TBMM B: 114 9 . 6 . 2010 O: 2 2’nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar) Buyurun efendim. CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sözlerime başlarken hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Aslında, az önce kabul ettiğimiz ya da kabul edilen –biz kabul etmedik- önergenin son derece sakıncalı bir önerge olduğunu ve gerekçesini anlamakta güçlük çektiğimizi ifade etmeliyim. Yani bakınız Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve Sayın Bakanımız; lütfen… Yani siz buraya bir yasa tasarısı sevk ediyorsunuz ve “Hâlen 115 olan yurt dışı kadro sayısını 145’e yükselteceğiz.” diyorsunuz, 30 kişilik kadro için buraya geliyorsunuz ve burada bir önerge veriyorsunuz, “30 adet kadro yetersizdir, 135 adede çıkarılması…” Ya, böyle bir şey olabilir mi? Biz mi yanlış anladık yoksa? Daha mürekkebi kurumamış. Bu nasıl iş? Yani ne yapılmak isteniyor? 30 adet kadro için geliyorsunuz, yasa tasarısı o yani Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığında, dışarıda tabii ki ihtiyaç var -biliyorum- yıllardan bu yana bazı sıkıntılar var ama el insaf, yani 30’la geliyorsunuz, 135 adede çıkarıyorsunuz, 105 tane artırıyorsunuz. Bunu anlamakta zorlanıyoruz ve lütfen Sayın Bakandan bunun doyurucu bir açıklamasını rica ediyorum. Aksi hâlde şöyle bir -bir şeyin şüyuu vukuundan beterdir- suçlamayla ya da düşünceyle karşı karşıya kalabilirsiniz: “Ne o yani, siz Dış ticaret Müsteşarlığının dış temsilciliklerini çiftliğe mi çevirmek istiyorsunuz?” E bunu söylerler. Gülüyorsunuz ama Sayın Bakan, lütfen… 30 kadro istiyorsunuz, burada bir önergeyle… Yani böyle bir şeyi anlamak mümkün değil. Lütfen burada doyurucu bir açıklama rica ediyorum. Ayrıca da -burada yazmıyor- “2010 plan dönemi sonunda dış temsilcilik sayısının 110’a çıkarılması…” Kaçtı, kaçtan kaça? Yurt dışı kadro sayısını 115’ten 145’e yükseltmeyi öngörüyorsunuz. Bu çerçevede de bir açıklama rica ediyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dış Ticaret Müsteşarlığının bir vizyonu var. Bu vizyonu ne? Genel gerekçede görebildiğimiz kadarıyla ülkemizin dünya ticaretinde lider ülkeler arasında yer almasını sağlayacak dış ticaret politikalarını oluşturmak ve uygulamak. Şimdi, lütfen… Ne demek bu? Dünya ticaretinde lider ülkeler arasında yer almasını sağlayacak dış ticaret politikası ne anlama geliyor? Ne anlama geliyor? Burada kastedilen dış ticaret hacminin büyüklüğüdür. Yani siz diyorsanız dünya ticaretinde lider ülkeler arasında yer almasını sağlayacak dış ticaret politikaları, yani ihracat artı ithalat, yani dış ticaret hacmidir. İşte, yanlış burada. İşte, yanlış burada. Bu yanlışla ne olur? Ne olur? Dünya ticaretinde kaybeden ülkeler safında yer almaya mahkûm olursunuz. Nitekim öyle oldu. Böyle bir hedef olabilir mi? Anlamak mümkün değil. Bakınız, yanlış burada. Dış ticaret açığını ihmal ediyorsunuz. Bizim asıl sorunumuz dış ticaret açığı değil mi değerli arkadaşlarım? Ve son tahlilde cari işlemler açığı değil mi? Yineliyorum, dünya ticaretinde lider ülkeler arasında yer alma hedefi, bizi gözü kapalı bir şekilde dış borçla finanse edilen bir ithalat bağımlısı konumuna düşürmez mi? Nitekim düşürdü. Hedef ne olmalıdır? Bakınız, hedef ne olmalıdır? Hedef, dünya ticaretinde kazanan ülkeler safında yer tutmak olmalıdır. Bu ne anlama geliyor? İhracat fazlası vereceksin ve dolayısıyla cari açığın olmayacak. Yani ihracat fazlası vereceksin, dış ticaret açığın olmayacak. Güney Kore öyle yapıyor. Bir başka çarpıklık var. Özür dilerim, çok saydığım -ismini söylemeyeceğim- bazı arkadaşlarım burada konuşuyorlar. Yani anlamakta güçlük çekiyorum. Efendim, neymiş? İthalata yönelik kalkınma stratejisi, ihracata dönük kalkınma stratejisi yokmuş. Aman Allah’ım! Böyle şeyler olabilir mi? – 532 – FATMA-114 –