bir bütün olarak firmanın amaçlarını, stratejik
planlarını ve bunlar doğrultusunda oluşturulmuş plan ve
programlarını gerçekleştirmek için gelecekte ne kadar sayıda ve
nitelikte işgörene gerek duyulacağını tahmin etmeye ve bu
talebin muhtemelen hangi dereceye kadar karşılanabileceğine
yönelik bir girişim olarak tanımlanabilir.
•İKP'nin başlangıç noktası işletmenin stratejik amaçları ve
hedefleridir.
Daha sonra çevresel faktörlerin analizi
gerçekleştirilerek, bu faktörlerle ilgili gerekli veriler toplanır.
•İç ve dış çevresel faktörlerdeki değişiklikler konusunda gerekli
veriler elde edildikten sonra da planlama süreci gerçekleştirilir.
Bu süreç 7 aşamadan oluşmaktadır. Bu çerçevede işgücü arz ve
talebi öngörümlenmesi yapılır. Öngörümlenme de çeşitli
teknikler ve planlar kullanılmaktadır.
•Arz ve talep kestirmeleri sonucunda talebe göre arz fazlalığı veya
kıtlığı söz konusu olduğunda çeşitli önlemler alınır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
23
Ödev
İnsan Kaynakları Planlaması
•Yakın çevrenizde (üretim planlaması yapan) bir imalat işletmesine
gidiniz; önce son 10 yıla ait üretim miktarları ile işçi sayısını ve gelecek
yıl ne kadar sayıda üretim yapacağını öğreniniz; daha sonra regresyon
analiziyle gelecek yılın işgücü ihtiyacını hesaplayınız.
•Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “ödev”
bölümüne yükleyebilirsiniz.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
24
İnsan Kaynakları Planlaması
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Değerlendirme
sorularını sistemde ilgili
ünite başlığı altında yer
alan “bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli
olarak
cevaplayabilirsiniz.
Aşağıdaki faktörlerden hangisi, İKY’yi etkileyen iç çevre faktörlerinden biri
değildir?
a)
b)
c)
d)
e)
2.
Bir işletmenin insan kaynakları planlarının etkili olabilmesi için
aşağıdakilerden hangisine uygun olarak hazırlanması gerekir?
a)
b)
c)
d)
e)
3.
İnsan kaynakları arzı
İşgücü talebi
İnsan kaynakları planlaması
İş tanımı
Personel tedariki ve seçimi
Herhangi bir plan döneminde işletmenin elinde bulunan personeli
tanımlamak için aşağıdakilerden hangisi kullanılır?
a)
b)
c)
d)
e)
5.
Sadece finansal planlarına
Sadece kısa vadeli planlarına
Sadece işgücü piyasasındaki eğilimlerine
Uzun dönemli ve faaliyet planlarına
Rakiplerin insan kaynakları planlarına
Aşağıdakilerden hangisi bir işletmenin mevcut ve gelecekte arzuladığı
duruma uygun insan kaynağının belirlenmesini sağlar?
a)
b)
c)
d)
e)
4.
Örgüt kültürü
İşgörenler
Örgüt yapısı
Politikalar
İşgücü piyasası
İş gerekleri
İç insan kaynakları arzı
İş tanımı
İşgücü talebi
İnsan kaynakları planlaması
İnsan kaynakları planlamasının temel amacı aşağıdakilerden hangisinin
belirlenmesine yöneliktir?
a) Emek arzının belirlenmesi
b) Gelecekteki işgören sayısının belirlenmesi
c) İşgören ihtiyacının belirlenmesi
d) Mevcut personelin belirlenmesi
e) Gelecekte ihtiyaç duyulacak personelin nitelik ve nicelik yönünden
belirlenmesi
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
25
İnsan Kaynakları Planlaması
6.
Aşağıdakilerden hangisi, işgücü talebinin belirlenmesinde yardımcı olan
araçlar arasında yer almaz?
a)
b)
c)
d)
e)
7.
İş dizaynı
İş analizi
Devamsızlık oranı
Ek işgücü ihtiyacı
İşgören devir oranı
Bir dönemde bir iş için bütün işlemlerin yapılmasında gerekli toplam
zamanın, o dönemde bir kişinin o iş için kullanacağı zaman miktarına
bölünmesiyle elde edilen sonuç aşağıdakilerden hangisini ifade eder?
a) Devamsızlık oranı
b)Yedek işgücü ihtiyacı
c) İşgücü devir oranı
d) Ek insan kaynağı ihtiyacı
e) Gerçek işgören ihtiyacı
8.
Aşağıdaki insan kaynakları ihtiyaç tahmin yöntemlerinden hangisi
geleceğin tahmininde insanın kişisel düşüncelerinden yararlanır?
a)
b)
c)
d)
e)
9.
Üst yönetim pozisyonları için adayları belirleme ve hazırlama çalışması,
aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilmediktedir?
a)
b)
c)
d)
e)
10.
Çoklu regresyon
Sezgisel ve yargısal yöntemler
Doğrusal programlama
Matematiksel yöntemler
Basit matematiksel yöntemler
Örgütsel yedekleme planı
Markov analizi
Yeniden yerleştirme şemaları
İşgören geliştirme programları
Kariyer geliştirme planları
Aşağıdakilerden hangisi insan kaynakların tahmin sürecinde kullanılan
yöntemlerden biri değildir?
a)
b)
c)
d)
e)
Uzmanların tahmini
Nominal grup tekniği
Delphi tekniği
Trend projeksiyon tahmini
Gruplama tekniği
Cevap Anahtarı
1.E,2.D,3.C,4.B,5.E,6.A,7.E,8.B,9.A,10.E
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
26
İnsan Kaynakları Planlaması
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Acar, A. A. (2010). İnsan Kaynakları Yönetimi, Kitap Bölümü 6. Baskı İstanbul.
Bingöl, D. (2010). İnsan Kaynakları Yönetimi. 7. Baskı, İstanbul, Beta(İlgi bölümün
yazımında esas olarak bu kaynaktan yararlanılmıştır).
Bowin, R. B.,Harvey, D (2000): Human Resource Management – An
ExperientalApproach, N. J. 2nd Ed., PtenticeHall.
Budak, G. (2008). Yetkinliğe Dayalı İnsan Kaynakları Yönetimi. İzmir, Barış Yayınları.
Geylan, R. (1994).Personel Yönetimi. Eskişehir.
Greer, C.R., Armstrong, D.M. (1980): “Human Resource Forecastingand Planning” A
State-of-the Art Investigation, Human Resources Planning. 3.
Hitt, M. A., Black, J. S., Porter, L. W. (2005):Management. PrenticeHall.
Ivancevich, J. M. (2001). Human Resource Management. 8th Edt., Boston,
McGraw-Hill.
Kaynak, T. (1996): İnsan Kaynakları Planlaması, Gözden Geçirilmiş ve Yenilenmiş 2.
Baskı, İstanbul, Alfa Basım yayım Dağıtım.
Özgen, H., Yalçın, A. (2010). İnsan Kaynakları Yönetimi – Stratejik Bir Yaklaşım.
Adana, Nobel Yayınevi
Patten, T. H. (1971). Manpower Planning andthe Development of Human
Resource. N. J., John WileyandSons.
Schuler, R. S. (1995). Managing Human Resources. 5th Edt., MN.
Sharon, A. (June 1988). “Skills Bank TracksTalent, Not, Training.” PersonnelJournal.
Şimşek, M. Ş., Öge, H. S. (2009). Stratejik ve Uluslar arası Boyutları İle İnsan
Kaynakları Yönetimi. 2. Baskı, Ankara, Gazi Kitabevi.
Stainer, g. (1971). Manpower Planning. London, Heinemann.
Stone, R. J. (2005). Human Resource Management. 5th.,Sidney, John Wiley
Publishing.
Torrington, D.,Hall, L. (1987). Personnel Management, A New Approach. London,
PrenticeHall International
BAŞVURULACAK DİĞER KAYNAKLAR
Tortop, Nuri, Aykaç, Burhan, Yayman, Özer, M.Akif (2010). İnsan Kaynakları
Yönetimi. 4. Baskı,Ankara, Nobel Yayın.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
27
İÇİNDEKİLER
İNSAN KAYNAKLARI
TEMİN VE SEÇİMİ
• İnsan Kaynakları Temin ve Seçiminin
Önemi
• Aday Bulma ve Sağlama
• Aday Bulmayı Etkileyen Faktörler
• İşgören Temin Kaynakları ve Yolları
• İşgören Temin Faaliyetlerinin
Değerlendirilmesi
• İşgören Seçim Süreci
• İşten Çıkarma
İNSAN KAYNAKLARI
YÖNETİMİ
HEDEFLER
Prof. Dr. A. Asuman
Akdoğan
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• İşgören temin ve seçiminin önemini
anlayabilecek
• Aday araştırma ve bulma sürecini
açıklayabilecek ve aday bulma ile
sağlamayı etkileyen faktörleri
sıralayabilecek
• İşgören temin kaynak ve yolları
arasında karşılaştırmalar yapabilecek
• İşgören temini için yapılan faaliyetleri
değerlendirebilecek
• İşgören seçim sürecini öğrenebilecek
• İşten çıkarmanın önemini izah
edebileceksiniz.
ÜNİTE
4
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
GİRİŞ
Bir işletmede iş analizi ve insan kaynakları planlama ile başlayan İKY
sürecinde, işletmenin stratejilerinin uygulanması ve başarısında temel rol oynadığı
kabul edilen insanın (Pfeffer, 1998: 1) işletme için çalışır hâle getirilmesi, işgören
bulma ve seçim aşaması ile gerçekleştirilmektedir. İşletmenin gerek planlama
çalışmalarıyla, gerekse de uygulama neticesinde ortaya çıkan işgücü ihtiyacının en
doğru şekilde temin edilmesi, bir işletmenin etkili, verimli çalışması ve amaçlarına
ulaşabilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. İşletmede İKY’nin
sorumluluğunda yürütülen bir tedarik faaliyeti olan temin sürecinde, yeterli sayıda
ve istenilen kalitede adaya ulaşma, başvurularını sağlama, bu adaylar arasından
“uygun işe uygun eleman” seçme ve işe yerleştirmenin yapılması gerekmektedir
İşletmenin sürdürülebiliriliği açısından önemli olan bu fonksiyon, aynı
zamanda konunun “insan”la ilgili olması ve “%100 doğru insanı seçme”nin hemen
hemen mümkün olmaması nedeniyle İKY’nin en zor ve sorunlu alanlarından
birisidir. “Doğru” elemanın seçilememesinin ise işletme ve çalışan açısından birçok
olumsuz sonucu söz konusu olmaktadır. Bu noktada işe alma kadar gündemde
olmayan fakat sonuçları bakımından önemli bir diğer kavram, işten çıkarma
gündeme gelmektedir.
Bu bölümde, öncelikle İK temin ve seçiminin önemi üzerinde durulacak,
sonra aday ve işgören bulma ve sağlamayı etkileyen faktörler, işgören temin kaynakları ve
yöntemleri ile işgören temin faaliyetlerinin değerlendirilmesi hakkında bilgi verilecektir.
Ayrıca, işgören seçim süreci incelenecektir. Son olarak da işten çıkarma kavramı üzerinde
durulacaktır.
İNSAN KAYNAKLARI TEMİN VE SEÇİMİNİN ÖNEMİ
İşletmenin İKY sürecinden beklediği sonuçlara ulaşabilmesi, bir başka
ifadeyle örgütün yüksek performansla faaliyette bulunabilmesi ve başarılı
olabilmesi, büyük ölçüde istediği özelliklerdeki “insan gücünü” istihdam edebilmesi
ile mümkün olacaktır. Bunun sağlanabilmesi için ilk aşama, aranılan özelliklerdeki
çalışanların araştırılması ve işletmeye başvurusunun sağlanmasıdır.
İşletmenin İKY
sürecinden beklediği
sonuçlara ulaşabilmesi
büyük ölçüde, istediği
özelliklerdeki “insan
gücünü”çalıştırması ile
mümkün olacaktır.
Aday bulma bir “arama” faaliyetidir ve bu safhada işletmenin amaçlarına
uygun, en geniş “aday havuzu” oluşturulması, daha sonra “doğru seçim”
yapılabilmesi bakımından önemlidir. Bu safhanın başarısı, işletmenin hem iş analizi
ve insan kaynakları planlamasını etkili yapmasına hem de aday havuzunun doğru
oluşturulmasına bağlıdır.
Bir işletmede insan kaynağına ihtiyaç, öncelikle işletmenin stratejileri
çerçevesinde yeni faaliyete başlaması ya/ ya da büyüme stratejileri ile yeni
yatırımlar yapması, ortaklıklar oluşturması ile ortaya çıkmaktadır. Yine, firma içi
yeniden yapılanma çalışmaları sonucunda yeni pozisyon oluşması ya da işten
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
2
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
ayrılma, terfi, emeklilik ve ölüm gibi nedenlerle pozisyonların boşalması ile ihtiyaç
söz konusu olmaktadır. Ayrıca, dış çevrede yasalar ve/veya teknolojide meydana
gelen değişimler yeni/ farklı eleman ihtiyacını gündeme getirebilmektedir. Bu
gereksinimin nedeni her ne olursa olsun, önemli olan işletmenin örgüt yapısında
boş bulunan pozisyonlarda görevlendirilmek amacıyla, yeterli nicelik ve nitelikte iş
arayan kişilerin başvurusunun alınması ve seçiminin yapılmasıdır (Özgen, 2010:
99). Bu süreçte asıl olan uygun işe, uygun işgörenin yerleştirilmesidir. Bu aynı
zamanda testi kırılmadan, tedbirinin alınması anlamına gelir. Çünkü bu konuda
yapılacak her hata, işletme ve çalışanlar açısından birçok soruna neden olmaktadır.
Doğru işgören temin edilip, doğru seçim yapılmasının işletmeye sağlayacağı
katkılar (Catano vd., 2010: 5; Şimşek ve Öğe, 2005: 116);
İşe alınan eleman işe ne kadar uygunsa, istenen performansa ulaşması, o
kadar az zaman almaktadır.

Nitelikli çalışanların eğitimi daha az zamanda tamamlanmaktadır.

İşe alınan elemanın uygunluğu, işgücü devir hızını azaltmakta, verimliliği
ve firma karlılığını artırmaktadır.

Çalışanın niteliklerinin uygun olması, onun kendine güvenmesini ve
örgüte daha kolay uyum sağlamasını mümkün kılmaktadır.

Çalışanların işlerinde yeterli olması, onların motivasyonlarını ve
işletmeye bağlılıklarını artırarak, kaliteli çalışanın işletmede kalmasını
kolaylaştırmaktadır.
Örnek

İşgören temin
sürecinde uygun işe,
uygun işgörenin
yerleştirilmesi temel
konudur.
•İngiltere’de, bir araştırmada işletmenin insan kaynağına yapacağı
yatırımı %10 oranında artırmasının brüt kârda kişi başına 1500 $
artış yarattığı tespit edilmiştir.
İşletmenin temin ve seçim sürecinde yapacağı yanlışlar ise verimlilik
düşüşünden, iş kazalarına, çatışmadan, işgören devir hızının yükselmesine kadar
birçok olumsuz etkiye sahip olmaktadır. Tedarik ve seçim konusunda yapılan
hatalar özellikle iki noktada maliyet artışına neden olmaktadır; kalitesiz işgörenin
işletme içinde yaptığı yanlışlar ve kazalar ile yanlış seçilen elemanın işten
ayrılmasının yarattığı tazminat ve diğer giderler. Ayrıca, bu tür durumlar yeniden
işe alma maliyetleri ve yeni gelenin eğitimi gibi birçok giderin yükselmesine de
neden olmaktadır.
Özetle, bu etkiler çerçevesinde görmekteyiz ki insan kaynakları temin süreci,
bilinçli bir şekilde, bir politika çerçevesinde, bilimsel ve sistematik çalışma ile
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
3
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
yönetilmelidir. Bu şekilde işletmenin ve İK’nın daha verimli çalışması mümkün
olabilecektir.
ADAY ARAŞTIRMA VE BULMA
Aday araştırma ve bulma, işletmede İKP çalışmaları sonucunda boş olduğu
belirlenen işler için işgören seçim sürecine temel oluşturacak aday havuzunun
oluşturulması ve işletmeye başvurusunun sağlanması sürecidir. Bu faaliyetin temel
amacı, örgüt yapısında boş bulunan işlerde görevlendirmek üzere, yeterli sayı ve
nitelikte adayların en uygun maliyetle bulunabilmesidir.
Aday araştırma ve bulma süreci Şekil-1’de gösterilmiştir.
İKP
İç
Kaynaklar
Boş İşler:
İşgörenAçığı
İşgören
Temin
Talebi
Aday
Havuzu
AdayAraştırma
ve Bulma
Dış
Kaynaklar
buBulma
SEÇİM
Şekil-1 Aday Araştırma ve Bulma Süreci
(Kaynak: Uyargil vd. 2008: 130)
ADAY BULMA VE SAĞLAMAYI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
İşgören bulmayı
etkileyen örgütsel
faktörler ve çevresel
faktörler söz
konusudur.
Bir işletmede insan kaynağının tedarikinde, işletmenin en etkili seçimi
yapabilmesi, bir başka ifadeyle “doğru insanı” işe alabilmesi, uygun özellikleri
taşımayanlar arasından seçim yapmak zorunda kalmaması için personel bulma
çabalarını çok etkili bir biçimde yapması gerekir. Bu süreçte, en önemli husus
işletmenin en uygun adayları işletmeye çekebilmesidir. Bunu etkileyen birçok iç ve
dış etken söz konusudur. Bunlar aşağıda özetlenmiştir (Ivancevich, 2003: 195-198;
Uyargil vd., 2008: 132):
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
4
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
Örgütsel Faktörler
Ülkemizde kamu
sektörü iş güvencesi
nedeniyle ücretler
tatminkar olmasa da en
fazla çalışılmak istenen
sektördür.

İş Gerekleri: Bir işletmenin iş analizleri ile işinin ve işini yapacak kişinin
özelliklerini belirlemesi, aday bulma sürecini açık hâle getiren ve
kolaylaştıran bir durumdur. Bir işle ilgili kendisinden beklenenlerin
açıkça ortaya konması birçok adayı o işletmeye yöneltebilecektir.

Örgütün Büyüklüğü: Büyük işletmeler, sahip oldukları imkânlarla daha
fazla adayı işletmeye çekme kabiliyetine sahip olmaktadırlar.

İşletmenin Özellikleri ve Sektörü: İşletmenin çalıştığı sektörün tehlikeli
olmaması, çalışma koşullarının uygun olması, işletmeye başvuru oranını
yükseltmektedir.

İK Politikaları: İşletmenin işe alımda yapmış olduğu sınavlardan, sunduğu
eğitim imkânlarına, işletme içi terfi imkânlarından ücretleme
politikalarına kadar İKY alanındaki uygulamaları, aday bulma sürecini
şekillendiren konulardır. Örneğin; yüksek ücret politikası uygulayan ya
da terfileri iç kaynaklardan yapan bir firma, aday bulmada daha cazip
olarak kabul edilmektedir. İK’nın aday bulma sürecinde adaylarla
iletişimi; bu iletişimle ilgili kullandığı dilden, duyuru yapılan araçlara
kadar birçok husus potansiyel çalışanları etkilemektedir.

Örgütün Büyüme Eğilimi: Hızlı büyüyen işletmeler, sürekli eleman alımı
yaparlar. Büyüme her zaman firma için olumlu bir özellik olarak kabul
edildiği için, aday bulmada büyüyen firma daha avantajlıdır.

Örgütün İmaj ve İtibarı: Bir işletmenin toplumda imajının ve kurumsal
itibarının yüksek olması, o işletmeyi aday bulmada avantajlı hâle
getirmektedir. Yapılan işin bir parçası olmak bireyler açısından önemli
olduğundan özellikle, kalifiye elemanlar için “saygın” işletmelerde
çalışmak önemlidir.

Yönetim- İşgören İlişkileri: Sosyal barışın sağlandığı, çatışmanın minimum
düzeyde yaşandığı, işgören-işveren arasında olumlu ilişkilerin varolduğu
kurumlar, adayların çalışmayı tercih ettikleri kurumlardır. Güvenli ve
sağlıklı bir örgütsel iklim insanları o işletmede çalışmaya – kalmaya
yöneltecektir. Yine işletme yöneticisinin özellikleri, işletmeye kalifiye
adayları çekebilmektedir.
Çevresel Faktörler

İşgören Pazarının Durumu: Genel ekonomik koşullar çerçevesinde,
ekonomide durgunluk ya da büyümenin olması, işgören pazarını
etkileyen değişkenlerin başında gelmektedir. Örneğin; ekonominin
gelişme dönemlerinde ve / veya o sektörün hızla büyümesi durumunda,
işgören talebi fazla olduğundan, bir “kıtlık” söz konusu olabilir.
Dolayısıyla böyle bir durum, işletmelerin aday bulmasını engelleyecektir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
5
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
Şüphesiz, bu dönemlerde işletmelerin adayları işletmeye çekebilmek için
değişik yol ve yöntemleri kullanması gerekir.
Günümüzde, İşletmeler
kalifiye elemanları
işletmelerine
çekebilmek için rekabet
etmek durumundadır.

İşgücünün Yapısında Değişimler: Günümüzde, iş ortamında yaş, cinsiyet,
din ve etnik köken bakımından farklı grupların çalışmaya başlaması ile
birlikte farklılıkların yönetimi önemli hâle gelmiştir. Bu kapsamda
farklılıklara saygı duyan, eşit fırsatlar tanıyan işletmeler, işgörenler
tarafından daha çok talep edilmektedir.

Yasalar: İş hayatını düzenlemek için uygulanan yasalar ve diğer
düzenlemeler, aday bulmayı etkilemektedir. Örneğin; ülkemizde kamu
sektörü iş güvencesi nedeniyle ücretler tatminkâr olmasa da en fazla
çalışılmak istenen sektördür. Özellikle ayrımcılığı engellemeye çalışan
yasalar, engelliler için yapılan düzenlemeler aday bulmayı
etkilemektedir.

Uluslararası Rekabet: Bir konuda birden fazla ülkede çalışabilme
imkânının bulunması özellikle yetenek göçü yaşayan ülkelerde aday
bulmayı ciddi biçimde zora sokmaktadır. Amerika’da ileri teknoloji
firmalarının büyük ölçüde dışa bağımlı hâle geldiği bilinmektedir (Mathis
ve Jackson, 2008: 193).Bilim alanında eğitim yapan Amerikalı azaldıkça,
bu alanda aday bulma zorlaşmakta, Çinli ve Hintli bilim insanları ile bu
ihtiyaç karşılanmaktadır.

Teknolojik Gelişmeler: Bilgisayar ve internetin aday arama ve seçme
sürecinde kullanımı, duyuruların daha geniş alanda yapılabilmesini
sağlamakta bu ise işletmenin aday bulmasını kolaylaştırmaktadır.

Sendikaların Varlığı ve Güçleri: Güçlü sendikaların varolduğu
işletmelerde, sendikaların sağladığı imkânlar nedeniyle aday bulma
kolaylaşmaktadır.
Özetle, artık işletmelerin, özellikle kalifiye eleman arayışlarında, dünyada
hâkim olan “yeni koşullar” çerçevesinde çok daha zeki ve yaratıcı davranmaları
gerekmektedir.
İŞGÖREN TEMİN KAYNAKLARI
İç kaynaklardan temin
ülkemizde yaygın olarak
kullanılmaktadır.
Türkiyedeki
işletmelerde, tepe
yöneticilerin %60’ ı
mevcut çalışanlar
arasından
seçilmektedir.
İşgören tedarikinde iki ana temin kaynağı bulunmaktadır. Bunlar; iç ve dış
tedarik kaynaklarıdır.
İç Kaynaklar
Bir işletmede çalışanlar iç kaynak olarak kabul edilir. İşyerinde boş bulunan
pozisyonların (işlerin), işletmede mevcut çalışanlar arasından seçilmesi iç
kaynaklardan işgören temin edilmesidir. İşletmede iç kaynaktan teminde kullanılan
araçlar ( Budak, 2008: 155);

Yetkinlik Envanteri: Bir işletmede çalışanların özelliklerini detaylı bir
biçimde gösteren listeler, gerektiğinde, mevcut çalışanlar arasında
uygun elemanın bulunması için kullanılabilir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
6
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi

İş Bildirimi: Örgütte tüm çalışanlara açık olan işlerle ilgili iş duyurusu
yapılmasıdır. Özellikle örgüt içi internet kullanımı ile tüm çalışanlara
sunulan aday olma imkânı, işletmede çalışanları motive eden bir
uygulamadır.

İnformal Görüşmeler: Boş bulunan işin, İK yöneticisi ya da daha çok da
birim yöneticisi tarafından uygun bulunan kişilere duyurularak, onların
atanmasının sağlanmasıdır. Ancak, bu tür uygulamaların diğer çalışanlar
üzerinde olumsuz etkileri söz konusu olmaktadır.
İç Kaynaklardan Aday Temin Yolları
Genel müdür ilanı için
ülkedeki en büyük
gazetelere ilan
verilirken, düz işgören
için yerel medya
kuruluşunda ilan
vermek gerekir.

Terfi: İşgörenin işinde daha üst bir mevkiye atanmasıdır. İşletmenin
büyüklüğü ve çalıştığı sektör gibi faktörlere bağlı olarak terfi politikası
değişebilir. Örneğin Türkiye’de, işletmedeki çalışma süresi, kıdem bir
kriter olarak kullanılmaktadır.

Nakil ya da transfer: Yatay olarak çalışanın işinin değiştirilmesidir. İş
rotasyonu olarak da uygulanan bu yöntem, ihtiyaç karşılama ya da İK
politikasının bir sonucu olarak kullanılabilir.

Bu yöntemlere ilave olarak, son yıllarda iş zenginleştirme ve iş
genişletme uygulamaları da iç kaynaklardan işgören temininde
kullanılmaya başlanmıştır.
Dış Kaynaklar
İşletmenin bütün işgören açığını, özellikle giriş düzeyinde boş bulunan
pozisyonları iç kaynaklardan sağlama imkânı söz konusu değildir. İşletmenin dış
kaynaklara mutlaka başvurması gerekir.
İşletme İK politikası gereği ya da iç kaynaklarda istenilen nitelikte elemanın
bulunmaması durumunda, hem boşalan pozisyonları hem de yeni personel
ihtiyacını dış kaynaklardan temin yoluna gidebilir. Dış kaynaklardan eleman
tedarikinde birçok kaynak söz konusudur.

Eğitim Kurumları: Üniversiteler, giriş seviyesindeki profesyonel işler ve
teknik işler için temel kaynaktır. Hatta bazı işletmeler sadece prestijli
üniversitelerden işe alım gerçekleştirmektedir. Ayrıca meslek
yüksekokulları ve mesleki eğitim veren liseler, tedarik kaynakları olarak
kullanılmaktadır. Özel mesleki beceri isteyen işler için bu okullar
uygundur. Bu tür aday arama, genellikle işletme yöneticilerinin “kariyer
günleri” gibi etkinliklerle okullara ulaşması ve öğrencilerle yapılan
görüşmelerle yönlendirilmektedir.

Rakipler ve Diğer Firmalar: İşletmeler özellikle acil ve deneyimli eleman
ihtiyaçlarını karşılamak için rakipler ya da diğer firmalardaki çalışanları
transfer ederek işgören tedariki yapmaktadırlar. Yine, işletme
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
7
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
politikasının bir gereği olarak firma eğitim ve yetiştirme maliyetlerine
katlanmamak için rakipler ve diğer firmalardan eleman teminine
gidebilir. Ülkemizde, eğitime başlayan vakıf üniversiteleri öğretim
elemanı ihtiyaçlarını, öncelikle kamu üniversitelerinin elemanlarını
transfer ederek sağlamaktadırlar. Özellikle ücret seviyesinin, birçok
sektörde düşük olduğu ülkemizde, çalışanlar bir başka firmaya geçişi, bir
ilerleme aracı olarak kullanabilmektedir.

İşsizler: Gerek bireysel ve kurumsal gerekse de ekonomide yaşanan
genel krizler nedeniyle işsiz kalan ve çalışmak isteyenler, firmalar için bir
tedarik kaynağıdır. 2001 krizinde yeniden yapılanmalar nedeniyle işten
çıkarılan birçok bankacı, diğer bankaların kurulmasında ve başka
sektörlerde değerlendirilmişlerdir. Ayrıca, erken yaşta emekli olanların
bir kısmı, ikinci işte çalışmakta, sigorta avantajları nedeniyle birçok küçük
işletme bu tür çalışanları tercih etmektedir.

Kendi Hesabına Çalışanlar: Kendi özel mesleki birikimleri çerçevesinde
serbest çalışanlar, işletmeler için değerli bir kaynak olabilmektedir.
Dış Kaynaklardan Aday Temin Yolları
İşletme aday havuzu oluşturmak için işletme dışından başvuruları sağlamak
üzere farklı yöntemler kullanabilir.
İş-Kur ülkemizde, iş
arayanlarla işgören
arayan işletmeleri
biraraya getiren
kurumdur.

İş Duyuruları: Geniş bir alanda adaylara ulaşabilmek için gazete, dergi ya
da diğer medya kuruluşlarında ilan verilmesi, yaygın kullanılan bir
yöntemdir. Ülkemizde bugün bazı gazeteler bu ilanları yayınlamak için
hem günlük sayfa ayırmakta, hem de İK gazeteleri yayımlamaktadırlar.
Bu konuda en önemli husus, duyurunun nasıl, nerede, ne zaman hangi
araçlarla yapılacağı gibi konularda karar vermektedir. Şüphesiz, bu
sorulara verilecek cevap aranılan elemanın özelliklerinden, hangi düzey
için eleman arandığına kadar birçok konudan etkilenir. Bir işletmeye CEO
ararken farklı, bir reklam yazarı ararken farklı ya da bir kamu kurumuna
mühendis ararken farklı duyurular söz konusu olacaktır. İş tanımı ve iş
gereklerine dayalı, basit ve açık bir biçimde hazırlanan ve doğru
kaynaktan sunulan duyurular “doğru” aday başvurularını çok artıran bir
araçtır.

Resmi ve Özel İş ve İşgören Bulma Kuruluşları: İşgören arayan
kurumlarla, iş arayan insanları bir araya getiren kuruluşlar, dünya da
yaygın olarak kullanılmaktadır. Türkiye’de bu işten sorumlu kamu
kuruluşu İŞ-KUR’dur (Türkiye İş Kurumu). 2003 yılında çıkarılan iş kanunu
ile ayrıca özel istihdam bürolarının kurulmasına izin verilmiştir. Özel iş ve
işgören bulma kurumları ticari amaçla faaliyette bulunan kurumlardır.
Özellikle profesyonel işler ve yönetim kademelerine yönelik aday bulma
çalışmalarında kafa avcıları (headhunter) denilen danışmanlık şirketleri
aktif olarak rol oynamaktadır. Uygulamada bu işletmeler, herhangi bir
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
8
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
başvuru olmaksızın bile, tüm dünyada araştırmalar yaparak, uygun
elemanları bulmakta ve çeşitli işletmelere önerebilmektedir. Pahalı,
ancak etkili bir yöntem olarak kabul edilmektedir.

Kendiliğinden Başvuranlar: İşletmeye çeşitli yollarla başvurup iş
arayanlar aday bulmada yaygın olarak kullanılan bir kaynaktır. Özellikle
İşsizliğin yüksek olduğu ülkelerde sıklıkla kullanılmaktadır.

Tavsiyeler: İşletme çalışanlarının tavsiye ettiği kişilerle de boş
pozisyonları doldurabilir. İşletme ayrıca, tedarikçi, müşteri gibi
paydaşlarının tavsiyelerini de dikkate alabilir. Ülkemizde Türkiye İş
Bankası ve Arçelik gibi bazı büyük işletmeler, özellikle çalışanı emekli
olurken yeni bir eleman için referansta bulunmasını istemektedirler.
Doğru uygulandığında, firma açısından düşük maliyetle işgören temini
mümkün olmakta ancak tavsiye edenlerin objektif olmayan nedenlerle bunu
kullanması durumunda, çok olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.
Tablo 2. CV Örneği
CV ÖRNEĞİ
Adı Soyadı
FOTOGRAF
Adresi
Tel- Mail
KİŞİSEL BİLGİLER
Doğum Yeri ve Tarihi
Medeni Durum
Askerlik Durumu
ÖĞRENİM BİLGİLERİ
Mezun Olduğu Lise ve Yıl
Mezun Olduğu Fakülte ve Yıl
Yabancı Dil ve Derecesi
Bildiği Bilgisayar Programları
Katıldığı Kurs ve Seminerler
İŞ DENEYİMİ
SÜRÜCÜ BELGESİ( Cinsi ve Alınma Tarihi)
REFERANSLAR(Akraba Dışında En Az 3
Kişi)
İLGİ ALANLARI
Kaynak: Sabuncuoğlu, 2005: 88.)
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
9
Örnek
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
İnternet, işgören arama
ve teminde son yıllarda
en hızlı büyüyen araçtır.
Örneğin işgören
tedarikinde Facebook
ve Linkedin gibi sosyal
ağların kullanımı
yaygınlaşmaktadır.
•Amerika’ da Cisco şirketi “Arkadaşlık Programı” olarak
adlandırdığı bir uygulama ile çalışanlarının tavsiye ettikleri ve
firmanın bu tavsiye sonucunda işe aldığı her eleman için
tavsiyede bulunan çalışanına 1000 $ ödeme yapmakta,
ayrıca ödüllü çekilişler için kupon vermektedir
(www.fastcompany.com). Firma, bu şekilde işletmeyi ve işi
tanıyanların referanslarıyla, çok hızlı ve etkili bir biçimde işe
alım gerçekleştirebilmektedir.

Stajerlik: Öğrencilerin okul yükümlülüklerini yerine getirmek için ya da
gönüllü olarak bir işletmede çalışmasını içerir. İşletmenin stajerleri,
gelecekte o işletmenin elemanı olabilir.

İnternet ve E-İşgörenTemini: Dünyada en hızlı büyüyen işgören temin
yöntemi internet kullanımıdır. İnternet üzerinden çeşitli siteler
aracılığıyla işlerin ve iş arayanların özelliklerinin yayımlanması ve
tarafların buluşması ile eleman temininin gerçekleşmesi söz konusu
olmaktadır. İşletme kendi içerisinde intranet ağ vasıtasıyla bu yolu
kullanabilir. Aynı zamanda yahoo, monster gibi siteler, yine konuyla ilgili
kuruluşların, danışmanların kurdukları kariyer-net gibi siteler ve kişilerin
kendi oluşturdukları web sayfaları bu iş için kullanılmaktadır. Amerika’da
yapılan bir çalışmada 1.2 milyon işin ve 1 milyondan fazla özgeçmişin
internette yer aldığı ifade edilmiş yine her 5 işletmeden 1’inin bu konuda
internet kullandığı tespit edilmiştir (Anthony vd.,2006:242).
İnternet, gerek iş duyurularının ve gerekse özgeçmişlerin en kısa zamanda,
en geniş kitleye en az maliyetle ulaştırılabilmesi bakımından avantajlara sahiptir.
Ancak,işgören aramada internet kullanımının; herkesin internete ulaşamaması ya
da istenilmeyen özelliklerdeki başvurulara maruz kalınması ve pahalı teknolojik
yatırım ihtiyacı gibi dezavantajları da söz konusu olmaktadır. Ayrıca özel hayatın
gizliliği konusu da internetin bir diğer sorunlu yanıdır.
Son yıllarda internette oluşturulan bloglar ve özellikle facebook ve linkedin
gibi sosyal ağlar da işgören tedarikinde yaygınlaşmaya başlamıştır. İnternetin
adayların özgeçmişlerini ilgili işletmelere ulaştırmada aktif olarak kullanımının yanı
sıra, günümüzde bazı işletmelerin işgören temin sürecinin büyük bir kısmını
elektronik ortamda gerçekleştirdiği de görülmektedir. Adayların ilgili web sitesinde
formlara özgeçmişlerini yazmaları ile başlayan süreç, test ve hatta mülakatların
elektronik ortamda yapılması ile devam eder. Seçim sürecinin tüm aşamaları
internet üzerinden tamamlanamasa da bu yöntem gittikçe artan bir şekilde
kullanılmaktadır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
10
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
Sonuç olarak işletmeler iç ve dış birçok kaynaktan, farklı yöntemlerle işgören
temin edebilirler. Bunların avantaj ve dezavantajları aşağıda bir tablo ile
sunulmuştur.
Tablo 3. İç ve Dış Kaynaklardan İşgören Temininin Avantaj ve Dezavantajları
İç Kaynaklardan Temin
Avantajları
Dezavantajları
Çalışanlar işletmeye aşinadırlar
Terfi için politik davranışların artması
İşe alma ve eğitim maliyetleri düşüktür
Yeterince uygun olmayan kişilerin
atanması
Çalışanların moral ve motivasyonunu artırır
Terfi edememenin moral sorunları
yaratabilmesi
Çalışanları daha iyi değerlendirme mümkün
olduğundan başarı ihtimali artar
İçe kapalı kalma, yeni görüşlerin,”taze
kan” ın işletmeye gelememesi
Dış Kaynaklardan Temin
İşletmeye “yeni kan”, yeni fikirlerin gelmesi
İşgören ve işletme arasında uyumsuzluk söz
konusu olabilmesi
Organizasyonda bulunmayan yeni bilgi ve
yeteneklerin işletmeye kazandırılması
Mevcut çalışanların moralinin bozulması ve
bağlılığının azalması
Yeni gelenin organizasyonda çeşitli
hiziplere dâhil olmaması, dışardan gelenle
birlikte yeni bir sayfa açılması
Oryantasyon süresinin uzaması
(Kaynak: Anthony vd. 2006: 237 ve Mathis ve Jackson, 2008: 204’ den
özetlenmiştir.)
Tartışma
İşgören temininde
geçici işgören temini,
kiralama, bağımsız
çalışanlardan
yararlanma ve dış
kaynaklardan
yararlanma gibi yeni
yöntemler
kullanılmaktadır.
Son olarak işletmeler günümüzde alternatif işgören temin yolarını da
kullanmaktadır; geçici işgören temini, yarı zamanlı çalışan temini, işgören kiralama,
bağımsız çalışanlardan yararlanma ve dış kaynaklardan yararlanma gibi yöntemler
bunlardan bazılarıdır. Bu yöntemleri kullanırken de “ dünya birikimine” dayalı
temin gittikçe yaygınlaşmaktadır.
•Bir reklam firması için iç kaynaklardan mı, yoksa dış kaynaklardan mı eleman
temin edilmelidir. Tartışınız
•Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “tartışma forumu”
bölümünde paylaşabilirsiniz.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
11
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
İŞGÖREN TEMİN FAALİYETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
İşe almanın, işletmenin başarısına olan katkısı bilindiğinde, işgören temini
ile ilgili kullanılan yukarda belirtilen kaynak ve yolların sıklıkla değerlendirilmesi
önemlidir. Bu konuda temin etkinliğinin ölçülmesinde 5 ölçü kullanılmaktadır
(Mathis ve Jackson, 2008: 216),

Başvuran adayların sayısı

Başvuran adayların kalitesi

Açık olan pozisyonun doldurulması için ihtiyaç duyulan zaman

Aday başına maliyet

Tarafların memnuniyeti ve başarı
İşletmede bu konularda yapılacak değerlendirmeler, bu yol ve yöntemlerin
hangisinin daha etkili olduğunu ve dolayısıyla hangisi/ hangilerinin kullanılması
gerektiğini ortaya koyacaktır.
İŞGÖREN SEÇİMİ
İşletmede başvuru işlemi ile birlikte personel seçim süreci başlar. Bir
işletmede insan kaynağının başarılı bir biçimde yönetilebilmesi ve istenilen
performans sonuçlarına ulaşılabilmesi için seçim çok önemlidir ve dikkatle
yapılması gerekir. İşgören seçimi, işletme ve belirli bir pozisyon için başvuranlar
arasından en iyi şekilde bireysel uyum göstereceklerin belirlenmesi sürecidir
(Bingöl, 2010: 233).İş başvurularının alınması ile başlayan süreç, en uygun
adayların belirlenmesi ve işe alma kararının verilmesi ile sona ermektedir.
Bu sürecin başarıyla gerçekleştirilmesi aslında İKY’nin fonksiyonlarının etkili
bir biçimde uygulanmasına bağlıdır. Bir işletmede seçim sürecinin doğru
gerçekleşebilmesi, iş-işletme ve insan arasındaki uyumun sağlanabilmesi için,
öncelikle işin ve işi yapacak kişilerin özelliklerinin iş analizi ile ortaya konması
gerekmektedir. Yine İKP faaliyetleri ile sayı ve nitelik olarak işgücü ihtiyaçlarının
belirlenmesi seçim öncesinde yapılması gereken çalışmalardır. İşletmede işgören
seçiminin etkili bir biçimde yapılmasının her şeyden önce işletmenin eğitim, kariyer
planlama, ücret yönetimi gibi faaliyetlerinin başarıyla yürütülmesine imkân
sağladığı bilinmektedir.
Yasalar, personel seçim
sürecini etkileyen
etkenlerin başında
gelmektedir.
Bir işletmede seçimin yanlış yapılmasının ise hem örgüt hem de birey
açısından birçok sakıncası söz konusudur. Yanlış yapılan her seçim, öncelikle
işletmenin hata maliyetlerinin artmasına ve işten ayrılma durumunda, yeni işe
alma harcamalarının yükselmesine neden olmaktadır. Ayrıca kötü seçimi % 100
telafi edecek bir eğitimin olmaması da eğitim giderlerini artıran bir durumdur.
Diğer yandan yanlış seçimin işgörenler açısından da sıkıntılı birçok sonucu vardır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
12
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
İşe ve kuruma uyum sağlayamayan çalışan, hem işini etkili yapamayacak hem de
psikolojik açıdan sorunlarla karşılaşacak, kurum bağlılığı azalacaktır. Bu durum,
çalışanın organizasyonda kalmaya devam etmesi hâlinde çok daha ciddi kaza ve
hastalıklara yol açabilecektir.
Personel seçim sürecini etkileyen ve aşılması gereken çevresel engel ve
zorluklar bulunmaktadır. Bunlar;

Yasal düzenlemeler

İşletmede alışılmış uygulamalar

İşgücü pazarındaki arz güçlükleri, aranan elemanın kıtlığı

Örgütsel hiyerarşi

Ahlaki değerler

Karar alma hızı
 İş gerekleridir.
Eğer bir işletmede, üst düzeyde bir göreve eleman alınacaksa, bu ihtiyaç acil
ise ve iş gerekleri nitelikli eleman gerektiriyorsa, bu seçimin yapılması sıkıntılı
olabilecektir. Ya da bir kamu kurumunda işe yerleştirme için, adayların yasal
zorunluluk nedeniyle KPSS, ALES gibi sınavlara girme ve belirli puanları alma
zorunluluğu, seçimi yönlendirebilecektir. İşe almayı kimin yapacağı bu konudaki
diğer bir önemli husustur. Ülkemizde, özellikle küçük ölçekli işletmelerde seçim ile
ilgili tüm işler doğrudan işletmenin sahibi tarafından yapılmakta ve özellikle karar
yetkisi sahipler tarafından kullanılmaktadır. İşletme büyüdükçe ise İK
departmanları bu faaliyeti operasyonel manada yürütmekte, ancak son karar için
yine de ilgili birimin ve üst yönetimin “olur”u istenmektedir.
İşe almada temel alınan kriterler ise şunlardır;

Mesleki eğitim (Lise, üniversite mezunu olmak)

Tecrübe ve geçmişteki performans (O işte 5 yıllık tecrübe)

Fiziksel özellikler (Adayın fiziksel görünüşü)

Kişisel bilgileri ve kişilik tipleri ( Evli/bekâr, 30 yaş üzeri ve dışa dönük,
istikrarlı kişilik)…
Firmalar iş analizleri çerçevesinde oluşturdukları iş gerekleri ile bu kriterleri
ihtiyaçları çerçevesinde şekillendirebilirler.
İŞGÖREN SEÇİM SÜRECİ
Bu süreç adayların işe başvurusu ile başlayan, işe alma kararı ile sonlanan bir
süreçtir. Bu sürecin aşamaları genelde şöyle sıralanabilir:
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
13
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
Başvuruların Kabulü ve Ön İnceleme
Başvuru Formu Doldurtma
Test
Mülakat
Referanslar
İlave Görüşme (Gerektiğinde)
Sağlık Muayenesi
İş Teklifi
İşe Yerleştirme
Şekil-2 İşgören Seçim Süreci
(Kaynak: Mathis, 2008: 232)
Başvuruların Kabulü ve İlk İnceleme
Bu safha aday ile işletmenin buluştuğu ilk adımdır. Adayların, ilan öncesinde
ve sonrasında, belirli bir pozisyon için niyet bildirimi ve başvuru formu
doldurmalarını kapsar. Aday, internet üzerinden veya kendiliğinden o işletmede işe
girmeye yönelik arzusunu bildirilebilir ya da duyuru sonrasında başvuru formu
doldurarak süreci başlatabilir. Aday ve işletmenin birbirleri hakkında “ilk
izlenim”edindikleri bu safha, daha sonraki seçim kararını da etkileyebileceğinden,
özellikle adayların bu safhada dikkatli olmasında fayda vardır. Büyük bir firmanın İK
yöneticisinin başvuru formu doldurma esnasında kalemi olmayan adayları seçim
sürecine dâhil etmediklerini ifade etmesi, konunun önemini açıklamaktadır. Diğer
yandan kirli, karışık ve fiziksel koşulları kötü bir işletme ortamı adayın
vazgeçmesine neden olabilir.
Bu safhada işin gerektirdiği minimum koşulları taşımayanların baştan
elenmesi de söz konusu olur. Bu noktada işletmenin, uygun yazılı-sözlü araçlar
kullanarak sonuçları ilan etmesi önemlidir. Böylece firma hem red ettikleri hem de
bir sonraki safhaya geçirdikleri adaylar üzerinde “iyi bir intiba” bırakır.
Başvuru Formu Doldurtma
Geçmişte işe girme niyetini belirten bir dilekçe ile yapılan başvuru,
günümüzde bilgisayarda düzenlenen ve işletmenin özelliklerine göre farklı
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
14
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
kapsamlarda hazırlanan işe müracaat formu ile yapılmaktadır.(Sabuncuoğlu, 2005:
97-98).
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
15
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
FOTOGRAF
İŞ BAŞVURU FORMU ÖRNEĞİ
Adı ve Soyadı
KİŞİSEL BİLGİLER
Doğum Yeri ve Tarihi
Cinsiyeti
Kadın
Erkek
Medeni Durum
Evli
Bekar
Askerlik Durumu
Yaptı
Yapmadı
Orta
İyi
Dul
Bitirdiği Yük. Okul veya Fakülte
Katıldığı Kurs ve Seminerler
EĞİTİM DURUMU
Bildiği Yabancı Dil ve Derecesi
Çok İyi
İngilizce
Almanca
Diğer
Bildiği Bilgisayar Programları
SÜRÜCÜ BELGESİ
Türü ve Alınma Tarihi
İŞ DENEYİMİ
Firma Adı/Yapılan İş/Giriş ve Çıkış Tarihi/Ayrılış Nedeni
REFERANSLAR
Adı Soyadı/İşi/İş Adresi/Telefon
ÖZEL İLGİ
ALANLARI
Hobiler:
Sosyal ve Kültürel Faaliyetler:
BEKLENEN
Brüt veya Net Ücret:
ÜCRET
SEYAHAT
DURUMU
Yurtiçi veya Yurtiçi Seyahatlere Uygun mu?
Evet
Hayır
Yukarıdaki bilgilerin gerçeğe uygun olmaması halinde hizmet sözleşmesinin iptaline neden olacağını kabul ediyorum.
İmza
Tarih
………………………………………………………………………
Bu bölüm firma tarafından doldurulacaktır.
Ön Görüşme
Öngörüşmeyi yapanın
Adı Soyadı:
Görevi:
İmza:
İkinci Görüşme
Tarih:
İkinci Görüşme Yapanın
Adı Soyadı:
Görevi:
İmza:
Karar
Tarih:
İşe Almaya Uygundur Değildir
İşe Başlama Tarihi:
Ücreti:
Kaynak : Sabuncuoğlu, 2005: 97-98.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
16
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
Sınavlar
Seçim sürecinde farklı birçok sınav uygulanabilmektedir. Testler; işgörenlerin
seçiminde, özellikle aday sayısının çok olduğu durumlarda, temel seçim aracı olarak
kullanılmaktadır. Bilgi, beceri, yetenek ve işgörenlerde aranan diğer niteliklere
göre farklı testlerden söz edilebilir. Burada 5 temel testten bahsedilmektedir.
Ülkemizde, işletmelerin
% 17’si tüm seçim
faaliyetlerinde test
kullanmaktadırlar

Zeka Testleri: Bu testler işe başvuranların öğrenme, hafıza, sayısal ve
sözel yetenekleri ile yaratıcılık ve yenilik yapma kapasiteleri gibi
özelliklerini ölçmeyi amaçlar.

Kişilik Testleri: Adayların içe, dışa dönüklülük, mantıklılık, duygusal
istikrar gibi temel kişilik özelliklerini belirlemeyi amaçlar.

Yetenek Testleri: Adayın fiziksel ve zihinsel yeteneklerini ölçen testlerdir.
Koku alma, görme, kavrama ve işleri yapma hızı gibi özelliklerin
belirlenmesini amaçlar.

Bilgi (başarı) Testleri: Adayın, işe yönelik bilgisini ölçmeye yönelik testler.
Örneğin tercüman olacak birisinin dil bilgisinin tespiti için kullanılan
testlerdir.

Dürüstlük Testleri: Adayların dürüstlük ve doğruluğunu ölçmek için
kullanılan araçlardır. Bir araştırmada, Amerika’da işverenlerin % 28’inin
bu testleri, etik davranış konusunda sıkıntılı adayları elemek amacıyla
kullandıkları tespit edilmiştir(Piotowski ve Armstrong, 2006: 490).
Adaylarla ilgili nesnel durum tespiti yapmaya yarayan testlerde bulunması
gereken özellikler ise şunlardır(Sabuncuoğlu, 2005: 105):

Güvenilirlik: Bir testin farklı zamanlarda uygulanması durumunda aynı
sonuçlara ulaşılmasıdır. Örneğin; bir zeka testi, aynı kişiye farklı
zamanlarda uygulandığında, benzer sonuçların alınması güvenilirliğin
göstergesidir.

Geçerlilik: Bir testin, ölçmek istediği özelliği ölçmesidir. “Teste başarılı
olanların işte de başarılı olması” geçerliliğe işaret eder.

Duyarlılık: Bir test uygulandığı grubun farklılıklarını ortaya
koyabilmelidir. Grupları alt, orta, üst diye sınıflandırma gibi.

Ekonomiklik: Test uygulamasının maliyetlerinin optimum da tutulması.
Aşırı maliyetle uygulanan bir test, işletme için sıkıntı yaratabilir
demektir.
İş Görüşmesi ( Mülakat)
İş görüşmesi yöntemi,
hemen tüm işletmeler
tarafından seçim
sürecinde en çok
kullanılan yöntemdir.
Mülakat olarak bilinen iş görüşmesi, adayları tanıma ve aynı zamanda
işletme hakkında adaylara bilgi verme amacıyla yapılır. Böylece adayların işe
uygunluğu araştırılır. İş görüşmesi yöntemi, hemen tüm işletmeler tarafından seçim
sürecinde en çok kullanılan yöntemdir. Görüşmede görüşmeci ve aday olmak üzere
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
17
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
iki taraf söz konusudur. Görüşmeyi yapan kişi ya da kişiler, işletmenin özelliklerine
bağlı olarak değişebilir. Örneğin, küçük bir işletmede iş başvurusu yapan adayla,
işletme sahibi mülakat yaparken, kurumsal, büyük bir işletmede iş görüşmesi İKY
departmanı sorumlusu ya da bir grup tarafından uygulanmaktadır. Yine işletmenin
stratejik tercihlerinin bir sonucu olarak, iş görüşmesi işletme dışında bu hizmeti
yürütme görevi verilen bir outsourcing firması tarafından yapılabilmektedir.
Görüşmeler; standart soruların önceden hazırlanmış olduğu yapılandırılmış
ya da herhangi bir soru listesine bağlı kalmaksızın serbest görüşme şeklinde
yapılabilir. Adayın yeteneklerini ölçme ya da baskı altında tepkisini izlemeye
yönelik farklı türde görüşmeler de kullanılabilir.
Kullanılan yöntemler farklı olsa da yüz yüze gerçekleşen bu iletişim
sürecinde 3 temel amaç söz konusudur( Bingöl, 2010: 254). Adayın kişiliğini
değerlendirmek, 2) Adayın daha önceden verdiği bilgileri doğrulamak, adayın işe
uygunluğunu test etmek, 3) Adaya iş ve işletme hakkında bilgi vermek. Adayın
işvereni seçme hakkını kullanması bakımından bu önemlidir.
Bir iş görüşmesinde tarafların amaçlarına ulaşması ise, büyük ölçüde bu sürecin
başarılı bir biçimde gerçekleştirilmesine bağlıdır. Etkili bir görüşme süreci
gerçekleştirmek için( Bingöl, 2010: 254; Mathis ve Jackson, 2008: 244);
-
Görüşmeye hazırlık yapılmalıdır. Görüşmecilerin, görüşme öncesinde
planlama yapmaları, aranılan bilgiye ulaşma bakımından önemlidir. Ayrıca,
görüşme öncesi görüşme süresi ve fiziksel ortamın düzenlenmesi gibi
hususlarda hazırlık yapılması sürecin etkili yönetimi açısından gereklidir.
-
Görüşmenin yürütülmesine dikkat edilmelidir. Görüşmede aranan bilgilerin
elde edilebilmesi için, görüşmecinin bu görüşme süresini çok dikkatli bir
biçimde yönetmesi gerekmektedir. Örneğin adayın görüşmecileri
yönlendirmesi ya da gereksiz konularda zaman harcaması engellenmelidir.
-
Görüşmenin değerlendirilmesi: Her bir adayın arkasından, o görüşmeye
özgü değerlendirmenin bilgiler yeni iken yapılması, görüşmenin etkinliğini
artırır.
Tablo 5. Görüşmede Kullanılabilecek Soru Örnekleri
Görüşmede Soru Tipleri
Açılış Soruları
Eğitim İle İlgili Sorular
-
Bize kendinizi tanıtır mısınız?
-
En son bitirdiğiniz eğitim kurumu?
-
Bizim firmamızı tercih etme
nedenleriniz nelerdir?
-
-
Bu işin cazip gelen yanı nedir?
Yabancı dil seviyeniz nedir?
Bilgisayarda hangi programları
kullanabiliyorsunuz?
-
Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
-
Mezuniyet dereceniz?
-
Mesleğiniz ile ilgili özel kurs ve
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
18
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
seminerlere katıldınız mı?
Deneyim İle İlgili Sorular
İşle ilgili Sorular
-
Daha önce nerede ve hangi
işlerde çalıştınız?
-
İşte sizi en çok ne motive eder?
-
Önceki işinizden neden ayrıldınız?
-
Sizin için en yararlı iş
deneyimi hangi işinizdir?
-
İleride kariyer hedefiniz nedir?
Geçmişte karşılaştığınız en
önemli iş problemi hangisidir?
-
-
Beklediğiniz ücret ve çalışma
koşulları nelerdir?
-
Bu işe uygun ne tür özellikleriniz
var?
-
Zayıf ve güçlü yönleriniz neler?
Hobiler ve Diğer Hususlar
-
Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?
-
Hobileriniz neler?
-
Üyesi olduğunuz herhangi bir STK var mı?
(Kaynak: Sabuncuoğlu, 2005: 110-112, Özgen, 2010: 124-125’den
uyarlanmıştır.)
Görüşmede Yaşanan Sorunlar
Görüşmeye hazırlık yapılsa da görüşme esnasında hem görüşmeci hem de
sınav yapılan kişiden kaynaklanan hata ve sorunlar söz konusu olmaktadır.
Görüşmeci tarafından
yapılan hatalar; ilk
izlenim, hâle etkisi, ön
yargı, kontrast etkisi ve
kültürel farklar etkisi
olarak sıralanabilir.
Görüşmeci tarafından yapılan hatalar aşağıda özetle verilmiştir (Anthony,
vd. 2006: 261 ; Mathis ve Jackson, 2008: 245):

İlk izlenim – Erken Karar Verme: Görüşmeci ilk birkaç dakikada edinmiş
olduğu izlenim çerçevesinde, bir adayın uygun olduğuna karar verebilir,
kalan zamanında bunu destekleyecek bilgileri aramaya yönelebilir.

Hâle Etkisi: Adayın bir özelliği veya davranışı ile ilgili yargının (pozitif ya
da negatif), diğer özelliklerinin göstergesi olarak kabul edilmesidir.
Adayın bir özelliğinin çok iyi olarak değerlendirilmesinin diğer bütün
konularda da çok iyi olacağı şeklinde algılanması ya da tersidir.

Önyargı: Adayın yaşı, cinsiyeti, ırkı gibi özelliklerden dolayı görüşmecinin
sahip olduğu peşin yargılar, iş görüşmesinde sıklıkla yapılan bir hatadır.
Örneğin yaşlı ya da şişman adayların baştan yavaş ya da tembel olarak
nitelendirilmesi.

Kontrast Etkisi: Görüşmecilerin adaylar arasında karşılaştırma
yapmasından kaynaklanan bir sorundur. Orta uygunlukta olan bir adayın
çok güçlü bir adaydan sonra sınava alındığında çok yetersiz bulunması
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
19
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi

Kültürel Farklar (culturalnoise): Aday ve görüşmeci arasındaki kültürel
yaşam farklılığı karar vermede sorunlar yaratabilir.
Görüşmecilerin bu hataları yapmaları, işletmenin aradığı insan kaynağını
doğru seçme ihtimalini azaltan bir durumdur. Bu nedenle, görüşmecilerin işlerinin
uzmanı olmaları ve görüşme hataları konusunda eğitimli olmaları gereklidir.
Görüşme yapılan adaylar ise görüşmeye hazırlıksız gelmek, yanlış giyim, aşırı
ya da yetersiz konuşma, çok fazla heyecan yaşama ve kendinden emin olmama gibi
hatalar yapmaktadırlar.
Adayın Geçmişinin ve Referanslarının İncelenmesi
Adayın başvuru ve görüşmeler sırasında verdiği bilgilerin doğruluğunu
araştırmak ve onun hakkında daha fazla bilgi edinebilmek için adayın belirtmiş
olduğu kişi ya da daha önce çalıştığı kurumlarla iletişime geçilmesidir. Bu safhada
amaç, aday hakkında seçime yardıma olacak daha fazla bilgi edinilmesidir.
İşe alım sürecinde, bu safhaya verilecek önem aslında hangi işe eleman
seçimi yapıldığı ile yakından ilgilidir. Örneğin kişi işletmenin parasal işlerini
yürütecek bir pozisyona aday ise özel hayatından ahlaki durumuna kadar geniş bir
alanda detaylı referans araştırmaları yapılabilir. Ancak, bu safha da elde edilen
bilgilerin subjektif olabileceği ihtimali dikkate alınarak, referanslar tek başına karar
kriteri olmamalıdır.
Sağlık Kontrolü
İşveren tedariki sürecinin önceki aşamalarında başarılı olan adayın, fiziksel
ve ruhsal bakımından sağlık durumunun incelenmesidir. Çoğu işletme adayın sağlık
açısından işi yapabilir durumda olduğunu belirlemek için bu tür bir kontrolü ister.
Ayrıca, sağlık kontrolü adayın işletmede daha sonra yaşayabileceği sorunlar
bakımından da önemlidir. Örneğin sağlıklı olan bir kişi, işte çalıştıktan bir süre
sonra kanser olursa, bunun çalışma koşulları ile ilişkilendirilmesi bakımından, sağlık
kontrolü kullanılabilir. Sağlık kontrolü, pilotluk gibi bazı mesleklerde kariyer
boyunca sürekli yapılan ve kişinin mesleğine devam edip edemeyeceğini belirleyen
bir araçtır. Günümüzde adayın alkol ve madde bağımlılığının belirlenmesi için sağlık
kontrolü yapılmaktadır.
İşe Alma Kararı ve İş Teklifi
Seçim sürecinin son safhası, işe alma kararının verilmesidir. Bu noktada, eğer
işgören temin süreci İK birimi tarafından yürütülmüş ise, işe alım kararı verilen kişi
(kişiler), ilgili birim yöneticileri ile görüştürülmelidir. Seçim kararı paylaşılabilir ya
da tümüyle onlara bırakılabilir. Etkili bir seçim süreci karar vermeyi kolaylaştırır.
Sonuç olarak, işe alımına karar verilen kişi ya da kişiler üst yönetimin
onayıyla ilan edilir ve adaya bildirilir. Bu bildirim, aynı zamanda iş teklifi olarak
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
20
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
kabul edilir. Bu safhada “yedek listesi” oluşturulmasına da dikkat edilmelidir.
Olumlu ve özellikle olumsuz kararların adaylara bildirilmesi bir halkla ilişkiler
faaliyeti olarak organize edilmelidir.
Tablo 6. Örnek Şirketlerde İşe Alım Süreci Aşamaları
Örnek Şirketlerde İşe Alım Süreci Aşamaları
İşe Giriş Süreci
Kaç Aşamalı
Açıklama
Garanti
Bankası
4-6
Başvurdukları pozisyona göre adaylar 4 veya 6 farklı aşamadan geçiyor.
Adaylara yetenek sınavı, kişilik envanteri, grup analizleri, vaka
çalışmaları, yabancı dil sınavı ve yetkinlik bazlı mülakatlar uygulanıyor.
Danone
4-5
Yeni mezun adayların seçim sürecine önem veriliyor. “Genç yetenek
programı” 5 aşamadan oluşuyor. Deneyimli adaylar ise 4-5 aşamalı bir
süreçten geçiyor.
P&G
6-7
İçerden terfi sistemi ile çalışan firma için yeni mezunların seçimi büyük
önem taşıyor. Yılda 10 bin başvuru arasından sadece 150 aday şirkete
katılabildi.
Turkcell
4-5
Pozisyon başına 250 başvuru alan şirkette, bu adaylardan %5’i son
görüşme aşamasına geliyor. İşe alımlarda sınav yerine kişilik envanteri
ve vaka çalışmaları gibi değerlendirme araçları kullanılıyor.
Vestel
4-5
İngilizce sınavı ve kişilik envanteri çalışması sonrasında aday ilgili
bölüm yöneticisi ile görüştürülüyor. Bir sonraki aşamada ise genel
müdür yardımcısı ile görüşme yapılıyor. Sürecin sonunda ise genel
müdürle bir görüşme yer alıyor.
Toyota
6
Aday işletme ve iş ile ilgili bilgileri içeren bir sunumdan sonra teknik ve
yetenek çalışması uygulanıyor. Grup mülakatı ve sağlık
değerlendirmesi yapılıyor. Bu süreç ise yerleştirildikten sonra 6 aylık
gözlem ve yönlendirme süresini de içeriyor.
Kaynak: Bingöl,2010:240-241; Dessler,1997:236.
İşe Yerleştirme
İş gören temin sürecini başarıyla tamamlayan adayın işe başlama aşamasıdır.
İşe başlarken işletmenin ve iş görenin hazırlaması gereken belgeler (sözleşme ve
diploma gibi) tamamlandıktan sonra, iş gören belirlenen işe yerleştirilir.
İşe yerleştirme ile birlikte iş göreni işe alıştırma anlamında bir oryantasyon
sürecinden geçirilmesi uygundur. İşletmenin özelliklerine göre bir-iki saatten bir
haftaya kadar süren oryantasyon programı yeni işgörene işletmeyi ve işletmedeki
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
21
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
Ülkemizde 2001
Ekonomik krizinde
birçok işletme toplu
işten ayırma yöntemi
kullanmıştır.
Amerikada 1997-2000
yılları arasında 1 Milyon
kişi işten çıkarılmıştır.
İŞTEN ÇIKARMA
İşten çıkarma, İK yönetiminin en az sözü edilen karanlıkta kalmış
yönlerinden birisidir. Ancak günümüzde hem bireysel performans yetmezliği hem
de yaşanan krizler, küçülme, doğru ölçekte çalışma, yeniden yapılanma ya da yalın
örgütleme gibi nedenlerle işten çıkarma gündeme gelmektedir. İster işletme dışı
yaşanan olumsuzluklar isterse de işletmenin bilinçli stratejik tecihlerinin bir sonucu
olarak kullanılsın, işten çıkarma çok sıklıkla yaşanan bir durum hâline gelmiştir.
İşten çıkarma hem işletme için hem de birey için olumsuz sonuçlara neden olması
bakımından üzerinde durulması gereken bir konudur.
İşten çıkarma, bir işgörenin talebi dışında işine son verilmesi,
organizasyonla bağlarının koparılmasıdır. İşten çıkarma, özellikle kitlesel olarak
uygulandığında işletmenin verimliliğini artırma ve işgören maliyetlerinden tasarruf
etme amacıyla (Anthony vd., 2006: 662) yapılmasına rağmen, uygulamada bir çok
farklı maliyete neden olabildiği izlenmektedir. Özellikle toplu işten ayırmalar söz
konusu olduğunda, işten çıkarma ile örgütün yeteneklerini kaybetmesi, imaj ve
itibarının olumsuz etkilenmesi gibi örgütsel sorunlar yaşanmaktadır. Yine işten
ayırma, işten çıkarılan kişi kadar, işletmede kalanların moral ve performansları
üzerinde olumsuz sonuçlar yaratmaktadır (Akdoğan ve Cingöz, 2009: 337).
Örneğin, İşten çıkarmanın örgüt iklimini bozması telafisi zor bir maliyettir.
İşten çıkarmanın bireysel, örgütsel ve toplumsal sonuçları
düşünüldüğünde, çok dikkatle uygulanması gerektiği söylenebilir. İşletmede İKY’ ye
bu süreçte büyük sorumluluk düşmektedir. İKY’nin hem yasal işlemleri hem de
konunun psikolojik boyutunu etkili bir biçimde yönetmesi, ayrıca outplacement
gibi destek hizmetleri verebilmesi tarafların yaşayacağı sorunların azaltılması ve
örgütsel ortamın iyileştirilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır.
Bireysel Etkinlik
İşten ayırma, bir
işgörenin talebi dışında
işine son verilmesi,
organizasyonla
bağlarının
koparılmasıdır.
diğer çalışanları tanıma fırsatı verir. Böyle bir programın çalışanın gelecekte
işletmede kalmasını, işe bağlılığı ve performansını etkilediği de bilinmektedir.
•Kendiniz için bir CV hazırlayınız.
•İşten çıkarmanınn bireyler ve örgütler üzerindeki etkilerini açıklayınız.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
22
Özet
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
•İşgören temin ve seçimi, aday işgörenlerin bulunması, işe uyumun
araştırılması ve en uygun adayın işe alınması sürecidir. Bu sürecin
başarılı bir şekilde yönetilerek, işe “ en doğru insanın” seçilmesi,
işletmenin, amaçlarına ulaşması, aynı zamanda çalışanın yaşam
kalitesinin artması bakımından çok önemlidir. Bu nedenle de işgören
temin ve seçiminin en etkili biçimde yapılması gerekmektedir. Ancak
bunun kolay bir iş olmadığı bilinmektedir.
•İşgören temin süreci, İKP ve iş analizi çalışmalarına dayalı olarak,
istenilen özelliklere sahip olan adayları işletmeye çekme faaliyetidir.
İşletme tedarik sürecinde iç ve/veya dış kaynaklardan faydalanmayı
tercih etmekte; iş duyurusu, terfi ve nakil gibi iç kaynakları ya da
okullar, rakipler, işsizler gibi… dış kaynakları kullanarak aday
bulmaktadırlar. Firmalar dış kaynaklardan aday arayışında duyurular,
kariyer fuarları, iş ve işçi bulma kurumları, sendikalar ve tanıdıkların
tavsiyeleri gibi yolları kullanabilmektedirler. Günümüzde, bu
kaynaklara internet üzerinden elektronik aday arama ve bulma
eklenmiştir. Yine bu süreçte danışman şirketlerinden yararlanma
uygulaması gittikçe yaygınlaşmaktadır. Şüphesiz bu yol ve yöntemleri
etkileyen, aday arayan işletmenin büyüklüğünden imajına, faaliyette
bulunduğu sektörden uluslararası olmasına kadar birçok faktör söz
konusudur.
•Bir işletmeyi başarı ya da başarısızlığa götüren temel unsurların
başında gelen insanın seçimi; aday havuzundaki adaylar arasında, işe
ve işletmeye en uygununun belirlenmesi faaliyetidir. Adayın
işletmeyle ön görüşme yapması ve işe başvurusu ile başlayan seçim
sürecinde, işletmeler kişilik ve yetenek testlerinden çeşitli
mülakatlara kadar farklı sınav ve yöntemler kullanmaktadır. Sınavlar
sonrasında adayların referanslarının ve sağlık durumlarının
araştırılması ve yapılan son değerlendirme, seçim sürecinin diğer
aşamalarıdır. Kararın verilmesi, adaya iş teklifi yapılması, işin kabul
edilmesi ve işe yerleştirme ile birlikte seçim süreci tamamlanmış
olmaktadır.
•Sonuç olarak, işgören temin ve seçim süreci hem işletmenin hem de
bireyin geleceğe yönelik beklentilerinin olduğu, aynı zamanda da
maliyetli ve en iyi tek bir yöntemin olmadığı bir süreçtir. Tarafların
beklentilerinin karşılanması ise işletmenin sürdürülebilirliği
bakımından çok önemlidir. Bu nedenle, işletmelerin seçim sürecine
çok dikkat etmesi, özellikle bu sürecinin hatalardan mümkün
olduğunca arındırılması gerekmektedir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
23
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
DEĞERLENDİRME SORULARI
Değerlendirme
sorularını sistemde ilgili
ünite başlığı altında yer
alan “bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli
olarak
cevaplayabilirsiniz.
1. Bir işletmede eleman ihtiyacını ortaya çıkaran koşullar arasında
aşağıdakilerden hangisi bulunmamaktadır?
a) Yeni yatırımlar
b) Yeniden yapılanma
c) Küçülme
d) Büyüme
e) Yeni pozisyonlar
2. İşgören seçiminde yapılan hataların yarattığı sonuçlar arasında
aşağıdakilerden hangisi yoktur?
a) Verimlilik sorunları
b) İş kazalarının artması
c) Çatışma
d) İşgören devir hızının düşmesi
e) İşe bağlılığın azalması
3. Personel seçim sürecini etkileyen ve aşılması gereken çevresel engeller
arasında aşağıdakilerden hangisi bulunmamaktadır?
a) Yasal düzenlemeler
b) İşletmede alışılmış uygulamalar
c) Aranan elemanın kıtlığı
d) Ahlaki değerler
e) İş gücü talebi
4. İşgören seçiminde en fazla kullanılan yöntem aşağıdakilerden hangisidir?
a) Görüşme
b) Zekâ testi
c) Dürüstlük testi
d) Bilgi testi
e) Kişilik testi
5. Adayların iş görüşmesinde yaptığı hatalar arasında aşağıdakilerden hangisi
yer almamaktadır?
a) Giyimine dikkat etmemek
b) Aşırı konuşma
c) Yetersiz konuşma
d) Hâle etkisi
e) Kendinden emin olmama
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
24
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
6. Görüşmecilerin iş görüşmesinde yaptığı hatalar arasında aşağıdakilerden
hangisi yer almaz?
a) İlk izlenim
b) Yanlış giyim
c) Kontrast etkisi
d) Hâle etkisi
e) Ön yargı
7. Aşağıdakilerden hangisi internet kullanarak iş duyuruları yapmanın
dezavantajları arasında değildir?
a) Herkesin internete ulaşamaması
b) Pahalı teknolojik yatırım ihtiyacı
c) Özel hayatın gizliliği
d) Zaman tasarrufu sağlaması
e) Hedef kitleye her zaman ulaşamaması
8. İç kaynaklardan aday temin yolları arasında aşağıdakilerden hangisi
bulunmamaktadır?
a) Terfi
b) İş genişletme
c) İş rotasyonu
d) İş zenginleştirme
e) Tavsiyeler
9. Aşağıdakilerden hangisi dış kaynaklardan iş gören temin yolları arasında
sayılmaz?
a) İş Bildirimi
b) Türkiye İş Kurumu
c) Kendiliğinden başvuranlar
d) İnternet
e) Danışman şirketler
10. İç kaynaklardan eleman temininin sağladığı avantajlar arasında
aşağıdakilerden hangisi yoktur?
a) İş görenin işletmeyi tanıması
b) Maliyeti düşük olması
c) Eğitim gereksinimi az olması
d) Politik davranışları artırması
e) Motivasyonu artırması
Cevap Anahtarı:
1.C, 2. D, 3. E, 4.A, 5.D, 6.B, 7.D, 8.E, 9.A, 10.D
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
25
İnsan Kaynakları Temin ve Seçimi
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akdoğan ve Cingöz, 2009 “TheEffects of OrganizationalDownsizingandLayoffs on
OrganizationalCommitment: A FieldResearch”, Journal of American
Academy of Business, Cambridge, Vol. 14, No. 2, 337-343.
Anthony vd. (2006), Human Resource Management: A Strategic Approach(Fifth
Edition), Thomson.
Bingöl, D. (2010). İnsan Kaynakları Yönetimi. İstanbul: Beta Yayınları.
Budak, G.(2005 ).Yetkinliğe Dayalı İnsan Kaynakları Yönetimi.İzmir,Barış Yayınları.
Catano vd.(2010). RecruitmentandSelection in Canada(4th. Ed), Toronto: Nelson
Education.
Ivancevich, M.(2003).Human Resource Management(9.Ed). Boston, McGrawHill.
Mathis,R. ve J.Jackson(2008), Human Resource Management(12. Ed.)Thomson.
Özgen,H. ve A. Yalçın.(2010). İnsan Kaynakları Yönetimi.Adana:Nobel Kitapevi.
Pfefer (1998). The Human Equation. Boston:Harvard Business School Press.
Piotowski, C. ve T. Armstrong(2006). “ CurrentRectuitmentandSelection
Practices: A NationalSurvey of Fortune 1000 Firms” North AmericanJournal
of Psychology, Vol.8. 489-496.
Sabuncuoğlu, Z. (2005). İnsan Kaynakları Yönetimi.Alfa Aktüel Basım Yayın
Dağıtım. Bursa.
Tamkin, P., M. Cowling ve Hunt(2008). PeopleandtheBottomLine . Report 448.
InstituteforEmploymentStudies.London.
Uyargil, C. ve diğerleri(2008). İnsan Kaynakları Yönetimi.3. Baskı. İstanbul: Beta
Yayınları.
Bichard, B.” How Cisco MakesFriends”, www.fastcompany.com. , 2007.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
26
İNSAN KAYNAKLARI
YÖNETİMİNDE EĞİTİM
İÇİNDEKİLER
• İşe Alıştırma
• Eğitim, Yetiştirme, Geliştirme ve
Öğrenme Kavramları
• Eğitimin Amaçları
• Eğitimin İlkeleri
• Eğitimden Beklenen Yararlar
• Eğitim ve Geliştirme Süreci
• Eğitim İhtiyaç Analizi
• Eğitim Programı Geliştirme ve
Uygulama
• Eğitimin Değerlendirilmesi
HEDEFLER
• E-Eğitim
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• Eğitim ve eğitimle ilgili kavramları
tanımlayabilecek
• Eğitim ve geliştirmenin amaçlarını,
ilkelerini ve eğitimden beklenen faydaları
açıklayabilecek
• Eğitim programı geliştirme aşamalarının
neler olduğunu ortaya koyabilecek
• Eğitim yöntemlerinin avantaj ve
dezavantajlarını karşılaştırabilecek
• E-eğitimin yarar ve sakıncalarını
değerlendirebileceksiniz.
İNSAN KAYNAKLARI
YÖNETİMİ
Prof. Dr. A. Asuman
Akdoğan
ÜNİTE
5
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
GİRİŞ
Eğitim insan
kaynağından en etkili
bir biçimde
yararlanmayı sağlayan
bir araçtır.
Günümüzün hızlı değişen ve gittikçe karmaşıklaşan rekabet ortamında,
işletmelerin yaşamlarını sürdürebilmeleri ve performanslarını artırabilmelerinde
insan, anahtar unsur olarak kabul edilmektedir. İşletmeler açısından, rekabet
gücünü belirlemede temel kaynak olarak ifade edilen insandan etkili bir biçimde
faydalanabilmede ise eğitim kavramı öne çıkmaktadır.
Eğitim, her şeyden önce bir işletmede insan kaynağının seçimi ve işe
uyumunda yaşanan sorunların giderilmesi bakımından gereklidir. Bir işletmede
hangi yöntemlerle işe alma gerçekleştirilmiş olursa olsun, temel aktörü insan olan
bu süreçte, insanı “tanıma” ve tepkilerini “anlama” zorluğu nedeniyle eğitim
uygulanmalıdır. Yine işe yeni başlayan bir çalışanın, işe alıştırma eğitiminden,
yeteneklerinin geliştirilmesine kadar bazı eğitimleri alması, işe ve iş ortamına uyum
sağlaması bakımından önem taşımaktadır. Diğer yandan, dünyanın yeni kurallarla
yönetildiği, yaşamın her yönünde çok hızlı değişimlerin yaşandığı günümüzde,
demode olan bilgilerin yenilenmesi, hem işletme hem de çalışanların değişime
uyum sağlaması, ancak eğitimle mümkün olabilmektedir.
Sonuç olarak, eğitim gerek çalışanların hatalarının önlenmesi ve yeni
yetenekler kazanmalarına, gerekse de işletmenin öğrenmesi ve yüksek
performanslı çalışabilmesine imkân vermesi bakımdan büyük önem taşımaktadır.
Günümüzde yaşam boyu eğitimi temel alan, eğitime bir yatırım olarak bakabilen
işletmelerin başarılı olacağı muhakkaktır. İşletmelerin bu gerçeği dikkate alarak
eğitim amaçlarını belirlemesi ve etkili bir biçimde yürütmesi gerekmektedir.
Bu bölümde, öncelikle işe alıştırma eğitimi hakkında bilgi verilecektir. Sonra
eğitim ve ilgili kavramlar, eğitimde amaçlar ve eğitimde dikkate alınması gereken
ilkeler, eğitimden beklenen yararlar hakkında bilgiler verilecektir. Daha sonra ise
eğitim ihtiyacı belirleme, eğitim programı geliştirme ve uygulama ile eğitimin
denetlenmesinden oluşan eğitim ve geliştirme süreci üzerinde durulacaktır.
İŞE ALIŞTIRMA EĞİTİMİ(Oryantasyon)
İşe alıştırma, yeni gelen
çalışanın işe, iş
ortamının da kişiye
tanıtılmasıdır.
İşe alıştırma eğitimi, işe alınan elemanın işletmeye, işletmenin de işgörene
tanıtıldığı aşamadır. Özellikle, okul eğitiminden sonra, ilk iş tecrübesinde ya da yeni
bir işletmeye geçiş söz konusu olduğunda çalışanın bu tür bir eğitimden geçirilmesi
“ilk şoku” atlatabilmesi, endişelerinden kurtulabilmesi ve olumlu duygu ve
düşüncelerle işe başlaması bakımından önem taşımaktadır. Bir organizasyonda, o
kurumun “temel misyonunun” ne olduğundan, o işletmede “nasıl davranılacağına”
kadar pek çok husus bu eğitim çalışması ile yeni gelen kişiye aktarılır. Yoğun bir
iletişim ve sosyalleşme sürecidir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
2
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
İşe alıştırma eğitiminin amaçları: Bir organizasyonda işe, işyeri kültürüne ve
beklentilere yönelik açık ve doğru bir iletişim sağlayan işe alıştırma eğitiminin
temel amaçları (Ivancevich, 2003: 394), aşağıda özetlenmiştir:

Endişeyi azaltma: İşe yeni gelenin bilinmeyene yönelik endişelerini
azaltmaktır.

İşten ayrılmayı azaltma: İş ortamında varlık nedenini anlayamayan,
kendisinin “gereksiz” olduğunu düşünen bir çalışanın işten ayrılma
ihtimali artacaktır. İşten ayrılmanın hem çalışan hem de işletme
açısından “istenmeyen maliyetleri” nedeniyle işe alıştırmanın bu
fonksiyonu önemlidir.

Zaman tasarrufu sağlama: İşe uyum için gereken bilgilerin en başta
verilmesi, hem çalışana hem de onu her seferinde yönlendirmek
durumunda kalanlar açısından zaman tasarrufu yaratacaktır.

Gerçekçi beklentilerin oluşturulması: Yeni işgörenin, işletmenin
kendisinden beklentilerini gerçekçi biçimde anlayabilmesi, aynı zamanda
kendi beklentilerini doğru bir biçimde oluşturması bakımından, işe
alıştırma faydalar sağlamaktadır.
İşe Alıştırma Programı
İşe alıştırma eğitimi, işletmenin büyüklüğünden, yapılan işe, sektöre ve
yöneticilerin bu eğitime bakış açılarına kadar birçok farklı husustan
etkilenmektedir. Küçük bir işletmede, etrafı dolaştırma şeklinde bir eğitim
verilebilirken, oryantasyonu önemseyen büyük bir işletmede biçimsel bir program
çerçevesinde, birkaç günlük bir eğitim olarak uygulanabilmektedir.
Bir işe alıştırma programının aşamaları aşağıda belirtilmiştir (Bingöl, 2010:
286):
Eğitim, çalışanlara
bilgileri öğretme süreci,
yetiştirme, nitelikli
eleman haline getirme,
geliştirme, bilgi ve
becerilerin yükseltilmesi
ve öğrenme, bilgilerin
algılanması ve
davranışlara
yansıtılmasıdır.

Yeni işgöreni karşılamaya hazırlanmak

Yeni işgöreni karşılamak

Yeni işgörene çalışacağı birimin işlevlerini anlatmak

Yeni işgöreni iş arkadaşlarıyla tanıştırmak

İşyerinin özelliklerini açıklamak

İşletmeye ait genel bilgilerin verilmesi

İşgörenlere sağlanan çeşitli çıkar ve hizmetlerin anlatılması
 Yeni işgörene işini açıklamak
Bu bilgileri içeren, uygun ortamda ve uygun araçlarla yapılan bir oryantasyon
eğitimi, beklenen amaçlara ulaşmayı sağlayacaktır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
3
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
EĞİTİM, YETİŞTİRME, ÖĞRENME VE GELİŞTİRME
KAVRAMLARI
Eğitim; yetiştirme, öğrenme ve geliştirme gibi kavramlarla birlikte kullanılan
aynı zamanda bunlarla sıklıkla karıştırılan bir kavramdır. Eğitime dar ya da geniş
açıdan bakılabilmekte, bazen belirli bir sorunu çözmeye, bazen ise çalışanların
değişimine yönelik yapılan çalışmalar eğitim olarak nitelendirilmektedir.
Mathis ve Jackson’a göre eğitim, çalışanlara işlerini yapabilmeleri için gerekli
olan bilgileri öğretme süreci(Mathis ve Jackson, 2008: 260)olarak tanımlanırken, bir
diğer araştırmacı eğitimi bireye bilgi, beceri ve yetenek kazandırarak, bir değişimi
gerçekleştirme süreci (Uyargil vd., 2008: 189) olarak ifade etmektedir. Eğitimde
bireysel açıdan bir gelişme ve buna bağlı olarak örgütsel açıdan performans artışı
tanımlarda temel alınmaktadır.
Yetiştirme kavramı, bir meslek veya hizmette görev yapacak kişileri nitelikli
eleman durumunu getirme, geliştirme ise bir meslekte veya hizmette çalışmakta
olan elemanların bilgi ve becerilerinin yükseltilmesi olarak tanımlanmaktadır
(Bingöl, 2010: 290).Örneğin, işe yeni alınan bir işçiye çalışacağı makine ile ilgili
eğitim vermek ya da bir yöneticiye işlerini yapabilmesi için özel bir bilgisayar
programı öğretmek bir yetiştirme faaliyeti iken bir yöneticinin performansını
yükseltmek için karar verme yeteneklerini artırmakla ilgili verilen eğitim, geliştirme
kapsamında kabul edilmektedir.
Eğitim ve yetiştirmede bir mesleği, bir işi öğretmek (bilgi ve beceri
anlamında) temel alınırken, geliştirmede bu mesleğin, işin geleceğe yönelik
değişen koşullar çerçevesinde nasıl daha etkili yapılabileceğinin öğretilmesi ve
problem çözme kapasitesini artırma hedeflenmektedir. Eğitim ve yetiştirme daha
alt düzey işgörenler için yapılırken geliştirme daha çok yöneticiler için yapılan
çalışmalardır.
Bakış açısındaki farklılıklara rağmen herhangi bir eğitim ve geliştirme
çabasında amaç, eğitilenlerin davranışında bir değişiklik gerçekleştirmek suretiyle
bireylerin yeteneklerini şu andaki ve gelecekteki görevlere ilişkin istenilen düzeye
yükseltmektir( Bingöl, 2010: 291). İşletmelerin bu amaç çerçevesinde, eğitim
çalışmalarını yapmaları gereklidir.
Eğitimden beklenen faydaların sağlanması ise, eğitimi alan kişinin bilgilerini
davranışa dönüştürmesi ve uygulamada kullanması ile mümkün olabilir. Özetle,
günümüzde işletmelerin stratejik bir bakış açısıyla hem kişisel düzeyde öğrenmeyi
sağlaması, hem de örgütün öğrenmeyi kurumsallaştıran, öğrenen organizasyon
olarak çalışması gerekmektedir. Bu nedenle, eğitim ve ilgili tüm kavramlar
işletmeler için uygulanması kaçınılmazdır ve bu konuyla ilgili çalışmaların da İKY
tarafından, sistematik ve etkili bir biçimde yürütülmesi büyük önem taşımaktadır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
4
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
EĞİTİMİN AMAÇLARI
Eğitim, ister işletme ve fert düzeyinde olsun, isterse de toplum düzeyinde
olsun, ekonomik, beşeri ve sosyal olmak üzere farklı amaçlara hizmet eder
Ekonomik Amaçlar
Etkili bir eğitim birey,
işletme ve toplum
düzeyinde katkılar
sağlar.
Bir işletmede temel ekonomik amaçlar, karlılık, verimlilik, iktisadilik,
büyüme, süreklilik gibi kavramlarla ifade edilmektedir. İşletmenin bu ekonomik
amaçlara ulaşmak için eğitimden beklentileri şöyle özetlenebilir:

Verimlilik ve üretim artışı

Kalite artışı

Maliyetlerde düşme

Standardizasyon sağlama, firelerin ve hataların azalması

Zamandan tasarruf

İş kazalarının azalması

Daha az personelle çalışma

Devamsızlık ve personel devir hızının düşmesi

Bakım giderlerinde azalma

Yöneticilerin denetim yüklerinde ve denetim maliyetlerinde azalma
Beşeri ve Sosyal Amaçlar
Eğitim insana yapılan bir yatırımdır. Bu kapsamda sadece eğitimi üretimi
artırıcı ve maliyetleri azaltıcı bir unsur olarak düşünmek yerine, işletmede çalışan
işgörenlere hizmet eden, katkı sağlayan bir araç olarak görmek daha uygundur
(Sabuncuoğlu, 2005:129). İnsana yapılan katkının ise toplumun gelişimine katkısı
olacaktır. Eğitimle ulaşılmaya çalışılan sosyal amaçlar;
Eğitimin sürekliliği,
yararlılığı, fırsat eşitliği,
planlı eğitim ve
eğitilenlerin etkin
katılımı, eğitimde
dikkate alınması
gereken ilkelerdir.

İşgörenlerin motive edilmesi

Güven duygusunda gelişme

İşbirliği ve dayanışma

Davranışlarda gelişme ve değişme

Yükselme, terfi imkânlarında artış

İş tatmininde ve başarıda artış

Yaratıcılıkta gelişme

Süreklilik ve uyumun sağlanması
Sonuç olarak, işletme yaptığı eğitimlerle birey düzeyinde amaçlarına
ulaştığında, ekonomik amaçların da gerçekleşmesi mümkün olur. Yine bireyleri
eğitimli ve bunun sonucunda, yüksek performanslı çalışan işletmelerden oluşan
toplumun gelişme düzeyi de daha yüksek olacaktır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
5
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
EĞİTİM İLKELERİ
Bir işletmede eğitim faaliyetleri yerine getirilirken, eğitimin istenilen
amaçlara ulaşabilmesi için, uyulması gereken ilkeler söz konusudur. Bunlar (Uyargil
vd., 2008: 195; Sabuncuoğlu, 2005: 130):

Eğitimin Sürekliliği: Sürekli değişen ve değişim hızının çok arttığı iş
ortamında, eğitim çalışmalarının da devamlı olması gerekmektedir.
Belirli bir anda, bir kez yapılan bir eğitim farkındalık oluşturabilir, ancak
kalıcı olması zordur.

Eğitimin Yararlılığı: Eğitimin belirlenmiş amaçlara yönelik olarak
yapılmasıdır. Eğitimin ne işe yarayacağının açık bir biçimde ortaya
konulması, kişilerin motivasyonu açısından önemlidir. Bu konuda en
önemli sınır, eğitimin her zaman kısa dönemde yarar sağlayamamasıdır.
Özellikle, geliştirme için yapılan eğitimlerde, kazanılan bir yeteneğin ne
zaman kullanılacağı bilinmeyebilir. Ancak gerektiğinde bu kazanılmış
yetenek, hayati katkılar sağlayabilir.

Eğitimde Fırsat Eşitliği: İşletmede ayırımcılık yapılmaksızın, gerek duyan
kişilere eğitimin eşit koşullarda verilmesidir. Sadece belirli düzeyde
çalışan yöneticilerin katıldığı ya da bir aile işletmesinde aile üyelerinin
katıldığı eğitimler, diğer çalışanlar üzerinde olumsuz etkiler yaratarak,
örgüt ikliminin bozulmasına, eğitimden beklenilen sonuçlara
ulaşılamamasına neden olacaktır.

Eğitim Faaliyetlerinin Planlı Olması: Eğitimden beklenen yararların
sağlanabilmesi, onun planlı yapılmasına bağlıdır. Amacı, çözeceği sorun
belli olan, nerede, ne zaman, nasıl yapılacağı, kim tarafından verileceği
belli olan bir eğitim çalışması hem maliyetlerin kontrolü, hem de
istenilen amaçlara ulaşma bakımından gereklidir. Aksi takdirde eğitim
karmaşaya neden olabilir.

Eğitilenlerin Etkin Katılımı: Bir eğitimden beklenen sonuçlara ulaşılması
için eğitilenlerin o faaliyete etkin katılımının olması gerekir. Eğitim
ihtiyacının doğru analiz edilmesinden kişinin motivasyonunun
sağlanmasına kadar birçok husus, kişinin etkin katılımını belirler.
Örneğin, yükselme beklentileri olmayan bir çalışanın eğitime olumsuz
yaklaşımı, onun çalışmalara etkin katılmamasına neden olabilir. Katılımın
teşviki, bu ilkenin uygulanması bakımından önemlidir.
EĞİTİMDEN BEKLENEN YARARLAR
Yukarda belirtilen ilkeler çerçevesinde, sistemli ve etkin bir biçimde yapılan
bir eğitim işletmeye aşağıdaki yararları sağlayacaktır (Bingöl, 2010: 296-298):
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
6
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
İşletmedeki yapısal
sorunların, eğitim
faaliyetleri ile telafi
edilmesinin mümkün
olmadığının
unutulmaması gerekir.

Eğitim öğrenme süresini kısaltır

İş verimliliğinde artış sağlar

İş görenlerde olumlu tutum yaratır

Gözetimin azaltılmasını sağlar

Çalışma sorunlarının çözümüne yardımcı olur

Örgütte süreklilik ve esneklik sağlar

İş görenleri kişisel ve mesleki anlamda geliştirerek yarar sağlar.
Özetle, eğitim kişi ve işletme üzerinde birçok yarara sahiptir. Ancak,
işletmede tüm sorunların çözümü noktası olarak eğitimi görmekte doğru değildir.
İşletmedeki yapısal sorunlar, yanlış yönetsel uygulamalar ya da yeterli olmayan
yöneticilerin uygulamalarının eğitimle telafi edilmesi mümkün olmayabilir.
EĞİTİM VE GELİŞTİRME SÜRECİ
Eğitimin işletmeler açısından önemi ve kaçınılmaz bir faaliyet olduğu artık
kabul edilmektedir. Ancak, eğitim faaliyetinin işletmelere oldukça ciddi maliyetler
yükleyen bir faaliyet olduğu da bilinmektedir. Örneğin, Amerikan işletmelerinin
yıllık eğitim harcamaları 60 milyar doları bulmaktadır (Mathis ve Jackson, 2008:
262). Örgütleri bu harcamalara yönelten neden ise, eğitim faaliyetleri sonucunda
anlamlı bir performans artışının yaşanabilmesidir. Eğitim faaliyetlerinin beklenen
yararları sağlayabilmesinin ilk koşulu ise ihtiyaca uygun ve doğru kişilere doğru
eğitimlerin verilmesini sağlayan bir anlayış ile gerçekleştirilmesidir. Bu, eğitime
yönetilebilir bir süreç olarak bakmayı gerektirir.
Eğitim süreci, esas itibariyle eğitim ihtiyaçlarının belirlenmesi, eğitimin
uygulanması ve eğitimin değerlendirilmesi aşamalarından oluşmaktadır.
Eğitim İhtiyacının
Belirlenmesi
Eğitim Programının
Hazırlanması ve
Uygulama
Eğitimin
Değerlendirilmesi
Şekil-1 Eğitim Süreci
Amerika’da şirketlerinin
yıllık eğitim harcamaları
60 milyar doları
bulmaktadır.
EĞİTİM İHTİYAÇLARININ BELİRLENMESİ
Bir işletmede eğitimin etkili bir biçimde yapılabilmesi için, öncelikle
organizasyonun eğitim ihtiyacının ortaya konulması gerekir. Bu ihtiyacın
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
7
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
belirlenmesinde 3 tür analize ihtiyaç duyulmaktadır (Anthony, 2006: 328 ; Uyargil
vd., 2008: 205).
Örgüt Analizi
Eğitim ihtiyacının
belirlenmesi için örgüt,
görev ve kişi analizinin
yapılması
gerekmektedir.
Örgüt analizi, işletmenin tümünü inceleyen işletmede eğitime ihtiyaç
duyulup duyulmadığı, hangi bölümlerde gerek duyulduğu, böyle bir eğitimin
işletmenin amaçlarına olan katkısının ne olabileceğinin belirlenmesine yönelik bir
analizdir. Örgütsel ihtiyaç analizine, işletmenin misyonu, vizyonu, stratejik amaçları
ve insan kaynakları planları incelenerek başlanır. Bu, işletmenin geleceğine yönelik
hedeflerinin ortaya konması ve sahip olunan insan kaynakları ile hedeflere ulaşmak
için ne tür eğitime ihtiyaç duyulacağının belirlenmesi bakımından önemlidir. Bu
safhada, ayrıca işletmenin eğitime ayıracağı kaynakların belirlenmesi ve tepe
yönetiminin eğitime ne kadar destek vereceğinin ortaya konması gerekmektedir.
İşletmenin içinde bulunduğu dış ve iç çevresel koşullar ve bunlardaki değişimin ne
tür bir eğitim gereksinimi yaratacağı değerlendirilmelidir. Ayrıca, Örgüt analizinde,
amaçlara ulaşma derecesinin ölçülmesinde kullanılacak performans standartlarının
belirlenmesi de gerekmektedir. Örneğin, işletmede işgören devir hızı, ürün kalitesi,
geç teslimatlar gibi birçok gösterge, işlerin gidişatı hakkında bilgi verir. Eğer
sistemle ilgili bir sorun yoksa bu göstergeler eğitimin nereden başlanacağını
göstermesi bakımından önemlidir. Özetle, örgüt analizi bir işletmede, eğitim
ihtiyacının belirlenmesi çalışmalarında başlangıç noktası olmalıdır.
İş (Görev) Analizi
İş analizi, bir işletmede işgörenin yapacağı işin detaylı olarak incelenmesini
ifade eder. İş hakkında sistematik bir bilgi toplama faaliyetidir. İş analizi ile işin
detaylarını ortaya koyan iş tanımları ve işgörende bulunması gereken özellikleri
tanımlayan iş gerekleri hazırlanmaktadır. Böylece, işin özellikleri ve bu işi yapacak
kişinin özelliklerinin tanımlanması ve işte başarılı olabilmek için gerekli performans
düzeyinin oluşturulması ile işgörenlerin eğitim ihtiyaçlarının tespiti mümkün
olmaktadır.
Kişi Analizi
Kişi analizi, işi yapacak kişinin sahip olduğu bilgi, beceri ve yeterlilik düzeyinin
belirlenmesidir. Bu aynı zamanda bireyin zayıf ve güçlü olduğu yönlerin
belirlenmesi sürecidir. Kişi analizi iki farklı yaklaşımla gerçekleştirilebilir; öncelikle
bireyin fiili performansının yani şu an yaptığı iş için performansının geliştirilmesi
amacıyla, eğitim ihtiyacının belirlenmesidir. İkinci yaklaşım ise bireyin gelecekte
yapması düşünülen işler için eğitim ihtiyacının tespit edilmesidir (Bingöl, 2010:
302). Bu noktada önemli olan husus bireyin gerçekleşen performansı ile beklenen
performansı arasındaki farkın gerçekten eğitim ihtiyacından kaynaklandığının
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
8
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
ortaya konmasıdır. Çünkü bu fark, işgörenin işe uyumsuzluğundan, ücret gibi
nedenlerden de kaynaklanabilir, böyle ise eğitim gerekli değildir. Kişi analizi
yapmak için performans değerleme verileri, gözlem, anket, yetenek testleri,
değerlendirme merkezleri gibi çeşitli yöntemler kullanılabilir.
İşletmede eğitim
ihtiyacına uygun eğitim
programı
geliştirilmelidir.
Özet olarak, yapılanbu analizler neticesinde, işletmenin gelecekte ihtiyaç
duyduğu bilgi ve yeteneklerle, bugün sahip olduğu bilgi ve yetenek düzeyi arasında
olumsuz bir fark ortaya çıktığında bu, eğitim açığını (Mathis ve Jackson, 2008: 268)
ve bu açığı kapatmak için eğitim ihtiyacını gösterir. Şüphesiz bu eğitim ihtiyacının
sadece günü kurtarmaya yönelik değil, işletme stratejisi çerçevesinde geleceğe
yönelik olarak tespit edilmesi ve planlanması önemlidir. Örneğin, mobilya
konusunda çalışan bir işletmenin, enerji sektörüne yatırım yapmaya karar vermesi
durumunda çalışanların eğitim ihtiyaçları farklılaşacaktır.
Eğitim ve Geliştirme Politika ve Amaçlarının Oluşturulması
Bir işletmede eğitim faaliyetlerinin yönetilmesinde öncelikle, o işletmenin
stratejik amaçlarıyla uyumlu bir eğitim politikasının belirlenmesi gerekir. Ancak,
tüm işletmeler için geçerli standard bir politikadan bahsetmek mümkün değildir,
her organizasyon kendi koşulları çerçevesinde eğitim politikasını belirler. Her
organizasyonun kendine özgü olan bu politikası, eğitimin nasıl, nerede, hangi
amaçla, ne zaman, kim tarafından, hangi maliyet sınırları içinde yapılacağına ilişkin
bir alt yapı sağlar.
Eğitim programı başlamadan önce, eğitimin hangi amaçla yapılacağının
belirlenmesi de gerekmektedir. Eğitimin amacı bilgi verme, yetenek geliştirme ya
da tutum oluşturma olabildiği gibi, farkındalık oluşturma, belli bir problemi çözme
ya da yenilik ve değişim sağlamaya yönelik bir eğitimde amaçlanabilir. Bu amaçlar,
eğitiminin değerlendirilmesinde kriter olarak da kullanılabilir.
EĞİTİM PROGRAMININ HAZIRLANMASI VE UYGULAMA
İşletmenin eğitim ihtiyaçları belirlendikten sonra, bu ihtiyacı karşılamaya
yönelik olarak eğitimin planlanması, eğitim programının hazırlanması
gerekmektedir.
Eğitim programı hazırlama aşamaları (Uyargil vd., 2010:211; Sabuncuoğlu,
2005: 141) aşağıda verilmiştir;

Amaçların Tespiti: İşletmenin genel amaçlarına uygun olarak, eğitim
programına yol gösterecek amaçların belirlenmesidir. Örneğin, hangi
problemin çözümüne yönelik, hangi departmanlara ve kişilere öncelik
verilerek eğitimin yapılacağına, eğitimin bilgi artırmaya mı, yoksa
yetenek geliştirmeye mi yönelik olacağına ilişkin konuların belirlenmesi,
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
9
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
eğitimin amaçlarını oluşturma faaliyetidir. Amaçların belirlenmesi diğer
bütün programı yönlendirecektir.

Eğitim Konularının Belirlenmesi: Eğitim ihtiyaçlarına uygun olarak,
eğitimin hangi konuları kapsayacağının tespit edilmesi aşamasıdır.
Örneğin işe alma tekniklerini öğretme ya da kalite eğitimi gibi. Bu
konuda en önemli husus, doğru eğitimin verilmesidir. Uygulamada birçok
işletmede, eğitim konusunda hatalar yapılmakta, ihtiyaç duyulmayan ya
da yanlış yöntemlerle yapılan eğitim uygulamaları ise, çalışanların
eğitime karşı tutumlarını olumsuz etkilemektedir.
Tablo 1.Kalite Ana Başlığı Altında Toplanan Eğitim Konuları Örneği

Tablo -1 Kalite Ana Başlığı Altında Toplanan Eğitim Konuları ÖrneğiTablo
-1 Kalite Ana Başlığı Altında Toplanan Eğitim Konuları Örneği
100 KALİTE
101 KALİTE EĞİTİMİ: Kurum içi personele, uygulanan kalite çalışmalarını yansıtmak, şirket içi
kalite felsefesini aktarmak, kalite yaklaşımlarını benimsetmek, kaliteye uygun çalışmayı
öğretmek amacıyla yapılan eğitim.
EĞİTMEN: Kalite eğitim uzmanı. Bu eğitimi, sertifikaları olduğu takdirde SUN İNŞAAT kalite
koordinatörü veya kalite mühendisi de verebilir.
102 TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ: Kalite sorumluluğu taşıyan personele, kurum içi problemlerin
en aza indirgendiği kaliteli yaşamı hedef alan çalışma sisteminin nasıl oluşturulacağını öğreten
eğitim.
EĞİTMEN: Kalite konusunda uzman, tercihen üniversite öğretim üyesi.
103 KALİTE EĞİTİM UZMANLIĞI SERTİFİKA PROGRAMI: Kurum içi personele kalite eğitimi
vermek üzere hazırlanan kişilerin, kalite konusunda tüm bilgileri edinebilecekleri ve sertifika
alabilecekleri eğitim.
EĞİTMEN:Kalite uzmanlığı sertifikası vermeye yetkili bir kuruluşun uzmanı.
104 KALİTE GELİŞTİRME İLE İLGİLİ YENİLİKLERİ İÇEREN EĞİTİMLER: Kalite konusunda
sorumluluk taşıyanların yenilikleri öğrenebilecekleri kalite eğitimleri.
EĞİTMEN: Kalite konusunda uzman, tercihen üniversite öğretim üyesi.
(Kaynak: Budak, 2008: 246)

Eğitimin başarılı olması
için katılanların
öğrenmeye hazır
olmaları çok önemlidir.
Eğitim Faaliyetini Yürütecek Sorumluların Belirlenmesi: Bir işletmede
eğitim, işletmenin özellikle, büyüklüğüne bağlı olarak farklı birimlerin,
kişilerin sorumluluğunda yürütülebilir. Büyük işletmelerde eğitim
birimleri görev yaparken daha küçük bir işletmede bu işten İK bölümleri
sorumlu olmaktadır. Böyle bir birimi olmayan işletmelerde ise patron ya
da eğitimi teklif eden kişi bu işten doğrudan sorumlu olabilmektedir.
Diğer yandan, günümüzde bankalar gibi büyük ve çok sayıda eğitim
faaliyeti yapan kuruluşlar, bu konuda profesyonel dış kaynaklardan
(outsourcing) yararlanmakta, eğitim programının koordinasyonu,
işletme içi İK birimi tarafından yapılmaktadır. Eğitimin düzenli bir
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
10
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
biçimde yürütülebilmesi için, başlangıçta eğitimden sorumlu organın
belirlenmesi gerekir.
Ülkemizde kamu
kurumları eğitimlerini
genellikle işletme
dışında kurmuş
oldukları eğitim
merkezlerinde
gerçekleştirmektedir

Eğitime Katılacak Kişiler: Eğitime kimlerin katılacağının belirlenmesinde
örgütün amaçlarından, işlerin aksadığı bölümlere öncelik verilmesine
kadar birçok faktör etkili olabilir. Aynı zamanda kişisel olarak yaş, eğitim
düzeyi gibi hususlar eğitime katılacak öncelikli kişilerin tespitinde
kullanılabilir. Ancak, eğitimin başarılı olabilmesi için katılacakların
öğrenmeye istekli ve hazır olmaları gerektiği unutulmamalıdır.
Öğrenmeye motive olamayan örneğin emekliliğine az kalmış, şirketle
ilgili beklentileri kalmamış çalışanların eğitim programına alınması
sorunlar yaratmaktadır. İlgisiz çalışanlar, hem eğitim sırasında engelleyici
olabilmekte, hem de yapılan yatırımın dönüşü gerçekleşmemektedir.

Eğitimi Verecek Eğiticiler: Bir eğitim programı hazırlanırken eğitim
konusu, amacı, eğitilecek kişilerin özellikleri, eğitimde kullanılacak
yöntemler gibi birçok faktöre bağlı olarak eğiticilerin seçilmesi
gerekmektedir. Eğitici seçiminde en önemli husus, eğitimi verecek
kişilerin konularında ehil olmalarıdır. Uzman ve eğitici özelliklerine sahip
kişilerden yararlanmak esastır.

Eğitimin Yeri: Eğitimin yeri, seçilecek eğitim yönteminden büyük ölçüde
etkilenir. İşbaşında eğitim yöntemi tercih edilmiş ise, eğitimin yeri
genelde işletme olmakta; iş dışında eğitim tercih edilmişse, eğitim yeri;
birçok farklı faktöre bağlı olarak belirlenmektedir. Örneğin, yönetici
eğitimleri genellikle işletme dışında, üniversiteler ya da lüks otellerde
yapılmaktadır.

Eğitimin Zamanı ve Süresi: İşletme yıl içinde eğitim zamanlaması
yaparken, eğitimin tarihi yanı sıra, eğitimin hafta sonu mu, hafta içi mi,
mesai saatleri içinde mi yapılacağına karar vermek durumundadır.
Örneğin, ülkemizde çoğu işletme işlerinin yavaşladığı dönemlerde eğitim
faaliyeti yapmaktadır. Yine bankalar hafta sonlarında eğitim çalışmalarını
yürütmekte, hafta içi mesai sonrası eğitim uygulamaktadırlar. Ancak,
eğitimin ne zaman yapılacağı, çalışanların eğitime olan tutumlarını
etkileyebileceğinden, dikkatli olunmalıdır. Ayrıca eğitimin zamanlaması
yanı sıra süresi de önemlidir. Bütçe sıkıntıları nedeniyle gereğinden az
verilen eğitimler yetersiz kalırken, uzun eğitimler ise bıkkınlığa neden
olabilmekte, eğitimden beklenen yararlara ulaşılamamaktadır.

Eğitimin Yöntemi: Eğitim yöntemleri çok çeşitlilik göstermektedir vebir
işletmede eğitimde hangi yöntem/yöntemlerin kullanılacağını etkileyen
birçok faktör söz konusudur. Yöntem seçiminde, öncelikle, her durum ve
koşula uyan “en iyi-tek bir yöntemin” olmadığı bilinciyle karar verilmesi
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
11
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
gerekmektedir. Bu konuda dikkate alınması gereken temel hususlar
aşağıda belirtilmiştir ( Bingöl, 2010: 310-311);

Eğitimin amacı ve eğitime katılacakların sayısı, mesleki
durumları, bilgi ve beceri düzeyleri ve kişisel farklılıkları

Eğitim yöntemlerinin maliyeti, gerektirdiği zaman ve eğitim
bütçesi

Eğitim yöntemlerini uygulayacak elemanların durumu
Bireysel Etkinlik
Örneğin, bir işletmede bilgi vermek, farkındalık oluşturmak amacıyla
yapılmak istenen bir eğitim için iş dışında, seminer şeklinde bir eğitim
uygun olurken, bir bilgisayar programının öğretilmesine yönelik bir
eğitimin iş başında yapılması gerekmektedir. Yine yöneticilere başka, alt
düzey çalışanlara farklı yöntemler kullanılabilmektedir. Uygulamada,
yöntem seçiminde en önemli sınır ise eğitim bütçesidir. Çoğu işletme
“para ”sına göre yöntem seçebilmektedir. Uygulamada eğitim
yöntemleri öncelikle;iş başında ve iş dışında eğitim olarak
sınıflandırılmaktadır.
Eğitim yöntemi seçimini
etkileyen birçok faktör
söz konusudur.
Uygulamada işletmeler
bütçelerine göre eğitim
yöntemi tercih
etmektedirler.
•Bir işletmede eğitimden sorumlu yönetici olduğunuzu varsayarak,
yenilikçiliği (İnovasyon) artırmak için bir eğitim programı hazırlayınız.
İş Başında Eğitim
İş hayatında yaygın bir biçimde kullanılan işbaşında eğitim, çalışanın işinin
başında, iş ortamından ayrılmadan eğitilmesi ilkesine dayanmaktadır. İş gören, iş
ortamında, iş konusunda deneyimli bir başka çalışan veya uzman bir kişi tarafından
eğitilir.
İş başında eğitimin üstünlükleri ve zayıflıkları, aşağıda özetlenmiştir;
Üstünlükleri;

İş gören eğitilirken aynı zamanda üreticiliğe devam eder

Eğitim daha az maliyet ile uygulanabilir

Eğitimin öğrenme durumundan iş ortamına nakil sorunu yoktur, hemen
uygulama imkânı vardır,

İş gören işten uzaklaşmadığı için işte fazla aksama olmaz
İşbaşında eğitimin sakıncaları ise şunlardır:

İşbaşında eğitim veren kişinin uzmanlığı yeterli olmayabilir ya da yanlış
bilgi ve alışkanlıklarını yeni öğrenen kişiye aktarabilir
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
12
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim

Deneyimsiz iş görenin makinelere ve kendine zarar verme ihtimali vardır

Eğitim yapılan araçların ve ortamın teknolojik anlamda yetersiz veya
demode olması durumunda beklenen performans sağlanamayabilir

İşbaşında eğitim için yeterli zaman kullanılamayabilir

Hatalı ve bozuk ürün üretimi artabilir

Eğitim alacak kişi sayısı arttığında bu yöntem yetersiz kalabilir
İşbaşında eğitimde kullanılan birçok yöntemlerden bazıları aşağıda
açıklanmıştır:

Bir Üste Bağlı Çalışma: Bu yöntemde iş gören işinin başında, bir üst
amiri- gözetimcisine bağlı olarak eğitimine devam eder. Yaygın olarak
kullanılan bu yöntem, eğitim alan iş görenin özelliklerine, işyeri
koşullarına ve bağlı çalışılan kişinin ustalığına bağlı olarak etkili sonuçlar
yaratabilir. Yöntemin en önemli sakıncası, gözetimcinin zaman kaybına
neden olabilmesidir (Uyargil vd., 2008: 224).

Staj Yoluyla Eğitim:Adayların ileride yapmaları muhtemel olan görevlerin
benzerlerini, geçici bir süre yapmaları esasına dayanır. Bu yöntemde staj
yapan kişinin sahip olduğu teorik bilgiyi, gerçek iş ortamında uygulamaya
dönüştürmesi hedeflenir. Bu yöntem, hem alt düzey giriş pozisyonları,
hem de yöneticilik eğitiminde kullanılmaktadır.

Yetki Göçerimi Yoluyla Eğitim: Özellikle yönetici pozisyonlarına yönelik
eğitim yöntemidir. Bir işletmede bir üst, astını samimi olarak belirli bir
göreve yetiştirmek istiyor ise, bunun en geçerli yollarından birisi, asta
yeterli ölçüde yetki ve sorumluluk verilmesidir (Sabuncuoğlu, 2005: 148).
Bu tür bir eğitim yönteminin uygulanması ise kolay değildir. Başarı,
işletmede amaçların açık olarak ifade edilmesinden, astın güvenilirliğine
kadar birçok noktaya bağlı olarak gerçekleşir.

İş Rotasyonu: Hem alt düzey hem de üst düzey elemanların eğitiminde
kullanılan iş rotasyonunda amaç, çalışanları bir işin çeşitli boyutları
hakkında bilgilendirmek ve bütünü görmelerini sağlamaktır. Rotasyon
eğitimi ile bir işletmede, geleceğin yönetici adaylarını hazırlama, takım
çalışmasında etkinliğin artması, kişilerin birbirini yedeklemesi,
monotonluğun azalması (Sabuncuoğlu, 2005: 151) gibi yararlar elde
edilebilir. Yönteme en fazla yapılan eleştiri ise uzmanlaşmayı
engellemesidir. Kamuda ve özel sektörde yaygın olarak kullanılan bir
yöntemdir.

Proje Ekiplerinde Çalışma: Belirli görevler ve işlerle ilgili çalışmalarda, iş
gören bir yandan işin özeliklerine yönelik eğitimden geçerken, diğer
yandan ekip çalışmasını öğrenme fırsatını elde eder. Böyle bir yöntem
aracılığı ile adaylar sorun belirleme, çözme, karar verme, yenilik yapma,
sorumluluk taşıma gibi özellikler açısından geliştirilirler (Bingöl, 2010:
İş başında eğitim
yöntemleri arasında en
fazla kullanılan yöntem,
bir üste bağlı
çalışmadır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
13
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
317). Ancak ekiplerin oluşturulması ve yönetimi bu yöntemde sorunlar
yaratabilir.
İş dışında eğitim,
işgörene işinin dışında
bir ortamda verilen
eğitimdir.

İşe Alıştırma Eğitimi: İşe yeni giren yada yeni bir göreve başlayan
çalışanlara, iş ve firma hakkında temel bilgileri vermeyi hedefleyen
oryantasyon eğitimi, aslında sosyalleşme sürecinin bir parçasıdır. Bu
eğitim kısa ve informal olarak yapılan bir tanıtım toplantısı şeklinde
olabileceği gibi, biçimsel bir program şeklinde de yapılabilir.

Coaching (Yönlendirme) Eğitimi:İş gören işini yaparken bir yönlendirici
olarak yönetici onu izler, değerlendirir ve eleştiriler yaparak adayın
gelişimine katkıda bulunur. Özellikle yöneticinin kalitesine ve bu işe
ayırabileceği zamana göre etkili olabilen bir yöntemdir. Son yıllarda üst
düzey yönetim için de yaygınlaşan bu yöntemin uygun davranışa
yönlendirme ile işletme içi problemlerin azalmasında da rol oynadığı
tespit edilmiştir (HR Magazine, 1996: 20-21).
İş Dışı Eğitim
İş dışında verilen eğitimler, iş görenin işinin başından alınarak, işletme
içinde veya dışında bir ortamda eğitim faaliyetinin yapılmasıdır. İş dışı eğitim,
eğitim uzmanlarından, üniversitelere ve danışman şirketlere kadar farklı kişi ve
kuruluşlar tarafından işletmenin dışında veya işyerinde gerçekleştirilir. Bu yöntemin
çeşitli yarar ve sakıncaları söz konusudur(Uyargil vd., 2008: 228; Budak, 2008: 238);
İş dışı eğitim yöntemlerinin yararları

Konusunda uzman eğiticiler tarafından yapıldığı için etkili olabilir.

İş başında eğitime göre daha sistematik ve planlı yapılabilir.

Çok sayıda iş görenin aynı anda eğitimine imkân verir.

Eğitimin maliyeti kolayca hesaplanabilir.

İş dışı bir yerde eğitim yapıldığı için adaptasyon kolaydır, daha dikkatli
bir eğitim fırsatı sağlar.

Otel gibi iyi ortamlarda verilen eğitim kişilerin motivasyonunu artırır,
kişisel ve sosyal gelişiminin artmasına katkıda bulunur.
İş dışı eğitim yöntemlerinin sakıncaları

Eğitimden sonra, gerçek çalışma koşullarına geçişte sorunlar yaşanabilir.

Maliyetler yüksek olabilir.

İşletme açısından üretim ve zaman kaybı yaratabilir.

İşletme dışında yapılan eğitimlerde kişilerin olayı gezi veya seyahat gibi
algılamalarına bağlı olarak, eğitimin yararı azalabilir.
İş dışında, daha çok sınıf eğitimi şeklinde verilen eğitim yöntemlerinden
bazıları aşağıda özetlenmiştir;
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
14
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
En yaygın olarak
kullanılan iş dışı eğitim
yöntemi uygulamaları
konferans ve
seminerlerdir.

Anlatım Yöntemi: En yaygın olarak rastlanan anlatım yöntemi, bir sınıf
ortamında, bir eğiticinin eğitim konusunu, eğitimi alan kişilere
aktarmasıdır. Çok sayıda kişinin eğitilmesine imkân veren, bu yönüyle de
diğer yöntemlere göre birim maliyeti daha ekonomik olarak
gerçekleşebilen bir yöntemdir. Anlatım yoluyla yapılan eğitimler,
konferanslar, seminerler, kurslar şeklinde olabilir. Ehil kişilerin eğitim
vermesi durumunda etkin sonuçlar yaratan bu yöntemin en önemli
sakıncası, eğitimi alanların pasif kalmasıdır. Dinleme, sıkıntı yaratabilir.
Bu sakıncayı gidermek için son yıllarda eğitimde medya kullanımı
artmaya başlamıştır. Yapılan bir araştırmada, örnek kapsamındaki
firmalarının %83’ ü, eğitim faaliyetlerinde video kullandıklarını ifade
etmektedirler (Anthony, 2008: 334).

Örnek Olay Yöntemi: Hayali ya da gerçek bir “örnek olay” üzerinde
katılımcıların düşünme, problem teşhisi ve çözümü yeteneklerini
geliştirmek için uygulanan bir yöntemdir. Eğitimi alanların gerçek hayata
hazırlanmalarını sağlamayı amaçlayan bu yöntem, hazırlanan örnek
olaya, bu olayı tartışan grupların ve tartışmayı yöneten eğitimcinin
yönlendirmelerine bağlı olarak başarılı olabilir.

Rol Oynama Yöntemi: Bireyleri gerçek iş yaşamına alıştıran, onlara
başkalarıyla yakın ilişkiler kurmayı ve işbirliğini öğreten ve sorunlara
çözüm aramaya yönelten bir eğitim yöntemidir (Sabuncuoğlu, 2005:
159). Bu yöntem, hazırlanan senaryo çerçevesinde katılanlara gerçek
problemleri iş dışındaki bir ortamda rol oynayarak uygulama ve hataları
anlama imkânı verir. Ancak iyi dizayn edilmediğinde yararlı olmayabilir.

İşletme Oyunları: İşletme fonksiyonları ile ilgili rolleri kapsayan bu
yöntemde, katılımcıların bir işletmede söz konusu olabilecek çeşitli
konularda karar vererek, işletmeyi yönetmesi beklenmektedir.
Oluşturulan çeşitli gruplara, üretim, pazarlama, finans gibi alanlarda
bilgiler verilerek, rekabet ortamında o işletmeyi yönetmeleri ya da söz
konusu problemi çözmeleri beklenmektedir. Böyle bir yöntem eğitime
katılanları gerçek iş yaşamına alıştırmak bakımından yararlar sağlarken,
zaman alıcı olması, herkese uygulanamaması gibi bazı sakıncalara da
sahiptir.

Duyarlılık Eğitimi: Katılanların bireysel gelişimini sağlamaya yönelik bir
eğitim yöntemidir. Bireyin bulunduğu grup içinde kendisini ve başkalarını
iyi bir biçimde anlayabilmesi ve davranış değişimine gidebilmesi
amaçlanmaktadır. Duyarlılık eğitimi 12-15 kişilik gruplarla önceden
sınırlandırılmamış bir ortamda liderin ve grubun birlikte çalışması ile
yürütülebilen bir eğitimdir. Uygulamada daha çok yönetici eğitiminde
kullanılan bu yöntem, özel bir kültüre de ihtiyaç duymaktadır. İyi
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
15
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
yönetilemediğinde gerginlik yaratması ve çatışmaları artırması gibi
sonuçlar yaratabilmektedir.
Macera Öğrenimi (Outdoor Training): Önceden planlanmış açık hava
faaliyetlerinden yararlanarak çalışanların takım çalışması ve liderlik
becerilerinin geliştirilmesi üzerine odaklanan bir tür eğitimdir. Duvara
tırmanmaktan, yerde sürünmeye kadar çeşitli araçları kullanarak, bilinçli
bir eğitim programı çerçevesinde eğitim alan kişinin problem çözmekten,
iletişim ve risk almaya kadar çeşitli becerilerinin geliştirilmesi hedeflenir.
Bu yöntem iş ortamı içerisindeki kalıpların dışında, çalışanlar arasındaki
iletişimi artırabilmesi bakımından önemlidir. Özellikle yoğun rekabet
ortamı, vahşi doğaya benzetilmekte ve çalışanların “ekip” olarak
davranma yetenekleri geliştirilmektedir.
Tartışma

•İş başında ve iş dışında eğitimin yarar ve sakıncalarını tartışınız.
•Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan
“tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz.
E-EĞİTİM
Bilgisayar teknolojisinde gelişmeler ve internet(genel) ve intranetin(firma içi
iletişim ağları) yaygınlaşması ile birlikte, geleneksel eğitim programlarından bilgi
teknolojilerine dayalı yeni eğitim yöntemlerine geçilmeye başlamıştır. E-eğitimle,
eğitimin tüm aşamaları, bir başka ifadeyle yönetimi bilgisayar ortamına
taşınmakta ve bireye çeşitli araçlarla (internet, intranet, CD-ROM, interaktif video
vb. )hem geleneksel hem de sanal sınıflarda eğitim imkânı sağlanmaktadır (Uyargil
vd., 2008: 235).
E-eğitim ile sağlanabilecek yararlar (Anthony vd., 2006: 385; Sabuncuoğlu,
2005: 160);

Eğitime katılacaklara bulundukları yerlerden ayrılmadan eğitim alma
imkânı sunulur. Özellikle işyerini bırakamama sorunu olan işletme
sahipleri ve yöneticiler için iş seyahatine gitmek durumunda olan
çalışanlar için e-eğitim eğitime ulaşma imkânı sağlamaktadır.

Maliyet ve zamandan tasarruf yapılabilmekte, online eğitimler
geleneksel yöntemlere göre daha hızlı bilgi verme imkânına sahip
olmaktadır.

Bilgiye istenilen anda ulaşma kolaylığı. Uygun olan zamanda ders izleme
imkânı sağlamaktadır.

Bilgisayar ve diğer görsel iletişim araçlarının yoğun kullanımı ile öğrenme
zamanı azalmaktadır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
16
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim

Eğitim programlarının en yeni bilgilerle güncellenmesi ve çalışma
ortamını daha gerçekçi olarak yansıtması mümkün olmaktadır.

Çok farklı yerlerden eğitime katılanlar arasında bilgi paylaşımı ve iletişim
imkânı sağlamaktadır.
E-eğitimin sakıncaları ise (Mathis ve Jackson, 2008: 281):
Çok hızlı değişen bilgisayar teknolojilerine uyum sağlama, firma
imkânları açısından maliyetli olabilir.

Bu tür eğitim, bilgi teknolojilerini kullanma konusunda öncelikle istekli
ve sonra da yetenekli kişiler için yararlı olabilir. Eğitim bu yeteneklere
sahip olmayanlarda gerginliğe neden olabilir ve eğitim tam olarak
uygulanamaz.
 Katılımcıların öğrenmelerinin kontrolünde sorunlar çıkabilmektedir.
Sınırlar ve yaşanan sorunlar her ne olursa olsun, günümüz koşullarında artık
mültimedya kullanımından, sanal ve uzaktan eğitime kadar teknolojinin sunduğu
bütün imkânların eğitimde kullanılması kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Tablo 2.Uygulanan Eğitim Yöntemlerinin Sınıflandırılması
İŞÇİLER
X
X
X
X
BÜRO
ELEMANLARI
X
X
X
X
X
TEKNİK
PERSONEL
X
X
X
X
X
ARA
YÖNETİCİLER
X
X
X
X
Teknoloji Destekli Eğitim
İşletme Oyunu
Rol Oynama
Örnek Olay
T. Grup
Kurs
Seminer
Konferans
Yetki Göçerimi
Eğitim Formeni Aracılığıyla
İŞDIŞI EĞİTİM YÖNTEMLERİ
Staj Yoluyla Eğitim
Rotasyon Eğitimi
İşe Alıştırma Eğitimi
GRUPLAR
Takım Çalışmasına Katılım
İŞBAŞINDA EĞİTİM YÖNTEMLERİ
Yönetici Gözetiminde Eğitim
E-eğitim tüm dünyada
yaygınlaşmakta ve
özellikle 30 yaş
altındaki çalışanlar
tarafından çok tercih
edilmektedir.

X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
ÜST
YÖNETİCİLER
X
(Sabuncuoğlu, 2005; 146)
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
17
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
EĞİTİM PROGRAMININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Eğitimin planlanması ve uygulanması kadar önemli olan bir diğer hususta
yapılan eğitim çalışmasının değerlendirilmesidir. Bir eğitim faaliyetinin yapılmış
olması, her zaman o eğitimin etkili olduğu, katılanların öğrendiği ve
davranışlarında değişim olacağı anlamına gelmemektedir.
Eğitim değerlendirilmesinde kullanılan yaklaşımlar (Bingöl, 2010: 328):

Eğitime Katılanların Görüşleri-Tepki: Eğitim alanların eğitim kapsamı,
içeriği ve eğitim süreci ile ilgili düşüncelerinin ortaya konulması,
ölçülmesi. Genellikle, program sonunda ve anket kullanılarak,
katılımcıların görüşleri toplanarak yapılır. Ancak, tek kriter olarak
kullanılmamalıdır.

Öğrenme: Eğitim programı sonucunda verilen bilgilerin ne ölçüde
öğrenildiğinin ölçülmesidir. Çeşitli yazılı sınavlarla, yetenek testleriyle ve
performans değerleme çalışmaları ile öğrenme değerlendirilebilir. Bu
değerlemede eğitim öncesi-sonrası ölçüm ve kontrol grupları
kullanılabilir.

Davranış Değişimi: Eğitimin, eğitime katılanların işlerinde ve/veya
hayatlarında davranış değişikliğine neden olup olmadığının
belirlenmesidir. Halkla ilişkiler eğitimi alan bir çalışanın, iş yerine
geldiğinde “günaydın” dememesi davranış değişimi olmadığının
belirtisidir. Eğitimden belli bir zaman geçtikten sonra yapılacak
performans değerlemeleri ile ölçülebilir.

Örgütsel Sonuçlar: Eğitim ve geliştirme amaçlarının gerçekleştirilmesi ile
ilgilidir. Eğitime bağlı olarak fert ve işletme düzeyinde ne tür sonuçların
yaratıldığının ölçümüdür. Eğitimin işyerinde verimlilik artışları, kaza ve
devamsızlığın azalması, örgüt ikliminde olumlu gelişme gibi hususlarda
ne tür sonuçlar yarattığının değerlendirilmesidir. Ancak bu konuda en
önemli sorun sonuçlarla eğitimin ilişkilendirilmesidir. Örneğin, ekonomik
bir gelişmenin satışları artırdığı bir dönemde, bu iyileşme eğitimden
kaynaklanmamış olabilir. Günümüzde sonuçların değerlendirilmesinde
özel bilgisayar programları kullanılmaktadır.
Eğitimle ilgili son bir husus ise, sadece eğitime katılanların değil eğitimi
yapanların, eğitimin yapıldığı yerin, sorumluların ve eğitimcilerin de
değerlendirilmesidir. Eğitimin tüm faktörlerin etkileşimi neticesinde başarılı
olabileceği unutulmamalıdır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
18
Özet
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
•Eğitim, yoğun rekabet koşulları altında çalışan işletmelerin değişime
uyumu ve güncel kalabilmeleri açısından çok önemli bir insan
kaynakları fonksiyonudur. Eğitimi bir yatırım olarak gören ve
“doğru” eğitimleri yapabilen işletmelerin beşeri ve finansal anlamda
performanslarını artırdıkları bir çok araştırmada ortaya konulmuş bir
gerçektir. Eğitimin beklenen yararlara ulaşabilmesinde ise eğitimin
sürekliliği, yararlılığı, eğitimde fırsat eşitliği, çalışanların etkin
katılımı ve eğitimin planlı yapılması gibi ilkelere dikkat edilmesi
gerekmektedir.
•Bir işletmede eğitim faaliyetleri üç aşamadan oluşan bir süreç
içerisinde gerçekleştirilir: İşletmede, öncelikle eğitim ihtiyaçlarının
analizinin yapılması gerekir. Örgüt, iş ve kişi düzeyinde analizlerin
yapılması sonrasında, eğitim politika ve amaçları çerçevesinde
yapılacak değerlendirmelerle, eğitim açığı ve ihtiyacı ortaya konur.
İkinci aşamada, işletmenin eğitim ihtiyacına uygun olarak eğitim
yeri, zamanı, konusu, kapsamı, katılacakların, eğiticilerin ve
eğitimde kullanılacak yöntemlerin belirlendiği eğitim plan ve
programları hazırlanır.
• Eğitimin gerçekleştirilmesinde iş başı ve iş dışı olmak üzere, iş
rotasyonundan, kurs ve seminerlere kadar çok çeşitli yöntemler
kullanılabilmektedir. Günümüzde, yeni gelen çalışanı işe alıştırma
anlamında oryantasyon eğitimi uygulamaları yapılmaktadır. Yine,
son yıllarda, eğitimin teknolojik araçlar kullanılarak yapılması ve
özellikle e-eğitim uygulamaları yaygınlaşmaya başlamıştır. Eğitim
gerçekleştirildikten sonra, sürecin son safhası ise eğitim
programının değerlendirilmesidir. Bu değerlendirme, hem eğitimin
beklenen amaçlara ne ölçüde hizmet ettiğinin kontrol edilmesi,
hem de gelecekteki eğitim çalışmalarının planlanması bakımından
önem taşımaktadır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
19
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
DEĞERLENDİRME SORULARI
Değerlendirme
sorularını sistemde ilgili
ünite başlığı altında yer
alan “bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli
olarak
cevaplayabilirsiniz.
1. Çalışanları işletmede üst pozisyonlara hazırlamak üzere becerilerini artırmak
için yapılan faaliyete ne denir?
a) Eğitim
b) Geliştirme
c) Öğrenme
d) Yetki verme
e) İşe alıştırma
2. Aşağıdakilerden hangisi eğitim ilkeleri arasında yer almaz?
a) Süreklilik
b) Yararlılık
c) Planlı eğitim
d) İş başında öğrenme
e) Eğitimde fırsat eşitliği
3. İşletmeye/işe yeni gelen çalışana verilen eğitime ne ad verilir?
a) Oryantasyon
b) Yetiştirme
c) Geliştirme
d) Kurs
e) İş başında eğitim
4. Aşağıdakilerden hangisi başarılı bir şekilde işe alıştırma eğitiminin
sonuçlarından birisi değildir?
a) İş gören devir hızını düşürme
b) Çalışanın işletmeyi tanıması
c) Endişeyi azaltma
d) Güven kaybı
e) Zaman tasarrufu
5. Eğitimin beklenen yararları arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
a) Eğitim öğrenme süresini kısaltır.
b) İş verimliliğinde artış sağlar.
c) İş görenlerde olumlu tutum yaratır.
d) Gözetimin artmasını sağlar.
e) İş tatminin artırır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
20
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
6. Aşağıdakilerden hangisi iş başında uygulanan eğitim yöntemleri arasındadır?
a) İş Rotasyonu
b) Macera eğitimi
c) Rol Oynama
d) İşletme Oyunları
e) Duyarlılık eğitimi
7. Aşağıdakilerden hangisi iş dışında uygulanan eğitim yöntemlerinden biri
değildir?
a) Sanal eğitim
b) Macera eğitimi
c) İşletme oyunları
d) Konferanslar
e) Yetki göçerimi
8. Eğitim programı hazırlanmasında aşağıdakilerden hangisi bulunmamaktadır?
a) Eğitimin yeri
b) Eğitim Konusu
c) Eğitim ihtiyacının belirlenmesi
d) Eğitim yöntemi
e) Eğitimin zamanı
9. Eğitimi değerlendirme hangi safha ile başlar?
a) Davranış değiştirme
b) Tepki
c) Öğrenme
d) Performansın ölçümü
e) Örgüt Analizi
10. Üst yöneticiler için kullanılan iş dışı eğitim yöntemleri arasında
aşağıdakilerden hangisi bulunmamaktadır?
a) Konferanslar
b) İşletme Oyunu
c) E-eğitim
d) Kurslar
e) Örnek olay
Cevap Anahtarı
1. B, 2.D, 3.A, 4.D, 5.D, 6.A,7.E, 8.C,9.B, 10.D
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
21
İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitim
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Anthony vd. (2006), Human Resource Management: A Strategic Approach(Fifth
Edition), Thomson.
Bingöl, D. (2010). İnsan Kaynakları Yönetimi. İstanbul: Beta Yayınları.
Budak, G.(2005 ).Yetkinliğe Dayalı İnsan Kaynakları Yönetimi.İzmir,Barış Yayınları.
Cascio,W. F.(1992).Managing Human Resources, Productivity, Quality of Work
Life. 3. Baskı. New York: McGraw-HillInc.
Dessler, G.(1997). Human Resource Management. NJ: PrenticeHall.
Ivancevich, M.(2003).Human Resource Management(9.Ed). Boston, McGrawHill.
Mathis,R. ve J.Jackson (2008), Human Resource Management(12. Ed.)Thomson.
Özgen,H. ve A. Yalçın.(2010). İnsan Kaynakları Yönetimi. Adana: Nobel Kitapevi.
Sabuncuoğlu, Z. (2005). İnsan Kaynakları Yönetimi. Alfa Aktüel Basım Yayın. Bursa.
Uyargil, C. Vd.,(2008). İnsan Kaynakları Yönetimi.3. Baskı. İstanbul:Beta Yayınları.
Training TheBoss( 1996). HR Magazine,20-21.
Yüksel, Ö.(2003). İnsan Kaynakları Yönetimi. Ankara: Gazi Kitapevi.
BAŞVURULEBİLECEK DİĞER KAYNAKLAR
Danışman, A.(2008), Türkiye’ de İKY Uygulamaları, Adana: Nobel Yayınları
Kirkpatrick, D.L.,(1983), “Fourstepstomeasuring Training Effectiveness”,
Personnel Administrator, November,s. 19-25.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
22
• Performans Değerlendirme ve
Performans Yönetimi
• Performans Değerlendirmenin Amaçları
• Performans Değerlendirmenin Evreleri
ve Boyutları
• Değerlendirmeyi Kim/Kimler Yapar?
• Değerlendirme Hataları
• Performans Değerlendirme Yöntemleri
• Performans Değerlendirme Görüşmeleri
• Performans Değerlendirmede Güncel
Konular ve Gelişmeler
HEDEFLER
İÇİNDEKİLER
İŞLETMELERDE PERFORMANS
DEĞERLENDİRME
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• Performans değerlendirme işlevinin
insan kaynakları yönetimindeki yerini ve
önemini anlayabilecek
• Performans değerlendirme ile
performans yönetimi arasındaki farkı
görebilecek
• Performans değerlendirmede
değerlendiricilerden kaynaklanan
hataları anlayıp bunlara karşı önlemler
alabilecek
• Performans Değerlendirme
uygulamalarında başarılı olabilmek için
işletmelerde dikkat edilmesi gereken
hususları belirleyebilecek
• Günümüzde performans değerlendirme
uygulamalarının temel konu ve
sorunlarını tanımlayabileceksiniz.
İNSAN KAYNAKLARI
YÖNETİMİ
Prof. Dr. Cavide Uyargil
ÜNİTE
6
İşletmelerde Performans Değerlendirme
GİRİŞ
İşletmelere rekabet avantajı sağlayan önemli unsurlardan biri olan insan
kaynağının performansının belirlenmesi ve geliştirilmesi örgütsel hedeflere
ulaşmak açısından her zaman kritik bir konu olmuştur. Yöneticiler her ne kadar
çalışanları gözlemleyip, onlar hakkında kanaat sahibi olsalar da kişilere ilişkin
örgütsel kararların adil bir biçimde verilebilmesi için işletmelerde biçimsel,
sistematik performans değerlendirme sistemlerine ihtiyaç olduğu kaçınılmazdır.
İşletmeler bu ihtiyaçları doğrultusunda çalışanlarını değerlendirirken daha adil ve
objektif sonuçlara ulaşabilmek için çeşitli araçlar, yöntemler ve yaklaşımlar
kullanmışlardır. Günümüze kadar sürekli gelişim gösteren değerlendirme
uygulamaları, gene de birçok sorunlar içermekte ve etkili performans
değerlendirme sistemlerini kurmak ve yürütmek işletmelerde yöneticilere, insan
kaynakları departmanlarınave değerlendirilen kişiye çeşitli sorumluluklar
yüklemektedir.
Organizasyonlarda çalışanların performanslarının sistematik ve biçimsel
olarak değerlendirilmesinin ilk örnekleri 1900’lü yılların başlarında ABD.’de kamu
hizmeti veren kurumlarda görülmektedir. Daha sonraları F. Taylor’un iş ölçümü
uygulamaları aracılığı ile çalışanların verimliliklerini ölçümlemesi sonucu,
performans değerlendirme kavramı organizasyonlarda bilimsel olarak kullanılmaya
başlanmıştır. 1. Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda kişilik özelliklerini kriter olarak alan
çeşitli performans değerlendirme teknikleri geliştirilmiş, ancak daha sonraları,
1950’li yıllardan sonra, kişinin ürettiği iş ya da sonuçlara yönelik kriterleri temel
alan teknikler ABD.’deki organizasyonlarda daha yaygın olarak kullanılmaya
başlanmıştır. Ayrıca bu yıllardan sonra yönetici ve beyaz yakalı personelin
performansının değerlendirilmesi, mavi yakalılara oranla daha önem kazanmıştır.
1990’lı yıllardan sonra ise performans değerlendirme uygulamalarında işletme içi
ve dışındaki psiko-sosyal faktörler dikkate alınmaya başlanmış ve
değerlendirmelerin daha etkili olabilmesi için sistemlerin kuruluşunda ve
yürütülmesinde işletme kültürü, ekonomik koşullar, yasal sistem gibi faktörlerin
etkisi önemli hâle gelmiştir.
Türkiye’deki performans değerlendirme uygulamaları ilk kez kamu
kesiminde başlamış olup, konuya özel sektörün ilgisinin artması, işletme biliminin
ülkemizde yaygınlaşması, modern yönetim tekniklerinin tanınması ile birlikte
olmuş ve bu ilgi özellikle son 20 yılda giderek gelişmiştir. 4857 Sayılı İş Yasasının
2003 yılında yürürlüğe girmesi ile birlikte çalışanların iş sözleşmelerinin sona
erdirilmesinde performans değerlendirme sistemi sonuçlarının yasal bir belge
niteliği kazanması sonucunda işverenlerin konuya ilgisi son yıllarda daha da
artmıştır.
PERFORMANS DEĞERLENDİRME VE PERFORMANS
YÖNETİMİ
Günümüzde giderek daha çok sayıda işletme değerlendirme çalışmalarını
performans değerlendirme yerine performans yönetimi sistemiadı altında
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
2
İşletmelerde Performans Değerlendirme
İşletmelerde
performans
değerlendirme
sistemleri çalışanların
belirli bir dönemdeki
fiili başarı durumlarını
ve geleceğe ilişkin
gelişme potansiyellerini
belirlemeye yönelik
çalışmalar olarak
tanımlanır.
yürütmektedirler. Zaman zaman bu iki kavram eş anlamlı olarak düşünülmekle
beraber, aslında ikisi arasında önemli farklar vardır. İşletmelerde performans
değerlendirme sistemleri çalışanların belirli bir dönemdeki fiili başarı durumlarını
ve geleceğe ilişkin gelişme potansiyellerini belirlemeye yönelik çalışmalar olarak
tanımlanır ve çoğunlukla çalışanların üstleri tarafından yılda bir ya da bir kaç kez
formlar eşliğinde değerlendirilmesini içerir. Oysa performans yönetimi sistemi
konuya çalışanları belirli dönemlerde formlar eşliğinde değerlendirip, onların
performanslarını belirlemeden daha geniş bir bakış açısı ile yaklaşır. Performans
yönetimi sürekli ve daha geniş kapsamlı bir süreç olup, yönetici ve çalışanın
karşılıklı beklentilerini birbirlerini aktardıkları, kişinin performansını planladıkları,
yöneticinin sağladığı destekle planlara ulaşılmaya çalıştıkları, yöneticinin etkili geribildirim sağladığı ve sürecin sonunda da değerlendirme yaptığı bir sistemdir. Tablo
1.’ de performans değerlendirme ile performans yönetimi arasındaki farklar
belirtilmiştir (Armstrong, 2007: 501):
Tablo 1.Performans Değerlendirme ve Performans Yönetimi
Performans Değerlendirme
Performans Yönetimi
Yukardan aşağı, üstün astı
değerlendirmesi
Karşılıklı görüşmelerle değerlendirme
Yılda bir ya da iki kez değerlendirme
görüşmesi
Bir ya da daha çok formel
değerlendirme görüşmesinin yanı sıra
sürekli görüşme
Sayısal sonuç ve hedeflere odaklanma
Hedeflere, değerlere ve davranışlara
odaklanma
Çoğunlukla ücretlendirme ile ilişkili
Ücretlendirme ile direkt bağlantıya her
zaman rastlanmıyor.
Bürokratik , karmaşık formlar ve
belgeler içeriyor .
Daha sade formlar ve daha az belge
içeriyor.
İK departmanın temel sorumluğunda
Yöneticilerin sorumluluğu daha belirgin
1’den de görüldüğü gibi performans yönetimi sisteminin yöneticiler
tarafından daha fazla benimsenmesi ve yürütülmesinde yöneticilerin üstlendikleri
sorumluluklar, sistemin örgütün temel hedef ve ihtiyaçlarına ulaşılması
doğrultundaki katkısını artırmakta ve daha yararlı olmasına neden olmaktadır.
PERFORMANS DEĞERLENDİRMENİN AMAÇLARI VE
KULLANIM ALANLARI
İşletmelerde çalışanların değerlendirilmesi özelikle performans yönetimi
süreci olarak ele alındığında daha çok çalışanların geliştirilmesini amaçlar. Kişilerin
planlanan performans hedeflerine ulaşmalarını sağlamak ve onların çabalar
doğrultusunda kariyer başarılarını artırmak için performanslarının geliştirilmesi
öncelikli amaçtır. Ancak uygulamalardan da gördüğümüz ve davranış bilimleri
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
3
İşletmelerde Performans Değerlendirme
kuramlarının da belirttiği gibi, kişinin çabası ile elde edeceği ödülleri arasındaki
ilişkinin varlığı performansın artmasında önemli bir faktördür ve bu nedenle de
kişilerin başarıları performans değerlendirmesi sonuçlarına göre
ödüllendirilmelidir. Bu bağlamda işletmeler performans değerlendirme sistemleri
ile ödül sistemleri arasında ilişki kurarak, çalışanlar için bu süreci daha etkili hâle
getirmeyi amaçlarlar. Günümüzde işletmelerde genellikle hem geliştirme hem de
ödüllendirme amaçlarının birlikte kullanıldığı görülmektedir.
Değerlendirme sonuçlarının kişiye ilişkin çeşitli kararların alınmasında
kullanılması örgütlerde çeşitli insan kaynakları uygulamalarının adalet ve eşitlik
ilkelerine göre yürütülmesine neden olur. Aşağıda performans değerlendirme
sonuçlarının kullanıldığı insan kaynakları yönetimi işlevleri yer almaktadır:
 Personel Planlama: Organizasyonların amaçlarına ulaşabilmeleri için
gerekli nitelik ve sayıdaki personelin belirlenmesi amacı ile yapılan
planlama çalışmalarında, personelin performans düzeyine ilişkin veriler
de gereklidir. Performans değerlendirme sonuçları terfi ve bölüm
değişiklikleriyle ilgili kararların belirlenmesi yolu ile de personel
planlama işlevine katkıda bulunur.
 Ücret – Maaş Yönetimi: Günümüzde bireysel performans farklılıklarının
ücretlerin belirlenmesinde etkili olduğu sistemlerde, performans
değerlendirme sonuçlarından ücret artışları ve prim, ikramiye vb. diğer
maddi ödüllerin dağıtımına ilişkin kararlarda yararlanılmaktadır.
 Çalışanların Eğitim/Geliştirme İhtiyaçlarının Belirlenmesi: Astını
değerlendirme dönemindeki performansı ve geleceğe ilişkin ihtiyaç
duyacağı gelişmeler konusunda değerlendiren üstü, sistem aracılığı ile o
kişinin hangi konularda eğitilmesi ve geliştirilmesi gerektiğine ilişkin
görüşlerini belirler ve insan kaynakları ya da eğitim birimine bildirir.
Diğer bir deyişle, ilgili birime çalışanların eğitim ihtiyaçlarının
belirlenmesi konusunda, performans değerlendirme sistemi oldukça
değerli veriler sağlar.
 İşten Ayırma Kararları: Başarılı ile başarılı olmayan personelin adil ve
objektif bir biçimde ayırt edilmesinde, başarılıların ödüllendirilmesi ya da
başarısız olduğu belirlenmiş, çeşitli eğitim/geliştirme ve benzeri
yöntemlerle performansı organizasyonca kabul edilebilir düzeye
getirilememiş kişilerin işten ayırma kararlarının verilmesinde de diğer
bazı değişkenlerin yanı sıra performans değerlendirme sonuçları dikkate
alınır.
Yukarıda kısaca özetlenen amaç ve kullanım alanlarının yanı sıra,
performans değerlendirme sonuçlarından işletmenin kariyer planlama
sisteminde, insan kaynakları bilgi sisteminin oluşturulmasında, iş dizaynı
programlarının hazırlanmasında vb. organizasyonel çalışmalarda da yararlanılır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
4
İşletmelerde Performans Değerlendirme
PERFORMANS DEĞERLENDİRME SÜRECİNİN EVRELERİ
VE BOYUTLARI
Günümüzde
işletmelerde
performans
değerlendirmenin
genellikle hem
geliştirme hem de
ödüllendirme amaçları
ile kullanıldığı
görülmektedir.
Performans değerlendirme hangi yöntem ya da yaklaşım kullanılırsa
kullanılsın aşağıdaki evreleri içerir:
 Yöneticilerin Bireyin Performansını Ölçmek İçin Gerek Duydukları İş
Alanlarının Tanımlanması: Bu evrede bireysel performansın örgütün
başarısı için gerekli boyutları belirlenir. Bu boyutlar farklı yöntemlerde
değerlendirme kriteri, faktörü ya da günümüzdeki uygulamalarda
yetkinlik olarak adlandırılır. Örneğin, iş bilgisi, ekip çalışması yapabilmek,
iletişim becerisi gibi.
 Değerlendirmenin ikinci evresi çalışanların performanslarının ne derece
iyi ya da yetersiz olduğunun ölçülmesidir. Güç olmakla birlikte örgütteki
bütün değerlendiricilerin aynı tutarlılıkta bu ölçümleri yapması gerekir.
Bu konuda performans boyutlarını ölçmek için çeşitli ölçeklerden
yararlanılır. Örneğin, çok iyi, iyi, yeterli, gelişmesi gereken, yetersiz gibi.
 Değerlendirme sonuçlarına ilişkin bilginin değerlenenlerle paylaşılması
sürecin üçüncü ve aynı zamanda en kritik evresidir. Geçmiş döneme
ilişkin değerlendirmeler gelecekteki performansının geliştirilmesini
sağlayacak şekilde kişiye sunulmalıdır. Bu husus özellikle değerlendirenin
koçluk becerilerini etkili kullanması ile ilgilidir.
DEĞERLENDİRMEYİ KİM/KİMLER YAPAR?
Performans yönetimi sisteminde değerlendirmelerin kim ya da kimler
tarafından yapılacağı organizasyonun yönetim ve insan kaynakları politikalarına
bağlı olarak seçilecek değerlendirme tekniğine göre belirlenir. Ancak burada
belirtilmesi gereken en önemli husus, değerlendirmeleri yapacak kişi ya da kişilerin
işgörenleri yeterli bir süre gözlemleme imkânını ve performansına ilişkin gerekli
kanaati elde edebilmiş olmalarıdır.
Aşağıda performans değerlendirme sistemlerinde kim ya da kimlerin
değerlendirme yapabileceği hususu ele alınacaktır:
İlk Üst
Kişinin işini nasıl yaptığını, başarılı ya da başarısız olduğu noktaları, kendini
hangi konularda nasıl geliştirmesi gerektiğini en iyi bilen, o kişinin ilk üstüdür.
Çünkü aralarındaki sürekli iletişim ve çoğunlukla da fiziksel yakınlık nedeni ile astın
performansını en iyi ilk üstü gözlemleyebilir. Bunun sonucunda da kişinin
organizasyon ve bölüm amaçlarına ne şekilde katkıda bulunacağını, onun
performansını planlayarak gene ilk üst en iyi biçimde belirler. Bu açıdan konuya
bakıldığında, organizasyonların çoğunda astın ilk üstü ile olan fonksiyonel ve kişisel
yakınlığı, en etkin değerlendirmenin ve geri-besleme (bilgi akışı) sağlamanın ilk üst
tarafından yapılabileceğini ortaya koymuştur.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
5
İşletmelerde Performans Değerlendirme
Ayrıca, çalışanlar genellikle kariyerlerinin başlangıcında ilk üstlerinin önemli
rol oynamasını arzularlar. Organizasyon içinde kişinin yükselme ve ilerlemesinde ilk
üstünün etkili olabilmesi de formel bir değerlendirme sistemi çerçevesinde daha
kolaylaşacaktır. Astının daha üst düzeydeki görevlere hazır olup olmadığına ya da
nasıl hazırlanması gerektiğine ilk üst objektif bir biçimde karar verebildiği zaman
astı ile arasındaki ilişkiler de daha gelişecektir.
Performans Yönetimi
Sisteminde
değerlendirmelerin kim
ya da kimler tarafından
yapılacağı
organizasyonun
yönetim ve insan
kaynakları politikalarına
bağlı olarak seçilecek
değerlendirme
tekniğine göre
belirlenir.
Çok yaygın olarak uygulanmasına karşın, değerlendirmenin ilk üst tarafından
yapılması durumunda bazı sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu sorunlar şöyle
özetlenebilir:

Çalışanlar ilk üstün ceza ve ödül yetkisini açık seçik görmekten ve bu
yetkiyi performans değerlendirme sistemi yolu ile kullanıyor olmasından
rahatsız olabilirler,
 Eğer değerlendirme süreci tek yönlü işliyor, gerekli yönlendirme ve geribesleme üst tarafından sağlanmıyorsa, değerlendirme sonuçlarının
olumsuz olması hâlinde çalışan savunmaya geçerek, davranışlarının
haklılığını kanıtlamaya çalışabilir,
 İlk üst çalışana geri-besleme sağlama konusunda gerekli becerilere sahip
olmayabilir,
 Cezalandırma durumunda çalışan ile ilk üstünün ilişkileri bozularak
verimlilik olumsuz etkilenebilir.
Yukarıda belirtilen bu sakıncaları bir ölçüde önlemek amacı ile bazı
performans değerlendirme sistemlerinde birden fazla kişi değerlendirmeye
katılabilir. Örneğin, ilk üstün kendi yöneticisi, departman ya da birim yöneticisi vb.
de değerlendirmelere katılabilir.
Kişinin Kendisi
Performansın kişi için belirlenen dönemsel hedeflere göre değerlendirildiği
sistemlerde, hedefleri çoğunlukla ast ve üst birlikte saptadıkları için, dönem
sonunda bu hedeflere ne oranda ulaşıldığının belirlenmesinde, astın da
değerlendirmelere katılması istenir. Dönemsel performansın hedeflere ulaşma
derecesine göre gözden geçirildiği bu görüşmelerde astın kendini değerlendirmesi,
söz konusu yönetim tekniğinin bir gerekliliğidir.
Uygulamada sadece kişinin kendini değerlendirmesine dayanan sistemlere
organizasyonlarda rastlanılmaktadır. Ancak, ilk üstün/üstlerin yaptığı
değerlendirmelerin yanı sıra, kişiye kendini değerlendirtmek pek çok yöneticinin
başvurduğu yollardan biridir. Sistem formel olarak böyle bir değerlendirme
gerektirmese de birçok yönetici astlarının kendilerini nasıl algıladıklarını öğrenmek
ve kendi görüşleri ile astın görüşlerini karşılaştırmak için bu yola başvurmakta ve
bu yolun sistemin işleyişine yararı olduğunu belirtmektedirler.
Çok yaygın olmamakla birlikte bazı sistemlerde ise kişinin kendini
değerlendirmesi sonucu ulaşılan sayısal değer, yöneticisinin değerlendirmesi ile
birlikte dikkate alınarak ilgili kararlarda kullanılmaktadır. Ancak asıl yaygın olan
uygulama nihai değerlendirme puanının bu değerlendirmeden etkilenmemesi
yönündedir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
6
İşletmelerde Performans Değerlendirme
İş Arkadaşları (Eşitler)
İlk üstün/üstlerin
yaptığı
değerlendirmelerin
yanısıra, kişiye kendini
değerlendirtmek,
performans
değerlendirme
sisteminde yer almasa
da pek çok yöneticinin
informel olarak
başvurduğu yollardan
biridir.
Astlarının kendilerini
nasıl algıladıklarını
görmeleri açısından
yararlı bir yol olarak
düşünülebilirse de
yöneticilerin birçoğu
astları tarafından
değerlendirilmekten
hoşlanmamakta ve bu
gibi uygulamaları tepki
ile karşılamaktadırlar.
Bu tür değerlendirmelerin temelinde, aynı ya da birbiri ile ilişkili işleri yapan
ve birlikte çalışan kişilerin birbirlerini iyi tanıyacağı ve performanslarını en iyi
gözlemleyebileceği varsayımı yatmaktadır. Bu konuda yapılan bilimsel araştırmalar
da eşitlerin birbirleri hakkında geçerli ve güvenilir veriler sağladığını göstermiştir.
Ancak sıralama yapmaları istendiğinde, eşitlerin birbirlerinin performansları
hakkında aynı derecede objektif kalmadıkları gözlemlenmiştir. Bu nedenle, terfi ve
ücret artışı konularında verilecek kararların bu tür değerlendirmelere
dayandırılmaması önerilmektedir.
Geniş kapsamlı değerlendirme yapmayı arzulayan işletmeler, eşitlerden
görüş alma yolu ile üstler tarafından yapılan değerlendirmeleri pekiştirici ve
destekleyici nitelikte veriler sağlayabilirler kanaatindeyiz.
Astlar
Astlarının kendilerini nasıl algıladıklarını görmeleri açısından yararlı bir yol
olarak düşünülebilirse de yöneticilerin birçoğu astları tarafından
değerlendirilmekten hoşlanmamakta ve bu gibi uygulamaları tepki ile
karşılamaktadırlar.
Çeşitli sorunlar içeren bu yaklaşımda işletmelerin konuya duyarlılıkla
yaklaşmaları ve çok sayıda faktörü ele alarak uygulama kararını vermeleri
gerekmektedir Bu sorunlardan çok rastlanan biri de bazı çalışanların üstleri ile
çatışmaya girmekten çekindikleri için değerlendirmelerinde pek fazla gerçekçi
davranamamalarıdır. Bu tür kişiler üstleri ile ilişkilerini bozmamak için daha çok
yüksek puanlarla yöneticilerini değerlendirmeyi tercih etmektedirler.
Bir çalışanın üstünün performansını değerlendirirken hangi kriterlerin
sisteme dâhil edileceği konusu bu yaklaşımdaki en önemli husustur. İşin
yapılmasına ilişkin bilgi ve becerileri içeren kriterlerin ast tarafından
değerlendirmesi kanımızca sakıncalı olup sağlıklı veriler sağlamayacaktır. Çünkü bir
astın üstünün yaptığı işler hakkında genel bir kanaati olabilirse de organizasyonel
yapı içinde kendinden daha üst düzeyde görev yapan bir kişinin performansını
doğru bir biçimde değerlendirebilmesi bilgi, beceri ve deneyimleri açısından
mümkün olmayacaktır. Bu durumda kişinin üstünün, kendisi ile ast-üst ilişkileri
çerçevesi ile sınırlı kalacak şekilde, bazı yönetsel özelliklerini değerlendirmesi daha
doğru olacaktır (Örneğin astlarına yetki devredebilme, onları motive edebilme,
eğitme, kararlara katılmalarını sağlama vb.).
Müşteriler
Bazı işletmeler müşterilerinin de personelin performansına ilişkin
değerlendirmelerinden terfi, ücret artışı, eğitim ihtiyacının belirlenmesi v.b.
kararlarda yararlanabilirler.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
7
İşletmelerde Performans Değerlendirme
Değerlendirmede müşterinin amaçları ve bakış açısı organizasyonun temel
amaçları ile uyuşmasa da, yukarıda belirtilen hususlarda müşterilerden geçerli ve
güvenilir veriler elde edebilmektedir. Bu yöntemin diğer bir yararı da işletmemüşteri ilişkilerinin bu yol ile daha sağlam temellere oturtulabilmesidir. Personele
ilişkin olarak kendisinden görüş bildirmesi istendiğinde, müşteri söz konusu
işletmeye daha fazla bağlanmakta ve işletme ile müşteri arasında daha uzun süreli
ilişkiler gelişebilmektedir.
Yukarıda performansa ilişkin verilerin sağlandığı çeşitli kaynaklar ele
alınmıştır. Uygulamada performans değerlendirme sistemleri çeşitli amaçlarla
bunların bir veya birkaçından aynı anda yararlanabilirler. Günümüzde gelişen
teknoloji sonucu, bilgisayar kullanımı gözetim altında bulunmadıkları süre içinde de
kişileri değerlendirebilme olanağını yaratmış bulunmaktadır. Kanımızca, bu hassas
sürecin tümüyle teknolojiye bırakılmadan –ancak teknolojinin olanaklarından
yararlanarak- özellikle de iyi eğitilmiş, objektif ve önyargılarından uzak
değerlendiriciler tarafından yürütülmesi en uygun olanıdır.
360 derece geribesleme kişinin kendini
değerlendirmesinin
yanısıra, astlarından,
üstlerinden,
eşitlerinden ve
müşterilerden
performansına ilişkin
bilgi edindiği süreçtir.
360 DERECEGERİ-BESLEME YAKLAŞIMI
1990‘lı yıllarda performans değerlendirmenin tek kaynak yerine, birden
fazla kaynaktan sağlanan bilgiye dayalı olarak yapılmasının dünyada popülerlik
kazanması ile bu konu geniş bir tartışma alanı yaratmıştır. Uygulamacılar konuya
büyük heyecan ve istek ile yaklaşırken akademisyenler 360 derece geri-beslemenin
olumlu ve olumsuz yönlerini birlikte araştıran çalışmalar yapmışlardır. Dünyadaki
gelişmelere paralel olarak ülkemizde de ilgi ile karşılanan bu yaklaşımın son yıllarda
birçok işletmede uygulama alanı bulduğu görülmektedir. Ancak uygulamaların
yeni olması nedeni ile bu yaklaşımın ne denli etkinlikle kullanıldığına ilişkin veriler
henüz tatmin edici düzeyde değildir.
360 Derece Geri-Besleme Nedir?
360 derece geri-besleme kişinin kendini değerlendirmesinin yanı sıra,
astlarından, üstlerinden, eşitlerinden ve müşterilerden performansına ilişkin bilgi
edindiği süreçtir. Bu sürecin iki temel boyutu vardır. Birinci boyut birden çok
kaynaktan elde edilecek verilerin nasıl bir değerlendirme aracı ile toplanacağı,
diğeri ise toplanan bu verilerin kişiye nasıl sunulacağı. Her iki boyutta da 360
derece geri besleme sürecinin başarısını etkileyecek kritik noktalar vardır. Bu
nedenle bu süreci uygulamak isteyen işletmelerin öncelikle etkin bir değerlendirme
aracı belirlemesi/geliştirmesi, geri besleme sürecini iyi anlaması, bu doğrultuda
belirli politikalar uygulaması ve örgütsel iletişim stratejilerinden yararlanması
gerekecektir.
D.Antonioni 360 derece geri-besleme sürecini Tablo 2.’de görüldüğü gibi
açıklar (Antonioni, 1996: 26).
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
8
İşletmelerde Performans Değerlendirme
Tablo 2. 360 Derece Geri-besleme Modeli
Girdiler
 Değerlendirmenin
amacı-Geliştirmeye/
Değerlendirmeye yönelik
amaçlar
 Değerlendirme Formu
 Yazılı geri-besleme
 Değerlendirenin
anonimliği
 Değerlendirme
Yapacak eşitlerin seçimi
 Değerlendirenlerin
eğitimi
 Değerlendirilenleri
eğitimi
 Koçların eğitimi
 Geri-besleme raporu
Süreç
 Kişinin kendini
değerlendirmesi
 Geri-beslemeye karşı
tepkiler
 Koçluk evreleri
 Hedeflerin belirlenmesi
 Aksiyon planları
 Sonuçların
değerlendiricilere rapor
edilmesi
 Spesifik
hedefler/aksiyonlar
 Anında eğitim
 Ara
değerlendirmeler/süreci
izleme
 Gelişmelerin teyidi
 Sorumluluk üstlenme
Çıktılar
 Diğerlerinin
beklentilerine ilişkin
farkındalığın artışı
 Değerlendirilenin
davranışlarında/
performansındaki
gelişmeler
 Arzulanmayan
davranışlarda azalma
 Belirli aralıklarla
yapılan informal
performans
görüşmelerinde artış
 Yöneticilerin daha
fazla bilgi sahibi olmaları
(Kaynak: Antonioni, 1996: 26)
Tablo 2.’de ayrıntıları belirtilen modelde değinilen ve 360 derece geribeslemenin kritik noktalarını oluşturan hususların bazıları performans yönetimi
sisteminde de dikkatle ele alınması gereken hususlarken bazıları özel olarak 360
derece geri-besleme ile ilgilidir. Aşağıda çoklu değerlendirme yaklaşımında
üzerinde dikkatle durulması gereken bu hususlar ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
Geri-Beslemenin Anonimliği
Çalışanların üstleri tarafından değerlendirildiği geleneksel performans
değerlendirme yaklaşımından farklı olarak geri besleme veren kişinin kim
olduğunun geri beslemeyi alan tarafından bilinmemesi ya da geri-beslemenin
anonimliği konusu hem uygulamada hem de ilgili literatürde tartışma
yaratmaktadır. Özellikle astları tarafından değerlendirilen yöneticiler aldıkları geribeslemenin kime ait olduğunu öğrenmek isterken değerlendirici konumundaki
astlar bunun gizli kalmasını(anonim olmasını) arzu etmektedirler. Burada belirleyici
bir unsur olarak yöneticinin kaç astı tarafından değerlendirildiği önem
kazanmaktadır. Ast sayısı arttıkça anonimlik daha da artmakta ve verilen geribeslemenin daha objektif ve geçerli olduğu ileri sürülmektedir. Çünkü astlar büyük
grup içinde kendi verdikleri geri-beslemenin yöneticileri tarafından teşhis edileceği
endişesinden uzaklaşmaktadırlar. Bu nedenle bazı uygulamalarda toplam ast sayısı
minimum 3 bazen de 5’in altında kalan yöneticilere astları tarafından isimlerini
belirtmeksizin dâhi geri-besleme vermeleri uygun görülmemektedir. Diğer bir
deyişle, toplam ast sayısı 3 ya da 5’in üzerindeki yöneticiler astlarından geribesleme alabilmektedirler.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
9
İşletmelerde Performans Değerlendirme
Geri-Beslemenin Kullanım Amaçları
Astları tarafından
değerlendirilen
yöneticiler aldıkları
geri-beslemenin kimi ait
olduğunu öğrenmek
isterken değerlendirici
konumundaki astlar
bunun gizli kalmasını
(anonim olmasını) arzu
etmektedirler.
360 derece geri-beslemede diğer önemli bir konu ise, bu konu aynı zamanda
performans yönetimi sisteminin de önemli bir tartışma alanını oluşturmaktadır,
değerlendirme sonuçlarının ya da sağlanan geri-beslemenin hangi amaçlarla
kullanılacağıdır. Sadece kişilerin performansını geliştirmeye yönelik olarak
kullanılması halinde bu tür geri- beslemenin yüksek puanlara/değerlere yönelmeyi
önlediği ifade edilmektedir. Diğer yandan, bu tür veriler kişinin ödüllerinin
belirlenmesinde ya da terfi kararlarında kullanılmadığında, değerlendirme amacına
yönelik olarak, sistemin kullanıcılar tarafından yeterince önemsenmeyeceği görüşü
de ileri sürülmektedir. Bu nedenle bazı örneklerde ilk 2-3 yıllık uygulamalarda bu
geri-beslemenin sadece gelişim, 2-3 yıldan sonra hem gelişim hem de
ödüllendirme amaçlı kullanılması önerilmektedir.
Geri-Besleme Sağlayacak Eşitlerin Seçimi
İş arkadaşlarına geri-besleme sağlayacak kişilerin seçimi de 360 derece geribeslemenin önemli bir boyutudur. Bazı örneklerde kişinin hangi eşitleri tarafından
değerlendirilmek istediği kendisine sorulur. Ancak bunun taraflı ve sübjektif bilgi
sağlama olasılığı oldukça yüksektir. Bu nedenle eşitlerin seçiminde objektif kriterler
(örneğin iş akışına dayalı olarak) belirlenerek, arzulanan geri beslemeye ulaşmak
daha etkili olacaktır.
Geri-Beslemenin Kişiye Sunuluş Şekli
360 derece geri-beslemede sorun yaratan diğer önemli bir husus da geribeslemenin sunuluş şeklidir. Bazı işletmelerde geri-besleme sadece yazılı olarak ya
da elektronik ortamda kişiye sunulmakta ve yüzyüze iletişim sürecinden taraflar
yararlanmamaktadırlar. Oysa kanımızca, yaklaşımın özellikle geliştirmeye yönelik
amacı düşünüldüğünde, yalnızca yazılı geri-beslemenin yeterli olmayacağı açıktır.
Bu konuda işletme dışından bir uzman ya da danışman olan bir kolaylaştırıcı
(facilitator) aracılığı ile tarafların katıldığı bir oturumda bu tür geri-beslemenin
kişilere sağlanması daha etkili sonuç verecektir.
DEĞERLENDİRME HATALARI
Performans değerlendirme yöntemlerinin birçoğu, değerlendiricilerin
gözlem ve kararlarında objektif ve ön yargısız olacakları varsayımına dayandırılarak
geliştirilmiştir. Oysa uygulamada değerlendiricilerden kaynaklanan çeşitli hatalar
nedeni ile sistemlerin etkinliği önemli ölçüde etkilenmektedir. Bu hataların bir
kısmı sistemi iyi tanımamaktan ve özellikleri konusunda iyi bilgilendirilmemekten
kaynaklanır.
Bu bölümde asıl üzerinde durulacak hata türleri, çoğunlukla kişinin farkında
olmadan yaptığı değerlendirme hatalarından oluşacaktır. Bu tür hatalar bazen
kişinin belleğinin çok güçlü olmamasından, bazen de kişinin yaşadığı bazı psikososyal süreçlerden kaynaklanabilir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
10
İşletmelerde Performans Değerlendirme
Hale Etkisi (Halo Effect)
Hale etkisi değerlendiricinin astının performansındaki birbirinden bağımsız
ve belirgin özellikler arasındaki farklılıkları görememesi ve bu doğrultuda hatalı
değerlendirme yapması anlamına gelmektedir.
Kişinin hale etkisinin altında kalmasının çeşitli nedenleri vardır. Bunlardan
biri kişinin ilk izlenime göre hatalı değerlendirme yapma eğilimidir. İlk karşılaşmada
kişi değerlendiriciyi olumlu ya da olumsuz etkilemiştir ve değerlendirici de kısa bir
süre içinde edindiği bu ilk izlenime göre değerlendirmelerini sürdürecektir.
Örneğin, ilk anda olumlu yönde etkilenen yönetici, daha sonraki
değerlendirmelerinde de astının performansının bir takım olumsuz yönlerini
göremeyecek ve onu başarılı bir işgören olarak değerlendirecektir.
Hale etkisi
değerlendiricinin
astının
performansındaki
birbirinden bağımsız ve
belirgin özellikler
arasındaki farklılıkları
görememesi ve bu
doğrultuda hatalı
değerlendirme yapması
anlamına gelmektedir.
Hale etkisini açıklayan diğer bir durum da kişinin performansının bir
yönünün/boyutunun olağanüstü iyi ya da kötü olması ve değerlendiricinin de bu
özellikten etkilenerek tüm değerlendirmeyi bu doğrultuda yapmasıdır. Örneğin,
yaratıcılık konusunda olağanüstü performans gösteren kişinin, diğer performans
boyutlarında da olağanüstü başarılı olarak değerlendirilmesi gibi. Özellikle
değerlendirici, kişi hakkında gerekli tüm bilgilere sahip değilse, bu tür hataları
yapma ihtimali artmaktadır.
Bu tür hataların önlenmesi ya da azaltılması yönünde pek çok öneri
geliştirilmiştir. Özellikle bu hatayı bilinçli olarak yapmadığı varsayımından hareket
edildiğinde, verilecek eğitimler yolu ile değerlendiricilerin bilinçlenebileceği ve bu
tür hataları yapmaktan kaçınacağı ifade edilmektedir. Ayrıca bazı performans
değerlendirme sistemlerinde verilen puanlar ya da yapılan değerlendirmeleri
destekleyici, kişinin performansına ilişkin örnek ve olayların belirtilmesi istenerek,
değerlendirme hataları önlenmeye çalışılmaktadır.Bu konuda başka bir varsayım
da, gözlem süresinin artması ile hale etkisinin azalacağı yönündedir. Ancak bu
konuda yapılan araştırmalar, uzun süreli beraberliklerde yöneticinin astlarının
davranışlarına daha fazla alışması sonucu, hale etkisinin de arttığını göstermiştir.
Belirli Derecelere/Puanlara Yönelme
Bazı değerlendiriciler sürekli olarak kişilere gerçek performanslarının
üstünde ya da altında puan verme ya da değerlendirme yapma eğilimi gösterirler.
Diğer bir deyişle, bu gibi değerlendiriciler “kıt ya da bol notlu öğretmenlere”
benzerler. Bazen farkında olmadan yapılan bu hataların çeşitli nedenleri vardır.
Olumlu/yüksek puan ya da derecelere yönelme genellikle aşağıdaki nedenlerle
ortaya çıkar:


Astları tarafından sevilme arzusu
Değerlendirme mülakatlarında astları ile çatışmamak ve astın düşmanca
hislere kapılmasını önlemek
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
11
İşletmelerde Performans Değerlendirme

Değerlendirme yapan diğer yöneticilerin daha yüksek puan vereceklerini
düşünerek, onların astlarının terfi, zam vb. olanaklardan daha fazla kendi
astlarının da daha az yararlanacakları endişesi
 Astları yüksek puanlarla daha fazla motive edip, yetenek ve
verimliliklerini geliştirmelerine yardımcı olma isteği
 Kendi astlarının diğer bölümlerdekilerden daha üstün, kendisinin de
daha iyi bir yönetici olduğunu hissettirmek isteği
 Hoşlanmadığı bir astını terfi ettirerek başka bir bölüme geçmesini
sağlama isteği
 Organizasyonlardaki standartların aşırı derecede düşük olması
Değerlendirmelerde düşük/olumsuz puan ya da derecelere yönelmenin nedenleri
de şöyle sıralanabilir:
 Başarılı olarak değerlendirilen astın ilerde kendi yerini alacağı endişesi
 Kendisini mükemmeliyetçi ve zor beğenen bir yönetici olarak tanıtma
arzusu
 Organizasyonlardaki standartların aşırı derecede yüksek oluşu
Yukarıda belirtilen nedenlerin hangisinden kaynaklanırsa kaynaklansın,
belirli derecelere/puanlara yönelme performans değerlendirme sistemlerinin
başarısını ciddi boyutlarda etkilemekte ve sistemlere önemli ölçüde zarar
vermektedir. Özellikle farklı değerlendiricilerin sonuçlarının topluca dikkate
alındığı durumlarda sorunlar daha da önemli boyutlara ulaşmaktadır.
Değerlendirici, eğer
astının performansı
hakkında yeterli bilgiye
sahip değilse, en risksiz
yol olarak orta
puanlarla
değerlendirme yapmayı
görür.
Belirli puanlara/derecelere yönelme konusunda diğer bir eğilim de
değerlendiricilerin uç noktalardaki puanlardan/derecelerden kaçınarak sürekli
ortalara yönelmesi, herkesi ortalama performans düzeyinde
değerlendirmesidir. Bu hatalar da yukarıda açıklanan olumlu ve olumsuz
puanlara/derecelere yönelmek kadar sistemi olumsuz olarak etkilemektedir.
Çalışanların performans düzeyleri arasındaki farklılıkların ortaya çıkmasınaengel
olan bu hatalar sonucunda, kişilere ilişkin alınacak olan kararlarda performans
değerlendirmenin etkisini dikkate almak da mümkün olmayacaktır.
Orta derece/puanlara yönelmenin de çeşitli nedenleri vardır.
Değerlendirici, eğer astının performansı hakkında yeterli bilgiye sahip değilse,
en risksiz yol olarak orta puanlarla değerlendirme yapmayı görür. Astın
performansına ilişkin yeterli bilgiye sahip olamama, bazen yöneticinin
gözlemleme becerilerinin yetersizliğinden, bazen de bu konuda zaman
harcamak istememesinden kaynaklanabilir.
Yakın Geçmişteki Olaylardan Etkilenme
Performans değerlendirmenin tüm performans dönemini kapsayacak
şekilde yapılması gerekir. Organizasyonlarda çoğunlukla değerlendirme dönemi
bir yılı kapsadığından, bu bir yıllık süre içinde yöneticinin zihninde taze olan bilgi
ve olaylar, genellikle son birkaç ay zarfından yaşananlardır. Dönem başındaki
olayları hatırlamakta güçlük çeken ya da unutan yönetici değerlendirmelerinde
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
12
İşletmelerde Performans Değerlendirme
yakın geçmişteki olayları temel alacaktır. Bunu önlemenin bir yolu olarak
yöneticilere, dönem boyunca astlarının performanslarına ilişkin not tutmaları
önerilmektedir.
Ancak burada, kanımızca yöneticilerin dikkatli olması gereken bir husus
vardır. Eğer kişi her yıl performansını dönem sonuna doğru sadece yöneticisini
etkileyerek daha yüksek puan alabilmek için yükseltiyor ve değerlendirmenin
ardından gene eski çalışma tempo ve düzeyine iniyorsa, bu gibi durumlarda
yöneticiler dönem başı ile sonundaki performans farkını mutlaka
değerlendirmelerinde gözardı etmemelidir.
Kontrast Hataları
Bazı değerlendiriciler
kişilerin bulundukları
pozisyonlardan
etkilenerek, işletmede
önemli kabul edilen iş
ve pozisyonlardaki
kişileri yüksek, önemsiz
kabul edilenlerdekileri
düşük performans
düzeyinde
değerlendirirler.
Değerlendiriciler kısa bir süre içinde birçok kişiyi değerlendiriyorlarsa,
ardı ardına yapılan bu değerlendirmelerde kişileri birbirleri ile karşılaştırmaları
sonucu objektif standartlardan uzaklaşarak, bu karşılaştırmalar doğrultusunda
değerlendirme yapmaları kaçınılmaz olacaktır. Diğer bir deyişle, her bir ast
kendisinden önce değerlendirilen kişinin aldığı puandan etkilenecektir. Örneğin
“vasat-ortalama” bir işgören oldukça başarısız birkaç kişinin hemen ardından
değerlendiriliyorsa, yöneticisi tarafından başarılı olarak görülebilecek ya da tam
tersi olarak, aynı işgören çok başarılı birkaç kişinin ardından değerlendirilecek
olursa, gerçek performans düzeyinin altında bir puan alma durumunda
kalabilecektir. Bu tür kontrast hatalarının önlenmesi için kişilerin başarılı ya da
başarısız olarak gruplandırılmadan, karışık bir sıralama ile değerlendirmeye tâbi
tutulmaları önerilmektedir.
Kişisel Ön Yargılar
Bazı kişiler çeşitli konulardaki önyargılarını performans değerlendirme
sistemlerine de yansıtırlar. Özellikle iki kişinin (değerlendiren ile
değerlendirilenin) geçmişteki ilişkilerine, yaş, cinsiyet, din ve ırka ilişkin çeşitli
ön yargılar, bu tür kişisel ön yargılara verilecek en tipik örneklerdir.
Performans değerlendirmede bu doğrultuda yapılacak diğer bir hata ise,
organizasyonun bir birimi ya da çalışanların bir grubu için ön yargılı
davranmaktır (örneğin, satış departmanında çalışanların hepsinin iletişim
becerilerinin güçlü olacağını düşünmek). Bu gibi durumlarda değerlendirici
kişilerin bireysel performansına ağırlık vererek bu tür hataları önleyebilir.
Pozisyondan Etkilenme
Performans değerlendirmede bazı değerlendiriciler kişilerin bulundukları
pozisyonlardan etkilenerek, işletmede önemli kabul edilen iş ve pozisyonlardaki
kişileri yüksek, önemsiz kabul edilenlerdekileri düşük performans düzeyinde
değerlendirirler. Ayrıntılı olarak hazırlanmış iş tanımlarından
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
13
İşletmelerde Performans Değerlendirme
değerlendirmelerde yararlanmak ve herkesi kendi görev ve sorumlulukları
çerçevesinde, farklı görev unvanlarındaki kişilerle karşılaştırmadan
değerlendirmek bu hatanın önlenmesine yardımcı olacaktır.
Yukarıda açıklanan çeşitli değerlendirme hataları performans
değerlendirmenin etkinliğini ciddi boyutlarda olumsuz olarak etkilediğinden, bu
hataların giderilmesi ya da azaltılmasına yarayacak yöntemlerin geliştirilmesi
için çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Değerlendiricilerin eğitimi konusu,
değerlendirme hatalarının azaltılmasına ilişkin çalışmalar arasında sık sık
gündeme gelmektedir. Bazı yazarlar tek başına eğitimin yeterli olmayacağını,
performans değerlendirme yöntemlerinde ve sistemin genelinde bu eğilimlere
engel olucu bazı özelliklerin bulunması gerektiğine dikkat çekmektedirler.
Aşağıda, değerlendirme hatalarını önlemek ya da azaltmak için
alınabilecek bazı önlemler belirtilmiştir.



Değerlendiriciler öncelikle astlarının davranışlarının doğru olarak
gözlemlenmesi konusunda eğitilmelidirler. Astının performansını doğru
gözlemleyen yönetici, bu konuda not/kayıt tutmaya da özendirilmelidir.
Değerlendiriciler kısa bir sürede çok sayıda kişiyi değerlendirmek
zorunda kalmamalıdır.
Değerlendiriciler yukarıda açıklanan değerlendirme hataları konusunda
bilinçlendirilmeli ve eğitilmelidirler.
PERFORMANS DEĞERLENDİRME YÖNTEMLERİ
Kişilerin performans düzeylerini belirlemek için geliştirilmiş pek çok yöntem
vardır. Bunlardan bazıları performans değerlendirme kavramının ilk uygulama
örneklerinde kullanılmaya başlanmış olan ve günümüzde de çok yaygın olmasa da
uygulamalarına devam edilen ve geleneksel değerlendirme yöntemleri olarak
adlandırılabilecek yöntemlerdir. Diğer bazıları ise, geleneksel değerlendirme
yöntemlerinin uygulamada karşılaştığı sorunları çözmek ve daha objektif
değerlendirmeler yapabilmek için geliştirilmiş çağdaş/modern yöntemler olarak
adlandırılan yaklaşımları içermektedir. Aşağıda bu sınıflandırmaya göre çeşitli
performans değerlendirme yöntemleri ana hatları ile ele alınacaktır.
GELENEKSEL PERFORMANS DEĞERLENDİRME
YÖNTEMLERİ
Sıralama Yöntemi
Çalışanların yöneticileri tarafından başarılarına göre sıralandığı bu yöntem,
aslında kendi içinde de uygulanan sıralama tekniğine göre farklılıklar gösterir.
Örneğin, basit sıralama olarak adlandırılan yöntemde değerlendirici çalışanları en
iyiden/başarılıdan en kötüye/başarısıza doğru sıralar ya da ikili karşılaştırma
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
14
İşletmelerde Performans Değerlendirme
yönteminde her bir çalışan diğeri ile karşılaştırılarak değerlendirilir ve başarı
durumuna göre bir sıralama elde edilir.
İster basit, ister ikili-karşılaştırma yolu ile yapılsın, sıralama yönteminin
günümüzdeki kullanım alanı oldukça sınırlıdır. Çünkü bu yöntemde genellikle
kişinin genel başarı durumu, organizasyon için taşıdığı değer ya da organizasyona
katkısı gibi ifadelerle belirtilen tek bir genel kriter dikkate alınarak karşılaştırmalar
yapılmaktadır. Bazı örneklerde, sıralamada birkaç kriterin dikkate alındığı
görülmekteyse de bu gibi uygulamalarda da çok genel ve gözlemlemesi oldukça zor
kriterler değerlendirmeleri sübjektifleştirmekte ve karşılaştırma sayısını da hayli
artırmaktadır. Ayrıca sıralama yönetiminde kişiler sayısal olarak
değerlendirilmedikleri için, kişiler arası başarı farklılıklarının derecesinin anlaşılması
ve bu verilerin ücret artışı, terfi vb. kararlarda kullanılması güç olmaktadır.
Zorunlu Dağılım Yöntemi
Kişileri karşılaştırarak yapılan değerlendirmelerde kullanılan diğer bir
yöntem de zorunlu dağılım yöntemidir. Yöneticiler astlarının pek çoğunun başarı
düzeylerinin farklı olmadığını ya da performanslarında belirgin farklılıklar
olmadığını belirterek, yaptıkları değerlendirmelerde belirli puan, derece ya da
ifadelere yönelebilirler. Örneğin, değerlendirilen grup üyelerinin çoğunluğunun
“çok iyi” performans düzeyinde olduğunu belirtmek gibi.
Sıralama yönteminde
genellikle kişinin genel
başarı durumu,
organizasyon için
taşıdığı değer ya da
organizasyona katkısı
gibi ifadelerle belirtilen
tek bir genel kriter
dikkate alınarak
karşılaştırmalar
yapılmaktadır.
Oysa performans değerlendirme sistemlerinin asıl hareket noktası bireyler
arasındaki başarı farklılıklarını hassas bir biçimde belirlenmesi gereğidir. Bu
farklılıkları ortaya koyabilmek için zorunlu dağılım yöntemi değerlendiricilere bazı
sınırlamalar öngörmektedir. Organizasyonlarda bireylerin kişilik özelliklerinde
olduğu gibi, performans düzeylerinde de normal dağılım eğrisine (çan eğrisine)
uygun bir dağılım göstermeleri gerektiği varsayımından hareketle, bu yöntemde
değerlendirici astlarını yöntemin öngördüğü biçimde aşağıdaki örnektekine benzer
beşli bir skalaya yerleştirmek zorundadır:
En Yüksek
%10
Yüksek
Orta
Düşük
Çok düşük
%20
%40
%20
%10
Değerlendirilen grubun 100 kişi olduğu ve skalada belirtilen performans
düzeylerinin de en yüksek, yüksek, orta, düşük ve çok düşük olarak ifade edildiği
bir durumda, değerlendirici grubun yaklaşık 40 kişisini orta, 20 kişisini yüksek, 20
kişisini düşük, 10 kişisini en yüksek ve kalan 10 kişisini de çok düşük performans
dereceleri ile ifade etmek durumundadır.
Günümüzde çalışma yaşamının aşırı rekabet koşullarında işletmelerin etkili
seçim ve eğitim-geliştirme yöntemlerine verdiği önem düşünüldüğünde, işgücünde
bu tür sınırlamalar yaparak düşük puan verme konusunda değerlendiricilerin
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
15
İşletmelerde Performans Değerlendirme
yönlendirilmeleri, yöntemin tutarsızlığına neden olmaktadır. Bu doğrultuda ABD’de
çan eğrisi uygulamalarından vazgeçildiği görülmektedir.
Geleneksel Değerlendirme Skalaları
Grafik değerlendirme skalaları (Graphic Rating Scales) olarak da adlandırılan
geleneksel değerlendirme skalaları geçmişte işletmelerde en çok kullanılan
yöntemlerden biri olup, günümüzde oldukça popüler bir yaklaşım olarak yaygın
uygulama alanı bulan Yetkinliklere Dayalı Performans Değerlendirmenin temel
ilkelerine dayanak oluşturmaktadır.
Geleneksel değerlendirme skalalarını içeren yöntemlerde kişilerin
performansları çeşitli kriterler açısından bir skala ile ölçülür. Performansın
ölçülmeye çalışıldığı bu kriterler değerlendirme kriterleri ya da değerlendirme
faktörleri olarak adlandırılır. Değerlendirme faktörleri genelde üçe ayrılır:
Değerlenen kişinin kişilik özelliklerini, işe ilişkin davranışlarını ve yaptığı işin
sonuçlarını ya da çıktılarını ölçmeye yarayan faktörler.
Kişilik özelliklerini ölçmeye yarayan faktörlerin soyut ve gözlemlemeye
müsait olmayışı değerlendiricilerin bazı değerlendirme hataları yapmasına neden
olacağından, davranışları ve sonuçları değerlendirmeye yönelik faktörlere ağırlık
verilmesi önerilmektedir.
Geleneksel
değerlendirme skalası
günümüzde geçerlilik
ve güvenirliliği düşük
olan ve
değerlendiricilerin
çeşitli değerlendirme
hataları yapmasına
neden olan bir
performans
değerlendirme yöntemi
olarak kabul
edilmektedir.
Geleneksel değerlendirme skalası yöntemi günümüzde geçerlilik ve
güvenirliliği düşük olan ve değerlendiricilerin çeşitli değerlendirme hataları
yapmasına neden olan bir performans değerlendirme yöntemi olarak kabul
edilmektedir. Ancak kolaylıkla düzenlenebilmesi, sonuçların puanlarla ifade edilip,
çeşitli personel kararlarında rahatlıkla uygulanabilmesi, yöntemin genel de
kullanım alanını genişletmektedir.
Davranışsal Değerlendirme Skalaları
Geleneksel değerlendirme skalalarının çeşitli sakıncalarını ortadan kaldırmak
için geliştirilmiş olan davranışsal değerlendirme skalalarından ikisi aşağıda ele
alınacaktır:
Davranışsal Beklenti Skalaları: Bu yöntem de diğer geleneksel değerlendirme
skalalarında olduğu gibi, kişinin performansını çeşitli boyutlar/kriterler açısından
ölçmeye çalışır. Ancak, bu boyutların ve skaladaki alternatif cevap ifadelerinin
tanımlanış biçimi oldukça farklıdır. Davranışsal Beklenti Skalaları, kişileri çeşitli
kişilik özelliklerine sahip olup olmamalarına göre değil, spesifik iş gereklerini
etkinlikle yerine getirecek davranışları ne oranda sergileyebildiklerine göre
değerlendirmektedir. Belirli kriterler için geliştirilmiş alternatif cevap ifadeleri aynı
zamanda skalada çeşitli performans düzeylerini temsil etmektedir.
Davranışsal Gözlem Skalaları: Davranışsal Gözlem Skalaları, Davranışsal Beklenti
Skalalarının sakıncalı yönlerini ortadan kaldırmak, güçlü yönlerinden yararlanmak
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
16
İşletmelerde Performans Değerlendirme
için geliştirilmiş bir değerlendirme yöntemidir. Davranışsal beklenti skalalarında
kişiden çeşitli performans boyutlarında beklenen kritik olayları içeren alternatif
davranışlar belirlenmekte ve bu davranışlar skalada değerlendirilmektedir.
Davranışsal Gözlem Skalalarında ise iş davranışlarına ilişkin çeşitli kritik olaylardan
yararlanılmaktaysa da değerlendirici bu davranışları gözlemleme derecesine göre
değerlendirme yapmaktadır.
Bir imalat işletmesinde ilk-kademe yöneticisinin performansının bu
yöntemle değerlendirildiği bir örnekte, aşağıda bazıları belirtilen ifadeler, yönetici
tarafından gözlemlenip skalada işaretlenmekte ve daha sonra kişinin her bir
ifadeden aldığı puan toplanarak, işgörenin toplam performans puanı ortaya
çıkmaktadır.
1. Astlarından birinin hatalı bir malı ambalajladığını gördüğünde, ambalajı
açtırır ve malın hatasının ne olduğunu kişiye gösterir.
Asla
1
Her zaman
2
3
4
2. Astların fazla mesai yapmalarını istediği durumlarda, onların kişisel
mazeretlerine duyarlı ve anlayışlı davranır.
Asla
1
Her zaman
2
3
4
3. İş güvenliği gereği uygulanan koruyucu araç/gerecin daha rahatlıkla
kullanılması için astlarına önerilerde bulunur.
Asla
1
Her zaman
2
3
4
Şekil -1 Davranışsal Beklenti Skalası
Kritik olay yönteminin
en önemli sakıncası
kişinin yöneticisini
sürekli olarak onu
izleyip, kara kaplı
defterine not alan birisi
olarak algılayıp rahatsız
olacağıdır.
Yukarıdaki örnekten de görüleceği gibi, davranışsal gözlem skalalarında
çeşitli kritik olaylara dayalı olarak kişiler davranışsal bir skalada
değerlendirilmektedirler. Bu yöntemin davranışsal beklenti skalalarından farkı
astların kendilerinden beklenen davranışlara göre değil, somut gözlemlenen
davranışlarına dayalı olarak değerlendirilmeleridir. Bu nedenle, Davranışsal Gözlem
Skalalarında sonuçların astlara açıklanması, onlara kendilerini geliştirmelerine
ilişkin geri-besleme sağlanması kolaydır ve dolayısıyla da astlar tarafından kabul
oranı diğer yöntemlere göre daha yüksektir. Ancak bu yöntem de davranışsal
beklenti skalaları için belirtilmiş olan aynı yüksek maliyetli ve zaman alıcı olma
sakıncalarını taşımaktadır.
Kritik Olay Yöntemi
Bu yöntemde astını gözlemleyen üst onun başarı ya da başarısızlıklarını
belirleyen spesifik çalışma davranışlarını kaydeder. Genelde kaydedilen örnekler,
kişinin performansında yöneticisinin dikkatini çeken kritik olaylardan oluşur. Bu
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
17
İşletmelerde Performans Değerlendirme
davranışlar anında ve içinde bulunulan koşullar dikkate alınarak not edilir. Daha
sonra yönetici, kişiye bu kritik olaylara ilişkin geri-besleme sağlar. Değerlendirme
skalalarında olduğu gibi kişilik özellikleri (dikkat, işe bağlılık, dürüstlük vb.) değil,
spesifik davranışlar dikkate alındığından, asta açıklanması ve kendini geliştirmesi
konusunda geri-besleme sağlanması kolaydır. Böylece ast belirli durumlarda
kendisinden neler beklendiğini anlamış olur.
Günümüzde uygulama alanı pek geniş olmayan bu yöntemin çeşitli
sakıncaları vardır. Bunlardan en önemlisi, kişinin yöneticisini sürekli olarak onu
izleyip, kara kaplı defterine not alan birisi olarak algılayıp rahatsız olacağıdır.
Ayrıca, kritik olayların kişilerin performanslarında ne oranda etkili olduğu
belirlenemediğinden, kişilerarası performans farklılıklarını ortaya koymak da bu
yöntemde kolay değildir.
İşaretleme Listesi Yöntemi
Bu yöntemde değerlendirilecek kişilerin çeşitli nitelik ve davranışlarına ilişkin
çok sayıda tanımlayıcı ifadeden bir liste oluşturulur. Çoğunlukla bu ifadeler
yukarıda açıklanan kritik olaylara dayalı olarak geliştirilmiş cümlelerdir.
Değerlendiriciler bu ifadelerden kişiye uygun olanlarını seçerek
değerlendirmelerini yaparlar. Formlarda ifadelerin tekrarlanış sıklığını belirlemeye
yönelik olarak “daima, sıklıkla, nadiren” gibi ayrımlar da vardır.
GÜNCEL PERFORMANS DEĞERLENDİRME YÖNTEMLERİ
Amaçlara Göre Yönetim – Hedeflerle Değerlendirme
Organizasyonun temel hedefleri doğrultusunda işgörenlerin üstleri ile
biraraya gelerek bireysel hedeflerinin belirlenmesi ve dönem sonununda da gene
tarafların birlikte kişinin hedeflere ulaşma derecesini gözden geçirmeleri süreci
olarak tanımlayabileceğimiz Amaçlara Göre Yönetim bir yönetim yaklaşımı
olmasının yanı sıra, sonuçlara dayalı performans değerlendirme yaklaşımının da en
tipik örneğidir. Günümüzde işletmelerin çoğu performans yönetimi
uygulamalarında bu yaklaşımı temel almaktadır. Aşağıda hedeflerle değerlendirme
yaklaşımının başlıca evreleri ele alınmıştır:

Kesin Performans Planlarının Oluşturulması/Hedef Belirleme
Görüşmesinin Yapılması: Amaçlara Göre Yönetim uygulamalarında
hedef belirleme ve dönem sonunda da hedeflerin değerlendirilmesi
oldukça kritik ve özenle gerçekleştirilmesi gereken iki evredir. Bu iki evre
çalışan ve üstü arasında formel görüşmeler olarak ve belirli ilkeler
çerçevesinde gerçekleştirilmelidir. Hedeflerin son bir kez ast ile yönetici
arasında müzakere edilip, yazılı hâle dönüştürülmesi formel bir görüşme
yolu ile yapılırsa, bu görüşme Performans Yönetimi Sisteminin
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
18
İşletmelerde Performans Değerlendirme
etkinliğinde önemli bir rol oynayacaktır. Çünkü böyle formel bir görüşme
tarafların konuya gereken ilgi ve önemi göstermelerine ve belirlenen
hedeflere ulaşma konusunda daha ciddi çaba sarf etmelerine neden
olacaktır. Hedef belirleme görüşmesi hem ast hem de üstün hazırlıklı
olmalarını gerektirir. Bazı yöneticiler görüşme öncesi astlarından
kendileri için belirli hedefler saptayarak görüşmeye gelmelerini ve bu
hedefler üzerinde tartışmalarını isteyebilirler. Aynı şekilde, yöneticinin
de bu toplantılara hazırlıklı gelmesi gerekecektir. Örneğin, tepe yönetim
tarafından belirlenen hedefler, iş tanımları, bütçe kısıtları, yeni çalışma
koşulları, işletmenin yeni ürün ve faaliyetlerine ilişkin verilerden
yöneticilerin hedef belirleme görüşmelerinde yararlanmaları ve astlarına
bu gibi konularda bilgi vermeleri gerekecektir.
Gerekli biçimde hazırlanan çalışan ve yöneticisi, yeni bir
değerlendirme döneminin başında bir araya gelerek, ast için belirli
hedefleri yazılı olarak saptamak amacı ile müzakerelere başlarlar.
Taraflar bu görüşmede hem organizasyonun temel amaçları, hem de
bireyin gelişimi ve motivasyonu açısından en fazla faydayı sağlayacak
hedeflerde görüş birliğine ulaşmaya çalışırlar. Yönetici astının bu
görüşmede fikirlerini rahatlıkla belirtmesini teşvik ederken, ast üstünün
görüşlerini tarafsız ve önyargısız olarak dinlemeli, daha sonra kendi
görüş ve önerilerini bildirmekten çekinmemelidir. Tarafların
benimseyecekleri uzlaşmacı bir yaklaşım, bu aşamanın başarılı bir
biçimde gerçekleşmesine yardımcı olacaktır.
Yukarıda belirtilen şekilde yürütülen bir hedef belirleme
görüşmesi sonunda, taraflar hedefler konusunda görüş birliğine
varmazlarsa, uygulamada hedeflerin değerlendirmesinin üstün kararları
doğrultusunda kesinleştiği görülmektedir.

Kişiler, iş tanımlarındaki
temel sorumluluk
alanları ve bunların
içerdiği görev ve
faaliyetlerden hareket
ederek, hedeflerin
belirlenmesi en sağlıklı
ve etkin olan yoldur.
Hedeflerin Konuları: Hedef belirleme yolu ile kişilerin performanslarının
planlandığı ve değerlendirildiği sistemlerde öncelikle çalışanların iş
tanımlarına ihtiyaç duyulur. Kişilerin iş tanımlarındaki temel sorumluluk
alanları ve bunların içerdiği görev ve faaliyetlerden hareket ederek,
hedeflerin belirlenmesi en sağlıklı ve etkin olan yoldur.
İş tanımlarında belirtilen görev ve sorumlukları organizasyondan,
işin niteliğinden, günün ekonomik ve benzeri özelliklerinden
kaynaklanan koşulları, kişinin özelliklerini, güçlü ve geliştirilmesi gereken
yönlerini dikkate alarak, o kişiye ait hedefler hâline dönüştürebiliriz.
Ancak, burada oluşturulan hedef, göreve göre daha spesifik, o kişinin
özellik ve koşullarına özgü, kişiyi motive edici ve geliştirici olması
nedeniyle, iş tanımlarında belirtilen görev ve sorumluluklardan farklılık
gösterecektir. Örneğin, bir satış elemanının görev tanımında yer alan
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
19
İşletmelerde Performans Değerlendirme
müşteri portföyünü geliştirmek gibi bir göreve “ Yılın ilk çeyreğinde,
......olan müşteri sayısını ......’a çıkarmak” gibi bir hedef verilebilir.
George S. Odiorne Management by Objective – A System of
Managerial Leadership adlı çalışmasında Amaçlara Göre Yönetimin etkili
bir yönetim uygulamasındaki rolünü açıklarken, performans hedeflerinin
aşağıda belirtilen niteliklerde olabileceğini belirtmektedir
(Odiorne,1972:150):
o
Rutin işlere yönelik hedefler
o
Sorun-çözümlemeye yönelik hedefler
o
İşlerin daha etkin yürütülmesini sağlayacak yenilik ve
yaratıcılığa yönelik hedefler
Amaçlara Göre Yönetim iş tanımlarını iki açıdan geliştirmektedir. Birinci
olarak, tanımlarda yer alan görevler dönemsel olarak gözden geçirilmekte ve
gerekli düzeltmeler yapılarak, taraflar bu hususlarda görüş birliğine
varmaktadırlar. İkinci olarak da rutin görevlerin gerektiği biçimde yapılıp
yapılmadığını belirlemeye yönelik ölçüler oluşturulmaktadır. Böylece Amaçlara
Göre Yönetim yolu ile kişilerin rutin görevlerin yerine getirilmesinde ne denli
etkin oldukları belirlenebilmektedir.
Rutin işlere yönelik hedefler konusunda irdelenmesi gereken diğer bir
husus ise, kişinin rutin olarak yapması gereken görevlerinde, kişiden ya da kişi
dışındaki bazı nedenlerden belirli aksamaların olması durumudur. Kanımızca bu
tür aksayan işlere yönelik hedeflerin belirlenmesi, bu aksaklıkların azaltılması ya
da elimine edilmesinde oldukça etkili olacaktır. Ancak bu tür hedeflerin
belirlenmesindeki amaç, söz konusu aksayan görevin gereken biçimde
yapılmasını en kısa zamanda sağlamak olmalı ve görevin yapılışındaki aksaklıklar
ortadan kalkar kalkmaz, bu hedef yenilenmelidir. Bu nedenle, bu tür hedeflerin
daha kısa dönemli olarak verilmesi ve dönem içinde de yakından takibi daha
doğru olacaktır.
Daha önce değinildiği gibi, hedef belirlemede hareket noktası iş tanımları
olup hedefler kişinin görev ve sorumlulukları ile sınırlıdır. Bu nedenle, kişiye
sorumlu olmadığı konularda hedef verilmemesi gerekir. Ancak kişinin gelişimi
ve yükselmesi açısından gerekli görüldüğü hâllerde, onu bir üst düzeydeki
göreve hazırlayıcı hedefler belirlenebilir.
Hedef kişiyi aşırı yorucu
ve ulaşılması imkansız
olmamalı, aksine onu
harekete geçirip,
motive edici özellikler
taşımalıdır.

Hedeflerde Bulunması Gereken Özellikler:Performansın planlanma ve
değerlendirilmesinde belirlenen hedeflerin özellikleri oldukça önemlidir.
Aşağıda belirtilen özelliklere sahip olmayan hedeflerle, performansın
etkinlikle planlanması ve değerlendirilmesi mümkün olmayacaktır.
Performans Yönetimi Sistemi içinde hedeflerin özellikleri, bu nedenle
ayrıca irdelenmesi gereken bir konuyu oluşturmaktadır.
Hedefler:
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
20
İşletmelerde Performans Değerlendirme

Spesifik olmalıdır: Hedefler içinde bulunulan koşulları,
kişinin özelliklerini, güçlü ve geliştirilmesi gereken yönlerini
dikkate almalıdır. Diğer bir deyişle, hedefler genel olarak
tüm çalışanlara uygulanabilir değil, kişiye göre, onun koşul
ve özelliklerini dikkate alarak hazırlanmalıdır.

Motive edici olmalıdır: Hedef kişiyi aşırı yorucu ve ulaşılması
imkânsız olmamalı, aksine onu harekete geçirip, motive
edici özellikler taşımalıdır. Bu nedenle, astı için hedef
belirleyen yöneticinin, astını iyi tanıması, onun ihtiyaç ve
beklentilerini iyi bilmesi gerekmektedir.

Ölçümlenebilir olmalıdır: Hedeflerin sayısal nitelikte olması
performansın ölçümlenmesini kolaylaştıracağından daha
fazla tercih edilmekle birlikte, yapılan işin niteliği, her zaman
sayısal hedef belirlemeye müsait olmayabilir. Bu gibi
durumlarda sayısal olmayan ancak izlenmesi ve
değerlendirilmesi mümkün olacak hedefler verilebilir.

Gerektiğinde değiştirilebilir olmalıdır: Bazı durumlarda
hedeflerin önceden belirlenen sürenin sonuna ulaşmadan
değiştirilmesi gerekebilir. Organizasyonda, çevre
koşullarında ve kişinin durumunda oluşan bazı değişiklikler
sonucu, dönem içinde hedefler yeniden gözden geçirilerek
tamamen ya da kısmen değişikliğe tabi tutulabilirler.

Gerçekçi olmalıdır: Hedeflerin içinde bulunulan koşulları
dikkate alınarak belirlenmiş olması gerekir. Aşırı derecede
yüksek/yüklü ya da çok kolay/düşük hedefler gerçekçi olma
niteliklerini yitireceklerdir.

Hedeflerin gerçekleştirilme süresi belirtilmelidir: Hedefi
görevden ayıran en önemli özelliklerinden biri de, hedefin
gerçekleştirilme süresinin kişinin koşul ve özelliklerine uygun
olarak (belirlenen standardın altında olmamak kaydıyla)
belirlenmiş olmasıdır.
Yukarıda belirtilen özelliklere sahip hedeflerin dönem sonunda objektif
olarak değerlendirilmesi ve bireylerin sistemden geri-besleme sağlaması da daha
kolay olacaktır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
21
İşletmelerde Performans Değerlendirme
YETKİNLİKLERE DAYALI İKY VE PERFORMANS
DEĞERLENDİRMEDE YETKİNLİKLERDEN YARARLANMA
Kişilerin üstün
performansa
ulaşabilmeleri için sahip
olmaları gereken bilgi,
beceri, kişisel özellik ve
tutumları yetkinlik
olarak adlandırılır.
İlk kez 1973 yılında McClelland (McClelland, 1973: 6) tarafından tanımlanan
yetkinlik kavramı, zaman içinde olgunlaştıkça farklı yazarlar tarafından farklı
biçimlerde tanımlanmaya devam edilmiştir. Ancak bu konudaki en yaygın yetkinlik
tanımı şu şekilde yapılabilir: Kişilerin üstün performansa ulaşabilmeleri için sahip
olmaları gereken bilgi, beceri, kişisel özellik ve tutumları yetkinlik olarak
adlandırılır. Yetkinlik bireysel bilgi, beceri, tutum ve davranışların yanı sıra ekip,
süreç ve örgüte ilişkin çeşitli yetenekleri içeren, yüksek performansla ilişkili ve
örgüte sürdürülebilen rekabet avantajı sağlayan gözlemlenebilen performans
boyutlarıdır.
Yetkinlik kavramının örgüt yönetiminde özellikle de insan kaynakları
yönetiminde geniş bir uygulama alanı bulmasının, diğer bir deyişle işletmelerin
yetkinlik modellerine giderek artan ilgi göstermelerinin nedenini aşağıdaki yararları
ile ilişkilendirmek hatalı olamayacaktır:

Yetkinlikler üstün performansın (özellikle yöneticilerin)
tanımlanması ve geliştirilmesinde bir araçtır.

Yetkinlikler işletmede ortak bir dil yaratarak neyin vurgulanması
gerektiğini daha kolay ortaya koyarlar.

Yetkinlikler sistematik bir çerçeve oluşturarak bazı uygulamaları
meşrulaştırır ( örneğin yedeklemenin planlanmasında ya da performans
değerlendirme kriterlerinin seçiminde) ve bunların örgütte kabulünü
kolaylaştırırlar.
Bunlara ek olarak yetkinlikler bireyler tarafından öğrenilebilir ve
geliştirilebilir. Eğer örgüt yetkinlikleri açık seçik tanımlayıp, kişiler tarafından
görülebilmelerini ve anlaşılmalarını sağlarsa, birey bu doğrultuda ve kendisinden
beklenen düzeyde bu yetkinlikleri geliştirecektir.
YETKİNLİK MODELLERİNİN GELİŞTİRİLMESİNDE
KULLANILAN YAKLAŞIMLAR
İşletmelerde yetkinlik modellerinin oluşturulmasında yararlanılan farklı
yaklaşımlar bulunmaktadır. Aşağıda bu yaklaşımlar üç temel başlık altında
açıklanacaktır :

Araştırmaya dayalı yetkinlik yaklaşımı: Bu yaklaşımda işletmede üstün
performanslı olarak algılanan yöneticiler seçilir ve başarılarında rol
oynayan kritik olaylara dayalı örnekler vermeleri istenerek mülakatlara
tabi tutulurlar. Daha sonra bütün toplanan veriler analiz edilerek
başarıya neden olan faktörler belirlenir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
22
İşletmelerde Performans Değerlendirme

Stratejiye dayalı yetkinlik yaklaşımı: Araştırmaya dayalı yaklaşımın
alternatifi olan ve firmanın stratejik yönüne/geleceğine göre
yetkinliklerin belirlendiği bu yaklaşımda genellikle firmanın tepe
yöneticileri gelecekte öngörülen fırsat, güçlükler ve önem kazanacak
yetkinlikler konusunda mülakata tabi tutulurlar. Yetkinlikler bu yol ile ya
da bazen benzer stratejik evrelerden geçmiş firmaların veri
tabanlarından yararlanarak da belirlenebilir.

Değerlere dayalı yetkinlik yaklaşımı: Araştırmaya dayalı yaklaşıma diğer
bir alternatif olan bu yaklaşımda yetkinlikler formel ya da informel
olarak işletmenin normlarına ve kültürel değerlerine göre
geliştirilebileceği gibi, bazen de tepe yöneticilerin duygu ve tutumlarına
göre belirlenebilir.
YETKİNLİKLERİN İKY FAALİYETLERİNDE KULLANIMI:
YETKİNLİKLERE DAYALI İKY
İşletmeler geleneksel İKY uygulamalarına alternatif olarak, Yetkinlik
Yönetimi ya da Yetkinliklere Dayalı İnsan Kaynakları Yönetimi programları
çerçevesinde aşağıda belirtilen İK süreçlerinde yetkinlik modellerinden
yararlanabilirler:
 Personel temin, seçim ve oryantasyonu
 Eğitim ve geliştirme
 Kariyer yönetimi
 Performans değerlendirme
 Ücretleme (Ücret yapısının oluşturulması)
 İşten ayırma
Bir kez yetkinlikler belirlendikten sonra, oluşturulan bu sistematik çerçeve,
yukarıdaki süreçlerin o işletmede daha kolay meşruluk kazanmasını sağlar. Diğer
bir deyişle, çalışanlar ve yöneticiler yetkinlikleri, bu süreçlerin işleyişi için gerekli
temel taşları olarak kabul ederler.
YETKİNLİKLERE DAYALI PERFORMANS
DEĞERLENDİRMENİN GELENEKSEL PERFORMANS
DEĞERLENDİRMEDEN FARKI
Yetkinliklere dayalı İKY’nin temel amacı üstün performansa yol açacak İKY
süreçlerini oluşturmak ve bunların başarı ile uygulanmasını sağlamaktır.
Yetkinliklere dayalı performans değerlendirme de temel amaç üstün performanslı
çalışanları ortalama düzeyde performans gösterenlerden ayırmaktır. Geleneksel
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
23
İşletmelerde Performans Değerlendirme
performans değerlendirme yaklaşımlarında da temel amaç bu olmakla birlikte,
yetkinliklere dayalı performans değerlendirmede kişilere “üstün” ya da
kendisinden beklenen performans düzeyi, adı geçen yetkinlik için gerekli davranış
göstergeleri açık bir biçimde tanımlanarak bildirilmektedir. Böylece değerlendirilen
ve değerlendiren arasında etkili iletişim daha kolaylaşmakta ve geri besleme süreci
de daha iyi işlemektedir. Tablo 3.’de bazı yetkinlikler davranış göstergeleri ile
birlikte yer almaktadır.
Tablo 3.Yetkinlikler ve Davranış Göstergeleri
YetkinlikveTanımı
İletişimBecerisi: Sözlü ve yazılı iletişim araçları ile
beden dilini etkili bir tarzda kullanarak düşünce
ve duygularını açıkça ifade etme, bilgi ve
görüşlerini etkili ve anlaşılır biçimde aktarmaktır.
Davranış Göstergeleri
 Bilgi alışverişini doğru kişilerle, doğru
iletişim araçlarıyla, zamanında ve eksiksiz yapar
 Yazılı ve sözlü iletişimde şirket standart
ve kurallarına dikkat eder
 Dinlemeye önem verir, karşısındakini
aktif dinler
 Zor ve karmaşık mesajları anlar ve karşı
tarafın da anlamasını sağlar
 Farklı ortam ve kişilere uygun dil ve
yaklaşım kullanır
 Soru sorma becerilerini etkinlikle
kullanır
Ekip Çalışması: Belirlenen ortak değer ve
hedefler doğrultusunda diğer ekip üyeleri ile
uyumlu ve paylaşımcı bir şekilde çalışarak ekibin
motivasyonuna ve performansına katkıda
bulunur.
 Ekip içinde üstlendiği görev ve
sorumluluklarını eksiksiz ve zamanında yerine
getirir
 Üyesi olduğu ekibi benimser, ortak
kararlara ve kurallara uyar
 Ekip üyelerinin kişilik, ihtiyaç ve
beklentilerini anlar, ekibin motivasyonuna
katkıda bulunur
 Ekip performansını geliştirmek ve
sürekli kılmak için diğer üyelerle uyumlu bir
şekilde çalışır
 Sorun çözerken ve karar verirken diğer
ekip üyelerinin görüşlerini dinler, önemser ve
farklılıklara saygı gösterir
Analitik Düşünme: Neden-sonuç ilişkisini
kurabilmek ve öncelikleri belirleyebilmek,
alacağı önlemleri tanımlamak ve oluşacak
sonuçları öngörmektir.
 Sorunun kaynağına inmek için
sistemleri ve süreçleri neden-sonuç ilişkisi içinde
inceleyerek veri toplar
 Konuyu sistematik bileşenlerine ayırır,
durumun parçaları arasındaki ilişkileri analiz eder
 Bütünsel yaklaşımla olaylara ve
durumlara geniş açıdan bakar, doğru sorunlara
odaklanır
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
24
İşletmelerde Performans Değerlendirme
Diğer İK süreçlerinde uygulanan bu yetkinlikler, süreçler arasındaki
bütünlüğün sağlanmasını da kolaylaştırmaktadır. Örneğin, yetkinliklere dayalı
seçim sürecinin sonucunda işe alınan bir elemanın performansının
değerlendirilmesi, kariyerinin planlanması ve ücretlendirilmesi da aynı yetkinlik
sistemi içinde gerçekleşecektir.
İşletmelerde
performans
değerlendirmenin etkili
olmasında en önemli
evre değerlendirme
görüşmelerinin
yapılması, diğer bir
deyişle değerlendiren
tarafından değerlenene
performansına ilişkin
geri-bildirimin
sunulmasıdır.
Günümüzde işletmelerimizin bir kısmı performans değerlendirme
uygulamalarının adını yetkinliklere dayalı performans değerlendirme olarak
değiştirirken, yukarıdaki bölümlerde açıklanan çalışmaları yapmadan, değinilen
modelleri oluşturmadan sadece varolan geleneksel performans değerlendirme
sistemlerinin adını değiştirerek, performans faktör ya da kriterlerine yetkinlik
diyerek bu yeni uygulamaya geçmişlerdir. Bu gibi durumlarda seçim, eğitimgeliştirme, kariyer yönetimi ve ücretlendirmedeki geleneksel uygulamalarına
devam ettikleri için bu işletmelerin yetkinliklere dayalı İKY yaklaşımından beklenen
yararlı sonuçlara ulaşması mümkün olmayacaktır.
İşletmelerdeki
performans
değerlendirme
sistemleri de
çalışanların stratejik
amaçlara ulaşmaları için
gerekli yetkinlikleri
geliştirmelerine
yardımcı olur.
PERFORMANS DEĞERLENDİRME GÖRÜŞMELERİ
Geleneksel yöntemlerde değerlendirmede performans faktör ya da
kriterlerinin, yetkinliklere dayalı yaklaşımda da yetkinliklerin gruplandırılmasında
iki yaklaşım arasında bir farklılık olduğu düşünülse de konunun özünde bunların
benzer olduğu görülmektedir. Geleneksel değerlendirme yöntemlerinde faktörlerin
değerlendirme formlarında belirli gruplara ayrılarak (bilgi düzeyi, davranışsal
faktörler, yönetsel beceriler, iş sonuçlarına yönelik faktörler vb. ayırımlar en sık
rastlananlardır) çeşitli başlıklar altında yer almaları gibi, yetkinliklerin de
gruplandırmaya (genel yetkinlikler, kurumsal yetkinlikler, liderlik yetkinlikleri,
fonksiyonel yetkinlikler) tâbi tutulmaları değerlendirmelerin etkinliği açısından
gerekmektedir. Gruplar hâlindeki faktörler/yetkinliklerle değerlendirme yapmak,
geri besleme almak ve vermek, değerlendirme sonucunda gerekli gelişim planını
düzenlemek kolaylaşmaktadır.
İşletmelerde performans değerlendirmenin etkili olmasında en önemli evre
değerlendirme görüşmelerinin yapılması, diğer bir deyişle değerlendiren
tarafından değerlenene performansına ilişkin geri-bildirimin sunulmasıdır.
Değerlendiriciler kâğıt kalem kullanarak ya da bilgisayar ortamında değerlendirme
formlarını doldurduktan sonra, değerlendirdikleri kişiler ile yüz yüze gelerek
değerlendirmelerini paylaşırlar. Bu görüşmeler aslında yöneticilerin koçluk
rollerini etkinlikle uyguladıkları toplantılardır. Günümüzde intranet ya da bilgisayar
ortamında gerçekleştirilen değerlendirmeler sonrasında da bu görüşmelerin
mutlaka yüz yüze yapılması gerekir. Bu toplantılarda sağlanan geri bildirimler yolu
ile kişiler kendilerinden neler beklendiğini, beklenenlerle kendi çıktıları arasındaki
farkı anlarlar ve böylece taraflar arasındaki muhtemel algılama farklarından
kaynaklanan belirsizlik alanları da ortadan kalkmış olur.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
25
İşletmelerde Performans Değerlendirme
Görüşme sırasında
çalışanlarının katılımını
sağlamaya özen
göstermeli, yargılayıcı
olmaktansa görüşlerini
ve eleştirilerini içinde
yapıcı bir unsur
içerecek şekilde
sunmalıdırlar.
Performans yönetimi değerlendiren ile değerlenen arasında sürekli geri
bildirim olmasını gerektiren bir süreç olmakla birlikte, örgütlerde bu geri bildirimin
çoğu informel ortamda sağlanır. İşletmeler oluşturdukları performans yönetimi
sistemlerine ayrıca formel değerlendirmelerin yapılması koşulunu da koyarlar.
Böylece form doldurma işlemlerini takiben, belirli şekil şartlarına uyarak yapılması
gereken formel değerlendirme görüşmelerinin süreç içinde yapılması da
atlanmamış olur.
Değerlendirme görüşmeleri değerlendiren ve değerlenen açısından
çoğunlukla hiç de kolay ve sorunsuz bir süreç değildir. Bazı yöneticiler özellikle
olumsuz geri bildirim verme konusunda kendilerini tedirgin hissederlerken,
değerlendirilenler de üstlerinin çoğunlukla verdikleri geri bildirimde yargılayıcı
olduklarından ve yapıcı davranmadıklarından şikâyet ederler. Aslında etkili koçluk
becerilerini kullanan yöneticiler bu süreçten kişilerin motivasyonlarının artırılması
doğrultusunda yararlanabilirler.
Aşağıda değerlendiren ve değerlenenlerin görüşmelerde dikkat etmeleri
gereken hususlar belirtilmiştir:
Değerlendirenlerin sorumlulukları:
 Görüşme öncesi işletme tarafından verilen eğitimlere katılmalı, geri
bildirim ve iletişim becerilerini geliştirmelidirler.
 Görüşmenin yapılacağı gün ve saati kişilere önceden bildirmelidirler.
 Görüşme sırasında çalışanlarının katılımını sağlamaya özen
göstermeli, yargılayıcı olmaktansa görüşlerini ve eleştirilerini içinde yapıcı bir
unsur içerecek şekilde sunmalıdırlar.
 Çalışanların bu görüşmelerde başarılarının ya da performanslarının
güçlü yönlerinden de bahsedilmesini arzu edeceklerini unutmamalı ve
kendilerine pozitif geri-bildirim de vermelidirler.
 Değerlendirilenin performans yetersizlerinin nedenleri birlikte
araştırılmalı, sorunların nedenlerine uygun aksiyon planları geliştirilmeli ve
kişinin bu planlara ulaşma çabaları izlenmelidir.
Değerlendirilenin Sorumlulukları:
 Değerlendirilen kişi de işletme tarafından yapılan açıklamalar ya da
eğitimler yolu ile performans yönetimi sisteminin işleyişini iyi anlamalı,
 Görüşmeye gitmeden önce kendi performansı hakkında objektif
olarak kendini değerlendirmeli,
 Görüşme sırasında değerlendireni tarafsız ve önyargısız olarak
dinlemeli,
 Açıklanmasını istediği hususlarda yöneticisine soru sormaktan
çekinmemeli,
 Performansının geliştirilmesi için belirlenen aksiyon planı
doğrultusunda elinden gelen çabayı göstermelidir.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi değerlenenin de belirli
sorumlulukları olmakla birlikte, görüşmenin etkinliğinde en önemli rolü yönetici
üstlenmiş olup, onun sorumluluğunda gerçekleştirilecek bir dizi faaliyet, sürecin
başarısını belirleyecektir. Bu nedenle, performans yönetiminde yöneticinin iletişim
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
26
İşletmelerde Performans Değerlendirme
becerileri ve değerlendirme görüşmeleri konusunda iyi eğitilmiş olmaları
gerekmektedir.
PERFORMANS DEĞERLENDİRMEDE GÜNCEL KONULAR
VE GELİŞMELER
Günümüzde performans değerlendirme çalışma yaşamının değişen
koşullarından etkilenerek karmaşık ve çok boyutlu bir hale dönüşmüştür. Daha
etkili sistemler oluşturabilmek için uygulamacılar konu ile ilgili yeni arayışlara
girerlerken, akademisyenler de bu doğrultudaki çalışmalarını sürdürmüşlerdir.
Aşağıda Performans Değerlendirme konusundaki bazı önemli güncel hususlara
kısaca değinilecektir:
 Performans Değerlendirmenin örgütsel ve çevresel bağlamda ele
alınışı: Performans değerlendirme ile ilgili literatür incelendiğinde 1990’lı
yılların başına kadar performans değerlendirme alanında yapılan akademik
araştırmalarda performans değerlendirme sisteminin sosyal/çevresel
boyutlarının pek fazla ele alınmadığı görülmektedir. Araştırmacılar daha çok
ölçekler, ölçümlemenin doğruluğu, değerlendirme hataları,
değerlendirenlerin sisteme ilişkin görüşleri ile ilgilenmişlerdir ve ne yazık ki
akademik alanda yapılan bu çalışmaların sonuçları ile uygulamalar arasında
ilişki kurulmasında başarısız olunduğu görülmüştür (Levy ve Williams, 2004:
881).
 Ancak 1990’dan sonraki dönemde performans değerlendirme
sürecinin psiko-sosyal bir süreç olarak ve çevresel/sosyal yönleri de ele
alınarak incelenmesi görüşü ağırlık kazanmıştır. Bu çalışmalarda örgüt
kültürü, ekonomik koşullar, yasalar, teknoloji, işletmenin insan kaynakları
stratejileri, örgütün geri-besleme kültürü, liderlik tarzı vb. hususların
performans değerlendirme ile ilişkisinin ele alındığı görülmektedir.
 Performans Değerlendirmenin Stratejik Niteliği: Stratejik insan
kaynakları yönetimi işletmelerde stratejilerin oluşturulması ve
uygulanmasına insan kaynakları yönetimi işlevinin katkısını artırarak, bu
stratejilere ulaşılmasını sağlayacak nitelikte insan kaynağını temin etmek ve
geliştirmek amacını taşır.İşletmelerdeki performans değerlendirme
sistemleri de çalışanların stratejik amaçlara ulaşmaları için gerekli
yetkinlikleri geliştirmelerine yardımcı olur. Performans değerlendirme
sisteminin içerdiği kriter/faktör/ yetkinliklerin işletme stratejileri ile
doğrudan ilişkili olması, performans değerlendirme uygulamalarının
yukarıda belirtilen amaca ulaşmasını kolaylaştıracaktır. Eğer oluşturulan
performans değerlendirme sistemi ile işletmenin stratejileri arasında bu
doğrudan ilişki doğru kurulmuş ve herkesin anlayacağı şekilde
tanımlanmışsa, çalışanlar ve yöneticiler stratejilere ulaşabilmek için gerekli
insan kaynağı özelliklerinin ve işletmede arzulanan çalışma davranışlarının
neler olması gerektiğini daha rahat anlayacaklardır.
 Performans Değerlendirmenin Yasal Boyutu: 2003 yılında yürürlüğe
giren 4857 sayılı İş Yasasının iş güvencesine ilişkin düzenlemeleri
çerçevesinde ülkemizde Performans Değerlendirmenin yasal anlamda önem
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
27
İşletmelerde Performans Değerlendirme
Bireysel Etkinlik
İşletmelerdeki
performans
değerlendirme
sistemleri ile ilgili
sürekli yeni arayışlar
söz konusudur.
kazandığı görülmektedir. Söz konusu yasaya göre işveren çalışanın iş
sözleşmesini sona erdirirken bu kararını geçerli veya haklı nedenlere
dayandırmak zorundadır. Yasa geçerli nedenler olarak çalışanın verim ya da
performans düşüklüğü vb. yetersizliklerinden bahsetmektedir. Eğer iş
sözleşmesi feshedilirken, fesih bildiriminde neden gösterilmemişse ya da
çalışan bu nedenin geçerli olmadığını düşünüyorsa, iş mahkemesinde dava
açabilir. Geçersiz nedenle yapılan feshin sonucunda işçi işine geri dönebilir
ve eğer işveren işçiyi bir ay içersinde işe başlatmazsa işçiye en az 4 aylık ve
en çok 8 aylık ücreti kadar tazminat ödemekle yükümlüdür. Böyle koşullarda
işletmenin performans değerlendirme sistemi yasal anlamda taraflar için
önemli bir belge niteliğini kazanmaktadır.
 E-Performans Değerlendirme: İşletmelerde çalışanlarla ilgili bütün
bilgilerin elektronik ortamda toplanması, işlenmesi ve çeşitli şekillerde analiz
edilerek raporlanmasına olanak sağlayan İnsan Kaynakları Bilgi Sisteminin bir
alt sistemi de performans değerlendirme ya da performans yönetimi
sistemidir. Bazı işletmeler performans değerlendirme sürecini daha etkin
olarak gerçekleştirebilmek için piyasada mevcut bulunan çeşitli yazılımları
satın alarak ya da kendi yazılımlarını kendileri geliştirerek bu konuda
elektronik ortamdan yararlanma yoluna gitmektedirler. Böylece performans
değerlendirme formları bilgisayarda doldurularak, formların içerdiği bilgiler
diğer insan kaynakları süreçleri ile bütünleştirilebilmekte ve kişilere ilişkin
çeşitli İK kararları daha süratli ve etkin bir biçimde alınabilmektedir. Ancak
değerlendirilene verilecek geri-beslemenin yüz yüze gerçekleştirilmesi gereği
halen önemini korumaktadır.
Yukarıda kısaca ele alınan bu konuların dışında gerek uygulamacılar gerekse
akademisyenler artan rekabet koşulları ve işgücü piyasasının günümüzdeki
özellikleri nedeni ile insan kaynakları yönetiminin en önemli süreçlerinden bir olan
•HEDEFLERİ BELİRLEME ALIŞTIRMASI
•Çevrenizdeki halen çalışmakta olan ya da geçmiş iş deneyimi olan bir
kişi ile görüşerek bu kişinin yaptığı işe ilişkin ayrıntıları öğreniniz.
Seçilen işe ait iş tanımı varsa, bu tanımdan yararlanınız. Edindiğiniz bu
bilgilerden hareket ederek;
•İşin temel sorumluluk alanlarını belirleyiniz
•Belirlenen temel sorumluluk alanlarına ait bir kaç görev saptayınız
•Belirlenen görevlere dayalı olarak bir ya da bir kaç hedefi yazılı olarak
ifade ediniz. Hedeflerin spesifik,gözlemlenebilir,
ölçülebilir,gerçekçi,ulaşılabilir,zamanla sınırlı olmasın dikkat ediniz.
•Belirlediğiniz hedefleri işin bütünü açısından önem ve güçlük
derecelerine göre tartılandırınız.
performans değerlendirme konusunda sürekli yeni arayışlar içinde olup,
organizasyonlarda bireysel performans farklılıklarını daha objektif ve adil bir
biçimde belirlemeye çalışmaktadırlar.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
28
Özet
İşletmelerde Performans Değerlendirme
•İnsan unsurunun katkılarını işletme performansını geliştirmek için
artırmayı amaçlayan insan kaynakları işlevinin günümüzdeki en
önemli konularından biri de çalışanların performansının
değerlendirilmesidir.
İşletmeler bu faaliyeti etkinlikle yerine
getirmek için geçmişteki gibi bunu salt bir değerlendirme işlemi
olarak görmemekte ve bireysel performansın önce planlanması,
değerlendirilmesi ve daha sonra geliştirilmesini içeren bir süreç olan
performans yönetimi sistemi olarak uygulamayı tercih etmektedirler.
Güncel değerlendirme sistemlerinin diğer bir özelliği de, sonuçların
daha objektif ve adil olmasını sağlamak için çoklu
değerlendirmelerden yararlanmasıdır. Diğer bir deyişle, sadece
çalışanın ilk üstü tarafından değerlendirilmesi ile yetinilmemekte,
bunun yanı sıra astlar, eşitler, müşteriler, grup olarak diğer
yöneticilerin de değerlendirme sürecine katılmaları birçok işletme
tarafından tercih edilmektedir.
•İşletmelerde insan kaynakları işlevinin stratejik niteliğinin anlaşılması
ile birlikte, performans değerlendirmenin de şirketin stratejik
hedefleri ile ilişkilendirilmesi yoluna gidilmektedir. Bu bağlamda
çalışanlara katılımcı bir tarzda örgütün stratejik hedefleri ile uyumlu
ve bunlara ulaşılmasını sağlayacak bireysel hedefler belirlenmekte ve
kişilerin bireysel hedeflerine ulaşma derecelerine göre
performansları değerlendirilmektedir. Ayrıca günümüzde
yetkinliklere dayalı değerlendirme yaklaşımının da geçmişteki
yöntemlerden farklı olarak, uygulandığı işletmenin koşul ve
stratejilerine uygun özellikler taşıdığı görülmektedir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
29
Ödev
İşletmelerde Performans Değerlendirme
•Bir satış temsilcisinde bulunması gereken 3 temel yetkinlik
belirleyiniz ve bu yetkinliklerin her biri için 3’er adet davranış
göstergesi tanımlayınız.
•Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan
“ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
30
İşletmelerde Performans Değerlendirme
DEĞERLENDİRME SORULARI
Değerlendirme
sorularını sistemde ilgili
ünite başlığı altında yer
alan “bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli
olarak
cevaplayabilirsiniz.
1. Performans değerlendirme süreci aşağıdakilerden hangisini içermez?
a) Ücret-maaş artışlarının belirlenmesi
b) İşin yapılması için gerekli standartlarının oluşturulması
c) Fiili Performansın belirlenmesi
d) Bireysel hedeflerin saptanması
e) Çalışanlara geri-besleme sağlanması
2. Performans değerlendirmede değerlendirici, elemanın çarpıcı bir
özelliğinden olumlu ya da olumsuz etkilenip, bütün kriterleri o doğrultuda
değerlendiriyorsa, hangi hatayı yapmış olur?
a) Kontrast hatası
b) Önyargı
c) Hale etkisi
d) Pozisyondan etkilenmesi
e) Olumlu/olumsuz puanlara yönelme
3. Aşağıdakilerden hangisi amaçlara göre yönetim değildir?
a) Planlama yaklaşımı
b) Performans değerlendirme yaklaşımı
c) Hedef belirleme ve değerlendirme yaklaşımı
d) Performans yönetimi sisteminin belirli bir aşaması
e) Ücret belirleme aracı
4. Günümüzde işlemelerde en yaygın olarak kullanılan performans
değerlendirme yaklaşımı hangisidir?
a) Hedeflere dayalı yaklaşım
b) Faktörlere dayalı yaklaşım
c) Yetkinliklere dayalı yaklaşım
d) Kritik olay yöntemi
e) Hedef ve yetkinliklerden oluşan karma yaklaşım
5. Aşağıdakilerden hangisi performans değerlendirme görüşmelerinin
özelliklerinden biri değildir?
a) Görüşme gün ve saatinin önceden değerlendirilen kişiye duyurulması
b) Görüşmenin gizliliği olan bir yerde yapılması
c) Değerlendirilenlere de görüşlerini bildirme olanağının verilmesi
d) Değerlendirilene ücret/maaşı hakkında bilgi verilmesi
e) Değerlendiren ile değerlendirilen arasında etkin iletişim kurulması
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
31
İşletmelerde Performans Değerlendirme
6. Aşağıdakilerden hangisi performans yönetiminin özelliklerinden biri değildir?
a) Performans yönetiminin yöneticiler tarafından daha fazla
benimsenmesi gerekir.
b) Performans yönetiminde yöneticilerin daha fazla sorumluluk
üstlenmeleri gerekir.
c) Performans yönetimi performans değerlendirmenin en temel
parçasıdır.
d) Performans yönetimi bireysel hedeflerle örgütün hedeflerinin
uyumlaştırıldığı bir süreçtir.
e) Performans yönetimi işletmeler için stratejik bir nitelik taşır.
7. Performans değerlendirmenin yasal niteliği açısından aşağıdakilerden
hangisi doğrudur?
a) 4857 sayılı Sendikalar Kanununun 2003 yılında yürürlüğe girmesi ile
birlikte çalışanların iş sözleşmelerinin sona erdirilmesinde
performans değerlendirme sisteminin sonuçları yasal bir belge niteliği
kazanmıştır.
b) 4857 sayılı İş Kanununun 2003 yılında yürürlüğe girmesi ile birlikte
çalışanların iş sözleşmelerinin sona erdirilmesinde performans
değerlendirme sisteminin sonuçları yasal bir belge niteliği
kazanmıştır.
c) 4857 sayılı İş Kanununun 2009 yılında yürürlüğe girmesi ile birlikte
çalışanların iş sözleşmelerinin sona erdirilmesinde performans
değerlendirme sisteminin sonuçları yasal bir belge niteliği
kazanmıştır.
d) 2811 sayılı Sendikalar Kanununun 2003 yılında yürürlüğe girmesi ile
birlikte çalışanların iş sözleşmelerinin sona erdirilmesinde
performans değerlendirme sisteminin sonuçları yasal bir belge niteliği
kazanmıştır.
e) Performans değerlendirmenin hukukumuzda herhangi bir yasal niteliği
yoktur.
8. Aşağıdakilerden hangisi performans yönetiminin örgüt düzeyindeki
yararlarından biridir?
a) Astlar kendi güçlü-güçsüz yönlerini öğrenirler.
b) Yöneticileri ile daha etkin iletişim kurarlar.
c) Yöneticiler daha kolay yetki devrederler.
d) Hizmet ve üretimin kalitesi artar.
e) Kişiler kendi rol ve sorumluluklarını daha iyi anlarlar.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
32
İşletmelerde Performans Değerlendirme
9. Organizasyonun temel hedefleri doğrultusunda işgörenlerin üstleri ile bir
araya gelerek bireysel hedeflerinin belirlenmesi ve dönem sonunda gene
tarafların birlikte kişinin hedeflere ulaşma derecesini gözden geçirmesi
süreci aşağıdakilerden hangisidir?
a) Amaçlara göre yönetim
b) 360 derece geri bildirim
c) Çoklu değerlendirme
d) Yetkinliklerle değerlendirme
e) Koçluk
10. Aşağıdakilerden hangisi etkili hedef özelliğidir?
a) Aşırı yorucu ve ulaşılması güç hedefler
b) Kişiyi motive edici hedefler
c) Bir kez belirlendikten sonra değişemez olan hedefler
d) Genel hedefler
e) Ulaşılması kolay hedefler
Cevap Anahtarı
1.A, 2.C, 3.E, 4.E, 5.D, 6.C, 7.B, 8.D, 9.A, 10.B
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
33
İşletmelerde Performans Değerlendirme
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Antonioni,D.(1996).”Designing an Effective 360-Degree Appraisal Feedback
Process”(Etkili bir 360 Derece Değerlendirme Geri-Bildirim Sürecini
Oluşturulması),OrganizationaDyanamics, 25(2),24-37.
Armstrong, M. (2007).Handbook of Human Resource Management
Practice.London:KoganPress Limited.
Brisco, J.P. ve Hall, D.T.(1999).”GroomingandPickingLeadersUsing
CompetencyFrameworks: Do TheyWork?”(Yetkinlik Yaklaşımı Kullanan
LiderlerdenYararlanmak:İşe Yarıyor mu?).Organizational Dynamics,28(2),3752.
Dessler,G.(2011).Human Resource Management, New Jersey:Pearson.
McClleland,D.(1973).”TestingforCompetenceRatherthanIntelligence” (Zeka
Yerine Yetkinliğin Test Edilmesi).AmericanPsychologist, 28(1),1-14.
Odiorne,G.S.(1972).”Management byObjectives- A System of Managerial
Leadership.London:Pitman Publishing.
Werther,W. ve Davis,K.(1989). Human ResourcesandPersonnel Management.
New York: McGraw-HillBookCo.
BAŞVURULABİLECEK DİĞER KAYNAKLAR
Bingöl,D.(2010).İnsan Kaynakları Yönetimi.İstanbul:Beta Basım Yayım Dağıtım.
Koçel, T. (2011).İşletme Yöneticiliği.İstanbul: Beta Basım Yayım ve Dağıtım .
Özgen, H. Ve Yalçın, A.(2010) İnsan Kaynakları Yönetimi. Adana:Nobel Kitabevi.
Sabuncuoğlu, Z.(2009).İnsan Kaynakları Yönetimi. İstanbul:Alfa Yayınları.
Uyargil, C.(2008). İşletmelerde Performans Yönetimi Sistemi. İstanbul:ArıkanBayım
Yayım Dağıtım Ltd.Şti.
Uyargil,C. ve diğerleri(2011).İnsan Kaynakları Yönetimi. Beta Basım Yayım
Dağıtım.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
34
İÇİNDEKİLER
İŞ DEĞERLENDİRMESİ
• İş Değerlendirmesinin Tanımı ve
Önemi
• İş Değerlendirme Süreci
• İş Analizleri
• İşlerin Değerlendirilmesi
• İş Değerlendirme Yöntemleri
• İş Değerlendirmenin Sonucu: İş
Yapısı
İNSAN KAYNAKLARI
YÖNETİMİ
Prof. Dr. Ahmet Cevat
HEDEFLER
Acar
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• İş değerlendirmesini
tanımlayabilecek
• İş değerlendirmesinin amaçlarını ve
başlıca yararlarını kavrayacak
• Başlıca iş değerleme yöntemlerine
göre işlerin nasıl değerleneceğini
öğrenecek
• İş değerlemenin özellikle "eşit işe
eşit ücret" ilkesini gerçekleştirmek
için çok önemli ve gerekli bir araç
olduğunu anlayacaksınız.
ÜNİTE
8
İş Değerlendirmesi
GİRİŞ
Bilindiği gibi örgütler, ortak amaca yönelik “iş”lerden oluşur. İş (job), bir
işgören tarafından üstlenilen ve bir unvan altında toplanan birbiriyle ilişkili görevler
topluluğudur. Örneğin, “müşteri hizmetleri temsilciliği” ve “insan kaynakları
müdürlüğü” farklı görevleri içeren ayrı işlerdir. Diğer yandan, örgüt açısından her
işin bir “değeri” vardır ve işlerin birbirine göre değeri de farklılık gösterir. Herhangi
bir işin değeri, o işin örgütün amaçlarına ulaşmasına ve başarısına olan katkısını
ifade eder. Kişilere verilecek ücretlerin üstlendikleri işin değerine uygun olması
gerektiği de, yaygın olarak kabul edilen bir ilkedir. Bu doğrultuda iş
değerlendirmesi,asıl olarak işin değeri ile işin ücreti arasında akılcı ve sistemli bir
bağ kurmaya yöneliktir.
İŞ DEĞERLENDİRMESİNİN TANIMI VE ÖZELLİKLERİ
İş değerlendirmesi(job evaulation), bir örgütteki “işlerin göreli değerlerini
sistemli olarak belirleme süreci” veya “işyerindeki işler arasındaki değer
farklılıklarını ortaya çıkarma amacına yönelik bir yöntem” olarak tanımlanabilir. Bu
süreçte, işler bir veya birden fazla ölçüte (faktöre) göre değerlendirilerek işlerin
göreli değerleri belirlenir.
İş değerlendirmede, kişiler (işgörenler) değil “işler” değerlendirilir. İşler
değerlendirilirken o işleri yapan iş görenlerin yeterliliklerine ve performanslarına
bakılmaz. İş değerlendirmesi, belirli sınırlılıkları olmakla birlikte, sistematik ve
bilimsel bir yöntem olarak kabul edilir.
İş değerlendirmenin temel özellikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
İş değerlendirmede,
işgörenlerden bağımsız
olarak işler değerlenir.
Bu nedenle, değerlenen
işlerde çalışan
işgörenlerin nitelik ve
performansları, iş
değerlemede dikkate
alınmaz.
İş değerlendirmesi;

Bir karşılaştırma (mukayese) sürecidir: Bu süreçte işler, doğrudan veya dolaylı
olarak birbirleriyle karşılaştırılarak her bir işin göreli değeri belirlenir.

Bir Yargılama sürecidir: İş değerlemesi, gerek iş tanımlarındaki bilgilerin
yorumlanmasında gerekse, iş tanımlarıyla değerleme faktör ve derece
tanımlarının karşılaştırılmasında yoğun yargılama (muhakeme) içeren bir
süreçtir.

Analitik bir süreçtir: İş değerlemesi bilgiye dayalı yargılamayı içeren bir
süreçtir. İşlerin analizi ve tanımlaması ile değerlendirilmesinde analitik planlar
ve araçlar kullanılır.

Sistemli ve Yapılandırılmış bir süreçtir: İş değerlemesi, değerleyicilerin
kullanacakları bir çerçeve sunma anlamında yapılandırılmış bir süreçtir.
Değerleme yöntem ve planları/ölçekleri şeklinde ortaya çıkan bu çerçeve, tüm
değerleyicilerce kullanılan dil, kriterler vb.nin ortak olmasını sağlar.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
2
İş Değerlendirmesi
İŞ DEĞERLENDİRMESİNİN AMAÇLARI VE KULLANIM
ALANLARI
İş değerleme, İş
değerlemesi diye de
adlandırılan “İş
değerlendirmesi”,
çoğunlukla işin
değeriyle o işte
çalışanların
ücretlerinin uyumlu
olmasını sağlamak
amacıyla yapılır.
İş değerlendirmesinin asıl amacı, işlerin göreli değerleriyle uyumlu biçimde
ücretlendirilmesini sağlayarak “ücret adaleti”ni (eşitliğini) gerçekleştirmektir. “Eşit
değerde işe eşit ücret” ilkesini hayata geçirerek, işgörenlerin ücret ve iş
memnuniyetini sağlamak, iş değerlemenin genel amacıdır.
İş değerlemenin başlıca amaçları, aşağıdaki gibi sıralanabilir:
 Sistemli, âdil ve akılcı bir ücret yapısı için temel oluşturmak,
 Böylece, “eşit değerde işe eşit ücret” ilkesini hayata geçirmek,
 Değişen veya yeni ortaya çıkan işleri değerlemek ve sınıflandırmak için
üzerinde anlaşılmış bir araç oluşturmak,
 Diğer örgütlerdeki işler ve ücret hadleri(düzeyleri) ile işletmedeki ücretleri
karşılaştırmak için bir araç sağlamak,
 Bireysel performans ölçümü için bir temel sağlamak,
 Ücret anlaşmazlıklarının çözümünde başvurulabilecek bir araç sağlayarak
bu anlaşmazlıkları azaltmak,
 Üst düzey işlere doğru işgörenleri motive etmek,
 Ücret adaleti yoluyla işgörenlerin tatmin ve bağlılığını sağlamak,
 İşgörenler ve sendikalarla yapılan ücret pazarlıkları için işe dayalı
nesnel bilgi ve temel sağlamak,
 Ücret maliyetlerinin kontrolünü kolaylaştırmak,
 İşlerin ve organizasyonun gözden geçirilmesi, yeniden tasarımı ve
güncellenmesini sağlamak,
 İşler hakkında; insan kaynakları plânlaması, işgören seçimi, terfi, eğitim,
kariyer plânlama, performans değerleme, iş güvenliği vb. insan kaynakları
yönetimi işlevlerinde kullanılabilecek yararlı bilgiler sağlamak.
İŞ DEĞERLENDİRME SÜRECİ
İş değerlendirmesi sürecinin başlıca aşamaları, aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Hazırlık ve planlama,

İş analizlerinin yapılması ve iş tanımlarının hazırlanması

İşlerin değerlendirilmesi

Değerlendirme sonuçlarının düzenlenmesi /kullanımı: İş yapısının ve ücret
yapısının oluşturulması.
İş değerlendirmesinin aşamaları Şekil 1’de verildiği gibi gösterilebilir:
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
3
İş Değerlendirmesi
DEĞERLEME
YÖNTEMLERİ/
FAKTÖRLERİ
HAZIRLIKPLANLAMA
İŞ ANALİZLERİİŞ TANIMLARI
İŞLERİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
İŞ YAPISI (ve ÜCRET
YAPISI) :Göreli
Değerine göre
İşlerin Tek Tek veya
Gruplanarak
Sıralanması (ve her
iş seviyesi için
farklı ücret
düzeyleri
belirlenmesi)
Şekil 1. İş Değerlendirme Süreci
Sayılan aşamalar, aşağıda açıklanmıştır.
Hazırlık ve Plânlama
Hazırlık ve plânlama aşamasında, iş değerlendirmesinin amaç ve kapsamı,
değerlendirme yöntemi ve faktörleri, proje organizasyonu ve görevlileri belirlenir
ve diğer hazırlık çalışmaları yapılır.

Amaç ve Kapsamın Belirlenmesi: Yukarıda belirtildiği gibi, iş
değerlendirmesinin temel amacı, işlerin göreli değerine uygun bir iş-ücret
yapısını oluşturarak “eşit değerde işlere eşit ücret” verilmesini sağlamaktır.
Bunun dışında reorganizasyon vb. gibi başka amaçlar da güdülecekse, bu
da baştan belirlenmelidir.
İş değerlemesinin kapsamı, “hangi işlerin değerlendirileceği”ni ifade eder. Bir iş
değerleme projesinde, duruma göre, bir işletme veya örgütteki işlerin tamamı veya
bir kısmı değerlendirilebilir. İş sayısının az olduğu küçük işletmelerde ve sayısal
olmayan iş değerleme yöntemlerinin kullanılması durumunda, bütün işlerin bir
defada ve aynı yöntemle değerlendirilmesi pekâlâ mümkündür. İş sayısı çok ve bu
işler önemli farklılıklar gösteriyorsa, farklı iş kategorileri için farklı iş değerleme
çalışmalarının yapılması, daha uygundur.
İş değerlemesi; hazırlık
ve plânlama, İş
analizleri, işlerin
değerlenmesi
aşamalarından oluşan
bir süreçtir.
Genellikle büyük örgütlerde, “büro/profesyonel (beyaz yakalı),
üretim/operasyon (mavi yakalı), yönetim gibi ana iş gruplarına dâhil olan işler, ayrı
değerlendirme ölçek veya planlarına göre değerlendirilir. Çünkü özellikle belirli bir
iriliğe ulaşmış işletmelerdeki işlerin içerik ve gerekleri, ciddî farklılıklar
gösterebilmektedir. Bu nedenle tüm işlerin tek bir plânla, bir defada ve aynı
faktörlere/ölçeğe göre değerlenmesi uygun olmaz.

Değerleme Yöntemi ve Faktörlerinin Belirlenmesi: Amaç ve kapsam
belirlendikten sonra, iş değerlemesinde kullanılacak yöntem ve faktörler de
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
4
İş Değerlendirmesi
belirlenmelidir. Bu, uzman ve danışmanların da katkısıyla, daha çok üst
yönetim ve insan kaynakları yöneticilerinin kararına bağlı bir konudur.
Yöntem ve faktörler konusunda karar verirken, işletmenin iş değerleme ile
ulaşmak istediği amaçlar, örgüt ve iş özellikleri, işletmenin finans, personel
ve süre bakımından imkânları, iş değerleme yöntemlerinin özellikleri vb.
dikkate alınmalıdır. Yöntem ve faktörlerin belirlenmesi, iş analizi ve iş
tanımlarının kapsam ve içeriğini belirlemek açısından da büyük önem taşır.
Örneğin, işlerin bir bütün olarak veya bir-iki faktöre göre
karşılaştırılmasını/değerlendirilmesini içeren sıralama ve sınıflandırma
yöntemleri için çok ayrıntılı iş analizlerine ve iş tanımlarına pek gerek
duyulmaz. Buna karşılık yaygın şekilde kullanılan “puan yöntemi” için, daha
ayrıntılı analizlere ve faktörlere ilişkin bilgileri de içeren ayrıntılı iş
tanımlarına gerek vardır. Puan yöntemi kadar olmasa da faktör
karşılaştırma yönteminde de ayrıntılı iş analizlerine gerek vardır. Bu
yüzden, iş analiz ve tanımların ihtiyaca uygun olarak hazırlanabilmesi için
ilk aşamada kullanılacak yöntem ve faktörler belirlenmelidir.

Proje Organizasyonu ve Ekibi: İş değerlemesi, ne kadar yetkin olursa
olsun tek kişinin yapamayacağı ve çok sayıda kişinin katkı ve katılımını
gerektiren bir çalışmadır. Bu nedenle, iş değerleme projesinin ilk
aşamasında, proje organizasyonunun, bu kapsamda yapılacak işlerin ve bu
işleri yapacak kişilerin sahip olmaları gereken niteliklerin; sonra da projede
rol alacak kişilerin belirlenmesi gerekir.
Bu aşamada, öncelikle iş değerlemesi kapsamında hangi işlerin
yapılacağına bakmak gerekir. İş değerlemesi kapsamında yapılacak işler;
aşağıdaki şekilde sıralanabilir:
 İş Değerleme Projesinin Yönetimi ve Danışmanlık: İş değerlemeye
ilişkin planlama, organizasyon, yöntem ve faktörlerin belirlenmesi ve
geliştirilmesi, değerleme faaliyetlerinin yönetilmesi gibi faaliyetleri kapsar.
Bunlar, diğerlerine kıyasla, iş değerlemesi konusunda daha fazla uzmanlık
ve deneyim gerektiren işlerdir. Bu nedenle, bu işlerin insan kaynakları
yönetici, uzman ve danışmanlarınca yerine getirilmesi uygun olacaktır.
 İşleri analiz ederek iş tanım ve gereklerinin hazırlanması: İş
analizleri, “işlerle ilgili veri toplama, bu verileri kullanarak iş tanım ve
gereklerini hazırlama” gibi görevleri içerir. Bu görevler, belirli bir eğitim ve
anlayış seviyesindeki işletme içinden ve dışından gelen kişilerce yapılabilir.
 İşlerin değerlendirilmesi: İş tanımları ve seçilen yönteme göre,
genellikle bir “değerleyiciler kurulu” tarafından işlerin göreli değerlerinin
belirlenmesini içerir.
 Değerlendirme sonuçlarının kullanılması: İş değerleme sonuçlarına
göre iş ve ücret yapısının oluşturulmasını içerir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
5
İş Değerlendirmesi
Değerleyiciler:
Değerleyici olarak görevlendirilecek kişilerde üç temel nitelik aranmalıdır:

Yeterli bilgi ve anlayış: Değerleyiciler; iş değerlemesi, yöntem ve faktörler,
değerlemede dikkate edilecek hususlar vb. konusunda yeterli bilgi ve
beceriye sahip olmalıdırlar.

Nesnel değerleme niteliği: Değerleyiciler öznel etkilerden uzak, tarafsız ve
dürüst bir biçimde, iş tanım ve gereklerine dayalı olarak işleri
değerleyebilme yeteneğine sahip olmalıdır.

Temsil özelliği: Değerleyiciler, değerlenen işleri ve o işlerde çalışanları
temsil edecek şekilde farklı iş gruplarından ve hiyerarşik düzeylerden
seçilmelidir.
İlk iki nitelik, değerlemelerin geçerlilik ve güvenilirliği; üçüncüsü ise kabûl
edilirliği açısından önemlidir.
“İş değerleme ekibi”, gerekli niteliklere sahip üyelerin bulunması halinde,
tamamen işletmenin mevcut işgören ve yöneticilerinden oluşabilir. İşletmede
uygun kişilerin bulunmaması ya da işgörenlerden oluşan bir grubun uygun
görülmemesi durumunda, iş değerlemesi, işletme dışı kişilerden oluşan bir grupça
da yapılabilir. Ancak, çoğunlukla tercih ve tavsiye edilen yol, iş değerlendirmesinin
çoğunluğu işletme içinden seçilen ve 1-3’ü de dış uzman üyelerden oluşan “karma
bir ekip” tarafından yapılmasıdır.
Çalışma Programının Hazırlanması ve Eğitim: Hazırlık evresinde, görev
alacak kişilerin olağan işleri de dikkate alınarak çalışma programının yapılması,
görev alacak kişilerin iş değerleme konusunda bilgilendirilmesi ve eğitimi gibi
faaliyetler de gerçekleştirilmelidir. Burada, iş değerlemesinin çoğu durumda
haftalarca hatta aylarca sürebileceği gözden uzak tutulmamalıdır.
İş değerlemesinde görev alacak kişilerin, gerekli bilgileri kazandırmak ve
tazelemek için, “iş analizleri, iş tanımları, iş değerleme yöntemleri, değerleme
hataları ve değerlemede dikkat edilecek hususlar vb.” konusunda eğitilmesi,
önemlidir.
İŞ ANALİZLERİ
İş analizleri, kısaca, “işler hakkında sistemli bir bilgi toplama ve düzenleme
süreci” olarak tanımlanabilir. Yönetim-organizasyon ve İKY alanında yaygın bir
kullanıma sahip olan iş analizleri sonunda; gerek duyulan iş tanımları, iş gerekleri
ve iş standartları hazırlanır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
6
İş Değerlendirmesi
İşlerin değeri; iş
analizleriyle hazırlanan iş
tanımları ve iş
gereklerine göre
belirlenir. İş değerleme
amacıyla hazırlanan iş
tanım ve gereklerinde,
değerleme için gerekli
bilgiler yer almalıdır.
İş değerlendirme
öncesinde örgütün
reorganizasyon ihtiyacı
olup olmadığı gözden
geçirilmelidir. Varsa,
örgüt yapısı ve bu yapı
içindeki işler yeniden
yapılandırılmalı ve iş
değerlemesi
reorganizasyon
sonrasındaki işler ve iş
tanımları esas alınarak
yapılmalıdır.
İş analizleri (job analysis), iş değerlendirmesi sürecinde mutlaka yapılması
gereken bir çalışmadır. Çünkü işlerin değeri; iş analizleriyle hazırlanan iş tanımları
ve iş gerekleri kullanılarak belirlenir. İş değerlendirmesinin başarısı ve geçerliliği, iş
tanımlarındaki bilgilerin doğruluğuna ve yeterliliğine bağlıdır.
İş analizleri, iki temel faaliyeti içerir:

İşlere ilişkin verilerin toplanması,

Bu verileri kullanarak iş tanımları ve iş gereklerinin hazırlanması.
İş analizlerinde gerekli veriler, anket, görüşme, gözlem, kayıtların
incelenmesi veya bunların birden fazlasını içeren karma yöntemlerle toplanabilir.
Toplanan verilere dayalı olarak “iş tanımları” (job description) ve iş gerekleri (job
specification) hazırlanır.
İş analizlerinin yapılış amacına göre iş tanımları da farklılaşır. İş
değerlendirmede kullanılacak iş tanımlarının işleri değerlemek için gerekli
“değerlendirme faktörleri”yle ilgili bilgileri de içermesi gerekir. Çünkü işler,
geliştirilen ölçek veya planlara göre ve hazırlanan iş tanımlarındaki bilgilere dayalı
olarak değerlendirilir. İş analizlerinde toplanan veriler, Tablo 1’de gösterildiği gibi
gruplandırılabilir.
Tablo 1. İş Analizlerinde Toplanan Veriler
İŞLE İLGİLİ VERİLER
İş Kimliğiyle İlgili Tanıtıcı Veriler
İşin unvanı, bölümü, birimi,
örgüt içindeki yeri,
işte çalışan işgören sayısı,
işin ücreti, iş grubu, kodu vb.
İş İçeriği
Görev ve sorumluluklar, faaliyetler,
hareket kısıtları, iş kapsamında tanınan
yetki, performans kriterleri, çelişen iş
talepleri, çalışma koşulları, roller,
bedensel ve zihinsel çaba gerekleri…
İŞGÖRENLE İLGİLİ VERİLER
İşgören Nitelikleri
İş İlişkileri
Mesleki ve teknik bilgi, el becerileri,
Sözlü ve yazılı iletişim becerileri, sayısal
beceriler, mekanik beceriler, kavramsal
beceriler, yönetsel beceriler, liderlik
becerileri, kişilerarası beceriler, iş
deneyimi, gerekli belge ve sertifikalar,
diğer beceri ve yetkinlikler…
İşletme içi: Üstler, akranlar, astlar, farklı
bölümlerde çalışanlarla olan iş ilişkileri,
İşletme dışı: Müşteriler, tedarikçiler,
resmi kurum ve kuruluşlar, mesleki
kuruluşlar, sendikalar ve işgören grupları,
sivil toplum örgütleri, toplumla olan iş
ilişkileri…
Kaynak: Milkovich ve Newman,2002: 96
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
7
İş Değerlendirmesi
İş analizlerinde, esas olarak belirli görevleri içeren “işler” incelenir ve
tanımlanır. Ancak, daha ayrıntıya inilerek “görevler” ya da daha genel bir bakışla “iş
aileri” üzerinde odaklaşan analiz çalışmaları da söz konusu olabilmektedir. İş analiz
ve tanımlarında ne kadar ayrıntıya inileceği, amaca ve yönteme göre değişir.
İş değerleme açısından bakıldığında, sınıflama ve sıralama yöntemlerine
kıyasla puan ve faktör karşılaştırma yöntemleri için daha ayrıntılı analiz ve
tanımlara ihtiyaç vardır.
İş (job): Bir kişi
tarafından üstlenilen ve
genellikle birbiriyle ilişkili
olan görevler
topluluğudur. Örneğin,
“muhasebe müdürlüğü”,
diğerlerinden farklı
görevleri içeren bir iştir.
İŞLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
İşlerin değerlendirilmesi;“değerleyiciler tarafından, iş tanımları kullanılarak
belirlenen yönteme göre” yapılır. Değerlendirmelerin nasıl bir programla ve ne
kadar sürede yapılacağı; değerlenecek iş sayısına, yönteme, değerleme için
ayrılabilecek zamana vb.ne göre değişir. İş sayısının çok olduğu, sayısal
yöntemlerin kullanıldığı durumlarda değerlendirmelerin bir defada yapılması pek
mümkün olmamakta, değerlendirme süreci bir dizi kurul toplantısını ve daha uzun
bir süreyi gerektirmektedir. Değerlemelerin hızını ve etkinliğini artırmak için, iş
tanımları ve değerleme plânı (ölçeği) önceden üyelere dağıtılmalıdır.
İş değerleme kurulu işleri değerlerken iki temel yaklaşımdan birini
benimseyebilir:
 Önce her üye bireysel olarak işleri değerlendirir, sonra bu
değerlendirmeler toplantıda belirli yöntemlerle birleştirilerek kurulca
ortak bir karara varılır,
Görev (task): Özel amaç
veya sonuçları olan ve işi
oluşturan temel
parçalardır. Örneğin,
“müşterilere doğru
bilgiler vermek” bir
görevdir.
 Önceden bireysel değerleme yapılmaksızın kurul üyeleri tarafından işler
beraberce değerlendirilir.
Bireysel değerlendirmelere dayalı ilk yaklaşım, biraz zaman alıcı olmakla
birlikte, her üyenin değerleme yapmasını ve üyelerin toplantılara hazırlıklı olarak
gelmelerini sağladığı için önerilen bir yoldur. Değerlendirmelerin kurulca eş-anlı
yapılması ise, işin daha hızlı yürütülmesi açısından uygundur. Ancak bu yaklaşımda,
bir kaç “etkili üye”nin değerlemesinin kurul kararı olarak çıkması, birçok üyenin
edilgen konumda kalması, çoğu üyenin toplantılara hazırlıksız gelmesi ve böylece
sağlıklı olmayan kararların ortaya çıkması gibi sakıncalar vardır.
İşlerin değerlendirilmesi, aslında iş değerlendirme yöntemlerinin
uygulanması ile gerçekleştirilir. Temel/geleneksel iş değerleme yöntemleri; (1)
Sıralama, (2) Sınıflandırma, (3) Faktör Karşılaştırma ve (4) Puan yöntemi, şeklinde
sıralanır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
8
İş Değerlendirmesi
İŞ DEĞERLENDİRME YÖNTEMLERİ
İş ailesi (Job family):
Birbiriyle yakından ilgili
ve içerik bakımdan
benzer işler grubudur. Bu
kavram, bazen “iş veya
kariyer ailesi” ve
“meslek” terimleriyle
geçişimli olarak ta
kullanılır. Pazarlama,
İnsan kaynakları, finans,
mühendislik vb. benzer
içerikte işleri içeren iş
aileleri; bazen de
meslekler olarak kabul
edilir.
İş değerleme yöntemleri, değerlendirmelerin “hangi faktörlere göre ve nasıl
yapılacağını” belirler. İlgili yazında farklı yöntemlerden de söz edilmekle birlikte,
geleneksel ve biçimsel temel iş değerlendirme yöntemleri,
 Sıralama (ranking),
 Sınıflandırma (classification/ grading),
 Faktör Karşılaştırma (factor comparison) ve
 Puan (Faktör – puan (factor-point)) yöntemi’dir.
Bu yöntemlerden sıralama ve sınıflandırma, “sayısal (analitik) olmayan”;
puan ve faktör karşılaştırma ise “sayısal (analitik) yöntemler” olarak nitelendirilir.
Geleneksel yöntemler dışında, geliştiricisinin adıyla anılan “Hay yöntemi”
veya planı, karar bandları, kontrol listesi, kılavuz işler ve olgunlaşma eğrisi,
piyasaya göre değerleme yöntemleri vb. nden de söz edilebilir. Ancak bu
yöntemler, ayrı yöntemler olmaktan ziyade, yukarıda belirtilen temel yöntemlerin
değişik uygulamaları olarak kabul edilebilir.
SIRALAMA YÖNTEMİ
Sıralama yöntemi (ranking method), işlerin bir bütün olarak veya ”işin
önemi-değeri” gibi genel bir faktöre göre, birbirleriyle kıyaslanarak göreli
değerlerinin belirlenmesini içeren, sayısal olmayan bir yöntemdir. Bu yöntemde de
önce işler analiz edilerek iş tanımları hazırlanır. İş tanımlarının, diğer yöntemlerdeki
kadar ayrıntılı olması gerekmez. Gene de hazırlanacak iş tanımları, işlerin “değer/
önem/ güçlük düzeyini” belirlemek için gerekli bilgileri içermelidir.
İşlerin sıralanmasında iki yaklaşım veya teknik kullanılabilir:
Meslek (occupation):
Birbiriyle ilişkili ve
içerikleri genel olarak
benzer olan işler grubu.
Basit sıralamada, iş tanımlarına dayalı olarak işler en değerliden en az
değerli olana doğru veya tersi yönde bir sıraya konur. Burada, her değerleyici veya
değerleme kurulu bir listenin en başına en önemli işi, en altına da en az önemli işi
koyar ve diğer işleri de ikisi arasında önem düzeyine göre sıralandırır.
Basit sıralamanın değişik bir uygulaması “kart tekniği”dir. Buna göre, her işin
unvanı ve özet tanımı kartlara yazılır ve işler önce “kolay- zor işler” diye gruplanır,
daha sonra alt gruplara bölmek suretiyle gruplandırma devam ettirilerek nihaî iş
sırası elde edilir. Kart tekniğiyle sıralama, sıralamayı bir tablo veya kağıt üzerinde
yapmaya kıyasla daha esnek bir yoldur.
İkili karşılaştırma (paired comparison) yaklaşımında, her bir iş diğer işlerle
tek tek karşılaştırılır ve bu karşılaştırmada hangi işin “daha değerli” olduğuna karar
verilir. “Eşleştirme” de denilen bu teknikle çok sayıda işin değerlendirildiği
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
9
İş Değerlendirmesi
durumlarda, gerekli karşılaştırma sayısı oldukça fazla olabilir. Karşılaştırma sayısı=
N(N-1)/2 formülüyle hesaplanır. Örneğin 10 işin sıralanması için 45; 20 işin
karşılaştırılması için 190 karşılaştırma yapmak gerekir.
İkili karşılaştırma, iki şekilde uygulanabilir:
Kart tekniğinde, her bir işin unvanı ve özet tanımı ayrı ayrı kartlara yazılır ve
sonra her karttaki iş, diğer tüm kartlardaki işlerle tek tek karşılaştırılarak
değerlenir. Bu ikili karşılaştırmalarda, “daha önemli” olan işe ait karta bir işaret
konulur. Tüm işler bu şekilde birbiriyle eşleştirilerek karşılaştırıldıktan sonra,
toplam işaret sayısına göre işler sıraya konulur. Bir işin daha fazla işaret almış
olması, o işin daha değerli olduğunu gösterir.
Matris tekniği’nde satırlara ve sütunlara karşılaştırılacak işler yazılır ve
böylece oluşturulan matristeki tüm işler birbirleriyle karşılaştırılır. Bu ikili
karşılaştırmalarda, kart yönteminde olduğu gibi “daha değerli” olan işlere işaret
konulması yoluna gidilebileceği gibi; basit sayısal değerler de kullanılabilir.
Örneğin; Tablo 2’de verildiği gibi, “daha değerlidir=2”; “eşit değerdedir=1” ve
“daha az değerlidir=0” şeklinde üç seçenekli bir değerlendirme yapılabilir. Bu
yaklaşımda, her işin karşısındaki söz konusu değerler toplanarak ve toplamların
büyüklüğüne göre işler sıralanarak değerlendirme tamamlanır.
Tablo 2. İş Karşılaştırma Matrisi
İ A
B
C
D
E
F
G
H
İ
A
X
0
0
2
0
0
0
1
0
3
B
2
X
1
2
1
0
1
2
1
10
C
2
1
X
2
1
0
1
2
1
10
D
0
0
0
X
0
0
0
0
0
0
E
2
1
1
2
X
0
1
2
1
10
F
2
2
2
2
2
X
2
2
2
16
G
2
1
1
2
1
0
X
2
1
10
H
1
0
0
2
0
0
0
X
0
3
İ
2
1
1
2
1
0
1
1
X
9
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
İŞLER
İşaret
sayısı/puan
Sıralama Yönteminin Uygun Olduğu Durumlar ve Kısıtları
Görüldüğü gibi, sıralama yöntemi, oldukça basittir; fazlaca analiz, zaman,
uzmanlık ve maliyet gerektirmez. Bu özellikleriyle sıralama yöntemi, iş sayısının
fazla olmadığı, işler arası değer farklılıklarının fazla olduğu, acil değerlemenin
gerekli olduğu durumlara uygundur. Bu yöntem, sayısal yöntemlere göre yapılacak
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
10
İş Değerlendirmesi
değerlemelerden önce bariz ücret dengesizliklerini gidermek, diğer yöntemlere
göre yapılan değerlemeleri kontrol etmek amacıyla da kullanılabilir.
Bununla birlikte, yöntemin belirli kısıtları ve zayıflıkları da vardır. İlk olarak,
yöntem iş sayısının çok olduğu büyük örgütler için uygun değildir. Çünkü özellikle
ikili karşılaştırmalarda iş sayısı arttıkça gerekli karşılaştırma sayısı “geometrik”
diziyle artış gösterir. Ayrıca, işler burada “bütün olarak” veya genel “bir faktöre”
göre değerlendirildiği için değerlemelerin öznel yargılardan, işi yapanların kişilik,
unvan ve mevcut ücretlerinden etkilenme olasılığı vardır. Değerlendirme sayısal
sonuç vermediğinden yöntem, işlerin değeri ve ücretleriyle ilgili ayrıntılı analizler
yapmaya da pek elverişli değildir.
Bu zayıflıklarına rağmen, sıralama yöntemi; iş sayısının az, işler arası değer
farkının ve ücret dengesizliklerinin çok olduğu durumlara uygundur.
SINIFLANDIRMA YÖNTEMİ
Sınıflandırma (grading, classification) yöntemi; işlerin önem ve değer
bakımından gruplandırılması veya sınıflandırılmasını içeren nitel (kalitatif) bir
yöntemdir. “Önceden belirlenmiş dereceleme yöntemi” de denilen; 1909’da
E.O.Griffenhagen, 1922’de Carnegie Teknoloji Enstitüsü Personel Araştırma Bürosu
tarafından geliştirilen ve 1923’te ABD hûkümetince uygulanan bu yöntem,
önceden belirlenen sayıda iş derecesi veya sınıfı oluşturmayı içerir. Diğer
yöntemlerden farklı olarak bu yöntemde işlerin değeri tek tek değil grup olarak
belirlenir. Başka bir ifadeyle; ayrı ayrı her bir işin göreli değeri değil işlerin hangi iş
sınıfı veya grubuna girdiği belirlenir. Bu yüzden, sınıflandırma yöntemiyle elde
edilen iş değerlendirme sonuçları, değerine göre her bir işe ayrı ücret vermeyi
öngören “tek ücretleme” ye değil, ”toplu ücretleme”ye uygundur.
Sınıflandırma Yönteminin Aşamaları:
Sınıflandırma yönteminde işlerin değerlenmesi, öz olarak aşağıdaki
aşamaları içerir:
 Diğer yöntemlerde olduğu gibi, önce işler analiz edilir ve tanımlanır.
 Sınıf veya iş grubu sayısı belirlenir. İşlerin sayı ve çeşitliliğine bağlı olarak
değişebilirse de sınıf sayısı gereğinden az veya çok olmamalıdır.
 Sınıfların tanımlarının yapılması: Bu aşamada, değerlendirmede esas
alınan bir veya birkaç değerlendirme faktörüne göre sınıf tanımlamaları
yapılır. (Tablo 3’de, bir sınıflandırma planı örneği verilmiştir.)
 İşlerin değerlenmesi:İş tanımları ile sınıf tanımları karşılaştırılarak her bir
iş uygun görülen iş sınıfına dağıtılır. Bütün işler, sınıflara dağıtıldığında, iş
değerlemesi tamamlanmış olur.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
11
İş Değerlendirmesi
Bu yöntemde işlerin sınıflandırılmasında yaygın şekilde kullanılan üç ölçüt
veya faktör, “görev”lerin (duties) zorluk veya karmaşıklığı, “sorumluluk” ve “işin
gerektirdiği nitelikler” olarak sıralanabilir. Puan ve faktör karşılaştırma
yöntemlerinden farklı olarak işler, bu ölçütlere göre, bütün olarak değerlendirilir.
Türkiye’de kamu
kesimindeki “memuriyet
işleri”nde çalışan kamu
görevlileri için uygulanan
“sınıflandırma/
dereceleme sistemi”,
1950’lerden itibaren ve en
son 1990’lı ve 2000’li
yıllardaki “iş (kadro)”
odaklı sınıflandırma
girişimlerine rağmen, esas
olarak kişi odaklı bir
personel
sınıflandırma/kariyer
(rütbe) sistemidir (Ayman
ve Güler, 2005: 194-195).
Bu sistem içinde de
hizmetler (işler), ana
gruplar itibarıyla bir
“sınıflandırma”ya tabi
tutulmuş olmakla birlikte,
bu sınıflandırma, kamu
hizmetlerini ve
görevlilerini gruplara
ayırmaktan ibaret olup,
söz konusu hizmetler arası
bir önem hiyerarşisini
(sıralamasını) yansıtmaz.
Sınıflandırma yöntemi, bütün işlerin büyük ölçüde büro ve yönetsel görevler
içerdiği örgütlerde, örneğin sigorta şirketlerinde etkili biçimde uygulanabilir. Ancak
iş içeriğinin büyük farklılıklar gösterdiği; örneğin teknik işler, muhasebe, üretim
işleri vb. birçok fonksiyonu içeren bir üretim işletmesinde veya sağlık
işletmelerinde bazı güçlükler ortaya çıkabilir. Bununla birlikte sınıf sayı ve
tanımlarının uygun biçimde belirlenmesiyle, çok sayıda işin bulunduğu büyük
örgütlerde ve işletmelerde de uygulanabilen bir yöntemdir. Nitekim merkezî ve
yerel kamu yönetimi örgütlerinde sınıflandırma yöntemi, yaygın biçimde
kullanılmaktadır. Ancak, Türkiye’de kamu kesiminde kullanılan
“sınıflandırma/derecelendirme” sistemi, iş değerlendirmeyle ilgili olmayan bir
personel sınıflandırma sistemidir.
Tablo 3. Bir İş Sınıflandırma Planı Örneği
İŞ SINIFI
NO
SINIF TANIMI
1.
Büyük ölçüde fiziksel nitelikli çok basit işler
2.
2-3 haftalık kısa bir eğitimden sonra yapılabilecek, bir kaç açıkça tanımlanmış kurala
uygun olarak, yakın denetim ve gözetim altında yerine getirilen basit görevleri
içeren işler.
3.
Genellikle basit ve açık, fakat belli ölçüde karmaşık rutin işlemler içeren, bir ölçüde
bireysel bilgi ve uyanıklık gerektiren ve genel kontrol ve nezaret altında yapılan
işler.
4.
Bağımsız iş düzenlemesi, bazen inisiyatif kullanmayı içeren, uzak veya seyrek
nezaret altında yapılan, bir veya bir kaç alanda ayrıntılı prosedürlere aşina olmayı
gerektiren işler.
5.
Rutin çalışmayı, fakat belli ölçüde rutin olmayan sorunlara cevap vermek için kişisel
sorumluluk üstlenmeyi ve/veya az sayıda kişi üzerinde sınırlı kontrol kullanmayı
gerektiren işler.
6.
Tek düze olmayan çalışmayı, bir kaç alt düzey işlevi koordine etmeyi ve belli ölçüde
küçük iş gruplarına nezaret etmeyi; rutin işler için belirli düzeyde kişisel bilgi ve
sorumluluk üstlenmeyi gerektiren işler.
7.
Rutin görevleri içeren belirli bir birim veya bölümün yönetilmesini ve/veya uzmanlık
bilgisi gerektiren bireysel görevleri yerine getirmeyi içeren işler.
Kaynak: Pearson, 1991: 160
Sınıflandırma yönteminin yarar ve sakıncaları, aşağıdaki gibi özetlenebilir:
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
12
İş Değerlendirmesi
Yöntemin uygulanması, anlaşılması ve anlatılması kolaydır. İşlerin
değerlendirilmesi, kısa sürede ve düşük maliyetle gerçekleştirilebilir. Çok sayıda
işin değerlendirilmesi için de kolaylıkla kullanılabilir. Değişen ve yeni işlerin sisteme
göre değerlenmesine imkân veren bir esnekliğe sahiptir.
Sınıflandırma yönteminin bazı sakıncaları da vardır. Sınıf tanımlarının
yapılması ve işlerin genel bir-iki faktöre göre değerlenmesi güç olabilir. Yöntem,
genel değerleme hatalarına, ücret, kişilik, unvan etkisiyle yanlış değerlemeye
açıktır. Ayrıca, özellikle çok sayıda nitelikli işin değerlenmesi de zor olabilir.
Değerleyicilerin tüm işleri ayrıntısıyla bilmeleri her zaman mümkün
olmayacağından, genel bir sınıf tanımlamasına göre işleri geçerli ve güvenilir
biçimde sınıflandırmak da mümkün olmayabilir. Bunların yanında, işler sınıflar
(gruplar) olarak sıralandığı için, bu yöntem işleri tek tek ücretlemeye uygun
değildir.
FAKTÖR KARŞILAŞTIRMA YÖNTEMİ
Faktör karşılaştırma (factor comparison) yöntemi, sayısal bir iş
değerlendirme yöntemidir. Bu yöntem, puan ve sıralama yöntemlerinin bazı
özelliklerinin birlikte kullanıldığı bir yöntemdir.
Faktör karşılaştırma yöntemi, 1926’da Eugene Benge tarafından uygulanan
ve özgün hâlinde “beceri, zihinsel çaba, bedensel çaba, sorumluluk ve çalışma
koşulları” faktörlerine göre oluşturulan bir “faktör karşılaştırma ölçeğine” göre
işlerin bir komite tarafından değerlendirilmesini içeren bir yöntemdir.
Özgün şekliyle sonradan pek yaygın olarak kullanılmayan faktör karşılaştırma
yöntemi, iki temel fikre veya varsayıma dayanır:

Bir örgütteki sınırlı sayıdaki anahtar işin ücretleri arasında uygun bir ilişki
(dağılım) vardır.

Anahtar işlerin ücretlerinden türetilen “faktör karşılaştırma/iş içeriği ölçüm
ölçeği”, diğer tüm işlerin değerlendirilmesinde kullanılır.
Bu varsayımlar doğrultusunda, iş değerlemesi, anahtar işlere göre
oluşturulan faktör karşılaştırma ölçeği kullanılarak gerçekleştirilir.
Faktör karşılaştırma yöntemine göre iş değerlendirmesi, aşağıdaki
aşamalardan geçilerek gerçekleştirilir:
(1) İşlerin İncelenmesi ve Değerlendirme Faktörlerinin Seçilmesi: Bu
yöntemde de ilkin işler analiz edilir ve değerlendirme faktörleri
belirlenir ve tanımlanır. Faktör karşılaştırma yönteminde genellikleözgün hâlinde- kullanılan faktörler, “beceri, bedensel çaba, zihinsel
çaba, sorumluluk ve çalışma koşulları”dır. Bununla birlikte, iş
grubunun özelliğine ve diğer etmenlere bağlı olarak değişik (3 ile 7)
sayıda ve farklı faktörler kullanılabilir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
13
İş Değerlendirmesi
(2) Anahtar İşlerin Seçilmesi ve Tanımlanması: İş analizi bilgilerine dayalı
olarak değerlendirme komitesi, 15-20 anahtar(mastar) iş seçer. Bu
yöntemde anahtar (kilit, mastar) işler ve bu işlerin seçimi son derece
önemlidir. Çünkü yöntem, anahtar işlere dayalı olarak uygulanır.
Anahtar işlerin seçiminde temel ölçüt, ücretlerinin (değerleriyle)
uygunluğudur. Anahtar işler, işletmede ve iş kolunda bilinen, çoğu
işletmede bulunan, farklı yerlerdeki tanım ve içerikleri aynı veya çok
yakın olan, bir grup işi temsil eden, genellikle önemleriyle orantılı
ücret ödenen işlerdir. Anahtar işler belirlendikten sonra bu işlerin
tanımları, değerlendirme faktörleri ile ilgili bilgileri içerir şekilde
yapılmalıdır.
(3) Anahtar İşlerin Faktörlere Göre Sıralanması: Anahtar işler, her bir
faktöre göre sıralanır ve bu sıralama sonuçları, “iş (önem/güçlük)
sırası” olarak adlandırılabilecek bir tablo hâlinde düzenlenir. Bu
sıralamada, şu soruya cevap aranır: Örneğin, (beceri faktörü
açısından)” gerekli beceri bakımından işler, en fazla gerektirenden en
az beceri gerektirene doğru nasıl sıralanır?”
Tablo 4. Faktörlere Göre İş Sırası
İŞLER
FAKTÖRLER
BECERİ
ZİHİNSEL
ÇABA
BEDENSEL
ÇABA
SORUMLULUK
ÇALIŞMA KOŞULLARI
A
1
1
9
2
11
B
3
4
7
3
3
C
2
3
12
4
7
D
4
2
8
5
6
E
5
6
4
7
8
F
6
5
6
1
4
G
7
11
5
8
2
H
8
7
10
9
12
I
9
8
13
14
13
…
…
..
..
..
..
Kaynak: Ataay,1990: 45
(4) Anahtar İşlerin Ortalama Ücretlerinin Faktörlere Dağıtılması ve Ücret
Sırasının Oluşturulması: Anahtar işlerin ortalama ücretleri belirlenir
ve her bir işin ortalama ücreti, işin önemini belirleme açısından
ağırlıklarına göre faktörlere paylaştırılır. Bu dağıtım (paylaştırma)
işlemi bittikten sonra, her bir faktör açısından ücret payı
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
14
İş Değerlendirmesi
büyüklüğüne göre işler sıralanır, bu sıralama da “ücret sırası tablosu”
şeklinde düzenlenir.
Tablo 5. Ücret Sırası Tablosu
İŞLER
FAKTÖRLER
BECERİ
ZİHİNSEL
ÇABA
BEDENSEL
ÇABA
SORUMLULUK
ÇALIŞMA
KOŞULLARI
A
1
1
9
2
11
B
3
4
7
3
3
C
2
3
12
4
7
D
7*
2
14*
10*
5*
E
5
6
4
7
8
F
6
5
6
1
4
G
7
11
5
8
2
H
8
7
10
9
12
I
10*
8
13
13*
13
..
..
..
..
…
…
Ücret sırası, iş sırasıyla uyumsuz olan işler
(5) Faktör Karşılaştırma Ölçeğinin Oluşturulması: Anahtar işlerin
faktörlere ve her bir faktörden aldıkları puan paylarına göre
oluşturulan sıraları karşılaştırılır. Bu karşılaştırmada, her bir
faktörden iş ve ücret sırasının aynı olmasına bakılır. Her iki sırası aynı
olan işler belirlenir. Ayrıca, iki sıralama arasında küçük ve sınırlı
sayıda uyumsuzluk olan işler için, ücret paylarında yapılacak
ayarlamalarla gerekli uyum sağlanır. İş ve ücret sırası çok fazla
farklılık gösteren ve ufak ayarlamalarla uyumlaştırılamayan işler,
anahtar işler listesinden çıkarılır. Örneğin, yukarıdaki tabloda D işinin
iş ve ücret sıraları arasında ciddi uyumsuzluk olduğundan bu iş
anahtar işler listesinden çıkarılır. I işi ise, iki faktörden birer sıralık
uyumsuzluk gösterdiğinden; iş ve ücret sıraları tekrar gözden
geçirilerek uyumlaştırılabilir. Bu işlemlerden sonra, iş ve ücret sırası
uyumlu olan/kılınan anahtar işlere göre bir “faktör karşılaştırma
ölçeği” düzenlenir.
Faktör karşılaştırma ölçeği, yukarıdaki işlemlerden sonra kalan anahtar işlere
dayalı olarak tasarımlanan ve diğer işlerin değerlendirilmesinde kullanılan bir
değerlendirme aracıdır. Ölçek, sol ilk sütunda olası ücret tutarlarının, sonraki
sütunlarda “değerlendirme faktörleri”nin yer aldığı bir tablodur. Anahtar işler, her
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
15
İş Değerlendirmesi
bir faktörden aldıkları ücret payının karşısında gelecek şekilde ölçeğe yerleştirilir.
Böylece ölçeğin geliştirilmesi işlemi tamamlanmış olur.
(6) Diğer İşlerin Ölçeğe Göre Değerlendirilmesi: “Faktör karşılaştırma
ölçeği” yukarıda anlatıldığı gibi tamamlandığında, anahtar işler
dışında kalan diğer işler, her bir faktör açısından ilgili anahtar işlerle
“karşılaştırılarak” ölçeğe yerleştirilir. Tüm işler için bu yerleştirme
bittiğinde işlerin değerlenmesi tamamlanmış olur.
Faktör karşılaştırma ölçeğinde, her işin her bir faktörden aldığı “para
tutarları” toplanarak işlerin değerini gösteren “toplam ücret veya puan”lar elde
edilir.Bu toplamlara göre işler sıralandığında ise, işlerin önem ve değer sırası (iş
yapısı) elde edilmiş olur.
Faktör karşılaştırma yöntemi, sayısal değer olarak anahtar işlerin “ortalama
ücretleri”nin kullanılmasıyla faktör puan yönteminden ayrılır. Söz konusu “ücret
tutarları”, iki şekilde kullanılabilir:

Eğer, anahtar işlerin ücretleri olması gereken ideal veya uygun ücretler
olarak kabul ediliyorsa, değerleme sonuçları, her bir işin “uygun ücreti”ni
verir. Bu durumda, bu yönteme göre iş değerlemesiyle, bir bakıma hem iş
yapısı, hem de ücret yapısı elde edilmiş olur.

Eğer anahtar işlerin ücretlerinin uygunluğu konusunda bir fikir birliği yok ve
bu ücretlerin piyasa düzeyleri vb. ne göre tekrar gözden geçirilmesi
gerektiği düşünülüyorsa, bu durumda elde edilen sonuçlar, işlerin önemini
gösteren “puanlar” olarak kabul edilir. Böylece, iş değerlendirmesi ile puan
yönteminde olduğu gibi, “iş yapısı” elde edilmiş olur. Piyasa ücret
araştırması verileri, mali imkânlar vb. dikkate alınarak işlere veya iş
gruplarına göre ayrıca ücret düzeyleri belirlenerek ücret yapısı elde edilir.
Tablo 6. Faktör Karşılaştırma Ölçeği
FAKTÖR KARŞILAŞTIRMA ÖLÇEĞİ
FAKTÖRLER
TL
BECERİ
ZİHİNSEL
BEDENSEL ÇABA
SORUMLULUK
ÇABA
……
….
8,50
İşl. Elekt.
Montaj işçi.
Meydancılık
İşl. Elekt.
7,50
Tornacılık
Montaj işçi.
…………
6,50
6,00
…..
……….
8,00
7,00
…..
ÇALIŞMA
KOŞULLARI
Marangoz
Marangoz
Meydancılık
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
16
İş Değerlendirmesi
Tornacılık
5,50
……….
…..
5,00
…………
4,50
Montaj işçi.
4,00
3,50
Montaj işçi.
………….
……….
3,00
……….
2,50
Meydancılık
2,00
İşl. Elekt.
1,50
1.00
……….
Meydancılık
0,50
……….
…..
Faktör karşılaştırma yöntemi, karmaşıklığı, uygulanmasının güç ve uzmanlık
gerektirir olması gibi nedenlerle özgün biçimiyle pek fazla uygulanmayan bir
yöntemdir. Buna karşılık, bazılarınca aynı metodolojiye dayandığı kabul edilen ve
zaman içinde geliştirilen Hay yöntemi, değişik iş kollarında yaygın şekilde kullanılan
bir yöntemdir.
Faktör karşılaştırma yönteminin başlıca yarar ve sakıncaları, aşağıdaki gibi
özetlenebilir:
Faktör karşılaştırma yöntemi, işletmenin özelliklerine göre, oldukça nesnel
değerlemelere imkân verir. Alt faktörlere inilmediğinden daha esnektir ve faktörler
arası geçişim azdır. Değerleme ölçeğinin kullanımı kolaydır. Buna karşılık, özellikle
ölçeğin geliştirilmesi nispeten güçtür ve uzmanlık gerektirir. Uygulanması, fazlaca
kayıt ve işlem ile uzun zaman gerektirir ve maliyetlidir. Değerleyicilere ve
işgörenlere yöntemin anlatılması, göreli olarak daha zordur.
PUAN YÖNTEMİ
Genellikle ABD’de “faktör puan yöntemi”, İngiltere’de ise “puan yöntemi”
(point method) diye de adlandırılan yöntem, seçilen belirli faktörlere göre işlerin
değerinin belirlenmesini içerir. Daha ayrıntılı ve sayısal değerlendirmeye imkân
vermesi ve yalınlığı nedeniyle Dünya’da ve Türkiye’de en fazla kullanılan yöntem
olduğu söylenebilir.
Bu yöntemde işler, “beceri (skill), sorumluluk (responsibility), çaba (effort) ve
çalışma koşulları (working conditions)” olarak adlandırılan “ana faktörler” altında
toplanan (alt) faktörlere göre değerlenir. Ana faktörlerden“beceri” faktörü, işin
gerektirdiği ve üstlenecek işgörenin sahip olması gereken “bilgi, beceri, yetenek
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
17
İş Değerlendirmesi
vb.” nitelikleri, yani “iş gerekleri”ni içerir. Diğer ana faktörler ise, işin içeriğinden ve
yerine getirildiği koşullardan kaynaklanan “işgörenin maruz kalabileceği” durumları
tanımlar. Ana faktörler, değişmez. Ancak, kullanılan alt faktörler, duruma göre
değişiklik gösterir. Kullanılan alt faktörlerin sayısı, 3 ile 25 arasında değişmekle
birlikte, çoğu planda faktör sayısının 10-15 civarında olduğu söylenebilir.
Puan yöntemine göre iş değerlendirmesi, amaca uygun olarak geliştirilen ve
faktörler ile faktör derecelerini ve bunlara ait puan ağırlıklarını içeren bir “faktörpuan ölçeği”ne göre gerçekleştirilir. Dolayısıyla, puan yöntemine göre iş
değerlendirme süreci, öz olarak söz konusu ölçeğin geliştirilmesi ve kullanılmasıyla
ilgili faaliyetleri içerir. Puan yönteminin aşamaları aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- İş analizleri ve iş tanımlarının yapılması,
- Faktör-Puan Ölçeğinin Hazırlanması
- Faktörlerin ve faktör derecelerinin belirlenmesi ve tanımlanması
- Faktör ve derecelerin ağırlıklandırılması
- Ölçek ve İş tanımları kullanılarak İşlerin değerlendirilmesi
Puan yöntemine göre iş değerlemesinin aşamaları, yaygın kullanımı da
dikkate alınarak biraz daha ayrıntılı olarak, aşağıda açıklanmıştır.
Puan yönteminde,
kullanılacak iş
tanımları, belirlenen
değerleme
faktörleriyle ilgili
bilgileri içerir şekilde
daha ayrıntılı olarak
hazırlanmalıdır.
(1)İş Analizleri ve İş Tanımları: Bu yönteme göre iş değerlemesi için hazırlanacak iş
tanımlarında, işi tanıtıcı bilgiler ve işin içerdiği görev ve sorumluluklar gibi tipik
bölümler yanında, beceri, çaba, sorumluluk ve çalışma koşulları başlıkları altında
yer alan faktörlerle ilgili bilgiler ve tanımlamalar da yer almalıdır. Ancak,
değerlendirilecek tüm işlere ilişkin analiz ve tanımların ilk aşamada bitirilmesi, her
zaman mümkün olmayabilir. Çünkü değerleme faktörleri belirlenmeden iş
analizleri ve tanımlarında hangi bilgilere, nasıl ve ne kadar yer verileceğini
belirlemek uygun ve isabetli olmaz. Diğer yandan, iş analizi bilgileri olmadan
değerleme faktörlerini belirlemek te pek doğru olmaz. Bu yüzden, ilk aşamada,
seçilecek “anahtar işler”in (benchmark jobs) analiz edilerek tanımlanması ve bu
analiz bilgilerinden faktörlerin belirlenmesi, derecelendirilmesi ve ağırlıklandırılması
aşamalarında yararlanılması yoluna gidilmelidir. Böylece, faktörlerin değerlenecek
işlerle ilişkili olma şartı da yerine getirilmiş olacaktır.
Kullanılacak faktörler kesin olarak belirlendikten sonra, anahtar işler dışında
kalan işlerin analizinin yapılması ve tüm işlere dair nihaî tanımların oluşturulması,
uygun olacaktır. Böylece, iş tanımlarının iş değerleme faktörleriyle ilgili bilgileri
içerir şekilde hazırlanması mümkün olacaktır. Kısacası, “iş analizleri ve iş
tanımları”, bütünüyle ilk aşamada tamamlanan bir çalışma değil, izleyen
aşamalardan sonrasına da sarkan ama “değerlendirme” aşamasından önce
bitirilmesi gereken bir süreçtir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
18
İş Değerlendirmesi
(2)Faktör-Puan Ölçeğinin Hazırlanması
İş Değerleme Faktörlerinin Seçilmesi ve Tanımlanması: Puan yönteminde
değerleme faktörlerinin belirlenmesi ve tanımlanması, hayatî bir öneme sahiptir.
Çünkü, işlerin göreli değerleri, bu faktörler kullanılarak belirlenir. “Faktörler,
değerlenecek işlerin hepsinde farklı düzeyde de olsa geçerli olan, işlerin değerini
etkileyen, işler arası değer farklılıklarını ortaya koyan, tanımlanabilen ve
değerlenebilen temel iş özellikleri, iş gerekleri ve iş koşullarıdır. Sayıları ve nitelikleri
duruma göre değişen bu faktörler; beceri, çaba, sorumluluk ve çalışma koşulları
olarak adlandırılan ana faktörler altında toplanır.
Değerlendirmelerde kullanılacak faktörler, anahtar işlere ait iş analizi
bilgilerinden yararlanılarak belirlenir ve tanımlanır. Bir örgütte yer alan işler,
birbirlerinden oldukça farklı gruplar oluşturduklarından, bunların hepsinde aynı
faktörlerin kullanılması, doğru olmaz. Üretim, büro, satış, profesyonel ve yönetsel
işlerin (en azından işçilik işleri ile büro ve yönetim işlerinin); farklı plân ve faktörlere
göre değerlenmesi daha uygundur.
Puan yönteminde faktörler, genellikle “ana ve alt faktörler” şeklinde iki
kademeli bir yapı arzeder. Gerek faktörlerin belirlenmesi ve tanımlanması, gerekse
ağırlıklandırma aşamasında bu iki kademeli yapıdan yararlanılır. Bu konuda
genelde benimsenen yaklaşım; önce ana, sonra “alt” faktörlerin belirlenmesitanımlanması ve ağırlıklandırılması şeklindedir.
Ana faktörler konusunda genelde bir görüş birliği vardır; değişik plan ve
uygulamalarda gözlemlenen farklılıklar “alt faktörler” konusunda ortaya
çıkmaktadır. Puan (ve faktör karşılaştırma) yönteminde kullanılan tipik ana
faktörler aşağıda açıklanmıştır.
Bilgi-Beceri (skill /know-how):Bu başlık altındaki (alt) faktörler,
“değerlenecek işi gereğince yapabilmek için ilgili işgörenin sahip olması
gereken (asgari) nitelikleri”, yani “iş gereklerini temsil eder. İş-meslek bilgisi
ve öğrenim; iş tecrübesi, ön yetişme ve uyum süresi, çeşitli yetenek ve
beceriler, yabancı dil vb. bu ana faktörün alt faktörlerine örnek olarak
verilebilir.
Sorumluluk (responsibility):“İlgili iş kapsamında sahip olunan yetkiye bağlı
olarak, örgütsel kaynaklar ile iş süreç ve sonuçları üzerindeki (olumluolumsuz) etki”yi belirlemeye yönelik faktörleri içeren ana faktördür. Alt
faktörler bakımından değişik iş değerleme planlarında farklılığın en fazla
ortaya çıktığı ana faktör, sorumluluktur. İşçilik işleri” için, sorumluluk alt
faktörleri olarak “Malzeme ve ürün; araç-gereç- üretim, başkalarının işinden,
başkalarının güvenliğinden… sorumluluk” gibi faktörlerin yaygın biçimde
kullanıldığı gözlenmektedir. Büro ve yönetim işlerinde ise, iş içeriğine bağlı
olarak, başkaca sorumluluk faktörlerinin kullanıldığı görülmektedir. “Müşteri
ilişkileri ve memnuniyetinden sorumluluk, mali sorumluluk,iş/hizmet
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
19
İş Değerlendirmesi
sorumluluğu, yasal sorumluluk, temsil sorumluluğu vb. bu tür işlerde
kullanılan alt faktörlere örnek olarak verilebilir.
Çaba (effort): “İşin gereğince yerine getirilebilmesi için harcanması gereken
fiziksel, zihinsel ve psikolojik emeği” değerlemeye yönelik ana faktördür. Bu
ana faktör, genellikle “bedensel çaba” ve “zihinsel çaba” olarak iki alt faktöre
ayrılmakla beraber, farklı planlarda ek olarak “psikolojik çaba” vb. faktörlerin
kullanıldığına da tanık olunmaktadır. Ayrıca, bazen bedensel çaba yerine
“işin fiziksel talepleri”, zihinsel çaba yerine “işin zihinsel talepleri” ve
psikolojik çaba yerine “işin duygusal/ psikolojik talepleri” olarak adlandırılan
faktörler kullanılır.
Çalışma koşulları (working conditions): “ilgili iş kapsamında maruz kalınan
çalışma ortam koşullarını ve ortamın işgörenler açısından içerdiği olumsuzzararlı-tehlikeli şartlar ve etkileri” belirlemeye yönelik bir ana faktördür. Bu
faktör, çoğu iş değerlendirme planında, özellikle “işçilik” işleri için fiziksel
koşullar ve etkilere vurgu yapan “çalışma ortamı” ve “işin tehlikeleri” diye iki
alt faktöre ayrılmıştır. Ancak, diğer iş grupları için bu faktörler
dışında/yanında işin “olumsuz ruhsal etkileşim, gerilim, çatışma vb.”
psikolojik koşullarına dair alt faktörlerin kullanıldığı da gözlenmektedir
Alt faktörlerin seçiminde aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi gerekir:

Faktörler, değerlenecek bütün işler için geçerli, işlerin değerini etkiliyor
olmalıdır.

Faktörler, örgütün strateji ve değerlerine dayalı ve uygun olmalıdır.

Önemsiz veya işin değerini belirlemede ölçü olamayacak, işler arasında
farklılık arz etmeyen faktörler seçilmemelidir.

Faktör sayısı, optimum olmalıdır.

Her faktör, işin belirli bir özelliği ya da yönünü ölçmeli, birbirine geçişim
yapmamalıdır.

Faktörler, ilgili taraflarca (yönetim, işgörenler, sendika tarafından) kabul
edilir olmalıdır.
Yukarıda sayılan hususlar arasında, özellikle kullanılacak faktör
sayısının optimum olması, değerlendirme planının geçerliliği açısından
büyük önem taşımaktadır. Gereğinden az faktörün kullanılması,
değerlendirmelerin duyarlılığını azaltacaktır. Faktör sayısının
gereğinden çok olması ise, faktörler arası geçişimlere ve hatalı
sonuçlara yol açabilecektir. Bu konuda yapılan çalışmalara ve
deneyimlere göre optimum faktör sayısının 10-15 civarında olduğu
söylenebilir.
Ayrıca, faktörlerin değerlenecek tüm işler için geçerli ve derecelenebilir
olması da önemlidir. İş değerlemesinde, işler arasındaki göreli değer farklılıkları
belirlenmeye çalışıldığından; işler arasında farklılık arzetmeyen ve işlerin tümü
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
20
İş Değerlendirmesi
veya çoğunluğu açısından geçerli olmayan ya da aynı düzeyde geçerli olan iş
özellikleri, faktör olarak kullanılmamalıdır.
Faktör Derecelerinin Belirlenmesi ve Tanımlanması: Kullanılacak ana ve alt
faktörler belirlenip tanımlandıktan sonra, her bir alt faktörün “dereceleri”nin
belirlenmesi ve tanımlanması gerekir. Faktör derecesi, herhangi bir alt faktörün
değerlenecek iş açısından “geçerlilik ve gereklilik düzeyleri”ni ifade eder. Örneğin,
“deneyim” faktörünün dereceleri, işlerin gerektirdiği deneyim sürelerine göre
belirlenip tanımlanır. Buna göre, sözgelimi, 0-1 yıl, ilk derece; 10+ yıl da son derece
olarak belirlenebilir.
Tablo 7. İş Deneyimi Faktörüne Ait Faktör ve Derece Tanımları
FAKTÖR
İŞ DENEYİMİ
İşi gereğince
yapabilmek için
gerekli olan aynı
ya da benzer
işlerde çalışma
süresi
DERECELER
1
Deneyim
gerektirmeyen
veya 3 aya kadar iş
deneyimiyle
yapılabilecek işler
2
3 aydan 1
yıla kadar
deneyim
gerektiren
işler
3
4
1-3 yıl
deneyim
gerektiren işler
3-5 yıl
deneyim
gerektire
n işler
5
5 yıldan
fazla
deneyim
gerektiren
işler
Derece sayısının tüm faktörler için eşit olması gerekli değildir, işlerin ve ilgili
faktörün özelliğine göre, değişik faktörler için farklı sayıda derece oluşturulması
yoluna gidilebilir. Örneğin, “çalışma ortamı/koşulları” faktörü için çok farklı
koşulların söz konusu olduğu “işçilik işleri” için 5 derece; koşulların çok farklılık
gözetemediği “büro işleri” içinse 3 derece belirlenmesi yoluna gidilebilir.
Derece sayıları da işler arası farklılığı belirlemeye elverişli ve “optimum”
olmalıdır. Sayının gereğinden az olması, ölçeğin hassasiyet ve ayırdedicilik niteliğini
zayıflatır. Derece sayısının çok olması ise, karışıklığa, dereceler arası geçişime ve
böylece hatalı değerlemelere yol açabilir. Çoğu değerleme planında derece
sayısının 3 ila 8 arasında değiştiği; bütün veya çoğu faktörlerin beş dereceli olarak
tanımlandığı planların ise yaygın olduğu söylenebilir. Örneğin, Türk Metal Sanayi İş
değerleme Sisteminde tüm faktörler için beş dereceli bir ölçek kullanılmıştır.
Faktör ve Derecelerin Ağırlıklandırılması:
“Ağırlıklandırma (weighting)”, faktörlerin ve derecelerin puan değerlerinin
belirlenmesini ifade eder. Ağırlıklandırma işlemlerinin tamamlanmasıyla, işlerin
değerlendirilmesinde kullanılacak “faktör-puan ölçeği” veya plânı kullanıma hazır
hâle getirilmiş olur.
Faktör ve derece puanlarının belirlenmesi, yetkin bir kurul tarafından
yapılmalıdır. İşlerin değerlendirilmesinde de görev alabilecek bu kurul üyelerinin iş
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
21
İş Değerlendirmesi
değerleme metodolojisini bilen, işletme ve işleri iyi tanıyan, tarafsız ve bağımsız
yargılama yeteneğine ve temsil özelliklerine sahip olmasına özen gösterilmelidir.
Ağırlıklandırma süreci,
1. Dikey olarak ana ve alt faktörlerin göreli puan değerlerinin belirlenmesi,
2. Yatay olarak da alt faktör derecelerinin puanlarının belirlenmesini içerir.
Faktörlerin ağırlıklandırılması, işlerin önemini belirlemedeki göreli etki ve
ağırlıklarına uygun olarak faktörlere yüzdelik puanlar verilerek gerçekleştirilir.
Burada, önce ana faktörlerin puanları belirlenir, sonra ana faktörlere ait puan
payları, alt faktörlere, yine göreli ağırlıklarına uygun olarak paylaştırılır.
Faktörlerin ağırlıklandırılması için; çeşitli istatistiksel yöntemler
kullanılabileceği gibi benzer ölçek veya plânlardan da yararlanılabilir. Bu konuda
uzmanlardan yararlanılmalıdır.
Ana ve alt faktörlerin puan değerleri saptandıktan sonra, sıra her bir alt
faktöre ait derecelerin ağırlıklandırılmasına gelir. Derecelerin puanlanmasında ana
ilke, alt derecelerden üst derecelere gidildikçe puan değerinin artmasıdır. Örneğin,
“deneyim faktörü” nün ilk derecesinin puan ağırlığı 10 ise, 2. derece 20, 3.derece
30 vb. şeklinde olmalıdır. Kısacası, birbirini izleyen derecelerin puanları eşit
olmamalı ve bir üst derecenin puanı önceki dereceden mutlaka yüksek olmalıdır.
Çünkü daha üst dereceler, ilgili faktörün daha fazla gerekli ve geçerli olduğunu
gösterdiği için, puan ağırlıklarının da buna uygun olması gerekir.
Faktör derecelerinin puan değerlerinin tespitinde, değişik yöntemler
uygulanabilir:

İlk dereceye göre ağırlıklamada (minimum weighting), önce ilk
derecelerin puanları belirlenir ve bu puanlardan hareketle diğer
derecelerin puanları, belirli bir düzene göre artırılarak tespit edilir.

Son dereceye göre ağırlıklamada ise, belirlenen son derece puanlarından
hareketle diğer derece puanlarının belirli bir yönteme göre azaltılarak
saptanması söz konusudur.

Dengeli ağırlıklamada ise, önce ilk ve son derece puanlarının ve sonra
diğer ara derecelerin puanlarının bu iki sınır arasında olacak şekilde
belirlenmesi söz konusudur.
Birbirini izleyen derecelerin puanlarının belirlenmesinde ise;
 Aritmetik
 Geometrik
 Düzensiz
artış yaklaşımları benimsenebilir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
22
İş Değerlendirmesi
Tablo 8. Derece Puan Artış Yöntemleri
1.Derece
2.Derece
3.Derece
4.Derece
5.Derece
10
20
30
40
50
Geometrik diziyle artış 10
20
40
60
120
Düzensiz diziyle artış
15
25
35
50
Aritmetik diziyle artış
10
Aritmetik diziye göre artış veya azalışla ağırlıklandırmada, dereceler arası
puan farkı eşittir. Geometrik diziyle ağırlıklandırmada, dereceler arası puan farkı
katlanarak artar veya azalır. Düzensiz ağırlıklamada ise, dereceler arası puan
farkları değişkenlik gösterir. Söz konusu yöntemlere göre, bir faktöre ait derece
puanları, Tablo 7’de verildiği gibi olabilir.
Faktör ve derecelerin ağırlıklandırılmasında, biçimsel olarak hangi
ağırlıklandırma yöntemine uyulacağından çok ortaya çıkan derece puanlarının ilgili
derece tanımlarıyla uyumlu olması önemlidir. O nedenle, belirlenen bir yöntemle
saptanan derece puanlarının derece tanımlarıyla karşılaştırılması ve uygunluğunun
gözden geçirilmesi yararlı olacaktır. Uygulamada genellikle dereceler arası eşit
puan farkı içeren aritmetik diziyle artış yönteminin benimsendiği söylenebilir.
Tablo 9. Faktör Puan Ölçeği(Plânı)
ANA
İŞ
ÇABA
KOŞULLARI (%17.5)
(%7.5)
SORUMLULUK
(MESULİYET) (%33)
BİLGİ-BECERİ
(%42)
FAKTÖRLER
ALT FAKTÖRLER
FAKTÖR
AĞIRLIĞI
DERECE-PUAN
%
I
II
III
IV
V
Öğrenim ve İş Bilgisi
16
32
64
96
128
160
Yabancı Dil
5
0
20
30
40
50
Deneyim (Tecrübe)
9
18
36
54
72
90
İşin Niteliği Karmaşıklığı
12
24
48
72
96
120
Bilgi-Belge ve Mali
Sorumluluk
11
0
44
66
88
110
İş-Hizmet Sorumluluğu
11
22
44
66
88
110
Gözetim Sorumluluğu
5
0
20
30
40
50
İş-Müşteri İlişkileri ve Temsil
Sorumluluğu
6
12
24
36
48
60
Zihinsel Çaba
12
24
48
72
96
120
Bedensel Çaba
5,5
11
22
33
44
55
İşin Tehlikeleri
4
8
16
24
32
40
Çalışma Ortam Şartları
3,5
7
14
21
28
35
TOPLAM
100
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
1000
23
İş Değerlendirmesi
Faktör ve derecelerin puanlarının belirlenmesi ile, işlerin değerlenmesinde
kullanılacak “faktör-puan ölçeği” (plânı) tamamlanmış olur. Bundan sonra, her bir
iş, bu ölçeğe ve iş tanımlarına dayalı olarak değerleyiciler tarafından aşağıda
anlatıldığı şekilde ayrı ayrı değerlendirilir. Tablo 8’de, büro ve idari işler için
geliştirilmiş bir “faktör-puan ölçeği” verilmiştir.
(3)İşlerin Değerlendirilmesi
Puan yönteminde işler; faktör ve derece tanımları ile bunlara ait puanları
içeren “faktör puan ölçeği”(planı) ile “iş tanımları” kullanılarak değerlendirilir.
Değerlendirmeler, her işin iş tanımıyla ölçekte yer alan faktör ve derece
tanımları karşılaştırılarak gerçekleştirilir. Bu karşılaştırmada, her hangi bir iş için,
her bir faktöre ait en uygun derece (ve o dereceye ait puan) belirlenir. “Uygun
derece”nin hangisi olduğuna karar verilirken, iş tanımındaki bilgilerle derece
tanımlarının aynı olması gerekmez. Faktör ve derece tanımları, tüm işlere
uygulanacak şekilde tanımlandığından, her bir işin özel durumu ve tanımına bire bir
uymayabilir. Bu sebeple, iş tanımına en fazla uyan derecenin seçilmesi yoluna
gidilmelidir. Bir işin her bir faktörden aldığı puanlar toplanarak, işin toplam puanı
belirlenir. Basit bir örnek vermek gerekirse, yukarıdaki ölçeğe göre söz gelimi A işi
için tüm faktörler için ikinci derece tanımlarının uygun olduğu varsayılırsa; A işinin
toplam puanı 200 olacaktır. Bu şekilde tüm işler, puan ölçeğine göre değerlenip
toplam puanları bulunduktan sonra, işlerin değerlendirilmesi tamamlanmış olur.
Değerleme sonunda bir işin puanı yüksek olduğu ölçüde, o işin değerli ve önemli
olduğu kabul edilir. Puan büyüklüğüne göre işler sıralandığında, “iş sırası” elde
edilmiş olur.
Puan yönteminin başlıca avantaj ve sakıncaları, aşağıdaki gibi özetlenebilir:
Puan yöntemi, ayrıntılı analiz ve değerlemelere dayalı olması, nesnel ve hata
payı düşük değerlemelere imkân vermesi, anlaşılması ve anlatılmasının kolay
olması, değişikliklerin yapıya yansıtılmasına elverişli olması gibi avantajlara
sahiptir. Başlıca sakıncaları ise; değerleme planının geliştirilmesinin uzmanlık,
zaman ve karmaşık işlemler gerektirmesi, uygulanmasının daha uzun süre alması
şeklinde sıralanabilir. Ancak, yararlarının baskın olması nedeniyle, uygulamada en
fazla kullanılan iş değerleme yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır.
İŞ DEĞERLENDİRMENİN SONUCU: İŞ YAPISI
İş değerlendirmesinin sonucunda, göreli değerlerine veya önem düzeylerine
göre tek tek veya gruplandırılmış hâlde, işlerin hiyerarşik bir sırası elde edilir. İşlerin
bu şekilde sıralanması iş yapısı (job structure) diye de adlandırılır. İş sırası veya
yapısı, kullanılan yönteme göre değişik şekillerde ortaya çıkar. İş değerleme
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
24
İş Değerlendirmesi
sonuçlarının başlıca yöntemlere göre nasıl bir görünüm arzedeceği, aşağıda
gösterilmiştir. Sıralama yönteminde, Tablo 9’da görüldüğü gibi, iş sayısı kadar iş
sırası elde edilir.
Tablo 10 İş Sırası Tablosu
İŞ SIRASI
İŞ ÜNVANI
1
Kalıp Ustalığı
2
Tesviyecilik
3
Elektrikçilik
4
Tornacılık
5
Kaynakçılık
6
Meydancılık
……
……
Puan ve faktör karşılaştırma yöntemlerinde, işler, her işe ait puan veya para
değerinin büyüklüğüne göre sıralanır:
Tablo 11 İş Puan Listesi
SIRA NO
İŞ ÜNVANI
PUANI
1
Elektrik Ustabaşılığı
850
2
Kalıp Ustalığı
715
3
Tesviyecilik
620
4
Tornacılık
542
5
Kaynakçılık
496
…
………
….
Sınıflandırma yönteminde ise, önem sırasına göre düzenlenmiş iş sınıfları
veya gruplarına hangi işlerin girdiği belirtilir.
Tablo 12 Tablo 11- İş Sınıflandırma Tablosu
İŞ SINIFI
TANIM
İŞLER
1
Düşük nitelikli işler
Temizlikçi, meydancı, odacı, taşıma elemanı
(hammal)….
2
Orta nitelikli İşler
Puantör, montaj işçiliği, soğuk demirci…
3
Yüksek nitelikli işler
Ustalık işleri: elektrik, elektronik, torna,
kaynak…ustalıkları…
4
İlk kademe gözetim işleri
Postabaşılık ve teknisyenlik işleri vb.
5
Üst gözetim işleri
Ustabaşılık, teknikerlik, vardiya amirliği..vb.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
25
İş Değerlendirmesi
Sıralama, faktör karşılaştırma ve puan yöntemine göre iş değerlemesi ile tek
tek her işin sıra, ücret ve puan olarak göreli önem düzeyi ve sırası elde edilir. Bu
yöntemlerin uygulanması durumunda, farklı değerdeki her iş için farklı ücret düzeyi
belirlenebileceği gibi, iş gruplarına göre ücret farklılaştırılması yoluna da gidilebilir.
Sınıflandırma yönteminde ise işler; önceden tanımlanan iş sınıflarına veya
gruplarına göre sıralanır. Başka bir deyişle, bu yöntemde işler tek tek değil iş
grupları veya sınıfları itibarıyla bir sıralamaya tabi tutulur. Bu nedenle, diğer
yöntemlerin aksine sınıflandırma yöntemiyle ancak iş gruplarına göre ücret düzey
veya aralıklarının belirlendiği “toplu ücretleme”ye dayalı “basamak” ve “braket
(band) tipi” ücret yapıları oluşturulabilir. Yani, sınıflama yönteminde tek tek her bir
işin değeri belirlenmediği için, her bir işe değerine göre ayrı ücret vermeyi öngören
tek ücretleme mümkün değildir. Bununla birlikte, her bir iş sınıfı içindeki işler,
kendi aralarında ayrıca bir sıralamaya tabi tutulabilir. Bu durumda, her işin ayrı ayrı
değeri belirlenmiş olacağından, tek ücretleme de mümkün hâle gelir.
Tablo 13. Tipik Bir Ücret Yapısı
ücret
Tavan(maksimum)
ücret
Grup referans
ücreti
Ücret aralığı (range)
İş değerleme
sonucunda elde edilen
iş yapısındaki her bir
farklı iş kademesi için
farklı ücret düzeyleri
belirlenerek ücret
yapısı oluşturulur.Ücret
yapısı, işlerin göreli
değerine göre
ücretlendirme için
kullanılabilecek yararlı
bir araçtır.
(Ort
Taban
a nokta)
(minimum)
ücret
İş derecesi/
Kademesi
/grubu/sınıfı)
İşin değeri
İş değerleme sonucunda elde edilen “iş yapısı” içindeki işler ve iş grupları için
mevcut örgüt içi ücretler ve piyasa ücret seviyeleri dikkate alınarak “uygun ücret
seviyeleri veya aralıkları” belirlenerek “işe dayalı ücret yapısı” oluşturulur. (Tablo
13’te, her iş grubu için farklı ücret aralıklarının öngörüldüğü (braket veya band tipi)
bir ücret yapısı örneği verilmiştir.) İş değerlemeye dayalı böyle bir ücret yapısı, “eşit
değerde işe eşit ücret” ilkesini hayata geçirmek ve buna bağlı olarak işgörenlerin
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
26
İş Değerlendirmesi
memnuniyetini, motivasyonunu ve performansını iyileştirmek için son derece
önemli ve gereklidir.
Bireysel Etkinlik
İş değerlemesine dayalı ücret yapısının nasıl oluşturulacağı, “ücret
yönetimi”yle ilgili ünitede ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
•“Çalıştığınız veya çalışacağınız bir kuruluşta sizden iş
değerlendirmesi yapmanız istendiğini varsayın. Bu
durumda, neler yapacağınızı sıralayınız.”
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
27
Özet
İş Değerlendirmesi
•İş değerlendirmesi, işlerin göreli değerlerinin belirlenmesi sürecidir. Bu
süreçte önce iş analizleri yapılarak değerlenecek işler işlere ait iş tanım
ve gerekleri hazırlanır. Daha sonra bu tanımlar ile seçilen yönteme göre
işler değerlenir.
•Temel iş değerleme yöntemleri; Sıralama, Sınıflandırma, Puan ve Faktör
karşılaştırma yöntemi şeklinde sıralanabilir. Bunlardan ilk ikisi, sayısal
olmayan(nitel); son ikisi ise sayısal(nicel) yöntemlerdir. Sayısal
yöntemler, daha fazla emek ve uzmanlık gerektirmekle birlikte, daha
doğru değerleme imkanı sunar. Diğer yöntemlerse, fazlaca uzmanlık ve
maliyet gerektirmeyen basit yöntemlerdir. Ancak bu yöntemler,
değerleme hatalarına daha açıktır.
•İş değerlemesinin en önemli amacı, "eşit değerde işe eşit ücret" ilkesini
hayata geçirmektir. Bu amaç doğrultusunda, işlerin belirlenen göreli
değerlerine uygun olarak, o işlerde çalışan kişilere ödenecek temel
ücret veya maaş düzeyleri belirlenir. Böylece, "ücret adaleti" ve buna
bağlı olarak ta işgörenlerin memnuniyet ve bağlılıklarının sağlanması
hedeflenir.
•İş değerlemesi sonunda, göreli değerleri bakımından işlerin tekli veya
gruplar halinde sırası elde edilir. Kısaca, "iş yapısı(hiyerarşisi)" olarak
adlandırılan bu sıralamaya göre de o işlerde çalışan işgörenlere
ödenecek ücretler belirlenir.
•İş yapısındaki her bir iş sırası veya kademesi için farklı ücret düzey veya
aralıkları belirlenerek, ücret yapısı oluşturulur.
•İş değerlemesi, bilimsel ve adaletli bir "işe dayalı ücretlendirme" için
zorunlu bir çalışmadır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
28
Ödev
İş Değerlendirmesi
•Çalıştığınız veya ulaşabileceğiniz bir işyerinden seçeceğiniz
en az beş işi analiz edip iş tanımlarını çıkardıktan sonra
yöntemlerden birine göre değerleyiniz ve bu çalışmada
yaptıklarınızı ve sonuçları yazılı olarak raporlandırınız
•Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer
alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
29
İş Değerlendirmesi
DEĞERLENDİRME SORULARI
Değerlendirme
sorularını sistemde ilgili
ünite başlığı altında yer
alan “bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli
olarak
cevaplayabilirsiniz.
1. İş değerlemesinin en uygun tanımı, aşağıdakilerden hangisidir?
a) İşlerin göreli değerini belirleme sürecidir.
b) İşlerin tehlike düzeyini belirleme işlemidir.
c) İşlerin ücretlerini belirleme işlemidir.
d) Bir işin ne ölçüde başarılı şekilde yerine getirildiğini belirleme işlemidir.
e) Kişilerin iş başarısı açısından karşılaştırılması sürecidir.
2.
İş değerlemesi çoğunlukla hangi amaç için yapılır?
a) İş tanımları ve iş gereklerini hazırlamak
b) İşgörenlerin eğitim ihtiyacını belirlemek
c) İşgörenlerin başarı düzeylerini belirlemek
d) İşlerin göreli önemiyle uyumlu ücretlendirme için
e) İş koşullarını daha güvenli hâle getirmek.
3.
İşleri değerlemek için aşağıdakilerden hangisinin önceden yapılmış olması
gerekir?
a) Piyasa ücret araştırması
b) İş analizleri ve iş tanımları
c) Performans değerleme
d) İş sıralaması
e) İnsan kaynakları plânlaması
4.
Aşağıdakilerden hangisi sayısal iş değerlendirme yöntemleridir?
a) Sıralama-sınıflandırma
b) Sıralama-Puan
c) Sınıflandırma-faktör karşılaştırma
d) Sıralama-Faktör karşılaştırma
e) Puan-faktör karşılaştırma
5.
Aşağıdaki yöntemlerden hangisi işlerin tek tek ücretlendirilmesinde uygun
sonuç vermez?
a) Sıralama
b) Sınıflama
c) Puan
d) Faktör karşılaştırma
e) Sıralama ve sınıflandırma
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
30
İş Değerlendirmesi
6.
7.
8.
9.
10.
Aşağıdaki iş değerlendirme yöntemlerinin hangisinde “değerleme ölçeği
(planı)” kullanılmaz?
a) Sıralama
b) Sınıflama
c) Puan
d) Faktör karşılaştırma
e) Sıralama ve sınıflandırma
Aşağıdakilerden hangisi belirli faktörler yanında “faktör dereceleri”nin de
kullanıldığı yöntemlerden biridir?
a) Sıralama
b) Sınıflama
c) Puan
d) Faktör karşılaştırma
e) Sınıflandırma ve Faktör karşılaştırma
İş değerlemesi sonunda elde edilen işlerin önem bakımından sıralanmasına
ne ad verilir?
a) Ücret yapısı
b) İş yapısı(iş hiyerarşisi)
c) Ücret doğrusu
d) İş grubu
e) Başarı sırası
Puan yönteminde en çok kullanılan faktör derece sayısı kaçtır?
a) 3
b) 4
c) 5
d) 6
e) 7
Aşağıdakilerden hangisi, hem işleri çok sayıda faktöre göre ayrıntılı analiz
ve değerlendirmeye imkân veren hem de çok karmaşık olmayan bir
değerleme yöntemidir?
a) Sıralama,
b) Sınıflama,
c) Puan,
d) Faktör karşılaştırma,
e) Sınıflandırma ve Faktör karşılaştırma.
Cevap Anahtarı
1.A,2.D, 3.B, 4.E, 5.B, 6.A, 7.C, 8. B, 9.C, 10-C
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
31
İş Değerlendirmesi
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Acar, A.C. (2007). İşletmelerde Ücret Yapısının Oluşturulması ve Bir Uygulama .
Literatür Yayınları. İstanbul.
Armstrong, M.(1997). Employee Reward. d. Ed. Institute of Personneland
Development. London.
Armstrong, M.(2004). Reward Management. Kogan Page Limited. London.
Armstrong, M.(2009). Armstrong’sHandbook of Human Resource Management Practice
(11th Edition). London. GBR: KoganPage.Limited.
Artan, S.(1981).Endüstri İşletmelerinde Ücret Yönetimi ve Türkiye’deki Uygulama.
Eskişehir İTİA Yay. No:239. Eskişehir.
Ataay, İ. D.(1990). İş Değerlendirme ve Başarı Değerlendirme Yöntemleri. İÜ İşletme
Fakültesi Yayın. No: 235.
Ataay, İ. D. ve A. C. A.(2008a). “Ücret Yönetimi”. İnsan Kaynakları Yönetimi.
C.Uyargil ve diğ. Beta Yayın.İstanbul. ss.399-504.
Ataay, İ. D. (2008b).“İş Değerleme”. İnsan Kaynakları Yönetimi.C.Uyargil ve diğ.,Beta
Yayın. İstanbul. ss.343-398.
Belanger, H. ve Rosen A. S. (2000). “ The Development of SalaryStructures”.The
CompensationHandbook: A State-of-Art Guide toCompensationStrategyand
Design; FourthEd.,LangeA.Berger ve DorothyR.Berger; McGraw-Hill, New York.
ss.129-141.
Belcher, D. W. ve Atchison, T. J. (1987). Compensation Management. 2nd ed..Prentice
Hall.New Jersey.
Benligiray,S.(2007). Ücret Yönetimi. Beta Basım. İstanbul.
Bernard, İ. (2000).“Job Evaluation Methods”. TheCompensationHandbook: A State-of-Art
Guide toCompensationStrategyand Design. FourthEd.,LangeA.Berger ve
DorothyR.Berger;McGraw-Hill. New York. ss.79-90.
Bingöl, D.(2003). İnsan Kaynakları Yönetimi.5.Baskı. Beta Basım. İstanbul.
De Cenzo, D. A. ve Robbins, S. P.(1996). Human Resources Management. Fifth Ed. John
Wiley&SonsInc. New York.
Dessler,G. (2003). Human Resource Management. 9th. Ed..PrenticeHall.New Jersey.
Dreher,G. F. ve Dougherty, T. W.(2002), Human ReseourceStrategy: A Behavioral
PerspectiveForThe General Manager. McGraw-Hill. Boston.
Dufetel,L.(1991). “Job Evaluation: Still at theFrontier” .Compensation&BenefitsReview.
Vol. 23. No. 4.ss. 53-67.
Ellig, B. R.(2002).The Complete Guide toExecutiveCompensation. McGraw-Hill. New
York.
Geylan,R. (1996). Personel Yönetimi.BirlikOfset.Eskişehir.
Gomej-Meija, L. R.;Balkin, D. B.; Cardy, R. L. (2001). Human Resources
Management.3rd ed..PrenticeHall. New Jersey.
Güler, B. A.( 2005). Kamu Personeli: Sistem ve Yönetim. İmge Kitabevi. Ankara.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
32
İş Değerlendirmesi
Hastings, S.(2000).”GradingSystemsandEstimatingvalue”,.Reward Management: A
Critical Text. ed: Geoff White ve JanetDrucker, Routledge. London.
Milkovich, G. T. ve Newman, J. M. (2002). Compensation. 7th ed.,McGraw-Hill.Boston.
Pearson, R.(1991). The Human Resource: Managing People andWork in the 1990’s.
McGraw-HillBookCompany. London.
Özışık, G. G.(2002). İşletmelerde Ücretlendirmenin İlkeleri. Literatür Yayıncılık. İstanbul.
Robbins, S. P.(2003). OrganizationalBehavior. 10th ed. PrenticeHall.New Jersey.
Sabuncuoğlu, Z. (2005). İnsan Kaynakları Yönetimi (Uygulamalı).Furkan Ofset. Bursa.
2005.
Yalçın, S.(1969).Türkiye’de İş değerlemesi Tatbikatı. İstanbul Ü. İşletme Fakültesi
Yay.no.3. Sermet Matbaası. İstanbul.
Yalçın,S. (1988). Personel Yönetimi.3.Baskı. İÜ İşletme Fak.Yay. No:200.İstanbul.
Yıldız, G. (1989). İşletmelerde İşgören Yönetimi. İTÜ.Sakarya Mühendislik Fakültesi
Matbaası. Sakarya.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
33
İÇİNDEKİLER
ÜCRET YÖNETİMİ
• Ücretin Tanımı ve Önemi,
• Ücret Bileşenleri
• Ücret Yönetimi Sistemi ve Süreci
• Ücret Yönetiminde Amaç ve
Politikalar
• Ücret Yapıları
• Ücret Sistemleri
İNSAN KAYNAKLARI
YÖNETİMİ
Prof. Dr. Ahmet Cevat
HEDEFLER
Acar
• Bu üniteyi işledikten sonra;
• Ücreti tanımlayabilecek
• Ücretin ve ücret yönetiminin
önemini daha iyi kavrayabilecek
• Ücret yönetimi sürecinin başlıca
aşamalarını anlayacak
• Başlıca ücret yapılarının neler
olduğunu ve nasıl uygulandığını
öğrenecek
• Ücret sistemlerinin özelliklerini ve
kullanım alanlarını daha iyi
anlayacaksınız.
ÜNİTE
9
Ücret Yönetimi
GİRİŞ
“Ücret yönetimi” (compensation management); ilgili yazında, ücretleme
veya ücretlendirme (compensation), ücret ve maaş yönetimi (wage and salary
administration); ödüllendirme (rewarding); ödül yönetimi (reward management)
vb. diye adlandırılan önemli bir insan kaynakları yönetimi işlevidir. Bu işlev;
işletmelerde çalışan işgörenlerin ücretlendirilmesine dair politika, yapı, sistem ve
uygulamaları kapsar.
Uluslararası Çalışma
Örgütü’nün (İLO) 95 s.
Sözleşmesi’nin 1.
Maddesinde ise, ücret
daha ayrıntılı olarak
“yapılan veya yapılacak
bir iş veya hizmet
karşılığında yazılı veya
sözlü iş sözleşmesi
uyarınca, bir işveren
tarafından bir işçiye her
ad altında ve hangi
hesaplama biçimi ile
olursa olsun ödenmesi
gereken ve parasal
olarak
değerlendirilebilen,
karşılıklı anlaşma yahut
ulusal yasalarla
saptanan bedel ya da
kazançtır” şeklinde
tanımlanmıştır.
ÜCRETİN TANIMI VE ÖNEMİ
Ücret, “karşılık, bir iş karşılığı verilen şey, kira, sevap, ödül, ücret, ücretle
çalışan” gibi anlamlara gelen Osmanlı Türkçesi’ndeki “ecir” sözcüğünden türemiş
olup; kısaca “emeğin bedeli” veya “çalışmanın karşılığı olarak emek sahibine
sağlanan yararlar” olarak tanımlanabilir. Ücret; İngilizce’de “wage”; Fransızca’da
“salaire”; Almanca’da“Lohn” kavramlarıyla ifade edilir. Ayrıca, İngilizce’de
“pay(ment)” (ödeme), “wage” (ücret), “salary” (maaş), “reward” (ödül) sıkça
kullanılan ücret terimleridir.Türkçe’de “maaş, aylık, haftalık, gündelik (yevmiye)”
vb., ücret yerine kullanılan terimlerdir. Dilimizde ücret haddi-geliri, brüt-net ücret,
parasal-gerçek ücret, asgarî ücret gibi başkaca ücret kavramları da vardır.
İktisat açısından ücret, üretim faktörlerinden “emeğin fiyatı, bedeli
(karşılığı)” olarak tanımlanır. Tarihsel süreç içinde “girişimciliğin” sermaye / işletme
sahipliğinden ayrılmış ve patron-yöneticiler (girişimciler) yanında esasen ücret
karşılığı çalışan “profesyonel yöneticiler”in sayı ve oranları da artmıştır. Böylece
ücret, hem emekçilerin hem de profesyonel yönetici statüsünde “girişimcilik”
işlevlerini yerine getiren kişilerin iktisadi faaliyete katılmasının karşılığı olmuştur.
Sosyal siyaset yaklaşımını yansıtan ve daha çok temel ücret için geçerli olan
bir tanım ise; “ücret, bedeni veya fikri emeğin üretime katkısı karşılığında ödenen
bedeldir; diğer bir ifadeyle, teşebbüsün kâr veya zararına bağlı olmayan ve
müteşebbis tarafından emek sahibine, üretilen malın satışı beklenmeden ödenen,
miktarı önceden belirlenmiş bir gelirdir” şeklindedir.
İş hukuku açısından ücret, “işçinin iş sözleşmesinden doğan hakkı” olarak
kabul edilir. Bu açıdan ücret, iş sözleşmesinin temel bir unsurudur ve devlet
müdahalesi veya toplu iş sözleşmeleri ile korunmuştur. “Ücret, Anayasa’nın 55.md.
de “... emeğin karşılığıdır” şeklinde; 4857 S. İş Kanunu’nda (m.32) “...bir kimseye bir
iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen
tutar”; Gelir Vergisi Kanunu’nda “…işverene tâbi ve belirli bir iş yerine bağlı olarak
çalışan kimseye, hizmet karşılığı verilen para ve ayınlarla sağlanan ve para ile
temsil edilebilen menfaatlerdir” şeklinde tanımlanmıştır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
2
Ücret Yönetimi
Bu tanımlar ışığında ücret, “yapılan veya yapılacak bir iş ya da hizmet
karşılığında, işgörene farklı şekillerde sağlanabilen ve para cinsinden ifade
edilebilen tüm maddî kazançlardır” şeklinde tanımlanabilir.
Ücret, para olarak, mal
ve hizmet şeklinde veya
hem para hem de mal ve
hizmetler şeklinde
ödenebilir. Bunun yanı
sıra, işgörene
hesaplanma ve ödenme
şekilleri farklı nakdî ve
ayni karşılıklar verilebilir.
Örneğin, bir satış
personeline, her ay
temel bir maaşın yanı
sıra satış miktarına bağlı
olarak “prim” ve bunlara
ek olarak, “yemek, yol
hizmeti veya parası” ile
birtakım sosyal yardımlar
da sağlanabilir. Sağlanan
tüm bu karşılıkların
işgören için kazanç,
işveren içinse gider veya
maliyet oluşturduğu
açıktır. Bu nedenle, çoğu
durumda “ücret”, çeşitli
bileşenlerden oluşan bir
“paket” veya “toplam”
olarak karşımıza çıkar.
Ücret; işverenler, işgörenler, ortaklar, hükümet, toplum ve ekonomi; kısaca,
ilgili tüm taraflar açısından önemlidir. İşverenler veya yönetim açısından ücret;
örgütsel stratejileri uygulamak ve amaçlara ulaşmak için katlanılması gereken
önemli bir gider veya maliyettir. İşgörenler açısından ücret, asıl ve çoğu durumda
tek geçim kaynağı olduğu için önemlidir. İşgörenler için, toplam ücretin
düzeyi(yüksekliği) veya yeterliliği ile adil olması, özellikle önemlidir. Kamu maliyesi
açısından ücretler, önemli bir vergi kaynağıdır. Kamu işverenleri için de kamu
kuruluşlarında çalışan işçi ve memurların ücretleri, diğer işletmelerde olduğu gibi,
önemli bir gider kalemidir. Hükümetin ekonomik ve sosyal politikaları açısından da
ücretler, önemli bir araçtır. Asgarî ücret, sosyal sigortalar, işsizlik sigortaları, özel
işgören grupları ve ailelerin desteklenmesi; teşvikler vb. ne dair politikalarda
“ücretler”, dikkate alınması gereken önemli bir etmendir.
Toplum ve genel ekonomi açısından da ücretler; toplumun yaşam ve refah
düzeyi, ekonomik canlılık, sektörlerin ve ekonominin rekabet gücü, ekonomik ve
toplumsal istikrar, gelir dağılımı, sosyal adalet vb. konular açısından önemli
etkilere sahip bir sosyo-ekonomik faktördür. Kısacası, ücretin ve ücretlilerin toplum
ve ekonomideki payının büyüklüğü ve ilgili diğer nedenlere bağlı olarak ücretler,
hem mikro hem de makro düzeyde önemli ve iyi yönetilmesi gereken bir olgudur.
ÜCRET BİLEŞENLERİ
En geniş anlamda ücret, istihdam karşılığında örgüt tarafından işgörenlere
sağlanan maddî olan ve olmayan tüm karşılıklar veya yararlar olarak tanımlanabilir.
Ancak, uygulamada ve ilgili yazında ücret, daha dar olarak, “para ve para olarak
ölçülebilen, ifade edilebilen maddi (nakdî ve ayni) karşılıklar"olarak tanımlanır.
Ücret, çoğunlukla, gerek hesaplanma ve ödenme biçimi, gerekse nitelik
bakımından farklı bileşenlerden oluşan bir toplam veya pakettir.
Tablo 1. Ücretin Bileşenleri
Toplam Örgütsel Ödüller
Ücret (Maddi Ödüller)
Doğrudan Ücret
Temel
Ücret
Değişken
Ücret
Maddi Olmayan Ödüller
Dolaylı Ücret
Ek Yararlar
Sosyal
Yardımlar
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
3
Ücret Yönetimi
Ücret paketinin (toplam ücretin) başlıca bileşenleri, (1)Temel (Kök)Ücret,
(2)Değişken ücret (performans ücreti), (3)Ek yararlar, (4)Sosyal yardımlar şeklinde
sıralanabilir.
Temel Ücret
ÜCRET KAVRAMLARI(I):
Ücret Haddi-Ücret
Geliri: Ücret haddi (pay
rate), ürün ya da zaman
birimi başına belirlenen
temel ücret düzeyini
ifade eder. Ücret geliri
= (Ücret haddi X birim
(örneğin,saat) sayısı)
+Ek yararlar ve sosyal
yardımlar formülüyle
hesaplanan tutardır.
Çıplak Ücret-Giydirilmiş
Ücret: Çıplak ücret,
ücret haddi kullanılarak
hesaplanan “temel
ücreti” ifade eder.
Giydirilmiş ücretse,
buna ek olarak ödenen
diğer tüm bileşenlerin
toplamını ifade eder.
Brüt Ücret-Net Ücret:
Brüt ücret, işverenin
kasa veya hesabından
çıkan tutarı; net ücret
ise, kesintilerden sonra
emekçinin eline geçen
tutarı ifade eder. Brüt
ve net ücret, toplam
ücret ve her bir bileşen
için de kullanılabilir.
Temel ücret ya da maaş, genellikle işgörenin üstlendiği işin değerine, bazen de
sahip olduğu beceri ve yetkinliklere göre belirlenen ve çoğunlukla –belirli bir
dönem boyunca- garanti edilmiş olan kök ücreti ifade eder. Temel ücret, hem
toplam ücret içindeki payının ve hem de diğer bileşenlere etkisinin büyüklüğü
nedeniyle, en önemli bileşendir.
Temel ücretler, genellikle piyasadaki benzer işlerin ücret düzeyleri de dikkate
alınarak iş değerlendirmesine dayalı olarak belirlenir. Böylece, “eşit değerde işleri”
yapan işgörenlerin “aynı temel ücreti/maaşı” alması sağlanmış olur. Bunun yanı
sıra, çoğu durumda, işin değeri yanında, işgörenlerin kıdem, liyâkat, ek beceri ve
yetkinliklere sahip olmaları gibi durumlar da temel ücret düzeylerini etkiler.
Değişken Ücret: Performans Ücreti
“Değişken ücret”,işgörenlerin ölçülebilir performansına göre verilen “teşvikli
(özendirici) ücret” bileşenidir. “Performans ücreti” diye de adlandırılan bu bileşen,
son zamanlarda “toplam ücret içindeki payında artış gözlemlenen” ve temel
ücretle birlikte işgörenin “doğrudan (veya çıplak) ücreti”ni oluşturan bir unsurdur.
Değişken ücretler, garantili olmayan, işgörenlerin performans ve katkı düzeylerine
göre varlığı ve miktarı değişen bileşenlerdir. Temel ücret yanında işgörenlere
performanslarına dayalı olarak prim, komisyon vb. adlar altında verilen teşvikli
ödemeler, değişken ücretin en tipik örnekleridir.
Ek Yararlar
Ek yararlar (fringe benefits); doğrudan(çıplak) ücrete ek olarak işgörene
sağlanan menfaatlerdir. Kâr payı, ikramiye, yemek, yiyecek, konut/kirâ, ulaşım
yardımı, yabancı dil ücreti, iş güçlüğü, makam vb. tazminatı vb. şeklinde sağlanan
yararlar, ek ücretlerin tipik örnekleridir. İmtiyazlar, özellikle üst düzey yöneticilere
sağlanan ilâve özel imkân ve ayrıcalıklardır. Bunlar, özel araba, telefon, konut
(lojman), dinlenme odası, özel otopark vb. şeklinde olabilir. Ek yararların işin ve
işgörenin değeriyle ilişkisi, temel ve değişken ücrete kıyasla daha düşüktür. Bu
nedenle, ek yararlar, “dolaylı ücret” bileşenleri arasında sayılır.
Sosyal Yardımlar
“Sosyal ücret” de denilen sosyal yardımlar,çalışılmayan zamanlar için ücret,
sosyal güvenlik katkıları, işsizlik ve iş göremezlik ödenekleri, hayat ve sağlık
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
4
Ücret Yönetimi
ÜCRET
KAVRAMLARI(II):
Parasal(nominal)
Ücret-Gerçek(Reel)
Ücret: Parasal ücret,
ücretin geçerli para
cinsinden tutarını ifade
eder. 1000 TL, 2000
ABD doları gibi. Gerçek
ücretse, parasal ücretin
“satın alma gücü”nü
ifade eder. Gerçek
ücret, parasal ücret
artışları ile fiyat
(enflasyon) artışları
oranlanarak bulunur.
Fiyat artışları ile ücret
artışları aynı oranda ise,
gerçek ücret değişmez.
Ücret Gideri-Ücret
Maliyeti: Maliyet ve
gider(masraf) terimleri
birbiri yerine de
kullanılır. Ancak iki
terim aslında farklı
anlamlara da gelir.
Ücret gideri, ücretler
için ödenen “toplam
tutarı” ifade eder. Ücret
maliyeti ise, ürün birimi
başına düşen “ücret
gider payı”nı ifade eder.
Buna göre, ücret
giderleri aynı olan iki
kişiden hangisinin
verimliliği daha
yüksekse, onun maliyeti
daha düşüktür. Bu
nedenle, ücret
maliyetlerine bakmak,
daha doğrudur.
sigortası, emeklilik plânları, aile ve çocuk yardımları şeklinde olabilir. Genellikle
yasal düzenlemelerin gereği olarak sağlanan ve sosyal amaçlı olan bu yardımların
işin ve işgörenin değeriyle pek ilişkisi yoktur.
Temel ve değişken ücret “doğrudan” (direkt); ek yararlar ve sosyal
yardımlar ise “dolaylı” (indirekt) ücret bileşenleri diye adlandırılır. Doğrudan
ücret, işgörenin işinin ve performansının değeriyle pozitif ve yüksek bir korelasyon
içinde olan ücret unsurlarını içerir. Buna göre, işgörenin işinin değeri veya sahip
olduğu beceri veya yetkinlik düzeyi arttıkça temel ücreti; performansı arttıkça da
değişken ücreti artacaktır. Buna karşılık, dolaylı ücret unsurlarının işin ve işgörenin
değeriyle ilişkisi, daha dolaylı ve düşüktür. “Üyeliğe bağlı ücretler” olarak ta
adlandırılan dolaylı ücreti oluşturan özellikle sosyal yardımların düzeyi, genellikle
işgörenlerin iş, beceri-yetkinlik ve performans düzeyine göre fazlaca değişkenlik
göstermez. Örneğin, temel ücret veya maaş (doğrudan ücret) düzeyleri, iş ve
performans düzeylerine göre kişiler arasında oldukça farklılık gösterirken; dolaylı
ücret kalemleri içinde sunulan “yemek veya taşıma hizmeti”nde genellikle pek bir
farklılaşma olmamaktadır.
ÜCRET YÖNETİMİ: SİSTEM VE SÜREÇ
Ücret Yönetimi
Ücret yönetimi, işgörenlerin ücretlerinin belirlenmesi ve ödenmesiyle ilgili
plânlama, örgütleme, yürütme ve kontrol faaliyetlerini içeren bir süreçtir.
“Ücretlendirme” olarak ta adlandırılan bu süreç, ücret yönetimi sisteminin
kurulması(plânlama ve örgütleme), uygulanması(yürütme), güncellenmesi(kontrol)
şeklinde de tanımlanabilir. Buna göre, ücret yönetimi, “bordrolama”nın ötesinde
daha geniş bir anlam ve içeriğe sahiptir.
Stratejik Ücret Yönetimi
Stratejik ücret yönetimi (SÜY), “stratejik insan kaynakları yönetimi” (SİKY)’
nin bir uzantısı olup, kısaca, ücretlemeye dair işlerin stratejik bir yaklaşımla ele
alınmasını ve yürütülmesini ifade eder. Bir işletmenin rekâbet üstünlüğünün onun
işgörenlerine bağlı olduğu anlayışına dayanan SİKY, işletme performansını
iyileştirmek, yenilikçiliği ve esnekliği destekleyen bir örgüt kültürü oluşturmak için
İKY ile örgütün stratejik amaç ve hedeflerinin birbirine bağlanmasını ve
uyumlaştırılmasını ifade eder. Bu doğrultuda, “yeni ücret”(new pay) anlayışını
yansıtan stratejik ücret yönetimi de işletme stratejileri ile ücret yönetimi arasında
bağ ve uyum olmasını vurgular.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
5
Ücret Yönetimi
SÜY’de, örgütün rekabet üstünlüğü kazanması ve sürdürmesine yardım
edecek ücretleme kararları üzerinde odaklaşılır ve aşağıdaki konular ön plâna çıkar:
ÜCRET
KAVRAMLARI(III):
Asgari Ücret:
Asgarî ücret(AÜ),
emekçinin (ve ailesinin)
geçimini asgarî
seviyede de olsa
karşılamaya yetecek ve
belirli bir piyasa veya
ortamda verilebilecek
en düşük ücret
seviyesini ifade eder.
Minimum-en az ücret
de denilen bu ücretin
uygulandığı yerde, daha
düşük ücret
uygulanamaz. Asgari
ücretler; (1)Yasayla,
(2)Toplu iş
sözleşmesiyle, (3)Sosyal
taraf temsilcilerinden
oluşan bir kurulca tespit
edilebilir. Türkiye’de
AÜ; İşçi-işveren ve
hükûmet(devlet)
temsilcilerinden oluşan
15 kişilik “asgari ücret
tespit komisyonu”
tarafından, en geç iki
yılda bir, 16 yaşından
büyük ve küçük olanlar
için iki düzeyde ve
günlük olarak belirlenir.

İşletme içi eşitlikten çok piyasaya uyuma daha fazla önem verilmesi,

Birey veya takım performansına bağlı değişken ücretlerin artan rolü,

Bireysel başarıların tanınması ve ödüllendirilmesine verilen önemin
artması,

Geleneksel (dar dereceli) ücret yapıları yerine geniş band yapısı,

Odağı işten bireye çeviren yetkinliğe dayalı ücretleme.
Ücret Yönetimi Sistemi ve Süreci
Ücret yönetimi, sistem ve süreç olarak ele alınabilir. Sistem olarak ücret
yönetimi, örgütün İKY sisteminin bir alt sistemidir. Her sistem gibi, ücret yönetimi
sistemi (ÜYS) de çeşitli alt sistemlerden oluşur ve bir çevre ile etkileşim içindedir.
ÜYS, basitçe Tablo 2’de olduğu gibi gösterilebilir:
Tablo 2. Ücret Yönetimi Sistemi ve Süreci
AMAÇ VE
POLİTİKALAR
ÜCRET
YAPISI
AKTÖRLER
İÇ ÇEVRE:
Örgüt ve iş
yapısı, İKY
sistemleri,
teknoloji,
finans ,
örgüt
kültürü vb.
DIŞ ÇEVRE:
Rakipler,
sendikalar,
hükûmet
politikaları,
sosyalkültürelekonomik
faktör ve
koşullar
ÜCRET SİSTEMLERİ
Ücretlendirmeye ilişkin plânlama, organizasyon, yürütme ve kontrol
aşamalarını kapsayan ücret yönetimi sürecinin özünde, Ücret Yönetimi Sistemi’nin
oluşturulması ve işletilmesi (uygulanması) vardır. Bu bakış açısıyla, ücret yönetimi
sürecinin başlıca aşamaları, aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Ücret Yönetimi Sisteminin oluşturulması (Planlama ve Örgütleme)

Ücret yönetimi sisteminin uygulanması/işletilmesi (Yürütme)

ÜYS’nin kontrolü ve devamının sağlanması (Değerleme ve Kontrol)
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
6
Ücret Yönetimi
Tablo 3’de verilen ücret yönetimi sürecinin başlıca aşamaları, aşağıda öz
olarak açıklanmıştır.
Ücret Yönetimi Sisteminin oluşturulması, ücret yönetimin temel
aşamalarından ilki olan bu aşamada aşağıdaki faaliyetler gerçekleştirilir:

Amaç ve Politikaların Belirlenmesi:Ücretleme sürecinde, öncelikle
örgüt ve çevre analizleri yapılarak örgütün ücretlemeye ilişkin amaçları ve
bu amaçlara ulaşmada izleyeceği politikalar belirlenmelidir.

Temel Ücret yapısının oluşturulması: Bu adımda, işler ve işgörenler
itibarıyla temel ücret düzeylerinin ve farklılıklarını tanımlayan ücret yapısı
oluşturulur. Ücret yapısının oluşturulması, ÜY sürecinde öncelikli ve alt
yapısal bir öneme sahiptir. Ücret yapıları, genellikle iş değerlemesi ve ücret
araştırması verilerinden yararlanılarak oluşturulur.

Ücret sistemlerinin oluşturulması: Ücret sistemleri, ödeme
dönemleri (örneğin aylar) itibarıyla bireysel ücretlerin hesaplanması ve
ödenmesine ilişkin düzenleme veya plânlardır.
Ücret sistemleri, işgörenlerin temel ücret haddi, ücret paketinin bileşimi,
devam (mesai) ve performans durumu ile ilgili verilere dayalı olarak dönemlik
toplam ücretin nasıl hesaplanacağı ve ödeneceğini gösterir. Örneğin, bir işçinin
aylık toplam ücretinin belirlenmesi için, saatlik kök ücretinin ne olduğu, ayda ne
kadar çalıştığı, yasal vb. gerekler sonucu verilmesi gereken ek yararlar ve sosyal
yardımların neler olduğu; “performansa dayalı bir ücret sistemi” uygulanıyorsa,
aylık performansının ne olduğu ve bunun ücrete nasıl yansıtılacağı gibi hususların
tanımlanması gerekir ki tüm bu işlemler, ücret sistemlerinin oluşturulmasıyla
ilgilidir.

Ücretleme işlevine ilişkin görev ve sorumlulukların
(organizasyonun) belirlenmesi: Burada, ÜY sürecindeki iş ve
görevlerin kimler tarafından, nasıl bir yetki ve sorumluluk dağılımı içinde
gerçekleştirileceği üzerinde durulur. Genel olarak bakıldığında; ÜYS’nin
uygulanmasına ilişkin görevlerin büyük ölçüde İKY birimi tarafından yerine
getirildiği; bu süreçte özellikle muhasebe-finans gibi işlevler ile hat(birim)
yöneticilerinin de çeşitli roller üstlendiği gözlenmektedir. Sistemin
oluşturulması konusunda ise, sözü edilen aktörler yanında, “üst yönetim”,
dış danışman ve uzmanlar, işgören/sendika temsilcileri vb.nin de devreye
girdiği görülmektedir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
7
Ücret Yönetimi
Tablo 3. Ücret Yönetimi Sistemi ve Süreci
ÇEVRESEL VE ÖRGÜTSEL
FAKTÖRLER VE KOŞULLAR
İŞLETME VE İKY AMAÇ VE
STRATEJİLERİ
ÜCRET YÖNETİMİ SİSTEMİNİN (ÜYS) OLUŞTURULMASI
AMAÇLAR VE ÜCRET POLİTİKALARI
TEMEL ÜCRET YAPISI:
TEMEL
ÜCRET
İş Kademeleri-Ücret Düzey ve
Aralıkları
DEĞİŞKEN
ÜCRET
ÜCRET SİSTEM(LER)İ:
Zaman, akord, primli vb.sistemler
EK YARARL. /
SOSYAL
YARDIMLAR
ORGANİZASYON
Görev ve Sorumluluklar
İŞ DEĞERLEMESİ
ÜCRET
ARAŞTIRMASI
ÖRGÜT-İŞ-SÜREÇİŞGÖREN
ANALİZLERİ
UYGULAMA: ÜYS’NİN İŞLETİLMESİ
İLETİŞİM: ÜYS konusunda ilgililerle
iletişim
ÜCRET YAPISI:
1) BİREYSEL ÜCRETLERİN YAPIYA UYUMUNUN
SAĞLANMASI
2)DÖNEMLİK TEMEL ÜCRET ARTIŞ VE AYARLAMALARI
ÜCRET SİSTEMLERİ:
TEMEL ÜCRET HADLERİ, ÜCRET PAKETİ, DEVAM VE
PERFORMANS DURUMLARINA GÖRE İŞGÖREN
ÜCRETLERİNİN HESAPLANMASI VE ÖDENMESİ
DEVAM TAKİBİ,
PERFORMANS
DEĞERLEME,
ÜCRET
ARAŞTIRMASI,
YASAL
DÜZENLEMELER VE
SÖZLEŞMELER
DEĞERLEME-KONTROL
SİSTEMİN DEVAMININ SAĞLANMASI
Uygulama sonuçlarına ve yaşanan değişmelere göre ücret yapı ve sistemlerinde
gerekli güncellemelerin yapılması ve sistemin devamının sağlanması
Uygulama: ÜYS’nin İşletilmesi: Ücret politikaları ile temel ücret yapısının
(düzeyleri ve farklılıklarının) belirlenmesi, ücret sistemlerinin tasarımlanması ve
ücretlemeye ilişkin görev ve sorumlulukların belirlenmesi ile ÜYS kurulmuş olur.
Uygulama aşamasında kurulan bu sistem işletilir. Uygulama, esas olarak ücret
yapısı ve ücret sistemlerinin uygulanmasını içerir.
Ücret yapısına ilişkin uygulama;

Mevcut (düşük ve yüksek) ücretlerin öngörülen yeni yapıya
uyumunun sağlanması,

Ücret tespit, artış ve ayarlamalarının yapıda öngörülen ücret
sınırlarına uygun olarak gerçekleştirilmesini içerir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
8
Ücret Yönetimi
Ücret sistemlerine ilişkin uygulama ise;

Ücret politikaları,
aşağıda örnekleri
verilen önemli
konularla ilgilidir:
- Ücret paketinin hangi
bileşenlerden
oluşacağı, her bir
bileşenin payının ne
olacağı,
- Temel ücret yapısının
hangi kritere dayalı ve
nasıl olacağı,
- Ücret-performans
ilişkisi (işgören
katkılarının ücret nasıl
yansıtılacağı),
- İşgörenlerin
ücretlerinin neye göre
ve nasıl hesaplanacağı
ve ödeneceği(ücret
sistemi),
- Piyasa ortalamalarına
göre işletmenin ücret
düzeylerinin nasıl
olacağı(düşük-eşit
yüksek),
-Ücret yönetimi
sisteminin kimler
tarafından nasıl
yönetileceği,
- Ücretleme
konusunda “açıklık” mı
yoksa “gizlilik”
ilkesinin mi geçerli
olacağı.
İşgörenlerin temel ücret hadleri, devam ve performans durumları
ücret paketinin bileşimini dikkate alarak ödeme dönemleri itibarıyla
toplam ücretlerinin hesaplanması ve ödenmesine dair “bordrolama”
diye de adlandırılan faaliyetleri içerir.
Değerleme ve Kontrol: Her sistem gibi ÜYS’nde de uygulama sonuçlarının
değerlenmesi ve kontrolü gerekir. Burada amaç, amaçlar ile uygulama sonuçlarını
karşılaştırmak,elde edilen sonuçlara ve yaşanan değişmelere göre, ücret politika,
yapı ve sistemlerinde gerekli değişiklikleri yaparak sistemin devamlılığını
sağlamaktır.
Aşağıdaki bölümlerde, ücret yönetimi sisteminin temel unsurları olan amaç
ve politikalar, ücret yapıları ve ücret sistemlerinin oluşturulması ve uygulanmasının
nasıl olacağı daha ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
ÜCRET YÖNETİMİNDE AMAÇ VE POLİTİKALAR
Her sistemde olduğu gibi, “amaç ve politikalar”, ücret yönetiminde de
önemli bir yere sahiptir.
Ücret Yönetiminin Amaçları
Ücret yönetimi sürecinde öncelikle amaçların belirlenmesi gerekir. Amaçlar,
ücretleme yoluyla ulaşmak istediğimiz durumları, elde etmek istediğimiz sonuçları
ifade eder.
Ücret yönetiminin genel amaçları şunlardır:

Örgütün ihtiyaç duyduğu sayı ve nitelikte işgörenleri işletmeye çekmek,

Bu işgörenlerin tatmin ve bağlılığını sağlamak (elde tutmak),

İşgörenleri motive ederek performanslarını korumak ve artırmak,

Ücret maliyetlerini kontrol etmek,

Yasal, çevresel vb. gereklere uymak,
 Böylece, ücretleme yoluyla örgütün başarısına ve rekabet üstünlüğü
kazanmasına katkı sağlamak.
Ücret Politikaları
Politikalar, amaçlara ulaşmaya çalışırken nasıl davranacağımızı belirleyen
ilkelerdir. Ücret politikaları, ücret yönetimi sürecinde karar verici ve
uygulamacılara yol gösterirler. Örneğin, “yüksek ücret politikası”, işletmedeki
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
9
Ücret Yönetimi
ücret seviyelerinin “piyasa ortalamalarının üzerinde olması”nı, ücret tespit ve
artışlarında buna uygun davranılmasını öngörür.
Politikalar; ücret düzeyleri, ücret paketinin bileşimi, ücret yapılarının neye
dayalı ve nasıl olacağı, ücret-performans ilişkisi, ücret yönetimi sisteminin yönetimi
gibi ücretlendirme sürecindeki önemli konularla ilgili olmalı, ayrıca, örgütün
bütününe ve İnsan Kaynakları Yönetimine dair amaç ve politikalarına uygun
olmalıdır.
ÜCRET YAPILARI
ÜYS’nin temel bileşenlerinden biri olan ücret yapıları, temel ücret düzey ve
farklılıklarının nasıl olacağını gösterir. Ücret yapıları, genellikle “temel ücret veya
maaş” düzeylerinin belirlenmesiyle ilgilidir. Temel ücret veya maaşın toplam ücret
paketi içindeki payı ve diğer ücret bileşenleri üzerindeki etkisi büyüktür. Bu
nedenle; ücret yapısının ücret yönetimi sisteminin bir bakıma iskeletini veya
omurgasını oluşturduğu söylenebilir. Ücret yapıları; ücret adaletini, işgörenlerin
tatmin ve motivasyonunu sağlamak ve performanslarını geliştirmek açısından
önemli bir etkiye sahiptir. Bu yüzden, uygun ücret yapılarının oluşturulması ve
uygulanması, ücret yönetimi sisteminin başarısı için hayatî öneme sahiptir.
Ücret yapıları, geleneksel ve yaygın olarak iş değerlemesine dayalı olarak
oluşturulur. İşe dayalı yapılarda ücretler, üstlenilen işin değerine göre farklılaşır.
Bununla birlikte son yıllarda “kişiye dayalı yapılar” diye adlandırılan “beceriye” ve
“yetkinliklere dayalı ücret yapıları” da gündeme gelmiştir. Geleneksel “Usta-KalfaÇırak” sisteminin bir uzantısı olan kişiye dayalı yapılarda, işgörenlerin temel ücret
veya maaşları, sahip oldukları beceri ve yetkinliklerin hangi seviyede olduğuna göre
belirlenir. Kişiye dayalı yapılarda kişiler, ilâve beceri ve yetkinlikler kazandıkça, iş
değişikliği olmaksızın ücret artışı elde ederler. İşletmeler duruma göre kişiye, işe
dayalı veya işin ve kişin değerini birlikte hesaba katan “karma yapıları”
benimseyebilir.
ÜCRET YAPISININ OLUŞTURULMASI
Ücret yapısı, aşağıdaki üç temel konuda verilecek kararlara göre oluşturulur:

Ücret farklılıkları için esas alınacak ölçütün ne olacağı,

Ücret derece veya düzey/kademe sayısının ne olacağı,

Düzeyler arasında ve içinde ücret farklılıklarının ne kadar ve nasıl
olacağı,
İlk konu, ücret farklılıklarında “işin değeri”nin mi, kişilerin değerinin mi esas
alınacağı ile ilgilidir. Buna göre ücret yapıları, “işe dayalı” ve “kişiye (beceri ve
yetkinliklere) dayalı yapılar” diye ikiye ayrılır. İşe dayalı yapılar, iş değerlemesi ile
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
10
Ücret Yönetimi
“işlerin göreli değerleri”nin belirlenmesi, temel ücretlerin de işin değerine göre
farklılaştırılması suretiyle oluşturulur.
Kişiye dayalı yapılar ise, beceri ve yetkinlik analizleri ile beceri/yetkinlik
kademeleri belirlenerek ve her bir kademe için farklı temel ücret düzeyleri
belirlenerek oluşturulur. İşe dayalı ücret yapıları, hem daha eski hem de daha
yaygındır.
İkinci konu, ücret yapısında “kaç farklı ücret seviyesi”nin bulunacağıdır.
Örneğin, farklı değerde 30 işin olduğu bir durumda, farklı değerdeki her bir iş için
ayrı bir ücret öngörülerek en fazla 30 farklı ücret düzeyi olması kararlaştırılabilir.
Alternatif yaklaşımda ise, yakın değerde işler gruplanarak ve her gruba farklı bir
ücret verilebilir. Bu durumda, ücret kademe sayısı iş grubu sayısı kadar ve 30’dan
az olacaktır.
Üçüncü konu olan “düzeyler arası ücret farkları”, az veya çok, sabit veya
değişken olabilir. Düzeyler arası ücret farkı az olduğunda “basık”; çok olduğunda
ise “dik” bir ücret yapısı ortaya çıkar. Uygulamada, birbirini izleyen düzeyler arası
ücret farkının oran olarak sabit, üst kademlere çıkıldıkça tutar olarak artan bir
özellik göstermesi, yaygındır. “İş-ücret kademeleri içindeki farklılıklar” ise, taban ve
tavan ücret sınırlarının oluşturduğu ücret aralıklarının dar mı yoksa geniş mi olacağı
ile ilgilidir.
Kişiye Dayalı Ücret Yapıları
Kişiye dayalı ücret yapıları, işgörenlerin sahip oldukları beceri ve yetkinliklere
göre temel ücretlerin farklılaştırılmasını içerir. Geleneksel Çırak-Kalfa-Usta
hiyerarşisinin günümüzdeki uzantısı olan bu yeni yapı türü, özellikle işgörenlerin
sahip oldukları beceri ve yetkinliklerin ve bunları geliştirmelerinin ödüllendirilmek
istendiği durumlara uygundur. Kişiye dayalı yapıların oluşturulması ve uygulanması,
öz olarak aşağıdaki şekilde gerçekleştirilir:
 Beceri/Yetkinlik analizleri ile örgütte varolan işlerin gerektirdiği beceri ve
yetkinlikler belirlenir, tanımlanır.
 Tanımlanan beceri ve yetkinlikler kademelendirilerek, “beceri ve yetkinlik
yapısı”(kademeleri) oluşturulur.
 Her beceri ve yetkinlik kademesi için ücret düzey ve aralıkları belirlenerek
(genellikle “geniş band” tipi) “ücret yapısı” kurulur.
 İşgören performans değerleme, eğitim başarısının değerlendirilmesi ve
belgelendirme yoluyla işgörenlerin sahip olduğu beceriler bakımından hangi
yetkinlik düzeyinde olduğu belirlenir ve ücretleri uygun oldukları yetkinlik
kademesi için öngörülen seviye ve aralıklara göre ödenir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
11
Ücret Yönetimi
İşe Dayalı Ücret Yapıları
İşe dayalı ücret yapılarında temel ücretler, işlerin göreli değerine göre
farklılıklaşır. Oldukça köklü ve yaygın olan bu yapılarda, işgörenin temel ücreti,
üstlendiği işin değerine göre değişir. İşe dayalı yapıların oluşturulması ve
uygulanması, öz olarak aşağıdaki adımları içerir:
 İş analizleri yapılarak iş tanım ve gereklerinin hazırlanması,
 İş değerlemesi yoluyla işlerin göreli değerlerinin belirlenmesi,
 Göreli değerlerine göre işlerin tek tek veya gruplanarak sıralanması
suretiyle “iş yapısının oluşturulması”,
 İşletme içi ücret analizleri ve piyasa ücret araştırmasıyla elde edilen
verilerinden yararlanarak her bir iş düzeyi(kademesi) için ücret düzeyleri
ve aralıkları belirlenerek “ücret yapısı”nın oluşturulması,
 Üstlendikleri işe bakarak işgörenlerin temel ücretlerinin yapıya göre
belirlenmesi, ayarlanması,
 Uygulama sonuçlarına ve meydana gelen değişmelere göre yapının
güncellenerek devamlılığının sağlanması.
Daha köklü ve yaygın olan işe dayalı ücret yapılarının nasıl oluşturulduğu ve
uygulandığı aşağıdaki bölümlerde ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
İŞ ANALİZLERİ
İŞ TANIMI ve İŞ
GEREKLERİ
DEĞERLEME
YÖNTEMLERİ/
FAKTÖRLERİ
İŞ DEĞERLEMESİ
İŞ
YAPISI/HİYERARŞİSİ
MEVCUT ÜCRETLER
ÜCRET YAPISI:
-İş Kademeleri/
Dereceleri
BİREYSEL ÜCRET
FARKLILAŞTIRMA:
DENEYİM,KIDEM
/ENFLASYON/
PERFORMANS, BECERİYETKİNLİK
-Ücret düzeyleri/aralıkları
ÜCRET POLİTİKASI
PİYASA ÜCRET
ARAŞTIRMASI
BİREYSEL ÜCRETLER
Şekil 1. İşe Dayalı Ücret Yapısının Oluşturulması Süreci
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
12
Ücret Yönetimi
İŞ DEĞERLEMESI VE ÜCRET ARAŞTIRMASI
Sistematik açıdan, işe dayalı ücret yapısının oluşturulması için iki temel
çalışmanın yapılması gerekir. Bunlar; (1) İş değerlemesi ve (2) Ücret araştırması’dır.
İş değerlemesi ile işletmedeki işlerin göreli değerleri belirlenir. Ücret araştırmaları
ile de, benzer işlere ait piyasadaki ücret düzeyleri belirlenir. Bu kapsamda, doğal
olarak işletmenin mevcut ücret düzeyleri ve yapısı da analiz edilir. Bu analizlerle
elde edilen verilerden yararlanılarak işletmenin yeni ücret yapısı oluşturulur.
İş Değerlemesi
Ücret yapısının kurulması için yapılacak çalışmaların ilk adımı, belli
yöntemlerle işlerin göreli değer veya önemlerine göre, tek tek veya
gruplandırılarak sıralanmasıdır. İşleri değerlerine göre sıralamak için de iş
değerlemesi yapmak gerekir. İlgili ünitede açıklandığı gibi, iş değerlemesi (job
evaluation) ile işyerindeki işlerin göreli değerleri belirlenir, işler arasındaki değer
(önem) farklılıkları ortaya çıkarılır ve iş yapısı (job structure) oluşturulur. İşlerin
göreli değerini gösteren iş yapısına göre de temel ücretler farklılaştırılarak ücret
yapısı oluşturulur.
İş değerlemesinde; işgörenler değil; işler değerlenir. Bu değerleme, iş analizi
yoluyla hazırlanan iş tanımları ve benimsenen değerleme yöntemine göre
gerçekleştirilir. İşlerin değerlenmesinde kullanılan temel yöntemler;

Sıralama,

Sınıflandırma,

Faktör karşılaştırma

Faktör – puan yöntemi’dir.
Sıralama ve sınıflandırma yönteminde işler, bir bütün olarak karşılaştırılır
veya sınırlı bir iki faktöre göre sıralanır veya sınıflandırılır. Faktör karşılaştırma ve
puan yöntemlerinde ise, beceri, çaba, sorumluluk, çalışma koşulları gibi başlıklar
altında toplanan faktörlere göre işlerin göreli değerleri belirlenir.
Hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, iş değerlemesinin sonucunda, göreli
değerlerine göre “iş sırası veya hiyerarşisi” elde edilir. İş hiyerarşisi, “iş yapısı“
olarak ta adlandırılır ve değerlenen işlerin önem ve güçlük bakımından nasıl
sıralandığını gösterir. Bu sıralanma veya hiyerarşi, ücret yapısının iki temel
boyutundan birini oluşturur. İş yapısındaki her bir farklı kademe için farklı ücret
düzeyleri belirlenerek “ücret yapısı” oluşturulur.
Piyasa Ücret Araştırması
Piyasa ücret araştırması, belirli bir piyasadaki örgütlerin ücret politika,
sistem ve uygulamaları ile anahtar işlere ait ücret düzeylerine ilişkin veri toplama
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
13
Ücret Yönetimi
ve analiz sürecidir. Ücret araştırmalarının genel amacı, ücretlendirmeye ilişkin
karar ve uygulamalarda piyasa ücret verilerinden yararlanmaktır.
Piyasa ücret araştırmaları biçimsel (plânlı) ve biçimsel olmayan şekilde
yapılabilir. Biçimsel araştırmalar; planlanma, veri toplama, analiz ve raporlama
faaliyetlerinin sistemli biçimde yapıldığı araştırmalardır. Sistemli/biçimsel
araştırmalar, “özel araştırmalar”, “kulüp(grup) araştırması” ve “genel araştırmalar“
şeklinde olabilir. Özel araştırmalar, örgütlerin kendileri için yaptıkları veya
yaptırdıkları ücret araştırmalarıdır. Kulüp (grup veya dernek) araştırması ise,
genellikle aynı işkolunda faaliyette bulunan bir grup işletmenin standart bir
formata göre ve düzenli olarak ücret verilerini paylaşmalarını içerir. Ayrıca; çeşitli
kişi ve kuruluşlarca(kamu kuruluşları, meslek örgütleri, danışmanlık şirketleri vb.)
yapılan genele açık araştırmalardan da yararlanılabilir. Sistemli/biçimsel olmayan
araştırmalar ise, sosyal ve işle ilgili ilişkiler esnasında, düzensiz biçimde, ilgili kişi ve
kuruluşlardan ve kaynaklardan ücret bilgisi toplama şeklinde ortaya çıkar. Ücret
araşatırmasıyla elde edilen veriler, hem “ücret maliyetlerini kontrol etme” hem de
“uygun işgörenleri cezbetme ve elde tutma” amaçlarına hizmet edecek şekilde
işletmenin ücret yapısı ve düzeyleri (yüksek-düşük-eşit ücret politikaları) ile ücret
sistemlerini oluşturmak ve ayarlamak için kullanılır.
Piyasa ücret bilgilerinin, kullanılabileceği bazı konular aşağıda verilmiştir:

Ücret yapısı ve düzeylerini piyasa verilerini dikkate alarak
belirlemek,

Başlangıç ücret düzeylerini belirlemek,

Ücret yapısını oluşturmak ve değiştirmek,

Ücret yapısı içindeki ilerlemeler için kabul edilebilir esaslar
belirlemek,

Temel ücretleri ve teşvikli ücret unsurlarını gözden geçirmek,

Ek yararların çeşidine ve düzeyine karar vermek,

Ücretlendirmeye ilişkin diğer durumlar için bilgi edinmek.
YENİ İŞ VE ÜCRET YAPISININ OLUŞTURULMASI
İç ve dış eşitliği gözeten bir ücret yapısının oluşturulması süreci aşağıdaki
aşamaları içerir:

İşletmenin mevcut ücret doğrusunun çizilmesi,

İş değerleme sonuçları ve piyasa ortalama ücretlerini kullanarak
piyasa ücret doğrusunun çizilmesi,
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
14
Ücret Yönetimi

İlk iki doğru karşılaştırılarak ve yasal, ekonomik, sosyal vb. faktörler
dikkate alınarak işletmenin yeni ücret (politika) doğrusunun
çizilmesi,

Yeni ücret politikası doğrusu eksen alınarak ücret derece ve
aralıklarının / düzeylerinin (ücret yapısının) belirlenmesi.
Ücret yapısı, bir işletmedeki “ücret farklılıkları”nın ortaya çıkardığı bir olgu
olduğundan, her örgütün sistematik bir temele dayalı olan veya olmayan bir ücret
yapısı vardır. Bu nedenle, iş değerlendirmesine dayalı bir ücret yapısının
oluşturulması, aslında mevcut yapının “işlerin göreli değerleri”ne göre “yeniden
düzenlenmesini” ifade eder. Bu yüzden “yeni” ücret yapısının oluşturulması için
önce mevcut yapının -ücret düzey ve farklılıklarının- ortaya konulması ve
incelenmesi gerekir.
Ücret
Yeni
Ücret
Politikası
Doğrusu
Piyasa
Ücret
doğrusu
İşletmeninMevcutÜcret
Doğrusu
İŞİN DEĞERİ
Şekil 2. İşletme – Piyasa ve Yeni Ücret Doğruları
İşletmenin “yeni ücret politikası doğrusu”, işletme içi mevcut ücret dağılımını
/ yapısını temsil eden “mevcut ücret doğrusu” ve piyasadaki yapıyı temsil eden
“piyasa ücret doğrusu” ile diğer etkili faktörler dikkate alınarak çizilir. İşlerin göreli
değerleri ve ücret ortalamalarına göre çizilen bu doğru, yeni ücret yapısında iş
kademeleri ve bunlara ait ücret düzeyleri ve aralıklarının oluşturulmasında
eksen/odak olarak alınır.
İş değerlemesi ve ücret araştırmalarıyla elde edilen verilere göre yeni ücret
politikası doğrusu belirlendikten sonra, sıra bu doğru esas alınarak yeni iş ve ücret
yapısının oluşturulmasına gelir. Yeni yapı, iş dereceleri (job grades) ve bunlara ait
ücret düzeyleri/aralıkları (pay rate/ ranges) belirlenerek oluşturulur. Kısaca, ücret
yapısının oluşturulması;
 İş yapısı veya hiyerarşisinin oluşturulmasını,
 İş yapısındaki her bir düzey (tekil iş veya iş grubu) için ücret düzeylerinin
belirlenmesini içerir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
15
Ücret Yönetimi
ÜCRET YAPISI TÜRLERİ
Ücret yapısı, temelde, ücret politikası doğrusu ile iş yapısı ve ücret düzeyleri
veya aralıklarının bileşkesidir. Buna göre, politika doğrusu odak alınarak
düzenlenecek ücret yapısını oluşturan “iş yapısı” ve “ücret düzeyleri” konusunda
ikişer seçeneğimiz vardır: İş yapısında, işler (a)tek tek mi yoksa (b) gruplandırarak
mı sıralanacaktır? Her bir iş düzeyine (a) tek bir ücret düzeyi mi, yoksa (b) Ücret
aralığı mı öngörülecektir?
Bu sorulara verilecek cevaplara göre, dört temel ücret yapısı ortaya çıkar:

Nokta ücretleme (spot rate): Farklı değerdeki her bir işe ayrı ve tek bir
ücret düzeyi

Tekil iş ücret aralıkları (individual job range):Farklı değerdeki her işe
ayrı ücret aralığı

Basamak tipi ücret yapısı: Her iş grubu için tek bir ücret haddi(seviyesi)

Braket, alan veya band tipi ücret yapıları: Her iş grubu için farklı ücret
aralıkları
İşlerin tekli sıraya konarak ücretlendirilmesi “tek ücretleme”, gruplanarak
ücretlendirilmesi ise “toplu ücretleme” olarak adlandırılır.
İŞ YAPISI (HİYERARŞİSİ)
Ücretleme
İşlerin Tek Tek
Sıralanması (Tek
Ücretleme)
İşlerin Gruplandırılarak Sıralanması
Tek Bir Ücret
Haddi
Nokta Ücretleme
Basamak Tipi Yapı
Ücret Aralığı
Tekil İş Ücret
Aralıkları
Braket, Alan veya Band Tipi Yapı
(Toplu Ücretleme)
Tekli Ücret Yapıları
Tek ücretlemede, farklı değerdeki her bir iş için farklı ücret düzeyi veya
aralığı belirlenir. Örneğin, farklı değerde 50 iş varsa, 50 adet farklı ücret düzeyi
veya aralığı belirlenir. Tek ücretlemenin iki türü vardır: (1) Nokta Ücretleme (spot
rate) ve (2) Tekil İş ücret aralığı (Indıvidual job range).
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
16
Ücret Yönetimi
Ü
c
Ücret
Ücret
Politikası
Doğrusu
İşlerin Ücret
düzeyleri (pay rates)
Ü
a
Ü
b
BA işi
C işi
İ
işi Ücretleme: Her İşe Tek bir Ücret
şler Haddi
Şekil 3. Nokta
Nokta ücretlemede farklı değerdeki her bir iş için tek bir ücret (haddi)
belirlenir. Bu yaklaşımda “ücret politikası eğrisi veya doğrusu” ücret yapısını
gösterir. Her işin temel ücreti; söz konusu işin puan değerinden çizilen bir dikmenin
yeni ücret yapısını temsil eden “ücret politikası doğrusu”yla kesiştiği noktaya denk
gelen ücret düzeyidir.
Tek ücretlemenin Tekil İş-Ücret Aralığı diye adlandırılan ikinci biçiminde,
farklı değerdeki her bir iş için farklı “ücret aralıkları”(taban ve tavan ücret sınırları)
belirlenir. Bu yapı, işin değeri dışındaki kişisel özelliklere göre ücret farklılıklarına
izin verdiği için diğerinden daha esnek ve kullanışlıdır.
Ücret
Ücret aralığı
(range)
TavanÜcr
et(C)
Referans(hedef)
ücret(C)
Taban Ücret(C)
işi
A
işi
C
B işi
İ
şler
Şekil 4. Her Bir İş İçin Ücret Aralıkları Öngören Yapı
Tek ücretleme, işler arasındaki değer farklılıklarını bire bir ücretlere
yansıtmayı öngördüğünden, “eşit değerde işe eşit ücret”(ücret adaleti) ilkesine
uygundur. Ancak, tek ücretleme, çok sayıda ücret düzeyinin ortaya çıkmasına ve
buna bağlı karışıklıklara yol açması gibi nedenlerle pek kullanışlı değildir. “Nokta
ücretleme”nin, işin değeri dışındaki faktörlere göre ücret farklılığına izin
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
17
Ücret Yönetimi
vermemesi de ciddi bir eksikliktir. Bu nedenlerle, tek ücretleme fazla kullanılmayan
bir ücretleme biçimidir. Bununla birlikte, az sayıda ve önem dereceleri oldukça
farklı işlerin bulunduğu ve işgörenlerin ücret adaletine fazlaca önem verdiği
durumlarda özellikle tekil iş ücret aralığı yapısı benimsenebilir.
Toplu Ücret Yapıları
Toplu ücretlemede de; iş grupları için tek bir ücret haddi mi, yoksa ücret
aralığı mı öngörüldüğüne göre iki tür yapı ortaya çıkar: (1) Basamak tipi ücret
yapısı, (2) Braket(Band) tipi ücret yapısı.
Basamak tipi ücretlemede, iş yapısındaki her bir iş grubu ( bu gruba giren
tüm işler ve işgörenler) için tek bir ücret düzeyi (haddi) belirlenir. Örneğin, iş
değerleme puanı 200-300 arasında olan işlerin ve bu işlerde çalışan işgörenlerin
saatlik ücreti 10 TL, 301-400 arasında olanların ücreti 12 TL olarak belirlendiğinde,
basamak tipi ücret yapısı ortaya çıkar.
Ücret düzeyi (haddi)
(pay rate)
İş Grubu,
Kademesi
(Jobgrade)
B,C,F
işleri
İşler
işi
Şekil 5. Basamak Tipi Ücret Yapısı
Basamak tipi yapılar da, her iş kademesinde bulunan herkese tek bir
ücret/maaş düzeyi öngördüğünden esnek ve kullanışlı değildir.
Braket veya band tipi ücre tyapılarında, belirli değer aralığına giren her bir iş
kademesi (job grade) veya iş grubu için belirli ücret aralıkları (pay range)
belirlenmiştir. Bu tür yapılarda, belirli kademelerde yer işlerde çalışan tüm
işgörenlere, o kademeler için belirlenen taban ve tavan ücret aralıklarında ücret
ödenir. Ücret aralıkları, her kademedeki işlerin mevcut ücretlerine ve piyasa ücret
düzeylerine göre belirlenir. Aralık içinde ilerleme veya ücret farklılaşması; kıdem,
performans, yetkinlik veya katkı gibi ölçütlere göre gerçekleşir.
Braket/band tipi yapılar, işin değeri yanında kişinin beceri ve yetkinliklerine
göre de ücret farklılaştırmasına imkân verir. Bunun için bu yapılar, hem işin hem de
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
18
Ücret Yönetimi
işgörenin değerine göre ücretlemeyi öngören “karma yapılar”dır. Bu ve diğer
nedenler yüzünden, yapılar içinde en yaygın olanı, her bir iş grubu veya kademesi
için belirli aralıklarda değişen ücretler verilmesini içeren “braket veya band”
yapılarıdır.
Ücret Aralıkları
Ücret aralığı, belirli bir işe veya iş grubuna ait “taban” ve “tavan ücret
sınırları”nı ifade eder. Ücret aralıklarının sınırları, orta nokta (mid-point) denilen
ücret seviyesinin belirli bir oranda artırılması ve eksiltilmesi yoluyla belirlenir.
Örneğin, bir iş grubunun orta nokta(hedef) ücret seviyesi 20 TL ise, bu iş grubuna
ait ücret aralığı; orta noktanın +/- %20 si (20+4=24 veya 20-4=16 TL) şeklinde
tanımlanabilir.
Tavan(maksimum)
ücret
Ücret
doğrusu
Grup referans
ücreti
Ücret aralığı
(range)
(Ort
Taban
a nokta)
(minimum)
ücret
İş derecesi/
Kademesi
(jobgrade)
İşin değeri
Şekil 6. Braket (Band) Tipi Ücret Yapısı
Geniş Band Yapısı
Toplu ücretlemenin son zamanlarda ortaya çıkan yeni bir türü olan“geniş
band”(broad banding)diye adlandırılan ücret yapısı, aslında geleneksel
“braket”lerin alanının(yani iş sınıfları ve ücret aralıklarının)genişletilmesini ifade
eder. Bu nedenle, bu yapılar, “şişman iş / ücret sınıfları veya braketleri” (fat pay
grades) diye de adlandırılır. Geniş band yapısı; ücret derece ve aralıklarını; daha
fazla işi ve ücret düzeyini içeren az sayıda ve geniş bandlar içinde toplamayı ifade
eder. Bu tür yapılarda, ücret sınıfları ve aralıkları hiyerarşisinin daha az -genelde 45- geniş- band hâlinde sıkıştırılması veya toplanması söz konudur. Böylece her
band, geleneksel yapılardaki birden fazla iş sınıfı ve ücret grubunu kapsamaktadır.
Her bandın taban ve tavan ücretleri belirlenir. Ancak bu yapıda genellikle her band
için “referans (orta nokta) ücreti” belirlenmez. Çünkü her bandda farklı değerde
oldukça çok sayıda iş vardır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
19
Ücret Yönetimi
Geniş band yapısı, hem işe hem de kişiye dayalı yapılara uygulanabilir.
Bununla birlikte, geniş band yapısının daha çok kişiye, yani beceri ve yetkinliklere
dayalı ücret yapıları için söz konusu edildiği gözlemlenmektedir. Bu tür yapılar; iş
tanımlarının geniş, örgüt yapısının basık (kademe sayısının az) olduğu, takım
çalışmasının geçerli ve istenir olduğu, işgörenlerin beceri ve yetkinliklerini
geliştirmelerinin istendiği durumlarda uygulanabilir.
Ücret
Tavan(maksimum)
ücret
Geleneksel Ücret
braketleri
Ücret aralığı (range)
BAND III
BAND II
BAND I
İş/Beceri /Yetkinlik
Şekil 7. Geniş Band Yapısı Düzeyi
Bireysel ücretlerin
yapıya uydurulması
yanında “yapıya uygun
olarak sürdürülmesi” de
gerekir. Bu durum,
özellikle yaygın olan
ücret bandı veya aralığı
içeren yapılarda
bireyler arası ücret
farklılaştırmasının neye
göre ve nasıl
yapılacağını gündeme
getirir.
ÜCRET YAPISININ UYGULANMASI
İş kademeleri için öngörülen uygun temel ücret seviyeleri veya sınırlarını
gösteren ücret yapısının oluşturulmasıyla, (işgörenler değil) işler ücretlendirilmiş
olur. Yapının işgörenlerin bireysel ücretlerine uygulanması da gerekir. Ücret
yapısının uygulanması, iki başlık altında gerçekleştirilen faaliyetleri içerir:

Mevcut Bireysel Ücretlerin oluşturulan yapıya uyumunun sağlanması,

Bireysel ücret tespit, teklif ve artışlarının yapıya uygun olarak
yapılması.
Bireysel Ücretlerin Yapıya Uyumunun Sağlanması
Ücret yapıları, bireysel ücretlerin öngörülen düzeylerde/sınırlar arasında
olmasını sağlamak için oluşturulur. Ancak, çoğu durumda mevcut bireysel ücretler
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
20
Ücret Yönetimi
öngörülen yapıya tam olarak uymaz. Bu nedenle, bireysel ücretlerin öngörülen
yapıya uygun hâle getirilmesi için aşağıdaki faaliyetlerin gerçekleştirilmesi gerekir:

Mevcut bireysel ücretlerin öngörülen yapıya ne ölçüde uyup uymadığı
analiz edilerek yapıya göre “düşük-yüksek ve uygun ücretler”
belirlenir.

Uyumsuz (yüksek ve düşük) ücretlerin yapıya uyumu için yapılması
gerekenler plânlanır, sonra da bu plân uygulanır.
Fazlalık/ Eksiklik
500
3000
Ali Turan
250
0,9
0
1
E.Ustb.
925
2000
500
3000
Oğuz Aydın
850
0,74
150
...
.....
.....
....
....
....
.....
.....
....
...
4
Mont.Us.
680
1000
250
1500
Hasan Çırak
720
1,376
20
(TL)
Orta Nokta
Mevcut Ücret/
2000
Öngörülen Sınıf Ücreti
İşgörenler
925
Derecesi
E.Ustb.
İş Ünvanı
1
İş Sıra/ Sınıf No
Mevcut Ücreti
İş sırası/Puanı/
Tablo 4. Bireysel Ücretlerin Analizi İçin Bir Çizelge
İşgörenlerin mevcut ücretlerinin öngörülen yapıyla karşılaştırılmasını içeren bireysel
ücret analizlerinin başlıca amaçları, şunlardır:
Performansa dayalı ücret
artışları, iki şekilde
uygulanabilir:
(1)Temel maaşta kalıcı
artış,
(2)Dönemlik-geçiciperformans zamları.
İlkinde yapılan zam maaşı
kalıcı olarak yükseltir.
İkincisinde ise,
performans artışı; temel
ücrette kalıcı bir
yükselmeye yol açmaz,
sonraki artış dönemine
kadar ödenen bir ek
ödeme gibidir.

Mevcut ücretlerin yapıya uygunluğunu (yüksek, uygun ve düşük ücretleri)
belirlemek,

Oluşturulan yapının ve yapıya uyumun getireceği ek maliyeti hesaplamak,

Sapmalar ve ek maliyetlere göre yapıya nihaî şeklini vermek,

Mevcut ücretlerin yeni yapıya uyumunu plânlamak.
Bu analizlerle belirlenen ve ücret aralıkları dışında kalan “yüksek” ve “düşük”
ücretlerin yeni ücret yapısına uyumu, çeşitli şekillerde sağlanabilir.
Yüksek ücretlerin uyumu için aşağıdaki yollara başvurulabilir:

Yüksek ücretli işgörenlere, ücretleri öngörülen aralıklara girinceye kadar zam
uygulanmaz veya düşük zam yapılır.

Yüksek ücretli işgörenlerden yükseltme için gerekli niteliklere sahip olanlar,
mevcut ücretlerine uygun başka bir işe hemen veya belirli bir süre sonra terfi
ettirilerek, kısmen veya tamamen ücret uyumu sağlanır.

Aşırı yüksek ücretli işlere ait değerleme sonuçları yeniden gözden geçirilir ve
yanlış (düşük) değerlendirildiği tespit edilen işler, yeniden değerlenerek uygun
brakete kaydırılarak uyum sağlanır.

Yüksek ücretler için herhangi bir işlem yapılmayarak ücret uyumsuzluğu
hoşgörülür. İşgören sayısının az olduğu ancak bu işgörenlerin özel öneme sahip
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
21
Ücret Yönetimi
olduğu durumlarda, bu işgörenlerin uygun bir işe terfileri veya işten ayrılmaları
beklenebilir.
Düşük ücretlerin uyumlaştırılması için aşağıdaki seçenekler kullanılabilir:

Düşük ücretler, derhal iş grubuna ait taban ücret seviyesine yükseltilir. Bu
seçenek, düşük ücretli işgören sayısının ve ücret farkının az olduğu durumlara
uygundur.

Düşük ücretler, bir defada değil kademeli olarak(bir kaç-artış dönemi sonunda)
öngörülen taban ücret seviyesine çıkarılır. Düşük ücretli işgören sayısının çok,
mevcut ve öngörülen ücretler arasındaki farkın fazla, böylece uyumun bir
defada sağlanmasının maliyetinin yüksek olması durumunda bu seçenek
uygundur.

Özellikle çok düşük ücretli işler yeniden değerlenir ve yanlış (yüksek)
değerlendirildiği tespit edilen işler, uygun braket veya banda kaydırılarak uyum
sağlanır.
Bireysel Ücret Farklılaştırması ve Dönemlik Ücret Artışları
Bireysel ücretlerin yapıya uydurulması yanında “yapıya uygun olarak
tutulması” da gerekir. Bu durum, özellikle yaygın olan ücret bandı veya aralığı
içeren yapılarda bireyler arası ücret farklılaştırmasının neye göre ve nasıl
yapılacağını gündeme getirir.
Ücret aralığı(bandı) içinde ücret artış ve farklılaştırması; (1)Kıdeme, (2)
Başarıya (performansa), (3) Beceri ve Yetkinliklere, (4) Karma yönteme (birden çok
faktöre) göre olabilir.
Kıdeme Dayalı Ücret Artışı
Otomatik artış olarak ta adlandırılan bu yöntemde, genellikle her hizmet yılı
için işgörenlerin temel ücretlerine belirli oranda bir kıdem zammı eklenir. Kıdem
artışları, ücret aralığının ara kademelere bölünmesi ve her kıdem dönemi sonunda
işgörenlerin ücretlerinin bir üst kademeye yükseltilmesi şeklinde de uygulanabilir.
Böylece aynı iş-ücret grubunda yer alan farklı kıdeme sahip işgörenlerin ücretleri
arasında bir farklılık oluşur.
Kıdeme dayalı artış veya farklılaştırma, esnek olmaması ve başarıyı dikkate
almaması yüzünden sıkça eleştirilmektedir. Bu nedenle, bazı işletmelerde, kıdem
artışının belirli ölçüde performans veya liyakatla ilişkilendirdiği (kıdem zammı için
en azından “yetersiz” performans gösterilmemesi şartı gibi) uygulamalar devreye
sokulmuştur.
Performansa (liyakate) Dayalı Ücret Artışı
Başarı veya liyakat artışı denilen bu yöntemde işgörenlerin temel
ücretlerinde, dönemlik (genelde yıllık) performans değerleme sonuçlarına (ve ücret
yapısı içindeki konumlarına) göre, değişen oranlarda artış yapılır. Böylece, aynı
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
22
Ücret Yönetimi
işteki/iş grubundaki kişilerin temel ücretleri, performanslarına göre farklılaşır. Bu
konuda, Tablo -5 ’de verilen “performans artış cetveller”inden yararlanılabilir.
Artışlar sonunda ücretlerin öngörülen sınırlar içinde kalması için, mevcut
ücretin ücret aralığındaki konumu da dikkate alınır. Tablo 5 ’de görüldüğü gibi,
performans düzeyinin yüksekliği zam oranını artırıcı; mevcut ücretin (konumunun)
yüksekliği ise zam oranını azaltıcı bir etki gösterir.
Tablo 5. Performansa Dayalı Ücret Artış Matrisi (Cetveli)
Artışa Konu Bireysel
Ücretin Yapı(band) İçindeki
Konumu
Tavan Üstü
Performans Değerleme Sonucu
Yetersiz
Zayıf
0%
0
%
4.Çeyrek
0%
0
0%
Pekiyi
0%
0%
6%
8
%
7
8%
%
3
7
7%
%
%
6
%
6
2
0%
5%
%
5
0
5
%
%
%
Taban altı
4%
4
0
%
1.Çeyrek
3
%
%
2.Çeyrek
İyi
%
%
3.Çeyrek
Or
ta
9
%
8
%
9%
10
%
Yetersiz performans gösterenlerin ücretlerinde artış yapılmaması ile üstün
performans gösteren ve ortalamanın üstünde ücret alanlara göreli olarak düşük
zam yapılması, sorun oluşturabilir. Bu gibi sorunlara karşı, ücret aralığının geniş
tutulması ve yetersiz performans gösterenlerin ücretlerine düşükte olsa bir zam
yapılması yoluna gidilebilir.
Beceri ve Yetkinliklere Dayalı Ücret Artışı
Beceri ve yetkinliklere dayalı ücret artışları, işgörenlerin yeni beceriler
kazanmalarına ve yetkinlik düzeylerini geliştirmelerine bağlıdır. Bu artışlar,
belgelendirme (sertifika, ehliyet, diploma alma), eğitim (bir eğitim programını
başarıyla bitirme) ve iş performansına göre, genellikle, hemen değil, belirli
dönemlerde uygulanır. Beceri-yetkinlik ücretini (farkını)almaya devam edebilmek
için, becerilerin belirli aralıklarla yeniden değerlenmesi, yaygın bir yaklaşımdır.
Karma Yöntemle Ücret Artışı
Karma yöntemle ücret artışı, iki biçimde kullanılabilir:

Bireysel ücret artışlarının birden fazla kritere (kıdem, performans vb.)
göre yapılması,
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
23
Ücret Yönetimi

Ücret yapısı içinde farklı iş gruplarında farklı kirterlere göre (örneğin
alt iş gruplarında kıdeme, üst gruplarda performansa göre) artış
yapılması.
Uygulamada genellikle, kıdem, enflasyon ve performans artışının birlikte
uygulandığı söylenebilir. Ancak, özellikle ücret artışlarının toplu sözleşmelerle
belirlendiği durumlarda, performans ve beceri artışlarının pek uygulanmadığı,
artışların çoğunlukla enflasyon ve kıdeme dayalı olarak uygulandığı görülmektedir.
Ücret Yapısının Devamlılığının Sağlanması
İşlerin ücretlendirilmesi (ücret yapısının oluşturulması), her yıl yapılan bir
faaliyet değildir. Oluşturulan bir ücret yapısı, dayandığı örgüt ve iş yapısı devam
ettiği sürece yıllarca uygulanır. Ancak, yapının devamlılığını (geçerliliğini) sağlamak
için gerekli güncelleştirmelerin yapılması gerekir. Bu kapsamda, aşağıdaki
faaliyetler gerçekleştirilir:
Ücret sistemleri
ücretlerin belirlenmesi,
hesaplanması ve
ödenmesine dair
plânlardır. Ücret
sistemleri bir veya
birden fazla bileşenin
hesaplanması ve
ödenmesiyle ilgili
planlar şeklinde olabilir.
Bununla birlikte, ücret
sistemleri denilince ilk
akla gelen doğrudan
ücretler’le ilgili
planlardır.

Hedef, taban ve tavan ücretler, piyasadaki genel fiyat ve ücret artış
oranlarına göre, belirli aralıklarla (1-2 yılda bir) otomatik olarak
güncellenir(yükseltilir),

Tanımı ve içeriği değişen işler, yeni iş tanımlarına göre yeniden
değerlenerek, uygun iş kademelerine yerleştirilir. Eğer iş
kademeleri/grupları değiştiyse, bu işlerde çalışanların ücretleri yeni
kademenin ücret düzey veya aralıklarına uyumlaştırılır.

Yukarıdaki işlem, yeni oluşturulan işler için de yapılır.

Ücret yapısı ve artışlarına ilişkin talep ve itirazlar değerlendirilerek,
uygun biçimde çözümlenir.

Ücret yapısıyla ilgili düzenleme ve değişiklikler, ilgililere duyurulur.
ÜCRET SISTEMLERI
Ücret sistemleri (pay systems), bireysel ücretlerin hesaplanması ve
ödenmesine ilişkin plânlardır. Ücret sistemleri ile ücret yapısıyla düzey ve sınırları
belirlenen kök ücretler, ücret paketinde hangi bileşenlerin hangi oranlarda yer
aldığı ve bu bileşenlerin tutarının nasıl belirleneceği, çalışma süresi ve iş
performansının hesaba nasıl katılacağı vb.ne ilişkin kurallara bağlı olarak bireysel
ücretler hesaplanır ve ödenir. Uygulamada “bordrolama“ diye adlandırılan
faaliyetler, aslında ücret sistemlerinin uygulanmasıyla ilgilidir.
Ücret sistemlerinin oluşturulması ve uygulanmasında cevaplanacak başlıca
sorular, şunlardır:

Ücret paketinde hangi bileşenler yer alacaktır?

İşgörenin temel (kök) ücreti nasıl belirlenecektir?

Ücret tutarının belirlenmesinde işgörenin değeri (potansiyel ve
performansı) hesaba katılacak mıdır? Katılacaksa, bu neye göre ve nasıl
yapılacaktır?
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
24
Ücret Yönetimi

Doğrudan ücret dışında işgörenlere ek yarar ve sosyal yardımlar başlığı
altında ödeme yapılacak mıdır? Yapılacaksa, bunlar neye göre nasıl
belirlenecek ve ödenecektir?
Görüldüğü gibi ücret sistemleri, çeşitli bileşenlerin ve toplam ücretin
hesaplanması ve ödenmesiyle ilgilidir. Buna göre, temel ücret, değişken ücret, ek
yararlar ve sosyal yardımlar şeklinde sınıflandırılan bileşenlere ilişkin farklı
sistemler olabilir. Bununla birlikte, doğrudan veya çıplak (temel ve değişken)ücretin
hesaplanmasına ilişkin sistemler, özel bir öneme sahiptir.
Temel ücret sistemleri, farklı şekillerde sınıflandırılabilir. Yukarıdaki
açıklamalar ışığında ücret sistemleri, aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:

Zamana Dayalı Ücret Sistemleri
 Geleneksel Zaman Ücret Sistemi
 Ölçülmüş İş Miktarına Göre Günlük Ücret
 Değişken Günlük Ücret

Teşvikli/Özendirici Ücret Sistemleri
 Parçabaşı/Akord Ücret Sistemleri
o Para/Parçabaşı Akordu
o Zaman Akordu Ücret Sistemi
 Primli Ücret Sistemleri
o Tek/Çok Faktörlü Primli Ücret Sistemleri
o Birey-Grup-Örgüt Performansına Dayalı Primli Ücret
Sistemleri
Zamana Dayalı Ücret Sistemleri
Zamana dayalı ücret sistemlerinin temel özelliği, ücretlerin hesaplanmasında
esas alınan temel faktörün işgörenlerin “çalışma zamanı (süresi)” olmasıdır. Bu
sistemlerde, ücret kazancı, çalışma süresine bağlı olarak artar veya azalır.
Geleneksel Zaman Ücret Sistemi
Geleneksel zaman ücret sisteminde, bireysel ücretler; saat, gün, hafta, ay
gibi bir zaman birimi ile zaman birimi başına belirlenen ücret haddi (temel ücret)
esas alınarak hesaplanır.
Üg(Ücret geliri)= Çs(çalışılan süre)x Üm(zaman birimi için belirlenen ücret
miktarı)dir.
Örneğin, saatlik ücreti 5 TL olan bir işçi bir ayda 200 saat çalışmış ise,
Ücret Geliri=5 TLX200 saat= 1000TL/ay olur.
Bu sistemde, ücret gelirinin hesaplamasında kişilerin yavaş-hızlı
çalışmalarına, kaliteli veya kalitesiz iş yapmalarına, kısaca performansına bakılmaz.
Temel ücreti ve çalışma süresi aynı olan tüm işgörenlere, performanslarına
bakılmaksızın aynı ücret verilir. Bu yüzden geleneksel zaman ücret sistemi ; verim
ve kalite artışı, maliyet düşürme vb. bakımından teşvik edici olmayan bir sistemdir.
Geleneksel zaman ücret sistemi, aşağıdaki durumlarda uygundur:
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
25
Ücret Yönetimi






Üretim ya da çıktıların ölçülmesinin imkânsız ya da çok zor ve maliyetli
olması,
İşgörenlerin çabasıyla işveriminin pek değişmemesi,
Performans ölçüm sistemlerinin yokluğu,
İş hızının artmasıyla kalitenin bozulması, işgörenlerin ve donanımın
güvenliğinin tehlikeye girmesi olasılığının yüksek olması,
İş akışında öngörülmeyen ve önlenemeyen bekleme ve kesintilerin çok
olması,
Çok hassas ve pahalı donanım ve malzemelerle iş yapılması.
Zaman Ücretinin Yararları ve Sakıncaları
Zamana Dayalı Ücret Sisteminin Yararları
 Anlaşılması, anlatılması ve uygulanması kolay, basit bir sistemdir.
 Sistemin kurulması ve uygulanması az maliyetlidir.
 İşgören ile işverenler arasında anlaşmazlığa neden olacak bir sorun
kaynağı oluşturmaz.
 İşgörenlere ücret güvencesi ve düzenli bir ücret geliri sağlar.
 Çalışma hızını artırmadığı için kalite, israf, yıpranma ve güvenlik
sorunlarına yol açmaz.
 Temel ücretlerin iş değerlemesine göre belirlenmesi ve etkin
performans denetiminin sağlanması durumunda, tatmin edici sonuçlar
verebilir.
Zamana Dayalı Ücret Sisteminin Sakıncaları
 Bu sistemde, işgörenlerin verimlilik ve performansı hesaba katılmaz.
Bu nedenle, adil olmayan ve işgücü maliyetleri ile denetim giderlerini
artıran bir sistemdir.
 Performansın dikkate alınmaması ve farklı performans gösterenlere
aynı ücretin verilmesi; özellikle yüksek performans gösteren
işgörenlerin tatmin, motivasyon ve performansını da olumsuz etkiler.
 Performansı özendirici olmaması, işgücü maliyetlerini artırır,
işletmenin performansını ve rekabet gücünü de olumsuz etkiler.
 Özellikle yüksek performanslı işgörenler ile işveren arasında sorun ve
çatışmalara neden olabilir.
 Tatmin, bağlılık ve motivasyon sorunları nedeniyle, devamsızlık ve
işgücü devri artar.
Zamana Dayalı Diğer Ücret Sistemleri
Geleneksel zaman ücret sisteminin özellikle performansı dikkate
almamasıyla ilgili sakıncalarını gidermek veya hafifletmek için başka sistemler de
önerilmiştir. Bunların en bilinenleri “ölçülen günlük ücret” ve “değişken günlük
ücret” diye adlandırılan sistemlerdir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
26
Ücret Yönetimi
“Ölçülen günlük işe göre ücret” sisteminde, iş ölçümü yoluyla bir işgününde
ve belirli bir zaman biriminde gerçekleştirilmesi gereken iş miktarı belirlenir.
İşgörenlere belirli bir zaman diliminde öngörülen bu iş miktarının gerçekleştirilmesi
gerektiği bildirilir. Olağan koşullarda kişilerin ücreti, yine zaman birimi başına
belirlenen temel ücret ve çalışma süresi dikkate alınarak hesaplanır. Ancak, kendi
kusuru dolayısıyla, öngörülen iş miktarını tamamlayamayanların hesaplanan
ücretlerinden “verim düşüklüğü oranında kesinti” yapılır. Verim düşüklüğü,
işgörenden kaynaklanmıyorsa, ücret kesintisi yapılmaz.
“Değişken günlük ücret”te ise, iş ölçümüyle belirlenen zaman birimi başına
performansı gerçekleştiren ve gerçekleştiremeyenlere “farklı” kök ücretler
uygulanır. Performansı öngörülen düzeyin altında kalanlara “daha düşük”; üzerine
çıkanlara ise “daha yüksek” bir saatlik ücret uygulanır. Böylece, işgörenlerin belirli
bir seviyenin üzerinde performans göstermeleri teşvik edilmiş olur.
Özendirici Ücret Sistemleri
Özendirici (teşvikli) ücret sistemleri, ücret hesabında işgörenin
performansının dikkate alındığı sistemlerdir. Başka bir deyişle, özendirici sistemler;
ücret paketinde performansa dayalı “değişken ücret”in ve diğer bileşenlerin yer
aldığı sistemlerdir.
Teşvikli sistemler, iki ana başlık altında incelenebilir:
1. Parçabaşı/Akord ücret sistemleri,
2. Primli Ücret Sistemleri
PARÇABAŞI/AKORD ÜCRET SİSTEMLERİ
Parçabaşı ve Akord ücret sistemleri bazen ayrı olarak ele alınsa da her iki
sistem, “akord ücret sistemleri” başlığı altında ele alınabilir.
Parçabaşı/ Para-Parça Akordu Ücret Sistemi
Bu sistemde, ürün birimi(parça) başına bir ücret haddi(kök ücret) belirlenir.
Ücret geliri, ücret haddi ile üretilen birim sayısı çarpılarak bulunur. Örneğin, parça
başına belirlenen kök ücret 0,50 TL, üretilen ürün sayısı 50 birim ise, Ücret
geliri=0,50 TL X 50 Birim= 25 TL olur.
Zaman Akordu Ücret Sistemi
Bu sistemde, zaman birimi (örneğin saat) başına bir kök ücret haddi
belirlenir. Ayrıca, iş ölçümü yoluyla bir birim ürünün “standart süresi” de belirlenir.
İşgörenin ücret geliri, çalışılan fiilî süreye göre değil, ürettiği ürünlerin standart
süreleri toplamına göre hesaplanır.
Zaman akordu ücret isteminde;
Ücret Geliri= Saatlik Ücret X (Standart Süre X Üretilen Birim Sayısı)/60
formülüyle hesaplanır.
Örnek: Ürün birimi standart süresi 10 dk., saatlik ücret 5 TL olarak
belirlenmiş ise, bir saatlik fiili çalışma sonunda,
İşçi A 3, B 6, C 9, D 12 birim üretmiş ise,
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
27
Ücret Yönetimi
A 2,5; B 5, C 7,5, D 10 TL ücret alır.
Parçabaşı/zaman akord sistemleri, “saf ve asgari ücret garantili akord
sistemler” şeklinde iki türe ayrılır. Saf (arı) akord sistemlerinde, garanti edilmiş bir
asgari ücret yoktur ve işgörenin ücret geliri, performansına göre değişir. Asgari
ücret garantili sistemde ise, performans ne kadar düşerse düşsün, işgörenin alacağı
garantili olan bir ücret vardır. (Yukarıdaki örnekte, işçi A, üretimi daha az olmakla
birlikte 5 TL’lik garantili saat ücretini alır.) Uzun süreli(devamlı) işlerde genellikle,
asgarî ücret garantili akord sistemler uygulanır.
Akort Ücret Sisteminin Yararları


Üretim ve verim artışı sağlanır.
İşgörenlerin ücret gelirleri, performanslarıyla orantılı olarak artar. Bu,
işgörenleri daha iyi performans gösterme yönünde motive eder.
 Aynı süre içinde daha fazla ürün elde edilmesi sonucu, birim maliyetler
düşer.
 İşletme ve ürün maliyetleri daha kolay hesaplanır.
 Artan iş hacminin mevcut işgörenlerle karşılanma oranı artar.
 Gözetim ve denetim ihtiyacı ve masrafları düşer.
Akort Ücret Sisteminin Sakıncaları






Çalışma hızı ve verim artışı, kaliteyi olumsuz etkileyebilir.
Fazla ve hızlı çalışma nedeniyle işgörenlerin yorulmasına,
yıpranmasına, dikkat dağılmasına ve iş kazalarına yol açabilir.
Hammadde ve malzeme israfı olabilir ve araç gereçlerin arıza oranları
yükselebilir. Bakım masrafları artabilir.
Zaman etüdlerinin yapılması ve akort sisteminin oluşturulması,
uzmanlık gerektirir, bu da sistemin kurulması ve işletilmesine ilişkin
maliyetleri artırabilir.
Akort süresine erişemeyen düşük performanslı işgörenlerin
memnuniyetsizliğine, şikâyetine ve bunlara bağlı sorunlara yol açabilir.
Standartların saptanmasında yanlışlık yapılırsa veya teknolojik gelişme
ve değişmeler sisteme yansıtılmazsa, işveren-işgören ilişkileri
bozulabilir.
Primli Ücret Sistemleri
Primli ücret sistemleri, genellikle garanti edilmiş belirli bir kök ücretin
karşılığı olan performans seviyesini aşanlara, kök ücret yanında “prim” diye
adlandırılan ve işgörenlerin performansına göre değişen ilâve bir ödemenin
yapılmasını öngören teşvikli sistemlerdir. Satış personeline, garanti edilmiş aylık
maaş yanında her ay gerçekleştirdikleri satış miktarına göre “prim” de verilmesi,
bu sistemin tipik ve yaygın bir örneğidir.
Akord sistemlere kıyasla primli sistemlerin hem daha fazla çeşiti vardır, hem
de uygulama alanı daha geniştir. Çünkü, akord sistemler genellikle niceliğe
(verime) dayalı iken, primli sistemler, verim yanında kalite, tasarruf,işbirliği vb. gibi
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
28
Ücret Yönetimi
çok sayıda faktörlere dayalı olabilir. Ayrıca, primli sistemlerde garanti edilen asgari
bir ücretin olması da yaygın olarak kullanılmalarını artıran bir faktördür.
Primli Ücret Türleri
Primli ücret sistemleri;


Prim faktörünün tekliği ve çokluğuna göre, tek faktörlü ve çok faktörlü;
Esas alınan performans düzeyine göre de, “bireysel, grup ve örgüt
primli ücret sistemleri” olarak sınıflandırılabilir.
Tek Faktörlü Primli Ücret Sistemleri
Primli ücret sisteminde, nicelik (verimlilik), kalite, tasarruf vb. faktörlerden
sadece birinin kullanılması durumunda, tek faktörlü bir primli sistem ortaya çıkar.
Çok Faktörlü Primli Ücret Sistemleri
Birden fazla faktör için prim verilmesini öngören sistemler ise, “çok
faktörlü primli ücret sistemleri“ olarak adlandırılır. Örneğin, ürün niceliği (miktarı)
yanında ürün kalitesine ve/veya malzeme tasarrufuna da prim verilmesi gibi.
Çok faktörlü (kombine) sistemlerde, seçilen birden çok faktörün prim
amacını oluşturma açısından bütünleyici nitelikte olmalarına dikkat edilmelidir.
İşgörenin seçilen birden fazla faktör içinden herhangi birini ön plana çıkararak
tercih etmesi, sistem bütünlüğünü olumsuz etkilememelidir. Bu açıdan kombine
sistemler oluşturulurken, seçilen prim faktörlerinin prim amacına uygun nitelikte
olmasına özen gösterilmesi gerekir.
Birey, Grup veya Örgüt Performansına Dayalı ve Karma Teşvikli Sistemler
Akord/parçabaşı ve Primli sistemler; birey, grup(birim) veya örgüt
performansına dayalı olabileceği gibi, bunların birden fazlasına dayanan “karma”
sistemler şeklinde de olabilir. Örneğin, her satış personeline bireysel satış
miktarlarına göre prim verildiğinde “bireysel performansa”; bir satış grubundaki
tüm personelin toplam satışına göre prim verildiğinde ise “grup performansına
dayalı” bir primli sistem ortaya çıkar. Karma sistemlerde ise, hem birey hem de
grup performansına göre prim verilir.
Grup veya örgütün toplam performansına dayalı sistemlerde, önce grup
veya örgütün toplam performansına göre toplam prim miktarı hesaplanır. Sonra,
hesaplanan bu prim, bireylere belirli bir esasa, söz gelimi temel maaşlarının
toplam içindeki payına göre dağıtılır. Karma sistemlerde ise bireyler, hem bireysel
hem de grup performansına göre prim alırlar.
Teşvikli sistemin hangi düzeyde uygulanacağını belirleyen en önem nedenler,
performansın hangi düzeyde (1)ölçülebilir olduğu ve (2) teşvik edilmek istendiğidir.
Buna göre, tek tek her bir işgörenin performansını ölçmek imkânsız veya zor
olduğunda mecburen “grup performansına dayalı” bir sistem uygulanacaktır. Her
düzeyde performans ölçülebilir olduğunda, bu defa performansın hangi
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
29
Ücret Yönetimi
düzeyde(birey, grup veya örgüt) teşvik edilmek istendiğine göre prim sistemi
uygulanır.
Primli Ücret Sistemlerinin Yararları

Performansı çok yönlü olarak teşvik etme ve ödüllendirme imkânı sağlar,
bu nedenle uygulama alanı oldukça geniştir.

İşgörenlerin tatmin, motivasyon ve performanslarını olumlu şekilde
etkiler.

Performans artışı nedeniyle birim maliyetler düşer, işletmenin rekabet
gücü artar.

Gözetim ve denetim ihtiyacını ve giderlerini azaltır.
Primli Ücret Sisteminin Sakıncaları
 Özellikle çok faktörlü ve grup temelli sistemlerin geliştirilmesi ve
uygulanması; uzmanlık ve titiz çalışma gerektirir.
 Sistem iyi tasarımlanmadığı ve işgörenlere açıkça anlatılamadığında,
şikâyet ve memnuniyetsizlikler ortaya çıkabilir.
 Tek faktörlü sistemlerde bir konuda performans gelişirken diğer
konularda performans düşüklüğü yaşanabilir.
 Birey performansına dayalı sistemler, kişiler arası yardımlaşma ve
işbirliğini ve grup performansını olumsuz etkileyebilir.
 Grup ve Örgüt performansına dayalı sistemler; bazı üyelerin
kaytarmasına ve işyükünün kişiler arasında dengesiz şekilde dağılmasına
yol açabilir.
 Teşvik düzeyinin yüksek olması; yorgunluk, yıpranma, kaza, arıza ve israfı
artırabilir.
 Düşük performanslılarla ilgili sorunlar ortaya çıkabilir.
Diğer Ücret Sistemleri
Daha çok doğrudan (temel ve değişken) ücretle ilgili yukarıdaki sistemler
yanında, dolaylı ücret bileşenleriyle (ek yararlar ve sosyal yardımlarla) ilgili ücret
sistemleri de vardır. Bu sistemler de temel ücret sistemleri gibi, “performansla
ilişkili olan ve olmayan sistemler” şeklinde sınıflandırılabilir. Örneğin, yıl sonlarında
gerçekleşen kârın bir bölümünün işgörenlere dağıtılmasını öngören “kâr paylaşım
planları”, performansla ilişkili bir plandır. Buna karşılık, ek ücret bileşenlerinin
kişilerin tercihlerine göre değişkenlik gösterdiği “esnek yan haklar” ve “kafeterya
tipi ücretleme” ise, performansla ilişkili değildir. En geniş anlamda, yukarıdaki ele
alınan “temel ücretlerin artışına ilişkin” yöntemler ve planlar da sistem olarak ele
alınabilir. Bununla birlikte, “ücret sistemi” denilince öncelikle doğrudan ücretin,
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
30
Ücret Yönetimi
Tartışma
Bireysel Etkinlik
sonra da dolaylı ücretlerin belirlenmesine dair plânların akla geldiği söylenebilir.
Hangi bileşenlerle ilgili olursa olsun sistemleri sınıflandırmada kullanılabilecek en
anlamlı ölçüt, “performans”tır. Buna göre, sistemler “performansla ilişkili olan ve
olmayan sistemler” olarak ikiye ayrılır. İşgörenlerin ücret paketinde; işin değerine
göre garanti edilmiş bir temel ücret yanında, mümkün olan her durumda
performansa dayalı “değişken ücret”e, performansla ilişkili ek yararlara da yer
verilmesi ve temel ücret artışlarında performansın da dikkate alınması, daha etkin
ve tavsiye edilen bir yaklaşımdır.
•Varsa, kendinizin ve tanıdığınız kişilerin ücret bordrolarının
inceleyerek toplam ücretin hangi bileşenlerden oluştuğunu ve her
bileşenin neye dayalı olarak verildiğini belirleyip, tüm bunları yazılı
olarak raporlayınız.
• Hem işin hem de işgörenin değerini dikkate alan bir
ücretlendirme nasıl yapılabilir ve böyle bir
ücretlendirme niçin önemlidir?
• Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer
alan “tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
31
Ücret Yönetimi
Özet
• Ücret, işgörenlerin emeğinin karşılığı olup, çoğu durumda
çeşitli ücret bileşenlerinden oluşan bir toplamı(paketi)
ifade eder. Toplam ücret; temel(kök) ücret, değişken ücret
ile ek yarar ve sosyal yardımlardan oluşur. Ücret;
örgütler/işverenler, işgörenler, hükümet, toplum..
açısından önemli bir faktördür.
• Ücret yönetimi (ücretlendirme), insan kaynakları
yönetiminin önemli bir işlevidir.
• Ücret yönetimi, işletmenin amaç ve stratejilerine uygun
ücret ve ödül sistemlerinin kurulmasını ve uygulanmasını
içerir. Bu süreçte, ücret politikalarının belirlenmesi, temel
ücret yapısının oluşturulması, ücret sistemlerinin
tasarımlanması, ücretleme konusundaki görevlerin
belirlenmesi; sonra da bu şekilde oluşturulan ücret
yönetimi sisteminin uygulanması söz konusudur.
• Ücretlendirmede amaç, gerek duyulan sayı ve nitelikte
işgörenin işletmeye çekilmesi, bağlılık, tatmin ve
motivasyonlarının sağlanması, böylece performanslarının
geliştirilmesidir. Ücret maliyetlerini kontol ile yasal ve
diğer gereklere uymak ta ücretlemenin amaçları
arasındadır. Hizmet sektörünün gelişmesi, rekabetin
artması gibi birçok değişme, ücret yönetiminin önemini
artırmaktadır.
• Ücret poltika,sistem ve uygulamaları; örgütün genel amaç
ve stratejilerine uygun ve katkı sağlar olmalıdır. Bunun
için, ücretlerin hem işin hem de kişinin (potansiyel ve
performans) değerine uygun olması gerekir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
32
Ücret Yönetimi
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Değerlendirme
sorularını sistemde ilgili
ünite başlığı altında yer
alan “bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli
olarak
cevaplayabilirsiniz.
Aşağıdakilerden hangisi, ücret bileşenlerinden biri değildir?
a) Temel ücret
b) Performans ücreti (değişken ücret)
c) Yönetim tarzı
d) Ek yararlar
e) Sosyal yardımlar
2.
Ücret, işgörenler açısından asıl ……. ; işverenler açısından da önemli
bir……..olduğu için önemlidir. Cümledeki boşlukları uygun şekilde
tamamlayacak olan seçenek aşağıdakilerden hangisidir?
a) Kazanç- Gelir
b) Geçim kaynağı-maliyet
c) Kâr-Zarar
d) Gider-Gelir
e) Maliyet-Kazanç
3.
Aşağıdakilerden hangisi, ücret yönetiminin amaçlarından biri değildir?
a) İşgörenleri işletmeye çekmek
b) İşgücü devrini artırmak
c) İşgörenlerin bağlılığını artırmak
d) Performansı artırmak
e) Maliyetleri kontrol etmek
4.
Ücret yapıları genellikle aşağıdakilerden hangisine dayalıdır?
a) İşin değeri
b) İşgörenin performansı
c) Piyasa ücret düzeyleri
d) Enflasyon oranı
e) Millî gelir artışı
5.
Aşağıdaki ücret yapılarından hangisi uygulamada daha yaygın olarak
kullanılmaktadır?
a) Nokta ücretleme
b) Tekil iş ücret aralıkları
c) Basamak tipi
d) Braket/Band tipi
e) Geniş Band yapısı
6.
İş yapısı, aşağıdakilerden hangisini gösterir?
a) İş ortamının güvenli olup olmadığını
b) İşlerin değer bakımından sırasını
c) İşyerinin nasıl organize olduğunu
d) Ücret aralıklarının geniş mi, dar mı olduğunu
e) Ücret düzeylerinin yüksekliğini
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
33
Ücret Yönetimi
7.
Geleneksel zamana dayalı ücret sisteminde, ücret geliri neye bağlı olarak
artar?
a) Kişinin performansına göre
b) Birim zamandaki verimliliğine göre
c) Kaliteli iş yapmaya göre
d) Çalışma süresinin uzunluğuna göre
e) Müşteri memnuniyetine göre
8.
Performansa dayalı teşvikli sistemler, ………….uygulanamaz? Cümledeki
boşlukları uygun şekilde tamamlayacak olan seçenek aşağıdakilerden
hangisidir?
a) Temel ücret belirli değilse
b) Maaş garantisi yoksa
c) Ücret düzeyleri yüksekse
d) Performans ölçülebilir ise
e) Performans ölçülemez ise
9.
İş sonuçlarının ölçülemediği, işin çok hassas olduğu, kullanılan malzeme ve
araçların da çok değerli olduğu durumlarda, hangi ücret sistemi uygundur?
a) Zaman ücret sistemi
b) Parçabaşı sistem
c) Zaman akordu
d) Grup prim sistemi
e) Bireysel prim sistemi
10.
Aşağıdaki ücret sistemlerinin hangisinde, ücret paketi içinde
“değişken/ performans ücreti” ne yer verilmemiştir?
a) Zaman ücret sistemi,
b) Para/parça akordu,
c) Zaman akordu,
d) Bireysel prim,
e) Grup Primi
Cevap Anahtarı
1.C, 2.B, 3.C, 4.A, 5.D, 6.B, 7.D, 8.E, 9.A, 10.A
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
34
Ücret Yönetimi
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Acar, A.C. (2007). İşletmelerde Ücret Yapısının Oluşturulması ve Bir Uygulama .
Literatür Yayınları. İstanbul.
Armstrong, M.(2004). Reward Management. KoganPage Limited. London.
Armstrong, M.(2009). Armstrong’sHandbook of Human Resource Management
Practice (11th Edition). London. GBR: KoganPage.Limited.
Artan, S.(1981).Endüstri İşletmelerinde Ücret Yönetimi ve Türkiye’deki Uygulama.
Eskişehir İTİA Yay. No:239. Eskişehir.
Ataay, İ. D.(1990). İş Değerlendirme ve Başarı Değerlendirme Yöntemleri. İÜ
İşletme Fakültesi Yayın. No: 235.
Ataay, İ. D. ve A. C. Acar(2008a). “Ücret Yönetimi”. İnsan Kaynakları Yönetimi.
C.Uyargil ve diğ. Beta Yayın.İstanbul. ss.399-504.
Ataay, İ. D. (2008b).“İş Değerleme”. İnsan Kaynakları Yönetimi.C.Uyargil ve
diğ.,Beta Yayın. İstanbul. ss.343-398.
Belcher, D. W. ve Atchison, T. J. (1987). Compensation Management. 2nd
ed..Prentice Hall.New Jersey.
Benligiray,S.(2007). Ücret Yönetimi. Beta Basım. İstanbul.
Benligiray, S. (2009a). “Ücret ve Yönetiminin Önemi”. Performans ve Ücret
Yönetimi. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fak. Yayın No: 1016. Eskişehir.
Benligiray, S. (2009b). “Ücret Sistemleri”. Performans ve Ücret Yönetimi. Anadolu
Üniversitesi Açıköğretim Fak. Yayın No: 1016. Eskişehir.
Bingöl, D.(2003). İnsan Kaynakları Yönetimi.5.Baskı. Beta Basım. İstanbul.
De Cenzo, D. A. ve Robbins, S. P.(1996). Human Resources Management. Fifth Ed.
John Wiley&SonsInc. New York.
Dessler,G. (2003). Human Resource Management. 9th. Ed..PrenticeHall.New
Jersey.
Dreher,G. F. ve Dougherty, T. W.(2002), Human ReseourceStrategy: A Behavioral
PerspectiveForThe General Manager. McGraw-Hill. Boston.
Ertürk,M. (2011). İnsan Kaynakları Yönetimi. Beta Basım. İstanbul.
Geylan,R. (1996). Personel Yönetimi.BirlikOfset.Eskişehir.
Gomej-Meija, L. R.;Balkin, D. B.; Cardy, R. L. (2001). Human Resources
Management.3rd ed..PrenticeHall. New Jersey.
Hastings, S.(2000).”GradingSystemsandEstimatingvalue”,.Reward Management: A
Critical Text. ed: Geoff White ve JanetDrucker, Routledge. London.
Milkovich, G. T. ve Newman, J. M. (2002). Compensation. 7th ed.,McGraw
Hill.Boston.
Pearson, R.(1991). The Human Resource: Managing People andWork in the 1990’s.
McGraw-HillBookCompany. London.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
35
Ücret Yönetimi
Özışık, G. G.(2002). İşletmelerde Ücretlendirmenin İlkeleri. Literatür Yayıncılık.
İstanbul.
Sabuncuoğlu, Z. (2005). İnsan Kaynakları Yönetimi (Uygulamalı).Furkan Ofset.
Bursa. 2005.
Yalçın,S. (1988). Personel Yönetimi.3.Baskı. İÜ İşletme Fak.Yay. No:200.İstanbul.
Yıldız, G. (1989). İşletmelerde İşgören Yönetimi. İTÜ.Sakarya Mühendislik Fakültesi
Matbaası. Sakarya.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretim Fakültesi
36
HEDEFLER
İÇİNDEKİLER
İŞLETMELERDE ENDÜSTRİ
İLİŞKİLERİ
• Endüstri İlişkilerine Genel Bakış
• Tarihsel Gelişim Sürecinde Endüstri
İlişkileri
• Sendika Kavramı, Tanımı ve Türleri
• Sendikaların Kuruluşu, Organları ve
Faaliyetleri
• Sendika Üyeliği
• Toplu Pazarlık Süreci
• Toplu Pazarlık Kavramı
• Toplu İş Sözleşmesi Ehliyeti ve Yetkisi
• Toplu İş Sözleşmesine Çağrı ve Toplu
Görüşmelerin Yapılması
• Toplu İş Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• Endüstri ilişkileri sistemini anlayabilecek
• Sendikalar kavramını ve türlerini
öğrenebilecek
• Sendika üyeliği koşullarını bilecek,
• Toplu pazarlık sürecinin nasıl işlediğini
görebilecek
• Toplu iş sözleşmesinin nasıl yapıldığını
kavrayabilecek
• Toplu iş uyuşmazlıklarını öğrenebilecek,
• Toplu iş uyuşmazlıklarının nasıl
çözüldüğünü anlayabileceksiniz.
İNSAN KAYNAKLARI
YÖNETİMİ
Prof. Dr. A. Oya Özçelik
ÜNİTE
10
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
GİRİŞ
Günümüzde endüstri
ilişkileri önemli bir insan
kaynakları fonksiyonu
haline gelmiş ve
işletmeler insan
kaynaklarını yönetirken,
endüstri ilişkilerine ilişkin
toplumun benimsediği
model ve buna bağlı
olarak çizilen yasal
çerçeve içinde hareket
etmek durumunda
kalmışlardır.
Sanayi devrimi öncesinde, usta-kalfa-çırak ilişkisi biçiminde düzenlenen işçiişveren ilişkileri, fazla sorunlar içermeyen bir düzenle yürürken, bu devrimin
sonuçlarına bağlı olarak, bir işverenin yanında çok sayıda işçinin çalışmaya
başlamasıyla, işçi-işveren ilişkileri değişmiş, çalışma yaşamı farklı bir görünüm
kazanmıştır. Bu çerçevede doğan ihtiyaçlar karşısında, işçiyi koruyucu
düzenlemelere yer verilmiştir.
Ancak genellikle, bireysel düzeydeki bu düzenlemeler, o günkü koşullarda
son derece yetersiz kalmış, işçiler ortak hak ve çıkarlarını korumak için birlik olmak,
dernek kurmak istemişler ve bunun için çeşitli mücadeleler vermeye
başlamışlardır. Zaman zaman kanlı olaylara sahne olan işçilerin bu mücadeleleri,
bazen birlik oluşturmalarına izin verilmesi, bazen de koalisyon yasakları ile bu
hareketlerin engellenmesi sonucunu doğurmuştur. Neticede işçilere birlik
oluşturma serbestisi getirilmiş, böylelikle toplu iş hukukunun temelleri atılmıştır.
Daha sonra bu alanda önemli gelişmeler yaşanmış ve birçok toplum tarafından
işçilerin sendikal haklara sahip olmaları demokratikleşmenin bir gereği olarak kabul
görmüştür. Bu çerçevede bireysel düzeyde işçi işveren ilişkilerine müdahale eden
devlet, toplu düzeydeki işçi-işveren ilişkilerinde de yasal düzenlemelere yer
vermiştir. Sanayileşme ile birlikte, günün ihtiyaçlarına cevap verecek tarzda bu
düzenlemeler daha kapsamlı hâle getirilmiştir.
Bu bölümde ilk olarak tarihsel gelişimi ile birlikte endüstri ilişkileri sistemi,
sistemin unsurları ele alınmış, daha sonra sendikalar ve hukukumuzdaki yasal
düzenlemede sendikaların kuruluşu, organları, faaliyetleri ve sendika üyeliği
açıklanmıştır. Devamında sendikaların başlıca faaliyeti olan toplu pazarlık sürecine
odaklanılarak, toplu iş sözleşmesinde ehliyet, yetki, toplu iş sözleşmesinin
yapılması ve uygulanması ile toplu iş uyuşmazlıklarını çözüm mekanizmaları
anlatılmıştır.
ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİNE GENEL BAKIŞ
Endüstri ilişkileri aynı zamanda toplumsal sistemin bir alt sistemidir ve diğer
alt sistemler olan ekonomik, siyasal sistemle yakın ilişkiler içindedir. Bu sistemin
unsurları şöyle belirtilebilir (Adal, 2000: 24-32):

Endüstri ilişkileri,
işçilerle işverenlerin ve
bu grupların devletin
ilgili organları
arasındaki ilişkileri
düzenleyen bir
disiplindir.
Aktörler: Bu sistem içinde işçi, işveren, devlet yer alır. İşçiler ve onların
temsilcileri(sendikalar ve üst kuruluşları), işveren ve onların
temsilcileri(işveren, işveren vekili, işveren sendikaları vb.) ve de
devletin sahip olduğu kamu kurumları ve organları, sistemin aktörleri
olarak nitelendirilir.

Kurallar: Bu sistemdeki aktörler belli kurallar çerçevesinde hareket
ederler. Devlet çıkarttığı yasa ve yönetmeliklerle, işçi ve işverenler ise,
bu yasal düzenleme içinde akdettikleri sözleşmelerle, iş yeri
yönetmelikleri ile kurallar koyarlar ve bunlara uygun olarak iş ilişkilerini
düzenlerler.

Çevre: Bu sistem de diğer toplumsal sistemler gibi ekonomik,
teknolojik, kültürel, siyasal çevre içinde yürür. Endüstri ilişkileri sistemi,
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
2
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
piyasa koşullarından, arz talep dengesinden, işletmenin durumundan,
yönetim tarzından, iç çevre koşullarından ve bunlara ilişkin çeşitli
faktörlerden etkilenir. Ayrıca güç dengeleri ve siyasal sistem de endüstri
ilişkileri sisteminin sınırlarının önemli bir belirleyicisidir.

İdeoloji: Her sistemin bir ideolojisi vardır. Bu ideoloji, her aktörün
sistem içindeki rolünü ve yerini ortaya koyan ortak inançlar ve
düşüncelerden oluşur. Sistemde aktörlere bu ideoloji çerçevesinde bazı
roller yüklenir. Aktörler birbirlerinin sistem içindeki yerini ve rolünü
benimsemedikçe, istikrarlı bir endüstri ilişkileri sisteminin oluşması
mümkün değildir.
Endüstri Devriminin Öncesi
Yukarıda sözü edilen
değişimler endüstri
devrimine zemin
hazırlarken, buharlı
makinanın bulunuşu,
sanayileşmeye adım
atılmasında en önemli
faktör olmuştur.
Endüstri devriminin nedenlerini ve endüstri devrimi ile oluşan işçi işveren
ilişkilerini daha iyi anlayabilmek için, öncelikle endüstri devrimi öncesindeki
ekonomik, sosyal ve siyasal yapı ile çalışma hayatına kısaca göz atmak gerekir.
Sanayi devriminin başladığı İngiltere ve bunu takip eden diğer Avrupa ülkelerinde
(Almanya, Fransa, Belçika gibi) ortaçağda feodal bir devlet yapısının hâkim olduğu
görülmektedir. Asiller, rahipler ve köylülerden (köleler ve hür köylüler) oluşan
sınıfsal ayrıma dayalı bir toplumsal yapı da bu devrin özelliği olarak karşımıza
çıkmaktadır. Feodal yapıyı oluşturan derebeyleri arazilerinde kapalı bir ekonomik
sistem içinde gerçekleştirilen üretim ve tüketim, dışarıya fazla ihtiyaç duymadan bu
arazide yaşayanların hayatlarını devam ettirmelerine olanak vermekte idi. Ekonomi
daha çok tarıma ve el sanatlarına dayalı bir nitelikte olup, çalışan kesimi köylüler
oluşturmakta ve bunlar her açıdan derebeyine bağlı olarak yaşamlarını
sürdürmekteydi. Derebeyleri ise onları korumakta ve yaşamaları için temel
ihtiyaçlarını sağlamaktaydı. Ayrıca, lonca olarak adlandırılan esnaf birlikleri
ekonomide önemli bir yer işgal etmekte ve bunlardaki usta-kalfa-çırak ilişkileri, işçiişveren ilişkilerinin temelini oluşturmaktaydı.
Bir yandan nüfusun artmaya başlaması, diğer yandan coğrafi keşifler ve
buna bağlı olarak yeni ticaret yollarının ortaya çıkışı ile ekonomik ve sosyal yapıda
değişiklikler olmaya başlamıştır. Yavaş yavaş mal değişimi yerine para ekonomisine
geçiş ve burjuva sınıfının ortaya çıkışı ile kapital birikimi sağlanmış ve yaşam
kentlere doğru kaymıştır. Asiller ve rahipler eski güçlerini kaybetmiş ve feodal yapı
çökmeye başlamıştır. Özellikle buharlı makinanın keşfine bağlı olarak kitle
üretimine geçilmesiyle başlayan sanayileşme hareketi, loncalara dayalı ekonomik
sistemin güç kaybederek önemini yitirmeye başlamasına neden olmuştur. Feodal
yapının çöküşü ve merkezî devletlerin kurulmaya başlaması da sistemde önemli
değişikliklere neden olmuştur. Tüm bu değişimler, işçi-işveren ilişkilerinde yeni bir
dönemin başlamasına sebebiyet vermiştir.
Endüstri Toplumuna Geçiş
Endüstri devrimi ile birlikte, teknolojik alanda gelişmeler, kitle üretiminin
gerçekleşmesine olanak tanımış, bu durum, bir işverenin yanında, çok fazla sayıda
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
3
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
işçinin istihdam edilmesini gerektirmiştir. Önceleri usta-kalfa-çırak ilişkisi şeklinde
düzenlenen ve sorunsuz yürüyen işçi-işveren ilişkileri, karmaşık bir görünüm arz
etmeye başlamıştır. Liberal ekonomi düşüncesinin de etkisiyle, işçi ve işverenlerin
aralarındaki iş sözleşmesinin serbest iradeleriyle ve piyasa koşulları altında
kurulması ilkesi benimsenmiş, uzun yıllar devletin hiçbir müdahalesi olmadan
süren bu ilişkiler, işçilerin dolayısıyla toplumsal sağlığı tehdit eden bir hal almıştır.
Bu arada işçiler bir araya gelerek, birlik oluşturmak, dernek kurmak için mücadele
vermeye başlamışlardır. Bunun üzerine devlet bu ilişkilere müdahale gereğini
duymuştur. Bölümde belirtildiği gibi, ilk olarak uzun çalışma süreleri, sefalet ücreti
ve kadın ve de çocuk işçilerin de kötü koşullarda çalıştırılmasına ilişkin önlemler
alınmış ve böylelikle bireysel düzeyde işçi-işveren ilişkilerinin düzenlenmesi
konusunda ilk adımlar atılmıştır. Ancak bunlar yeterli olmamış, işçiler birlik
oluşturmak ve bu şekilde ortak çıkarlarını korumak, çalışma koşullarını düzenlemek
için mücadeleler vermeye devam etmişlerdir. İşçilerin bir araya gelerek birlik
oluşturma çabalarına sıcak bakılmamış, hatta bunu engelleyen düzenlemeler
getirilmiştir.
Sanayi Devrimi’nin gerçekleşmesi kitle üretimine ve buna bağlı olarak
sanayinin gelişmesi, işletmelerin büyümesine, farklı işletme fonksiyonlarının ortaya
çıkmasına, çalışanların uzmanlaşmasına, karlılık, verimlilik, rasyonellik gibi ilkelerin
benimsenmesine, neden olmuştur. Bununla beraber ortaya çıkan endüstri
toplumu, işgücünün niteliklerinin, işçi-işveren statülerinin ve istihdam türlerinin
farklılaşması sonucunu doğurmuştur(Adal,2000: 19-22). Bu durum çalışma
hayatındaki düzenlemeleri de geliştirmiş ve endüstri ilişkileri sistemine yeni
boyutlar kazandırmıştır. Şimdi uluslararası ve ulusal alanda bu sistemin ve sistemin
temel unsurları olan sendikaların tarihsel gelişimine göz atalım.
TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİNDE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ
Özellikle ortaçağın ilk
yarısında ticaretin ve
zanaatın gelişmeye
başladığı ve bu
gelişmede ise o
dönemin ekonomisinin
temeli olan loncaların
önemli etkileri olduğu
görülmektedir.
Tarihteki ilk işçi hareketinin geçmişi milattan önceye dayanır. Mısır’da
tuğla işçilerinin daha iyi iş koşulları için yapmış oldukları eylem, son bulgulara göre
ilk işçi hareketi olarak nitelendirilmektedir. Yine aynı ülkede, piramitlerin yapımını
sırasında da işçilerin topluca işi bırakma eylemi gerçekleşmiş ve bu da tarihteki ilk
grev olarak kabul edilmiştir. Romalılar döneminde de bazı işçi hareketlerine
rastlanmaktadır. Bunlardan en önemlisi, soylulara aşırı derecede borçlanan avam
sınıfının şehri terk ederek dağa yerleşmeleri, bu şekilde işi bırakmalarıdır. Ancak o
dönemde, avam sınıfı ile soylular arasındaki ilişkiler bugünkü anlamda bir iş ilişkisi
olmadığından, bu eylemler de gerçek nitelikli bir grev değildir (Demircioğlu
veCentel, 2010: 232).
İşçi hareketlerinin gelişmesinde önce loncalar, sonrada Sanayi Devrimi’nin
belirleyici faktör olmuştur. Loncalara bağlı olarak çalışan kalfalar, o dönemde daha
iyi çalışma koşulları ve serbestçe zanaatlerini yapabilme haklarını elde etmek için
örgütlenmeye başlamışlardır. Bu amaçla zaman zaman bugün de grev olarak
nitelendirilen topluca iş bırakma eylemi gerçekleştirmişlerdir. Endüstri devrimi ile,
el ve ev sanatları ile geçimini sağlayan işçi tipi, yerini, çok fazla sayıda kişinin bir
işverene bağlı olarak, bir arada çalıştığı, makine ile üretiminin gerçekleştiği ve
yavaş yavaş sınıf bilincinin yerleştiği işçi tipine bırakmıştır(Demircioğlu veCentel,
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
4
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
2010: 233-234). Sanayinin gelişmesine paralel olarak ortaya çıkan işçi kitleleri,
işveren karşı güçlerini eşitlemek amacıyla birlik olmak gereğini duymaya
başlamışlardır. Bugünkü anlamda sendikacılığın ortaya çıkışının bu faktöre bağlı
olduğu söylenebilir.
Klasik sendika teorisinin temel dayanaklarından biri, işçi tarafı ile işveren
tarafı arasında çalışma koşullarının belirlenmesinde pazarlık gücünün
eşitlenmesidir. Çünkü işçi-işveren arasında ekonomik anlamda dolayısıyla pazarlık
gücü olarak mutlak bir eşitsizlik söz konusudur. Sendikaların ortaya çıkması ise, bu
durumu tamamen değiştirmektedir(Çelik, 2010: 395).
Sendikacılığın gelişmesi, sanayinin gelişmesi ile paralel olarak yürümüştür.
18. yüzyılda, sanayinin gelişmesi ile ortaya çıkan liberal ekonomi anlayışı, işçiişveren arasındaki çalışma koşullarının serbestçe belirlenmesi esasını kabul etmiş
ve işçilerin birlik olma, dernek kurma özgürlüğüne yer vermemiştir. Bir yandan işçi
arz ve talebindeki dengesizliğin işçiler aleyhine oluşu ile yaşanan yoğun işsizlik,
işçilerin işverenle pazarlık gücünü yok ederken, öte yandan çok olumsuz çalışma
koşulları nedeniyle, işçi sınıfını daha da güçsüzleştirmiştir. İşveren karşısında hak ve
çıkarlarını koruyabilmek için işçiler, örgütlenme hakkı istemişler ve bu konuda
mücadele vermeye başlamışlardır.
İlk kez İngiltere’de başlayan endüstri devrimi ile işçilerin haklarını koruma
mücadelesi, uzun yıllar devam etmiştir. Bu mücadele sırasında, işçilerin birlik
oluşturma çabaları 1718, 1779 ve 1800 yıllarında çıkarılan ve birleşme kanunları
olarak adlandırılan yasalar ile önlenmeye çalışılmıştır. Ancak işçiler bu
mücadeleden vazgeçmemişler ve ilk olarak sendika kurma hakkı 1824 yılında çıkan
yasa ile tanınmıştır. 1834 yılında “Büyük Ulusal Sendikalar Birliği” oluşturulmuş, ilk
sendikalar yasası ise 1871 yılında çıkartılmış, 1875 yılındaki yasa ile de, bazı
koşullarda grev hakkı tanınmıştır. 1906 yılında İngiliz İşçi Partisi kurulmuş, 1913
yılında ise Sendikalar Yasası yürürlüğe girmiştir. Ancak, 1927 yılında yürürlüğe
giren bir yasa ile bazı önemli kısıtlamalar getirilmiş ve kamu hizmetlerinde grev
yasaklanmıştır. 2. Dünya Savaşı sonrasında sendikal haklar genişletilmiş 1974 ve
1976 yıllarında yürürlüğe giren iki yasa, bu gelişmelere çok önemli katkılar
sağlamıştır (Işıklı, 2010: 119-120).
Sanayi Devrimi’nin sonuçları, İngiltere’den sonra Fransa’da da kendini
göstermiş, bu ülkede sendikal haklar konusunda yoğun işçi hareketleri sonucunda
1791 yılında çıkartılan yasa ile her türlü meslek kuruluşu yasaklanmıştır. 1830’dan
sonra grev ve kargaşalar artmış, bunun üzerine 1848 yılındaişçilere birleşme ve
dernek kurma hakkı tanınmıştır. Ancak 1852 yılında örgütlenme hakkı yine geri
alınmış, 1864’de tekrar bu hak verilmiştir. Sonuçta 1884 yılında işçilere önceden
izin almaksızın sendika kurma hakkı tanınmıştır (Adal,2000: 34-35).Bu ülkede 1919
ve 1950 yıllarında yürürlüğe giren yasalar toplu iş sözleşmesi açısından çok önemli
yasalardır. Fransa’da da sendikal hakların gerçek anlamda gelişimi 2. Dünya
Savaşı’ndan sonra gerçekleşmiştir(Işıklı, 2010:121).
Almanyada endüstri devriminden sonra uzun süreli işçi hareketlerine
sahne olmuş ve 1794 yılında dernek kurma özgürlüğü getirilmiş, ancak sendikalar
yasaklanmıştır(Adal,2000:36). Bu ülkede ilk sendikalaşma hareketleri 1840’larda
başlamış ve 1848-1849 yıllarındaki devrim hareketleri ile hız kazanmıştır. Yasal
olarak sendikal haklar ilk kez 1869 yılında tanınmıştır. 1890’lı yıllarda sendikacılık
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
5
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
Osmanlı döneminde
sendikacılık hareketinin
1871 yılında
Ameleperver cemiyetinin
kurulmasıyla başladığı
görüşü kabul
görmektedir.
güçlenmeye başlamış, ancak daha sonra Hitler döneminde baskı altına alınmaya
çalışılmıştır. Daha sonra 1949’da yürürlüğe giren yeni anayasa Alman
sendikacılığının meşru hâle gelmesini sağlamıştır (Işıklı, 2010:122-123).
Türkiye’de sendikacılığın gelişimi, Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet dönemi
olarak iki kısımda ele alınabilir.
Osmanlı döneminde sanayinin gelişmemesi nedeniyle sendikacılığın ortaya
çıkışını geciktirmiştir. 1830’dan itibaren küçük fabrika ve imalathaneler kurulmaya
başlamıştır.1845’de Polis Nizamnamesi ile işçilerin dernek kurmaları ve işlerini terk
etmeleri yasaklanmış,1863,1865 ve 1869’da bazı yasalarla maden işçilerinin
çalışma koşulları düzenlenmiştir (Adal, 2000: 38-41).Ancak bu cemiyet, işçilere
yardım amacı güden bir hayır kurumu niteliği taşımaktadır.1895’de ise, Osmanlı
Amele Cemiyeti kurulmuştur. Tarihsel gelişim sürecinde bu alandaki en önemli yeri
1909 yılında çıkartılan, Tatil-i Eşgal Kanunu almaktadır. Bu kanun, kamu eliyle
kurulan işyerlerinde sendika kurulması yasaklamış, ancak aynı yılda çıkarılan
“Cemiyetler Kanunu” bu konuda serbestlik getirmiştir (Çelik, 2010: 396;
Demircioğlu ve Centel, 2010: 237-239).
Cumhuriyet dönemi: 1924 Anayasasın’da, Cemiyetler Kanunu’nda olduğu
gibi, toplanma ve dernek kurma özgürlüğüne yer vermiş, ancak, 1925’de çıkartılan
Takrir-i Sükun Kanunu ile getirilen yasaklamalar, bu kuruluşların faaliyetlerine
olanak tanımamıştır. 1938 yılında yürürlüğe giren Cemiyetler Kanunu’nda sınıf
esasına göre dernek kurulamayacağı hükmüne yer verilmiş, böylelikle sendika
hakkı ortadan kaldırılmıştır. 1947 yılında ilk sendikalar kanunu kabul edilmiş, ancak
bu kanun işçilere grev hakkı tanımamıştır. Böylelikle gerçekçi bir sendikal düzene
geçilememiştir(Çelik, 2010: 396-397; Demircioğlu ve Centel, 2010: 243-244).
1961 Anayasası ile Türkiye’de birçok alanda olduğu gibi, çalışma
ilişkilerinde de yepyeni bir dönem başlamıştır. Sosyal hukuk devleti anlayışına
paralel olarak, sendika, toplu sözleşme, grev ve lokavt hakları Anayasa ile güvence
altına alınmıştır(Bingöl, 2003:394). 1961 Anayasası’ndan sonra, bunun getirdiği
demokratik esaslara paralel olarak 1963 yılında çıkartılan 274 sayılı Sendikalar
Kanunu ve 275 sayılı Toplu İş Sözleşmeleri Grev ve Lokavt Kanunu ile işçilere toplu
sözleşme ve grev yapma hakkı tanınmıştır. Ancak 1980 döneminde bu haklar askıya
alınmış ve 1982 Anayasa’sını takiben, 1983 yılında hâlen yürürlükte olan yeni
Sendikalar Kanunu (2821 sayılı) ve Toplu İş Sözleşmeleri Grev ve Lokavt Kanunu
(2822 sayılı) çıkartılmıştır.
SENDİKA KAVRAMI TANIMI VE TÜRLERİ
Sendikaların
örgütlenme düzeyi ilk
kademe örgütleri ve üst
kademe örgütleri olarak
iki grupta toplanabilir.
Sendika kavramının esası, hem kelime hem de organizasyon olarak dış
kaynaklara dayanmaktadır. Sendika deyince ilk olarak akla, işçilerin oluşturdukları
örgütler gelmektedir. Bazı toplumlarda sendika kavramı, sadece işçi sendikalarını
ifade etmesine rağmen, genelde hem işçi hem de işveren kuruluşlarını
kapsamaktadır. Sendikalar üyelerinin hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için
kurulmuş olan örgütlerdir. Sendikalar Kanunu’nun 2. maddesi sendikayı, “işçilerin
veya işverenlerin çalışma ilişkilerinde ortak ekonomik ve sosyal hak ve
menfaatlerini korumak ve geliştirmek için meydana getirdikleri tüzel kişiliğe sahip
kuruluşlar” olarak tanımlamaktadır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
6
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
Sendika Türleri
İlk olarak sendikalar sahip oldukları üyeler açısından işçi ve işveren
sendikaları olmak üzere iki grupta ele alınabilir.
İşçi Sendikaları: İşçiler tarafından, çalışma yaşamındaki koşulları iyileştirmek
amacıyla kurulan, sadece işçi sayılanların üye olabilecekleri sendikalardır.
İşveren Sendikaları: İşverenler tarafından, çalışma yaşamındaki hak ve
çıkarlarını korumak amacıyla kurulan ve işveren sayılanların üye olabilecekleri
sendikalardır.
Sendikalar çalışma hayatında çeşitli düzeylerde ve biçimlerde
örgütlenmişlerdir. Şimdi kısaca bunları açıklamaya çalışalım.
İlk Kademe Örgütleri:
Meslek Sendikaları: Aynı meslekten olanların bir araya gelerek kurdukları
sendikalardır. Ancak günümüzde bir işletmede çok sayıda mesleğe mensup işçilerin
çalışması, işletmenin çok sayıda sendika ile karşı karşıya gelmesini gerektirdiğinden
işlerliklerini yitirmişlerdir.
İşyeri Sendikaları: Aynı işyerinde çalışan işçilerin bir araya gelerek kurdukları
sendikalardır. Üyeleri sadece o işyerinde çalışan işçiler olabilir. Sendikalar güçlerini
üyelerinden aldıkları için, bu sendikalar nispeten güçsüz sendikalardır.
İşkolu Sendikaları: Bir ekonomide benzer işler bir arada gruplanabilir. Bunlar
işkolunu oluştururlar. Aynı işkolunda çalışan işçilerin kurdukları sendikalara ise
işkolu sendikaları denir. O işkolunda çalışan tüm işçilerin üyeliğine açıktır.
Ülkemizde 28 tane işkolu vardır, bunlar Sendikalar Kanunu’nun 60. Maddesi’nde
belirtilmiştir.
Üst Kademe Örgütleri
Sendika özgürlüğü
bireysel sendika
özgürlüğü ve toplu
sendika özgürlüğü
olmak üzere iki şekilde
ele alınabilir.
Birlik ve Federasyon: Birlikler, farklı işkolunda faaliyet gösteren işkolu
sendikalarının bir bölge ya da şehir dâhilinde örgütlendiği üst kuruluşlardır.
Federasyonlar ise, aynı işkolunda faaliyet gösteren yerel sendikaların bir araya
gelerek, bir bölge ya da ülke çapında örgütlenmesiyle meydana gelen üst
kuruluşlardır (Adal, 2000: 469).
Konfederasyon: Farklı işkollarında kurulu işkolu sendikalarının ülke çapında
örgütlenmesi sonucu ortaya çıkan kuruluşlardır. Ülkemizde konfederasyon
kurulabilmesi için farklı işkollarında kurulu en az 5 sendikanın bir araya gelmesi
gerekir (S.K. 2/9).
2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nda yer alan düzenlemeye göre, ülkemizde
yalnızca işkolu sendikaları ile konfederasyonların kurulmasına ve faaliyet
göstermesine olanak tanınmıştır (m.3).
Sendika Özgürlüğü
Sendika özgürlüğü günümüzde birçok ülkedeki yasal düzenlemelerde temel
bir hak olarak kabul edilmektedir. Sendika özgürlüğü, öncelikle çalışana özgü olarak
tanınmıştır. Ancak bu özgürlüğün sağlanması ve korunması, sendikanın
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
7
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
korunmasına ve varlığını sürdürmesine bağlı olduğundan, bu konuyu da
içermektedir (Tunçomağ ve Centel, 2005: 237).Genel olarak, “Sendika özgürlüğü,
çalışanların ortak ekonomik, sosyal ve kültürel durumlarını korumak ve geliştirmek
amacıyla sendika kurma, sendikalara girme ve sendikadan çıkma, kısaca sendika
halinde birleşme (koalisyon özgürlüğü) serbestisi olarak anlaşılır” (Adal, 2010:570).
Ülkemizde de sendika özgürlüğü Anayasa ile güvencesi altına alınmış temel
bir haktır (A.Y. m.51).
Bireysel Sendika Özgürlüğü:“Gerçek kişilerin bireysel olarak sahip oldukları
ve yararlandıkları sendika özgürlüğünü ifade eder” (Işıklı, 2010: 185).Bu özgürlük
pozitif ve negatif sendika özgürlüğü olmak üzere ayrılabilir.
Pozitif Sendika Özgürlüğü: Sendika kurma, istediği sendikaya üye olma ve
üyelikte kalma hakkı olarak ifade edilebilir.Negatif sendika özgürlüğü: Sendikaya
üye olmama, istediği zaman sendikadan çıkma hakkı olarak belirtilebilir.Nitekim
ülkemizde Sendikalar Kanunu’nun 31. Maddesi “işçilerin işe alınmaları, belli bir
sendikaya girmeleri veya girmemeleri veya belli bir sendikadaki üyeliği muhafaza
veya üyelikten istifa etmeleri veya sendikaya girmeleri veya girmemeleri şartına
bağlı tutulamaz” hükmüne yer vererek bu özgürlükleri güvence altına
almıştır. Ayrıca işverenin sendikaya üye olan işçilerle, sendika üyesi olmayanlar
arasında, çalışma koşullarının uygulanması ve iş sözleşmesinin sona ermesi
bakımından herhangi bir ayırım yapamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda
işçiye 1 yıllık ücretinden az olmamak koşulu ile tazminat ödeneceği kanunda
belirtilmiştir (S.K. 31).
Toplu Sendika Özgürlüğü: “Bir sendikal kuruluşun örgüt olarak sahip
olduğu hakları içerir”(Işıklı, 2010:198).Yani toplu sendika özgürlüğü, sendikaların
kendi varlıklarını ve faaliyetlerini, devlete, kendi üyelerine, üçüncü kişilere ve
kuruluşlara karşı korumasıdır (Akyiğit, 2010:264).
Nitekim ülkemizde Sendikalar Kanunu’nun 38.Maddesinde; işçilerin,
işveren sendikalarına, işverenlerinde, işçi sendikasına üye olamayacakları ve birinin
diğerinin kurulmasına ve faaliyetlerine doğrudan ya da dolaylı olarak müdahalede
bulunamayacakları hükmüne yer verilmiştir.
SENDİKALARIN KURULUŞ ORGANLARI VE FAALİYETLERİ
Sendikanın Kuruluşu
Daha öncede belirtildiği üzere sendika özgürlüğünü benimsemiş olan
toplumlarda sendikalar serbestçe kurulabilir. Ancak bu kuruluş, kanunda gösterilen
belli kurallar çerçevesinde gerçekleşir. Ülkemizde sendikalar işkolu esasına göre
kurulurlar (S.K. 3), işkollarının neler olduğu ise Sendikalar Kanunu’nun 60.
Maddesinde yer almakta olup, ülkemizde 28 tane işkolu bulunmaktadır. Bir
işkolunda birden fazla sendika kurulabilir. Bu işçilerin ya da işverenlerin, istediği
sendikaya üye olma özgürlüğünün gereği olan sendika çokluğu ilkesinin bir
sonucudur (Sümer, 2010:167).
Sendikalar Türkiye çapında faaliyet gösterirler (S.K. 3). Bu durumda
sendikaların tüzüklerine belli bir bölge ya da şehirde faaliyet göstereceklerine
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
8
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
ilişkin bir hüküm bulunması mümkün değildir (Sümer, 2010:166). Sendikalar
önceden izin almaksızın kurulabilirler. Yani sendikaların kurulması hiçbir makamın
onayına bağlı kılınmamıştır (S.K.6/1). İşçi sendikasının kurulması için gerekli işçi
sayısı, Sendikalar Kanunu’nda yer almamakla birlikte, Dernekler Kanunu’na yapılan
gönderme ile sendikanın kurulabilmesi için en az 7 kişi olması gerekir. (Demircioğlu
ve Centel, 2010:251).
Sendika dilekçeye ekli olarak ilgili belgelerin(sendika tüzüğü, kurucuların
nüfus cüzdanlarının suretleri, ikametgâh belgeleri, meslek ve sanat özgeçmişleri,
sendikanın kurulacağı işkolunda fiilen çalışır olduklarına dair belgeleri, sabıka
kayıtları, ilk genel kurula kadar kuruluşu sevk ve idare edecekler ile bunların eşleri
ve velayetleri altında çocuklarına ait noterden tasdikli mal bildirimleri) kurulacağı
ilin valiliğine verilmesi ile tüzel kişilik kazanır (S.K. 6/2,3).
İşçi sendikası kurucusu olabilmek için, işçi niteliğine sahip olmak, Türk
vatandaşı olmak, Türkçe okur-yazar olmak medeni hakları kullanmaya ehil olmak,
sendikanın kurulacağı işkolunda fiilen çalışıyor olmak ve Sendikalar Kanunu’nda
gösterilen belirli suçlardan hüküm giymemiş olmak gerekir (S.K. 5/1).
İşveren sendikaları da işçi sendikaları gibi işkolu esasına göre, o işkolunda
faaliyet gösteren işverenler tarafından kurulur. Bunlar da Türkiye çapında
faaliyette bulunurlar (S.K. 3/2). İşveren sendikasının kurucusu tüzelkişi ise, bunu
temsil eden gerçek kişinin de işkolunda fiilen çalışma şartı hariç, işçi sendikası
kurucuları için aranan tüm şartlara sahip olması gerekir (S.K. 5/son).
Sendikanın kurulması için ilgili belgelerin valiliğe verilmesiyle tüzel kişilik
kazanan sendikaya ait bu belgelerin birer örneğini, Vali, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik, İçişleri ve Maliye Bakanlıkları ile ilgili bölge müdürlüğüne gönderir. Tüzük
ve bu belgelerde kanuna aykırılığının tespiti veya bu kanunda öngörülen kuruluş
şartlarının gerçekleşmediğinin anlaşılması durumunda, vali veya ilgili bakanlıkların
her biri sendikanın faaliyetinin durdurulması veya kapatılması için iş davalarına
bakmakla görevli mahalli mahkemeye başvurur. Tüzükte suç oluşturan bir unsur
bulunması halinde, durum ayrıca Cumhuriyet Savcılığına bildirilir (S.K. 6). Görevli
mahalli mahkeme gerekli gördüğü hâlde, üç işgünü içinde sendikanın faaliyetlerinin
durdurulmasına karar verebilir. Mahkeme kanuna aykırılığın veya eksikliğin
giderilmesi için altmış günü aşmayan bir süre verir. Bu süre sonunda tüzük ve
belgeler kanuna uygun hale getirilirse, faaliyeti durdurma kararı kaldırılır, aksi
hâlde sendika mahkemenin kararı ile kapatılır (S.K 54).
Sendikalar Kanunu’nda
sendikaların
oluşturmakla yükümlü
oldukları organlar;
genel kurul, yönetim
kurulu, denetleme ve
disiplinkurulu olarak
belirlenmiştir.
Sendikaların Organları
Sendikalar faaliyetlerini organları aracılığı ile yerine getirirler. Sendikalar
ihtiyaç duydukları takdirde başka organlar da kurabilirler ancak zorunlu organların
görevlerini bu organlara devredemezler (m. 9).
Genel Kurul: Bu kurul yetki açısından sendikanın en üst karar ve denetim
organıdır. Kural olarak genel kurul, sendika üyelerinden oluşur. Ancak üye
sayılarının özellikle işkolu sendikalarında kanunda belirtilen sınırın üstünde olması,
genel kurulun, üyeler arasından seçilen delegelerden oluşmasını
gerektirmektedir(Çelik, 2010: 470-471). Genel kurul, diğer organların seçimi, tüzük
değişikliği, bütçenin kabulü, yönetim ve denetleme kurullarının ibrası vb. gibi
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
9
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
görevleri yerine getirir (S.K. 11).Genel kurul olağan toplantısı 4 yılda bir yapılır (S.K.
12/2).
Yönetim Kurulu: Sendikaların yönetim kurulları en az 3, en çok 9 üyeden,
konfederasyonların yönetim kurulları ise en az beş en çok yirmi dokuz üyeden
oluşur (S.K. 15). Kuruluşu yasalar ve tüzük çerçevesinde yönetir ve temsil eder.
Yönetim kurulları, kanunlar ve sendika tüzüğüne bağlı olarak, sendikanın temsil
edilmesi ve yönetilmesi, sendikanın gelir ve giderlerine dair işlemlerin yapılması ve
bütçenin hazırlanması, genel kurul tarafından verilen diğer görevlerin yapılması
faaliyetlerini gerçekleştirmekle yükümlüdür (S.K. 16).
Disiplin Kurulu: Sendika disiplin kurulu en az üç en çok beş üyeden
oluşturulur. Disiplin kurulunun görevi, sendika tüzüğüne, sendikanın amaç ve
ilkelerine aykırı davranan üyeler hakkında soruşturma yaparak, tüzükte öngörülen
disiplin cezalarını bu üyelere uygulamaktır(S.K. 18).
Denetleme Kurulu: Sendika denetleme kurulu genel kurul tarafından
seçilen üç denetçiden oluşturulur. Sendika şubelerinde tek bir denetçi, denetleme
kurulu yerine görev yapabilir. Sendika denetleme kurulu, yönetim kurulunun, genel
kurul kararlarına uygun biçimde faaliyette bulunup bulunmadığını denetlenmesi,
idari ve mali yönetimin sendika tüzüğüne uygun olarak yapılıp yapılmadığının
kontrol edilmesi görevlerini yerine getirir (S.K.19).
Sendikaların Amaç ve Faaliyetleri
Sendikaların amaçlarını
genel olarak, üyelerinin
ekonomik, sosyal ve
kültürel alanda
haklarını, çıkarlarını
korumak ve iyileştirmek
suretiyle, onların refah
düzeylerini yükseltmek
olarak belirtilebilir.
Sendikalar bazı amaçlar doğrultusunda, çeşitli faaliyetleri gerçekleştirmek
için kurulurlar. Bu amaca ulaşmak için gerçekleştirdikleri en önemli faaliyet toplu iş
sözleşmeleri yapmaktır. Bu amaç veya amaçlar doğrultusunda sendikalar, toplu iş
sözleşmeleri ile ve/veya diğer yollar aracılığı ile üyeleri için ücret, fazla çalışma, iş
güvencesi, iş sağlığı ve güvenliği, dinlenme ve izinler, eğitim gibi konuları
düzenlemek, yasal haklarıyla ilgili onları temsil etmek, çalışma koşullarını
iyileştirmek gibi faaliyetlerde bulunurlar. Ayrıca üst düzey sendikal
örgütler(ülkemizde konfederasyonlar) hükûmetle (siyasi irade ile) ilişkileri
yürüterek, üyelerinin yasal zeminde haklarını geliştirmek için çaba harcarlar.
Aşağıda bu faaliyetler kısaca özetlenmiştir.
Sendikaların çalışma hayatına ilişkin faaliyetleri aşağıdaki gibi özetlenebilir
(S.K. 32);
 Toplu iş sözleşmesi yapmak
 Toplu iş uyuşmazlıklarında, ilgili makama, barışçı uyuşmazlık çözüm
yollarına hakem kurullarına, diğer yargı organlarına başvurmak
 Çalışma hayatından kaynaklanan konularda, işçileri ve işverenleri
temsilen veya yazılı başvuruları üzerine, nakliye, neşir veya adi şirket
sözleşmeleri ile iş sözleşmesinden doğan hakları ve sigorta haklarında
üyelerini ve mirasçılarını temsilen dava açmak
 Grev veya lokavt kararı almak ve uygulamak
Sendikaların sosyal faaliyetleri ise şöyle özetlenebilir (S.K. 33);
 Üyelerine hukuki yardımda bulunmak
 Kanun ve uluslararası antlaşma hükümlerine göre toplanan kurullara
temsilci göndermek
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
10
İşletmelerde Endüstri İlişkileri


Ülkemizde sendikaların
faaliyetlerini yasal
çerçevesi esas alarak 2
grupta toplamak
mümkündür. Bunlar
çalışma hayatına ilişkin
ve toplumsal hayata
ilişkin faaliyetlerdir.
Demokratik ülkelerde
sendika özgürlüğü
gereği işçi ve
işverenlere serbestçe
sendika kurma hakkı
tanındığı gibi, bu
sendikalara üye olma
serbestisi de
sağlanmıştır.
Eğitim, inceleme ve araştırma faaliyetlerinde bulunmak
Bağışta bulunmamak şartıyla, yardımlaşma sandıkları kurulmasına
yardım etmek
 Bağışta bulunmamak şartıyla, üyeleri için kooperatif kurulmasına yardım
etmek
 Nakit mevcudunun % 40’ını aşmamak koşulu ile sanayi ve ticari
kuruluşlara yatırım yapmak
 Mesleki eğitimi arttırıcı faaliyetlerde bulunmak
Sendikaların Yasak Faaliyetleri
Yasak faaliyetler, Sendikalar Kanunu’nun 37, 38 ve 39. maddelerinde
düzenlenmiş bulunmaktadır. Buna göre; sendikaların Anayasanın 14. maddesinde
belirtilen temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmaması hükmüne aykırı hareket
etmeleri yasaklanmıştır. Ayrıca sendikaların yönetim ve işleyişlerin Anayasada
belirlenen Cumhuriyet’in niteliklerine ve demokratik esaslara aykırı olamayacağı
hükme bağlanmıştır (m.37/1).
Sendika ve konfederasyonların, amaçları dışında faaliyette bulunamayacağı
ve siyasi partilerin ad, amblem, rumuz veya işaretlerini kullanamayacakları aynı
maddede hükme bağlanmıştır (S.K. 37/2). Bu yasak, sendikaların tüzel kişiliği ile
ilgilidir. Sendika yönetiminde görev alanların siyasi partilere üye olmaları veya
yönetiminde görev almaları mümkündür (Sümer, 2010: 204). Ancak belediye ve
milletvekili seçimlerinde aday olanların görevleri adaylık süresince askıda kalarak,
seçildikleri takdirde sona erer (S.K. 37/3).
Sendika özgürlüğü konusu açıklanırken de belirtildiği üzere, ülkemizde
Sendikalar kanununun 38. maddesinde; işçilerin işveren sendikalarına,
işverenlerinde işçi sendikasına üye olamayacakları ve birinin diğerinin kurulmasına
ve faaliyetlerine doğrudan ya da dolaylı olarak müdahalede bulunamayacakları
hükmüne yer verilmiştir. Ayrıca işçi sendikasını işverenin veya işveren sendikasının
kontrolüne tabi tutmak ve işverenlerin güdümünde işçi sendikası kurmaya teşvik
etmek yasaklanmıştır (S.K. 38).
Sendikalar Kanunu’nda sendika ve konfederasyonların ticaretle
uğraşmaları yasaklanmıştır (m.39).Ancak yukarıda da belirtildiği gibi sendikalara
nakit varlıklarının %40’ından fazla olmamak koşulu ile sınai ve ekonomik
faaliyetlerde bulunabilme olanağı tanınmıştır (S.K. 33). Ayrıca, sendikaların
gelirlerini üyeleri ve mensupları arasında dağıtmaları da yasaklanmıştır.
SENDİKA ÜYELİĞİ
Demokratik ülkelerde sendika özgürlüğü gereği işçi ve işverenlere serbestçe
sendika kurma hakkı tanındığı gibi, bu sendikalara üye olma serbestisi de
sağlanmıştır. Ancak bu serbestlik, ilgili yasal düzenlemedeki kurallara uyarak
gerçekleştirilir. Buradaki kritik konu, bazı ülkelerde çalışanlara birden fazla
sendikaya üye olma hakkı tanınırken, bazılarında sadece tek bir sendikaya üye
olmaya izin verilmesidir. Ülkemizdeki duruma bakıldığında Sendikalar Kanunu’nun
22. maddesinde sendikaya üye olma serbestisi getirilirken, işçi ve işverenlerin aynı
zamanda aynı işkolunda birden fazla sendikaya üye olamayacakları hükme
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
11
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
bağlanmıştır. Bu durumda, aynı zamanda, farklı işkollarında yarı zamanlı olarak
çalışan bir işçiye, farklı sendikalara üye olabilme olanağı tanınmış olmaktadır.
Sendikalar Kanunu’nun 20. maddesi, bu kanuna göre işçi sayılan ve
onaltıyaşını doldurmuş olan kişilerin işçi sendikasına üye olabileceklerini, on altı
yaşını doldurmamış olanların üyeliğinin ise kanuni temsilcilerinin yazılı iznine bağlı
olarak gerçekleşebileceğini hükme bağlamıştır. Ayrıca Sendikalar Kanunu’na göre
işverenlerin ve işletmenin bütününü yöneten işveren vekillerinin işveren sayılarak,
işveren sendikasına üye olabilecekleri belirtilmiştir.
Bu kanunun 21. maddesi ise, askerî şahısların (Milli Savunma Bakanlığı ile
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı işyerlerinde bu
Kanun anlamında işçi olarak çalışanlar hariç) işçi veya işveren sendikalarına; üye
olamayacaklarını ve sendika kuramayacaklarını hükme bağlamıştır.Sendika haklı bir
sebep olmadıkça (farklı işkolunda çalışma, işkolundaki başka bir sendikaya üyelik
vb.) üyelik talebini reddedemez. Reddettiği takdirde, üyeliği reddedilen kişi iş
mahkemesine dava açabilir (S.K. 22).
Üyelik Aidatı: Üyeler sendikaya aidat ödemekle yükümlü kılınmıştır. Bu
aidatın ödenmesi sendika güvenliğinin gereği olarak karşımıza çıkar. Çünkü sendika
üyelerine hizmet edebilmek için öncelikle kendi varlığını korumak ve devam
ettirmek zorundadır. Ülkemizde işçinin işçi sendikasına ödeyeceği aylık aidat tutarı
1 günlük çıplak ücreti ile, işverenin ise, işveren sendikasına ödeyeceği aylık aidat
miktarı, işyerinde işçilere ödediği bir günlük çıplak ücretleri toplamı ile
sınırlandırılmıştır(S.K. 23/2,3).
SendikaÜyeliğinin Devamı Askıya Alınması ve Sona Ermesi
Sendikalar Kanunu’nun 24. maddesine göre, işçi sendikasına üye olan bir
işçinin geçici olarak işsiz kalmasının sendika üyeliğini etkilemeyeceği hükme
bağlanmıştır. Buradaki geçici sürenin ne kadar olduğu kanunda belirtilmemiştir.
Ancak uygulamada bunun 1 yıl olarak kabul edildiği görülmektedir. Ayrıca aynı
maddede askerlik nedeniyle işten ayrılanların üyeliğinin askıda kalacağı
belirtilmektedir.
Üyeliğin sona ermesi: Sendikalar Kanunu’nun 25. maddesine göre “her üye
önceden bildirimde bulunmak suretiyle üyelikten çekilebilir. Çekilme notere
başvurma tarihinden itibaren bir ay sonra geçerlidir. Çekilenin bu bir aylık süre
içerisinde başka bir sendikaya üye olması halinde yeni sendika üyeliği bu sürenin
bitimi tarihinde kazanılmış sayılır”.
Emeklilik, malullük nedeniyle veya toptan ödeme almak için işten
ayrılanlardan farklı bir işkolunda çalışmaya başlayan işçilerin üyeliği sona erer. Üye
tüzükte belirtilen nedenlerle üyelikten sendika tarafından genel kurul kararı ile
çıkarılabilir. Ancak bu durumda üyenin mahkemeye itiraz hakkı saklıdır. Bu kanun
açısından işveren veya işveren vekili sıfatını kaybedenlerin işveren sendikasına
üyelikleri kendiliğinden sona erer. Ancak, temsil ettikleri tüzel kişiliğin üyeliği
devam eder (S.K. 25).
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
12
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
İşyeri Sendika Temsilciliği
Sendika temsilciliği kavramı sadece işçi sendikaları için geçer olup, temsilci
işyerinde çalışan işçiler arasından seçilir. İşyeri sendika temsilcisi olabilmek için
kurucularda aranan niteliklere sahip olmak gerekir.
Toplu iş sözleşme yapma yetkisi kesinleşen sendika; işçi sayısı elliye kadar ise
bir, elli bir ile yüz arasında ise en çok iki, yüz bir ile beş yüz arasında ise en çok üç,
beş yüz bir ile bin arasında ise en çok dört, bin bir ile iki bin arasında ise en çok altı,
iki binden fazla ise en çok sekiz olmak üzere işyerinde çalışan üyeleri arasından
işyeri sendika temsilcisi tayin eder (S.K. 34).
İşyeri sendika temsilcileri, işyerinde işçilerin istek ve sorunlarını dinlemek ve
çözüm bulmak, işçi ve işveren arasında işbirliği oluşturmak, işçilerin hak ve
çıkarlarını gözeterek, iş kanunları ve toplu iş sözleşmelerinde öngörülen çalışma
şartlarının uygulanmasına yardımcı olmak görevlerini yerine getirirler (S.K. 35).
Sendika Yöneticiliğinin Teminatı
Sendikaların
faaliyetlerinin
durdurulması için, yasal
düzenlemede
öngörülen hallerden
birinin varlığı gerekir.
Sendikalar Kanunu’nun 29. maddesi ile sendikaların yönetim kurullarında
veya başkanlığında görev alanlar, bu görevleri son bulduğunda, 3 ay içinde eski
işlerine tekrara dönmek istediklerinde, işveren onları eski işlerine veya benzer bir
işe, diğer kişilere öncelik vererek alması zorunluluğu getirilerek, sendika yöneticiliği
teminat altına alınmıştır. Ancak sendikadaki görevleri ile ilgili işledikleri suçlardan
hüküm giymiş olanlar bu teminattan yararlanamazlar.
Sendikaların Faaliyetlerinin Durdurulması ve Sona Ermesi
Bunlar Sendikalar Kanunu’nun ilgili maddelerinde düzenlenmiş olup şöyle
özetlenebilir.
 Tüzük ve kuruluşla ilgili belgelerde eksiklik varsa, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı veya ilgili valilikçe başvurulması
halinde, görevli mahalli mahkeme gerekli gördüğü takdirde kurucuları da
dinleyerek sendika faaliyetleri mahkeme tarafından durdurulabilir.
 Sendikanın üyesi olmadığı veya Türkiye’nin üyesi olmadığı uluslararası
kuruluşlardan izinsiz yardım alması hâlinde, iş davalarına bakmakla
görevli mahalli mahkeme üyelerden birinin veya valinin veya Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanının başvurması üzerine, sendikanın faaliyetlerini 3
ay ile 6 ay arasında durdurur(m. 56).
 Kanunda belirtilen suçlardan biriyle hüküm giymiş kişilere sendikada
görev verilmesi ve sendikaya bildirildiği halde bu durumun 5 iş günü
içinde düzeltilmemesi hâlinde, mahkeme tarafından ilgililerin başvurusu
üzerine sendikanın faaliyetleri altı ayla 1 yıl arasında durdurulur(m.56/2).
 Ayrıca, sendikaya karşı açılan kapatma davalarında da iş mahkemesi
gerekli gördüğü takdirde sendikanın faaliyetlerinin durdurulmasına karar
verebilir (m.58/3). Bu düzenlemelerin dışında herhangi bir sebeple
sendikaların faaliyetinin durdurulması yasal olarak mümkün değildir
(Tunçomağ veCentel, 2005:323-324).
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
13
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
Sendikanın faaliyetlerinin durdurulması ile sona ermesi şüphesiz
birbirinden farklı durumları içerir. Faaliyetin durması halinde tüzel kişilik devam
etmekte, ancak faaliyet gösterememektedir. Sendikanınsona ermesinde ise, tüzel
kişilik ortadan kalkar.Aşağıdaki durumlarda, sendika sona erer(Akyiğit, 2010: 331333):
Sendikanın Kendiliğinden Sona Ermesi (İnfisahı): Sendikanın borçlarını
ödeyemez hale gelmesi, yönetim kurullarının tüzüğe uygun olarak
oluşturulmaması, üst üste iki olağan genel kurul toplantısının yapılmaması
durumlarında, sendikanın tüzel kişiliği kendiliğinden sona erer.
Sendikanın Genel Kurul Kararı İle Sona Ermesi: Sendikanın kendisinin alacağı
kararla da sendika tüzel kişiliği ortadan kalkar, yani sendika kapatılabilir.
Sendikanın Mahkeme Kararı İle Sona Ermesi: Sendikalar Kanunu’nun 58.
maddesinde, devletin bütünlüğünü bozmak, devletinin ve Cumhuriyetin varlığını
tehlikeye düşürmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, vb. amaçlar güden ve
buna yönelik faaliyette bulunan sendikaların ve üst kuruluşların iş mahkemesi
tarafından kapatılacağı hükme bağlanmıştır. Ayrıca yukarıda da belirtildiği gibi,
kuruluş öncesinde ve sonrasında kanuna aykırılıkların ve eksikliklerin giderilmesi
için mahkeme tarafından kendisine bir mehil verilen sendika, bu süre sonunda
istenilenleri yerine getirmediği takdirde yine mahkeme kararı ile kapatılır.
TOPLU PAZARLIK SÜRECİ
Toplu Pazarlık Kavramı
Toplu pazarlığın amacı
ise, yönetimin, sendika
temsilcilerinin ve
sendika üyelerinin
üzerinde hem fikir
olabileceği bir anlaşma
yapmak olarak
belirtilebilir.
Toplu pazarlık genel olarak, iki taraf arasında belli bir zaman dilimini
kapsayan yazılı bir anlaşmanın görüşmelerini, uygulanmasını ve yorumlanmasını
içeren bir kavramdır (DeCenzo veRobbins, 2005: 363). Bu çerçevede toplu pazarlık,
işçi ve işveren tarafı arasında çalışma koşulları üzerinde anlaşmak için yapılan toplu
görüşmeleri, toplu iş sözleşmesinin imzalanması ve uygulanması, bu esnada ortaya
çıkan uyuşmazlıkların sonuca bağlanmasını kapsayan bir süreç olarak ele alınabilir.
Toplu pazarlık sürecini açıklamadan önce, kısaca toplu pazarlığın
taraflarına değinmek gerekir. Bunlar aşağıdaki gibi belirtilebilir.
İşçiler ve Temsilcileri: Toplu pazarlığın bir tarafını işçiler oluşturur. Çünkü bu
sürecin bir amacı, çalışma koşulları düzenlenirken işçilerin çıkarlarını korumak ve
geliştirmektir. Ancak işçiler tek başlarına ya da belli kurallar çerçevesinde
kurulmamış gayriresmi örgütlerle bu süreç içinde bulunamazlar. Toplu pazarlıkta
işçiler, işçi sendikaları aracılığı ile temsil edilirler.
İşverenler ve Temsilcileri: Toplu pazarlığın diğer tarafını işverenler oluşturur.
İşveren toplu pazarlıkta kendisi, işveren vekili ya da işveren sendikaları aracılığı ile
yer alabilir. Eğer işveren, bir işveren sendikasına üye olursa, toplu pazarlıkta
işyerini temsil görevini, işveren sendikasına bırakmış olur.
Devlet: Devlet işçi ve işverenler gibi toplu pazarlığın doğrudan bir tarafı
değildir. Ancak koyduğu kurallarla dolaylı da olsa bu süreç içerisinde yer alır. Devlet
işçilerin ve işverenlerin çalışma koşullarının düzenlenmesinde, bunlardan doğan
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
14
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
uyuşmazlıkların çözülmesinde yasal düzenlemeler ve yargı organları aracılığı ile
toplu pazarlık sürecinde önemli rol oynar.
Toplu pazarlık sürecinde işçi ve işverenlerin çalışma koşullarını belirlemek
üzere toplu iş sözleşmesi yapmaları için, öncelikle ehliyetli ve yetki sahibi olmaları,
sonra görüşmelere başlamak için usulüne uygun çağrı yapmaları, toplu görüşmeyi
gerçekleştirmeleri, toplu iş sözleşmesini imzalamaları ve bunu uygulamaları
gerekir. Tüm bu prosedür esnasında çıkan uyuşmazlıkların çözümü de yasal
zemindeki belli kurallar çerçevesinde gerçekleşir. Şimdi bu sürecin aşamalarını
kısaca açıklamaya çalışalım.
Toplu İş Sözleşmesinde Ehliyet ve Yetki
Toplu iş sözleşmesi yapabilmek için öncelikle ehliyet ve yetki sahibi olmak
gerekir.
Ehliyet: Toplu iş sözleşmesi yapma iktidarına sahip olma, yani buna
muktedir olma anlamına gelir. Herhangi bir kişi ya da kurum böyle bir ehliyete
sahip değildir. Toplu iş sözleşmesi yapmaya ehil olanlar, işçi sendikaları, işveren
sendikaları ve işverenlerdir.
Yetki: Toplu iş sözleşmesi yapmaya ehil olanlar arasından, kanunda
gösterilen şartlara sahip olanlar toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidirler. İşçi
sendikasının yetkili olabilmesi için;
 Toplu iş sözleşmesi yapılacak olan işyeri veya işyerlerinin bulunduğu
işkolunda kurulu olması,
 O işkolunda çalışan işçilerin en az % 10’unu üye kaydetmiş olması,
 O işyerinde veya işyerlerinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasını üye
kaydetmiş olması gerekir(T.İ.S.G.L. K. 12/1).
İşveren sendikasının yetkili olabilmesi için ise, ilgili işyeri veya işyerleri ile
aynı işkolunda kurulmuş olması, o işyerinin ya da işyerlerinin işvereninin, bu
işveren sendikasına üye olması gerekir. İşverenler ise, bir işveren sendikasına üye
olmadıkları takdirde, kendi işyerleri için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidirler.
Bir işveren sendikasına üye olan işveren, toplu iş sözleşmesi yapmaya ehil olduğu
halde, yetkili değildir, daha doğrusu yetkisini işveren sendikasına devretmiştir
(T.İ.S.G.L.K. 12/2).
Yetki Tespiti İçin İşçi Sendikasının Başvurusu
Yetki için başvuru Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına yazılı olarak
yapılır. İlgili bakanlık başvuru tarihinden itibaren, 6 işgünü içinde, başvuru
tarihindeki kayıtları esas olarak yetki tespiti yapar ve bunu başvuran sendikanın
yetkili olması hâlinde, hem bu sendikaya hem de o işkolundaki diğer sendikalara,
ilgili işverene veya üye olduğu işveren sendikasına bildirir. Yetkinin olmaması
hâlinde ise sonucu, sadece başvuran sendikaya bildirir (T.İ.S.G.L.K. 13).
Aynı şekilde, işveren ya da sendika üyesi olması hâlinde işveren sendikası
da toplu iş sözleşmesi yapmak için yetkili sendikanın tespitini Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığından isteyebilir. Başvuru tarihindeki kayıtlara göre bakanlık yine
6 işgünü içinde, yetkili sendikanın bulunması hâlinde bunu işveren veya işveren
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
15
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
sendikasına ve işkolunda kurulu işçi sendikalarına bildirir. Yetkili sendikanın
olmaması hâlinde ise, sonuç sadece başvuran işveren tarafına bildirilir (T.İ.S.G.L.K.
14).
Yetki İtirazı: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından verilen bu yetkiye
itiraz etmek mümkündür. T.İ.G.L. K’nun 13. ve 14. maddeleri uyarınca yetki tespit
yazısını alan işçi veya işveren sendikası ile sendika üyesi olmayan işveren iş
mahkemesine 6 işgünü içinde yetki itirazında bulunabilir. Bu itirazın yapılması
halinde, yetki kesinleşinceye kadar yetki işlemi durdurulur(T.İ.S.G.L. K. 15).
Eğer yetkiye itiraz edilmemişse itiraz süresinin bitiminden, itiraz edilmiş ve
yetki kesinleşmişse mahkeme kararından itibaren 6 işgünü içinde yetki belgesi ilgili
sendikaya verilir(T.İ.S.G.L. K. 16).
Toplu Görüşmeye Çağrı ve Toplu Görüşmenin Yapılması
Toplu iş sözleşmesi için
yetki belgesi alındıktan
sonraki 15 gün içinde
sendika karşı tarafa
görüşmek için çağrı
yapmak zorundadır.
Toplu iş sözleşmesi için yetki belgesi alındıktan sonraki 15 gün içinde sendika
karşı tarafa görüşmek için çağrı yapmak zorundadır. Bu süre içinde çağrı
yapılmazsa yetki belgesi hükümsüz olur. Çağrı yapılırken, toplu görüşmede
görüşülecek konulara ilişkin teklifler çağrıya eklenir (T.İ.S.G.L.K. 17/1,3).
Çağrı tarihinden itibaren taraflar 6 işgünü içinde toplantı yeri ve zamanını
saptayarak, bunu görevli makama bildirmek zorundadırlar. Eğer bu konuda
aralarında anlaşamazlarsa, taraflardan biri bu tespit için görevli makama
başvurabilir. Görevli makam toplantı yeri, günü ve saatini başvurma tarihinden
itibaren altı işgünü içinde tespit eder ve taraflara bildirir (T.İ.S.G.L.K. 19/1,2).
Çağrıdan sonraki 30 gün içinde toplu görüşmenin başlaması gerekir.
Toplantı yeri ve zamanı konusunda süresi içinde tarafların anlaşamadıkları ve
anlaşmanın sağlanması için görevli makama başvurmadıkları durumda, çağrıdan
sonra 30 gün geçmesine rağmen, hâlâ toplu görüşmeler başlamadıysa, sendika
yetkisini kaybeder. Ayrıca çağrıyı yapan taraf ilk toplantıya gelmez ise, yine yetki
belgesi hükümsüz hâle gelir (T.İ.S.G.L.K. 19/3).
Çağrıya muhatap olan tarafın ilk toplantıya ve her iki taraftan birinin
sonraki toplantılara katılmaması, uyuşmazlık çıktığını gösterir ve arabulucu devreye
girebilir (T.İ.S.G.L.K. 21/1). Bu uyuşmazlık çözümlenerek toplu görüşme devam
eder ya da barışçı yolla (arabuluculuk) çözülemeyen uyuşmazlık için hakemlik veya
mücadeleci yollara başvurulur. Bu konu ayrıca inceleneceği için burada
açıklanmamaktadır. Toplu görüşmelerin yapılmaya devam etmesi ve toplu iş
sözleşmesinin imzalanması ile toplu görüşmeler sona erer. Artık belli bir süre için,
işçi ve işverenlerin çalışma koşulları ile ilgili uyması gereken kurallar ortaya
çıkmıştır. Bunların uygulanması sonucu ortaya çıkan uyuşmazlıklar ise hak
uyuşmazlığı niteliğindedir.
Toplu İş Sözleşmeleri
Genel olarak toplu iş sözleşmesi, işçi ve işveren tarafı ile yasalarla belirlenmiş
kurallara uygun olarak, belli bir dönemde ücret, ikramiye gibi ve ücretten
sayılabilecek diğer ödemeler, fazla çalışma, izinler, iş güvencesi, işçi sağlığı ve
güvenliği ve çalışma koşullarının belirlenmesi için yapılan yazılı sözleşme olarak
tanımlanabilir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
16
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
Ülkemizde T.İ.G.L. K.’nun 2. maddesinde toplu iş sözleşmesi, iş
sözleşmesinin yapılması, içeriği ve sona ermesi ile ilgili konuları düzenlemek üzere
bir işçi sendikası ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren arasında
yapılan sözleşme olarak tanımlanmış, ayrıca toplu iş sözleşmelerinin tarafların
karşılıklı hak ve borçlarını, sözleşmenin uygulanmasını ve denetimini,
uyuşmazlıkların çözümü için başvurulacak yolları da içeren hükümlerin de
bulunabileceği aynı maddede belirtilmiştir.
Toplu İş Sözleşmesinin Türleri
Toplu iş sözleşmelerine kapsamı açısından bakıldığında, bunları aşağıdaki
gibi gruplandırmak mümkündür. Şimdi bunlar hakkında kısaca bilgi vermeye
çalışalım:
Ülkemizdeki yasal
düzenlemeye göre,
sendikalar işkolu
esasına göre kurulmuş
olmakla birlikte, toplu iş
sözleşmesi işyeri
esasına göre yapılır.
İşyeri Toplu İş Sözleşmesi: Bir işyerinde ya da işyerlerinde çalışan işçileri
kapsayacak şekilde yapılan toplu iş sözleşmesidir (T.İ.S.G.L.K. 3/1).
İşkolu Toplu İş Sözleşmesi: Bir işkolunda çalışan işçilerin tümünü
kapsayacak şekilde yapılan toplu iş sözleşmesidir. Ülkemizdeki yasal düzenleme
itibariyle, bu tip bir toplu iş sözleşmesi yapılması olanağı bulunmamaktadır.
İşletme Toplu İş Sözleşmesi: Toplu iş sözleşmesinin özel bir şekli olup, 2822
sayılı T.İ.S.G.L. K’nun 3. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; bir işverene ait,
aynı işkolunda faaliyet gösteren birden fazla işyeri varsa, bu işyerleri için tek bir
toplu iş sözleşmesi yapılır. Buna “işletme toplu iş sözleşmesi” denir. Bu tür
sözleşme, belirtilen koşulların varlığı hâlinde isteğe bağlı bir durum değil, bir
zorunluluktur.
Grup Toplu İş Sözleşmesi: Aynı işkolunda faaliyet gösteren farklı işverenlere
ait işyerleri için, bu işyerlerinin işverenlerinin aynı işveren sendikasına üye olması
ve tüm bu işyerleri için aynı işçi sendikasının yetkili olması halinde yapılan toplu iş
sözleşmesine “ grup toplu iş sözleşmesi” denir. Kanunda açıkça belirtilmemiş
olmakla birlikte, “bir toplu iş sözleşmesi bir veya daha fazla işyerini
kapsayabilir”(T.İ.S.G.L.K. 3/1) ifadesi, grup toplu iş sözleşmesine olanak
tanındığının bir göstergesidir(Sümer, 2009: 433-434).
Toplu İş Sözleşmesinin Süresi ve İçeriği
T.İ.S.G.L.K’ na göre,bir toplu iş sözleşmesi 1 yıldan az, 3 yıldan fazla süreli
olarak yapılamaz. Ayrıca toplu iş sözleşmelerinin süresinin değiştirilemeyeceği ve
süresinden önce sona erdirilemeyeceği hükme bağlanmıştır(m.7). Uygulamada
toplu iş sözleşmelerinin genelde 2 yıl süreli olduğu görülmektedir.
Ancak değişiklik yapılamayacak olan husus sadece toplu iş sözleşmelerinin
süresi ile ilgilidir. Yani taraflar aralarında anlaşmak suretiyle toplu iş
sözleşmelerinin diğer hükümlerinde değişiklik yapabilirler. Toplu iş sözleşmesinin
uygulanmasından işveren ve sendika sorumludur(Sümer, 2010: 229).
İş sözleşmeleri toplu iş sözleşmesinde aksi belirtilmedikçe, toplu iş
sözleşmesine aykırı olarak yapılamaz. Eğer iş sözleşmesinde toplu iş sözleşmesine
aykırı hükümler yer alırsa, bu hükümlerin yerini toplu iş sözleşmesindeki
hükümler alır. Toplu iş sözleşmesinde, iş sözleşmesine aykırı hükümlerin olması
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
17
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
hâlinde, iş sözleşmesinin işçi lehindeki hükümleri geçerli olur ve sona eren toplu iş
sözleşmesinin, iş sözleşmesine ilişkin hükümleri, yeni toplu iş sözleşmesi
yürürlüğegirinceye kadar iş sözleşmesi hükmü olarak uygulanmaya devam
eder(T.İ.S.G.L.K, 6).Toplu iş sözleşmesi yapıldıktan sonra herhangi bir nedenle
sendikanın yetkisiz hale gelmesi veya kapanması, ayrıca toplu iş sözleşmesinin
uygulandığı yerde işverenin değişmesi toplu iş sözleşmesini etkilemez. Diğer ifade
ile, sözleşme sona ermez, uygulanmaya devam eder (T.İ.S.G.L.K. 8).
Toplu İş Sözleşmesinden Faydalanma
Kural olarak toplu iş
sözleşmesinden, o
işyerinde çalışan ve
taraf sendikaya üye
olan işçiler faydalanır.
Kural olarak toplu iş sözleşmesinden, o işyerinde çalışan ve taraf sendikaya
üye olan işçiler faydalanır. Ancak o işyerinde çalışan ve taraf sendikaya üye
olmayan veya başka bir sendikaya üye olan işçilerin toplu iş sözleşmesinden
faydalanması dayanışma aidatı ödemelerine bağlıdır Dayanışma aidatı ödeyerek
toplu iş sözleşmesinden faydalanma talep tarihinden itibaren geçerlidir (T.İ.S.G.L.K.
9/3). Ancak henüz imzalanmamış bir toplu iş sözleşmesinden yararlanma talebi,
imza tarihinden itibaren geçerli sayılır. Bu durumda, toplu iş sözleşmesinin imza
tarihinden önceki bir süreyi kapsaması kararlaştırıldığında(ülkemizde toplu
görüşmelerin uzaması ve görüşmeler sırasında uyuşmazlık çıkması nedeniyle çok
karşılaşılan bir durumdur)yürürlük tarihinden itibaren tüm süre itibariyle toplu iş
sözleşmesinden yararlanacak olanlar, yürürlük tarihinden itibaren o işyerinde
çalışan ve imza tarihinde taraf sendikaya üye olan işçilerdir(T.İ.S.G.L.K. 9/1,2). Buna
dayanarak, dayanışma aidatı ödeyerek yararlanmak isteyenlerin talep tarihinden
itibaren, ancak en erken imza tarihinden sonra yararlanacaklarını söylemek
mümkündür. Dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesinden faydalanma
işçiler için sendika özgürlüğünün, sendika için ise sendika güvenliğinin gereğidir.
Yeni bir toplu iş sözleşmesi yapabilmek için yetki başvurusu, ilgili işyerinde
devam eden bir toplu iş sözleşmesi varsa, bunun bitiminden 120 gün içinde
yapılabilir ve yeni iş sözleşmesi, bir önceki bitmeden imzalansa dahi, yürürlüğe
giremez. Bu durumda bir toplu iş sözleşmesinin yürürlüğü, bir öncekinin bitimine
kadar geri götürülebilir (T.İ.S.G.L.K. 7/3). Örneğin; bir işyerinde mevcut iş
sözleşmesi 31.12.2009 tarihinde bitmiş, yeni toplu iş sözleşmesi ise, 01.06.1010
tarihinde imzalanmış olsun. Burada yeni sözleşmenin yürürlük tarihi, ancak eski
sözleşmenin bitimine kadar yani 31.12.2009 tarihine kadar geri gidebilir.
Toplu İş Sözleşmesinin Teşmili
Toplu iş sözleşmesinin bulunmadığı işyeri ya da işyerlerinde, o işkolundaki
başka bir toplu iş sözleşmesinin uygulanması “ toplu iş sözleşmesinin teşmili”
olarak adlandırılır. Ancak teşmilin geçerli olabilmesi, ilgili kanunda belirtildiği gibi
yapılmasına bağlıdır. Bunun için öncelikle teşmil edilecek toplu iş sözleşmesinin, o
işkolunda en çok üye sayısına sahip olan işçi sendikası tarafından yapılmış olması
gerekir. Bu sözleşmenin teşmil kararı Yüksek Hakem Kurulu’nun da görüşü alınarak
Bakanlar Kurulu tarafından verilir. Bakanlar Kurulu toplu iş sözleşmesini aynen ya
da bazı değişiklikler yaparak teşmil edebilir (T.İ.S.G.L.K. 11).
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
18
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
Toplu İş Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları
Toplu pazarlık süreci içinde işçi ve işverenler kendi çıkarları ve hakları için
mücadele verirken aralarında çeşitli uyuşmazlıklar çıkması olağandır. Gerek toplu
görüşmelere başlarken, görüşmeler sırasında gerekse toplu iş sözleşmesinin
uygulanması sırasında ortaya çıkan bu uyuşmazlıkların niteliği ve çözüm yolları
farklı kural ve prosedürleri içermektedir. Bir işçi sendikası ile işveren ya da işveren
sendikası arasındaki uyuşmazlığı ifade eden toplu iş uyuşmazlıklarını nitelik
itibariyle 2 grupta toplamak mümkündür. Bunlar toplu menfaat uyuşmazlığı ve
toplu hak uyuşmazlığı olarak adlandırılır. Şimdi kısaca bu uyuşmazlıkları ve çözüm
yollarını açıklamaya çalışalım.
Toplu İş Uyuşmazlıkları
Toplu Menfaat Uyuşmazlıkları: Bir hakkın elde edilmesi sırasında, yani toplu
görüşmeler yapılırken, tarafların çıkarlarının çatışmasında doğan uyuşmazlıktır.
Örneğin işçi sendikasının ortalama olarak ücret düzeylerini % 25 yükseltmek
istemesi, işveren tarafının ise, % 15’den fazla yükseltmeye razı olmaması
sonucunda ortaya çıkan uyuşmazlık, bu tür bir uyuşmazlıktır.
Toplu Hak Uyuşmazlıkları: Mevzuattan veya sözleşmelerden doğan bir
hakkın verilmemesi veya eksik verilmesi sonucu ortaya çıkan uyuşmazlıktır. Yani
hak edilenin ödenmemesi veya eksik ödenmesidir. Örneğin toplu iş sözleşmesinde
yer alan 4 maaş ikramiyenin 2 maaş olarak verilmesi sonucunda çıkan uyuşmazlık,
bu tür bir uyuşmazlık olarak nitelendirilebilir.
Toplu İş Uyuşmazlıklarının Çözüm Yolları
Barışçı çözüm yolları,
uyuşmazlığın tarafsız bir
kişi ya da kurul
tarafından çözülmesi
esasına dayanır.
Toplu iş uyuşmazlıklarının çözümünde kullanılan yolları açıklamadan önce,
endüstri ilişkileri sistemlerinde bu uyuşmazlıkların çözümü için kullanılan
yaklaşımlara kısaca değinmek gerekir. Bu yaklaşımlar şu şekilde belirtilebilir
(Adal,2000:103-104; Çelik, 2010:599-600):
Otoriter Yaklaşım: Burada taraflara uyuşmazlıkların çözümü için mücadeleci
çözüm yollarına (grev ve lokavt) başvurma hakkı tanınmamıştır. Tarafların
aralarında çıkan uyuşmazlıklar, kanunla belirlenen organlar tarafından çözülür. Bu
organlara başvurmada taraflar serbest olmadıkları gibi, bunların kararlarına uyup
uymamak konusunda da serbest bırakılmamışlardır.
Sınırlı Serbestlik Yaklaşımı: Burada ise tarafların toplu iş uyuşmazlıklarının
çözümünde önce barışçı çözüm yollarına başvurmaları zorunluluğu mevcuttur.
Taraflar ancak barışçı çözüm yolları ile giderilemeyen uyuşmazlıklar için grev ve
lokavta başvurabilirler. Ayrıca bu yaklaşımı benimseyen toplumlarda grev ve lokavt
hakkı ile ilgili bazı sınırlamalar (grev ve lokavt yasakları, grev ve lokavtın
ertelenmesi gibi.) yer alabilir. Ülkemizde uyuşmazlıkların çözümü için bu yaklaşım
benimsenmiştir.
Serbestlik Yaklaşımı:Burada uyuşmazlığın çözümü için izleyecekleri yollarda
taraflara özgürce seçme hakkı tanınmıştır. Taraflar barışçı çözüm yoluna
başvurmadan önce de grev ve lokavt yapma hakkına sahiptir. Ancak bu sistemde
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
19
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
dahi, devletin kamu düzeni için bazı sınırlı müdahaleleri olduğunu görmek
mümkündür.
Toplu iş uyuşmazlıklarının çözüm yolları; a) barışçı çözüm yolları ve b)
mücadeleci çözüm yolları olmak üzere 2 grupta toplanmaktadır. Şimdi kısaca
bunları açıklamaya çalışalım.
Barışçı Çözüm Yolları
Arabuluculuk
ülkemizdeki yasal
düzenlemede bir barışçı
çözüm yolu olarak
düzenlenmiştir.
Barışçı çözüm yolları, uyuşmazlığın tarafsız bir kişi ya da kurul tarafından
çözülmesi esasına dayanır. Bu çözüm yollarını uzlaştırma, arabuluculuk ve hakemlik
olmak üzere üç grupta belirtmek mümkündür. Şimdi bunları kısaca açıklamaya
çalışalım.
Uzlaştırma:Çoğu kez arabuluculukla aynı anlamda kullanılan uzlaştırma,
tarafların görüşlerini birbirine yaklaştıran bir faaliyet olarak karşımıza çıkmaktadır.
Uzlaştırmada, tarafların ikna yoluyla anlaşması sağlanmaya çalışılmaktadır. Burada
taraflara bir çözüm önerisi sunmak söz konusu değildir. Ancak bazı ülkelerde bu
faaliyetin arabuluculuk olarak nitelendirildiği, uzlaştırmanın, tarafların görüşlerinin
birbirine yaklaştırmak için öneriler hazırlayan ve sunan bir faaliyet olduğu kabul
edilmektedir. Bazı ülkelerde ise, böyle bir ayırım yer almamaktadır (Adal, 2009:
110-113). Ancak her ikisinin de kararlarının bağlayıcı olmaması, bunların ortak
özelliğidir. Ülkemizdeki yasal çerçevede uzlaştırma yoluna ilişkin herhangi bir
düzenleme yer almamaktadır. 2822 sayılı T.İ.S.G.L.K.’nda, 275 sayılı kanundaki üç
kişiden oluşan uzlaştırma kurullarının yerini, tek kişilik bir faaliyet olan
arabuluculuk almıştır.(Çelik, 2010: 601)
Arabuluculuk:Tarafların görüşlerini yaklaştırmak için çözüm önerileri sunan
bir faaliyettir. T.İ.S.G.L.K.’nda arabuluculuk temel olarak, olağan ve olağanüstü
arabuluculuk olmak üzere 2’ye ayrılmaktadır.
Olağan Arabuluculuk da 2’ ye ayrılmaktadır:
İhtiyari Arabuluculuk:Toplu görüşmelerin başlamasından itibaren 30 gün
geçmesine rağmen, tarafların aralarında anlaşamamış olmaları halinde, taraflardan
biri görevli makama başvurarak görüşmelere bir arabulucu katılmasını isteyebilir.
Bu başvurudan sonra 6 işgünü içinde görevli makam tarafları arabulucu tayini için
toplantıya çağırır. Toplantıya bir tarafın katılmaması veya ikisi de katıldıkları halde,
arabulucu tayininde aralarında anlaşamaması durumunda görevli makam, resmi
listeden ad çekerek arabulucuyu tayin eder (T.İ.S.G.L.K. 22). Arabulucu tarafların
görüşlerini uzlaştırmaya ve çözüm önerileri bulmaya çalışır. Ancak taraflar
arabulucunun önerilerine uymak zorunda değildir. Anlaşma sağlanamazsa
arabuluculuk süresi dolduktan sonra(zorunlu arabuluculuktaki 15 günlük görev
süresi uygulanır ve bu süre en çok 6 işgünü uzatılabilir.) 3 işgünü içinde arabulucu
anlaşma olmadığına dair bir uyuşmazlık tutanağı düzenler ve bunu görevli makama
ulaştırır. Görevli makam, 6 işgünü içinde bu tutanağı taraflara tebliğ eder. Böylece
taraflar için mücadeleci çözüm yolları açılmış olur. Arabulucunun çabası ile
anlaşma sağlanırsa, görüşmeler kaldığı yerden devam eder ( T.İ.S.G.L.K 23/3).
Zorunlu Arabuluculuk: Toplu görüşmelerin başlamasından itibaren 60 gün geçmiş
ve taraflar aralarında anlaşamamışlarsa ve ihtiyari arabuluculuk aşamasından
geçilmemişse, görevli makam iş mahkemesine başvurarak arabulucu tayinini ister.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
20
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
Toplu iş
uyuşmazlıklarının
çözümü için başvurulan
diğer barışçı çözüm yolu
ise tahkimdir.
Ayrıca toplu görüşmelerin kesilmesi halinde, taraflardan birinin görevli makama
başvurması hâlinde de, zorunlu arabuluculuk devreye girer. Bu arabulucu aynı,
ihtiyari arabulucu gibi görev yapar ( T.İ.S.G.L.K .21-22-23).
Olağanüstü Arabuluculuk: Bu arabuluculuk grevin ertelenmesi sırasında, erteleme
döneminde tarafların anlaşmalarını sağlamak amacıyla Çalışma Bakanı tarafından
bizzat ve resmî listeden seçtiği bir arabulucu yardımı ile yapılan arabuluculuktur.
Erteleme dönemi süresince (2 ay) uyuşmazlığın çözümü için Çalışma Bakanı çaba
gösterir. Bu sürede anlaşma sağlanırsa sorun ortadan kalkar, ancak sorun
çözülmemiş ve özel hakeme intikal ettirilmemiş ise, Çalışma Bakanı erteleme
süresinin sonunda uyuşmazlığın çözümü için Yüksek Hakem Kuruluna
başvurur.(T.İ.S.G.L.K. 34)
Tahkim(Hakemlik):Toplu iş uyuşmazlıklarının çözümü için başvurulan diğer
barışçı çözüm yolu ise tahkimdir. Hakemlik olarak ta adlandırılan tahkim
mekanizması da 2 grupta incelenebilir. Bunlar ; a)ihtiyari tahkim (özel hakem) ve b)
zorunlu tahkim (zorunlu hakem) olarak adlandırılır. Şimdi kısaca bu çözüm yollarını
incelemeye çalışalım.
İhtiyari Tahkim (Özel Hakem): İhtiyari tahkim ya da özel hakemlik, adından
da anlaşılacağı üzere, uyuşmazlıkların çözümünde başvurunun zorunlu olmadığı,
ancak kararlarının bağlayıcı olduğu bir uzlaştırma yoludur. T.İ.S.G.L.K ‘nun 58.
maddesine göre, taraflara aralarında anlaşarak toplu hak ve çıkar uyuşmazlıklarının
her aşamasında özel hakeme başvurma olanağı tanınmıştır. Özel hakemin kararları
toplu iş sözleşmesi hükmündedir. Eğer taraflar çıkar uyuşmazlıklarında özel
hakeme başvurma konusunda yazılı bir anlaşma yapmışlarsa, artık arabuluculuk,
grev ve lokavt ve zorunlu tahkim yolunu izleyemezler. Toplu iş sözleşmelerine
taraflardan birinin başvurması hâlinde, uyuşmazlığın özel hakem tarafından
çözüleceğine dair hüküm konulabilir.
Zorunlu Tahkim (Zorunlu Hakem):Barışçı çözüm yollarından tahkimin bir
türü olan zorunlu tahkim veya zorunlu hakemlik ülkemizde Yüksek Hakem Kurulu
tarafından yerine getirilir. Yüksek Hakem Kuruluna başvurmak, bazen zorunlu,
bazen ise isteğe bağlıdır. Ancak, T.İ.S.G.L.K. 55’e göre, bu kurulun kararları kesin
olup, toplu iş sözleşmesi hükmündedir. Ayrıca bu kararlara itiraz edilebilecek bir
merci yoktur.
Grev ve lokavtın yasak olduğu yerlerde ve işlerde toplu iş uyuşmazlıkları
Yüksek Hakem Kurulu tarafından çözülür. Grevin erteleme dönemi sonunda
uyuşmazlık çözülmezse, Yüksek Hakem Kuruluna götürülür ve orada çözülür. Geçici
grev ve lokavt yasaklarının 6 ayı doldurmasından sonra taraflardan biri
uyuşmazlığın çözümü için Yüksek Hakem Kuruluna başvurabilir (T.İ.S.G.L.K. 32, 34).
Ancak bu isteğe bağlı bir durumdur, istenirse yasağın kalkması beklenebilir.
Mücadeleci Çözüm Yolları
Genel anlamda grev,
uyuşmazlığın çözümü
için işçilerin topluca işi
bırakmasıdır.
Taraflar arasında çıkan uyuşmazlığın çözümündeki diğer yol olan mücadeleci
çözüm yolları, barışçı çözüm yollarının çözüm vermediği durumlarda veya o
toplumda geçerli olan sistem izin verdiği takdirde, bu yollara alternatif olarak
kullanılan çözüm yollarını içerir. Uyuşmazlığı çözümü için başvurulacak olan
mücadeleci çözüm yolları işçiler için “grev”, işverenler içinse “lokavt”tır. Şimdi
bunları kısaca açıklamaya çalışalım.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
21
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
GREV:Genel anlamda grev, uyuşmazlığın çözümü için işçilerin topluca işi
bırakmasıdır. T.İ.S.G.L.K’nun 25. maddesi grevi “işçilerin, topluca çalışmamak
suretiyle işyerinde faaliyeti durdurmak veya işin niteliğine göre önemli ölçüde
aksatmak amacıyla aralarında anlaşarak veyahut bir kuruluşun aynı amaçla
topluca çalışmamaları için verdiği karara uyarak işi bırakmaları” olarak
tanımlamıştır. Grev çeşitli açılardan farklı şekillerde türlendirilebilir. Bunlar aşağıda
kısaca açıklanmıştır.
Hak ve Menfaat Grevi:
Hak Grevi:Kazanılmış olan hakkın ya da hakların yerine getirilmemesi veya
eksik verilmesi sonucunda, yapılan grevdir. Burada mevzuat ya da sözleşmelerle
verilmiş bir hak mevcuttur. Ülkemizdeki yasal düzenlemeye göre hak grevi
yapılması mümkün değildir. Çünkü grev hakkı sadece toplu iş sözleşmesinin
yapılması sırasında çıkan uyuşmazlıklar için tanınmıştır (T.İ.S.G.L.K. 25/2).
Kazanılmış hakların ihlal edilmesi sonucunda ortaya çıkan uyuşmazlıklar, iş
mahkemesi yada özel hakem aracılığı ile çözümlenir ve taraflar özel hakem olarak
Yüksek Hakem Kurulu’nu seçebilir( T.İ.S.G.L.K, 58/3).
Menfaat (Çıkar) Grevi: Çalışma koşullarının düzenlenmesi sırasında tarafların
çıkarlarının çatışması nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığın çözümü için yapılan
grevdir. Ülkemizde sadece menfaat grevi yapılabileceği ilgili kanunda hükme
bağlanmıştır (T.İ.S.G.L.K. 25/2).
Kanuni ve Kanun Dışı Grev:
Kanuni Grev: Kanun hükümlerine uygun olarak yapılan grevdir.
T.İ.S.G.L.K’nun 25. maddesinde ”toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında
uyuşmazlık çıkması halinde, işçilerin iktisadi ve sosyal durumlarıyla çalışma
şartlarını korumak veya düzeltmek için bu kanun hükümlerine uygun olarak yapılan
grev” kanuni grev olarak belirtilmiştir.
Kanun Dışı Grev: “Kanuni grev için aranan şartlar gerçekleşmeden yapılan
greve kanun dışı grev” denir(T.İ.S.G.L.K. 25/3). Kanun dışı grev yapanlar için yasal
düzenlememizde ağır yaptırımlar öngörülmüştür.
Genel Grev:Ülkede çalışan tüm işçilerin topluca işi bırakmasıdır. Ülkemizdeki
yasal düzenlemede “genel grev “ yasaklanmış olup, kanun dışı grev olarak
nitelendirilir (T.İ.S.G.L.K. 25/2).
Dayanışma (Sempati) Grevi: İşçilerin kendi işyerinin işvereni ile bir
uyuşmazlıkları olmadığı halde, başka işyeri ya da işyerlerinde yapılan greve destek
vermek amacıyla yaptıkları grevdir. Dayanışma grevi de genel grev gibi,
ülkemizdeki mevzuatta yasaklanmış (T.İ.S.G.L.K., 25/2)ve kanun dışı grev olarak
kabul edilmiştir.
Siyasi Grev:Mevcut siyasal düzene karşı tepki göstererek kamuoyu
oluşturmak veya yeni yasal haklar sağlamak amacıyla siyasi iktidara baskı yapmaya
yönelik olarak yapılan grevdir. Ülkemizde sendikaların amaçları dışında faaliyet
göstermeleri yasaklanmıştır, Siyaset ise sendikaların amaçları içinde yer almaz,
Siyasi amaçlı grev ilgili kanununun 25/2 maddesinde kanun dışı grev olarak kabul
edilmektedir.
İşi Yavaşlatma ve Oturma Eylemi: Burada çalışmamak ve işi önemli ölçüde
aksatmak olarak nitelendirilen davranışlar olduğu için, iş yavaşlatma ve oturma
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
22
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
eylemi de grevin bir türü olarak kabul edilir. Yine ülkemizdeki yasal düzenlemede
bu tür eylemler yasa dışı grev olarak kabul görür (T.İ.S.G.L.K. 25/2).
LOKAVT: Lokavt ise, genel anlamda, uyuşmazlığın çözümü için, işverenlerin
topluca işçileri işten uzaklaştırmasıdır. T.İ.S.G.L.K’nun 26. maddesine göre ise,
“işyerinde faaliyetin tamamen durmasına sebep olacak tarzda, işveren veya
işveren vekili tarafından kendi teşebbüsü ile veya bir işveren kuruluşunun verdiği
karara uyarak işçilerin topluca işten uzaklaştırılmasına lokavt denilir”. Şimdi ise,
lokavt türleri hakkında kısaca bilgi verelim.
Kanuni Lokavt: Kanun hükümlerine uygun olarak yapılan lokavttır. T.İ.S.G.L.
K’nda ” toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması ve işçi
sendikası tarafından grev kararı alınması halinde, bu kanun hükümlerine uygun
olarak yapılan lokavt” kanuni lokavt olarak belirtilmiştir(m.26/2).
Kanun Dışı Lokavt: “Kanuni lokavt için aranan şartlar gerçekleşmeden
yapılan lokavta kanun dışı lokavt” (T.İ.S.G.L.K 26/3) denir. Ayrıca aynı maddede,
siyasi amaçlı lokavt, dayanışma lokavtı ve genel lokavt ta kanun dışı lokavt olarak
kabul edilmektedir. Kanun dışı lokavt yapanlar için de yasal düzenlememizde ağır
yaptırımlar öngörülmüştür.
Grev ve Lokavt Kararı Alma Ve Uygulama
Grev kararı alabilmek
için işçi sendikasının
görevli makam
tarafından kendisine
ulaştırılan uyuşmazlık
tutanağını aldıktan
sonra en az 6 işgünü
beklemesi gerekir.
Kanuni bir grev ve lokavt kararının alınması ve uygulanması için,
T.İ.S.G.L.K’nda gösterilen sürecin izlenmesi gerekir. Aksi hâlde grev ve lokavt
kanun dışı hâle gelir. Grev ve lokavt kararı almak ve uygulamak farklı hususlar olup,
bunlar için değişik yollar izlenir. Şimdi kısaca bu süreçleri açıklamaya çalışalım.
Grev Kararı:Grev kararı alabilmek için işçi sendikasının görevli makam
tarafından kendisine ulaştırılan uyuşmazlık tutanağını aldıktan sonra en az 6 işgünü
beklemesi gerekir.Bekleme süresini takip eden 6 işgünü içinde sendika grev
kararını alarak, işyerinde ilan etmelidir. Kararı takip eden 6 işgünü içinde de karşı
tarafa iletilmek üzere bunu notere vermek etmek zorundadır (T.İ.S.G.L.K. 27/1,2).
Lokavt Kararı: Grev kararının kendisine tebliğinden itibaren 6 işgünü
içinde, işveren tarafı lokavt kararı alacaksa almalı ve işyerinde ilan etmelidir. Bu
kararı aldığı tarihten itibaren 6 işgünü içinde, karşı tarafa iletilmek üzere notere
tevdi etmelidir. (T.İ.S.G.L.K. 27/3)
Grev Uygulaması: İşçi sendikası grev kararının karşı tarafa tebliğinden
itibaren 60 gün içinde grevi uygulamaya başlamak zorundadır. Ancak sendikanın
grevin uygulanacağı tarihi, en az 6 işgünü önce işveren tarafının öğreneceği şekilde
noter aracılığı ile bildirmesi gerekir (T.İ.S.G.L.K. 37/1,2).
Lokavt Uygulaması:İşveren tarafı da lokavt kararının karşı tarafa
tebliğinden itibaren 60 gün içinde lokavta uygulamasını başlatmak zorundadır.
Ancak işveren tarafı lokavtı, uygulama tarihinden en az 6 işgünü önce, işçi
sendikasının öğreneceği şekilde, noter aracılığı ile bildirmek zorundadır. Bildirilen
zamanda uygulamaya konmayan grev ve lokavt hakları düşer. O sırada uygulanan
kanuni bir lokavt yoksa işçi sendikası yetkisini kaybeder (T.İ.S.G.L.K. 37/1,2) .
Kanuni bir grev kararından önce, kanuni bir lokavt kararı alınamaz,
(T.İ.S.G.L.K. 27/3), ancak, lokavt uygulaması grev uygulamasından önce
başlayabilir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
23
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
Tartışma
Grev ve lokavt uygulaması sırasında işçiler işyerinden ayrılmak zorundadır.
İster taraf sendikaya üye olsun, ister olmasın, işçilerin greve katılıp katılmamaları
kendi inisiyatifleridâhilindedir. Ancak işveren greve katılmayan işçileri çalıştırmak
ya da çalıştırmamak konusunda serbesttir. Greve katılmayanların işyerinde
çalıştırılmaları engellenemez. Ancak grev sonucunda bağıtlanan toplu iş
sözleşmesinden, greve katılacaklar arasında yer almakla birlikte, greve katılmayan
işçilerin yararlanması mümkün değildir. Toplu iş sözleşmesinde bunun aksine bir
hüküm yer alması koşulu ile bu kişiler, toplu iş sözleşmesinden yararlanabilirler.
Greve katılmayan işçilerin işyerinde çalışmaları hiç kimse tarafından ve hiçbir
suretle engellenemez ( T.İ.S.G.L.K. 38).
• Grev ve lokavtın olumlu ve olumsuz yönlerini tartışınız.
• Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan
“tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz.
Grev ve Lokavt Yasakları
Toplumsalsağlık,barış vehuzurunkorunması açısından grev ve lokavtın tüm işler
veya işyerlerinde uygulanması sakıncalı görünmektedir.Bu nedenle toplu pazarlıkta
serbestlik sistemini benimsemiş toplumlarda bile, grev ve lokavt konusunda
bazısınırlamalar bulunmaktadır. Ülkemizde mevcut yasal düzenlemede de
konuyla ilgili bazı kısıtlar vardır. T.İ.S.G.L.K.’nun 29. ve 30. Maddesinde grev ve
lokavtın uygulanamayacağı yerler ve işler belirtilmiştir. Buna göre;

Can ve mal kurtarma işlerinde,

Cenaze ve tekfin işlerinde,

Su, elektrik, havagazı, termik santrallarını besleyen linyit üretimi, tabii
gaz ve petrol sondajı, üretimi, tasfiyesi, dağıtımı, üretimi nafta veya tabii
gazdan başlayan petrokimya işlerinde,

Banka ve noterlik hizmetlerinde,

Kamu kuruluşlarınca yürütülen itfaiye, şehir içi deniz, kara ve demiryolu
ve diğer raylı toplu yolcu ulaştırma hizmetlerinde”(m.29) grev ve lokavt
yapılması yasaklanmıştır.
Ayrıca;

İlaç imal eden işyerleri hariç olmak üzere, aşı ve serum imal eden
müesseselerle, hastane, klinik, sanatoryum, prevantoryum, dispanser ve
eczane gibi sağlıkla ilgili işyerlerinde,

Eğitim ve öğretim kurumlarında, çocuk bakım yerlerinde ve
huzurevlerinde,

Mezarlıklarda,
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
24
İşletmelerde Endüstri İlişkileri

Milli Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığınca doğrudan işletilen işyerlerinde”(m.30). grev ve
lokavt yapılamaz.
Geçici Grev ve Lokavt Yasakları:
T.İ.S.G.L.K’nun 31. maddesi, “ Savaş hâlinde, genel veya kısmi seferberlik
süresince grev ve lokavt yapılamaz” hükmüne yer vererek, böylelikle bu durum ve
süreye bağlı olarak grev ve lokavta geçici yasak konabileceği hükme bağlanmıştır.
Ayrıca yukarıda belirtilen maddede, yangın, deprem vb. faaliyetlerin sebebiyet
verdiği genel hayatı felce uğratan hallerde, Bakanlar Kurulu’nun gerekli gördüğü
işyerleri veya işkollarında bu durum devam ettiği sürece grev ve lokavtı
yasaklayabileceği dair hüküm de yer almaktadır. Yasağın kaldırılması da yine
Bakanlar Kurulu kararı ile gerçekleşir.
Grev ve Lokavtın Ertelenmesi
Genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu Bakanlar Kurulu
tarafından belirlenen grev veya lokavt(kararı alınmış veya başlamış olan
işyerlerinde) ertelenebilir. Erteleme yetkisi Bakanlar Kurulu’na aittir. Bu kurul
tarafından çıkartılan bir kararname ile grev ve lokavt 60 gün süre ile ertelenir.
Ancak bakanlar kurulunun kararı idari nitelikte olduğundan, buna karşı iptal davası
açılabilir(T.İ.S.G.L.K. 33-34). Bakanlar Kurulu kendisi erteleme sebebinin ortadan
kalkması hâlinde bu kararı kaldırabilir. Eğer erteleme ortadan kalkarsa, grev ve
lokavt kaldığı yerden devam eder. Ancak erteleme süresi sonunda taraflar
arasındaki olağanüstü arabuluculuk çabaları sonuç vermese bile, artık grev ve
lokavta devam etme olanağı yoktur. Uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulu’na
gider(Sümer, 2009: 563-564).
Grev Oylaması
Grev kararı alındıktan sonra, o işyerinde çalışan işçilerin en az dörtte birinin,
yazılı olarak o yerin en büyük mülki amirine başvurması halinde, grev oylaması
yapılır. Grev oylaması sonucunda o işyerinde çalışan işçilerin yarıdan fazlası “greve
hayır” derse, grev yapılamaz. Bu durumda işçi sendikası 15 gün içinde işverenle
anlaşamazsa ya da Yüksek Hakem Kuruluna başvurmazsa, sendikanın yetkisi düşer
(m.35 ve36).
Grev ve Lokavtın Uygulanması ve İş Sözleşmelerine Etkisi
İşveren kanuni bir greve
katılan veya katılmayı
teşvik eden işçilerin iş
sözleşmelerini sona
erdiremez.
İşçilerin kanuni bir greve katılmaları serbesttir. Ancak işyerinde sağlık ve
güvenliğin, işyerindeki malzeme, makine ve teçhizatın korunması için bazı işçilerin
grev esnasında çalışması zorunludur. (T.İ.S.G.L.K. 39/1) Bu işçiler dışında kalan
işçilerin grev katılmaları veya katılmamaları engellenemez. Greve katılacağını
bildiren bir işçi, sonradan greve katılmaktan vazgeçebilir. Ancak başlangıçta greve
katılmamaya karar veren bir işçinin, artık bu kararından vazgeçerek greve katılması
mümkün değildir(Çelik, 2010: 633).
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
25
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
İşveren kanuni bir greve katılan veya katılmayı teşvik eden işçilerin iş
sözleşmelerini sona erdiremez. Ayrıca işveren kanuni bir grev ve lokavt süresince,
iş sözleşmeleri bu nedenle askıda olan işçilerin yerine başka işçi alamaz, akraba ve
yakınlarını çalıştıramaz. Greve katılmayan işçileri, işveren kendiişleri dışında başka
bir işte çalıştıramaz. Aynı şekilde kanuni grev ve lokavt sırasında işçilerin başka bir
işte çalışmaları mümkün değildir. Aksi hâlde bu işçilerin iş sözleşmeleri işveren
tarafından haklı nedenle feshedilebilir (T.İ.S.G.L.K. 42,43).
Kanun dışı greve katılan ya da katılmaya teşvik eden işçilerin iş
sözleşmeleri de, işveren tarafından haklı nedenle feshedilebilir. Kanun dışı grev
nedeniyle işverenin uğradığı zararlar, greve karar veren sendika tarafından
karşılanır. Eğer grev kararı sendika tarafından alınmamışsa, greve katılan işçiler bu
zararı tazmin eder (T.İ.S.G.L.K. 45/1,2).
Grev ve Lokavtın Sona Ermesi
Bireysel Etkinlik
Grev işçi sendikasının kararı, lokavt ise, işveren sendikasının veya sendika
üyesi olmayan işverenin kararı ile sona erdirilebilir. Burada sona erme kararı yazı
ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına ve bölge çalışma müdürlüğüne bildirir.
Gazete kanalı ile veya gazete yoksa uygun vasıtalarla ilan edilerek grev ve lokavt
sona ermiş olur. Grev ve lokavtın mutlaka birlikte sona ermesi gerekmez. Grevi
uygulayan işçi sendikasının ve lokavtı uygulayan işveren sendikasının kapatılması,
ya da herhangi bir nedenle tüzel kişiliğinin ortadan kalkması durumunda da grev ve
lokavt kendiliğinden sona erer.Ayrıca, grevi uygulayan sendikanın üyelerinin ¾’ü
sendika üyeliğinden ayrıldığı takdirde de, ilgililerden birinin yetkili mahkemeye
başvurması sonucunda grev, mahkeme tarafından sona erdirilir (T.İ.S.G.L.K. 51).
• Toplu iş sözleşmesinde düzenlenen konuları belirleyerek,
bir işçi ve bir işveren sendikasına giderek, her birinin en
fazla önem verdiği 3 konuyu belirleyiniz.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
26
Özet
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
• Özellikle bilgi çağında yaşadığımız günümüzde,
işletmelerin insan kaynağına yükledikleri önem, insan
kaynakları yönetiminin fonksiyon ve faaliyetlerinin
kapsamının genişlemesine neden olmuştur. Bu
fonksiyonlardan biri de endüstri ilişkileridir. Her ne
kadar endüstri ilişkileri deyince, akla ilk olarak işçiişveren ilişkilerini düzenleyen sistem gelmekte ve bu
sitem içinde, hem bireysel, hem de toplu düzeyde işçiişveren ilişkileri yer olmakta ise de, genellikle konunun
bireysel yönü, daha çok iş hukuku çerçevesi içinde yer
almaktadır. Bu bağlamda endüstri ilişkileri işçi-işveren
ve dolaylı olarak devlet ilişkilerini toplu düzeyde
inceleyen bir disiplin olarak düşünülmektedir. Endüstri
ilişkilerinin başlangıcı sanayi devrimine dayanmakta ve
bunun öncesinde tekli üretim yapan küçük
işletmelerde işçi-işveren ilişkileri, usta-kalfa-çırak
ilişkileri şeklinde görülmekteydi. Ancak endüstri
devrimi ile birlikte çoklu üretime geçilmesi, bir
işverenin yanında çok fazla sayıda işçinin istihdam
edilmesi, bu ilişkilerin içeriğini değiştirmiş ve işçiler
güçlü olan işverenin karşısına birlik olarak çıkmak
istemişlerdir. Bu durum işçi-işveren ilişkilerinin sendikal
düzene taşınmasına neden olmuş, dolayısıyla pek çok
düzenlemeyi de beraberinde getirmiş ve toplu- işçiişveren ilişkilerinin yasal çerçevesi çizilmiştir.
• Bu bölümünde ilk olarak, endüstri ilişkileri kavramı,
sistemi ve sistemin unsurları incelenmiştir. Toplu
düzeydeki işçi işveren ilişkilerinin temelini sendikalar ve
toplu iş sözleşmesi oluşturur. Burada öncelikle sendika
kavramı ve türleri, sendikaların kuruluşu, işleyişi, sona
ermesi ve sendika üyeliği açıklanmıştır. Daha sonra
toplu pazarlık süreci içinde; toplu iş sözleşmesi yapma
ehliyeti ve yetkisi, toplu iş sözleşmesinin imzalanması,
uygulanması, toplu iş uyuşmazlıkları ve çözüm yolları
anlatılmıştır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
27
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
DEĞERLENDİRME SORULARI
Değerlendirme
sorularını sistemde ilgili
ünite başlığı altında yer
alan “bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli
olarak
cevaplayabilirsiniz.
1. Aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
a) Bakanlar Kurulu grev ve lokavtı 2 ay süre ile erteleyebilir.
b) Geçici grev ve lokavt yasağı Bakanlar Kurulu tarafından ençok 6 ay süre
ile konulabilir.
c) Geçici grev ve lokavt yasağı süresince taraflar aralarında anlaşamamışlar
ise; uyuşmazlık mutlaka Yüksek Hakem Kurulu tarafından çözümlenir.
d) Erteleme süresi içinde uyuşmazlık, Çalışma Bakanı tarafından kesin olarak
çözülür.
e) Bakanlar Kurulu grev ve lokavtı en çok 6 ay süre ile erteleyebilir.
2. Grev kararının aşağıdakilerden sürelerden hangisine uyularak alınması
gerekir?
a) Toplu görüşmeler başladıktan sonra, taraflar 60 gün geçmesine rağmen
aralarında anlaşamadıkları takdirde sendika grev kararı alabilir.
b) Arabuluculuk aşamasından geçtikten sonra hemen grev kararı alabilirler.
c) Arabuluculuk tutanağı eline geçen sendika 6 işgünü bekleyerek, bundan
sonraki 6 işgünü içinde grev kararı alır.
d) Arabuluculuk tutanağı eline geçen sendika, bundan sonraki 6 işgünü
içinde grev kararı alır.
e) Grev kararı uyuşmazlık başladıktan 30 gün sonra alınabilir.
3. İşyerinde yürürlükte olan bir toplu iş sözleşmesi var ise; bu sona
Erdiğindeyenisini yapmak için yetki başvurusu, toplu iş sözleşmesinin
bitimindenönceki ;
a) 30 gün içinde;
b) 60gün içinde;
c) 90 gün içinde;
d) 120 gün içinde;
e) 150 gün içinde yapılır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
28
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
4. Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a) Sendikalar Kanunu’nda bir sendikanın kurulabilmesi için gerekli asgari
kurucu sayısına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır.
b) Bir işçinin sendika kurucusu olabilmesi için sendikanın kurulacağı
işkolunda en az 5 yıldır çalışıyor olması gerekmektedir.
c) Gıda işkolunda çalışan bir işçi, dokuma işkolunda kurulan bir sendikanın
kurucusu olabilir.
d) İşçi sendikası kurucusu olabilmek için, işçi statüsünde çalışmanın dışında
hiçbir şart aranmaz.
e) Sendikanın kurulabilmesi için Çalışma Bakanlığı’ndan izin almak gerekir.
5. Toplu iş sözleşmesi yapmak için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na
başvurmak suretiyle bir veya birden çok işyeri için yetki belgesi alan işçi
sendikası, yetki belgesini aldığı tarihten itibaren;
a) 6 işgünü içinde,
b) 3 işgünü içinde,
c) 15 gün içinde,
d) 1 ay içinde,
e) 60 gün içinde karşı tarafı toplu görüşmeye çağırmak zorundadır.
6. Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a) Aynı işkolunda faaliyet gösteren aynı işverene ait birden fazla işyeri için,
istenirse tek bir toplu iş sözleşmesi yapılabilir.
b) a şıkkında sözü edilen sözleşmelere “grup toplu iş sözleşmesi” denir.
c) İşletme toplu iş sözleşmelerinde, yetki aşamasında işyerindeki salt
çoğunluk hesaplanırken tüm işyerleri bir bütün olarak ele alınır.
d) İşkolu sendikalarının, işkolu düzeyinde toplu iş sözleşmesi yapma
zorunluluğu vardır.
e) İşkolu sendikaları, 2 veya daha fazla işyeri sendikasından oluşur.
7. Metal işkolunda faaliyet gösteren bir işyerinde çalışan aşçı;
a) Metal işkolunda kurulu bir işçi sendikasına;
b) Gıda işkolunda kurulu bir işçi sendikasına;
c) Gıda veya metal işkolunda kurulu sendikalardan birine;
d) Hem gıda, hem de metal işkolunda kurulu sendikaya,
e) Herhangi bir işkolunda kurulu işçi sendikasına üye olabilir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
29
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
8. İşçi sendikası ve işveren tarafının toplu iş sözleşmesinde kararlaştırdıkları
ücretin işverence, işletmenin bir bölümünde çalışan işçilere eksik ödenmesi
sonucunda ortaya çıkan uyuşmazlık aşağıdakilerden hangisidir?
a) Toplu hak uyuşmazlığı
b) Bireysel hak uyuşmazlığı
c) Toplu menfaat uyuşmazlığı
d) Bireysel menfaat uyuşmazlığı
e) Toplu ve bireysel menfaat uyuşmazlığı
9. Aşağıdakilerden hangisi grev ve lokavt yasağı kapsamında yer almaz?
a) Can ve mal kurtarma işleri,
b) Cenaze ve tekfin işleri,
c) İlaç üreten işyerleri,
d) Banka ve noterlik hizmetleri
e) Kamu kuruluşlarınca yürütülen itfaiye, şehir içi deniz, kara ve demiryolu
ve diğer raylı toplu yolcu ulaştırma hizmetleri.
10. Aşağıdakilerden hangisi işçi sendikasına üye olamaz?
a) 16 yaşını doldurmamış çıraklar,
b) 18 yaşını doldurmamış işçiler,
c) İnsan kaynakları müdürü,
d) Üretim şefi,
e) Muhasebe müdürü.
Cevap Anahtarı
1.A, 2.C, 3.D, 4.A, 5.C, 6.C, 7.A, 8.A, 9.C, 10.A
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
30
İşletmelerde Endüstri İlişkileri
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Adal, Z.(2000), “İşçi-İşveren İlişkileri”.İnsan Kaynakları Yönetimi İçinde, T.Kaynak
v.d, II. Baskı, Dönence Basım ve Yayım Hizmetleri, İstanbul.
Adal, Z.(2009).“İnsan Kaynakları Yönetiminin Hukuki Boyutları” İnsan Kaynakları
Yönetimi İçinde, C.Uyargilv. d, 2009, IV. Baskı, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş,
İstanbul.
Adal,Z.“Endüstri İlişkileri,” Yayınlanmamış Ders Notları, İ.Ü.İ.F.İstanbul.
Akyiğit, E. (2010).İş Hukuku. 8. Baskı, Seçkin Yayınları. Ankara.
Bingöl, D.(2003).İnsan Kaynakları Yönetimi. Beta Basım Yayım Dağıtım
İstanbul.
Çelik, N.(2010).İş Hukuku Dersleri. Yenilenmiş 23. Bası. Beta Basım Yayım Dağıtım
A.Ş.İstanbul.
David,.A. DeCenzo, P.Robbins. (2005). Fundamentals of /Human Resource
Management.EighthEdition.JohnWiley&Sons, Inc., N.J.
Demircioğlu, M.;T.Centel(2010).İş Hukuku. 14. Baskı. Beta Basım Yayım
Dağıtım A.Ş. . İstanbul.
Işıklı, A. (2010). İş Hukuku. Gözden Geçirilmiş 7. Baskı. İmaj Yayınevi. Ankara.
Sümer, H.H.(2010).İş Hukuku. Gözden Geçirilmiş 15. Baskı. Mimoza Yayınları.
Konya.
Sümer, H.H. (2009).İş Hukuku Uygulamaları. Genişletilmiş 3. Baskı. Mimoza
Yayınları. Konya.
Tunçomağ,K.;T.Centel(2005).İş Hukukunun Esasları.4. Baskı, Beta Basım
Yayım Dağıtım A.Ş . İstanbul.
T.C. Anayasası (1982) T.C. Resmi Gazete. 17863, 18.10.1982.
2821 sayılı Sendikalar Kanunu (1983) T.C. Resmi Gazete. 18040, 07.05.1983.
2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu (1983) T.C. Resmi Gazete.
18040, 07.05.1983.
KISALTMALAR
S. K. : Sendikalar Kanunu
T. İ. S. G. L. K. : Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu
A.Y. : Anayasa
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
31
HEDEFLER
İÇİNDEKİLER
İNSAN KAYNAKLARI
YÖNETİMİ VE HUKUK
• Tarihsel Gelişim İçinde Çalışma
Yaşamında İşçi ve İşveren İlişkileri:
Yasal Düzenlemeler ve İnsan
Kaynakları Yönetimi
• İnsan Kaynakları Fonksiyonları ile İş
Hukukunun İlişkilendirilmesi
• İş Hukukunda Temel Kavramlarİş
Sözleşmesinin Tanımı ve Türleri
• İş Sözleşmesinin Yapılması
• İş Sözleşmesinden Doğan Borçlar
• İş Sözleşmesinin Sona Ermesi
• İş Sözleşmesinin Sona Ermesinin
Sonuçları İşin Düzenlenmesi (Çalışma
ve Dinlenme Süreleri)
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• İKY ile hukuk ilişkisini kavrayabilecek
• İş hukukundaki temel kavramları
öğrenebilecek
• İş sözleşmesini tanımlayabilecek,
• İş sözleşmesinin taraflara yüklediği
borçları anlayabilecek
• İş sözleşmesinin nasıl sona erdiğini
görebilecek
• Kıdem tazminatı alma koşullarını
öğrenebilecek
• Çalışma koşullarının uygunluğunu
değerlendirebileceksiniz.
İNSAN KAYNAKLARI
YÖNETİMİ
Prof. Dr. A. Oya Özçelik
ÜNİTE
11
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
GİRİŞ
Ülkemizde sosyal devlet
anlayışı içerisinde,
işverene karşı nispeten
güçsüz olan işçinin
korunması ilke ve
düşüncesinden
hareketle, devletin
yasal düzenlemeler
yoluyla en çok
müdahale ettiği
konulardan biri işçiişveren ilişkileridir.
İnsan kaynakları yönetimi, işletmede insan gücünün etkin ve verimli olarak
yönetilmesi için gerekli fonksiyon ve faaliyetlerin yönetimini içerir. Stratejik olarak
insan kaynakları yönetimine bakıldığında ise, bu fonksiyon ve faaliyetlerin iç ve dış
çevre unsurlarını dikkate alarak yönetilmesi, dolayısıyla işletme içi insan kaynağının
etkinliğinin, işletme dışındaki insan kaynaklarının da kontrol ve yönetimine bağlı
olduğu olgusu karşımıza çıkar. İnsan kaynağını yönetmede etkili olan dış çevre
unsurlarından en önemlisi yasal düzenlemelerdir. Her ne kadar günümüzde,
emeğin verimlilik üzerindeki gücü ve potansiyeli anlaşılmış ve de işletmeler insana
değer veren bir yönetim anlayışı benimsemiş olsalar dahi, çalışanların işveren
karşısındaki hak ve çıkarlarını korumak, yalnızca işverenlerin inisiyatifine
bırakılacak bir konu olmaktan uzaktır.
Ülkemizde sosyal devlet anlayışı içerisinde, işverene karşı nispeten güçsüz
olan işçinin korunması ilke ve düşüncesinden hareketle, devletin yasal
düzenlemeler yoluyla en çok müdahale ettiği konulardan biri işçi-işveren
ilişkileridir. İşletmeler insan kaynaklarını yönetirken, bu yasal düzenlemeler
çerçevesinde hareket etmek, faaliyetlerini buna göre düzenlemek zorundadırlar.
İşte bu nedenle, kitabın bu bölümünde insan kaynakları ve hukuk konusu ele
alınmış, amaca uygun bir çerçevede bu iki disiplinin ilişkisi, önce insan kaynakları
fonksiyonları bazında özetlenmiş, bunu takiben, işçi, işveren, işveren vekili, alt
işveren, işyeri, işletme kavramları üzerinde durulmuştur. Sonra işçi-işveren
ilişkilerinin temel dayanağı olan iş sözleşmesi kavramı, türleri, iş sözleşmesinin
yapılması ve sınırları, taraflara yüklediği borçlar, sona ermesi ve sonuçları
açıklanmıştır. En son olarak ise, işin düzenlenmesi başlığı altında, normal çalışma,
fazla çalışma, gece çalışmaları gibi çalışma süreleri ile ara dinlenmeleri, yıllık ücretli
izin, hafta tatili, genel tatil günleri, gibi dinlenme süreleri kısaca anlatılmıştır.
TARİHSEL GELİŞİM İÇİNDE ÇALIŞMA YAŞAMINDA İŞÇİ VE
İŞVEREN İLİŞKİLERİ: YASAL DÜZENLEMELER VE İNSAN
KAYNAKLARI YÖNETİMİ
Sanayi devrimi ile başlayan ekonomik, sosyal ve teknolojik alandaki
gelişmeler, çalışma yaşamında önemli değişikliklere sebep olmuş ve işçi-işveren
ilişkilerini farklı bir boyuta taşımıştır. Eskiden, genellikle basit bir düzenlemeye
sahip olan çalışma yaşamı, karmaşık işçi-işveren ilişkilerine sahne olmaya
başlamıştır. Önceleri usta-kalfa-çırak ilişkisi biçiminde kendini gösteren işçi-işveren
ilişkileri, şüphesiz bir kişiye bağlı, sadece birkaç kişinin çalışmasını gerektiren bu
durumda, nispeten sorunsuz ve karmaşık olmayan bir yapıya sahipti. Usta yani
işveren, işçi-işveren ilişkilerini değiştirmiş, çalışma hayatı farklı bir yapıya
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
2
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
bürünmüştür. İngiltere’den başlayarak, diğer Avrupa ülkelerine yayılan
sanayileşme hareketi sırasında, özellikle o günün İngiltere’sinde serbest (liberal)
ekonomi düşüncesinin etkisiyle, işçi ve işvereninin iş ilişkisinin temelini oluşturan iş
sözleşmesine herhangi bir müdahale olmaması ve akdin tarafların özgür iradeleri
ile piyasa koşullarına göre oluşturulması esası kabul görmekte idi. Ancak, emek arz
ve talep dengesinin arz aleyhine bozuk olması, işçilerin pazarlık gücünü olumsuz
etkilemekte ve bu durumda işçiler, işverenin belirlediği her koşulda çalışmak
zorunda kalmaktaydı. Ve bu uygulama sonucunda ortaya çıkan hazin tablo; günde
16-18 saate varan çalışma süreleri, sefalet ücreti (bazen nâkdi ücret yerine ayni
ücret ödenmesi), özel istihdam grupları olarak nitelendirilen kadın ve çocuk
işçilerin sağlıklarına uygun olmayan kötü koşullarda çalıştırılması şeklinde idi.
Bu koşullarda çalışmak, toplumun temelini oluşturan bireylerin sağlıklarının
bozulmasına ve bu koşulların düzeltilmesi için toplu işçi hareketlerinin
başlamasıyla, toplumsal barışı zedeleyici bir zemin oluşmasına neden olmuştur.
Tüm bunların göz ardı edilmesi, İngiliz hükûmetinin askere gidecek olan
gençlerin yaklaşık yarısının sağlıklarının askerliğe elverişli olmamasının, gündeme
gelmesine kadar sürmüştür. Böyle bir durum karşısında hükümet, bunların temel
sebebi olan işçi-işveren ilişkilerine müdahale etmek zorunluluğunu hissetmiştir. Ve
sadece çalışma süreleri, asgari ücret, kadın ve çocuk işçilerin korunması ile sınırlı
olsa da bu alanda ilk düzenlemeler yapılmıştır. İşte bu düzenlemeler iş hukukunun
temelini oluşturmuş, böylelikle işçi-işveren ilişkilerinin yasal bir zemine oturtulması
çalışmaları başlatılmıştır.
X teorisi(tembel,
sorumluluk almayan
insan) yerine, Y
teorisinin (sorumluluk
alan, işinin sahibi insan)
kabul görmesi, emeğe
olan bakışı değiştirmiş,
buna bağlı olarak
işletmelerde insan
faktörünün etkin bir
şekilde yönetilmesi
gündeme gelmiştir.
Ancak bireysel düzeydeki bu düzenlemeler, o günkü koşullarda son derece
yetersiz kalmış, işçiler ortak hak ve çıkarlarını korumak için birlik olmak, dernek
kurmak istemişler ve bunun için çeşitli mücadeleler vermeye başlamışlardır. Zaman
zaman kanlı olaylara sahne olan işçilerin bu mücadeleleri, bazen birlik
oluşturmalarına izin verilmesi, bazen de koalisyon yasakları ile bu hareketlerin
engellenmesi sonucunu doğurmuştur. Neticede işçilere birlik oluşturma serbestisi
getirilmiş, böylelikle toplu iş hukukunun temelleri atılmıştır. Sendikal düzene geçiş
ve zamanla sendikaların güçlenmesi ile işçilerin gün geçtikçe artan talepleri,
işverenleri zor durumda bırakmış, bazı işverenler tarafından ise bu talepler iç
işlerine müdahale olarak algılanmıştır.
Bunun yanı sıra, gelişen ve değişen koşulların (yeni yönetim yaklaşımlarının)
etkisi ile emeğin ve potansiyel emeğin, verimlilik üzerindeki etkisi anlaşılmış, ayrıca
X teorisi (tembel, sorumluluk almayan insan) yerine, Y teorisinin (sorumluluk alan,
işinin sahibi insan) kabul görmesi, emeğe olan bakışı değiştirmiş, buna bağlı olarak
işletmelerde insan faktörünün etkin bir şekilde yönetilmesi gündeme gelmiştir.
İnsanın işletme için öneminin anlaşılması ve motive bir işgücünün daha
verimli, daha etkin çalışacağı düşüncesi ve uygulamaları temel alınarak yapılan
araştırmalar sonucunda, bu gerçeğin görülmesi, daha önce klasik personel
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
3
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
yönetimi işlevlerini yerine getiren personel departmanın ve
fonksiyonunundeğişime uğramasına sebep olmuş ve bu departman, çalışan
verimliliğini sağlamak için gerekli fonksiyon ve faaliyetleri yerine getirmek görevini
üstlenmiştir.
Kaliteli ve kalifiye işgücünü elde tutmak ve ondan azami fayda sağlamak için
insan kaynaklarına verilen önem gün geçtikçe artmaya başlamıştır. Sendikaların
çalışanlara sağladığı olanakları, kendi çalışanlarına sağlayarak, hem daha etkin ve
verimli bir işgücüne sahip olmak işletmelere avantaj sağlamış, hem de sendikaların
taleplerden uzak kalarak çalışma ilişkilerinde daha serbest olmalarına olanak
tanımıştır.
Ancak işletmeler insan kaynaklarına ne kadar önem verirlerse versinler, iş
ilişkisinde nispeten güçsüz olan çalışanların, işverenlerin inisiyatifine bırakılmasına,
bugünkü hukuk düzeninde izin verilmesi mümkün değildir. Çünkü toplumlar
ilerledikçe nüfusun önemli bir kısmı bağımlı çalışan hâline gelmekte ve bunların
korunması toplumsal sağlık ve refah için büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle,
işçinin hukuku olan iş hukukunun çerçevesi her geçen gün genişletilmektedir. Ve
insan kaynakları tüm faaliyet ve fonksiyonlarını yasal çerçeve içinde sürdürmek
zorunda olduğundan, bualandaki düzenlemeler insan kaynaklarını yakından
etkilemekte, iş hukuku ve insan kaynakları birbirinden ayrılmaz iki disiplin olarak
karşımıza çıkmaktadır. Şimdi bu iki disiplinin arasındaki ilişkileri incelemeye
çalışalım.
İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ FONKSİYONLARI İLE İŞ
HUKUKUNUN İLİŞKİLENDİRİLMESİ
Yasal düzenlemelerdeki
çalışma süreleri, fazla
çalışmanın sınırları,
dinlenme süreleri,
işgücü arzının sınırlarını
da belirlemektedir.
Dolayısıyla işgücü
talebi, emeğin arz ettiği
işgücüne bağlı olarak
oluşur.
Bu kısımda, iş hukukunun insan kaynakları yönetimi ile ilişkisi ve onun
fonksiyonlarına ve de buna bağlı olarak faaliyetlerine etkisi, insan kaynakları
yönetiminin fonksiyonları bazında (planlama, temin ve seçim, eğitim ve geliştirme,
performans yönetimi, kariyer planlama, ücretleme, sağlık ve koruma) ele alınarak
incelenmeye çalışılmıştır.
İnsan Kaynakları Planlaması ve İş Hukuku
İnsan kaynakları fonksiyonlarının ilki, işletmenin mal ve hizmet üretimi için
gerekli işgücünün sayı ve nitelik olarak planlanmasıdır. İnsan kaynakları bu görevi
yerine getirirken, iş hayatını düzenleyen yasaların çerçevesinde hareket etmek
zorundadır.Yasal düzenlemelerdeki çalışma süreleri, fazla çalışmanın sınırları,
dinlenme süreleri, işgücü arzının sınırlarını da belirlemektedir. Dolayısıyla işgücü
talebi, emeğin arz ettiği işgücüne bağlı olarak oluşur.Örneğin çalışma süresinin
haftada 45 saat veya 40 saat olması durumunda, emek arzı farklı olacağından (45
saatte daha fazla) ihtiyaç duyulan personel sayısı da daha az olacaktır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
4
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
Ayrıca işten çıkma ya da çıkarma ile ilgili düzenlemelerin sınırları da
planlama fonksiyonunu etkileyecektir. İşten çıkmanın ve çıkartmanın belli koşullara
bağlanması, şüphesiz belli bir dönemdeki emek arzını etkilemek suretiyle, o
dönemde ihtiyaç duyulan personel sayısı üzerinde etki yapacaktır.
Temin, Seçim, İşe Alma ve İş Hukuku
İş güvenliği ile ilgili yasal
düzenlemede işçilere
eğitim verme
zorunluluğunun
getirilmiş olması, eğitim
faaliyetlerinde bu
konudaki yasal
zorunluluğu açıkça
ortaya koymakta ve
işletmeleri bu konuda
yükümlü tutmaktadır.
İşletmenin ihtiyaç duyduğu işgücünün sağlanması (aday araştırma ve bulma)
iş hukukunun ve diğer ilgili yasal düzenlemelerin çerçevesinde yapılır. Örneğin
personel temin ve seçimi sırasında eşitlik ilkesine uyulması, işe başlarken adayların
ve işverenin birbirlerini yanıltmamaları gibi hususlar ve yaptırımlar İş Kanunu ve
Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Ayrıca iş ilişkisinin kurulması (işe alma), işçi ile
işveren arasında bir iş sözleşmesinin varlığını gerektirir. İş sözleşmesinin yapılması
ile ilgili zorunluluklar ve sınırlılıklar İş Kanunu’nda belirlenmiş bulunmaktadır. İş
sözleşmesinin yasal çerçeve içinde yapılma zorunluluğu (özürlü çalıştırma, vb),
kısıtları (çocuk işçi çalıştırma, gece çalışmaları ve ağır ve tehlikeli işlerdeki kısıtlar
gibi) işe alma ve yerleştirme fonksiyonunu yakından etkileyecek ve dolayısıyla
işgücü planlamasını yaparken de insan kaynakları faaliyetlerinin belirleyicisi
olacaktır.
Eğitim ve Geliştirme ile İş Hukuku
İnsan kaynaklarının günümüzde en önemli fonksiyonlarından biri hâline
gelen eğitim ve geliştirmenin, iş hukukunun çerçevesi içinde bazı faaliyetlerinin
düzenlendiği görülmektedir. Bu da insan kaynaklarının eğitim faaliyetlerinin bir
kısmının çerçevesinin yasalarla çizildiğini bize göstermektedir. Ayrıca diğer
nedenlerle eğitim verilen bireylere belli bir süre çalışma zorunluluğu getirilmesinin
iş sözleşmesinde düzenlenmesi, sözleşmenin feshi sırasında işçi veişverene belli
haklar ve sorumluluklar yüklemektedir. Buna bağlı olarak işletmeler eğitim
faaliyetlerini düzenlerken, kendilerine yüklenen sorumlulukları dikkate alarak
hareket etmek durumundadır.
Nitelikli ve eğitimli personel işletmenin verimliliğini arttıracağından, eğitim
ve geliştirmenin, planlama ve işe alma fonksiyonu aracılığı ile de iş hukukuyla
ilişkisinin kurulmuş olduğuna ayrıca dikkat çekmek gerekir.
İşletmelerde PYS
sistemi oluşturması
yasal bir zorunluluk
olmamakla birlikte,
bunun ölçümünün yasal
sonuçlar doğurması
nedeniyle, gereklilik
hâline gelmiştir.
Performans Değerleme ve İş Hukuku
Çalışanların performanslarının değerlendirilmesi yıllardan beri yapılmakla
birlikte, İş Kanunu ile kısmen de olsa, dolaylı olarak yasal zemine oturtulmuş
bulunmaktadır. Performansı göreceli olarak (diğerlerine ve gösterdiği niteliklerine)
düşük olan ve görev ve de sorumluluklarını yerine getirmeyen bireylerin işten
çıkarılmaları ve iş güvencesi hükümlerinden yararlanmamalarının hangi koşullarda
gerçekleşeceği yasal olarak düzenlenmiştir. Böylelikle işletmelerde PYS sistemi
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
5
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
oluşturması yasal bir zorunluluk olmamakla birlikte, bunun ölçümünün yasal
sonuçlar doğurması nedeniyle, gereklilik hâline gelmiştir.Bu durumda insan
kaynakları bu fonksiyonu yerine getirirken, sağlam, şeffaf ve adaletli bir sistem
oluşturmak ve uygulatmak konusunda daha hassas davranmak durumundadır.
Kariyer Planlama ve İş Hukuku
İşletmelerde iş
güvenliği kurullarının
oluşumu, sağlığı tehdit
eden koşullarda işçiye
çalışmama hakkının
verilmesi, işyerinin
kapatılması ve daha pek
çok konu yasal
çerçevede
belirlenmiştir.
Kariyer planlama, çalışanın işletme içinde mesleki ilerlemesini ifade eder.
Günümüzde çalışanların kariyerlerinin planlanması ve geliştirilmesi karmaşık bir
hale gelmiştir. Bugünkü koşullarda çalışanlar kariyer yollarını belirlerken, tek bir
organizasyona bağlı kalmamakta ve kariyer oluşumuna daha geniş açıdan
bakmaktadırlar. İşletme kariyer planlamada bu durumu göz önüne almalı ve yeni
kariyer yaklaşımlarını ortaya koymalıdır (Dündar, 2009: 263-264). Ancak burada iş
hukukunun düzenlemeleri sınırlayıcı olabilir. Örneğin hukukumuz kısmi çalışma,
geçici çalışma, çağrı üzerine çalışma gibi bunu kolaylaştırıcı bazı hususları
düzenlemiş olmakla birlikte, bireysel ve örgütsel düzeyde etkin bir kariyer
planlama için, daha kapsamlı düzenlemelere ihtiyaç vardır.
Ayrıca iş hukuku açısından iş ilişkisinde, objektif olmayan nedenlerle
çalışanlar arasında ayırım yapılmayacağı, yani eşit davranılması zorunluluğu
getirilmiş ve buna uymayanlar için yasal yaptırımlar öngörülmüştür. Bu durumda
eşit durumdaki çalışanlara eşit kariyer olanaklarının tanınması da hukukun
gereğidir. Buna dayanarak, insan kaynaklarının kariyer planlama sistemini
oluştururken, bu kurala uygun davranmak ve gerekli önlemleri almak zorunda
olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Ücret ve Diğer Ödemeler ile İş Hukuku
Yasal müdahalelerin en fazla olduğu konulardan biri işçinin ücretidir. Bu
alanda ücret hakkı, ücretin ödenmesi, ödeme şekli ve zamanı, asgari ücretin
belirlenmesi ve ücretin korunması gibi konular ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve
uymayanlara çeşitli yaptırımlar öngörülmüştür.
İş hukukunun temelini oluşturan iş sözleşmesinin ana unsuru bir işe karşılık
ücretödenmesidir. Ücretin ve asıl ücret dışında bazı ek ödemelerin (fazla çalışma
ücreti, yıllık ücretli izin, hafta tatili ve genel tatil ücreti, ikramiyeler vb.) ve sınırları
da (en az veya en çok ) yasal çerçevede belirlenmiştir.
Dolayısıyla insan kaynakları yönetimi bu fonksiyonunu yerine getirirken,
başka bir ifade ile ücret sistemi kurarken, bunun uygulamasını sağlarken ve ücrete
ilişkin çeşitli ödemeleri belirlerken (kıdem, ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin, fazla
çalışma vb.) ve öderken bu çerçevede hareket etmek durumundadır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
6
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
Sağlık ve Koruma ile İş Hukuku
Özellikle bazı işletmelerde (maden, inşaat vb.) insan kaynaklarının en
önemli fonksiyonu haline gelen işçi sağlığı ve korunması, iş hukukunda ayrıntılı
olarak düzenlenmiş olan konulardan biridir. İş Kanunu’ndaki 5. Bölümde “İş sağlığı
ve İş güvenliği” başlığı altında ayrıntılı olarak yasal çerçevesi belirlenen bu konuya
istinaden çıkarılan çok sayıda da yönetmelik bulunmaktadır.
İşletmelerde iş güvenliği kurullarının oluşumu, sağlığı tehdit eden
koşullarda işçiye çalışmama hakkının verilmesi, işyerinin kapatılması ve daha pek
çok konu yasal çerçevede belirlenmiştir.İnsan kaynakları bu fonksiyonu yerine
getirirken, faaliyetlerini yasalara uygun olarak yapmak, gereken yasal tedbirleri
alarak işçi çalıştırmak durumundadır. Özellikle yaralanma ve ölümle sonuçlanan
işkazalarının olması hâlinde, bu kurallara uymamanın, çok büyük miktarlarda
tazminat ödemeyi öngördüğünü unutmamak gerekir.
İşçi gerçek kişi olmak
zorundadır. Ayrıca
aralarında geçerli bir iş
sözleşmesi olmasa da
bir gerçek kişinin
işverene bağlı olarak
ücret gerektiren bir iş
yapması, aralarında
kurulan geçerli iş ilişkisi
olması nedeniyle ona
işçi niteliği kazandırır.
İşveren olmak için
mutlaka işçi çalıştırıyor
olmak, yani iş
sözleşmesinin diğer
tarafı olmak gerekir
İŞ HUKUKUNDA TEMEL KAVRAMLAR
İşçi:İş Kanunu’nda
işçi, “iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi”
(İ.K.2/1) olarak tanımlanmıştır. Bu tanımdan hareketle, işçi kavramının iş görme,
ücret ve bağımlılık unsurlarını içerdiği söylenebilir. İşçi işini işverene bağlı olarak,
yani onun emir ve talimatlar doğrultusunda görür ve bunun karşılığında ücret alır.
İşçi gerçek kişi olmak zorundadır. Ayrıca aralarında geçerli bir iş sözleşmesi
olmasa da, bir gerçek kişinin işverene bağlı olarak ücret gerektiren bir iş yapması,
aralarında kurulan geçerli iş ilişkisi olması nedeniyle ona işçi niteliği
kazandırır.Örneğin kadın işçilerin çalıştırılamayacağı bir işte, bir kadının istihdam
edilmesi sonucunda oluşan iş sözleşmesinin hukuken iş sözleşmesi yapma
yasaklarına aykırı olmasına rağmen, aralarındaki geçerli iş ilişkisi nedeniyle, onun
işçi olarak kabul edilmemesi sonucu doğmaz. Ama bunun yanı sıra çalışma izni
olmayan yabancı uyruklu bir kişinin çalışması hâlinde, geçerli bir iş ilişkisi
kurulamayacağından, bu kişinin işçi olduğundan söz edilemez.
Yardım işlerinde çalışanlar, mahkumlar, çırak ve stajyerler, memurlar
işverenle aralarında serbest iradeleri ile kurulmuş bir iş sözleşmesi olmadığından
veya iş sözleşmesi ile çalışmadıklarından işçi sayılmazlar. Görüldüğü üzere işçi
olmak, İş Kanunu’nda iş sözleşmesi ile çalışmış olmaya bağlıdır. Bu durumda
nakliye, neşir, adi şirket (sendikalar kanununa göre işçi sayılır) vekalet, eser,
sözleşmeleri ile çalışanlar işçi sayılmazlar(Süzek, 2010: 121-122).İş sözleşmesiyle
çalışan kişinin işçi niteliği kazanması, yaptığı işin niteliği ile ilgili değildir. Bir genel
müdür, bölüm müdürü, şef, ustabaşı, düz işçi, hepsi, iş hukukumuzda işçi sıfatını
taşır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
7
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
İşveren:İş Kanunu’na göre, “işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut
tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren” denir(m.2/1).İşçinin gerçek kişi
olmasına karşın, işveren gerçek ve tüzel kişi, hatta tüzel kişiliği olmayan kurum ve
kuruluşlar olabilir. Bu durumda şirket, dernek, sendika, kamu iktisadi teşebbüsleri,
belediyeler gibi özel ve kamu tüzel kişileri ile tüzel kişiliği olmayan kamu
(bakanlıklar) ve özel kuruluşlar (adi ortaklıklar) işçi çalıştırdıkları takdirde işveren
statüsünde yer alırlar(Süzek, 2010: 132).
İşverenin iş isteme ve talimat verme hakkı vardır. Yani, “işveren iş görme
ediminin alacaklısı ve işçiye en üst düzeyde emir ve talimat veren kişidir” (Süzek,
2010:133). Bu haklar bazen aynı gerçek ve tüzel kişide toplanmayabilir. Örneğin
işverenin yaş küçüklüğü nedeniyle, hukuki işlem yapma yetkisinin olmaması
durumunda, talimat verme hakkı yasal temsilcisi tarafından, şirketin tüzel kişi
olması durumunda talimat verme hakkı, yönetim kurulu tarafından kullanılacaktır.
Bu durum karşımıza soyut ve somut işveren kavramını çıkarmaktadır.
Yukarıdakiörneklerden hareketle küçük yaştaki işveren ve anonim şirket soyut,
yasal temsilci ve yönetim kurulu ise somut işveren olacaktır (Süzek, 2010: 134).
Bir kişinin işveren vekili
sıfatını taşıması, işçi
olarak haklarını ve
sorumluluklarını
ortadan kaldırmaz.
(İ.K.2/6).
Alt işveren, asıl
işverenin işyerinde
çalışırken, asıl işverenin
işten çıkardığı işçilerini
işe alarak çalıştırmaya
devam etmesi halinde
haklarında bir kısıtlama
yapamaz.
İşveren Vekili: İşverenler işi, işyerini ve/veya işletmeyi yönetirken,
kendilerine ait olan bir takım yetki ve görevleri başka kişilere bırakırlar. Bu durum
karşımıza işveren vekili kavramını çıkarmaktadır.
İş Kanunu’na göre,“İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve
işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir. İşveren vekilinin
bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur”
(İ.K.2/5). Bu tanıma dayanarak, işveren vekili kavramının iki unsuru olduğu
söylenebilir. Bunlardan ilki, işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev almak,
ikincisi ise, işveren adına hareket etmektir (Sümer, 2010:21). İşveren vekili, işveren
tarafından kendisini temsil etmek üzere görevlendirilmiştir. Buna dayanarak, genel
müdür, müdür, şef, yönetici, ustabaşı gibi kişiler işveren vekili olarak kabul edilir.
İş Kanunu’nda “Bu Kanunda işveren için öngörülen her çeşit sorumluluk ve
zorunluluklar işveren vekilleri hakkında da uygulanır” (İ.K.2/6) denmekle beraber,
her işveren vekili kendilerine verilen yetki ve sorumluluklar çerçevesinde işvereni
temsil eder. Ayrıca bir kişinin işveren vekili sıfatını taşıması, işçi olarak haklarını ve
sorumluluklarını ortadan kaldırmaz(İ.K.2/6)
Alt İşveren:İşverenlerin bazı işleri, aralarında anlaşma yaparak başka
işverenlere verdikleri görülmektedir. Nitekim yemek, güvenlik, temizlik gibi işlerin
işletmelerde başka işverenler tarafından üstlenilmesine uygulamada çok
rastlanmaktadır. Bu durum alt–asıl işveren ilişkisini ortaya çıkarmakta olup,
hukukumuzda bu ilişkinin yasal zemini oluşturulmuştur.Alt-asıl işveren arasında bu
ilişkinin kurulabilmesi için, yazılı bir sözleşme yapılması zorunludur (İ.K.3/2).
İş Kanunu’nunda “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet
üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
8
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için
görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş
aldığı işveren arasında kurulan ilişki” (m.2/7) asıl işveren-alt işveren ilişkisi olarak
düzenlenmiştir.
Bu tanımdan görüldüğü üzere, alt-asıl işveren ilişkisinin kurulması için;

Alt işverene verilen işin, işyerinde yürütülen mal ve hizmete ilişkin
olması,

Alt işverenin asıl işin bir bölümünde veya yardımcı işlerde iş almış
olması,

Bu işin, işletmenin gereği ile teknolojik uzmanlık gerektiren bir iş olması

Alt işverenin işçilerini asıl işverenin işyerinde çalıştırması(alt işveren
kendi işyerinde işçilerini çalıştırıyorsa, bu asıl-alt işveren ilişkisi olmaz)

O iş için görevlendirdiği işçilerini sadece asıl işverenin işyerinde
çalıştırması(işçilerini değiştirerek çalıştırıyorsa, asıl-alt işveren ilişkisi
kurulmaz)

Alt işverenin daha önce asıl işyerinde çalışmamış olması gerekir(İ.K.2/8).
Alt işveren, asıl işverenin işyerinde çalışırken, asıl işverenin işten çıkardığı
işçilerini işe alarak çalıştırmaya devam etmesi halinde haklarında bir kısıtlama
yapamaz. Bunlara uyulmaması hâlinde asıl alt işveren ilişkilerinde muvazaa
(danışıklı-döğüş) bulunduğu ve alt işverenin işçileri başından itibaren asıl işverenin
işçileri olduğu kabul edilir(İ.K.2/8.). Hem iki tarafa para cezası uygulanır (İ.K.98/1).
Hem de işçilere ücretleri ve hakları asıl işverenin işçisiymiş gibi ödenir(İ.K.2/8).
Ayrıca İş Kanunu “Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri
ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu
toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte
sorumludur” (m.2/7) diyerek, asıl işverene, daha güçsüz olan alt işverenin işçilerini
korumak için yükümlülük öngörmüştür.
İşyeri ve İşletme: İş hukuku açısından başka önemli kavram işyeridir.
İşyeri teknik bir
amaca(üretim ya da
hizmetin görülmesi)
hizmet eder. İşletme ise
iktisadi bir amaca(kar
etmek) hizmet eder. Bir
işletme bir veya daha
fazla işyerinden
oluşabilir.
İşyeri kısaca “işin yapıldığı yer” olarak tanımlanabilir. İş Kanunu’muz işyerini;
“İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan
unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birim” (m.2/1) olarak tanımlamış,
ayrıca, “işverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı
bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (işyerine bağlı yerler) ile
dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve
mesleki eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar”ında (m. 2/2) işyerinden
sayılacağını hükme bağlamıştır. Ayrıca kanun “işyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler
ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütün” (m.2/3) olarak
kabul etmiştir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
9
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
İki işyerinden birinin diğerine bağımlı olup olmadığı hususunun tespitinde,
iktisadi ve teknik amaçta birlik esası dikkate alınır. Bağımsızlığın saptanmasında, o
iş yerinin çalışma alanındaki işlerin ve işlemlerin orada yapılması ile işçilerin başka
bir işyerine bağlı olmayarak çalıştırılmaları, özellikle ücret bordrolarının
diğerişyerindenyada işyerlerinden bağımsız olarak düzenlenmesi ve işe alımların ve
işten çıkarmaların ayrı belgelenmesi gibi hususlar dikkate alınır(Çelik, 2010: 58-60).
İşletme:İşletme, iktisadi bir amacın gerçekleştirilmesi için işverene ait bir
ya da birden çok işyerinin bağlı olduğu organize edilmiş bütün olarak tanımlanabilir
(Çelik, 2010: 68; Süzek, 2010: 179).
İşyeri, işletmenin karına katkı sağlayacak, üretim ve hizmeti gerçekleştirir
(teknik amaç). İşletme ise, işyeri aracılığı ile yapılan bu üretimle veya hizmetle kâr
eder(İktisadi amaç). Örneğin A bankasının her bir şubesi birer işyeri iken, bunların
bağlı olduğu şirket işletmedir.
İŞ SÖZLEŞMESİNİN TANIMI VE TÜRLERİ
4857 sayılı İş Kanunu’nda “İş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş
görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan
sözleşme” olarak tanımlanmış ve iş sözleşmesinin “Kanunda aksi belirtilmedikçe,
özel bir şekle tabi” (m.8/1) olmadığı hükme bağlanmıştır. Yukarıdaki tanımdan
hareketle iş sözleşmesinin; iş görme, ücret ödeme ve bağlılık unsurlarından
oluştuğu belirtilebilir. Şimdi bunları kısaca açıklamaya çalışalım;
İş Görme:İş sözleşmesinin temel unsurudur. İş sözleşmesinin varlığından
söz edebilmek için, işçinin “iş” olarak nitelendirilebilecek bir çalışmayı
gerçekleştirmesi gerekir. İşin nitelik olarak bedensel, zihinsel zor, kolay, teknik,
idari olmasının herhangi bir önemi yoktur (Çelik, 2010: 78).
Çalışma hayatında esas
olan ve belirsiz süreli iş
sözleşmesi olup, bu
sözleşme türü, işçiyi
koruyucu kurallar
içermektedir. Ancak
bazı durumlarda
sözleşmenin belirli
süreli olması
gerekebilir.
Ücret Ödeme: Ücret de iş görme gibi iş sözleşmesinin temel unsurudur.
İş sözleşmesinden söz edebilmek için yapılan işin bir ücreti gerektiriyor olması
lazımdır. Çünkü iş sözleşmesi, iş karşılığı ücret ödemeyi taahhüt etmektedir. Bu
nedenle hayır ya da hatır için yardım amaçlı yapılan işler ücretsiz yapıldığından, bu
işlerde bir iş sözleşmesinin varlığından söz etmek mümkün değildir.
Bağımlılık: İş Kanunu’nda iş sözleşmesinin tanımında “….bir tarafın
bağımlı olarak iş görmeyi üstlenmesi…” (m.8/1) ifadesi, işçinin işveren bağlı, diğer
bir değişle, onun emir ve talimatları doğrultusunda, onun denetiminde, işi
yapmasını içerir.İş sözleşmeleri, çeşitli kriterler açısından türlendirilebilir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
10
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
Belirli Süreli ve Belirsiz Süreli İş Sözleşmeleri
Belirli süreli iş sözleşmesi yapmak için, öncelikle yapılan işin nitelik itibariyle,
belirli süreli, yani iş sözleşmesinin yapılması sırasında işin ne kadar süreceğinin
bilinmesi gerekir. İş Kanunu’muzun 11. maddesi “belirli süreli işlerde veya belli bir
işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara
bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi”ni belirli
süreli iş sözleşmesi olarak tanımlamıştır. Çalışma hayatında esas olan belirsiz süreli
iş sözleşmesi olup, bu sözleşme türü, işçiyi koruyucu kurallar içermektedir. Ancak
bazı durumlarda sözleşmenin belirli süreli olması gerekebilir. Bunun sınırı İş
Kanunu’nda çizilmiş, böyle bir sözleşme yapma hakkı belli bir işin tamamlanması
gibi objektif koşullara bağlanmıştır (Örneğin proje bazlı bir iş, bir araştırma
projesinde çalışma gibi).
Ayrıca İş Kanunu’nda belirli süreli iş sözleşmesinin, esaslı bir neden
olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamayacağı ve yapıldığı takdirde iş
sözleşmesinin başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edileceği belirtilmektedir
(m.11/2). Ancak belirli süreli iş sözleşmesi yapmak için gerekli objektif koşullar
olmadığı takdirde, sözleşmenin yenilenmesine bakılmaksızın, belirsiz süreli olarak
kabulü gerekir (Çelik, 2010:92-93).Ancak sözleşmenin yinelenmesini gerektirecek
esaslı bir neden varsa, o zaman bu sözleşme belirli süreli sözleşme olarak kabul
görür (İ.K.11/3).
Belirsiz süreli iş sözleşmeleri; iş ilişkisinin belli bir süreye bağlı olarak
kurulmadığı hâllerde, iş sözleşmesi belirsiz süreli iş sözleşmesi sayılmaktadır
(İ.K.11/1). Aslında olağan olan sözleşme türü belirsiz süreli iş sözleşmesidir.Belirsiz
süreli iş sözleşmeleri, belirli süreli iş sözleşmelerine göre işçiyi daha fazla koruyucu
niteliktedir. Bu sözleşmelerin feshi sırasında işçiye ödenen kıdem ve ihbar
tazminatı, belirli süreli iş sözleşmelerinin feshinde kural olarak ödenmez. Ayrıca
belirli süreli iş sözleşmesiyle çalışan işçinin sözleşmesi, süre ya da iş bittiğinde sona
erer. Bunlar, belirsiz süreli iş sözleşmeleri ile çalışanların yaralanabileceği, iş
güvencesi hükümlerinden yararlanamazlar. Bu durumda, belirsiz süreli iş
sözleşmelerinin işçi için daha avantajlı olduğu söylenebilir.
Sürekli ve Süreksiz İşlerdeki İş sözleşmeleri
İş Kanunu’nda sürekli ve süreksiz iş ayırımına yer verilmiş, bu işler için
yapılan sözleşmeler ise, sürekli ve süreksiz iş sözleşmeleri olarak adlandırılmıştır.
Bu ayırımın önemi süreksiz işlerin, İş Kanunu’nun bazı maddelerine tabi
olmamasından kaynaklanmaktadır (Bkz: m.10/2).
İş Kanunu’nda “Nitelikleri bakımından en çok otuz iş günü süren işler
süreksiz iş, bundan fazla devam edenler sürekli iş” (m.10/1) olarak tanımlanmıştır.
Kanunumuz bu ayırımın esasını işin niteliğine bağlamıştır. Örneğin, niteliği itibariyle
15 gün sürecek olan bir iş, 35 gün sürse bile, burada süreksiz bir iş ve buna bağlı
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
11
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
olarak süreksiz bir iş sözleşmesi söz konusu olacaktır.Ancak üretimde
çalışmaküzere işe alınan bir işçi 20 gün sonra işten ayrılsa bile, burada nitelik
itibariyle sürekli bir iş olduğundan, sürekli iş sözleşmesinin varlığından söz
edilecektir.
Tam Süreli ve Kısmi Süreli İş Sözleşmeleri
Tam süreli sözleşmeler, uygulamada görünen şekliyle, işyerindeki çalışma
sürelerine uygun olarak yapılan çalışmalardır(Çelik, 2010: 96).Ancak bazı
durumlarda, gerek işletmenin, gerekse çalışanın ihtiyaçları doğrultusunda, haftanın
belli günlerinde, ya da günün belli saatlerinde çalışma yapılması mümkündür. Kısmi
süreli çalışma olarak adlandırılan bu çalışma İş Kanunu’nunda düzenlenmiştir.
Bu kanunun ilgili maddesi, işçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam
süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi
durumunda yapılan sözleşmeyi kısmi süreli iş sözleşmesi olarak
tanımlamıştır(İ.K.13/1). Burada çalışma süresinin önemli ölçüde daha az
belirlenmesinin ölçüsü, Çalışma Süreleri Yönetmeliğinde verilmiş ve haftalık
çalışma süresinin 2/3’ü kadar olan çalışmalar, kısmi süreli çalışma olarak kabul
edilmiştir (m.6).
Çağrı Üzerine Çalışma
Çağrı üzerine çalışma, kısmi süreli iş sözleşmesinin bir şekli olup, işçinin
işverenin ihtiyacı olduğunda kendisini çağırması esasına dayanır. İş Kanunu’nda , “
yazılı sözleşme ile işçinin yapmayı üstlendiği işle ilgili olarak kendisine ihtiyaç
duyulması hâlinde iş görme ediminin yerine getirileceğinin kararlaştırıldığı iş ilişkisi,
çağrı üzerine çalışmaya dayalı kısmi süreli bir iş sözleşmesi” (m.14/1.) olarak
tanımlanmıştır.Taraflar, çalışacakları süreyi ve zaman dilimini kendileri
belirleyebilirler. Aksi hâlde yasadaki haftada 20 saatlik çalışma hükmü uygulanır.
Belirlenen sürede işçi çalışmasa da ücrete hak kazanır. Eğer aralarında aksi
kararlaştırılmadı ise, çağrı işçinin çalışacağı zamandan en az dört gün önceden
yapılır. Yine aksi kararlaştırılmadı ise, işverene her çağrıda işçiyi günde en az dört
saat çalıştırma zorunluluğu yüklenmiştir. (İ.K.14.2.3).
Deneme Süreli İş Sözleşmesi
İş sözleşmesinin tarafları, birlikte çalışıp çalışamayacaklarını görmek
isteyebilir. Bu nedenle gerek süresi belirli veya belirsiz olsun ya da sürekli iş
sözleşmelerinde deneme süresi kararlaştırabilirler. Buradan da anlaşılacağı üzere,
deneme süresi bir zorunluluk değildir. İş Kanunu’nun 15. maddesinde bu sürenin
en çok iki ay olabileceği, toplu iş sözleşmeleri ile 4 aya kadar uzatılabileceği ve bu
süre içinde taraflarından her birinin bildirimsiz ve tazminata gerek kalmadan iş
sözleşmesini feshedebileceği hükme bağlanmıştır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
12
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
Takım Sözleşmesi
Genellikle inşaat işleri ve mevsimlik işlerde yapılan takım sözleşmesi, birden
çok kişi adına içlerinden birinin (takım kılavuzu) işverenle yaptığı iş sözleşmesidir
Takım kılavuzunun mutlaka takım sözleşmesinde yer alması gerekir(Süzek, 2010:
240 ve Şakar, 2009:68). Takım sözleşmesinin mutlaka yazılı olarak yapılması
zorunlu olup, takım kılavuzu her bir işçinin işe başlaması ile sorumludur. İşçiler işe
başladıktan sonra, işverenle her biri arasında ayrı bir iş sözleşmesi oluşturulmuş
olur ve ücretleri ayrı ayrı ödenir (m.16).
Geçici İş İlişkisi
Geçici iş ilişkisi iş aracılığı
ile karıştırılmamalıdır.
Çünkü aracılıkta, iş
arayan kişi, aracıya iş
sözleşmesi ile bağlı
değildir. Bu ilişkide
kazanç amacı
güdülmemektedir.
4857 sayılı İş Kanunu ile getirilen bir düzenleme de geçici iş ilişkisidir.
Holdinglerde, şirketlerin nitelikli işgücü ihtiyacının karşılanması, üst kademe
yöneticilerini yetiştirmek, ya da farklı grup şirketlerinin ortak bir proje
gerçekleştirmesi sonucu birlikte çalışma zorunluluğu vb. nedenler karşısında böyle
bir düzenleme ihtiyacı doğmuştur. Geçici iş ilişkisi iş aracılığı ile karıştırılmamalıdır.
Çünkü aracılıkta, iş arayan kişi, aracıya iş sözleşmesi ile bağlı değildir. Bu ilişkide
kazanç amacı güdülmemektedir (Çelik, 2010:103-109).
Buna göre, bir işveren devir sırasında işçinin yazılı onayını almak koşulu ile
onu holding bünyesi içinde veya aynı şirketler topluluğuna bağlı başka bir işyerinde
veya yapmakta olduğu işe benzer işlerde çalıştırılması koşulu ile başka bir işverene
iş görmek üzere geçici olarak devredebilir. Buna geçici iş ilişkisi denir Bu sözleşme
yazılı olarak ve en çok 6 aylık süre için yapılabilir ve en fazla 2 defa yenilenebilir.
Devreden işverenin bu işçiye ücret ödeme borcu devam eder, ancak kendisinde
çalıştığı süre içerisinde işçinin ödenmeyen ücretinden, devralan işveren de
sorumludur(İ.K.7).Devreden işveren ile işçi arasındaki iş sözleşmesi
devametmektedir, ancak işveren işçinin iş yapma borcunu diğer işverene
devretmiştir(Çelik, 2010:104;Adal, 2009: 518).
İŞ SÖZLEŞMESİNİN YAPILMASI
Tarafların Ehliyeti
İş sözleşmesi yapma
özgürlüğü, kural olarak
işçi ve işverenin
istedikleri işçi ve
işverenle iş sözleşmesi
yapmakta serbest
olmasını ifade eder.
İş sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, tarafların iş sözleşmesi yapma
ehliyetine sahip olmaları gerekir. Yani iş sözleşmesi yapacak olan tarafların, kural
olarak ayırt etme (temyiz) gücüne sahip olması, 18 yaşını doldurmuş olması ve
kısıtlı olmaması zorunludur. Ayırt etme gücüne sahip olmakla birlikte, 18 yaşını
doldurmamış olanlar, velilerinin ya da vasilerinin izni ile iş sözleşmesi yapabilirler.
Ayırt etme gücüne sahip ve 18 yaşını doldurmuş oldukları hâlde, bazı nedenlerle
kısıtlı bulunan kimselerin iş sözleşmesi yapması ise vasilerinin iznine bağlıdır. Ayırt
etme gücüne sahip olmayanların ise, işçi olarak iş sözleşmesi yapması kanuni
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
13
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
temsilcilerinin izni ile dahi mümkün değildir. Bu kişilerin işveren olmaları
durumunda ise, kanuni temsilcileri tarafından yapılan iş sözleşmeleri
geçerlidir(Sümer, 2010: 49).
İş Sözleşmesi Yapma Özgürlüğü ve Sınırları
İş sözleşmesi yapma özgürlüğü, kural olarak işçi ve işverenin istedikleri işçi ve
işverenle iş sözleşmesi yapmakta serbest olmasını ifade eder. Ancak bu özgürlük,
işçinin korunması ve toplumsal bazı nedenlerle sınırlandırılmış ve bu sınırlar bazen
iş sözleşmesi yapma yasakları bazen de zorunlulukları olarak düzenlenmiştir.
Öncelikle iş sözleşmesi yapma yasakları, sonra da iş sözleşmesi yapma zorunluluğu
konusunda kısaca bilgi verelim.
İş Sözleşmesi Yapma Yasakları
Çocuk ve genç işçiler
gibi, özel istihdam
grubu sayılan kadın
işçileri korumak için, İş
Kanunu kadın işçilerle
yapılacak olan iş
sözleşmelerine de bazı
sınırlamalar getirmiştir.
Çocuk ve Genç İşçilerle İş Sözleşmesi Yapma Yasakları: İş Kanunu’nda kural
olarak on beş yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılmasını yasaklamış, ancak, on
dört yaşını doldurmuş olup, ilköğretimi tamamlamış olan çocukların, bedensel,
zihinsel ve ahlaki gelişmelerine ve de eğitime devam edenlerin okullarına engel
olmayacak hafif işlerde çalıştırılabileceğini hükme bağlanmıştır. Ayrıca çocuk
işçilerin çalışma sürelerini ve saatlerini kısıtlayıcı hükümlere de yer vererek,14
yaşını tamamlamış ve okula gitmeyen çocukların en çok günde yedi ve haftada otuz
beş saat, 15 yaşını tamamlamış çocukların ise, günde sekiz ve haftada kırk saat
çalıştırılabileceğini belirtmiştir. Okula giden çocukların çalışma süreleri, ise, en fazla
günde iki saat ve haftada on saat olarak belirlenmiştir(m.71).Yine, 18 yaşını
doldurmamış çocuk ve genç işçilerin çalıştırabilecekleri hafif işler ve çalışma
koşulları ise, Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılması Usul ve Esasları Hakkında
Yönetmelik’te belirtilmiştir.
Ayrıca İş Kanunu’nda yer altında veya su altındaki işlerde, sanayi ile ilgili
işlerde çocuk ve genç işçilerin gece çalıştırılması yasaklanmıştır (m.72 ve 73/1).
Bundan başka 16 yaşından küçük işçilerin ağır ve tehlikeli işlerde çalışması
yasaklanmış (m.85/1),16-18 yaş arasındaki genç işçilerin çalışabileceği ağır ve
tehlikeli işler ilgili yönetmelikte gösterilmiştir(Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği,
m.4).
Kadın İşçilerle İş Sözleşmesi Yapma Yasakları:Çocuk ve genç işçiler gibi, özel
istihdam grubu sayılan kadın işçileri korumak içinİş Kanunu kadın işçilerle yapılacak
olan iş sözleşmelerine de bazı sınırlamalar getirmiştir. Buna göre, yer altında veya
su altında çalışılacak işlerde her yaştaki kadınların çalıştırılması yasaklanmıştır
(İ.K.72.). Ayrıca kadınların bazı ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması yasaklanmış,
hangi ağır ve tehlikeli işlerde çalışabileceği ilgili yönetmelikte gösterilmiştir (Ağır ve
Tehlikeli İşler Yönetmeliği, m.4).
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
14
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
18 yaşını doldurmuş kadın işçilerin ise gece postalarında çalıştırılması, ilgili
yönetmelikte bazı esaslara bağlanmıştır (Bkz: Kadın İşçilerin Gece Postalarında
Çalıştırılma Koşulları Hakkında Yönetmelik, m.5,6,7,8.).
Sağlık Durumu Elvermeyen İşçilerle İlgili İş Sözleşmesi Yapma Yasakları: Ağır
ve tehlikeli işlerde yapılan çalışmalarda (yılda 1 kez), gece çalışmalarında (2 yılda
bir), çocuk ve genç işçilerin çalıştırılmalarında (6 ayda bir), hem işe başlarken, hem
de işin devamı sırasında yukarıda belirtilen periyotlarda sağlık kontrolünden
geçirilmesi ve bu işe beden sağlıklarının uygun olduğunun belirlenmesi zorunludur.
Bu işlerin koşullarına sağlık durumu elvermeyen işçilerle iş sözleşmesi yapılması, ya
da yapılmış iş sözleşmesinin devam ettirilmesi kanunen yasaklanmıştır (Sümer,
2010: 52-53).
Yabancı İşçiler İle İlgili İş Sözleşmesi Yapma Yasakları: Daha önceki
düzenlemede, Türk vatandaşlarına tahsis edilen işlerde yabancı işçilerin çalışması
büyük ölçüde sınırlanmıştı. Ancak 2003 yılından itibaren Yabancıların Çalışma
İzinleri Hakkındaki Kanun ile eski düzenleme ortadan kalkmıştır. Yeni düzenlemeye
göre, yabancıların ülkemizde bağımlı ya da bağımsız olarak çalışabilmeleri Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının iznine tabidir. Bu iznin türü, koşulları ve süreleri
kanunda ayrıca belirtilmiştir (Sümer, 2010: 53-54) .Görüldüğü üzere, yabancılarla iş
sözleşmesi yapmanın kısmen sınırları genişletilmiş olsa bile, belli koşullara bağlı
olarak sınırlamalar mevcuttur.
İş Sözleşmesi Yapma Zorunluluğu
Özürlü ve eski hükümlü çalıştırma zorunluluğu: Çalışma hayatında,
özürlülerin ve eski hükümlülerin topluma kazandırılması sosyal devlet anlayışının
bir gereği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle İş Kanunu’nda bu konuyla ilgili
düzenlemeye yer verilmiş ve bu kişilerle ilgili belli koşullarda iş sözleşmesi yapma
zorunluluğu getirilmiştir. İşyerlerinde 50 veya daha fazla işçi çalıştıran işverenler
özel sektörde % 3 özürlü, kamu sektöründe ise, % 4 özürlü, % 2 eski hükümlüyü
istihdam etmek zorundadırlar (m.30/1). Özürlü ve eski hükümlü çalıştırma
zorunluluğuna aykırı davranan işverenler için ise, her ay ve her çalıştırmadıkları
işçiiçin, para cezası öngörülmüştür (m.101). Bu cezalar her yıl yeniden
belirlenmekte olup, 2012 yılı için 1700 TL olarak saptanmıştır.
Yasal düzenleme ile
işverene, ekonomik,
yapısal, teknolojik
nedenlerle İş
Kanunu’nda belirlenen
prosedüre uygun olarak
toplu işten çıkartma
olanağı tanınmıştır.
Malullüğü Sona Ermiş İşçileri Çalıştırma Zorunluluğu: Aynı şekilde, işyerinde
çalıştığı sırada herhangi bir sebeple çalışma gücünün bir kısmını yitirerek malulen
emekliğe ayrılmış olan işçilerin, malullükleri ortadan kalktığı takdirde, bu işyerinde
çalışmak istemeleri hâlinde, işverenin bunlarla iş sözleşmesi yapması zorunluluğu
hükme bağlanmıştır. İşverenin bunları eski işlerine veya uygun bir işe boş yer varsa
derhal, yoksa ilk boşalacak işe, diğerlerine tercihen, o günkü koşullarda almaları
zorunlu kılınmıştır. Ayrıca İş Kanunu’nda, aranan şartlar bulunduğu hâlde, bu
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
15
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
yükümlülüğü yerine getirmeyen işverenin eski işçiye 6 aylık ücret tutarında
tazminat ödeyeceği hükme bağlanmıştır (m.30/5).
Askerlik veya Kanuni Bir Ödev Nedeniyle İşten Ayrılan İşçileri Çalıştırma
Zorunluluğu: “Herhangi bir askeri ve kanuni ödev dolayısıyla işinden ayrılan işçiler
bu ödevin sona ermesinden başlayarak iki ay içinde işe girmek istedikleri takdirde
işveren bunları eski işleri veya benzeri işlerde boş yer varsa derhal, yoksa boşalacak
ilk işe başka isteklilere tercih ederek o andaki şartlarla işe almak zorundadır.
Aranan şartlar bulunduğu halde işveren iş sözleşmesi yapma yükümlülüğünü yerine
getirmezse, işe alınma isteğinde bulunan eski işçiye üç aylık ücret tutarında
tazminat öder” (İK.31/4).
Toplu İşten Çıkarma İle İş Sözleşmesi Sona Erenleri Çalıştırma
Zorunluluğu:Yasal düzenleme ile işverene, ekonomik, yapısal, teknolojik nedenlerle
İş Kanunu’nda belirlenen prosedüre uygun olarak toplu işten çıkartma olanağı
tanınmıştır. Ancak, bunun gerçekleşmesinden itibaren, 6 ay içinde aynı nitelikte işçi
almak isteyen işverenin, işten çıkarttığı, aradığı niteliklere uygun olan işçileri
tercihen işe alması hükme bağlanarak, işçiyi koruma amacına dayanarak, eski
işçisiyle iş sözleşmesi yapma zorunluluğu getirilmiştir(m.29).
Tarafların iş sözleşmesi
yapma ehliyeti ile ilgili
eksiklikler, hukuka ve
ahlaka aykırı olarak
yapılan iş sözleşmeleri,
iş sözleşmesinin şekline
ilişkin bazı eksiklikler,
sözleşmenin geçersiz
olması(iş sözleşmesinin
butlanı) sonucunu
doğurur.
Sendika Yöneticiliği Nedeniyle İşten Ayrılanları Çalıştırma
Zorunluluğu:Sendikalar Kanunu’nda ise sendika yöneticileri ile belli koşullarda iş
sözleşmesi yapma zorunluluğu getirilmiştir. Bu olanak sadece sendika ve
konfederasyon yöneticilerinin yönetim kurullarında ve başkanlığında görev alan
işçiler için tanınmıştır. Bu kanunda daha önce bu işyerinde çalışan işçilerin,
sendikadaki görevleri bazı durumlarda sona erdiğinde, işyerine 3 ay içinde tekrar
girmek istedikleri takdirde, işverenin en geç 1 ay içinde, onları eski işlerine veya
benzer bir işe diğer isteklilere göre öncelik vererek işe almak zorunda olduğu
hükme bağlanmıştır(m.29/1).
İşyeri Hekimleri ve İş Güvenliği Elemanları İle Sözleşme Yapma Zorunluluğu:
İş sağlığı ve iş güvenliği son zamanlarda, işletmelerde en önemli konu haline gelmiş
ve İş Kanunu’nda ve ilgili yönetmeliklerde, işçi sağlığı ve iş güvenliğini sağlamak için
bu konuyla ilgili ayrıntılı düzenlemelere yer verilmiştir. Bu düzenlemeler içinde iş
sağlığı ve güvenliğini korumak için bazı kişilerle iş sözleşmesi yapma zorunluluğu da
yer almaktadır. Buna göre, “İşverenler, devamlı olarak en az elli işçi çalıştırdıkları
işyerlerinde alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin belirlenmesi ve
uygulanmasının izlenmesi, iş kazası ve meslek hastalıklarının önlenmesi, işçilerin ilk
yardım ve acil tedavi ile koruyucu sağlık ve güvenlik hizmetlerinin yürütülmesi
amacıyla, işyerindeki işçi sayısı, işyerinin niteliği ve işin tehlike sınıf ve derecesine
göre bir veya birden fazla işyeri hekimi ile gereğinde diğer sağlık personelini,
sanayiden sayılan işlerde iş güvenliği uzmanı olan bir veya birden fazla mühendis
veya teknik elemanı görevlendirmekle, yükümlü” (İ.K.81/1)kılınmışlardır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
16
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
İş Sözleşmesinin Hükümsüzlüğü
Çeşitli nedenlerle iş sözleşmesi hükümsüz kılınabilir.Tarafların iş sözleşmesi
yapma ehliyeti ile ilgili eksiklikler, hukuka ve ahlaka aykırı olarak yapılan iş
sözleşmeleri, iş sözleşmesinin şekline ilişkin bazı eksiklikler, sözleşmenin geçersiz
olması(iş sözleşmesinin butlanı) sonucunu doğurur. Geçersizlik herkes tarafından
ileri sürülebilir. Bazı durumlarda ise, iş sözleşmesi geçerli olarak doğar, ancak iş
sözleşmesinin yapılması sırasında, aldatma, hata ve benzeri durumlarda taraflar
sözleşmenin iptalini isteyebilir.Her iki durumda da sözleşme baştan itibaren
ortadan kalkabilir, ancak Yargıtay içtihadına göre, butlanda, batıl olduğu ileri
sürülene kadar geçerli sayılır. İptalde de sözleşmenin geçerli doğduğu, iptalin
geçmişi etkilemeyeceği sonucuna varılmaktadır (Çelik, 2010:128-129).
İŞ SÖZLEŞMESİNDEN DOĞAN BORÇLAR
İş sözleşmesi, taraflara çeşitli borçlar yükler, bunlar doğrudan İş Kanunu’nda
yer almamakta, ancak işçi ve işverenin iş sözleşmesinden doğan borçlarına ilişkin
hususlar, Borçlar Kanunu’nda düzenlenmektedir. Şimdi bunları kısaca incelemeye
çalışalım.
İşçinin Borçları
İş sözleşmesi, bir ücret
karşılığında “iş yapmak”
esasına dayalı olarak
kurulduğuna göre,
işçinin temel borcu “iş
görme” borcudur.
İşçi, iş sözleşmesiyle bağlandığında; işverene karşı; iş görme, emir ve
talimatlara uyma, sadakat gösterme ve sözleşme sona erdikten sonra da rekabet
etmeme borçları(sözleşmenin devamı sırasında bu borç, sadakat borcu
kapsamında yer alır) altına girer. Bu borçların yerine getirmemesi durumunda ise,
yerine getirilmeyen borcun niteliğine göre, işçi çeşitli yaptırımlarla(disiplin cezası
almaktan, iş sözleşmesinin feshine kadar) yükümlü olur. Bu borçlar;
İş Görme (Çalışma) Borcu: İş sözleşmesi, bir ücret karşılığında “iş yapmak” esasına
dayalı olarak kurulduğuna göre, işçinin temel borcu “iş görme” borcudur. İşçi bu
borcunu aşağıda belirtilen hususlara uygun davranarak yerine getirmelidir. Bunlar
şöyle özetlenebilir.
İşin Bizzat İşçi Tarafından Yapılması: Borçlar Kanunu’na göre, aksi
kararlaştırılmadıkça ve hâl icabından anlaşılmadıkça, bu işi kendisi yapmakla
yükümlü olup, başkasına devredemez (m.320/1). İş sözleşmesindeki işi işçinin
kendisi üstlendiğinden kural olarak işçi işi bizzat yapmak durumundadır.
İşçininkendisi yerine başkasını çalıştırması mümkün değildir, ancak başka bir
kişiden yardım alabilir (Akyiğit, 2010: 121)
İşçinin İşini Yaparken Çalışma Koşullarına Uyması: İşçi sözleşmelere
kararlaştırılan borcunu mevzuata, sözleşmelere (toplu iş sözleşmesi, iş
sözleşmesi) uyarak, kararlaştırılan yer ve zamanda yapar (Çelik, 2010: 131).
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
17
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
İşçinin İşini Özenle Yapması: İşçi işini özenle yapmak zorundadır. Başka bir
değişle, işçi tüm bilgi, deneyim, beceri, yetenek ve dikkatini kullanarak işini
yapmakla yükümlüdür (Sümer, 2010: 66). Bu husus, Borçlar Kanunu’nda yer
almaktadır (m.321/1). Ayrıca İş Kanunu’nda da işçinin işyerinde verdiği zararın 30
günlük ücretinden fazla olması durumunda, işverenin haklı nedenle iş sözleşmesini
feshedebileceği belirtilmiştir (m.25/II, I).
İşverenin Emir ve Talimatlarına Uyma Borcu: İşçinin bu borcu, işverenin yönetim
hakkı karşısında ortaya çıkan bir borçtur. İşçi borcunu işverenin yasalara ve
sözleşmeye uygun, işyeri ihtiyaçları ile sınırlı talimatlarına uyarak yapar. İşçi
işverenin işle ilgili olmayan ve/veya yasalara aykırı talimatlarına uymak zorunda
değildir (Çelik, 2010: 133).
İşçinin Sadakat Borcu: İşçinin bu borcu ise, işverenin işvereni koruması karşısında
yer alan bir borçtur. İşçi çalıştığı yerde işverene karşı zarar verecek davranışlardan
kaçınmak durumundadır(Örneğin, işverenin sırlarını rakiplere açıklamaması gibi)
Ayrıca işçinin, işverene gelecek zararı önleyici davranışlarda bulunması da sadakat
borcu içinde değerlendirilir(Örneğin: hırsızlık yapan birini işverene haber vermesi
gibi).
İşçinin Rekabet Etmeme Borcu: İşçinin iş sözleşmenin sona ermesinden sonra,
işverenle rekabet edecek bir işi, özel ya da bir yere bağlı olarak yapmaması rekabet
borcu olarak adlandırılır. Ancak bu borcu işçinin yüklenebilmesi için aralarında
yazılı bir sözleşme olması, bu borcun belli bir zaman ve yer ile sınırlandırılmış
olması, gerekir. Her işçi ile rekabet sözleşmesi yapılamaz. Yapılsa da geçerli olmaz.
Bu sözleşmenin geçerli olabilmesi için, işçinin işverenin zarara uğratacak bilgilere
sahip olması gerekir. Ayrıca işçinin sahip olduğu bilgileri, işvereni zarara uğratma
niteliğini yitirmesi durumunda da rekabet yasağı sona erer(B.K.348-352).
İşveren, iş
sözleşmesiyle
bağlandığında ise; işçiye
karşı; ücret ödeme,
işçiyi koruma, eşit işlem
yapma ve diğer borçlar
adı altında
sayabileceğimiz,
borçlarla yükümlü olur.
Rekabet etmeme borcu, iş sözleşmesinin devamı sırasında sadakat borcu
kapsamında yer alır. İlgili kanunda işçinin tam süreli iş sözleşmesine bağlı olarak
çalışırken, başka bir iş yapamayacağı, yaparsa iş sözleşmesinin doğruluk ve bağlılığa
uymayan davranıştan dolayı işveren tarafından feshedilebileceği hükme
bağlanmıştır (İ.K.25/II,e).Yürürlük tarihi Temmuz 2012 olarak belirlenen 6098 sayılı
yeni Borçlar Kanunu’nda rekabet sözleşmesi en çok 2 yıl süre ile
sınırlandırılmıştır(m.445/1).
İşverenin Borçları
İşveren, iş sözleşmesiyle bağlandığında ise; işçiye karşı; ücret ödeme, işçiyi
koruma, eşit işlem yapma ve diğer borçlar adı altında sayabileceğimiz, borçlarla
yükümlü olur. Bu borçların yerine getirmeyen işveren, yerine getirilmeyen borcun
niteliğine göre, çeşitli yaptırımlara (işçinin iş görmekten kaçınması, çeşitli cezalar,
sözleşmesinin işçi tarafından haklı feshi gibi) maruz kalır. Şimdi bu borçları kısaca
incelemeye çalışalım.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
18
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
Ücret Ödeme Borcu: Ücret işverenin, iş sözleşmesinden kaynaklanan ve
işçinin iş görmesine karşılık olan en temel borcudur. İş Kanunu’nda ücret “bir
kimseye bir iş karşılığında işveren veya 3. Kişiler tarafından sağlanan ve para ile
ödenen tutar” (m.32/1) olarak tanımlanmıştır. Bu durumda bir iş karşılığında
olmadan ödenen paralar ücret olarak kabul edilmez.
İşçiyi koruma borcu:
İşverenin işçiyi koruma
borcu, işçinin sadakat
borcuna karşılığı olan
bir borçtur. Bu borç,
işçinin kişiliğin, sağlık
ve güvenliğinin, mal ve
eşyalarının işveren
tarafından korunmasını
içerir.
Ücretlerin ödenmesinde
işveren mutlak olarak
eşit işlem yapma borcuna
uymak zorunda değildir.
Şüphesiz çalışanların
nitelikleri, yaptıkları
işlerin zorluğu ve
yüklendikleri
sorumluluklar farklı ücret
vermeyi gerektirir.
Ücretin Türk parası ile ödeneceği, kanunumuzda hükme bağlanmış, yabancı
para ile kararlaştırılan ücretin o günkü Türk parası karşılığında ödenebileceği kabul
edilmiştir (İ.K.32/2). Ancak, sosyal yardım niteliğindeki ödemeler, ayni (kömür
yardımı gibi) olarak yapılabilir.Ücretin banka hesabına ödenmesi zorunluluğu
getirilmiştir. (Ücret, Prim, İkramiye ve Bu Nitelikteki Her Türlü İstihkakın Bankalar
Aracılığı ile Ödenmesine Dair Yönetmelik, m.10). Ücret işçinin gelir kaynağı olarak
kabul edildiğinden,işveren ve 3. Kişilere karşı korunmuş, ücretin dörtte birinden
fazlasının haczedilemeyeceği, devir ve temlik edilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
Ancak buna işçinin ailesinin geçimi için gerekli miktar dâhil değildir. Yani işçinin
ailesi için gerekli olduğu takdirde, dörtte birden daha az kesinti yapılmasına hâkim
karar verebilir (İ.K.35). Ücret en geç ayda 1 ödenir, bu süre iş sözleşmeleri veya
toplu iş sözleşmeleri ile 1 haftaya kadar indirilebilir (İ.K.32/5).
İşçiyi Koruma Borcu: İşverenin işçiyi koruma borcu, işçinin sadakat borcuna
karşılığı olan bir borçtur. Bu borç, işçinin kişiliğinin, sağlık ve güvenliğinin, mal ve
eşyalarının işveren tarafından korunmasını içerir. Bu borç kapsamında en fazla yeri
iş sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin alınması kapsamaktadır(Sümer, 2010: 81).
İş Kanunu’nda İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması
için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri eksizsiz bulundurmak, işçiler
de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlü
kılınmışlardır. Ayrıca işverenlere kanunla bu önlemlere uyulup uyulmadığını
denetlemek ve işçiyi konu hakkında bilgilendirmek için gerekli eğitimleri vermek
zorunluluğu getirilmiştir(m.77). Bundan başka ilgili kanun sanayiden sayılan ve 50
ve daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin
uygulanması için, iş sağlığı ve iş güvenliği kurulu oluşturması zorunluluğuna yer
vermiştir (m.80/1).
İş Kanunu ile işçiye, işyerinde sağlığını bozacak veya hayatını tehlikeye
atacak bir durumla karşılaştığında, bunun için gerekli tedbirlerin alınmasını istemek
ve alınıncaya kadar, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınma hakkı
tanınmıştır. Ve işçinin çalışmaktan kaçındığı dönem içinde ücreti ve diğer hakları
saklı tutulmuştur. Ayrıca gerekli tedbirin alınmadığı işyerlerinde, işçiye iş
sözleşmesini İ.K. m.24/I’e göre derhal fesih hakkı tanınmıştır. İşçi bu hakkını isterse
kullanır (m.83).
Eşit İşlem Yapma Borcu: İşverenin bu borcu, iş yerinde çalışan işçilere eşit
davranma ve eşit değerdeki işlerde çalışan işçilere eşit çalışma koşulları uygulama
anlamını taşır.Nitekim işverenin iş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce,
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
19
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
felsefi inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapamayacağı İş
Kanunu’nda hükme bağlanmıştır. Bu hükümlere aykırı davranmak sonucunda,
işçiye 4 aya kadar ücreti tutarındaki uygun bir tazminat ödemeyi zorunlu kılmakta,
ayrıca işçinin yoksun bırakıldığı diğer haklarını da talep edebileceğini kabul
edilmektedir (İ.K. 5).
Eşit davranma borcu her durumda mutlak olarak uygulanacak bir borç
değildir. Bu nedenle, eşit davranma borcunun mutlak olarak uygulanacağı ve bu
borcun mutlak olarak uygulanmayacağı durumlar şöyle belirtilebilir:
İkramiye ve Sosyal Yardımların Verilmesinde: Sosyal yardımların verilmesinde,
işveren eşit davranma borcuna mutlak uymak zorundadır. Ancak işverenin objektif
nedenlere bağlı olarak, belli bir gruba ikramiye vermesi, örneğin, işletmede 25
yılını dolduranlara 1 maaş ikramiye gibi ya da sosyal yardımla ilgili olarak, çocuğu
olanlara çocuk yardımı yapması eşit işlem yapma borcuna aykırılık teşkil etmez.
Ancak bu yardımı o gruptaki herkese yapması gerekir. Bunun dışında yemek
yardımı gibi, herkesin faydalanması gereken bir hususta, ayırım yapamaz.
Yönetim Hakkına İlişkin Konularda: İşveren yönetim hakkı çerçevesinde, emir ve
talimat verme hakkını kullanırken, çalışanlar arasında ayırım yapamaz. Kapı
kontrolleri, sigara içme yasağı, fazla çalışma yaptırılması, izin kullandırılması gibi
konularda haklı ve makul bir sebep olmadıkça çalışanlara eşit davranmak
zorundadır. Örneğin aynı işi yapan 2 işçiden birini sürekli fazla mesaiye bırakması
veya sürekli ona gece çalıştırması yaptırması eşit işlem yapma borcuna aykırılık
teşkil eder(Sümer, 2010: 83 ; Çelik, 2010: 183).
Ücretlerin Ödenmesinde: Ücretlerin ödenmesinde işveren mutlak olarak eşit işlem
yapma borcuna uymak zorunda değildir. Şüphesiz çalışanların nitelikleri, yaptıkları
işlerin zorluğu ve yüklendikleri sorumluluklar farklı ücret vermeyi gerektirir. Yani
eşit olmayan kişilere eşit ücret ödemek, eşitsizliği ifade eder. Bu nedenle ücret
ödenirken, mutlak eşitlik uygulanmaz.
Belirli süreli iş
sözleşmelerinde,
sürenin dolması bu iş
sözleşmesine konu olan
işin tamamlanması ile iş
sözleşmesi sona erer.
İş Sözleşmelerinin Feshinde: işverenin eşit işlem yapma borcunu mutlak olarak
uygulamak zorunda olmadığı diğer husus iş sözleşmelerinin feshidir. Bunun aksi işçi
aleyhine sonuç doğurur. Örneğin, kanuni sınırları aşan düzeyde devamsızlık yapan
2 işçiden, işveren birini işten çıkartırken diğerini çıkartmayabilir. Burada eşit işlem
yapma borcu mutlak olarak uygulanması, işçi ve istihdamın devamlılığı açısından
toplum aleyhine sonuç doğurur.
İşverenin Diğer Borçları: Bunların dışında işveren, işçiye işte kullanacağı alet,
edevat, malzeme, araç ve gereç ve benzeri ekipmanı temin etmekle
yükümlüdür.Ayrıca işverenin işçiye karşı çalışma belgesi vermek, işçinin gizli
kalması gereken bilgilerini açıklamamak, özlük dosyası düzenlemek, buluş yapan
işçiye karşılık ödemek gibi borçları da diğer borçları olarak sayılabilir (Sümer, 2010:
84).
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
20
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
İŞ SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ
Tarafların Anlaşması
Taraflar istedikleri takdirde, aralarında anlaşarak iş sözleşmesini her an sona
erdirebilirler. Tarafların aralarında anlaşarak sözleşmeyi sona erdirmeleri halinde,
belirli süreli iş sözleşmelerinde sözleşme süresinin dolması beklenmez, belirsiz
süreli iş sözleşmelerinde de bu durumda bildirim süreleri söz konusu olmadığı için
ihbar tazminatı ödenmez (Eyrenci, Taşkent ve Ulucan, 2005: 143).
Tarafların anlaşması ile iş sözleşmesinin sona ermiş olması durumunda, iş
güvencesi hükümlerine tabi olan işçi, işe iade edilmez. Taraflar isterlerse, sona
erdirmek için yaptıkları sözleşme (ikale sözleşmesi) tazminat ödeneceğine ilişkin
hüküm koyabilirler (Süzek, 2010: 448-450).
Taraflardan Birinin Ölümü
İşçinin ölümü halinde iş sözleşmesi sona erer. İş görme borcu mirasçılara
geçmez. Çünkü iş sözleşmesi işçinin sahsına bağlı olarak yapılır. İşverenin ölümü
halinde, sözleşme işverenin şahsına bağlı olarak yapılmışsa sona erer.
Belirli Sürenin Bitimi
Belirli süreli iş sözleşmelerinde, sürenin dolması bu iş sözleşmesine konu
olan işin tamamlanması ile iş sözleşmesi sona erer.
Belirli Fesih Halleri
İş sözleşmesi fesih yoluyla iki şekilde sona erer. Bunlardan biri bildirimli
fesih, diğeri ise bildirimsiz fesihtir. Şimdi kısaca bunları açıklamaya çalışalım.
Bildirimli Fesih (Süreli Fesih)
İş sözleşmesinin feshinin, feshetmek isteyen tarafın işçinin hizmet sürelerine
göre değişen belli bir süre önce haber vermesi esasına dayanır. Bu süreler İ.K
m.17/1’de düzenlenmiş bulunmaktadır. Buna göre iş sözleşmesi, bildirimin karşı
tarafa yapılmasından itibaren;
İş güvencesi esas
itibariyle taraflar
arasındaki çalışma
ilişkisini korumak ve
işçinin işini güvence
altına almak anlamını
taşır.

İşyerindeki çalışma süresi altı aydan az olan işçi için, iki hafta sonra,

İşyerindeki çalışma süresi, altı aydan bir buçuk yıla kadar olan işçi için,
dört hafta sonra,

İşyerindeki çalışma süresi bir buçuk yıldan üç yıla kadar olan işçi için, altı
hafta sonra,

İşyerindeki çalışma süresi üç yıldan fazla olan işçi için sekiz hafta sonra
feshedilmiş olur.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
21
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
Bu süreler asgari nitelikte olup, iş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile
arttırılabilir (İ.K.17/2). Ancak azaltılmaları işçi aleyhine bir durum oluşturduğundan
mümkün değildir.Bu süreler dolduğunda iş sözleşmesi feshedilmiş sayılır. Bildirimli
fesihte, bildirim sürelerine ait ücreti peşin ödemek suretiyle iş sözleşmesini
feshetme hakkı mevcuttur. Bu durumda bildirim süresine ait ücret tazminata
dönüşür. Bu tazminata ihbar tazminatı denir. İşçi de bildirimli fesih yapması
gereken hâllerde, bu sürelere uyarak işten ayrılacağını önceden haber vermediği
takdirde, ihbar tazminatını işverene ödemek zorundadır (İ.K.17/3,4).
İş Güvencesi:İş güvencesi esas itibariyle taraflar arasındaki çalışma ilişkisini
korumak ve işçinin işini güvence altına almak anlamını taşır. Burada amaç, belirli ya
da belirsiz süreli tüm iş sözleşmeleri için bu güvenceyi sağlamaktır. Ancak konu iş
hukukumuzda, haklı nedenle yapılan fesihler dışında, belirsiz süreli iş
sözleşmelerinin geçerli bir neden olmadan feshedilmesinde önem kazanmaktadır.
(Çelik, 2010: 212) Ülkemizde ilk kez 4857 sayılı İş Kanunu ile
işgüvencesihükümlerine yer verilerek, çalışanın belirsiz süreli iş sözleşmesinin
geçerli nedene dayanarak feshidüzenlenmiştir.
Geçerli nedene dayalı olarak yapılan fesih, bir bildirimli fesihtir. Ancak her
bildirimli fesih geçerli nedenle yapılan fesih değildir. İş güvencesi hükümlerine tabi
olan çalışanların iş sözleşmesi, geçerli nedene dayalı bildirimli fesihle sona
erdirilebilir. Çalışanların iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmeleri için;
Kendisine yapılan feshin
geçerli nedene
dayanmadığını iddia
eden işçi, 1 ay içinde iş
mahkemesine işe iade
davası açabilir. Eğer
mahkeme feshin
geçersiz olduğuna karar
verirse, işçiyi işe iade
eder.

İşçinin en az altı aylık kıdemi olması,

İşçinin çalıştığı işyerinde en az 30 veya daha fazla kişinin çalışması,

İşçinin, işletmenin bütününü yöneten işveren vekili ve yardımcıları ile
işletmenin bütününü yöneten ve işçiyi işe alma ve çıkarma yetkisi
bulunan işveren vekili olmaması,

Belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışması gerekir (İ.K.18).
Geçerli fesih nedenleri İş Kanunu’nun 18. Maddesinin gerekçelerinde
belirtilmiştir. “Kanunun madde gerekçelerinde bu sebeplere ilişkin açıklamalara ve
örneklere yer verilmiştir” (Çelik, 2010: 222).Bunlar ise, işçinin yeterliliğinden veya
davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan
nedenler olarak gerekçelerde yer almıştır. Buna göre;
İşçinin yetersizliğinden kaynaklanan nedenler; sık sık hastalanma, çalışamaz
duruma getirmemekle birlikte işini gerektiği şekilde yapmasını devamlı olarak
etkileyen hastalık, ortalama olarak benzer iş görenlerden daha az verimli çalışma,
gösterdiği niteliklerden beklenenden daha düşük performansa sahip olma, işe
yoğunlaşmanın giderek azalması, işe yatkın olmama, öğrenme ve kendisini
yetiştirme yetersizliği, uyum yetersizliği gibi durumlardır.
İşçinin davranışlarından kaynaklanan nedenler ise, işverene zarar vermek ya
da zararın tekrarı tedirginliğini yaratmak, işyerinde rahatsızlık yaratacak şekilde
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
22
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
çalışma arkadaşlarından borç para istemek, arkadaşlarını işverene karşı kışkırtmak,
işini uyarılara rağmen eksik, kötü veya yetersiz olarak yerine getirmek, işyerinde iş
akışını ve iş ortamını olumsuz etkileyecek şekilde ilişkilere girmek, işin akışını
durduracak şekilde uzun telefon görüşmeleri yapmak, sık sık işe geç gelmek, işini
aksatarak işyerinde dolaşmak, amirleri ve iş arkadaşları ile ciddi geçimsizlik
göstermek, sıkça ve gereksiz yere tartışmaya girmek olarak belirtilebilir.
İşletmenin, işyerinin, işin gerekleri ise, işletme dışından ve işletme içinden
kaynaklanan sebepler olarak iki grupta ele alınmaktadır. Buna göre;
İşletme dışından kaynaklanan nedenler; sürüm ve satış olanaklarının
azalması, talep ve satış azalması, enerji sıkıntısı, ülkede yaşanan ekonomik kriz,
piyasada genel durgunluk, iç ve dış pazar kaybı, hammadde sıkıntısı gibi nedenler
olarak belirtilmektedir.
İşletme içinden kaynaklanan nedenler ise; yeni çalışma yöntemlerinin
uygulanması, yeni teknolojinin uygulanması, işyerlerinin bazı bölümlerinin
kapatılması, bazı iş türlerinin kaldırılması olarak ifade belirtilmektedir.
Yukarıdaki nedenler ve benzerleri ortaya çıktığında işveren, işçinin belirsiz
süreli iş sözleşmesini bildirim sürelerine uyarak feshedebilir (İ.K.17/1). Bu nedenler
işçinin yetersizliği veya davranışlarından kaynaklandığı takdirde, fesihten önce
işçinin savunmasının alınması gerekir (İ.K.19/2). Kendisine yapılan feshin geçerli
nedene dayanmadığını iddia eden işçi, 1 ay içinde iş mahkemesine işe iade davası
açabilir. Eğer mahkeme feshin geçersiz olduğuna karar verirse, işçiyi işe iade eder.
Yalnız bunun için işçi, karardan itibaren 10 gün içinde tekrar işe başlamak için
işverene başvurmalıdır. Başvurmazsa fesih geçerli sayılır. İşveren ise, işçiyi 1 ay
içinde işe başlatmak zorundadır. Başlatmadığı takdirde, işçiye, hâkimin takdir
edeceği 4-8 aylık ücreti tutarınca tazminat ödemek zorundadır. Bunun dışında
işveren ayrıca, işçinin çalışmadığı süre için 4 aya kadar ücretini ve diğer haklarını da
ödemekle yükümlü olur Bunu dışında, işçi gerekli koşulları sağlıyorsa kıdem
tazminatına ve fesih bildirim süreleri işletilmeden fesih yapıldı ise, ihbar
tazminatına da hak kazanır (İ.K.21).
Bildirimsiz Fesih (Süresiz fesih)
İş sözleşmesinin devamına olanak vermeyecek, kanunda belirtilen bir haklı
nedenin ortaya çıkması halinde, iş sözleşmesi herhangi bir bildirime gerek olmadan
haklı nedenle feshedilebilir. Buna bildirimsiz fesih denir. Bu fesih, ani fesih ya da
haklı nedenle fesih olarak da adlandırılır.
İşçinin Bildirimsiz Fesih Hakkı: İşçinin haklı nedenle fesih hakkı İş Kanunu m.
24’de düzenlenmiş bulunmaktadır. Şimdi bunları incelemeye çalışalım.

Sağlık Sebepleri:
“İş sözleşmesinin konusu olan işin yapılması işin niteliğinden doğan bir
sebeple işçinin sağlığı veya yaşayışı için tehlikeli olursa”(m.24/I,a) işçi iş
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
23
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
sözleşmesini bildirimsiz olarak feshedebilir. Akciğer hastalığına yakalanan birinin,
bu hastalığa dokunan kimyasal üreten bir işyerinde çalışması halinde fesih
yetkisine sahip olması buna örnek olarak verilebilir. Bu fesih hakkı, işçinin devamlı
olarak yakından ya da doğrudan görüştüğü işveren yahut bir diğer işçi bulaşıcı veya
işçinin işi ile bağdaşmayan bir hastalığa tutulduğunda da işçiye tanınmıştır
(m.24/I,b).

Ahlak ve İyi Niyet Kurallarına Uymayan Haller ve Benzerleri (M.24/II):
 İşverenin işçiyi yanıltması: İşverenin iş sözleşmesi yapıldığı sırada, bu
sözleşmenin esaslı noktalarından biri hakkında yanlış vasıflar veya
şartlar göstermek yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler vermek veya
sözler söylemek suretiyle işçiyi yanıltması hâlinde(a fıkrası),
 Şeref ve namusa dokunacak davranışlar ve işverenin cinsel tacizi:
İşverenin, işçinin veya ailesi üyelerinden birinin şeref ve namusuna
dokunacak şekilde sözler söylemesi, davranışlarda bulunması veya
işçiye cinsel tacizde bulunması hâlinde (b fıkrası),
 Sataşma ve korkutma, kanuna karşı kışkırtma ve suçlama: İşverenin,
işçiye veya ailesi üyelerinden birine karşı sataşmada bulunması veya
gözdağı vermesi yahut işçiyi veya ailesi üyelerinden birini kanuna karşı
davranışa özendirmesi, kışkırtması, sürüklemesi yahut işçiye ve ailesi
üyelerinden birine karşı hapsi gerektiren bir suç işlemesi yahut işçi
hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ağır isnad veya ithamlarda
bulunması durumunda (c fıkrası),
 İşçinin işyerinde cinsel tacize uğraması: İşçinin diğer bir işçi veya
üçüncü kişiler tarafından işyerinde cinsel tacize uğraması ve bu
durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemlerin alınmaması
hâlinde (d fıkrası),
 Ücretin ödenmemesi: İşveren tarafından işçinin ücretinin kanun
hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmemesi
veya ödenmemesi durumunda(e fıkrası),
 Çalışma şartlarının uygulanmaması: Ücretin parça başına veya iş tutarı
üzerinden ödenmesi kararlaştırılıp da işveren tarafından işçiye
yapabileceği sayı ve tutardan az iş verildiği hâllerde, aradaki ücret
farkı zaman esasına göre ödenerek işçinin eksik aldığı ücretin
karşılanmaması veya çalışma şartlarının uygulanmaması halinde, işçi
bildirimsiz olarak iş sözleşmesini feshedebilir(f fıkrası).
 Zorlayıcı Sebepler:
Zorlayıcı nedenler aniden ortaya çıkan ve önceden öngörülemeyen
durumları ifade eder. Kanun işyerinde işçiyi çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı bir
nedenin ortaya çıkması ve bunun bir haftadan uzun sürmesi hâlinde işçinin iş
sözleşmesini feshetme olanağı tanımıştır (m.24/III). Mesela işyerinin bulunduğu
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
24
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
yerde yangın, deprem, sel felaketinin yaşanması sonucunda, işyerinde çalışmanın
olanaksız hale gelmesi ve bu durumun bir haftadan fazla sürmesi buna örnek teşkil
eder. İşçiyi çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı neden işverene, işyerini çalışmaktan
alıkoyan zorlayıcı neden ise, işçiye fesih hakkı verir. Ancak işverenin ekonomik
olarak zor duruma düşmesi, siparişlerin azalması vb. nedenlerle işyerinde
çalışılmaması, zorlayıcı neden olarak kabul edilemez. Buradaki zorlayıcı nedenler
işverenin kusuruna dayanmayan nedenlerdir.
Ayrıca işçinin kendi
kusuru ve kastı dışında
bir kaza geçirmesi ya da
hastalanması halinde,
işçinin devamsızlığının
kendine ait 17.
Maddede belirtilen
bildirim sürelerini 6
hafta aşması halinde
işveren iş sözleşmesini
feshedebilir.
İşverenin Bildirimsiz Fesih Hakkı: İşverenin haklı nedenle fesih hakkı İş
Kanunu m. 25’de düzenlenmiş bulunmaktadır. Bunlar:

Sağlık sebepleri:
İşçi, kendi kastından veya derli toplu olmayan yaşayışından yahut içkiye
düşkünlüğünden doğacak bir hastalığa veya sakatlığa uğradığında, bu sebeple
doğacak devamsızlığı ardı ardına üç iş günü veya bir ayda beş iş gününden fazla
olursa işveren işçinin iş sözleşmesini feshedebilir (m.25/I,a).
İşçi tedavi edilemeyecek nitelikte bir hastalığa tutulduğunda ve bu nedenle
işyerinde çalışmasında sakınca bulunduğu Sağlık Kurulunca saptandığında da,
işverene fesih hakkına sahip olur (m.25/I,b).Ayrıca işçinin kendi kusuru ve kastı
dışında bir kaza geçirmesi ya da hastalanması halinde, işçinin devamsızlığının
kendine ait 17. maddede belirtilen bildirim sürelerini 6 hafta aşması halinde
işveren iş sözleşmesini feshedebilir. Örneğin, 4 yıllık kıdemi olan bir işçi
hastalandığında, bu işçiye ait bildirim süresi 8 haftadır. Buna 6 hafta eklenerek,
yani devamsızlığının 14 haftayı aşması halinde, işveren açısında bildirimsiz fesih
hakkı doğar. Doğum yapan kadın işçinin iş sözleşmesinin feshedilebilmesi içinse, bu
sürelere doğum öncesi, 8 hafta ve doğum sonrası 8 haftada eklenerek hesaplanan
süre aşıldığında, işçinin iş sözleşmesini fesih hakkı doğar (m.25/I,b).

Ahlak ve İyi Niyet Kurallarına Uymayan Haller ve Benzerleri (m.25/II):
 İşçinin işvereni yanıltması: İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu
sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli nitelikler veya şartlar
kendisinde bulunmadığı hâlde, bunların kendisinde bulunduğunu ileri
sürerek yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek
işçinin işvereni yanıltması hâlinde (a fıkrası),
 Şeref ve namusa dokunacak davranışlar ve işverenin cinsel tacizi:
İşçinin,işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve
namusuna dokunacak sözler söylemesi veya davranışlarda bulunması,
yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve
suçlamada bulunması hâlinde (b fıkrası),
 Cinsel taciz: İşcinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde
bulunması durumunda(c fıkrası),
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
25
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
 Sataşma ve İçki ve Uyuşturucu Yasağına Uymama: İşçinin işverene
yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine
sataşması veya 84 üncü maddeye aykırı hareket etmesi(işyerindeiçki
ve uyuşturucu kullanması veya kullanmış olarak işyerine gelmesi)
hâlinde (d fıkrası),
 Doğruluğa ve bağlılığa uymayan davranışlar: İşçinin, işverenin güvenini
kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya
atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması
durumunda (e fıkrası),
 İşyerinde suç işleme: İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle
cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi hâlinde (f
fıkrası),
 Devamsızlık yapması: İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir
sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa
herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü veya bir ayda üç işgünü işe
gelmemesi halinde(g fıkrası),
 İşini yapmaması: İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri
kendisine hatırlatıldığı hâlde yapmamakta ısrar etmesi durumunda (h
fıkrası),
 İş güvenliğini tehlikeye düşürmesi ve işvereni zarara uğratması: İşçinin
kendi isteği veya ihmali yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi,
işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan
makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük
ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba
uğratması hâlinde(ı fıkrası), işveren işçinin iş sözleşmesini bildirimsiz
olarak feshedebilir

Zorlayıcı Nedenler:
Zorlayıcı nedenler, yukarıda belirtildiği gibi, aniden ortaya çıkan ve önceden
öngörülemeyen nedenler olup buradaki zorlayıcı nedenler de işçinin kusurundan
kaynaklanmayan nedenlerdir. Kanun işçiyi işyerinde çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı
bir nedenin ortaya çıkması ve bunun 1 haftadan uzun sürmesi halinde işverene,
işçinin iş sözleşmesini feshetme olanağı tanımıştır (m.25/III). Mesela işçinin
oturduğu bölgede deprem meydana gelmesi ve bu nedenle 1 haftadan fazla süre
işçinin işe gelememesi, buna örnek teşkil eder.

İşçinin Gözaltına Alınması veya Tutuklanması:
Ayrıca kanun işçinin gözaltına alınması veya tutuklanması hâlinde yaptığı
devamsızlığın 17. maddede gösterilen kendine ait bildirim sürelerini aşması hâlinde
de, işverene iş sözleşmesini bildirimsiz fesih hakkı vermiştir (m.25/IV). Burada
işçinin suçlu ya da suçsuz olmasının herhangi bir önemi yoktur. Örneğin 2 yıllık
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
26
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
kıdemi olan işçinin devamsızlığı, bu nedenle kendine ait olan 6 haftalık bildirim
süresini aştığında, işveren 6 hafta sonra iş sözleşmesini feshedebilecektir.
Hem belirli süreli, hem de belirsiz süreli iş sözleşmeleri haklı nedene dayalı
olarak (bildirimsiz fesih) feshedilebilir. Bildirimsiz fesihte de işçi, iş güvencesi
hükümlerine tabi ise, işe iade davası, (İ.K.25/son) değilse, tazminat (kıdem
tazminatı, ihbar tazminatı ve kötü niyet tazminatı) davası açabilir.Belirli süreli iş
sözleşmelerinin haksız feshinde, sözleşme kaldığı yerden devam eder. Eğer işveren
işçiyi işte çalıştırmaya devam etmezse, sözleşme süresinin sonuna kadar olan
ücretini tazminat olarak öder.
Belirsiz süreli iş sözleşmesinin haksız feshinde ise, işçi iş güvencesi
kapsamında ise işe iade edilir, işveren işçiyi işe almazsa, yukarıda belirtilen, İ.K.
m.21’ de öngörülen tazminatları öder. İşçi iş güvencesi kapsamında olmayıp,
belirsiz süreli iş sözleşmesi haksız olarak feshedildiğinde ise, hak ettiği takdirde
kıdem, ihbar tazminatı ve fesih hakkı kötüye kullanıldıysa, ihbar tazminatı yerine
bunun 3 katı tutarında kötü niyet (İ.K.17/5) tazminatı öder.
Derhal Fesih Hakkını Kullanma Süresi: Derhal fesih hakkı 24 ve 25 inci
maddelerdeki ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hallerde, iki taraftan birinin bu
çeşit davranışlarda bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği günden başlayarak, altı iş
günü içinde kullanılmalıdır. Olayın üzerinden 1 yıl geçtikten sonra, öğrenilse dahi,
işçinin olayda maddi çıkar sağlaması durumu hariç tutulmak üzere, artık fesih hakkı
kullanılmaz (İ.K. 26).
İŞ SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİNİN SONUÇLARI
Kıdem Tazminatı
İş sözleşmesinin sona ermesinin en önemli sonuçlarından biri kıdem
tazminatıdır. Kıdem tazminatı, iş sözleşmesi kanunda gösterilen nedenlere bağlı
olarak sona eren bir işçiye, çalıştığı süreler dikkate alınarak ödenen paradır(Akyiğit,
2010:191). Kıdem tazminatının ödenme amacı konusundaki tartışmalar tam bir
netlik kazanmamasına rağmen, bu tazminatın işçinin yıllarca yıpranması dikkate
alınarak, bir işe son verme tazminatı olduğu söylenebilir (İnce, 2007: 325). Ancak
yukarıdaki tanımda da belirtildiği gibi, mevcut yasal düzenleme, iş sözleşmesinin
sona erdiği her durumda kıdem tazminatını öngörmemektedir.
Kıdem tazminatı almanın koşulları şöyle belirtilebilir:
1. İşçinin en az 1 yıllık kıdeme sahip olması,
2. İş sözleşmesinin;

Geçerli nedenle ve/veya bildirimli fesihle işveren tarafından sona
erdirilmiş olması,
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
27
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk

İşçi tarafından sağlık nedenlerine, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan
hâllere ve zorlayıcı nedenlere dayalı olarak iş sözleşmesinin sona
erdirilmiş olması,

İşveren tarafından sağlık nedenlerine, zorlayıcı nedenlere ve işçinin
tutuklanma nedenine dayalı olarak iş sözleşmesinin sona erdirilmiş
olması,

İşçi tarafından iş sözleşmesinin, askerlik nedeniyle sona erdirilmiş
olması,

İşçinin emeklilik, malullük veya toptan ödeme almak amacıyla iş
sözleşmesini sona erdirmiş olması,

Kadın işçinin evlendikten sonra1 yıl içinde işten ayrılması,

İşçinin ölümü,

Yaş dışında kanunda gösterilen sigortalılık süresi ve prim ödeme gün
sayısını doldurması hâlinde işçinin işten ayrılması (1475 sayılı İ.K. 14/1).
Kıdem tazminatına hak kazandırmayan hâller ise aşağıdaki gibi özetlenebilir:
İş Kanunu’nda açıkça
düzenlenmemiş
olmasına rağmen,
uygulamada işveren
tarafından işçinin alacak
hiçbir hakkı kalmadığına
dair, işçiden bir belge
alındığı görülmektedir.

İşçinin 1 yıllık çalışma süresini doldurmamış olması,

İş sözleşmesinin bildirimli fesih yoluyla iş sözleşmesinin işçi tarafından
sona erdirilmiş olması (işçinin istifası),

Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hallerden biri ile iş sözleşmesinin
işveren tarafından sona erdirilmiş olması,

İşçinin belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışması.
İşçinin en az 1 yıl kıdeme sahip olması, kıdem tazminatı alabilmek için ön
koşuldur. Bu tazminatın miktarı işçinin her kıdem yılı için en az 30 günlük brüt
ücreti tutarındadır. Kıdem yılını aşan ve 1 yıla tamamlanmayan süreler için, 30
günlük ücretin bu süreye karşılık gelen ücreti de tazminat olarak ödenir. Bu ücret,
para ve para ile ölçülebilen tüm menfaatleri içerir. Kıdem tazminatının hesabında
işçinin, bir işverenin aynı ya da değişik işyerlerinde aralıklı ya da aralıksız çalışmış
olmasına bakılmaksızın, çalıştığı tüm süreler göz önünde tutulur (1475 sayılı İ.K.
m.14). Örneğin, bir işçi aynı işverene ait bir yerde, 8 ay çalışıp işten çıkarıldığında,
aynı işverenin aynı ya da başka bir işyerinde tekrar işe başlayıp, 8 ay daha
çalıştıktan sonra işten çıkarıldığında, 16 ay çalışmış olarak kabul edilir. İki ayrı
dönemdeki çalışması 1 yılı doldurmadığı halde, toplam 16 ay çalıştığı için kıdem
tazminatına hak kazanır.Ancak kıdem tazminatının miktarı en yüksek dereceli
devlet memuruna ödenen 1 yıllık emeklilik ikramiyesinin miktarı ile
sınırlandırılmıştır (1475 s. İ.K 14/4).Yani işçinin 30 günlük brüt ücreti bu miktarı
aştığı takdirde, aşan miktar ödenmez. Ancak 4857 sayılı yasa da ceza hükmü yer
almadığından, bu tutarın aşılması halinde, aşılan miktar gelir vergisine tabi olarak
ödenir (İnce,2007:327).Kıdem tazminatında zaman aşımı İş Kanunu’nda
düzenlenmemiş olup, burada Borçlar Kanunu’ndaki 10 yıllık zaman
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
28
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
aşımıuygulanmaktadır. Yargıtay’ın hükmü bu doğrultudadır. Zaman aşımının
başlangıcı, işçinin kıdem tazminatına hak kazandığı tarihtir(İnce, 2007: 332 ve Çelik,
2010:328).
Çalışma Belgesi Verilmesi
İş Kanunu’nda, iş sözleşmesi sona erdiğinde, işveren tarafından işçiye,
yaptığı işin niteliği ve çalıştığı süreyi gösteren bir belge verilmesi gereği de yer
almaktadır. Ayrıca ilgili kanunda, bu belgenin zamanında verilmemesi ya da
belgede doğru bilgilerin yer almaması sonucunda bundan zarar gören işçi veya
işçiyi işe alan yeni işverenin, eski işverenden tazminat isteme hakkı
öngörülmektedir (m.28). Bu belgenin verilmesi için, işçinin böyle bir talebi olması
gerekmez. Ayrıca işveren isterse, bu belgeye, işçinin kişiliği, davranışı ve/veya
başarısı hakkında bilgiler ekleyebilir (Eyrenci, Taşkent, Ulucan, 2005: 181-182).
İbraname Verilmesi
Ülkemizde haftalık azami
çalışma süresi 45 saat
olarak belirlenmiştir.
İşyerlerinde haftalık 45
saatin altında çalışma
süresi uygulanabilir,
ancak bunun üzerinde bir
çalışma süresi
uygulanması mümkün
değildir.
İş Kanunu’nda açıkça düzenlenmemiş olmasına rağmen, uygulamada
işveren tarafından işçinin alacak hiçbir hakkı kalmadığına dair, işçiden bir belge
alındığı görülmektedir. Buna ibraname denir. Ancak ibranamenin hukuki niteliği
tartışmalıdır. Yargıtay ibranamenin geçerliliği hakkında önceleri değişik karalar
vermiş olmakla birlikte, şimdi bu husus netleşmiş bulunmaktadır. Buna göre, işçinin
ayrı ayrı alacaklarının ve miktarlarının yazıldığı ve de dava hakkından vazgeçtiğini
belirten ibranameler geçerlidir. Ancak işçi dava hakkından vazgeçmemiş ise,
ibranamede yazılanlar için, bu belge makbuz niteliğinde olup, diğer alacakları için
dava açabilir. Eğer işçi, genel olarak tüm haklarımı aldım veya alacağım kalmamıştır
gibi bir ifadeye dayalı olarak ibraname düzenledi ise, bunlar yargı tarafından geçerli
olarak kabul edilmemektedir (Çelik, 2010: 297-300).İş sözleşmesinin sona
ermesinden önce alınan ibranamenin hukuki bir geçerliliği yoktur (Demircioğlu
veCentel, 2010: 195 ve Çelik, 2010: 300).
İŞİN DÜZENLENMESİ
Çalışma hayatındaki bireyler, toplumun önemli bir kesimini oluşturmaktadır.
Bu nedenle çalışma hayatında bireylerin çalışma koşullarının düzenlenmesi, hem
bireysel, hem de toplumsal huzur ve sağlık açısından önemli bir yer tutar. Buna
istinaden iş hukukunda, işin düzenlenmesine ilişkin, işçiyi koruyucu hükümlere yer
verilmiştir. Bunların başında çalışma süreleri ve dinlenme süreleri gelmektedir.
Çalışma Süreleri
Çalışma süreleri Yönetmeliğinde “çalışma süresi, işçinin çalıştığı işte geçirdiği
süre”( m.3/1) olarak tanımlanmıştır. Buradan anlaşılacağı üzere, çalışma süreleri
sadece işçinin işyerinde ve iş başında fiilen çalıştığı zaman olmayıp, çalıştığı işte,
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
29
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
işverenin emir ve talimatlarını işyerinde veya işyeri dışında yerine getirmeye hazır
olduğu zamanı da ifade eder (Sümer, 2010: 119). Nitekim İş Kanunu’nun 66.
maddesinde düzenlenen “iş süresinden sayılan haller” de hangi durumlarda işçinin
fiilen çalışmadığı hâlde, çalışmış sayılacağı gösterilmiştir.

Normal Çalışma Süreleri
Ülkemizde haftalık azami çalışma süresi 45 saat olarak belirlenmiştir.
İşyerlerinde haftalık 45 saatin altında çalışma süresi uygulanabilir, ancak bunun
üzerinde bir çalışma süresi uygulanması mümkün değildir. Aksi kararlaştırılmadığı
takdirde, haftalık çalışma süresi, haftanın çalışılan günlerine eşit olarak bölünmek
suretiyle uygulanabilir (İ.K. m.63/1). Bu düzenleme bize, günlük çalışma süresinin
haftanın belli günlerinde farklı olarak kararlaştırılabileceğini göstermektedir.
İşveren günlük
çalışmanın başlangıç ve
bitiş saatlerini işçilere
duyurmakla
yükümlüdür. Farklı
işçiler için farklı
başlangıç ve bitiş
saatleri
düzenlenmesinde bir
sakınca yoktur (İ.K.67/
1,2.).
Günlük ve haftalık çalışma süresindeki bu sınırlama işçiye ilişkindir (Çalışma
Süreleri Yönetmeliği, m.11). Doğal olarak işyerleri kesintisiz olarak 24 saat
çalışabilirler. Ancak bu çalışma esnasında işveren, işçileri yukarıdaki çalışma
sürelerine uygun olarak çalıştırmak zorundadır. İşveren farklı işçi grupları için, farklı
haftalık çalışma süresi belirleyebilir (Sümer, 2010: 120-121).
Burada birde, iş hayatımıza 4857 sayılı İş Kanunu ile giren denkleştirme
süresinden bahsetmek gerekir. İş Kanunu, tarafların aralarında anlaşarak
işyerindeki çalışma sürelerinde denkleştirme esasını uygulayabileceklerini
belirtmiştir. Taraflar anlaşmak suretiyle, günlük çalışma süresini, günde 11 saati
geçmeyecek şekilde, haftanın belli günlerinde farklı kararlaştırabilirler Buna göre,
2 ay içinde işçinin çalıştığı süre, ortalama haftalık çalışma süresini aşamaz. Bu 2
aylık süre, denkleştirme süresi olarak adlandırılmakta ve bu sürenin toplu iş
sözleşmeleri ile 4 aya kadar uzatılabileceği ayrıca, kanunda
belirtilmektedir(m.63/2).Kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçinin, başka
işyerlerinde de çalışması hâlinde, çalıştığı toplam süre, haftada 45 saati aşamaz
(Sümer, 2010: 121).

Normalden Az Çalışma Süreleri
Bazı işlerde meslek hastalığına yakalanma riskinin fazla olması nedeniyle
işçinin sağlığının korunabilmesi açısından normal haftalık çalışma süresinden daha
az çalışmayı gerektirebilir.Sağlık kuralları bakımından hangi işlerde normalden az
ve ne kadar süre ile çalıştırılacağı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Sağlık ve
Sosyal Yardım Bakanlığının birlikte hazırladıkları yönetmelikle düzenlenmiştir (İ.K.
63/4). Bu yönetmelikte sağlık açısından günde en fazla 7,5 saat çalışılacak işler ile
7,5 saatin altında çalışılacak işler gösterilmiştir(Çelik, 2010: 344).
 Telafi Çalışması
Telafi çalışması, zorunlu nedenlerle işin durması, ulusal bayram ve genel tatil
günlerinin öncesinde veya sonrasında işin tatil edilmesi veya işçiye normal
izinlerinin dışında izin verilmesi durumunda bunu takip den 2 ay içinde eksik
çalışmayı telafi etmek amacıyla yaptırılan çalışmadır. Telafi çalışması azami günlük
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
30
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
çalışma süresi olan 11 saati geçmemek suretiyle, en çok günde 3 saat olabilir. Tatil
günlerinde telafi çalışması yapılamaz(İ.K. 64).İşverenin telafi çalışması yaptırmak
istemesi hâlinde , bu çalışmanın yasada öngörülen hangi nedene dayandığını açıkça
belirtmesi ve çalışmanın başlayacağı tarihi işçilere bildirmesi gerekir (Poyraz, 2011:
110).

Fazla Çalışma
Çalışma hayatında, bazen üretim ve hizmetin artması, teknik bazı arızaların
ortaya çıkması siparişlerin yetiştirilmesi gibi çeşitli nedenlere bağlı olarak normal
çalışma sürelerinin üzerinde çalışılması gerekebilir. Fazla çalışma olarak
nitelendirilen bu çalışmaların sınırları, işçinin korunması açısından, yasal
düzenlemelerle belirlenmiştir.
İş Kanunu’muzda 3 tür fazla çalışmaya yer verilmiştir. Bunlar; olağan fazla
çalışma, zorunlu fazla çalışma, olağanüstü fazla çalışma olarak belirtilmektedir.
Normal fazla çalışma:İş Kanunu’nda fazla çalışma, “haftalık çalışma süresinin
üzerine yapılan çalışmalar” (m.41/1) olarak tanımlanmıştır. Ülkenin genel yararları
yahut işin niteliği veya üretimin artırılması gibi nedenlerle yapılan fazla çalışmalar,
olağan sebeplerle yapılan fazla çalışmalardır. Bazen işletmeler kanuni haftalık
çalışma süresinin altında bir çalışma süresi belirleyebilir. Örneğin bir işletmede
haftalık çalışma süresinin 40 saat olarak belirlendiğini düşünelim. Bu süreden (40
saat), kanuni haftalık azami çalışma süresine (45 saat) kadar olan süre fazla
sürelerle çalışma 45 saati aşan süre ise fazla çalışma, olarak nitelendirilir. Fazla
sürelerle çalışmada işçinin ücreti en az % 25, fazla çalışmada ise, en az % 50
arttırılarak ödenir. Bu oranlar asgari olup, iş sözleşmeleri ve/veya toplu iş
sözleşmeleri ile arttırılabilir (İ.K. 41/1,2,3).
4857 sayılı İş Kanunu’nuyla, fazla çalışma karşılığı olarak, işçiye isterse fazla
çalıştığı sürenin en az, % 50, fazla sürelerle çalıştığı sürenin en az % 25 fazlasıyla
serbest zaman kullanma hakkı verilmiştir (m.41/4).Bu düzenleme gittikçe kendine
daha fazla zaman ayırmayı yeğleyen çalışanların ihtiyaçlarını karşılamaya
yöneliktir.Ayrıca, İş Kanunu’nda, fazla çalışma yaptırılması işçinin onayına
bağlanmış (m.41/7) Fazla Çalışma Yönetmeliği’nde ise, fazla çalışma yapılabilmesi
için her yıl başında işçiden onay alınması zorunluluğu getirilmiştir (m.9/2).
İş hayatında bazen
işletmelerin aralıksız ya
da günlük çalışma
süresinden daha uzun
çalışma ihtiyacı
karşısında, bazı işlerde
gece çalışılması
gerekebilir.
Denkleştirme süresinin uygulandığı durumlarda, bir işçi ortalama haftalık
çalışma süresini aşmazsa, bazı haftalarda fazla çalışma yapsa da bu çalışması fazla
çalışma sayılmaz (İ.K. 41/1). Örneğin, denkleştirme süresi uygulandığında 2 ayda,
yaklaşık 8 haftanın ilk 4 haftası 55 saat, diğer 4 haftada 35 saat çalışan işçi,
ortalama 45 saat çalışmış olduğundan, fazla çalışma yapmış sayılmaz.
Gece çalışmalarında, kısa ve sınırlı süreli işlerde fazla çalışma yapılması
yasaklanmıştır. Fazla çalışma süresinin toplamı bir işçi için bir yılda 270 saat ile
sınırlandırılmıştır (İ.K.41/6,7).
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
31
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
Zorunlu nedenlerle Fazla Çalışma: Zorunlu nedenle yapılan fazla çalışma, İş
Kanunu’nda “gerek bir arıza sırasında, gerek bir arızanın mümkün görülmesi
halinde yahut makineler veya araç ve gereç için hemen yapılması gerekli acele
işlerde yahut zorlayıcı sebeplerin ortaya çıkmasında, işyerinin normal çalışmasını
sağlayacak dereceyi aşmamak koşulu ile işçilerin hepsi veya bir kısmına” (m.42)
yaptırılan fazla çalışma olarak tanımlanmıştır. Bu durumda fazla çalışma yapan
işçilere uygun bir dinlenme süresi verilmesi zorunludur.
Olağanüstü Hâllerde Fazla Çalışma: Olağanüstü fazla çalışma ise, seferberlik
durumunda, yurt savunması ile ilgili ihtiyaçları karşılayan işyerlerinde, bu süre
zarfında fazla çalışmaya gerek olduğunda Bakanlar Kurulu kararı ile işçinin en çok
çalışma gücüne kadar fazla çalışma yaptırılmasıdır (İ.K. 43).

Gece Çalışmaları
İş hayatında bazen işletmelerin aralıksız ya da günlük çalışma süresinden
daha uzun çalışma ihtiyacı karşısında, bazı işlerde gece çalışılması gerekebilir. Gece
çalışması olağan durumun dışında koşullara uymayı gerektirdiğinden, bu çalışmaya
ilişkin İş Kanunu’nda bazı düzenlemelere yer verilmiş, koşulları ve sınırları hem
kanun hem de ilgili yönetmeliklerle belirlenmiştir.
İş sözleşmesi sona
erdiğinde, işçinin hak
edipte kullanmadığı
yıllık ücretli izin
sürelerine ait ücret
işçiye ödenir (İ.K. 59/1).
Tartışma
Yıllık ücretli izne hak
kazanabilmek için ilk
koşul, en az 1 yıl
çalışmış olmaktır.
Çalışma hayatında en geç saat 20.00'de başlayarak en erken saat 06.00'ya
kadar geçen ve en fazla on bir saat süren dönem gece çalışması olarak kabul
edilmektedir. İşçilerin gece çalışmalarının yedi buçuk saatten fazla olması
yasaklanmıştır. Gece ve gündüz işletilen işyerlerinde, işçiler gece nöbetleşe olarak
1 hafta çalıştırılabilir, ancak gerektiğinde 2 haftalık gece postaları da uygulanabilir.
Gece çalışmaları için, işçinin sağlık durumlarının uygun olduğuna dair sağlık raporu
alınması ve en geç 2 yılda bir sağlık kontrolünden geçmeleri gerektiği daha önceki
açıklamalarda belirtilmiştir. Eğer işçinin bu çalışma nedeniyle sağlığının bozulduğu
anlaşılırsa, işveren işçiyi mümkünse gündüz postasında istihdam eder. Her posta
değişiminde işçinin en az 11 saat dinlendirilmesi gerekir. Gece çalışan işçiye ayrıca
zamlı ücret ödenme zorunluluğuna ilişkin ilgili kanunda herhangi bir düzenleme yer
almamaktadır, ancak taraflar istedikleri takdirde zamlı ücret kararlaştırılabilir(İ.K.
69).
•Fazla çalışma insan kaynakları yönetimi ve iş hukuku açısından
ne gibi sorunlara yol açar? Tartışınız.
•Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan
“tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
32
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
DİNLENME SÜRELERİ
Yıllık Ücretli İzin Hakkı
Anayasadaki dinlenme hakkına istinaden, işçiye yıllık ücretli izin hakkı
tanınmış ve İş Kanunu’nda ve de ilgili yönetmelikte bu konu ayrıntıları ile
düzenlenmiştir. Yıllık ücretli izin yerine para ödenemez, çünkü kanun işçinin bu
haktan vazgeçemeyeceğini hükme bağlamıştır. İşveren bu izni işçiye kullandırmak
zorundadır. Yıllık ücretli izin süreleri, işçinin kıdemine göre değişmektedir. Bu
izinler,

Çalışma süresi bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dâhil) olanlar için 14
gün,

Çalışma süresi beş yıldan fazla, on beş yıldan az olanlar için 20 gün,

Çalışma on beş yıl (dâhil) ve daha fazla olanlar için ise 26 gün olarak,
belirlenmiştir.
Bu süreler en az olup, iş sözleşmelerine veya toplu iş sözleşmelerine bağlı
olarak arttırılabilir. Ancak on sekiz ve daha küçük yaştaki işçilerle elli ve daha yukarı
yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi yirmi günden az olamaz
(İ.K.53).Hafta tatili yıllık ücretli izinden sayılmadığı için, yukarıda belirtilen izin
süreleri iş günüdür (İ.K. 56/5).Aynı işverenin aynı ya da değişik işyerlerinde aralıklı
veya aralıksız çalışma, 1 yılın hesabında birlikte değerlendirilir (İ.K.54/1).
Yıllık ücretli izinin işveren tarafından tek taraflı olarak bölünemeyeceği
hükme bağlanmıştır. Ancak tarafların anlaşması ile yıllık ücretli izin, bir bölümü 10
günden az olmamak koşulu ile en çok 3’e bölünebilir. İznini başka bir yerde
geçirecek olan işçilere, istedikleri takdirde, bunu belgelemek koşulu ile yolda
geçecek süreler için toplam dört güne kadar ücretsiz izin verilir. İşçinin yıllık ücretli
izin sırasında hastalanması hâlinde, hastalık süresi izin süresine eklenir. (İ.K. 56).
Yıllık ücretli izin süresine rastlayan hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri
ayrıca ödenir (m.57/son).Yılık ücretli izni kullanmakta olan işçi, bu süre içinde
başka bir işyerinde çalışamaz. Aksi hâlde, kendisine ödenen yıllık izin ücreti işveren
tarafından geri alınabilir (İ.K. 58).
Hafta Tatili
İş Kanunu kapsamında, 7 günlük zaman dilimi içerisinde, haftalık çalışma
süresini tamamlayan işçiye 24 saat kesintisiz hafta tatili verilmesi zorunlu
kılınmıştır. Ve hafta tatili günü için işveren tarafından bir iş karşılığı olmaksızın o
günün ücretinin tam olarak ödeneceği hükme bağlanmıştır (m. 46) . Haftalık
çalışma süresini dolduran işçi, hafta tatilinde çalışırsa, kendisine ayrıca en az 1,5
günlük fazla çalışma ücreti ödenir. Ayrıca o günkü ücretini de alır. Yani hafta
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
33
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
tatilinde çalışan işçinin, gündelik ücretinin 100 TL olduğu düşünülürse, çalıştığı
hafta tatili için 250 TL ’ye hak kazanır.
Ulusal Bayram ve Genel Tatil Günleri
Ulusal bayram 29 Ekim ve diğer genel tatil günlerinde (dinî bayramlar, millî
bayramlar, yılbaşı gibi) kural olarak çalışılmamakla birlikte, eğer bu günlerde
çalışılacaksa, iş sözleşmelerinde veya toplu iş sözleşmelerinde çalışılacağına dair
hüküm olması gerekir. Aksi hâlde işyerinde bu günlerde çalışılmayacağı kabul edilir.
İşyerinde çalışılıyor ise, işçiye çalıştığı için fazla ücret ödenmez. Ancak o işyerinde
çalışılmadığı hâlde, işçi çalışıyorsa, 1 günlük daha ücrete hak kazanır (İ.K.44 ve 47).
Ara Dinlenmesi
İş Kanunu’nun 68. maddesinde düzenlenen ara dinlenmesi, günlük çalışma
süresinin ortalama bir zamanında işçinin dinlenmesi için verilen süreyi ifade eder.
Bu süre o yerin gelenekleri ve işin gereğine göre ayarlanır. Buna göre ara
dinlenmesi;

Çalışma süresi dört saat veya daha az olan işlerde on beş dakika,

Çalışma süresi dört saatten fazla ve yedi buçuk saate kadar (yedi buçuk
saat dâhil) olan işlerde yarım saat,

Çalışma süresi yedi buçuk saatten fazla olan işlerde bir saat, olarak verilir
Bireysel Etkinlik
Bu dinlenme süreleri asgari olup, kural olarak aralıksız verilmekte, ancak bu
süreler, iklim, mevsim, o yerdeki gelenekler ve işin niteliği göz önünde tutularak
sözleşmeler ile aralıklı olarak kullandırılabilmektedir. Ara dinlenmeler, farklı işçi
grupları için değişik saatlerde kullandırılabileceği gibi, tüm işçiler için aynı zamanda
olarak da belirlenebilir. Ayrıca ara dinlenmelerini çalışma süresinden sayılmayacağı
hükme bağlanmıştır(m.68).
•Çevrenizde bulunan bir işletmeyi ele alarak, bireysel düzeyde işçiişveren ilişkileri konusunda ortaya çıkan belli başlı sorunların neler
olduğunu öğreniniz.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
34
Özet
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
•Günümüzde işletmelerin en önemli fonksiyonlarından biri haline
gelen insan kaynakları yönetiminin ortaya çıkışı sanayi devrimine
kadar dayanır. Sanayii devrimi öncesi, daha çok el ile üretimin
gerçekleştirildiği küçük işletmelerde pek sorun teşkil etmeyen işçiişveren ilişkileri, büyüyen ve gelişen işletmelerle birlikte, karmaşık
bir yapıya sahip olmuş ve bu ilişkiler farklı bir boyuta taşınmıştır. Bir
işverenin yanında çok fazla sayıda işçi istihdam edilmesi, önce bu
ilişkilerin sendikal düzene taşınmasına neden olmuştur. Ve zaman
içerisinde işgücünün verimlilik üzerindeki öneminin anlaşılması,
insan kaynakları yönetiminin fonksiyonlarının buna göre
düzenlenmesi sonucunu doğurmuştur. Bunun yanı sıra, değişen ve
gelişen işçi-işveren ilişkilerinin, devlet tarafından yasal çerçevesi
çizilmiş ve bu çerçevede gün geçtikçe artan bir şekilde işçiyi
koruyucu düzenlemelere yer verilmiştir. İnsan kaynakları yönetimi
bir yandan işçiyi motive ederek daha iyi çalıştırmanın yollarını
ararken, diğer yandan bu yasal çerçeve içinde hareket etmek
durumunda kalmıştır.
•Bu çerçevede işçi-işveren ilişkileri, insan kaynakları yönetiminin çok
önemli bir fonksiyonu haline gelmiştir. Bu bölümde, insan
kaynakları
yönetiminin
bu
fonksiyonunun
faaliyetlerini
anlayabilmek için, öncelikle insan kaynakları fonksiyonları ve iş
hukuku ilişkisi ile etkileşimleri incelenmiştir. Daha sonra iş
hukukundaki işçi, işveren, işveren vekili, alt işveren, işyeri, işletme
kavramları hakkında bilgi verilmiştir. Bu bölümün asıl konusunu ise,
iş sözleşmesinin yapılması, sona ermesi ve sona ermesinin sonuçları
oluşturmaktadır. Çalışma yaşamında iş sözleşmesi çok önemli bir
kavramdır. Bireysel düzeydeki işçi işveren ilişkileri bu sözleşmeye
dayanmaktır. Bu bölümde iş sözleşmesinin tanımı ve türleri
hakkında bilgi verilmiş, iş sözleşmesinin yapılması ve sınırları,
taraflara yüklediği borçlar, sona ermesi ve sonuçları açıklanmıştır.
Ayrıca işçinin kişiliğinin, sağlığının güvenliğinin korunması, işçinin
insan onuruna yaraşır bir çalışma koşullarına sahip olması gerek
bireysel, gerek se toplumsal sağlık ve huzur açısından çok
önemlidir. Bu nedenle kanun koyucu tarafından konunun yasal
çerçevesi çizilmiştir. Ve bu bölümün son kısmında, işin
düzenlenmesi başlığı altında, yasal çerçevedeki normal çalışma,
fazla çalışma, gece çalışmaları gibi çalışma süreleri ile yıllık ücretli
izin, hafta tatili, genel tatil günleri gibi dinlenme süreleri kısaca
anlatılmıştır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
35
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Değerlendirme
sorularını sistemde ilgili
ünite başlığı altında yer
alan “bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli
olarak
cevaplayabilirsiniz.
2.
3.
4.
5.
İş Kanunu’na göre hangi yaşın altındaki kişilerin kural olarak
çalıştırılması yasaktır?
a) 14 yaş
b) 15 yaş
c) 16 yaş
d) 18 yaş
e) 13 yaş
İşçinin rızası olmadan ücretinin kaçta kaçı haczedilemez?
a) 1/4’ünden fazlası
b) 1/3’ünden fazlası
c) 1/8’inden fazlası
d) ½’sinden fazlası
e) 1/5’inden fazlası
Aşağıdakilerden hangisinde işveren eşit işlem borcuna mutlak olarak
uymak zorunda değildir?
a) Sosyal yardımların verilmesinde
b) Sigara içme yasağının uygulanmasında
c) İkramiyelerin verilmesinde
d) İş sözleşmelerinin feshinde
e) Kapıda yapılan kontrollerde
3 yıllık kıdemi olan bir işçi için ihbar süresi aşağıdakilerden hangisidir?
a) 2 hafta
b) 4 hafta
c) 6 hafta
d) 8 hafta
e) 10 haftadır
Yıllık kıdemi olan ve hastalandığ için işe gelemeyen bir işçinin iş
sözleşmes i işveren tarafından İ.K. m. 25/II’yegöre, ne kadar sure sonra
feshedilebilir?
a) 6 hafta
b) 8 hafta
c) 10 hafta
d) 12 hafta
e) 14 hafta sonrafeshedilebilir
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
36
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
6.
İ.K.’da gösterilen esaslara uymadan işi terkeden işçi, ya da aynı şekilde
işçinin işine son veren işveren, kanunda gösterilen bildirim sürelerine
ilişkin ücret tutarın ıtazminat olarak ödemek zorunda olduğu tazminat
türü aşağıdakilerden hangisidir?
a) Kötü niyet tazminatı
b) Maddi tazminat
c) Kıdem tazminatı
d) İhbar tazminatı
e) Manevi tazminat
7. Aşağıdakilerden hangisi kısmi çalışma sürel ibir iş sözleşmesi türüdür?
a) Geçici iş ilişkisi
b) Takımsözleşmesi
c) Çağrı üzerine çalışma
d) Süreksiz iş sözleşmesi
e) Sürekli iş sözleşmesi
8. AşağıdakilerdenhangisiÖzelİşHukukuKaynaklarıarasındayeralmaz?
a) Mahkeme kararları
b) İç yönetmelikler
c) Örf ve adetler
d) Toplu iş sözleşmeleri
e) İş sözleşmeleri
9. Hafta sonu tatilinde çalışan işçiye ücreti normal ücretin yüzde kaç
fazlasıyla ödenir?
a) %50
b) %100
c) %150
d) % 200
e) %250
10. Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a) Asıl işverenin alt işverenin işçilerine karşı herhangi bir sorumluluğu
yoktur.
b) Bir işçinin, birkaç işçi adına yaptığı sözleşmeye toplu iş sözleşmesi
denir.
c) 3 yıllık kıdemi olan bir işçinin yıllık ücretli izin hakkı 20 işgünüdür.
d) İ.K’nagöreişyerindeişverenadınahareketedenveişyerininyönetimindeg
örevalanlarişverenvekilisayılır.
e) Fazla çalışma günlük çalışma süresi üzerinde yapılan çalışmalardır.
Cevap Anahtarı
1.B, 2.A, 3.D, 4.C, 5.C, 6.D, 7.C, 8.A, 9.C, 10.D
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
37
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Adal, Z.(2009).“İnsan Kaynakları Yönetiminin Hukuki Boyutları” İnsan Kaynakları
Yönetimi İçinde, C.Uyargilv.d, 2009, IV. Baskı, Beta İstanbul.
Akyiğit, E. (2010).İş Hukuku. 8. Baskı, Seçkin Yayınları. Ankara.
Çelik,N.(2010).İş Hukuku Dersleri. Yenilenmiş 23. Bası, Beta, İstanbul.
Demircioğlu, M.;T.Centel(2010).İş Hukuku. 14. Baskı. Beta . İstanbul.
Dündar, G.( 2009). “Kariyer Geliştirme”, İnsan Kaynakları Yönetimi İçinde, C.Uyargil
v.d.IV. Baskı.Beta. İstanbul.
Eyrenc,Ö., S. Taşkent, D. Ulucan (2005). Bireysel İş Hukuku. Legal Yayıncılık.
İstanbul.
İnce, E. (2007).İş Hukuk.Secretcv.com. İstanbul.
Poyraz, E. (2011). 6111 Sayılı Torba Yasadaki Değişikliklerle İş Hukuku. 2. Baskı,
Seçkin Yayınları. Ankara.
Sümer, H.H.(2010).İş Hukuku. 15. Baskı. Mimoza Yayınları.Konya.
Süzek , S. (2010).İş Hukuku. 6. Baskı, Beta . İstanbul.
Şakar, M.(2009).İş Hukuku Uygulaması. Yenilenmiş 8. Baskı.Betaİstanbul.
4857 sayılı İş Kanunu(2003) T.C. Resmi Gazete. 25134, 10.06.2003.
1475 sayılı İş Kanunu(1971) T.C. Resmi Gazete. 13943, 01.09.1971.
818 sayılı Borçlar Kanunu(1926) T.C. Resmi Gazete. 359, 29.04.1926.
6098 sayılı yeni Borçlar Kanunu(2011) T.C. Resmi Gazete. 27836, 04.02.2011.
2821 sayılı Sendikalar Kanunu(1983) T.C. Resmi Gazete. 18040, 07.05.1983.
Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği, 2004) T.C. Resmi Gazete. 25425, 06.04.2004.
Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik(2004
T.C. Resmi Gazete. 25425, 06.04.2004.
Fazla Çalışma Yönetmeliği(2004) T.C. Resmi Gazete. 25425, 06.04.2004.
İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmeliği(2004) T.C. Resmi Gazete. 25425,
06.04.2004.
Kadın İşçilerin Gece Postalarında Çalıştırılma Koşulları Hakkında Yönetmelik(2004)
T.C. Resmi Gazete. 25548, 09.08.2004.
Ücret, Prim, İkramiye ve Bu Nitelikteki Her Türlü İstihkakın Bankalar Aracılığı ile
Ödenmesine Dair Yönetmelik,(2008) T.C. Resmi Gazete. 27058.18.11.2008.
KISALTMALAR
İ. K. : İş Kanunu
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
38
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Hukuk
B.K. : Borçlar Kanunu
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
39
İÇİNDEKİLER
İŞ GÜVENLİĞİ VE İŞGÖREN
SAĞLIĞI
• İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
Kavramları
• İş Güvenliği ve İşgören Sağlığının
Önemi
• İş Güvenliği ve İşgören Sağlığına
İlişkin Sorunlar
• İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
Yönetimi
İNSAN KAYNAKLARI
YÖNETİMİ
Prof. Dr. Ömer Faruk
HEDEFLER
İşcan
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• İş güvenliği ve işgören sağlığı
kavramlarını açıklayabilecek
• İş güvenliği ve işgören sağlığının
önemini anlayabilecek
• İş güvenliği ve işgören sağlığına
ilişkin sorunları bilecek
• İş güvenliği ve işgören sağlığı
yönetimi konusunu
değerlendirebileceksiniz.
ÜNİTE
12
İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
GİRİŞ
İnsan kaynakları yönetiminin önemli unsurlarından birisi de iş güvenliği ve
işgören sağlığıdır. Özellikle içinde bulunduğumuz çağdaki bilgi ve teknoloji yoğun
işletme dinamiği iş güvenliğini ve işgören sağlığını koruma olgusunu da yeni bir
içeriğe dönüştürmektedir. Çalışma şekillerinde hızlı teknolojik ilerleme sonucunda
meydana gelen değişiklikler iş güvenliği ve işgören sağlığını tehdit edebilmekte ve
işyerindeki kazalar artabilmektedir. Bu durum işletmelerin en önemli kaynağının
nitelikli insan gücü olduğu gerçeğinden hareketle iş güvenliği ve işgören sağlığına
ilişkin olarak daha gelişmiş ve detaylı prensip ve uygulamaların gerekliliğine de
işaret etmektedir. Bir başka ifade ile işletmeler işgörenleri için temel bir hak olan
sağlıklı yaşam ilkesini işyerinde korumak için daha ayrıntılı bir yapı oluşturmak
zorundadırlar. Bu konuya ilişkin olarak bütün ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de
hem iş hukuku hem de iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı da bu değişimden nasibini
almakta ve Avrupa Birliği’ne uyum süreci de yeni ilke ve uygulamaların
benimsenmesinde belirleyici rol oynamaktadır.
İş güvenliği ve işgören sağlığına yönelik hassasiyet ve uygulamalar kanuni bir
zorunluluk olmanın ötesinde çalışanların verimini ve motivasyonunu artırması
açısından da önemli bir etken olmaktadır. İşletme hedeflerine ulaşmada çalışan
motivasyonunun ve veriminin son derece önemli olması iş güvenliği ve işgören
sağlığını insan kaynakları yönetiminin en önemli sorumluluk ve faaliyet
alanlarından biri hâline getirmektedir.
Çalışma şekil ve
koşullarında günümüz
dünyasında meydana
gelen köklü değişim ya
da dönüşümler iş
güvenliği ve işgören
sağlığını korumayı daha
önemli ve zor bir alan
hâline getirmektedir.
Bu önem doğrultusunda, bu bölümde iş güvenliği ve işgören sağlığı konusu
detaylı bir şekilde incelenecektir. Öncelikle iş güvenliği ve işgören sağlığı kavramları
birbirlerinden ayrışan yönleri ile tanımlanacak ve önemleri ortaya konacaktır. Daha
sonra ise iş güvenliği ve işgören sağlığına ilişkin sorunlar ele alınarak iş güvenliği ve
işgören sağlığı yönetimine değinilecektir.
İŞ GÜVENLİĞİ VE İŞGÖREN SAĞLIĞI KAVRAMLARI
Sanayi devriminden itibaren çalışma ilişkileri ve üretim süreçleri
karmaşıklaşmış, bu ise çalışanlar açısından olumsuz koşulların ortaya çıkmasına
sebep olmuş ve işyerindeki kazaları artırmıştır. İş akış sisteminde teknolojinin
ağırlığının artması çalışanların işyeri koşulları üzerindeki denetimini azaltmış bunun
sonucunda da iş kazaları sıklaşmıştır. Bu sorunlu durum da iş kazalarını ve meslek
hastalıklarını azaltmak için daha fazla tedbirin işletmeler tarafından alınmasını
zorunlu hâle getirmiştir. Bu şekilde çalışanların işyerindeki koşullardan doğan
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
2
İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
olumsuzluklara maruz kalmasını azaltmak ve engellemek için iş güvenliği ve işgören
sağlığı kavramları ortaya çıkmıştır.
İş güvenliği ve işgören sağlığı kavramları çalışanların sorunlardan mümkün
olduğunca arındırılmış bir iş ortamında çalışmalarının sağlanmasını ve böyle bir
ortamın sürekli hâle getirilmesini, çalışma koşullarından kaynaklanan sağlık
sorunlarının azaltılmasını, çalışanların meslek hastalıklarından korunmasını ve
kendi fizyolojik ve psikolojik özelliklerine uygun işlerde çalıştırılmalarını temin etme
gibi konuları içermektedir.
İş güvenliği ve işgören sağlığı kavramları birbirini tamamlayan ve de kimi
zaman aynı anlamı ifade eder şekilde kullanılsa da aralarında farklılık vardır. Bu
farklılıktan hareketle iki kavramı ayrı başlıklar altında incelemek daha doğru
olacaktır.
İŞ GÜVENLİĞİ
İş güvenliği olgusu
işyerinde meydana
gelmesi olası kazalara
engel olarak çalışanları
tehlikelerden koruma
ve onların sağlığına
zarar verebilecek
tehditleri yok etme
amacını taşımaktadır.
İş güvenliği çalışanların işyerindeki ortamdan kaynaklanarak meydana
gelebilecek kazalardan korunmalarını kapsamaktadır. İnsanın temel ihtiyaçlarından
biri olan güvenlik ihtiyacı zihinsel ve duygusal sağlıktan çok fiziksel olarak sağlığın
korunmasına ilişkindir. Bu doğrultuda iş güvenliği çalışanların işlerini yaparken
başlarına gelmesi muhtemel kaza ve tehlikelerin önlenmesi için belirli bir sistem
mantığı çerçevesinde birtakım çalışmaların yapılmasını gerektirmektedir. İş
güvenliği olgusunun ardındaki amaç çalışanları tehlikelerden uzaklaştırmak,
işyerinde kazaların meydana gelmesine engel olmak, sağlığa zararlı olabilecek
koşulları ortadan kaldırmak ve olumlu bir çalışma ortamı temin etmektir.
Çalışanların işlerini yerine getirdikleri ortam ve bu ortamın fiziksel özellikleri
verimliliği etkileyen önemli bir faktördür. Bu koşullardaki uygunluk yalnızca iş
kazalarını azaltmakla kalmamakta aynı zamanda çalışanların moral ve
motivasyonlarını artırarak onların işletmeye katkıları açısından olumlu bir etki
yaratmaktadır. Bir başka ifade ile güvenli bir iş çevresi çalışanların iş
motivasyonlarını ve tatminlerini en yüksek düzeye çıkaracaktır. Bu sebeple
işyerindeki ışıklandırma, ısıtma, havalandırma, gürültü gibi fiziksel koşulların en
uygun şekilde düzenlenmesi iş güvenliği açısından son derece gereklidir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
3
İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
İŞGÖREN SAĞLIĞI
Güvenlik kavramına göre daha geniş bir içerik taşıyan sağlık bireyin herhangi
bir fiziksel, zihinsel ya da duygusal hastalığa maruz kalmaması durumunu ifade
etmektedir.İnsan kaynakları yönetimi açısından işgören sağlığı çalışanları; fiziksel,
zihinsel, duygusal ve sosyal açıdan en iyi düzeye getirmeyi ve bu düzeyi sürekli
kılmayı, çalışanları özelliklerine uygun işlere yerleştirmeyi ve uyumlaştırmayı
kapsamaktadır. İşgören sağlığı kavramının ardındaki temel amaç çalışanların sağlık
ve refahını korumak ve dolayısıyla onların iş kazalarına ve meslek hastalıklarına
uğramalarına engel olarak yüksek kalitede bir yaşam düzeyine sahip olmalarını
temin etmektir.
İşgücünün etkin ve verimli bir şekilde çalışmasını sağlama yolunda işgören
sağlığı olgusu çalışanları en yüksek sağlık kapasitesine sahip hale getirme, onları
işyerinde olması muhtemel olumsuz koşullardan mümkün olduğunca koruma,
çalışanların aşırı yorgunluğa düşmesine engel olma ve çalışanla yaptığı iş arasında
en üst seviyede uyum sağlama gibi amaçlara sahiptir.
İşgören sağlığı güvenlik
kavramına göre daha
geniş bir içerik
taşımakta ve
çalışanların sağlık ve
refahını korumaya
odaklanmaktadır.
İŞ GÜVENLİĞİ VE İŞGÖREN SAĞLIĞININ ÖNEMİ
İş güvenliği ve işgören sağlığı hem çalışanlar hem de işletmeler açısından son
derece önemli bir konudur. Çalışanlar işyerinde güvenlik ve sağlığa ilişkin bir takım
riskler üstlenmektedir. Çalışma koşullarında meydana gelen köklü dönüşümlerin
yarattığı yeni iş ortamı, çalışanların güvenliğinin ve sağlığının korunmasını eskiden
olduğundan daha zor hâle getirmektedir. İş kazalarından ve mesleki hastalıklardan
doğrudan etkilenen çalışanlar bu olumsuz durumların sunucunda yaralanmalara
uğrayabilmekte, ucu ölüme varan kötü sonuçlar ortaya çıkabilmektedir. Bu koşullar
altında çalışanların akıl, beden ve ruh sağlığını korumaya yönelik uygulamaların
önemi de artmaktadır. Çalışanların maruz kalabilecekleri kazalar ve mesleki
hastalıklar onları çalışmaktan uzun süre alıkoyabileceğinden ve kimi zaman da
sakat kalmalarına ya da ölmelerine yol açabileceğinden işletmelerin bu tür olumsuz
durumların yaşanmamasına ilişkin aldığı tedbirler çalışanlar açısından son derece
önemli bir konu olmaktadır. Bu olayların sonucunda; ücret gelirinin azalması, işi
kaybetme, sakat kalma gibi pek çok kayba uğrama riskiyle karşı karşıya olan
çalışanlar ayrıca psikolojik açıdan da başkalarına muhtaç olma durumunun yaşattığı
pek çok olumsuzlukla baş etmek durumundadır. Dolayısıyla esasında çalışanların
karşı karşıya bulunduğu bu risklerin maliyetini tam olarak hesaplayabilmek
imkânsızdır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
4
İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
İş güvenliği ve işgören sağlığı işletmeler açısından da çok önemlidir. Bu
konuda işletmelerin aldığı tedbirler işyerindeki çalışma atmosferini büyük ölçüde
belirlemektedir. Bir başka deyişle bu tedbirler noktasında hassas olan işletmelerin
çalışanları koşullardan kaynaklanan olumsuzlukları daha az düşünmekte,
kendilerini işe verme ve motive olma noktasında daha iyi bir durumda olmaktadır.
Bunun yanı sıra iş kazaları ve meslek hastalıkları işletmeler açısından maliyet
unsurudur. Bu tür kazalar sonrasında hem işletmenin maddi araç-gereçlerinde
tamir ve bakım masrafı söz konusu olurken ayrıca tedavi masrafı, tazminat
ödemeleri ve sosyal yardımlar gibi maliyet unsurları da ortaya çıkabilmektedir.
İş güvenliği ve işgören sağlığına dikkate edilmemesi durumunda daha sık
ortaya çıkan iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucunda meydana gelen
yaralanmalar, hastalıklar ve ölümler hem çalışanlar ve aileleri, hem işletmeler hem
de genel olarak tüm topluma maddi ve manevi zararlar vermektedir. Bu zararların
yaşanmaması için tüm işletmeler güvenli ve sağlıklı bir iş ortamı meydana
getirmeyi yasal sorumlulukların ötesinde bir sosyal sorumluluk olarak görmelidir.
İŞ GÜVENLİĞİ VE İŞGÖREN SAĞLIĞINA İLİŞKİN
SORUNLAR
İş hayatında çalışanların güvenliğini ve sağlığını tehdit eden pek çok sorun
mevcuttur. Teknolojik yeniliklerle birlikte çalışma şekillerinin karmaşıklaşması
sonucu katlanarak artan bu sorunların azaltılması ve ortadan kaldırılması için
sistematik ve yoğun çaba gereklidir. Bu yönde ilk adım, iş güvenliği ve işgören
sağlığına ilişkin sorunları erken teşhis etmek ve bu sorunların nedenlerini ortaya
çıkarmaktır. Bu amaçla sorunları iki başlık halinde ayrıntılı bir şekilde incelemek
gerekmektedir: İş güvenliğine ilişkin sorunlar ve işgören sağlığına ilişkin sorunlar.
İŞ GÜVENLİĞİNE İLİŞKİN SORUNLAR
İş güvenliği ve çalışan
sağlığını tehdit eden
sorunların üstesinden
gelmenin en önemli
aracı bu yönde
gösterilecek sistematik
ve yoğun çabaladır.
İş güvenliği daha önce de belirtildiği gibi iş kazalarından korunmayı içeren bir
kavramdır. Beklenmeyen ve de arzu edilmeyen bir niteliğe sahip olan iş kazası
işyerinde belirli bir zarar ya da yaralanmaya yol açan olaydır (Bingöl, 2010: 623). İş
kazasında belirleyici olan unsur sonucunda çalışanın hemen ya da daha sonra
bedensel ve ruhsal açıdan bir rahatsızlığa uğramasıdır. Bu kazalar işin niteliğinden
ve işin yapılışı esnasında kullanılan araç-gereç ve malzemenin özelliği ya da yanlış
kullanılmasından kaynaklanabileceği gibi hatalı yönetim, kişisel ve çevresel
faktörler gibi unsurlar da iş kazalarına yol açabilmektedir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
5
İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
Tablo 1. İş Kazası Nedenleri
Hatalı Yönetim
Güvenlik Politika ve Kararları
Kişisel Faktörler
Temel Sebepler
Dolaylı Sebepler
Doğrudan Sebepler
Güvenli Olmayan Hareket
Enerji ve Tehlikeli
Malzemenin Planlanmamış
Kullanımı
KAZA
Kişisel Yaralanma
(Kaynak: Bingöl, 2010: 624)
Bu genel çerçeve içerisinde iş kazalarının en önemli sebeplerinin bireysel
faktörler ve işle ilgili faktörler (işin niteliği) olarak ön plana çıktığını ifade etmek
mümkündür.
Bireysel Faktörler
Çalışanların tutumlarından kaynaklanan olumsuzluklar iş kazalarının en
önemli sebeplerindendir. İş kazalarına ilişkin olarak gerçekleştirilen araştırmalar bu
kazaların %80 oranında insan faktöründen kaynaklandığını ortaya koymaktadır
(Özgen vd., 2002:293). Yaş, cinsiyet, eğitim ve deneyim gibi demografik faktörlere
ek olarak dikkatsizlik, kurallara uymama, riske girme, zekâ ve anlayış durumu, işe
uygun olmama gibi bireysel faktörler iş kazasına yol açabilmektedir. Kişinin sinirli,
sıkıntılı ve stresli olması da kaza eğilimini tetikleyebilmektedir. Bunların yanı sıra iş
tatminsizliği, yorgunluk ve monotonlukla birikte alkol ve uyuşturucu maddelere
alışkanlık da kaza olasılığını artırıcı bir etkendir.
İş kazalarının en önemli
sebebi insan
faktörüdür.
Bireysel faktörlerden kaynaklanan kaza eğiliminde; bireylerin algılamasındaki
sorunlar, kas koordinasyonu yetersizliği, görme ve duyma kusuru, uyku bozukluğu
gibi olgular da rol oynamaktadır. Çalışanların öğrenme, ilişki kurma, soyut
düşünme gibi zihinsel ve sosyal yetenekleri ile dayanıklılılk ve vücut koordinasyonu
gibi fiziksel yetenekleri iş kazalarında belirleyici etkiye sahiptir.
İşle İlgili Faktörler
İş kazalarına yol açan nedenler kimi zaman büyük oranda işin niteliğinden ve
türünden kaynaklanabilmektedir. Bir başka ifade ile bazı sektörler ve işlerde
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
6
İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
yapılan işin niteliği gereği daha fazla tehlike söz konusudur. Örneğin madencilik ve
inşaat sektörü tehlikeli sektörlerin başında gelmektedir.
İş tasarımındaki aksaklıklar, alet ve makinaların bakımının yetersizliği veya
hatalı yerleştirilmesi, kişisel korunma araçlarının kullanılmaması, enerji ve tehlikeli
maddelerin planlanmayan şekilde kullanımı, radyasyon, ısı, ışık, gürültü gibi fiziksel
faktörler de işin niteliğinden kaynaklanan kaza sebepleri arasında sayılabilir.
İşyerindeki çalışma şekli de iş kazalarına sebep olabilmektedir. Şöyle ki iş akış
sistemindeki yoğunluk çalışanlarda yorgunluk olgusunu artırmakta bu da iş kazası
olasılığını artırmaktadır. Araştırmalar çalışma süresi arttıkça iş kazalarının arttığını
ve özellikle gece vardiyalarında iş kazaları oranında artış olduğunu ortaya
koymaktadır (Kağnıcıoğlu, 2004: 240). Ayrıca kimi zaman da iş akış sistemi
çalışanlarda monotonluk yaratmakta bu monotonluk da çalışanlarda dikkat kaybına
sebep olarak onların hata yapma ihtimallerini ve iş kazalarını artırmaktadır.
Bunlara ilave olarak işletmedeki psikolojik ve sosyal ortamın elverişli
olmaması, insan kaynakları politikalarındaki belirsizlik ya da tutarsızlık gibi
durumlar da çalışanların moral ve motivasyonunu olumsuz şekilde
etkileyeceğinden iş kazalarına sebep olabilmektedir.
İŞ KAZALARININ ÖNLENMESİ
İş kazalarının büyük ölçüde bireysel faktörlerden kaynaklanması iş güvenliği
noktasında işyerlerinde insani faktörlere ilişkin olarak önemli eksikliklerin olduğu
anlamını taşımaktadır. İş kazalarına yalnızca işletmelerde tedbir alınarak engel
olunamayacağını işaret eden bu durum, bu tür kazaların önlenmesinde iş
güvenliğine ilişkin geniş paylaşım gören bir kültürün oluşturulmasının gerekli
olduğunu göstermektedir.
İş kazalarını önlemede işletme yönetimi ile çalışanların çabası ve işbirliği
şarttır. İş kazalarını önleyici tedbirlere ilişkin kararlar alıp bunların uygulanmasını
İş kazaları ancak işletme sağlamak yönetimin bu konudaki ana sorumluluğudur. İşletme yönetiminin iş
yönetimi ve çalışanların güvenliğine ilişkin önemli sorumluluklarından birisi de iş güvenliğine ilişkin
tam çabası ve işbirliği eğitimler düzenleyerek çalışanları bilgilendirmek ve işletme içerisinde gerekli
yerlere güvenlikle ilgili çeşitli sloganlar yerleştirerek olguya verilen önemi açıkça
ile önlenebilir.
göstermektir. Bunun yanı sıra iş güvenliği noktasındaki ihlalleri yaptırıma bağlamak
ve ihmali olanlara disiplin cezaları uygulamak da iş güvenliğini artırarak iş
kazalarına engel olacaktır. İş güvenliğine ilişkin mevcut kurallara uymak, uyarılara
göre hareket etmek ve işin gerçekleştirilmesi esnasında iş güvenliği tedbirlerinin
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
7
İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
gerektirdiği kişisel korunma araçlarını kullanmak da çalışanların temel
yükümlülüğüdür.
İŞGÖREN SAĞLIĞINA İLİŞKİN SORUNLAR
Tüm bireylerin hayatında bireysel özelliklerinden doğan sağlık sorunları ile
karşılaşmaları gayet normaldir. Bu sorunlar bazen de işle ilişkili nedenlerden
kaynaklanabilmektedir. İster bireysel özelliklerden ister işle ilgili sebeplerden
kaynaklansın çalışanların sağlık sorunları bir yandan çalışanların tüm yaşam
boyutlarını olumsuz bir şekilde etkilerken diğer taraftan da işletme faaliyetlerinin
aksamasına ve verimliliğin düşmesine yol açmaktadır.
İşgören sağlığına ilişkin sorunlar genel olarak dört başlık altında
toplanmaktadır. Bunlar; meslek hastalıkları, stres, alkol ve uyuşturucu bağımlılığıdır
(Kağnıcıoğlu, 2004: 233).
Meslek Hastalıkları, Nedenleri ve Alınacak Önlemler
Çalışma ortamı ve koşulları kimi zaman uzun süreli hastalıklara ve
sakatlıklara yol açan özelliklere sahip olabilmektedir. Bu özellikler işin niteliğinden
ya da ortamından kaynaklanmaktadır. Bu durumdameslek hastalığı, çalışanın işin
niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya işin yapılma şartları yüzünden uğradığı
geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhsal bozukluk durumudur (Bingöl, 2010:
617). Meslek hastalıklarının ne zaman başladığını tespit etmek zordur. İşgören
farklı işlerde çalıştığında hangi işin hastalığa sebep olduğunu belirlemek güç
olabilmekte kimi zaman da çalışan emekli olduktan sonra bu hastalıklar ortaya
çıkmaktadır. Bu nedenle işletmelerin bu tür hastalıkları belirlemesi zorlu bir süreç
olabilmektedir.
Çalışanların bireysel
özelliklerinden ya da
işle ilişkili nedenlerden
ortaya çıkan sağlık
sorunları hem çalışanlar
hem de işletmeler
açısından pek çok
olumsuz sonuç
doğurabilmektedir.
Meslek hastalıkları işyerlerindeki zararlı kimyasal madde, toz ve benzeri
şeylerin vücuda girmesi sonucunda kısa ya da uzun süre sonunda sağlığın olumsuz
etkilenmesi ile meydana gelmektedir. Çalışma ortamı içerisinde zararlı maddeler
söz konusu olduğunda meslek hastalıkları iş kazalarından farklı olarak sadece belirli
kişileri değil tüm çalışanları etkileyen bir unsur olmaktadır.
Meslek hastalıklarının nedenlerini dört ana grupta toplamak mümkündür.
Bunlar; kimyasal etkenler, fiziksel etkenler, biyolojik etkenler ve sosyopsikolojik
etkenlerdir (Bingöl, 2010: 617).
Kimyasal Etkenler: Endüstrilerde meslek hastalığına en çok sebep olan olgu
kimyasal etkenlerdir. Çeşitli sektörlerde üretimde çalışanların sağlığını tehdit
ederek meslek hastalıklarına yol açabilecek nitelikte kimyasal maddeler
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
8
İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
kullanılmaktadır. Bu maddeler ve yol açabilecekleri hastalıklar aşağıdaki tabloda
özetlenmektedir.
Tablo 1. Başlıca Meslek Hastalıkları ve Nedenleri
BAŞLICA HASTALIKLAR
NEDENLERİ
Akciğer ve lenf kanseri
Arsenik
Akciğer kanseri ve diğer organ kanserleri
Asbest
Lösemi ve anemi
Benzen
Akciğer kanseri
Biklorametilerot
Karaciğer hastalıkları
Kömür tozu
Kronik bronşit ve amfizemi
Pamuk tozu
Çeşitli böbrek hastalıkları, kısırlık ve ölü doğumlar
Kurşun
Tiroid, kemik ve ciğer kanserleri, genetik
hastalıklar
Radyasyon
Karaciğer ve beyin kanserleri
Vinilklorit
(Kaynak:Özgen vd., 2002: 292)
Fiziksel Etkenler: Yukardaki tabloda da ifade edilen radyasyon, çeşitli tozların
yanı sıra aşırı ışıklandırma, yüksek gürültü düzeyi gibi fiziksel unsurlar da çeşitli
meslek hastalıklarının ortaya çıkmasına yol açabilmektedir.
Meslek hastalıklarını
önlemede ilk adım bu
hastalıklara sebep olan
faktörlerin
belirlenmesidir.
Biyolojik Etkenler: Virüs, bakteri ve mantar gibi biyolojik maddeler, başta
gıda endüstrisi olmak üzere tarım ve hayvancılık sektörü ile hastanelerde
çalışanları da tehdit eden hastalık unsurlarıdır.
Sosyo-Psikolojik Etkenler: Meslek hastalığına yol açan bazı faktörler ise
çalışma ortamına ve işin niteliğine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin sıkı
disiplin ve denetim, endüstriyel yorgunluk, çalışma saatlerinin düzensizliği, işçiişveren ilişkileri bu faktörlerdendir.
Bu tür etkenler özellikle uzun vadede çalışanlarda davranış bozukluklarına ve
psikolojik rahatsızlıklara neden olmaktadır.
Meslek hastalıklarını önlemenin ön koşulu, bu hastalıklara sebep olan
faktörlerin belirlenip ortadan kaldırılmasıdır. Bu nedenle işletmelerin sorumluluk
bilinciyle riskli faktör ve durumları, uzman görüş ve desteğinden faydalanarak,
tespit etmeye çalışması ve çalışanlar için rutin sağlık kontrolleri düzenlemesi son
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
9
İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
derece önemlidir. Bunun yanı sıra işletmeler mevcut riskleri azaltan ya da ortadan
kaldıran her tür araç gereci temin ederek çalışanlar tarafından bunların kullanımını
sağlamalıdır. İşletmenin fiziki şartlarının sağlığa uygunluğu da işletmelerin yerine
getirmesi gereken başka bir yükümlülüktür. Risk faktörlerinin tamamen ortadan
kaldırılmasının mümkün olmadığı durumlarda ise bunları belirli bölgelere
toplayarak işletmenin bütününden tecrit etmek ve burada çalışanları koruyacak
özel önlemler almak gereklidir. Ayrıca çalışanları meslek hastalıkları konusunda
bilgilendirmek ve gerekli uyarıları işletmede görülür yerlere asmak bu noktada
alınması zorunlu tedbirlerden biridir.
Stres, Nedenleri ve Kontrolü
Tanımlanması güç olan stres kavramı, bireyin fizik ve sosyal çevredeki
uyumsuz koşullar nedeniyle bedensel ve psikolojik sınırlarının ötesinde harcadığı
gayrettir (Cüceloğlu, 1998: 321). Bir başka ifade ile stres organizmanın bozulan
dengesini koruma çabası olarak değerlendirilebilir. Bireyin kendisini etkileyen
çevresel uyarıcılara verdiği tepki olarak da nitelenen stres, bireylerin davranışlarına
ve diğerleriyle ilişkilerine etki eden bir olgudur. Çağdaş yaşamın baskılarının
artırdığı stres olgusu bireye hem olumlu hem de olumsuz etkisi olabilen bir
gerçekliktir. Bireyin çevreyle uyum sağlama çabasını ve mücadele etme tepkisini
ortaya koyan stres, en uygun düzeyi aşmadıkça bir hastalık olarak
değerlendirilmemelidir. Ancak uygun ya da yönetilebilir bir seviyeyi aşan stres uzun
bir süre devam ederse fizyolojik ve psikolojik rahatsızlıklara yol açarak bireyin
etkinliğini, verimliliğini ve sağlığını olumsuz şekilde etkileyebilir.
Stresin oluşumunda pek çok çok faktör etkili olmaktadır. Günümüz iş
En uygun düzeyi
ortamının özellikleri karmaşıklık, iç içelik, belirsizlik gibi kavramlarla
aşmadığı sürece stres
özdeşleşmektedir. Bu koşullar ise çalışanların uyum sağlama gayretlerini
olumlu etki yaratabilen
güçleştirmekte ve sonuç olarak yaşanan stres artmaktadır. Strese neden olan
bir olgudur
faktörleri iki başlık altında incelemek mümkündür: Bireysel faktörler ve örgütsel
faktörler.
Bireysel Faktörler: Kişilerin bireysel özelliklerindeki ve yaşam
deneyimlerindeki farklılıklar onların yaşadığı stres düzeyini etkileyebilmektedir. Bu
noktada bir kısım faktörler bireyin kendi bireysel özellikleriyle ilgili iken diğerleri ise
ailesi ve bu kapsamdaki ilişkileri ile ilgili olmaktadır. Dolayısıyla stres her bireyde
bireysel faktörlere bağlı olarak farklı seviyede ortaya çıkmaktadır. Bu doğrultuda
bireyin kişiliği, iyimserliği ya da karamsarlığı, hırslılığı, duygusal durumu, güçlü ve
zayıf yönleri, heyecanlılığı, aile, evlilik ya da çocuklardan kaynaklanan sorunlar
stres düzeyini belirlemektedir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
10
İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
Örgütsel Faktörler: İş yaşamında strese yol açan önemli birtakım faktörler ise
örgütsel faktörler adı altında ifade edilmektedir. Örgütlerde stres kaynağı
olabilecek önemli olgular; aşırı iş yükü, iş monotonluğu, rol çatışmaları ve rol
belirsizliği, vardiyalı çalışma düzeni, işte tehlike unsurunun varlığı, çalışma şartları,
ücret sistemi ve zaman baskısı şeklinde ifade edilebilir. Bunlar dışında örgütteki
yönetim tarzı, çalışanların kararlara katılım düzeyi, kariyer engellerinin varlığı gibi
olgular da stresi etkileyen örgütsel faktörler arasındadır.
Tartışma
Stresi etkileyen bireysel veya örgütsel faktörleri bütünüyle kontrol etmek
mümkün olmasa da stresin çalışanlar üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak
mümkündür. Öncelikle çalışanların yaşadığı stres düzeyinin belirlenmesi ve buna
yol açan faktörlerin tespit edilerek çalışanların bilgilendirilmesi ve stresle başa
çıkmada faktörlerin etkisinin en alt düzeye indirilmesi gereklidir. Bu noktada
işletmeler açısından en gerekli yaklaşımlardan birisi, endişe ve gerilimi kabul
edilebilir bir düzeyde tutan bir örgüt kültürünün yaratılmasıdır. Kariyer planlaması,
iş tanımları ve çalışanlara ihtiyaç duydukları eğitimlerin sağlanması örgütsel stresin
azaltılmasında son derece önemlidir. Çalışanın işe uyumunun sağlanması, kararlara
katılım ya da güçlendirme, iş zenginleştirme gibi bir takım uygulamalar bu
bağlamda yaşanan stresi en alt düzeye indirecek örgütsel tedbirlerdir. İşletmelerin
stres yaratan olumsuzlukları ortadan kaldırma isteği ve bu yöndeki uygulamaları
hem çalışanların iş performansında bir artış sağlayacak hem de yaşadıkları stresi
büyük ölçüde azaltacaktır.
• Stresin olumsuz etkilerini kurumsal açıdan azaltmak için
sizce nelere dikkat edilmelidir? Forumda tartışabilirsiniz.
• Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer
alan “tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz.
Alkol ve Uyuşturucu Bağımlılığı, Nedenleri ve Önlenmesi
Stresi etkileyen tüm
faktörleri ortadan
kaldırmak imkânsız olsa
da önemli olan olumsuz
etkilerini azaltmak için
gereken tedbirleri
almaktır.
Hem iş güvenliği hem de işçi sağlığı açısından bir başka önemli sorun da alkol
ve uyuşturucu bağımlılığıdır. Alkol bağımlılığı başlangıçta hafif bir psikolojik ya da
sosyal alışkanlık olarak başlamakta daha sonra ise bir bağımlılığa
dönüşebilmektedir. İnsan sağlığına sayısız zararları olan bu bağımlılık işyerlerinde
de önemli sorunlara yol açabilmektedir. Aşırı alkol tüketimi, kişinin düşünce
gücünü zayıflatmakta, hareketliliğini azaltmakta, iş verimliliğini düşürmekte, hata
yapma ve kazalara sebep olma olasılığını yükseltmekte ve iş ilişkilerini
bozmaktadır. Uyuşturucu bağımlılığı da günümüzde gittikçe yaygınlaşan bir başka
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
11
İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
önemli sorundur. Uyku ilacı gibi yasal uyuşturuculardan eroin ve kokain gibi yasal
olmayan uyuşturucu maddelere kadar geniş bir yelpaze içeren bu tür kullanım
bireysel ve toplumsal sağlığı tehdit etmektedir.
Alkol ve uyuşturucu kullanımına sebep olan faktörleri psikolojik, biyolojik ve
demografik faktörler olarak üç başlık hâlinde ele almak mümkündür (Aldemir vd.,
2001: 252).
Psikolojik Faktörler: Alkol ve uyuşturucu kullanımına en çok iten faktör olan
psikolojik faktörler içerisinde en önemlilerden birisi bireylerin yaşadığı aşırı strestir.
Buna ek olarak içe kapanık, çevresel olgulardan çabucak etkilenen, hassas, kendini
çok zayıf hisseden ve güç kazanma ihtiyacı fazla olan bireyler daha fazla alkol ve
uyuşturucu kullanabilmektedir.
Biyolojik Faktörler: Alkol ve uyuşturucu kullanımında etkili olan faktörlerden
Alkol ve uyuşturucu
biri de biyolojik faktörlerdir. Bu bağlamda yapılan çeşitli araştırmalar özellikle
kullanımına sebep olan
alkolizmin kalıtımla ilişkili olduğu sonucunu ortaya çıkarmıştır. Bunun yanı sıra
en
önemli
faktör
bireyin büyüdüğü aile çevresi de alkol ve uyuşturucu alışkanlığını meydana
psikolojik faktörlerdir
getirebilir.
Demografik Faktörler: Cinsiyet, yaş, medeni durum, gelir gibi demografik
faktörler de alkol ve uyuşturucu kullanımını etkilemektedir. Orta yaş grubundaki
bireylerde alkol bağımlılığının daha fazla olduğu, erkeklerin kadınlara, bekarların
ise evlilere göre daha fazla alkol tükettiği bilinmektedir.
Alkol ve uyuşturucu kullanımının önlenmesi için öncelikle bunun tespit
edilmesi, daha sonra ise özel yardım programları düzenleyerek bu tür alışkanlıkları
olan çalışanlara uzmanlar aracılığı ile yardımcı olunması gereklidir. Bu noktada en
önemli görev, çalışanlarına bireysel ilgi göstermek durumundaki işletme
yöneticilerindedir. Sorunu bulunan çalışanları dinlemek, iletişim kanallarını açık
tutmak gibi temel yönetici sorumlulukları bu tür alışkanlıkların hem ortaya
çıkmasına engel olabilecek hem de var olan alışkanlıkların ortadan kaldırılmasına
büyük katkı sağlayacaktır.
İŞ GÜVENLİĞİ VE İŞGÖREN SAĞLIĞI YÖNETİMİ
İşyerinde güvenliği ve sağlığı koruma hedefi doğrultusunda yapılacak
çalışmalar ve alınacak önlemler büyük maddi ve manevi kayıpların yaşanmasını
engelleyecektir. Bu nedenle işletmelerin iş güvenliği ve işgören sağlığını korumaya
yönelik programlar geliştirerek uygulaması son derece önemlidir. Bu noktadaki en
önemli güçlük, güvenlik ve sağlığı etkileyen faktörlerin karmaşıklığıdır. Faktörlerin
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
12
İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
karmaşıklığı bu tür programlarının başarısı için çalışan-yönetim işbirliğini çok
önemli bir hâle sokmaktadır. Bu doğrultuda iş güvenliği ve işgören sağlığı
programlarının başarısı için ön koşul üst yönetimin inancı ve desteğidir. İşletme
yönetimi güvenlik ve sağlıkla ilgili koruyucu araç ve gereçlerin sağlanması ve
tedbirlerin alınması noktasında hassas olmalı, çalışanlar da bu tedbirlere uymalı ve
koruma için gerekli araç ve gereçleri kullanmaktan kaçınmamalıdır.
İş güvenliği ve işgören sağlığı programlarının niteliği işletmelerin faaliyet
konusuna, büyüklüğüne, yerleşim düzenine ve özel ihtiyaçlarına göre
değişmektedir. Bu noktada insan kaynakları yönetimi açısından önemli bir konu iş
güvenliği ve işgören sağlığına ilişkin tedbirlerin gereğini yerine getirecek nitelikteki
bireylerin istihdam edilmesini sağlamaktır. Bir başka deyişle iş ve işyeri koşullarına
uygun, iş şartnamelerinde belirtilmiş özelliklere sahip, dayanıklı ve herhangi bir
hastalığı bulunmayan kişilerin belirlenmesine çalışılmalıdır. Bunun yanı sıra
çalışanların iş güvenliği ve sağlık ilkeleri konusunda eğitmek de önemli bir amaç
olmalıdır.
İş güvenliği ve sağlığı
yönetimi kapsamındaki
programlar maddi ve
manevi kayıpların en alt
seviyeye indirilmesi
açısından son derece
değerlidir.
Bireysel Etkinlik
Genel olarak iş güvenliği ve işgören sağlığını iyileştirme yönündeki stratejileri
şu şekilde sıralayabiliriz:

Güvenli ve sağlık ilkelerine uygun çalışma sistemleri tasarlamak,

Güçlü yönetim desteği sergilemek,

İşyerinde güvenlik ve sağlıkla ilgili sürekli incelemelerde bulunmak,

Konuya ilişkin eğitim programları geliştirmek ve uygulamak,

İş güvenliği ve işgören sağlığı için kurullar oluşturmak,

Güvenlik politikalarını izlemek,

Eylem planını ve kontrol listelerini hazırlamak.
• Bildiğiniz herhangi bir işletmenin iş güvenliği ve işgören
sağlığı politikalarını araştırınız.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
13
Özet
İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
•İş güvenliği ve işgören sağlığının ele alındığı bu bölüm; iş güvenliği ve
işgören sağlığı kavramları, iş güvenliği ve işgören sağlığının önemi, iş
güvenliği ve işgören sağlığına ilişkin sorunlar ve iş güvenliği ve işgören
sağlığı yönetimi konularına odaklanmıştır.
•İş güvenliği çalışanların işyerindeki ortamdan kaynaklanarak meydana
gelebilecek kazalardan korunmalarını kapsarken işgören sağlığı ise
çalışanları; fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal açıdan en iyi düzeye
getirmeyi ve bu düzeyi sürekli kılmayı, çalışanları özelliklerine uygun
işlere yerleştirmeyi ve uyumlaştırmayı ifade etmektedir. Çalışanların
maruz kalabilecekleri kazalar ve mesleki hastalıklar onları çalışmaktan
uzun süre alıkoyabileceğinden ve kimi zaman da sakat kalmalarına ya
da ölmelerine yol açabileceğinden işletmelerin bu tür olumsuz
durumların yaşanmamasına ilişkin aldığı tedbirler çalışanlar açısından
son derece önemli bir konu olmaktadır. İş güvenliği ve işgören
sağlığına dikkate edilmemesi durumunda daha sık ortaya çıkan iş
kazaları ve meslek hastalıkları sonucunda meydana gelen
yaralanmalar, hastalıklar ve ölümler hem çalışanlar ve aileleri, hem
işletmeler hem de genel olarak tüm topluma maddi ve manevi zararlar
vermektedir.
•İş güvenliği konusu kapsamındaki iş kazalarının en önemli sebeplerinin
bireysel faktörler ve işle ilgili faktörler (işin niteliği) olarak ön plana
çıktığını ifade etmek mümkündür. Çalışanların tutumlarından
kaynaklanan olumsuzlukları niteleyen bireysel faktörler iş kazalarının
en önemli sebeplerindendir. İşle ilgili faktörler ise iş kazalarına yol açan
ve büyük oranda işin niteliğinden ve türünden kaynaklanan
nedenlerdir. İş kazalarına yalnızca işletmelerde tedbir alınarak engel
olunamaz. Bu tür kazaların önlenmesinde iş güvenliğine ilişkin geniş
paylaşım gören bir kültürün oluşturulması gereklidir. İgören sağlığına
ilişkin sorunlar ise genel olarak dört başlık altında toplanmaktadır.
Bunlar; meslek hastalıkları, stres, alkol ve uyuşturucu bağımlılığıdır.
•İşyerinde güvenliği ve sağlığı koruma hedefi doğrultusunda yapılacak
çalışmalar ve alınacak önlemler büyük maddi ve manevi kayıpların
yaşanmasını engelleyecektir. Bu nedenle işletmelerin iş güvenliği ve
işgören sağlığını korumaya yönelik programlar geliştirerek uygulaması
son derece önemlidir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
14
Ödev
İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
•İş güvenliği ve işgören sağlığını korumada günümüz
koşullarında işletmeler tarafından yapılması gerekenlere ilişkin
görüşlerinizi 200 kelimeyi geçmeyecek şekilde belirtiniz.
•Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan
“ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
15
İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
DEĞERLENDİRME SORULARI
Değerlendirme
sorularını sistemde ilgili
ünite başlığı altında yer
alan “bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli
olarak
cevaplayabilirsiniz.
1. İş kazalarına ilişkin olarak gerçekleştirilen araştırmalar aşağıdakilerden
hangisinin bu kazalarda en önemli sebep olduğunu ortaya koymaktadır?
a) İnsan faktörü
b) Çevresel faktörler
c) İşle ilgili faktörler
d) Enerji ile ilgili faktörler
e) Materyal ile ilgili faktörler
2. Aşağıdakilerden hangisi iş kazalarına yol açan işle ilgili faktörleren biri değildir?
a) İş tasarımındaki aksaklıklar
b) Alet ve makinaların yetersizliği
c) Çalışan zekâ ve anlayış durumu
d) Radyasyon
e) Isı ve ışıklandırma
3. Güvenli olmayan hareket, iş kazalarına ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisine
işaret etmektedir?
a) Alet ve makinaların yetersizliği
b) Isı ve ışıklandırma
c) Radyasyon
d) Çevresel faktörler
e) İnsan faktörü
4. Aşağıdakilerden hangisi iş kazalarını önlemeye yönelik olarak işletme
yönetimlerinin alması gereken tedbirlerden biri değildir?
a) İş kazalarını önlemeye yönelik tedbir almak
b) Konuya ilşkin eğitimler düzenlemek
c) Gerekli yerlere güvenlikle ilgili duyurular asmak
d) Güvenlik için gerekli aletleri kullanmak
e) İhlalleri yaptırıma bağlamak
5. Aşağıdakilerden hangisi işgören sağlığına ilişkin olarak genel sorunlardan biri
değildir?
a) Yabancılaşma
b) Meslek hastalıkları
c) Stres
d) Uyuşturucu
e) Alkol
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
16
İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
6. Endüstrilerde meslek hastalıklarına yol açan en önemli faktör aşağıdakilerden
hangisidir?
a) Fiziksel
b) Kimyasal
c) Biyolojik
d) Çevresel
e) Sosyo-psikolojik
7. Meslek hastalığına yol açan bazı faktörler çalışma ortamına ve işin niteliğine
bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu faktörler aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilir?
a) Fiziksel
b) Kimyasal
c) Biyolojik
d) Çevresel
e) Sosyo -psikolojik
8. Aşağıdakilerden hangisi strese yol açan bireysel faktörlerden biri değildir?
a) İyimserlik-karamsarlık
b) Hırslılık
c) Aşırı iş yükü
d) Heyecanlılık
e) Aile sorunları
9. Aşağıdakilerden hangisi alkol ve uyuşturucu bağımlılığına yol açan demografik
etkenlerdendir?
a) Stres
b) Yaş
c) Kalıtım
d) İçe kapanıklık
e) Aşırı duygusallık
10. Aşağıdakilerden hangisi işletme yönetimlerinin iş güvenliği ve işgören sağlığını
iyileştirme yünündeki stratejilerinden birisi olamaz?
a) Güvenli ve sağlık ilkelerine uygun çalışma sistemleri tasarlamak
b) Güçlü yönetim desteği sergilemek
c) Güvenlik politikalarını izlemek
d) İş güvenliği tedbirlerinin gerektirdiği kişisel korunma araçlarını kullanmak
e) Konuya ilişkin eğitim programları geliştirmek ve uygulamak
Cevap Anahtarı
1.A, 2.C, 3.E, 4.D, 5.A, 6.B, 7.E, 8.C, 9.B, 10.D
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
17
İş Güvenliği ve İşgören Sağlığı
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aldemir, C., Ataol, A., Budak, G. (2001). İnsan Kaynakları Yönetimi. İzmir: Barış
Yayınları.
Bingöl, D. (2010). İnsan Kaynakları Yönetimi. İstanbul:Beta.
Bratton, J., Gold, J. (2001). Human Resource Management: TheoryandPractice.
Basingstoke: Palgrave, Macmillan.
Cüceloğlu, D. (1998). İnsan ve Davranışı: Psikolojinin Temel Kavramları. İstanbul:
Remzi Kitabevi.
Kağnıcıoğlu, D. (2004). “İş Sağlığı ve Güvenliği”. R. Geylan (Ed.) İnsan Kaynakları
Yönetimi (ss.229-250). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Özgen, H., Öztürk, A., Yalçın, A. (2002). İnsan Kaynakları Yönetimi. Adana: Nobel.
Snell, S.,Bohlander, G. (2007). Human Resource Management. Ohio:Thomson
HigherEcucation.
BAŞVURULABİLECEK DİĞER KAYNAKLAR
Güçlü, N. (2001). “Stres Yönetimi”. G.Ü.Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi. 21/1. ss.91
109.
Gümüştekin, G.E.,Öztemiz, A.B. (2004). “Örgütsel Stres Yönetimi ve Uçucu
Personel Üzerinde Bir Uygulama”. Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi Dergisi, 23. ss.61-85.
Yüksel, Ö. (2000). İnsan Kaynakları Yönetimi. Ankara: Gazi Kitabevi.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
18
İÇİNDEKİLER
ULUSLARARASI İNSAN
KAYNAKLARI YÖNETİMİ
• Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
Anlayışının Gerekliliği
• Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetiminde
Kadrolama Yaklaşımları
• Uluslararası İnsan Kaynakları Açısından
Personel Seçimi
• Uluslararası İnsan Kaynakları İçin Eğitim ve
Geliştirme
• Uluslararası İnsan Kaynakları İçin
Performans Değerleme
• Uluslararası İnsan Kaynakları İçin Ücret
Yönetimi
İNSAN KAYNAKLARI
YÖNETİMİ
Prof. Dr. Ömer Faruk
HEDEFLER
İşcan
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• Uluslararası insan kaynakları yönetiminin
gerekliliğini anlayabilecek
• Uluslararası insan kaynakları yönetiminde
kadrolama yaklaşımlarını açıklayabilecek
• Uluslararası insan kaynakları açısından
personel seçimini bilecek
• Uluslararası insan kaynakları için eğitim
ve geliştirmeyi tanımlayabilecek
• Uluslararası insan kaynakları için
performans değerleme konusunu izah
edebilecek
• Uluslararası insan kaynakları için ücret
yönetimini değerlendirebileceksiniz.
ÜNİTE
13
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
GİRİŞ
Son dönemde ekonomik faaliyetler gittikçe artan bir hızda uluslararası
nitelik kazanmaktadır. Bu niteliğin en somut göstergesi çok uluslu işletmelerin
sayısındaki artıştır. Faaliyetlerini ulusal sınırlar dışına taşımaya karar veren
işletmeler bu piyasalarda karşılaşacakları güçlüklerin üstesinden gelebilmek için
çalışanlarının gerekli bilgi, beceri ve yetenek seviyesine sahip olduğundan emin
olmak durumundadır. Uluslararası faaliyetlerle ilgilenen personelin yalnızca siyasi
ve ekonomik durum, kur riski ve ülke dışındaki işletmecilik anlayışını ya da işleyişini
bilmesi yeterli olmayacaktır. Bunun yanı sıra uluslararası faaliyetlerle ilgilenecek
personelin farklı ülke kültürleri ile farklı bir kültürde ilk kez yatırım yapmaktan
kaynaklanacak zorluklara ilişkin olarak da fikir sahibi olması gereklidir.
Uluslararası seviyede insan kaynakları yönetimi ulusal seviyede olduğundan
daha farklı bir takım ilke, kural ve düzenlemeleri gerektirmektedir. Her şeyden önce
uluslararası piyasalardaki işgücü piyasasının koşulları ve işgücü maliyetleri daha
farklı olacaktır. Ayrıca işletmeler uluslararası arenada faaliyetleri gerçekleştirirken
ne ölçüde ana ülkeden yönetici transferi gerçekleştireceklerine de karar vermek
durumundadır. Bu noktada daha hassas bir konu ise yönetim tarzlarının ülkeden
ülkeye farklılık göstermesi gerçeğinden hareketle bu farklılıkların dikkate alınarak
yönetim tarzının belirlenmesi gerekililiğidir. Bunun yanı sıra ana ülkeden uzakta bir
takım faaliyetler gerçekleştirmenin, beraberinde kontrol sürecine ilişkin birtakım
güçlükleri de getirdiği kabul edilmelidir.
Uluslararası insan kaynakları yönetiminin altı çizili bu öneminden hareketle
bu bölümde uluslararası insan kaynakları olgusu ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır.
Öncelikle uluslararası insan kaynakları yönetimi anlayışının gerekliliği ele alınacak,
daha sonra ise uluslararası insan kaynakları bağlamında kadrolama yaklaşımları,
personel seçimi, eğitim ve geliştirme, performans değerleme ve ücret yönetimi gibi
başlıklar incelenecektir.
Küreselleşme
olgusundaki hızlı artış
işletmecilik anlayışını da
etkilemekte bu durum
da uluslararası insan
kaynakları yönetiminin
önemini her geçen gün
daha da artırmaktadır.
ULUSLARARASI İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ
ANLAYIŞININ GEREKLİLİĞİ
Küreselleşme ile birlikte daha çok insan, eski dönemlere oranla, çok daha
yakın bağlantı içerisindedir. İşletmeler açısından küreselleşme olgusu
değerlendirildiğinde, daha açık, birbiri ile daha fazla ilişkili ve birbirine daha fazla
bağımlı ekonomiler ve dev ölçekli işletme olgusuna yönelik artan eğilimin,
işletmelerin strateji geliştirme yollarını, kaynaklarını yönetme, yetenek ve
becerilerini geliştirme biçimlerini ve yeni çevresel koşullar altındaki faaliyet
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
2
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
açısından işleyişlerini yeniden tanımlamalarını gerekli kıldığını görmekteyiz. Bir
başka deyişle işletmeler de ithalat-ihracat faaliyetinden başlayıp doğrudan dış
yatırıma varan birtakım uluslararası stratejiler benimseyip uygulamaktadır.
İşletmeler açısından küreselleşme, en kısa biçimde, faaliyetleri dünya çapında,
koordine edilmiş bir şekilde uyumlaştırma ya da bütünleştirme eğilimi olarak ifade
edilebilir. Küresel çapta faaliyette bulunmanın işletmelerin verimliliği ve etkinliği
açısından sağladığı faydalar çok önemli olduğu için işletmeler küreselleşmeye
yönelik bir baskı ile karşı karşıya bulunmaktadır. Sonuçta birçok şirket için
küreselleşme, ayakta kalabilmek için gerekli bir ön koşuldur ve işletmelerin
çalışma şekillerini radikal bir biçimde değiştirmektedir.
Demokratikleşme, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ile ekonomik
bütünleşme ve ticaretin serbestleşmesi gibi eğilimlerle hızı artan küreselleşme
sonucunda uluslararası düzeyde işletmecilik faaliyeti artmakta bu da insan
kaynakları yönetiminde de uluslararası bir anlayışı gerektirmektedir. Geçmişte
uluslararası faaliyetin yeni ortaya çıktığı dönemlerde işletmeler var olan insan
kaynakları yönetimi uygulamalarını uluslararası platformda bir takım küçük çaplı
değişikliklerle uygulama yoluna gitmişlerdir. Bugün gelinen noktada ise böyle bir
anlayışın yetersizliği açıktır. Dünyanın farklı bölgelerindeki farklı koşullar için köklü
değişiklikler taşıyan birtakım strateji ve yöntemlerin uygulanmasının gerekliliği
uluslararası insan kaynakları yönetimine verilen önemin artmasına sebep olmuştur.
Uluslararası insan
kaynakları yönetiminin
ayırt edici özelliği farklı
ülkelerdeki faaliyetlerin
yürütülmesi sırasında
farklı ülkelerden
bireyler istihdam etme
olgusudur.
İşletmecilikte artan uluslararası faaliyet, verimlilik ve etkinlik ilkeleri
çerçevesinde örgütsel amaçlara ulaşabilmek için farklı ulusal kültürlerin, siyasal ve
ekonomik sistemlerin etkilerini göz önünde bulundurmayı zorunlu hâle
getirmektedir. Bu durumda işletmeler faaliyete bulunulan ülkelerin işgücü yapısını,
yasal düzenlemeleri, sosyokültürel ve ekonomik yapıları incelemek ve bunlardaki
değişime ayak uydurmak durumundadır. Bu doğrultuda uluslararası insan
kaynakları yönetimi anlayışı işletmelere örgütsel amaçlara ulaşmak için coğrafi
sınırların ötesinde insan kaynağından yararlanma imkânı sunmaktadır. İşletmecilik
faaliyetinin uluslararası niteliğinin artması işletme yönetimlerini de küresel
düşünmeye yöneltmektedir. Artık içe dönük ya da ulusal bir bakış açısı ile başarılı
olmak mümkün görünmemektedir. Küresel düşünce sistemi çerçevesinde geçerli
olan anlayış her yerden ve herkesten en iyi fikirleri alıp uygulamaktır. Küresel
düşünce sistemine sahip olunduğunda işletmecilikle ilgili konular sadece belirli bir
ülkeyi temel alarak değil küresel bir bakış açısı ile değerlendirilmektedir. Bir
anlamda uluslararası insan kaynakları yönetimi anlayışı küresel düşünce sisteminin
insan kaynakları yönetimi alanına uyarlanmış hâlidir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
3
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
ULUSLARARASI İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNDE
KADROLAMA YAKLAŞIMLARI
Uluslararası insan kaynakları yönetimini ulusal insan kaynakları yönetimi
anlayışından ayıran en önemli nokta farklı ülkelerde faaliyette bulunma ve bunun
sonucunda da farklı uluslardan çalışanlar istihdam etme durumudur. Bu noktadan
hareketle çalışanların seçimine ve insan kaynakları yönetimi uygulamalarının
küresel farklılıklar göz önünde bulundurularak uyumlaştırılmasına yönelik farklı
yaklaşımlar mevcuttur. Uluslararası düzeyde faaliyette bulunan işletmeleri,
kullandıkları bu farklı yaklaşımlara göre dört başlık altında toplamak mümkündür:
Ana ülke eğilimli (etnosentrik) işletmeler, konuk ülke eğilimli (polisentrik)
işletmeler, bölgesel eğilimli (regiosentrik) işletmeler ve dünya eğilimli (geosentrik)
işletmeler.
ANA ÜLKE EĞİLİMLİ İŞLETMELER
Bu eğilimde işletmenin uluslararası alanda gerçekleştirdiği girişimlerdeki kilit
görevlere ana ülke yani işletmenin kökeninin bulunduğu ülkelerin vatandaşları
getirilmektedir. Örneğin Türkiye’de bir girişim gerçekleştiren Alman işletmesinin
önemli görevlere Alman vatandaşlarını getirme yoluna gitmesi bu eğilimin
sonucudur. Uluslararası alanda faaliyet yürüten işletmelerin çokça sergilediği bu
eğilim, ülke dışındaki pazarlara girerken yönetim kademelerine ana ülkeden
yöneticiler tayin ederek riski en düşük seviyede tutma amacını taşımaktadır. Bu
temel amaç ekseninde uluslararası girişimlere ana ülkeden yönetici
görevlendirmelerinde üç stratejik hedef söz konusudur. Bu amaçlar; yönetim
geliştirme, koordinasyon ve kontrol ile bilgi paylaşımı ve değişimi olarak
sıralanabilir (Sanyal, 2001: 373):
Anaülke vatandaşlarının
yurt dışındaki
faaliyetlerde
görevlendirilmesi
özellikle eş güdüm ve
bütünlüğü sağlama
açısından önemli yarar
sağlamaktadır.
Yönetim Geliştirme: Pek çok işletme açısından yabancı ülkelerde
görevlendirme, yöneticilerin küresel stratejiler geliştirebilme yeteneklerini artırma
yolunda bir araç olarak görülmektedir. Bu tür görevlendirmeler bir anlamda
geleceğin üst seviye yöneticilerini belirlemede bir adımdır. Bu tür görevlere
getirilen yöneticiler, uluslararası piyasalardaki tedarikçiler, müşteriler ve rakipler
hakkında yeni şeyler öğrenmekte, somut uzmanlık alanları geliştirmekte ve
işletmenin genel işleyişine ilişkin daha fazla bilgi sahibi olmaktadır.
Koordinasyon ve Kontrol: Uluslararası işletmelerin sahip olduğu yaygın eğilim
geniş ölçekte yayılmış bir üretim ve pazarlama girişimler zinciri oluşturmak ve
bunları etkin iletişim ve ulaşım kanallları kullanarak entegre etmek olduğu için ana
ülkeden yönetici transferi merkezin şubeleri daha etkin bir şekilde kontrol etmesi
ve bütünleştirmesi açısından faydalı olmaktadır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
4
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
Bilgi Paylaşımı ve Değişimi: Özellikle teknoloji yoğun işletmeler açısından ana
ülkeden yönetici görevlendirmeleri; karmaşık yeni fikir, süreç ve teknolojileri yeni
girişimlere taşımak ve uluslararası ortamlardaki yeni bilgi birikimini de ana ülkeye
getirmek hedefine yönelik de olabilmektedir. Ayrıca yöneticiler yabancı ülkelerde
güvene dayalı dostça ilişkiler oluşturabildiklerinde geleceğe yönelik bir bilgi akış ya
da değişim kanalı oluşturmaktadır.
Bu stratejik hedefler yanında işletmelerin ana ülkeden yönetici
görevlendirme yoluna gitmelerine sebep olan durumlar şu şekilde özetlenebilir
(Sanyal, 2001:376):

Uluslar arası işlemlerin başlangıç dönemleri

Yeni şubelerde mevcut olmayan ya da çok pahalı olan bir yönetsel
yeteneği doldurma

İşletmenin yüksek düzeyde bütünleşmiş faaliyetlerindeki bütünlüğe
zarar vermemek, ticari sır niteliğitaşıyan bir takım bilgileri daha iyi
korumak ve belirli bir ürün ya da hizmetin benzersiz özelliklerini devam
ettirmek gibi amaçların ön plana çıktığı durumlarda merkezin şubeler
üzerinde yüksek düzeyde kontrol uygulama ihtiyacı

Uluslararası faaliyetin yerel ya da üçüncü ülkeden yönetici istihdam
etme mantığını ortadan kaldıracak derecede kısa süreli olması

Yerel devlet kuruluşlarıyla müzakerelerde o ülke vatandaşlarının iç
ortamdan daha fazla etkileneceklerini düşünerek, ana ülkeden yönetici
görevlendirmesi aracılığı ile daha bağımsız ve etkili müzakerede
bulunmak

Çok kültürlü bir toplumda yerel bir görevlinin grupların desteğini tam
olarak alamayacağı ihtimalini düşünerek ana ülkeden yönetici ataması
ile tüm gruplar nezdinde daha fazla kabul sağlama arzusu
Böyle bir eğilimin sakıncaları ise şu şekilde sıralanabilir (Hough ve Neuland,
2001:234)
Anaülke vatandaşlarının
yurt dışındaki
faaliyetlerde
görevlendirilmesinde
önemli sorunlardan
birisi bu kişilerinkonuk
ülkeye uyum
sağlamalarının zaman
alabilmesidir

Konuk ülke vatandaşlarının terfi olanaklarını sınırlandırmaktadır.

Ana ülke vatandaşlarının konuk ülkeye uyum sağlamaları zaman
almaktadır.

Ücretlendirmede eşitsizlik ve dengesizlik ortaya çıkmaktadır.

Ana ülke vatandaşları konuk ülke vatandaşlarını değerlemede yetersiz
kalabilmektedir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
5
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
KONUK ÜLKE EĞİLİMLİ İŞLETMELER
Konuk ülke eğilimine sahip işletmeler, uluslararası girişimlere yapılan önemli
atamalarda yatırım yapılan ülkenin vatandaşlarını tercih etmektedirler. Örneğin
Türkiye’de faaliyette bulunan bir Japon işletmesinin yönetsel pozisyonlara Türk
vatandaşlarını getirmeyi tercih etmesi, bu eğilimin bir sonucudur.
Böyle bir eğilimin faydalarını ise şu şekilde sıralamak mümkündür (Hough ve
Neuland, 2001: 234):

Konuk ülke vatandaşlarını istihdam etmek dil engelini ortadan
kaldırmaktadır.
 Konuk ülke vatandaşları yerel sosyokültürel, siyasal ve ekonomik çevreye
ilişkin daha kapsamlı bir bilgi birikimine sahiptir.
 Hassas siyasi dengelerin mevcut olduğu durumlarda konuk ülke
vatandaşlarını istihdam etmek daha akılcı bir yaklaşımdır.
 Konuk ülke vatandaşlarını istihdam etmek pek çok durumda maliyet
açısından da daha avantajlıdır.
Bu tercihten kaynaklanan en önemli güçlük konuk ülke yöneticileri ile ana
ülke yöneticileri arasındaki köprüyü inşa etmektir. Bu bağlamda başka bir
olumsuzluk da konuk ülke yöneticilerinin kariyer yoluna ilişkindir. Zira bu
yöneticiler kendi ülkeleri dışında deneyime sahip değillerdir ve dolayısıyla konuk
ülkedeki işletmeler dışında bir göreve getirilme açısından iyi birer aday olma
niteliği taşımamaktadırlar.
BÖLGESEL EĞİLİMLİ İŞLETMELER
Bölgesel eğilimin en
olumsuz yanı,
işletmenin faaliyette
bulunduğu bölgeler
arasında farklılıklar
fazla olduğunda
işletmenin bütüncül
stratejiler oluşturma ve
uygulamada sorun
yaşamasına sebep
olabilmesidir.
Uluslararası görevlendirmede bölgesel eğilim, geniş bir uluslararası
coğrafyada faaliyette bulunan işletmenin faaliyetlerini bölgelere ayırması ve
görevlendirmede bu bölgesel sınırları göz önünde bulundurması esasına
dayanmaktadır. Örneğin hem Avrupa’da hem Asya’da faaliyette bulunan bir ABD
işletmesinin Avrupa’daki işletmelerinde Avrupa ülkelerinden, Asya’daki
işletmelerinde ise Asya ülkelerinden vatandaşları tercih etmesi bölgesel eğilimin bir
sonucudur. Böyle bir yaklaşım belirli bir bölge içerisindeki işletmelerde görev yapıp
bölgesel merkezlere transfer edilen yöneticilerle yine bu bölgesel merkezlere
atanan ana ülke kökenli yöneticiler arasında etkileşimi sağlamaktadır. Yerel
işletmelerde büyük ölçüde konuk ülke vatandaşları istihdam edildiğinden yerel
hassasiyetler daha iyi yansıtılabilmektedir. Bu yaklaşımın en önemli sakıncası ise
bölgesel farklılıkların fazla olması durumunda ana işletmenin küresel bir strateji
oluşturma noktasında sıkıntı yaşamasına sebep olabilmesidir. Ayrıca bu yaklaşım
konuk ülke eğilimine kıyasla kariyer olasılığını ve beklentisini artırsa da bu sefer de
bölge temelinde bir engeli kariyer açısından ortaya koymaktadır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
6
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
DÜNYA EĞİLİMLİ İŞLETMELER
Uluslararası faaliyetler açısından küreselleşmeye en uygun ve geçerli tepki
olarak değerlendirilebilecek dünya merkezli ya da eğilimli yaklaşımda anahtar
pozisyonlar açısından dünya ölçeğinde ulus farkı gözetmeksizin en uygun insanlar
bulunup istihdam edilmeye çalışılır. Örneğin böyle bir anlayıştaki bir ABD işletmesi
Türkiye’deki bir girişiminin anahtar pozisyonları için bir Alman ya da İngiliz
vatandaşını istihdam edebilmektedir. Bu bütüncül yaklaşım kaynakların dünya
çapında etkin bir şekilde kullanılması amacını gerçekleştirmeye yöneliktir.
Küresel zihin yapısı değerlendirildiğinde kadrolama yaklaşımları arasından bu
zihin yapısına en uygun yaklaşım dünya eğilimidir.
Bireysel Etkinlik
Dünya eğilimi uluslararası faaliyetlerde bulunan işletmelerin bölgesel
eğilimde mevcut olan sınırlardan kurtulmasına ve uluslararası bir yönetici ekibine
sahip olmasını sağlamaktadır. Bu eğilimin en önemli sakıncası konuk ülke
hükûmetlerinin kendi vatandaşlarının daha çok istihdam edilmesini istemeleri ve
uluslararası faaliyetlerde bulunan işletmeleri buna zorlamalarıdır. Ayrıca bu eğilim
yüksek düzeyde bir eğitim ve yer değiştirme maliyetine sahip olduğundan çok
pahalı olabilmektedir.
•Bildiğiniz herhangi bir uluslararası işletmenin kadrolama yaklaşımını
araştırınız.
ULUSLARARASI İNSAN KAYNAKLARI AÇISINDAN PERSONEL
SEÇİMİ
Ulusal sınırlar içerisinde
başarı elde eden
çalışanların uluslararası
alanda da mutlaka
başarılı olacağı
düşünülmemelidir.
Uluslararası faaliyetlerde bulunan işletmeler uluslararası pozisyonlara
getirilecek personeli belirlerken çeşitli yöntemler izlemektedir. Uluslararası
atamalarda çeşitli değerlendirme testleri kullanılsa da en çok uygulanan yöntem
görüşme yöntemidir.Değerlendirme testlerinin yaygın bir şekilde kullanılmamasının
en önemli sebebi bu tür pozisyonlara aday olabilecek insan sayısının görece az
olmasıdır. Bu tür atamalarda üst düzey yöneticilerin ve insan kaynakları bilgi
sisteminin referansı da belirleyici role sahiptir.
Yurt dışı görevlendirmelerde başarılı olacak bireyleri belirlemek çok kolay
değildir. Her pozisyon için olduğu gibi yurt dışı görevlendirmelerinde de öncelikle
pozisyonda yapılacak işlerle pozisyon için gerekli bilgi, beceri ve yetenek seviyesi
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
7
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
tanımlanmalıdır. Daha sonra ise yurt dışında etkin ve verimli bir şekilde
çalışabilecek yöneticinin sahip olması gereken nitelikler tespit edilmelidir. Bir başka
ifade ile ulusal sınırlar içerisinde etkin bir şekilde çalışan her bireyin uluslararası
pozisyonlarda da başarılı olacağı söylenemez. Yurt dışındaki ortamın özellikleri çok
farklı bir takım nitelikler gerektirdiğinde yöneticinin deneyimi ve becerileri pekala
yetersiz kalabilmektedir.
Uluslararası işletmelerin yurt dışı görevlendirmelerinde aranan en önemli
nitelikler arasında bağımsızlık, sınırlı kaynaklarla sonuç elde etme, içtenlik ve
tutarlılık, teknik bilgi birikimi ve yurt dışı göreve yönelik olumlu tutum gibi olgular
ön plana çıkmaktadır. Bu noktada ilgili kişinin varsa eşinin ve ailesinin olaya olumlu
yaklaşımı da istenen bir durumdur.
Uluslararası
görevlendirmede en
önemli noktalardan biri
ilgili kişinin işletme
planları konusunda
yeter derecede bilgi ve
deneyim dahibi
olmasıdr
Yurt dışı göreve gönderilen personelin işletmenin misyonu, vizyonu, amaçları
ürün-hizmetleri ve stratejileri hakkında bilgili ve deneyimli olması gerekmektedir.
Ayrıca bu çalışanların görevlendirildikleri işi gerçekleştirmede doyurucu ölçüde
yetenekli olmalarına dikkat edilmelidir. Teknik açıdan ve yönetsel anlamda
yetenekli bireylerin özgüvenleri daha fazla olacaktır ve bu nedenle sorunları daha
kolay belirleyip çözüm yolu ortaya koyabileceklerdir. Ana merkezden çok uzak bir
noktada faaliyet gerçekleştirecek bu insanların kararlarına güvenilebilmesi
açısından teknik uzmanlık ve yönetsel beceri son derece önemlidir. Bu becerilere
sahip bireylerin konuk ülkedeki diğer çalışanlar ve yöneticiler tarafından kabulü de
daha kolay olacaktır.
Konuk ülkenin dilini konuşabilmek de kültürü daha iyi anlama ve sözsüz
iletişimi ve ince farkları teşhis etme noktasında bir avantaj yaratacaktır. Konuk ülke
dilini konuşabilmek yurt dışında görevli kişi açısından işyerine kapanıp kalmaya
engel olacak ve işyeri dışında da sosyal açıdan ilişki kurulmasına olanak
sağlayacaktır. Bu noktada iyi bir yöneticinin en önemli özelliklerinden birinin etkili
iletişim yeteneği olduğunun altını bir kez daha çizmek gerekir. Bunun ne şekilde
yapıldığı daha az önemli bir konu olmaktadır.
Özellikle yapılan işin konuk ülke vatandaşları ile yakından iletişimi
gerektirmesi hâlinde büyük önem kazanan bir başka özellik de konuk ülke
kültürüne duyarlılıktır. Yurt dışında görevlendirilen personelin hem kendi duygu ve
görüşlerini aktarmada hem de konuk ülke vatandaşlarının fikir ve duygularını
anlamada etkin olabilmesi için bu duyarlılık büyük önem taşımaktadır.
Bunların yanı sıra konuk ülkede daha önce kişisel yaşam deneyimine sahip
olmak da yurt dışı görevlendirmeler açısından önemli bir ölçüt olabilmektedir. Bu
deneyime sahip kişiler koşullara uyum sağlama noktasında daha avantajlıdırlar.
Ancak yurt dışında daha önce bir deneyime sahip olmak, özellikle mevcut
görevlendirme farklı bir ülkede ya da farklı bir iş için söz konusu olduğunda, bir
yarar sağlamayabilir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
8
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
Yurt dışında görevlendirilecek bireylerin sağlık durumu da bu tür atamalarda
dikkate alınması gereken bir konudur. Şayet yurt dışı görevlendirme fiziksel ve
mental açıdan yorucu ise ve konuk ülke ile de önemli kültürel farklılıklar varsa
bireyin fiziksel ve mental açıdan sağlıklı olması çok daha fazla önem
kazanmaktadır. Ayrıca yurt dışı görevlendirmeler bildik sosyal ağlardan, arkadaş ve
akrabalardan uzakta yaşamayı gerektirdiğinden stresli durumlar daha sık
yaşanabilmektedir. Bu nedenle varsa eş ve çocukların desteği etkin performans için
gerekli bir koşuldur. Bu bağlamda konuk ülkedeki çalışma ve yaşam koşullarının
önceden doğru şekilde bilinmesi hazırlık yapma açısından ilgililere yardımcı
olacaktır.
Yurt dışı atamalarda göz önünde bulundurulması gereken bir başka husus da
yöneticinin kariyer planları ve işletmenin kariyer yönetim sitemi ve mantığıdır. Pek
çok uluslararası işletmede yurt dışı görevlendirmeler üst yönetime geçişte bir
üstünlük teşkil etmektedir. Bu durumun tüm çalışanlar tarafından anlaşılması
sağlandığında personelin kendini bu duruma hazırlama imkânı artacaktır.
ULUSLARARASI İNSAN KAYNAKLARI İÇİN EĞİTİM VE
GELİŞTİRME
Uluslararası insan
kaynakları açısından
eğitim ve geliştirme
faaliyeti büyük ölçüde
kültürel uyum konusuna
odaklanmaktadır.
Yurt dışında görevlendirilecek personele verilecek eğitim genelde kültürel
eğitim, dil eğitimi ve uyum eğitimi gibi başlıkları kapsamaktadır. Uluslararası insan
kaynakları eğitiminde odak noktası, görevlendirilecek personelin başarısını
artırmak amacıyla onların farklı bir kültüre uyum sağlamalarını kolaylaştırmaktır.
Belirli bir kültürdeki yönetim uygulamalarının her kültürde geçerli olduğunu
varsaymak hatalı bir bakış açısını yansıtmaktadır. Örneğin aynı yabancı dilin
konuşulduğu ve bir takım kültürel benzerliklerin mevcut olduğu Amerika Birleşik
Devletleri, İngiltere ve Güney Afrika gibi ülkelerin her birindeki işletmecilik
uygulamaları ya da iş yapma biçimleri diğerlerinden farklı olabilmektedir. Bu
nedenle yurt dışında görevlendirilecek bireylere yönelik en önemli eğitim faaliyeti
muhtemelen çok kültürlülük alanındadır. Böyle bir eğitimin amacı kültürler arası
becerileri artırmak, farklı kültürlere uyuma yardımcı olmak ve bunlar aracılığı ile
bireysel performansı geliştirmektir. Uygulamada pek çok uluslararası işletmenin
yürüttüğü bu tür eğitimler çevresel koşullara ilişkin bilgilendirme, dil eğitimi ve ana
kültürel öğelerle sınırlı olmaktadır. Ancak çok kültürlülük eğitiminin daha etkin
olabilmesi için kültürün davranışa etkisi, konuk ülke kültüründeki davranış kalıpları
ve anlamları, konuk ülke kültüründeki ödüllendirme ve cezalandırma şekilleri gibi
konuları da içermesi yerinde olacaktır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
9
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
Tablo 1. Kültürlerarası Eğitim Modeli
“
KÜLTÜRLERARASI EĞİTİM YAKLAŞIMI
Eğitim
Süresi
Önem
Seviyesi
1-2 ay
Yüksek
1-4 hafta
Orta
KÖKLÜ EĞİTİM YAKLAŞIMI
Alan çalışma programları
Duyarlılık eğitimi - Köklü yabancı dil
eğitimi
ETKİSEL YAKLAŞIM
Kültür özümseme eğitimi -Stres azaltma
eğitimi
Bir hafta
ya da
daha az
BİLGİLENDİRİCİ YAKLAŞIM
Orta seviyede yabancı dil eğitimi
Düşük
Bölge hakkında bilgilendirme- Kültürle ilgili
bilgilendirme
Düşük
Basit yabancı dilOrta
eğitimi
Yüksek
Entegrasyon Seviyesi
Kalış Süresi
1 ay ya da daha kısa
2-12 ay
1-3
yıl
(Kaynak:Mendenhall ve Oddou: 2000:218)
Tartışma
Yurt dışı
görevlendirmelerde
kültürel farklılığın yüksek
olması durumunda
eğitim ve geliştirme
faaliyet çok daha önemli
hale gelmektedir.
Yurt dışında görev alacak bireylere verilecek eğitimin içeriğine ve süresine
karar verirken bu çalışanların konuk ülkedeki kişilerle yaşayacakları etkileşim
seviyesi ve kendi kültürleriyle konuk ülke kültürü arasındaki benzerlik-farklılık
dikkate alınmalıdır. Şayet etkileşim seviyesi ve kültürel farklılık düşükse eğitim
görece daha az önem taşımaktadır. Etkileşim seviyesi ve kültürel farklılık yüksek
düzeyde olduğunda ise eğitim çok daha fazla önem taşımaktadır. Eğitimin içeriği
belirlenirken göz önünde bulundurulması gereken bir başka konu da verilen yeni
görevin söz konusu bireyin mevcut işinden ne ölçüde farklı olduğudur. Yurt dışında
görevlendirilecek çalışanlar için verilecek eğitimin içeriğine, süresine ve önemine
ilişkin bir model Şekil 1.’de özetlenmektedir.
• Uluslararası insan kaynaklarının eğitiminde sizce nelere dikkat
edilmelidir? Forumda tartışabilirsiniz.
• Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan
“tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
10
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
ULUSLARARASI İNSAN KAYNAKLARI İÇİN PERFORMANS
DEĞERLEME
Uluslararası insan kaynakları yönetimi açısından performans değerleme,
uluslararası işletmenin hem bireysel olarak yurt dışında görev yapan çalışanlarının
hem de konuk ülkelerde faaliyete bulunan şubelerinin stratejik amaçlar
doğrultusunda başarısını değerlendirme sürecidir. Performans değerleme hem
çalışanlar hem de işletmeler açısından son derece önemli bir süreçtir. Çünkü bu
sürecin çıktıları ya da sonuçları ücretlendirmede olduğu gibi yeni atamalarda,
büyüme planlarında, eğitim-geliştirme faaliyetlerinin tespitinde de veri olarak
kullanılmaktadır. Uluslararası insan kaynaklarına ilişkin performans değerlemesinin
geçerliliği açısından söz konusu pozisyona ilişkin işletmenin stratejik amacı ile o
pozisyondaki çalışanın amacı arasında bir uyumun var olması gereklidir. Bunun
sağlanabilmesi için insan kaynakları bölümü stratejik planlama ve atama sürecinin
her adımına mutlaka dâhil edilmelidir.
Uluslararası insan
kaynakları için
performans değerleme
sürecinde hem konuk
ülkeden hem de ana
ülkeden yöneticinin
değerleme yapması,
çoklu bakış açısının
değerleme sürecine
yansıtılması açısından
etkili bir yoldur.
Yurt dışında bulunan çalışanların performanslarının değerlenmesi çeşitli
sebeplerden ötürü karmaşık bir süreçtir. Performans; kur farkı, konuk ülkedeki
enflasyon oranı, konuk ülkedeki girdi maliyetleri, vergi oranları gibi olgulardan
etkilenmektedir. Tüm bu faktörler ülkeden ülkeye değişmekte ve yurt dışında
görevlendirilen bir yöneticinin bu faktörlere etkisi söz konusu olmamaktadır.
Bunun yanı sıra performans değerlemesinin olumsuz olması durumunda ana
işletme yeni kişileri görevlendirmekten maliyetin yüksek olması ve uygun aday
bulunamaması gibi sebeplerle kaçınabilmektedir. Pek çok uluslararası işletmede
görevlendirmelerin üç yıl ya da daha kısa süreli olması da önemli bir sorundur.
Çünkü bu süre çoğunlukla yabancı birinin farklı bir kültüre ve koşullara ayak
uydurup etkin performans gösterebilmesi için yeterli olmamaktadır. Çoğu kez
yönetici kültürel değerleri anlamaya ve işin gereklerini yeterli bir şekilde yerine
getirmeye başladığında eve dönüş vakti gelmektedir.
Performans değerlemesinin kimler tarafından yapılacağı da önemli bir
konudur. Değerlemeyi konuk ülke vatandaşı olan bir yöneticinin yapması da ana
ülkeden ya da üçüncü ülkeden yöneticilerin yapması da performans algılamasında
ve değerlendirilmesinde bu kişilerin farklı bakış açılarına sahip olma olasılıkları var
olduğundan sıkıntılar doğurabilmektedir. Değerlemenin etkinliği açısından gerekli
olgulardan birisi değerlemeyi yapacak yöneticilerin konuk ülkedeki iş çevresine
ilişkin bilgi sahibi olmalarıdır. Bu doğrultuda sıkça uygulanan bir değerleme
yöntemi, hem konuk ülkeden hem de ana ülkeden birer yöneticinin değerlemeyi
gerçekleştirmesidir. Bu şekilde performans hedefleri ve ölçümü kapsamında
uzlaşma sağlanma ihtimali artmaktadır. Çünkü bazen ana ülkedeki merkez şirketle
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
11
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
konuk ülkedeki birimler arasında performans değerlemesine yönelik olarak
belirlenen amaçların oluşturulmasında, açığa kavuşturulmasında ve müzakere
edilmesinde sorunlar yaşanabilmekte ve bu da performans değerlemesinde bir
olumsuzluk teşkil edebilmektedir. Ancak böyle bir değerleme yönteminin önemli
bir sakıncası ülke özelindeki şartlara hassas olması sebebiyle farklı ülkelerde
faaliyette bulunan çalışaların performanslarını kıyaslamayı zorlaştırmasıdır.
Bütün bunları dikkate alarak uluslararası işletmelerin yerel farklılıklara
uyarlanmış standart değerleme araçlarını tercih etmesinin daha doğru olacağı
savunulabilir. Yıllık ya da altı aylık dönemlerde gerçekleştirilen değerlemenin hem
konuk ülkeden hem de ana ülkeden yöneticiler tarafından çok yönlü olarak
gerçekleştirilmesi de tercih sebebidir.
ULUSLARARASI İNSAN KAYNAKLARI İÇİN ÜCRET
YÖNETİMİ
Ücret yönetimi sisteminin stratejik amacı; nitelikli çalışanları çekmek,
güdülemek, ödüllendirmek ve elde tutmaktır. Örgütsel amaçların
gerçekleştirilebilmesi için uygun şekilde tasarlanmış bir ücretlendirme sistemi son
derece önemlidir. Ücret yönetimi, uluslararası insan kaynakları yönetimindeki
hassas konulardan birisidir. Kur farkı, para kontrolü, ödeme birimi, ulusal temelde
emeklilik ve sosyal güvence haklarına ilişkin farklılıklar, hayat pahalılığı, izin süresi,
ulaşım masrafları ve vergi oranlarındaki farklıliklar ücret yönetimi sistemini
tasarlamayı zorlaştırmaktadır. Ayrıca uluslararası işletmenin ücret yönetiminde
hakkaniyet ve ücretlendirme maliyetlerini kontrol gibi konularla da ilgilenmesi
gerekmektedir.
Her ülkede farklı
koşullar mevcut
olduğundan uluslar
arası insan kaynakları
için ücretlendirme
yöntemlerinden hiç biri
ideal değildir.
Uluslararası işletmeler ücret yönetimi sistemini tasarlamada farklı yöntemler
kullanmaktadır. Bu yaklaşımlardan hiç biri tamamen makbul ya da ideal değildir.
Yurt dışında görevli çalışan sayısı, işletmenin uluslararası arenadaki deneyimi,
görevlendirmelerin süresi, işletmenin büyüklüğü, konuk ülkenin uzaklığı ve
işletmenin ürün hattı gibi olgular ücret yönetimini tasarlamada dikkate alınması
gereken unsurlardır. Yaygın bir şekilde kullanılan bazı yöntemler şu
şekildedir(Hough ve Neuland, 2001:245-246; Sanyal, 2001: 393-395): Müzakere,
yerelleştirme, bilanço yaklaşımı, toplu ödeme, kafeterya yaklaşımı.
Müzakere: Özellikle uluslararası faaliyetlere yeni başlamakta olan
işletmeler, her yurt dışı görevlendirmesi için ücretlendirme paketini ilgili kişiyle
müzakere ederek karşılıklı kabul sağlamaya çalışmaktadır. Bu yöntem ancak
işletmedeki yurt dışı pozisyon sayısı az olduğunda etkili bir yoldur. Az bilgi
gerektirmesi, sistemi basit tutması ve yönetilmesinin kolay olması yöntemin faydalı
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
12
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
yönleridir. Ücretlendirme paketinin şekillenmesinde belirleyici olan yöntemin
doğası gereği tarafların müzakere becerisi ve yurt dışı görevi isteme derecesidir.
Yerelleştirme yöntemi
görevelndirilen kişinin
uluslararası göreve
daimi şekilde
getirildiğinde çok
uygundur.
Yerelleştirme: Bu yöntemde yurt dışında görevlendirilen birey o ülke
vatandaşı olan çalışanlarla aynı şekilde ücretlendirilmektedir. İlgili kişi daimi şekilde
bir uluslararası göreve getirildiğinde uygun olan bu yöntem düşük maaşlı
ülkelerden yüksek maaşlı ülkelere yapılan görevlendirmelerde de sıkça
uygulanmaktadır. Ancak tersi bir durumda yani yüksek maaşlı bir ülkeden düşük
maaşlı bir ülkeye görevlendirmelerde bu yöntemin uygulanması daha zordur. Böyle
bir durumda genellikle lojman, araç, çocuklar için okul ücreti gibi destek
ödemeleriyle ücretlendirme paketi zenginleştirilmektedir. İlave ödemelerin olması
durumunda yöntem müzakere yöntemine dönüşmektedir ve dolayısıyla ek
ödemeler bireyden bireye ve ülkeden ülkeye değişmektedir.
Bilanço Yöntemi: Bilanço yönteminde amaç yurt dışında görevlendirilen
çalışanların ana ülkedeki yaşam standartlarına yakın bir yaşam standardını konuk
ülkede sürdürmelerine imkân tanımaktır. Bu yöntemde yurt dışında görevli
çalışanlar ana ülkedekilerle nitelik olarak aynı seviyede ödeme paketine sahiptirler.
Dolayısıyla bu yöntemde yurt dışı göreve atanan kişi mali açıdan bir avantaja ya da
dezavantaja sahip olmamaktadır. Ücretlendirme paketi; barınma, mal ve hizmetler,
gelir vergisi ve ihtiyati miktar şeklinde kategorilerden oluşmaktadır. Her kategori,
çalışanın gelir seviyesine ve aile fertlerinin sayısına göre değişmektedir. Ana ülkede
bu kategorilere ilişkin maliyetlerle konuk ülkedeki maliyetler kıyaslanmakta ve
gerekli düzeltmeler yapılmaktadır. Bu kategoriler içerisinde değişiklik yapılmayan
tek kalem ihtiyati miktardır. Çünkü bu tutar ilgilinin ana ülkedeki masrafları için
düşünülmüş tutardır. Bilanço yöntemi Tablo 1’de gösterilmektedir.
Tablo 1. ABD’de Görevli Bir Türk Vatandaşı Çalışan İçin Bilanço Yöntemi
Örneği
Harcama
Kategorisi
Türkiye’deki
Masraflar
ABD’deki
Masraflar
(Türk Lirası)
Türk Parasına
Çevrimi
(ABD
Doları)
TL olarak ilave
ödeme
(Türk
Lirası)
Gelir Vergisi
15,000
17, 000
30,500
15,500
Barınma
20,000
15,000
26,850
6,850
Mal ve
Hizmetler
50,000
40,000
71,600
21,600
İhtiyati Miktar
25,000
-
25,000
-
TOPLAM
110,000
72,000
153,950
43,950
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
13
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
Toplu Ödeme Yöntemi;Toplu ödeme yönteminde işletme yurt dışında
görevlendirilen çalışana maaş ve diğer normal primlere ilaveten çalışanın dilediği
gibi kullanabileceği bir tutar ödemektedir. Çalışanın yurt dışında konakladığı yerin
küçük ya da büyük olması, alışverişini nereden yaptığı gibi olgular bu tutarı
etkilememektedir. Bu yöntemde bir noktada yaşam standardı ücretlendirmeden
bağımsız olarak ilgili kişinin tercihi şeklinde değerlendirilmektedir. Burada zor olan
toplu ödeme miktarını, hangi parayla ödeneceğini, vergilerin ne şekilde
halledileceğini belirlemektir.
Bireysel Etkinlik
Kafeterya Yöntemi;Bu yöntemde ise yurt dışında görevlendirilen çalışan, üst
sınırı olan bir tutara ilişkin olarak seçebileceği alternatif ödeme türlerine sahiptir.
Burada amaç çalışan açısından en önemli olan ücretlendirme unsurlarını ön plana
çıkarmak ve onun önemsiz gördüğü birimleri saf dışı bırakmaktır. Dolayısıyla okul
çağında çocuğu bulunan bir çalışan işletmenin okul tutarını ödemesini talep
edecekken bekâr bir çalışan ise örneğin bir kulüp üyeliğini ücretlendirme paketine
yerleştirebilecektir.
•Uluslararası kadrolama yaklaşımlarından hangisinin günümüz
koşullarında daha geçerli olduğu noktasındaki görüşlerinizi 200
kelimeyi geçmeyecek şekilde belirtiniz. Hazırladığınız belgeyi
göndermek için yandaki ödev gönderme linkini kullanınız.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
14
Özet
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
•Uluslararası insan kaynakları yönetiminin ele alındığı bu bölüm;
bu alandaki kadrolama yaklaşımları, personel seçimi, eğitim ve
geliştirme, performans değerleme ve ücret yönetimi konularına
odaklanmıştır.
•Uluslararası insan kaynakları yönetimi anlayışı işletmelere
örgütsel amaçlara ulaşmak için coğrafi sınırların ötesinde insan
kaynağından yararlanma imkânı sunmaktadır. Küresel düşünce
sistemine sahip olunduğunda işletmecilikle ilgili konular sadece
belirli bir ülkeyi temel alarak değil küresel bir bakış açısı ile
değerlendirilmektedir. İşte uluslararası insan kaynakları
yönetimi anlayışı küresel düşünce sisteminin insan kaynakları
yönetimi alanına uyarlanmış halidir.
•Uluslararası düzeyde faaliyette bulunan işletmeleri kullandıkları
farklı kadrolama yaklaşımlarını dört başlık altında toplamak
mümkündür: Ana ülke eğilimli (etnosentrik) işletmeler, konuk
ülke eğilimli (polisentrik) işletmeler, bölgesel eğilimli
(regiosentrik) işletmeler ve dünya eğilimli (geosentrik)
işletmeler. Etnosentrik eğilimde uluslararası alandaki kilit
görevlere ana ülkeden kişiler getirilirken polisentrik eğilimde
konuk ülke vatandaşları bu tür görevler için tercih edilmektedir.
Regiosentrik eğilimde ise girişimin bulunduğu bölge atamada
seçim ölçütü olmakta, bir başka deyişle aynı bölgedeki
ülkelerden bireyler görevlendirilmektedir. Geosentrik eğilimde
ise pozisyonlar açısından dünya ölçeğinde ulus farkı
gözetmeksizin en uygun insanlar bulunup istihdam edilmeye
çalışılmaktadır.
•Uluslararası atamalarda çeşitli değerlendirme testleri kullanısa
da en çok uygulanan yöntem görüşme yöntemidir. Uluslararası
işletmelerin yurt dışı görevlendirmelerinde aranan en önemli
nitelikler arasında bağımsızlık, sınırlı kaynaklarla sonuç elde
etme, içtenlik ve tutarlılık, teknik bilgi birikimi ve yurt dışı
göreve yönelik olumlu tutum gibi olgular ön plana çıkmaktadır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
15
Özet
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
•Yurt dışında görevlendirilecek personele verilecek eğitim genelde
kültürel eğitim, dil eğitimi ve uyum eğitimi gibi başlıkları
kapsamaktadır. Bu eğitimde odak noktası, görevlendirilecek
personelin başarısını artırmak amacıyla onların farklı bir kültüre
uyum sağlamalarını kolaylaştırmaktır.
•Yurt dışında bulunan çalışanların performanslarının değerlenmesi
karmaşık bir süreçtir. Bir taraftan konuk ülke koşullarının farklılığı
diğer yandan ise özellikle büyük ölçekli işletme olgusunun
gerektiridiği kurumsallaşma anlayışı bu zorluğun iki yönünü
oluşturmaktadır. Bu nedenle uluslararası işletmelerin yerel
farklılıklara uyarlanmış standart değerleme araçlarını tercih
etmesinin daha doğru olacağı savunulabilir. Yıllık ya da altı aylık
dönemlerde gerçekleştirilen değerlemenin hem konuk ülkeden
hem de ana ülkeden yöneticiler tarafından çok yönlü olarak
gerçekleştirilmesi de tercih sebebidir.
•Uluslararası işletmelerin yaygın bir şekilde kullandığı
ücretlendirme yöntemleri; müzakere, yerelleştirme, bilanço
yaklaşımı, toplu ödeme, kafeterya yaklaşımı şekjlinde
sıralanabilir. Müzakere yönteminde ücretlendirme paketi
konusunda ilgili kişiyle müzakere ederek karşılıklı kabul sağlamak
esastır. Yerelleştirmede ise yurt dışında görevlendirilen birey o
ülke vatandaşı olan çalışanlarla aynı şekilde
ücretlendirilmektedir. Bilanço yönteminde yurt dışında görevli
kişinin ana ülkedeki ücretlendirme seviyesini korumak esastır.
Toplu ödeme yöntemi de yurt dışında görevli çalışana dilediği gibi
kullanabileceği bir toplu tutar sunarken kafeterya yaklaşımında
çalışan üst sınıra sahip bir listeden alternatif ödeme türleri
seçebilmektedir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
16
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
DEĞERLENDİRME SORULARI
Değerlendirme
sorularını sistemde ilgili
ünite başlığı altında yer
alan “bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli
olarak
cevaplayabilirsiniz.
1. İşletmenin uluslararası alanda gerçekleştirdiği girişimlerdeki kilit görevlere
işletmenin kökeninin bulunduğu ülkelerin vatandaşlarının getirilmesi hangi eğilimle
ifade edilmektedir?
a) Ana Ülke Eğilimi
b) Konuk Ülke Eğilimi
c) Bölgesel Eğilim
d) Dünya Eğilimi
e) Küresel Eğilim
2. Aşağıdakilerden hangisi kadrolamada konuk ülke eğiliminin faydalarından
biridir?
a) Yönetim geliştirme
b) Koordinasyon ve kontrol kolaylığı
c) Bilgi paylaşımı ve değişimi
d) Dil engelinin aşılması
e) Geleceğin yöneticilerinin hazırlanmasına imkân sağlaması
3.Türkiye’de faaliyette bulunan bir Japon işletmesinin yönetsel pozisyonlara Türk
vatandaşlarını getirmeyi tercih etmesi, hangi eğilimin bir sonucudur?
a) Ana Ülke Eğilimi
b) Konuk Ülke Eğilimi
c) Bölgesel Eğilim
d) Dünya Eğilimi
e) Küresel Eğilim
4. Küresel zihin yapısına en uygun kadrolama eğilimi aşağıdakilerden hangisidir?
a) Ana Ülke Eğilimi
b) Konuk Ülke Eğilimi
c) Bölgesel Eğilim
d) Dünya Eğilimi
e) Polisentrik Eğilim
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
17
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
5.Uluslararası insan kaynakları açısından eğitim ve geliştirme faaliyeti büyük ölçüde
hangi konuya odaklanmaktadır?
a) Dil Eğitimi
b) Yerel Koşullar
c) Kültürel Uyum
d) Alan Çalışma Programları
e) Stres Yönetimi
6.Aşağıdaki ücretlendirme yöntemlerinden hangisi uluslararası faaliyetlere yeni
başlamakta olan ve yurt dışı pozisyon sayısı az olan işletmeler için daha uygundur?
a) Müzakere
b) Yerelleştirme
c) Bilanço Yaklaşımı
d) Toplu ödeme
e) Kafeterya yaklaşımı
7.Aşağıdaki ücretlendirme yöntemlerinin hangisindeyurt dışında görevli çalışanlar
ana ülkedekilerle nitelik olarak aynı seviyede ödeme paketine sahiptirler?
a) Müzakere
b) Yerelleştirme
c) Bilanço Yaklaşımı
d) Toplu ödeme
e) Kafeterya yaklaşımı
8.Aşağıdaki ücretlendirme yöntemlerinin hangisindeişletme yurt dışında
görevlendirilen çalışana maaş ve diğer normal pirimlere ilaveten çalışanın dilediği
gibi kullanabileceği bir tutar ödemektedir?
a) Müzakere
b) Yerelleştirme
c) Bilanço Yaklaşımı
d) Toplu ödeme
e) Kafeterya yaklaşımı
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
18
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
9.Çalışan açısından en önemli olan ücretlendirme unsurlarını ön plana çıkaran ve
onun önemsiz gördüğü birimleri saf dışı bırakan ücretlendirme yöntemi
aşağıdakilerden hangisidir?
a) Müzakere
b) Yerelleştirme
c) Bilanço Yaklaşımı
d) Toplu ödeme
e) Kafeterya yaklaşımı
10.Okul çağında çocuğu bulunan bir çalışanın işletmenin okul tutarını ödemesini
talep etmesini, bekâr bir çalışanın ise örneğin bir kulüp üyeliğini ücretlendirme
paketine yerleştirebilmesini sağlayan ücretlendirme yöntemi aşağıdakilerden
hangisidir?
a) Müzakere
b) Yerelleştirme
c) Bilanço Yaklaşımı
d) Toplu ödeme
e) Kafeterya yaklaşımı
Cevap Anahtarı
1.A, 2.D, 3.B, 4.D, 5.C, 6.A, 7.C, 8.D, 9.E, 10.E
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
19
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Ertürk, M. (2011). İnsan Kaynakları Yönetimi. İstanbul:Beta
Hough, J.,Neuland, E.W. (2001). Global Business: Environments and Strategies
Oxford: Oxford UniveristyPress.
Mendenhall, M.,Oddou, G. (2000). “Expatriateperformanceappraisal: Problems
andsolutions”. M. Mendenhall, G. Oddou (Ed.) ReadingsandCases in
International Human Resource Management. (ss.213-223).Cincinnati, OH:
South-Western.
Özgen, H., Öztürk, A., Yalçın, A. (2002). İnsan Kaynakları Yönetimi. Adana: Nobel
Kitabevi.
Sanyal, R.N. (2001). International Management: A Strategic Perspective. New
Jersey: PrenticeHall.
Snell, S.,Bohlander, G. (2007). Human Resource Management. Ohio:Thomson
HigherEcucation.
Tonus, Z. (2004). “Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi”. İ. Özalp (Ed.)
Uluslararası İşletmecilik (ss.157-170). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi
Yayınları.
BAŞVURULABİLECEK DİĞER KAYNAKLAR
Bingöl, D. (2010). İnsan Kaynakları Yönetimi. İstanbul:Beta.
Harrison, A.,Dalkıran,E., Elsey, E. (2000). International Business. Oxford: Oxford
UniveristyPress.
Özalp, İ. (2005). Uluslararası İşletmecilik.Eskişehir.
Pinnington, A.,Edwards, T. Introductionto Human Resource Management.Oxford:
Oxford UniveristyPress.
Yüksel, Ö. (2000). İnsan Kaynakları Yönetimi. Ankara: Gazi Kitabevi.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
20
HEDEFLER
İÇİNDEKİLER
İNSAN KAYNAKLARI BİLGİ
SİSTEMİ
• İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi Kavramı
• İnsan Kaynakları Bilgi Sisteminin
Amaçları
• İnsan Kaynakları Bilgi Sisteminin
Faydaları ve Sınırlılıkları
• İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi İçin
Gereksinim Duyulan Bilgi Türleri
• İnsan Kaynakları Bilgi Sisteminin
Oluşturulması
• İnsan Kaynakları Bilgi Sisteminin İnsan
Kaynakları Yönetimi Fonksiyonlarında
Kullanımı
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• İnsan kaynakları bilgi sistemi kavramını
açıklayabilecek
• İnsan kaynakları bilgi sisteminin
amaçlarını, faydalarını ve sınırlılıklarını
anlayabilecek
• İnsan kaynakları bilgi sisteminin örgüt
içinde nasıl kurulacağını öğrenebilecek
• İnsan kaynakları bilgi sisteminin, insan
kaynakları yönetimi fonksiyonlarında
nasıl kulllanıldığını
değerlendirebileceksiniz.
İNSAN KAYNAKLARI
YÖNETİMİ
Yrd. Doç. Dr. Ayşe Cingöz
ÜNİTE
14
İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi
GİRİŞ
İnsanın stratejik bir
kaynak olarak
görülmeye başlaması,
insan kaynakları
yönetimine ilişkin
bilgilerin elde
edilmesinde daha
teknik ve modern
yöntemlerin
kullanılması zorunluluk
hâline getirmiştir.
Son yıllarda yaşanan ekonomik dalgalanmalar, değişen teknolojik ve
demografik koşular, rekabetin ve esnekliğe duyulan ihtiyacın yükselmesi gibi çeşitli
faktörler çevresel açıdan büyük bir belirsizlik yaratırken “insan”ı işletmeler için
önemli bir kaynak haline getirmiştir. İşletme yönetim ve üretim süreçlerinde insan
kaynaklarının öneminin anlaşılması, insan kaynakları yönetimi fonksiyonunun
işletme içindeki etkinliğini de artırmıştır. Bu gelişmelere bağlı olarak, insan
kaynakları yönetimi, strateji oluşturma ve uygulama sürecinin önemli
unsurlarından biri halini almıştır. İnsanın,işletme içinde stratejik kaynak olarak
görülmesi ve stratejik yönetim sürecinde dikkate alınması ise, insan kaynakları
yönetimi konusunda, hem örgüt içinden hem de örgüt dışından gelen bilgi ihtiyacını
artırmıştır. Bu nedenle, insan kaynakları yönetimine ilişkin bilgilerin elde
edilmesinde daha teknik ve modern yöntemlerin kullanılması zorunluluk hâline
gelmiştir ve insan kaynakları bilgi sistemi örgütlerde kullanılmaya başlamıştır.
İşletme içinde etkin çalışan bir İnsan kaynakları bilgi sistemi, işlem hızını
artırarak insan kaynakları fonksiyonlarının daha verimli çalışmasına yardımcı
olacaktır. Ayrıca, insan kaynakları bilgi sisteminden elde edilen güncel ve tam
bilgilerle insan kaynağına ilişkin kararların etkin şekilde alınmasını da sağlayacaktır.
Bu çerçevede, bu bölümde insan kaynakları bilgi sistemi konusu
incelenecektir. Öncelikle insan kaynakları bilgi sistemi kavramı tanımlanacak,
kavramın amaçları, işletmelere sağladığı faydalar ve sınırlılıkları ortaya konacaktır.
Daha sonra ise, insan kaynakları bilgi sisteminin içerdiği bilgi türleri, insan
kaynakları bilgi sisteminin işletme içinde oluşturulması ve insan kaynakları
yönetimi fonksiyonlarında kullanımı üzerinde durulacaktır.
İNSAN KAYNAKLARI BİLGİ SİSTEMİ KAVRAMI
İnsan kaynakları bilgi
sistemi, insan
kaynakları konusunda
karar vermeye yardımcı
olan bilgileri sağlayan
bilgisayar-temelli bir
sistemdir.
Günümüzde işletmeler, ihtiyaç duydukları her türlü bilgiye kolayca
ulaşabilmek için örgüt yapıları içinde çeşitli bilgi sistemleri oluşturmaktadır. Bu bilgi
sistemlerinden biri de İnsan Kaynakları Bilgi Sistemidir. İnsan Kaynakları Bilgi
Sistemi kavramı yerine Personel Veri Sistemi, Çalışan Bilgi Sistemi ve İnsan
Kaynakları Yönetimi Sistemleri gibi farklı isimlerde kullanılabilmektedir.
İnsan kaynakları bilgi sistemi, yönetim bilgi sisteminin bir alt unsurudur.
Yönetim bilgi sistemleri, yöneticilerin etkili karar vermesi için ihtiyaç duyulan
bilgileri sağlayan bilgisayar-temelli sistemdir. Bu noktadan hareketle insan
kaynakları bilgi sistemi, insan kaynakları konusunda karar vermeye yardımcı olan
bilgileri sağlamak için oluşturulmuş bir sistem olarak tanımlanabilmektedir. İnsan
kaynakları bilgi sistemi; çalışanlarla ve işle ilgili bilgilerin düzenli şekilde toplanması,
saklanması, analiz edilerek düzenlenmesi ve ilgili yerlere dağıtılmasında kullanılan
sistemdir. Daha detaylı şekilde ele alındığında ise; insan kaynaklarıyla ilgili bireysel
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
2
İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi
ve kurumsal bilgilerin toplanması, saklanması, güncelleştirilmesi, stratejik ve
yönetsel kararların verilmesine yardımcı olacak şekilde e-bilgi haline
dönüştürülmesini sağlayan sistem olarak ifade edilebilmektedir (Aydın ve Öktem,
2009: 126). Tanımlardan da anlaşılacağı üzere, insan kaynakları bilgi sistemi,
işletmelerin en değerli kaynaklarından biri olan insan ve onun yönetimine ilişkin
bilgileri düzenli biçimde sağlamakta ve depolamaktadır.
Bu süreçte, yoğun olarak bilgisayarlardan yararlanılmakta ve uygun yazılımdonanım birimleri ile insan kaynaklarının etkin kullanımı amaçlanmaktadır. İnsan
kaynakları bölümü, çalışanlarla ilgili bilgileri depolayacak bir veri tabanı oluşturup,
kullanıcıların bilgi gereksinimlerini karşılayacak şekilde verileri işleyebilir
(Sabuncuoğlu, 2005: 338). Dolayısıyla burada, insan kaynakları yönetimine ilişkin
özellikler incelenmekte, elde edilen bilgiler sınıflandırılmakta ve birleştirilen bilgiler
bir bilgi sistemi oluşturmaktadır.
İNSAN KAYNAKLARI BİLGİ SİSTEMİNİN AMAÇLARI
İnsan kaynakları bilgi
sisteminin verimliliği ve
etkinliği artırmak gibi iki
temel amacı vardır.
İnsan kaynakları yönetimi konusunda gerekli bilgilerin toplanması, işlenmesi,
depolanması ve ilgili birimlere aktarılması gibi işlevleri üstlenen insan kaynakları
bilgi sisteminin iki temel amacı vardır.
Bunlardan ilki verimlilikle alakalıdır. Birçok insan kaynakları yönetimi faaliyeti
bilgisayarlar aracılığıyla gerçekleştirildiğinde yani, işler otomasyona bağlandığında
verimlilikleri de artacaktır. İşler yapılırken bilgisayardaki çevrimiçi (online) verilerin
kullanılması durumunda, daha az elle kayıt yapılacak, daha az form ve evrak
depolanacaktır (Mathis ve Jackson, 1997: 581). Böylece işlemlerin hızı artacaktır.
Ayrıca, hem insan kaynakları departmanı çalışanları hem de sistemin sağladığı
bilgileri karar vermede kullanan yöneticiler gereksiz kâğıt işlerinden kurtularak
zaman tasarrufu sağlayacaklardır.
Görüldüğü üzere, insan kaynakları yönetimiyle alakalı bilgilerin kayıt altına
alınarak bilgisayar ortamına aktarılması ve bir sistem içinde kullanıma hazır hâle
getirilmesi iş akışını verimli hâle getirerek insan kaynakları faaliyetlerinin
iyileştirilmesine yardımcı olacaktır.
İnsan kaynakları yönetiminin ikinci temel amacı ise, insan kaynakları
konusundaki bilgileri daha hızlı ve daha kolay şekilde sağlayarak yöneticilerin etkin
karar almalarına yardımcı olmaktadır. Bu noktada, insan kaynakları bilgi sisteminin
bu amacının etkinlik sağlamaya yönelik olduğu söylenebilir. Verimliliği ve etkinliği
artırmanın yanı sıra, insan kaynakları bilgi sisteminin diğer amaçları şunlardır
(Sabuncuoğlu, 2005: 342-343):
 İnsan kaynakları yönetimi süreçlerini (boş pozisyon
belirlenmesinden işgörenin işe yerleştirilmesine kadar geçen
süreçler) etkin şekilde yönetmek,
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
3
İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi

Çalışan yeteneklerini, işveren ihtiyaçlarıyla eşleştirerek örgütsel
esneklik sağlamak,
 İnsan kaynakları yönetimine ilişkin tüm prosedür ve yapıları
kaydederek, bunlardan herkesin haberdar olmasını sağlamak,
 Kendilerine ait bilgilerin çalışanlar tarafından güncel tutulmasını
sağlamak,
 Bilgilerinde gerçekleşen değişim sonucunda, çalışanların sahip
olacakları hakların zamanında uygulamaya geçirilmesini sağlamak,
 Personelin sağlık durumunu yakından takip ederek, bu konulara
ilişkin yönetim kararlarını hızlı şekilde alabilmek,
 İnsan kaynakları eğitimini, iş tanımlarına ve performans
gereksinimlerine göre planlamak.
İnsan kaynakları bilgi sistemi, tüm insan kaynakları yönetimi fonksiyonlarının
etkin şekilde uygulanmasını sağlamayı amaçlar. Bu nedenle, işletme içindeki boş
pozisyonların ve bu pozisyonları dolduracak olan işgörenlerin sahip olacakları
niteliklerin belirlenmesi, uygun işgörenin temini ve işe alımına yardımcı olacak
bilgilerin depolanmasına yardımcı olur. Ayrıca, çalışanların kariyer hedeflerine ve
performans değerleme sonuçlarına ilişkin bilgileri sağlayarak, etkin eğitim
programlarının planlanmasını amaçlar.
İNSAN KAYNAKLARI BİLGİ SİSTEMİNİN FAYDALARI VE
SINIRLILIKLARI
Etkin çalışan bir İnsan kaynakları bilgi sistemi, işletmelere bir takım faydalar
sağlar. Bunlar insan kaynakları bilgi sisteminin avantajları olarak da ifade edilebilir.
Ancak, bu sistemin işletme içinde kurulması ve işletilmesi noktasında gerek üst
yönetimin tutumlarından gerekse finansal olanakların yetersizliğinden kaynaklanan
sınırlılıklar söz konusudur. Bu bölümde, insan kaynakları bilgi sisteminin faydaları
ve sınırlılıkları üzerinde durulacaktır.
Insan Kaynakları Bilgi Sisteminin Faydaları
İnsan kaynakları yönetimi faaliyetlerinin verimliliğini artırma ve insan
kaynağına yönelik daha etkin kararlar alınmasını amaçlayan bir insan kaynakları
bilgi sistemi, işletmelere bazı faydalar sağlar. İnsan kaynakları bilgi sisteminin
işletmelere sağladığı faydalar şunlardır (Mathis ve Jacson, 1997: 580; Ngai ve Wat,
2006: 298; Bingöl, 2010: 557):
 İşlemlerin hızında artış yaşanmasını sağlar,
 İnsan kaynakları yöneticilerini gereksiz kâğıt işlerinden kurtararak
zaman tasarrufu sağlar,
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
4
İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi

İnsan kaynakları bilgi
sisteminin, insan
kaynakları yönetimi
fonksiyonlarında
yarattığı iyileşme
sayesinde rakiplere
karşı rekabet avantajı
elde edilir.
Rutin kâğıt işlerinden kurtulan insan kaynakları yöneticilerinin,
stratejik karar alma sürecine daha aktif katılımlarını sağlar,
 İnsan kaynakları bilgi sisteminde yer alan bilgiler muhtemel insan
kaynakları problemlerinin sebeplerini daha iyi teşhis etmede
yardımcı olur,
 İstenilen bilgiye zamanında ve hızlı şekilde ulaşılır,
 Sağlanan güncel ve tam bilgiler sayesinde alınan kararların etkinliği
artar,
 İnsan kaynakları fonksiyonlarında yaşanan iyileşme sayesinde
rakiplere karşı rekabet avantajı sağlanır.
İnsan kaynakları yönetimi fonksiyonlarına ilişkin tüm bilgilerin ve gerekli
dökümanların bilgisayar ortamına aktarılması işlem hızını artırır. Bu yolla, insan
kaynakları departmanı çalışanları ve yöneticileri rutin evrak işlerinden kurtularak
zaman tasarrufu sağlarlar. Ayrıca sistem, istenilen bilgiye istenilen zamanda
ulaşılmasına yardımcı olur. Elde edilen güncel ve eksiksiz bilgiler karar alma
sürecini etkinleştirir. Tüm bu gelişmelere bağlı olarak, verimliliği artan insan
kaynakları yönetimi fonksiyonları sayesinde işletmeler rakiplerine karşı üstünlük
elde ederler.
Insan Kaynakları Bilgi Sisteminin Sınırlılıkları
İnsan kaynakları bilgi
sisteminden sorumlu
yöneticinin veya
ilgilinin; hem teknik
açıdan hem de insan
kaynakları yönetimi
konusunda gereken
bilgi ve yeteneğe sahip
olması gerekmektedir.
Yukarıda bahsedilen faydaların elde edilmesi için insan kaynakları bilgi
sistemi içinde yer alan bilgilerin; doğru, güncel, istenilen zamanda elde edilebilir,
eksiksiz ve tam, anlaşılabilir ve istenilen konuyla ilgili olması gerekmektedir. Bu
özelliklerden birinin eksik olması durumunda, kararların etkin alınması noktasında
sorunlar gündeme gelebilir. Bu nedenle, insan kaynakları bilgi sisteminden sorumlu
yöneticinin veya ilgilinin; hem teknik açıdan hem de insan kaynakları yönetimi
konusunda gereken bilgi ve yeteneğe sahip olması gerekmektedir. Türkiye’deki
işletmelerin büyük çoğunluğunda, entegre bir insan kaynakları bilgi sisteminin
olmamasının büyük nedenlerinden biri budur (Dündar, 1998: 493).
İşletme içinde böyle bir sistem kuramamanın veya sistemi etkin şekilde
çalıştıramamanın temelinde yer alan diğer engeller şunlardır:
 Sistem kurmanın ve çalıştırmanın maliyetli olması,
 Finansal destek eksikliği,
 Üst yönetimin desteğinin olmaması,
 Bilgi teknolojileri konusunda uzman eksikliği,
 Sistemi kullanacak kişilerin bilgi ve tecrübe eksikliği,
 Sistemin veya donanımın uygun olmaması.
İnsan kaynakları bilgi sisteminin kurulması ve çalıştırılması için finansal
imkânların yeterliliği önemlidir. Finansal açıdan böyle bir güce sahip olmayan
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
5
İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi
İnsan kaynakları
konusunda doğru karar
alabilmek için işletme
içi ve işletme dışından
gelen sağlıklı bilgilere
ihtiyaç duyulmaktadır.
işletmeler için sistemi kurmak ve işletmek önemli bir maliyet unsurudur. Bu
nedenle finansal destek gereklidir. Finansal destek kadar önemli olan bir diğer
konu ise, üst yönetimin desteğidir. Üst yönetim bu alanda yapılan çalışmaları
desteklemeli, bilgisayar teknolojileri konusunda uzman personel istihdam edilmeli
ve sistemi kullanacak kişilere gereken eğitimler verilmelidir.
İNSAN KAYNAKLARI BİLGİ SİSTEMİNİN GEREKSİNİM
DUYDUĞU BİLGİ TÜRLERİ
İnsan kaynakları konusunda doğru karar alabilmek için işletme içi ve işletme
dışından gelen sağlıklı bilgilere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bilgiler, insan kaynakları
yönetimi konularında ortaya çıkacak sorunların nedenlerini belirleyerek çözmeyi,
geleceğe yönelik planlar yaparak karar almayı ve hem işletme hem de işletme
dışındaki insan kaynaklarında yaşanan değişim ve gelişmeleri izlemeyi
kolaylaştıracaktır. Dolayısıyla, sistemin etkinliği, sağladığı bilgilerin karar verme
durumundaki yöneticiye ne ölçüde yararlı olduğuna bağlıdır.
Bir insan kaynakları bilgi sisteminin, insan kaynakları yöneticisinin şu
sorularına cevap verebilecek özelliklerde olması gerekmektedir (Dündar, 1998:
492):
 Organizasyondaki her işin görev ve sorumlulukları nelerdir?
 Her çalışanın sahip olması gereken bilgi, beceri ve yetenekler nelerdir?
 Organizasyonun gelecekteki insan kaynakları gereksinimi ne olacaktır?
 Organizasyondaki boş kadrolar için hangi kaynaklara başvurulacaktır?
 İşletmede izlenecek ücret politikası ne olmalıdır?
 İşletme ne tür yetiştirme-geliştirme programları tasarlayıp, uygulamalıdır?
 Çalışanlar ve bir bütün olarak organizasyon, istenilen performans düzeyine
ulaşmış mıdır?
 İşletme içi yükseltme ve rotasyon uygulamaları nasıl gerçekleştirilmelidir?
İşletmelerin özellikleri ve faaliyet gösterdikleri çevre koşulları çerçevesinde
bu sorular artırılabilir. Bu soruların cevaplarına ilişkin bilgilerin insan kaynakları
bilgi sisteminden elde edilmesi, yöneticilerin etkin karar almalarında yardımcı
olacaktır. Bu noktada sistemin, örgütteki iş ve pozisyonlara, işin veya görevin
içerdiği sorumluluklara, çalışanların sahip olmaları gereken bilgi ve becerilere,
gelecekteki insan kaynağı gereksinimine ve işletme içindeki kariyer olanaklarına
ilişkin bilgileri içermesi gerektiği söylenebilir. Ayrıca sistem, işgücü talebi söz
konusu olduğunda başvurulacak kaynaklara, işletmenin izlediği ücret politikasına,
çalışanların eğitim gereksinimlerine ve bu gereksinimin nasıl karşılanacağına ve
çalışanların performans değerleme sonuçlarına yönelik bilgileri de kapsamalıdır.
Bu bağlamda, etkin bir insan kaynakları bilgi sistemi için ihtiyaç duyulan bilgi
türleri şu şekilde sınıflandırılabilir (Dündar, 1998: 492):
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
6
İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi
İnsan kaynakları bilgi
sisteminin içerdiği bilgi
türleri, kullanım
alanlarına göre
operasyonel, taktiksel
ve stratejik nitelikte
olabilir.
 Özlük bilgileri: Adı, soyadı, doğum tarihi, sicil numarası…
 Personel bulma sürecine ilişkin bilgiler: Başvurunun hangi yollarla
sağlandığı, görüşme tarihi, sınav/test sonuçları, işe alma nedenleri…
 İş deneyimine ilişkin bilgiler: Önceki iş deneyimleri, iş bilgisi ve yeteneği…
 Eğitim bilgileri: Eğitim düzeyi, aldığı sertifikalar…
 Ücret bilgileri: Mevcut ücret, ücret tipi, iş kodu, özel kesintiler…
 Performans değerleme bilgileri: Değerleme puanları, değerleme raporları,
disiplin notları, özel ödüller…
 Çalışma süresine ilişkin bilgiler: İşe başlama tarihi, işten ayrılma tarihi…
 Çalışanların tutumlarına ilişkin bilgiler: İşe karşı tutumlar, devamsızlıklar…
 Sendika bilgileri: Üyelik bilgileri…
 İletişim bilgileri: Ev adresi, telefonu, acil durumlarda başvurulacak kişiler…
 Sağlık ve kaza bilgileri: sağlık ve muayene kayıtları, kayıp iş zamanı…
 Açık iş ve pozisyon bilgileri: İş unvanı, iş gerekleri, ücret düzeyi, pozisyonun
doldurulması gereken tarih…
 İşgücü piyasası ile ilgili bilgiler: Dış işgücü arzı, piyasa ücret düzeyi…
 İş çevresi ile ilgili bilgiler: Benzer iş yerlerindeki ortalama ücret, çalışanların
eğitim düzeyi, işten ayrılma oranları, kaza sıklık oranları…
 Ücret dışı haklara ilişkin bilgiler: Emeklilik planları, çalışılmayan zamana
ilişkin ödemeler (tatil izni, hastalık izni)…
 İşten ayrılma bilgileri (tarih, ayrılma nedenleri)…
İnsan kaynakları yönetimi, birçok örgüt için stratejik öneme sahiptir. Bu
nedenle, stratejik planlama sürecinde ve geleceğe yönelik insan kaynakları ihtiyacı
(nitel ve nicel) tahmininde insan kaynakları bilgi sisteminde yer alan bilgilerin elde
edilmesi ve kullanılması yönünde artan bir ilgi söz konusudur. Dolayısıyla, insan
kaynakları yönetimine ilişkin doğru ve tam bilgiler, örgüt içinde
operasyonel/günlük, taktiksel ve stratejik nitelikteki kararların alınmasında
kullanılmaktadır. Bu noktada, insan kaynakları bilgi sisteminin içerdiği bilgi türleri,
kullanım alanlarına göre üç düzeyde sınıflandırılabilir. Bunlar, operasyonel,
taktiksel ve stratejik nitelikli bilgilerdir (Sabuncuoğlu, 2005: 344-345):
Operasyonel Bilgi Sistemi: Yöneticilere, insan kaynakları yönetimine
ilişkin rutin kararların alınmasında yardımcı olan verileri sağlar. Bu bilgi sisteminin
içerdiği veriler şu şekilde sınıflandırılabilir:
 Ücret bordrolarına ilişkin bilgiler,
 İşgören beceri envanterini yansıtan bilgiler,
 İşgörenlerin performans değerleme sonuçlarını yansıtan bilgiler,
 Kamu kurumlarına iletilmesi gereken bilgiler,
 İşgören devamsızlığı ve devir hızına ilişkin bilgiler.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
7
İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi
Taktik Bilgi Sistemi: İnsan kaynakları yönetimi alanında alınacak kararlara
İnsan kaynakları bilgi
sistemi, iş ve çalışanlara
ilişkin bilgilerin yanı sıra
işletmenin dış
çevresiyle ilgili bilgileri
de içermelidir.
temel oluşturacak bilgilerden oluşur. Bu bilgiler şunlardır:
 İş analizi çalışmalarına temel oluşturan iş pozisyonlarına ilişkin bilgiler,
 İşgören seçimi ve yerleştirilmesine temel olacak bilgiler,
 Ücret ve ödüllendirmeye temel olacak bilgiler,
 İşgören eğitim ve gelişiminin planlanması ve yönetilmesine ilişkin bilgiler.
Stratejik Bilgi Sistemi: Doğru insanı, doğru zamanda, doğru yerde
bulundurmak ve insan kaynakları politikalarını rasyonel bir şekilde belirleyebilmek
için gerekli olan bilgileri içerir. Bu kapsamda gereksinim duyulan bilgi türleri
aşağıdaki gibi özetlenebilir:
 Yeni pazarlara girmek veya yeni yatırımlara açılmak için gerekli insan
kaynaklarının nitelik ve nicelik planlanmasına yardımcı olacak bilgiler,
 Firma içi ve dışı, işgören arzı ve talebini tanımlamaya yarayan bilgiler,
 Sendikal görüşmelerde toplu sözleşmeye temel oluşturan ve yasal
prosedürleri içeren bilgiler,
 Örgütsel gelişme ve kariyer planlamasına temel oluşturacak bilgiler.
Görüldüğü üzere bu bilgiler doğrudan doğruya işletme ve o işletmede
çalışan insanlarla ilgilidir. Ancak insan kaynaklarının etkin yönetimi ve doğru karar
alma noktasında, bu bilgiler yeterli değildir. Bunlar dışında işletme ve faaliyet
gösterdiği iş çevresiyle ilgili aşağıdaki bilgilere de gereksinim duyulmaktadır
(Bingöl, 2010: 561):
İş Gücü Piyasasına İlişkin Bilgiler: İşgücü piyasasında işgücüne katılım
oranı, işgücünün yaş, cinsiyet, dil, din, eğitim ve öğretim, yetenek ve meslek
itibariyle dağılımı ile geleceğe yönelik değişim trendlerine ilişkin yapılan analiz
sonuçlarını kapsar.
İşletmeler hazır bir
insan kaynakları bilgi
sistemi yazılımını
alabilecekleri gibi bu
sistemi kendileri de
kurabilirler.
Yasal Düzenlemeler: Özellikle insan kaynakları yönetimi alanında
çıkartılan yasal yükümlülüklere ilişkin bilgilerdir.
Rakiplerle İlgili Bilgiler: Rakiplerin nitel ve nicel anlamda söz konusu
olabilecek işgücü ihtiyacına ilişkin bilgileri içerir.
İnsan kaynakları bilgi sistemi, yukarıda bahsi geçen bilgileri elde ederek
depolar, değerlendirir ve raporlara dönüştürür. Burada dikkat edilmesi gereken
önemli bir konu bilgilerin güncellenmesidir. Bilgilerin güncellenmesi daha sağlıklı
kararlar alınmasına yardımcı olacaktır.
İNSAN KAYNAKLARI BİLGİ SİSTEMİNİN OLUŞTURULMASI
İnsan kaynaklarına yönetimine ilişkin nitel ve nicel çeşitli bilgilere duyulan
ihtiyaç, büyüklüğü ne olursa olsun her işletmenin insan kaynakları bilgi sistemine
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
8
İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi
duyduğu ihtiyacı da artırmıştır. Bu nedenle işletmeler, hazır bir insan kaynakları
bilgi sistemi yazılımını alabilecekleri gibi bu sistemi kendileri de oluşturabilirler.
Satın alma veya oluşturma kararı vermede zaman, para ve personel maliyetlerinin
değerlendirilmesi önemlidir. Çünkü sistem hem dışarıdan alındığında hem de
işletme içinde kurulmaya çalışıldığında çeşitli maliyetler söz konusu olacaktır.
Başarılı bir insan kaynakları bilgi sistemi oluşturulması için öncelikle
işletmenin özellikleri, koşulları ve amaçları dikkate alınmalı ve bu doğrultuda
sistem planlanmalı, tasarlanmalı ve uygulanmalıdır. İnsan kaynakları bilgi
sisteminin oluşturulması için şöyle bir süreç izlenebilir (Dündar, 1998: 494-497;
Aydın ve Öktem, 2009: 127-128):
Mevcut İnsan Kaynakları Bilgi Sisteminin İncelenmesi: Etkinliği ve içeriği
tartışılmakla birlikte, her işletmede biçimsel veya biçimsel olmayan bir insan
kaynakları sistemi vardır. Yeni sistemin başarısı, eski sistemin durumunun
incelenmesine, varsa eksikliklerinin ve yanlışlıklarının ortaya konmasına ve bunlara
çözüm üretilmesine bağlıdır. Buradan elde edilen bilgiler, insan kaynakları yönetimi
faaliyetlerini gerçekleştirmede kullanılır.
İnsan Kaynakları Bilgi Önceliklerinin Geliştirilmesi: İnsan kaynakları yönetimi
fonksiyonlarının etkin biçimde çalışması, insan kaynakları bilgi sistemi için gerekli
olan bilgilerin elde edilmesine ve bunların önem sırasının belirlenmesine bağlıdır.
Dolayısıyla, insan kaynakları yönetimi fonksiyonlarıyla ilgili olarak hangi bilginin
kritik önem sahip olduğu tespit edilmelidir. Örneğin; saat ücretli çalışma düzeninin
söz konusu olduğu bir işletmede çalışma süresi en önemli bilgilerden biridir. Benzer
şekilde, performansa dayalı ücret sisteminin uygulandığı işletmelerde, performans
değerleme bilgileri kritik bilgiler olacaktır.
Yeni İnsan Kaynakları Bilgi Sisteminin Geliştirilmesi: Bilgi önceliklerinin
belirlenmesinden sonraki aşama yeni sistemin geliştirilmesidir. İnsan kaynakları
bilgi sisteminin geliştirilmesinde, dikkat edilmesi gereken önemli konulardan biri
işletmenin bu sistemi hangi alanda yoğun biçimde kullanacağıdır. İşletmeler;
 İş başvurularının takibinde,
 Devir ve devamsızlık oranlarının tespitinde,
 Eğitim gereksinimlerinin belirlenmesinde,
 Çalışanların performansının değerlendirilmesinde,
 Gelecekteki insan kaynakları ihtiyacının tespitinde,
 Açık pozisyonların ve bu pozisyonlara işletme içinden atanabilecek kişilerin
listesinin hazırlanmasında,
 Kaza istatistiklerinin takibinde,
 Çalışanlara ilişkin sendika bilgilerinin izlenmesi gibi alanlarda insan
kaynakları bilgi sistemini yoğun olarak kullanmaktadır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
9
İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi
İnsan kaynakları bilgi
sistemi, tüm insan
kaynakları
fonksiyonlarını
kapsayacak bütüncül
(holistik) bir yapıya
sahip olmalıdır.
Sistemin kullanıldığı alan belirlendikten sonra buna uygun yazılım-donanım
seçimi yapılmalı ve sistemin bilgisayar ortamında kurulumu sağlanmalıdır.
İşletmeler, kendilerine özgü bilgi sistemi kurabilecekleri gibi piyasadaki mevcut
yazılım ürünlerini (Excel, Oracle, Sqlserver, vb.) satın alarak kullanabilirler. Bu
noktada, işletme amaç ve koşullarına uygun yazılım programlarının dikkatli şekilde
seçilmesi önem kazanmaktadır. Uygun yazılım programına dönük “doğru tercih”
yapıldıktan sonra sıra donanım yani bilgisayar sisteminin teknik özelliklerinin
tespitine gelir. Bellek kapasitesi ve bunun yükseltilebilme özelliği, hız ve diğer çevre
birimlerine bağlanabilme özelliği donanım seçiminde etkili olan faktörlerdir.
İnsan Kaynakları Bilgi Sisteminin Denetimi ve Güncelleştirilmesi: Sistem
kullanılmaya başladıktan sonra, güncel bilginin zamanında ve doğru olarak sağlanıp
sağlanmadığının denetimi yapılmalı ve sistemin etkinliği ölçülmelidir. Sistem iki
nedenden ötürü kendinden beklenen performansı gösteremeyebilir. Bunlardan ilki,
sistemin insan kaynakları yönetimi fonksiyonlarına ilişkin ortaya çıkan yeni bilgi
gereksinimlerine cevap verememesidir. Diğeri ise, sistemin teknolojik açıdan eski
olmasıdır. Bu sorunları yaşayan işletmelerin, bilgi gereksinimindeki değişiklikler ve
teknolojik gelişmeler doğrultusunda, insan kaynakları bilgi sistemlerinde ilgili
düzenlemeleri yapmaları gerekmektedir.
Burada dikkat edilmesi gereken konulardan bir diğeri, güvenlik ve gizlilik
olmalıdır (Mathis ve Jackson, 1997: 583). Sistem içinde yer alan bazı bilgiler
herkesin erişimine açık olmamalıdır. Özellikle çalışanların mental sıkıntılarına,
performans değerleme sonuçlarına veya bazı sağlık problemlerine ilişkin bilgilere
ulaşım sınırlandırılmalıdır.
İnsan kaynakları yönetimine ilişkin etkin kararların alınmasında yardımcı
olacak insan kaynakları bilgi sisteminin tüm insan kaynakları fonksiyonlarını
kapsayacak bütüncül (holistik) bir yapıya sahip olması gerekmektedir. İnsan
kaynakları bilgi sisteminden, insan kaynakları planlamasından başlayarak tüm insan
kaynakları yönetimi işlevlerinde faydalanmak mümkündür. İnsan kaynakları
yönetimi işlevlerinde, insan kaynakları bilgi sisteminden nasıl faydalanılacağına
aşağıda değinilmiştir.
İNSAN KAYNAKLARI BİLGİ SİSTEMİNİN İŞLETME İÇİNDE
KULLANIMI
İnsan kaynakları bilgi sisteminin amacı ilgili konularda etkin karar alabilmek
için çalışanlara ilişkin doğru ve eksiksiz bilginin zamanında elde edilmesini
sağlamaktır. Sistemin işleyişinde yaşanan sorunlar, zaman kaybına ve maliyet
artışına yol açabileceği gibi işletmenin ve alınan kararların etkinliğini de azaltabilir.
Bu nedenle, insan kaynakları bilgi sistemi mevcut insan kaynaklarının nitel ve nicel
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
10
İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi
Tartışma
İş analizi sonucu elde
edilen iş tanımları ve
gerekleri bir sistem
içinde toplanmalı ve
ihtiyaç duyulduğunda
kullanıma hazır
olmalıdır.
özellikleri, geçmişteki ve şimdiki performansları, kariyer hedefleri ve diğer
özelliklerine ilişkin bilgileri içermelidir. Ayrıca, işletmenin gelecekte ihtiyaç
duyacağı insan kaynaklarının nitel ve nicel yönlerine ilişkin bilgiyi de sağlamalıdır.
Bu noktada, insan kaynakları bilgi sisteminden çeşitli insan kaynakları
fonksiyonlarında faydalanıldığı ifade edilebilir. İnsan kaynakları bilgi sisteminin
farklı insan kaynakları fonksiyonlarında nasıl kullanıldığına aşağıda genel hatlarıyla
değinilmiştir.
•Bir işletmede İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi' nin İKY' ye yapacağı
katkıları tartışınız.
•Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “tartışma
forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz.
Insan Kaynakları Planlaması
İşletmede çalışan insan
kaynaklarının nitel ve
nicel özelliklerinin yer
alacağı bir bilgi sistemi
insan kaynakları
planlamasına hız
katacaktır.
İş analizi; işe, işi yapacak kişinin özelliklerine ve çalışma koşularına ilişkin
bilgilerin toplanarak incelendiği bir süreçtir. İş analizi çalışmalarından elde edilen iş
tanımları ve iş gerekleri insan kaynakları bilgi sisteminin temelini oluşturmaktadır.
Böylece iş, çalışma ortamı ve işi yapan kişiye ilişkin bilgiler daha sistematik hâle
gelmektedir. İş analizi, insan kaynakları fonksiyonlarına yön veren temel bilgiler
içermektedir. Bu nedenle, iş analizi sonucu elde edilen bilgiler bir sistem içinde
toplanmalı ve ihtiyaç duyulduğunda kullanıma hazır olmalıdır.
İnsan kaynakları planlaması, bir işletmenin bugün ve gelecekte ihtiyaç
duyduğu insan kaynaklarının nitel ve nicel özelliklerinin belirlenmesidir. İşletmenin
uzun dönemli insan kaynakları ihtiyacının derlenmesi ve teşhisinde yararlanmak
üzere bir bilgi sistemi oluşturulmalıdır (Bingöl, 2010: 558). İşletmede çalışan insan
kaynaklarının nitel ve nicel özelliklerinin de yer alacağı bu bilgi sistemi insan
kaynakları planlamasına da hız katacaktır. Bu noktada sistem şu bilgileri
içermelidir:
 İş tanımları ve iş gerekleri,
 Yetenek envanteri,
 İşgücü devir ve devamsızlık oranları,
 Emeklilik planları,
 İşgücü temin kaynakları,
 Yasal zorunluluklar.
İhtiyaç duyulduğu zamanlarda, bu bilgilere hızlı ve tam bir şekilde
ulaşabilme, insan kaynakları planlamasının etkinliğini artıracaktır.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
11
İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi
Insan Kaynakları Temin Ve Seçimi
İnsan kaynakları
temininde, iç ve dış
kaynaklara
başvurulabilir. Her iki
durumda da insan
kaynakları bilgi
sisteminden
faydalanmak
mümkündür.
İnsan kaynakları bilgi
sistemi, insan
kaynaklarının temini,
seçimi ve işe
yerleştirilme sürecine
tarafsızlık kazandırır.
İnsan kaynakları bilgi
sistemi çalışanların
eğitim profilleri, iş
tecrübeleri, kariyer
hedefleri ve
tercihleriyle ilgili
bilgileri içermelidir.
İnsan kaynakları temin ve seçimi işlevinin temel amacı, işletmenin
amaçlarına ulaşması ve faaliyetlerin başarıyla yürütülmesi için ihtiyaç duyulan
insan kaynaklarını bulmak ve işletmeye çekmektir. İnsan kaynakları temininde, iç
ve dış kaynaklara başvurulabilir. Her iki durumda da insan kaynakları bilgi
sisteminden faydalanmak mümkündür.
İş analizi çalışmaları sonucu belirlenen iş gerekleri, insan kaynağının işletme
içinden sağlanıp sağlanmayacağına karar verme noktasında gerekli bilgileri
sağlayabilir. Dış kaynaklara başvurulması durumunda ise, iş için başvuru yapan
adayların nitelikleri doğrultusunda aday havuzu oluşturularak, adayların bilgileri
sisteme kaydedilir (Dündar, 1998: 499). Aday bilgilerinde, kişilerin öz geçmişleri ve
seçim sürecinde gerekli olan tüm belgeler sistemde muhafaza edilebilir. Bu
belgeler ve bilgiler, herhangi bir değişiklik olması durumunda güncelleştirilir.
Adayların özellikleri, işin özellikleriyle kıyaslanılarakişgören seçimi yapılabilir. Bu
noktada sistem, insan kaynaklarının temini, seçimi ve işe yerleştirilme sürecine
tarafsızlık kazandırarak kurumun performansını olumlu yönde etkileyebilir (Aydın
ve Öktem, 2009: 129).
Eğitim ve Geliştirme
Çalışanların iş için gerekli bilgilerini, yeteneklerini, becerilerini ve
deneyimlerini güncellemek ve performanslarını artırmak için eğitim ve geliştirme
gereklidir. Dolayısıyla, eğitim ve geliştirme, çalışanların işlerini etkin şekilde yapma
yeteneklerini artırarak, mevcut ve ve gelecekteki performanslarını iyileştirebilir. Bu
nedenle, insan kaynakları bilgi sistemi çalışanların eğitim profilleri, iş tecrübeleri,
kariyer hedefleri ve tercihleri ve ihtiyaç duyulan eğitim alanlarına ilişkin çeşitli
bilgileri içermelidir.
Çalışanların eğitim geçmişleri ve dereceleri, işletme içi ve işletme dışında
katıldığı eğitimler, katıldığı ulusal ve uluslararası seminerler, mesleki ödüller,
yabancı dil bilgileri ve dereceleri ve önceki iş deneyimlerine ilişkin bilgiler de sistem
içinde yer almalıdır. Bu bilgiler çalışanların geleceğe yönelik kariyer planlarının
yapılmasında ve eğitim ihtiyacın belirlenmesinde yardımcı olabilir (Dündar, 1998:
500). Bununla birlikte, eğitim programları sonucu yapılan test sonuçları sisteme
kaydedilerek eğitim programın etkinliğini değerlendirmede kullanılabilir. Benzer
şekilde, eğitime katılan işgörenlerin eğitimden döndükten sonraki
performanslarına ilişkin değerlendirmeler ve davranış değişiklikleri de sisteme
kaydedilerek eğitimin etkinliğinin değerlendirilmesinde yardımcı olabilir (Bingöl,
2010: 565).
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
12
İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi
Ücretlendirme
İKBS; iş Unvanı, ödeme
türü, ortala piyasa
ücretleri, ikramiyeler,
çalışma süreleri ve bu
konudaki yasal
zorunluluklara ilişkin
bilgileri içermelidir.
Ücretlendirme, ücret strateji ve politikalarının geliştirilmesi, ücret yönetimi
sisteminin oluşturulması ve uygulanmasıyla ilgili faaliyetleri içerir. Ücret yönetimi,
işletmenin etkinliği açısından kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, sistematik bir
şekilde ele alınıp gerçekleştirilmelidir. Bu süreçte başarılı olunabilmesi için, farklı
nitelikteki bilgilere gereksinim duyulmaktadır. İnsan kaynakları bilgi sisteminde bu
konuya ilişkin şu bilgiler yer almalıdır (Dündar, 1998: 501):
 İş kodu, iş unvanı,
 Ödeme türü (haftalık, aylık),
 Ortalama piyasa ücreti,
 İkramiyeler
 Çalışma süreleri,
 Yasal zorunluluklar (indirimler, tazminatlar).
Bu bilgileri kullanan yöneticiler, uygunistatistik programları yardımıyla
geleceğe yönelik ücret seçeneklerini değerlendirmek, ücret maliyetlerini
belirlemek, bölümlere dönük bütçeler yapmak gibi ücret yönetimi sürecine katkıda
bulunacak faaliyetleri de gerçekleştirebilirler (Aydın ve Öktem, 2009: 131).
Performans Değerleme
İnsan kaynağına ilişkin
çeşitli kararların
alınması için
performans değerleme
sonuçları, insan
kaynakları bilgi sistemi
içinde uygun ve güncel
şekilde tutulmalıdır.
Performans değerleme, çalışanların belirli bir dönemdeki fiili çalışma
durumlarının ve geleceğe yönelik gelişme potansiyellerinin belirlenmesine yardımcı
olan çalışmalardır. Performans değerleme günümüzde dinamik bir süreç olarak ele
alınmalı, çalışanların performanslarını planlama, değerleme ve geliştirme gibi
boyutları içermelidir.
Performans değerleme sonuçları insan kaynakları planlamasında, eğitim
ihtiyacının tespitinde, ücret belirlemede, kariyer planların yapılmasında, işten
ayırma ve terfi kararlarında verilmesinde kullanılmaktadır. İnsan kaynaklarına
ilişkin çeşitli kararların alınmasında ihtiyaç duyulduğu için performans değerleme
sonuçları insan kaynakları bilgi sistemi içinde uygun ve güncel şekilde tutulmalıdır.
İşgören Sağlığı ve Güvenliği
İnsan kaynakları yönetiminin önemli amaçlarından biri, çalışanların iş yeri
ortamında fiziksel ve ruhsal sağlıklarının korunmasıdır. Bu nedenle işgören sağlığı
ve güvenliği noktasında yapılan çalışmalar önem kazanmaktadır.
Gerekli önlemlerin alınması, iş ve çalışma koşullarına ilişkin riskin tespiti ve
daha güvenli bir çalışma ortamı yaratılması açısından kaza kayıtları, yaralanma
dereceleri, iş yerinde tehlike oluşturan kaynaklar, sağlık kontrolleri, çalışanların
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
13
İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi
geçirdikleri hastalıklar ve bunların nedenleriyle alakalı bilgilerin insan kaynakları
sistemi içinde yer alması gerekmektedir.
İşçi-İşveren İlişkileri/Endüstri İlişkileri
Bireysel Etkinlik
Endüstri ilişkileri, çalışma koşullarının, işçi-işveren ilişkilerinin ve işverensendika ilişkilerinin düzenlenmesi gibi konuları içermektedir. Çalışma barışının
sağlanmasında etkili olan bu insan kaynakları yönetimi fonksiyonu, çalışanların
motivasyonu ve performansı üzerinde de olumlu etkiye sahiptir. İnsan kaynakları
bilgi sistemi bu fonksiyona ilişkin şu bilgileri içermelidir (Dündar, 1998: 503):
 Toplu sözleşmeyle sağlanan hakların kapsamı ve süresi,
 Normal ve fazla çalışma ücreti,
 Çalışılmayan süre için ödenecek ücret,
 Sosyal yardımlar,
 Şikâyet ve şikâyet çözüm yöntemleri.
Yöneticiler, bu sistemden toplu sözleşmenin yaratacağı maliyet ve
sorumlulukları takip edebilecekleri gibi, ilerde yapılacak sözleşmeler için nasıl bir
yol izleyeceklerini de öngörebilirler. Ayrıca sistem, yasaların talep ettiği
yükümlülükleri yerine getirme konusunda işletmelere yol gösterebilir.
•İnsan kaynakları bilgi sistemlerinin günümüz işletmeleri açısından
önemini 200 kelimeyi geçmeyecek şekilde belirtiniz.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
14
Özet
İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi
•İnsan kaynakları bilgi sisteminin ele alındığı bu bölümde; insan
kaynakları bilgi sistemi kavramı, insan kaynakları bilgi sisteminin
amaçları, işletmelere sağladığı faydalar ve sınırlılıkları, insan
kaynakları bilgi sisteminin gereksinim duyduğu bilgi türleri,
işletme içinde insan kaynakları bilgi sisteminin oluşturulması ve
kullanımı konularına odaklanmıştır.
•Yönetim bilgi sistemlerinin bir alt sistemini oluşturan insan
kaynakları bilgi sistemi, insan kaynakları ve işle ilgili bilgilerin
toplanması, korunması ve gerek duyulduğunda kullanılması
noktalarında yardımcı olmaktadır. İnsan kaynakları bilgi sistemi,
insan kaynakları fonksiyonlarına ve çalışanlara ilişkin bilgileri
sistematik bir şekilde zamanında sağlayarak yöneticilerin
aldıkları kararların etkinliğini artıran bir yapıya sahiptir. Ayrıca,
insan kaynakları fonksiyonlarının faaliyetlerini kolaylaştırarak ve
örgüt içinde insan kaynakları bölümlerinin etkinliğini artıracak
insan kaynakları yönetiminin stratejik bir nitelik kazanmasına
yardımcı olmaktadır.
•İnsan kaynakları bilgi sistemi, kullanım alanlarına göre
operasyonel, taktiksel ve stratejik nitelikteki bilgileri
içermektedir. Sistemin kendinden beklenen faydaları sağlaması
ise, bu bilgilerin; doğru, güncel, istenilen zamanda elde
edilebilir, eksiksiz ve tam, anlaşılabilir ve istenilen konuyla ilgili
olmasına bağlıdır. Böyle bir sistemi işletemeler kendileri
kurabilecekleri gibi hazır insan kaynakları bilgi sistemi
yazılımlarını da alabilirler.
•Burada önemli olan konu, sistemin tüm insan kaynakları
yönetimi fonksiyonlarını içerecek bütüncül bir yapıya sahip
olmasıdır. Dolayısıyla, insan kaynakları bilgi sistemi mevcut
insan kaynaklarının nitel ve nicel özellikleri, geçmişteki ve
şimdiki performansları, eğitim düzeyleri ve gereksinimleri,
kariyer hedefleri ve diğer özelliklerine ilişkin bilgileri içermelidir.
Ayrıca, işletmenin gelecekte ihtiyaç duyacağı insan
kaynaklarının nitel ve nicel yönlerine ilişkin bilgiyi sağlamalıdır.
•Görüldüğü üzere, işletme içinde etkin çalışan insan kaynakları
bilgi sistemi etkinlik, verimlilik ve rekavbet üstünlüğü amaçlarını
gerçekleştirmede işletmeye katkı sağlamaktadır. Bu nedenle,
tüm insan kaynakları faaliyetlerine ve işletmenin içinde faaliyet
gösterdiği çevreye ilişkin çeşitli bilgileri içeren bütüncül bir
sistemin kurulması son derece önemlidir.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
15
İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.Aşağıdakilerden hangisi insan kaynakları bilgi sisteminin tanımıdır?
Değerlendirme
sorularını sistemde ilgili
ünite başlığı altında yer
alan “bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli
olarak
cevaplayabilirsiniz.
a) Yöneticilerin etkin karar alması için işletmenin dış çevresine ilişkin
bilgilerin toplanması, depolanması ve ilgili yerlere dağıtılmasına yardımcı
olan sistemdir.
b) Çalışanlarla ve işle ilgili bilgilerin düzenli şekilde toplanması, saklanması,
analiz edilerek düzenlenmesi ve ilgili yerlere dağıtılmasında kullanılan
sistemdir.
c) İşletmenin iç ve dış çevresiyle alakalı bilgilerin toplanması ve elektronik
bilgi haline getirilmesidir.
d) İşletmenin genel amaçlarıyla insan kaynakları bölümlerinin amaçları
arasında denge kurmaya yardımcı olan sistemdir.
e) Çalışanların, iş ve işletmeden kaynaklanan sorunlarını çözmek için
tasarlanmış bir sistemdir.
2.Aşağıdakilerden hangisi insan kaynakları bilgi sisteminin ulaşmak istediği
amaçlardan biri değildir?
a) Verimlilik artışı sağlamak
b) İşlem hızını arıtrmak
c) İnsan kaynağını motive etmek
d) İnsan kaynakları faaliyetlerini etkin şekilde yönetmek
e) Zaman tasarrufu sağlamak
3.Aşağıdakilerden hangisi insan kaynakları bilgi sisteminin faydalarından biri
değildir?
a) İşçi-işveren çatışmalarını azaltma
b) Rekabet avantajı sağlama
c) İstenilen bilgiye istenilen zamanda ulaşma
d) İnsan kaynakları yöneticilerinin stratejik karar alma sürecine daha aktif
katılımlarını sağlama
e) İnsan kaynakları yöneticilerini rutin kâğıt işlerinden kurtarma
4. Aşağıdakilerden hangisi insan kaynakları bilgi sisteminin sınırlılıkları arasında yer
almaktadır?
a) Çalışanların motivasyon eksikliği
b) İşçi-işveren çatışmaları
c) İş kazaları
d) Üst yönetimin desteğinin olmaması
e) Artan rekabet
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
16
İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi
5.Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’deki işletmelerin, entegre insan kaynakları bilgi
sistemine sahip olmamasının önemli nedenlerinden biridir?
a) Sistem veya donanımın uygun olmaması
b) Sistemden sorumlu yöneticilerin veya ilgililerin; hem teknik açıdan hem
de insan kaynakları yönetimi konusunda gereken bilgi ve yeteneğe sahip
olmaması
c) Sistem kurmanın maliyetli olması
d) Finansal destek eksikliği
e) Bilgi teknolojileri konusunda uzman eksikliği
6.Aşağıdakilerden hangisi insan kaynakları bilgi sisteminin içerdiği taktiksel bilgi
türlerinden biri değildir?
a) İş analizi çalışmalarına temel oluşturan iş pozisyonlarına ilişkin bilgiler
b) İşgören eğitim ve gelişiminin planlanması ve yönetilmesine ilişkin bilgiler
c) İşgören seçimi ve yerleştirilmesine temel olacak bilgiler
d) Ücret ve ödüllendirmeye temel olacak bilgiler
e) Sendikal görüşmelerde toplu sözleşmeye temel oluşturan ve yasal
prosedürleri içeren bilgiler
7.İnsan kaynakları bilgi sistemi, işletme ve faaliyet gösterdiği iş çevresiyle ilgili
bilgilere de gereksinim duymaktadır. Aşağıdakilerden hangisi bu kapsamda yer
alacak bilgilerden biridir?
a) Rakiplerle ilgili bilgiler
b) Performans değerleme sonuçları
c) İşgücü devir oranları
d) Çalışanların temel eğitim bilgileri
e) İş analizi bilgileri
8.Aşağıdakilerdenhangisi insan kaynakları bilgi sisteminde yer alacak öncelikli
alanlardan biri değildir?
a) İnsan kaynakları planlaması
b) Eğitim
c) İletişim yönetimi
d) İş analizi
e) Ücret yönetimi
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
17
İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi
9.Aşağıdakibilgi türlerinden hangisi insan kaynakları planlamasına ilişkin bilgileri
içeren İKBS kapsamında değerlendirilmez?
a) İş tanımları ve iş gerekleri,
b) Yeteneke envanteri
c) Emeklilik planları
d)İşgüsü temin kaynakları
e) Ortalama piyasa ücreti
10.Aşağıdaki bilgi türlerinden hangisi ücret yönetimine ilişkin bilgileri içeren İKBS
kapsamında yer almaz?
a) İş kodu, iş unvanı,
b) İş gerekleri
c) Ödeme türü
d) Ortalama piyasa ücreti
e) İkramiyeler
Cevap Anahtarı:
1.B, 2.C, 3.A, 4.D, 5.B, 6.E, 7.A, 8.C, 9.E, 10.B
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aydın, E., Öktem, M.K. (2009). “Türk Kamu Yönetiminde İnsan Kaynakları Bilgi
Sistemi Üzerine”. Sosyoekonomi, 1, 124-146.
Bingöl, D. (2010). İnsan Kaynakları Yönetimi. İstanbul:Beta.
Dündar, G. (1998). “İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi”. T. Kaynak (Ed.) İnsan Kaynakları
Yönetimi (ss.491-504). İstanbul: Beta.
Mathis, R.L., Jackson, J.H. (1997). Human Resource Management. New York: West
Publishing Company.
Ngai, E.W.T., Wat, F.K.T. (2006). “Human Resource Management Systems: A
ReviewandEmpirical Analysis”. İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi: Bir
Değerlendirme ve Uygulamalı Analiz. Personel Review,35(3), 297-314.
Sabuncuoğlu, Z. (2005). İnsan Kaynakları Yönetimi. Bursa: Alfa Aktüel Basım Yay.
Dağ. Ltd. Şti.
BAŞVURULABİLECEK DİĞER KAYNAKLAR
Uyargil, C.,v.d. (2008). İnsan Kaynakları Yönetimi. İstanbul: Beta.
Atatürk ÜniversitesiAçıköğretimFakültesi
18
Download