İLAHİYAT FAKÜLTESi İslam Felsefesi Ana bmm D~!l! VI. KUTLU DOGUM SEMPOZYUMU f(EBLİGLER) 21 NİSAN 2003 ISPARTA S.D.Ü. İLAHİYAT FAKÜLTESi İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanlığı Bilimsel Toplantılar Yayın No: 1 TERTİP HEYETi Prof. Dr. İsmail YAKIT (Başkan) Doç. Dr. Saffet SARIKAYA Doç. Dr. Kemal SÖZEN Dr. Nejdet DURAK Dursun KNRAK EDİTÖR Prof. Dr. İsmail YAKIT ISBN 975~7929-93-X ÇÖZÜMLEME Ahmet YILDIRIM, B. Bengü TORTUK, Huzeyfe ALKAN Kapak ve İç Düzen Nejdet DURAK BASKI Tuğra Matbaası, (0246) 224 14 68 Yayınlanan tebliğierin Yayınlanan dil, üslfip ve ilmi sorumluluğu yazarianna aittir. tebliğlefka"Y!lak gösterilmek şartıyla iktihas ve atıf şeklinde kullanılabilir. ©SDÜ ilahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Ana Bilim Dalı-2006 iSTEME ADRESi S.D.Ü. ilahiyat Fakültesi ISPARTA Tel: (0246) 211 45 50 HZ. PEYGAMBER'İN GÜNÜMÜZE MESAJLARI Prof. Dr. Mehmet Said HATİPOGLU* Sayın Vali, Sayın Belediye Başkanı, Değerli Öğretim Üyeleri, Kıymetli Öğrenciler; Hepiniz hoş geldiniz. ResUluHalı edinmiş olduğu şükranlanınızla (s.a.) bütün dünyayı gibi burada da bizleri rahmederimizle birleştirdiği Allah Teala şöyle vazife için kendisini tekrar tekrar anıyoruz. Hz. Peygamber'in (s.a) dünyaya niçin bir vazife ile mükellef olduğu çağırınayı kendi hak dinine gönderildiğini, noktasında Kur'an-ı dünyada ne gibi Kerim'in sarih beyanlan var. buyuruyor. "Elif. Lam. Ra. (Bu Kur'an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüyelayık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğİrniz bir kitaptır." (İbrahim 14/1) "Allah'ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye sana Kitab'ı hak ile indirdik; hainlerden taraf olma!" (Nisa 4/105) Hemen hemen dinleyicilerimizin hepsi Kur' an-ı Kerim' e azıcık aşina olduklan için uzatmaya lüzum yok. Bir iki ayetle belli mevzulan hatırlatmaya çalışayım. Şu Efendimizin seviyeye işaret halde Kur'an-ı Kerim'in inzal önderliğinde insanlığı çıkarmaktır. edilmesini genç Burada dünya huyurulmasının Allah'a yaraşır hayatıyla arkadaşlanmız açısından sebebi Peygamber kul olmaya götürücü bir ilgili olarak şu mühim hususlann zaruri görüyorum. * A.Ü. ,İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Kur' an-ı Kerim insanlığa iki dünya gösteriyor. İki hayat gösteriyor. dediğimiz Biri; bu hayat el-Hayatu'd-dunya, öteki el-Hayatu'l-Ahire. değil, sıfattır. el-Hayatu'd-dunya demek, dünya kelimesi burada isim kelimesi müennes (dişi) olduğu için onun sıfatı da 'edna' kelimesinin müennesi olarak dünya gelir. Yani el-Hayatu'd-dunya demek en yakın insanoğlu açısından hayat ettiğimiz mutaala Hayat yakın hayat demektir. En yaşadığımız zaman bu halen hayattır. İkinci hayat ise, ebedi olan hayattır. el-Hayatü'l-Ahire, diğer, öteki hayat, bundan sonraki hayat demektir. Şimdi gençlerimizin dikkat buyurmalannı insanoğlunu Kerim'in bütün talimatlan ve bütün emirleri Kur'an-ı rica ediyorum. bu dünyada ahiretini hazırlatıcı bir seviyeye çıkartmaktır. Şu halde İslamiyet bu dünyanın dinidir. Öteki dünyamrı deg;il. Her insanog;luna ahirette mesut bir hayat kazanına ideali verilmişse, onu bu dünyada kazanmakla, Mezre'etu'l-ahire" şeklinde şekilde bildirildiğini mükelleftir. "ed-Dunya ifade edilen bir hadiste bunun gayet veciz bir tarlasıdır." görüyoruz: Yani "bu dünya ahiretin bulacaksınız. Kur'an-ı ekerseniz ahirette onu yapılmaktadır. noktaya defaada vurgu bulacaksınız hazırlamakla ifadesi çok çeşitli Burada ne Kerim'in muhtelif ayetlerinde bu Yani bu dünyada ne şekillerde Kur'an-ı yaparsanız onu Kerim'de dile getirilmektedir. İnsanoğlunun ahirette bulabiieceği bütün şeyleri bu dünyada yapması gerekir. Allah şöyle Teala çalışmasından başka buyuruyor: ''Bilsin ki ~v1esela hayır yapmışsa kendi bir şey yoktur." (Necm 53/39) Yine bu çerçevede Kur' an-ı Kerim' de dedima insan için terazi misali vardır. Kur'an-ı onu görür. Kim de zerre değişik şekilde ifadeler var Kerim'de "Kim zerre uJktan. miktarı şer işlemişse onu görür." (Zilzal 9917 -8) Peki nerede bu terazi dünyada ahirette değil. ağır basacak, nerde bu kefeyi dolduracağız. Bu dünyada ne yaparsak ancak onun Bu karşılığını bulabileceğiz. İşte bu yüzdendir ki Allah, insanlan dünya hayatındaki bütün meselelerinde müspet iş yapmaya sevk ayetlerinde bizler, bu müspet müspet işleri iş. sayıyarken işlerin vasıflannı zaman bunlann acaba bir listesi bize 12 buyuruyor. iş çirkin verilmiş Kerim'in pek muhtelif görüyoruz. manevi mefhumlar üzerinde Salih amel, gayri salih amel, güzel hayırlı işlerde yanşın etmiştir. Kur'an-ı iş Cenab-ı Hak bu durmuştur. Hayırlı iş, şerli gibi. Şimdi düşündüğümüz midir? Yani güzel iş işleyin, Kur'an-ı bunların Kerim'de hayırlı iş elimizde bir listesi var mıdır Kerim' de bunların nedir, güzel dediğimiz iş zaman, hayır işi diyoruz. nedir Kur'an-ı vermiştir, misalleri var. Ama tam bir listesini mümkün değildir. O zaman ne oluyor, hayırlı işi güzel etmek insana bağianıyor da insanoğlu bundan lafız yapar. iş nedir, sevap demek tespit etmek, tayin Ben konuşmaını yaparken gözümün önünde şu mikrofon var. Hep demişimdir mikrofon yapın diye bir ayet var mı? Düşündüğümüz zaman nereden çıkarıyorsunuz diyeceksiniz, böyle şey olur mu? Bu mikrofon son asırlann icadı. Ama şu mikrofonun dinde yeri var mı dediğimiz zaman evet diyorum. Neden vardır diyorum: Çünkü Kur'an-ı Kerim'de Allah Teala: bir vardır, "İman eden erkek ve kadınlardan ister kadın olsun ister erkek oisun kim iman eder ve salih bir amei işierse işte Aiiaiı;ın mükafatına nali olacak kimseler odur." (Bkz. Nisa 4/124; Nahl 16/97; Öafır 40/40) Peki salih amel nedir? Salih amel insanlığa faydalı olan her iştir, her düşüncedir, Eğer şu iş, şu mikrofon işi faydalı bir iş ise bunun faydasından benim bir şüphem yok. Bu iş Kuran'ın emrettiği bir iştir. Ben 1986 yılında Diyanetten vazifeli olarak Hacca gitmiştim. O yıl Arafat'ta konuşma yapmak bana nasip oldu. Bütün Türk hacılanna, yüz binlerce öteki dilimizi bilen hacılara hitap etmek bana nasip oldu ve ben eğer şu mikrofon icat edilmemiş olsaydı, sözlerimi hiçbir kimseye ulaştıramayacaktım. Şu mikrofonun icadını biz kime borçluyuz? Bunu icat eden maalesef gayri müslimlerdir, diyoruz şimdi. Şu gayri müslimlerin yaptığı iş Allah'ın Kur'an'ında emrettiği bir iş olmuyor mu? Oluyor, bunu eğer Müslüman değil de, bir gayri müslim yaptıysa bunun fazileti bunun sevabı ona gitmiştir. Bunlan çoğaltmak mümkündür. Milyonlarca misal verebilirsiniz. Esas ana fikri ben vurgulamak istiyorum. Söylediğim şu: İslamiyet dünyevi bir dindir, siyasi bir din dediğimiz zaman neyi kastediyorum, bunu açıklamak zarureti hasıl oluyor. Dünyevi: bir dindir, yani insanın dünyada mükemmel insan haline getirmeyi hedeflemiş bir dindir. Bizim ahirette işimiz yok, ama tabirler bizi öyle bir sıkıntıya sokuyor ki, sanki dünyevi dediğimiz zaman böyle düşük bir iş yapmış gibi oluyorsunuz. Bu maalesef bize asırlar evvelinden yerleşmiş bir görüntüdür. Hatta ibadetlerimizi biz dünyevi bir vasıfta saymayız. hatırlıyorum mesela 13 Bir gün Diyanet İşleri Başkanlığında Din İşleri Kurulu üyemizle konuşuyorken, bakın dedim, ibadetlerimiz bile dünyevi bir meseledir. hocam, dedi. Biraz şartlanmışız. namaz kılacağız? Nasıl olur Kendisine sordum ahirette günde kaç vakit Hocam orada namaz yok, dedi. Kaç gün oruç tutacağız, diye yine sordum. Oruç da yok orada dedi, bana. Demek ki namaz olsun, oruç olsun, öteki ibadetler olsun hepsi dünyada yapılan şey Dünyada Ama bu tabir asırlar yapılan işler. dünyevidir. Dünyevi demek dünyaya ait demektir. başka geçtikçe manalar kazanır oldu. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de el-Hayatu'd-Dünya el-Hayatü'l-Ahire ibareleri geçer. Fakat başka ayetlerde bu defa bu isimleşir. olur, girer. Biz sıfat dediğimiz O zaman dünya Kur'an-ı Kerim'den "dünya" ve "ahiret" kelimeleri kalkar, isim dediğimiz alınmış bir zaman bütün maddi alem de içine duayı namazlanmızın sonunda hep okuruz değil mi? Nedir bu dua: "Ey Rabbimiz bize bu.dünyada ve ahirette güzel şeyler, hasene (iyilik) ver." Peki "dünyada" dediğimiz de neyi kastediyoruz; el-Hayatud-dunya'yı yani dünya hayatını kastediyoruz. Burada Cenab-ı Hak bize "hasene" kelimesini kullanıyor. dediğimiz "Hasene" güzel, güzellikler demektir. Nedir güzellikler zaman? Bunlara neler dahildir? Bu güzelliklerin hepsinin içine, güzel olan her şey dahildir. Her şey dahildir, hatta isterse Hz. Peygamber (s.a.) zamanında hiç vuku bulmamış bir şey olsun. Bu methumun içine salih amel, güzel amel, hayırlı amel hepsi girer. Şimdi İslam dünyevi bir dindir, siyasi bir dindir dediğimiz kastımız zaman budur. Çünkü siyaset, bugünkü kullandığımız manasıyla bir politik muameleler meselesinden ibaret değildir. Arapça' da "sase-yesusu-siyaseten" demek, idare etmek demektir. sizin herhangi bir demektir. Şimdi şeyde siyaseti bana kalmıştı siyaseti "siyasetü'l-hayl" bakımından, değil bir hatıra şimdi burada o, şeyleri atın "Bizim beyin asırlarda atı şey oydu. At siyasetinden neyi kast ediyor, kastediyor. Bizde olarak bu kelimeden ne mi? At seyisi dediğimiz zaman Daha sonraki okumuştum. Hanımı: şikayette bir da diyor. En çok beni yoran, üzen idaresinden olan kullandığımız hanımı geldi. Hz. Zubeyr'in bir bulunuyor. Buhari'de Sahih-i Ruhari'de atının yapıyorsunuz bir idarecilik vazifeniz varsa idarecilik batınma Eğer çıkmış Türkçe'ınizde seyis çıkmış atın bugün "at seyisi" idare eden kimse demektir. bu kelime "siyasa" şeklinde kabul oldu. Çok enteresan durumdur, bu siyasa kelimesini bizimkiler, bazen Türkçe zannederler. Halbuki 14 alakası yoktur. Bu anlamda Siyasal Bilgiler Fakültesinden bazen hocalanmız Niçin? bile "siyasa" demeye Bakın çok enteresandır. Moğollar yağmaladılar, işgal aitrniş. Bunun hiç alakası bizim Tatarlar 1258'lerde yoktur. Bağdat'ı ettiler, daha sonralan Suriye'ye kadar geldiler. Baybarsla harp ettiler, uzun hikaye. O "Seyasaya" başlamışlardı. sıralarda Tatariann üç kanunlannı, idaresini tatbik etmek yasası varmış, seyasası. Yase Türkçe yasa "se" Tatar veya "si" Farsça üç demek. Onlar "seyasa" üç yasaya göre devleti idare ediyorlarmış ve ona göre adamlan cezalandınyorlarmış, yani o kanunlara göre. Şimdi İbn Tannverd1 o da Türk'tür. Meşhur en-Nucumu 'z-Z/ihire adlı meşhur eser sahibi, orada okudum. Araplar, bu kelimeyi değiştirdiler, olduğu tahrif ettiler, siyaset haline getirdiler, diyor. Siyaset kelimesiyle bu seyasa birleştirdiler, kelimesini aldılar, bunun üzerine kanunun, şeriatın dışmda bir tatbikat zaman on~ sjyaset derPiş!er. Hani bizde eski Osmanhca mctüılcrindc bu kelimeden yola çıkarak bir siyaset olan siyaset kelimesiyle alakası meydanına gittı, derler ya. Bunun asıl Arapça yok. Fakat her zaman Türkler tahrif edecek değil ya, bu defa Araplar, kelimeleri tahrif etmişler. İslam siyasi bir dindir denildiği zaman kastettiğim mana budur. Niçin? Çünkü Kur'an-ı Kerim'de ve bütün peygamberlerin devamcısı olarak Hz. Peygamberin ifadesinde de sabittir. hsanoğlunun dünya hayatındaki bütün meseleleriyle meşgul eder. Bütün meseleleriyle manasıyla meşgul olan kimseler siyaset yapıyor demektir. Yoksa bugünkü böyle bir siyaset değil kastım. Bir daha siyaset. Böyle olunca İslam alimleri dünyanın bütün meselelerinin dinin çerçevesi içerisinde mütalaa etmişler ve bunun İslam açısından cevaplanm vermeyi kendi üzerlerine düşen bir vazife telakki etmişlerdir. Bugün herhangi birimiz bir fıkıh kitabını açsa, orada dini konular, iman meselelerinden sonra sulann alıkarnı şeklinde başlar. Ne demek sulann ahkamı? İçilecek, yenilecek sular hangileridir? Yasak olanlar hangileridir? Bunlan ortaya koymak için yüzlerce, binlerce sahife bu mevzuya tahsis kitaplan bugünün telakkisiyle okuduğumuz edilmiştir. zaman Ama bu çerçevede biz o dehşete düşmek durumunda da kalabiliriz. Niçin? Şimdi bir defa sulann alıkamından niye bahsediyor alirnirniz. Niye İmam-ı Azam, İmam Şafii, İmam-ı Ebu Yusuf şunlar bunlar niye .sulardan bahsetrniş. Çünkü Kur'an'ın emri. Yani "Allah'm verdiği temizlerinden yiyin, için" (Bakara 2/172) buyuruyor. O zaman ternizin ne düşmüyor. olduğu tayini vazifesi düşmüyor rızıklarm insanoğluna mu? Bu Kur'an emrine göre Peki o zaman terniz nedir, çirkin nedir, pis nedir? Bunun bilinmesi tabiatıyla birinci derecede bilim adamlanna meşgul eder, bilen kimseleri meşgul 15 eder. O devirleri bilen kimseleri kimler oluyor. İşte kimler ise onlar cevap veriyor. Veren kimsenin değilse, hüküm yanlış Bizim bütün üçe indirgenmiştir. eğer seviyesi bu temizliği tespit etme konusunda yeterli çıkıyor. fıkıh kitaplanmızda 1. Kokusu olmayacak, 2. Lezzeti olmayacak, 3. Saf olacak, görünür, berrak olacak. Bu üç şartlar gör ki bu vardır. sulann ternizlik ölçüsü hemen hemen vasfı haiz olan her su ternizdir deniiyor. Ama gel ettiği tamamen ihtiva halde insanı öldürücü vasıfta Bir vakitler bir Cemobil hadisesi oldu Rusya'da. O hadise sular bir takım şeylere kaldı. maruz olan sular dolayısıyla kaldı. Yani radyasyona maruz Çünkü radyasyona maruz kalan bir su bizim fıkhın tavsiye ettiği bir sudur aynı zamanda. Onu içeceksin. Ama ertesi günde öleceksin. Radyasyon denen bir hadise var mıydı ResUlullah'ın (s.a) veya imamlann zamanında? Yoktu. Çünkü onlar için böyle bir problem de olamazdı. Ama siz fıkhın yazdığına yüzde yüz riayet edecek olursanız, bu defa hayatımız gidecek elden, hangisini yapacaksınız. Onun için şartlar değiştiği verilmiş zaman olan o hükümlerde değişir. Şartiann değiştiği zaman hükümlerin getirdiği Kerim'in ve Peygamber Efendimizin bu iki kaynağı bize en güzel şekilde almış bir olan ayetlerine durumdayızdır. Kura'n-ı baktığımız ettiklerini görüyoruz. Ama mahiyetinde değil, için ve değişmez vasıftadır, azından batı karşısında gerilerde Kerim' e ve onun prensip mahiyetinde zaman onlann ebediyen Kura'n-ı başta Kura'n-ı bakamadığımız anlatan kitaplar hiç diye hüküm verdiğimiz için maalesef bugün en mevki bu gözle Kura'n-ı prensibi bir prensiptir. Biz talimatına Kerim' e sonra Peygamberimizin bu değişmesi Kerim bunun değerlerini yanında muhafaza her zaman prensip mahalli mahiyette de ayetler ihtiva etmektedir. Mahalli mahiyette yani, o devrin şartianna görenazil olmuş ayetler de ihtiva etmektedir. Bu problem son derece mühimdir. Bugün devlet burasıdır. nizamımızda laiklik denilen meseleye temas eden nokta bağdaşmaz Acaba bizim laiklikle olan tarafımız nedir? Diyeceğiniz zaman cevabım şudur: Bizim İslamiyede bugün devlet nizamımızın bağdaşmaz olduğu tarafı, Kura'n-ı Kerim'in alıkarn ayetlerinden ihtiva eden kanun ihtiva eden ayetlerinden bazılannın bazılannın yani hüküm günümüzün telakkisine uymuyor olmasıdır. Bu son derece mühimdir. Bugün için İslam dünyasının baş meselesini teşkil aktardığımız 16 etmektedir. Bu nedir taktirde daha kolay dediğimiz anlaşılabileceğini zaman meseleyi rnisallerle zannediyorum. Ben üniversite temsilcisi olarak bir yedi sene kadar Din İşleri Yüksek taşıyan Kurulunda da bulundum. Orada vazife görüyorken bugün ismini üniversite kuruculanndan biri diyelim o zaman ki Reis-i Cumhuromuz yazı Demirel bize bir bugünkü Medeni Kanunla takım idi. çıkıyor. meseleler Başörtüsü Yazıda gönderdi. çatışan taraflan var Nedir bunlar? En vatandaşlanrnız takan Kur'an'ın diyordu ki mıdır? Vardır başta ne diyor? meselemiz Kura'n-ı ayetlerinin ki çünkü bugün bir başörtüsü doğrudur. Gerçekten Kura'n-ı meselesi Kerim'in emri var. Biz çıkaramaz, o emre ittibaen uyarak bunu örtüyoruz. Bize kimse buna engel diyorlar. Tamam Sayın vardır. Kerim'de Ama Kura'n-ı Kerim'de var olan her şeyi biz tatbik ediyor muyuz? bugün. Mesela ben, salonun yansı başörtülü kızlanınızla ki: Kura'n-ı Kerim'de Yani erkek beş kızlann alıyorsa kız emrine göre erkek dolu olan Erzurum' daki bir Yani erkek kızırnız istiyor kardeşlerimizin Hayır. Ama bu durumda lazım. hükümleri Medeni Kanunla çatışan başörtülü Sayın süt kardeşliği meselesi Ama Medeni Kanıma Demirel bu sualinde bir nevi hükümlerin olup arkadaşlar sanh, açık. olmadığım vardır. şeyler yazdım, Olduğu hırsızlık yapan Kımım:ı gör~ haramdır, kadın ve siit getirdim. gibi ortaya Süt kardeşi ile evlenmek Kur'an'a göre göre helaldir. Medeni sanki bunu bana tevdi ettiler. dedim ve misaller verdim. En basitinden diye bir yasak yoktur. Birisine göre kanunlannda mesela hiçbir ifadesine aykm hareket Hadiseleri, . olaylan, gerçekleri gizlemenin alemi yok. vardır, Kur'an'ın biz almayı Kur'an'ın gibi bize soruyor. Tabii bizim Evet yazıp şeye razı Bir müsvedde yaz. Sonra bakanz dediler. Ben bir koyulmalıdır. yansı olduğu yazılı. Hiç kimse böyle bir kadar mirastan pay ediyor. Bunu misaUendinnek bilmiyormuş dedim yan hissesini almak istiyoruz diye hiçbir dedim. kardeşinin yansı değil. erkeklerin iki buçuk alacak. Siz pankartlara numayiş (yürüyüş) yaptınız mı? değil. hakkının miras konferansımda kardeşle bakın. Bir haramdır. evlenmek ötekine göre helaldir. Ceza erkeğin elimi kesin diyor, ayet "es-Sariku ve's-sarikatu fekte'u eydiyehuma" Bugünün ceza kanunlan içerisinde el kesme diye bir ceza yoktur. Kadmlann şahitliği, şehadeti mevzunda genelde ikili birli bir taksim var. Bir erkeğe iki kadın şahit eşit tutuluyor bazı ayetlerde. Şahitlikte kadın erkek aynı değil. Ve orada bu konularla ilgili herhalde 5-6 tane misal verdim ve dedim: Eğer Kur'an'ın harfi manasma riayet edecekseniz bunlara laik bir sistemde karşı çıkmak mutlaktır. Yani Kuran' a muhalif hareket etmek zorundasınız: Eğer Kur'an'ı aynen tatbik etmeye kalkarsanız bu defa cemiyetle, devlette çarpışmaya geçmek mukadderdir. Bunu nasıl halledebileceğiz? Kura'n-ı 17 Kerim'in her emrinde yok bu husus. Sadece hukuki mevzuatında var. Biz bunlan yazdık gönderdik. İşte buyurdular ki bir konuşmalannda "Kur'an'da kafasıyla düşünüyorlar. Alıkarn mühendis Sayın Demirel bir vesileyle altıbin küsür ayet var. zannediyorum bir iki ay sonra altıyüz ayetleri de Şimdi kadar, bunlar Kur'an'ın yüzde kaçıdır? İşte yüzde onunu tatbik etmezsek ne yapalım? Tabi mesleği ilahiyatçı olmayan bir siyasetçinin ilahiyatçı olan sizlerin ve bizlerin yapmak olur. Nasıl söyleyebileceği söyleyeceği yapabileceğiz bunun şey bir bu. Mesleği husus bu olamaz. Bunun izahını. Bunun izahını izahı sayın dinleyicilerim bizim kültürnınüzde yatıyor, İslam kültüründe yatıyor. Oradan cevap bulmak Burdurluyum. komşu zorundayız. Ben Sayın hocaınıula vilayet birbirine kız bir hemşehriniz (Ethem Ruhi alıp vermiş Fığlah Onu yeni dekanımız tekrarladılar. Çünkü emin olun belki 50 senedir kendimi Hoca ) Burdurlu. Biz iki kimseleriz. Akraba Ama maalesef ben ilk defa geliyorum buraya. venniştim. sayıyorum Sayın sayılınz birbirimizin. dekanımıza eski söz Peki niye ilk defa gelebiliyorum. çalışıyorum. Daı.'ıa hala ipin ucunu yakalayabilmiş değilim. Yani İslam kültür mahsullerini yeterince okuyabilmiş değilim. E ben okuyamadıysam, gençler daha nereden okuyacak. İslam kültürü o kadar muhteşem kalkmak üç ki, onun kültür kaynaklan o derece zengin ki onun beş adamın harcı değil. Bir Türkmen tarihçimiz vardır. altından Mesela Zehebl. Tô.rfhü'l-İslam diye muhteşem bir eserinden eskiden bahsederlerdi. 5-6 cildi hasılınıştı şimdiye otuz sene kadar önce. Ama bu eserin orijinal bütün kadar sahip niishı:ılan olı:hığu değildik. haskılarına Ahmet Sayis ill. Ahmet Kütüphanesinde orijinal halde bu vatamn evlatlan onu henüz basanıaımşlardı. Ne ise. Araplar onlan hallettiler, bastılar. Bugün bu zatın bir tek İslam Tarihinin cildieri ne kadar tuttu biliyor musunuz? Tam 52 cild. 52 cild sadece bir kitabı bu Kura'n-ı zatın. Kerim ben diyorum bir cild olarak elimizdeydi. Peygamberimizin zamanmda bu cild Taberi'nin zamanında Taberi'nin vefatı 310 hicri. Tam bugünkü baskısıyla 30 cild oldu. 6. Asırda İbn Akil diye bir Hanbeli alim vardı. Kitabu 'l-Funun diye bir eserini zikrederler. Tefsir vb. hepsini içine kaynağa almış. Bir göre 400 cild, bir kaynağa göre 600 cild bu kitap. Şimdi bir tek kimsenin yazdığı kitaplar bunlar. Ben ilahiyatta talebe :iken, İmam Suyfu:i'nin eserlerinin dökümünü yapmak istedim Esmau'l-Mihllifln adlı eserden. 430 isim hemen hemen tespit etmiştim. Eserlerinin ismi bu, cildieri değil Şimdi bunlan söylemekten kastım ne. Siı bu eserlerde ne var, bu eserler neyden bahsediyor, bunları bilınedetl, bugün bizim problemierimize ' çö~ ,getirmeniz miimkii:n "II!J•. değildir. Hep palyatif olur tedbirlerimiz. Onun için tek bir misaile ben yetinerek sözü sayın Rektörüroüze bırakayım. Sayın Demirel'in de işaret ettikleri o başlamak meselenin çözümünde ne diyorum, kendi kültürümüzden vardır, lüzumu diyorum. işten Ya Demirel ne anlar bu vatandaş. diyor Ama bana diyemez onu. Çünkü Demirel İslam'ın kendi kaynaklanna inemiyar haklı olarak. Kendisi mühendis. Devlet adamı. Ama biz inmek zorundayız. Biz onlann çözümlerini o kaynaklardan bulmak zorundayız. Peki sen ne buldun diyeceksin. Ben 17 sene kadar önce 1986'da İsHhru Araştırmalar diye bir dergi çıkanyorduk. Ben editörlüğünü yapıyordum İşte yaşım hesabıyla editör yaptılar. Orada bir makale yazdım "İslamın Aktüel Dt:ğeri" isimli. Şimdi daha sonra biz İslamiyat diye bir dergi çıkanyoruz. Yine bastık. bendeniz editörüyüm. Orada bu makaleyi yeniden veriyorum. yazdığım Eğer iki Ona ben önem vaktiniz müsait olursa bu makaleyi mutlaka okuyun. Orada satırlık bir bilgiyi gördüm ki daha Türkiye'ınizde tefsir ve hadisle, fıkıhla uğraşan hiçbir kimse o bilgiyi okumamış. Öyle bir şey yok fikirlerinde. Son derece enteresand:. olan bir hüküm Enteresanlık şu bakın. vermişiz. Bizler Mecellerrı.ize dahi mesağ "Mevrid-i nassda ictihada girrniş yokdur" diyoruz. Ne demek bu? Bir meselede, herhangi bir meselede nass, yani Kur'an ve sünnetin hükmü varsa, orada yoktur. Yani ictihat yani yeni bir görüş yeni bir şeye katiyetle imkan değiştiremezsin, verdiği bir hükmü hükmü değiştirmek hatırlatacağım bir fikir getiremezsin demektir bu. Yani Kur' an' m değiştirmek kimsenin elinde kimsenin elinde bu iki suresinin 5. ayeti, şöyle artık satırlık aklınızda bilgide değildir bakın değildir. bakın eve buyruluyor: "Bugün size temiz ve iyi Kendilerine kitap verilenierin (yahudi, helaldir, sizin yiyeceğiniz Kura'n-ı ne diyor: kalabilir. Lütfen Sünnetin gittiğiniz şeyler hıristiyan zaman. Orada kıhmmştır. helal yiyeceği vb. nin) de onlara heUildir. Mürnin şartıyla, bir Kerim'in Maide kadınlardan olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli mehirlerini vermeniz verdiği diyor bu hüküm. Ama benim size iffetli kadınlar da, namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helwdir. Kim (İsHimi hükümlere) inanınayı kabul etmezse onun arneli uğrayanlardandır." şeklin boşa ifade geçiyor. Neler helal gelişinde gitmiştir. (Maide 5/5) Ayetin "Ehl-i kitaptan hanım O, başında kılınmış ahirette onlar hanım ziyana kılınmıştır" sayıyarken bir ara ayetin şeklinde ifade var. Yani almak size helaldir" Müslüman erkek Yahudi veya Hristiyan de "size bugün helal alabilir. Bu helal kılındı diyor, 19 ayet. Gayet açıktır ibareler, peki şimdi satırlık senin bu iki Ben bunu Fahruddin-i Razi' nin Mefatihu 'l-Gayb isimli hükmün ne diyor? meşhur bir tefs iri var. Bilebildiğim kadanyla bu tefsir ilk defa İstanbul'da basıldı. Daha sonra başka baskılan yapıldı. Ben de rahmetli pederden kalan tefsir bu tefsir. Yani İstanbul baskısı. Orada okudum. Orada İmam Ata' dan bu ayetle ilgili olarak bir nakil var. İmam Ata' dediğimiz zat Ata' İbn Ebi Rabalı Elsem Tabiün alimlerinin en b~yüklerinden. Mekkelidir kendisi. I. asnn sonuna yetişmiştir. Hicri 114' de vefat etmiştir. İmam-ı Azam'ın hocalanndandır. İmam Şafii'nin en hürmet ettiği alimlerdendir. Kendi devrinde kendisinden daha büyük fakih sayılmamış. Böyle bir adam şimdi bu zat bu ayetle ilgili olarak şunlan diyor: "Allah Teala Ehl-i Kitap (Yahudi, Hıristiyan) hanımı almayı o vakitler, Peygamberimiz zamanında ruhsat verdi. Çünkü o devirde kadınlar erkeklerden azdı. Yani başka kadınlara ihtiyaç vardı. Erkek nüfus iki tane kadına tek erkek olacak hali yok ya. Amma zamanımızda artık hanımlar çoğaldı, sayılanna bereket Bunun için ruhsat zail olmuştur, kalkmıştır. Bundan sonra alamazsınız, diyor. Şimdi alamazsınız Ehl-i Kitap hanım dediği zaman İmam Ata' hangi hükmü ortadan kaldınyor. Lütfen tekrar üzerinde duralım. Kur'an'ın helal saydığı ayet hakkında söylüyor bunu. Aaa dedim kendi kendime. Daha evvel pek çok kimselerin sözlerini söylediğini hiç duymuştum da birinci asnn bir allamesinin bunu görmemiştim. Sonradan emin olun bunu bahis konusu eden hiçbir tanıdığım ilim adarnma rastlamadım. Demek ki İstanbul'da basılmış bir tefsirimiz baştan sona okuyan bir tek Türk müfessirimiz yoktu o zaman. Bunu halen her yerde söylerim. Hatta öyle büyük zatlar geldiler ki yerini göster dediler bana. Gösterdim hiçbir itiraz çılc.madı. Şimdi bu durumda Mecellenin bu hükmüne karşı İmam Ata'nın bu görüşü ne durum ifade ediyor. Mecellenin hükmünü hiç kıyınetsiz hale getirmedi mi? Getirdi ha. Peki aynı şeyi devam ettirseniz, hükümlerin şartlar değiştiği zaman değişebileceğini söyler hale gelirseniz, bunlan Kur'an açısından yoruma tutma imkanınız olur mu olmaz mı? Bu görüşlerin çerçevesinde pekala olur. Bunun pek Kur' an açısından var, hem sünnet açısından var. çeşitli misalleri var. Hem Şimdi Kur'an-ı Kerim'de esas mahiyette ayetler olduğu gibi bugünün tabiriyle yönetmelik mahiyetinde olan ayetler de vardır. Ne gibi hocam diyeceksiniz? Şimdi oruç tutmak Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle geçmiş kavimlerden beri gelen Allah'ın bir emridir. Her kavim oruç tutmak vazifesiyle mükelleftir. Peki de, orucun zamanı meselesinde nerden başlayıp nerde biteceği noktasında Kur'an-ı Kerim'de verilen emir her zaman geçerli midir, değil midir? 20 Peygamber Efendimiz zamanında bu her zaman için geçerliydi. Çünkü niye. Çünkü o zaman dünya coğrafyası bilinmiyordu daha. Ne zaman İslamlar ikinci asır, üçüncü asırdan itibaren biraz kuzeye bu Kur' an' da belirtilen Şimdi diyeceksiniz? sökülmeye bazı doğru çıkmaya başladılar. Anladılar coğrafyalara hükümler o zaman tutacaksın. Altı ay gece, altı yapacaksın. Gece olmayan bir Altı ay gündüz olan bir yerdesin. ay gece gündüz olan bir yeri bilmiyor muyuz biz. Ortaokulda, lisede Biliyoruz. Peki böyle bir yerde altı yapacaksın? Bakın vermiş hükümler altı ay gündüz vakitle ilgili Kur'an ayetini tatbik etme ne karanlık şafak Geceye kadar orucu devam ettireceksin ayette. Peki, diyor ya gece olmuyarsa ne yerdesin. uymuyor. Ne gibi misal olarak söylüyorum oruç ayetinde orucu başladığı ki imkanı var altı ay okumadık mı? ay gece olan bir yerde bu nudır? Katiyede yoktur. Ee harfe tabii olan kimselerimiz bu mevzularda ne gibi vaktiyle. Mesela namazla ilgili olarak ben size hatırlatayım. İbn Fazlan diye bir alimimiz var, onun bir seyahatnamesi var. Onda okudum ben. 310 hicri tarihte 900 miladi tekabül eder, Bulgar Türkleri var, Hazar Denizinin kuzeyinde Bulgar Türkleri deniyor bugünkü Bulgarlada olmuşlar. Onlar Müslüman alakası yok. Abbasi halifesinden bir talepte bulunuyorlar. Bize hilim adamlan gönder, biraz da para gönder falan demişler. İşte o heyetin içinde İbn Fazlan var, o seyahatnarneyi yazan kimse anlatıyor: Gittim, aman oralarda şeyler ne acayip "' -· Kadın erkek çmlçıplak Müslümansınız ahlaksızlık var. Hatta bugünün böyle anlayışından farklı ve vahim kılmayın denize giriyorlar. Yahu etmeyin şeyler olur mu? Hiç merak etme olmaz. Ee yahu olursa ne olur? Eğer demişler, olursa şeyler var. dedim, siz bizde öyle bir demiş bakın ne olur? Öyle yapan bir adamı, öyle ulu ağaçlardan iki birbirinden farklı dalı yan yana getirirlemüş, dalın bağlar, sonra bir tarafma adamın bırakıverirlermiş. bir bacağmı, öteki Yani böyle suç işleyen tarafına adamlar E peki laf Ama bir de şu ahlaksızlık meseleyi sordum. yatsı namazı kılmıyorlar. Yatsı namazını kılrnıyorlarrnış Çünkü sebep coğrafi sabahın şafağı teşekkül anlatamadım bir sebep o söküyor. Akşam mıntıkalarda akşarnın bacağım bir kimseyi sen seyret ondan sonra gümbürtüyü. Bunu gören adam böyle bir demişler. öteki daha şafağı bitmeden sabah geliyor. Yani yapmaz Baktım sebep ne? sökmeden, yatsı vakti etmiyor. Gerçekten de öyle bir durum var orada. Ondan sonrakilerde daha çok meseleler problemler ortaya çıkmış. Şimdi bizim fıkıh kitaplanrnızda da yazılıdır, vakti gelmeyen namaz kılınmaz. Vakit teşekkül etmediyse namaz kılınmaz. E vakti yok yatsının niye kılalım? Horasan Fukuhası fetva vermiş, böyle vakitsiz namaz olmaz, kılrnıyorlar, dörde (dört vakte) indirmişler namazı. Peki şimdi Kura'n-ı Kerim'de vakit teşekkül etmiyorsa şöyle şöyle kılın diye bir 21 emir var mı? mı Sünnette var bilmiyor muydu, kendi böyle bir şey, yarattığı dünyanın bu böyle bir hüküm getirmedi acaba diyeceksiniz aklıımza bizil.\1 tutmak birer hitap ediyor Allah'ın Kura'n-ı mahiyetinde olan ayetleri şartlara göre yönetmelik çerçevesine sadece ibadet mevzuatında girmesi zarureti vardır. vasıflara değil mi? aslında değiştirmek Bugün sahip eğer Kerim. Bizde emriyse, bunlar Cenab-ı Hak olduğunu, niye Yok katiyede yok. E Getirmemiş. Çünkü namaz kılmak, oruç prensiptir. Yönetmelik bizim vazifemizdir. Bu mevzuları değil, öteki kızlanmızı okumuş, hukuki üniversiteleri bitirmiş, emrinde binlerce erkeği çalışmakta olan kızlarırnız. Sen erkek kardeşin yarı hissesine sahip çıkamazsın, kabul ettiremezsin. Niçin ettiremezsin, bu ilahi adalete aykındır. Allah Teala bizi adil olmakla emrediyor her işimizde. E peki diyeceksiniz Ku.r'an'daki "erkeği iki kadına bir hisse verilmesi" ayeti adaletsizlik miydi. Ha bakın. Hz. Peygamber zamanında bu ayet tam bir adaletin ifadesiydi, alimlerimizin ifadesiyle. Çünkü o devirlerde bütün mesuliyet kadıniann değil, erkeklerin üzerindeydi. Ailenin bütün geçimi erkekler üzerindeydi. Emin olun bugün fıkıh kitaplarımızda öyle ibareler yazıyorlar ki şaşakalırsımz. En mutaassıp dediğimiz İbn-i Hazm, kadınların üzerine hiçbir vazife yoktur, diyor. Sadece erkeğine hizmet etmekten, yatağı paylaşmaktan başka. Onun geçimi, yemesi, içmesi, çamaşın, vazifedir, diyor. E siz böyle saltanat içerisinde verirseniz, çok bile Allah aşkına. Ama asırlar başında Ben bulaşığı, erkeğin üzerine yaşayan kadına yarım vermiş olursunuz, bu devirde. Ama şimdiki şahsen biliyorum ki erkekleri geçindiren hisse devir öyle mi kadınlan vardır. boyu bu kadınlanrnız. Hiç şüphem yok. Bakın konuşmamım okuduğum ayette ''iman eden erkek ve kadınlardan kim salih amel işlerse ister kadın, ister erkek olsun" diyor ayet. Kadınlara erkeklerle aynı vasfı veriyor ayeti kerime. İşte mesela kendinden önceki dinden temel farkı bu Kura'n-ı Kerim'in. Siz bugün İncilleri açtığınız zaman mesela San Polun Kolumbuslara yazdığı mektupları okuduğunuz zaman orada şunu görüyorsunuz. Bakın ne deniliyor orada. O günkü İncillerde var: "Kadın erkek için yaratılmıştır." Erkek kadın için değil, bütün emirlerini erkeğin yerine getirmek vazifesidir kadının. Yahu bu dalaleti Kura'n-ı Kerim tashih etmiş. Ama biz ı Müslümanlar Kur'an'ın bu emrini İncilin emri haline getirmişiz. Daha sonraki devirlerde maalesef. Mesele çok uzun, çok vakit lazım buradan sizlere misallerini verebilmem için. Bir tek misal vereyim. Koskoca Selçuklu veziri büyük siyasetçilerinden sayılır değil mi Nizamülmülk. İdarenin nizarnını elinde tutan adam, üniversiteler açmış vaktiyle Bağdat'ta. İmam Gazzaliler, İmam Cuveynller bunlar en meşhur alimler Nizamülmülk 22 dünyanın en arkadaşlan. Bu zat fıkıh okumuş, tefsir okumuş, Ama ne diyor biliyor musunuz Siyasetname danışın tersini ama sözlerinin aksini yapın Osmanlı bazı allame bir adam. okumuş "kadınlara eserinin bir yerinde asmayın fakat aksini yapın" ben bir siz Rusya'yla ne danışınm. meseleleri tam bir kitapta. yazımda bahsettim bunu. Osmanlı vezirinin Moskof siyaseti dedim. Bir zaman sormuşlar sadrazarnma onlara danışın adlı okumuş hiç onlann sözlerine kulak diyor. Çünkü bir hadis diye "Onlara Sanki yapın" hadis yaparsınız? Nasıl geçinirsiniz? Ben Fakat tam söylediklerinin tersini yapanın, demiş. Sanki İslam kadımda böyle. Haşa. Asla böyle bir durum yoktur. Peygamber Efendimizi tashih eden kadınlar vardı. Hz. Ömer'i camide susturan kadınlar vardır İslam dünyasında. Ama biz ~nlan namahrem dedik, saydık, eskiden böyleydi diyor bir alim. İkinci asnn alimi ama şimdi tırnağı bile uan1ahren1dir kadınıü diyor. Biz bu hale getirdik kadnıimizı. nasıl Biz bu durumlardan çıkacağız. Tekrar söylüyorum ilahiyat ilimlerinin veya İslam kültürünün dışında meseleleri halletmek mümkün değildir. Kendi kendi kültür problemleıimizi kaynaklanmızda kendimiz milletimizle hanşmak yetiştiriyoruz, yetiştirmezsek hanşmak istiyorsak, sahasında ilahiyat Halletmenin yolu da mevcuttur. Yeter ki bunlan bilebilelim. Bunlan bilebilecek genç bilim adamlanm devam eder. Kendimizle halledeceğiz. problemlerimiz ahirete kadar istiyorsak, dinimizle nasıl ki veterinerlikte, da birinci sınıf adam hanşmak tıbbiyede, istiyorsak, ziraatta adam yetiştirmek vazifesiyle mükellcfiz. Tekrar belirtiyorum İslam'ın meselesi namaz, abdest meselesi değildir. İslam' ın meselesine her mesele girer. V eterinedikte İslami bir meseledir. Tıbbiyede öyledir, mühendislikte öyledir. Her birer misaile bunlan anlatmaya çalıştım. şey Ama en büyük mesele de biz çözüme gidemezsek kendi kültürümüzün yeniden tefsirine, yeniden düşman açamazsak birbirimizle kurtuluşumuz değildir. öyledir. Küçük olmakta devam ederiz Evet ben bu gençlerde anlayışına yol ve bu da bizim inşallah belirttiğim hususlan yerine getirecek eneıjiyi görüyorum. İdare adamlanrnız, büyüklerimiz de bunlara bu yolda ne kadar yardımcı olurlarsa, problemlerimizin çözümünde de hayırlı hizmet edeceklerinden hiçbir şüphem yoktur. İnşallah Cenab-ı Hak bu İslam ümmetini gayri müslimlere değil, kendisini onlara bir rehber edecek bir seviyeye eriştirir deyip sözümü bağlıyorum. Teşekkür ederim. 23 Soru: İslam hakkında araştırma yapan Batılı araştırmacılar hakkında yaptıklannın neler söyleyeceksiniz, Allah katında bir değeri mıdır, var ahirette onlann durumlan ne olacak? yaptıklanndan Cevap: Onlann anlatırlar ki, sanki Hristiyanlığı çıkarak yola bu adamlar şöyle değiştirmiş takdim ederek diye bir kanaate sahip olursunuz. Bir teslis problemi bizim için hala problemdir. Ama size öyle bir teslis anlatırlar ki, o bizim anladığımız manada bir teslis rastladım. çok kimsede değildir. Ben bunu pek Hatta Enward Namer diye L. Massignon'un talebesi hanım vardı. olan, daha sonra Müslüman olan bir Mevliina'mn hemen hemen bütün eserlerini Fransızca'ya çeviren kimsedir. İngilizce'si ve Fransızca'sı zaten var. Farsçayı öğrenmiş. Massignon'dan Mesela o hanım ben Paris'te kaldığım zamanlarda Paris camiine her Cuma gelirdi. Evinde benden Türkçe dersleri almaya başlamıştı geçirdiğim ve evinde saatlerdeki namaz vakitlerinde beni imam yaptı, kendisi cemaat oldu. Arkamda namaz kılmış teslis problemini manada bir teslis Tabii şimdi bu nasıl izah edeceğimizi değildir,dedi yüzlerce, binlerce cilt eser ortaya iletişimini gerçekleştirmeden Kendisine bu sorunca Mehmet bu sizin bana. Onlann imişle konuşuyorum kadındır. anladığı manada teslis anladığınız başka imiş. ben. Onlar bu mevzularda emin olun koymuş kimselerdir. hemen onlara hücum edip Aramızda bu bilgi cepheleştirmenin alemi yok, diyorum. Onlann içinde öyle adamlar vardır ki, hala biz onlan İslamiyete düşman . gibi görürüz. Ama İslamiyetİn faziletlerini kendi aralannda dahi en iyi anlatan onlar çıkmıştır. Hocamızın Mesela geçen aylarda vefat Pariste kaldığı ev Lemartin'in evinde -gitmiş etmiş olan Muhammed Hamidullah olanlar bilir- lımartin'ini evi idi. kaldı, çatı katında. Lemartin kimdir? Lemartin'i biz bir kitabın olarak biliriz. Halbuki kendisinin 8 ciltlik Türkiye Tarihi var. Bu cildinde Peygamberimizi ibareleri ben güzel anlatırken söylememiştir. E anlatır gözüm ve orada Peygamberimize tahsis yaşanyor. şimdi Lernartİn söyleyemiyorum yahu Allah aşkına. Hocamız Bir Müslüman onlan şair birinci ettiği Lernartİn o kadar gavurmuydu, cehennemlikmiydi ben Peygamberimizi bu derece kimsenin hakkında hüküm vermek bana ait değil, Cenab-ı yükseltmiş bir Hakk' a aittir. Ama M. Hamidullah Hoca gibi İslam Peygamberi hakkında en güzel eserlerden birini yazmış bir kimse, İbn İshak'in Sfre'sinin birinci cildini ancak bulabildi ve Arapça olarak yayınladı. O kitabın Arapça Lemartin'in Peygamberimiz hakkında yazdığı yayınlamıştır. ihtiyaç 24 Yayınlamaya neşrine yazdığı mukaddimede bu sözleri Arapça'ya çevirip duymuştur. Bu bakımdan her görülen kimseyi hemen bir hükürnle damgalayarak Müslümanlığa yakışmaz taşıyan ediyorum. Bize göre pek çok ismi gavur ismi diye telakki kimselerin içi müslüman dır. etmiş Geçenlerde yine vefat şahsen talebdiğini olduğunu, yaptığım olan Annarnane Schimmel diye benim hocamız vardı. Alman Ben onun Müslüman Müslüman gittiğini zannediyorum. Hayatında bir defa İslam aleyhinde konuşmuş değildir. Sayın Rektör de onun talebeliğini yapmıştır. 1954- 58 yıllan arasında ilahiyat Fakültesinde bizim hocamızdı. İlk geldiğinde bize 17 lisan bildiğini söylemişlerdi. şark Bütün dersinde Sanskritçe bir metin ortaya bunu bizzat müşahede ettim. Bunun dillerini biliyordu. Bir gün Dinler Tarihi koymuş dışında etmişti. ve onu bize tercüme Suud Kemal Yetkin gittiği Ben zaman İslam Sanat Tarihi dersine girmişti. Benim imtihanıma girmiş kimsedir ve bana meslek hayatırr.üa ilk kademesini hediye Dinler Tarihinden adeta gasbettiği etırıiş bir kiınsedir. Schinırııei haüirü bir kadroyu Hadis kürsüsüne tahsis etti, bana verdi ve benim asistan olmama sebep oldu. Gidiyorken masasını bana verdi. Ben nasıl yazdıysam, sen de yazacaksın bunun üstünde dedi. Ben bu hanımdan İslam aleyhinde bir kelime riye ismini duymuş değilim. değiştirmedi. Mesela Türkiyede Osman Tan isminde bir mühendisle kalabildiler, o zat oldu. Bir iş Elazığ'lı olduğu için onun nüfus hanesinde Hristiyan bir kilisede etmiştir. evlenmişti. sureti Ama diyeceksiniz bulunduğu sırada lazımdı. Vefat edince defin 1955 yılında Bir sene kadar ancak evli hanım için tabii Schimmel cüzdanı yazıyordu. yapılarak Hep medh Ona işlemi vatandaşı Türk baktım. Orada din Almanyada Hristiyan defnedildi. Ama cenazesine Müslümanlar da iştirak etti. Onlarda ona Kur' an okudular. Şimdi ben burada şunu söylemek istiyorum. Garb dünyasında İslarnla meşgul kimselerin hakkaniyet sahibi ise İslam aleyhinde olmalan mümkün değildir. Ama isimlerini değiştirmezler. muhafaza etmiş, fakat Müslüman asırlardan Ben bazılanm gitmiştir. Müslümandır başında görmek istemez. kanaatlerinin biri budur. Rahmetli Hamidullah Fransızca yazılmış kendi bizim kendisi. Niçin? beri Müslümanlara karşı bir davranışı var. Müslüman ismini kimseyi katiyetle idarenin Bütün biliyorum, garb ismini bir hüviyeti vatandaşlan olduğu Fransız temel mülakatında bir kitapta var- Cezayir 130 sene Fransız tabiyyetinde vatandaşiann -bu yaşadı. hüviyeti idi. Ama bir tek kimseyi 130 sene halde idare kademesine Osmanlı, adı adamın Savadır, yapmışızdır. duyduğu Batı dünyasının Hocamız Garbın Sava almamışlardır. Paşa demişizdir. Ama gel gör ki Hariciye vekili Rum kendisi, gayri müslimdir. Şimdi bir Müslüman devlet Osmanlı 25 Devletinin yaptığı kıyınet bilirliğe tatbikatma bak. Şimdi bak, kendisini medeni zanneden bunlann zahiri hallerine bakıp Fransa'nın da hüküm verme cihetine gitmemeliyiz. Şimdi için, bu hayırlı Teşekkür 26 bize bir ederim. düşen vazife nedir? Adam değer midir, bunu hayırlı bir iş yapıyor değerlendirmeliyiz, diye mu senin düşünüyorum