İRTİDAT VE CEZASI Dr. Nihat DALQIN* · davranışını İslamın ve düşünce hürriyetine verdiği önemin ele alın­ dığı ve dile getirildiği her ortamda, dinden dönen insanlara İslamın öngördüğü ceza hatırlatılmaktadır. Hemen peşinden, bu ceza ile birlikte; inanç hürriyetinin nasıl bağdaş­ tınlabileceği sorulmaktadır. İşte bu kuşkuları bir nebze giderebilmek, dinden çıkan (mürted)'a verilecek cezanın; inanç hürriyeti ile ilgisinin ne derece olduğunu; bir başka deyişle, ceza gören mürtedin düşünce suçlusu olup olmadığını ortaya koyabilmek amacıyla; dinden dönme ve cezası konusunu araştırmanın faydalı inanç olacağını düşünmekteyiz. l.İrtidad Suçu söz, fiil, alay gibi, kişinin belirtme yollarından biri ile ortaya koymaya irtidad, bunu yapana mürted denir. 2 B. Suçun Özellikleri İrtidat suçu söz veya hareketlerle duygularını işlenir. 1. Sözlerle İrtidat: İrtidat suçunun oluşma sebeplerinden birisi şahsın küfür lafzını dili ile söylemesidir. Şahsın küfür sayılan sözleri kalbinden geçirmesi yeterli değildir. Dünyada hükümlerin zahire göre verilir olması prensibi, dili ile bu sözleri açıklamayanı korumaktadır.3 Nitekim Hz. Peygamber 2. · A-Tanımı: Arap dilinde ifti'al bilbından ism-i fail olan mürted, sözlükte: dönmek J. ..-oJ. o...- kökünden; dönen ( J..j,r-31 ) anlamına gelmektedir. 1 . Mürted terim olarak: "İslam dininden çıkan"a verilen isimdir. Tanımda bulunması gereken özellikleri dikkate alarak; mürted şöyle tanımlanabilir: Akıllı; buh1ğa ermiş, müslüman erkek veya kadının; zorlama olmaksızın irtidat kasdı ile; İslam dininde zarı1ri olarak inanılması gereken şeyleri; tamamen veya kısmen inkar etmesi ve bu inkarını veya inkar sayılabilecek * 1. O.M.Ü. ilahiyat Fakültesi ez-Zebidi, Muhammed Murteza, Tacu'l-Arus min Cevahiri'l-Kamus, Lübnan ts., VIII, 92; el-Cevheri, İsmail b. Muhammed, es-Sıhah fi'lLüğa ve'l-Ulum, Lübnan 1974; I, 474; Sadi Ebu Ceyb, el-Kamusu'l-Fıkhı Lugaten ve Istılahen, Dımaşk 1988, s. 146. . 172- 3. Mürtedle ilgili tarifler için bkz. elMaverdi, Ebu'I-Hasan Ali b. Muhammed b. Habib, el-Ahkamu'sSultaniyye Beyrut 1990; s. 113; Serahsi, el-Mebsut. Beyrut 1989, X, 98; İbn Kudame, Muhammed Abdullah b. Ahmed, el- Muğnf ve'ş­ Şerhu'l-Kebfr 'ala Metni'l-Muknf', Beyrut 1984, X, 99; en-Nevevi, Muhyiddin b. Şeref, Kitabu'l-Mecmu' Şerhu'l-Mühezzeb, Cidde ts., XXI, 59; Ravzatü't-Talibfn, Beyrut 199.2. VII. 283. İbnü'l-Hümam, Kemaleddin Muhammed b. Abdülvahid, Fethu'lKadir, Beyrut, ts., V, 307; er-Remll, İbn Şihabuddin, Nihdyetü'l-Muhtac ila Şerhi'l-Minhdc, Beyrut, 1984. VII, 413; el-Buhuti, Yusuf b. İdris, Keşşafu'l-Kına 'ala Metni'l-ikna, Beyrut 1982, VI, 1 71; A. Fethi elBeknesi, el-Mevsuatü'l-Cinaiyye fi'lFıkhi'l-İslami, Beyrut 1991, III, 129; Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukuk-i İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, İstanbul ts., III, 340; Nu'man es-SamarriU, Mürted'e Ait Hükümler, tre. O. Zeki SoytürkAhmet Tekin, İstanbul 1990, s. 48. Ali el-Karl, Şerhu'l-Fıkhı'l-Ekber, tre. Y. Vehbi Yavuz, İstanbul 1979, s. 434; İRTİDAT VE CEZAsi (s.a.v.): "Allah Teala ümmetimin içinden geçirdiklerini, dilleri ile konuşmadıkları ve işlemedikleri müddetçe bağışlar buyurmuştur. ,..4 İnsanın, söylediğinde mürted sayıldığı sözlere şunlar ömek verilebilir: Allah'ın mevcı1diyyetini inkar etmek, layık olmayan şeylerle Allah'ı sıfat­ landırmak,5 Allah'ın ismi veya emirlerinden biri ile alay etmek, Allah ile kişi arasında, yardıma koşan, kendisine tevekkül edilen birinin 6 olduğunu iddia etmek, Allah ve rasullerinden birine küfretmek, 7 İslam'ın sonraki asırlarda uygulanamaz olduğunu, müslümanların gerilemesine İslam'ın sebep olduğunu söyleyen mürted olur. 8 2. Hareketlerle İrtidat: İnsanın kalbindeki inancını dışa 4. 5. 6. 7. 8. Bilmen, Kamus, IV, 8. Buhiiri, Itk, 6; Müslim, lman, 58; Ebu Davüd, Tatak, 15. İbn Teymiyye, Takiyyüddin, elFetava el-Kübra, Beyrut, 1988, V, 535; Taftazani, Mes'ud b. Ömer b. Abdullah, Şerhu'l-Makasıd, Beyrut ts. V, 224 vd. İbn Teymiyye, el-Fetava, V, 535; elBuhuti, Keşşafu'l-Kına, VI, 168. İbn Hazm, Ahmed b. Sa'd, el-Muhalla bi'l-Asar, Beyrut, ts., XIII, 4 76; İbnu'l-Arab1, Ebu Bekr Muhammed b. Abdullah, Ahkamu'l-Kur'an, Beyrut ts.; I, 31; İbn Kudame, elMuğnf, X, 72; en-Nevevi, el-Mecmu, XVIII, 26. Küfür sözleri ile ilgili daha geniş bilgi için ayrıca bkz.: İbn Nüceym, Zeynüddin, el-Bahru'r-Raik Şerhu Kenzi'd-Dekaik, Kahire ts., II, 133; en-Nevevi, Ravzatü't-Talibfn, VII, 285; er-Remli, Nihayetü'l-Muhtac, VII, 414vd; Fudaylat, Cebr Mahmud, Ahkamu'r-Ridde ve'l-Mürteddfn, Arnman 1987, s. 206-254. -173- vurmasının bir yolu da tavır ve hareketleridir. Bir şahıs, söz söylemeden de, hareketleri ile birşeyi kabili veya reddettiğini, tereddüde mahal bırakmayacak şekilde, ortaya koyabilir. İşte birtakım hareketlerin adeta söz yerine geçtiği gerçeği ile, irtidat suçunun bir sebebi de şahsın hareketleri görülmüştür. Hareketlerle irtidada örnek olarak şunlar zikredilebilir: Kur'an'ı pisliğe atmak, puta, güneş ve ay gibi yıldızlara secde etmek, kıbleden başka yöne, kasıtlı olarak dönüp namaz kılmak, 9 namazın, haccın, zekatın farz olduğunu inkar ederek, onları yerine getirmeden kaçınmak, emri yapmamakta direnmek. 10 C. Suçlunun Özellikleri: I-Akıl: aa-İrtidat suçunu işleyen kimse akıllı olmalıdır. 11 Zira insanların mükellefiyetieri ile akılları doğru o- rantılıdır. bb-Delinin 12 ve deli hükmünde 13 olanın, bayılına veya uyku sebebiyle 9. Ahmed Mustafa, Te{sfru'lyer ve tarih yok, I, 136, İbn Kudame, el-Muğnf, X. 73: İbn Hacer el-Askalani, Ahmed b. Ali, Fethu'l-Barf bi.-Şerhi'l-Buhfirf, Kahire 1986, XII, 288. Kasani, Alauddin Ebu Bekr b. Mes'ud, Bedaiu's-Sanai fi Tertfbi'ş­ Şerai, Beyrut ts., VII, 134; İbn Kudame. el-Muğnf, X, 75; İbn Nüceym, el-Bahru'r-Rafk, V, 129; İbn Abidin H fişiye, III, 285. er-Remli, Nihayetü'l-Muhtac, VII, 417. İbn Abidin, Muhammed Emin, Raddü'l-Muhtar 'ale'd-Dürri'lMuhtar 'ala Metni Tenvfri'l-Ebsar (Haşiye). Beyrut 1987. III. 287. el-Meraği, Meraği, 10. ll. 12. 13. KUR'AN MESAJI İLMİ ARAŞTIRMALAR DERGİSİ, Ağustos, Eylül, Ekim, 98, Sayı: 10, 11, 12 aklı gidenin irtidadı geçerli değildir. 14 cc-Sarhoşun irtidadı hakkında iki mevcuttur. l.Sarhoşun bu haldeki irtidadı geçerlidir. Bu, Şafi'ilerin 15 görüşüdür. Hanbelilerdeki Sahih kabul edilen görüş de böyledir. 16 2-İrtidat halinde şahsın şu'uru yerinde olmalıdır. Sarhoşun şu'uru yerinde olmadığı için, irtidat suçlusu sayılmaz. Bu, Hanefilerin kabul ettiği 7 görüş olup/ daha mantıki görülmektedir.18 farklı görüş 2.buh1ğ: İrtidat şart olup suçunu işieyende buluğun ermeyen, yani mümeyyiz (iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırd etme melekesi) olmayan çocuğun irtidadının gerçekleşmediğinde ihtilaf yoktur. 19 bb-Akıllı fakat buluğa ermemi~ çocuğun irtidadı hususunda birkaç görüş mevcuttur. I-Çocuğun irtidadı geçerlidir. Bu, Ebu Hanife (ö. 150/767) ve Muhammed (ö. l89/805)'in benimsediği görüştür. 2-Çocuğun irtidadı geçersizdir. Bu, Hanefilerden Ebu Yusuf (ö. 15. 16. 17. 18. 19. Serahsi, el-Mebsut, X. 123; İbn Abidin, Haşiye, lll. 285. er-Remli, Nihfıyetü'l-Muhtac, VII. 417. İbn Kudame, el-Muğni, X. 99. Serahsi, el-Mebsut, X, 123; İbn Nüceyın, el-Bahru'r- "'laik, V. 129; İbn Abidin. Haşiye, lll. 285. Koçak, Muhsin, Ehliyete Tesir Açısından Sarhoşluk, Ondokuz Mayıs Ünv. ilahiyat Fakültesi Dergisi, 1992. Sayı 5, s. ll8. Kasani, Bedai, VII, 134: İbn Kudame, el-Muğni, X, 73: İbn Nüceym, elBahru'r-Raik, V, 129. - 174- ıL ! gözetilmemiştir. İleride görüleceği gibi, irtidat cezasının uygulanması hususunda, suçlunun kadın veya erkek olmasının hükme te'siri tartışılmış ise de, irtidat suçunun tesbitinde böyle bir tartışma sözkonusu olmamıştır. 23 4-Zorlama: Zorlama altında irtidat suçu işleyen hakkında birkaç farklı yaklaşım bulunmaktadır. olmadığı tartışılmıştır. aa-Aklı 14. 182/789),20 Şafi'i (ö. 204/819)2 ı- ve Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855)'in22 kabul ettiği bir görüştür. 3-Cinsiyet: İrtidat suçlusunda cinsiyet farkı aa-Kalbi imanla dolu olduğu halde, zorla küfür lafzını söylemeye mecbur edilen kişinin irtidadı geçerli değildir. Zira, dine girmede olduğu gibi, dinden çıkma da istekle olmalıdır. Bu, çoğunluğun kabul ettiği bir görüştür. 24 bb-Zorlama tam 25 ve eksik26 olmak üzere iki türlüdür. Tam zorlama altında bu suçu işleyen mazur görülürse de; eksik zorlama altında irtidat suçunu işieyenin mazereti kabul edilmez. Bu, Hanefilerin kabul ettiği 20. Serahsi, el-Mebsut, X, 122. 21. er-Remli, Nihayetü'l-Muhtac, VII. 417. 22. İbn Kudame, el-Muğni, X, 85. 23. İbn Nüceyın, el-Bahru'r-Raik. V, 129: İbn Abidin, Haşiye, III, 285. 24. Serahsi. el-Mebsut, X. 123: İbn Kudame, el-Muğni, X, 108: er-Remli, Nihfıyetü'l-Muhtac, VII, 417. 25. Tam zorlama (ikrah-ı mülci); öldürme, bir uzvu kesme ve yaralama gibi ağır bir tehdit ile vukCı bulan bir zorlamadır. 26. Eksik zorlama (ikrah-ı ğayrı mülci); bir iki tokat, değnek vurmak veya hapsetmek gibi hafif bir tehdit ile vuku bulan zorlamadır. İRTİDAT VE CEZAsı bir görüştür. 27 cc-Zorla müslüman olmuş kişinin irtidad etmesi halinde, irtidadının geçerli olup olmadığı yönünde iki 28 farklı görüş mevcuttur. 5.Stıç Kasdı: İrtidat suçunu işleyen kimsenin, küfür sözlerini söylerken veya inkar anlamına gelen işi yaparken, suç kasdı ile yapmış olup olmamasının hükme te'siri tartışılmıştır. aa-Küfür sözlerini şaka ile söyleyen hakkında iki farklı görüş mevcuttur. I-Suçlu; söylediği sözlerin ma'na~ sını murad etmediği için kafir olmayacaktır. 29 2-Şahsın dinle alay küfür niyeti yoksa da; için kafir etmiş olduğu olacaktır. B.Sahih olarak kabul edilen 30 ve 31 İbn Abidin (ö. 152/836)'in de kabul ettiği bir görüştür. bb-Küfür sayılan sözü bilgisizlikle söyleyen kişinin, mazur olup olmayacağı yönünde fetvalar verilmiştir. Ancak, bilgisizlik sebebiyle söylenen sözün şahsı kafir kılma­ 32 yacağı benimsenmiştir. D. Suçun Tesbiti: İrtidat suçu, suçlunun i'tirafı, şa­ hidler veya savcının iddianamesi ile 27. Kasani, Bedai VII, 176; İbn, Hfışiye, III, 286. 28. İbn Kudame, el-Muğni, X, 107. 29. İbn Nüceym, el-Bahru'r-Raik, V, 129. 30. İbn Nüceym, el-Bahru'r-Raik, V, 129: el-Buhüti, Keşşfıfü'l-Kına, VI; 168. 31. İbn Abidin, Hfışiye, III, 285. 32. Ebu'l-İzz, Ali b. Muhammed, Şerhu'l­ Akide et-Tahfıviyye, Beyrut 1993; s. 435: Ali el-Karl, Şerhu Fıkhi'l-Ekber, s. 126: Abdülkadir Udeh, et-Teşri'u'l­ Cinfıiyyi'l-İslfımi, Beyrut 1994. II, 708. - 175- tesbit edilir. l.Suçlunun i'tirafı ile. 2-Şahidlerle. İrtidat suçunun tesbiti için kaç şahid gerektiğinde iki görüş mevcuttur. aa-İrtidat suçu için, doğru sözlü iki şahid yeterlidir. Bu, fukahanın çoğunluğunun kabul ettiği bir görüş­ tür.33 bb-İrtidat suçunun tesbiti için dört şahid gereklidir. Bu, Hasan elBasri (ö. 110/728)'nin savunduğu bir 34 görüştür. İrtidat suçunun tesbitinde şahidliklerine başvurulan kimselerin dinden çıktığı söylenen kimse için, "Kafır oldu. Ben buna şahidlik ederim." demeleri yeterli değildir. 35 Kafır olduğu zannedilen şahsın, hangi inanç, söz veya fıilden dolayı küfre düştüğü, bütün incelikleriyle araş­ tırılmalıdır. Dinden çıktığı iddia edilen şahsın, itharndan kurtulmak için. bu iddiayı reddedip müslüman olarak devam ettiğini bildirmesi 36 ve şeha­ det kelimesini söylemesi yeterlidir. 37 cc. İrtidat suçunun tesbiti için, savcı mahkemeye böyle bir iddia ile başvurmalıdır. Çağdaş İslam hukukçularından Abdulkadir Udeh, irtidadın topluma karşı işlenmiş suçlardan olduğu düşüncesinden hareketle, savcının, bir şahsın irtidat suçu işlediği iddiası ile mahkemeye baş­ vurmasını gerekli görmektedir. Ona göre, böyle bir müracaat olmadığında, kişilerden sadır olan küfür suçları mahkemeye getirilemeyecek ve sahibi 33. İbn Kudame, el-Muğni, X, 94. 34. İbn Kudame, el-Muğni, X, 94. 35. er-Remli, Nihfıyetü'l-Muhtfıc, VII, 418. 36. İbn Kudame, el-Muğni, X, 94. 37. el-Maverdi, el-Ahkfımu's-Sultfıniyye, s. 117. KUR'AN MESAJ! İLMİ ARAŞTIRMALAR DERGİSİ, Ağustos, Eylül, Ekim, 98, Sayı: 10, ll, 12 -· 38 cezalandırılamayacaktır . 11-İRTİDAT CEzASI İnsanlar arasındaki yaygın kana'ate göre, İslam dininden çıkan mürteci, tevbe ederek geri dönmezse,39 öldürülecektir. Bu bölümde, mürtedin öldürülmesi için kaynak gösterilen Kitap, Sünnet ve İcma'ın konu hakkında delil olma mahiyetleri tartışılacaktır. A-Cezanın Kaynakları: I-Kitap (Kur'an'ı-Kerim): Dinden dönme suçunun dünyadaki cezası ile ilgili olarak a)[etlerde, mürtedin arnellerinin boşa gideceği40 dışında bir cezaya, sarahaten rastlanmamaktadır. Biz burada, daha ziyade, dinden dönenin öldürülmesi gerektiği hususunda,. ayetlerde bir işaretin olup olmadığını araştırmak istiyoruz. Bazı araştırmacılar, Kur'an'da mürtedin öldürülmesi ile ilgili emrin varlığını savunmuşlar ve şu ayetleri delil olarak kullanmışlardır: _r') J~ ::ı;'~ ~~;~10:- ~ ~, ~ ... ~::ı~~~~~~-~-.(;:.,.'-'"~ ~_,\ a-"Bedevilerden geride kalmış olanlara de ki: "Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaş­ maya karşı çağrılacaksınız. Onlarla savaşırsınız veya müslüman 1 olurlar. '"' ----------------- 38. Udeh, et-Teşrfu'l-Cinaı, I. 244. 39. İbn Hacer, Fethu'l-Barı, XII, 28ı: ezZürkani, Muhammed b. Abdulbiiki, Şerhu'z-Zürkanı 'ala Muuattai'l-İ­ mam Malik, Beyrut ı990. IV, ı 7; Tahir b. Aşür, Muhammed, TefsEru'tTahrfr ue't-Tenufr, ed-Daru1-Cemahiriyye, ts. II, 335. 40. Bkz. Bakara, 2/2I7; Maide, 5/5; En'am, 6/88; Zümer, 39/65. 41. Fetih, 48/ı6. . 176- Bu ayetteki "kuvvetli bir kavim"den maksadın, Farslılar, Romalılar, Rumlar, ... veya Hz. Peygamber'in ölümünden sonra Ebu Bekr döneminde irtidad eden Yem am eliler ya da Müseylemetü'l-Kezzab ve taraflarının bulunduğu Hanife oğulları olduğu şeklinde bulunmaktadır. 42 değişik görüşler Ayette zikri geçen kavmin, mürted Hanife oğulları olduğu görüşüne dayanarak es-Serahsi (ö. 490/1097) bu ayeti dinden dönenierin öldürülmesinin gerektiğine delil olarak göstermiştir.43 Halbuki, ayette kendileri ile savaşa çağırılacak kavmin, henüz -o günlerde- ortada olmadığı hakkında 44 görüşler de mevcuttur. Ayette mevcut olan ev (JI) bağla­ cının veya ma'nasında olduğu düşünce-sinden hareketle, savaşıla­ cak kavimden ya müslüman olması veya öldürülmesi dışında bir alternatif kabul edilmez, sulh yapılmaz. Öyleyse bunlar Arap müşrikleri mesabesindedir ve müslüman olmaziarsa mutlaka öldürülmeleri gerekir şeklin­ de anlayış mevcuttur. Ancak, bu bağ- lacın hatta (? ) -e kadar ma'nasına gelebileceği şeklinde Ubeyy b. Ka'b'dan gelen bir rivayet bulun- 42. Bkz. et-Taberi, Muhammed b. Cerir, Cami'u'l-Beyan 'an Te'ufli Ayi'lKur'an, Beyrut ı988, XVIII, 82; Kurtubf, el-Cami' li-Ahkami'lKur'an, XVI, 272; İbn Kesir, Ebü'lFida İsmail, TefsEru'l-Kur'ani'l-Azim, Daru1-Kütübi'l Mısriyye, t. s., IV, ı90; Şevkani, Muhammed b. Ali, Fethu'lKadir, Kahire ı993, V, 71; Tahir b. Aşür et-Tahrtr ue't- Ten uir, XXVI, ı 70. ı71. 43. Serahsi, el-Mebsut, X, 98. 44. İbn Kesir, Tefsir, IV, ı90. İRTİDAT VE CEZAsi maktadır. 45 Bu rivayete göre; kavmin herhangi bir kavim olduğu ve Hudeybiye seferinden kaçanların, böyle bir savaş çağrısı karşısında kaçmamalarını, Allah ve Rasıllüne itaatın büyük sevap, saygısızlığın ise, çetin azap getireceğine dikkat çekmesi ötesinde, karşılaşılacak kavmin mürted bir grup olacağı yorumuyla, ayetin mürtedleri öldürmenin gerekli olduğuna delil getirilmesi, ayeti anlamada bir zorlama olacaktır. Ayet, mürted bir kavim hakkında olsa bile, burada dikkatlerden kaçmaması gereken, İslam toplumuna harp açmış bir grubun varlığıdır. Zaten bu tür isyana kalkışan gruplarla, toplum muhafazası. nefis müdafaası amacıyla savaşılacaktır. Bu topluluk ile, inançlarından dönmüş olmalarından ziyade, harbe giriştikleri savaşılmış olacaktır sebebiyle ki, bu zaten meş­ ru kılınmıştı. b-es-Serahsi (ö. 490/1097) 46 ve elMerğinani (ö. 593/1194), 47 dinden dönenierin Arap müşrikleri menzilesinde oldukları görüşünden hareketle, şu ayeti, mürtedlerin öldürülmesine delil olarak göstermektedirler: ~/ '.11 ~_p~ r~~;::. ':il cu~ 11~, A cı J J Jo _, , J o,. "o o·t""'~~J ~ "Haram aylar çıkınca, müşrik­ leri bulduğunuz yerde öldürün. ,,4s Hz. Ebıl Bekr ve Ali'nin, mürtedlerle savaşlarında hep bu ayeti daya45. Şevkfm1, Fethu'l-Kadir, V, 71. 46. Serahs!, el-Mebsut, X, 98. 47. el-Merğinanı:, Ebü Bekr b. Abdülcelll, el-Hidaye Şerhu Bidayeti'l Mübtedi, el-Mektebetü'l-İslamiyye, ts. Il, 165. 48. Tevbe, 9/5. nak ettikleri belirtilmektedir. 49 Çağ­ daş araştırmacılardan Ali b. Zeyd de, mürtedin öldürülmesi ile ilgili delilleri arasında bu iki ayeti zikretmiş ve yukarıdaki görüşleri benimsemiştir.50 Hz. Ebıl Bekir ve Ali'nin dinden dönenlerle savaştıkları bir gerçektir. Ancak onlarla savaşabilmek için (Tevbe 9/5) ayetinden başka, delil olarak kullanabilecekleri birçok ayet mevcuttur. İleride belirtileceği gibi, onların savaşma sebepleri, muhatabların inançlarından dönmüş olmaları değil, İslam cema'atinden ayrılarak karşı bir grup oluş­ turmaları, devlete karşı görevleri olan mali yükümlülükten imtina' etmeleri, devlet ve milletin ayakta kalması ve bekası için yakın tehlike oluştur­ malarıdır. Ridde savaşıarına bakıldı­ ğında, hep aynı durum görülecektir. Hz. Ebıl Bekir ve Ali, muhatablarından, her defasında, menfi propagandadan vazgeçmelerini ve devlete karşı olan mali yükümlülüklerini yerine getirmelerini istemişlerdir. Örneğin, Ebıl Bekr, zekatın farziyyetine kuşkusuz inanmalarını değil, zekatlarını ödemelerini istemiştir. Zaten kimse kalbiere hükmedemeyecektir. Gerçek ma'nasıyla kimin inanıp, kimin inanmadığını ancak Allah bilebilecektir. 3' c:~ M ::ru ~: r~ ~~ ~ F:; 4:r-rwl ::r (. >'Jl_;; ) c-"Kim İsla~dan b;,şka bi;. din ararsa, bilsin ki, kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o ahirette ziyan eden- 49. Kurtub!, el-Cami' li-Ahkami'lKur'an. 50. Ali b. Zeyd, el-Afv 'ani'l-Ukube, s, 465468. - 177- KUR'AN MESAJ! iLMİ ARAŞTIRMALAR DERGiSi, Ağustos, Eylül, Ekim, 98, Sayı: 10, ll, 12 lerden olacaktır. ,ın Kurtubi (ö. 67111273), Mücahid (ö. 104/722)'den naklen, bü ayetin, irtidad edip Mekke'ye sığınan Haris b. Süveyd hakkındanazil olduğunu belirtmektedir. 52 Taberi (ö. 310/922) ise, 53 her milletin kendisinin müslüman olduğu iddiasında bulunduğu bir ortamda ayetin nazil olduğunu ve iddialarında doğru olup olmadıklarını görebilmek· için de, hac ibadetinin emredildiğini nakletmektedir. Muasır müelliflerden Ali b. Zeyd, bu ayeti mürtedin öldürülmesi ile ilgili delilleri arasında vermektedir. 54 O, Şevkani (ö. 1250/1844)'nin ayet hakkındaki yorumuna dayanarak, ayeti kendi delllleri arasına almıştır. Şevkani'nin ayetle ilgili tefsiri şöyle­ dir: "Ayetin muktezasi, bu kişiden İslamdan başkasının kabul edilmeyeceğidir. İslama girmezse öldürülür. Öldürülmediğinde, kendisinden İsla­ mın dışında bir din kabul edilmiş demektir ki, ayet bunu yasaklamaktadır".55 Bu tefsirin, ayetin sebeb-i nüzulünün Haris b. Süveyd olduğu görüşü doğrultusunda yapıl­ dığı açıktır. Şevkani'nin ayetle ilgili yorumu ve Ali b. Zeyd'in, bu ayeti, dinden dönenin öldürülmesine delil olarak ileri sürmesi pek tatminkar görünmemektedir. Zira; ayetin mürted Haris b. Süveyd hakkındanazil olduğu kesin değildir, ayetin sebeb-i nüzulü ile ilgili başka rivayetler de mevcuttur. Bir Yahudi ve Hıris­ tiyandan da, İslamdan başka bir din 51. Al-i İmran, 3/85. 52. Kurtubi, el-Cami' li-Ahkami'lKur'an, IV. 128. 53. Taberi, Cami'u'l-Beyan, III, 339. 54. Ali b. Zeyd, el-Afv 'ani'l-UkUbe, s. 466. 55. Şevkani, Hadaiku'l-Ezhfır, IV, 581. 582. kabul edilmeyeceği, ayetten rahatlıkla anlaşılmaktadır. Ancak, onlar hiçbir zaman- İsiarnı kabul etmemeleri sebebiyle öldürülmemiştir. Şayet onları ölümden koruyan şey, tahrif edilmiş de olsa, inandıkları dinleridir denirse, o zaman, üçlü bir tanrıya inanmalarının Allah tarafından ko~ runduğu ve şirklerine Allah'ın göz yumduğu gibi bir durum ortaya çıkar ki, bu kabul edilemez. İnsanlardan İslamdan başka bir din kabul edilememesine rağmen, kimseye ilişilmemesi, sapık inançlarının cezasının ahirete bırakı­ lışındaki hikınetin; dünyanın imtihan meydanı oluşu, imtihanın adil olması için inanç hürriyetinin herkese tanınmış olması ve kimseye inancı sebebiyle zorlama yapılmaması ilkesinin tabii bir sonucu olduğunu düşünmekteyiz. Mezkur ayetin, zikri geçen mürted hakkında olduğu düşünülse: "Kendisinden İslamdan başka d'in kabul edilmeyecektir. Ahirette de hüsrana uğrayan­ lardan olacaktır" şeklindeki ifadeden, müslüman olmazsa öldürüleceği anlamından çok, müslüman olmazsa, ebedi olan ahiret hayatını kaybedeceği anlaşılmaktadır. Mürtedden, yaptığı hatadan dönmesi istenmekte, suçun ahiretteki durumu hatır­ latılarak, azabın caydırıcılık etkisinden yararlanılmaktadır. Nitekim rivayete göre, bu kişi sonra tevbe . t'ır. 56 et mış d-Mürtedin öldürülmesi ile ilgili olarak delil gösterilen diğer bir ayet şöyledir: ;.s)~~~~~~ o)i;.~) ... ~ 56. Kurtubi, el-Cami' li-Ahkami'lKur'an, IV. 128. - 178- İRTİDAT VE CEZAsı tin mürtedin öldürülmesi hakkındaki delaleti açık değildir. Mürtedin öldürülmesi ile ilgili olduğu düşüncesiyl_e, delil olarak ortaya konan bu ayetlerin istidlal yönlerinin zayıf olup, Kur'an'da açık olarak mürtedin arnellerinin boşa gitmesi ve ahirette azaba atılacağı dışında bir işaret bulamamaktayız. 2-Sünnet: Genellikle kaynak fıkıh kitaplarında, irtidad edenin öldürülmesine delil olarak sünnet kaynağı gösterilmektedir.62 Burada Hz. Peygamberden ve Raşid Halifelerin uygulamalarından örnekler verilecek ve rivayetler değerlendirilecektir. a-Hz. Peygamber, "Dfnini değişti­ reni öldürün." buyurmuştur. 63 Cumhur, hadiste geçen "dfnini değiştiren" ifadesini; İslamdan çıkan, İslamdan çıkıp başka dine geçen şeklinde ~ ~~:;.:;.) ı;,~ı ~~ ~::; J, c " "' ~ ,... ,...- .; .;. ..... ,ıı ... ,... ,;. ,... o ,i. o ,; ,... ,... ..:..Wjü ~LS' yı>)~~;) .y .... ... ,...,... .... ,ı c-'·~~' G~.ı.JI. _;o, ',lGI "'{ ... ~~ ) - u~ rr " ... Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar, size karşı savaşa devam ederler. Sizden kim, dininden döner ve kafir olarak ölürse, yaptıkları işler dünya ve ahirette b oşagı'der... ,57 Tahir b. Aşür, bu ayeti mürtedin öldürülmesine delil olarak kullanmaktadır.58 Ona göre, ayette geçen fa harfi takibiyyet ifade etmektedir. Buna göre ayetin ma'nası, "kim irtidad eder ve peşinden öldürülürse" şeklinde olmaktadır. Mürted, irtidadı sebebiyle öldürülmeseydi, bu harf kullanılmazdı. Ayette geçen fa harfi hakkında farklı görüşler de mevcuttur. Örneğin Nesefi (ö. 710/1310) 59 ve İ'rabu'l-Kur'an müelliflerinden Muhyiddin ed-Derviş, 60 fa'nın atıfa olduğunu, ma'nasının "Kim irtidad eder ve kafir olarak ölürse ... " şeklinde olduğunu belirtmişlerdir. Ebü's-Su'üd (ö. 982/1574) ise, ayetteki fa harfinin vasıla olduğunu ve ma'nanın, "kim irtidad eder ve ölünceye kadar küfürde ısrar ederse" şeklinde olduğunu ifade etmiştir. 61 Görüldüğü gibi, aye57. Bakara, 2/217. 58. Tahir b. Aşur, Tefsir, II, 335. 59. Nesefi Ebu'l-Berakat Abdullah b. MahmÜd, Tefsiru'n-Nesefi, İstanbul ts., I, 308. 60. Muhyiddin ed-Derviş, İ'rfıbu'l­ Kur'fıni'l-Kerim ve Beyanuhfl, Beyrut 1992. I, 323. 61. Ebü's-Su'ud, İrşfıdu Akli's-selim ila Mezfıya'l-Kitfıbi'l-Kerim, Daru'l-Fikr anlamıştır. 64 b-Rasülullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah'dan başka ilah olmadığına ve benim Allah'ın Rasulü olduğuma şahidlik yapan hiçbir müslümanın kanı helal değildir. Ancak şu üç kişi müstesnadır. Zina eden evli, bir baş­ kasını kasden öldüren kişi ve dfnini ' cema at t en ayrı l an şa h ıs. ,,ss terk edıp A ( ts., I, 255. 62. İbn Kudame, el-Muğni, X, 72; eş­ Şirbini, Muğni'l-Muhtac, IV, 140; el Buhuti, Keşşfıfü'l-Kına, VI, 168. 63. BuMri, Cihdd, 149; İ'tisam, 28; Ebu Davud, Hudfld, I; Tirmizi, Hudfld, 25; Nesa!, Tahrim, 14; İbn Mace, Hudud, 2; Ahmed b. Hanbel, I, 2, 7, 282; II, 231. 64. Kurtub1, el-Cami' III, 147; İbn Hacer, Fethu'l-Bfıri, XII, 284. 65. Buhari, Diyet, Müslim, Kasame, 25, 26; Ebu Davud, Hudfld, I; Tirmizi, - 179- KUR'AN MESAJ! iLMİ ARAŞTIRMALAR DERGiSi, Ağustos, Eylül, Ekim, 98, Sayı: 10, ll, 12 - Hadiste geçen(( .ı..:..,ı...U \S)5 ııifadesinden, 66 irtidadın her tÜ;Ü ~nl~şılmıştır. "cema'atten ayrılan" kısmından, Hariciler gibi İslam cema'atinden, her ne maksatla olursa olsun, ayrılan tüm grupların, silahlı saldırıda bulunup fesat çıkardıklarında öldürülecekleri 67 anlaşılmış ise de, bu ifadenin bir öncesinin sıfat-ı müekkedesi olduğu da belirtilmiştir. 68 .&ksi halde, dört kimseden bahsedilmiş olması gerekir ki, hadisin başlangıcı ile tezat bulunmuş olurdu. c-Hz. Peygamber bir gün minbere çıkar ve: "Benden sonra {esat çıkaranlar olacaktır. Cema'atten ayrılan kimi görürseniz veya Muhammed ümmetinin durumunu parçalamak isteyen kim olursa olsun -cema'at da olsalaröldürünüz!" buyurmuştur. 69 d-Aişe (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Rasülullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Müslümanı öldürmek, şu üç sebep hariç, helal değildir. Zina eden evli recmedilir. Müslümanı kasden öldüren öldürülür. İslamdan çıkarak, Allah ve Rasulü ile harbe tutuşan kişi ya öldürülür ya asılır veya sürgün edilir."70 Ebu Davüd (ö. 275/889)'daki 66. 67. 68. 69. 70. Hudud, 15; Nesa!, Tahrim, 5; İbn Mace, Hudud, 1; Darimi, Hudud, 2. San'ani, Muhammed b. İsmall, Sübülü's-Selam Şerhu Bulflği'l­ Meram min Cemi'i Edilleti'l-Ahkam, Daru1-Ceyyid, Beyrut ts., III, 1182. Azimabadi, Ebu't-Tıbb Muhammed, Aunu'l-Ma'bud Şerhu Sünen-i Ebf Dauud, Daru'l-Fikr ts., XII, 6. Az1mabad1, Avnü'l-Ma'bUd, XII, 6. Nesa!, Tahrim, 6. Nesa!, Kasame, 14; Ebu Davüd, Hudud, ı. - 180- rivayet ( ~JC...:) "muhariben" (lafzı ile tahric edilmiş ve buradan "yol kesiciler" (kutta-i tarik) ve "Siyasi isyana kalkışanlar" (el-buğat) anlaşılmış ve öldürme, asma ve sürgün cezaların­ dan birinin bunlara uygulanacağı belirtilmiştir. 71 b., c. ve d. maddelerinde kaydettiğimiz hadislerin birinci hadisi tahsis etmiş olabileceğine -görebildiğimiz ölçüde- es-San'ani (ö. 1182/1 768) hariç,72 kimse dikkat çekmemiştir. Rivayetler birlikte düşünüldüğünde, dininden çıkarak, İslam cema'atinden ayrılan, Allah ve Rasülü ile harbeden kişi ile mücadele edilir. Pişman olarak tevbe ederse el çekilir; halinde ısrar ederse öldürülür, asılır veya sürgün edilir şeklinde bir hükmün ortaya çıkması mümkün olmaz mı? e-Ukl ve Ureyne kabilelerinden bir grup insan Hz. Peygamber'e gelerek; "Biz hayvancılıkla uğraşıp sütle beslenen insanlanz, çift çubukla uğraşan köylüler değiliz" dediler. Bu sözleriyle, Medine'nin havasının kendilerine iyi gelmediğini ifade ettiler. Hz. Peygamber onlara, hazineye ait develerin ve çobanın bulunduğu yeri tavsiye etti. Kendilerine oraya gitmelerini, develerin sütlerinden ve bevllerinden (idrarlarından) içmelerini söyledi. Bu Sahabiler oraya gittiler ve bir müddet sonra iyileştiler. Sonra irtidad ettiler. Oradaki çobanlardan birinin gözlerini oyup, el ve ayaklarını kesip öldürerek hazine develerini kaçırmak istediler. Sağ kalan çoban, olayı Medine'ye haber verdi. Haber üzerine Hz. Peygamber takipçi çıkarıp, bu suçu işleyenierin yakalandığında gözlerinin oyulmasını 71. Azimabadi, Aunü'l-Ma'bUd, XII, 7. 72. San'ani, Sübülü's-Selam, III, 1183. İRTİDAT VE CEZAsı ve ellerinin kesilmesini ve Harra'nın bir kenarına atılmaları şeklinde ölüme terk edilmelerini emreder. 73 Bu rivayet, suçlulara kısas cezası verildiğini ve irtidat cezası ile ilgili ayrı bir muamele yapılmadığını göstermektedir. f-İbn Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre, Abdullah b. Sa'd b. Ebi's-Sarh isimli bir Sahabi Hz. Peygamber'e katiplik ediyordu. Şey­ tan ayağını kaydırdı, irtidad etti ve kafir olarak Mekke'ye sığındı. Mekke'nin fethinde, Rasulullah'ın öldürülmelerini emrettiği şahıslar listesinde o da vardı. Ancak Hz. Osman onu himayesine aldı. Rasulullah'ın yanına getirdi ve Hz. Peygamber'e onunla bi'at etmesini teklif etti. Rasulullah (s.a.v.) üç kez başı ile direnme gösterdi ise de, sonunda bi'atı kabul etti ve bu şahıs sonra tevbe ederek müslüman 74 oldu. Şayet irtidat had gerektiren bir suç olsaydı, Hz. Osman onu himaye edemez, bağışlanması için şefa'atte bulunamazdı. g-Hz. Ebu Bekir'in hilafeti birçok kabilenin dinden döndüğüne şahid olunmuştur. Bunlardan bir kısmı, milli görev olan zekatı vermemekte direnmek istemeleri ile mürted olmuşlardı. Bilindiği gibi, bu direnmeler, ridde savaşlannın çıkma­ sına sebep olmuştur. Rivayetlere bakıldığında, dikkat çeken husus şudur: Savaş sebebi, zekatı vermemekte direnmek ve Ebu Bekir'in de almak için ısrarlı tavrıdır. Savaş, bir grubun zekatın farziyyetini inkar etmeleri karşısında, bunun farz olduğuna i- nandırmak için yapılmamıştır. Kişiler ödemekten kaçınırlarsa, farz olduğunu kabul etmelerine rağmen, zekatı verinceye kadar, kendileri ile savaşılır. Nitekim farz olduğunu kabul ettikleri halde, zekat vermekten kaçınan muhatablar Ebu Bekir'e "Allah'a yemin olsun ki, biz iman ettikten sonra küfretmedik. Sadece cimrilik 75 yaptık." demişlerdir. Kılıç zoru ile kalbdeki inancın değiştirilemeye­ ceğini herkes bilmektedir. Bu savaş, devletin devamı ve İslamın bekası için yapılmıştır. Günümüzde de, güçlü devletler, vergisini vermeyenden zoraki alır ve bu inanç hürriyetine baskı anlamına gelmez. h-Hz. Ömer'in hilafetinde irtidat olayları, nadir de olsa, münferit vak'alar şeklinde vuku bulmuştur. Ömer, Musaoğulları tarafından gelen birine oralardan sormuştu. Adam, bir kişi­ nin irtidad ettiğini ve öldürdüklerini haber verdi. Bunun üzerine halife, keşke üç gün hapsetseydiniz, karnını doyursaydınız, belki tevbe ederdi diyerek, öldürmelerini hoş karşılama­ zekatı mıştır.76 esnasında ı-Hz. Ömer, Bekr b. Vail kabllesinden altı kişinin irtidad ettiğini ve öldürdüklerini duyunca, istirca etmiş ve ben olsam islama girmelerini isterdim, direnmeleri halinde hapsederdİm demiş ve "Rabbim! Bu benim bilgim dışında olmuş bir olaydır, ben emretmedim, duyunca razı olmadım." diye memnuniyet77 sizliğini izhar etmiştir. Görüldüğü gibi, İslam devletinin temelleri sarsılmaz şekilde muhkemleştiği, İs- 73. Buhari, Muharibfn, 16, 17, 18;Diyat, 22: Müslim, Kasame, 9; Ebu Davud, Hudud, 3; Nesa!, Tahrfm, 7. 74. Ebu Davüd, Hudud, 1; Nesili, Tahrfm, 14, 15. 75. Maverdi, el-Ahkamu's-Sultaniyye, s. 117. 76. Şevkani, Neylü'l-Evtar, VII, 225. 77. 77 Beyhakl, Sünen, VIII, 207. . 181- KUR'AN MESAJI iLMI ARAŞTIRMALAR DERGiSi, Ağustos, Eylül, Ekim, 98, Sayı: 10, ll, 12 lam ümmeti gücünü dünyaya kabul ettirdiği Ömer döneminde, irtidat suçlularına yaklaşım biraz farklı olmuştur. Kana'atimizce bunun sebebi; irtidat suçlularının bu dönemde bir grup oluşturup, toplu halde isyana girişmemeleri ve İslam devletinin, bir kısım insanların din değiştirmesin­ den yıpranmayacak kadar güçlenmesidir. i-Hz. Ali'nin hilafeti dönemine gelindiğinde, Yahudiler ve diğer güçler, Hz. Osman döneminde bir hayli sarsıntı geçiren İslam toplumunu, içinden iyice parçalamak ve çökertmek düşüncesiyle, amansız bir taarruza girişmişlerdir. Bu, müslümanları iman evlerinden vurma operasyonu idi. Siyasi olarak başlayan bu cereyan, müslümanların inançlarını alt-üst edecek derecede kötü bir mecraya sürüklenmiştir. Hz. Ali'nin Peygamber olduğu, hatta ilah olduğu şeklinde ilhad propagandalarıyla, küfür seli, müslüman toplumu kaplamıştı. İşte böyle bir ortamda, Hz. Ali, mürted zındıklarla mücadele etmiş, onlarla 78 savaşmıştır. 3-İcma: Dinden dönen erkeğin öldürüleceğine dair icma'ın bulunduğu 79 ifade ediliyorsa da, konu hakkında teferruat verilmemektedir. Hz. Ömer'den, öldürülen mürted hakkında "Ben olsam, hapsederdim." şeklindeki ri78. İbn Hazm, el-Muhalla, XII, III; Ayni, Mahmud b. Ahmed, Umdetü'l-Kari Şerhu Sahihi'l-Buhdri, Beyrut ts., XXIV, 81; Mübarekfüri, Abdurrahman b. Abdurrahim, Tuhfetü'lAhuezf bi-Şerhi Cami'i't-Tirmizi, Kahire 1991, V, 24. 79. İbn Kudame, el-Muğnf, X 79; Nevevi, el-Mecmfl' XXI, 65; San'ani, Sübülü'sSelam, III. 1239; İbn Abidin, Haşiye, III, 286. - 182- vayee 0 ve İbrahim en-Nehai (ö. 96/714)'den, mürted ölünceye kadar (ebeden) tevbeye çağrılır rivayeti, 81 icma'ın hangi dönemde vuku bulduğu kuşkusunu oluşturmaktadır. 4-Rivayetlerin Tahlili: a-Hz. Peygamber'in mürtedle ilgili sözlerinden, İslamdan çıkıp, toplumdan ayrılarak Allah ve Rasulü ile harbeden mürtedin, uygulanabilecek diğer cezalar yanında, öldürülebileceğini de anlıyoruz. Yani 1. maddede verilen rivayeti, diğer sözlü ve fiili rivayetlerin kayıtladığını ve öldürme cezasının, kişinin irtidadından ziyade, harb halinde oluşundan dolayı verildiğini düşünmekteyiz. · Nitekim, Malik, Şafi'l ve Ebu Sevr, Milide suresinin 33. ayetinin İslam­ dan çıkıp yol kesen ve fesat çıkaranlar hakkındanazil olduğunu savunmuş­ lardır.82 Bu görüşe göre de, dinden çıkanın cezalandırılma sebebi, yol kesip fesatçıkarması gibi harici etkenlerdir. b-Muharib olmayan mürtedin öldürülmeyerek, kendileri ile değişik şekillerde diyalog sağlandığı, rivayetlerden anlaşılan diğer bir husustur. Buna örnek olarak, yukarıda geçen şu olaylar hatırlatılabilir. Hz. Peygamber'in, Hz. Osman'ın aracılığını kabul ederek mürted İbn Ebi's-Sarh ile bi'atlaşması; Müseyleme'nin Rasulullah'ın karşısında açıkça irtidadını belirttiği halde, Hz. Peygamber'in ona cevap vermesi için "'. . . .. ... , . . 83 şaırını gorevienaırmesı. 80. Beyhaki, Sünen, VIII, 207. 81. İbn Hazm, el-Muhalla, XI, 189; İbn Kudame, el-Muğni, X. 79. 82. Kurtubi, el-Cami' li-Ahkami'lKur'an, VI. 149. 83. İbnü'l-Kayyim el-Cevziyye, Zadu'lMe'ad, tre. Vecdi Akyüz. İst. 1992, İRTİDAT VE CEZAsi c-İrtidat suçlusu olarak kaynak- larda rivayet edilen ve öldürülmeleri şeklinde uygulama yapılan kişi veya grupların öldürülmelerinin sebebi olarak; muharib olma (İslam devletine karşı isyan çıkarma, onun sarsılması yönünde eyleme girişme) özelliklerini görmekteyiz. Yani, muharib mürted öldürülmüştür, diye düşünüyoruz. Zaten muharib olması, kendisine harb açılmasını zorunlu kılmıştır ki, Hz. Peygamber'in yukarıda verilen emirlerinin bu şekilde anlaşılması daha doğru olacaktır. d-Dinden çıkanın, aynı zamanda, devlete savaş açmış bir eşkiya olarak görülmesi olgusu, kana'atimize göre, toplumların ve zamanın özelliklerine göre değişiklik arzedecektir. Belki, İslamın yeni devlet olma ve güçlenme çabasında olduğu ve sarsılmaz bir topluluk olma sürecinde bulunduğu ilk yıllarında, birilerinin islamı kabul edip, birkaç gün veya ay sonra, "Bu dinden çıkıyorum." diye karşı safa geçmesine müsa'ade edilmezdi. Takdir edilmelidir ki, her sosyal grup, cemiyet, toplum ve devletin, kurulma aşamasında olağanüstü durum ve hükümler caridir. Toplum güçlenip, sistem her tür kurum ve müesseseleriyle sarsılmaz bir hal aldığı dönemlerde, kendi isteğiyle İslam dinine giren bir şahıs, yine kendi isteğiyle, inanç hürriyetini kullanarak, bazı ahkarnını sevmediği veya ağır geldiği düşüncesiyle, İslamdan çıkıp başka bir dini tercih edemez mi? Örneğin; bir yaz sıcağında müslüman bir ülkeye seyahataçıkan gayr-ı müslim bir turist, İslamın bir kısım güzelliklerini görerek, ihtida etmiş olsun. Aynı yıl 1 Ağustos'ta ramaIV, 164. - 183- zanın başladığını düşünelim. Temmuz sonuna kadar müslüman olduğundan zevk duyan bu yeni müslüman kardeşimiz, Ramazanda, müslümanın oruç tutması gerektiğini öğre­ nerek, oruca başlar ve birkaç gün oruç tutar, ama yazın sıcağında bu ibadet kendisine biraz zor gelir. Bir nevi islamı kabul ettiğine pişman- olur ve birkaç gün tereddütten sonra, gider ve masumane olarak. "Ben İslamdan vazgeçiyorum; emirleri bana ağır geliyor." diyerek, dinden çıksa, öldürülmeli midir? islama girerken kullandığı inanç hürriyetini çıkarken kullanamaz mı? Kana'atimizce, verdiğimiz örnekle bir hayli paralellik arzeden ve Hz. Peygamberin huzurunda vuku bulan bir olayı burada hatırlatmak faydalı olacaktır. Yeni müslüman olmuş, bi'at etmiş ve Medine'ye yerleşmiş bir bedeviyi Medine'nin sıcağı rahatsız eder ve hastalanır. Bir müddet sonra gelerek, ''Ya Rasulallah! Bey'atımı boz." der. Hz. Peygamber ses çıkarmaz. Bedevi üç kez aynı istekte bulunur ve her defasında Rasulullah (s.a.v.) ses çıkarmaz. Adam da çeker gider. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Medine, ateşin kir ve pasları giderdiği gibi, kötülükleri yok eder (kenara atar)" demiştir. Hadis şarihlerinin çoğu, burada bedevinin "Din adına yaptığım bey'atımı boz." demek istemediğini, "Medine'de kalma bey'atımı boz." demek istediğini 85 savunmuşlardır. Ancak Kadı Iyaz 86 (ö.544/1149), İbn Hacer (ö.852/1448) 84 84. Buhar!, Fedail-i Medine, 10; Ahkam, 45, 47. 85. N eve vi, Şerh u Sahihi'l-Müslim, Matbaatü'l-Mısriyye ts., IX, 155: İbn Hacer, Fethu'l-Bari, IV, 116. 86. İbn Hacer, Fethu'l-Bari, IV, 116. KUR'AN MESAJ! iLMİ ARAŞTIRMALAR DERGiSi, Ağustos, Eylül, Ekim, 98, Sayı: 10, ll, 12 ve Kirmfuıi (ö.786/1384)87 gibi şarih­ ler hadisin zahirinden, bedevinin dın'den çıkmak istediğinin anlaşıldığı­ nı ifade etmişlerdir. Nevevi (ö. 676/1277)'nin de içinde bulunduğu bazı müellifler, "Bu Sahabinin isteği irtidad etmek olsaydı, öldürülürdü." şeklinde görüş belirtmişlerdir. Halbuki rivayette görüldüğü gibi, bir köylü, karmı-zararını düşünmeden, masumane şekilde, Medine'nin kendisine yaramadığı düşüncesiyle, köyüne gidebilmek için dinden çıkmak isteğinde bulunmuştur. Bu şahıs, dille girerken kullandığı hürriyetini, dinden çıkarken de kullanmak istemiştir. Hz. Peygamber -bir müslümanın küfre düşmesine gönlü razı olmasa da- bu Salıalıiye cezai ·bir müeyyide uygulamamıştır. Bu rivayet, mürtedin yalnız din değiştirdiği veya küfre düştüğü için öldürülmeyeceği düşün­ cesine ayrı bir mesned teşkil edemez mi? Kadı Iyaz, İbn Hacer ve Kirmani'nin. açıkça bizim ifadelendirdi- yetlerden birinde; ::,. :;_,53 ) ~ ~ ::s).10:J ~ , ~::r-r-WI "Andolsun ki Allah'a ortak koşarsan, işlerin şüphesiz boşa gider" buyurulmaktadır. 87. Kirmani, Şerhu'l-Buharı, Beyrut, 1981, IX. 70. 88. Ayetler için bkz. Bakara, 2/21 7; Maide, 5/5; En'am, 6/88. -184- Mürtedi~ ~me.l­ lerinin boşa gittiği ayetle belırtılmış ise de, arnelierin iptalinin suç işlen­ mesi ile mi, yoksa aynı hal üzere şah­ sın ölmesi ile mi gerçekleşeceğinde alimierin farklı görüşleri mevcuttur. a-İrtidat suçu tesbit edildiği an, mürtedin salih arnelleri boşa gider. Zira konu ile ilgili ayet mutlaktır. Bu, Ebu Hanife, 90 Malik91 gibi bazı fakihlerin benimsediği bir görüştür. b-Mürted, irtidadı üzere ölürse, arnelleri boşa gider. Bu, alimierin çoğunluğunun kabul ettiği bir 92 görüştür. Görüşlerinin delili olarak; t~ ~ 'r) ~--.:.:~crr---.,;.... ~..wfl ıY )· .. '7 ...... ... , LJ~..ı..ı1 · '_~lGI~ ::WJt )\S } } O ' O A .... ) . ğimiz şekilde düşünüp düşünmedikle­ rini bilmemekle birlikte, ·diğer şa­ rihlerden farklı olarak, bedevinin din adına yaptığı bey'atını bozmak istediği şekilde anlaşılacağını belirtmeleri, onlar tarafından da, böyle bir durumun inanç hürriyeti gereği olabileceğini kahıli ettiklerini zannettirmektedir. C. İRTİDAT CEzALARI 1-Mürtedin Arnellerinin Boşa Gitmesi: İrtidat suçunu işieyenin arnellerinin boşa gideceğinin kaynağı Kur'an nassıdır. Mürtedebu cezayı öngören birkaç ayet mevcuttur. 88 Örneğin a- 89 ~r- O '''O ' ' .... ' ' ' ,lt ... c-' . ~~ "'\ oy- "Kim dininden döner ve kafir olarak ölürse, işte bunların dünya ve ahirette arnelleri boşa gitmiştir. ,,ss ayetini getirmişlerdir. 89. Zümer, 39/65. 90. Kasani, Bedai, VII, 136. 91. İbnü;l-Arabi, Ahkamü'l-Kur'an, I, 147. 92. Taberi, Cami'u'l-Beyan, IV, 207; Şir­ bini, Muğni'l-Muhtac, IV, 133; Şev­ kani, Fethu'l-Kadir, I, 323; Meraği, Tefsır, 1, 136: M. Ali es-Sayis, Tefsıru'l-Ayati'l-Ahkam, Kahire 1954, I, ll 7. 93. Bakara,2/2l7. İRTİDAT VE CEZAsi 2-Mürtedin Nikahının Bozul- ması: İslam alimleri, dinden dönenin bozulduğunda ittifak halindedirler. Ziranikahta taraf olan şahıslar aynı milletten olmalıdır. Mürtedin milleti olmadığı gibi, o ölü hükmündedir ve bu sebeple nikahta taraf olamayacaktır. 94 İrtidad eden şahsın nikahının hangi andan i'tibaren bozulmuş olacağı konusunda birkaç görüş mevcuttur. a-İrtidadın, cinsel birleşmeden önce veya sonra olmasına bakıl­ maksızın, irtidat anında nikah bozulmuştur. Bu, Hanefi ve Malikilerin görüşüdür. 95 Hanbeliler ise96 bir görüşlerinde bunu benimsemişlerdir. b. Cinsel ilişkiden önce vuku bulan irtidat, nikahı hemen bozar. İrtidat cinsel birleşmeden sonra olmuşsa, iddet bitineeye kadar mürtedin tevbesi beklenir. Mürted tevbe ederek islama geri dönerse, nikahı devam eder, aksi takdirde, iddetin bitmesi ile ayrılık gerçekleşmiş olur. Bu. Şafi'ilerin 97 ve bir görüşlerinde Hanbelilerin 98 tercih ettiği görüştür. c-Ev li çift beraberce irtidad ettiğinde, kıyasa göre nikahlarının bozulması gerekirse de, istihsanen nikahlarının bozulmadığında icma' mevcuttur. 99 d-İrtidat sebebi ile nikah bozulnikahının 94. Serahsi, el-Mebsut. VI. 87; İbn Nüceym, el-Bahru'r-Raık, V. 138. 95. Serahsi, el-Mebsut, VI. 87; Kasani, Bedai, ll, 337. 96. İbn Kudfune, el-Muğnı, X, 100. 97. Nevevi, el-Mecmu', XV. 770. 98. İbn Kudame, el-Muğnı, X 100: Zeydan, Abdulkerim, el-Mufassal fi Ahkami'l-Mer'a, Beyrut 1995; IX, 113. 99. Maverdi, el-Ahkamu's-Sultaniyye, s. ll 7; Serahsi, el-Mebsut, V, 49. - 185- a veya .I!ıesı.h101 d ugun d a, bunun t a lAk1oo olduğunda ihtilaf edilmiştir. aa-Cinsel ilişkiden önce veya sonraki irtidat, nikah akdini fesheder. Bu, çoğunluğun kabul ettiği görüş­ tür.102 bb. Cinsel ilişki sonrasındaki irtidat, talak şeklinde nikahı bozar. Bu görüşü benimseyen Malikfler, 03 104 talakın ba'in mi/ ric'i mi olduğun­ da, kendi aralarında ihtilaf etmişler­ dir. 105 3-Mürtedin Malına El Konulv ması: Mürtedin malına el konulması irtidat cezası ile ilgili üç görüşü şöyle hülasa edebiliriz: a-Mürtedin malına geçici olarak el konulur. Tevbe ederek İslama dönünce, malı kendisine iade edilir. A.I! 106 . 107 goru.... ve ŞAfi(A) a ı nın Bu, Eb uAH anııe şeklindeki şüdür. b-Mürtedin malına irtidadı sebebiyle el konulmaz. Bu, Hanbelilerin/08 Hanefilerden Ebu Yusuf ile Muham100. Talak; nikah akdinin özel ifadeleri ile derhal veya geleceğe izille edilerek bozulmas1dır. 101. Fesih; erkek veya kadının ya da yalnız kadının sebep olması ile evlilik bağının koparılarak karı-kocanın ayrılmasıdır. 102. Maverdi, el-Ahkamu's-Sultaniyye, s. ll7. 103. Talak-ı hain: Belli şartlar dahilinde, erkeğin hanımını boşaması ve geri dönebilmesi için kadının rızası ile birlikte yeni nikah ve mihir gerektiren boşama şekli. 104. Talak-ı ric'i: Erkeğin hanımına iddet içinde geri dönebilmesine imkan sağlayan, yeni nikah ve mihir gerektirmeyen boşama şekli. 105. Zeydan, el-Mufassal, IX, ll3. 106. Kasani, Bedaı, VIII, 136. 107. Şafi'i, el-Ümm, VIII, 367. 108. İbn Kudame, el-Muğnı, X, 99. KUR'AN MESAJ! İLMİ ARAŞTIRMALAR DERGiSi, Ağustos, Eylül, Ekim, 98, Sayı: 10, ll, 12 med'in, 109 ve Şafi'ilerden el-Müzeni (ö. 264/877)'nin 110 görüşüdür. c-Mürtedin malı ile ilişkisi tamamen kesilmiştir. Bu, Malik'in 111 görüşüdür. Mürtedin malı ile ilişkisinin kesildiğini düşünenler, bu malın ganimet olarak mı, miras olarak mı değerlendirileceğinde ihtilaf etmiş­ lerdir. aa-Mürtedin malı feydir112 ve hak sahiplerine dağltılmak üzere hazineye verilmelidir. Bu, Malikilerin 113 ve Şafi'ilerin benimsediği görüşlerden biridir. 114 bb-Mürtedin malı, müslüman olduğu dönemde ve irtidattan sonraki dönemde biriktirilen diye ikiye ayrılır. Mürtedin malının durumu ile ilgili bu ayırımı yapan Hanefiler, bu şahsın, müslüman olduğu zaman elde ettiği mallarının miras olduğunda görüş birliğindedirler. Mürtedin irtidat sonrasındaki malları, Ebu Hanife'ye göre fey' olarak alınır ve hak sahiplerine dağıtılır. Ebu Yusuf ve Muhammed, irtidat sonrasında, mürtedin malının elinden çık­ mayacağını kabul ettiklerinden, her halükarda, mürtedin malının normal insanın mirası gibi değerlendirileceği 115 görüşündedirler . 4-Mürtedin Hapsedilmesi: Mürtedin hapsedilmesini, irtidad edenin erkek veya kadın oluşu ve hap- 5-Mürtedin Öldürülmesi: gibi, İslam dünyasındaki genel kana'ate göre, erkek veya kadın mürted, tevbeye çağrıldığı halde, islama geri dönmediğinde öldürülecektir. Yalnız Hanefiler, kadın mürtedin öldürülmeyip, müslüman oluncaya kadar 109. Kasani, BedôJ, VII, 136. 110. Nevevi, el-Mecmu', XXI, 72. 111. İbn Kudame, el-Muğni, X. 98. 112. Fey': Müslümanların düşmanlardan hukuku kaynaklarında mürtedin öldürülme sebebi olarak şunlar zikredilmektedir: savaş yapmaksızın sin süreli veya süresiz oluşu şeklinde ayrıma tabi tutarak da almak uygun olacaktır. a-Mürtedin tevbeye çağırılınası­ kaç kez olacağı ve tevbe etmesi için kaç gün bekleneceği hususunda mevcut olan ihtilaf çerçevesinde, o müddet içinde, ölüm cezası infaz edilene kadar, kadın ve erkek ayrımı yapılmaksızın, mürted hapsedilecektir. Bu, genellikle kabul edilen bir 116 görüştür. nın b-Kadın mürtedde muharib olma için. ölüm cezası verilmeyecek, aksine müslüman oluneaya kadar hapsedilecektir. Bu görüşü Hanefiler benimsemişler ve bu görüş­ leri ile cumhura muhalefet etmiş­ lerdir.117 c-Mürted, kadın ve erkek olduğu­ na bakılmaksızın, süresiz olarak hapsedilecek ve tevbe etmesi beklenecektir. Bu, İbrahim en-Nehai (ö. 96/7 15)'nin görüşüdür. 118 Hz. Ömer'den gelen bir rivayetten, 119 onun da bu özelliği bulunmadığı görüşü benimsediği anlaşılmaktadır. Yukarıda belirtildiği hapsedileceği görüşündedirler. İslam aldıkları ganimetlerdir. 113. Kurtubi, el-Cami', III, 49. 114. Maverdi, el-Ahkamu's-Sultaniyye, s. 117; Nevevi, el-Mecmu', XXI, 73. 115. Serahsi, el-Mebsut, X, 1 91; Kas ani, Bedai, VII. 138; İbn Abidin, Haşiye, III, 300. - 186- ----------------- 116. Beyhaki, Sünen, VIII, 207. ll 7. Merğinani, el-Hidaye, II, 164: İbn Hazm, el-Muhallfi, XI, 189; İbn Kudame, el-Muğni, X, 79. 118. Serahsi, el-Mebsut, X, 1 İbn Nüceym, el-Bahru'r-Raik, V. 139. 119. İbn Kudame, el-Muğni, X, 98. İRTİDAT VE CEZAsi a-Mürted, dinden döndüğü için öldürülür. 120 b-Mürted, toplumu ifsad etmekte ve neseb karışıklığına sebep olmak121 tadır. Bu nedenle öldürülür. c-Mürtedin irtidadı sebebiyle, toplumda istikrarsızlık oluşacağı için öldürülür. 122 d-Mürtedin toplum sırlarına vakıf olması nedeniyle, topluma hıyanet etme imkanı yüksek olduğu için öldürülür.123 e-Mürted, İslam ümmetinin hürmet ve saygınlığını çiğnemiştir. Bu sebeple kendisine saygı gösterilm ez. 124 f-Mürted verdiği sözden döndüğü için öldürülmelidir. Kişinin sözünden dönerek İslamdan çıkması, hayat boyu küfürde ısrardan daha tehlikelidir. 125 g-Mürtede ceza verilmediği takdirde, dünyevi maksatlarla, dine giriş­ çıkış yapılabilecek ve böylece de, toplumun inanç değerlerine bir hayli saygısızlık edilerek, insanlar rencide olacaklardır. 126 h-Sünni mezhebierden biri olan Hanefiler, mürtedin muharib olma vasfından dolayı, şerrinden korunmak için öldürüleceği görüşün120. İbnü'l-Kayyim, İ'lamu'l-Muvakki'fn, II, 74. 121. Mevdüdi, Fetvalar, tre. Mahmud Osmanoğlu, İstanbul 1992, III, 19. 122. Karaman, Hayreddin, İslamın lşığındı Günün Meseleleri, II, 775. 123.Dihlevi, Şah Veliyyullah, Huccetullahi'l-Baliğa, Beyrut 1992, II, 441. 124. Serahsi, el-Mebstlt, X, 110; İbnü'l­ Hümam, Fethu'l-Kadir, V. 311. 125. Serahsi el-Mebsut, X, 109. 126. Ebu Zehra, el-Cerime ve'l-Ukübe fi'lF1khi'l-İslami, 1, 84 vd. . 187. dedirler. Bu tezlerinden hareketle, harbetme özelliği -geneldebulunmadığı iddiasıyla, onun öldürülmeyeceğini, ancak hapsedilebilece- kadında ğini savunmuşlardır. 127 ı-İrtidat suçu, Siyasi bir hüviyet Mürtede verilen ceza da, dinden döndüğü için değil, siyasi olarak verilmektedir .128 Görüldüğü gibi, mürtedin öldürülmesinin illeti olarak ileri sürülenler, dinden çıkması dışındaki unsurlarda taşımaktadır. yoğunlaşmaktadır. 6-İrtidat Cezaları İle İlgili Münakaşa ve Tercih: a-Mürted, irtidadından tevbe edip dönmeyerek, bu hal üzere öldüğünde, arnellerinin boşa gideceği şeklindeki görüşü tercih etmekteyiz. Çünkü, konu ile ilgili bir ayee 29 arnelierin boşa gitmesini; "ölüm haline kadar irtidadda devam edilmesi" şeklinde kayıtlamıştır. malı ile ilişkisinin ve malındaki tasarrufunun geçerli olduğu, öldüğünde miras olarak varisierine intikal edeceği şeklindeki görüşü tercihe b-Mürtedin kesilmeyeceği şayan bulmaktayız. c-Mürtedin hapsedilmesi ile ilgili gelen rivayetlerden: hapsin, mürtediıı irtidad etmesinin cezası olarak değil, hem toplumu mürtedin yapabileceği saygısız davranışlardan, taşkınl-­ ıklardan korumak, hem de toplumda mürtede karşı oluşabilecek infial 127. Merğinani, el-Hidaye, II, 164: İbn Nüceym, el-Bahru'r-Rafk. V, 139. 128. Emine Muhammed, Ehemmu Kazai'lMer'a fi'l-Hudtld ve'l-Cinayet fi'lFıkhi'l-İslamf, Katar 1987. s. 158: M. Caffaf, et-Tevbe ve Eseruha fi'lFıkhi'l-İslami, Beyrut 1989, s. 147. 129.Bakara,2/217. KUR'AN MESAJI iLMİ ARAŞTIRMALAR DERGiSi, Ağustos, Eylül, Ekim, 98, Sayı: 10, ll, 12 hareketinden kendisini korumak amacına yönelik olduğu anlaşıl­ maktadır. Mürtedintoplum içindeki pozisyonu ve toplumun durumuna göre, uygun görülen müddet kadar, yetkili merciin teklifi ile hapsedilebilecektir. d-Mürtedin öldürülmesi ile ilgili rivayetler ve mürtedin öldürülme illeti ışığında şunlar söylenebilir: Toplumda isyan çıkarma, düşmanla birlikte harbe iştirak etme, toplumun dini inançlarına saldırarak onları ifsad etmeye çalışma, gibi unsurları (suçları) beraberinde taşıyan mürted erkek veya kadını, yetkili merciin uygun görmesi ile, sürgün, hapis, el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi ve öldürülmesi ·şeklinde cezaya çarptırılacağını söylemek daha isabetli olacaktır. Özellikle günümüz dünyasında, kadının da erkeğin yerini aldığı ve terör olaylarına iştirak ettiği ma'h1mdur. Fikren ve fiilen, toplumda huzursuzluk çıkarma eğiliminde olmayan mürted erkek veya kadının, yalnız irtidat sebebiyle, kanını helal olmayacağı ve ölüm cezası ile cezalandırılamayacağı kana'atini taşı­ maktayız. "Dinde zorlama yoktur" ilkesi, kıyamete kadar inanç hürriyetinin te'minatıdır. Kişiler bir dine girmekte serbest oldukları gibi, dinden çıkmakta da, hür iradelerini kullanabileceklerdir. Dinden dönenle ilgili, dünya alıkarnı açısından, Kur'an'da, mürtedin arnellerinin iptali dışında, açık bir müeyyide bulunmamaktadır. Sünnet kaynağında belirtilen cezalar ise, mürtedin isyan çıkarması, harb etmesi gibi kayıtlarla gelmiş olup, huzuru bozucu, devleti yıkmaya yönelik girişimlerde bulunan mürtedle alakalıdır. - 188- Şahsın irtidadından sonra., din sonucu olarak suçlar ölçüsünde, yalnız bağını koparmasının işleyeceği yetkili makamın öngöreceği şekilde, kınamadan başlayarak, öldürmeye kadar değişik cezalar verilebilecek ve bunu devlet uygulayacaktır. Ölüm, işlediği suçlar karşısında mürtede verilebilecek bir ceza olup, din değiş­ tirdiği için verilmesi gereken bir ceza (had) değildir. SONUÇ: İslam dinini kabul etmiş bir erkek veya kadının kendi isteği ile, bilerek, inanılması zaruri olan hükümlerin hepsini veya bir kısmını inkar edip dinden çıkması irtidat suçunu oluşturmaktadır. İrtidat suçu sözlü ve fiili olarak işlenebilmektedir. İrtidat suçlusunda ittifakla aranan özellikler, mürtedin akıllı olması, isteği ile ve suç kastı ile bu işi yapmış olmasıdır. Kişinin buluğ çağında olup olmamasının suça te'siri tartışılmış, cinsiyet farkının ise önemli olmadığı belirtilmiştir. İrtidat suçu, mürtedin i'tirafı veya iki adil şahidin tafsilatlı şehadeti ile tesbit edilmektedir. Mürtede verilen cezaların kaynakları olarak, Kitab, Sünnet ve İcma' gösterilmektedir. Kur'an'da açık olarak, dünya ve ahirette mürtedin arnellerinin batıl olup boşa gideceği ve ahirette çetin bir azaba çarptırılacağı mevcuttur. Bunun dışındaki cezalada ilgili gösterilen ayetlerin konuya delaleti tartışmaya açıktır. Sünnet kaynağında mevcut olan mürtedlerle ilgili rivayetler, bütünlük içinde ele alındığı:p.da, isyan çıkararak toplumu ifsad eden, karşı bir grup oluşturarak İslam devletine harb açmış veya açacak olan mürtedin öldürüldüğü görülmüştür. Konu ile ilgili diğer örneklerde, İslamın yapılanma yıl- İRTİDAT VE CEZAsı larına has, özel durumlar sebebiyle, mürtede ölüm cezası verilmiş ise de, sonraları mürtede uygulanan cezanın hafiflediği ve hatta affedildiği görülmektedir. Mürtede, arnellerinin boşa gitmesi, nikahının bozulması ve toplumsal zarüret gerektirdiğinde, hapsedilmesi gibi cezalar verilmektedir. Malına el konulması ve öldürülmesi şeklinde bir ceza ile mürtedin cezalandırılmasını uygun bulmuyoruz. Hanefiler başta olmak üzere, çağdaş İslam hukukçularından birçoğunun da belirttiği gibi, mürted sırf din değiştirdiği için öldürülmemiş ve öldürülmeyecektir. Tarihte mürtede verilen ölüm cezasının, irtidadından dolayı olmayıp, toplum huzüru ve düzenini bozmakla alakalı, işlediği veya işleyebileceği suçlardan dolayı verildiği, hemen herkes tarafından kabul görmektedir. Kendine has özelliği olan durumlarda verilen cezalar yanında, ebedilik arzeden, "dinde - 189- zorlama olmadığı" şeklindeki evrensel prensibin, dinden dönen kişinin eski dinine döndürülmesi amacıyla zorlanamayacağı ve sırf dininden dönmüş olması nedeniyle. dünyada İlahi cezalandırılamayacağını gerektirdiği anlaşılmıştır. İrtidatla ölüm cezasının kana'atimizce, kaynaklardaki rivayetlerin bir bütünlük içinde değerlendirilmeyi­ şinin ve İslamın yapılanma dönemine ait birkaç uygulamanın tüm çağiara teşmil edilmesinin etkisi olmuştur. Bunun yanında, İslamı yıpratmaya özdeşleştirilmiş oluşunda, çalışan müsteşriklerin, "İslamda, insanın en temel haklarının bile ihlal destekler malzeme bulmuş olabilmek için, mutlak ma'nada söylenmiş bir iki rivayeti gündemde tutarak, adeta diğer rivayetleri unuttururcasına, devamlı bunları kullanmalarının etkisi ise daha büyüktür. edildiği" şeklindeki önyargılarını