vı. kutlu dogum sempozyumu

advertisement
İLAHİYAT FAKÜLTESi
İslam Felsefesi Ana bmm D~!l!
VI. KUTLU DOGUM
SEMPOZYUMU
f(EBLİGLER)
21 NİSAN 2003
ISPARTA
S.D.Ü. İLAHİYAT FAKÜLTESi
İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanlığı
Bilimsel Toplantılar Yayın No: 1
TERTİP HEYETi
Prof. Dr. İsmail YAKIT (Başkan)
Doç. Dr. Saffet SARIKAYA
Doç. Dr. Kemal SÖZEN
Dr. Nejdet DURAK
Dursun KNRAK
EDİTÖR
Prof. Dr. İsmail YAKIT
ISBN 975~7929-93-X
ÇÖZÜMLEME
Ahmet YILDIRIM, B. Bengü TORTUK, Huzeyfe ALKAN
Kapak ve İç Düzen
Nejdet DURAK
BASKI
Tuğra Matbaası,
(0246) 224 14 68
Yayınlanan tebliğierin
Yayınlanan
dil, üslfip ve ilmi sorumluluğu yazarianna aittir.
tebliğlefka"Y!lak gösterilmek şartıyla iktihas ve atıf şeklinde
kullanılabilir.
©SDÜ ilahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Ana Bilim Dalı-2006
iSTEME ADRESi
S.D.Ü. ilahiyat Fakültesi ISPARTA
Tel: (0246) 211 45 50
HZ. PEYGAMBER'İN GÜNÜMÜZE MESAJLARI
Prof. Dr. Mehmet Said HATİPOGLU*
Sayın Vali, Sayın Belediye Başkanı, Değerli Öğretim Üyeleri, Kıymetli
Öğrenciler;
Hepiniz hoş geldiniz.
ResUluHalı
edinmiş olduğu
şükranlanınızla
(s.a.) bütün
dünyayı
gibi burada da bizleri
rahmederimizle
birleştirdiği
Allah Teala
şöyle
vazife
için kendisini tekrar tekrar
anıyoruz.
Hz. Peygamber'in (s.a) dünyaya niçin
bir vazife ile mükellef olduğu
çağırınayı
kendi hak dinine
gönderildiğini,
noktasında Kur'an-ı
dünyada ne gibi
Kerim'in sarih beyanlan var.
buyuruyor.
"Elif. Lam. Ra. (Bu Kur'an), Rablerinin izniyle insanları
karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüyelayık olan Allah'ın
yoluna çıkarman için sana indirdiğİrniz bir kitaptır." (İbrahim 14/1)
"Allah'ın
sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye
sana Kitab'ı hak ile indirdik; hainlerden taraf olma!" (Nisa 4/105)
Hemen hemen dinleyicilerimizin hepsi Kur' an-ı Kerim' e
azıcık aşina
olduklan için uzatmaya lüzum yok. Bir iki ayetle belli mevzulan
hatırlatmaya
çalışayım.
Şu
Efendimizin
seviyeye
işaret
halde
Kur'an-ı
Kerim'in inzal
önderliğinde insanlığı
çıkarmaktır.
edilmesini genç
Burada dünya
huyurulmasının
Allah'a
yaraşır
hayatıyla
arkadaşlanmız açısından
sebebi Peygamber
kul olmaya götürücü bir
ilgili olarak
şu
mühim hususlann
zaruri görüyorum.
* A.Ü. ,İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi
Kur' an-ı Kerim insanlığa iki dünya gösteriyor. İki hayat gösteriyor.
dediğimiz
Biri; bu hayat
el-Hayatu'd-dunya, öteki el-Hayatu'l-Ahire.
değil, sıfattır.
el-Hayatu'd-dunya demek, dünya kelimesi burada isim
kelimesi müennes
(dişi) olduğu
için onun
sıfatı
da 'edna' kelimesinin müennesi
olarak dünya gelir. Yani el-Hayatu'd-dunya demek en
yakın
insanoğlu açısından
hayat
ettiğimiz
mutaala
Hayat
yakın
hayat demektir. En
yaşadığımız
zaman bu halen
hayattır. İkinci hayat ise, ebedi olan hayattır. el-Hayatü'l-Ahire, diğer, öteki
hayat, bundan sonraki hayat demektir.
Şimdi
gençlerimizin dikkat
buyurmalannı
insanoğlunu
Kerim'in bütün talimatlan ve bütün emirleri
Kur'an-ı
rica ediyorum.
bu dünyada ahiretini
hazırlatıcı bir seviyeye çıkartmaktır. Şu halde İslamiyet bu dünyanın dinidir.
Öteki dünyamrı deg;il. Her insanog;luna ahirette mesut bir hayat kazanına ideali
verilmişse,
onu bu dünyada kazanmakla,
Mezre'etu'l-ahire"
şeklinde
şekilde bildirildiğini
mükelleftir. "ed-Dunya
ifade edilen bir hadiste bunun gayet veciz bir
tarlasıdır."
görüyoruz: Yani "bu dünya ahiretin
bulacaksınız. Kur'an-ı
ekerseniz ahirette onu
yapılmaktadır.
noktaya defaada vurgu
bulacaksınız
hazırlamakla
ifadesi çok çeşitli
Burada ne
Kerim'in muhtelif ayetlerinde bu
Yani bu dünyada ne
şekillerde Kur'an-ı
yaparsanız
onu
Kerim'de dile getirilmektedir.
İnsanoğlunun ahirette bulabiieceği bütün şeyleri bu dünyada yapması
gerekir.
Allah
şöyle
Teala
çalışmasından başka
buyuruyor:
''Bilsin ki
~v1esela
hayır yapmışsa
kendi
bir şey yoktur." (Necm 53/39)
Yine bu çerçevede Kur' an-ı Kerim' de
dedima
insan için
terazi misali
vardır. Kur'an-ı
onu görür. Kim de zerre
değişik şekilde
ifadeler var
Kerim'de "Kim zerre uJktan.
miktarı şer işlemişse
onu görür."
(Zilzal 9917 -8)
Peki nerede bu terazi
dünyada ahirette
değil.
ağır
basacak, nerde bu kefeyi
dolduracağız.
Bu dünyada ne yaparsak ancak onun
Bu
karşılığını
bulabileceğiz. İşte bu yüzdendir ki Allah, insanlan dünya hayatındaki bütün
meselelerinde müspet
iş
yapmaya sevk
ayetlerinde bizler, bu müspet
müspet işleri
iş.
sayıyarken
işlerin vasıflannı
zaman bunlann acaba bir listesi bize
12
buyuruyor.
iş
çirkin
verilmiş
Kerim'in pek muhtelif
görüyoruz.
manevi mefhumlar üzerinde
Salih amel, gayri salih amel, güzel
hayırlı işlerde yanşın
etmiştir. Kur'an-ı
iş
Cenab-ı
Hak bu
durmuştur. Hayırlı iş, şerli
gibi.
Şimdi düşündüğümüz
midir? Yani güzel
iş işleyin,
Kur'an-ı
bunların
Kerim'de
hayırlı iş
elimizde bir listesi var mıdır
Kerim' de
bunların
nedir, güzel
dediğimiz
iş
zaman,
hayır
işi
diyoruz.
nedir
Kur'an-ı
vermiştir,
misalleri var. Ama tam bir listesini
mümkün değildir. O zaman ne oluyor, hayırlı işi güzel
etmek insana bağianıyor da insanoğlu bundan lafız yapar.
iş
nedir, sevap
demek
tespit etmek, tayin
Ben konuşmaını yaparken gözümün önünde şu mikrofon var. Hep
demişimdir mikrofon yapın diye bir ayet var mı? Düşündüğümüz zaman nereden
çıkarıyorsunuz
diyeceksiniz, böyle
şey
olur mu? Bu mikrofon son
asırlann
icadı.
Ama şu mikrofonun dinde yeri var mı dediğimiz zaman evet
diyorum. Neden vardır diyorum: Çünkü Kur'an-ı Kerim'de Allah Teala:
bir
vardır,
"İman eden erkek ve kadınlardan ister kadın olsun ister erkek
oisun kim iman eder ve salih bir amei işierse işte Aiiaiı;ın mükafatına nali
olacak kimseler odur." (Bkz. Nisa 4/124; Nahl 16/97; Öafır 40/40) Peki salih
amel nedir? Salih amel insanlığa faydalı olan her iştir, her düşüncedir, Eğer şu
iş, şu mikrofon işi faydalı bir iş ise bunun faydasından benim bir şüphem yok.
Bu iş Kuran'ın emrettiği bir iştir.
Ben 1986
yılında
Diyanetten vazifeli olarak Hacca
gitmiştim.
O
yıl
Arafat'ta konuşma yapmak bana nasip oldu. Bütün Türk hacılanna, yüz binlerce
öteki dilimizi bilen hacılara hitap etmek bana nasip oldu ve ben eğer şu
mikrofon icat edilmemiş olsaydı, sözlerimi hiçbir kimseye ulaştıramayacaktım.
Şu mikrofonun icadını biz kime borçluyuz? Bunu icat eden maalesef gayri
müslimlerdir, diyoruz şimdi.
Şu
gayri müslimlerin
yaptığı iş Allah'ın Kur'an'ında emrettiği
bir
iş
olmuyor mu? Oluyor, bunu eğer Müslüman değil de, bir gayri müslim yaptıysa
bunun fazileti bunun sevabı ona gitmiştir. Bunlan çoğaltmak mümkündür.
Milyonlarca misal verebilirsiniz. Esas ana fikri ben vurgulamak istiyorum.
Söylediğim şu:
İslamiyet
dünyevi bir dindir, siyasi bir din dediğimiz zaman neyi
kastediyorum, bunu açıklamak zarureti hasıl oluyor. Dünyevi: bir dindir, yani
insanın
dünyada mükemmel insan haline getirmeyi hedeflemiş bir dindir. Bizim
ahirette işimiz yok, ama tabirler bizi öyle bir sıkıntıya sokuyor ki, sanki dünyevi
dediğimiz zaman böyle düşük bir iş yapmış gibi oluyorsunuz. Bu maalesef bize
asırlar
evvelinden yerleşmiş bir görüntüdür. Hatta
ibadetlerimizi biz dünyevi bir vasıfta saymayız.
hatırlıyorum
mesela
13
Bir gün Diyanet İşleri Başkanlığında Din İşleri Kurulu üyemizle
konuşuyorken, bakın
dedim, ibadetlerimiz bile dünyevi bir meseledir.
hocam, dedi. Biraz
şartlanmışız.
namaz
kılacağız?
Nasıl
olur
Kendisine sordum ahirette günde kaç vakit
Hocam orada namaz yok, dedi. Kaç gün oruç
tutacağız,
diye
yine sordum. Oruç da yok orada dedi, bana. Demek ki namaz olsun, oruç olsun,
öteki ibadetler olsun hepsi dünyada
yapılan şey
Dünyada
Ama bu tabir
asırlar
yapılan işler.
dünyevidir. Dünyevi demek dünyaya ait demektir.
başka
geçtikçe
manalar
kazanır
oldu. Çünkü
Kur'an-ı
Kerim'de el-Hayatu'd-Dünya el-Hayatü'l-Ahire ibareleri geçer. Fakat başka
ayetlerde bu defa bu
isimleşir.
olur,
girer. Biz
sıfat dediğimiz
O zaman dünya
Kur'an-ı
Kerim'den
"dünya" ve "ahiret" kelimeleri kalkar, isim
dediğimiz
alınmış
bir
zaman bütün maddi alem de içine
duayı namazlanmızın
sonunda hep
okuruz değil mi? Nedir bu dua: "Ey Rabbimiz bize bu.dünyada ve ahirette güzel
şeyler,
hasene (iyilik) ver."
Peki "dünyada"
dediğimiz
de neyi kastediyoruz;
el-Hayatud-dunya'yı
yani dünya hayatını kastediyoruz. Burada Cenab-ı Hak bize "hasene" kelimesini
kullanıyor.
dediğimiz
"Hasene" güzel, güzellikler demektir. Nedir güzellikler
zaman? Bunlara neler dahildir? Bu güzelliklerin hepsinin içine, güzel olan her
şey
dahildir. Her
şey
dahildir, hatta isterse Hz. Peygamber (s.a.)
zamanında
hiç
vuku bulmamış bir şey olsun. Bu methumun içine salih amel, güzel amel, hayırlı
amel hepsi girer. Şimdi İslam dünyevi bir dindir, siyasi bir dindir dediğimiz
kastımız
zaman
budur. Çünkü siyaset, bugünkü
kullandığımız manasıyla
bir
politik muameleler meselesinden ibaret değildir.
Arapça' da "sase-yesusu-siyaseten" demek, idare etmek demektir.
sizin herhangi bir
demektir.
Şimdi
şeyde
siyaseti bana
kalmıştı
siyaseti "siyasetü'l-hayl"
bakımından,
değil
bir
hatıra
şimdi
burada o,
şeyleri
atın
"Bizim beyin
asırlarda
atı
şey
oydu. At
siyasetinden neyi kast ediyor,
kastediyor. Bizde
olarak bu kelimeden ne
mi? At seyisi dediğimiz zaman
Daha sonraki
okumuştum. Hanımı:
şikayette
bir
da diyor. En çok beni yoran, üzen
idaresinden olan
kullandığımız
hanımı
geldi. Hz. Zubeyr'in bir
bulunuyor. Buhari'de Sahih-i Ruhari'de
atının
yapıyorsunuz
bir idarecilik vazifeniz varsa idarecilik
batınma
Eğer
çıkmış
Türkçe'ınizde
seyis
çıkmış
atın
bugün
"at seyisi"
idare eden kimse demektir.
bu kelime "siyasa"
şeklinde
kabul oldu. Çok
enteresan durumdur, bu siyasa kelimesini bizimkiler, bazen Türkçe zannederler.
Halbuki
14
alakası
yoktur. Bu anlamda Siyasal Bilgiler Fakültesinden bazen
hocalanmız
Niçin?
bile "siyasa" demeye
Bakın
çok
enteresandır. Moğollar
yağmaladılar, işgal
aitrniş.
Bunun hiç
alakası
bizim Tatarlar 1258'lerde
yoktur.
Bağdat'ı
ettiler, daha sonralan Suriye'ye kadar geldiler. Baybarsla
harp ettiler, uzun hikaye. O
"Seyasaya"
başlamışlardı.
sıralarda
Tatariann üç
kanunlannı,
idaresini tatbik etmek
yasası varmış, seyasası.
Yase Türkçe yasa "se"
Tatar
veya "si" Farsça üç demek. Onlar "seyasa" üç yasaya göre devleti idare
ediyorlarmış
ve ona göre adamlan
cezalandınyorlarmış,
yani o kanunlara göre.
Şimdi İbn Tannverd1 o da Türk'tür. Meşhur en-Nucumu 'z-Z/ihire adlı
meşhur
eser sahibi, orada okudum. Araplar, bu kelimeyi
değiştirdiler,
olduğu
tahrif ettiler,
siyaset haline getirdiler, diyor. Siyaset kelimesiyle bu seyasa
birleştirdiler,
kelimesini
aldılar,
bunun üzerine kanunun,
şeriatın dışmda
bir tatbikat
zaman on~ sjyaset derPiş!er. Hani bizde eski Osmanhca mctüılcrindc bu
kelimeden yola çıkarak bir siyaset
olan siyaset kelimesiyle
alakası
meydanına gittı,
derler ya. Bunun
asıl
Arapça
yok. Fakat her zaman Türkler tahrif edecek değil
ya, bu defa Araplar, kelimeleri tahrif etmişler. İslam siyasi bir dindir denildiği
zaman kastettiğim mana budur. Niçin? Çünkü Kur'an-ı Kerim'de ve bütün
peygamberlerin
devamcısı
olarak Hz. Peygamberin ifadesinde de sabittir.
hsanoğlunun dünya hayatındaki bütün meseleleriyle meşgul eder. Bütün
meseleleriyle
manasıyla
meşgul
olan kimseler siyaset
yapıyor
demektir. Yoksa bugünkü
böyle bir siyaset değil kastım. Bir daha siyaset.
Böyle olunca İslam alimleri dünyanın bütün meselelerinin dinin
çerçevesi içerisinde mütalaa etmişler ve bunun İslam açısından cevaplanm
vermeyi kendi üzerlerine düşen bir vazife telakki etmişlerdir. Bugün herhangi
birimiz bir fıkıh kitabını açsa, orada dini konular, iman meselelerinden sonra
sulann alıkarnı şeklinde başlar. Ne demek sulann ahkamı? İçilecek, yenilecek
sular hangileridir? Yasak olanlar hangileridir? Bunlan ortaya koymak için
yüzlerce, binlerce sahife bu mevzuya tahsis
kitaplan bugünün telakkisiyle
okuduğumuz
edilmiştir.
zaman
Ama bu çerçevede biz o
dehşete düşmek
durumunda
da kalabiliriz. Niçin?
Şimdi
bir defa sulann
alıkamından
niye bahsediyor alirnirniz. Niye
İmam-ı Azam, İmam Şafii, İmam-ı Ebu Yusuf şunlar bunlar niye .sulardan
bahsetrniş.
Çünkü
Kur'an'ın
emri.
Yani "Allah'm
verdiği
temizlerinden yiyin, için" (Bakara 2/172) buyuruyor. O zaman
ternizin ne
düşmüyor.
olduğu
tayini vazifesi
düşmüyor
rızıklarm
insanoğluna
mu? Bu Kur'an emrine göre
Peki o zaman terniz nedir, çirkin nedir, pis nedir? Bunun bilinmesi
tabiatıyla birinci derecede bilim adamlanna meşgul eder, bilen kimseleri meşgul
15
eder. O devirleri bilen kimseleri kimler oluyor. İşte kimler ise onlar cevap
veriyor. Veren kimsenin
değilse,
hüküm yanlış
Bizim bütün
üçe
indirgenmiştir.
eğer
seviyesi bu temizliği tespit etme konusunda yeterli
çıkıyor.
fıkıh kitaplanmızda
1. Kokusu olmayacak, 2. Lezzeti olmayacak, 3. Saf olacak,
görünür, berrak olacak. Bu üç
şartlar
gör ki bu
vardır.
sulann ternizlik ölçüsü hemen hemen
vasfı
haiz olan her su ternizdir deniiyor. Ama gel
ettiği
tamamen ihtiva
halde
insanı
öldürücü
vasıfta
Bir vakitler bir Cemobil hadisesi oldu Rusya'da. O hadise
sular bir
takım şeylere
kaldı.
maruz
olan sular
dolayısıyla
kaldı.
Yani radyasyona maruz
Çünkü
radyasyona maruz kalan bir su bizim fıkhın tavsiye ettiği bir sudur aynı
zamanda. Onu içeceksin. Ama ertesi günde öleceksin. Radyasyon denen bir
hadise var
mıydı ResUlullah'ın
(s.a) veya imamlann
zamanında?
Yoktu. Çünkü
onlar için böyle bir problem de olamazdı. Ama siz fıkhın yazdığına yüzde yüz
riayet edecek olursanız, bu defa hayatımız gidecek elden, hangisini
yapacaksınız.
Onun için
şartlar değiştiği
verilmiş
zaman
olan o hükümlerde
değişir.
Şartiann
değiştiği
zaman hükümlerin
getirdiği
Kerim'in ve Peygamber Efendimizin
bu iki
kaynağı
bize en güzel
şekilde
almış
bir
olan ayetlerine
durumdayızdır. Kura'n-ı
baktığımız
ettiklerini görüyoruz. Ama
mahiyetinde
değil,
için ve
değişmez vasıftadır,
azından batı karşısında
gerilerde
Kerim' e ve onun prensip mahiyetinde
zaman onlann ebediyen
Kura'n-ı
başta Kura'n-ı
bakamadığımız
anlatan kitaplar hiç
diye hüküm verdiğimiz için maalesef bugün en
mevki
bu gözle
Kura'n-ı
prensibi
bir prensiptir. Biz
talimatına
Kerim' e sonra Peygamberimizin bu
değişmesi
Kerim bunun
değerlerini
yanında
muhafaza
her zaman prensip
mahalli mahiyette de ayetler ihtiva etmektedir. Mahalli
mahiyette yani, o devrin
şartianna
görenazil
olmuş
ayetler de ihtiva etmektedir.
Bu problem son derece mühimdir.
Bugün devlet
burasıdır.
nizamımızda
laiklik denilen meseleye temas eden nokta
bağdaşmaz
Acaba bizim laiklikle
olan
tarafımız
nedir?
Diyeceğiniz
zaman cevabım şudur: Bizim İslamiyede bugün devlet nizamımızın bağdaşmaz
olduğu tarafı, Kura'n-ı
Kerim'in
alıkarn
ayetlerinden
ihtiva eden kanun ihtiva eden ayetlerinden
bazılannın
bazılannın
yani hüküm
günümüzün telakkisine
uymuyor olmasıdır. Bu son derece mühimdir. Bugün için İslam dünyasının baş
meselesini
teşkil
aktardığımız
16
etmektedir. Bu nedir
taktirde daha kolay
dediğimiz
anlaşılabileceğini
zaman meseleyi rnisallerle
zannediyorum.
Ben üniversite temsilcisi olarak bir yedi sene kadar Din İşleri Yüksek
taşıyan
Kurulunda da bulundum. Orada vazife görüyorken bugün ismini
üniversite kuruculanndan biri diyelim o zaman ki Reis-i Cumhuromuz
yazı
Demirel bize bir
bugünkü Medeni Kanunla
takım
idi.
çıkıyor.
meseleler
Başörtüsü
Yazıda
gönderdi.
çatışan
taraflan var
Nedir bunlar? En
vatandaşlanrnız
takan
Kur'an'ın
diyordu ki
mıdır? Vardır
başta
ne diyor?
meselemiz
Kura'n-ı
ayetlerinin
ki çünkü bugün bir
başörtüsü
doğrudur.
Gerçekten
Kura'n-ı
meselesi
Kerim'in emri var. Biz
çıkaramaz,
o emre ittibaen uyarak bunu örtüyoruz. Bize kimse buna engel
diyorlar. Tamam
Sayın
vardır.
Kerim'de
Ama
Kura'n-ı
Kerim'de var olan her şeyi biz tatbik ediyor muyuz? bugün. Mesela ben, salonun
yansı başörtülü kızlanınızla
ki:
Kura'n-ı
Kerim'de
Yani erkek beş
kızlann
alıyorsa kız
emrine göre erkek
dolu olan Erzurum' daki bir
Yani erkek
kızırnız
istiyor
kardeşlerimizin
Hayır.
Ama bu durumda
lazım.
hükümleri Medeni Kanunla
çatışan
başörtülü
Sayın
süt kardeşliği meselesi
Ama Medeni
Kanıma
Demirel bu sualinde bir nevi
hükümlerin olup
arkadaşlar
sanh,
açık.
olmadığım
vardır.
şeyler yazdım,
Olduğu
hırsızlık
yapan
Kımım:ı gör~
haramdır,
kadın
ve
siit
getirdim.
gibi ortaya
Süt kardeşi ile evlenmek Kur'an'a göre
göre helaldir. Medeni
sanki
bunu bana tevdi ettiler.
dedim ve misaller verdim. En basitinden
diye bir yasak yoktur. Birisine göre
kanunlannda mesela
hiçbir
ifadesine aykm hareket
Hadiseleri, . olaylan, gerçekleri gizlemenin alemi yok.
vardır,
Kur'an'ın
biz
almayı
Kur'an'ın
gibi bize soruyor. Tabii bizim
Evet
yazıp
şeye razı
Bir müsvedde yaz. Sonra bakanz dediler. Ben bir
koyulmalıdır.
yansı olduğu yazılı.
Hiç kimse böyle bir
kadar mirastan pay
ediyor. Bunu misaUendinnek
bilmiyormuş
dedim
yan hissesini almak istiyoruz diye hiçbir
dedim.
kardeşinin yansı
değil.
erkeklerin
iki buçuk alacak. Siz pankartlara
numayiş (yürüyüş) yaptınız mı?
değil.
hakkının
miras
konferansımda
kardeşle
bakın.
Bir
haramdır.
evlenmek
ötekine göre helaldir. Ceza
erkeğin
elimi kesin diyor, ayet
"es-Sariku ve's-sarikatu fekte'u eydiyehuma" Bugünün ceza
kanunlan içerisinde el kesme diye bir ceza yoktur.
Kadmlann
şahitliği, şehadeti
mevzunda genelde ikili birli bir taksim
var. Bir erkeğe iki kadın şahit eşit tutuluyor bazı ayetlerde. Şahitlikte kadın
erkek
aynı değil.
Ve orada bu konularla ilgili herhalde 5-6 tane misal verdim ve
dedim: Eğer Kur'an'ın harfi manasma riayet edecekseniz bunlara laik bir
sistemde karşı çıkmak mutlaktır. Yani Kuran' a muhalif hareket etmek
zorundasınız: Eğer Kur'an'ı aynen tatbik etmeye kalkarsanız bu defa cemiyetle,
devlette çarpışmaya geçmek mukadderdir. Bunu nasıl halledebileceğiz? Kura'n-ı
17
Kerim'in her emrinde yok bu husus. Sadece hukuki mevzuatında var. Biz
bunlan yazdık gönderdik.
İşte
buyurdular ki bir
konuşmalannda
"Kur'an'da
kafasıyla düşünüyorlar. Alıkarn
mühendis
Sayın
Demirel bir vesileyle
altıbin
küsür ayet var.
zannediyorum bir iki ay sonra
altıyüz
ayetleri de
Şimdi
kadar, bunlar
Kur'an'ın yüzde kaçıdır? İşte yüzde onunu tatbik etmezsek ne yapalım? Tabi
mesleği ilahiyatçı
olmayan bir siyasetçinin
ilahiyatçı
olan sizlerin ve bizlerin
yapmak
olur.
Nasıl
söyleyebileceği
söyleyeceği
yapabileceğiz
bunun
şey
bir
bu.
Mesleği
husus bu olamaz. Bunun
izahını.
Bunun
izahını
izahı
sayın
dinleyicilerim bizim kültürnınüzde yatıyor, İslam kültüründe yatıyor. Oradan
cevap
bulmak
Burdurluyum.
komşu
zorundayız.
Ben
Sayın hocaınıula
vilayet birbirine kız
bir
hemşehriniz
(Ethem Ruhi
alıp vermiş
Fığlah
Onu yeni
dekanımız tekrarladılar.
Çünkü emin olun belki 50 senedir
kendimi
Hoca ) Burdurlu. Biz iki
kimseleriz. Akraba
Ama maalesef ben ilk defa geliyorum buraya.
venniştim.
sayıyorum
Sayın
sayılınz
birbirimizin.
dekanımıza
eski
söz
Peki niye ilk defa gelebiliyorum.
çalışıyorum.
Daı.'ıa
hala ipin ucunu
yakalayabilmiş değilim. Yani İslam kültür mahsullerini yeterince okuyabilmiş
değilim. E ben okuyamadıysam, gençler daha nereden okuyacak. İslam kültürü o
kadar
muhteşem
kalkmak üç
ki, onun kültür kaynaklan o derece zengin ki onun
beş adamın harcı değil.
Bir Türkmen tarihçimiz
vardır.
altından
Mesela
Zehebl. Tô.rfhü'l-İslam diye muhteşem bir eserinden eskiden bahsederlerdi. 5-6
cildi
hasılınıştı
şimdiye
otuz sene kadar önce. Ama bu eserin orijinal bütün
kadar sahip
niishı:ılan olı:hığu
değildik.
haskılarına
Ahmet Sayis ill. Ahmet Kütüphanesinde orijinal
halde bu vatamn evlatlan onu henüz
basanıaımşlardı.
Ne ise.
Araplar onlan hallettiler, bastılar. Bugün bu zatın bir tek İslam Tarihinin cildieri
ne kadar tuttu biliyor musunuz? Tam 52 cild. 52 cild sadece bir kitabı bu
Kura'n-ı
zatın.
Kerim ben diyorum bir cild olarak elimizdeydi. Peygamberimizin
zamanmda bu cild Taberi'nin
zamanında
Taberi'nin
vefatı
310 hicri. Tam
bugünkü baskısıyla 30 cild oldu. 6. Asırda İbn Akil diye bir Hanbeli alim vardı.
Kitabu 'l-Funun diye bir eserini zikrederler. Tefsir vb. hepsini içine
kaynağa
almış.
Bir
göre 400 cild, bir kaynağa göre 600 cild bu kitap. Şimdi bir tek
kimsenin yazdığı kitaplar bunlar. Ben ilahiyatta talebe :iken, İmam Suyfu:i'nin
eserlerinin dökümünü yapmak istedim Esmau'l-Mihllifln adlı eserden. 430 isim
hemen hemen tespit etmiştim. Eserlerinin ismi bu, cildieri değil Şimdi bunlan
söylemekten kastım ne. Siı bu eserlerde ne var, bu eserler neyden bahsediyor,
bunları bilınedetl,
bugün bizim problemierimize
'
çö~ ,getirmeniz miimkii:n
"II!J•.
değildir.
Hep palyatif olur tedbirlerimiz. Onun için tek bir misaile ben yetinerek
sözü sayın Rektörüroüze bırakayım. Sayın Demirel'in de işaret ettikleri o
başlamak
meselenin çözümünde ne diyorum, kendi kültürümüzden
vardır,
lüzumu
diyorum.
işten
Ya Demirel ne anlar bu
vatandaş.
diyor
Ama bana diyemez onu.
Çünkü Demirel İslam'ın kendi kaynaklanna inemiyar haklı olarak. Kendisi
mühendis. Devlet
adamı.
Ama biz inmek
zorundayız.
Biz onlann çözümlerini o
kaynaklardan bulmak zorundayız.
Peki sen ne buldun diyeceksin. Ben 17 sene kadar önce 1986'da İsHhru
Araştırmalar
diye bir dergi çıkanyorduk. Ben editörlüğünü yapıyordum İşte
yaşım hesabıyla editör yaptılar. Orada bir makale yazdım "İslamın Aktüel
Dt:ğeri" isimli. Şimdi daha sonra biz İslamiyat diye bir dergi çıkanyoruz. Yine
bastık.
bendeniz editörüyüm. Orada bu makaleyi yeniden
veriyorum.
yazdığım
Eğer
iki
Ona ben önem
vaktiniz müsait olursa bu makaleyi mutlaka okuyun. Orada
satırlık
bir bilgiyi gördüm ki daha
Türkiye'ınizde
tefsir ve hadisle,
fıkıhla uğraşan hiçbir kimse o bilgiyi okumamış. Öyle bir şey yok fikirlerinde.
Son derece enteresand:.
olan bir hüküm
Enteresanlık şu bakın.
vermişiz.
Bizler Mecellerrı.ize dahi
mesağ
"Mevrid-i nassda ictihada
girrniş
yokdur" diyoruz. Ne
demek bu? Bir meselede, herhangi bir meselede nass, yani Kur'an ve sünnetin
hükmü varsa, orada
yoktur. Yani
ictihat yani yeni bir görüş yeni bir şeye katiyetle imkan
değiştiremezsin,
verdiği
bir hükmü
hükmü
değiştirmek
hatırlatacağım
bir fikir getiremezsin demektir bu. Yani Kur' an' m
değiştirmek
kimsenin elinde
kimsenin elinde
bu iki
suresinin 5. ayeti,
şöyle
artık
satırlık
aklınızda
bilgide
değildir
bakın
değildir.
bakın
eve
buyruluyor: "Bugün size temiz ve iyi
Kendilerine kitap verilenierin (yahudi,
helaldir, sizin
yiyeceğiniz
Kura'n-ı
ne diyor:
kalabilir. Lütfen
Sünnetin
gittiğiniz
şeyler
hıristiyan
zaman. Orada
kıhmmştır.
helal
yiyeceği
vb. nin)
de onlara heUildir. Mürnin
şartıyla,
bir
Kerim'in Maide
kadınlardan
olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli
mehirlerini vermeniz
verdiği
diyor bu hüküm. Ama benim
size
iffetli
kadınlar
da,
namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost
tutmamak üzere size helwdir. Kim (İsHimi hükümlere) inanınayı kabul
etmezse
onun
arneli
uğrayanlardandır."
şeklin
boşa
ifade geçiyor. Neler helal
gelişinde
gitmiştir.
(Maide 5/5) Ayetin
"Ehl-i kitaptan
hanım
O,
başında
kılınmış
ahirette
onlar
hanım
ziyana
kılınmıştır"
sayıyarken
bir ara ayetin
şeklinde
ifade var. Yani
almak size helaldir"
Müslüman erkek Yahudi veya Hristiyan
de
"size bugün helal
alabilir. Bu helal
kılındı
diyor,
19
ayet. Gayet
açıktır
ibareler, peki
şimdi
satırlık
senin bu iki
Ben bunu Fahruddin-i Razi' nin Mefatihu 'l-Gayb isimli
hükmün ne diyor?
meşhur
bir tefs iri var.
Bilebildiğim kadanyla bu tefsir ilk defa İstanbul'da basıldı. Daha sonra başka
baskılan yapıldı. Ben de rahmetli pederden kalan tefsir bu tefsir. Yani İstanbul
baskısı.
Orada okudum. Orada İmam Ata' dan bu ayetle ilgili olarak bir nakil
var. İmam Ata' dediğimiz zat Ata' İbn Ebi Rabalı Elsem Tabiün alimlerinin en
b~yüklerinden.
Mekkelidir kendisi. I. asnn sonuna
yetişmiştir.
Hicri 114' de
vefat etmiştir. İmam-ı Azam'ın hocalanndandır. İmam Şafii'nin en hürmet ettiği
alimlerdendir. Kendi devrinde kendisinden daha büyük fakih sayılmamış. Böyle
bir adam şimdi bu zat bu ayetle ilgili olarak şunlan diyor:
"Allah Teala Ehl-i Kitap (Yahudi, Hıristiyan) hanımı almayı o vakitler,
Peygamberimiz zamanında ruhsat verdi. Çünkü o devirde kadınlar erkeklerden
azdı.
Yani başka kadınlara ihtiyaç vardı. Erkek nüfus iki tane kadına tek erkek
olacak hali yok ya. Amma zamanımızda artık hanımlar çoğaldı, sayılanna
bereket Bunun için ruhsat zail olmuştur, kalkmıştır. Bundan sonra alamazsınız,
diyor. Şimdi alamazsınız Ehl-i Kitap hanım dediği zaman İmam Ata' hangi
hükmü ortadan kaldınyor. Lütfen tekrar üzerinde duralım. Kur'an'ın helal
saydığı ayet hakkında söylüyor bunu. Aaa dedim kendi kendime. Daha evvel
pek çok kimselerin sözlerini
söylediğini
hiç
duymuştum
da birinci asnn bir allamesinin bunu
görmemiştim.
Sonradan emin olun bunu bahis konusu eden
hiçbir tanıdığım ilim adarnma rastlamadım. Demek ki İstanbul'da basılmış bir
tefsirimiz baştan sona okuyan bir tek Türk müfessirimiz yoktu o zaman. Bunu
halen her yerde söylerim. Hatta öyle büyük zatlar geldiler ki yerini göster
dediler bana. Gösterdim hiçbir itiraz
çılc.madı. Şimdi
bu durumda Mecellenin bu
hükmüne karşı İmam Ata'nın bu görüşü ne durum ifade ediyor. Mecellenin
hükmünü hiç kıyınetsiz hale getirmedi mi? Getirdi ha. Peki aynı şeyi devam
ettirseniz, hükümlerin şartlar değiştiği zaman değişebileceğini söyler hale
gelirseniz, bunlan Kur'an
açısından
yoruma tutma imkanınız olur mu olmaz mı?
Bu görüşlerin çerçevesinde pekala olur. Bunun pek
Kur' an açısından var, hem sünnet açısından var.
çeşitli
misalleri var. Hem
Şimdi Kur'an-ı
Kerim'de esas mahiyette ayetler olduğu gibi bugünün
tabiriyle yönetmelik mahiyetinde olan ayetler de vardır. Ne gibi hocam
diyeceksiniz?
Şimdi
oruç tutmak
Kur'an-ı
Kerim'in ifadesiyle
geçmiş
kavimlerden beri gelen Allah'ın bir emridir. Her kavim oruç tutmak vazifesiyle
mükelleftir. Peki de, orucun zamanı meselesinde nerden başlayıp nerde biteceği
noktasında Kur'an-ı Kerim'de verilen emir her zaman geçerli midir, değil midir?
20
Peygamber Efendimiz
zamanında
bu her zaman için geçerliydi. Çünkü niye.
Çünkü o zaman dünya coğrafyası bilinmiyordu daha. Ne zaman İslamlar ikinci
asır,
üçüncü
asırdan
itibaren biraz kuzeye
bu Kur' an' da belirtilen
Şimdi
diyeceksiniz?
sökülmeye
bazı
doğru çıkmaya başladılar. Anladılar
coğrafyalara
hükümler o
zaman
tutacaksın.
Altı
ay gece,
altı
yapacaksın.
Gece olmayan bir
Altı
ay gündüz olan bir yerdesin.
ay gece
gündüz olan bir yeri bilmiyor muyuz biz. Ortaokulda, lisede
Biliyoruz. Peki böyle bir yerde
altı
yapacaksın? Bakın
vermiş
hükümler
altı
ay gündüz
vakitle ilgili Kur'an ayetini tatbik etme
ne
karanlık şafak
Geceye kadar orucu devam ettireceksin
ayette. Peki, diyor ya gece olmuyarsa ne
yerdesin.
uymuyor. Ne gibi
misal olarak söylüyorum oruç ayetinde orucu
başladığı
ki
imkanı
var
altı
ay
okumadık mı?
ay gece olan bir yerde bu
nudır?
Katiyede yoktur. Ee
harfe tabii olan kimselerimiz bu mevzularda ne gibi
vaktiyle. Mesela namazla ilgili olarak ben size
hatırlatayım.
İbn Fazlan diye bir alimimiz var, onun bir seyahatnamesi var. Onda okudum
ben. 310 hicri tarihte 900 miladi tekabül eder, Bulgar Türkleri var, Hazar
Denizinin kuzeyinde Bulgar Türkleri deniyor bugünkü Bulgarlada
olmuşlar.
Onlar Müslüman
alakası
yok.
Abbasi halifesinden bir talepte bulunuyorlar. Bize
hilim adamlan gönder, biraz da para gönder falan demişler. İşte o heyetin içinde
İbn Fazlan var, o seyahatnarneyi yazan kimse anlatıyor: Gittim, aman oralarda
şeyler
ne acayip
"'
-·
Kadın
erkek
çmlçıplak
Müslümansınız
ahlaksızlık
var. Hatta bugünün
böyle
anlayışından farklı
ve vahim
kılmayın
denize giriyorlar. Yahu etmeyin
şeyler
olur mu? Hiç merak etme
olmaz. Ee yahu olursa ne olur?
Eğer
demişler,
olursa
şeyler
var.
dedim, siz
bizde öyle bir
demiş bakın
ne olur?
Öyle yapan bir adamı, öyle ulu ağaçlardan iki birbirinden farklı dalı yan yana
getirirlemüş, dalın
bağlar,
sonra
bir tarafma
adamın
bırakıverirlermiş.
bir bacağmı, öteki
Yani böyle suç
işleyen
tarafına
adamlar
E peki laf
Ama bir de
şu
ahlaksızlık
meseleyi sordum.
yatsı namazı kılmıyorlar. Yatsı namazını kılrnıyorlarrnış
Çünkü sebep
coğrafi
sabahın şafağı
teşekkül
anlatamadım
bir sebep o
söküyor.
Akşam
mıntıkalarda akşarnın
bacağım
bir kimseyi sen seyret
ondan sonra gümbürtüyü. Bunu gören adam böyle bir
demişler.
öteki
daha
şafağı
bitmeden sabah geliyor. Yani
yapmaz
Baktım
sebep ne?
sökmeden,
yatsı
vakti
etmiyor. Gerçekten de öyle bir durum var orada. Ondan sonrakilerde
daha çok meseleler problemler ortaya
çıkmış. Şimdi
bizim
fıkıh kitaplanrnızda
da yazılıdır, vakti gelmeyen namaz kılınmaz. Vakit teşekkül etmediyse namaz
kılınmaz.
E vakti yok yatsının niye kılalım? Horasan Fukuhası fetva vermiş,
böyle vakitsiz namaz olmaz,
kılrnıyorlar,
dörde (dört vakte)
indirmişler namazı.
Peki şimdi Kura'n-ı Kerim'de vakit teşekkül etmiyorsa şöyle şöyle kılın diye bir
21
emir var
mı?
mı
Sünnette var
bilmiyor muydu, kendi
böyle bir
şey,
yarattığı dünyanın
bu
böyle bir hüküm getirmedi acaba diyeceksiniz
aklıımza
bizil.\1
tutmak birer
hitap ediyor
Allah'ın
Kura'n-ı
mahiyetinde olan ayetleri
şartlara
göre
yönetmelik
çerçevesine
sadece
ibadet
mevzuatında
girmesi zarureti
vardır.
vasıflara
değil
mi?
aslında
değiştirmek
Bugün
sahip
eğer
Kerim. Bizde
emriyse, bunlar
Cenab-ı
Hak
olduğunu,
niye
Yok katiyede yok. E
Getirmemiş.
Çünkü
namaz kılmak, oruç
prensiptir.
Yönetmelik
bizim vazifemizdir. Bu
mevzuları
değil,
öteki
kızlanmızı okumuş,
hukuki
üniversiteleri
bitirmiş,
emrinde binlerce erkeği çalışmakta olan kızlarırnız. Sen erkek kardeşin
yarı hissesine sahip çıkamazsın, kabul ettiremezsin. Niçin ettiremezsin, bu ilahi
adalete aykındır. Allah Teala bizi adil olmakla emrediyor her işimizde. E peki
diyeceksiniz Ku.r'an'daki "erkeği iki kadına bir hisse verilmesi" ayeti
adaletsizlik miydi. Ha bakın. Hz. Peygamber zamanında bu ayet tam bir adaletin
ifadesiydi, alimlerimizin ifadesiyle. Çünkü o devirlerde bütün mesuliyet
kadıniann değil, erkeklerin üzerindeydi. Ailenin bütün geçimi erkekler
üzerindeydi. Emin olun bugün fıkıh kitaplarımızda öyle ibareler yazıyorlar ki
şaşakalırsımz.
En mutaassıp dediğimiz İbn-i Hazm, kadınların üzerine hiçbir
vazife yoktur, diyor. Sadece erkeğine hizmet etmekten, yatağı paylaşmaktan
başka.
Onun geçimi, yemesi, içmesi,
çamaşın,
vazifedir, diyor. E siz böyle saltanat içerisinde
verirseniz, çok bile
Allah
aşkına.
Ama
asırlar
başında
Ben
bulaşığı,
erkeğin
üzerine
yaşayan kadına yarım
vermiş
olursunuz, bu devirde. Ama
şimdiki
şahsen
biliyorum ki erkekleri geçindiren
hisse
devir öyle mi
kadınlan vardır.
boyu bu kadınlanrnız. Hiç şüphem yok. Bakın konuşmamım
okuduğum ayette ''iman eden erkek ve kadınlardan kim salih amel
işlerse
ister kadın, ister erkek olsun" diyor ayet. Kadınlara erkeklerle aynı
vasfı veriyor ayeti kerime. İşte mesela kendinden önceki dinden temel farkı bu
Kura'n-ı Kerim'in. Siz bugün İncilleri açtığınız zaman mesela San Polun
Kolumbuslara yazdığı mektupları okuduğunuz zaman orada şunu görüyorsunuz.
Bakın ne deniliyor orada. O günkü İncillerde var: "Kadın erkek için
yaratılmıştır." Erkek kadın için değil, bütün emirlerini erkeğin yerine getirmek
vazifesidir kadının. Yahu bu dalaleti Kura'n-ı Kerim tashih etmiş. Ama biz
ı
Müslümanlar Kur'an'ın bu emrini İncilin emri haline getirmişiz. Daha sonraki
devirlerde maalesef. Mesele çok uzun, çok vakit
lazım
buradan sizlere
misallerini verebilmem için. Bir tek misal vereyim. Koskoca Selçuklu veziri
büyük siyasetçilerinden sayılır değil mi
Nizamülmülk. İdarenin nizarnını elinde tutan adam, üniversiteler açmış vaktiyle
Bağdat'ta. İmam Gazzaliler, İmam Cuveynller bunlar en meşhur alimler
Nizamülmülk
22
dünyanın
en
arkadaşlan.
Bu zat
fıkıh okumuş,
tefsir
okumuş,
Ama ne diyor biliyor musunuz Siyasetname
danışın
tersini
ama sözlerinin aksini
yapın
Osmanlı
bazı
allame bir adam.
okumuş
"kadınlara
eserinin bir yerinde
asmayın
fakat aksini yapın" ben bir
siz Rusya'yla ne
danışınm.
meseleleri
tam
bir kitapta.
yazımda
bahsettim bunu.
Osmanlı
vezirinin Moskof siyaseti dedim. Bir zaman
sormuşlar
sadrazarnma
onlara
danışın
adlı
okumuş
hiç onlann sözlerine kulak
diyor. Çünkü bir hadis diye
"Onlara
Sanki
yapın"
hadis
yaparsınız? Nasıl
geçinirsiniz? Ben
Fakat tam söylediklerinin tersini
yapanın,
demiş. Sanki İslam kadımda böyle. Haşa. Asla böyle bir durum yoktur.
Peygamber Efendimizi tashih eden kadınlar vardı. Hz. Ömer'i camide susturan
kadınlar vardır İslam dünyasında. Ama biz ~nlan namahrem dedik, saydık,
eskiden böyleydi diyor bir alim. İkinci asnn alimi ama şimdi tırnağı bile
uan1ahren1dir kadınıü diyor. Biz bu hale getirdik kadnıimizı.
nasıl
Biz bu durumlardan
çıkacağız.
Tekrar söylüyorum ilahiyat
ilimlerinin veya İslam kültürünün dışında meseleleri halletmek mümkün
değildir.
Kendi
kendi kültür
problemleıimizi
kaynaklanmızda
kendimiz
milletimizle
hanşmak
yetiştiriyoruz,
yetiştirmezsek
hanşmak
istiyorsak,
sahasında
ilahiyat
Halletmenin yolu da
mevcuttur. Yeter ki bunlan bilebilelim. Bunlan
bilebilecek genç bilim adamlanm
devam eder. Kendimizle
halledeceğiz.
problemlerimiz ahirete kadar
istiyorsak, dinimizle
nasıl
ki veterinerlikte,
da birinci
sınıf
adam
hanşmak
tıbbiyede,
istiyorsak,
ziraatta adam
yetiştirmek
vazifesiyle
mükellcfiz. Tekrar belirtiyorum İslam'ın meselesi namaz, abdest meselesi
değildir.
İslam' ın meselesine her mesele girer. V eterinedikte İslami bir
meseledir.
Tıbbiyede
öyledir, mühendislikte öyledir. Her
birer misaile bunlan anlatmaya
çalıştım.
şey
Ama en büyük mesele de biz çözüme
gidemezsek kendi kültürümüzün yeniden tefsirine, yeniden
düşman
açamazsak birbirimizle
kurtuluşumuz değildir.
öyledir. Küçük
olmakta devam ederiz
Evet ben bu gençlerde
anlayışına
yol
ve bu da bizim
inşallah belirttiğim
hususlan
yerine getirecek eneıjiyi görüyorum. İdare adamlanrnız, büyüklerimiz de
bunlara bu yolda ne kadar
yardımcı
olurlarsa, problemlerimizin çözümünde de
hayırlı hizmet edeceklerinden hiçbir şüphem yoktur. İnşallah Cenab-ı Hak bu
İslam
ümmetini gayri müslimlere değil, kendisini onlara bir rehber edecek bir
seviyeye eriştirir deyip sözümü bağlıyorum.
Teşekkür
ederim.
23
Soru: İslam hakkında araştırma yapan Batılı araştırmacılar hakkında
yaptıklannın
neler söyleyeceksiniz,
Allah
katında
bir
değeri
mıdır,
var
ahirette
onlann durumlan ne olacak?
yaptıklanndan
Cevap: Onlann
anlatırlar
ki, sanki
Hristiyanlığı
çıkarak
yola
bu adamlar
şöyle
değiştirmiş
takdim ederek
diye bir kanaate sahip
olursunuz. Bir teslis problemi bizim için hala problemdir. Ama size öyle bir
teslis
anlatırlar
ki, o bizim anladığımız manada bir teslis
rastladım.
çok kimsede
değildir.
Ben bunu pek
Hatta Enward Namer diye L. Massignon'un talebesi
hanım vardı.
olan, daha sonra Müslüman olan bir
Mevliina'mn hemen hemen
bütün eserlerini Fransızca'ya çeviren kimsedir. İngilizce'si ve Fransızca'sı zaten
var.
Farsçayı
öğrenmiş.
Massignon'dan
Mesela o
hanım
ben Paris'te
kaldığım
zamanlarda Paris camiine her Cuma gelirdi. Evinde benden Türkçe dersleri
almaya
başlamıştı
geçirdiğim
ve evinde
saatlerdeki namaz vakitlerinde beni
imam yaptı, kendisi cemaat oldu. Arkamda namaz kılmış
teslis problemini
manada bir teslis
Tabii
şimdi
bu
nasıl
izah
edeceğimizi
değildir,dedi
yüzlerce, binlerce cilt eser ortaya
iletişimini gerçekleştirmeden
Kendisine bu
sorunca Mehmet bu sizin
bana. Onlann
imişle konuşuyorum
kadındır.
anladığı
manada teslis
anladığınız
başka imiş.
ben. Onlar bu mevzularda emin olun
koymuş
kimselerdir.
hemen onlara hücum edip
Aramızda
bu bilgi
cepheleştirmenin
alemi
yok, diyorum.
Onlann içinde öyle adamlar vardır ki, hala biz onlan İslamiyete düşman .
gibi görürüz. Ama İslamiyetİn faziletlerini kendi aralannda dahi en iyi anlatan
onlar
çıkmıştır.
Hocamızın
Mesela geçen aylarda vefat
Pariste kaldığı ev
Lemartin'in evinde
-gitmiş
etmiş
olan Muhammed Hamidullah
olanlar bilir- lımartin'ini evi idi.
kaldı, çatı katında.
Lemartin kimdir? Lemartin'i biz bir
kitabın
olarak biliriz. Halbuki kendisinin 8 ciltlik Türkiye Tarihi var. Bu
cildinde Peygamberimizi
ibareleri ben
güzel
anlatırken
söylememiştir.
E
anlatır
gözüm
ve orada Peygamberimize tahsis
yaşanyor.
şimdi Lernartİn
söyleyemiyorum yahu Allah
aşkına.
Hocamız
Bir Müslüman onlan
şair
birinci
ettiği
Lernartİn
o
kadar
gavurmuydu, cehennemlikmiydi ben
Peygamberimizi bu derece
kimsenin hakkında hüküm vermek bana ait değil,
Cenab-ı
yükseltmiş
bir
Hakk' a aittir. Ama M.
Hamidullah Hoca gibi İslam Peygamberi hakkında en güzel eserlerden birini
yazmış bir kimse, İbn İshak'in Sfre'sinin birinci cildini ancak bulabildi ve
Arapça olarak
yayınladı.
O
kitabın
Arapça
Lemartin'in Peygamberimiz
hakkında yazdığı
yayınlamıştır.
ihtiyaç
24
Yayınlamaya
neşrine yazdığı
mukaddimede
bu sözleri Arapça'ya çevirip
duymuştur.
Bu
bakımdan
her görülen
kimseyi hemen bir hükürnle damgalayarak
Müslümanlığa yakışmaz
taşıyan
ediyorum. Bize göre pek çok ismi gavur ismi
diye telakki
kimselerin içi
müslüman dır.
etmiş
Geçenlerde yine vefat
şahsen
talebdiğini
olduğunu,
yaptığım
olan Annarnane Schimmel diye benim
hocamız vardı.
Alman
Ben onun Müslüman
Müslüman gittiğini zannediyorum. Hayatında bir defa İslam
aleyhinde konuşmuş
değildir. Sayın
Rektör de onun
talebeliğini yapmıştır.
1954-
58 yıllan arasında ilahiyat Fakültesinde bizim hocamızdı. İlk geldiğinde bize 17
lisan bildiğini
söylemişlerdi.
şark
Bütün
dersinde Sanskritçe bir metin ortaya
bunu bizzat
müşahede
ettim. Bunun
dillerini biliyordu. Bir gün Dinler Tarihi
koymuş
dışında
etmişti.
ve onu bize tercüme
Suud Kemal Yetkin
gittiği
Ben
zaman
İslam Sanat Tarihi dersine girmişti. Benim imtihanıma girmiş kimsedir ve bana
meslek
hayatırr.üa
ilk kademesini hediye
Dinler Tarihinden adeta
gasbettiği
etırıiş
bir
kiınsedir. Schinırııei
haüirü
bir kadroyu Hadis kürsüsüne tahsis etti, bana
verdi ve benim asistan olmama sebep oldu. Gidiyorken
masasını
bana verdi. Ben
nasıl yazdıysam, sen de yazacaksın bunun üstünde dedi. Ben bu hanımdan İslam
aleyhinde bir kelime
riye ismini
duymuş değilim.
değiştirmedi.
Mesela Türkiyede
Osman Tan isminde bir mühendisle
kalabildiler, o zat
oldu. Bir
iş
Elazığ'lı olduğu
için onun nüfus
hanesinde Hristiyan
bir kilisede
etmiştir.
evlenmişti.
sureti
Ama diyeceksiniz
bulunduğu sırada
lazımdı.
Vefat edince defin
1955
yılında
Bir sene kadar ancak evli
hanım
için tabii Schimmel
cüzdanı
yazıyordu.
yapılarak
Hep medh
Ona
işlemi
vatandaşı
Türk
baktım.
Orada din
Almanyada Hristiyan
defnedildi. Ama cenazesine Müslümanlar da
iştirak
etti.
Onlarda ona Kur' an okudular.
Şimdi ben burada şunu söylemek istiyorum. Garb dünyasında İslarnla
meşgul kimselerin hakkaniyet sahibi ise İslam aleyhinde olmalan mümkün
değildir.
Ama isimlerini
değiştirmezler.
muhafaza etmiş, fakat Müslüman
asırlardan
Ben
bazılanm
gitmiştir. Müslümandır
başında
görmek istemez.
kanaatlerinin biri budur. Rahmetli Hamidullah
Fransızca yazılmış
kendi
bizim
kendisi. Niçin?
beri Müslümanlara karşı bir davranışı var. Müslüman ismini
kimseyi katiyetle idarenin
Bütün
biliyorum, garb ismini
bir
hüviyeti
vatandaşlan olduğu
Fransız
temel
mülakatında
bir kitapta var- Cezayir 130 sene Fransız tabiyyetinde
vatandaşiann
-bu
yaşadı.
hüviyeti idi. Ama bir tek kimseyi 130 sene
halde idare kademesine
Osmanlı, adı adamın Savadır,
yapmışızdır.
duyduğu
Batı dünyasının
Hocamız
Garbın
Sava
almamışlardır.
Paşa demişizdir.
Ama gel gör ki
Hariciye vekili
Rum kendisi, gayri müslimdir. Şimdi bir Müslüman devlet Osmanlı
25
Devletinin
yaptığı kıyınet bilirliğe
tatbikatma bak.
Şimdi
bak, kendisini medeni zanneden
bunlann zahiri hallerine
bakıp
Fransa'nın
da hüküm verme cihetine
gitmemeliyiz.
Şimdi
için, bu
hayırlı
Teşekkür
26
bize
bir
ederim.
düşen
vazife nedir? Adam
değer
midir, bunu
hayırlı
bir
iş yapıyor
değerlendirmeliyiz,
diye
mu senin
düşünüyorum
Download