IPCC'nin son raporu : Küresel ısınma kesin olarak vardır ve insan kaynaklıdır 27.09.2013 - Deniz Aytekin Bu sabah İklim Ağı olarak IPCC'nin beşinci İklim Raporu'nu tüm dünya ile aynı anda Türk basınına açıklamak üzere Taksim'de bir toplantı yaptık. Raporun çarpıcı sonuçlarına geçmeden önce IPCC'nin ne olduğuna bir bakalım. IPCC yani Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, 1988 yılında Birleşmiş Milletler'e bağlı olarak çalışan Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından iklim değişikliği konusunda bilimsel öalışmalar yapılıp, halk ve otoritelerin sağlıklı bir biçimde bilgilendirilebilmesi için kuruldu. Bugün bünyesinde 800'ün üzerinde bağımsız ve gönüllü bilimadamı barındıran IPCC, 5 ya da 7 yılda bir global İklim Raporu yayınlamakta. Beşinci İklim Değerlendirme Raporu'nu bugün sabaha karşı yayınlayan IPCC, bugüne kadar bilimsel olarak olarak hiç yapılmamış bir tespit yaptı: İklim Değişikliği kesin olarak vardır ve iklim değişikliğinin nedeni insanların sürdürdüğü faaliyetlerdir. Peki bu ne demek? Küresel iklimdeki ısınma olağandışıdır yani: Atmosfer ve okyanuslar ısınmış, kar ve buz miktarları azalmış, ortalama deniz düzeyi yükselmiş ve sera gazlarının atmosferdeki birikimi artmıştır. 1901-2012 yılları arasında kara ve okyanus sıcaklığı ortalama 0,9C artmıştır. Geçen 30 yıl küresel ölçekte 1850'den beri kaydedilen en sıcak ardışık 30 yıl, 21. yüzyılın ilk 10 yılıysa en sıcak 10 yıldır. Karbondioksit (CO2), metan (CH4), ve diazotmonoksit (N2O) birikimleri son 800.000 yılda hiç bu kadar yüksek olmamıştı. CO2 birikimleri, sanayi devri öncesine göre %40 artmıştır. Grönland ve Antarktik buz kalkanları geçen 20 yıllık dönemde kütle kaybetmekte, buzullar (dağ vadi ve takke buzulları, vb.) neredeyse küresel ölçekte küçülmeyi sürdürmekte ve Kuzey Kutup deniz buzu ve kuzey yarımküre ilkbahar kar örtüsü alansal olarak küçülmelerini sürdürmektedir. Okyanuslar atmosfere salınan insan kaynaklı karbonun yaklaşık %30’unu emmiş ve bu da okyanusların asitlenmesine yol açmıştır. 1971-2010 döneminde okyanuslarda biriken enerjinin % 90’dan fazlası küresel okyanus ısınmayla bağlantılıdır. Küresel yüzey sıcaklığı değişikliği, 21. yüzyılın sonuna kadar, biri dışında tüm yeni IPCC senaryolarına dayanarak olasılıkla sanayi öncesi döneme göre 1.5°C’yi ve iki yeni senaryoya göreyse 2°C’yi aşacaktır. Ne yapmalıyız? İklim değişikliğinin iki temel nedeni fosil yalıt kullanımı ve net arazi kullanımının artmasıdır. Bu durumda alınacak en önemli iki önlem doğal tahribatın durdurulması ve yenilenebilir, sürdürülebilir enerji kaynaklarına geçiş yapılmasıdır. Türkiye'nin IPCC sürecinde yer alan bir ülke olarak acilen 'bekle ve gör' politikasını terk edip harekete geçmesi gerekmektedir. Avrupa'nın en yüksek rüzgar ve güneş enerji potansiyellerinden birine sahip olan bu topraklar aynı zamanda dünya üzerindeki en büyük dördüncü kömür tehdidini de barındırmaktadır. Bu da bizim yenilenebilir kaynaklar yerine durmaksızın fosil yakıtlara yatırım yaptığımızın kanıtıdır. %100 yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş hedeflenmediği sürece küresel ısınma artacak, deniz seviyesi yükselmeye, mevsimler arası sıcaklık farkları artmaya devam edecektir. İklim ağı kimdir? Türkiye'deki sivil toplum kuruluşları, iklim değişikliği konusunda ortak kaygılarını ve çözüm önerilerini birlikte dile getirmek üzere “İklim Ağı”nı kurdu. İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin geri dönülemez noktaya gelmeden önce durdurulması için ortak çalışmalar yürütmeyi amaçlayan “İklim Ağı”, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Doğa Derneği, Doğa Koruma Merkezi, EUROSOLAR Türkiye (Avrupa Yenilenebilir Enerji Birliği Türkiye Bölümü),Greenpeace Akdeniz, Kadıköyü Bilim Kültür ve Sanat Dostları Derneği(KADOS), TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı), Yeryüzü Derneği, Yeşil Düşünce Derneği, Yeşilist, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), 350 Ankara gibi sivil toplum kuruluşlarının katkısı ile kuruldu. DenizAytekin [email protected] twitter.com/denizaytekin