WORLD HEALTH, 51st year, No:5, September-October 1998'den KALP HASTALIĞI HAKKINDAKI YANLIŞ INANIŞLAR YIKILIYOR Dr. N. Nalan Şahin HODOĞLUGİL Kalp hastalıklarından korunmak için toplum düzeyinde sağlığı geliştirme ve güçlendirme etkinlikleri düzen-lenmelidir. Sağlığın geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için ise öncelikle bazı yanlışların ortaya konması gereklidir. Çok uzun süredir kalp krizi, inme ve kan basıncı yüksekliği gibi çeşitli kalp ve damar hastalıklarıyla ilgili yanlış bilgiler ortalıkta dolaşmaktadır, hatta birer yanlış inanış haline gelmiştir. Bunların çoğu, günümüzde küresel bir epidemi haline gelmiş bu hastalıklar hakkında yıllar öncesine dayanan olgusal bazı gözlemlere dayanmaktadır ve politika belirleyicilerin, sağlık çalışanlarının ve genel olarak toplumun beynine neredeyse kazınmıştır. Ancak bu yanlış algılamalar, ayrılan kaynakların uygun bir şekilde dağıtılmamasına neden olduğu gibi kalp ve damar hastalıklarından korunma ve kontrol amaçlı yapılan çalışmaları da olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle yanlışların kesin bir şekilde ortaya konması mutlaka gerekmektedir. 1. Yanlış İnanış: Kalp hastalıkları gelişmiş ülkelerin sorunudur. Dünyada her yıl kalp hastalığı nedeniyle 15 milyon ölüm meydana gelmektedir (bütün ölümlerin %30'u) ve bunların yaklaşık üçte ikisi gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşmektedir. Yani, gelişmekte olan ülkelerde bu nedenlere bağlı olarak ölen kişilerin mutlak sayıları, endüstrileşmiş ülkelerdekinin iki katıdır. Gelişmekte olan ülkelerde inme nedeniyle ölen kişilerin sayısı endüstrileşmiş ülkelerdekinin iki katına yakınken, kalp krizlerine bağlı ölümler fakir ve zengin ülkelerde hemen hemen eşittir. çin ve Hindistan birleştirildiğinde, ki bu gelişmekte olan dünya nüfusunun yarısı eder, her yıl kalp ve damar hastalıkları nedeniyle 5 ile 6 milyon arasında ölüm olduğu tahmin edilmektedir. 2. Yanlış İnanış: Kalp hastalıkları zenginlerin sorunudur. Her toplumda, meydana gelen yaşam tarzı değişikliklerine daha "erken uyum gösterenler" ve daha "geç uyum gösterenler" vardır. Kalp hastalıkları epidemisinin erken dönemlerinde, gelişmekte olan ülkelerde yaşayan refah düzeyi daha yüksek kişilerin yeni yaşam tarzı edinmek için şansları, aynı toplumda yaşayan fakir kişilere göre daha fazlaydı. Bu yaşam tarzı değişiklikleri yağ ve kalori açısından zengin gıdalar seçme, araba satın alma ve tütün kullanma gibi değişiklikleri de içeriyordu. Bu malların fiyatı toplum tarafından tüketilmek için satın alınabilir düzeylere geldiğinde bu çeşit "sağlıksız" davranış, toplumun bütün katmanları arasında yaygın hale geldi. Bugün, refah düzeyi yüksek kişiler, özellikle şehirlerde yaşayan zenginlerin kalp hastalıkları risk faktörleri ile ilgili bilgilere ulaşma şansı daha yüksek olduğu gibi, bu risk faktörlerini değiştirme ve daha sağlıklı bir yaşam tarzı geliştirme (sağlıklı beslenme, boş zamanlarda fizik aktivite yapma, tütün kullanmama) olanakları da daha fazladır. Bu zengin grup, toplum içinde "erken uyum gösterenler"dir, bilgiye veya paraya kolay ulaşamayan kentlerde yaşayan fakirler ile kırsal bölgelerde yaşayanlar ise "sağlıklı besinler" veya "fitness" kulüpleri açısından geriden gelmektedir. Bunun sonucu olarak riskli davranışlar gelişmekte ve risk faktörleri de artmaktadır. Koroner kalp hastalığının özellikle yaygın olduğu Latin Amerika ve Güney-Doğu Asya'da yapılan son çalışmalar, koroner risk faktörlerinin pek çoğunun düşük sosyoekonomik düzeyde olanlar arasında çok daha yaygın olduğunu ve bu kişilerin daha fazla kalp krizi riskine maruz olduğunu göstermektedir. Endüstrileşmiş ülkelerde de epidemi başlangıçta kentsel alanda yaşayan zenginlerde görülmüşse de, artık görece daha fakir olan grubun hastalığı haline gelmiştir. Kalp hastalığı epidemisi bütün dünyaya tamamıyla yayıldığında en fakir ülkeler ve toplum içindeki en fakir insanlar en fazla etkilenenler olacaktır. 3. Yanlış İnanış: Kalp hastalığı ağırlıklı olarak erkeklerin hastalığıdır. Genel olarak koroner kalp hastalıkları, menapoz öncesi kadınlara göre erkeklerde daha yaygınken, dünyanın pek çok yerinde, 65 yaş altı grup da dahil olmak üzere kadınların ölümlerinin en yaygın nedenidir. Kalp hastalıkları ve risk faktörleri toplumlar arasında şaşılacak kadar büyük farklar göstermektedir. Örneğin kalp ve damar hastalıklarının yönelimlerini inceleyen Dünya Sağlık Örgütü'nün yürüttüğü yeni bir çalışmaya göre Iskoçya'da Glasgow'da ve Kuzey Irlanda'da Belfast'ta yaşayan 35-64 yaş arasındaki kadınlarda kalp krizi hızları, güney Avrupa'nın bazı bölgelerinde yaşayan erkeklerinkinden daha yüksektir (DSÖ MONICA Projesi). Kan basıncı yüksekliği ve inme de kadınları etkileyen önemli sorunlardandır. Kadınların beklenen yaşam süresi daha uzun olduğundan, altmış yaşından sonraki ölümlerde kalp damar hastalılarına bağlı ölümler ve sakatlıklarda kadınların payı giderek artmaktadır. Bunun sonucu olarak, tüm yaşam boyunca kadınlar ve erkekler kalp krizleri ve inmelerden eşit oranda etkilenmektedir ki bu olgu doktorlar, sağlık çalışanları ve kadınların kendileri tarafından uzun süredir gözardı edilmektedir. Dahası, gelişmekte olan ülkelerde gebeliğe bağlı hipertansiyon önemli sağlık sorunlarından birisidir. Bu ülkelerde gebeliğe bağlı hipertansiyon prematür doğum ve perinatal ölümlerin en önemli nedenlerinden birisi olduğu gibi bütün anne ölümlerinin de yaklaşık üçte birinden sorumludur. 4. Yanlış İnanış: Kalp hastalıkları yaşlıların sorunudur. Aterosklerotik kalp damar hastalıkları (koroner kalp hastalıkları ve inme) ve hipertansiyon yaşla birlikte artmaktadır. Ancak, endüstrileşmiş ülkelerde yürütülen araştırmalar kalp krizlerinin üçte birinin ve inmelerin dörtte birinin 65 yaş altı kişilerde meydana geldiğini göstermektedir. Kalp damar hastalıklarına bağlı ölümlerin pek çoğu da erken dönemde, yaklaşı dörtte biri 70 yaşın altında meydana gelmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde bu durum daha da bariz olarak ortaya çıkmaktadır; kalp hastalıkları nedeniyle meydana gelen ölümlerin yaklaşık yarısı 70 yaş altındaki kişilerde meydana gelmektedir ve çalışma çağındaki yetişkinlerin çok önemli bir kısmı da bu hastalıkları çekmektedir. Bu durum, bireylerin ve ailelerin, genel olarak da toplumun üzerinde büyük bir ekonomik etki yaratmakta, fakirliği bir anlamda körüklemektedir. 5. Yanlış İnanış: Kalp hastalıklarına yönelik toplum düzeyinde yapılabilecek birşey yoktur. Kalp damar hastalıklarına yol açan temel risk faktörlerin pek çoğu sonradan kazanılmıştır ve genetik olmaktan çok yaşam tarzına yöneliktir. Uygun yaşam tarzları uygulamalarını destekleyen "sağlıklı bir çevre" ile risk faktörleri değiştirilebilir ve kalp hastalıklarının çoğu önlenebilir. Bireylerdeki kalp hastalıklarının oluşumunun önlenmesi için toplumlarda sağlığın geliştirilmesi ve güçlendirilmesi gereklidir. Toplumun harekete geçirilmesi ile vergilendirme, yasa koyma ve ücretlendirme politikaları gibi hükümetlerin yaptıkları düzenlemelerin birlikte uygulandığı programlar, pek çok endüstrileşmiş ülkede tütün ürünlerinin kullanımının kontrol edilmesi ve daha sağlıklı beslenme konularında etkili olmuştur. Bu deneyimlerden, gelişmekte olan ülkelerdeki kalp ve damar hastalıkları epidemisi ile başa çıkmak için toplumsal, ulusal, hatta uluslararası eylemlerin etkili olacağı açıktır. Toplumun harekete geçirilmesi en iyi toplumun, hastaların, uzmanların ve politika belirleyicilerin, sağlık çalışanlarının önerileri doğrultusunda eğitimi ile gerçekleşecektir. 6. Yanlış İnanış: Kalp hastalıları artık bir halk sağlığı sorunu değildir. Toplumlarda kalp damar hastalıkları yükünün giderek azaldığı gibi yanlış bir kanı yaygındır. Mortalite azalmasına rağmen, kalp hastalıkları halen endüstrileşmiş ülkelerin en önemli halk sağlığı sorunlarından birisi olarak kalmaya devam etmektedir. Günümüzde kalp hastalıklarına bağlı en yüksek mortalite Doğu Avrupa Ülkelerinde görülmektedir. Ayrıca, yapılan projeksiyonlar, kalp damar hastalıklarının önümüzdeki yüzyılda gelişmekte olan ülkelerde en önemli halk sağlığı sorunu olacağına işaret etmektedir. 2020 yılından önce, gelişmekte olan ülkelerde kalp krizi ve inmeye bağlı ölümlerin 1990 yılına göre iki kat fazla olacağı tahmin edilmektedir. Epidemideki bu süratli artış, bebek ölümlerinin azaltılmasına bağlı artan yaşam beklentisi, endüstrileşmeye ve kentleşmeye bağlı sağlıksız yaşam tarzı değişiklikleri ve düzelen sosyoekonomik düzey ile kalp hastalıkları risk faktörlerine daha uzun süre maruz kalmaya bağlanmaktadır. Gelişmekte olan dünyada kontrol altına alınmamış kalp damar hastalıkları epidemisinin halk sağlığı açısından sonuçları korkunç olacaktır. Sadece milyonlarca verimli yaşam yılı kaybedilmeyecek, aynı zamanda bu hastalıkların tedavisinde yüksek teknolojiye dayanan yüksek masraflar, hem kişilere, hem aileye hem de topluma çok pahalıya mal olacaktır. Dünyada bütün ülkelerde ve toplumun bütün sektörlerinde bilinç yaratacak ve harekete geçmeyi sağlayacak uluslararası bir çaba ile bu uluslararası epidemiye uluslararası bir yanıtı, hem de hemen vermek gereklidir.