1200 yıllık birikim gün yüzüne çıktı

advertisement
8 MART 2017
ÇARŞAMBA
1200 yıllık
birikim gün
yüzüne çıktı
10
HALİL SOLAK
“İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi” kapsamında 8 ile 20. yy arası
kaleme alınan ahlak eserlerinin ayrıntılı bir kataloğu hazırlandı.
Proje koordinatörü Doç. Dr. Ömer Türker Türkiye’deki ve yurt dışında
çalışmalar yapıldığını ve 348 müellife ait 543 yazma ve basma ahlâk
eserini tespit edip kataloglayarak dijital ortama aktardıklarını söylüyor.
“İ
slam Ahlâk Düşüncesi Projesi”, İlim
Kültür Eğitim Derneği (İLKE) ve İlmi
Etüdler Derneği (İLEM) işbirliğiyle
2013 yılında başlamış. Projenin önemli
çalışmalarından birisi 8. yüzyıldan 20.
yüzyıla kadar kaleme alınan ahlak eserlerinin
ayrıntılı bir kataloğunun hazırlanması.
Bunun yanında proje kapsamında onlarca
konferans, seminer, çalıştay ve yuvarlak
masa toplantısına da imza atılmış. Bu
zorlu ve uzun soluklu projeyi İslam ahlakı
üzerine akademik çalışmalar yapan bir
ekip yürütüyor. Projenin koordinatörü
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
İslam Felsefesi Anabilim Dalı öğretim
üyesi Doç. Dr. Ömer Türker. Koordinatör
yardımcısı ise lisansüstü çalışmalarını
İslam ahlakı üzerine yapan Kübra Tiryaki.
İbrahim Halil Ayten ise eserleri tasnif
edip kataloglamış. Bu çalışmanın yan
ürünleri sayabileceğimiz sempozyum ve
seminerlerde yapılan sunumlar Nobel
Yayınları tarafından yayınlandı. İnternet
ortamında araştırmacılara sunulan kataloğu
ve diğer çalışmaları proje koordinatörü Ömer
Türker ile konuştuk.
 Öncelikle şunu merak ediyorum: Böyle
ağır bir yükün altına nasıl bir saikle girdiniz?
İslam dünyasında son 200 yıldır İslam
düşünce geleneğinden hareketle düşünme
çabaları sergiliyoruz. Bu gelenekle irtibatlı
akademisyenler, ilim adamları yahut
aydınlar geleneğin temel hassasiyetlerini
nasıl sürdürebileceği üzerine kafa yoruyor.
Metafizik çalışmalar, bilgi, siyaset, iktisat
teorisi ile ilgili çalışmalar bunlar. Ahlak bu
alanlardan bir tanesi. Bizim münhasıran
ahlakla ilgili çalışmamız genel olarak İslam
düşünce geleneğiyle irtibatımızı sürdürme,
bu geleneğin canlılığını, hayatiyetini hala
dünya ölçeğinde iddialı olduğunu göstermek
bağlamında değerlendirebiliriz. Bu çaba
sadece bizim değil, pek çok çalışmanın
da parçası olduğu umumi bir çaba. Daha
özel sebebi ise şudur: Ben İslam düşünce
geleneğinin kimi alanlarda, özellikle modern
Proje koordinatörü Ömer Türker, yardımcısı
Kübra Tiryaki ile birlikte.
dünyada yaşayan biz insanlara iyi bir temel
teşkil edebileceğini, hala iddiasını bütün
canlılığıyla koruyabildiğini düşünüyorum.
Bu alanlardan bir tanesi ahlak düşüncesi.
Ahlak İslam düşüncesinde çok geniş
literatürü olan bir alan. Filozoflar, kelamcılar,
fakihler, sufiler ve çeşitli seviyede İslam
düşüncesi geleneği içinde yer alan aydınlar
ahlak üzerine yazıp çizdiler. Çeşitli
dönemlerde ahlak alanıyla ilgili yazılar
farklı özellikler arz etti. Bizim maksadımız
bütün çeşitliliğiyle ahlak düşüncesini
modern dünyada temel iddialarıyla birlikte
ortaya koymak ve bu düşüncenin bizim için
hala irtibat kurulabilir, buradan hareketle
düşünülebilir bir alan olduğunu ortaya
koymak. Münhasıran ahlak ile ilgili proje
geliştirmemizin bu çabaya girmemizin
sebebi bu.
2013’te projeye başladığımızda İslam
ahlak literatürünün dört başı mamur
bir kataloğunun olmadığını fark ettik.
Üniversitelerde ahlak üzerine çalışan İslam
felsefesi, felsefe tarihi, tasavvuf tarihi, Arap
filolojisi gibi bölümlerde hocalık yapan 60
kişilik bir ekiple yola çıktık.
ARİSTOTALES’İN
ÇEVİRİLERİYLE BAŞLADI
 Nasıl bir çalışma usulü takip ettiniz bu
süreçte?
Evvela 8-20. yüzyıllar arasında, yani
başlangıçtan Cumhuriyet döneminin
başına kadar İslam ahlâk eserlerini
taradık ve bu eserleri 26 ayrı kategoriye
ayırdık. Türkiye’deki ve yurtdışındaki
kütüphanelerde hummalı bir çalışma yaptık
tabii bu esnada. Bu tarama neticesinde
348 müellife ait 543 yazma ve basma
ahlâk eserini tespit ettik ve kataloglayarak
dijital ortama aktardık. Artık İslam ahlak
düşüncesinin 1200 yıllık birikiminin
açıklamalı bibliyografyasına internetten, bir
tıkla ulaşılabilecek.
 Çok geniş bir zaman dilimi bu
gerçekten. İslam dünyasında ahlak alanında
ilk eserler ne zaman veriliyor peki?
İslam ahlak literatürünün en erken
örnekleri hicri 1-2. yüzyıla kadar uzanır.
Tasavvuf klasiklerinin içinde yer alan
Kitabü Zühd’leri ve hadis kitaplarının
içindeki ahlak bölümlerini bu işin başlangıcı
sayabiliriz. Yine ahlakın belli başlı
konularına dair yazılmış eserler var. Ancak
ahlakın ilmî bir disiplin olarak ortaya çıkışı
9. yüzyılda Aristotales’in Nikomakhos’a
Etik eserinin Arapçaya çevrilmesiyle
başlıyor. Daha önce oluşan ahlak literatürü
de Aristotales’in eserlerinin çevirileriyle
birlikte sistemleştiriliyor. Bu disiplin bir
yönüyle dinî, yani din âlimleri bu alanda
üretim yapıyorlar. Bir yönüyle felsefî, çünkü
filozoflar bu alanda üretim yapıyorlar.
Dolayısıyla 9. yüzyıldan bu yana İslam
dünyasında ahlak ilmi adı alt ayınladık bu
güne kadar. Böylece tarihsel bir literatürü
açığa çıkararak kamuoyuyla paylaştık.
Bilim adamları için İslam ahlak literatürünü
okunabilir ve üzerinde çalışma yapılabilir
hale getirdik. İslam düşüncesinin temel
problemlerinin tartışılmasına da zemin
hazırlayacağını düşünüyorum bu projenin.
8 MART 2017
ÇARŞAMBA
11
Kataloglama sorumlusu İbrahim Halil Ayten:
Niyazî-i Mısrî’nin tek varaklık
yeni bir eserini bulduk
 Kataloglama çalışmasını
yaparken yöntem, içerik,
yazım tekniği, itibariyle
önemli olmakla birlikte pek
bilinmemiş olan eserlerle
karşılaştınız mı?
Elbette pek çok eser var
böyle. Ben ilgi çekici olacağını
düşündüğüm birkaçını
zikredeyim. Mesela Fatih dönemi
müelliflerinden Muhammed b.
el-Hatîp el-Kirmânî’nin kavimlerin
çeşitli mizaç ve özelliklerini ile
onların dini inançlarını işleyen
bir eser olan Hulâsatü’l-hâsıl fî
ahlâki’l-ümem ve edyânihim
adlı eserinde mensup olunan
toplum olarak Yunanlılar,
Romalılar, Araplar, Türkler,
Çinliler, Kıptîler ve inanç itibariyle
de Müslümanlar, Hristiyanlar,
Yahûdî ve Mecûsîler hakkında
onların karakteristik özellikleri
ve ahlaki vasıfları işlenmiştir. Bu
özelliklerin hakkındaki tespitler
için toplumların mizaçlarına
bakılmaktadır. Eser şimdiye kadar
pek bilinen bir eser olmayıp
hakkında da çalışma yapılmamış.
bitirilmiştir. Aslında bu eserin
diğer bir ilginç yönü kendisinden
önceki her iki alanın müellifleri
eserlerinde ilgili disiplinin sınırları
çerçevesinde ahlak kavramlarını
işlemiştir. Yani müellif detaylı
izah, düzen, disiplinler açısından
Sünnî ahlak geleneğini tek bir
eserde toplamaya çalışmıştır.
Ne yazık ki bu eser kendi
döneminden-günümüze kadarki
süreçte gerekli ilgiyi görmemenin
yanında, hakkında mevcut
akademik çalışmalarda pek bilgi
verilmemiştir. İlk defa eserin bu
yönüyle gün yüzüne çıkması bu
çalışma vesileyle gerçekleşmiştir.
NOKTASIZ HARFLERLE
YAZILMIŞ
AHLAK KAVRAMLARI BU
ESERDE
Yine 16. yüzyılda yaşayan
Abdülkādir b. Ahmed b. Ali
el-Fakîhî’nin Menâhicü’lahlâkı’s-seniyye fî mebâhici’lahlâkı’s-sünniyye adlı eseri var.
Müellif bu eseriyle isminden
anlaşılacağı gibi birincisi eserinin
belirli bir yöntem üzerine
yazılması, ikincisi ve belki de en
önemlisi konuların Ehl-i sünnet
anlayışı/itikad çerçevesinde
işlenmesi şeklinde iki ayrı
amacı gütmektedir. Nitekim
müellif bunu açıkça belirtmiş ve
Tusî, İbn Miskeveyh gibi ahlak
felsefesinde kendinden sonraki
geleneği etkileyen iki büyük ahlak
müellifine Şiî oldukları itibariyle
eserinde yer vermemiştir.
Fakîhî’nin bu yöntemi şimdiye
kadar mevcut ahlak literatüründe
gözetilmeyen bir yöntemdir.
Bunun yanında müellif eserinde
ahlakı tasavvufî-felsefî veçheyle
işleyerek hikmetin naklî-aklî iki
zirvesini mezcetmiştir. Bu itibarla
eserinde İbn Sînâ ve Adudüddin
el-Îcî vb. müelliflerden felsefî;
Kuşeyrî, Gazzâlî, İbnü’l-Arabî,
Sühreverdî vb. birçok sûfîden
de tasavvufî ahlâk konuları
işlenmiş ve kavramlar alfabetik
sırayla verilerek açıklanmıştır.
Eser “sonuç” itibariyle de
“Nebevî Ahlâk” ahlak konusuyla
Bunun yanında üslup olarak
da çok ilginç eserlerle karşılaştık.
Öyle ki müellifi adeta yazım
sanatında herkese meydan
okurcasına bir yöntem takınmıştır.
Örneğin Feyzullah b. Mübârek
el-Hindî (1003/1595) Mevâridü’lkilem ve silkü’d-düreri’l-hikem
adlı hikemiyat türünde görülen
hikmetli ahlakî sözleri ihtiva eden
Arapça eserini, noktasız harfleri
kullanarak oluşturmuştur ve
eserin sonunda tamamı noktalı
harflerden bir “hatime/sonuç”
kısmı kaleme almıştır.
Yine büyük sufi Niyazî-i
Mısrî’nin daha önce hakkında
yapılan çalışmalarda bahsi
geçmeyen ve belki de ilk defa
bu çalışmayla ortaya çıkartılan
tek varak halindeki Risâle fî
makāmâti’s-salikin adlı ahlakmakam-nefis ilişkisinin işlendiği
Türkçe eserinde, metin içi
kelimeler çoğunlukla (% 80
oranında) harfleri birleştirilmeden
yazılmıştır. Herhangi bir örnek
verilecek olursa buna göre
“makâmı” kelimesi “m a k â m ı”
şeklinde verilmiştir.
İslam ahlak
eserlerinin
pek çoğu kendi
dönemindengünümüze
kadarki süreçte
gerekli ilgiyi
görmemenin
yanında,
akademik
çalışmalarda
da pek bilgi
verilmemiştir.
İlk defa eserin
bu yönüyle gün
yüzüne çıkması
bu çalışma
vesileyle
gerçekleşmiştir.
 Bir de bana öyle geliyor ki ahlak’tan
yola çıkarak pek çok meselemizi
halledebilir, sorularımızı cevaplayabiliriz.
Ne dersiniz?
Kesinlikle öyle. Ahlakın ilişkili olduğu
pek çok alan var çünkü. Mesela bunun
başında metafizik düşünce geliyor.
Metafizik hakkında konuşan filozoflar,
sufiler, mütekellim, fakihler bu alanda
iddia sahipleri oldukları için ahlak
düşüncesi bize, diğer pek çok alandan
farklı olarak çeşitli ekollerin daha özel
durumlarını açar. Biz ahlak üzerinden
fıkıhla, tasavvufla, felsefeyle, kelamla
irtibat kurabiliriz. İslam düşüncesinin
bütün alanları ahlak üzerinden irtibat
kurmaya elverişlidir. Ahlak üzerinden ana
problemlerinin tartışılmasına elverişlidir.
Ahlak, bütün düşünce ekollerinin kendisi
üzerinden takip edileceği bir aynadır
aynı zamanda. Kelamcılar açısından
baktığımızda, “metaetik” dedikleri,
özellikle teorik ahlak konularıyla
karşılaşırız. Ahlakın kaynağı, ahlakî
önermelerin analizi sorunu gibi. Filozoflar
açısından bakıldığında genel olarak
ahlakın insan hayatındaki yeri, insanın
yetişmesinde ahlakın işlevi, erdemler
hiyerarşisi ve erdemler tablosuyla
karşılaşırız. Sufiler açısından bakınca
ahlak daha derin bir hal alıyor yaptığımız
çalışmanın gösterdiği kadarıyla.
İNSANIN KENDİSİNİ ANLAMA ÇABASI
 Nasıl yani?
Tam anlamıyla metafizikleşmiş, genel
olarak İslamın Tanrı-âlem ilişkisi hakkında
İslam düşüncesi geleneğinden, bilhassa
tasavvufta oluşan o çerçevenin bütünüyle
sirayet ettiği bir yapı ile karşılaşıyoruz.
Yani biz tasavvufî ahlak üzerinden
metafiziğin bütün tartışmalarına yoğun
bir şekilde intikal edebiliriz. Aynı şekilde
fıkha yaklaşabiliriz ahlakla. Fıkhın
içerisindeki ahlak tartışmaları bize pratik
hayatın nasıl düzenleneceği konusunda
İslam düşünce geleneğinin en kalabalık
kesimini oluşturan fakihlerin görüşlerini
ve önerilerini verir. Dolayısıyla ahlak alanı
bir bütün olarak pratik hayatın, birincisi
metafizik olanla irtibatı, ikincisi kendi
içinde nasıl düzenlenmesi gerektiğine
dair İslam geleneğinin bütün akımlarını
önümüze serer. Ahlakın en önemli verisi
ahlaklı olduğumuz durumda bile hakkında
konuşmaya değer bir alan olması. Ahlak
konuşmaları aslında ahlaklı olmaktan öte,
ahlakı anlamak için yapılan konuşmalardır
bir bakıma. Ahlakı anlama ise, insanın
kendisini anlamaya yönelik bir çabasıdır.
Download