_____________________________________________________________________________________ Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 28, Temmuz 2016, s. 139-151 Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date 11.05.2016 Yayınlanma Tarihi / The Published Date 21.07.2016 Yrd. Doç. Dr. Sadettin GÜLTEKİN Giresun Üniversitesi, Bulancak Uygulamali Bilimler Yüksek Okulu, Uluslararasi Ticaret Bölümü [email protected] ULUSLARARASI TİCARETTE ÇİN FAKTÖRÜ VE TÜRKİYE’NİN DIŞ TİCARETİNE YANSIMALARI Öz Bu çalışma, Çin’in 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne katılımı ile ortaya çıkan gelişmelerin ve “Çin Faktörü”nün uluslararası ticarette ve Türkiye’nin dış ticaretinde yarattığı etkilerin incelenmesini amaçlamaktadır. Bu çalışmada, küresel eğilimlerin üretim ve dış ticarete yansımaları, özellikle “Çin faktörü” ve Asyalılaşma olgusu ele alınmış ve Türkiye’nin Çin ile olan ihracat, ithalat ve dış ticaret durumu incelenmiştir. Sonuç olarak, Türkiye’nin dış ticaretini etkileyen küresel olgular, uluslararası ticaret sorunları ve uluslararası ticaret sistemine uyum çabaları tartışılmış ve sorunların çözümü için bazı öneriler sunulmuştur. Anahtar kelimeler: Uluslararası ticaret, Asyalılaşma, Çin ve Türkiye. Uluslararası Ticarette Çin Faktörü Ve Türkiye’nin Dış Ticaretine Yansımaları CHINA FACTOR IN INTERNATIONAL TRADE ANDREFLECTIONS TO THE TURKEY’S FOREIGN TRADE Abstract This study aims to examine the developments that taken place after the accession of China to the World Trade Organization at 2001 and effects of “China Factor” at international trade and the foreign trade of Turkey. At this study, reflections of global tendencies on production and foreign trade, especially “China factor” and “Asianisation” facts are discussed and Turkey’s import, export and foreign trade situation with China is examined. Consequently, global facts that affecting foreign trade of Turkey, international trade problems and the adaptation efforts to the international trade system are discussed and some suggestions are submitted to the solutions of problems for Turkey’s Economy. Keywords: International trade, Asianisation, China and Turkey. JEL Codes: E42, E58, F34. 140 Giriş Dünyada yaşanan ekonomik ve teknolojik gelişmelere paralel olarak iktisadi düşünce tarzı da değişime uğramıştır. Bu değişim süreci uluslararası ticaret teorilerinde de yaşanmıştır. Bu teorilerden Merkantilizm; uluslararası ticarette ülkelerin üstünlüğünü altın ve gümüş gibi değerli madenlere sahip olmakla açıklarken, Adam Smith, “Mutlak Üstünlükler” teorisinde ve David Ricardo, “Karşılaştırmalı Üstünlükler” teorisinde maliyet ve verimlilik farkları ile açıklamışlardır. Hecksher-Ohlin teorisinde ülkelerin üstünlüğü kaynaklarının görece bolluğu ile açıklanmaktadır. Günümüzde ise ülkelerin dış ticarette üstün olmasına yol açan faktör “Ülkelerin Rekabet Üstünlüğü”dür. Yani zaman içinde teoriler değişse de değişmeyen unsur, ülkelerin dış ticaretten kazançlı çıkabilmeleri için “güçlü” olmaları gerektiğidir. Bu güç günümüzde “rekabet gücü”dür. Hızla küreselleşen dünyada, rekabet gücü’nün artırılması önem kazanmıştır. Rekabet gücü bir ülkenin gelir ve istihdam düzeyini, yaşam kalitesini, uluslararası pazarlardaki payını artırabilme yeteneğidir. Günümüzde artık küresel üretim ve dolayısıyla küresel rekabet söz konusudur. Küresel rekabet, artan bir şekilde, kaliteye, hıza, teknik üstünlüğe, hizmet ve ürün farklılaşmasına dayanmaktadır. Küresel pazarlardaki rekabetin yoğunluğu nedeniyle, ürün yaşam süreleri oldukça kısalmıştır. Bu nedenle, ülkelerin rekabet avantajı elde edebilmek için, sürekli ve yeni ürünleri en kısa sürede, en yüksek kaliteyle pazara sunması gerekmektedir. Uzakdoğu ülkelerinin özellikle Çin’in dünya pazarlarına daha aktif olarak girmesi ile küresel rekabet daha da şiddetlenmiştir. Bu nedenle Türk iş dünyası rekabet gücünü koruyabilmek için sosyo-ekonomik yapıdan kaynaklanan sorunları öncelikle belirlemek ve çözüm için en akılcı önlemleri de şimdiden almak zorundadır. The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 28, Temmuz 2016, s. 139-151 Uluslararası Ticarette Çin Faktörü Ve Türkiye’nin Dış Ticaretine Yansımaları Bu çalışma, Çin’in 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)’ne üye olması sonrasında oluşan yeni rekabet ortamının Türkiye’nin dış ticaretine etkileri ve alınması gereken önlemlerin incelenmesini amaçlamaktadır. 1.Uluslararası Ticarette Çin Faktörü ve Türkiye Ekonomisine Yansımaları 1.1.Çin’de Yapısal Dönüşüm Süreci Çin’in DTÖ’ye üye olması, ekonomisinin yapısal dönüşüm sürecinde ve dünya ticaret sistemine uyumunda önemli bir aşamadır. Çin, ilk kez çok taraflı ticaret sisteminin ticari disiplin ve kurallarına tabi olmuştur. Çin’in dünya ticaret sistemine uyumu, ticari ilişkilerini hızlandırarak ekonomik büyümeye yol açmıştır. Çin’in DTÖ’ ye üyeliği önemli olmakla beraber, dış ticaret hacminin artmasında etkili olan başka faktörler de vardır (TASAM, 2011): - - - 1.1.1.Ekonomideki yapısal değişim Çin, yaklaşık 25 yıldan beri devam ettirdiği ekonomik politikaların sonucunda dış ticareti artırmaya imkân veren bir üretim modeli gerçekleştirmiştir. Bunu sağlamak için Çin, ekonomik gelişme surecinde iç ve dış dinamikleri uygun olarak kullanmıştır. Bunlar: Çin’in ihracatındaki hızlı artışı, para birimi Yuan’ın ABD Doları ile birlikte uluslararası piyasalarda değerinin düşmesiyle açıklamak kısmen doğru olsa da, dış ticaret hacmindeki artışın asıl nedeni yapısal değişimdir. Ucuz işgücü, maliyetleri azaltmış ve uluslararası piyasalarda Çin mallarının rekabet gücünü artırmıştır. Ülkeye teknoloji girişinin kolaylıkla sağlanabilmesi, üretim kapasitesini ve malların kalitesini artırmıştır. Asya’daki üretim ve ticaret ağı Çin’in uluslararası pazarlara uyumunu kolaylaştırmıştır. 1.1.2.Doğrudan yabancı yatırımlar Çin’in ihracatındaki hızlı artış, dış ticaret dengesinin son 15 yıldır sürekli fazla vermesine ve bunun sonucunda, ülkeye gelen yabancı yatırımlarla birlikte, döviz rezervlerinin önemli ölçüde artmasına yol açmıştır. Temmuz 2011 itibariyle Çin’in döviz rezervi 3,2 trilyon dolara ulaşmıştır (TÜSİAD, 2011). Bu rezervlerin önemli bir kısmını Amerikan devlet tahvillerine çeviren Çin, bu uygulamasıyla son zamanlarda ABD bütçe açığının en önemli finansörlerinden biri haline gelmiştir (Çeştepe, 2012:47). Çin’in dış ticaret hacmindeki artışta yabancı işletmeler önemli bir paya sahiptir. Yabancı şirketler, son 15 yıl içinde toplam 2 Trilyon Dolardan fazla yatırım yapmışlardır. Doğrudan yabancı yatırımların Çin’e yönelmesinin başlıca nedenlerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz: Çin’in temsil ettiği potansiyel büyüklük ve bundan kaynaklanan pazarın büyüklüğü, dolayısıyla da tüketici sayısının çokluğu, Politik ve sosyal acıdan ülkede istikrar ortamının sağlanmış olması, Altyapıdaki iyileşmeler, Ekonomik gelişmedeki devamlılığın yıllık ortalama olarak %7-9 civarında büyümeye imkân vermesi. 2001 yılında DTÖ’ ne giren Çin’in yabancı yatırımcılara hukuki acıdan güven vermiş olması. The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 28, Temmuz 2016, s. 139-151 141 Uluslararası Ticarette Çin Faktörü Ve Türkiye’nin Dış Ticaretine Yansımaları 1.1.3.Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne Üyeliği Kasım 1995’de, Çin Dünya Ticaret Örgütüne üye olmak için resmen başvurmuştur. Aralık 2001’de de Çin Dünya Ticaret Örgütü’nün resmen 143. üyesi olmuştur (WTO, 2012). 2001 yılında Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olması dış ticaret hacmini artırmıştır. Bunda etkili olan faktör, DTÖ’nün 1 Ocak 2005’den itibaren tekstile uygulanan kotaların kaldırılması kararıdır. Çin, ABD’ye yaptığı tekstil ve hazır giyim ürünleri ihracatını, kotaların kaldırılmasından sonra önemli ölçüde artırmıştır. Bu da pek çok gelişmekte olan ülkenin ihracatında hızlı düşüşlere neden olmuştur (IMF, 2004:11). Çin’in dış ticaretinin artmasında ihracattaki kadar ithalattaki artış da önem taşımaktadır. Özellikle yeniden ihraç edilmek üzere yapılan ithalat, önemli bir paya sahip bulunmaktadır. Bu nedenle Çin dış ticaretinin büyümesinin dünya pazarına iki yönlü etkisi söz konusudur: Birincisi, Çin’in ihracatta patlama yaparak diğer ülkelerin dış ticaret dengelerini değiştirmiş olması, ikincisi ise ekonomik gelişmesini ve üretim gücünü artırmak için dış dünyadan hammadde ithal ederek girdilerin piyasa fiyatlarını yükseltmiş olmasıdır. Bunun en açık örneği dünyadaki petrol fiyatlarının artışında görülmektedir. Çin, dünyadaki petrol ithalatında ikici sırayı almaktadır. Dünyadaki alüminyum, demir, çelik ve deri üretiminin 1/3’ten fazlasını Çin tüketmektedir. Söz konusu hammaddelerde arz konusunda sorunlar yaşanmaya başlamıştır. 142 - 1.1.4.Çin’in İzlediği Dışa Dönük Sanayileşme Stratejisi Çin de içinde bulunduğu Uzak-Doğu ülkeleri tarafından uygulanan sanayileşme stratejilerini benimsemiştir. Çin tarafından uygulanan stratejileri aşağıdaki gibi özetleyebiliriz (Sandıklı-Güllü, 2012: 54): Bu stratejiler dışa dönüktür, Bu stratejiler özünde, serbest piyasa güçlerine ve piyasa mekanizmasına bağlıdır. Ekonominin büyümesini sağlayan itici güç ihracattır. Ekonominin liberalleşmesi temel unsur olarak kabul edilmiştir. Yoğun devlet desteği ile kalkınma ve büyüme sürdürülmektedir. Çin tarafından uygulanan bu stratejilerin sonuçları ise şunlardır: Düşük enflasyon, Fiyat istikrarı, Ekonomide yüksek büyüme hızı, İhracatta büyüme, Dış borçlarda azalma 1.2.Çin Ekonomisinin Yapısal Dönüşüm Sorunları Günümüzde Çin, 1,300 milyondan fazla nüfusu ile dünya nüfusunun %20,7’sini oluşturmaktadır. Ayrıca yüzölçümü bakımından dünyada dördüncü sırayı almaktadır. Buna karşılık Birleşmiş Milletler kalkınma programı tarafından her yıl yayımlanan “İnsani Gelişme Raporu” (Human Development Report)’na göre Çin 2013 yılında 186 ülke arasında 101. sırada bulunmaktadır (UNDP, 2013:17). Aynı rapora göre Türkiye 90. sırada yer almaktadır. Ortalama gelir düzeyi, ortalama eğitim düzeyi ve ortalama sağlıklı yaşam düzeyi temel alınarak hazırlanan bu rapora göre, Norveç, Avustralya ve ABD ilk üç sırada bulunmaktadır. Buna göre, Çin’in dünya ticaretinde elde ettiği başarılar, toplumun alt gelir gruplarına henüz yansımamıştır. The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 28, Temmuz 2016, s. 139-151 Uluslararası Ticarette Çin Faktörü Ve Türkiye’nin Dış Ticaretine Yansımaları Çin’in vitrinini oluşturan 150-200 milyon nüfusun batı Avrupa ve ABD standartlarında yaşam sürmesine rağmen, geri kalan bir milyardan fazla nüfus, halen düşük yaşam standartları altında yaşamakta ve çok düşük ücretlerle çalıştırılmaktadır. Çin bu yönüyle “sosyal refah devleti” olmaktan çok uzaktır. Gelişmiş sanayi ülkelerinin düşük emek maliyeti nedeniyle, üretimin emek yoğun aşamalarını gerçekleştirdikleri tedarik merkezi konumundadır. - - - 1.3.Çin Ekonomisinde Yaşanan Yapısal Dönüşümün Türkiye’nin Dış Ticaretine Yansımaları 1 Ocak 2005’ten itibaren DTO kararları çerçevesinde tekstile uygulanan kotaların kaldırılması ile Çin, Türkiye gündeminin önemli konularından biri olmuştur. Özellikle de Türkiye’nin, başta ABD olmak üzere 25 civarında ülkeyle birlikte tekstildeki kotaların kaldırılmasına ilişkin geçiş surecinin 2008’e kadar uzatılmasıyla ilgili girişimi Çin-Türkiye ilişkilerine olumsuz yansımıştır. Türkiye’nin Çin ile olan ticari ilişkilerinde son yıllarda artış olmakla beraber, ticaret Türkiye aleyhine gelişmiştir. İthalatta uygulanan gümrüklerin ortalama olarak %10’un altına inmesi ve kotaların kalkması, Çin’i Türkiye için önemli bir tehdit konumuna getirmiştir. Çin’in birçok ülkeyle olduğu gibi Türkiye ile olan dış ticaretinde de fazla vermesini sadece düşük işçilikle açıklamak mümkün değildir. Çin, bir yandan tekstil ve hazır giyim ürünleri başta olmak üzere, birçok dalda DTÖ üyeliğinin getirdiği imkânlar sayesinde dünya pazarlarına girişte yeni avantajlar elde etmiş, diğer yandan ihracatta olağanüstü boyutlara ulaşabilen devlet teşvik ve destekleri sağlamayı sürdürmüştür. Yukarıda ifade edilen nedenlerin, Türk-Çin dış ticaretinin Türkiye aleyhine dönmesinde büyük etkisi vardır. Ancak, Türkiye’nin Çin ile olan dış ticaretinde acık vermesinin başka nedenleri de vardır. Bunlar (TASAM, 2011): Çin’in izlediği dış ticaret politikasında ticaret yapma hakkı belirli firmalara verilmekte ve bu firmaların yaptığı ithalat ve ihracat da ayrı izne tabi olmaktadır. Çin pazarı küçük ve orta ölçekli firmalardan ziyade büyük firmaların hâkim olduğu bir pazara dönüşmüştür. Gümrük vergisi oranlarının yüksek olması ve gümrük uygulamalarının eş güdümlü olmaması bu ülkeye ihracat için dezavantaj oluşturmaktadır. Yabancı şirketlerin sadece üretim yapabilmek için ihracat izni alabilmeleri ithalatı sınırlamaktadır. Buna karşılık Türkiye’de vergi numarası olan gerçek ve tüzel kişiler serbest olarak ithalat yapabilmektedirler. Çin’de kambiyo kontrolü sistemi uygulanmasına rağmen, Türkiye’de kambiyo serbestliği olması ithalatı kolaylaştırmaktadır. Çin’deki üretim maliyetlerinin düşüklüğü, ürünlerinin fiyat yönünden rekabet gücünü artırmaktadır. Türkiye’de kurulmuş bulunan çok sayıda Çin sermayeli şirketin varlığı Türkiye’nin ithalatını artırmaktadır. Gerçekte bu firmaların çoğu, Çin’den ithalat yapmak amacıyla kurulmuş firmalardır. Türk firmalarının bu ülkeye ihracat yapmalarını sağlayacak dağıtım kanalı gibi alt yapının hazırlanmamış olması Türk firmalarının Çin pazarına girmelerini zorlaştırmaktadır. Dünya Ticaret Örgütü’nün, 1995 yılında yürürlüğe giren tekstil ve hazır giyim anlaşması ile 1 Ocak 2005’ten itibaren tekstile uygulanan kotalar kaldırılmıştır. Ancak Çin ihracatını, yerli firmalarının üretimini devlet eliyle destekleyerek 1995 öncesi dönemden başlayarak artırmıştır. The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 28, Temmuz 2016, s. 139-151 143 Uluslararası Ticarette Çin Faktörü Ve Türkiye’nin Dış Ticaretine Yansımaları 2. Türkiye İle Çin Arasındaki Ticari İlişkilerin Gelişimi 2.1.Genel Dış Ticaret Türkiye ile Çin arasındaki ticari ilişkiler, ilk kez 1 milyar Amerikan doları ticaret hacminin aşıldığı 2000 yılından bu yana düzenli bir gelişme göstermektedir. İkili ticaret hacmi, 2005 yılında 7,4 milyar, 2010 yılında ise 19,5 milyar Amerikan dolarına yükselmiştir. 2011 yılında ilk kez 24 milyar doların üzerine çıkan dış ticaret hacmi, 2012 yılında da aynı seviyeyi koruyarak 24,12 milyar dolar olmuştur (İGEME, 2012). İkili ticari ilişkilerdeki memnuniyet verici gelişmeye rağmen, Çin ile ticarette Türkiye’nin karşılaştığı açık, yıllar itibariyle artış göstermektedir. İkili ticarette, 2010 yılı itibariyle Türkiye aleyhine gerçekleşen dış ticaret açığı 14,9 milyar Amerikan dolarıdır (İGEME, 2012). - 2.2.Türkiye’nin Çin’e İhracatı Türkiye’nin Çin’e ihracatı yıllar itibariyle artış göstermekle birlikte, gerek Çin’in ithalat potansiyeli gerek Türkiye’nin üretim ve ihracat kapasitesi dikkate alındığında yeterli görülmemektedir. 2000 yılında sadece 96 milyon Amerikan doları olan Türkiye’nin Çin’e ihracatı, 2005 yılında 550 milyon Amerikan dolarına, 2010 yılında ise 2,26 milyar Amerikan dolarına yükselmiştir İGEME, 2012). Bir trilyon Amerikan dolarını aşan ithalat potansiyeline sahip olan ve iç tüketime dayalı büyüme sürecine geçmeye çalışan Çin’e yönelik Türkiye’nin ihracatının yeterli bir seviyeye ulaşamamasının temel nedenleri şunlardır (İGEME, 2012): Bu ülkedeki tüketim eğilimleri ile pazar farklılığı, Çin pazarının “kendine özgü” yapısı, Bölge içi (Güneydoğu Asya ve Pasifik) ticaretin çok güçlü olması, Çin’in önemli küresel ticaret ülkeleri ve blokları tarafından çevrelenmesi, Türkiye ile Çin arasında özel ticaret anlaşmalarının bulunmaması ve karşılıklı yatırım ilişkilerinin yeterince gelişmemiş olması İhracatçılarımızın Çin ve Asya-Pasifik bölgesine yönelik sistematik çalışmalar yürütmemesi. Türkiye’nin Çin’e ihracatının yapısı incelediğinde, Çin ekonomisinin ihtiyaç duyduğu hammaddeler ve kimyasallar ağırlıklı bir yapının olduğu görülmektedir. Bu kapsamda, mermer ve doğal taş, krom cevherleri, bakır cevherleri, kurşun cevherleri, manganez ve kimyasallar Türkiye’nin Çin’e temel ihraç ürünlerini oluşturmaktadır. Bununla birlikte, oto yedek parçaları, çeşitli makineler (gaz türbini, dokuma makinesi vb.) deri, yün ve fındık gibi bazı ürün gruplarının ihracatında da gelişmeler gözlemlenmektedir (İGEME, 2012). 2.3.Türkiye’nin Çin’den İthalatı Çin ile ticari ilişkilerimiz ithalat ağırlıklı bir gelişim sergilemektedir. 2000 yılında 1,3 milyar Amerikan doları olan ithalatımız, 2005 yılında 6,8 milyar, 2010 yılında ise bir önceki yıla göre %35 oranında artarak, 17,18 milyar Amerikan doları olarak gerçekleşmiştir (İGEME,2012). Çin’den gerçekleştirilen ithalatın yapısı incelendiğinde, geniş bir ürün çeşitliliği ile karşılaşılmaktadır. İthalatın önemli bir bölümünü yatırım ve ara malları (3/4’ünü), geri kalanını ise tüketim malları oluşturmaktadır. 2010 yılı verilerine göre Türkiye’nin Çin’den ithalatında öne çıkan kalemler, otomatik bilgi işlem makineleri ve aksamı, telli telefon-telgraf için elektrikli The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 28, Temmuz 2016, s. 139-151 144 Uluslararası Ticarette Çin Faktörü Ve Türkiye’nin Dış Ticaretine Yansımaları cihazlar, elektrikli ses/görüntülü işaret cihazlar, elektrik konvertisörleri, pamuk, oyuncak, televizyon alıcıları, iplik ve oto yedek ürünleridir (İGEME, 2012). Çin ekonomisinde son yıllarda görülen istikrarlı yüksek büyüme ve artan ithalat kaynaklı fırsatları Türkiye değerlendirebilirse iki ülke arasında mutabakata varılan 2015 yılı 50 milyar, 2020 yılı 100 milyar Amerikan doları dış ticaret hacmi hedefine, öncelikli olarak bu ülkeye olan ihracat performansımızı daha da ileri seviyelere taşıyarak erişmek mümkündür. Çin pazarının, 1,3 milyar nüfus ve neredeyse 20 yıldır sürdürülen yıllık %10 dolayında büyüme hızı ile yabancılar açısından sunduğu fırsatlar herkesçe bilinmektedir. Ne var ki, Çin pazarında elde edilecek bir başarı için uzun süre beklemek gerekebileceği bilinmelidir (İGEME,2012). - - - - 2.4.Türkiye’nin Dış Ticaretinde Çin Rekabetine Karşı Alınabilecek Önlemler Çin, Türkiye’nin ithalatında 3. sırada ihracatında ise 13. sırada olup, bu ülke ile yapılan ticarette yaklaşık 15 milyar dolar Çin lehine açık vardır. Türkiye’nin Çin ile olan dış ticaretindeki bu dengesizliği giderebilmek için yeni politikalar geliştirmesi kaçınılmazdır. Çin’in DTÖ’ ne girmesiyle, Türkiye kendi pazarının bir kısmını Çin mallarına bırakmakla kalmamış aynı zamanda uluslararası pazarlarda da rekabet avantajını kaybetmiştir. Amerika pazarına hâkim olan Türk tekstilinin yerini Çin mallarının alması bunun en belirgin örneğidir. Türkiye’nin, Çin ile olan dış ticaretinden daha fazla pay almasını sağlayacak ve Çin’in Türkiye’nin geleneksel ihracat pazarlarını ele geçirmesini önleyecek bazı politikalar geliştirmek mümkündür: Türkiye, Çin pazarında rekabet gücü yüksek bazı mallarla tutunabilir ve daha sonra da pazar payını artırarak ürün çeşitlendirmesine gidebilir. Rekabet gücünün olmadığı mallarda ise Çin firmalarının işbirliği yaptığı yabancı ülke firmalarıyla birlikte hareket ederek pazarda yeni ürünlere dağıtım ağı oluşturabilir. Bu konuda değişik ülkelerle yapılan ekonomik işbirliği anlaşmalarından yararlanılabilir. Çin’de düşük işgücü maliyetinin yanı sıra üretim, devlete ait işletmeler tarafından desteklenmektedir. Türkiye’de, Çin pazarına yönelik üretim yapan işletmeler de devlet tarafından teşvik edilmeli ve rekabet gücünün geliştirilmesi amacıyla, enerji, hammadde, finansman, işçilik üzerindeki yüklerin azaltılmasını sağlayacak önlemler alınmalıdır. Çin’e yönelik ihracat sanayi lehine maliyet desteği sağlanmalıdır. Özellikle tekstil ürünlerinde Türk firmalarının kendi markalarını geliştirmeleri gerekmektedir. Ayrıca Türkiye’deki tekstil ihracatçılarının büyük bir kısmı KOBİ’lerden oluşmaktadır. Dış ticarette kümelenme gibi, geniş ihracatçı kesimlerinin koşul ve ihtiyaçlarını dikkate alan farklı ve çeşitli yöntemlerin de uygulanması gereklidir. Bu tur uygulamalar, yerli üretimde kalite yanında verimliliği artırmaya da hizmet edecektir. Üretimde bilgi ve teknoloji yoğunluklu, katma değeri yüksek ürünlere öncelik verilmelidir. Çin, ekonomik gelişme surecinde tarım sektörünü ihmal etmiştir. Dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip olması, gelecekte Çin’in tarım ürünleri ithalatında büyük artışlar olmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Türkiye, GAP çerçevesinde yapılacak yatırımlarla Çin’in hububat ve diğer gıda maddeleri ithalatından önemli pay alabilir. Çin’in, ülkenin Kuzeybatı bölgesi için başlattığı geliştirme projesinden yararlanarak Türkiye, Doğu Türkistan’a belirli sektörlerde yatırım yaparak hem oradaki yerli pazara hem de Çin’e ürünlerini pazarlayabilir. Çin’e karşı önlem almaya elverişli mevzuat ve uygulamaya yönelik araçlar bugünkü sistemimiz içinde vardır ancak bunların süratle ve kararlılıkla uygulaması gerekmektedir. Bunun The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 28, Temmuz 2016, s. 139-151 145 Uluslararası Ticarette Çin Faktörü Ve Türkiye’nin Dış Ticaretine Yansımaları için de başta gümrükler olmak üzere, ilgili kuruluşların yetki ve fiziksel imkânlarının bu tür özel uygulamaları etkin kılacak yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Türkiye’nin Çin’le yaptığı dış ticaret, Çin’in Türkiye ve dünya pazarına yönelik politikalarının her ikisinden de etkilenmektedir. O halde etkin önlem alınabilmesinin yolu, Çin’in içeride ve dış pazarlardaki ticaret politikalarının ve uygulamalarının iyi izlenmesinden geçmektedir. 3. Türkiye’de Dış Ticaret Açığını Artıran Nedenler ve Çin Faktörü Kalkınma sürecinde ihtiyaç duyulan teknoloji, ara ve yatırım mallarını, gelişmiş ülkelerden temin etme ihtiyaçları yanında küreselleşme dinamikleri, gelişmekte olan ülkeleri dışa açık hale getirmiştir. Dışa açıklık bu ülkelerin kalkınmaları için gerekli olmakla birlikte, uluslararası ekonomik ilişkilerin, özellikle ithalat bağlamında ağırlık taşıması ve hatta ihracatın ithalata bağımlı olması, cari işlemler açığı sorununu beraberinde getirmektedir. Türkiye başta olmak üzere, bir çok gelişmekte olan ülke, cari işlemler açığı ve bu açığın finansmanı sorunu ile karşı karşıyadır (Bayraktutan ve Demirtaş, 2011:25). Dolayısıyla Türkiye’de cari işlemler (dış ticaret) açığına yol açan nedenlerin tespit edilmesi, bu açığın giderilmesi için uygulanacak politikaların belirlenmesi açısından da önem taşımaktadır. Türkiye’de dış ticaret açığına yol açan nedenler aşağıda açıklanmıştır: 3.1. Uygulanan Döviz Kuru Sistemi ve Para Politikası Esnek kur rejiminin uygulandığı bir ülkeye şu veya bu nedenle (örneğin reel faiz haddi nispeten yüksek olduğu için) sıcak para biçiminde sermaye girişi olunca, reel döviz kuru düşer (ulusal para reel olarak değer kazanır) ve buna bağlı olarak ülke bazı malları gereğinden fazla ithal veya gereğinden az ihraç eder. Hatta ülke aslında ihraç etmesi gereken mallarda ithalatçı konumunda olabilir. Kaynak dağılımında etkinlik bozulur ve böylece ülkenin dış ticaretten yarar sağlaması engellenir (Ünsal, 2005:676). Ayrıca, sermaye girişine bağlı olarak döviz kuru düşünce, ekonomi zaman içinde giderek ağırlaşan bir cari hesap açığıyla karşılaşır. Ancak bu durum ülkeye sermaye girişi sürdüğü sürece ödemeler dengesi açısından bir sorun yaratmaz. Buna karşılık, hükümetin istifa etmesi veya yurt dışında reel faiz haddinin yükselmesi gibi beklenmedik bir gelişme sonucu sermaye kaçışı başlayınca nominal döviz kuru hızla yükselir ve bu değer kaybının bankacılık sektöründeki ve dış borçların çevrilebilirliği üzerindeki olumsuz etkileri sonucu ekonomi bir krize sürüklenebilir (Ünsal, 2005:676). Reel döviz kurunda meydana gelen değişimlerin, özellikle, gelişmekte olan ülkelerin makroekonomik dengeleri üzerinde önemli etkileri olabilir. Yerli paranın reel anlamda değerlenmesi veya değer kaybetmesi, özellikle, ülkelerin rekabet gücünü etkileyebilmektedir. Bu nedenle reel döviz kuru dış ticaret hareketlerinin temel belirleyicisi olabilmektedir (Yılmaz ve Kaya, 2007: 70). Döviz kuru politikası ülkelerin kalkınmasında ve büyümesinde stratejik bir konuma sahiptir. Döviz kurunu (fiyatını) istikrarlı bir şekilde yüksek tutan ülkelerin ekonomilerinde, genelde, önemli büyümeler gözlemlenmiştir. Örneğin, 2. Dünya Savaşından sonra Almanya ve Japonya döviz kurunu yüksek tutmuş (kendi parasının değerini dolara göre eksik değerlendirmiş) mallarının uluslararası piyasalarda ucuz olmasını sağlamış, bu şekilde ihracatlarını çok büyük boyutlarda artırmak suretiyle hem milli gelirlerinde hem de ülkelerindeki istihdamda önemli artışlar sağlamışlardır. Devamlı dış ticaret açığı, çoğunlukla da The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 28, Temmuz 2016, s. 139-151 146 Uluslararası Ticarette Çin Faktörü Ve Türkiye’nin Dış Ticaretine Yansımaları cari işlemler açığı veren Türkiye için uygun döviz kuru politikası, reel döviz kurunun yüksek tutulması ve dolayısıyla cari işlemler dengesindeki açıkların, cari işlemler dengesinde fazlalıklara dönüşmesi, Türkiye’nin dış borçlarının zaman içinde artması yerine azalması sürecine girilmesidir (Ertek, 2011:526). 3.2. Enerji Fiyatlarının Yükselmesi Enerji fiyatlarındaki yükseliş ve Gümrük Birliğinin etkisiyle, toplam ithalatta ve imalat sanayi ithalatında genel bir yükseliş trendi yaşanmıştır. Toplam birincil enerji kullanımı içinde, genelde ithale dayalı doğal gaz, petrol ürünü ve taş kömürünün payında sürekli bir artış yaşanmaktadır. Bu artış, doğal olarak enerji faturasının dış ticaret dengesi üzerindeki olumsuz etkisini artırmıştır. Türkiye’de enerji sektörü yatırımlarının zamanında yapılamaması, enerjide ithalata bağımlılığı artırmıştır. Artan dünya enerji fiyatlarının da etkisiyle, petrol ürünleri, elektrik ve kömürün en pahalı olduğu Türkiye’de üretim yapan sanayi sektörünün maliyetleri yükselmiştir. Bu durum, doğal olarak diğer ülkelerle, özellikle Çin ile olan rekabet gücümüzü zayıflatmıştır. 3.3. Ekonomide Yaşanan Yapısal Sorunlar Son yıllarda, dış ticaret dengesinde yaşanan bozulma, sadece enerji faturasındaki yükselme ve/veya tekstil-giyim sektörlerindeki gelişmelerden kaynaklanmamakta, diğer sektörler de dış ticaret açığına yol açmaktadır. Dış ticaret dengesindeki bozulma daha çok yapısal sorunlardan kaynaklanmakta, ancak konjonktürel gelişmeler bu yapısal sorunları derinleştirmekte ve çabuklaştırmaktadır. Diğer bir deyişle, Türkiye ekonomisinde üretim ve dış ticaret yapısı ithalata daha bağımlı hale gelmekte ve bu eğilim ekonomik yapıdaki genel dönüşümün bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye, 24 Ocak 1980 tarihinde başlayan yapısal dönüşüm politikasını, gerekli politikalarla destekleyip sürdürememiştir. Ülkenin ekonomi politikasının öncelikleri, dışa açık ekonomik büyüme ve bu yolla istihdamın artırılması hedefinden saptırılarak, fiyat istikrarına endekslenmiştir. Fiyat istikrarı (Türkiye açısından enflasyonun önlenmesi) kutsal bir hedef ilan edilerek, toplum kesimleri beklentiye sokulmuştur. Bu hedef doğrultusunda ve küresel sermaye bolluğunun verdiği rehavetle, enflasyon tek haneli rakamlara indirilebilmiş, bu sanal sorun çözüldüğü halde, işsizlik, dış ticaret açığı, dış borçlar, imalat sanayinin teknolojik geriliği, yoksulluk gibi reel sorunlar daha da kronikleşmiştir. Türkiye Ekonomisi 2002-2007 yılları arasında yıllık ortalama % 6,7 oranında büyüme oranı yakalamasına rağmen yeterince istihdam yaratamamıştır. Üstelik aynı dönemde reel ücretler düşmesine karşın istihdam artmamıştır. Özellikle kriz sonrası dönemde uygulanan ve sadece fiyat istikrarını hedefleyen sıkı para, sıkı maliye politikaları ve yapısal uyum politikalarına dayalı yüksek faiz ve düşük kur politikası, üretim yapısını bozmuş ve ekonomiyi dış dinamiklere bağımlı hâle getirmiştir. Yüksek faiz-düşük kur politikası, ihracatı ve yurt içi üretim yapan firmaların rekabet gücünü azaltarak, ithalatı özendirerek yüksek cari işlem açıklarının artmasına neden olmuştur. Yüksek faiz-düşük kur politikasının ihracat ve üretim üzerinde artan baskısı büyük ölçüde düşük ücretlerle dengelenmeye çalışılmıştır. İhracattaki ve üretimdeki artışın önemli bir kısmının yurtiçinde katma değeri düşük sektörlerde gerçekleşmesi de istihdam artışının sınırlı kalmasında etkili olmuştur (Ekinci, 2013:134). The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 28, Temmuz 2016, s. 139-151 147 Uluslararası Ticarette Çin Faktörü Ve Türkiye’nin Dış Ticaretine Yansımaları 3.4.İthalata Bağımlılığın Artması İmalat sanayi ithalata bağımlılık oranı belirgin şekilde artmıştır. İmalat sanayinin ithal girdi kullanımının yüksek olması ve Türk lirasının aşırı değerlenmesi ithalata bağımlılığı artıran faktörlerdir. Dış ticarette ithalata bağımlılığı artıran bir diğer neden, Çin’in dünyanın üretim merkezi haline gelmesi nedeniyle ortaya çıkan fiyat avantajlarıdır. AB ülkeleri ihracat açısından önemini korurken, Türkiye’nin ithalatında dolayısıyla dış ticaret dengesinde Çin’in ağırlığı gittikçe artmaktadır. Türk Lirasında yaşanan değerlenme nedeniyle “Asya’dan al, Avrupa’ya sat” eğilimi ortaya çıkmıştır. Bu durum dış ticarette “Asyalılaşma” olarak ifade edilmektedir. Türkiye’nin dış ticaret dengesinde, Çin ile yapılan ticaretin sürekli açık vermesi sadece bu ülkenin rekabet avantajlarından dolayı dünya üretim merkezi olmasından değil, aynı zamanda Türkiye’nin bu ülkeye karşı rekabet gücünü kaybetmesinden de kaynaklanmaktadır. Otomotiv sanayi, gerek ihracat gerek ithalat açısından ekonomide belirleyici sektör konumu kazanmaktadır. Ancak, sektörde, ithalata oldukça bağımlı bir üretim yapısı vardır. TÜİK verilerine göre, otomotiv sanayinde ihracatın ithalata bağımlılık oranı %72’dir. Yani, büyük ölçüde ucuz iş gücü avantajından kaynaklanan iç katma değer oranı %28’dir. Ayrıca, taşıt araçları dış ticaretinde fazla verilmesine rağmen, otomotiv sektörü aksam ve parça dış ticaretinde açık verilmesi bu yapının sonucudur. Dayanıklı tüketim malları dış ticaret içerisinde önemli sektörlerden birisidir. Türkiye’de 2001 krizi sonrasında yurtiçinde satın alma gücünün önemli ölçüde azalması, yerli firmaları dış pazarlara yöneltmiştir. Bu dönemde, yerli beyaz eşya üreticisi firmalar küresel ölçekte firma ve markaları satın almışlar, uluslararası üretim ve pazarlama ağını geliştirmişler, bu sayede ürün yelpazesini önemli ölçüde genişletmişler ve uluslararası bir oyuncu haline gelmişlerdir. Ancak bu sektör de ihracatta ithalata oldukça bağımlı bir üretim yapısına sahiptir. Türkiye’de dış ticaretinde en önemli sektörlerin başında gelen tekstil ve hazır giyim sektöründe yaratılan dış ticaret rakamsal olarak artmakla birlikte, Türkiye’nin dış ticaret hacmi içerisindeki payı giderek küçülmektedir. Ayrıca, sektörün ithalatında belirgin bir artış yaşanmaktadır (Karakaş, 2012:1-6). Bu durum, Çin başta olmak üzere Asya Pasifik ülkelerinin, fiyat avantajları nedeniyle, dış piyasalarda Türkiye’nin pazarlarını ele geçirmesinin ardından, iç piyasada da rekabet avantajı kazandığını göstermektedir. Kurlardaki değerlenmenin de etkisiyle, sektörün rekabet gücünü zayıflatmıştır. 3.5.Tüketim Amaçlı Kredi Kullanımının Artışı Genel faiz oranlarındaki gerileme, tüketici kredi faiz oranlarının düşmesine yol açmıştır. Tüketici kredi faiz oranlarının gerilemesi, bireysel kredi kullanımını önemli ölçüde artırmıştır. Bu durum, hane halkının ilave tüketim taleplerini gündeme getirmiştir. İlave tüketim talebi dayanıklı tüketim malları, taşıt ve konut alanında daha yoğun olarak ortaya çıkmıştır. Hane halkı borçluluğundaki bu artış, ithalatı ve dolayısıyla dış ticaret açığını artıran etkenlerden birisi olmuştur. Özellikle düşük ve orta gelir grubunda yer alan tüketiciler açısından, düşük fiyat avantajı talebi belirleyen en önemli etkendir. Bu nedenle, Çin menşeli ürünlerin düşük fiyat avantajı sunması, bu ülkeden yapılan ithalatın artmasına neden olmuştur. Diğer yandan, hane halkı borçluluğunda artış dış ticaret açığına neden olsa da, enflasyonun baskı altında tutulmasına katkı sağlamıştır. The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 28, Temmuz 2016, s. 139-151 148 Uluslararası Ticarette Çin Faktörü Ve Türkiye’nin Dış Ticaretine Yansımaları 3.6.Dış Ticaret Hadlerinde Bozulma Dış ticaret hadleri, ihracat fiyat endeksinin ithalat fiyat endeksine oranı olarak tanımlanmaktadır. Dış ticaret haddinin 100’ün üzerinde olması dış ticaret fiyat hareketlerinden ülkenin olumlu etkilenmesi, 100’ün altında olması durumunda ise olumsuz etkilenmesi söz konusudur. 2000 yılına kadar ihracat fiyat endeksinin altında seyreden ithalat fiyat endeksi, 2000 yılında petrol fiyatlarındaki artışın etkisiyle yükselerek ihracat fiyat endeksinin üzerine çıkmış ve bu eğilimini sonraki yıllarda da korumuştur. 2003 yılından itibaren, enerji ve temel hammadde fiyatlarının yükselmesi ile euro/$ paritesindeki artış, ithalat fiyat endeksini tekrar yükseltmiştir. (Yükseler- Türkan, 2006: 58). Nispi ihracat fiyatındaki artış ihracatı uzun dönemde olumsuz etkilemektedir. Nispi ihracat fiyatındaki artışın ihracat üzerindeki olumsuz etkisinin azaltılması için yerli paranın değer kazanmasına neden olan düşük kur-yüksek faiz politikası terk edilerek gerçekçi kur politikası uygulanmalıdır (Altıntaş- Öz, 2010:1979). Türkiye’nin ihracat ve ithalat değerleri büyüdükçe dış ticaret açığı da büyümüş, 2000 yılında 27 Milyar Dolar olan açık, 2008 yılında 70 Milyar Dolara yükselmiş, 2009 yılında 39 Milyar Dolara düşmüştür. 2011 Yılında ithalat ve ihracatın artışına paralel olarak 105 Milyar Dolara yükselmiştir (TÜİK, 2011). İhracatın ithalatı karşılama oranı son yıllarda inişli çıkışlı bir seyir izlemektedir. 2009 yılında %72,5 ve 2010 yılında %61,4, 2011'de %56 düzeyinde gerçekleşmiştir (TÜİK, 2011). Yurt içinde fiyatlar artarken, ticari ilişkimiz olan diğer ülkelerde fiyatlar (ortalama olarak) pek fazla artmıyorsa, yabancı mal ve hizmetler, yerli mal ve hizmetlere göre ucuzlamış olacak ve bu durun ithalatı artırıcı, ihracatı azaltıcı, dolayısıyla cari işlemler dengesi üzerinde negatif bir etki yapacaktır. Cari işlemler dengesi üzerindeki bu negatif etki, ekonomi üzerinde daraltıcı (üretim ve istihdamı azaltıcı) ve eğer cari işlemler dengesinde bir açık var ise bu açığı artırıcı bir etki yapacaktır. Cari işlemler açığı daha çok dış borç ile finanse edilmekte ve bu da o ülkenin dış borç stokunu artırmaktadır. Enflasyonun dış ticaret üzerindeki bu olumsuz etkisini dengelemek için döviz kurunda iç fiyatlardaki artış ile ticari ilişkimiz olan diğer ülkelerdeki fiyat artışlarına göre gerekli ayarlamaları yapmak (dövizin fiyatını artırmak) gerekmektedir. Dalgalı kur politikasında bu ayarlamayı piyasaların yapacağına inanılmaktadır. Özellikle, gelişmekte olan ülkelerde, enflasyonu kontrol altına almak amacıyla bu ayarlama yeterince yapılamamaktadır. Bu durumda reel döviz kuru (iç ve dış piyasalardaki fiyatlardan arındırılmış döviz kuru) düşük kalmakta ve cari işlemler açığı arttığından, ülke daha fazla borçlanmaya gereksinim duymaktadır. Türkiye örneğinde olduğu gibi, finansal piyasalarda sıcak paranın yurda girip, ülke ekonomisine zararlı olacak şekilde büyük kazançlar temin edip bunu yurt dışına aktarması ve bunu yaparken de döviz piyasasını iyice istikrarsızlaştırması çeşitli olumsuzluklara neden olmaktadır (Ertek, 2011:444). 3.7.Türk Lirasının Değerlenmesi Özellikle, 2001 krizi sonrası dönemde, yerel ve küresel ölçekteki gelişmeler, Türkiye’nin üretim ve dış ticaret yapısında dönüşüme yol açmıştır. Ancak, bu unsurların başlattığı dönüşüm, son yıllarda Türk lirasının değerlenmesi ve dezenflasyon süreci ile birlikte hız kazanmış ve “ithalatlaşma” ve “Asyalılaşma” eğilimini daha da güçlendirmiştir. Bu durum, ekonomi genelinde yüksek dış ticaret açığı, yeterince istihdam yaratamayan büyüme ve rekabet gücü kaybı gibi sorunlara neden olmuştur. Döviz kurundaki reel değerlenmenin yol açtığı rekabet gücü kaybını telafi etmek için firmalar, istihdam ve reel ücret artışlarını sınırlandırarak işgücü The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 28, Temmuz 2016, s. 139-151 149 Uluslararası Ticarette Çin Faktörü Ve Türkiye’nin Dış Ticaretine Yansımaları verimliliğini artırmaya öncelik vermişlerdir. Bu uyum çabaları ise ekonomide imalat sanayinin istihdam ve katma değer yaratma kapasitesini önemli ölçüde sınırlandırmıştır (TÜSİAD, 2008). Türkiye’de son on yılda yüksek faiz - düşük kur politikası izlenmektedir. Sürdürülen bu politikanın tek hedefi enflasyonla mücadele yani fiyat istikrarının sağlanmasıdır. Bu politikada, tüm ekonomi politikası adeta para politikasına indirgenmiş, para politikası da yalnızca fiyat istikrarına endekslenmiştir. Bu politikanın doğal sonucu olarak da, uygulanan yüksek reel faizler nedeniyle, dünya sermaye piyasalarından Türkiye’ye doğru kısa vadeli yabancı sermaye (sıcak para) akımı olmuştur. Bu sermaye, ekonomide döviz bolluğu yaratarak milli paranın aşırı değerlenmesine yol açmış, aşırı değerlenen milli para, yerli ihraç mallarını yabancılar için pahalı, yabancı malları yerli tüketici için ucuz hale getirmiştir. Bunun sonucunda da ihracat azalırken ithalat artmış ve dış ticaret açığı rekor boyutlara ulaşmıştır. Dış ticaret açığının aşırı artışı ayrıca kamu ve özel sektörde, ithalatın finansmanı için daha fazla borçlanma ihtiyacı doğurmuştur. Yani dış ticaret açığı dış borçların (adı ülkeye yabancı sermaye girişi olsa da aslında dış borçtur) ve faiz yükünün artmasına yol açmıştır. Oysa Çin, 1994 yılında Renminbi’nin (RMB=Çin’in uluslararası işlemlerde kullandığı para birimi) değerini dolar başına 5,8’den 8,3’e devalüe etmesinin Çin’in olağanüstü ihracat büyümesinde kritik bir faktör olduğu bazı iktisatçılar tarafından sıkça ifade edilmektedir. Zira bu tarihten itibaren Çin’in cari işlemler hesabı her yıl ve sermaye hesabı 1998 yılı hariç tüm yıllarda fazla vermiştir. Bugünlerde, Çin’in cari denge fazlası GSYİH’nın %10’unu aşmıştır. Ancak, bu kur politikasından dolayı Çin, bir çok ülke tarafından eleştirilmekte ve kur politikasını değiştirmesi konusunda baskılara maruz kalmaktadır (Çeştepe,2012:52). Sonuç Çin’in dünya ticaretinde küresel güç olması ile ortaya çıkan yeni rekabet ortamı, Türkiye’nin dış ticaretini olumsuz etkilemektedir. Halen çoğunlukla düşük ve orta teknolojili, emek yoğun ürünleri üreterek, düşük ücret ve düşük kur avantajı ile dünya pazarlarına sunan Çin, iç piyasasının büyüklüğünün de sağladığı avantajla bu pazarlarda Türkiye’nin rekabet gücünü önemli ölçüde azaltmıştır. Türkiye’nin geleneksel dış pazarlarda rekabet gücü kayıpları bir yana, Türkiye, Çin rekabetine karşı iç piyasasını da koruyamamış, Çin ile olan dış ticaretinde sürekli açıklar vermiştir. Türkiye’nin sürekli açık veren ve bu nedenle ülkede istihdam daralmasına, yoksulluğa, geri kalmışlığa ve kronik dış borçlara yol açan dış ticaret açığı sorununun sadece Çin açısından değil, bütüncül bir yaklaşımla ele alınarak incelenmesi gerekmektedir. Türkiye ekonomisinde, dış ticaret açıklarına neden olan yapısal sorunların giderilmesi yolunda herhangi bir düzeltici önlem alınmamakta, sadece dış ticaret açığı finanse edilmektedir. Bu nedenle, makro ve mikro ekonomik düzeyde yapısal önlemlerin alınması gerekmektedir. KAYNAKLAR ALTINTAŞ, Halil ve Bülent ÖZ; (2010). Türkiye’de Kur Değişkenliği ve İhracat İlişkisinin Ekonometrik Analizi: 1989-2008, web.inonu.edu.tr/ ~ozal.congress/pdf/119.pdf. Erişim Tarihi: 29.04.2013. BAYRAKTUTAN, Yusuf; Işıl DEMİRTAŞ, (2011). Gelişmekte Olan Ülkelerde Cari Açığın Belirleyicileri: Panel Veri Analizi. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2011/2, Sayı:22, The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 28, Temmuz 2016, s. 139-151 150 Uluslararası Ticarette Çin Faktörü Ve Türkiye’nin Dış Ticaretine Yansımaları ÇEŞTEPE, Hamza; (2012). Çin’in Dış Ticaretinin Gelişimi, Dünya Ticaret Örgütüne Üyelik Öncesi ve Sonrasında Dünya Ticaretine Etkileri, Uluslar arası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, Cilt 8, Sayı 17,2012, ss.45-61 EKİNCİ, Aykut; (2013). Ekonominin Güncel Sorunları, (5.Ünite), Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayını, Yayın no:1732, Eskişehir-2013. ERTEK, Tümay; (2011). Temel Ekonomi, Genişletilmiş Üçüncü Baskı, Beta Yayınları, İstanbul. İGEME 2012; Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı, İhracat Bilgi Platformu, Ülke Masaları, Çin Halk Cumhuriyeti. http://www.ibp.gov.tr/ Erişim Tarihi: 29.04.2013. IMF, (2004). China: International Trade and WTO Accession; Prepared by Thomas Rumbaugh and Nicolas Blancher, IMF Working Paper, 2004. KARAKAŞ, Adem; (2012). Türkiye Ekonomisinde Yapısal Değişim: Dış Ticarette Fasıl Bazlı Yapısal Dönüşümün Analizi. Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, Cilt 4, No 1, 2012 ISSN: 1309-8012 (Online) SANDIKLI, Atilla; İlhan GÜLLÜ; (2012). Gelişen Çin Ekonomisi ve Türk Dış Ticaretine Etkileri, TASAM Stratejik Öngörü, www.tasam.org/ FileDownload.ashx?p=Icerik Erişim Tarihi: 29.04.2013. SEYİDOĞLU, Halil; (2008). Ekonomi ve İşletmecilik Terimleri Sözlüğü. Güzem Can Yayınları, İstanbul. TASAM, (2011). Çin Ekonomisinin Yapısal Dönüşümü ve Gelişmekte Olan Ülkeler Açısından Sonuçları, Yayın Tarihi: 21.06.2011. TÜİK, (2011). Dış Ticaret İstatistikleri Yıllığı, 2011. TÜSİAD, (2008). Türkiye’nin Üretim ve Dış Ticaret Yapısında Dönüşüm: Küresel Makroekonomik Yönelimler ve Yansımalar, TÜSİAD Basın Bülteni, 28 Şubat 2008, TS/BAS-BÜL/08-15 TÜSİAD, (2011). Çin’de bu ay. Sayı 18, Temmuz 2011. UNDP, (2013). United Nations Development Program, Human Development Report 2013.The Rise of the South: Human Progress in a Diverse World. UNDP, ÜNSAL, Erdal M. (2005). Uluslararası İktisat. İmaj Yayınevi, Ankara. WTO, (2012). China in the WTO: Past, Present and Future. Permanent Mission of China to the WTO. YILMAZ, Ö., Kaya, V. (2007) İhracat, İthalat ve Reel Döviz Kuru İlişkisi: Türkiye İçin Bir VAR Modeli. İktisat İşletme ve Finans, 22(50):69-84. YÜKSELER, Zafer; Ercan TÜRKAN; (2006). Türkiye’nin Üretim ve Dış Ticaret Yapısında Dönüşüm: Küresel Yönelimler ve Yansımalar. TÜSİAD- Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırma Forumu, http://eaf.ku.edu.tr/calisma_raporlari, Erişim Tarihi: 29.04.2013. The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 28, Temmuz 2016, s. 139-151 151