Bağımlı bireyi tedaviye ikna etmek

advertisement
Bağımlı bireyi tedaviye ikna
etmek
Gittiğimiz seminerlerde katılımcılar bize en çok, madde
bağımlılığı tedavisi konusunda bağımlı bireyi tedavi için
nasıl ikna etmeleri gerektiği konusunda bilgi edinmek
istiyorlar. Kimyasal madde bağımlısı bir yakınını bu illetten
kurtarmak isteyen okuyucumuz ise onu tedaviye nasıl ikna
edeceği konusunda bize soru soruyor ve ekliyor:’ Uyuşturucu
bağımlısı bir bireyin kafasındaki uyuşturucunun verdiği
bağımlılık hissinin bir yalandan ibaret olduğunu anlatmaya
çalışmak. Çin duvarını aşıp, istilaya başlamak kadar zordur.
Onun uyuşturucuyu bırakmasını istemek, onun bağımsızlığını
elinden alıp ayaklarına prangalar vurmakla eş değer
görecektir. Hiç uyuşturucu kullanmadım, kullanan bir tanıdığım
da yok, hatta bu konuda bir şey bilmiyorum fakat bunları
gözlemlemek için o kadar teferruata gerek yok. Yemek, içmek,
boşaltım yapmak gibi bir alışkanlığa çevirdiyse yani hayati
gereksinimlerinden biri gibi yaptıysa onu, işiniz zor
olacaktır. Ama zorla, ama güzellikle düştüğü çamur deryasından
çıkarmalısınız onu. Geçmiş olsun ve kolay gelsin diyeceğim’
diye görüş belirtiyor.
Bağımlı bireye nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda Ruh
Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Psikiyatrist Dr. Ali Gök
yaptığı açıklamada: ‘Madde bağımlıları uzun zaman bağımlı
olduklarını kabullenmezler. Yaşadıkları sorunları görmezden
gelirler, kullandıkları madde miktarını küçümserler,
genellikle yadsımayı kullanma eğilimindedirler. Sorunu kabul
etmekten kaçınırlar. Dolayısıyla onları doktora gitmeye ikna
etmek de çok zordur. Farklı bir yol izleyerek kişiye yaklaşmak
gerekir.
Bu durumda aileler ne yapmalı?
Ailelerin yapması gereken; İş, okul, arkadaş, çevre ya da aile
içinde yaşadığı olumsuzluklar ve sorunları kendisine örnekler
verilerek anlatılmalı. İnkâr edemeyeceği somut problemleri
kişinin yaşamından örnekler vererek onunla konuşmalı.
Anlatılan bu sorunların çözümü için kendisinden de katkı
istenmeli. Uzmana ”fikir ve danışmak amacıyla” gidilmesi
gerektiği anlatılmalı. ”Sen bağımlısın” diyerek bağımlı tanısı
konulmamalı. Çünkü bağımlılık tıbbi bir tanımdır. Bunun bir
uzmanın yapması gerekir. Böylece tedavi sürecinde kişinin
katkısı amaçlanmalıdır. Sigaraya çocuk yaşta başlayanlar da
bağımlılık potansiyeli yüksektir.
Genç yaşlarda alkol kullananlarda, yaşıtlarına ve gelişimsel
dönemine kıyasla aşırı hareketli çocuklukta hiperaktif
dürtüsel bozukluk olan, düşünmeden ve olacakların sonuçlarını
kestiremeyenler için risk oranı yüksektir. Parçalanmış
aileleri çocuklarında, Alkol ve madde kullanan, impulsif,
depresif, anti sosyal ve narsistik ebeveynlerin çocuklarında,
cinsel olarak kötüye kullanılan çocuklarda bağımlılık risk
oranı yüksektir. Aileler çocuklarının madde kullanımını
öğrendiklerinde çok ciddi hayal kırıklıkları yaşarlar, büyük
bir şok geçirirler. Kabul etmezler, kabul etmek istemezler,
Çocuklarının madde kullandıklarına inanmak istemezler. Çünkü
gelecekle ilgili tüm umutları ve planları yok olmuştur. Yakın
akraba, kapı-komşu ve çevre baskısını düşünmeye başlarlar.
Kimi zaman bu durumu kabullenmek istemezler. Nerede hatta
yaptık diye kendilerini sorgularlar. Çoğu zaman çocuğa aşırı
tepki gösterirler.
Burada yapılması gereken şey sakin olmak, düşünmek ve ne
yapılacağına karar vermek gerekir. Genç maddenin etkisi
altındayken tartışmadan sakınmak gerekir. Çünkü maddenin
etkisi altındayken iletişim sorunu ortaya çıkar. Sağlıklı bir
sonuç almak mümkün değildir. Madde kullanımı ne kadar erken
tespit edilir, bu sorunla ne kadar erken yüz yüze gelinirse,
kişiye o kadar çok yardım edilir. Sorunu birebir konuşmaktan
çekinilmemeli. Konuşmaktan çekinmek, sorunu çözmeyi değil
ertelemeyi ötelemeyi getirir.
Madde kullananı anlamak zor ama dinlenilmeli. Anne ve baba
destek ve yardım etmek istediklerini belirtmeli, baskı
uygulamamalı. Karşılıklı konuşmak ve birbirini dinlemek çok
önemli. Ebeveynler ne olursa olsun her zaman onun yanında
olacaklarını belirtmeliler. Maddenin kendisinden götürecekleri
iyice anlatılmalıdır. Soruna mutlaka birlikte bir çözüm
bulunacağı belirtilmelidir.
Bağımlının yapması gereken, tüm yaşamını, yaşam şeklini, çevre
ve arkadaş gruplarını değiştirmesi gerekir. Kendi istemediği
sürece, kimse bağımlı kişiye madde kullanımını bıraktıramaz. O
kendi sorumluluğunu almadığı müddetçe, başkalarının onun
sorumluluğunu onun yerine üstlenmesi çözüm yaratmaz. Kendi
başına ve kendi isteği ile bırakması, bırakmak istemesi,
tekrar başlamasını da engelleyecektir. Hasta tercihleriyle
ilgili yapılan çalışmalarda hastaların önemli bir kısmı (%80),
yatmaktansa ayaktan tedavi olmayı tercih ettiği gözlenmiştir.
Alkol ve madde bağımlılığı konusunda yerleşmiş yanlış ve
riskli bir anlayış var. Çocuğunun veya bir yakınının
uyuşturucu kullandığını öğrenen kişiler hemen onu yatıracak
bir hastane aramaya başlarlar. Oysa alkol ya da madde kullanan
kişilerin çoğunun yatarak tedavisi gerekli değildir. Öncelik
olarak bu durumlarda, ayakta tedavilerin denenmesinin daha
uygun olduğu yapılan araştırmalar göstermiştir.
Hasta hangi durumlarda hastaneye yatmalı?
Öncelikle ayakta tedavinin başarısız olduğu bağımlılarda,
yeterli aile ve sosyal desteğin olmadığı kişilerde, uzun
süreli tedavi gerektiren ya da ağır bağımlılık durumlarında
hastaneye yatırılması gerekir.
Bağımlının hastaneye yatırılmadan ayaktan tedavisinin
yapılması, sorunu çözme becerisinin sağlanması, kişinin
tedaviyi ailesiyle, tedavi sürecinde ailenin desteğiyle daha
olumlu sonuçlar verecektir. Ayakta tedavilerin hem daha
ekonomik, hem de kalabalık hastane ortamında tedavi amacıyla
gelen kişilerle, farklı amaçlı şahıslarla tanışmaları ve
organize bir hal alma riski de engellenmiş olur.
Bağımlılık kronik bir beyin hastalığıdır. Kullanılan maddenin
özelliğine göre beyinde farklı reseptörlerin gelişmesine
(örneği opiyatlarda), voltaja duyarlı sodyum kanallarını bloke
ederek sinir uyarısının başlatılmasını (kokain kullanımında),
ya da esrar kullanımında olduğu beyinde kannabinoidlerin
bağlanabileceği
G
protein-eşleştirilmiş
kannabinoid
reseptörlerinin gelişimine. Nikotin kullanımında nikotinerjik
asetilkolin reseptörlerleri sayısının artmasıyla sonuçlanır.
İşte bu olayların her biri bağımlılığın organik zeminde
gelişmesine yol açar:
Sonuç olarak bağımlılık hiç bir zaman geçmeyebilir. Bu durumu
bağımlı ve bağımlı ailesinin doğru olarak bilmesi gerekir.
Esas olan bağımlının madde kullanımına ara vermesi değil,
kontrollü davranması ve hiç kullanmamasıdır.
Download