FRANSIZ DİPLOMAT BOISLECOMTE`A GÖRE

advertisement
TARİHİN PEŞİNDE ‐ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ‐ Yıl: 2015, Sayı: 14 Sayfa: 437‐477 THE PURSUIT OF HISTORY ‐INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH‐ Year: 2015, Issue: 14 Page: 437‐477
FRANSIZ DİPLOMAT BOISLECOMTE’A GÖRE MEHMED ALİ PAŞA İSYANI DÖNEMİNDE OSMANLI TİCARETİ (1833‐1834) Özgür YILMAZ ‐ Aslı ŞENOL GHEBANTANİ Öz Fransa, Mehmed Ali Paşa’nın isyanının yarattığı kargaşa ortamında Babıâli’nin Rusya ile ittifak yapmasından oldukça rahatsız olmuştu ve Mısır Meselesi’nin kendi çıkarlarına uygun çözümlenmesini arzu ediyordu. Bunun için Fransız hükümeti, Mehmed Ali Paşa ve Babıâli arasında sürüp giden soruna kendi lehine bir çözüm bulma amacıyla, dışişlerindeki kabiliyeti nedeniyle Baron de Boislecomte’u Mehmed Ali Paşa nezdinde arabuluculuk yapmak ve dolayısıyla Babıâli üzerindeki Rusya etkisini kaldırmak amacıyla Doğu’ya gönderdi. Mehmed Ali Paşa nezdindeki siyasi misyonu dışında Boislecomte, Dışişleri Bakanı Broglie’den artık sona yaklaşan Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili çok akıllıca gözlemler yapmak ve bu gözlemlerini raporlar haline getirerek Fransız hariciyesine sunmak talimatı da almıştı. Bu bakımdan Boislecomte imparatorluğu idari, askeri, ekonomik ve ticari açıdan geniş bir incelemeye tabi tuttu. Bu çalışma Boislecomte’un Doğu’ya gönderilme sürecini inceledikten sonra Baron’un Osmanlı ticareti hakkındaki değerlendirmeleri inceleme amacındadır. Çalışmanın kaynağı Fransız Dışişleri Bakanlığı Arşivi’nin Paris’teki merkezinde yer alan “Mémoires et Documents: Turquie” kataloğunda yer alan dosyalardır. Anahtar Sözcükler Osmanlı İmparatorluğu, Fransa, Boislecomte, Mısır Meselesi, Osmanlı Ticareti OTTOMAN TRADE DURING THE REVOLT OF MEHMED ALI PASHA ACCORDING TO FRENCH DIPLOMAT BOISLECOMPTE Abstract France had been quite disturbed by the alliance of the Sublime Porte with Russia created by the revolt of Mehmed Ali Pasha, and hoped to resolve the Egyptian Question according to her own 

Yrd. Doç. Dr., Gümüşhane Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, Gümüşhane/Türkiye.
[email protected]
Doktora Öğrencisi, Institut national des langues et civilisations orientales, INALCO-Paris/Fransa.
[email protected]
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 438
interests. For this purpose the French goverment sent Boislecomte who was a talented diplomat in external affairs to the Orient to resolve the question in its favour, to mediate by Mehmed Ali Pasha and to remove Russian influence on the Sublime Porte. Apart from the political mission by Mehmed Ali Pasha, Boislecomte was instructed by French Foreign Minister, Broglie, to make very wise observation on the Ottoman Empire in this crisis period and to prepare detailed reports from these observations and to send them to the French Foreign Ministry. In this regard, Boislecomte examined the empire in detail from administrative, military, economic and commercial point of view. After reviewing the Oriental mission of Boislecomte, this paper aims to examine Boislecomteʹs assessments on the Ottoman trade. The main sources of the study are Boislecomteʹs correspondences located in French Foreign Ministry Archive in Paris under the catalogue of “Mémoires et Documents: Turquie”. Keywords Ottoman Empire, France, Boislecomte, Egyptian Question, Ottoman Commerce 7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 439
GİRİŞ Fransa Kralı I. Fransuva’nın 1535’te de La Forêt’yi Kanuni Sultan Süleyman nezdinde ilk daimi elçi olarak göndermesi ile başlayan Osmanlı‐
Fransız ilişkileri bir yıl sonra Fransa’ya verilen imtiyazlar ile daha da sağlamlaştı.1 İki ülke arasındaki ticari ilişkiler 1569 ve 1740 tarihli imtiyaz anlaşmasıyla daha da genişledi. Böylece Fransa, Osmanlı ülkesindeki ticarette en önemli pay sahibi ülke konumuna geldiği gibi siyasal ve kültürel nüfuzunu arttırarak Yakın Doğu’nun (Levant) en etkin gücü olmuştur.2 Fakat başlangıcından 18. yüzyılın sonlarına kadar iyi düzeyde seyreden Osmanlı‐Fransız ilişkileri Fransız İhtilali’nin ortaya çıkardığı hava nedeniyle bir duraksama dönemine girdi. Bu sırada Babıâli ihtilale bir Avrupa meselesi olarak bakmış ve yeni rejimi kabul etmekten çekinmişti. Nitekim bu çekimser dönem altı yıl boyunca devam etmiş ve Babıâli, Fransa’da kurulan yeni rejimi ancak 1795’te Prusya’nın tanımasından sonra kabul etmişti.3 Osmanlı‐Fransız ilişkileri temkinli olarak devam etse de asıl darbeyi ihtilal sonrasında Fransa’nın izlediği saldırgan ve yayılmacı politikadan yedi. Avrupa’nın dengesini değiştiren bu politika çok geçmeden Osmanlı topraklarına da sirayet etti. Napolyon hem İngiltere’nin Hindistan’daki ticari çıkarlarına zarar verebilmek hem de ihtilalden sonra Levant bölgesinde yaşadığı ticari kaybı telafi etmek için Mısır’ı işgal etmeye karar verdi.4 Gerçekten de ihtilal Osmanlı‐Fransız ticareti için bir darbe olmuş ve 1789’dan itibaren Fransa’nın Osmanlı ülkesine yaptığı ihracatın oranı beşte iki oranında azalma göstermişti.5 Napolyon’un Mısır’ı işgali ile beraber Fransa ile İngiltere arasındaki üstünlük mücadelesi Akdeniz’e de yayılmış oluyordu.6 Öyle ki 18. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, İngilizlerin Akdeniz ve Uzakdoğu’da sömürgelerini arttırması ve Süveyş ve Kızıldeniz’deki ticaret üzerinde söz sahibi olması Fransa’yı oldukça rahatsız etmişti. Avrupa’daki en kadim müttefikinden bu şekilde bir darbe alan III. 1
2
3
4
5
6
François-Emmanuel Guignard de Saint-Priest, Mémoires sur l’ambassade de France en Turquie et sur le commerce
des Français dans le Levant, E. Leroux, Paris 1877, s. 181.
Reşat Kasaba, Osmanlı İmparatorluğu ve Dünya Ekonomisi, (Çeviren: Kudret Emiroğlu), Belge Yayınları, İstanbul
1993, s. 33; Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı-İngiliz İktisadi Münasebetleri II (1838-1850), Edebiyat Fakültesi Basımevi,
İstanbul 1976, s. 2-3.
Oral Sander, Anka’nın Yükselişi ve Düşüşü, Osmanlı Diplomasi Tarihi Üzerine Bir Deneme, Ankara Ün. Siyasal Bilgiler
Fakültesi Yayınları, Ankara 1987, s.113.
M. Alaaddin Yalçınkaya, “III. Selim ve II. Mahmud Dönemleri Osmanlı Dış Politikası”, Türkler, (Editör: Kemal Çiçek), Cilt
12, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 629-659; Ayrıca bk. Enver Ziya Karal, Fransa - Mısır ve Osmanlı
İmparatorluğu: (1797-1802), İstanbul Ün. Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1938.
1787-1789 yıllarında Fransızların Osmanlı ülkesine ihracatı 39,9 ve ithalatı 19,5 milyon frank iken bu rakamlar 17971799 arasında ise ihracatta 5,2; ithalatta ise 3,8 milyon franka düşmüştür. Bk. Emile Levasseur, Histoire du commerce
de la France, A. Rousseau, Paris 1912. s. 19; M. A. Ubucini, Lettres sur la Turquie, Librairie Militaire de j. Dumaine,
Paris 1853, s. 404-405; Michelle Raccagni, “The French Economic Interets in the Ottoman Empire”, International
Journal of Middle East Studies, Cilt 11, Sayı 3, Camridge 1980, s. 342; Edhem Eldem, French Trade in Istanbul in the
Eighteenth Century, Brill, Leiden 1999, s. 13-33.
Kamil Çolak, “Mısır’ın Fransızlar Tarafından İşgali ve Tahliyesi”, Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Dergisi, Sayı II,
Sakarya 2008, s.141-183.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 440
Selim ittifak arayışlarına girişti ve Aralık 1798’de Rusya ve Ocak 1799’da da İngiltere ile ittifak yaptı. Bu sırada sadece Mısır ile yetinmek istemeyen Napolyon Suriye’ye doğru ilerlemiş; fakat hem Osmanlı‐İngiliz ordularının mukavemeti hem de Cezzar Ahmet Paşa’nın karşısındaki yenilgi sonrası geri dönmek zorunda kalmıştı. Bunun yanında Avrupa’da yaşanan gelişmeler ve koalisyon ordularının Fransızları yenmeleri, Napolyon’un Mısır’dan kaçmasına neden oldu ve Fransızlar 1801’e kadar Mısır’da kalsalar da Mısır’ı Osmanlılara terk etmek zorunda kaldılar.7 Ancak 1800’deki El‐Ariş Sözleşmesi ile Mısır’ın tahliyesini garanti altına alan Babıâli, İngiltere ve Rusya’nın Akdeniz’de tehlikeli bir karakter alan siyasi ihtiraslarından endişelendiği için her ihtimale karşı Fransa tarafına kaymanın daha faydalı olacağına kanaat getirdi. 8 Mısır’ın işgali ile bozulan Osmanlı‐Fransız ilişkilerinin düzeltilmesi maksadıyla Fransız hükümeti, Paris Sefiri Esseyid Ali Efendi vasıtası ile bazı teşebbüslerde bulunsa da, Ali Efendi her fırsatta Fransızların Mısır’ı tahliye etmelerini şart koymuştu. Bu süreçte Talleyrand ile Ali Efendi arasında 9 Ekim 1801’de bir ön barış antlaşması imzalanmıştı.9 Bu antlaşma ile Fransa Mısır’ın tahliyesini taahhüt ederek, işgal öncesindeki dostluk ve ilişkileri yeniden ihya etmeyi istiyordu. Bu maksatla Bonaparte, General Sebastiani’yi İstanbul’a gönderdi. Sebastiani’ye verilen talimatlarda Fransa’nın Hindistan yolu üzerindeki nüfuzunu yayarak ticaretini geliştirmesi gerektiği ifade ediliyordu. 10 Bunun yanında Rusya ve İngiltere’ye karşı güçlü bir Türkiye’nin Fransa’nın yararına olacağı ifade edilmekteydi.11 Hatta Osmanlı‐Fransız barış antlaşmasını müzakere etmek üzere Fransa’ya gönderilen Murahhas Galib Efendi, Bonapart’ın, Rusya gibi Fransa’nın da Karadeniz’de ticaret yapması konusundaki ısrarına tanık olmuş ve Bâbıâli’nin onayına sunulması gereken bu talebe Rusya’nın muhalefet edeceğini ifade etmişti. Galip Efendi’nin Fransa’nın taleplerine ilişkin raporları İstanbul’a ulaşınca, Fransızların bu talebi incelenmiş ve Fransa’yı gücendirmemek ve onunla bir an önce barış antlaşması yapmak 7
8
9
10
11
Eyyub Şimşek, Osmanlı-Fransız Diplomatik İlişkileri ve Kırım Savaşı (1853-1856), Karadeniz Teknik Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi, Trabzon 2013, s. 38.
Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Cilt V, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007, s. 43.
Maurice Herbette, Une ambassade turque sous le Directoire, Perrin et cie., Paris 1902, s. 248-284.
Sebastiani’nin İstanbul’daki görevi için bk. Stanford J. Shaw, Eski ve Yeni Arasında Sultan III. Selim, (Çeviren: Hür
Güldü), Kapı Yayınları, İstanbul 2008, s. 473-474; P. Coquelle, « La Mission de Sébastiani à Constantinople en 1801 »,
Revue d’Histoire Diplomatique, Sayı 17, Paris 1903, s. 438-455; J.-L. Bacqué-Grammont-S. Kuneralp-F. Hitzel,
Representants Permanents de la France en Turquie (1536-1991) et de la Turquie en France (1797-1991), Éditions
Isis, İstanbul 1991, s. 48-49.
İsmail Soysal, Fransız İhtilâli ve Türk Fransız Diplomasi Münasebetleri (1789-1802), Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara 1999, s. 315-327.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 441
için bu ticaret hakkının Fransa’ya tanınmasına karar verildi.12 İstanbul’dan gelen bu talimatlar doğrultusunda Galip Efendi ile Talleyrand arasında 25 Haziran 1802’de Türk‐Fransız Barış Antlaşması imzalandı.13 Fransızların Mısır macerası her ne kadar Osmanlıların istediği biçimde neticelense de Avrupa’nın politik dengeleri açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. Akdeniz bundan sonra büyük güçlerin çatışma alanı haline geldiği gibi, bu işgal ve sonuçları ilk kez 1815 Viyana Kongresi’nde dile getirilen Doğu Sorunu’nun önemli adımlarından birini teşkil edecektir.14 1821 Yunan İsyanı ise Osmanlı‐Fransız ilişkilerinde görülen sıkıntıları daha da derinleştirmiştir. Yunan İsyanı’nda Fransa, diğer tüm Avrupa Devletleri gibi Yunanlıların yanındaydı. Zira Mora’da asilerle Türkler arasında yapılmakta olan savaş, Avrupa kamuoyunda Hıristiyanlığın İslamiyetle çarpışması olarak algılanıyordu. Fakat daha da önemlisi Yunan İsyanı’nın ileride Mısır Meselesi olarak tarif edilecek ve 13 sene devam edecek olan meselenin zeminini hazırlaması oldu. Girit ve Mora’da ortaya çıkan isyan hareketlerini kendi gücü ile bastıramayan Babıâli, Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’ya başvurmak zorunda kaldı.15 Bunun üzerine Mehmed Ali Paşa, oğlu İbrahim Paşa kumandasındaki donanmasını Mora’ya gönderdi. Mısır kuvvetleri kısa bir zamanda Mora İsyanı’nı bastırmayı başardı. Fakat Osmanlıların Yunanistan’daki bu gücü büyük güçlerin çıkarlarına uygun değildi. Bunun üzerine İngiltere, Fransa ve Rusya Londra’da 6 Temmuz 1827’de bir araya gelerek Yunanistan konusunda bir mutabakata vardı ve Babıâli’ye bir ültimatom verdi. Osmanlı hükümeti üçlü ittifakın önerisini reddedince koalisyona ait donanma Navarin’deki Osmanlı‐Mısır birleşik donanmasını yaktı. Donanmasının yakılması haberiyle sarsılan Mehmed Ali Paşa, Sultan II. Mahmud’a haber vermeden İngiltere ile anlaşarak donanmasının kalan kısmını Mora’dan geri çekti. Ardından devletten, yaptığı fedakârlıklara karşı Suriye valiliğinin de uhdesine verilmesini talep etti.16 Babıâli’nin bu teklifi reddetmesi üzerine Mehmed Ali Paşa, Suriye’ye saldırmaya karar verdi. Aslında Mehmed Ali Paşa, uzun yıllar boyunca mücadele ederek 12
13
14
15
16
Soysal, age, s. 332-334.
Anlaşmanın ikinci maddesi ile Karadeniz’de serbestçe ticaret hakkı kazanan Fransa üçüncü madde ile de bu ticaretin
koruyucu ve uygulayıcıları ticari çıkarları için gerekli gördüğü yerlere görevliler veya ticari kömiserlikler kurma hakkı
kazanıyordu. 1802 Paris Antlaşması için bk. Saint-Priest, Mémoires sur l'ambassade de France en Turquie, s. 523537; Édouard Driault, Napoléon’un Şark Siyâseti, Selim- Sâlis, Napoléon, Sébastiani ve Gardane, (Çeviren:
Köprülüzade M. Fuad), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2013, s. 7.
Şimşek, agt, s. 39.
Şinasi Altundağ, Kavalalı Mehmet Ali Paşa İsyanı ve Mısır Meselesi, 1. Kısım (1831-1841), Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara 1988, s. 28.
Alan Palmer, Osmanlı İmparatorluğu Son 300 Yıl Bir Çöküşün Yeni Tarihi, (Çeviren: Belkıs Ç. Dişbudak), Sabah
Kitapları, İstanbul 1995, s. 110-11.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 442
kurduğu Mısır’daki düzenin yaşamasını ve Mısır’ın güvenliğini Suriye’yi ele geçirerek temin etmeyi amaçlamaktaydı.17 Yunan İsyanı, arkasından da Mehmed Ali Paşa’nın başkaldırısı Babıâli’nin elini konunu bağladı. 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın ilga edilmesi arkasından da 1827’de Navarin Baskını ile donanmanın yok edilmesi bir de ülke içinde âyanların neden olduğu çatışmalar askeri olarak devleti çaresiz bir durumda bıraktı. Mehmed Ali Paşa bu durumdan fazlasıyla istifade etmeyi bildi. İbrahim Paşa kumandasındaki Mısır ordusu, 1831‐1832 yıllarında Yafa, Kudüs, Hayfa ve ardından Suriye’yi ele geçirip Anadolu sınırına ulaştı. İbrahim Paşa, sene sonuna doğru, Toros Dağları’nı aşarak Konya’ya vardı. 21 Aralık 1832’de Konya Savaşı olarak bilinen savaşta Osmanlı ordusunu yendikten sonra Kütahya’yı ele geçirdi. İstanbul’a sadece 300 kilometrelik bir mesafe kalmıştı.18 Bunun üzerine II. Mahmud İstanbul’a kadar dayanan valisine karşı bir müttefik arayışına girişti. Bu süreçte ülke içinde ve Avrupa’daki meseleleri ile ilgilenen İngiltere’den istenilen yardım sözü alınamadı.19 Cezayir’i işgal eden Fransa ile olan ilişkiler bir kez daha bozulmuştu ve Fransa, Mısır’da Osmanlı idaresinden ziyade kendisiyle gayet iyi ilişkileri bulunan ve İngiliz politikalarına sıcak bakmayan Mehmed Ali Paşa’nın hüküm sürmesini tercih etmekteydi. Bu durumda II. Mahmud için Rusya’dan başka alternatif yoktu. II. Mahmud’un bu yardım çağrısı Rusya’nın uzun zamandan beri kolladığı bir fırsattı ve bundan dolayı hemen olumlu bir karşılık buldu. Rus donanması 20 Şubat 1833’te İstanbul’a geldi ve 14.000 kişilik bir Rus birliği de İstanbul’a yerleşti. Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın kararlığı ile İngiliz ve Fransız elçilerin tavsiyeleri neticesinde Sultan II. Mahmud, Mehmed Ali Paşa’nın isteklerini kabul etmek zorunda kaldı ve Mehmed Ali Paşa’nın Mısır ve Girid; oğlu İbrahim Paşa’nın da Cidde ve Adana valiliklerini tanıdı. Fakat daha da önemlisi Rus donanmasının İstanbul’a gelişinin İngiltere ve Fransa’da yarattığı endişe ile dâhili bir isyan olan bu meselenin uluslararası bir krize dönüşmesi oldu.20 17
18
19
20
Butrus Abu-Manneh, “Mehmed Ali Paşa and Mahmud II: the genesis of a conflict”, Turkish Historical Review, Sayı 1,
Utrecht 2010, s. 9-14.
Stanford J. Shaw, E. K. Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, Cilt II, (Çeviren: M. Harmancı), E Yayınları,
İstanbul 1983, s. 61-62; Palmer, age, s. 110-111.
Matthew Smith Anderson, Doğu Sorunu 1774-1923 Uluslararası İlişkiler Üzerine Bir İnceleme, (Çeviren: İdil Eser), Yapı
Kredi Yayınları, İstanbul 2000, s. 97.
Bu konuda bk. Muhammed H. Kutluoğlu, The Egyptian Question, Eren Yayınları, İstanbul 1988.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 443
I. FRANSA’NIN DOĞU POLİTİKASI ÇERÇEVESİNDE BOISLECOMTE’UN MİSYONU Osmanlı‐Rus yakınlaşması ve Rus donanmasının İstanbul boğazlarında demirlemesi en çok Fransa’yı rahatsız etti. Bu gelişme, Fransa’yı o ana kadar içinde bulunduğu rehavetten çıkardı. Hemen harekete geçen Fransa ve İngiltere, Babıâli ile Mehmed Ali Paşa arasında arabuluculuk yapmak ve esasında kendi çıkarları için tehdit unsuru oluşturan Rus donanmasını boğazlardan çıkarmaya çalışmak için girişimlerde bulunacak olan elçileri İstanbul’a gönderdi. Bu doğrultuda Fransa, Babıâli nezdinde enerjik bir elçi olan Amiral Roussin’i, İngiltere de Lord Ponsonby’yi kendilerine verilen görevleri yerine getirmek üzere İstanbul’a gönderdi.21 Fakat Mehmed Ali Paşa adı geçen devletlerin bu önerilerini kabul etmeyerek, Babıâli’ye, Suriye ve Adana’nın kendisine bırakılması, aksi takdirde İstanbul’a saldıracağı ültimatomunu verdi. İşte tam bu esnada Fransa, bu meseleyi kendi lehine çözüme kavuşturması ve Osmanlı ülkesindeki çıkarlarını tehdit eden Rusya’nın boğazları terk etmesi arzusu nedeniyle, Babıâli ile Mehmed Ali Paşa arasındaki uzlaşmayı sağlayabilecek yetenekte olan bir diplomat arayışına girdi. Fransız Elçisi Roussin’in teşebbüsleriyle Babıâli ile Mehmed Ali Paşa arasında Suriye’nin Mehmed Ali Paşa’ya verilmesi doğrultusunda bir antlaşma meydana geldiyse de Mehmed Ali Paşa’dan istenilen karşılık alınamadı.22 Üstelik Mehmed Ali Paşa’ya karşı Osmanlı‐Rus ittifakının daha da güçlendiği ve yeni Rus birliklerinin İstanbul’a varmaları haberini alan Fransız hariciyesi daha da telaşlandı. Fransa, Rus donanmasının İstanbul’dan hareket etmemesi şöyle dursun, bundan başka hazırlıklar içinde olmasından da endişe etmekteydi. Fransa’ya göre, Rusya’nın bu hazırlıkları ve İstanbul boğazına yeni kuvvetler göndermesi, Rusya’nın İstanbul Boğazı’ndaki pozisyonunu kuvvetlendirmekteydi.23 Fransız elçisi Roussin İstanbul’a gelir gelmez arabuluculuk için işe koyulmuştu; zira Fransızların istediği şekilde Rus donanmasının İstanbul’dan uzaklaşması padişah ile Mehmed Ali Paşa’nın anlaşmasına bağlıydı. Ancak Amiral Roussin’in bu zamana kadar gereken uzlaşmayı sağlayamaması Fransızlar için bir başarısızlık olarak algılanmaktaydı. Fransa, Mehmed Ali Paşa’yı durdurma adına bir hamle daha yaptı ve Fransız elçisi Roussin, Mehmed Ali Paşa’ya Akka, Kudüs, Trablusşam ve Nablus sancaklarını vermeyi taahhüt ederek padişah ile barış yapmasını; aksi takdirde Fransa’nın kendisine silahlı bir saldırıda bulunacağını söyledi. 21
22
23
Karal, Osmanlı Tarihi, s. 135.
Emine Eren, Kavalalı Mehmet Ali Paşa İsyanı ve Mısır Meselesi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir 2008, s. 47.
Georges Douin, La mission du Baron de Boislecomte, l’Egypte et la Syrie en 1833, L'Institut français d'archéologie
orientale du Caire, Caire 1927, s. XXXV.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 444
Mehmed Ali Paşa ise, bu teklifi kabul etmemekle birlikte, bütün Beytüşşam Eyaleti ile Adana’nın da kendisine bırakılması için Babıâli’ye bir ültimatom verdi. Bu ültimatomun kabul edilmemesi halinde, İbrahim Paşa’yı Üsküdar üzerine yürümekle görevlendirdiğini söyledi. Mehmed Ali Paşaʹnın isteklerinin geri çevrilmesi durumunda “Anadolu’da yeni bir yangının olanca şiddetiyle yeniden alevlenmesi” ihtimali söz konusuydu.24 Bilindiği üzere Fransa, Cezayir’i aldıktan sonra bölgede hâkimiyetini sağlamlaştırma arzusu içerisindeydi. Yukarıda da değindiğimiz bu kriz döneminde Fransa Mehmed Ali Paşa’nın tarafında yer almış ve Osmanlıların Akdeniz’deki varlığına karşı düşmanca tutumunu ortaya koymuştu. Çünkü Fransa’nın Mısır üzerinde Napolyon’un 1798 seferi ile belirginleşen bir ilgisi vardı.25 Fransa, Mısır ile çeşitli vesilelerle ilişkilerini devam ettirmekteydi. Mehmed Ali Paşa özellikle Mısır ordusunun kurulup geliştirilmesinde Fransa’dan büyük yardım görmüştü.26 Yani Mısır, Fransızlara yabancı bir memleket değildi. Bununla birlikte Fransa, Doğu Akdeniz’de İngilizlere karşı Mehmed Ali Paşa’nın desteğini sağlamayı da planlamaktaydı. Mehmed Ali Paşa’nın siyaseti, Fransa’nın Mısır’da manevi varlığını da ifade ediyordu. Fransızlar, Mısır’ın padişaha ait olmasından daha çok Mehmed Ali’ye ait olmasını her bakımdan kendi çıkarları için daha elverişli görmekteydi. Elçi Roussin’in bu beklentilere cevap veremediğini ve Mehmed Ali Paşa ile istenilen antlaşmanın yapılamadığını gören Fransız hariciyesi bu görevi yerine getirecek bir diplomat arayışına girişti. Bu görev için Fransız hükümeti seçimini, parlak zekâsı, dışişlerindeki tecrübesi, üslubunda hem yumuşaklığı hem de sertliği aynı anda barındırması gibi yetenekleriyle Mehmed Ali Paşa’yı uzlaşma yoluna çekmekte başarılı olacağına inandığı Baron de Boislecomte’dan yana kullandı.27 Fransız hükümeti Boislecomte’a özel bir misyon yükleyerek Mısır Meselesi’nin çözümü için Osmanlı ülkesine gönderdi. Boislecomte’un diplomatik kariyerine baktığımızda Baron’un, Fransa’nın beklentilerini yerine getirebilecek bir birikime sahip olduğu görülebilir. 1796’da doğan Baron 1814 yılında diplomasiye girmişti. Diplomatik kariyerine Haziran 1816’da Viyana’ya üçüncü sekreter atanarak başlayan Boislecomte,28 3 yıl sonra Ekim 1819’da, Saint‐Petersburg’da ikinci 24
25
26
27
28
Douin, age, s. XXXVI.
İsmail Soysal, “Fransa”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt 13, Ankara 2002, s.183.
Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789–1914), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2003, s. 200-201; Karal,
Osmanlı Tarihi, s. 132.
Douin, age, s. 137.
Boislecomte’un sicil dosyası için bk. AMAE, CADC, Série Personnel 1ère Série. Dossier Individuel : n° 476,
« Boislecomte Charles, comte de».
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 445
sekreterliğe yükselmiştir. Baron buradaki görevi esnasında Troppau ve Verona’da İtalya’da mutlakıyetin kurulmasıyla baş gösteren devrimci hareketlerin tehditkâr zararlarına karşı koymak amacıyla düzenlenmiş olan konferanslara katılımcı sekreter olarak iştirak etmiştir.29 1821‐1823 yılları arasında Saint‐Petersburg’da maslahatgüzarlık görevine yükselen Baron, ardından 1824‐1825 yıllarında Madrid’de birinci sekreter ve maslahatgüzar olarak görev yapmış; Eylül 1825’ten diplomatik kariyerine Fransa Dışişleri Bakanlığı’nın politika departmanında şef yardımcısı olarak devam etmiştir. Boislecomteʹun Londra’da Polignac ile taşınması ona yeni fırsatlar doğurmuştur. Bilhassa Polignac’ın Dışişleri Bakanlığı’na getirilmesi Boislecomte’un bakanlık bünyesinde yüksek bir göreve, bakanlığın yönetiminin başına, atanmasında etkili olmuştur. Asıl önemlisi Boislecomte’un, Rusların İstanbul’u ciddi olarak tehdit ettikleri 1829 güzünde Polignac’ın öncülüğünde Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaşılmasına ve İstanbul’un başkent olacağı bir Yunan devletine yönelik planların içinde olmasıdır.30 Buradaki görevine 1830 Temmuz Devrimi nedeniyle geri çekilene kadar devam eden Boislecomte, 1830 yılında tahta çıkan Louis Philippe’nin hükümdarlığının ilk yıllarında, Victor de Broglie’nin dışişleri bakanlığına geleceği tarihe kadar dışişlerinden ve görevinden uzak kalmıştır. Victor de Broglie’nin dışişleri bakanı olmasının ardından Boislecomte, “Türkiye’nin paylaşılması ve Avrupa’nın yeniden organize edilmesi” projesinin yani “Doğu Misyonu”nun gerçekleştirilmesi ve tamamlanması için yeteneği ve dışişlerindeki hüneri sayesinde yeniden göreve çağrıldı.31 8 Nisan 1833 tarihli bir görevlendirme yazısını alan Baron vakit kaybetmeden bu ayın ortalarında Fransa’dan hareket ederek 29 Nisan’da İskenderiye’ye ulaştı ve burada Fransa’nın İskenderiye genel konsolosu olan Mimaut tarafından karşılandı.32 Boislecomte’un Doğu Misyonunun amacı Broglie tarafından kendisine verilen talimatnamede açıkça belirtilmektedir. Broglie, bu resmi yazıda dönemin siyasi yapısı üzerinde durarak, hâlihazırda Rus filosunun boğaza giriş yaparak demirlediğini, Fransız büyükelçisi Roussin’in, Mehmed Ali Paşa’ya bir takım barış şartları önererek kendisini barışa çağırdığını; ancak Mehmed Ali Paşa’nın barışa yaklaşmadığını belirtmiştir. 29
30
31
32
Mark Jarrett, The Congress of Vienna and Its Legacy: War and Great Power Diplomacy After Napoleon, I.B. Tauris,
New York 2013, s. 322.
Jérôme Louis, La question d’Orient sous Louis-Philippe, Ecole pratique des hautes études – EPHE, Paris 2004, s. 17;
Douin, age, s. XXXVII.
Douin, age, s. XXXVIII.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 72, Boislecomte’dan Broglie’ye, İskenderiye, 1 Mayıs 1833; Ayrıca bk. Jean Baillou
(Editör), Les Affaires étrangères et le corps diplomatique français, De l'Ancien Régime au Second Empire, vol. I,
Editions du C.N.R.S, Paris 1984, s. 614-615; Ayrıca bk. M. Šedivý, “The Struggle for 'Diplomatic Glory': Anton
Prokesch von Osten and Baron de Boislecomte in Alexandria in May 1833”, Egypt's Heritage in Europe. Egypt and
Austria V, Univerza na Primorskem, Koper 2009. s. 191-198.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 446
Broglie’ye göre Suriyeʹnin Mısırlılar tarafından işgal edilmesi bir bakıma bir Avrupa sorunuydu ve Mehmed Ali Paşa’ya Suriye’yi terk etme gerekliliği anlatılmalıydı. Bu iş için de görevlendirilecek kişinin Baron de Boislecomte olduğunu şu sözlerle belirtmiştir.33 “… Krallık hükümeti, İskenderiye’ye güvendiği ve bunun yanı sıra paşanın niyetini Mısır’ın gerçek menfaati yönünde etkileyerek, değiştirmek ve bu konuda onu yüreklendirecek bir sözcünün gönderilmesi kararını almıştı. Bu kişi de tereddütsüz siz olacaksınız Baron hazretleri. Majestelerinin hükümeti bu konudaki engin bilginizin ve tecrübelerinizin ışığında bu önemli görev için uygun olduğunuz konusunda kararlıdır. Sizi, Mehmed Ali Paşa’ya bu tehlikeli ve Avrupa’yı tedirgin eden sorunda önderlik edebilecek duyguların sesi ve görüşü olarak takdim edeceğiz. Majestelerinin İstanbul’daki büyükelçisinin Babıâli’ye sunduğu taahhütler bağlamında onu ikna ederek, uygun açıklamalarda bulunmanız, kendisini bu yöne çevirmeniz, onu Koramiral Roussin’e danışmaya mecbur hissetmesini sağlamanız her şeyden önce Avrupa’nın barışını ve dengesini tehdit eden sorumlulukları üstlenmekten kaçınmamasına yol açacaktır.” Broglie, Baron için belirlenen görevleri sıralamaya devam etmektedir. Buna göre Baron, Mehmed Ali Paşa’yı, Fransa’nın kendisinin menfaatleri için hareket ettiğine, aralarında süren dostluk adına, sonuçlarının kendisi için felaket olacak olan bu krizin durdurulmasına ikna etmeliydi. Esasen Broglie, Baron’un, Suriye’nin boşaltılması ve böylece Avrupa’nın genel menfaatleriyle ilgili olan bir meseleyi çözmeye çalışmasını istemekteydi. Bununla beraber, Broglie, Fransa’nın Mehmed Ali Paşa’ya dostça bir yaklaşım içinde olduğunu; buna ilave olarak Baron’un bu görev ile Mehmed Ali Paşa’yı Fransa’nın dostluğuna ve Fransa’yı şimdiye kadar nasıl ise bundan sonra da o şekilde iyi niyetle yanında bulacağına inandıracağını belirtmektedir. Broglie, Baron’un, Mehmed Ali Paşa’yı, Fransa’nın iyi niyeti ve barışın Avrupa’nın çıkarlarından ziyade, Mehmed Ali Paşa’nın çıkarları ile örtüştüğü hususunda ikna etmesi gerektiğini de belirtiyordu.34 Bu talimatlardan da anlaşılacağı gibi Boislecomte’un Doğu’ya gönderilmesinin en önemli amacı Mısır Meselesi’nin Fransa’nın lehinde bir çözüme kavuşturulmasıydı. Fakat sonuçlarına baktığımızda Baron’un bu misyonu tam olarak icra ettiğini söylemek zordur. Douin’in de ifade ettiği gibi, Baron’un misyonunun neticelerini yine onun yapmış olduğu 33
34
AMAE, CADC, MD, Turquie, 72, Broglie’den Boislecomte’a, Paris, 8 Nisan 1833; Talimatlar için ayrıca bk. Douin, age,,
s. XXXIX-XLIV.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 72, Broglie’den Boislecomte’a, Paris, 8 Nisan 1833.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 447
yazışmalar ve bunların sonuçları üzerinden dikkatli bir okuma ile anlamak gerekmektedir.35 Burada konumuz itibarıyla Boislecomte’un Mısır’daki misyonu üzerinde daha fazla durmayacağız. Öyle ki Baron İslenderiye’de iki aylık bir ikametten ve Mehmed Ali Paşa nezdindeki görevini tamamladıktan sonra Temmuz 1833’ye Suriye ve Lübnan’a geçti. Böylece Boislecomte’un görevinin ikinci kısmı da başlamış oldu. Aslında Boislecomte’un bu görevi de Broglie’den almış oldukları talimatlara dayanmaktaydı. Mısır’daki misyonunun dışında Boislecomte’un Doğu’da yapması gereken ilerden biri de çok akıllıca gözlemler yapmak ve bunları Fransız hariciyesine düzenli olarak rapor etmekti.36 Bu bakımdan aldığı talimatlar Baron’un İskenderiye’deki görevini bitirir bitirmez İstanbul’a dönmesini, burada şartların elvermesi durumunda görevine devam etmesini, aksi takdirde hemen Fransa’ya dönmesini öngörmekteydi.37 Yine de Broglie, İstanbul’daki görevi esnasında Boislecomte’un imparatorluğun koşullarını iyi bir şekilde incelemeye hizmet edecek bir Doğu Seyahati’nin de faydalı olacağına dair işaretler de veriyordu. Douin’in de belirttiği gibi, Boislecomte’un görev çerçevesi biraz da kendisinin belirleyeceği bir misyondu. Bu görev kapsamının genişliği özellikle vurgulanırken Boislecomte’un mükemmel gözlem yeteneği ile Doğu’da önemli incelemeler yapması isteniyordu.38 Daha açık bir ifade ile, Boislecomte’un bu misyonu, Osmanlı İmparatorluğu’nun olası bir yıkılma durumunda Fransa’nın buradaki gelişmelere daha da vakıf olmasının bir aracı olarak görülmekteydi. Baron misyonu çerçevesinde bu incelemelerine Suriyeʹdeyken başlamıştı. İskenderiye’den Suriye’ye geçen Baron, burada daha uzun bir süre ikamet etmiş ve burada Mehmed Ali Paşa’nın Suriye’deki hâkimiyeti, Suriye’nin ticari önemi hakkında raporlar hazırladı.39 Fransız arşivinde yer alan yazışmalarından takip ettiğimiz gibi, Baron Eylül’e kadar Suriye’de kaldı ve buradan İzmir’e geçti. Daha sonra İzmit üzerinde Ekim ayında İstanbul’a ulaştı. Burada konumuza kaynaklık eden ticari raporlarını da İstanbul’daki ikameti sırasında hazırladı. Burada yeri gelmişken kaynaklarımız hakkında kısa bir değerlendirme yapmak yerinde olur. Baron’un bu Doğu Misyonu’na ilişkin yazışmaları Fransa Dışişleri Bakanlığı Arşivi’nin Paris’teki merkezinde yer alan 35
36
37
38
39
Douin, age, s. LXIII.
Aslı Şenol, Fransız Diplomat Baron de Bois le Comte’un Raporlarına Göre Osmanlı Ekonomisi (1833-1834), Sakarya
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya 2012, s. 15-16.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 72, Broglie’den Boislecomte’a, Paris, 8 Nisan 1833.
Douin, age, s. XXXVIII.
Raporlar için bk. AMAE, CADC, MD, Turquie, 73, “Correspondance d’Orient, Syrie, Asie Mineure- Constantinople”
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 448
“Memoires et documents” tasnifinde yer almaktadır.40 Bu tasnif, Fransız merkezi idaresi hakkında belgelerin yanında Fransa’nın yurtdışındaki görevlilerinin gönderdikleri özel rapor ve belgeleri ihtiva etmektedir.41 Baron’un yazışmaları “Turquie” adlı alt tasnifte yer almaktadır.42 Bu tasnifte yer alan 20‐27 ve 72‐86 numaralı dosyalar Boislecomte’un Doğu misyonu sırasında kaleme aldığı yazışmaları içermektedir. Dış tenkid bakımından Baron’un raporlarının bazıların mikrofilm olarak muhafaza edildiği; fakat büyük oranda kronolojik biçimde ve konularına göre ciltlenmiş kitaplar halinde araştırmacılara sunulmuş olduğu görülmektedir. Belgelerin ilk sayfalarının sol üst köşesinde belge numaraları, sağ tarafta yazıldığı yer ve tarih yer alırken belgenin sol tarafında yer alan derkenarlar belgelerin içeriği konusunda araştırmacılara büyük bir kolaylık sağlamaktadır. Boislecomte, raporlarını önceleri 1832‐1834 arasında Dışişleri Bakanı olan Broglie’ye ve akabinde Broglie’nin yerine göreve gelen Rigny’e hitaben kaleme almıştır.43 Boislecomte’un yazışmaları imparatorluğun çok geniş bir bölgesine dair önemli tespitler içermektedir. Bu bakımdan 1834’ün Aralık’ına kadar İstanbul’da kalan Baron buradan Balkanlara geçerek Mayıs ayı sonuna kadar Eflak‐Boğdan’da kalmıştır. Balkanlardaki ikametini, Arnavutluk, Rumeli, Sırbistan’a geçerek sürdüren Baron, 1 Ekim 1834 yılına kadar bölgede kalmıştır. Bu tarihten Kasım ayının sonuna kadar Yunanistan ve İyonya Adalarında incelemeler yapan Baron Bulgaristan, Makedonya, Teselya’da da gözlemler yaparak Osmanlı ülkesindeki “Doğu Misyonu”nu sona erdirmiştir. Bizim için asıl önemlisi ise bu belgelerin iç tenkid olarak taşıdıkları kaynak değeridir. Boislecomte Mısır’daki ikameti sırasında tutmaya başladığı raporlarında ilk olarak dönemin siyasi yapısına ve gelişmelerine değinmektedir. Büyük güçlerin Mısır Meselesiʹne bakış açısına, İngiliz ordularının İskenderiye’ye gelişine, İngiliz elçisi Campbell ile yazışmalarına, İbrahim Paşa’nın Mısır bunalımı esnasındaki faaliyetlerine, Doğu Sorunu çerçevesinde İskenderiye’de yaşananlara, Mehmed Ali Paşa ile Babıâli arasında yaşanan gelişmeler ve yapılan müzakerelere, Kahire’ye yaptığı seyahatine ve Mısır’ın ekonomik yapısına değinmektedir.44 40
41
42
43
44
Osmanlı tarihinin kaynakları olarak Fransa Dışişleri Bakanlığı Arşivleri hakkında bk. İsmail Soysal, “Fransa Dışişleri
Bakanlığı Arşivleri ve Türk-Fransız Diplomasi Münasebetlerine Ait Belgeleri”, Belleten, Cilt XV, Sayı 60, Ankara 1951,
s. 709-712; İbrahim Güler, “Türkiye Dışındaki Bazı Arşivlerin Türk Tarih İncelemelerine Kazandırılması (Tunus ve
Fransa Arşivleri Örneği)”, I. Milli Arşiv Şurası (20-21 Nisan 1998, Ankara), Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları,
Ankara 1998, s. 295-318.
http://www.diplomatie.gouv.fr/fr/IMG/pdf/md-turquie-1-136.pdf ve http://www.diplomatie.gouv.fr/fr/IMG/pdf/md-turquie137-184.pdf, tarih: 15/03/2015.
Bu tasnifte Osmanlı İmparatorluğu hakkında yer alan dosyaların ayrıntılı incelenmesi için bk. B. G. Spiridonakis, Empire
Ottoman Inventaire des Mémoires et Documents aux Archives du Ministère des Affaires Étrangères de France,
Institute for Balkan Studies, Selanik 1973.
Şenol, agt, s. 19.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 72, “Egypte, 8 Avril-3 Juillet 1833”.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 449
Mısır’dan sonra Suriye üzerinden Anadolu’ya geçen Baron bu seyahat esnasında gözlemler yapmaya devam etmiştir. Bu gözlemlerinde Osmanlı ordusunun yapısına ve Sultan Mahmud tarafından uygulanan yeniliklere, Mehmed Ali Paşa’nın sahip olduğu orduya, imparatorluğun durumuna, imparatorlukta oluşturulmaya çalışılan yeni orduya ve askeri düzenlemeye, İstanbul’da açılan askeri, mühendislik, tıp ve cerrahlık okullarına, Osmanlı ordu ve donanmasının durumuna, imparatorluğun doğal limanlarına, denizcilik okullarına, Kaptan Tahir Paşa’nın faaliyetlerine, tersanelerin kaldırılmasına değinmektedir.45 Baron’un bu raporunun ikinci kısmında ise Suriye ve Anadolu’da tuttuğu notlar yer almaktadır. Burada kutsal yerler meselesine, kutsal yerlerin korunmasına, bölgede bulunan Marunîler ve Dürzîlerin durumuna, Mısır’ın askeri yapısına, Suriye’de yer alan dinlere ve kültlere, Hıristiyanlığın Doğu’daki durumuna, Suriye’deki etnik ve dini yapıya, Suriye’nin ekonomik ve ticari yapısına, Mehmed Ali Paşa’nın Suriye’de otoritesini sağlamak için yaptığı girişimlere, Hindistan ve Avrupa arasındaki iletişimi sağlayan Fırat yolunun yeniden açılması projesine, Anadolu’nun mevcut politik yapısına, Osmanlı İmparatorluğu sınırlarındaki adalara ve bu adaların genel idari ve mali yapılarına değinmektedir. Baron bu raporunun sonlarında ise Suriye’den İstanbul’a varışını ve 21 Şubat 1833’de Mısır’da çıkan isyan üzerine Rus ordularının Osmanlı’ya yardıma gelmesi hadisesini ve genel durumu anlatmaktadır.46 Konumuz açısında en zengin bilgileri ihtiva eden dosya ise Baron’un İstanbul’a gelişinin ardından yaptığı gözlemler ve tuttuğu raporları içeren 74 numaralı dosyadır.47 Baron bu dosyada yer alan ve 16 Ocak 1833 tarihli olan uzun raporlarında imparatorluğun idari yapısına, II. Mahmud’un 45
46
47
AMAE, CADC, MD, Turquie, 73, “Correspondance d’Orient, Syrie, Asie Mineure- Constantinople, 21 Juillet-4
Décembre 1833”.
Baron İstanbul’dan sonra Balkanlara geçerek burada da incelemeler yapmıştır. Bu raporlarında, Rumeli, Trakya,
Bulgaristan’ın ticari yapısına, bölgedeki savunma sistemlerine ve nüfus yoğunluğuna değinmektedir. Raporunun diğer
kısımlarında Tuna Eyaletlerinin, diğer Avrupa Devletleri ile olan ilişkilerine, Eflâk’ın sahip olduğu zenginliklerin miktarına
ve değerlerine, idari yapısına, askeri gücüne ve vergi toplama sistemlerine, halkın çeşitli sınıflara ayrılmasına, Tuna’nın
ticaret ve denizciliğine, Eflak ve Boğdan’ın politik yapısı hakkında birkaç detaylı bilgiye ve bölgede ikametine ve dair
birkaç detaylı bilgiye yer vermektedir. Baron raporlarına Bosna, Sırbistan, Makedonya ve Arnavutluk hakkında
gözlemler ile devam etmiştir. Fakat özellikle Girit ve Yunanistan hakkındaki değerlendirmeleri kayda değerdir.
Yunanistan hakkındaki değerlendirmelerinde Yunanistan’ın bağımsızlığından sonra bölgede yaşanan siyasi
değişimleri, bölgedeki İngiliz, Fransız ve Rus partilerinin varlığını, mevcut hükümetini ve idari yapısını, askeri gücünü,
bölgenin ulusal finans yapısını, ticaret ve denizciliği, ülkenin demografik yapısı ve aristokrasisini, gazeteler ile genel
kültürel yapıyı ele almaktadır. İyonya Adaları’na da geniş yer veren Baron Fransa’ya dönüşü sonrasında hazırladığı
raporlarında ise Doğu’nun topraklarının verimliliğine ve Doğu’da bulunan verimli bölgelere, Doğu’da ailelerin yaptığı
yıllık harcamalara, un ve hububatın genel fiyatlarına, Doğu’daki üretim endüstrisine, Doğu’daki ulaşım ve iletişim
yollarına, Doğu’da ticarete, Türk tarifelerinin kullanılmasına, Doğu’da nüfusun genel yapısı ve yoğunluğuna,
Doğuluların özel hayatlarına ve kamu yaşamlarına, Araplara, Türklere ve Ermenilere, İslav kökenli halklara, Yunanlara
ve faaliyetlerine, Sultan II. Mahmud tarafından iç ve dış siyasette izlenen politikalara, Sultan II. Mahmud ve Mehmet Ali
Paşa arasında kaynakların yıllık şekilde karşılaştırılmasına, İslam dinini mevcut durumuna, yayılmasına ve
gerilemesine ve son olarak Rusya’nın Osmanlı siyasetine değinmektedir. Bk. Şenol, agt, s. 17-23.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, “ Constantinople, suite, 8 Décembre 1833-7 Février 1834”.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 450
yaptığı reformları, finans sistemi ve ticarete değinmektedir. Baron, Osmanlı İmparatorluğu’nun ticari yapısına dair bir değerlendirme yaptıktan sonra imparatorluğu 12 ticaret bölgesine ayırmakta ve buralardaki ticaret hakkında değerlendirmeler yapmaktadır. Bu çalışma, Boislecomte’un bu raporlarından hareketle bahsedilen bu ticaret bölgeleri, imparatorluğun en önemli ticaret merkezlerinden olan İstanbul ve İzmir’deki ticaret, Osmanlı‐
Fransız ticareti ve bu dönemde yükselişe geçen Osmanlı‐İran ticareti başlıkları altında değerlendirmeler yapmayı amaçlamaktadır. Bu şekilde kriz döneminde imparatorluğun siyasi ve ticari yapısına dair vermiş olduğu zengin bilgilere rağmen ülkemizde çok az çalışmaya konu olan48 bir Fransız diplomatın gözünden Osmanlı ticaretini ele alarak, döneme farklı bir bakış açısı ile yaklaşmayı hedeflemektedir. II. OSMANLI‐AVRUPA TİCARETİ VE BAŞLICA TİCARET BÖLGELERİ 18. yüzyılın büyük bir kısmında Akdeniz’de tam bir Fransız ticari egemenliğinden bahsetmek mümkündür. Akdeniz’deki deniz ticaretin hemen hemen yarısı Fransız tüccarlar tarafından kontrol ediliyordu ve Fransız tüccarlar özellikle Suriye ve diğer bölgelerden önemli ticarethanelere sahiplerdi. Bu hâkimiyette, Fransız tekstil ürünlerinin İngiltere’de üretilen tekstil ürünlerinden daha hafif, ince ve yumuşak olması rol oynuyor; böylece Fransız ürünleri Levant bölgesinde önemli bir pazar payına sahip oluyordu. Fakat Fransa’nın lehine olan bu durum çok geçmeden değişecektir.49 Osmanlı ekonomisi 1780–1830 arasında senelik %1,5’lik bir büyüme gösterse de dış ticaret tam bir kriz dönemindeydi. Fransız İhtilali, Napolyon’un Avrupa’daki işgalleri ve Mısır’ı işgal etmesi, 1827–1828 Osmanlı‐Rus Savaşı, Yunanistan’ın bağımsızlık savaşı, Mehmed Ali Paşa’nın isyan etmesi ve Suriye ve Anadolu’daki işgalleri etkilerini imparatorluğun ticari yaşamında da gösterdi ve ticaret durma noktasına geldi.50 Bu hadiselerden en çok etkilenen bölgeler Doğu Akdeniz limanları oldu. Elbette bu gelişmeden en çok etkilenen ülke ise Fransa oldu ve Akdenizʹdeki Fransız ticareti büyük bir gerileme gösterdi. Mısırʹın işgali doğuya yerleşik Fransız tüccarlarının işlerini de etkiledi. Bu ortamda sadece 48
49
50
Ayşe Kayapınar, “Fransız Arşiv Belgelerine Göre XIX. Yüzyılda Aşağı Güney Tuna Havzasında Osmanlı Savunma
Sistemi”, XV. Türk Tarih Kongresi, Ankara 11-15 Eylül 2006, Kongreye Sunulan bildiriler, Cilt IV, Kısım 3, Türk Tarih
Kurumu Yay., Ankara 2010, s. 1631-1638; Turgut Subaşı-Aslı Şenol, “Baron de Bois le Comte'un Raporlarına Göre II
Mahmud Döneminde Osmanlı'da Kadın”, International Journal of Human Sciences, Uluslararası Hakemli Digital Dergi,
Sayı 9, Sakarya 2012, s. 1032–1048.
Roger Owen, The Middle East in the World Economy, 1800-1914, I.B. Tauris, London 2005, s. 83-84.
Donalt Quataert, “19. Yüzyıla Genel Bir Bakış, Islahatlar Devri 1812-1914”, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve
Sosyal Tarihi 1600-1914, Cilt II, (Çeviren: Süphan Andıç), (Editör: H. İnalcık, D.Quataert), Eren Yayınları, İstanbul
2004, s. 946.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 451
Fransız tüccarlarına değil Fransaʹnın müttefiklerine de ticaretin yasaklanması İngiltereʹnin Akdeniz ticaretine hâkim olması için büyük bir fırsat verdi.51 Her ne kadar Osmanlı‐Fransız ilişkileri 1802 Paris Antlaşması ile düzelse de Fransa ticari olarak eski konumuna bir daha ulaşamadı. Bu bağlamda özellikle Karadeniz’de geniş bir konsolosluk ağının tesis edilmesi ve yüksek ticaret beklentileri olsa da Fransızlar istedikleri ticaret ortamına erişemediler.52 Bu bakımdan 18. yüzyılda imparatorluğun en önemli ticari ortağı olan Fransa’nın bir görevlisi olarak Doğu’da incelemeler yapan Boislecomte’un mutlaka bahsetmesi gereken konulardan biri de imparatorluğun ticareti ve bu ticarette Fransa’nın durumuydu. Boislecomte’a göre Fransız ticaretinin gerilemesinin nedeni ihtilâl döneminde İngiltere ve Avusturya’nın endüstri devrimini hızlı bir şekilde gerçekleştirmeleri ve Osmanlı pazarına hâkim olmak için doğuluların ihtiyaçları doğrultusunda, ihtişam ve ucuzluk gibi kriterleri göz önüne alarak üretimlerini bu şekilde yapmalarıydı.53 Gerçekten de İngiltere, 19. yüzyılın başlarında sanayi devrimini tamamlamış ve neredeyse Avrupa’da rakipsiz bir halde gelmişti. İngiltere gerçekleştirdiği bu sanayi devrimi ile seri şekilde ve bol miktarda ürettiği ürünler için kendisine yeni pazarlar aramaya başlamış ve Avrupa dengelerini alt üst etmişti. Zira sanayileşme sürecinde olan diğer Avrupa ülkeleri aldıkları bir takım tedbirlerle kendi sanayilerini koruma yoluna gitmişlerdi.54 Bu durum, İngiltere’yi Osmanlı topraklarına yöneltmiş; Osmanlı toprakları adeta İngiltere’nin aradığı yeni pazar haline gelmiştir. 1830’ların sonlarına kadar Avrupalı Devletler, Osmanlı İmparatorluğu’nda yıllardır süregelen kapitülasyonlara sahip olsalar da, ekonomik ve ticari yapı çoğunlukla yed‐i vahid sistemi ile yani devlet kontrolü altında ilerliyordu. Osmanlı dış ticaret politikası ise, geleneksel olarak ülke içinde mal bolluğunu arttırarak ekonomik kârlılığı, özellikle de fiyat kârlılığını amaçlayan ithalatı teşvik edici, ihracatı kısıtlayıcı bir uygulamaya dayanmaktaydı. Uygulanan bu politikaları desteklemek amacıyla ihracat yüksek oranlarda vergilendirilirken bazı mallara da ihracat yasağı konmaktaydı.55 Elbette buradan, imparatorluğun dış ticarete kapalı olduğu kanısına varılmamalıdır; İngiltere, Fransa, Amerika, İtalya, 51
52
53
54
55
Owen, age, s. 83-84.
Bu konuda bk. Faruk Bilici,, “La France et la mer Noire sous le Consulat et l’Empire : « la porte du harem ouverte »,
Méditerranée, Moyen-Orient: deux siècles de relations internationales, recherches en hommages à Jacques Thobie
(Directeurs : W. Arbid, S. Kançal, J.-D Mizrahi, S. Saul), L’Harmattan, Paris 2003, s. 655-676.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 81-86.
İbrahim Durhan, “1838 Tarihli Osmanlı-İngiliz Ticaret Sözleşmesi ve Sonuçları”, Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk
Fakültesi Dergisi, Cilt VI, Sayı 1-2, Erzincan 2002, s. 84.
Burcu Kılınç ve diğr., “Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze Türkiye’de Dış Ticaretin Gelişimi”, Girişimcilik ve
Kalkınma Dergisi, Cilt VIII, Sayı 1, Çanakkale 2013, s. 57.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 452
Hollanda, Rusya gibi devletlerle ithalat ve ihracat yapılmaktaydı; ancak devlet birçok ürünün satışı üzerinde tekelini korumaktaydı.56 Bu yönüyle, imparatorluğun sınırları dâhilinde ticaret yapan gayrimüslimler için gümrük vergisi oranları oldukça düşük de olsa (%3), dönem itibariyle, Osmanlı ticareti için henüz serbest bir ticaretten bahsetmek mümkün değildi. Bu sebeple, başta kendisine yeni pazarlar arayan İngiltere ile İngiltere’nin sanayi devrimi ile başa çıkmaya çalışan ve İngilizler ile ciddi bir rekabet içinde olan Fransa, Osmanlıları ticaretteki engelleri kaldırması için ikna etmeye çalışmaktaydı. İngiltere, Osmanlı hükümetine serbest ticareti kabul ettirmek ve bölge ticaretinde en çok imtiyazı olan ülke konumuna gelmek için uygun koşulları beklemekteydi.57 Nitekim Osmanlı ticari sistemi hakkında bilgi veren Boislecomte’un üzerinde en çok durduğu konu da Osmanlıların gümrük politikalarıydı. Boislecomte özellikle serbest ticaretin faydaları üzerinde durmakta ve bu konuda bazı örnekler vermektedir. Bu bakımdan Baron, Osmanlıların kendi çıkarları için tıpkı İngilizlerin arzu ettiği gibi, yed‐i vahid usulünü kaldırarak en kısa sürede serbest ticaret sistemine geçmesini tavsiye etmekteydi.58 Boislecomte bu kanısını güçlendirmek için çok yakından bir örnek vermektedir. Örnek verdiği yer ise Trabzon üzerinden yapılan İran transit ticaretidir. Serbest ticaret politikalarının önemini vurgulamak için Baron, Rusların İran transit ticareti için Tiflis’i önemli bir merkez yapmak için koymuş oldukları gümrük muafiyetlerini 1832 yılının başlarında kaldırmasının ticaretin Trabzon yoluna kaymasına neden olduğunu belirtiyordu.59 Boislecomte’a göre, Babıâli dönem itibariyle içinde bulunduğu mali sıkıntıdan kurtulmak istiyorsa, Fransa gibi liberal bir ticarete geçiş yapmalı ve Fransa ile ticaret hacmini arttırmalıydı. Bu hususta Osmanlıları ikna etmek içinse, yumuşak bir dil kullanılmalıydı. Barona göre, Babıâli’nin ikna edilmesi için, en çok üzerinde durulması gereken konu, Fransız ticaretinin avantajları ve bu ticaretteki güvenlik sisteminin mükemmelliğiydi.60 Boislecomte’un değerlendirmelerine göre imparatorluk çağdaşlarına kıyasla gerilemekte olan bir ticari sistemin içindeydi. Aslında Baron’un bu öngörüleri sadece Fransa tarafında değil diğer Avrupalı devletler tarafından 56
57
58
59
60
Avrupa Devletleri ile yapılan ticaret hakkında detaylı bilgi ve rakamsal değerler için bk. Şenol, agt, s. 31-40.
Durhan, agm, s. 85.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 86.
1821’den itibaren Kafkasların güneyindeki Rus eyaletlerine uygulanan bazı vergi muafiyetleri ve yabancı mallar
üzerindeki gümrük vergilerinin düşürülmesi Avrupa ile İran arasındaki ticarette Sohumkale’yi daha avantajlı bir hale
getirmişti. Bu güzergâh daha iyi koşullarına sahipti; fakat 1832 yılında Rusların Kafkas ötesindeki yerli tüccarları teşvik
etmek ve İngiliz ve Fransız mallarının bu bölgeye ithalini sınırlamak amacıyla getirdiği yeni uygulamalar ticaretin
Trabzon-Tebriz yoluna kaymasına neden oldu. Charles Issawi, “The Tabriz-Trabzon Trade, 1830–1900: The Rise and
Decline of A Route”, International Journal of Middle East Studies, Sayı I, Cambridge 1970, s. 23.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 86.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 453
paylaşılan kanaatlerdi. Bu bakımdan imparatorluğun en önemli ticari ortağı İngiltere’nin talepleriyle 1838 yılında Balta Limanı Ticaret Antlaşması’nın imzalanması bir tesadüf değildir. Antlaşma iç ticaretteki ve ihracattaki tüm sınırlamaları kaldırıyor, yabancı tüccarlardan tıpkı yerli tüccarlar gibi, hiçbir iç gümrük vergisi alınmamasına karar veriyor ve ithal edilen ürünlerin tüm Osmanlı topraklarında sorunsuzca dolaşımını serbest bırakıyordu. Nitekim çok geçmeden benzer ticaret antlaşmaları Fransa ve diğer Avrupalı devletler ile de yapıldı. Bu bakımdan Fransız ticaretinin geliştirilmesi ve Avrupa ticari yayılımı için Boislecomte’un öngörülerinin de gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Fakat Baron sadece bu tespitleri yapmakla kalmamış ve imparatorluğun önemli ticari bölgelerinin sunmuş olduğu rezervleri tanımak için ülkeyi önemli ticari bölgelere ayırarak geniş raporlar halinde incelemişti. Boislecomte, Osmanlı eyaletlerinin Avrupa ile yapmış oldukları ticaret açısından bunları 12 ticaret bölgesi olarak incelemeyi tercih etmektedir. Baron bu bölgeleri Mısır, Arabistan, Kızıldeniz, Hint Okyanusu, Suriye ve Kıbrıs, Trabzon ve Tarsus ile birlikte İzmir, İstanbul, Edirne ve Meriç, Tuna Eyaletleri, Adriyatik eyaletleri, Selanik ve Makedonya, Volo ve Teselya, Girit Adası olarak belirlemiştir. Bunun yanında Baron, önemleri dolayısıyla İstanbul ve İzmir’in ticaretini, Osmanlı‐Fransız ticaretini ve 1830’lu yıllarda yükselişe geçen Osmanlı‐İran ticaretini ayrı başlıklar halinde incelemiştir. Burada Baron’un bu sınıflandırmasına sadık kalarak bu ticaret bölgeleri hakkındaki tespitlerini inceleyeceğiz. 1) Mısır Bilindiği üzere Mısır Eyaleti, batı ve doğu arasındaki ticaret yolu üzerinde stratejik bir mevkideydi ve devlet merkezi ile güney ve doğu eyaletlerini birleştirmesi bakımından ekonomik önemi oldukça büyüktü. Aynı zamanda Mısır, Hindistan ve Uzak Doğu’ya giden yolların en kısası idi. Bu yönüyle Mısır toprakları hem stratejik öneme sahip hem de son derece verimli topraklardır. Baron da Mısır’ın bu önemine vurgu yapmaktadır ve Mısır’ın hem üretim, hem tüketim hem de Avrupa ürünlerinin Afrika ve Arabistan ürünleri ile buluşmasına ve takasına imkân sağlayan çok önemli bir pazar olduğunu vurgulamaktadır. Mısır’ın ticari hareketliliğinde, bölgenin coğrafi konumu en önemli nedendir. Mısır’ın hac yolu üzerinde bulunması nedeniyle Berberiler ve Fas, Tunus, Cezayir, Circe ve Marakeş’ten gelen hac kervanları Mısır’a birbirinden farklı ticari ürünler getirmektedirler. Mısırʹda duraklayan bu kervanlar burada ticari faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Baron, Mısır’daki Arap gemilerinin Süveyş’e kahve, zamk, güzel kokular ve parfümler taşırken, diğer 7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 454
kervanların ticari ürünlerini Al‐Qusayr kentine taşıdıklarını bildirmektedir. Baron, Mısır’ın başlıca tarım ürünlerinin pirinç, buğday, şeker kamışı, mercimek, nohut gibi ürünler oldugunu ve Mısır’da bu ürünlere bağlı olarak gelişen şeker, pekmez, kumaş, sabun ve yağ sanayilerinin olduğunu belirtir. Mısır’ın ithalatına dair ise, Darfur ve Sennar’dan Arap zamkı, devekuşu tüyü, fildişi, altın tozu gibi ticari emtialar ithal edildiği ve bu ürünlerin daha sonra Avrupa’ya taşınması için Kahire’den Nil ve Mahmudiye limanlarını kullanılarak İskenderiye’ye geçerken az bir vergiye tabi olduğu bilgilerini vermektedir. Mısır’ın en önemli gelir kaynağı olan hububatın ise başlıca ihracat maddesi olduğunu belirtmektedir. Mısır’ın hayat kaynağı Nil Nehri’nin en önemli kollarından olan Dimyat ile Resid kollarına da değinen Baron, Avrupalıların bu iki liman kentine henüz yabancı olduğunu ve özellikle Dimyat’ın pirinç üretimi sayesinde İstanbul ve diğer birçok Osmanlı şehri ile ticaret hacmini arttırdığını belirtmektedir.62 2) Arabistan, Kızıldeniz, Hint Okyanusu Bilindiği üzere, Kızıldeniz’in tarihinden bugüne önemi, hac yolları ve Avrupa‐ Hindistan‐Uzak Doğu ticaret yolu üzerinde olmasından kaynaklanmaktadır. Konumu itibariyle, Hint Okyanusu, Akdeniz ve diğer birçok bölgeden gelen gemiler Kızıldeniz’e gelmekte ve mallarını Hindistan’a, Arap Yarımadası’na, Akdeniz ve akabinde Avrupa’ya transfer etmekteydiler. 63 19. yüzyıl başlarında Akdeniz ticaretinde hareketlenmeler yaşandığını ve Babıâli’nin de Arabistan ticaretine yeniden yakınlaştığını belirten Baron, Avrupalıların bölgede ticaret yapmak için kullandığı dört anayoldan bahsetmektedir. Baron’un verdiği bilgilere göre bölgede ticaret, Suriye’den Şam kervanları ile gelenler; Kızıldeniz’in kuzeyinden gelenler; Mısır’dan Kahire kervanları ile gelenler ve Kızıldeniz ile Umman limanlarının açılmasıyla birlikte İran Körfezi’nden gelenler ile yapılmaktaydı. Yüzyılın başı itibariyle bu ticaretten elde edilen ithalat geliri 50 milyon frank; ihracat ise 35 milyonu kahveden, 4 milyonu inciden olmak üzere toplamda 40 milyon frank idi.64 Bunun yanı sıra Baron, Kızıldeniz bölgesinde yerel ticaretin çoğunlukla Arap Yarımadası’ndaki yerleşiklerin elinde olduğunu belirtmektedir. Hicaz eyaletlerinin ticaret hacmi hakkında, 1808 yılında bölgede bulunan Arap ticaret filosunun 870 gemi ve 19.000 gemiciden oluştuğu bilgisini vermektedir.65 61
61
62
63
64
65
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 91.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 91.
Mustafa L. Bilge, “Kızıldeniz”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. XXV, Ankara 2004, s.558.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 92.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.92.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 455
Baron, Amerikalılar, Hintliler ve İngilizlerin de bölge ticaretinde oldukça aktif olduklarını ve her milletin kendi ürünlerini İran Körfezi üzerinden Hicaz eyaletlerine; Hint Okyanusu üzerinden Umman’ın Maskat kentine; Kızıldeniz üzerinden Hicaz ve Yemen’e direkt olarak ulaştırdıklarını belirtmektedir. Bunun yanında bölgeden yapılan ihracata da değinen Baron, kıymetli taşların, incinin, kahvenin, kuru hurmanın, at derisinin, çividin, Hint Okyanusu’nda bulunan Sokotra Adası’nın aloe vera (sarısabır) bitkisinin, Yemen’deki Hadramut kentinin tütsü ve buhurlarının, çeşitli zamkların ve Afrika’nın içlerinden gelen parfümlerin en önemli ihracat ürünleri olduğu bilgisini vermektedir.66 3) Fırat Eyaletleri ve İran Körfezi Ortaçağ’dan itibaren Irak için olduğu kadar Suriye için de önemli bir yol olan Fırat Nehri Osmanlı döneminde de önemini korumuştu.67 Bilindiği gibi Fırat Havzası, Türkiye, Suriye, Ürdün, Arabistan, Kuveyt ve Irak’ı içinde barındırmakta ve bu yönüyle etrafında bulunan şehirlere de zenginlik ve refah sağlamaktaydı. 19. yüzyılın başları itibariyle Fırat’ın özellikle de bu nehre komşu olan Osmanlı ve İran’ın eyaletlerinin ihtiyaçlarını sağladığına değinen Baron, bu bölgelerde yerli ürünlerinin Hindistan, Suriye ve İstanbul’dan gelen ticari emtialar satışı veya takasının yapıldığını belirtmektedir. Bölge ticaretinin en önemli kolunu, Fırat ve Dicle’nin bitimindeki konumu ile Basra oluşturmaktaydı. Bilindiği gibi Basra’nın, adını verdiği körfez ve Şattülarap yoluyla Akdeniz limanlarına ulaşan yolun üzerinde bulunması önemini daha da arttırmaktaydı. Bununla birlikte bölgenin Baharat Yolu üzerinde bulunması da ticaretteki önemini arttıran önemli bir diğer unsurdu.68 Baron bu sebeple Basra’yı bölgenin en önemli ambarı olarak adlandırmaktadır.69 Baron’un verdiği bilgilere göre, Basra Limanı dönem itibariyle 400‐500 varillik gemileri alma kapasitesine sahipti. Bunun yanında, Baron, İngiliz‐Hintlilerinin (Les Anglo‐Hindous) Surat, Bombay, Bangladeş ve Madras’tan Basra Limanı’na şallar, muslin kumaşlar, çivit, Hint baharatları, Avrupa ticari ürünleri, Arap zamkı, parfüm, kahve, Arabistan atları ve Bahreyn incileri getirdiklerini belirtmektedir. Bağdat’tan Basra ve Hindistan’a ihraç edilen ürünler ise doğrudan Kızıldeniz, Suriye, İstanbul ve İran’ın içlerinden kervanların getirdiği tütün, safran, kükürt, demir, bakır, şal gibi ürünler ve değerli halılardı.70 66
67
68
69
70
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.91.
Metin Tuncel, “Fırat”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XIII, Ankara 2004, s.33.
Yusuf Halaçoğlu, “Basra”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt V, Ankara 2004, s.113.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.92.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.92.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 456
4) Suriye ve Kıbrıs Baron Suriye’nin Avrupa için hammadde açısından çok zayıf bir pazar olduğu ve Suriye’nin sürekli artan kendi ihtiyaçlarına dahi yetemediği bilgisini vermektedir. Bundan dolayı Avrupa ürünleri Suriye’de gün geçtikçe nüfuz etmekte ve Suriye’de Avrupa mallarına karşı beğeniyi arttırmaktadır. Zira Baron, Avrupa ürünlerinin Suriye’nin ithalatında önemli bir payı bulunduğunu ve Suriye’nin ithal ettiği ürünler arasında pamuklu bez, saf pamuk, yünlü kumaş, ipekli ürünler, hırdavat, çiniler, demir‐çelik, deri, kâğıt, kahve, şeker, çeşitli ecza ürünleri, baharat, kırmız böceği, çivit, pirinç, baklagiller, arpa‐buğday, gümüş ve altın eşyalar gibi ürünler bulunduğunu belirtmektedir.71 Baron’a göre Suriye’nin temel ticareti Fırat bölgesi, Arabistan ve İran’ın belirli yerlerinden gelen kervanlar aracılığıyla yapılmaktaydı.72 Suriye’den ihraç edilen ürünler ise, balmumu, safran, galbanum (kasnı otu sakızı), meyve kurusu, inci, bakır ve çinko alaşımı (tombak), çivit, sünger, sabun, tütün, ipekli kumaş, altın ve gümüş eşyalar gibi ürünlerdi.73 Suriye ticareti ile ilgili olarak Şam üzerinde ayrıca duran Baron, 1825 yılına ait gümrük kayıtlarından hareketle birkaç rakama yer vermektedir. Buna göre Şam 1825 yılında neredeyse Asya’nın tüm ticari ürünlerinden almıştır ve bu ürünlerin toplam değeri 18.528.000 franktır. Baron’un yaptığı hesaba göre bu rakam, bütün Suriye’nin aldığı ve Avrupa’dan gelen ticari ürünlerinin değerinin iki katıdır.74 Buradan da anlaşılacağı üzere Şam Suriye’nin ticaretinde önemli bir konumdaydı. Suriye’nin ardından Kıbrıs Adası’na da değinen Baron, Kıbrıs’ın, Suriye’nin Akdeniz ticareti için bir depo veya ambar vazifesini gördüğü kanısındadır. Kıbrıs Adası sahip olduğu coğrafi konum ve doğal limanlar sayesinde Doğu Akdeniz ticaretinde önemli bir yere sahiptir. Baron’un verdiği bilgilere göre adada, pamuk, ipek, yün, kökboyası, acı hıyar, yağ, buğday, arpa, değişik kalitede şaraplar, tuz, keçiboynuzu, sünger, keçi ve sığır derisi, pamuklu boyalı Hint bezi gibi ürünler üretilmekteydi. Baron’un raporlarına göre, Kıbrıs Adası’nın ithal ettiği ürünler sabun, yağ, pamuklu kumaş, şarap, deri, kahve, kuru sebze ve meyveler, zücaciye, demir, şeker, çivit, kâğıt, pamuk, fayans, parfüm, hırdavat, likör, çelik, kırmız böceği gibi ürünlerdi. Adanın ihraç ettiği ürünler ise, ham pamuk, buğday ve arpa, ipek, şarap ve brendi, yün, sünger, kökboyası, keçiboynuzu, ayakkabı, tuz, sığır derisi, zift, keçi derisi, sarı balmumu, bakır, acı hıyar, meşeden elde 71
72
73
74
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, İzmir, 1 Eylül 1833, s.101.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.93.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, İzmir, 1 Eylül 1833, s.101.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, İzmir, 1 Eylül 1833, s.101.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 457
edilen boya, yağ ve metal gibi ürünlerdi ve Kıbrıs Adası’nın1830’lu yıllardaki ithalat ve ihracatında Fransa, Rusya, İtalya, Avusturya, Yunanistan gibi birçok devlet bulunmaktadır.75 Tablo 1: Kıbrıs’ın İthalatında Çeşitli Devletlerin Aldıkları Paylar (1832) Ülke Türkiye (Osmanlı) Fransa Toskana Yunanistan Avusturya Diğer Devletler
TOPLAM Pay (Frank)
652. 057 161.411
126.796
125.440
99.789
10.862
1.776.355 Kaynak: AMAE, CADC, MD, Turquie, 74. 5) Tarsus, Trabzon, İzmir ve Anadolu Baron, Tarsus’un coğrafi konumundan iyi bir derecede yararlanamadığını ve içe dönük bir ticari yapısının olduğunu belirtmektedir. Verdiği bilgilere göre, Tarsus’un 1833 yılında denizden yaptığı ithalat 600.000; ihracatı ise 250.000 frank değerindeydi. Baron, Tarsus’ta en çok bulunan ve bölge ticaretinin temelini oluşturan ürünlerin ise, ekin sapı, zamk, sarı tohum, bakır, yün, keçi kılı, tütün, bakır ve pamuk olduğunu belirtmektedir.76 İran’dan gelen ürünlerin, Erzurum üzerinden Anadolu’ya, İzmir’e ve İstanbul’a ulaştığını belirten Baron, bu sistemin yaklaşık iki yıldır değiştiğini ve ticaretin artık Trabzon üzerinden yapıldığını belirtmektedir. 1830’lu yıllarda buharlı gemi hatlarının kurulmasıyla Trabzon limanı önem kazanmaya başlamış, İngilizler yükleme ve satış yapmak için Trabzon limanını kullanmaya başlamışlardı. Karadeniz limanlarının yabancı gemilere açılmasından sonra İran ipeğinin ihraç limanı olması yönüyle de Trabzon’un önemi artmıştı. Raporunun bu kısmında İzmir’e de değinen Baronʹa göre, İzmir ticareti çoğunlukla Erzurum’dan yola çıkan kervanların getirdikleri emtialar veya Anadolu’da ve adaların kıyı şeridinde üretilen ürünlerin satışları ile beslenmekteydi. Bu adalarda yaşayan tüccarlar kendi topraklarının ürünlerini İzmir’e getirmekteydiler. Örneğin Sisam’ın şarapları, kuru meyveler, portakalları, sakız mayaları, ipekleri ile Midilli’nin yağları bu gelen ürünler arasındadır. Bunlardan başka, İzmir limanının ithal ettiği 75
76
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 10 Ekim 1833, s.135.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.110.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 458
ürünler arasında çuha, kalay, kurşun, kâğıt, şeker, gök ve mor bakkam da bulunmaktaydı.77 İzmir’in ürettiği zeytin, zeytinyağı, üzüm, incir, pamuk ve sebzelerin ihracatından başka, Erzurum‐Tokat yolu ile İzmir’e gelen İran ipeği de Avrupa’ya ihraç edilen ürünlerdendi.78 Baron, İzmir’in ticaretindeki bu hareketlilikten ve çeşitlilikten yola çıkarak, Avrupalı gemilerin, İzmir’de bolca bulunan ve ticareti yapılan bu ürünleri almak, Anadolu’nun bu zenginliklerini, ihtiyaç duydukları hammaddeleri, dokunmuş kumaşları ve diğer endüstriyel objeleri, kendi endüstrilerinde kullanmak maksadıyla ülkelerine nakletmek için İzmir’e sıkça geldiklerini belirtmektedir.79 Fransız Devrimi’nden sonra İzmir’in Fransa ile ticaret hacmi düşmüşse de, İngiltere ile hızla artmış; özellikle 19. yüzyılda İngiltere İzmir’in ithalat ve ihracatında ilk sırada yer almıştır. Bununla beraber, İzmir’in bu avantajlı konumuyla temel ticaret ambarı haline getirdiğini belirten Baron, bu coğrafi konum sayesinde tarihin tüm dönemlerinde Anadolu ile İzmir’in bir ticaret bağlantısı olduğunu ifade etmektedir. Öyle ki, yıllardan beri, İzmir’in yakınındaki kentlerle ilişkili olan Anadolu ticareti, bazen Sardes’ten, bazen Efes’ten, bazen Bergama’dan ya da Milet’ten Anadolu’ya doğru yapılırdı. Bu yönüyle Ege ve Akdeniz bölgelerinin ticaretinde merkez konumuna yükselen İzmir, Avrupa ticareti için ise Anadolu’nun adeta son durağı pozisyonunda idi. 80 6) İstanbul ve Karadeniz Baron’a göre İstanbul bulunduğu konum itibariyle Karadeniz ticaretini dünyanın diğer kısmına bağlayan bir bölgeydi. Karadeniz’deki ticaretin zorluklarının zaman zaman gemicileri korkutup, vazgeçirdiğini belirten Baron, bu sebepten deniz yolu ile ticaretini sürdüren birçok tüccarın, Rusya’da, Tuna’da ve Ermenistan’da üretilip İstanbul’a getirilen ürünleri, üretim yerlerine gidip almaktansa, daha pahalı da olsa İstanbul’dan almakta olduklarını ilave eder. İstanbul bu yönüyle önem arz etmektedir. Ancak İstanbul, Karadeniz’in ticaretini yapmak için ne kadar avantajlı ise, imparatorlukta üretilen ürünlerin ihracatı ve satışını yapmak için bir o kadar zayıftı.81 Baron, Osmanlıların İstanbul’un bu avantajlı konumundan 77
78
79
80
81
Mübahat S. Kütükoğlu, “İzmir”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. XXIII, Ankara 2004, s. 522.
Kütükoğlu, agm. s. 523.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.93.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 93
Baron’un bu tespiti dönemin İngiliz kaynaklarınca da teyit edilmektedir. İngiliz konsolosluk belgelerinde bu durum
“Osmanlı İmparatorluğu’nun başkentinin şu andaki ticareti sınırlı bir öneme sahiptir ve doğal olarak dünyanın en büyük
ticaret depolarından olmasına rağmen, bu muhteşem ticaretin keyfini sürmek yerine, nüfusun cari tüketimi ile
sınırlıdır… Türklerin ruhları ve alışkanlıkları ticari değildir ve Hıristiyan nüfus satıca artıp Türkler tarafından kontrol
edilmeyecek kadar baskın oluncaya kadar İstanbul ikincil bir ticari pazar olmaya devam edecektir” şeklide ifade
edilmektedir. Mehmet Murat Baskıcı, 1800-1914 Yıllarında Anadolu’da İktisadi Değişim, Turhan Kitabevi, Ankara 2005,
s.102.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 459
yararlanmadığını, İzmir’deki ticareti hiçbir şekilde İstanbul’a kaydırmak için uğraşmadığını belirtmektedir. Bu durumu, İstanbul’un tek başına oldukça kalabalık olmasına ve bu sebeple üretilenin ancak kendi tüketimleri için kullanmasına bağlamaktadır.82 Başkentin nüfusunun sadece kendi başına hayli geniş bir tüketim içinde olduğuna değinen Baron, Fransa’nın gelenek, adet ve giysilerini benimseyip kabul eden Sultan’ın ‐ki bu Sultan yaptığı reformlarla ve giydiği pantolon ile ses getiren II. Mahmud’tur‐ bu tüketimi karşılamak için Fransız mallarının satışını büyük ölçüde arttırdığını ifade etmektedir.83 7) Edirne ve Meriç Bilindiği üzere Edirne, Anadolu’yu Avrupa’ya bağlayan yol üzerinde çok önemli bir noktada bulunuyordu. Bu yönüyle Baron’a göre Edirne, hem hatırı sayılır bir nüfusa hem de ciddi bir ticari öneme sahipti ve bu avantajlı konumundan yararlanarak ihtiyaç duyduğu iaşeyi hem kara yolu ile İstanbul’dan hem de Meriç ve Tunca nehirleri vasıtasıyla İzmir’den sağlayabiliyordu. Baron, Edirne’nin bu nehirler aracılığıyla Filibe’den pirinç tedarik ettiğini, elde ettiği bu pirincin büyük bir kısmını da İstanbul’a ilettiğini belirtmektedir. Bu yolla gelen pirinç İstanbul’un en önemli ihracat ürünü haline gelmişti. Edirne’ye gelen Avrupalı tüccarların manda derisi, tahıl, balmumu, yün, ipek, gül yağı gibi ürünleri de satın aldıklarını belirten Baron, bunun Edirne ticaretinin önemi arttıran diğer bir sebep olduğunu ifade etmektedir. 84 8) Tuna Eyaleti Baronʹa göre Tuna stratejik olarak önemli mevkideydi. Tuna Nehri ve kollarının, doğanın insanlara sunduğu en güzel, en geniş ve en önemli ticaret yollarından biri olduğunu belirtir. Tuna Eyaleti olarak tanınan Eflak ve Boğdan’ın gösterdiği gelişimle Aşağı Tuna’da ticari faaliyetlerin de geliştiğini belirten Baron, Avrupalı devletlerin özellikle Tuna’nın önemli ticaret merkezleri olan Galati (Kalas) ve İbrail limanlarına kürk, buğday, iç yağı almak için yeniden gelmeye başladıklarını ifade etmektedir. Eflak ve Boğdan, bu konumu itibariyle İstanbul’un yiyecek ambarı olarak tanımlanmakta ve Osmanlılar için bir hububat, büyükbaş hayvan, balmumu ve süt ürünleri kaynağı özelliğini taşımaktaydı. Yukarı Tuna’nın ticareti ile ilgili de birkaç noktaya değinen Baron, yukarı Tuna’da Sırbistan ve Bosna’nın, nehrin kolları arasında yaptıkları hayvan, sığır, kumaş, 82
83
84
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 94.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 94.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.95.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 460
dokuma, zücaciye, Avusturya kâğıdı ticaretinde son dönemlerde sıkıntılar olduğunu bildirmektedir. 85 9) Arnavutluk ve Adriyatik Arnavutluk, Akdeniz’in İtalya yarımadası ile Balkan Yarımadası arasında ve Adriyatik Denizi’ne açılan bir ülkedir. Bu bölgenin ticareti ile ilgili bilgi veren Baron, dönem itibariyle bölgenin sürekli bir hareketlilik içinde olduğunu ve bölgede bir takım huzursuzluklar yaşandığını belirterek, bu sebeple burada ticaret yapmanın tüccarları biraz korkuttuğunu ifade etmektedir. Baron, Arnavutluk’un, İşkodra kentinin bulunduğu avantajlı konumu ve Adriyatik Denizi ile Avusturya’ya yakınlığı ile Osmanlı İmparatorluğu için Dıraç üzerinden en önemli ana iletişim yolu haline geldiğini belirtmektedir. Ticari emtiaların tümünün bu yol sayesinde Sırbistan, Bulgaristan, Makedonya’ya kadar tüm Rumeli’nin içlerine kadar iletildiğini ve Anadolu’dan gelen ürünleri tüm Rumeli’ye yaymak noktasında önemli bir merkez olduğunu ifade etmektedir.86 10) Selanik ve Makedonya Makedonya şehrinin yeni bir ticaret yolu olarak kullanıma açılmasından bahsederek konuya başlayan Baron, bu yeni yolun, Selanik ticaret yolunun önemini azaltan unsurlardan biri olduğunu belirtmektedir. Öyle ki Termakios Körfezi ve Selanik limanı gemiler için demirleme imkânı olan mükemmel bir doğal limandı ve bu sebeple çok aktif bir dış ticarete de sahipti.87 11) Teselya ve Volos Baron’a göre, tıpkı Makedonya ticaret yolunun önem kazanması nedeniyle Selanik’in önemini bir miktar kaybetmesi gibi, Volos liman kentinin önem kazanması ile Teselya da ikinci planda kalmıştır. Bunun yanında, Baron, bölgede hububatın serbest bir şekilde ihracatına izin verilmemesinden dolayı bu iki liman kentinin hak ettiği konumu bulamadığını belirtmektedir.88 12) Girit Adası Baron, Girit Adası’nın daha çok Yunan Adaları ve Mora ile ilişkisi olan bir ada olduğunu belirtmektedir. Baron’un verdiği bilgilere göre adada satışının en çok yapıldığı ürün zeytinyağı, zeytin ve narenciyedir ve ada, İstanbul ve Mısır yolu üzerindeki önemli limanlardandır. Baron’a göre adada yüzyılın başından beri süren milliyetçilik akımları ve huzursuzluklar 85
86
87
88
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.94.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.95.
Meropi Anastassiadou, Tanzimat Çağında Bir Osmanlı Şehri Selanik, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2001, s. 44
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 95.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 461
adanın ticari canlılığını yitirmesine neden olmuştur.89 Baron, Mehmed Ali Paşa’nın, adanın ticari kazancını ön planda tutarak gerçekleştirdiği sert yönetiminin devam etmesi ve bu duruma Girit halkının alışması durumunda adanın eski ticari önemine kavuşacağını öngörmektedir.90 Baron’a göre, Mehmed Ali Paşa hükümeti halkı düşünmekten çok, ürünleri ve kazancı göz önünde bulundurmakta ve sadece adadaki üretimi ve gelirleri arttırmaya çalışıyordu. Fakat bilindiği gibi, adada 1840 yılına kadar kalacak olan Mehmed Ali Paşa’dan sonra dahi huzursuzluk sona ermeyecektir. III. İSTANBUL VE İZMİR’İN TİCARETİ On iki ticaret bölgeleri arasında saymasına rağmen Boislecomte, imparatorluğun en önemli ticari merkezleri olan İstanbul ve İzmir’in ticaretine ayrı bir başlık halinde değinme gereği duymuştur. Bu iki limanın ticari faaliyetlerde birbirlerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu belirterek konuya giren Baron, raporunun bu kısmında İstanbul ticareti için önem arz eden ürünleri ele almaktadır. Yün ticareti ile konuya giriş yapan Baron, İstanbul’da yün ticaretinin hızlı bir şekilde gelişim gösterdiğini belirtir. Baron’a göre bu yükselişin nedeni hiç şüphesiz başkent İstanbul’a en yakın olan Avrupa topraklarında yani Rumeli ve Bulgaristan’da yaklaşık 5 milyon kişinin yaşaması ve bu bölgede yaşayan halkın dönem itibariyle yaklaşık 8 milyon koyun beslemesidir. Hesaplamalara göre bu koyunların başkentte toplam değeri ise 54 milyon franktı. Baron, hükümetin bir dönem yün ticaretini yed‐i vahid sistemi ile elinde tuttuğunu ve bunun koyun yetiştiriciliğini neredeyse durma noktasına getirecek derecede olumsuz manada etkilediğini de eklemektedir. Son yıllarda yed‐i vahid sisteminden vazgeçilse de, yün ticaretine ek vergiler getirildiğini; böylece İstanbul’da 1816 yılında 1 kental yün, 10 franga satılırken,1832 yılında ciddi bir artışla 48 franga satılmaya başlandığını belirtmektedir. Yünün yanında başkent için oldukça önemli olan bir başka ürün olan tavşan derisinden de bahseden Baron, tavşan derisinin fiyatının artmasından dolayı, satışının azaldığı bilgisini vermektedir. Baron’un verdiği rakamlara göre, tavşan derisi 1816 yılında 45 franga satılırken, 1832 yılında 77 franga satılmaktaydı ki bu durum tavşan derisi ihracatının 1833 yılında neredeyse kesilmesinin nedeniydi.91 İstanbul için oldukça önemli olan buğday ticaretine de değinen Baron, bunun sadece özel bir izinle yapılabildiğini ve hükümetin tekel sistemini 89
90
91
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 95.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 95.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 101.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 462
buğday üzerinde halen koruduğunu belirtmektedir. Baron’un verdiği bilgilere göre İstanbul’un ihtiyaç duyduğu buğday, daha önceden hükümetin tahıl ambarı olan Tuna eyaletleri aracılığıyla sağlanmaktaydı, 1833‐34’lü yıllarda ise bu ihtiyacın başlıca Trakya ve Makedonya’dan sağlandığı görülmektedir. Baron İstanbul ticareti ile ilgili tüccarlardan aldığı bilgilere dayanarak genel değerlendirmelerde bulunmaktadır. Buna göre İstanbul’un başlıca ticaret emtialarını oluşturan yün, afyon, ipek ve buğdayın ihracat değeri 12 milyon franktır. İthalatının yapıldığı şarap, döşeme eşyası, pamuklu bez, çuha gibi ürünlerin tahmini değeri ise 20 milyon franktır. Baron İstanbul’un ithalatındaki artışı Avrupa kültürü, Avrupa kıyafetleri ve Avrupa modası ile ilişkilendirmektedir.92 Bilindiği üzere, II. Mahmud’un kıyafet alanında yaptığı reformlar neticesinde orduyu ve memurları giydirmek için işlenmiş kumaşlara ihtiyaç artmış, Osmanlı’nın yerli ürünleri ve endüstrisi Avrupa’dan ithal edilenler tarafından tehdit edilir hale gelmişti. Baron, başkentin bir diğer önemli bir kaynağı olan denizciliğe de değinmektedir. Akdeniz ve Karadeniz’den gelen gemiler için doğal bir durak özelliği taşıyan İstanbul limanı, bu yönüyle çok sayıda gemiyi de ağırlamaktaydı. Baron, İstanbul limanına uğrayan gemilerin sayısını, kabotajı hesaba katmadan 1828 yılında, yaklaşık 1.589 adet olarak bildirmektedir. Bu sayı 1830 yılında 2.774’e çıkarken, 1831’de 2.201’e düşmüştür. 1832 yılında ise toplamda 400.000 varil yükü olan 3.237 gemi İstanbul limanına uğramıştır. Bu bilgiler ışığında gelen gemilerin ülkelere göre dağılımı 774 Sardunya, 698 Rus, 598 Avusturya, 566 İngiliz ve İyonya, 503 Rum, 53 Fransız gemisi şeklindeydi.93 Yüzyıllar boyunca farklı kimliklere sahip birçok topluluğu içinde barındıran İzmir, adeta doğu ve batı dünyalarının bir buluşma ve kaynaşma yeriydi. Boislecomte da “İzmir ticareti beslenmek içindir. İzmir bir taraftan Anadolu’nun ürünlerinin satış için piyasa sürüldüğü; diğer taraftan Avrupa ürünlerinin tüketiminin yapıldığı bir bölgedir” diyerek, İzmir’i Doğu’nun Batı’ya açılan kapısı olarak nitelemektedir.94 Baron’un verdiği bilgilere göre, hem iç hem de dış ticaret için çok önemli bir merkez olan İzmir’in ihracat ve ithalatında genel itibarla büyük bir düşüş yaşanmaktaydı. 1816‐1832 yılları arasında, İzmir ihracatı 40 milyon franktan, 22 milyon franga; ithalatı ise 30 milyon franktan 19 milyon franga düşmüştür. Baron’a göre bu düşüşün sebepleri, yukarı Asya ticaretinin bir kısmının Trabzon ve Tarsus’a yönelmesi, İskenderiye ve Avrupa’nın arasındaki ilişkilerin artması ve bu 92
93
94
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 103.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 103.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 97.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 463
sebeple Mısır’ın ihtiyaç duyduğu ürünleri artık Avrupa ülkelerinden alması ve kendi ürünleri ile Afrika ve Arabistan’ın ürünlerini Avrupa ülkelerine aracısız şekilde satabilmesi idi. Bunun yanında, Halep ve Şam’ın da Avrupa ürünlerini direkt olarak alabilmesi, Mora ve Adalarda yaşayan Rumların, önceden ürünlerini satmaya İzmir’e giderken artık Venedik ve Trieste’e gitmeleri ve yed‐i vahid sistemi İzmir ticaretini zora sokan ve bu ticarete alternatif oluşturan unsurlardı. 95 Baron, İzmir’de ticaretinin en çok yapıldığı ürünlere de değinmekte ve ilk olarak İzmir ticaretinde en önemli yere sahip olan pamuk ticaretini ve bu ticarette yaşanan dönemsel düşüşü ele almaktadır. Yunan İsyanı döneminde (1821‐29) İzmir her yıl yaklaşık 60.000 balya pamuk satmaktayken, 1832 yılında ise pamuk satışı 22.000 balyayı geçmemişti. Baron, pamuk ticaretindeki azalmayı Amerika’da da yapılan pamuk tarımı ve bu bölgeye yönelen Avrupa devletlerinin tercihleri ile ilişkilendirmektedir.96 Baron’a göre afyon da İzmir ticareti için çok önemli bir üründür. Avrupalı devletler ve Amerikalılar kalitesi nedeniyle İzmir afyonunu satın almayı tercih etmekte ve bunu daha sonra Çin’e satmaktaydılar. Baron’un verdiği rakamlara göre İzmir’de afyon satışı 1820 yılında 250.000 kilograma (3000 küfe) çıkarken, 1832 yılında 78.000 kilograma (952 küfe) düşmüştür. Rakamlardan da açıkça görüldüğü üzere afyon ticaretinde bir azalma söz konusudur.97 İzmir ticaretinde, kuru üzüm ile incirin üretiminin ve satışının son derece geliştiğini belirten Baronʹa göre, İzmir ve yakın çevresinde, özellikle 1831 yılında ticaretinin bu denli yüksek olmasının nedeni kuru üzüm ve incirdi. Meşe palamudunun ise, Anadolu topraklarında özel hiçbir tarım faaliyeti istemeden bolca yetiştiğini ve Anadolu’nun en önemli ticaret emtialarından biri haline geldiğini bildiren Baron, satışının son 4 yılda 3 kat arttığını; fakat buna karşın, kökboyasının satışının neredeyse yarıdan fazla oranda azaldığını ifade etmektedir. İzmir’in bir diğer önemli ticaret maddesi olan hububatın en önemli müşterisinin Fransızlar olduğunu belirten Baron, İzmir ticaretine dâhil ettiği, Kütahya, Konya ve Antalya ve Ankara’dan gelen keçi yününün 3’te 1 oranında bir azalmaya maruz kaldığı bilgisini vermektedir. İpek ticaretine de değinen Baron 1829 yılı rakamlarına göre 95
96
97
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 97.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 98; Owen, age, s. 83-84.
Bu konuda bk. A. Üner Turgay, “The Nineteenth Century Golden Triangle: Chinese Consumption, Ottoman Production,
American Connection”, International Journal of Turkish Studies, Sayı II, Utrecht 1983, s. 105-125; A. Üner Turgay,
“Ottoman Opium Production and Government Policies--Changing Trade Patterns”, International Journal of Turkish
Studies, Sayı III, Utrecht 1983, s. 65-91.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 464
1832’de bir düşüş olmasına karşın ipek ticaretinin bilhassa İstanbul ve Bursa pazarı için önemli olduğunu belirtmekteydi. 98 Bilindiği üzere 19. yüzyıl sanayi devriminin yol açtığı, üretimde patlama ve ulaşımda hızlanma ile birlikte, Avrupa ülkelerinin ticarette pazar arayışına ve rekabete giriştikleri bir yüzyıl idi. Osmanlı İmparatorluğu da yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren başlayan yenidünya düzeninin etkilerini derinden hissetmeye başlamıştı.99 İmparatorluk her ne kadar bu yeni düzene ayak uydurmaya çalışsa da, halen geleneksel yapısını sürdürmekteydi. Baron, raporlarında bu hususa sıklıkla değinmektedir ve Osmanlı İmparatorluğu’nun İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinden gelen ucuz mamul mallar karşısında köşeye sıkıştığını belirtmektedir. Baron, bu rekabete rağmen, Anadolu’da üretiminin halen devam ettiği ürünler olduğunu İzmir ve Kayseri halılarını örnek göstererek belirtmekte ve ucuz İngiliz halıları karşısında yerli ürünlerin kalitelerini ve parlaklıklarını halen koruduklarını belirtmektedir.100 Tablo 2: İzmir Limanı’nın 1832 Yılındaki Faaliyeti Ülke Giren Çıkan
Gemi Varil
Gemi
Varil
Avusturya 78 15.783
89
18.175 İngiltere 80 11.163
112
15.484 Fransa 40 7.604
38
6.314
Rusya 11 1.346
16
3.488
Berberiye 24 3.067
14
1.371
Amerika 15 3.035
37
6.645
Toskana 10 2.192
11
1.645
Sardunya 12 2.200
8
1.462
Hollanda 2 330
13
2.263
Diğer Ülkeler
13 2.105
61
1.130
TOPLAM 285 49.105
344
38.274 Kaynak: AMAE, CADC, MD, Turquie, 74. Baron İzmir ticareti ile ilgili bu raporunu tamamlarken, bölge ticaretini daha iyi anlamak maksadıyla gümrükler tarafından verilen bir tabloya ve İzmirli tüccarların yaptıkları değerlendirmeye göre bölgenin ihracat ve ithalat hacmine yer vermektedir. Bu bilgilere göre 1833 yılında İzmir’in 98
99
100
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 99.
Abdullah Martal, Belgelerle Osmanlı Döneminde İzmir, Yazıt Yayıncılık, İzmir 2007, s. 38.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.100.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 465
ithalatı toplamda 14.385.000 frank; ihracatı ise 21.430.000 frank değerindeydi. Baron’un verdiği bilgilere göre, gümrük kayıtlarında dahi belirtilmeyen sıvı yağın 14.000.000 frank, kuru meyvenin 7.000.000 frank, pamuğun 5.000.000 frank, yünün 3.000.000 frank, meşe palamudunun 2.000.000 frank ve kökboyasının 500.000 frank değerinde olduğu görülmektedir.101 IV. OSMANLI‐ FRANSIZ ve OSMANLI‐İRAN TİCARETİ Yukarıda da değindiğimiz gibi Osmanlı‐Fransız ekonomik ilişkileri, Fransız İhtilali’ne kadar oldukça iyi seyretmekteydi. Özellikle 18. yüzyılda imparatorluğun en önemli ticari ortağı olan Fransa 19. yüzyıl itibariyle bu avantajlı konumunu kaybetmeye başlamıştı.102 Fransa’nın Doğu’daki durumunu inceleyen her görevli gibi Baron da bu konuya değinmektedir. Baron, Osmanlı İmparatorluğu ile yaptıkları ticaretin genel itibariyle bir düşüş yaşadığını ve bu düşüşün özellikle İzmir ve İstanbul ile yapılan ticarette kendisini gösterdiğini belirtmektedir. Bu gerilemenin sebeplerini ele alan Baron, ilk olarak Fransa’nın ihtilal ile meşgul olduğu sırada, Avusturya ve İngiltere’de başlayan ve çok büyük bir kitleye hitap eden Sanayi Devrimi’nden bahsetmektedir. Baron’a göre dönemin iki büyük gücü olan İngiltere ve Avusturya, Doğu’yu çok iyi analiz ederek üretimlerini ve ticaretlerini Doğu’nun ihtiyaçlarına göre geliştirmişlerdi. Böylece, özellikle İngiltere’nin, Trabzon ve Şam ticaret yollarını açarak ithalat ve ihracat gelirlerini son 4 yılda hızla arttırmıştı. Baron’un verdiği rakamlara göre İngiltere bu vesileyle Osmanlı topraklarından satın aldığı ürünlerin değerini 30 milyon franka, Osmanlı’ya sattığı ürünlerin değerini ise 70 milyon franka yükseltmişti.103 Baron’un bu tespitleri birkaç sene önce dönemin Dışişleri Bakanı Polignac tarafından da dile getirilmişti. Trabzon’a konsolos olarak tayin edilen Victor Fontanier’ye verdiği talimatlarda bakan, Osmanlı‐Fransız ticaretine dair ayrıntılı değerlendirmeler yapıyordu. Buna göre 1791’de Fransa ile Osmanlılar arasındaki ticaret, 38 milyon ithalat ve 32 milyon da ihracat toplam 70 milyon franktı. Devrim döneminde tamamen kesilen bu ilişkiler 1814’teki barış ile başlasa da ticaret hacminin çok düşük oranda kalmıştı. 1817‐1817’deki verilere göre göre ihracat 11 milyon; ihracat da 12 milyon frank civarlarındaydı. 1827 yılı verilerinin (23.243.929 frank ithalat; 13.929.55 frank ihracat) daha yüksek olmasına rağmen yine Fransız ticaret 101
102
103
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.100.
Charles Issawi, The Economic History of Turkey 1800-1914, The University of Chicago Press, Chicago and London
1980, s. 134-135.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 119.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 466
hacminin memnuniyet verici olmadığı vurgulanıyordu. Bu düşüşün nedenleri olarak da Osmanlı eyaletlerinde görülen fakirleşme, Fransa’nın Amerika’daki kolonilerini kaybetmesi ve Fransız pamuklu ürünlerinin Osmanlı ülkesinde pazar payının kaybedilmesi gösteriliyordu. Diğer bir neden olarak da Fransız hükümetinin 1814’ten beri uygulamış olduğu kararsız ticaret politikalarının üzerinde duruluyordu. Fransız ticaretinin içinde bulunduğu bu durumdan kurtulması için Fransız tüccar ve müteşebbislerin Marsilya ile bağlantılı olarak izlemesi gereken adımlar belirleniyordu.104 Bu bakımdan Fransızlar için İngilizlerin takip ettiği yolun izlenmesi Doğu’daki ticaret hacminin telafisi için yapılması gereken en önemli hamle idi. Baron da Fransa’nın Osmanlı topraklarındaki avantajlı konumunu İngiltere’ye kaptırmanın üzüntüsünü dile getirirken, özeleştiri yapmaktan da geri durmamış ve Fransız tüccarların büyük bir rehavet içinde bulunduğundan söz etmiştir.105 Baron’a göre, Doğu içinde barındırdığı zenginlikler ve avantajlar ile dünyadaki tüm halkları ilerlemeye ve adeta bu zenginlikten yararlanmaya davet ederken Fransa içinde bulunduğu rehavet nedeniyle bundan faydalanamıyordu.106 Bundan dolayı Fransa 1830’larda 18. yüzyılın sonunda sahip olduğu ticaret hacminin yarısına sahipti.107 104
105
106
107
Talimatlar için bk. AMAE, CADN, Ambassade, Série D, Trébizonde, Tome 3, « Instructions pour M. Fontanier, Gérant
du Vice Consulat de Trébizonde », Paris, 10 Haziran 1830; Fontanier’nin konsolosluğu için bk. Victor Fontanier,
Doğuya Seyahat, Bir Fransız Konsolosun Gözüyle 1830’ların Trabzonu’ndan Siyaset ve Toplum, (Çeviri ve Editör:
Özgür Yılmaz), Heyamola Yayınları, İstanbul 2015, s. 13-75; Özgür Yılmaz, “Victor Fontanier’nin Trabzon
Konsolosluğu (1830-1832)”, OTAM, Sayı 35, Ankara 2014, s. 153-196
Fransız müteşebbis ve tüccarlarının bu ilgisizliği ve Fransız ticaretinin geriliği Fransız konsoloslar için bir eleştiri konusu
olarak 19. yüzyılın sonlarına kadar izlenebilecek bir gelişmeydi. Bk. Özgür Yılmaz, “20. Yüzyılın Başlarında Samsun
Limanı: Fransız Konsolosu H. de Cortanze’nin Raporlarına Göre”, Tarih Boyunca Karadeniz Ticareti ve Canik,
Samsun, C. I, (Editör: Osman Köse), Canik Belediyesi Kültür Yayınları, Ankara 2013, s. 191-192.
Bu konuda Trabzon örneğinde Fransız ticareti için bk. Özgür Yılmaz, Tanzimat Döneminde Trabzon, Libra Kitapçılık ve
Yayıncılık, İstanbul 2014, s. 271-283; Özgür Yılmaz, “19. Yüzyılda Trabzon’da Fransız Ticareti ve Yatırımları”,
Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 15 (2013), s. 39-76.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.119.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 467
Tablo 3: Fransa’nın Levant Bölgesindeki Ticareti Ticari Bölge İskenderiye Kıbrıs İzmir ve Tarsus İstanbul Selanik ve Edirne Girit Mora ve Diğer Yunan Adaları (1789‐1831) Trablus ve Tunus Cezayir Toplam İzmir, İstanbul ve Selanik gibi Doğrudan Babıâli’nin kontrolündeki bölgeler 1789 İthalat 3.000.000 6.300.000 12.000.000 2.400.000 6.000.000 1.000.000 2.000.000 5.350.000 1.000.000 33.250.000 20.600.000 İhracat
2.500.000
4.150.000
7.000.000
5.400.000
5.000.000
500.000
500.000
1.050.000
600.000
26.700.000
17.400.000
1816
İthalat
1.000.000
3.000.000
7.000.000
1.000.000
400.000
900.000
İhracat
500.000
3.000.000
5.000.000
2.000.000
600.000
100.000
“ “ “
“
13.300.000
8.400.000
“
“
11.200.000
7.600.000
1832
İthalat
4.566.000
4.654.000
3.100.000
2.835.000
1.000.000
Bilinmiyor
347.000
İhracat 2.860.000 5.900.000 1.500.000 1.182.000 900.000 Bilinmiyor 596.000 995.000
2.438.000
19.983.000
6.935.000
1.726.000 6.761.000 21.425.000 3.582.000 Kaynak: AMAE, CADC, MD, Turquie, 74. Fransa’nın doğu ticaretinde güçten düşmesinde, hiç şüphesiz kolonilerinin çoğunu kaybetmesi de önemli bir rol oynamıştır. Baron’a göre, buna ek olarak Amerikan ve İngiliz denizciliğinin hızla gelişmesi, Fransızları Osmanlı ülkesine şeker ve kahve tedarik etmekten alıkoymuş; hatta İngilizler, Avusturyalılar, Belçikalılar mamul malları satmakta, İngiliz ve Amerikanlar ise hammaddeleri temin etmekte Fransa’nın yerini almıştı.108 Fransa’nın bu gibi sebeplerle gerilediğini belirten Baron, Fransız ihtilalinden önce doğu ticaretinin yarısını ellerinde bulundururken, 1830’larda ancak altıda birini yaptıkları bilgisini vermektedir. İngiltere, önceden bu ticaretin onda birine hâkimken, 1830’larda dörtte birini elinde tutmaktadır. Avusturya ise, doğuda yapılan ticaretin diğer dörtte birlik kısmını elinde tutmaktadır.109 Fransız ticaretindeki bu daralma, kendisini özellikle İzmir, İstanbul ve Suriye’de hissettirmişti.110 Buna karşın, Baron’un verdiği bilgilere göre, Mısır’daki Fransız ticareti ilerleme kaydetmekte ve Mısır bu yönüyle Fransızları kendisine çekmekteydi. Bu tespitlerine rakamsal değerler de ekleyen Baron, Fransa’nın 1832 yılında Mısır başta olmak üzere genel olarak Osmanlı İmparatorluğu’ndan ithal ettiği ürünlerin 23 milyon franka ulaştığını belirtmektedir. Fransa’nın ithal ettiği başlıca ürünler arasında 4,5 108
109
110
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.120.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.120.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.120.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 468
milyon frank değerindeki pamuk, 4 milyon frank değerindeki şapka yapımında kullanılan yün, 3,5 milyon frank değerindeki ipek ve 1 milyon frank değerindeki yün bulunmaktadır.111 Baron, Fransa’nın 1832 yılındaki ihracatının ise ithalatına göre daha düşük olduğuna dikkat çekmektedir. Buna göre Fransa, 7 milyon frank değerinde yünlü kumaş‐çuha ve şapka, 5 milyon frank değerinde sömürgelerden elde ettiği ürün, 500 bin frank değerinde ipekli kumaş ve 1 milyon frank değerinde cam eşya ihraç etmekteydi.112 Fransız ticaretindeki daralma, şüphesiz Osmanlı topraklarındaki Fransız şirketlerinin sayısında da düşüşe neden olmuştur. Baron’un verdiği bilgilere göre, 1783‐1832 arasında Doğu’daki Fransız şirket sayısında önemli düşüşler olmuştu. 113 Tablo 4: Doğu’daki Fransız Şirketlerin Sayısı Şehirler 1783 1816
1833
İzmir İstanbul Selanik Genel Toplam
19 11 8 38 12
14
4
30
9
14
4
27
Kaynak: AMAE, CADC, MD, Turquie, 74. Raporunda Fransız denizciliğine de değinen Baron, Doğu ile yürütülen ticari ilişkilerde en önemli liman kenti olan Marsilya üzerinde sıklıkla durmaktadır. Fransız denizciliğinin daha önceki yıllara göre daha iyi bir konumda olduğunu belirtse de, denizcilik de halen istenilen konuma gelinemediğini, örneğin İtalya’nın Fransa’dan üstün olan pozisyonunu halen koruduğunu, 1832 yılında İstanbul’a 52 Fransız gemisi gelirken; 774 adet Sardunya gemisinin geldiğini belirtmektedir.114 Baron, ihtilalden önce Marsilya, Doğu’ya 3.530 bahriyelinin çalıştığı ve 1.800.000 frank kâr eden 280 gemi gönderirken, 1828, 1829, 1830 yıllarının ortalaması alındığında Marsilya’nın Doğu’ya ancak 700 bahriyelinin çalıştığı 96 gemi gönderebildiğini hesaplamaktadır.115 Bu da 1830’lu yıllarda Fransa’nın Doğu’daki ticaret potansiyelini göstermesi açısından oldukça açıklayıcı bir örnektir. Osmanlı İmparatorluğu ile İran arasında hatırı sayılır bir ticaret ağı bulunmaktaydı. İmparatorluğun, İran’ın Avrupa ticareti için stratejik bir konumda bulunması ise bu ticareti ve önemini arttıran unsurlardandı. İki 111
112
113
114
115
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.118.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.118.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.114.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye,Pera, 16 Ocak 1834, s.122.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.122.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 469
devlet arasında yapılan ticarette özellikle İranlı tüccarlar tarafından en çok yararlanılan ve hatta antrepo olarak kullanılan şehirler ise Erzurum ve Bağdat şehirleriydi. Baron’un verdiği bilgilere göre, İran ve Türk emtiaları arasındaki ticaret ve takas Bağdat şehri üzerinden, İran ve Avrupa emtiaları arasındaki takas ise Erzurum şehri üzerinden yapılmaktaydı. İran ticaretinin güneydeki başlıca antreposu olan Bağdat bölgesinde Basra ve Şam şehirleri yer almaktaydı ve Basra’da, Basra’nın kendi ürünleri Arap ve Hint ürünleri ile takas edilirdi; Şam’da ise Şam’ın kendi ürünlerinin değişimi gelen Türk malları ile yapılırdı. Bu hususta İngiliz kaynaklarına dayanarak birkaç rakama yer veren Baron, Hintli, Arap ve Avrupalı tüccarlar tarafından İran Körfezi’ne getirilen ticari emtianın 1827 yılındaki değerini 14.500.000 frank; İran Körfezi’nden Hindistan, Arabistan ve Avrupa’ya gönderilen ürünlerin değerini ise 12.800.000 frank olarak belirtmektedir. Baron bu ticaretin yarısı Araplara ait 55 gemi ile gerçekleştiğini ve bu ticaretin Basra’daki Türk limanı ve İran limanları arasında paylaşıldığını ifade etmektedir.116 Fransız ticaretinin yanında, bu kısım kadar geniş olmasa da Boislecompte, Osmanlı ülkesi ile İran arasındaki ticarete de bir bölüm tahsis etmiştir. 1830’lu yıllarda Osmanlı ticaretinde görülen en önemli değişimlerden biri de İngiltere’nin İran’a yönelik transit ticaretinin Poti‐
Tiflis yolundan Trabzon‐Tebriz hattına kaymasıydı.117 Bu bakımdan İran’dan ve Avrupa’dan gelen ticari malların geçiş bölgesi olması sebebiyle önem arz eden Erzurum’dan da, İstanbul’a, İzmir’e, Tarsus’a ve Trabzon’a birçok emtia gönderilmekteydi. Bunun yanı sıra, Erzurum’un ipek yolu üzerinde bulunması önemini arttırmış, şehir Asya ülkelerinden getirilen ipek, deri, pirinç ve baharat gibi malları Avrupa ülkelerine; Batı ülkelerinden gelen hırdavat, kumaş gibi mamul maddeleri de Asya ülkelerine nakletmekte aktif bir rol oynamıştır. Baron, İran’ın Erzurum üzerinden yaptığı ticaret için İngiliz kaynaklarından aldığı yaklaşık değeri 25‐30 milyon frank olarak vermektedir.118 İran ticaretinde, bulunduğu konum itibariyle Trabzon da en önemli merkezlerdendi. Aynı zamanda Trabzon, Erzurum, Tahran ve Tebriz’in limanıydı.119 Avrupa’nın sanayi ürünleri Trabzon limanı ve Trabzon‐
Erzurum‐Tebriz yolundan, Osmanlı İmparatorluğu’nun doğu eyaletleriyle İran’daki pazarlara ulaşabiliyordu. Buna karşılık, İran ve Osmanlı ürünleri 116
117
118
119
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.107.
Charles Issawi, age, s. 92-103.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.107.
Özgür Yılmaz, “Karadeniz’in Uluslararası Ticarete Açılması ve Trabzon”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt
II, Sayı 7, Samsun 2009, s. 370.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 470
de ‐özellikle İran ipeği‐ Batı Avrupa’ya ulaşma imkânı bulmaktaydı.120 Baron da Trabzon’un, dönem itibariyle, İskenderiye, İzmir ve İstanbul’dan sonra, Doğu’da en önemli işlerinin yapıldığı liman kenti olduğunu ve eşsiz konumu sayesinde Kuzey İran ve Ermenistan’ın ürünlerini elde etme imkânını yakaladığını belirtmektedir. Trabzon limanının öneminin her geçen gün arttığına değinen Baron, 1830ʹlara kadar ihtiyaçlarını Bağdat’tan, Ümit Burnu’ndan, İstanbul’dan, İzmir’den, Halep’ten veya Gürcistan’dan tedarik eden tüccarların artık Trabzon Limanı’nı ve Trabzon ticaret yolunu kullandıkları bilgisini vermektedir. Baron, Trabzon’un İran ile sürdürdüğü bu transit ticaret vasıtasıyla yaptığı ithalattan 1‐2 milyon frank arasında gelir elde ettiğini; ihracattan da aşağı yukarı aynı oranda bir kâr sağladığını belirtmektedir. 121 Bilindiği gibi, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Rus gemilerine Karadeniz’de özgürce dolaşma ve ticaret yapma hakkını tanımış; bu ayrıcalık bir müddet sonra diğer Avrupa devletlerine de tanınmıştı.122 Bu da 19. yüzyılda İran transit ticareti üzerinde ciddi bir rekabet oluşturmuştu. Rusya gibi İngiltere de bölge ticaretinde hâkim güç olmak istiyordu. Çarlık yönetimi Avrupa mallarının Rusya üzerinden taşınmasına çalışırken, İngilizler ise İran’dan Rus mallarını çıkartmaya ve Avrupa transit yolunu Rusya’dan kaydırmaya uğraşıyorlardı.123 Baron bu hususta İngiltere ticareti ile ilgili ufak bir değerlendirmeye yer vermektedir. Buna göre, İngiltere’nin, Erzurum, İstanbul ve İzmir yolunu kullanarak İran’dan aldığı ürünlerin değeri 12‐ 15 milyon frank arasındadır.124 Baron, 19. yüzyıl başında İstanbul Fransız Büyükelçiliği’nde çalışmış bir diplomat ve bu dönemde Trabzon’da Fransız konsolosu olan Outrey’den aldığı bilgilere göre, Avrupa’dan ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan İran’a gönderilen ürünlerin 1834 yılındaki değerlerini vermektedir. Buna göre İran, 13.840.000 franklık ithalat, 12.612.000 franklık ihracat yapmıştır. Ticaretinin yapıldığı ürünler ise dokunmuş kumaşlar, hırdavat ve silahlar, şeker, rom, şarap, bira, saatçilik malzemeleridir.125 Baron 1833 yılında İran’dan İstanbul’a gönderilen ürünler ile ilgili de bilgi vermektedir. Buna göre, İran’dan İstanbul’a 1.203.000 frank değerinde, şeker, bakır ve çinko 120
121
122
123
124
125
Yılmaz, agm, s. 370.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.108.
A. Üner Turgay, “Trabzon”, Doğu Akdeniz’de Liman Kentleri (1800-1914), (Editör: Ç. Keyder, Y. E. Özveren, D.
Quataert), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1994, s.50.
Hüseyin Kaleli, “XIX. yüzyılda İran Transit Ticaret Yolu İçin Osmanlı-Rus Rekabeti”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, Sayı 9, Kütahya 2003, s. 4.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.109.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.108.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 471
alaşımı tombak, çivit, İran kumaşları ve Hint kaşmiri, mazı, safran, zamk, afyon, sarı tohum gibi ticari metalar gönderilmişti.126 Doğrudan Anadolu ticaretini ilgilendiren bu başlık altında Baron Tarsus’un ticareti hakkında da bazı kısa bilgiler vermiştir. Baron Tarsus hakkına elinde olan bilgilerin muğlaklığından bahsetmenin yanında bu bölge hakkında en önemli tespiti, Mehmed Ali Paşa’nın isyanı sürecindeki askeri hareketliliğin Kayseri üzerinden Tarsus’a gelen kervanların hareketlerini kısıtladığı ve Tarsus’un 1833’te sadece 600.000 frank ihracat ve 250.000 frank ithalat yaptığı yönündedir. Bu rakamlar içinde İran’dan gelen eski ürünlerin hiçbir payı olmadığını ve Tarsus bölgesinde önemli bir üretim hacminin ise pamuktan elde edildiğini de belirtmektedir. Anadolu ticaretine dolaylı da olsa etkileyen bir diğer saha olarak Rusya’nın Kafkasya’daki eyaletleri ile olan ticarete de değinen Baron, Rusların yasaklamalarına rağmen Osmanlı tüccarlarının Avrupa mamulü ürünlerin bu bölgeye satışını yaptıklarını, karşılığında da buralardan yerli ürünler aldıklarını belirtmektedir.127 SONUÇ Avrupa’da Endüstri Devrimi’nin ortaya çıkardığı koşullar hem hammadde ihtiyacı hem de mamul malların pazarlanması için Osmanlı coğrafyasını daha da önemli bir hale getirmişti. Bilhassa bu süreçte İngiltere’nin başı çekmesi ve buna bağlı olarak ticaret alanında Osmanlı topraklarında bir üstünlük elde etmesi diğer Avrupa devletlerini de harekete geçirmişti. Özellikle ihtilalden sonra Osmanlı coğrafyasındaki siyasi ve ticari potansiyelini kaybetmeye başlayan Fransa, eski kazanımlarını yeniden elde etmek için Babıâli’ye yaklaştığı gibi Mısır Meselesi’nden de istifade etmeye çalışmıştı. Osmanlı‐Rus yakınlaşmasından Doğu’daki menfaatleri açısından oldukça rahatsız olan Fransa, Mehmed Ali Paşa’ya yanında yer alarak bu sorunun kendi lehine çözülmesi için İstanbul’daki Fransız elçisi vasıtasıyla hamleler yaptığı gibi bizzat Mehmed Ali Paşa’ya özel görevliler de gönderdi. Bu bağlamda Mısır’a gönderilen Boislecomte, Fransız hariciyesinin beklentilerini tam olarak karşılayamadı. Öyle ki Osmanlı‐Rus yakınlaşmasını zirveye çıkaran Hünkâr İskelesi Antlaşması ne Fransa’nın ne de İngiltere’nin memnun olduğu bir antlaşmaydı. Fakat Boislecomte görevinin ikinci ayağında iyi bir siyasi gözlemci olarak bir seyahat programı altında imparatorluğu çok geniş bir çerçeveden inceleme görevini icra etti. Boislecomte İskenderiye’ye 126
127
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.109.
AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.109-110.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 472
varışından itibaren yapmış olduğu hamleleri ve gözlemlerini düzenli olarak Fransız hariciyesine bildirdi. Bu raporlar Mısır Meslesi sürecinde Fransa’nın politikalarını anlamanın yanında imparatorluğun koşullarını bir Fransız diplomatın gözünden izlemek açısından da ilginçtir. Boislecomte’un raporlarına iki farklı açıdan yaklaşmak mümkündür. Bu raporları içerik açısından tahlil ettiğimizde en önemli kısımların, Douin’in de kitaplaştırdığı gibi bizzat siyasi misyonu çerçevesinde yapmış olduğu hamleleri anlattığı kısımlar olduğunu söylemek mümkündür. Lakin bu siyasi misyonun kısa sürmesi bu yöndeki raporların da az olması sonucunu doğurdu. Buna karşın, Boislecomte iyi bir gözlemci olarak İstanbul’da bulunduğu sırada imparatorluğun idari, askeri, ekonomik ve ticari koşullarına hem de misyonu doğrultusunda incelemeler yaptığı bölgeler hakkında ayrıntılı raporlar kaleme aldı önemli raporlar hazırladı. Elbette tüm bu raporların bizzat Boislecomte’un gözlemlerine dayandığını söylemek doğru olmaz. Kendisinin de ifade ettiği gibi bazı kaynakları tüccarlardan ve dönemin çağdaş bilgi kaynaklarından derlemişti. Çalışmamıza konu olan ticari kısımlar ile ilgili bölümü İstanbul’daki ikameti sırasında hazırlamış olduğundan hareket edersek Boislecomte’un, imparatorluğun geniş bir sahasında yayılmış olan konsoloslukların elçiliğe göndermiş oldukları yazışmalardan istifade ettiği kolaylıkla anlaşılabilir. Mesela Trabzon ile ilgili bilgiler bizzat Konsolos Outrey’e atıfla verilmişti. Sadece bu örnek bile bize, diğer kısımlar için bir genelleme yapma imkânı vermektedir. O halde bir bütün olarak değerlendirdiğimizde Boislecomte’un ticarete dair gözlemlerini farklı kılanın özellikle Osmanlı gümrük politikalarını eleştirmesi ve bu haliyle 1838 Ticaret Antlaşması’nın ortaya çıkış sürecine dair öngörüleri ve ilerde Avrupa endüstrisinin imparatorluğun hangi bölgelerinden daha fazla istifade edebileceğine dair tespitleri olduğu söylenebilir. Son söz olarak Boislecomte’un Doğu misyonunu, genelde Doğu Sorunu ve özelde Osmanlı‐Fransız ilişkileri açısından değerlendirdiğimizde, Fransa’nın Osmanlı politikasındaki değişimi de görmek mümkündür. Avrupalı devletlerin, imparatorluğa çok uzun bir ömür biçmediği bu kriz ortamında Fransa da imparatorluğun olası bir dağılma ihtimaline karşı önlem almak ve bu yönde politikalar geliştirmek amacındaydı. Bu da ülkenin koşullarının değişik açılardan iyi bir şekilde tahlil edilmesine bağlıydı. Boislecomte’un, imparatorluğu gelir‐giderlerine, sahip olduğu zenginliklerine, bunların değerlerine, imparatorluğun askeri gücüne ilişkin yaptığı tespitleri de bu açıdan değerlendirmek gerekmektedir. 7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 473
KAYNAKÇA I. Arşiv Belgeleri Archives du ministère des Affaires étrangères (AMAE) (Dışişleri Bakanlığı Arşivi, Fransa) a) Centre des Archives diplomatiques de La Courneuve (CADC) ‐Série Personnel 1ère Série. Dossier Individuel: n° 476, “Boislecomte Charles, comte de”. Mémoires et Documents (MD): Turquie: ‐Tome 72, “ Egypte, 8 Avril‐3 Juillet 1833” ‐Tome 73, “Correspondance d’Orient, Syrie, Asie Mineure‐ Constantinople, 21 Juillet‐4 Décembre 1833” ‐Tome 74, “ Constantinople, suite, 8 Décembre 1833‐7 Février 1834”. b) Centre des Archives diplomatiques de Nantes (CADN) ‐Ambassade, Constantinople, Série D : Trébizonde, Tome 3. II. Araştırma ve İncelemeler ‐Abu‐Manneh, Butrus, “Mehmed Ali Paşa and Mahmud II: The Genesis of a Conflict”, Turkish Historical Review, Sayı 1, Leiden 2010, s. 9‐14. ‐Altundağ, Şinasi, Kavalalı Mehmet Ali Paşa İsyanı ve Mısır Meselesi, 1. Kısım (1831‐1841), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1988. ‐Anastassiadou, Meropi, Tanzimat Çağında Bir Osmanlı Şehri Selanik, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2001. ‐Anderson, Matthew Smith, Doğu Sorunu 1774‐1923 Uluslararası İlişkiler Üzerine Bir İnceleme, (Çeviren: İdil Eser), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2000. ‐Armaoğlu, Fahir, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789–1914), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2003. ‐Bacqué‐Grammont J.‐L., ‐ Kuneralp, S.,‐ Hitzel, F., Representants Permanents de la France en Turquie (1536‐1991) et de la Turquie en France (1797‐1991, Éditions Isis, İstanbul 1991. ‐Baillou Jean, (Editör), Les Affaires étrangères et le corps diplomatique français, De lʹAncien Régime au Second Empire, vol. I, Editions du C.N.R.S, Paris 1984. ‐Baskıcı, Mehmet Murat, 1800‐1914 Yıllarında Anadolu’da İktisadi Değişim, Turhan Kitabevi, Ankara 2005. ‐Bilge, Mustafa L., “Kızıldeniz”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Cilt XXV, Ankara 2004, s.558‐559. ‐Bilici, Faruk, “La France et la mer Noire sous le Consulat et l’Empire : « la porte du harem ouverte », Méditerranée, Moyen‐Orient : deux siècles de relations internationales, recherches en hommages à Jacques Thobie (dir. W. Arbid, S. Kançal, J.‐D Mizrahi, S. Saul), L’Harmattan, Paris 2003, s. 655‐676. ‐Coquelle, P., « La Mission de Sébastiani à Constantinople en 1801 », Revue d’Histoire Diplomatique, Sayı 17, Paris 1903, s. 438‐455. ‐Çolak, Kamil, “Mısır’ın Fransızlar Tarafından İşgali ve Tahliyesi”, Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Dergisi, Sayı 2, Sakarya 2008, s.141‐183. ‐de Saint‐Priest, François‐Emmanuel Guignard, Mémoires sur l’ambassade de France en Turquie et sur le commerce des Français dans le Levant, E. Leroux, Paris 1877. ‐Douin, Georges, La mission du Baron de Boislecomte, l’Egypte et la Syrie en 1833, LʹInstuit français dʹarchéologie orientale du Caire, Caire 1927. ‐Driault, Édouard, Napoléon’un Şark Siyâseti, Selim‐ Sâlis, Napoléon, Sébastiani ve Gardane, (Çeviren: Köprülüzade M. Fuad, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2013. ‐Durhan, İbrahim, “1838 Tarihli Osmanlı‐İngiliz Ticaret Sözleşmesi ve Sonuçları”, Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt VI, Sayı 1‐2, Erzincan 2002, s. 77‐104. ‐Eldem, Edhem, French Trade in Istanbul in the Eighteenth Century, Brill, Leiden 1999. 7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 474
‐Eren, Emine, Kavalalı Mehmet Ali Paşa İsyanı ve Mısır Meselesi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir 2008. ‐Fontanier, Victor, Doğuya Seyahat, Bir Fransız Konsolosun Gözüyle 1830’ların Trabzonu’ndan Siyaset ve Toplum, (Çeviri ve Editör: Özgür Yılmaz), Heyamola Yayınları, İstanbul 2015. ‐Güler, İbrahim, “Türkiye Dışındaki Bazı Arşivlerin Türk Tarih İncelemelerine Kazandırılması (Tunus ve Fransa Arşivleri Örneği)”, I. Milli Arşiv Şurası (20‐21 Nisan 1998, Ankara), Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara 1998, s. 295‐318. ‐Halaçoğlu, Yusuf, “Basra”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt V, Ankara 2004, s. 112‐114. ‐Herbette, Maurice, Une ambassade turque sous le Directoire, Perrin et cie., Paris 1902. ‐Issawi, Charles, “The Tabriz‐Trabzon Trade, 1830–1900: The Rise and Decline of A Route”, International Journal of Middle East Studies, Sayı I, Cambridge 1970, s. 18‐27. ‐______, The Economic History of Turkey 1800‐1914, The University of Chicago Press, Chicago and London 1980. ‐______, The Economic History of Iran 1800‐1914, The University of Chicago Press, Chicago 1971. ‐Jarrett, Mark, The Congress of Vienna and Its Legacy: War and Great Power Diplomacy After Napoleon, I.B. Tauris, New York 2013. ‐Kaleli, Hüseyin, “XIX. yüzyılda İran Transit Ticaret Yolu İçin Osmanlı‐Rus Rekabeti”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 9, Kütahya 2003, s. 1‐19. ‐Karal, Enver Ziya, Fransa ‐ Mısır ve Osmanlı İmparatorluğu: (1797‐1802), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1938. ‐______, Osmanlı Tarihi, Cilt V, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007. ‐Kasaba, Reşat, Osmanlı İmparatorluğu ve Dünya Ekonomisi, (Çeviren: Kudret Emiroğlu), Belge Yayınları, İstanbul 1993. ‐Kayapınar, Ayşe, “Fransız Arşiv Belgelerine Göre XIX. Yüzyılda Aşağı Güney Tuna Havzasında Osmanlı Savunma Sistemi”, XV. Türk Tarih Kongresi, Ankara 11‐15 Eylül 2006, Kongreye Sunulan bildiriler, Cilt IV, Kısım 3, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2010, s. 1631‐1638. ‐Kılınç Burcu, ve diğr., “Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze Türkiye’de Dış Ticaretin Gelişimi”, Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, Cilt VIII, Sayı 1, Çanakkale 2013, s. 55‐77. ‐Kutluoğlu, Muhammed H., The Egyptian Question, Eren Yayınları, İstanbul 1988. ‐Kütükoğlu, Mübahat S., Osmanlı‐İngiliz İktisadi Münasebetleri II (1838‐1850), Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul 1976. ‐______, “İzmir”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt XXIII, Ankara 2004, s. 515‐ 524. ‐Levasseur, Emile, Histoire du commerce de la France, A. Rousseau, Paris 1912. ‐Louis, Jérôme, La question d’Orient sous Louis‐Philippe, Ecole pratique des hautes études – EPHE, Paris 2004. ‐Martal, Abdullah, Belgelerle Osmanlı Döneminde İzmir, Yazıt Yayıncılık, İzmir 2007. ‐Owen, Roger, The Middle East in the World Economy, 1800‐1914, I.B. Tauris, London 2005. ‐Palmer, Alan, Osmanlı İmparatorluğu Son 300 Yıl Bir Çöküşün Yeni Tarihi, (Çeviren: Belkıs Ç. Dişbudak), Sabah Kitapları, İstanbul 1995. ‐Quataert, Donalt, “19. Yüzyıla Genel Bir Bakış, Islahatlar Devri 1812‐1914”, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi 1600‐1914, Cilt II, (Çeviren: Süphan 7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 475
Andıç), (Editör: Halil İnalcık), Donald Quataert, Eren Yayınları, İstanbul 2004, s. 885‐
1051. ‐Raccagni, Michelle, “The French Economic Interets in the Ottoman Empire”, International Journal of Middle East Studies, Cilt XI, Sayı 3, Cambridge 1980, s. 339‐376. ‐Sander, Oral, Anka’nın Yükselişi ve Düşüşü, Osmanlı Diplomasi Tarihi Üzerine Bir Deneme, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara 1987. ‐Šedivý, M., “The Struggle for ʹDiplomatic Gloryʹ: Anton Prokesch von Osten and Baron de Boislecomte in Alexandria in May 1833”, Egyptʹs Heritage in Europe. Egypt and Austria V, Univerza na Primorskem, Koper 2009. s. 191‐198. ‐Shaw, Stanford J.‐Shaw, E. K., Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, Cilt II, Çeviren: M. Harmancı), E Yayınları, İstanbul 1983. ‐Shaw, Stanford J., Eski ve Yeni Arasında Sultan III. Selim, (Çeviren: Hür Güldü), Kapı Yayınları, İstanbul 2008. ‐Soysal, İsmail, Fransız İhtilâli ve Türk Fransız Diplomasi Münasebetleri (1789‐1802), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999. ‐______, “Fransa Dışişleri Bakanlığı Arşivleri ve Türk‐Fransız Diplomasi Münasebetlerine Ait Belgeleri”, Belleten, Cilt XV, Sayı 60, Ankara 1951, s. 709‐712. ‐______, “Fransa”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt XIII, Ankara 2002, s.182‐
184. ‐Spiridonakis, B. G., Empire Ottoman Inventaire des Mémoires et Documents aux Archives du Ministère des Affaires Étrangères de France, Institute for Balkan Studies, Selanik 1973. ‐Subaşı Turgut, ‐ Şenol, Aslı, “Baron de Bois le Comteʹun Raporlarına Göre II Mahmud Döneminde Osmanlıʹda Kadın”, International Journal of Human Sciences, Uluslararası Hakemli Dijital Dergi, Sayı 9, Sakarya 2012, s. 1032‐1048. ‐Şenol, Aslı, Fransız Diplomat Baron de Bois le Comte’un Raporlarına Göre Osmanlı Ekonomisi (1833‐1834), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya 2012. ‐Şimşek, Eyyub, Osmanlı‐Fransız Diplomatik İlişkileri ve Kırım Savaşı (1853‐1856), Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi, Trabzon 2013. ‐Tuncel, Metin, “Fırat”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XIII, Ankara 2004, s. 31‐
33. Turgay, A. Üner, “Ottoman Opium Production and Government Policies‐Changing Trade Patterns”, International Journal of Turkish Studies, Sayı II, Utrecht 1983, s. 105‐
125. ‐______, “The Nineteenth Century Golden Triangle: Chinese Consumption, Ottoman Production, American Connection”, International Journal of Turkish Studies, Sayı III, Utrecht 1983‐84, s. 65‐91. ‐______, “Trabzon”, Doğu Akdeniz’de Liman Kentleri (1800‐1914), (Editör: Ç. Keyder, Y. E. Özveren, D. Quataert), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1994, s. 45‐73. ‐Ubucini, M. A., Lettres sur la Turquie, Librairie Militaire de j. Dumaine, Paris 1853. ‐Yalçınkaya, M. Alaaddin, “III. Selim ve II. Mahmud Dönemleri Osmanlı Dış Politikası”, Türkler, (Editör: Kemal Çiçek), Cilt XII, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 620‐
650. ‐Yılmaz, Özgür “Karadeniz’in Uluslararası Ticarete Açılması ve Trabzon”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt II, Sayı 7, Samsun 2009, s.359‐382. ‐______, “19. Yüzyılda Trabzon’da Fransız Ticareti ve Yatırımları”, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, Sayı 15, Trabzon 2013, s. 39‐76. 7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 476
‐______, “Victor Fontanier’nin Trabzon Konsolosluğu (1830‐1832)”, OTAM, Sayı 35, Ankara 2014, s. 153‐196. ______, “20. Yüzyılın Başlarında Samsun Limanı: Fransız Konsolosu H. de Cortanze’nin Raporlarına Göre”, Tarih Boyunca Karadeniz Ticareti ve Canik, Samsun, Cilt I, (Editör: Osman Köse), Canik Belediyesi Kültür Yayınları, Ankara 2013, s. 181‐193. ‐______, Tanzimat Döneminde Trabzon, Libra Kitapçılık ve Yayıncılık, İstanbul 2014. ‐http://www.diplomatie.gouv.fr/fr/IMG/pdf/md‐turquie‐1‐136.pdf, tarih: 15.03.2015. ‐http://www.diplomatie.gouv.fr/fr/IMG/pdf/md‐turquie‐137‐184.pdf, tarih: 15.03.2015. 7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 477
EK 1: Osmanlı Gümrük Verilerine Göre İmparatorluğun Genel Ticareti Ana Ticari Bölge Alt Bölge İthalat
İhracat
Yıl
Mısır Bölgesi
Mısır 42.100.000
39.100.000
1832, 1833, 1834 ortalaması Suriye Bölgesi
Suriye 18.600.000
11.200.000
1832 yaklaşık değer
Kıbrıs 1.176.000
1.516.000
1832
Tarsus 360.000
1.000.000
1833 ortalaması
İzmir 22.200.000
16.234.000
1831,1832 ortalamaları Trabzon 15.464.000
14.079.000
1833
İstanbul Bölgesi İstanbul 19.000.000
12.000.000
Okunmuyor
Edirne Bölgesi
Tuna Eyaleti Edirne 1.000.000
Eflak, Boğdan 16.475.000
1.500.000
19.997.000
Okunmuyor
1833
Asya Bölgesi Sırbistan 2.000.000
4.000.000
1834 yılı yaklaşık değer 7.300.000
14.780.000
1808
Arnavutluk 6.600.000
7.800.000
1812
Selanik 4.866.000
5.666.000
1830, 1831, 1832 ortalamaları Logos, Kavala, O
f
Serez, Bilinmiyor
2.500.000
1833
Adriyatik Bölgesi Bosna Makedonya Bölgesi Bilinmiyor
3.000.000
1833
Teselya Bölgesi
Drama Volo Bilinmiyor
3.000.000
1833
Girit Bölgesi Girit 662.000
3.000.000
Resmo Avrupa ve Amerika ile Yapılan 156.743.000
Ticaretin Genel Toplamı 166.172.000
322.915.000
Asya Ticareti İran Ticareti 30.000.000
31.000.000
Yıl belirtilmiyor
Arabistan, Mısır ve Körfezlerin ticareti 50.000.000
40.000.000
Yıl belirtilmiyor
1827 yılı 14.500.000
Hindistan, İran ve Arap Ticareti 12.800.000
Yıl belirtilmiyor
Asya Ticaretinin Genel Toplamı 94.500.000
83.800.000
178.300.000
Kaynak: AMAE, CADC, MD, Turquie, 74. ve Hanya, yıl 7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 478
Download