yasal düzenlemeler

advertisement
SERMAYE piYASASıNDAKi GELiŞMELER VE
YASAL DÜZENLEMELER
Meral TECER*
Sermaye piyasası, geniş anlamda, uzun vadeli ya da yatırıma yönelik
arz ve talebinin karşılaştığı piyasa türüdür. Dar anlamda ise, tahvil
ve hisse senetlerinin alınıp satıldıgı yerleri ve kurumları içerir. Sermaye p~­
yasası, bu anlamda, menkul kıymetler, menkul değerler ya da taşınır değer­
ler denilen tahvil ve hisse senetlerinin ilk kez satışa çıkarılması işlemle­
riyle uğraşan «birincil piyasa» ile daha önce çıkarılmış olan tahvil ve hisse
senetlerinin el değiştirdiği. «ikincil piyasa»dan oluşmaktadır. Bu piyasalar­
da sermaye talep edecek kuruluşların (halka açık anonim şirketler), birey­
sel tasarruf sahipleri ile toplu tasarruf kurumlarının (emekli sandıkları, si·
gorta şirketleri v.b.) ve mali aracıların (bankalar, borsa bankerleri, yatı­
rım ortaklıkları, yatırım fonları v.b.) etkinlik göstermeleri gerekmektedir.
fonların
Ülkemizde dar anlamıyla sermaye piyasasının 1960'ların başında ve hisse
senedi kesimiyle ortaya çıktığı söylenebilir. Daha sonraki yıllarda tahvil, dev­
letin ve özel işletmelerin çokca kullanmaya başladıkları bir finanslama yön­
temi olurken, yatırımları özendirici çeşitli yeniliklerle tahvil piyasası can­
landırılmaya çalışılmıştır. Ancak, başlangıçtan bugüne kadar kaydedilen ge­
lişmelere karşın, sermaye piyasası, finansal sistemimiz ya da yapımız için­
de henüz yeterli bir genişliğe ve etkinliğe sahip değildir.
kadar bu piyasada sağlıklı ve yeterli bir gelişmenin sağ­
nedenleri arasında, geniş kapsamlı yasal bir düzenlemenin
ve denetlemenin yokluğu üzerinde durulmuştur. Sermaye Piyasası Kanunu­
nun çıkışından bu yana ise, yalnızca hukuksal yapının oluşturulmasının,
yasal önlemlerin ve yaptırımların belirlenmesininyeterli olamayacağı, piya­
sanın işlerlik kazanabilmesi için öncelikle ekonomik istikrarın sağlanması­
nın ve tasarrufeularda güven duygusunun yaratılmasının gerektiği görüş·
leri ileri sürülmektedir. Sermaye piyasası konusu, henüz çözüme kavuşturu­
lamamış sorunlarıyla bugün de gündemdedir.
1980'li
yıllara
lanamamasının
• Dr., TODAİE, Y. Öğretim üyesi.
SERMAYE PİYASASINDAKİ GELİşMELER
113
Bu incelemede, tahvil ve hisse senedi piyasalarında şimdiye kadar sağ­
lanan gelişmeler,; karşılaşılan sorunlar ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Ka­
nununun getirdiği yenilikler konusunda bilgi vermek istiyoruz.
TAHVİL PİYASASı
İşletmelerin uzun vadeli finansman kayn'akları, tahviller, orta ve uzun
vadeli krediler, hisse senetleri ve dağıtılmamış kar1ardan oluşur.
Bu tür finansman kaynaklarına, üretim kapasitesinin genişletilmesi,
döner sermayenin güçlendirilmesi, vadesi gelen borçların ödenmesi ya da
daha elverişli koşullarla yenilenmesi gibi nedenlerle gerek duyulmaktadır!.
Ülkemizde tahviller, anonim şirket statüsündeki özel işletmelerin yanı­
kamu kuruluşları ve devlet tarafından da çıkarılan uzun vadeli borç
senetleridir.
sıra,
Tahvil faizleri, önceden belirlenmiş, sabit nitelikte ödeme yükümlülük­
leri doğurur. Bu nedenle, tahvil satın almaları, sağlam bir gelire bağlan­
mak isteyen kişileriİl yanısıra, bankalar, sigorta şirketleri ve toplu tasarruf
kurumları gibi riski az alanlara yatırım yapmak isteyen kuruluşlarca da ter­
cih edilmektedirı.
Özel Sektör Tahvilleri
Sanayileşme çabalarının yanısıra ekonomimizde yıllardır gözlenen yük­
sek enflasyon oranları, özel sektör kuruluşlarının yatırım ve işletme ser­
mayesi gereksinmelerini çok yüksek boyutlara ulaştırmıştır. Hızla artan
fon gereksinmeleri karşısında öz sermaye kaynaklarının ve banka kredile­
rinin, özellikle de orta vadeli kredilerin yetersiz kalması ve artan kredi
maliyetleri gibi nedenlerle tahvil çıkarılması, işletmelerin giderek daha çok
başvurdukları bir finanslama yöntemi olmaktadır3 .
Özel sektörde tahville finanslama ilk kez 1967 yılında uygulandı. O yıl
5 milyon lira olan tahvil tutarı sonraki yıllarda hızla yükseldi.
Tablo: l'de görüldüğü gibi, cari fiyatlarla yıllık tahvil tutarı, T.C. Mer­
kez Bankasının bu piyasayı düzenlemeye başladığı 1970 yılında 382 milyon
lira iken 1983 yılında 16 milyar liraya çıkmıştır. Son dört yıl içinde çıkarı­
lan tahviller, toplarnın % 80'i düzeyindedir.
Cevat Sarıkamış, .Uzun Vadeli Fon İhtiyacı>, Banka ve Ekonomık Yorumlar, Aralık 1969,
Cilt: 16, Sayı: 12, s. 36-38.
2 Emin Boysan, .Sermaye Piyasasında Tahviller Hakkında Neler Bilmeliyiz?» Türldye İktisat
Gazetesi, 11.6.1970, s. 1, 7.
3 Meral Tecer, «Tahvil Piyasasındaki Gelişmeler., Banka ve Ekonomık Yorumlar, Yıl 20,
Sayı 5, s. 50.
AMME İDARESİ DERGi sİ
114
TABLO: 1 ÖZEL SEKTÖRCE ÇıKARıLAN TAHVİLLER Yıllar
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
Tahvil Tutarlan Cari
Fiyatlarla
(Milyon TL.)
Tahvil
TutarlaOram (%)
Fiyat
Deflatörü
(1967=100)
-64,8
101,8
135,5
- 4,1
129,9
20,7
-8,4
39,0
121,3
270,1
11,3
-20,7
22,5
118
137
162
195
253
278
321
399
608
997
2067
2827
3541
4626
rının Artış
382,0
136,5
275,5
648,9
622,0
1.430,3
1.726,0
1.581,9
2.198,7
4.866,1
18.010,9
15.980,8
13.245,0
16.223,0
Kaynak: T.C. Merkez
Bankası,
Tahvil hacmiilk kez 1975
Hazine ve
'yılında,
Dış
Sabit
Fiyatlarla
Tahvil
Tutarlan
323,7
99,6
170,1
332,8
245,8
514,5
537,7
396,5
361,6
488.1
871,4
565,3
374,0
350,7
Ticaret
Gerçek
Artış
Oranı
(%)
69,2
70,8
95,6
-26.1
109,3
4,5
- 7,7
- 8,8
35,0
78,5
-35,1
-33,8
- 6,2
Müsteşarlığı.
özel tahvillere rekabet gücü kazan­
Merkez Bankasınca yeniden düzen­
dırmak amacıyla çıkarma
koşullarının
lenmesi sonucu, büyük bir
artış göstermiştir~.
Öte yandan, 1971, 1974 ve 1977 yıllarında tahvil miktarındaki düşmenin
nedenleri, vergisiz devlet tahvilleri, vadeli banka mevduat faizleri
oranlarında o yıllarda yapılan yükseltmeler ve devlet tahvillerine tanınan
her an paraya dönüş kolaylığıdır. Son yıllardaki düşmenin nedenleri ise,
şirketlerin genellikle tahvil çıkarımında öz sermaye sınırına ulaşmış olma­
ları, piyasadaki hızlı enflasyon, durgunluk, belirsizlik ve güvensizlik ortamı
başlıca
4 7.12.1974 tarih ve 150&5 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan T.C, Merkez Bankası Tebliği
ile tahvillerin faiz oranı % IS'ten % 18'e yükseltilirken, geri ödeme tarihinden ön­
ce ana para ve faiz ödemelerinin yapılabilecelP belirtilmiştir. Bu hükümden yarar­
lanmak isteyen bazı şirketlerin, tahvillerinin çekiciliğini arttırmak amacıyla, 1975'in
ikinci yarısında istenildiği an işlemiş faizleriyle birlikte paraya dönüştürme ve altı ayda
bir faiz ödemelerinde bulunma gibi yenı olanaklarla tahvil çıkardıkları görülmüştür. An­
cak, bu tür uygulamalarla, bir anlamda vad~siz bir mevduata % 18 gibi yüksek bir faiz ve­
rildiği ve gerçek faiz oranının yükseltildiğ! gerekçesiyle Merkez Bankası yeni bir teblil!
yayınlamıştır. 4.4.1975 tarih ve 15198 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan bu yeni tebliğin
değişiklik maddelerinde, yıllık faiz oranının % 18'i geçemeyeceği, yıllık faizin vadesinde
ve bir kerede ödeneceği, tahvillerin geri ödeme planlarındaki en son vade tarihlerinin
beş yıldan az olamayacal!ı, satıştan sonra en az iki yıl geçmiş olması koşuluyla tahvil
ana parasının geri ödeme planında belirtilen vadesinden önce ödenebi1ec~i öngörülmüştür.
SERMAYE
ile açıklanabilir. Geçtiğimiz
bile ulaşılamamıştır.
PİYASASıNDAKi GELİşMELtıR
yıl satılan
tahvil
tutarıile
115
1980
yılındaki
düzeye
'
Yıllık rakamlar enflasyona göre düzeltildiğinde, gerçek artış oranları
'çok daha düşük hesaplanmaktadır. Örneğin, fiyat artışlarının hızlandığı
1975 - 1983 yılları arasında tahviller nominal olarak on katını aşmış görün­
mektedir. Oysa, enflasyona göre düzeltme yapıldığında görülmektedir .ki
aym dönemde yalmzca % 10 oranında bir artış sağlanabilmiştir.
Başlangıçta özel sektör tahvillerinin büyük bir kısmı ana para ve faiz
ödemeleri bir bankaca garanti edilerek halka sunulmakta idi. Son zaman­
larda ise, banka garantilerinin y~rini holding kuruluşların ve öteki şirket·
lerin garantisi almıştır.
Özel sektörce yapılan tahvil çıkarımlarımn her birinin parasal değeri
geçtikçe büyümektedir. 1967 -74 yılları arasında çıkarılan tahvillerin
tertipbüyüklerinin tümü 100 milyon liradan az iken, 197.5 yılında 100 milyon,
1980'de ise 400 milyon lira ve daha yüksek değerli tahvil çıkarırnlarına baş­
yıllar
lanmıştır;
Özel tahvillerin faiz ve vade koşulları bakımından dağılımı da yıllar
geçtikçe değişmektedir. Bu değişiklikler, T.C. Merkez Bankasımn zaman za­
man çıkardığı tebliğlerden etkilenmiştir. Başka bir deyişle, yıllık çıkarım­
ların büyük bir kısmı o sırada geçerli olan tebliğde belirtilen faiz üzerin­
den yapılmıştır.
Son yıllarda çıkarılan tebliğlerde değişken faizli tahvil uygulaması, faiz
ödemelerinin 3 ve 6 aylık kuponlara bağlı olarak da yapılması gibi faiz
koşulu bakımından getirilen bazı yeniliklerle tahvil yatırımları hızlı enflas­
yon karşısında daha çekici kılınmaya çalışılmıştır. Vade koşulları bakımın­
dan 7 ve 5 yıl vadeli tahviller en yüksek paya sahiptirler.
Tahviller ilk kez 1980 yılında kısa ve uzun vadeli .olarak ikiye ayrılmış­
Tahvillerin likiditesini yükseltmek amacıyla satıştan sonra kısa vadeli
tahvillerde en az 1 yıl, uzun vadeli tahvillerde ise en az 2 yıl geçmiş olması
koşuluyla, ana paraların itfa tablosunda belirtilen süreden önce ödenme­
sine ilişkin uygulamalar yaygınlaşmaktadır>.
tır5 •
Kamu Tahvilleri
Tahviller, kamu kesimi için de önemli bir finansman aracı durumunda­
Kamu tahvilleri, bütçe kaynaklarından geri ödenen Hazine, KİT ya­
tırımlarımn finansmamnda kullamlan Devlet Yatırım Bankası tahvilleri ile
T. Emlak Kredi Bankası tahvillerinden oluşmaktadır. DYB tahvilleri esas
olarak bankalara ve tasarrufcu kamu kuruluşlarına (Emekli Sandığı, Sos­
yal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur) satılırken, Hazine tahvilleri halka da su'
nulabilmektedir. Likiditesi yüksek devlet tahvillerine duyulan güven ve gös­
dırlar.
5 23,7.1980 tarih ve 17056 sayılı Resmi Gazete'de
6 Meral Tecer, a.g.m., s, 52-55.' yayınlanan
T.C. Merkez
Bankası Tebliği. AMME İDARESi DERGİSi
116
terilen ilgi ile halka satılan Hazine tahvilleri tutan, uzun yıllar özel sektör
tahvillerinden çok yüksek düzeylerde kalabilmiştir. Aynca, 28.9.1979 tarihin­
de uygulamaya konulan daha sonra 27.11.1982 tarihinde iptal edilen, özel
şirketlerin yıllık karlarından ayırdıklan yasal yedek akçeleri devlet tah­
villerine yatırma zorunluluğuna ilişkin 32 sayılı KHK'nin de yürürlükte
kaldığı sürece kamu tahvillerinin satışına olumlu katkıda bulunduğu söy­
. lenebilir.
Kamu kesimince çıkarılan tahviller 1971, 1978 ve 1931 yıllan dışında sü­
rekli bir artış göstermiştir. (Tablo: 2). Bu tür tahvillerin satışlan, tasar­
rufcu kamu kurumlan ve ticaret bankalarının zorunlu satın almalarıyla des­
teklendiğinden, özel kesimin tahvil tutarlarındaki önemli artışlara karşın,
genel toplam içindeki paylarında 1979 yılına kadar hemen hiç bir azalma
meydana gelmemiş, 1979 - 81 arasında kamu kesimi tahvillerinin toplam için­
deki ağırlığı giderek azalmış, 1981 yılında ise DYB'nin tahvil çıkarmamış
olmasından da etkilenerek % 60 düzeyine kadar inmiştir. Son iki yıl içinde
sağlanan yükselmelerle, bu tahvillerin toplam içindeki payı yine % 90'ı
aşmıştır7 •
Tahvil Piyasası Üzerindeki Olumlu Etkiler
Tahvil piyasasında canlanmaya ve yıllık tahvil tutarlarının giderek hızla
yükselmesine neden olan başlıca faktörler: (1) Tahville finanslamanın iş­
letmelere sağladığı yararlar, (2) Tahvilyatırımının tasarrufculara sağladığı
yararlar ve (3) ikincil piyasada mali aracıların satışları özendirici uygula- .
maları başlıkları altında toplanabilir.
Tahville Finanslamanın İşletmelere Sağladığı Yararlar
-
Tahvil yoluyla sağlanan fonlar borç niteliğinde olduğundan, işlet­
meye yeni ortakların alınmasını ve yönetimin yeni ortaklarla p.ayla­
şılmasını gerektirmez.
-
Vade, normal banka kredilerinden daha uzundur. Enflasyon oranı­
nın % 80-100 arasında sürdüğü bir ortamda 5-7 yıl vadeli tahviller
işletmelere geri ödernede kolaylık sağlamaktadır8. Hızlı enflasyon
durumunda, nominal para birimleriyle yapılan faiz ve ana para öde­
me bağlantıları, tahvillerin gerçek maliyetini yok denecek düzeylere
indirmektedir".
-
Tahvil faizleri Kurumlar Vergisi
lerden sayılmaktadır.
matrahını
azaltıcı
nitelikte gider­
7 A.k., s. 51-52.
8 Selahattin Tuncer, .Yeni Bir Para Bulma Yöntemi: Tahvil İhracı Yoluyla Finansman»
TtlrIdye İktısat Gazetesi, 1.5.1980, s. ı.
9 Meral Tecer, İşletmeıerde Sermaye Maliyeti, Ankara, 1980,5. 16.
TABLO: 2
KAMU VE ÖZEL KESiM TARAFINDAN ÇıKARıLAN TAHViLLER
Yıllar
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
DYB
Hazine
600
800
4.000
4.000
6.000
9.000
12.000
19.500
20.000
35.000
50.000
26.000
49.800
207.900
Kaynak: Hazine ve
Dış
T. Emlak
Kredi Bankası
2.000
650
950
2.900
3.697
4.000
8.500
15.353
13.678
15.000
200
400
500
350
800
5.000
10.000
Ticaret
Müsteşarlığı,
Toplam
Kamu Tah.
Milyon TL.
Özel
Sektör Tah.
Milyon TL.
2.600
1.450
4.950
6.900
9.697
13.200
20.500
35.253
34.178
35.350
65.800
26.000
54.900
217.900
DYB, T.C. Merkez
Bankası,
382,0
136,5
275,5
648,9
622,0
1.430,3
1.726,0
1.581,9
2.198,7
4.866,1
18.010,9
15.980,8
13.245,0
16.223,0
T. Emlak Kredi
Genel
Toplam
2.982
1.586,5
5.225,5
7.548,9
10.319,0
14.630,3
22.226,0
36.834,9
36.376,7
40.216.1
83.810,9
41.980,8
68.145,0
234.123,0
Bankası.
Kamu
Kesiminin
Toplam
içindeki
Özel
Kesimin
Toplam
içindeki
Payı (%ı)
Payı (%ı)
87,2
91,4
94,7
91,4
93,7
90,3
92,2
95,7
94,0
87,9
78,5
61,9
80,6
93,1
12,8
8,6
5,3
8,6
6,3
9,8
7,8
4,3
6,0
12,1
21,5
38,1
19,4
6,9
M1ME İDARESİ DERGİSI
118
_ Ülkemizde tahvil sermayesi uzun süre öz sermaye gibi işlem görmüş
ve yatırım indirimi istisnasından yararlandırılmıştır lO •
Tahvil Yatıı:ımının Tasarrufculara Sağladığı Yararlar
Bizde, sermaye piyasasına kurumsal tasarruflar yerine bireysel tasar­
ruflar eğemendir. Alıcılar genellikle çok sayıda, küçük ve orta tasarruf
sahipleridir. Bu kişilerin de likidite ve sürekli bir gelire bağlanına ter­
cihleri yüksektir. Öte yandan, ülkemizde kalıcı ve yüksek oranlı bir enf­
lasyon olgusu vardır. Son yıllarda ekonomide durgunluk sürerken fiyat
artışları giderek hızlanmıştır.
Hisse senedinin tıpkı bir taşınmaz mal gibi, piyasa değerindeki yüksel­
melerle yatırımcıları enflasyona karşı koruyabildiği savı ise ülkemizde ge­
nellikle geçerli değildir. Sermaye piyasası henüz gelişmediğinden, bireysel
yatırımcüann karlı ve riski az hisse senetlerine yöneltilmesine yardımcı olan
yatırım ortakları ve fonları gibi aracı kurumların uzmanlık bilgilerinden ve
deneyimlerinden yararlanmak olanaksızdır. Arsa ve konut gibi taşınmaz mal­
lara yönelme ise, küçük ve orta tasarrufların olanaklarını genellikle aşmak­
tadır. Bu nedenlerle, tahviııere sağlanan, işlemiş faizleriyle her an paraya
dönüştürülme kolaylığı, hisse senetlerine dönüştürülebilme, devlet tahvili
faiz gelirinin vergiden muaflığı gibi özendirmeler yatırımcıları olumlu yön­
de etkilemiştir. Böylece, tahvil yatırımlarında likiditenin ve gelirin yüksek­
liği, riskin azlığı gibi yararlar sağlanmıştır. Ayrıca, ,ekonomik durgunluk
dönemlerinde tahvil faizi geliri normal kazanç oranlarından daha yüksek
gerçekleşebilmektedir.
İkincil Piyasada Mali Aracıların Satışları Özendirici Uygulamaları
Enflasyonun % 40'lara yükseldiği 1978 yılında % 21 brüt (% 16,8 net)
faizli özel tahvillerin pazarlanmasında güçlükler başlayınca, mali aracı ku­
rumlar yeni satış uygulamaları ile tahvil yatırımlarının çekiciliğini arttır·
maya çalışmışlardır. Tahvillerin yasal satış süresi içinde ve resmi satış fiyat!
üzerinden aracı bir bankadan satın alınması zorunluluğu nedeniyle, örneğin
bir bankerlik kuruluşu, çoğu kez piyasada yeterince tanınmamış bir şir­
ketin tahvillerini aracı bankadan ve resmi satış fiyatı ile almış, sonra da
% 30-40 faiz geliri sağlayacak şekilde düşük bir fiyatla ve istenildiği an
paraya dönüştürülme garantisi ile halka satmıştır. Örneğin, aracı banka­
dan 1000 liraya satın aldığı bir tahvili 650-800 liradan satmış, aradaki farkı
daha sonra finansman gideri adı altında şirketten tahsil etme yoluna git­
miştir. Banker istenildiği an paraya dönüştürülme işlemini kendi adına,
ıo Kurumlar Vergisi Kanunun 8. maddesinin eski şekline göre, «Gelir Vergisi Kanununun
indirimi istisnasına taalluk eden hükümleri sermaye şirketleri ile kooperatif
şirketler hakkında da uygulanır. Tahvil ihracı suretiyle sağlanan kaynaklar, yatırım in­
dirimi 'ile ilgili hükümlerin uygulanması bakımından öz sermaye sayılır». Bu madde
24.12.1980 tarih ve 2362 sayılı kanunla değiştirilıniş ve kalkınma programlarına uygun
yatırımlarda, öz sermaye koşulu aranmaksızın' yatırım harcamalarının tümüyle indirim­
den yararlandırılacağı öngörülınüştür,
yatırım
SERMAYE PIYASASINDAKİ GEL1ŞMELER
llS
ancak, şirket hesabına yaptı~ından bu hizmeti karşılığında şirketten ayrıca
bir komisyon da almıştırll. Özel tahvillere devlet tahvillerinin sahip olduğu
likiditeyi kazandıran ve gerçek kazanç oranlarını yük~elten bu uygulamalar
tahvil piyasasına 1980 yılına kadar belirgin bir canlılık getirmiştir.
Tahvil Piyasası Üzerindeki Olumsuz Etldler
Ekonomimizde 1975 yılından bu yana giderek ağırlaşan enflasyon, öde­
meler dengesi açığı, hammadde ve enerji kıtlığı, işsizlik, istikrarsız hükü­
metler gibi sorunlar, sermaye piyasasını bu arada da tahvil piyasasım olum­
suz yönde etkilemiştir. Bu faktörlerden en önemlisi kuşkusuz enflasyondur.
Yüksek oranlı enflasyon, halkın tasarruf eğilimini azaltmakta ya da yok
etmekte, fiyatların kısa bir süre sonra daha .da yükseleceği endişesiyle tü­
ketimi körükleIf!.ekte, sonuç olarak da sermaye piyasasına yönelebilecek fon­
ları kısıtlamaktadır.
Bu sorunlarla, bir durgunluk ortamına gelindiğinde ve paramızın dış
düşürüldüğü dönemlerde, altın ve taşınmaz mallar daha
. güvenceli yatırım alanları olarak düşünülmüştür.
değerinin sık sık
Öte yandan, 1981-82 yıllarında yaşanılan bankerlik olayının, tahvil ve
hisse senedi yatırımlarına karşı güveni uzunca bir süre düzeltilemeyecek şe­
kilde sarstığı söylenebilir.
HİsSE SENEDİ PİYASASı
Hisse senetleri, anonim şirket statüsündeki kuruluşlarda öz sermayeyi
temsil ettiklerinden, bu işletmeler için zorunlu finansman araçlarıdır.
Hisse senedi sahiplerine, yatırdıkları parayı, tahvilde olduğu gibi, belli
bir tarihte geri ödeme vaadinde bulunulmamaktadır. Adi ya da norma~
hisse senetlerine ödenen kar payları, tahvil ve kredi faizlerinden ya da im­
tiyazlı nitelikteki hisse senetlerine ödenen kar paylarından daha yüksek
olmalıdır. Bunun nedeni, şirketin yatırımcılarla, sağlanacak gelir konusunda
önceden herhangi bir anlaşma yapmaması, riskin fazlalığı nedeniyle de bek­
lenen karlılık oranlarının yüksek olmasıdır. Öte yandan, hisse senetlerinin,
piyasa değerindeki artış yoluyla sahiplerini enflasyonun etkisinden koru·
dukları, bu nedenle de tercih olunan bir yatırım alanını oluşturdukları ileri
sürülürl2 •
Ne varki ülkemizde sermaye piyasasının tahvil kesiminde
bir genişleme sağlanabilirken, hisse senedi kesimine
cede işlerlik kazandınlamamıştıL
yıldan yıla
canlılık
aynı
ve
dere­
11 Muharrem Karsh, "Tahvil Piyasasında Taahhütlu Satış (Underwriting) İşlemleri", Banka
ve Ekonomik Yonımlar, Mayıs 1979, Cilt 16, Sayı 5, s. 33-39.
12 Weston, ı., Fred and Eugene F. BI-igham, EssentlaIs of Manageıial FInauce. 4 Bast, Illinois,
Hinsdale, The Dryden Press, 1977, s. 298.
AMME İDARESİ DERGİSİ
120
Sermaye Piyasası Kanunu çıkmadan önce borsaya kotasyon zorunluluğu
için, bazı yıllardaki hisse senedi satışlarının tutarına ilişkin kesin
bir bilgi bulunmamaktadır.
olmadığı
Özel şirketlerce çıkarılan hisse senetleri miktarı uzunca bir süre 1973 ve
1974 yılları dışında özel tahvillerin altında kalmıştır. 1975 yılından itiba­
ren hisse senedi piyasasında belirgin bir durgunluk başlarken, çıkarılan tah·
viller büyük artışlar göstermiştir. 1983 yılında ise hisse senetleri tutarının
tahvillerin iki katına çıktığını görü~oruz. (Tablo: 5). Bu durum şirketlerin
yeniden değerlendirme çalışmaları sonucu sağladıkları fonları sermayelerine
eklemelerinden ve ortaklarına bedelsiz hisse senedi vermelerinden kaynak­
lanmıştır; geçici bir artış olarak kabul edilebilir 13•
bu kesiminde gözlenen durgunluğun başlıca nedeni,
bir kar dağıtımı politikası izlemeleridir. 1975'den sonra
enflasyon hızla yükselirken, karları ve hisse senetlerinin fiyatı enflasyondan
da etkilenerek önemli derecede artan şirketlerin çoğu bile, kar dağıtım
oranlarını, hisse senedinin nominal değerinin % 20-2S'i gibi düşük bir dü­
zeyde belirlemişlerdir. Bunun sonucunda da,
Sermaye
şirketlerin
piyasasının
yanlış
hisse
başına
kar
payı
oranı
hisse senedinin piyasa fiyatı
verimlilikleri genellikle anlamsız düzeylere
ilehesaplanan cari kar
payı
inmiştir.
Öte yandan, yatırımcılar, hisse senetlerini elde tuttukları süre içinde
piyasa fiyatında gerçekleşen yükselmelerle; sermaye kazancı şeklinde bir ge­
lir de sağlamaktadırlar. Böylece, herhangi bir hisse senedinin verim oranı,
elde tutma süresi içinde sağlanan kar payı ve sermaye kazançları (ya da
kayıpları) toplamının, dönem başı hisse senedi değerine bölünmesiyle he­
saplanabilirl4 • Ayrıca, gerçek verim oranına ulaşmak için enflasyona göre
bir düzeltme yapılması da gerekmektedirıS.
13 22.1.1983 tarih ve 2791 sayılı yasa ile, bilançv esasına göre defter tutan gelir ve kurumlar
vergisi mükellefleri için, yasada belirtilen duran varlıklarım ve bunlar için ayrılan birik­
miş amortismanlarım', 1982 yılı bilançosunu esas alarak 1983 yılı sonuna kadar ve belir­
lenen katsayılara göre 'yeniden delıerlendirilmeleri zorunluluğu getirilmiştir. 15.3.1983 tarihlı
Resmi Gazete'de yayınlanan ISI sıra no.lu YUK genel teblilıi ile bu işlemin nasıl yapıla­
cağı
açıklanmıştır.
Varlıkların
eski ve yeni delıerleri arasında farkın, bilançonun pasifinde .Yeniden De­
ğerleme Fonu. olarak gösterileceği, kurumlar vergisi' mükelleflerinin bu fonu Ticaret
Bakanlılıımn izniyle sermay~erine
ekleyebilecekleri, bu yapıldığında fonun vergilen­
dirilmeyecelıi öngörülmüştür.
14 Hisse senedinin
Dt
k
verimliliğini
bulmak için kullamlan formül
+ Pt -Pt - 1
ı
Pt - 1
k t = t döneminde
Dı
sağlanan
= t dönemindeki hisse
hisse
başına
başına
kAr
verim
payı ~am
şöyle yazılabilir:
SERMAYE
piyasasının
Sermaye
pIYASASINDAKİ
yaygın
GELİŞMELER
ve etkin bir
şekilde
121
işlemediği,
alıcılann
çoğunu küçük ve orta tasarruf sahiplerinin oluşturduğu ülkelerde, dağıtılan'
kar miktarlarının hisse 'senedinin piyasa fiyatı üzerindeki etkisi büyüktür.
ülkemizde de geçerli olan bu olgu nedeniyle hisse senetlerinin fiyatlarının
zaman içinde artmasından ortaya çıkan sermaye kazançları önemsiz dü·
zeylerdedir.
Hisse senedi verim oranlannın yetersizliğini göstermek için Banka ve
Ekonomik Yorumlar'm inceleme ve endekslerine konu olan 30 şirketin hisse
senetleri üzerinde yaptığımız bir incelemenin sonuçları Tablo: 3 ve Tab­
lo: 4'de özetlenmiştir. Tablo: 3'deki kar dağıtım oranları, hisse senetkrinin
nominal değerinin belli bir yüzdesine eşittir. Tabloda görüldüğü gibi, orta­
lama kar dağıtım oranı 1975'de % 17,9 iken, çok sınırlı bir artışla 1982'de
ancak % 47,6'ya yükselebilmiştir. Enflasyonun çok hızlandığı 1978 ve 1980'de
% 40'dan daha az kar payı dağıtan işletmeler çoğunluktadır.
Hisse senetlerinin nominal değer üzerinden ifade edilen verim oranları
1978 ve 1980 yılları için % 11 ve % 5 gibi düşük düzeylerde hesaplanmış·
tır 16 • Nominal oranlarda enflasyona göre düzeItme yapıldığında ise verim bu
yıllarda sıfırın çok altına düşmektedir (Tablo: 4). Bu rakamlar, fiyat ar­
tışlarının aşırı hızlandığı dönemlerde, hisse senedi yatırımcılarının gerçekte.
büyük zararlara uğramış .olduğunu göstermektedir. 1982 yılı verim oranla­
rında göreli olarak sağlanan yükselmede ise, varlıklarını yeniden değerle­
yecek olan işletmelerin ortaklarına parasız hisse senedi dağıtacakları söy·
lentilerinin piyasayı canlandırıcı etkisi büyüktür.
Tahvil ve hisse senetleri miktarlarında nominal olarak yıldan yıla önem­
olurken özel sabit sermaye yatırımlarında gerçekleştirilen artışlar
daha yüksek düzeylerdedir. Bu nedenle, taşınır değerlerin yatırımlar için­
deki payını arttırmak bir yana 1972 yılındaki % 6,3 düzeyini korumak bile
mümkün olamamıştır. (Tablo: 5).
li
artışlar
Pt = Hisse senedinin t dönemindeki (dönemin
yasa
başında,
sonunda ya da ortalama) pi·
fiyatı
Pı-ı = Hisse senedinin t-1 dönemindeki piyasa
15 Enflasyona göre düzeltme formülü;
fiyatı
l+k
k'ı
k
= --- - 1
~
şeklinde
yazılabilir.
l+e
Enflasyondan önceki verim
oranı
,6,p
yıllık enflasyon oranı
P
16 Hisse senetlerinin verim oranları hesaplanırken, belli bir yıla ilişkin olarak açıklanan
Ur paylarının bir sonraki yıl ödendiği gerçeği dikkate alınmıştır. Örneğin, 1978 yılı
verim oranını hesaplamak için 1977 yılı birından hisse başına düşen kar payı tutarı,
hisse senedinin 1978 ve 1979 yılı Ocak aylarına ilişkin fiyatları arasındaki fark ile top·
Ianıp. 1978 yılı Ocak ayı ortala1'lla fiyatına bölünmüştür.
e = --- =
AMME İDARESİ DERGİst
122
TABLO: 3
NOMtNAL
Kar
Payı Dağıtım Oranı
Kar
Payı Dağıtmayan
%
PAYı
1-19
20-39
40-59
60-79
80-99
100 ve daha çok
Ortalama Kar
.
KAR
Dağıtİm Oranı
DAGITIM ORANLARI
1975
1978
3
16
10
1
3
8
16
2
1980
2
2
16
8
1
1982
4
2
15
4
4
1
Payı
24,4
17,9
=
32,4
47,6
1982
TABLO: 4
HİSSE
SENEDt VERİMLİLtGt
Hisse Senedi Verimi (%)
O dan küçük
0-20
21-40
41---60
61-80
81-100
101 ve daha çok
Ortalama Verim
Enflasyon Oranı * =
Düzeltilmiş Ortalama Verim
=
1975
1978
1980
5
8
7
2
3
1
4
10
12
3
14
7
3
1
2
1
1
34,3
11,2
% 21,2
61,9
-31,3
10,8
5
5,04
94,3
-45,8
2
2
4
3
3
3
13
79,5
32,7
35,3
Özetle, sermaye piyasasında bugüne kadar iyi kötü bir gelişme sağlan­
tahvil ve hisse senetlerinin özel yatırımların finansman kay­
nakları içindeki önemsiz paylarında artış olamamıştır. Bu da göstermekte­
dir ki, ülkemizde özel sektör yatırımları henüz büyük ölçüde bankacılık
kesimince finanse edilmektedir.
masına karşın,
DEVLET İN SERMAYE ptYASASINA KARışMASı
Devlet, başka ülkelerde olduğu gibi, bizde de sennaye
rudan ya da dolaylı karışmalarda bulunarak, bu piyasanın
piyasasına doğ­
kuruluşunu, iş­
* İstanbul Geçin~e Endeksinde ilgili yıııarda gerçekleşen artışlar enflasyon oranı olarak
alınmıştır.
SERMAYE P!YASASINDAK! GELİŞMELER
123
leyişini ve gelişimipi etkilemektedir. Bu karışmaların doğruluğu, yanlışlığı
ya da eksikliği sermaye piyasasına ilişkin tartışmalarda ele alınan konular­
dan biri olmuştur 17 •
TABLO: 5
TAHVİL VE HİsSE SENETLERİNİN ÖZEL YATıRıMLAR İÇİNDEKİ YERİ
ÖzelSabit
Sermaye
Yıllar
Özel
Tahviller
Hisse
Senetleri
1972
1973
1974
1975
1976
1982
1983
275,5
648,9
622,0
1.430,3
1.726,0
13.245,0
16.223,0
180,0
800,0
1.900,0
841,0
301,0
9.093,0
34.943,9
--_ .....
Kaynak: DPT, T.C. Merkez
Bankası,
Toplam
(Milyon TL.)
455,5
1.448,9
2.522,0
2.271,3
2.027,0
22.335,0
51.166,9
Sermaye
Tah. ve Hisse
S.'nln
Yatınınlan
(Milyon TL.)
7.191
9.980
14.899
17.785
19.655
641.400
865.000
Piyasası
Yatırunlar
İçindeki
Payı
(%)
6,3
14,5
16,9
12,8
10,3
3,5
5,9
Kurulu
Doğrudan Kanşmalar
çokca görülen dolaysız karışmaları, piya­
bu arada borsaların örgütlenme­
sine, işleyişine ve denetlenmesine ilişkin yasalar, kararnameler, tebliğler v.b.
çıkarmak ve bu piyasaya alıcı ya da satıcı olarak katılmak şeklinde olmak­
Devletin sermaye
piyasasına
sanın hukuksalyapısının oluşturulmasına,
tadır.
Bizde devletin, 1958 tarih ve 144 sayılı Menkul Kıymetler ve Kambiyo
Kanunu ile Temmuz 1981 tarih ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Ka­
nununu çıkararak, bu piyasanın oluşması, işlemesi ve denetlenmesine doğ­
rudan karışmaları olmuştur.
Borsaları
Öte yandan, devletin tahvil piyasasına doğrudan karışmasına ilişkin ola­
rak;
-
Özel sektörce çıkarılacak tahvillerin miktar bakımından TTK m.
422 de ödenmiş sermaye, Sermaye Piyasası Kanununda da öz ser­
maye ile sınırlandırılması,
-
Özel tahvillerin faiz, vade ve satış koşullarının T.C. Merkez Bankası
Tebliğleriyle belirlenmesi,
17 Uçar Demirkan, Sermaye Piyasaları ve Türklye'dekl Uygulamalan, Maliye
Kurulu Yayın No. 1981/229, Ankara, 1981, s. 90.
Bakanlığı
Tetkik
AMME
124
-
Kamu tahvillerine vergi
-
Toplu tasarruf
İDARES! DERGtsİ
ayrıcalıkları
kurumlarına,
kamu tahvillerini
lamalan vardır.
satın
alma
ve devlet garantisi
sağlama,
bankalara, bir ara anonim
zorunluluğunun
şirketlere
getirilmesi gibi uygu­
Dolaylı Kanşmalar
Devlet, vergi, faiz ve enflasyonla savaşım ıçın sürdürülen para ve kredi
gibi araçlarla sermaye piyasasına dolaylı karışmalarda bulun­
politikası
maktadır.
Vergi
Politikası
Devlet, vergi yasalarında
ve istisnalarla,
dığı muaflık
taşınır değerler
ve bunların gelirleri için tanı­
sermaye piyasasına akışını ve ya­
arasında dağılımını etkilemektedir.
tasarrufların
tırımların çeşitli taşınır değerler
Gelir Vergisi Kanununun 2772 sayılı Yasa ile 1.1.1983 tarihinden itiba­
ren geçerli olmak üzere değiştirilen 87. maddesine göre, tamamı stopaj
yoluyla vergilendirilmiş bulunan ve gayri safi toplamı 3 milyon lirayı aş­
mayan ücretler, taşınır değer ve taşınmaz mal gelirleri ile götürüusulde
vergilendirilmiş zirai, ticari ve mesleki kazançların yıllık vergi beyanname­
lerine eklenmesi ihtiyari kılınmıştır. Ancak, madde metninden anlaşılacağı
gibi, gerçek usulde vergi ödeyen ticari, zirai ve mesleki kazanç sahipleri bu
istisnadan yararlanamamaktadır.
Devlet tahvili faizleri tümüyle vergiden muaftır. Veraset ve İntikal
Vergisi Kanunu'na göre devlet tahvillerinin veraset ya da bağış yoluyla el
değiştirmesi de vergiden muaftır. Taşınır değerlerin faiz ve kar payı gelirleri
için Gelir Vergisi Kanununda genel bir istisna yoktur. Bu uygulama ile
küçük tasarrufların sermaye piyasasına kayması özendirileİnez 18 • GVK'nun
S1. maddesi ise taşınır değerlerin satışından doğan kazanca ilişkin istisna­
dır. Maddenin 2772 sayılı kanunla değiştirilen yeni şekline göre, taşınır de­
ğerler satın alındığı tarihten itibaren bir yıl içinde satılırsa 100.000 TL. 'yı
aşan kazançlar üzerinden vergi ödenecektir. Taşınır değerlere bağış yoluyla
sahip olunması, bir yıl içinde de satılması durumunda değer farkından sağ­
lanan kazanç da vergiden muaf olacaktır19 •
Ayrıoa
Türk Vergi sisteminde 1.1.198,1 tarihinden bu yana geçerli olan
kurumunun başlıca amaçları arasında, şirketlerde kar dağıtı­
mını özendirme, ortaklarınkar payları üzerindeki vergi yükünü hafifletme,
kar. dağıtımını teşvik ederek hisse senedi piyasasına işlerlik kazandırma
amaçları olduğu söylenebilir. Benimsenen sisteme göre, gerçek kİşİ tam mü­
kellefler, belli bir yılda elde ettikleri kar paylarının 1/3'ünü, kurum bünye­
vergi
alacağı
18 Vural Arıkan, «Vergileme Kuralları ve Sermaye
Yorumlar, Haziran 1974, Cilt ll, Sayı 6, s. 41.
19 A.k., s. 46.
Piyasası
İlişkileri»,
Banka ve
Ekoııom1k
SERMAYE
pİYASASıNDAKi GELİŞMELER
125
sinde ödenen vergiye karşılık olmak üzere, ,o yıl ödemeleri gereken gelir
vrgisinden indirilme yoluyla geri' almaktadırlar20 • Bu olanaktan da beyan­
name veren mükellefler yararlanabileceklerdir.
Öte yandan, Kurumlar Vergisi KanunUnun 31.12.1981 tarih ve 2573 sayılı
Kanun ile değiştirilen 8. maddesinde sayılan istisnalar içine, Sermaye Piya­
sası Yasası ile mali sistemimize girdirilen menkul kıymetler yatınm ortak­
hklannın ve menkul kıymetler yatırım fonlannın portföy işletmeciliğinden
doğan kazımçlan, iştirak lcazançlan olarak düşünülçlüğünden (bu kazançlar
Kurumlar Vergisinden istisna edilmiştir) istisnalar içine alınmıştır. Aynı
Kanunun 20. maddesi ile GVK'nun 94. maddesi şöyle değiştirilmiştir: Dağı·
tılsın ya da dağıtılmasın, kurumlar, Kurumlar Vergisinden muaf ya da is­
tisna kazanç ve gelirlerinden Gelir Vergisi kesintisi yapacaklardır. v Men·
kul kıymet yatırım fonu yönetenler hak sahiplerinden gelirvergilerine mah­
suben kesin~i yapacaklardır. Bu kesinti Madde 105/6 uyannca % 20 oranın­
da uygulanmaktadır.
Vergi yasalanmızda sermaye piyasasına ilişkin hükümlerin, tasarrufla­
bu piyasaya yöneltilmesi açısından yeterli olacağını söylemek güçtür.
Özellikle küçük tasarruflann özendirilmesi bakımından,
rın
-
Hisse senedi kar paylarının ve tahvil faizlerinin belirli bir düzeye
kadar vergi kapsamı dışında tutulması,
Şirketlerin
,-
gelir vergisi
kurumlar vergisinden muaf olan kazanç ve gelirinden
stopajı da yapılmaması,
Şirketlere,
dağıtacaklan
yansını
gibi yenilikler
Faiz
kurumlar vergisi
kanımızca
kar
paylannın
belli bir
oranını,
örneğin
matrahından düşme olanağının sağlanması,
amaca daha çok -hizmet edebilirdi.
Politikası
Ülkemizdeki uygulamaya göre, mevduatlann kredilerin, tahvillerin faiz
oranlan, Ödünç Para Verme İşleri Kanunu, Bankalar Kanunu, Ticaret Ka­
nunu, T.C. Merkez Bankası Kanunu, kısa bir zaman öncesine kadar Türk
Parasının Kıymetini Koruma Kanunu gibi yasalarda yer alan hükümler
uyannca devlet tarafından belirlenmektedir2 !.
İzlenen
olarak
miktar
masına
ıo
politikası, faiz oranlannın piyasa koşullanna uygun
ve fon arz ve talebine ilişkin işlemlerin risk, vade ve
bakımından gösterdikleri değişikliklere göre faizlerin farklılaştırıl­
olanak vermemiştirll.
bu faiz
oluşmasına
Yakup Uslu, Türk Gellr Vergisi Sisteminde Vergi Alaca~ı, Maliye Bakanlığı Tetkik Ku­
rulu Yayını No: 1982/242, Ankara, 1982, s. 17-18.
Zl Uçar Demirkan, a.g.k., s. 104.
ız Özer Ertuna, «Türkiye'de Faiz Politikası», FIı:ıanSaL YöneUm ve Yatınm P1aJılaması, Mart
1979, Yıl 1, Sayı 1, s. 37.
AMME IDARESt DERGtsİ
126
Türkiye'de devletin belirlediği, mevduat kredi ve tahvil faizleri genellikle
enflasyon hızının a1tıN.da kalmış, küçük tasarrufcu yıllarca sömürülmüştür.
Bu politika, küçük ve orta tasarrufların sermaye piyasasında değerlendiril­
mesi olanağını da kuşkusuz olumsuz yönde etkilemiştir.
Enflasyonla
Savaşırnda İzlenen
Para ve Kredi
Politikası
Enflasyon, girdi maliyetlerini, dolayısıyla şirketlerin finansman gerek­
hükümetin para arzını sınırlı tutması ve bankaların
kredi musluklarını kısması, geçtiğimiz yıllarda özel tahvil çıkarırnlarını
sİnmelerini arttırırken,
hızlandırmıştır 23 •
Tüketirnin kısılması ve tasarrufların bankacılık sektörüne
1980 yılından bu yana izlenen yüksek faizli banka mevduatı
sermaye piyasasının gelişimini olumsuz· yönde etkilemiştir.
kayması
politikası
için
da
Tasarruflar bankacılık kesimine giderken, halkın hisse senetlerine ilgisi
tümüyle azalmış, şirketlerin bir yandan yükselen banka kredisi faizleri, öte
yandan da daralan iç talep nedeniyle finansman sıkıntıları giderek artmış­
tır. Özel işletmeler bu nedenlerle daha ucuz ve kolay bir finansman yöntemi
olan tahvil kaynağını zorlamışlardır.
SERMAYE PİYASASı KANUNU
Temmuz 1981 tarihli ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun amacı
1. maddede belirtildiği gibi;
- Tasarrufların taşınır değerlere yatınlarak halkın ekonomik kalkın­
maya etkin ve yaygın bir şekilde katılmasını,
- Sermaye piyasasının, güven, açıklık ve kararlılık içinde çalışmasını,
- Tasarruf sahiplerinin haklarının korunmasını sağlamaktır.
Yasa, her türlü
taşınır değerlerin
taşınır değerleri çıkaran
anonim
kin hükümler içermektedir.
Sermaye
halka
ortaklıklara
sunulmasının
ve
düzenlenmesine,
yardımcı kuruluşlara
iliş­
Piyasası Kuruınlan
Yasada öngörülen sermaye piyasası kurumları; taşınır değerleri halka
sunulan şirketler, yardımcı kuruluşlar (aracı kurumlar, menkul değerler ya­
tırım ortaklıklan, menkul değerler yatırım fonu) ve Sermaye Piyasası Ku­
ruludur.
Taşınır Değerleri
Halka Sunulan
Şirketler
Ortak sayısı 100'den çok olan anonim şirketler, Yasada «menkul değer­
leri halka arz olunan anonim ortaklıklar» olarak tanımlanmış (m. 11) ve bu
şirketlerin Yasanın hükümlerine bağlı olacağı belirtilmiştir. Görüldüğü gibi,
23 Adnan Gülerman, «Bir Ekonomik Gösterge Olarak
10.4.1980, s. 3.
Tahvil»,
TUrkiye
İktısat
Gazetesi,
SERJ4AYE
p1YASASıNDAXl GELİŞMELER
Yasadaki tanım, aile şirketlerin
münü kapsayacak kadar geniştir.
dışındaki
anonim
şirketlerin
127
hemen tü­
Bu şirketler için hisse senetlerini borsaya kote etme zorunluluğu (m. 8)
ve kayıtlı sermaye kavramı getirilmiştir (m. 12). Böylece sermaye, T. Ti·
caret Kanununun sermaye arttırılmasına ilişkin ve genel kurulun kararını
gerektiren hükümlerine bağlı olmaksızın, ana sözleşmede kayıtlı miktara
kadar yönetim kurulunca arttırılabilecektir.
Ayrıca; yönetim kurullarına, ana sözleşmede yer alması koşuluyla, no­
minal değerinin üzerinde hisse senedi, çıkarma ve mevcut ortakların yeni
hisse senetlerinden öncelikle satın alma haklarını kısıtlayıcı nitelikte karar
alabilme hakkı tanınmaktadır (m. 12). Bu yeniliklerle, anonim şirketlerin
yeni ortaklar edinerek büyümeleri kol~ylaştırılmaya çalışılmıştır.
Şirketlerin, taşınır değerlerini
halka sunabilmeleri ve satabilmeleri ıçın
Kurulundan izin almaları, izin için yapılacak başvuruya
ortaklığın ana sözleşmesini, bir <<İzahname»yi ve Sermaye Piyasası Kurulu­
nun istediği öteki belgeleri ve raporları eklemeleri gerekmektedir (m. 4 ve S).
Sermay~ Piyasası
Devlet, yerel yönetimler ve kamu iktisadi kuruluşlarınca çıkarılan ta­
değerlerin halka sunulması için ise, kuruldan izin alma zorunluluğu
yoktur (m. 4).
şınır
Öte yandan, kurul, özel tahvillerin halka sunulmasına izin
T.C. Merkez Bankasınca, tahvillerin miktar, faiz ve satış koşulları
da alınmış kararları gözönünde bulunduracak; tahvillerin halka
sında Merkez Bankasından ayrıca izin alınması gerekmeyecektir
verirken,
konusun­
sunulma­
(m. S) .
Anonim şirketler daha önce ödenmiş sermayeleriyle sınırlı olarak tah­
vil çıkarabiliyorlardı. (TTK m. 422). Yasa ile bu sınır yükseltilmiştir. Yeni
uygulamaya göre, yedek akçeleri de içeren öz sermaye miktarına kadar
tahvil çıkarılabilecektir (SPK m. 13).
Tahviller konusunda bir başka yenilik, hisse senedi ile değiştirilebilir
türden tahvillerin çıkarılmasına olanak tanınmasıdır. Değiştirme işlemi so­
nucunda verilecek hisse senetleri ile şirketin çıkarılmış sermayesinin topla­
mı kayıtlı sermayeyi aşmadığı sürece bu nitelikte tahvil çıkarılabilecektir
(m. 14).
kar dağıtımına ilişkin Yasa hükümlerine göre ise,
belli bir yüzdesinin ortaklara dağıtılması ve bunun ana söz­
leşmede belirtilmesi zorunlu olmakta; bu şirketlerin yönetim, sermaye ve
denetim bakımından ili~kili olduğu kişilere ya da işletmelere benzerlerine
göre açık bir şekilde farklı ücret, fiyat ya da bedeller uygulayarak karla­
rını azaltmaları da önlenmektedir (m. 15).
Halka
açık şirketlerin
sağlanan karın
Sermaye Piyasası Kurulunca Yasanın ilgili hükmü belirginleştirilmiş ve
birinci kar payı oranı devlet tahvillerinin ilgili hesap döneminin son gü­
128
AMME İDARES1 DERG1S1
nündeki faiz oram olarak
belirlenmiştir. Ayrıca,
dağıtılabilir karın yarısından
bu birinci kar payı tutan
az, % 75 inden de çok olamayacaktır24 •
Yasa kapsamına giren şirketlerin, genel .I<-urullarınca onaylanan bilan­
ço, gelir tablosu ve denetçi raporları ,Sermaye Piyasası Kurulunun sapta­
yacağı ilkelere göre Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ve aynca ortaklığın
ilanlarımn çıktığı iki gazetede kamuya açıklanacaktır (m. 16).
Yasamn, yukarıda değinilen hisse senedi ile değiştirilebilir tahvil çıka­
minimum kar dağıtımına ve bilgilerin kamuya açıklanmasına iliş­
kin hükümlerinde, tasarrufcularda güven duygusu yaratarak sermaye piya­
sasının özellikle hisse senedi kesiminin gelişmesini teşvik etme amacı var­
nmına,
dır.
Yardımcı Kuruluşlar
Taşımr· değerlerin alım ve satımına yardımcı kuruluşlar Yasada, aracı
kurumlar, menkul değerler yatırım ortaklıkları ve menkul değerler yatırım
fonu olmak üzere üç gruba ayrılmıştır.
Aracı
Kurumlar
Aracılar, başkası adına
veya kendi
kurumlardır
Aracı
\. kurumların
alınması
izin
-
ve
ve hesabına
(m. 31/a).
adına
hesabına
ya da
başkası hesabına
taşınır değerlerin alım
kurulabilmeleri için Sermaye
zorunludur (m. 32). İzin için;
ve
satımı
Piyasası
kendi adına
ile uğraşan
Kurumundan
Aracı
kurumun anonim ortaklık şeklinde kurulması,
Sermayesinin en az % Sl'inin ada yazılı olması,
Hisse senetlerinin nakit karşılığı çıkarılması,
Sermayelerin belirlenen miktardan az olmamasııs,
Esas sözleşmelerinin bu Kanun hükümlerine uygun olması,
Kurucuların müflis olmadığının ya da yüz kızartıcı bir suçtan do­
layı hükümlülüklerinin bulunmadığımn saptanmış olması,
Maliye Bakanlığından uygun görüş alınması,
Merkez Bankasına teminat· yatırılması26,
koşulları aranacaktır.
24 Üztin Akgiiç, «Sermaye Piyasası Kanunu Birikim Sahiplerinin Hak ve Çıkarlarının Ko­
runması İçin Neler Getiriyor?», Banka ve EkonomIJr. Yorumlar, Nisan 1982, Yıl 19, Sa­
yı 4, s. 46.•
25 Kurulun borsa bankerliği verilmesine ilişkin olarak 29.6.1982 tarih ve 17779 mükerrer
sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan yönetmeliğinde, ödenmiş sermaye ve yedek akçeler
toplamının, birincil piyasada çalışacak kurumlarda 200 milyon liradan, yalnızca ikin­
cil piyasada çalışacak olanlarda ise 50 milyon liradan az olamayacağı öngöriilmüştür.
26 Sermaye Piyasası Kurulunun söz konusu yönetmeliğinde, sermayeleri 200 milyon lirayı
aşmayan aracı kurumlar için sermayenin % 50'si - oranında, 200 milyon lirayı aşan kurum­
SERMAYE pIYASASıNDAKİ GELİşMELER
129
Bu koşulları karşılayan kurumların çalışmaya başlayabilmeleri ıçın
kendilerine Kurulca «borsa bankerliği belgesi» verilmesi ve bir borsaya
kayıtlı olmaları gerekmektedir (m. 32) .
Yasaya göre, Maliye Bakanlığı, Sermaye Piyasası Kurulunun önerisi ile
borsa bankerliği belgesi iptal edilen aracı kurumun tedricen tasfiyesine
karar verebilecektir. Böylece tasfiyelerine karar verilen aracı kurumların
kesin ve nihai açıkları T.C. Merkez Bankasında oluşturulacak bir fondan
karşılanacaktır (m. 46).
M enkul
Değerler Yatırım Ortaklığı
Sermaye Piyasası Kanununda, menkul kıymetler
linde adlandırılan yeni bir kuruma yer verilmiştir.
yatırım ortaklığı şek­
Kanunun 33. maddesındeki tanıma göre; «Menkul kıymetler yatırım or­
menkul kıymet portföyü .işletmek üzere kurulan anonim ortak­
taklıkları,
hklardır».
ABD de Investment Company, İngiltere'de Investment Trust denilen
ana amacı, kendi hisse senetLerini satarak toplanan
tonları, karlılık ve riski dağıtma ilkelerine uygun bir şekilde başka şirket­
lerin tahvil ve hisse senetlerine yatırmaktıL Başka bir deyişle, amaç, ticari
ya da sınai nitelikte bir işletme kurmak değil, hisse senedi ve tahvillerden
oluşan bir portföyü işletmektir 27 •
yatırım ortaklıklarının
Bu tür ortaklıklar, küçük tasarruf sahiplerinin bile hisse senetlerine
ilgisini çekebildiklerinden, toplumda geniş tabanlı bir sermaye birikiminin
oluşmasına yardımcı olabilmekte, tasarrufculara da yaptıkları küçük bir
yatırım karşılığında yüksek bir gelir sağlama olanı,ığı vermektedirler28 •
Bireysel tasarruf sahipleri, satın almak istedikleri taşınır değerlerin ris­
kini ve verimini değerlendirmek için gerekli olan bilgi ve deneyimden ge­
nellikle yoksundurlar. Oluşturulacak portföy yeterince çeşitlendirilemeyece­
ğinden ve iyi bir değerlendirme yapılamayacağından risk artabilecektir29 .
Oysa, yatırım ortaklıklarının uzmanlık bilgilerinden ve deneyimlerinden ya­
rarlanarak, yaptıkları küçük bir sermaye katılımı karşılığında çok daha
büyük ve az riskli bir portföyün sağlayacağı verime ortak olabilirler. Or­
taklık bağlantısı ile, hem portföyün işletilmesinden doğan kar payı ve fai7
gelirlerinden, hem de fonun kapsadığı tahvil ve hisse senetlerinin değerle­
rindeki yükselmelerle sağlanan sermaye kazançlarından pay alırlar30 •
27
28
29
30
larda ise sermayenin % 25'i oranında bir teminatı (para, banka teminat mektubu, devlet
ya da kamu kuruluşları tahvilleri şeklinde) Merkez Bankasında bloke etmeleri zo,run­
luIuğu getirilmiştir. Daha sonra, Kurulun 9.2.1984 tarih ve 18307 sayılı Resmi Gazete'de
yayınlanan tebliği ile bu teminat oranları sırasıyla % 30 ve % 15 olarak değiştirilmiştir.
Haluk Kabaalioğlu, «Menkul Kıymetler Yatırım Ortaklığı», İstanbul Tlc8ret, 5.2.1982, s. 5.
John L. O'DonneU ve Ali Sait Yüksel, Para Bulma ve F1nansmanın Seçilmiş Konuları,
Ankara, 1970, s. 138.
Haluk Kabaalioğlu, a.g.m., s. 5.
Ünal Bozkurt, .Yatırım Ortaklıkları ve Yatırım Fonları», Banka ve Ekonomik Yorumlar.
Haziran 1979, Cilt 16, Sayı 6, s. 57-58.
AMME İDARESİ DERGİSİ
130
Yatınm ortaklıklan Batıda farklı
lanyla
yetkilerle, sermaye ve portföy
yapı­
oluşturulabilrnektedir3l .
Sermaye Piyasası Kanununda, yatınm ortaklıklannın kuruluşlarına izin
verilebilmesi için;
ortaklık şeklinde
-
Anonim
-
Başlangıç
kayıtlı
ve
sermayelerinin Maliye
sermayeli olarak kurulmalan,
Bakanlığınca
belirtilen miktardan az
olmaması 32 ,
- Hisse senetlerinin nakit
-
karşılığı çıkanlması,
Ticaret ünvanlannda «Menkul
Kıymetler Yatınm Ortaklığı»
ibaresinin
bulunması,
-
Kuruculannın
layı
müflis olmadığının ya da yüz kızartıcı bir suçtan do­
hükümlülüklerinin bulunmadığının saptanması,
- Maliye
Bakanlığının
uygun
koşullar sıralanmaktadır
gibi
görüşünün alınması,
(m. 34).
Bu ortaklıkların sermayeleri yalnızca adi ya da normal türden hisse
senetlerinden oluşacak; kurucu ve imtiyazlı hisse senetleri ile tahvil çıka­
ramıyacaklardır.
Yasada, yatırım ortaklıklannın kaynak
öngöriilen ilkeler ise şunlardır:
kullanımlanna
-
Yatırım ortaklıklan,
-
Portföylerine borsa rayiç değerinin üstünde taşınır değer
maz ya da bu değerin altında taşınır değer satamazlar.
-
Sermaye ve yedek akçeleri
olarak
faaliyetlerinin gerektirdiği ve Kurul tarafından
saptanacak miktar ve değerin üzerinde taşınmaz mal edinemezler.
satın
ala·
fazlasını bir or­
portföy değerinin
değişmesi ve seçim haklannın kullanılması nedeniyle aşıldığında,
fazla kısmın altı ay ya da Kurulca belirlenecek daha uzun bir süre
içinde tasfiyesi gerekecektir (m. 34).
toplamının
% 2D'sinden
taklığın taşınır değerlerine yatıramazlar.
Menkul
Bu
sınır,
Kıymetler Yatırım Fonları
SPK'ndıa
ler
ilişkin
düzenlenen yeni
aracı kuruluşlardan
biri de menkul
kıymet.
yatırım fonlarıdırJ3 •
31 A.k., s. 58-62.
Güven Vural, Yatırım Ortaklıkları, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Yayın
No: 120, Ankara, Kalite Matbaası, 1978, S. 73-94.
32 Sermaye Piyasası Kurulunun 27.11.1983 tarih ve 18234 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan
bir tebli~ ile açıklandıj!ı gibi, bu en az sermaye miktarı 250 milyon liradır.
33 Bu uygulama, daha önce 1979 yılında bir borsa bankerliği kuruluşunca denenmiştir. 100 ve
3OO'er milyon dilimlik, katılma belgeleri ile toplanan fonların riski dağıtma ve yüksek verim
ilkelerine göre çeşitli varlıklara (pay senedi, tahvil. taşınmaz mal, altın gibi) yatırılacağı
açıklanmıştır. Fon ilk yıl % SO oranında bir dej!er artışı sağlayabilmiştir. Ancak bu ilk
uygulamanın yeterince açık ve bilimselolduğunu söylemek güçtür.
SERMAYE
PIYASASINDAKİ GELIşMELER
131
Yasa, JI..BD ve İngiltere'de sırasıyla Matual Funds ve Unit Trust deni­
len bu tür fonlan kurma hakkını yalnız bankalara tanımıştır. Fonun tüzeil
kişiLiği yoktur; aıncak mal varlığı bankanınkinden ayndır. Fon, halktaın
katılma belgeleri karşılığıiıda topladığı paralada, belge sahiplevi hesabına,
riskin dağıtılması ve güvenilir bir elle yönetim ilkelerine göre bir taşınır
değerler portföyü işletecektir. Yönetici durumundaki bankanın fonu işle­
tirken becerikli ve uyanık bir iş adamı gibi davranması zorunludur34.
yatınm fonu kurmak isteyen bir bankanın fonun iç
ve noterden onaylı bu iç tüzükle Maliye Bakanlığından
izin alması· gerekmektedir (m. 36). Fonun iç tüzüğünde bulunması gereken
hususlar m.37 de ayrıntılı olarak gösterilmiştir.
Menkul
değerler
tüzüğünü hazırlaması
Fonun kurulmasında tahsis yöntemi benimsenmiştir. Şöyle ki, banka iç
tüzükte gösterilen fon tutan kadar bir parayı kendi kaynaklarından fona
avans olarak tahsis edecek, bu avansla piyasadan tahvil ve hisse senedi sa­
tın alarak bir portföyoluşturacak, daha sonra da iç tüzükte belirtilen süre­
ler içinde çıkararak halka satacağı katılma belgeleri hasılatı ile avansını
geri alacaktır3S (m. 39) .
Yatınm fonlannın
yönetimi konusunda yasada öngörülen
başlıca
ilkeler
şunlardır:
-
Fonun mal varlığı yönetici bankanın fon iç tüzüğü ve SPK'dan do­
yükümlülüklerini yerine getirmesi ve sorumluluğunu karşılaması
dışında bir amaçla kullanılamaz. Fonun mal varlığı rehnedilemez ve
haczedilemez.
ğan
kayıtlı
-
Yönetici banka fondan, fon da yönetici bankadan borsada
olanlar dışında taşınır değer satın alamaz.
-
Fon, yönetici bankanın hisse senedi ve tahvillerini ve
lara katılma belgelerini satın alamaz.
-
Yönetici banka, sermayesinin % 10 undan çoğuna sahip, kamu ku·
ruluşlan dışındaki hissedarlannın, yönetim kurulu üyelerinin, genel
müdür ve genel müdür yardımcılannın ayn ayn .ya da birlikte ser­
mayelerinin % ıS'inden çoğuna sahip olduklan ortaklıkların taşınır
değerlerini fon portföyüne alamaz.
-
Yönetici bankanın iştiraklerince çıkanlmış
fon portföyünün % ıO'sini geçemez.
-
Fon portföyünün % ıd 'sinden çoğu bir ortaklığın taşınır değerlerine
Bu oran aşıldığında fazla kısmın altı ay ya da Kuruldan
izin alınmak koşuluyla en çok dokuz ay içinde tasfiyesi gerekir.
başka
fon­
taşınır değerler toplamı,
yatınlamaz.
34 Haluk Kabaalioğlu, .Menkul Kıymetler Yatırım Fonu Nedir?_ İstanbul Ticaret, 19.2.1982, s. 5.
35 Yatırım fonlarının kurulmasında izlenen bir başka yöntem nakit yöntemidir. Bu yön­
temde önce katılma belgeleri halka satılır, daha sonra satıştan sağlanan para miktarı
kadar ve fon tüzüğünde belirtilen şekilde taşınır değerlere yatırım yapılır.
Bkz. ünal Bozkurt, a.g.m., s. 63.
AMME İDARE st DERGist
B2
-
Yönetici banka fon hesabına borsa rayiç fiyatının üstünde taşınır de­
ğer satın alamaz ve fona ait değerleri borsa rayiç fiyatının altında
satamaz.
-
Katılma
belgesi sahipleri, belgenin günlük rayiç fiyattan geri
her zaman isteyebilirler.
satın
alınmasını
-
Banka birden çok fon kurup yönetebilir; ancak yönettiği her fonun
kendi varlığından ayrı ve özel hesaplarda izlemekle yüküm­
lüdür (mAl).
varlığını
-
Kurulacak fonların tutan,
çeleri toplamını aşamaz.
bankanın ödenmiş
-
Banka her hesap döneminin bitiminden itibaren 3 ay içinde fonun
durumu,portföyün birleşimi ve dönem içindeki gelişmesini belir­
ten bir hesap raporu hazırlayarak Kurula verecektir.
-
Banka, ayrıca fonun yıllık hesap raporunun bir özetini ilan etmekle
de yükümlüdür (m. 42) .
sermaye ve yedek ak­
Özetle, yatırım ortaklıkları ve fonlarının kuruluş ve yönetimlerine iliş'
kin olarak Yasada ayrıntılı koşullar ve sınırlamalar getirilmiştir. Böyle­
ce, ortaklıklara ya da fonlara katılan tasarruf sahiplerinin haklarının ve
çıkarlarının korunması amaçlanmaktadır36 • Bu yeni kuruluşların mali siste­
mİmize girdirilmesi, küçük tasarrufların sermaye piyasası aracılığıyla eko­
nomik kalkınmaya daha yaygın bir şekilde katılmalarını sağlama amacı ba­
kımından kuşkusuz önemli bir adımdır. Ancak, bu kurumlara işlerlik ka­
zandırılabilmesi için öncelikle hisse senedi piyasasının canlanması gerek­
mektedir. Gerçekten, SPK'nun çıkmasından bu yana üç yıla yakın bir süre
geçtiği halde, henüz kurulup çalışmaya başlamış bir yatırım ortaklığı ya da
fonu yoktur.
Seıımaye Piyasası
Kurulu
Sermaye piyasasını düzenleme ve denetleme görevi bu Kurula veril·
miştir. Kurul, Maliye Bakanlığından üç, Adalet Bakanlığı, Ticaret Bakan­
lığı, T.C. Merkez Bankası ve Türkiye Bankalar Birliğinden birer üye olmak
üzere Bakanlar Kurulunca seçilen yedi üyeden oluşur (m. 18).
Kurul başkanı, başkan vekili ve üyelerinin görev süresi altı yıldır. Sü­
resi bitenler yeniden seçilebilir. Başkan dışındaki üyelerin üçte biri iki yılda
bir yenilenir (m. 19). Başkanın bulunmadığı durumlarda başkan vekilince
yönetilir ve temsil edilir. Başkanla birlikte en az beş üyenin hazır bulun­
ması ile toplanır ve salt çoğunlukla karar verir (m. 23).
Kurul Maliye Bakanlığına
denetlenir.
bağlıdır, yıllık hesapları
kanlıkça
Kurulun
başlıca
görev ve yetkileri
36 Oztin Akgüç, a.g.m., s. 47.
şunlardır:
ve
işlemleri
bu Ba­
SBRMAYB pİYASASıNDW GELİşMELER
-
133
Taşınır de~erlerin
şı
halka sunulmasına izin vermek, halka arz ve
düzenlemek, denetlernek ve bu amaçla tebliğler çıkarmak,
satı­
-
Kamunun aydınlatılmasını sağlamak amacıyla, genel ve özel nitelik­
te kararlar almak, mali tablolar ve denetim raporları için standartlar
saptamak, bunları tebliğlerle duyurmak,
-
Kendisine sunulan bilanço, yıllık raporlar ve denetim raporları ile
öteki belgeleri incelemek, gerekli gördüğii hususlardadenetçilerden
ayrıca rapor isternek ve ortaklığın dikkatini çekmek,
-
Yardımcı kuruluşların
ve
-
işlemlerini
Kamu
Yasaya ya da ana
yetkili mercilere bildirmek,
yararının gerektirdiği
nulmasının
geçici olarak
lifte bulunmak,
Bakanlığınca
sözleşmeye
aykırı
durum
durumlarda taşınır değerlerin halka su­
için, Maliye Bakanlığına tek­
durd,urulması
-
Maliye
istenecek incelemeleri yapmak,
-
Çalışmalar hakkında
-
Sermaye piyasası ile ilgili mevzuatta yapılması gerekli
konusunda Maliye Bakanlığına öneride bulunmak,
-
Tahviller için verilen halka arz izinlerine ve bunların satış sonuç­
larına ilişkin üçer aylık dönemler itibariyle Merkez Bankasına bi,lgi
vermek (m. 22).
Maliye
Bakanlığına
rapor vermek,
değişiklikler
Kurulu, sık sık çıkarılan ve değiştirilen ayrıntılı teb­
ve aracıları bürokratik işleme1ere boğmadığı ve piyasayı
canlandıracak önlemleri ve yenilikleri za~anında getirebildi~i sürece, kuru­
luş amacına uygun bİr şekilde çalışabilecektir.
Sermaye
Piyasası
liğlerle, şirketleri
SPK yıllarca sürüncemede bırakıldıktan sonra, yakın geçmişte yaşanan
bankerlik olayına bir tür tepki olarak, hazırlanıp yasalaştırıldı. Bu yakla­
şımla kaleme alınan, sermaye piyasasındaki kurumların denetimine ve cezai
sorumluluklarına ilişkin ayrıntılı hükümler yazımızın sınırlarını aşmaktadır.
SONUÇ
Uzun süre. yasal bir çerçeveden yoksun olarak, sağlıksız ve yetersiz bir
gösterebilen sermaye piyasası mali sistemimizin henüz önemsiz bir
gelişme
kısmını oluşturmaktadır.
Ekonomimizde kalıcı ve yüksek oranlı enflasyon ortamında, likiditeyi ve
verimi arttırıcı değişikliklerle ve yeni bazı uygulamalarla, alıcıların çoğun­
luğunu oluşturan küçük ve orta tasarruf sahiplerinin tahvile olan talepleri
oldukça canlı tutulabilmiştir. Hisse senedi kesiminde ise on yıla yakın
bir süredir belirgin bir durgunluk vardır.
134
AMME İDARESİ DERGISİ
Oysa, işletmelerimizin bozuk bir mali yapı ile gelişmelerini önlemek
için hisse senedi piyasasına hareketlilik getirilmesi zorunludur. Bu konu,
hisse senedine dönüştürülebilir tahvil, kar ortaklığı belgesi, yatınm ortak·
lıkları ve fonları gibi finansman araçlarına ve kurumlarına işlerlik kazan·
dınlması 'bakımından da önemlidir. Yalnızca, yasal düzenleme ve denetim­
lerle bunun başanlması ise olanaksızdır. Öncelikle, geniş kitlelerin tasarruf
gücünü yok eden ve taşınır değerlerin gerçek verim oranlarını anlamsız
düzeylere indiren dörtnala enflasyon dizginlenmelidir. Vergi yasalarında
yapılacak amaca uygun değişikliklerin de başanda payının büyük olaca~ı
kanısındayız.
Download