Sayı Sanat Dergisi 10 Opera ve Bale Festivalleri 8. ULUSLARARASI İSTANBUL OPERA FESTİVALİ 15. ULUSLARARASI BODRUM BALE FESTİVALİ İZMİR EFES OPERA VE BALE GÜNLERİ 24. ULUSLARARASI ASPENDOS OPERA VE BALE FESTİVALİ SOPRANO GÖRKEM EZGİ YILDIRIM’IN BÜYÜK BAŞARISI TÜRK OPERA SANATÇILARI MAKEDONYA’ DA! BODRUM KALESİ / CASTLE biletiva.com İçindekiler Akdeniz Opera ve Bale Kulübü Derneği Adına İmtiyaz Sahibi Dernek Başkanı Fazıl Tütüner Sorumlu Yazı İşleri Müdürü A. Vahap Kokulu Yayın Yönetmeni İhsan Toksöz Yardımcı Yayın Yönetmeni Demet Şaman Tarlakazan Reklamlar ve Finans Kaynakları Bengü Yılmazer Hadra Sayman Eyüp Dinç Sanat Etkinlikleri Mine Yalçın Yayın Kurulu Demet Şaman Tarlakazan Bengü Yılmazer Hadra Mine Yalçın Kapak ve Sayfa Tasarımı Burçin Keseci Baskı Güven Ofset Uray Caddesi No:25/A Mersin Tel: 0324 238 28 80 - 237 27 80 Basım Tarihi 28.06.2017 06-13 8. ULUSLARARASI İSTANBUL OPERA FESTİVALİ İsmail Hakkı Aksu 14-15 Akdeniz Opera ve Bale Kulübü Derneği The Association of Mediterranean Opera and Ballet Club Bahçe Mh. 4606 Sk. İstiklal İşhanı Kat:2 Mersin Tel: 0324 238 86 80 [email protected] • www.akob.org Bağışlarınız için: İŞ BANKASI Uray Şubesi (6607) - Hesap No: 959250 IBAN: TR69 0006 4000 0016 6070 9592 50 Donations: İŞ BANK - Uray Branch IBAN: TR69 0006 4000 0016 6070 9592 50 BIC: ISBKTRISXXX Dergimize gönderilen yazı ve görseller yayınlansın ya da yayınlanmasın iade edilmez. Yayınlanan yazıların içeriğinden yazarlar sorumludur. 20 TÜRK OPERA SANATÇILARI MAKEDONYA'DA 22-23 24. ULUSLARARASI ASPENDOS OPERA VE BALE FESTİVALİ ULUSLARARASI SİBİRYA P.I. SLOVTSOV OPERA YARIŞMASINDA SOPRANO GÖRKEM EZGİ YILDIRIM'IN BÜYÜK BAŞARISI İZMİR EFES OPERA VE BALE GÜNLERİ 16-19 27-34 15. ULUSLARARASI BODRUM BALE FESTİVALİ 24-25 TÜRKİYE'DE SESLENDİRİLEN İLK ALMAN OPERASI Ömer Eğecioğlu 3 Opera•Bale İhsan Toksöz [email protected] UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan bu antik kentin de ülkemiz opera bale sanatlarının tanıtımının yapıldığı bir kültür turizmi merkezi olması hedefleniyor. Etkinlikler Efes Antik Tiyatrosu’nda gerçekleştirilecek. Ç eyrek asırdır bahar ve yaz aylarında uluslararası opera-bale yaz festivallerine imza atan DOBGM, özellikle turistik kentlerimizde gerçekleştirilen etkinliklerle ülkemizin yetkin sanatçı kadrolarını yabancı ziyaretçilere tanıtırken, dünyanın dört bir köşesinden davet edilen orkestra, opera ve bale kurumlarının temsilleriyle de o yörelerdeki Türk sanatseverlerine geniş bir yelpazede unutulmaz görsel ve müzikal anlar yaşatıyor. Bu festivallerin en eskisi 1994 yılından beri yapılmakta olan Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali bugün dünyanın önemli topluluklarının katılım için başvurduğu bir festival haline gelmiştir. İki bin yıllık antik Aspendos Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen festival dünyanın ilk ve tek “Kalite Yönetim Belgesi”ne (TS-EN-ISO 9001: 2000) sahip festivalidir. İkinci sırada ise son 15 yıldır gerçekleştirilen Uluslararası Bodrum Bale Festivali geliyor. Bodrum Kalesi’nin tarihi atmosferinde gerçekleştirilen etkinlikler bu ünlü tatil beldemizde başarı ile sürdürülen kültür turizminin artık vazgeçilmezlerinden olmuştur. Bir diğer festivalimiz ise son sekiz yıldır başarı ile gerçekleştirilen Uluslararası İstanbul Opera Festivali’dir. DOBGM tarafından Türkiye’nin kültür sanat yaşamına destek vermek amacıyla bir Dünya metropolü olan İstanbul’da yapılan bu festival geniş kesimlerce izlenmekte ve yıllar geçtikçe olgunlaşarak kentin kültür simgelerinden biri haline gelmiş bulunmaktadır. Bu yıl ilk kez düzenlenecek olan İzmir Efes Opera ve Bale Günleri ile de, her yıl sayısız turistin ziyaret ettiği Opera•Bale 4 8. İSTANBUL OPERA FESTİVALİ, 13-25 Haziran 2017 tarihleri arasında yapıldı. Bu konuda etkinlikleri izleyen İsmail Hakkı Aksu’nun yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz. Şimdi sırada sırasıyla; bu yıl on beşincisi yapılacak olan ULUSLARARASI BODRUM BALE FESTİVALİ (24 Temmuz-12 Ağustos), 24. ULUSLARARASI ASPENDOS OPERA VE BALE FESTİVALİ (23 Ağustos-4 Eylül) ve İZMİR-EFES OPERA VE BALE GÜNLERİ (16-22 Eylül) var. Dergimiz içinde bu festivallerle ilgili detaylı bilgi bulacaksınız. Türkiye’de sanatsal varlığı son 60-70 yılda gelişen ve kararlı kültür politikalarıyla ulusal kimliğimizle bütünleşen Opera ve Bale sanatlarının bugün ulaştığı çizgi, bu konuda 500 yıllık bir geçmişi olan Avrupa ülkelerinden hiç de geride değildir. Bu, dirayetli kültür insanlarının, özgüvenli ve kararlı yöneticilerin ve yetenekli ve özverili Türk sanatçılarının bir zaferidir. Opera ve bale sanatçılarımızın uluslararası yarışmalarda aldıkları derecelerle, dünyanın en tanınmış opera-bale kumpanyalarının en ünlü mekânlarında sahneledikleri birçok eserde aldıkları rollerle ülkemizi başarıyla temsil etmeleri nedeni ile gururlanıyoruz. Yurtdışı sahnelerinde adlarından başarılarıyla söz ettiren Devlet Opera ve Balesi genç kuşak solist sanatçılarına her geçen yıl yenileri ekleniyor. Hemen yakınlardan iki örneğin haberi dergimiz sayfaları içinde yer alıyor: Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin solist sanatçısı Soprano Görkem Ezgi Yıldırım, Sibirya’da bulunan Krasnoyarsk Devlet Opera ve Bale Tiyatrosu’nun düzenlediği ve Rusya’nın önemli şan yarışmalarından biri olan IV. Uluslararası P. I. Slovtsov Opera Yarışması’nda “Grand Prix” ödülünün yanı sıra “Krasnoyarsk İl Valiliği Özel Ödülü” ile “En İyi Halk Şarkısı Yorumu” ödüllerini de almaya da hak kazanarak yarışmaya damgasını vurdu. 45 yıldır düzenlenen Üsküp Mayıs Opera Geceleri Festivali’nin kapanış etkinliğinde sahnelenen, G. Verdi’nin Aida Operası’nda Türk solistler Deniz Yetim (İDOB), Efe Kışlalı (İDOB), Ayşe Özkan (İDOB), Cengiz Sayın (İZDOB), Tuncay Kurtoğlu (SAMDOB) görev yaptılar. Opera ve Bale festivallerimizi tanıttığımız dergimizin bu sayısında Ömer Eğecioğlu’nun ilginç bir araştırma yazısına da yer veriyoruz: “İstanbul’da İlk Alman Operası”. Müzik ve sanat dolu günler dileğiyle… 5 Opera•Bale 8. ULUSLARARASI İSTANBUL OPERA FESTİVALİ 13 - 23 Haziran 2017 İsmail Hakkı Aksu * Ülkemizde opera ve bale sanatlarını toplumun tüm kesimlerinin yararına sunmaya devam eden Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nün, Türkiye’nin kültür sanat yaşamına destek vermek amacıyla organize ettiği 8. Uluslararası İstanbul Opera Festivali, 13-23 Haziran 2017 tarihleri arasında opera severlerle buluştu. Opera•Bale 6 SARAYDAN KIZ KAÇIRMA 13-14-15 Haziran 2017 12 Haziran 2017 akşamı Arkeoloji Müzesi avlusunda, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nce Türkiye’nin kültür sanat yaşamına destek vermek amacıyla düzenlenen 8. Uluslararası İstanbul Opera Festivali de, “Saraydan Kız Kaçırma” eseriyle başladı. Zdravko Lazarov’un yönettiği, Yekta Kara’nın sahneye koyduğu Saraydan Kız Kaçırma operasında, Constanze’de soprano Eylem Duru, Osmin’de bas Tuncay Kurtoğlu, Belmonte’de tenor Erdem Erdoğan, Blondchen’de soprano Sevim Zerenaoğlu, Pedrillo’da tenor Cenk Bıyık ve Selim Paşa’da bas Cahit Şaher rol aldılar. Eserin kostüm tasarımını Şanda Zıpçı, çevre düzenlemesini Ferhat Karakaya, koro şefliğini Paolo Villa, ışık tasarımını Metin Koçtürk gerçekleştirdi. Temsile katılan tüm sanatçıların hepsi de son derece başarılıydı. Bunları tek tek anlatmaya hiç gerek yok. Zaten yıllardır aynı eseri başarı ile yorumluyorlar. Seyirci de son derece memnun oldu. Oyun bitiminde, devam eden alkışlar nedeniyle, sanatçılar defalarca sahneye gelerek seyircileri selamladılar. Bu şekilde oyun son derece başarılı bir şekilde sona erdi. İstanbul Arkeoloji Müzeleri bahçesinde gerçekleştirilen gösterimin ardından Festival ile ilgili açıklamada bulunan İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) Müdürü ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan, sanatseverlerin festivale yoğun ilgi gösterdiğini belirterek, “Bu akşam hakikaten bir sürpriz oldu. Bu kadar kalabalık beklemiyorduk, çünkü yağmur ihtimali vardı. Oysa muhteşem bir seyirci var” dedi. İDOB Müdür ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan, sanatçıların da son derece iyi bir performans sergilediğini belirterek, “Çok mutluyum. Lokumlar, minderler, nargileler... Otantik bir Osmanlı Sarayı. Ortam, hava, sanatçılar ve seyirciler muhteşem. Ümidim; festivalin diğer günlerinin de böyle heyecanlı ve yoğun geçmesi” ifadelerini kullandı. W.A. Mozart’ın üç perdelik bir şarkılı-oyun türündeki (Singspiel: komik opera) olarak yazmış olduğu Saraydan Kız Kaçırma Operası’nın ilk oyunu, 16 Temmuz 1782 yılında Viyana’da yapılmıştır. Bu operanın librettosu, Christoph Friedrich Bretzner’in (1748-1807) besteci Johann Andre (1741-1799) için 1781 yılında şarkılı-oyun metni olarak yazmış olduğu “Saraydan Kız Kaçırma” adlı librettodan esinlenerek Gottlieb Stephanie (1741-1800) tarafından yazılmıştır. Stephanie’ye besteci de yardım etmiş, özellikle esere bazı yeni müzik bölümlerinin 7 Opera•Bale Deniz Yetim Saraydan Kız Kaçırma Operası Mozart’ın Türkiye ve Türk müziği ile ilgili olarak yazmış olduğu eserlerin en başında gelmektedir. Gerçek olan bir şey varsa o da Mozart’ın komik-opera, daha doğrusu komik-şarkılı-oyun alanında yarattığı sahne eserleri arasında bir bale ve üç opera ile geniş ölçüde Türk adet ve geleneklerine yer vermiş olmasıdır. Bu eserler de sıra ile “Sarayda Kıskançlık Balesi” ile “Zaide”, “Saraydan Kız Kaçırma” ve “Kahire Kızı” operalarıdır. Fakat bu dört eser arasında en önemlisi “Saraydan Kız Kaçırma” Operası, Türkiye ile ilgili eserlerin şüphesiz en değerlisi olarak tanınmakta ve dünya opera repertuarında özellikle yer almaktadır. Caner Akgün Şef Selman Ada Zerrin Karslı Mozart’ın bütün bu eserlerde, Türk müziği olarak meydana getirdiği bölümler, gerçek Türk müziği ile hiç ilgisi olmayan yaratma esprileri niteliğini taşımaktadır. Bu duruma göre, Mozart’ın, Türk elçileri maiyetinde, zaman zaman Viyana’ya gelen Türk mehter birliklerini dinleyerek etkilenmiş olduğu bir gerçektir. Sanatında Doğu dünyasının sihirli masallarına da yer vermiş olan Mozart, Osmanlı Mehterhanesinin etkisiyle, bu türlü eserlerde daha çok vurgulu sazları kullanmış, entervallerde özellikler göstererek, kendi anlayışına göre bir Türk Müziği meydana getirmiştir. Bütün bu eserlerde Mozart, dikkati çeken bir önemle, doğunun sihirli havasını sanatında şahsi bir anlayışa dayanarak dile getirmekte, böylece dinleyenleri, eserin yarattığı egzotik atmosfere kolayca çekip götürebilmektedir. İnsan sevgisine, kişi yararını zedeleyen en ağır bir suçun da bağışlanması motifi ile yönelen Mozart, insan severlik ilkesini, Türk bağışlayıcılığını ele alarak gerçekleştirmiştir. Aylin Ateş eklenmesini sağlayabilme açısından Mozart, Stephanie’ye ilginç fikirler vermiştir. DOBGM’nün 8. Uluslararası İstanbul Opera Festivali’ndeki ikinci etkinliği olan, Aydın Gün’ü anma konserleri çerçevesinde, DOB Genel Müdürü, besteci ve şef Selman Ada yönetiminde daha önce, Mersin, Samsun ve Ankara’da gerçekleştirdiği Opera Yıldızları konserinin tekrarı İstanbul’da yapıldı. Zorlu PSM Center’da yapılan konsere solist olarak, Samsun Operası’ndan soprano Zerrin Karslı, İstanbul Operası’ndan soprano Deniz Yetim, mezzosoprano Aylin Ateş ve bariton Caner Akgün ile Ankara Operası’ndan tenor Emrah Sözer ve Antalya Operası’ndan bas Şafak Güç’ün solist olarak sahneye çıktıkları konserde, Opera•Bale 8 Şafak Güç OPERA YILDIZLARI KONSERİ 17 Haziran 2017 Emrah Sözer İstanbul’daki “Saraydan Kız Kaçırma” operası ile Verona’daki “Aida” operaları bence eşdeğerdedir. Nasıl Verona Aida’sız düşünülemezse, İstanbul da Saraydan Kız Kaçırma’sız düşünülemez. Çünkü Aydın Gün bunun mayasını 1973’de atmıştı, o mayanın oluşturduğu bu düzen günümüzde de aynı şekilde devam etmektedir. sanatçılara Mersin Devlet Opera ve Balesi Orkestrası eşlik etti. G.Verdi, J.Massenet, G.Donizetti, S.Ada, W.A.Mozart, G.Rossini, J.Offenbach, C.Saint-Saens, G.Puccini, L.Delibes, V.Bellini gibi bestecilerin operalarından bölümlerin yer aldığı zengin program seyirciler tarafından çok beğenildi ve dakikalarca alkışlandı. Solistlerin gerek solo gerekse ansambl olarak performansları son derece başarılıydı. Şef Selman Ada’nın son derece kararlı ve uyumlu bageti sayesinde, şef-solistorkestra birlikteliği çok iyi oturdu. Bazı solistlerin yurt içi ve dışı temsil ve konserlerinin yorgunluğunu üstünden atamamış olmalarına rağmen, bu durumlarını asla sahnede seyirciye hissettirmediler. Bir övgü de solistlere eşlik eden Mersin Devlet Opera ve Balesi Orkestrası için. Orkestrayı olağanüstü başarılı bulduğumu belirtmek isterim. Orkestra sanatçıları gerek solo partilerine gerekse tutti olarak mükemmel diyebileceğim bir düzeydeydi. Bu da demek oluyor ki, Türk Operası’nın şimdiki durumu, Dünya operalarından kesinlikle aşağı değil, kutluyorum. Soprano Deniz Yetim, soprano Zerrin Karslı, bariton Caner Akgün’ün ne derece başarılı olduklarını zaten biliyordum. Ancak, Ankara Operası’ndan tenor Emrah Sözer ile Antalya Operası’ndan bas Şafak Güç’ü tanımıyordum, ilk kez dinledim ve her ikisi de partilerindeki eserleri son derece başarılı bir şekilde yorumladılar. 9 Opera•Bale MACBETH MACBETH 20 Haziran 2017 Festival’in üçüncü etkinliğinde ise Mersin Devlet Opera ve Balesi’nin, sezon içinde kendi repertuvarında sahnelemiş olduğu, G.Verdi’nin Macbeth operasının temsili vardı. Lânetli bir tutkunun esiri olan Macbeth’in iktidar hırsı ve kendisiyle hesaplaşmasını konu alan, Recep Ayyılmaz’ın sahneye koyduğu, dekor tasarımını Seyhan Atamer, kostüm tasarımını Gizem Betil, ışık tasarımını Müfit Özbek, koro şefliğini Anıl Aydın ve koreografisini Bülent Biçer’in yaptığı; William Shakespeare’in aynı adlı eserinden hareketle Giuseppe Verdi’nin bestelediği ünlü eseri “Macbeth” Mersin DOB tarafından Zorlu Center PSM Center Ana Tiyatro’da sahnelendi. Şef Nathalie Marin’in yönettiği Mersin Devlet Opera ve Balesi Orkestrası eşliğinde yapılan gösteride, solist sanatçılar; Macbeth’te bariton Serhat Konukman, Lady Macbeth’te soprano Seda Ortaç, Banquo’da bas Hasan Berk, Macduff’ta tenor Bülent Bezdüz, Malcolm’da tenor Erhan Kaya, Dama’da soprano Serin Saybaşılı, Medico’da bariton Andrei Yevtuşenko, Servo’da bas Kazım Erdem Özdemir ve Sicario’da bariton Serkan Karagöz sahneyi paylaştılar. Bu yapım da Mersin DOB tarafından sezon içinde sahnelenmişti. Mersin Operası’nın sahnesi ile, Zorlu PSM Center Ana Tiyatro sahneleri hem büyüklük hem de teknik özellikleri bakımından çok farklı. Sahnedeki akustik sorunlar nedeniyle solist seslerinin, salondaki bazı seyircilere ulaşmasında, az da olsa sorunlar yaşandı. Opera•Bale 10 Recep Ayyılmaz’ın, konunun geçtiği dönemin günümüze taşımış olduğu rejisi çok güzeldi. Macbeth bir şarkıcı operasıdır. Çok mükemmel şarkıcılar ister. Tıpkı Norma gibi, tıpkı Il Trovatore gibi. Eğer şarkıcılar yetersiz olursa opera asla çekilmez olur. Sanatçılarımızın başarılı bir performans sergilemeleri sayesinde bu engel de aşılmış oldu. Macbeth tragedyası, İtalyan besteci Giuseppe Verdi’nin müziği ile buluşmuş, Macbeth Operası olarak günümüzün en tanınan eserleri arasında yerini almıştır. Verdi, kendi dönemindeki opera sanatına getirdiği armonik yenilikler ve stil özelliklerini bu operada etkin bir şekilde kullanmıştır. Mersin DOB’u da bu yapımı nedeniyle kutlamak istiyorum. FAUST 23 Haziran2017 Opera Festivali’nin son etkinliği ise, Zorlu PSM Ana Tiyatro’da, İDOB tarafından sahnelenen, Charles Gounod’un ‘Faust’ adlı operası ile mükemmel bir performansla sona erdi. Jules Barbier ve Michel Carré’nin librettosu ile Charles Gounod’un bestelediği ‘Faust’ operasında, Recep Ayyılmaz’ın rejisi ile, şef Roberto Gianola yönetimindeki İstanbul Devlet Opera ve Balesi sahne aldı. Sezon içinde Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nın küçük sahnesinde defalarca oynanan bu oyun, bu kez AKM’i hatırlatır gibi, Zorlu PSM Ana Tiyatro’nun büyük ve akustik bakımından çok da uygun olmayan sahnesinde gerçekleştirildi. Burada, bir şeyi daha iyi gözlemledik. O da dekor tasarımının da akustik destekli olması gerçeğini. Sahnedeki dekor pano, friz ve aksesuarların yerleştirilme pozisyonları sayesinde, sahne üstündeki sesleri salona yansıtmaları ile bir ölçüde bu sorun azaltılmış oldu. Çünkü daha önceki konserlerde, maalesef, kısmen de olsa, akustik sorunlar yaşanmıştı. Doktor Faust karakterini tenor Hüseyin Likos’un canlandırdığı gösteride, Méphisthotélès’de bas Zafer Erdaş, Valantin’de bariton Caner Akgün, Wagner’de bariton Utku Bayburt, Marguirite’de soprano Ayten Telek, Siebel’de mezzosoprano Deniz Likos ve Marthe rolünde de mezzosoprano Neslişah Pekin rol aldı. Seyircinin de çok büyük ilgi göstererek, salonu doldurduğu temsil çok başarılı geçti. Solistler, koro, bale ve orkestra, bu kez son derece güzel bir birliktelikle bu temsili gerçekleştirdiler. 11 Opera•Bale Şef Roberto Gionola’nın son derece iyi yönettiği eserde sanatçılar da mükemmel icralarda bulundular. Kendisini kutlamak gerekiyor. Dekoratör Efter Tunç’un enfes dekor tasarımı, Gizem Betil’in harika kostümleri Yakup Çatrık’ın ışık tasarımı ile bütünleşince, büyük sahnenin de verdiği avantajla ortaya güzel bir eser çıkıverdi. Sanatçılarımızın uzun zamandır böyle büyük sahneye çıkmamış olmaları, yeni sanatçıların da ilk kez çıkmalarına rağmen, yapılan sahne provaları ile bu sorunlar aşılmış oldu. Faust, Gounod’un mükemmel bir operasıdır. Besteci, ana metne sadık kalmakla birlikte, bazı kısımları almamıştır. Bu da eserin daha fazla uzamaması için yerinde bir karardır. Fransız operalarında alışılagelmiş bir uygulama da opera içindeki bale burada da yer alıyor. Beyhan Murphy, baleyi fazla uzatmamak için son dans parçasını da çıkarmıştır. Rejiyle benzer bir uyumlulukla gerçekleştirdiği danslar da İDOB bale sanatçıları tarafından yerinde ve güzel bir gösteri ile seyircilerin beğenisini kazandılar. Bu bale bölümü, ilk kez 1976-1977 sezonunda, İDOB tarafından, Şan Sineması sahnesinde iken, Riccardo Duse’nin koreografisi ile ‘’Walpurgis Gecesi’’ adıyla bale olarak oynanmıştı. Faust operası ise ilk kez 1975-1976 sezonunda, Feridun Altuna’nın rejisi ile Maksim sahnesine İstanbul prömiyeri yapmıştı. İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) Müdürü ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan, Festivale gösterilen ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getirerek “ Hem İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki ‘Saraydan Kız Kaçırma’ gösterimleri hem de buradaki ‘Macbeth’ temsili tahminimin üzerinde ilgi gördü. Festival ‘Faust’ gösterimi ile sona erdi önümüzdeki aylarda yapılacak Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali, Uluslararası Bodrum Bale Festivali ve İzmir Efes Opera ve Bale Günleri etkinlikleri ile Devlet Opera ve Balesi sanat faaliyetlerine devam edecektir.’’ 13 Haziran 2017 günü Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma operası ile başlayan 8. Uluslararası İstanbul Opera Festivali böylece başarılı ve görkemli bir şekilde sona erdi. Festivale sahip çıkan başta seyirciler olmak üzere, tüm sanatçı ve teknik ekibi kutlamak gerekiyor. Opera•Bale 12 8. ULUSLARARASI İSTANBUL OPERA VE BALE FESTİVALİ 8th INTERNATIONAL ISTANBUL OPERA AND BALLET FESTİVAL 3-23 Haziran / June 2017 SARAYDAN KIZ KAÇIRMA (W.A. Mozart) DIE ENTFUHRUNG AUS DEM SERAIL 13-14-15 Haziran / June 2017 Salı - Çarşamba - Perşembe Tuesday - Wednesday - Thursday Reji /Stage Director: Yekta Kara İstanbul Devlet Opera ve Balesi İstanbul State Opera and Ballet Şef / Conductor: Zdravko Lazarov İstanbul Arkeoloji Müzeleri Bahçesi Garden of İstanbul Archaeological Museum OPERANIN YILDIZLARI OPERA STARS CONCERT 17 Haziran / June 2017 Cumartesi / Saturday Mersin Devlet Opera ve Balesi Mersin State Opera and Ballet Şef / Conductor: Selman Ada ZORLU CENTER PSM / ZORLU CENTER PSM MACBETH / MACBETH (G. Verdi) 20 Haziran/June 2017 Çarşamba/ Wednesday Reji/ Stage Director: R. Ayyılmaz Mersin Devlet Opera ve Balesi Mersin State Opera and Ballet Şef / Conductor: Nathalie Marin ZORLU CENTER PSM / ZORLU CENTER PSM FAUST / FAUST (Ch. Gounod) 23 Haziran / June 2017 Cumartesi /Saturday Reji / Stage Director: R.Ayyılmaz İstanbul Devlet Opera ve Balesi İstanbul State Opera and Ballet Şef / Conductor: Roberto GIANOLA ZORLU CENTER PSM / ZORLU CENTER PSM Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü programda değişiklik yapabilir. General Directorate of the State Opera and Ballet reserves the right to make changes in Festival program İstanbul Operası’nın kuruluşunun 50. yılı için hazırladığı İSTANBUL OPERASI 50. YIL kitabı DOBGM tarafından bastırıldı. Bu kitapta, Osmanlı’dan günümüze İstanbul’da opera etkinliklerine kısa bir bakışla, İstanbul Operası sanatsal ve yapısal olarak incelenmektedir. İSMAİL HAKKI AKSU 01.01.1950 yılında Ordu Perşembe’de doğdu. Perşembe’de başladığı İlköğretimini Eyüp İslambey İlkokulu’nda, ortaöğretimini Eyüp Lisesi Orta Bölümü, liseyi de Pertevniyal Lisesi’nde tamamladı. Kadıköy Süreyya Operası fuaye ve galerilerinde, “DOBGM Dekor ve Kostüm” ve “DOBGM Afişleri” sergileri hazırlıklarına katıldı. Ayrıca yine aynı mekânda 2015 yılı ilk yarısında “Türk Bestecileri” sergisi yaptı. İstanbul Operası’nın kuruluşundan günümüze, sanatsal etkinliklerini konu yaptığı resimlerle yarı belgesel olarak hazırladığı Resim Sergisini 26 Aralık 2014 tarihinde İstanbul Teşvikiye’deki Kent Galeri’de sergiledi. Bu yöndeki çalışmaları devam etmektedir. İstanbul Devlet Operası’nın kuruluştan bu yana, kaybolmaya yüz tutmuş tüm belgelerini toparlayıp dev bir arşiv haline getirmiştir. 1975 yılında, İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu (bu günkü M.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi) Dekoratif Resim Bölümünden başarı ile mezun oldu. 1977- 1978 sezonunda sınavla Dekoratör, Ressam olarak girdiği İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde, basın-halkla ilişkiler, araştırmacı ve oyun yazarı olarak çalışmaları oldu. Ayrıca, İstanbul Şehir Operası’ndan itibaren günümüze sahne üstü sanatçı temsil resimleri yapmakta ve sergi hazırlamaktadır. Birçok yerlerde yağlı boya, sulu boya ve fotoğraf sergileri açtı, yarışmalara katıldı, ödüller aldı. İlk ödülü, öğrenci iken, Türkiye İş Bankası’nın Ankara’daki Genel Müdürlük binası için yaptığı vitray çalışmasıdır. Devlet Operası’nda ve birçok özel tiyatrolarda dekor kostüm çalışmaları yaptı. Devam eden kitap çalışmaları: MUTFAKTA OPERA VE BALE adlı bir müzikal oyun. İstanbul Şehir Operası İstanbul Atatürk Kültür Merkezi Taksim Meydanı Kitapları: İstanbul Operası 50. Yılı - DOBGM Yayını, 2010 Aydın Gün / Operaya Adanmış Bir Hayat – DOBGM Yayını, 2017 13 Opera•Bale Uluslararası Sibirya P.I. Slovtsov Opera Yarışması’nda SOPRANO GÖRKEM EZGİ YILDIRIM’IN BÜYÜK BAŞARISI Sibirya’da bulunan Krasnoyarsk Devlet Opera ve Bale Tiyatrosu’nun düzenlediği ve Rusya’nın önemli şan yarışmalarından biri olan IV. Uluslararası P. I. Slovtsov Opera Yarışması, Rus opera sanatçısı Piyotr Ilyiç Slovtsov’a ithafen dört yıldır düzenleniyor. Yurtdışı sahnelerinde adlarından başarılarıyla söz ettiren Devlet Opera ve Balesi genç kuşak solist sanatçılarına her geçen yıl bir yenisi katılıyor.. Soprano Görkem Ezgi Yıldırım Uluslararası P.I.Slovtsov Opera Yarışması’nın büyük ödülünü alarak kariyerine bir başarı daha ekledi. 16-23 Mayıs 2017 tarihleri arasında Krasnoyarsk’da düzenlenen yarışmada, hem klasik opera repertuvarı hem de icra edilen eserde yetenek ve becerinin değerlendirildiği XX. ve XXI. yüzyıl modern bestecilerinin eserlerinin yaratıcı opera ve rejisör kategorileri yarıştı. Opera•Bale 14 Türkiye’yi temsilen yarışmaya katılan tek Türk soprano Görkem Ezgi Yıldırım bu zorlu sınavı başarıyla geçerek “Grand Prix” büyük ödülüne layık görüldü. Ankara Devlet Opera ve Balesi solist sanatçısı Görkem Ezgi Yıldırım, Büyük Ödül’ün yanı sıra “Krasnoyarsk İl Valiliği Özel Ödülü” ile “En İyi Halk Şarkısı Yorumu” ödüllerini de almaya da hak kazanarak yarışmaya damgasını vurdu. Ankara’da doğan soprano Görkem Ezgi Yıldırım, müzik hayatına Ankara Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi müzik bölümünde viyolonsel ve piyano eğitimi alarak başladı. 2006 yılında Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı opera bölümünden okul birinciliği derecesiyle mezun oldu. 2006 yılında Profesyonel Ses Derneği'nin düzenlediği Genç Ses Yarışması’nda birincilik ödülü aldı. Mezuniyetini takiben Schauspielhaus Viyana, Grand Theatre de la ville Luxembourg, Het Toneelhuis Antwerpen, Belçika ve Nationaltheater Mannheim, Almanya´da solist olarak rol aldı. 2006-2007 sezonunda Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde çalışmaya başladı. Opernwerkstatt Project, İsviçre, 15. Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali, D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali´nde solist olarak rol aldı. İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, Eskişehir Belediyesi Senfoni Orkestrası, Bursa Bölge Senfoni Orkestrası, Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası, Bilkent Senfoni Orkestrası ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile konserler verdi Halen Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde solist olarak görev yapmaktadır. Ankara Devlet Opera ve Balesi Tenor Solist Sanatçılarından Ünüşan Kuloğlu’nun da jüri heyetinde bulunduğu yarışma jürisinde, efsanevi mezzo-soprano Fiorenza Cosotto (İtalya), Vittorio Terranova (İtalya), Anatoliy Gusev (İtalya), Lubov Kazarnovskaya (Rusya), İrina Doljenko (Rusya), Neeme Kuningas (Estonya), Larisa Mirzoyeva (Rusya), Marina Mescherekova (Rusya), Sergey Usanov (Rusya), Anatoliy Chepurnoy (Rusya) bulunmaktaydı. Bu prestijli yarışmanın jüri üyelerinden DOB solist sanatçısı Tenor Ünüşan Kuluoğlu; yarışma öncesi ve eleme anlarında, kıyasıya bir mücadelenin yaşandığını, değerlendirmelerinin zorlu geçtiğini ama sonuçtan memnun olduğunu, Türkiye’nin ve Devlet Opera Balesi ‘nin böyle bir başarıya imza atmasından gurur ve sevinç duyduğunu açıkladı. 15 Opera•Bale 15. ULUSLARARASI BODRUM BALE FESTİVALİ 24 Temmuz - 12 Ağustos 2017 tarihleri arasında Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen 15. Uluslararası Bodrum Bale Festivali, son on dört yılın en zengin programıyla Bodrum Kalesi’nin tarihi atmosferinde, Küba, İspanya, Kazakistan ve Rusya’dan katılan ünlü dans topluluklarını ağırlıyor Opera•Bale 16 Perdelerini hiç kapatmadan her yaz sezonunda ulusal ve uluslararası pek çok etkinliğe imza atan ve tatil anlayışına bambaşka bir boyut getiren Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, ülkemizin önemli turizm merkezlerinde organize ettiği festivallerle, sanat kalitesi yüksek etkinlikleri pek çok ülkeden sanatsevere tarihi mekânlarda sunmaktadır. ZORBA Bale sanatının uluslararası arenada başarılı temsilcilerini yakından izlemenin mümkün olduğu festival; 24 Temmuz 2017 Pazartesi akşamı ZORBA balesi ile başlıyor. Ünlü İtalyan sanatçı Lorca Massine’nin koreografisi ile Türkiye prömiyeri gerçekleştirilecek olan eseri Ankara Devlet Opera ve Balesi sahneye taşıyor. 25 Temmuz 2017 Salı akşamı da sahnede olacak olan Mikis Theodorakis’in muhteşem müzikleri eşliğindeki ZORBA balesini “iki kültür arasında bir köprü” olarak tanımlayan Lorca Massine sahneye koyuyor. CUBA VİBRA 28-29 Temmuz 2017 Cuma, Cumartesi Bodrumlu sanatseverler Küba rüzgârına kapılacak. Ünlü Kübalı sanatçı ve koreograf Lizt Alfonso tarafından kurulan LİZT ALFONSO DANS KÜBA topluluğu, etnikten moderne uzanacak dans gösterisi ile izleyicilere harika bir gece yaşatacaklar. UYUYAN GÜZEL 1 Ağustos 2017 Salı akşamı seyirciyi büyülü bir gece bekliyor. İstanbul Devlet Opera ve Balesi Beyaz Rus balesi UYUYAN GÜZEL’i Piyotr İlyiç Çaykovski’nin eşsiz müzikleri eşliğinde Marius Petipa koreografisi ile sahneye taşıyor. Sahneye uyarlayan Ayşem Sunal Savaşkurt. GAYA / TANGO ATEŞİ 4 Ağustos 2017 Cuma günü ise festivale Kazakistan’dan katılan ASTANA BALESİ sahne alıyor. Koreograf Ricardo Amarante’nin “Gaya” ve “A Fuego Lento” adlı iki eseri ile sahnede olacak topluluk festival seyircisini muhteşem dans performansları ile hayran bırakacak. 17 Opera•Bale AMORE Festival’in kapanışı Rusya’dan festivale katılan, SVETLANA ZAKHAROV SOLO DANS PROJESİ adlı toplulukla gerçekleşiyor. Ünlü Bolşoy Balesi baş dansçılarından Svetlana Zakharov’un kurduğu ve dans severlerin yakından tanıdığı ünlü koreograflar Yuri Possokhov, Patrick de Bana, Marguerite Donlon’un eserlerini bale ve modern dans formunda sahneleyecek topluluk üç ayrı eserle sahnede. BORN TO DANCE Festivalin kapanışına 12 Ağustos 2017 Cumartesi akşamı, Flamenko Ateşi ile ünlü Flamenko topluluğu LOS VİVANCOS kardeşler damgasını vuruyor. Patrick de Bana Marguerite Donlon Maggie Svetlana Igor Chapurin Costume Designer Opera•Bale 18 15. ULUSLARARASI BODRUM BALE FESTİVALİ 15th INTERNATIONAL BODRUM BALLET FESTIVAL 24 Temmuz / July – 12 Ağustos / August 2017 ZORBA / ZORBA THE GREEK Mikis Theodorakis 24-25 Temmuz / July 2017 Pazartesi, Salı Monday, Tuesday Ankara Devlet Opera ve Balesi Ankara State Opera and Ballet Koreograf / Choreography: Lorca Massine CUBA VİBRA! LIZT ALFONSO DANS KÜBA LIZT ALFONSO DANCE CUBA 28-29 Temmuz / July 2017, Cuma, Cumartesi Friday, Saturday Koreograf / Choreography: Lizt Alfonso Diana Fernandez, Yadira Hernandez UYUYAN GÜZEL THE SLEEPING BEAUTY P. I. Çaykovski 01 Ağustos / August 2017, Salı / Tuesday İstanbul Devlet Opera ve Balesi İstanbul State Opera and Ballet Koreograf / Choreography; Marius Petipa Sahneye Koyan ve Düzenleyen / Staged by: Ayşem Sunal Savaşkurt GAYA / TANGO ATEŞİ GAIA & A FUEGO LENTO 04 Ağustos / August 2017 / Cuma / Friday ASTANA BALESİ - Kazakistan ASTANA BALLET- Kazakhstan Hekel Tavares, Isaac Albeniz, Lalo Schifrin, Astor Piazzola, Carlos Gardel ve Sayo Kosugi Koreograf / Choreography: Ricardo Amarante AMORE Francesca da Rimini / The Rain Before It Falls / Strokes Through the Tail 7 Ağustos / August 2017 / Pazartesi / Monday SVETLANA ZAKHAROVA SOLO PROJE - Rusya SVETLANA ZAKHAROVA SOLO PROJECT - Russia Koreograf / Choreography: Yuri Possokhov, Patrick de Bana, Marguerite Donlon BORN TO DANCE 12 Ağustos / August 2017 Cumartesi / Saturday LOS VIVANCOS - İspanya LOS VIVANCOS - Spain Koreografi / Choreography Los Vivancos Bodrum Kalesi / Bodrum Castle Bütün Temsiller 21: 45’de başlar. / All performances start at 21:45 Genel Müdürlük gerekli hallerde programda değişiklik yapabilir. The Directorate General reserves the right to amend the festival program. 19 Opera•Bale TÜRK OPERA SANATÇILARI MAKEDONYA’ DA! 45 yıldır düzenlenen Üsküp Mayıs Opera Geceleri Festivali’nin kapanış etkinliğinde sahnelenen, G. Verdi’nin Aida Operası’nda yer alan Türk solistler ayakta alkışlandı. Temsilde; Deniz Yetim (İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü), Efe Kışlalı (İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü), Ayşe Özkan (İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü), Cengiz Sayın (İzmir Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü), Tuncay Kurtoğlu (Samsun Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü) görev yaptılar. THY Üsküp Müdürlüğü’nün katkılarıyla gerçekleşen gecede, seyirciler arasında yapılan çekilişte, Üsküpİstanbul-Üsküp uçak bileti hediye edildi. Festival yetkilileri; seyircilerin büyük beğenisini toplayan Türk opera sanatçıları hakkında “bu akşam Üsküp’de sıra dışı bir akşam yaşadık, Türk sanatçılarını daha sık alkışlamak istiyoruz” ifadelerini kullandılar. Düzenlenen basın toplantısında konuşan İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdür ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan’da sanatın, toplumları birleştirici-yakınlaştırıcı etkisini vurgulayarak, Üsküp ve İstanbul Operalarının işbirliğinin artarak devam edeceğini ve Türk solistlerin başarılarından duyduğu mutluluğu ifade etti. Opera•Bale 20 24. ULUSLARARASI ASPENDOS OPERA VE BALE FESTİVALİ Kültür Bakanlığı Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen Türkiye’nin ilk ve tek opera ve bale festivali, Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali, 1994 yılından bu yana Antalya’da bulunan iki bin yıllık Aspendos Antik Tiyatrosunda düzenlenmektedir. Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali, başta Antalya kenti olmak üzere tüm kıyı şeridi boyunca büyük ilgi görmekte olup, her yıl 80.000 ‘e ulaşan yerli ve yabancı izleyicisi ile ülkemizin bu alanda ilk ve tek festivalidir. Festivalimiz; başlangıcından bu yana, ülkemizin kültür turizmine getirdiği katkılarla da farklı bir boyut kazanmıştır. Devlet Opera ve Balesi’nin ürettiği en önemli sanat etkinliklerinden biri olan Aspendos Opera ve Bale Festivali; düzenlenişinden beş yıl sonra uluslararası bir kimliğe kavuşarak, her geçen yıl yükselen sanatsal kalitesi ile kendini kanıtlayan, dünyanın önemli topluluklarının katılım için başvurduğu bir festival haline gelmiştir. Avrupa’nın saygın kuruluşları arasında olan Avrupa Festivaller Birliği’ne (EFA - European Festivals Association) kabul edilen Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali, dünyadaki diğer festivaller arasında saygın yerini almıştır. Festivalimiz, dünyanın ilk ve tek “Kalite Yönetim Belgesi”ne (TS-EN-ISO 9001: 2000) sahip festivalidir. AIDA Giuseppe Verdi 23 Ağustos / 25 Ağustos, 2017 Festivalde bu yıl Antalya Devlet Opera ve Balesi Giuseppe Verdi’nin AIDA operası ile iki ayrı temsille - iki ayrı şef yönetiminde ve ayrı sanatçı kadrosu ile - seyirci önüne çıkıyor. Daha önceleri de Aspendos’ta defalarca kapalı gişe olarak sahnelenen bu ünlü eser, Aspendos Festivali müdavimi olan izleyiciler için bu yıl çok değişik bir deneyimin kapılarını açmakta. Üst üste iki gece AIDA’yı iki farklı kast ile antik tiyatronun büyülü atmosferinde izlemek unutulmayacak bir deneyim olacaktır. Opera•Bale 22 UYUYAN GÜZEL P.I. Çaykovski 28 Ağustos 2017 Festivalde yer alacak ikinci eser ise Pyotr İlyiç Çaykovski'nin UYUYAN GÜZEL Balesi. İlk kez 1890 yılında St. Petersburg’da sahnelenen UYUYAN GÜZEL balesi estetik ve teknik açıdan Klâsik Bale repertuvarının en ünlü ve en fazla sahnelenen eserlerinden biri. Koreograf Victor Marius Alphonse Petipa'nın tasarladığı bale İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin bale bölümü sanatçıları tarafından geçtiğimiz sezonda 20 yıl aradan sonra tekrar sahneye taşınmıştı. İstanbul’da eseri sahneye koyan Başkoreograf Ayşem Sunal Savaşkurt’un Petipa’ya sadık kalarak ve Rudolf Nureyev’den etkilenerek, gerçekleştirdiği mükemmel koreografisi ile İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenecek olan eser izleyicilerin zihinlerinde unutulmaz izler bırakacak ŞEHRAZAT/ CHOPINIANA/ POLOVEÇ DANSLARI N. Rimsky-Korsakov, F. Chopin A. Borodin 4 Eylül 2017 Bale sanatının sıklıkla sahnelenen bu üç eseri ile Moskova Natalia Sats Devlet Opera ve Bale Tiyatrosu sanatçıları Aspendos izleyicilerine bale sanatında çığır açmış, Rus koreograf ve balet Mikhael Fokine’nin (1880-1942) devrim yaratan koreografisi ile eşsiz bir sunumla harika bir gece yaşatacaklar. Eserleri sahneye koyan ve düzenleyen Andris Liepa. ŞEHRAZAT Nikolai Rimsky-Korsakov’un aynı isimli senfonik şiirinin müziğinden Binbir Gece Masalları - Şehrazad balesi, eserin 1910 yılındaki prömiyerinde gerçekleştirilen Mikhael Fokine’in devrimsel koreografisinin en güzel örneklerindendir. CHOPINIANA Frederic Chopin’in müziğinin kullanıldığı “Chopiniana” ya da daha fazla bilinen adıyla “Les Sylphides”, koreograf Mikhael Fokine’nin başyapıtlarındandır. Orkestrasyonu A. Glazunov tarafından yapılan ve prömiyeri 1907 yılında St.Petersburg’daki Mariinsky Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen bu şiirsel ve romantik eser, içinde F. Chopin’in piyanosu eşliğinde kanatlı perilerin dans ettiği şiirsel ve romantik bir rüyadır. Sade hareketlerle dansçıların izleyiciler için değil kendileri için dans ettiği bu eser ruh halini yansıtan beyaz bir baledir. POLOVEÇ DANSLARI Alexander Borodin’in “Prens Igor” operasının 1890 yılında Mariinsky Tiyatrosu’nda prömiyerinden hemen sonra eserin ikinci perdesinde bulunan bale parçası çok sevilen bir bale eseri olarak sahnelenmeye başlanmıştır. Koreograf Mikhail Fokine, Poloveç Dansları’nın koreograflığını, 1909 yılında Diaghilev’in repertuvarı için yapmıştır. 24. ULUSLARARASI ASPENDOS OPERA VE BALE FESTİVALİ 24th INTERNATIONAL ASPENDOS OPERA AND BALLET FESTIVAL 23 Ağustos - 7 Eylül 2017 August 23 - September 7, 2017 AIDA (G. VERDI) OPERA 23 Ağustos / August 2017 Çarşamba / Wednesday Reji / Stage Director: Kuzman Popov Antalya Devlet Opera ve Balesi Antalya State Opera and Ballet Şef / Conductor: Borislav Ivanov Solistler / Soloists: Kamen Chanev, Dimitrinka Raycheva, Agunda Kulaeva,, Murat Güney, Engin Suna, Şafak Güç, M. Burak Pektaş, Arzu Aydoğdumu AIDA (G. VERDI) OPERA 25 Ağustos / August 2017 Cuma / Friday Orkestra Şefi / Conductor: Alexandru Samuil Solistler / Soloists:M. Koray Damcıoğlu, Feryal Türkoğlu, Stare Çelebi, Alaattin Atasever, Şafak Güç, Engin Suna, M. Burak Pektaş, A. Zişan Damcıoğlu UYUYAN GÜZEL (P. İ. ÇAYKOVSKİ) THE SLEEPING BEAUTY (P.I. TCHAIKOVSKY) BALE / BALLET 28 Ağustos / August 2017 Pazartesi / Monday İstanbul Devlet Opera ve Balesi İstanbul State Opera and Ballet Koreograf / Choreography: Marius Petipa Sahneye Koyan ve Düzenleyen / Staged by: Ayşem Sunal Savaşkurt ŞEHRAZAT/ CHOPINIANA / POLOVEÇ DANSLARI SCHEHERAZADE / CHOPINIANA/ POLOVTSIAN DANCES N.RIMSKY KORSAKOV / F. CHOPIN / A. BORODIN Moskova Natalia Sats Devlet Opera ve Bale Tiyatrosu Moscow State Opera and Ballet Theatre named after Natalia Sats Koreograf / Choreography: Mikhail Fokin Sahneye Koyan ve Düzenleyen Director and Stage Arrangement: Andris Liepa Aspendos Antik Tiyatrosu / Aspendos Antique Theatre Bütün Temsiller 21: 00’de başlar. / All the performances start at 21: 00 Genel Müdürlük gerekli hallerde festival programında değişiklik yapabilir / The management reserves the right of amending the Festival Programme 23 Opera•Bale İZMİR EFES OPERA VE BALE GÜNLERİ Evrensel kültürün estetikle buluştuğu opera ve bale sanatları, çağlar boyunca entelektüel kimliğin ifadesinde belirleyici sanat dallarından olmuştur. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nün ana hedefi olan, ülkemizde opera ve bale sanatlarını tanıtmayı, yaşatmayı ve geliştirmeyi amaçladığı atılımlarından biri de “İzmir Efes Opera ve Bale Günleri”dir. Bu hedef ve amaçla; Devlet Opera ve Balesi Müdürlüklerinin her yıl kapalı gişe sahnelediği eserlerinden oluşturulan bir seçkinin, bir turizm beldesi olan Efes Antik Kenti ören yerinde bir festival havasında sunulması fikri ile geliştirilen, İzmir Efes Opera ve Bale Günleri, 16-22 Eylül 2017 tarihleri arasında bir açılış konseri, bir opera ve bir bale ile sanatseverlerin karşında olacak. Opera•Bale 24 İZMİR EFES OPERA VE BALE GÜNLERİ 16--22 Eylül 2017 OPERA YILDIZLARI KONSERİ 16 - 22 Eylül 2017 Orkestra Şefi: Selman Ada Sopranolar: Zerrin Karslı, Deniz Yetim, Mezzo Soprano: Aylin Ateş, Tenor: Murat Karahan, Bas: Tuncay Kurtoğlu, Bariton: Caner Akgün İzmir Opera Orkestrası SARAYDAN KIZ KAÇIRMA 19 Eylül 2017 Salı Müzik: W. A. Mozart İstanbul Devlet Opera ve Balesi Sahneye koyan: Yekta Kara Orkestra Şefi: Zdravko Lazarov Opera / 2 Perde İzmir Efes Opera ve Bale Günleri; İzmir Devlet Operası ve Balesi tarafından 16 Eylül 2017, Cumartesi günü gerçekleştirilecek OPERA YILDIZLARI KONSERİ ile açılacak. Doğumunun 100. Yılı münasebetiyle, Türkiye’de operanın gelişmesine çok büyük katkıları olan, Ankara ve İstanbul Operası’nın kurucusu, Devlet Sanatçısı, rejisör, opera sanatçısı Aydın Gün’ü anmaya devam eden Devlet Opera ve Balesi’nin 2016-2017 sanat sezonunda başlattığı bir dizi konser bu kez festival kapsamında Efes’te olacak. Orkestra Şefi Selman Ada yönetiminde, sopranolar Zerrin Karslı, Deniz Yetim, mezzo soprano Aylin Ateş, tenor Murat Karahan, bas Şafak Güç, bariton Caner Akgün, dünya opera repertuvarının en seçkin eserlerinden bölümlerle sahnede olacak ROMEO İLE JÜLYET 22 Eylül 2017 Cuma P.İ.Çaykovski İzmir Devlet Opera ve Balesi Koreograf: Volkan Ersoy, Armağan Davran Orkestra Şefi: Tolga Taviş Bale / 2 perde Genel Müdürlük gerekli hallerde festival programında değişiklik yapabilir İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından 19 Eylül 2017, Salı günü, 18 yüzyılda Osmanlı kültür ve yaşayışının etkisiyle Avrupa’da asla unutulmayacak besteciler, besteler, eserler ortaya çıkaran Turquerie akımının en güzel örneklerinden biri sahneleniyor. W.A. Mozart’ın ünlü eseri SARAYDAN KIZ KAÇIRMA operası renkli kostüm ve muhteşem müziği ile Efes’te. Orkestra şefi Zdravko Lazarov. İzmir-Efes Opera ve Bale Günleri’nin kapanışı, İzmir Devlet Opera ve Balesi tarafından 22 Eylül 2017, Cuma günü sahnelenecek ROMEO İLE JÜLYET balesi ile olacak. William Şekspir’in aynı adlı oyunundan Piyotr İlyiç Çaykovski’nın bestelediği bu ünlü eser Volkan Ersoy ve Armağan Davran koreografisi ile seyircinin karşısında. Orkestra Şefi Tolga Taviş. 25 Opera•Bale Der Evangelimann Opera•Bale 26 Wilhelm Kienzl Türkiye'de Seslendirilen İlk Alman Operası Kienzl? Der Evangelimann? Eğer Avusturyalı besteci Kienzl’ın adını bundan önce duymadıysanız ve bestecinin başyapıtı olan operanın “Der Evangelimann” olduğunu bilmiyorsanız, herhalde yalnız değilsiniz. Wilhelm Kienzl (Kinzıl okunuyor) eserleri günümüzde pek seslendirilen bir müzisyen değil; prömiyeri Berlin’de 1895’te yapılmış olan “Der Evangelimann” ise Kienzl’ın Wagner etkisi altında bestelenmiş, ama bugün hemen hemen unutulmuş bir operası. Bunu da bilmemekte haklısınız. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında Kienzl oldukça ünlü bir müzisyendi. Der Evangelimann da özellikle Avrupa’da çok popülerdi. Öyle ki, 1908 yılında basılmış bir müzik ansiklopedisi, o yıl 41 yaşında olan Kienzl hakkında verdiği bilgide, Der Evangelimann için; “Bu başarılı opera günümüze kadar 7 dile çevrildi ve 150’den fazla değişik opera salonunda seslendirildi” diyor. Başka bir kaynağa göre ise, prömiyerini takip eden ilk 40 yıl içinde Der Evangelimann, 5300’den fazla kez icra edilmiş. Şöyle bir hesaplarsak; 1895’ten itibaren 40 yıl süreyle ortalama her 2-3 akşamda bir, dünyanın bir opera salonunda Der Evangelimann seslendiriliyormuş! Bu büyük bir başarı sayılır. Avusturyalı besteci Wilhelm Kienzl’ın 1925’te Viyana’da çekilmiş portresi. 20. yüzyılın başlarında Der Evangelimann’ın seslendirildiği yerlerden biri de İstanbul. I. Dünya Savaşı’nın ortasında, 1916 Ocak ayında, İstanbul Beyoğlu’ndaki “Teutonia” salonunda verilen Türkiye prömiyerinin bir ilginç yanı daha var. Der Evangelimann, Türkiye’de seslendirilen ilk Almanca opera oluyor. 27 Opera•Bale Bu nedenle elinizdeki araştırmanın odaklandığı birkaç nokta var: Wilhelm Kienzl, Der Evangelimann Operası ve İstanbul’un tarihi Teutonia Salonu. Türkiye’de İlk Operalar Daha XVII. yüzyılda, bir düğün töreni için, Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın Venedik’ten bir opera topluluğu getirmek için girişimlerde bulunduğu söylenir. İstanbul’da ilk opera ise 1797 yılında, büyük bir ihtimalle Fransa Elçiliği aracılığı ile getirilen bir topluluk tarafından, Topkapı Sarayı bahçesinde sahnelenmiştir. II. Mahmud’un saltanatı sürecinde İstanbul’da günümüzün İstiklal Caddesi olan “Grande Rue de Pera”da Fransız, İtalyan, Tepebaşı Tiyatroları, Naum Tiyatrosu gibi birçok tiyatro ve konser salonu açıldı. Bu salonlarda konserler, opera ve operetler seslendirildi. Ünlü opera bestecisi Gaetano Donizetti’nin 1841’de İstanbul’da Bosco Tiyatrosu’nda temsil edilen Belisario operası, şehirde sahnelenen ilk İtalyan operasıdır. Zamanın Pera sakinlerinin izleme şansına kavuştukları operalar arasında İtalya ve Fransa’nın romantik opera bestecilerinin eserlerinin geniş bir yelpazesi bulunabilir: Donizetti, Bellini, Auber, Meyerbeer, Verdi, Berlioz... Bu bestecilerin eserleri prömiyerlerinden sonra çok kısa bir süre içinde İstanbul dinleyicisi ile buluşuyor, XIX. yüzyılın ikinci yarısında bazı eserler Avrupa’nın kalburüstü merkezlerinden önce İstanbul’da seslendiriliyordu. Operanın tarihsel gelişimini yansıtırcasına, İstanbul’da seslendirilen operalar, önce İtalyan operaları ile başladı, sonra bunlara Fransız eserleri eklendi. Alman operalarına gelince; W.A. Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma, Sihirli Flüt gibi Almanca operaları İstanbul’da ilgi görmemiş. Ben bunu şaşırtıcı buluyorum. Aynı şekilde, ne Alman romantik operasının babası sayılan Carl Maria von Weber’in ünlü operaları Der Freischütz ve Oberon, ne de Richard Wagner’in devasa eserleri - belki de bunların icra güçlükleri nedeni ile, Türkiye’de seslendirilmemiş. İstanbul’da, Wagner’in son operası Parsifal’dan sadece seçme bölümlerin sahnelendiğini biliyoruz. Gazete haberlerine göre, 1 Nisan 1905 tarihinde Alman Büyükelçiliği’nde Parsifal’den, prelüd dahil dört parça seslendirilmiş. 50 kişilik orkestra ve Alman okulundan amatör müzisyenlerin oluşturduğu koro ile verilen bu sunumu yaklaşık 250 kişi izlemiş. Parsifal’dan İstanbul’da çeşitli yıllarda seslendirilen parçalar kendi başına bir araştırma olacak nitelikte detaylı. Bunu başka bir yazıya bırakarak, Kienzl’e, Der Evangelimann’a ve Teutonia Salonu'na dönelim. Wilhelm Kienzl Kienzl 17 Ocak 1857’de Yukarı Avusturya’da, Linz şehri (1857-1941) yakınındaki Waizenkirchen köyünde doğdu. Müzik Opera•Bale 28 çalışmalarına Graz Konservatuvarı’nda başladı; burada Ignaz Uhl ile keman ve Johann Buwa ile piyano çalıştı. Daha sonra yine Graz’da W. A. Remy’den ve W. Mayer’den kompozisyon öğrendi. 1872’de Chopin’in öğrencisi Mortier de Fontaine’den piyano dersleri almaya başladı. Bir ara Weimar’da Franz Liszt ile de çalıştı. Müziğe olan aşkı onu Prag, Münih, Leipzig, Weimar ve Viyana’ya götürdü. Viyana Üniversitesi’nden Müzik Deklamasyonu (Die musikalische Deklamation) başlıklı tezi ile doktora aldı. 1879’den itibaren opera orkestrası yönetmeni olarak Amsterdam, Krefeld, Hamburg ve Münih’te çalıştı, ama bu görevinde her zaman başarılı değildi; örneğin olumsuz eleştiriler nedeni ile 1891 yılında Hamburg Opera yöneticiliğinden alındı, yerine Gustav Mahler getirildi. 1880’de Münih’te müzik dersleri verdi, ardından piyanist olarak iki sene süren bir Avrupa turnesine çıktı. 1886 yılında Bayreuth Opera sanatçısı Lili Hoke ile evlendi. İkinci evliliğini ise aynı zamanda son üç operasının librettisti olan Henny Bauer ile yaptı. Daha çok opera bestecisi olarak bilinen Kienzl, aynı zamanda piyanist, orkestra şefi ve müzik eleştirmeniydi. İki kitabın da yazarıdır. 1879’da kavga edip ayrılana kadar Richard Wagner’le arkadaştı. Müziksel dilinde Wagner’in etkisi görülür, zaten kendi sesini bulana kadar Wagner’in tarzında yazdı. 1893’de Graz’a yerleşti, bestecilik faaliyetlerine ve gazete yazarlığına 1917’ye kadar burada devam etti. 1917’de kendisine Graz Üniversitesi'nden şeref doktorluğu ünvanı verildi. Daha sonra, öldüğü 3 Ekim 1941 tarihine kadar Viyana’da yaşadı. Viyana’da önceleri bir çok gazetede müzik eleştirmeni olarak yazılar yazan Kienzl kendisini burada besteciliğe adadı. Kienzl, 150’yi aşkın şarkısı ile Alman dilinin önemli Lieder bestecileri arasında yer alır. Bunlardan “Deutschösterreich, du herrliches Land" 1920-1929 yılları arasında Avusturya’nın milli marşı olarak kullanıldı. Ancak “Milli Marş” deyip geçmeyelim, Avusturya Milli Marşı’nın başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiş gibi görünüyor. Kienzl ve Avusturya Milli Marşı Hakkında Haydn’ın Kaiser Quartet’inden alınmış olan ve "Kaiserhymne" olarak da bilinen ünlü melodi 1920 yılına kadar Avusturya Milli Marşı’ydı. Bugün bu melodiyi Alman Milli Marşı "Deutschland, Deutschland über alles" olarak biliyoruz. 7 Haziran 1920 tarihli ve Viyana kaynaklı bir New York Times haberine göre: “Avusturya hükümetinin yeni bir milli marş seçtiği açıklandı. 1797 yılında Haydn tarafından bestelenen ünlü melodi kaldırılıyor. Yeni marşın sözlerini Şansölye Renner kaleme aldı, bestesi ise Kienzl’e ait.” Bu değişimin nedeni, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda Avusturya ve Almanya arasındaki politik sorunlar. O zamanki Avusturya Milli Marşı 1922’den itibaren Almanya tarafından benimsenerek milli marş olarak kullanılmaya başladı. Bu melodinin ne kadar popüler olduğu ortada. 1920-1929 yılları arasında gayrı resmi de olsa Avusturya Milli Marşı olarak Kienzl’ın bestesi "Deutschösterreich, du herrliches Land" kullanıldı. 1930 ve 1946 yıllarında ülkenin marşı tekrar değişti. Bir ara Haydn’ın melodisi değişik sözlerle geri geldi ama bu pek uzun sürmedi. Sonunda İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kabul edilen şekliyle 1946’dan bu yana günümüzün Avusturya Milli Marşı “Land der Berge, Land am Strome” oldu. nazım türünde işledi. Yani eserde hem müzik hem de libretto Wilhelm Kienzl’a ait. Besteci, Wagner’in tekniğini, tanrılar ve yarı tanrılar değil de normal ve basit insanlar için kullandı. Böylece, folk müziğine yakın popüler dans ve şarkıları anımsatan, duygusallığı yüksek bir müziği, aşırı melodramatik ve romantik bir libretto ile bir araya getirmiş oldu. Der Evangelimann, halktan gelen, halka dönük ve etnik geleneklerle beslenmiş bir eser olması nedeniyle uzun seneler, özellikle bu kültüre sahip toplumlarda, başarılı kalabilmiştir. Avusturya’nın millli marş macerası henüz bitmiş değil. 2012’de Yeşiller Partisi’nin verdiği bir kanun teklifi ile yeni marşın sözlerinde yer alan “Avusturya’nın oğulları” ve “(erkek) kardeşler korosu” gibi cinsiyet ayırımı yapan ifadeler değiştirildi. Marşın bestesi aynı kalıyor ama bu sözcükler artık nötral hale getirilecek. Belki de bu marşın son kez değiştirilmesi oluyor. Kienzl’in Eserleri Wilhelm Kienzl, İtalya dışında “verismo” adı verilen türde, gerçekçi ve halk geleneklerinden esinlenen öğeler kullanıp bunları başarı ile uygulayan ilk bestecilerdendir. Kienzl’ın en iyi bilinen eserleri Der Kuhreigen ve başyapıtı Der Evangelimann operalarıdır. Yapıtları arasında, Senfonik Çeşitlemeler, üç yaylı çalgılar dörtlüsü, bir piyano üçlüsü ve koro için çeşitli eserler vardır. Düşüncelerinin I. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan yeni müzik anlayışı ile bağdaşmaması nedeniyle Kienzl’ın bestecilik çalışmaları yavaşladı ve kendi kabuğuna çekildi. Varisleri olmadığı için ölümünde eserleri Avusturya Milli Kütüphanesi’ne kaldı. Kienzl’ın bestelediği dokuz opera ve bu operaların ilk seslendiriliş tarihleri şöyledir: Urvasi, 1886; Heilmar der Narr (Deli Heilmar), 1892; Der Evangelimann, 1895; Don Quichote, 1898; In Knecht Rupprechts Werkstatt (Köle Ruprecht’in Atölyesinde), 1906; Der Kuhreigen, 1911; Das Testament (Vasiyet), 1916; Hassan der Schwärmer (Coşkun Hasan), 1925; Sanctissimum (Kutsanmış), 1925. Der Evangelimann Operası Kienzl, Der Evangelimann’ı 1894’te, yaz tatillerini geçirdiği Bad Ausse’de besteledi. Eserin dünya prömiyeri Berlin’de, 4 Mayıs 1895’te verildi. Der Evangelimann, prömiyerin orkestra şefliğini yapan Dr. Karl Muck’a ithaf edilmiştir. Kienzl libretto konusunu, Leopold Florian Meissner adlı Viyanalı bir avukatın başından geçen gerçek olayları kaynak olarak kullanarak kaleme aldığı, “Bir Polis Komiserinin Notları” (Aus den Papieren eines Polizeikommissärs) adlı polisiye hikâyelerden alarak Wilhelm Kienzl’ın 1894 yılında bestelediği ve en ünlü operası olan Der Evangelimann’ın librettosunun kapağı. Operanın librettosunu da Kienzl kaleme almıştı. 29 Opera•Bale Der Evangelimann’ın Özeti Öykü oldukça basit ve aşırı duygusaldır. Olay küçük bir Avusturya köyünde geçer. Mathias ve Johannes adlı iki kardeş, Martha’ya delicesine aşıktırlar. Martha’nın gözü ise Mathias’tadır. Johannnes’in aşkını alay edercesine red etmesi iki kardeşi birbirlerine gizlice düşman eder. Bunun üzerine, Johannes kıskançlıktan iki aşığın buluştukları yeri ateşe verir ve Mathias’ı bu yangının kundakçısı gibi gösterir. olarak halka mal edilişidir. Dinsel bir “kıssadan hisse” gibi, kardeşin kardeşi affetmesiyle biter. 19. yüzyılın başlarına kadar Avusturya’da hemen her yerde bulunabilen Evangelimann’lar, bu hikâyede alışılagelen bir folk karakteri olarak, o zamanın Almanca konuşan orta Avrupalı dinleyicisinin aşina olduğu bir kavramdı. Eleştiriler Der Evangelimann’ın Almanya ve Avusturya dışında nasıl karşılandığını görmek için birkaç prömiyer eleştirisine bakalım. Der Evangeliman’ın Londra prömiyeri, 2 Temmuz 1897 tarihinde Covent Garden’da gerçekleşti. The Musical Times’ın müzik eleştirmeni şöyle yazıyor: Viyana Hofoper’de, Der Evangelimann’ın ikinci bölümünden bir sahne (1898). Johannes’i bariton Leopold Demuth, Mathias’ı Danimarkalı tenor Erik Schmedes, Magdalena’yı ise Amerikalı mezzo soprano Edyth Walker’ın seslendirdiği bu sunumda, sanatçılar sahnede zamanın küçük bir burjuva evinin boğucu atmosferli salonunda yer alıyorlar. Erik Schmedes operanın İstanbul prömiyerinde de Mathias olarak başrolde oynamıştı. Martha, Mathias’ı aklamaya çalışırsa da beceremez; Mathias 30 yıl hapse mahkûm olur, Martha ise kendini Tuna nehrine atıp intihar eder. Bu arada Johannes zengin ve saygın bir vatandaş olarak yaşar ama için için büyük pişmanlık duymaktadır. Mathias 30 sene sonra hapisten çıkıp Martha’nın intihar ettiğini öğrenince kendisini dine adayarak avunmaya çalışır. Dağı taşı dolaşıp halka dini öğütler verir, kutsal kitaplardan öyküler aktarır. Mathias bu şekilde Evangelimann (Evanjelist, yani İsa’nın öğretisinin müjdecisi) olur; artık boğaz tokluğuna İsa peygamberin öykülerini anlatıp yorumlayan ve dini şarkılar okuyan bir cins aşıktır. Günün birinde Mathias, pişmanlıkla kıvranan ağabeyi Johannes’i ölüm döşeğinde ziyaret eder. Ona huzur sağlamaya çalışırken iki kardeş birbirini ansızın tanır. Johannes kardeşine asıl suçlunun kendisi olduğunu itiraf eder. Mathias da içindeki intikam ateşini söndürmeyi başarır ve ölmekte olan kardeşini affeder. Bu opera, kutsal kitaplardan alınan bir öykünün (Yusuf peygamberin acıklı serüveni gibi) bir dünya olayına çevrilip, etten kemikten insanların yaşadığı bir olay Opera•Bale 30 “Bay Kienzl burada hiç bilinmiyor, hatta bu Opus 45. operasına kadar Avrupa’da da pek bilinmiyordu. Ama 3 sene önce Berlin’deki prömiyerinden sonra Almanya ve Avusturya’daki her opera salonunda oynandı. Kienzl mütevazi bir şekilde bu eserine “Musicalisches Schauspiel” (müzikli oyun) diyor, “opera” veya “müzikli dram” değil… Bazı başka bestecilerin müziğini anımsatmasına rağmen, bu basit oyun ve ona eşlik eden uygun ve genellikle etkileyici müzik, bizi de oldukça etkiledi… Belki çok orijinal değil ama çok iyi işlenmiş ve zarif olma gibi bir avantajı var… Kendisinde Wagner’in orijinalitesi yok ama yine de etkili olabiliyor; bize kulaklarımızı okşayan tatlı bir müzik vermeyi başardı. Bu sezondan sonra tekrar edileceğini sanmam, çünkü konusu çok acıklı ve müziği Covent Garden dinleyicisi için biraz sönük.” Burada geçen “müzikli dram” ifadesi, Floransa’da 17. yüzyılın başında ortaya çıkıp gelişen opera sanatının orijinal tanımı olarak kullanılıyordu (dramma per musica). 19. yüzyılda ise Wagner bu terimi çok yönlü temsillerinin dramatik yönünü vurgulamak için kullandı. Atlantik’in öbür tarafında, Der Evangelimann’ın New York prömiyeri, Wagnerian Opera Company tarafından Avrupa’nın belli başlı şehirlerine nazaran oldukça geç olarak, 1924 yılının 1 Ocak günü yapıldı. Eleştirmenlerin operayı değerlendirmesi ise hiç olumlu değil: “Wagnerian Opera Company’nin bu operayı sahneye koyarak Amerika’yı değerli bir eserle tanıştırdığını söylemek isterdim, ama bu ne yazık ki doğru olmazdı. Der Evangelimann, olsa olsa içinde doğduğu toplumun takdir edebileceği, burjuva ve mahalli karakterli bir şey. Burada söylemek gerekiyor ki, içinde bulunduğumuz 1924 yılında bu eserin nasıl olup da herhangi bir yerde popüler olmuş olabileceğini anlamak zor. ‘Neden’ diye soracak olursanız; operada orijinal hiç bir şey yok. Schumann’ın çok kuvvetli etkisi olduğu görülüyor ve Lortzing, Nessing ve buna benzer bazı bestecileri de duymak mümkün. Ama en bariz olanı herhalde Wagner’ın etkisi. Üstadın formülleri açık açık kullanılmıyor, ama Wagner’in fikirleri bestecinin bilinçaltına tamamen yer etmiş… Operanın “Tristan ve Isolde” ile “Die Meistersinger”e benzeyen yerleri var ama Kienzl’ın orkestrasyonu, melodileri, ritimlerinin tekdüzeliği, müziği çok sıradan ve banal yapıyor… Dün akşamki temsil, bu opera topluluğunun daha önce vermiş olduğu düzgün ve hoş icralarına kıyasla pek kötüydü. Ama izlediğimiz operanın hak ettiği de buydu zaten…” İstanbul’da İlk Almanca Opera Der Evangelimann’ın Türkiye’de seslendirilmiş olan ilk Almanca opera olduğu hakkındaki bilgiyi birçok kaynakta bulmak mümkün: Hans-Joachim Bauer, Wilhelm Kienzl üzerine yazdığı ansiklopedik makalede Der Evangelimann’ın İstanbul’da 1916 yılı başındaki seslendirilişini, “Türkiye’de sahneye konulan ilk Almanca opera” olarak niteliyor. Bu haber, Allgemeine Rundschau’nun 1916 yılı kültür faaliyetleri arasında “İstanbul’da bir ilk” şeklinde veriliyor. Philadelphia şehrinde basılan The Advocate adlı gazetenin 1916’da verdiği habere göre: “İstanbul’un tarihinde ilk kez bir Almanca opera seslendirildi. Bu şerefe, Alman lirik sahnesinde halâ yerini koruyan Kienzl’ın “Der Evangelimann” operası layık görüldü. 40 kişilik bir orkestra ve amatörlerden oluşan bir koro ile bu temsil, Ernst von Elberfeld adlı bir eski opera sanatçısı tarafından yönetildi. Türk dinleyicisinin bu operadan nasıl etkilendiği raporda yer almıyor.” İşin ilginç tarafı, ABD’de New York şehrinde bile bu opera ancak İstanbul’dan 8 yıl sonra dinlenebilecekti! ABD’nin Philadelphia şehrinde çıkan “The Advocate” adlı gazetede Der Evangelimann’ın 1916 İstanbul prömiyeri üzerine çıkan haber. 6 Şubat 1916 tarihli Neues Wiener Journal’da, Kienzl’ın Der Evangelimann operasının İstanbul prömiyerinin yapıldığı haberi yer alıyor. Neue Zeitschrift’in 17 Şubat 1916 tarihli sayısında da Evangelimann’ın İstanbul prömiyerinin haberi verilirken, 40 kişilik orkestranın ve amatör koronun eski opera sanatçısı Alman Ernest von Elberfeld tarafından yönetildiği ve rejinin de tiyatro uzmanı Rosemann tarafından yapıldığı bildiriliyor. Bahsi geçen bu sanatçılar hakkında ekstra bilgi bulmam mümkün olmadı. Üstad Cevad Memduh Altar, Opera Tarihi üzerine yazdığı eserde Kienzl’e ve Der Evangelimann’a oldukça uzun yer vermesine rağmen, bunun Türkiye’de sahneye konulan ilk Almanca opera olduğundan bahsetmiyor. Evangelimann’ın İstanbul dışında diğer belli başlı şehirlerde ilk seslendiriliş tarihleri ise şöyle: Budapeşte (Macarca) ve Amsterdam (1896), Londra (1897), Stockholm (1905), Lyon (Fransızca) (1908), Kopenhag (Danca) (1911), New York (1924). Der Evangelimann’ın İstanbul Prömiyeri 84 yaşında ölen Kienzl, 69 yaşındayken yazdığı biyografisinde, Der Evangelimann’ın 1916 İstanbul temsili üzerine de bilgi veriyor. Bundan önce bahsettiği ilginç bir detay da şöyle: Opera Rusya’da temsil edildiği zaman, Evangelimann ismi bu ülkede yasak olduğu için, eser baş kahraman “Mathias Freudhofer” adı altında sahnelenmiş. İstanbul icrası için böyle bir problem olmadığı anlaşılıyor. Kienzl, operasının Türkiye’de icra edilen ilk Alman operası olduğunu vurguladıktan sonra, Viyana Operası'nın sanatçısı Erik Schmedes’in İstanbul’da başrolde oynadığını söylüyor. Kienzl’ın opera hakkında naklettiği bilgiler Schmedes’in anılarına dayanıyor. Kienzl yarı şaka, kendisi bu prömiyere davet edilmediği için, bilgisinin “ikinci elden” olduğunu belirtiyor. İstanbul’da kadınlar operanın açılışına katılamadıkları için, prömiyeri takiben onlar için Teutonia’da özel bir temsil verilmiş. Bu ikinci icrasında salonda beş yüze yakın bayanın toplanmış olduğunu öğreniyoruz (başka bir kaynak ise bu sayıyı ‘yüzden fazla’ olarak veriyor. Beş yüz abartma olabilir). Çarşaflardan, ipekli elbiselerden geçilmiyormuş. Ama Evangelimann’ın konusu bu bayan topluluğuna çok yabancı ve şaşırtıcı gelmiş. Oyunun trajik olduğu yerlerde, örneğin, Johannes’in ölüm sahnesini pek komik bulup gülmüşler. 6 Şubat 1916 tarihli Neues Wiener Journal’da çıkan Der Evangelimann’ın İstanbul prömiyeri haberi. 31 Opera•Bale idaresinden yüksek seviyedeki bürokratlar ve diğer Avrupa misyonlarından görevlilerin de yer aldığı dinleyici topluluğu çok renkliydi. Koro, şehirdeki Alman öğretmenlerden oluşuyordu. İstanbul Alman Okulu’nun en güzel kızları da sahnede yer aldılar. İzleyiciler sunumdan o kadar hoşnut kaldılar ki, operanın bitmesini sanki hiç istemediler. Kadınlar için ikinci bir temsilin verilmesi kararı ve Pera’da yeni bir Alman sahnesi kurma fikrinin ortaya çıkması, bu icranın ne kadar beğenildiğini gösteriyor. Bayanlar için yapılan özel temsil sabahleyin oldu. Şık giyimli dinleyicilerin oldukça konuşkan olduğu dikkati çekiyordu. Aralarında prenseslerin de yer aldığı bu bayan dinleyici topluluğunun operayı izlerken küçük Türk sigaraları içtikleri de gözden kaçmadı. Bu sigaraların dünyanın en iyi sigaraları olduğunu biliyoruz. Operanın aşk sahneleri bayanlara pek gülünç geldi. Türk kadınlarının bakış açısından Evangelimann’ın nasıl göründüğü, ilginç bir araştırma konusu olacak nitelikte. Bu opera Türk bayanlar için, kendi gelenekleri dışında varolan bambaşka, değişik bir Avrupa dünyasına açılan bir pencere gibiydi. Der Evangelimann’ın sahneye konduğu ve 20. yüzyılın başında çok sayıda kültürel etkinliğe ev sahipliği yapmış olan Beyoğlu’ndaki Teutonia Salonu'nun renkli tarihçesine de bir göz atalım. Teutonia’nın Kısa Tarihi Otuz yılı aşkın bir süredir Yüksekkaldırım’da Teutonia’nın Wagner rolleri ile ün yapan Danimarka doğumlu bariton/tenor Erik Schmedes (1868-1931). Schmedes, Der Evangelimann’ın 1916 yılında İstanbul’da Teutonia salonundaki temsilinde baş rolde Mathias’ı seslendirmişti. Bu konuda bilgi veren bir kaynak daha var; Almanlar’ın I. Dünya Savaşı’nda İstanbul’daki karargâhından savaş izlenimlerinin yer aldığı 1916 tarihli “Im Türkischen Hauptquartier” adlı kitapta, askeri hayata ek olarak İstanbul’daki kültürel yaşamdan da bahsediliyor. Burada da Der Evangeliman’ın İstanbul prömiyeri ile ilgili ilginç detaylar buluyoruz. Öğrendiğimize göre savaş devam ettiği için, 1916 yılı Alman sahne geleneğinin İstanbul’da gösterilmesi için uygun bir zaman değildi. Der Evangelimann’ın şehirdeki temsili bu nedenle büyük risk taşıyordu. Operanın prömiyeri hayır kurumlarına, özellikle harp malüllerine yardım için yapılmıştı. Bu şekilde bir sanat etkinliği ile toplumsal sorumluluk bir araya getiriliyordu. Prömiyer akşamı Teutonia Salonu'nun locasında, İstanbul’daki Alman Büyükelçisi Paul Graf Wolff Metternich ve daha sonra Hitler’in Dışişleri Bakanı olacak olan diplomat Freiherr von Neurath vardı. İçinde Alman ordusundan ve donanmasından komutanlar, Osmanlı Opera•Bale 32 yanındaki İstanbul Alman Konsolosluğu okulunda müzik öğretmenliği yapmış olan Teutonia Yönetim Kurulu Üyesi Beate Kretzschmann, beni Teutonia’nın tarihi hakkında bilgilendirdi. Teutonia’nın 150 yıllık öyküsü kısaca şöyle: Otuz yılı aşkın bir süredir İstanbul Alman Konsolosluğu okulunda öğretmenlik yapmış olan Teutonia Yönetim Kurulu Üyesi Beate Kretzschmann, büyük hizmetler verdiği tarihi Teutonia’nın Beyoğlu, Galip Dede Caddesi No. 65 adresindeki binasının girişinde (Ağustos’ 2014). Teutonia Derneği, 1847’de Almanya, Avusturya ve İsviçre’den gelen işçiler tarafından bir Alman Kulübü olarak kuruldu. Geleneksel şarkılar, piyesler için, yani Alman kültürünü İstanbul’da yaşatmak için düşünülmüştü. Kuruluşunda etkin olan tüccarlar ve Almanca konuşan iş adamları da bulunmaktaydı. 1848’de Asmalımescit’te, eczacı Ottoni’ye ait, College Filippo ya da Ottoni-Haus adıyla bilinen bir evi kiralıyarak, burada üyelerin buluşup beraber vakit geçirebilecekleri, bilardo masaları ve küçük bir sahnesi olan derneği başlattılar. Teutonia’nın başladığı yer olan bu ev sonradan yangına kurban gitti ve 1863’te başka bir yere taşınıldı. Daha sonra, 1872’de Teutonia’nın bugünkü adresi olan Galip Dede Sokağı’nda alınan arsaya yeni bir külüp binası yapıldı. Ama ne yazık ki 1895’te bu bina da yandı. Ardından 1897’de buraya yeni bir bina yapıldı. Restoran, kütüphane ve tiyatro salonu olan bu bina günümüze kadar gelmiş olan Teutonia binası oluyor. Özellikle Teutonia’nın tiyatro salonunun yapıldığı tarih de 1897. Bundan sonra kültür falliyetlerinin en yoğun olduğu bir dönem başlıyor, taa ki I. Dünya Savaşı bu etkinlikleri yavaşlatana kadar. Teutonia’da yemek salonunun 20. yüzyıl başında görünüşü I. Dünya Savaşı’nın sonunda, 1918’de Almanlar İstanbul’dan yurt dışına yollanınca, Teutonia kapandı. İngilizler bu binayı almak istedilerse de yakındaki İsveç Sefareti personeli binaya göz kulak olarak elden çıkmamasını sağladı ve İngilizlerin eline geçmesini önledi. Yani Teutonia Kulübü İsveç’e bu açıdan çok şey borçlu. 1918’den 1924’e kadar kapalı kalan Teutonia, Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra, 1924’te yeniden açıldı. Derneğin ismi “Alemania” olarak değiştirilmişti. Sadece Teutonia değil, Almanya dışındaki tüm Alman dernekleri Nasyonal Sosyalistler tarafından bu ad altında toplanmıştı. Ancak bu süre içinde dernek “Alemania” olarak bilinirken, binanın ismi Teutonia olarak kaldı. 1944’den sonra , II. Dünya Savaşı sonrası Teutonia yine kapandı. 1954’e kadar, on sene süresince, binaya bu kez İsviçre göz kulak oldu. 1954’te bina Almanya Konsolosluğu’na geri verildi ve Teutonia’nın aktiviteleri yeniden başladı. 1960’larda yapılan renovasyondan sonra, binada Goethe Enstitüsü’nün kütüphanesi ve bir de anaokulu açıldı. Buradaki kültürel faaliyetlerin sonu ise 1960’larda geldi. Bunun nedenlerinden biri, artık şehirde Almanca Teutonia Salonu İstanbul’daki çok sayıda müzik etkinliğine ev sahipliği yaptı. Yukarıdaki gazete ilanında, İstanbullu ünlü çellist Diran Alexenian’ın (1881-1954) piyanist Henri Furlani eşliğinde 1905 yılının Aralık ayında Teutonia Salonu'nda verdiği bir konserin duyurusunu görüyoruz. İstanbul’da Almanca konuşanların toplandığı yer Teutonia Derneği idi. Tiyatrolar, konserler, konuşmalar, balolar burada verilir, düğünler burada yapılırdı. Yurt dışından gelen çok sayıda sanatçı Teutonia’nın salonunda İstanbullu sanatseverlerin karşısına çıktılar. Bu, savaşın sonuna kadar sürdü. Teutonia lüks bir yer sayılırdı. Bayanlar en iyi kıyafetleri ile gelir, sadece Almanca konuşanlar değil, İstanbul’un kalburüstü tabakası da burada vakit geçirirdi. Teutonia’yı ziyaret eden Osmanlı sultanları bile olmuştu. İstanbul’un kültür tarihinde büyük yeri olan ve kuruluşundan bu yana sayısız Almanca eserin seslendirildiği Teutonia Derneği’nin salonu (Ağustos 2013) 33 Opera•Bale konuşanların dağılmış olması ve derneğin sosyal işlevini yitirmiş olmasıydı. Aynı zamanda şehirdeki kültürel etkinlikler de artık uluslararası nitelikteydi. Teutonia dernek olarak yaşamına devam etti, fakat azalan üyeler ve ilgisizlik yüzünden dernekler kanununa uymakta zorluk çektiler. Dernek iki kez binayı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Bu dönemde zar zor hayatta kalan Teutonia, şehirdeki Alman Lisesi tarafından da kullanıldı; hem lisenin tamiratı sırasında geçici okul olarak, hem de konser, tiyatro gibi etkinlikler için. Bina bir ara kiraya da verildi. 2013’te derneğin imzaladığı bir kontratla, Beyrut’tan İstanbul’a taşınan Orient - Institut (Deutsche Morgenländische Gesellschaft) Teutonia binasını 49 sene için bir araştırma merkezi kurmak üzere kiralamış bulunuyor. Bu, binanın geleceği ve Teutonia arşivlerinin muhafazası için çok olumlu bir gelişme. Besteci Wilhelm Kienzl’ın anısına tedavüle çıkarılmış olan iki Avusturya pulu. Soldaki 1951 tarihli, diğeri ise bestecinin 150. doğum yıldönümü münasebetiyle 2007 yılında basılmış. Kienzl’ın müziğinin nasıl birşey olduğunu merak ediyorsanız, tamamen subjektif olarak tavsiye edeceğim üç kayıt bulunuyor: Der Evangelimann, S. Jerusalem, H. Donath, R. Hermann, K. Moll; RO München/Lothar Zagrosek, EMI Classics, 1981. String Quartets 1-3, Thomas Christian Ensemble, CPO Records, 2003. Don Quixote, T. Mohr, M. Breedt, J. Wagner, M. Hennenberg; Berlin RSO/Gustav Kuhn, CPO Records, 1998. İstanbul Teutonia’nın arşivlerinde bulunan Der Evangelimann notalarının kapağı. Ben Teutonia’nın arşivlerinde Beate Kretzschmann’ın yardımıyla Der Evangelimann ile ilgili belgeler ararken, çok sayıda ilginç döküman gördüm: Mektuplar, faturalar, bildiriler, anlaşmalar, ziyaretçi sanatçıların programları… Burada müzikle ilgili, araştırmaya değer çok malzeme bulunuyor. Günümüzde Kienzl Kienzl’ın doğduğu köy olan Waizenkirchen’de anısına “Dr. Wilhelm Kienzl” adı verilen bir cadde bulunuyor. Wilhelm Kienzl Müzesi ise Viyana’nın batısındaki Paudorf köyünde yer alıyor. Bunun nedeni, Der Evangelimann’ın konusunun geçtiği yerin Paudorf civarında olması. Operada bahsi geçen kundaklama olayı ise, köyün yakınındaki Hellerhof Benediktin manastırında 19. yüzyılın ilk yarısında çıkan tarihi yangın. Avusturya, milli marşını besteleyen, Der Evangelimann’la meşhur olan Kienzl’ı unutmamış. Bestecinin anısına çıkarılmış olan pullar mevcut. Bunların biri 1951 tarihli, diğeri ise bestecinin 150. doğum yıldönümü münasebetiyle 2007 yılında basılmış. Opera•Bale 34 * AKOB-Akdeniz Opera ve Bale Kulübü Kültür ve Sanat Dergisi’nde (Sayı 27 /2014, s. 8-15) yayınlanan bu yazı yazarın izni ile dergimizde yayınlanmıştır. Kaynakça Allgemeine Rundschau, 1916, No.13, s.137. Cevad Memduh Altar, Opera Tarihi, II. Cilt, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1975, s.104-108. Donald Jay Grout & Hermine Weigel Williams, A Short History of Opera, 4. basım, Columbia Universy Press, 2003, s.499. Hans-Joachim Bauer, “Wilhelm Kienzl”, Pipers Enzyklopädie des Musiktheaters makalesi, Piper, Münih/ Zürih, III. Cilt, 1989, s.291. Harry Griswold Dwight, “Constantinople Old and New,” Longmans, Green & Co., Londra 1915, s.177. Julie Anne Sadie & Stanley Sadie, "Calling on the Composer: A Guide to European Composer Houses and Museums," Yale University Press, 2005, s.218-220. Neues Wiener Journal, 6 Şubat 1916. Neue Zeitschrift , 17 Şubat 1916. New York Times, “New Austrian Anthem to Displace Haydn’s Hymn”, 7 Haziran 1920. Olin Downes, “Opera” New York Times, 2 Ocak 1924. Paul Scheweder, Im Türkischen Hauptquartier, Hesse & Becker Varlag, Leipzig, 1916, s. 46-47. The Advocate: America's Jewish Journal, 1916, Sayı 51, s. 246. The Musical Times and Singing Class Circular, Londra, Cilt 38, Sayı 654, 1 Ağustos 1897, s. 532-533. Wilhelm Kienzl, Meine Lebenswanderung, Erlebtes und Erschautes, J. Engelhorns Nachf, Stuttgart, 1926, s. 299-300. William Lines Hubbard (Ed.), “The American History and Encyclopedia of Music, Musical Biographies”. 1908, Londra, s. 429. www.akob.org