pnömoniler - Türk Toraks Derneği

advertisement
PNÖMONİLER
Dr. Tevfik ÖZLÜ
Pnömoniler, oluştukları yere ve hasta özelliklerine göre 3 ana grupta incelenirler. Bu gruplar;
1- Toplum kökenli pnömoniler
2- Hastane kökenli pnömoniler
3- Bağışıklığı baskılanmış hastalardaki pnömonilerdir.
Bu yazıda yukarıda belirtilen sırayla, Toraks Derneği Solunum Sistemi İnfeksiyonları çalışma grubu
tarafından oluşturulmuş pnömoni tanı ve tedavi rehberleri özetlenecektir. Rehberlere
www.toraks.org.tr adresinden tam metin olarak ulaşılabilir.
TOPLUM KÖKENLİ PNÖMONİLER
TANIM:
Toplum Kökenli Pnömoni: Toplumda günlük yaşam sırasında ortaya çıkan pnömonidir. TKP’de klinik tablo,
olası etkenler ve empirik tedavi yaklaşımı açısından iki farklı kategoride değerlendirilebilir.
Tipik Pnömoni: Akut, gürültülü başlangıç, üşüme titreme ile ani yükselen ateş, öksürük, pürülan balgam
çıkarma, plöritik tipte yan ağrısı, fızik muayenede inspiryum sonu ince raller, konsolidasyon bulguları
(perküsyonda matite, bronşiyal ses), radyolojik olarak sıklıkla lober konsolidasyon ve genellikle lökositozla
karakterize bakteriyel pnömonidir. En sık rastlanan etken Streptococcus pneumoniae’dir.
Atipik Pnömoni: Daha çok genç kişilerde ateş, halsizlik, baş ağrısı gibi prodromal belirtiler ile birlikte
subakut bir başlangıç, kuru veya mukoid balgamla birlikte olan öksürük, hırıltılı solunum gibi yakınmalarla
karakterize, radyolojik olarak genellikle bilateral yamalı infiltratların görüldüğü, fızik muayene ve radyolojik
bulguları arasında çoğu kez uyumsuzluk olan, lökositozun olağan olmadığı, akciğer dışı-sistemik organ
tutulumuna ait semptom ve bulguların ön planda görülebildiği pnömonilerdir. Başlıca atipik pnömoni
etkenleri Mycoplasma pneumoniae, Chlamydia pneumoniae, Legionella pneumophila ve viruslardır.
TANI YÖNTEMLERİ:
Uyumlu semptomlar ve fizik muayene bulgularının varlığında -eğer mümkünse- alınan akciğer grafilerinde
infiltratların gözlenmesi tanı için yeterlidir. Bunu, sorumlu mikroorganizmanın belirlenmesi aşaması izler;
ancak çoğu zaman etkeni saptamak mümkün olamadığından empirik tedaviye esas olmak üzere olası
etkenleri doğru tahmin etmek gerekir. Bunun için hastanın klinik tablosunun (tipik-atipik ayrımı), akciğer
grafisi bulgularının (lober konsolidasyon), hastada var olan risk faktörlerinin (Tablo 1) ve eğer
yapılabiliyorsa balgamın Gram boyamasının sonuçlarının dikkate alınması gereklidir.
Fizik Bakı:
Uyumlu semptomları olan bir olgunun, öncelikle pnömoni olup olmadığı kesinleştirilmelidir. Fizik
muayenede ateş, taşikardi, takipne, ortopne, hiperventilasyon, siyanoz, hipotansiyon, lokalize ince raller,
bronşiyal solunum sesi, perküsyonda matite ve vokal fremitus artışı gibi bulgular saptanabilir.
Radyolojik incelemeler:
Semptom ve fizik muayene bulguları ile pnömoni düşünülen hastada, mümkünse göğüs radyografisi
çekilmelidir. Kavitasyon veya retrokardiyak patolojiden kuşkulanılan olgularda, yan grafi de istenebilir.
Göğüs grafileri, hem tanıda hem de pnömoniyi taklit eden diğer patolojilerden ayırımda ve eşlik eden
patolojilerle komplikasyonların (ampiyem, apse) saptanmasında yardımcıdır. Radyolojik görünümden
hareketle kesin etyolojik tanıya varmak mümkün değildir. ancak tüberküloz gibi belirli etyolojilerin tanısında
yararlı olur. Radyografi, hastalığın şiddetini (multilober tutulum gibi) belirlemede de yararlıdır.
Risk faktörü olmayan hastalarda eğer tedaviye klinik yanıt alınıyorsa, erken dönemde kontrol grafisine gerek
yoktur; çünkü radyolojik düzelme klinik iyileşmeye göre daha geç olmaktadır. Klinik durumu düzelmeyen,
62
hatta kötüye giden ya da tümör gibi eşlik eden bir başka patolojiden kuşkulanılan hastalarda uzman
tarafından birden fazla grafi kontrolü gerekebileceği gibi, toraks bilgisayarlı tomografisine de başvurulabilir.
Pnömonili bir hastada akciğer grafisi, pnömoninin ilk 24 saatinde, dehidratasyon durumunda, Pneumocystis
carinii pnömonisinde (%10-30 oranında) ve ciddi nötropeni varlığında normal görünümde olabilir.
Mikrobiyolojik incelemeler:
Balgam veya alt solunum yolundan alınan diğer örneklerin mikroskopik incelemesi tanıda
yardımcıdır. Hasta balgam çıkaramayabilir; önceden antibiyotik kullanım öyküsü balgamın tanı
değerini azaltır. Balgam örneği bol su ile ağız temizliği ve gargara yapıldıktan sonra alınmalıdır.
Elde edilen balgam örneği bekletilmeden incelenmelidir. İncelenmeye elverişli bir örnek olabilmesi
için, balgamın mikroskopisinde küçük büyütmeli objektifle (10x) görülen yassı epitel hücre
sayısının 10’dan az olması gerekir. Polimorfonükleer lökosit (PNL) sayısı 25'in üzerinde ise bu
örneğin alt solunum yollarını temsil eden kaliteli bir balgam örneği olduğu kabul edilir. Kaliteli bir
balgamın Gram boyamasında, tüm alanlarda Gram-pozitif diplokokların veya Gram-negatif
çomakların ağır basması ve özellikle bu bakterilere, PNL sitoplazmaları içerisinde de rastlanması,
uygun klinik tablosu olan bir hastada pnömokoksik pnömoni veya Gram-negatif çomak pnömonisi
tanısını önemli ölçüde destekler. Balgam örneğinde bol PNL varlığına karşın mikroorganizma
görülmemesi, M. pneumoniae, C. pneumoniae, solunum yolu virusları ve Legionella türleri gibi
Gram yöntemiyle boyanmayan patojenleri düşündürür.
Balgam Kültürü
Hastaneye yatırılması gereken hastalarda balgam kültürü yapılabilir. Antibiyotik tedavisi başlanmış olması,
hastanın balgam çıkaramaması veya kaliteli balgam örneği alınamaması, balgamın laboratuvara
ulaştırılmasında gecikme ve sonuçlanmasının 24-48 saat gerektirmesi balgam kültürünün tanı ve tedaviyi
yönlendirmedeki değerini azaltmaktadır. Kimi solunum yolu patojenleri farinkste flora üyesi olarak da
bulunabildikleri için balgam kültüründe üremeleri, alt solunum yolu infeksiyonu etkeni olduklarını
kanıtlamamaktadır. Rutin balgam kültürlerinin duyarlılık ve özgüllüğü düşüktür. Balgam kültürü sonuçları
Gram boyaması sonuçları ile birlikte yorumlanmalıdır.
TKP olgularında, etkenin saptanması için bronkoskopi, transtorasik girişimler ve diğer invazif işlemler rutin
olarak kullanılmaz; ancak tedaviye yanıt alınamayan, kliniği ağır seyreden veya kötüleşen hastalarda
uygulanması gerekebilir.
Kan Kültürü
Kan kültürleri hastaneye yatırılmış hastalarda önerilen kolay, güvenilir ve nispeten ucuz bir tanı aracıdır.
TKP’lerde etkene göre değişmekle birlikte %30’a varan oranlarda (ortalama %11) pozitif bulunmaktadır.
Kan kültürü ateşi olsun ya da olmasın her olguda tercihan antibiyotik
tedavisi başlanmadan önce ve en az iki kez alınmalıdır. Kan kültürleri ve varsa plevra sıvısının kültürü çoğu
kez geç sonuçlanmasından dolayı başlangıç tedavisini yönlendirmez.
SEROLOJİ VE DİĞER TESTLER
Mycoplasma, Chlamydia, Legionella ve Coxiella gibi atipik etkenlerin ve virusların kültürü güçtür. Bu
etkenlerin neden olduğu infeksiyonların tanısında çeşitli serolojik, immünolojik ve moleküler yöntemlerden
yararlanılabilir.
Solunum yolu virusları ve atipik mikroorganizmalar ile oluşan infeksiyonların tanısı için serolojik testler,
eğer olanak varsa yapılabilir. Şiddetli pnömonisi olan, beta-laktam antibiyotik tedavisine yanıt vermeyen,
özel epidemiyolojik risk faktörleri olan olgularda veya sürveyans çalışmalarında 15 gün ara ile alınan çift
serum örneğinde serolojik incelemeler istenebilir.
Mycoplasma, Chlamydia, Legionella ve Coxiella infeksiyonlarında akut dönemde IgM antikorlarının
gösterilmesi ya da sınır değerin üzerindeki yüksek IgG titresinin saptanması tanıyı destekler. Erken ve
iyileşme döneminde alınan serum örneklerinde dört kat titre artışının veya serokonversiyonun gösterilmesi
63
retrospektif tanıda yararlıdır. Antikorların geç dönemde oluşması nedeniyle serolojik testlerin erken tanıda
yararı sınırlıdır.
İdrar, balgam ve kanda pnömokok antijenleri aranabilir. Legionella pnömonisi için idrarda Legionella antijen
testi, balgam ve solunum yolu sekresyonlarında Legionella kültürü, direkt fluoresan antikor (DFA) testleri
yapılabilir.
Hastaneye yatırılması gereken TKP olgularından bir miktar serum örneğinin derin dondurucuda saklanması
durumunda, başlangıçtaki empirik tedaviye yanıt alınamayan olgularda sonradan elde edilecek serum
örnekleriyle karşılaştırmalı değerlendirme yapılarak, atipik etkenler açısından antikor titrelerindeki artış
gösterilebilir.
RUTIN LABORATUVAR INCELEMELERI
Tam kan sayımı, serum elektrolitleri, karaciğer ve böbrek fonksiyon testlerinin pnömoni tanısındaki katkıları
sınırlıdır. Ancak, hastalığın prognozunu tayinde, hastaneye yatış kararı verilmesinde, tedavi seçiminde ve
antibiyotik dozunun belirlenmesinde yararlıdır. Hastaneye yatırılan hastalarda özellikle prognostik açıdan
bilgi verdiği için kan gazları tayini de yapılmalıdır. Örneğin, pnömonili bir hastada siyanoz, ciddi dispne,
hipotansiyon, KOAH, bilinç bulanıklığı varsa kan gazlarına mutlaka bakılması gerekir.
TKP olgularının tanısında hangi laboratuvar incelemelerin hangi hastalarda yapılması gerektiği konusunda
yol gösterici olması açısından Tablo 2 hazırlanmıştır.
KLINIK YAKLAŞIM VE TEDAVI
Sınıflama ve Empirik Tedavi Yaklaşımı
Pnömoni tanısı almış bir hastada hemen tedaviye başlama gereksinimi vardır. Tüm invazif işlemler ve
gelişmiş laboratuvar desteğine karşın, TKP olgularının yarısından fazlasında etken saptanamamaktadır.
Üstelik bu mümkün olsa bile zaman gerektirmektedir. Bu durum, hiç olmazsa başlangıçta empirik antibiyotik
tedavisini zorunlu hale getirmektedir. TKP’lerin tedavisinde penisilinler, sefalosporinler, makrolidler,
kinolonlar gibi birçok antibiyotik kullanılmaktadır. Antibiyotik seçiminin hastanın prognozu, ilaç direnci ve
tedavi maliyeti açısından yaşamsal önemi vardır. Son yıllarda yayımlanan tanı ve tedavi rehberlerinde bazı
ölçütler esas alınarak başlangıçta önerilen empirik tedavi yaklaşımına göre olgular gruplara ayrılmaktadır.
Gruplamalarda göz önüne alınan başlıca ölçütler; yaş, hastaneye yatırılma gereksinimi, eşlik eden başka bir
hastalığın varlığı, hastalığın şiddeti ve belirli patojenlere karşı predispozisyon durumudur.
Birinci basamakta görülen pnömoni olguları için verilmesi gereken ilk karar; olguların hastaneye sevk
edilmesinin gerekip gerekmediğidir. Komplikasyon ve mortalite riski yüksek hastalar önceden belirlenerek
erken dönemde hastaneye sevk edilmelidir. Bu kararı verirken dikkate alınması gereken risk ve ağırlık
faktörleri Tablo 3'te gösterilmiştir.
Yoğun bakım birimine yatırılma ölçütlerini (Tablo 4) taşıyan olgular (Grup IV) eğer varsa bu üniteye
nakledilmeli veya böyle bir üniteye sahip olan hastaneye sevk edilmelidir. Yoğun bakım biriminde tedavi
edilmesi gereken olgular Pseudomonas infeksiyon riski olmayanlar (Grup IVa) ve olanlar (Grup IVb) olarak
iki gruba ayrılır.
TKP'DE GRUPLARA GÖRE OLASI ETKENLER
Tanımlanan hasta gruplarında sorumlu etkenler, mortalite riski ve buna bağlı olarak empirik tedavi yaklaşımı
farklıdır. Bu dört grup hastada pnömoniden sorumlu etkenlerin dağılımı Tablo 5'te gösterilmiştir.
64
TKP'DE GRUPLARA GÖRE EMPIRIK ANTIBIYOTIK TEDAVISI
Hastanın hangi grupta yer aldığı yukarıda tanımlanan ölçütlere göre belirlendikten sonra ilgili grup için
(Tablo 6) önerilen empirik tedavi rejimi başlanmalıdır. Bu öneriler hazırlanırken, her grup için sık rastlanan
sorumlu bakterileri kapsayan, etkin, en dar spektrumlu ve ekonomik ilaçlar esas alınmıştır. Daha geniş
spektrumlu ve farklı ilaçlarla da bu hastaları tedavi etmek mümkündür; ancak bu raporun hazırlanmasında
hem tedavi maliyetinin azaltılması, hem de antibiyotik direnç gelişimini önlenmesi amaçlanmıştır. Öneriler
sadece başlangıç tedavisi için dikkate alınmalıdır, etyolojik tanı kesinleştirildiğinde etkene yönelik tedavi
düzenlenir.
TEDAVI SÜRESI
TKP’de tedavi süresi hastalığın başlangıçtaki şiddetine, sorumlu etkene, bakteriyeminin ya da eşlik eden bir
hastalığın olup olmamasına ve konağın bireysel yanıtına göre değişebilir. Çabuk yanıt veren pnömokoksik
pnömoni için, 7-10 günlük tedavi yeterlidir. Mycoplasma ve Chlamydia pnömonisinde 10-14; Legionella
pnömonisinde ise, tedavi süresi 14-21 gün olmalıdır. Etkeni saptanamayan ağır pnömonilerde tedavi süresi 23 haftadan az olmamalıdır.
ANTIBIYOTIK TEDAVISINE YANITIN DEGERLENDIRILMESI
Pnömonili bir hastada tedaviye yanıt, klinik bulgularla ölçülmelidir. Göğüs radyografisinde gerileme daha
geç olacağından, erken grafi kontrolüne gerek yoktur. Etkin bir antibiyotik tedavisi uygulandığında konak ve
etkene ilişkin bazı faktörler rezolüsyonu geciktirse bile, klinik bulgularda 48-72 saat içinde belli bir
düzelmenin olması beklenir. Bu nedenle ilk 72 saatte başlangıç tedavisi değiştirilmemelidir. Klinik olarak
önemli ölçüde kötüleşme varsa veya kullanılan tedavinin etkili olmadığı bir etken saptanmışsa
(M.tuberculosis, fungus gibi) tedavi daha erken değiştirilebilir.
Risk faktörü taşımayan ve komplikasyon gelişmemiş pnömonili hastalarda ateş genellikle 2-3 günde düşer.
Bir haftalık tedaviye rağmen olguların %20-40'ında fizik muayene bulguları kaybolmayabilir. Ancak bu
durum tedavi şekli ve süresini etkilememelidir. Göğüs radyografisindeki bulgular klinik belirti ve bulgulara
oranla çok daha geç silinir. 50 yaşın altında ve risk faktörü taşımayan pnömokoksik pnömonili olguların
%40'ında radyolojik silinme 4 haftayı aşabilir. Yaşlı, alkolik ve KOAH gibi kronik bir hastalığı olanlarda ise
bu oran %75'lere çıkmaktadır. Bu durumda hekim tedirgin olmamalı, seçtiği tedaviyi ve süresini
değiştirmemelidir. Ancak, tedavi sırasında klinik kötüleşme ile birlikte radyolojik bulgularda artma varsa, bu
durum, tedavinin etkin olmadığını gösterir. O zaman ileri incelemeler eşliğinde uygulanan tedavi gözden
geçirilmelidir.
65
Tablo-1: BELİRLİ BAKTERİLERLE İNFEKSİYON RİSKİNİ ARTIRAN
FAKTÖRLER
Penisiline dirençli pnömokok
Yaş > 65
Son 3 ayda beta-laktam antibiyotik kullanımı
Alkolizm
Bağışıklığı baskılayan hastalık (Kortikosteroid tedavisi dahil)
Birden fazla eşlik eden hastalık
Kreş çocuğu ile temas
Gram-negatif enterik bakteriler
Huzurevinde yaşama
Eşlik eden kardiyopulmoner hastalık
Birden fazla eşlik eden hastalık
Yakın geçmişte antibiyotik kullanımı
Pseudomonas aeruginosa
Yapısal akciğer hastalığı (bronşektazi, kistik fibroz, ağır KOAH)
Kortikosteroid tedavisi (prednizon >10 mg /gün)
Geniş spektrumlu antibiyotik tedavisi (son bir ayda 7 günden daha uzun)
Malnütrisyon
Anaerop bakteriler
Periodontal hastalık, kötü ağız hijyeni
Aspirasyon kuşkusu
IV madde bağımlılığı
Tıkayıcı bronş patolojileri
Haemophilus influenzae
Sigara kullanımı öyküsü
KOAH
Staphylococcus aureus
Huzurevinde yaşama
Yakın zamanda grip geçirmiş olma
IV madde bağımlılığı
Legionella pneumophila
İleri yaş, malignite, KOAH, kortikosteroid tedavisi
Sigara kullanımı öyküsü
Yakın zamanda konaklamalı seyahat, otel, ofis ortamında kalma
Ev su tesisatında değişiklik
KOAH: Kronik obstrüktif akciğer hastalığı
66
Tablo-2: TKP TANISINDA LABORATUVAR İNCELEMELERİNİN YERİ
Birinci
Poliklinik/
Basamak
Acil Servis
Akciğer grafisi
±
+
Kan sayımı
±
+
Biyokimya
±
+
Balgamın Gram boyaması
±
+
Balgam kültürü
Kan kültürü
Seroloji
İdrarda Legionella antijeni
Torasentez
Oksijen satürasyonu ölçümü
+
*Legionella infeksiyonu kuşkusu varsa, ** Plevral sıvı varlığında
Yatan
Hasta
+
+
+
+
+
+
±
±*
+**
+
Tablo-3 : RISK ve AĞIRLIK FAKTÖRLERI
Risk Faktörleri
Ağırlık Faktörleri *
FİZİK
MUAYENE
• 65 yaş ve üzeri
• Eşlik eden hastalık
o KOAH
o Bronşektazi
o Kistik fibroz
o Diyabet
o Böbrek hastalığı
o Konjestif kalp yetmezliği
o Karaciğer hastalığı
o Malignite
o Serebrovasküler hastalık
• Bir yıl içinde pnömoni tanısı ile
yatış
• Aspirasyon şüphesi
• Splenektomi
• Alkolizm
• Malnütrisyon
• Huzurevinde yaşama
•
•
•
•
•
Bilinç değişikliği
Ateş < 35 oC veya >40 oC (oral)
Kan basıncı (sistolik<90 mmHg
diyastolik<60 mmHg)
Solunum sayısı >30/dak.
Siyanoz
LABORATUVAR
•
•
•
•
•
•
Beyaz küre <4000/mm3; >30.000/mm3
Nötrofil <1000/mm3
Kan gazları (oda havasında)
PaO2<60 mmHg; PaCO2>50 mmHg;
SaO2<%92; pH<7. 35
BUN>30 mg/dl (10.7 mmol/L)
Na<130 mEq/L
Akciğer filminde multilober tutulum,
kavite, plevral efüzyon, hızlı progresyon
Sepsis veya organ disfonksiyonu bulguları
(metabolik asidoz, uzamış PT, aPTT,
trombositopeni, fibrin yıkım ürünleri>1:40)
*Ağırlık faktörlerinden bir veya daha fazlası olan olgular hastaneye yatırılarak tedavi edilmelidir.
BUN: Kan üre azotu
PT: Protrombin zamanı,
aPTT: Aktive parsiyel tromboplastin zamanı, Na: Sodyum
PaO2: Arteryal oksijen parsiyel basıncı PCO2: Arteryal karbondioksit parsiyel basıncı
67
Tablo-4 : YOĞUN BAKIM BİRİMİNE YATIRILMA ÖLÇÜTLERİ
MAJOR
Mekanik ventilasyon gerektiren solunum yetmezliği veya PaO2/FiO2 <200 mmHg
Septik şok tablosu
MİNÖR
PaO2/FiO2 < 300 mmHg
Konfüzyon
Kan basıncı: sistolik <90 mmHg, diyastolik <60 mmHg
Solunum sayısı >30/dak.
İdrar miktarının < 20 ml/saat veya 80 ml / 4 saat olması veya diyaliz gerektiren
akut böbrek yetmezliği
Akciğer filminde bilateral veya multilober tutulum, 48 saat içinde opasitede % 50'den fazla
artış
Tek major veya en az iki minör ölçütün var olması koşulu aranmalıdır.
Tablo-5 : TKP'DE ETKENLERİN GRUPLARA GÖRE DAĞILIMI
Grup I
Grup II
Grup III
Risk ve
ağırlık faktörü
yok
Risk faktörü var,
ağırlık faktörü yok
Ağırlık faktörü var
a) Risk faktörü yok
b) Risk faktörü var
• S.pneumoniae
• M.pneumonia
e
• C.pneumoniae
(tek başına
veya mikst
infeksiyon
şeklinde)
• H.influenzae
• Viruslar
•
Diğerleri
• S.pneumoniae
• M.pneumoniae
• C.pneumoniae
• Mikst
infeksiyon**
• H.influenzae
• Enterik Gramnegatifler
• Viruslar
•
Diğerleri
GRUP IIIa:
• S.pneumoniae
• M.pneumoniae
• C.pneumoniae
• Mikst infeksiyon
• H.influenzae
• Legionella sp.
• Viruslar
GRUP IIIb:
• S.pneumoniae (PDSP*
dahil)
• H.influenzae
• M.pneumoniae
• C.pneumoniae
• Mikst infeksiyon
• Enterik Gram-negatifler
• Anaeroplar
• Viruslar
• Legionella spp.
•
Diğerleri
•
S.aureus
Grup IV
Yoğun bakım birimine
yatırılma ölçütleri var
a) Pseudomonas riski yok
b) Pseudomonas riski var
GRUP IVa:
S.pneumoniae
•
(PDSP* dahil)
Legionella spp.
•
•
H.influenzae
Enterik Gram•
negatifler
S.aureus
•
•
M.pneumoniae
Viruslar
•
•
Diğerleri
GRUP IVb:
•
P.aeruginosa +
Grup A' daki patojenler
(S.pneumoniae: PDSP*
dahil, Legionella spp.
H.influenzae, enterikGram negatifler,
S.aureus, M.pneumoniae,
solunumsal viruslar,
diğerleri)
* PDSP : Penisiline dirençli Streptococcus pneumoniae
**Mikst infeksiyon (bakteri+bakteri/atipik patojen )
68
Tablo-6: TOPLUM KÖKENLİ PNÖMONİDE EMPİRİK TEDAVİ §
Grup I
Grup II
Grup III
Grup IV
Ağırlık faktörü var
a) Risk faktörü yok
b) Risk faktörü var
YBB’ye yatırılma ölçütü
var
a) Pseudomonas riski
yok
b) Pseudomonas riski
var
Risk ve
ağırlık faktörü yok
Risk faktörü var,
ağırlık faktörü yok
AYAKTAN
TEDAVİ *
POLİKLİNİKTE
TEDAVİ
KLİNİKTE
TEDAVİ
YOĞUN BAKIM
BİRİMİNDE
†
TEDAVİ
Penisilin
(amoksisilin,
prokain penisilin)
2. kuşak
sefalosporin
ya da betalaktamaz
inhibitörlü
aminopenisilin
GRUP IIIa
Makrolid ya da
penisilin¥
GRUP IVa
3. kuşak antiPseudomonas
olmayan sefalosporin
ya da
beta-laktamaz
inhibitörlü
aminopenisilin
+
Makrolid
ya da
Makrolid ya da
Doksisiklin
±
Makrolid veya
Doksisiklin
GRUP IIIb
2. ya da 3. kuşak
anti-Pseudomonas
olmayan sefalosporin
ya da
beta- laktamaz
inhibitörlü
aminopenisilin
+
Makrolid ya da
Doksisiklin
ya da
Tek başına yeni
fluorokinolon
GRUP IVb
Anti-Pseudomonas
beta-laktam (Tablo-6)
Tek başına yeni
+
fluorokinolonΦ
Siprofloksasin,
ofloksasin ya da
aminoglikozid
+
Makrolid‡
§
Pseudomonas riski Tablo-1’de, risk ve ağırlık faktörleri Tablo-3’te, yoğun bakım birimine
yatırılma ölçütleri Tablo-4’te gösterilmiştir.
*
3 günlük antibiyotik tedavisine karşın ateşin düşmemesi halinde, hastaneye sevk edilmelidir
¥
Tedavinin oral ya da İV olarak seçilmesine ilişkin karar için metne bakınız.
Φ
Pnömokoklara etkili kinolonlar, penisiline dirençli pnömokoksik pnömoni riskini artıran
faktörlerin
varlığında; önerilen antibiyotiklerin etkisiz kaldığı veya bunlara karşı allerji varlığında
uygulanmalıdır.
‡
Fluorokinolon kullanılan hastalarda makrolide gerek yoktur.
†
Yoğun bakım biriminde tüm ilaçlar parenteral uygulanmalıdır.
ya da
69
HASTANE KÖKENLİ PNÖMONİLER
TANIM:
Hastane kökenli pnömoni(HKP); genellikle hastaneye yatıştan 48 saat sonra gelişen ve hastanın yatışında
inkübasyon döneminde olmadığı bilinen pnömoni olguları ile, hastaneden taburcu olduktan sonraki 48 saat
içerisinde ortaya çıkan pnömoni olarak tanımlanır. HKP içinde önemli yer tutan ventilatörle ilişkili pnömoni
(VİP) ise; intübasyon sırasında pnömonisi olmayan, invazif mekanik ventilasyon desteğindeki hastada
intübasyondan 48 saat sonra gelişen pnömonidir.
ETİYOLOJİ:
HKP'de çoğunlukla hastanın endojen florasına ait mikroorganizmalar etkendir. Bu etkenler hastaneye yatış
sırasında hastanın orofarinksinde mevcut olabileceği gibi (primer endojen), hastaneye yatış sonrasında
kolonize olan dirençli hastane bakterileri de ( sekonder endojen) olabilir. Ekzojen kaynaklı HKP etkenleri ise
invazif girişimler sırasında ya da hastane personelinin elleri aracılığı ile bulaştırılan hastane etkenleridir.
HKP etyolojisinde yer alan mikroorganizmalar, altta yatan hastalık, risk faktörlerinin varlığı ve pnömoninin
ortaya çıkış süresi ile değişebilmektedir. Hastaneye yatıştan itibaren ilk 4 gün içerisinde oluşan pnömoniler
“erken” , 5. gün ve sonrasında ortaya çıkanlar "geç" pnömoniler olarak tanımlanırlar. Erken pnömonilerde
temel etkenler Streptococcus pneumoniae, Haemophilus influenzae ve metisiline duyarlı Staphylococcus
aureus’tur. Geç pnömonilerde ise %55-85 oranıyla ilk sıralarda P. aeruginosa, Acinetobacter spp.,
Enterobacter spp., Klebsiella spp. gibi Gram- negatif etkenler yer alırken, Gram- pozitif koklar; özellikle de
S. aureus olguların %20- 30’ unda etken olarak görülmektedir. Bunların önemli bir kısmı metisiline dirençli
kökenlerdir ( Metisiline dirençli S. aureus; MRSA). HKP’lerin bir kısmı, özellikle VİP'ler
polimikrobiyaldir. Anaerop etkenler ise özellikle orotrakeal olarak intübe edilen hastalarda ve ilk 5 günde
gelişen VİP’lerde daha sık olarak saptanmıştır. Legionella pneumophila pnömonisi saptanan hastanelerde
lejyonelloz, ayırıcı tanıda düşünülebilir. İnfluenzavirus infeksiyonu, koma, kafa travması, merkezi sinir
sistemi cerrahisi, diabetes mellitus, renal yetersizlik gibi risk faktörlerinin varlığında S. aureus sıklığı
artmaktadır.
Ülkemizde de benzer etken dağılımı izlenmektedir. Her hastanenin hatta hastane içindeki değişik birimlerin
etken dağılımı farklılık gösterebilir. Ayrıca direnç dağılımının da farklı olabileceği bilinmektedir. Bu
mikroorganizmaların antimikrobiyallere direnç oranları ülkemizde genel olarak yüksektir. Nötropenik
hastalar dışında fungal etkenler düşünülmemelidir. Bronkoskopik veya non-bronkoskopik alt solunum yolu
örneklerinde Candida spp. üremesi sıklıkla kolonizasyonu yansıtır.
Uygun empirik tedavinin planlanabilmesi için çok önemli veriler olan lokal etken dağılımı ve duyarlılık
oranlarının zaman içinde değişebileceği gözardı edilmemelidir.
RİSK FAKTÖRLERİ:
HKP’ de rol oynayan risk faktörlerini 3 ana grupta ele almak olasıdır.
1- HKP gelişimine yol açan risk faktörleri
2- HKP’de mortaliteyi artıran risk faktörleri
3- HKP’ de çoğul dirençli mikroorganizmalarla etken olarak karşılaşılmasında rol oynayan risk
faktörleri
1- HKP GELİŞİMİNE YOL AÇAN RİSK FAKTÖRLERİ
A- Hastaya Bağlı Risk Faktörleri
a- Konak savunma mekanizmalarının zayıflaması:
Koma, malnütrisyon, uzun süre hastanede kalma, hipotansiyon, metabolik asidoz, sigara, Kronik obstrüktif
akciğer hastalığı (KOAH), akut sıkıntılı solunum sendromu (ARDS), hipoalbüminemi, kistik fibroz,
bronşektazi, diabetes mellitus, alkolizm, solunum yetmezliği, kronik böbrek yetmezliği veya diyaliz
uygulaması, nöromüsküler hastalıklar, hava yolu reflekslerinin azalması, santral sinir sistemi patolojileri,
APACHE II> 16, travma, kafa travması, sinüzit, erkek cinsiyet, sonbahar- kış mevsimi, aspirasyon, organ
yetersizlik indeksi≥ 3.
b- İleri yaş ( >60 yaş)
70
B- İnfeksiyon Kontrolü İle İlişkili Faktörler
a.Hastane infeksiyonu kontrolüne yönelik genel kurallara uyulmaması
-Hastane personelinin elleri ile kontaminasyon
-Kontamine solunumsal tedavi araçlarının kullanımı
-İntübe hastanın transportu
b.Uygunsuz antibiyotik kullanımı
C- Girişimlere Bağlı Faktörler
a- Medikal tedaviye bağlı risk faktörleri
-Sedatifler, kortikosteroid, sitostatik ajanlar, antasidler, ve H2 reseptör blokerleri, önceden
antibiyotik kullanımı, total parenteral beslenme
b- İnvazif girişimlere bağlı risk faktörleri:
-Torako- abdominal cerrahi ( Uzamış ve komplike girişimler)
-İntübasyon, acil intübasyon, reintübasyon, trakeostomi, bronkoskopi, uzamış mekanik
ventilasyon, intrakraniyal basınç monitorizasyonu, nazogastrik sonda ile enteral beslenme
uygulanması ve bu uygulamaların “supine” pozisyonda yapılması, ventilatör devrelerinin 48
saatten önce değiştirilmesi, tüp torakostomi, subglottik sekresyonların aspire edilmemesi,
endotrakeal balon basıncının gereğinden düşük olması, kardiyopulmoner resüsitasyon
D-Etkene Ait Faktörler
- Çoklu antibiyotik direnci
2- HKP’DE MORTALİTEYİ ARTIRAN FAKTÖRLER
•
•
•
•
•
•
•
•
•
HKP’nin uygun olmayan antibiyotik tedavisi
Önceden antibiyotik kullanımı
Pnömoni gelişmeden önce hastanede yattığı süre veya yoğun bakımda kalma, uzamış mekanik
ventilasyon
Yüksek riskli patojenlerle infeksiyon
-P. aeruginosa
-Acinetobacter spp.
-Stenotrophomonas maltophilia
-MRSA
Multilober ve/veya bilateral pulmoner infiltratlar
Altta yatan hastalığın ciddiliği, APACHE II, SAPS
Ağır sepsis/ septik şok, multiorgan disfonksiyon sendromu (MODS),
İleri yaş (>65)
Solunum yetersizliğinin ağırlaşması (PaO2/FiO2< 250)
3-YÜKSEK RİSKLİ (POTANSİYEL ÇOKLU DİRENÇLİ *) BAKTERİLERLE HKP GELİŞİMİNE
YOL AÇAN RİSK FAKTÖRLERİ
P. aeruginosa, Acinetobacter spp., S. maltophilia, MRSA
-
Son onbeş gün içerisinde geniş spektrumlu antibiyotik kullanımı
Uzamış mekanik ventilasyon (> 6 gün)
Acil intübasyon
10 mg/günden yüksek dozda prednizon’a eşdeğer steroid kullanımı.
*İki ve daha fazla gruptan antibiyotiğe direnci ifade eder. ( Örn: penisilinler ve sefalosporinler)
71
TANI:
HKP’ye klinik yaklaşımda, yeni ortaya çıkan semptom ve bulguların pnömoniye bağlı olup olmadığının
ortaya çıkarılması, pnömoni olanlarda etken patojenin tanımlanması ve hastalığın şiddetinin saptanması
amaçlanır. HKP tanısında tek başına klinik değerlendirme yeterli olmayabilir. Bu nedenle laboratuvar
yöntemlerine başvurulması gerekmektedir.
Amerikan Hastalık Kontrol ve önleme Merkezi (CDC)’nin hastane kökenli pnömoni tanısı için önerdiği
ölçütlere göre;
1-Göğüs muayenesinde, ral veya matite olan bir hastada aşağıdaki ölçütlerden birinin bulunması
a-Yeni ortaya çıkan pürülan balgam veya balgamın karakterinin değişmesi;
b-Kan kültüründe etken izolasyonu;
c-Transtrakeal aspirat, bronşiyal fırçalama veya biyopsi ile elde edilen örnekten patojen izolasyonu;
2- Akciğer grafisinde yeni ve ilerleyici infiltrasyon, konsolidasyon, kavitasyon veya plevral efüzyon
varlığında aşağıdaki bulgulardan birinin olması;
a-Yeni ortaya çıkan pürülan balgam veya balgamın karakterinin değişmesi
b-Kan kültüründe mikroorganizma izolasyonu
c-Transtrakeal aspirat, bronşiyal fırçalama veya biyopsi ile elde edilen örnekten patojen
izolasyonu
d-Solunum sekresyonlarından virus izolasyonu veya viral antijen saptanması
e-Etkene özgü IgM antikor titresinin bir serumda yüksekliği veya IgG antikorlarında 4 kat
artışın aralıklı iki serumda gösterilmesi
f-Histopatolojik olarak pnömoninin saptanması ile HKP tanısı konulur.
Bu ölçütler sürveyans çalışmalarında kullanılmak üzere tanımlanmıştır.
Solunum sistemine ait yakınmaları olan hastaya klinik yaklaşımda;
• yeni başlayan ateş,
• pürülan balgam ve trakeal sekresyonun özelliklerinde değişme,
• lökositoz
• akciğer grafisinde yeni lezyonlar
• oksijenizasyonda ve/veya gaz değişiminde bozulma, ya da
• mekanik ventilasyon uygulanan hastada ventilatör basınçları veya oksijen gereksiniminde değişiklik,
saptanan hastalarda HKP olasılığı ilk planda düşünülmelidir. Ancak hastaların 1/3 ünde infeksiyon dışı
etyolojiler söz konusudur. (Bkz.ayırıcı tanı) Bu nedenlerle ek tanı yöntemlerine gereksinim duyulmaktadır.
HKP’nin bir formu olan VİP’in, tanısı oldukça zordur ve uygun tanı stratejisi için tam bir görüş birliği
yoktur. Ateş, lökositoz veya pürülan trakeobronşiyal sekresyon bulguları olan intübe bir hastada, radyolojik
olarak bir infiltratın varlığı VİP tanısında oldukça yüksek oranda bir duyarlılığa sahip olmakla birlikte,
özgüllüğü düşüktür. Bu dört ölçüt birlikte bulunduğu zaman özgüllük yüksektir; fakat duyarlılık klinik olarak
kabul edilemeyecek sınırların (%50’nin) altına düşer. Otopsi çalışmalarında; klinik ve radyolojik ölçütler ile
VİP tanısı konulan hastaların %29-62’sinde yanlış tanı konulduğu saptanmıştır.
HKP düşünülen olgularda dikkatli bir anamnez alınmalı ve fizik muayene yapılmalıdır. İlk olarak her hastaya
akciğer filmi çekilmelidir (mümkünse iki yönlü). Plevral sıvı şüphesi olanlarda toraks ultrasonografisi,
nodüler lezyon, bronşektazi, kistik fibroz gibi akciğer hastalığı varlığında ya da tedaviye yanıtsız, tanı
konamayan olgularda ve yoğun bakım olgularında toraks bilgisayarlı tomografisi (BT) olanaklar dahilinde
önerilir. Ayrıca mekanik ventilasyon uygulanan hastalardaki pnömoni tanı ve ayırıcı tanısında;
noninfeksiyöz nedenlerin ayırt edilmesi, ARDS ve komplikasyonların değerlendirilmesinde BT yararlı
olabilir.
Arter kan gazı analizi veya “pulse” oksimetre ile arteriyel oksijen satürasyonu (SaO2) takibi klinik pnömoni
tanısında ve destek tedavisinde katkı sağlayabilir. Etyolojik tanı amacı ile ilk aşamada balgam, plevra sıvısı,
derin trakeal aspirasyon örnekleri ve 15 dakika arayla iki kez kan kültürü alınmalıdır. Pnömoniye eşlik eden
bakteriyemi gösterilir ise komplikasyon olasılığının yüksek olduğu düşünülmelidir. Kan kültürü pozitif ise
ayırıcı tanıda başka infeksiyon odağı elimine edilmelidir. Balgamın doğrudan bakısı ve kültür incelemeleri
Mycobacterium tuberculosis ve Legionella spp. gibi sınırlı mikroorganizmalar için güvenilir sonuç verebilir.
Ancak diğer mikroorganizmalar için tanı değeri sınırlıdır. Plevra sıvısı varlığında rutin biyokimyasal ve
mikrobiyolojik tetkikler yapılmalıdır.
72
Solunum yolu örneklerinin niteliği son derece önemlidir. Nitelikli bir örnek 100x büyütmede, her sahada
25’ten çok nötrofil, 10’dan az epitel hücresi içermelidir. Ancak, nötropenik olgularda ve Legionella
infeksiyonlarında nötrofil sayısı az olabilir. Bu nedenle nötropenik hastalarda ve Legionella infeksiyonu
olasılığında balgam, içerdiği nötrofil sayısı daha az bile olsa incelemeye alınmalıdır.
Trakeal aspirasyon örneklerinin Gram boyaması ve basit kültürleri ile elde edilen sonuçların güvenilirliği
kolonizasyon nedeni ile düşüktür. Kantitatif kültür yapılabilirse eşik değeri 105-106 cfu/ml üzerindeki
üremeler anlamlı kabul edilmeli ve bu eşik değerlerin üzerindeki üremeler infeksiyon lehine
yorumlanmalıdır. Kalitatif kültürlerin negatif prediktif değeri yüksek olduğu için, antibiyotik tedavisi
almayan bir hastada üreme olmaması stafilokok infeksiyonlarını ekarte edebilir. Legionella şüphesi olan
olgularda serolojik tanı ve idrarda antijen aranması yöntemleri kullanılmalıdır.
HKP mikrobiyolojik tanısı için ikinci aşamada yer alan; nonbronkoskopik teleskopik kateter ile
bronkoalveoler lavaj(BAL), BAL, korunmuş fırça yöntemi (PSB), transtrakeal aspirasyon (TTA),
transtorasik ince iğne aspirasyon biyopsisi (TTİİAB) ve açık akciğer biyopsisi (AAB) gibi invazif tanı
yöntemlerinin algoritmdeki yeri ve uygulama zamanı tartışmalıdır. İlgili birimlerin en iyi uygulayabildikleri
ve alınan materyali değerlendirebildikleri yöntemler öncelikle tercih edilmelidir.
Erken başlangıçlı, ağır olmayan HKP'lerde morbiditeyi artırması nedeni ile invazif tanı girişimlerinin
kullanılmasından kaçınılmalıdır. Buna karşın geç başlangıçlı ağır ve VİP’ de risk/ yarar oranı gözönüne
alınarak kullanılabilirler. Klinik bulgular ve birinci aşama tanı yöntemlerine dayanarak başlanan empirik
tedavi ile başarılı olunamayan olgularda olanaklar ölçüsünde invazif tanı yöntemlerine başvurulmalıdır. Elde
edilen materyaller 1/2 saat içerisinde laboratuvara ulaşmalı, ve en kısa zamanda Gram boyaması, kültür
ve/veya kantitatif kültürleri yapılmalıdır. PSB ve BAL’ın kantitatif kültürlerinde sırasıyla 103 ve 104 cfu/ml
üzerindeki değerler anlamlı kabul edilmelidir. Bu değerlere göre yöntemlerin duyarlılık ve özgüllükleri
sırasıyla %91- %78 ve %82- %84 olarak rapor edilmektedir. Maliyet / yarar oranı dikkate alındığında BAL
öncelikle tercih edilmelidir.
Antibiyotik tedavisi altındaki bir hastada PSB için kullanılan eşik değerler yanıltıcı olabilir ve gerçek bir
HKP olgusu atlanabilir (60). Sitospin-akridin oranj boyama yöntemi kullanılarak solunum yolu
sekresyonlarında hücre içi bakteri değerlendirilebilir. BAL’da hücre içi bakteri görülmesi değerli ve
özgüllüğü artıran (%87-100) bir bulgu olmasına rağmen duyarlılığı oldukça değişkendir (%37-100). İnvazif
tanı yöntemleri arasında yeralan TTİİAB ve açık akciğer biyopsisi dışında kalan yöntemlerde az da olsa
kontaminasyon riski vardır. TTİİAB duyarlılığı mekanik ventilasyon uygulanmayan hastalarda %60,
mekanik ventilasyondaki hastalarda ise % 40 olarak bildirilmektedir. Ancak invazif mekanik ventilasyon
uygulanan hastalarda pnömotoraks riski nedeniyle TTİİAB’ den kaçınılmalıdır.
İnvazif tanı yöntemleri ile elde edilecek materyallerin değerlendirilmesi konusunda yetersizlikler
sözkonusu ise bu yöntemler üzerinde ısrarcı olunmamalıdır.
73
SINIFLAMA VE TEDAVİ
HKP altta yatan sebepleri, etyoloji ve gelişen komplikasyonları nedeniyle homojen bir hastalık değildir.
Erken ve uygun olarak başlanan empirik tedavi, hastaların prognozunda en önemli faktördür. HKP’nin erken
veya geç dönemde olması, altta yatan risk faktörleri ve pnömoninin ağırlığı empirik tedaviyi biçimlendirir.
Empirik tedavinin düzenlenmesinde her birim, kendi mikrobiyolojik verilerini temel almalıdır.
Tablo 2. Hastane Kökenli Pnömonide Etkenler*
Grup 1
(Erken başlangıçlı HKP
≤ 4. gün)
Temel Etkenler:
S. pneumoniae
H. influenzae
M.catarrhalis
S.
aureus ( metisiline duyarlı)
Grup 2
(Geç başlangıçlı HKP
≥ 5. gün)
Enterobacter spp.
K. pneumoniae
S. marcescens
E. coli
Diğer Gram negatif
çomaklar
+
S. aureus
Temel etkenler
Grup 3
( Yüksekriskli, çoğul
dirençli bakteri
infeksiyonu ve mortalite
riski yüksek HKP)
P.aeruginosa,
Acinetobacter spp.
S.aureus
(metisiline
dirençli**)
K.pneumoniae
S. maltophilia
+
Grup 2 etkenleri
* Nadiren anaerop bakteriler (Abdominal cerrahi, belirgin aspirasyon risk faktörleridir.)
**İnfluenzavirus infeksiyonu, koma, kafa travması, merkezi sinir sistemi cerrahisi, diabetes mellitus, renal
yetersizlik gibi patolojiler S. aureus infeksiyonu için risk faktörleridir.
**Ancak antibiyotik kullanımı öyküsü olan hastalarda MRSA akla gelmelidir.
74
HKP’DE EMPİRİK TEDAVİ YAKLAŞIMI
(Bağışıklığı baskılanmış hastalarda gelişen pnömoninin empirik tedavisi için ilgili rehbere bakınız.)
Erken
≤ 4. gün
A-Yüksek riskli, potansiyel çoklu dirençli bakteri
infeksiyonu olasılığı varsa;
•
•
Son 15 gün içinde antibiyotik kullanımı,
6 günden uzun mekanik ventilasyon,
•
48 saatten uzun yoğun bakım biriminde
kalmak,
Acil intübasyon
•
Grup 1
Monoterapi
B-Mortaliteyi artıran diğer faktörler varsa;
•
Bilateral, multilober, kaviter tutulum, apse,
ampiyem, hızlı radyolojik progresyon,
•
•
PaO2/FiO2< 250
Ağır sepsis/ septik şok
Beta-laktam+betalaktamaz inhibitörü *
veya
2.-3. kuşak antiPseudomonas olmayan
sefalosporin
veya
Yeni kinolon**
Grup 3****
Kombine tedavi
Geç
≥ 5. gün
Grup 2
Monoterapi***
Beta-laktam+beta-laktamaz
inhibitörü*
veya
3.kuşak anti Psödomonas
olmayan
sefalosporin
veya
Kinolon
(Ofloksasin /Siprofloksasin)
Anti Pseudomonas penisilin
(Piperasilin- tazobaktam)
veya
Anti Pseudomonas
sefalosporin
(seftazidim,sefoperazonsulbaktam, sefepim)
veya
Karbapenem
(imipenem, meropenem)
+
*Farmokinetik özellikleri nedeni ile parenteral tedavide ampisilin- sulbaktam, ardışık tedavi protokolünde oral
tedavide klavulanik asid amoksisilin tercih edilmelidir.
**Yeni kinolonlar yüksek tedavi maliyeti ve daha geniş spektrumları nedeniyle ilk seçenek ajanlar olarak değil,
diğer ajanlara alternatif olarak düşünülmelidir.
*** Birimde / hastanede önerilen ajanlara direnç söz konusu ise piperasilin-tazobaktam ya da karbapenemler,
duyarlılık oranları dikkate alınarak tercih edilmelidir.
****Glikopeptidlerin empirik tedavide yeri yoktur.
75
HKP TEDAVİSİNDE GENEL İLKELER
Erken ve uygun tedavi yaklaşımı hastanın prognozu üzerine önemli ölçüde etkilidir. Bu nedenle en kısa
sürede tanının oluşturulması ve etyolojik tanı için gereken örnekler alındıktan sonra uygun empirik tedavinin
derhal başlanması gerekir.
HKP hasta gruplarının çeşitliliği, etkenlerin ve antibiyotik duyarlılıklarının hastaneler/ birimler arasındaki
farklılığı nedeni ile standard tedavi yaklaşımı mümkün olmamakta, her grup hasta için etken patojen
spektrumu dikkate alınarak hazırlanan alternatif tedavi yaklaşımları önerilmektedir. Bu tedavi
yaklaşımlarının pratikte bazı temel prensipler korunarak modifiye edilmesi gerekir.
İnfeksiyonun geliştiği servisin ya da en azından hastanenin mikrobiyolojik flora ve antibiyotik direnç
paternlerinin değerlendirilmesi gereklidir.
Öneriler yalnızca empirik antibiyotik uygulanması için geçerli olup, etken izole edildikten sonra
antibiyotik duyarlılığına göre spektrum daraltılmalıdır.
Empirik tedavide seçilecek antibiyotiğin farmakolojik ve farmakokinetik özellikleri gözönüne alınmalıdır.
Örneğin Solunum sekresyonlarına penetrasyonu düşük olan aminoglikozidlerin pnömoni gelişimine
bağlı düşük pH’ da inaktive olabileceği göz önüne alınarak HKP' de asla monoterapi ajanı olarak
kullanılmamalıdır. Ancak Grup 3’ teki indikasyon durumunda kombine tedavide yer almalıdır.
Empirik tedavide antibiyotiklerin farmakodinamik özellikleri gözönüne alınmalıdır. Örn.: Aminoglikozidler
konsantrasyona bağlı bakterisid etkileri ve postantibiyotik etkileri nedeni ile günde tek doz şeklinde
uygulanmalıdır. İleri yaş ve renal fonksiyonları bozuk hastalarda aminoglikozidler dikkatli
kullanılmalıdır.
HKP’li tüm olgularda tedaviye parenteral yoldan başlanmalıdır. Klinik yanıt elde edilmiş olgularda ardışık
tedavi ilkelerine uygun olarak oral tedaviye geçilebilir.
P. aeruginosa, Acinetobacter spp. ile oluşan pnömonilerde mutlaka kombine tedavi uygulanmalıdır.
İki beta-laktam antibiyotik kombine edilmesinden kaçınılmalıdır. Sinerjistik olmayacağı gibi antagonist etkili
olabilir; beta- laktamaz indüksiyonu nedeni ile her iki ajan inaktive olarak tedavi başarısız olabilir. P.
aeruginosa infeksiyonlarında ortak direnç mekanizmalarını indüklemesi nedeni ile karbapenem+ kinolon
kombinasyonlarından mümkün olduğunca kaçınılmalıdır.
Glikopeptidler empirik tedavide yer almamalıdır. Ancak noninvazif ya da invazif yöntemle alınan alt
solunum yolu örneğinin Gram boyalı incelemesinde stafilokok morfolojisi destekleniyorsa Grup 3’ te
empirik tedaviye glikopeptid eklenmelidir. Bu hastalarda empirik olarak başlanan glikopeptid etkenin
stafilokok olmadığı gösterilince kesilmelidir.
Tedavi süresi HKP olgularında ortalama 10-14 gün olmalıdır. Ancak tedavi süresi pnömoninin ağırlığı,
klinik yanıtın alınması için geçen süre ve etken olan mikroorganizmaya göre ayarlanmalıdır.
TEDAVİYE YANITIN DEĞERLENDİRİLMESİ
HKP’ de tedaviye yanıt; tanının doğruluğuna, hastaya ait ( yaş, eşlik eden hastalık), bakteriye ait ( direnç
paterni ve virülans) faktörlere göre değişim gösterebilir.
Ateşsizlik yanıtı ve genel durumun düzelmesi yanında lökosit sayısı, sola kayma, CRP, kan gazı
değerlerinin normale yaklaşması tedavi yanıtının ilk bulgularıdır. Klinik seyir; rezolüsyon, gecikmiş
rezolüsyon, kısmi iyileşme, başarısızlık, relaps ve ölüm ile sonlanabilir. Empirik antibiyotik tedavisi belirgin
klinik kötüleşme veya tedaviye dirençli bakteri saptanması nedenleri dışında ilk 48- 72 saatte
değiştirilmemelidir.
Ağır pnömonilerde klinik seyirin değerlendirilmesinde akciğer radyografilerinin değeri düşüktür. Tedavinin
erken döneminde genellikle radyolojik progresyon görülebilir. Özellikle ileri yaş ve eşlik eden hastalık
varlığında; radyolojik düzelme klinik düzelmeden daha yavaştır. Ancak klinik düzelme olmaksızın akciğer
grafisinde multilober tutulum şeklinde progresyon, 48 saat içerisinde infiltrasyonun sayı ve boyutunda artma
, kaviteleşme, plevral efüzyon gelişmesi kötüye gidiş ve tedaviye yanıtsızlık olarak değerlendirilmelidir.
Ayırıcı tanıda düşünülen (Tablo 1) patolojiler ön planda ise algoritmdeki invazif tanı yöntemleri öncelikli
olarak uygulanabilir. Buna karşılık başlangıçtaki empirik tedavinin uygunluğu ve erken başlanmasının
mortaliteyi azaltan en önemli iki faktör olduğu, bronkoskopik yöntemlerin mortaliteyi azaltmadığı
unutulmamalıdır.
76
Tablo 1: HKP’de Ayırıcı Tanı
Tedavi yöntemleri ile ilişkili olanlar Altta yatan hastalığın akciğer tutuluşu
Kardiyak akciğer ödemi
Kollajen vasküler hastalıklar
İlaca bağlı pnömonit
Lenfoma /Lösemi
Oksijen toksisitesi
Metastazlar
Radyasyon pnömonitleri
Alveoler hemoraji
Yeni Malign Oluşumlar
Kaposi sarkomu
Tedavi sonrası lenfoma
Bronko-alveoler karsinom
Diğer nedenler
ARDS
Gastrik asid aspirasyonu
Pulmoner emboli
Nonspesifik interstisyel pnömoni
Atelektazi
Akciğer kontüzyonu
BAĞIŞIKLIĞI BASKILANMIŞ HASTALARDA PNÖMONİLER
EPİDEMİYOLOJİ VE SORUNUN BOYUTU
Bağışıklık sistemi baskılanmış olguların sayısı son yıllarda hızla artmaktadır. Bu grup içinde kemoterapi
alan solid tümörü ya da hematolojik malignitesi olan olgular; organ transplantasyon alıcıları; nonmalign
hastalıkları nedeniyle kortikosteroid veya kemoterapötik ajan kullananlar; doğumsal ve edinsel olarak (HIV
infeksiyonu gibi) bağışıklığı baskılanmış olan olgular sayılabilir.
Pulmoner komplikasyonlar bağışıklığı baskılanmıs hastalalarda çok önemli bir morbidite ve mortalite
nedenidir.
Bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda (BBH) pulmoner infiltrasyonların büyük çoğunluğu infeksiyöz
nedenlerle ortaya çıkar . Nötropenik ya da lokal infiltrasyonu olan hastalarda pulmoner infiltrasyonların
infeksiyona bağlı olma olasılığı % 80’ den fazladır. Konak savunma defektlerine göre infeksiyon
etkenlerinin sınıflaması tablo 1 de gösterilmiştir.
Bağışıklığı baskılanmış bir olguda yeni oluşan pulmoner infiltratların tanısı ve tedavisi genellikle güçlük
yaratır. Bu hasta grubunda tanı güçlüklerinin nedenleri:
1)klinik ve laboratuvar bulguların silik ve atipik olması;
2)infeksiyöz ve infeksiyon dışı nedenlerin birlikte görülebilmesi;
3)birden fazla infeksiyon etkeninin birlikte bulunabilmesi;
4)hastaların genel durumu ve altta yatan hastalığın bazı tanısal girişimlere izin vermemesidir.
Bu hastalarda mortalite oranı altta yatan hastalığa ve infeksiyöz ajanın türüne göre % 45 ile % 100 arasında
değişmektedir.
Altta yatan hastalığın ciddiyeti ve tanı koymadaki güçlükler nedeni ile bu hastalara erken empirik tedavi
başlanması gerekmektedir. İnfeksiyöz etkenlerin ve infeksiyon dışı nedenlerin çeşitliliği bu olgularda
empirik tedavi belirlenmesini güçleştirmekte ve multidisipliner yaklaşımı gerekli kılmaktadır. Hastalarda
akciğer problemi ortaya çıktığı zaman primer izleyen hekime ek olarak göğüs hastalıkları, infeksiyon
hastalıkları, radyoloji, mikrobiyoloji, patoloji, göğüs cerrahisi ve yoğun bakım uzmanlarından oluşan bir
ekibin ortak çabası gerekmektedir. Bu birlikteliğin, sorunun ilk başladığı noktadan sonlanana dek
sürdürülmesine özen gösterilmelidir.
77
KLİNİK YAKLAŞIM
Bağışıklık sistemi baskılanmasının türüne göre etkenler farklı olduğundan, klinik yaklaşım üç ana grupta
değerlendirilmektedir:
1. Nötropenik olgular
2. Nötropenik olmayan olgular
3. AIDS’ li olgular
NÖTROPENİK OLGULAR
Nötropeni, nötrofil sayısının 500 / mm3’ün (0.5 x 109 / lt); derin nötropeni ise 100 / mm3’ün (1.0 x 109 / lt)
altında olması şeklinde tanımlanır. Buna ek olarak nötrofil sayısı 500-1000 arasında olan, ancak bu sayının
süratle 500’ ün altına düşmesinin beklendiği olgular da nötropenik olarak değerlendirilir. Bu grupta etken ve
prognozun belirlenmesinde nötropeninin süresi ve derinliği önem taşır. Nötrofil sayısı 100/mm3’ün altında
olan ve nötropenisi 10 günden uzun süren ya da sürmesi beklenen olgular yüksek risk grubu olarak
değerlendirilir. Altta yatan hastalığın ciddiyeti, uygulanan kemoterapi yoğunluğu, tedavi başarısını olumsuz
etkilemektedir. Önceki nötropenik atak sırasında saptanmış mantar infeksiyonu olan olgular, öncelikle bu
yönden değerlendirilmelidir.
Bu grup içerisinde lösemi veya lenfoması olan ya da allojeneik hematopoetik kök hücre transplantasyonu
yapılmış hastalar pnömoni gelişimi açısından en yüksek risk altındadır. Febril nötropeni, nötropenik bir
hastada ateşin bir kere 38.3 °C’nin üzerine çıkması ya da bir saat süreyle 38 oC ya da üzerinde ateş olması
olarak tanımlanır .
Son yıllarda evde tedavi edilebilecek düşük riskli febril nötropeni grubu tanımlanmış olsa da pnömonisi olan
nötropenik olguların tümü yüksek riskli kabul edilip hastaneye yatırılmalıdır.
Nötropenik hastalarda ateşin nedeni % 60 oranında infeksiyondur, bu olguların %20 sinde akciğer tutulumu
vardır ; ancak otopsi çalışmalarında bu oranın %90’ a kadar çıktığı bildirilmiştir. Bu olgularda en sık
rastlanan etkenler Gram- negatif bakteriler (P. aeuroginosa, K. pneumoniae, Escherichia coli gibi) , S.
pneumoniae, S. aureus, koagülaz- negatif stafilokoklar, viridans streptokoklar ve Aspergillus’tur. Ancak son
yıllarda bu olgu grubunda daha az bilinen Gram- negatif ve pozitif patojenlerin ve CMV’nin de pnömoniye
neden olduğu bildirilmektedir.
Nötropenik olgularda yangısal yanıt olmaması nedeniyle, pnömonide fizik bakı ve akciğer grafisi tümüyle
normal bulunabilir. Bu hastalarda BT, YRBT akciğer grafisine yansımayan infiltratları gösterebilir. Pürülan
balgam bu olguların ancak %8’ inde saptanmıştır. Nötropeninin düzelmesini takiben klinik bulguları düzelen
hastalarda bazen radyolojik bulguların ilerlediği ve rallerin ortaya çıktığı gözlenebilir. Bu durum
infeksiyonun progresyonu olarak nitelendirilmemelidir.
Akciğer tutulumu olan nötropenik olgulardaki tanı ve tedavi algoritması Şekil 1’de görülmektedir. Akciğer
infiltrasyonu olmayan ve başlangıçtaki empirik antibakteriyel tedaviye cevap vermeyen yüksek riskli
hastalarda tedavinin 2-5.gününde çekilen YRBT ve serumda galaktomannan antijenemisinin araştırılması
invazif aspergilloz tanısı açısından değerli olabilir.
NÖTROPENİK OLMAYAN OLGULAR
Bu grup çok geniş bir hasta spektrumunu içerir (solid organ / nötropeniden çıkmış kemik iliği transplant
hastaları, uzun süreli steroid / immünosüpresif sağaltım alanlar, vb) . Her alt gruptaki olgularda öncelikli
olası etkenler ve sık görülme zamanları değişebilir.
Hematopoetik kök hücre transplantasyonu sonrası, kemik iliği yapılanması tamamlanmış ve böylece nötrofil
sayısı normale dönmüş hastalarda (alıcılarda) geç dönemde daha çok pnömokokların sorumlu olduğu
78
bakteriyel pnömoniler görülmektedir. Allogeneik transplant alıcılarında, profilaktik ve “preemptive”
tedavinin yaygın kullanımı nedeni ile CMV görülme sıklığı önemli ölçüde azalmış ve görülme zamanı
transplantasyon sonrası geç dönemlere (100.günden sonra) kaymıştır. Bu grup hastalarda etkin profilaksi
sayesinde PCP de çok azalmıştır.
Solid organ transplant alıcılarında da viral etkenler içinde en önemlisi CMV’dir. CMV infeksiyonu insidensi
renal transplant alıcıları için % 75 olarak bildirilmiştir. Ülkemiz için bu oran % 31-81 olarak belirtilmiştir.
Bu olgularda H. influenza, S. pneumoniae gibi etkenlerin yanısıra Nocardia ve mikobakterilerde önemli
patojenlerdir. Ülkemizde renal transplant alıcılarının tüberküloz insidansı % 2-4 düzeyinde bildirilmiştir.
Ayrıca diyalize giren kronik böbrek hastalarında ekstrapulmoner tüberküloz insidansının yüksek olduğu
bildirilmektedir.
Kollajen vasküler hastalık nedeni ile tedavi gören hastalarda S.pneumoniae, H. influenzae, M. catarrhalis,
Legionella, M. pneumoniae, C. pneumoniae ile pnömoniler görülebilir. Bu grup hastada düşük olasılıklı
olmakla birlikte PCP görülebileceği unutulmamalıdır.
Nötropenik olmayan olgularda empirik yaklaşım, tanı-tedavi algoritması Şekil 2’de gösterilmiştir.
Gerek nötropenik gerekse nötropenik olmayan olgularda radyolojik görünüme göre etkenler değişmektedir.
Radyolojik bulgulara göre daha ön planda düşünülmesi gereken olası etkenler ve infeksiyon dışı nedenler
Tablo 2 ve 3’ te gösterilmiştir. Radyolojik bulgulara dayanan yaklaşım, ayırıcı tanı spektrumunu daraltmak
amacıyla kullanılabilir; ancak, bu olgularda radyolojik bulguların çok değişkenlik gösterebildiği, yanıltıcı
olabileceğı ve mikrobiyolojik tanının temel olduğu unutulmamalıdır. Böbrek transplant alıcılarında, kontrast
nefropatisi gelişme riski nedeniyle, kontrastlı BT çekimi indikasyonu konulmasında dikkatli davranılmalıdır.
Bu hasta grubunda kontrast maddeyle BT çekimi gerektirecek bir patolojik süreç sıklığı fazla değildir.
AIDS’ LI OLGULAR
Bu grupta infeksiyöz etkenler, hastalığın evresine (CD4 sayısına) göre değişmektedir. Bu hastalarda son
yıllardaki etkin antiretroviral tedaviler sonucunda immün sistemde uzun süreli düzelmeler sağlandığından
fırsatçı infeksiyon sıklığında belirgin azalma saptanmıştır. Bu tür infeksiyonlar ancak yeterli tedavi alamayan
ya da tedaviye dirençli olgularda gorülmektedir.
Bakteriyel patojenler arasında en sık saptanan S. pneumoniae ve H. Influenzae’dır.Diğer sık karşılaşılan
etkenler P. aeruginosa , enterik Gram- negatifler ve S. aureus’tur. P. carinii, HIV infeksiyonu olmayan
olgularda daha akut seyirli klinik tablolara yol açarken, AIDS’li olgularda kronik gidiş görülebilir. Benzer
Şekilde, PCP için difüz bilateral infiltrasyonlar tipik radyografik görünüm olmakla birlikte, özellikle
pentamidin profilaksisi uygulanan olgularda atipik radyografik bulguların da olabileceği bilinmektedir.
Mortalite oranının % 5-43 arasında olduğu bildirilmektedir.
AİDS’li olgularda tanı ve tedavi yaklaşımı şekil 3’de görülmektedir.
TANI
BBH’ de pnömoni tanısında anamnez, fizik bakı bulguları ve radyolojik incelemelerin yanı sıra, invazif
ya da noninvazif yöntemlerle elde edilen solunum yolları örneklerinin mikrobiyolojik ve patolojik açıdan
incelenmesi önem taşımaktadır. Bu hastalarda ateş yüksekliği ve solunum sıkıntısı bulunmasına karşın,
akciğer grafisinin normal sınırlarda olabileceği unutulmamalıdır. Bu olgularda hipoksemi gelişmesi de
uyarıcı olmalıdır.
Mikrobiyolojik tanımlamada solunum yolu örneklerinin mikroskopik direkt boyasız preparatları
Aspergillus ve diğer mantar elemanlarının ; boyalı preparatlar ise çok çeşitli mikroorganizmaların
tanınmasında yararlı yöntemlerdir. Bu örneklerin bakteriyel, mikobakteriyel, viral ve fungal kültürleri
önemlidir. Ayrıca özellikle kantitatif bakteriyel kültürlerinin özgül ve duyarlı yöntemler olduğu
bilinmektedir. Pnömoniler sıklıkla bakteriyemi ya da fungemi ile birlikte olduğu için, bu olgulardan
hemokültür gönderilmesi de gereklidir.
79
Mikroskopik bakı ve kültür yöntemleri dışında mikroorganizmaya özgü antijenlerin (direkt fluoresan antikor,
lateks aglütinasyon, radioimmünoassay, enzim immünoassay vb) ve nükleik asidlerin saptanması da
(hibridizasyon,PCR vb) özellikle hızlı tanıda önemlidir. Örneğin Legionella infeksiyonları tanısında idrarda
Legionella antijeninin , CMV hastalığında CMV antijenemisinin ve kanda kantitatif CMV DNA ve RNA’nın
gösterilmesi tanı koydurucudur. Serokonversiyonun olduğu primer infeksiyonun dışında antikorların
gösterilmesi CMV açısından bu hastalarda yardımcı değildir; infeksiyon riskinin belirlenmesi amacıyla,
transplantasyon öncesi alıcı ve vericilerin CMV serolojik profillerinin saptanması gerekir. CMV antijenemi
testinin transplantasyon alıcılarındaki değerlendirmesi, yapılan transplantasyonun türü, hastalık belirti ve
bulgularının eşlik etmesi, kişinin serolojik durumu, rejeksiyonun eşlik etmesi ve henüz tüm merkezlerde
standard uygulanmayan antijenemi testlerinin yöntemi ile ilişkilidir. Bazı merkezler, semptom öncesi
dönemde saptanan antijenemi pozitifliği , semptomlardan 11 ve 14 gün önce, sırasıyla seronegatif ve
seropozitiflerde, görüldüğünden “preemptive” tedavi yaklaşımlarını tercih etmektedirler. Yine düşük pozitif
saptanan testin birkaç gün sonra yinelendiğinde, pozitif hücre sayısında artış olması tedaviye
yönlendirmelidir. Değişik merkezlerde farklı yöntemlerle yapılan antijenemi testindeki eşik değer
yaklaşımları kalp transplantasyonu alıcılarında 100-400 hücre/ 2x105, kalp-akciğer transplantasyonu
alıcılarında 50 hücre/ 2x105, karaciğer transplantasyonu alıcılarında 100 hücre/ 2x105, renal transplantasyon
alıcılarında 40-50 hücre/ 2x105 ve kemik iliği transplantasyonu alıcılarında 2-5 hücre/ 2x105 hücrede gibi
bildirilmekle beraber bu konuda standard yaklaşım henüz yoktur.
CMV DNA (Monitor) PCR testinde ise, karaciğer transplantasyon alıcılarında > 5000 kopya/ml değerlerin
semptomatik hastalık ile korelasyon gösterdiği belirtilmiştir.
İnvaziv Aspergillus infeksiyonlarının tanısında serumda galaktomannan araştırılması tanıda değerlidir
Bunların yanı sıra, özellikle etkene yönelik antikorların serolojik yöntemlerle gösterilmesi tanıya yardımcı
olmaktadır (M. pneumoniae, C. pneumoniae vb ).
Bilgisayarlı tomografi patolojik sürecin niteliği hakkında fikir verebilmektedir. Bu amaçla mediastenin
değerlendirilmesinde ya da lenf ganglionları ve kitle lezyonlarının ayırt edilmesinde spiral BT, parankimal
süreçler hakkında daha ayrıntılı bilgi edinilmesinde yüksek rezolüsyonlu BT (YRBT) tercih edilmelidir.
YRBT’de kesit aralıkları 1 cm’den geniş olmamalıdır. Her iki incelemenin birlikte istenmesinin, maliyeti iki
katına çıkaracağı unutulmamalıdır. Mümkünse, önce akciğerler taranmalı ve infiltrasyon saptanan alanlardan
ince kesitler alınmalıdır. Burada en doğru yaklaşım, klinisyen ile radyologun doğrudan ilişki kurup, uygun
inceleme protokolünü belirlemesidir.
Tablo 1. Konak Savunma Defektlerine Göre Pulmoner İnfeksiyon Etkenlerinin Sınıflandırılması
Konak Savunma Defekti
Nötropeni
İnfeksiyon Etkeni
Enterik Gram- negatif bakteriler
P.aeruginosa
S.aureus
Koagülaz- negatif stafilokoklar
Streptokoklar
Enterokoklar
Aspergillus
Candida spp.
Hümoral İmmün yetmezlik
S.pneumoniae
H.influenzae
Mikobakteriler(tüberküloz, atipik mikobakteriler)
Funguslar
Viruslar(CMV,VZV,HSV,RSV)
P.carinii
T.gondii
S.stercoralis
Hücresel immün yetmezlik
80
Tablo 2. İmmunsüpresif Hastalarda Pulmoner İnfeksiyon Etkenlerinin İnfeksiyonun Seyrine ve Radyolojik
Paterne Göre Sınıflandırılması
Radyolojik görünüm
Fokal (konsolidasyon)
KLİ
Akut
Bakteriyel
Aspergillus
Legionella
Nodüler veya kaviteli
Bakteriyel akciğer apsesi
NİK
Subakut veya sinsi
Aspergillus
Nocardia
M.tuberculosis, MAI
M.tuberculosis
Nocardia
Aspergillus
Cryptococcus
Difüz (interstisyel)
CMV
P.carinii
CMV
P.carinii
Respiratuar sinsisyum virusu
(RSV)
Miliyer tüberküloz
Tablo 3. Radyolojik görünüme gore olası infeksiyon dışı nedenler
Nodüler ya da kaviteli
Difüz
Fokal
Akciğer ödemi (kardiyak ya da Malignite
BOOP
Septik emboli
non-kardiyak)
Radyasyon pnömonitisi
Bronşiyolitis obliterans organize Kaposi sarkomu*
Pulmoner emboli ve infarktüs
pnömoni (BOOP)
Fantom tümör
Nonspesifik interstisyel
Primer/metastatik tumor
pnömoni (NİP)
Atelektazi
Lenfositik interstisyel pnömoni
Kaposi sarkomu*
(LIP)
İlaca bağlı pnömonit
Lenfanjitis karsinomatoza
Alveoler hemoraji
Lösemik tutulum
Üremik akciğer
Radyasyon pnömoniti
*Kaposi sarkomunun insan herpesvirus tip 8 ile ilişkili olduğu bilinmektedir (60).
81
AKCİĞER İNFİLTRASYONU
Fokal *
Nötropenik ateş
epizodu başında
Difüz interstisyel
Uyarılmıs Balgam§ + empirik tedavi
(anti-pseudomonas kombinasyon + kotrimoksazol)∋
empirik tedavi
altında gelişen
Balgam / uyarılmış balgam** §
Balgam (-) **
Empirik tedavi ***
anti-pseudomonas beta-laktam
+ aminoglikozid φ, =
Balgam (+) **
Uygun tedavi
Balgam (-)
2 –5 gun etkinlik izlemi ****
uygun
tedavi
Balgam (+)
Yanıt var
Yanıt yok
Yanıt var
Yanıt yok
Tedaviye devam
Amfo B +BT #+bronkoskopik işlemler
(48-72 saat izlem) *****
Tedaviye
devam
Yanıt var
ya da tanı var
Yanıt yok
Yanıt yok
fungal infeksiyonu
tanı yok
destekleyen bulgular var
Tedavi
Amfo B dozunun artırılması
AAB / VATS
Şekil 1 : Nötropenik olgularda tanı ve tedavi yaklaşımı
* Fokal infiltrat kapsamına multifokal, nodüler veya kaviteli gölge koyulukları da girmektedir
** Nötropeniden çıkıldığı dönemde ortaya çıkan infiltrasyonlar yangısal reaksiyonun
belirginleşmesi (görünebilir hale gelmesi) nedeniyle olabileceği için, bu olgular öncelikle
izlenmelidir. Balgam dışında, plevra sıvısı ve kan gibi diğer örneklerin de mikrobiyolojik
incelemesi yapılmalıdır. Balgamda Pseudomonas dışı bir bakteri soyutlansa bile,
başlanan anti-pseudomonas antibiyotik kesilmemeli, gerek varsa, yeni ilaç eklenmelidir.
*** Antibiyotiklerin açıklaması için metne bakınız
****Yanıt için bekleme süresi klinik seyre göre belirlenir. İzlemde temel olarak ateş yanıtı
dikkate alınmalıdır.
***** Hastanın klinik durumuna göre bronkoskopi amfoterisin B sağaltımının başlanmasıyla
eşzamanlı yapılabilir ya da amfoterisin B sağaltımının 48-72 saatteki yanıt beklenebilir.
§
Solunum yetmezliği nedeniyle intübe edilen olgularda, bronkoskopik örnekler ya da
endotrakeal aspirat ilk aşamada alınabilir.
# Spiral BT ve/veya YRBT çekilmelidir
φ Aminoglikozid yerine siprofloksasin de (karbapenem ile kombinasyon dışında) kullanılabilir.
✝ Febril nötropenisi olan olgu şoktaysa, kalıcı kateteri varsa, kinolon profilaksisi almaktaysa, ciddi mukozit bulguları varsa, bu
aşamada tedaviye glikopeptid eklenmelidir.
∋ Uzun süreli steroid tedavisi alan nötropeniklerde Legionella da etken olabilir ve empirik
tedaviye makrolid eklenmesini gerektirebilir. Anti-pseudomonas kombinasyonda kinolon
kullanılması bu olasılığı karşılayacaktır.
82
AKCİĞER İNFİLTRASYONU
Fokal *
Difüz interstisyel
Empirik antibakteriyel tedavi **
+ balgam incelemesi**** §
Empirik antibakteriyel tedavi ***
+ balgam incelemesi ****§
Tanı (+)
Tanı (-)
Tedavi
48-72 saat izlem
Yanıt var
Tanı (-)
YRBT,BAL / pro-BAL
PSB, TBB
Yanıt yok
Tanı (-)
BT #
Tedaviye
devam
Tanı (+)
Tedavi
Tanı (+)
Tedavi
BAL/pro-BAL,PSB,TBB
Tanı (+)
Tedavi
Tanı (-)
AAB / VATS
Şekil 2: Nötropenik olmayan BBH’de tanı ve tedavi yaklaşımı
*
**
Fokal infiltrat kapsamına multifokal, nodüler veya kaviteli gölge koyulukları da girmektedir
Bu olgular altta yatan hastalığı olan toplum kökenli pnömonili hastalar gibi değerlendirilmelidir.
Pnömoni hastanede gelişmiş ise hastane kökenli pnömoniler için geçerli önerilere uyulmalıdır.
*** Empirik tedavi için kinolon / makrolid + kotrimoksazol kombinasyonu önerilebilir. Bu grupta empirik
tedavi planlanırken hastanın PCP profılaksisi alıp almaması, CMV pnömonisi ya da Legionella
infeksiyonu için riskli grupta olup olmaması, o sırada antimikrobiyal tedavi alıp almaması, organ
transplant alıcısıysa, infeksiyonun zamanı, rejeksiyon varlığı, böbrek ve karaciğer fonksiyonları göz
önüne alınmalıdır.
**** Balgam dışında, plevra sıvısı ve kan gibi diğer örneklerin de mikrobiyolojik incelemesi yapılmalıdır.
Difüz interstisyel radyografik patterni olanlarda CMV antijenemisi bakılmalı ve/veya nükleik asid testleri
yapılmalıdır.
§
#
Solunum yetmezliği nedeniyle intübe edilen olgularda, bronkoskopik örnekler ya da
endotrakeal aspirat ilk aşamada alınabilir.
Spiral BT ve/veya YRBT çekilmelidir (Bkz. Tanı bölümü).
83
AKCİĞER İNFİLTRASYONU
Uyarılmıs Balgam incelemesi*
Tanı (-)
Tanı (+)
Empirik tedavi ** + BAL, TBB
Tanı (-)
Tedavi
Tanı (+)
Yanıt var
Yanıt yok
Yanıt yok
Tedavi
Yanıt var
İzlem
Bronkoskopi tekrarı /
AAB / VATS
Yanıt var
Tedaviye
devam
Yanıt yok
İkinci bir tanı
düşünülmeli
BAL, TBB /
AAB / VATS
Şekil 3 : AIDS’ lı olgularda tanı ve tedavi yaklaşımı
* Balgam dışında, plevra sıvısı ve kan gibi diğer örneklerin de mikrobiyolojik incelemesi yapılmalıdır.
** CD4 hücre sayısı 200ün altına düşmüş olgularda, her türlü radyografik bulguların varlığında empirik
kotrimoksazol (trimetoprim 20 mg/kg) uygulanma indikasyonu vardır.
CD4 hücre sayısının 200ün üzerinde olduğu olgularda, hastane ya da toplum kökenli oluşuna göre
antibiyotik seçimi yapılır.
84
Download