Kadın hakları konusunda temel belge olan Medeni Yasa`nın 1926

advertisement
Strateji Geliştirme
Başkanlığı
KIRSAL ALANDA YOKSULLUĞUN
GERÇEK YÜZÜ: KADINLAR
Hazırlayanlar:
Doç.Dr. Aşkın ASAN
Doç. Dr. Mustafa CAN
Aygül FAZLIOĞLU (Sosyolog)
yaşam ve çevre koşulları ile Uzakdoğu’nun herhangi bir
noktasındaki aynı koşullar tüm dünyayı ilgilendirmektedir.
Tarım, yoksulluk, çevre, küresel kirlenmeler, dramatik göç
hareketleri, toprak kirlenmeleri, içilebilir su kaynaklarının
sınırlılığı ve dezavantajlı nüfus grupları her toplumu ve
bireyi doğrudan etkilemektedir1. Bu sorunlar, küresel
yaklaşımlar ışığında ulusal öncelikler ve potansiyellerle
çözülmektedir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde kırsal
kalkınma çabaları ve kadınların toplumsal statülerinin
yükseltilmesi ve kalkınmaya entegre edilmesi büyük önem
taşımaktadır.
Kalkınma literatüründe kadınlar ve çocuklar toplumun en
dezavantajlı grupları olarak kabul edilmektedir. Yoksulluk
ve beraberinde getirdiği sosyal dışlanma olgusu, kadınları
erkeğe göre daha ağır etkilemektedir. Kadın yoksulluğu
çok boyutlu bir sorun olup, kadınlar bu sorunu farklı
biçimlerde, farklı zamanlarda ve farklı mekanlarda
yaşamaktadırlar. Kadınlar, erkeklere oranla özellikle kırsal
alanda kaynaklara daha az erişmekte/kontrol edebilmekte,
kamusal hizmetlerden, istihdam ve sosyal güvenlikten
daha az yararlanabilmekte, kamusal yaşama daha az
katılabilmektedirler. Aile düzeyinde, topluluk düzeyinde ve
ulusal düzeyde karar alma süreçlerine kadınların katılımı
çok sınırlı kalmaktadır.
Giriş
Dünyada, tüm insanların mutlu ve refah içinde yaşadığı bir
ortam dileği ve stratejisi ile kırsal alanlarda yaşayanlara
yönelik kalkınma arayışları hızlanmıştır. Artık, dünyanın
herhangi bir noktasındaki bir kırsal alanın sorunu, sadece
sorunu yaşayanların karşı karşıya kalma durumunda
olduğu bir yaşam şartı olmaktan çıkmaktadır. Birleşmiş
Milletler, Dünya Bankası, Avrupa Birliği, sivil toplum
örgütleri ve hükümetler kırsal kalkınma olgusuna daha
fazla kaynak, bilgi ve zaman ayırma durumuna
gelmişlerdir. Çünkü; Afrika’nın en geri kalmış yöresindeki
Kalkınma deneyimlerinden edinilen dersler kadınların
durumunun iyileştirilmesinin doğrudan hane refahına
yansıdığını göstermektedir. Kadınları gözeten/kayıran
1
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, ( 2004 ). II. Tarım Şurası, Kırsal Kalkınma
Politikaları Komisyon Raporu, s.10
1
projeler insan hakları açısından gereklilik olduğu kadar
toplumsal refah artışı için de önemlidir. Son on yılda kırsal
kadının yaşam standartlarında önemli düzelmeler olmasına
rağmen,
mevcut
göstergeler
kadınların
yaşam
standartlarının erkeklere oranla daha iyi durumda
olmadığının ortaya koymaktadır.
tarımda istihdam edilenler arasında kadınların oranı daha
yüksektir.
Kırsal Alanda Kadınların Yaşadıkları Temel Sorunlar3
Üretimin her aşamasına aktif biçimde katılan kadınlar,
kalkınmanın olanaklarından yeterince yararlanamadığı gibi,
yoksulluk ve az gelişmişliğin dezavantajlarından dünyada
en fazla etkilenen nüfus grupları arasında yer almaktadır.
İşsizliğin yaygın, eğitim ve sağlık hizmetlerinin sınırlı ve
dengesiz dağıldığı az gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerde, özellikle kırsal alanlardaki kadının durumu,
statüsü ve sorunları oldukça dikkat çekmektedir.
Kadınların tarımsal üretimde oynadığı kilit rol uzun yıllar
görmezden gelinmiş, kalkınma plan ve programlarında
erkeklerin piyasa ekonomisi içinde pazara dönük
üretimlerine yönelik projelere ağırlık verilmiştir. Tarım
sektöründe kadının önemi konusu özellikle 1980’li yıllardan
itibaren kabul görmeye/tartışılmaya başlamıştır.
 Kalifiye ve sosyal güvenlik kapsamındaki işlere
erişememe
 Statüsü düşük işlerde çalışma-esnek çalışma
koşulları
 Sosyal güvenlik kapsamının dışında kalma-kayıt dışı
çalışma
 Örgün ve yaygın eğitim olanakların daha az erişim
 Mesleki eğitimden yoksun olma, yararlanamama
 Çalışma koşulları-ağır iş yükü
 Toplum baskısı, geleneksel rol tanımlamaları
 Kaderine razı olma, bunun dışına çıkamama
 Temel alt ve üstyapı hizmetlerinin yetersizliğinden
daha yoğun etkilenme
 Sağlık hizmetlerinin yetersizliği
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, özellikle kırsal
alanlardaki kadının durumu, statüsü ve kamu hizmetlerine
erişimi oldukça dikkat çekmektedir.
Türkiye’de İstihdamın sektörel dağılımına bakıldığında
işgücüne katılan nüfusun %26,5’nin tarım sektöründe
çalıştığı görülmektedir. Başka bir ifade ile ülkemizde her
dört kişiden biri tarım sektöründe çalışmaktadır. İşgücüne
katılan kadınların %44,9’u tarımda çalışırken, bu oran
erkeklerde %18,7’ye düşmektedir2.
Türkiye’de işgücüne katılım oranı %51,2 olup, bu oran
kırsal alanda %57,7’dir. 2011 yılı TÜİK Hane halkı İşgücü
Anketi Sonuçlarına göre, kırsal alanda işgücüne
katılanların %50,3’ünü kadınlar oluşturmaktadır. Yani, artık
2
3
Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, (2011), “ Kırsal Alanda Kooperatif Örgütlenmesi
ve Kadın” konulu toplantıdaki sunum, (12.12.2012), Ankara
TUİK, 2011
2
alınan birçok kararda kadının ciddi bir katkısı olduğu kabul
edilmektedir. Kırsal kadının topluluk düzeyinde çok etkili
olamaması, temel olarak geleneksel cinsiyete de dayalı
tabakalaşmadan kaynaklanmaktadır. Ayrıca kadının eğitim
düzeyinin düşüklüğü de bu süreci pekiştirmektedir. Karar
vermede söz sahibi olamama her kesim kadın tarafından
hissedilen, ancak kırsal alan kadınlarında daha belirgin
olan bir gerçektir.
 Gençlik sorunlarının getirdiği belirsizlikler
 Girişimcilikten yoksun olma, kredi/gelir kaynaklarına
erişememe
 Tarım dışında çalışma olanaklarının zayıflığı
 Bölgelerarası farklılıklar
 Gezici ve geçici işçilik koşullarının ağırlığı
 Teknolojiden daha az yararlanma
 Yönetim ve karar alma süreçlerine daha az katılım
 Cinsiyetler arası eşitsizliklerden olumsuz yönde
etkilenme
 Hane içi/dışı iş yükünün ağırlığı
Kamusal Hizmete Erişim
Kırsal yerleşimlerde kadınlar çeşitli sosyal ağlar oluşturarak
köy içi bilgi dolaşımını sağlayıp, tarımsal üretimdeki
katkılarıyla gündelik yaşamın sürdürülmesinde etkin rol
oynamasına rağmen, daha iyi yaşam sürmesine ve
toplumsal statüsünü yükseltmesine yol açacak modern
araç ve gereçleri tanımamakta ve/veya kullanamamakta.
Dolayısıyla da modernleşme sürecinin çoğunlukla dışında
kalmaktadır. Bu durumda ise daha çok emek-yoğun işgücü
gerektiren düşük statülü işleri yapmaktadır. Bunların
sonucunda da, kadınlar erkeklere göre yönetim ve karar
alma süreçlerine daha az katılmakta, başta eğitim olmak
üzere temel hizmetlerden daha az yararlanmakta ve gelir
kaynaklarına ulaşmakta güçlük çekmektedir.
İnsan-Toprak İlişkileri
Karar Verme Sürecine Katılım
Toprak mülkiyeti açısından genel eğilim, toprağın malikinin
erkek olmasıdır. Bu, gelir ve eğitim seviyesine
bakılmaksızın nüfusun her kesimi için doğru olan bir
Kırsal alanda, varsıl ya da yoksul farkı olmaksızın, erkek
birçok konuda son sözü söyleyen konumunda olsa da,
3
özelliktir. Toprağın sahibi olan erkeğin ölümü halinde,
toprak, eşler ve çocuklar arasında paylaşılmaktadır. Toprak
sahibi olmak ile güçlü olmak arasında doğru orantı
bulunmaktadır. Sahip olunan toprakların büyüklüğü, artan
güç ve etkinlik anlamına gelmektedir. Böylesine önemli ve
stratejik bir üretim faktörünün mülkiyetini elinde tutmak ise,
erkek hakimiyetini güçlendirmektedir
Örgütlenme
Kırsal alandaki kadınların çoğu sosyal dayanışmayı en
fazla gerektiren ve birey açısından sosyal uyum yapmanın
en zor olduğu doğum, ölüm, düğün gibi özel günlerde diğer
kadınlarla ortak iş yapma eğilimini daha fazla
yansıtmaktadır.
Buna
karşılık
kurumsal-formel
örgütlenmeyi gerektiren işlerde kadınlar genelde yoktur.
Kırsal alanda kadının toplumsal ilişkiler sistemi içerisindeki
yeri ve erkek egemen bakış açısı kadını formel örgütlenme
sistemine almamaktadır. Bu durum genelde yapılmayan bir
durum gibi gösterilmeye çalışılsa da, ortaya çıkan resim
bunu doğrulamaktadır. Çünkü kırsalda kadın ya pozitif
ayrımcılığın getirdiği bir sonuçla “kadın kooperatifçiliği”
biçiminde örgütlendirilmeye alışılmakta ya da üye asgari
sayısını tamamlamak için pasif üye olarak örgütlenmeye
dahil edilmektedir. Nitekim halen yaklaşık 35 kadın
kooperatifi kırsal alanda kurulu iken, binlerce diğer
kalkınma kooperatiflerinde kadın üye sayısı %2-3’ü bile
bulmamaktadır.
Bitkisel ve Hayvansal Üretim Sürecinde Cinsiyetler
arası İşbölümü
Kırsal alanda kadınların ve erkeklerin üstlendikleri roller
farklılık göstermektedir. Kadın ve erkeklerin rol dağılımının
farklılaşması hanenin temel geçim kaynağı, köyün yerleşim
yeri ve şehirle kurulan bağlantı ile yakından ilgilidir. Ayrıca
kadınların beklentileri ve potansiyelleri birbirine yakın
köylerle benzerlikler göstermektedir.
Yeniden üretimle ilgili olarak (yemek, bulaşık, çamaşır,
temizlik, çocuk bakımı) yapılan işler kadınlar tarafından
4
yapılmaktadır. Üretimle ilgili işlerin paylaşımı kırsal alanda
genellikle homojen bir yapı sergilemektedir. Çünkü köylerin
temel geçim kaynağını bitkisel üretim, hayvancılık ve
mevsimlik göç oluşturmaktadır. Tarımsal üretimin sınırlı
olduğu köylerde hane tüketimine yönelik olarak yapılan
sebzecilik ve bağcılıkta erkekler; bahçe hazırlığı, toplama,
sulama, çapada çalışmaktadır. Temel geçim kaynağı
bitkisel üretim olan hanelerde ise kadının iş yükü daha
fazla üretimin satış hariç her aşamasında yer almaktadır.
Hayvancılık faaliyetlerinde yine erkekler hayvanların
otlatılması, besleme, kırkım, ahır temizliği gibi işler
yapmakta,
kadınlar
ise
sağım,
süt
ürünlerinin
değerlendirilmesi ve ot toplama işlerini üstlenmektedir.
Kadınlar iki kez sağım işini yapmaktadır. Ayrıca hayvansal
ürünlerden yağ, yoğurt ve peynir üretimini kadınlar günlük
tüketimleri için üretmektedirler. Köylerin çoğunda çoban
bulunmaktadır. Çoban olamayan köylerde bu işi hanelerde
9-12 yaş arasındaki erkek ve kız çocukları yapmaktadır.
Kırsal alanda özelikle merkezi nitelikteki köylerde ulaşım
sorununun olmaması, köylerde küçük de olsa satış
yerlerinin bulunması ve çerçilerin bu köylere sık sık
gelmesi kadınlara alış-veriş kolaylığı sağlamaktadır.
Kadınların yaptıkları işler daha çok ev eksenli emeğe
dayanan mevsimlik, yarı zamanlı, ücretsiz işler olmaktadır.
Bunlara bağlı olarak kadınların yaptıkları işlerden elde
edilen ürünler -yiyecek, giyecekçoğunlukla hemen
tüketildikleri için ekonomik olarak bir değer ifade
etmemektedir. Bunun bir sonucu olarak kadın emeği
değersiz ve görünmez kılınmaktadır. Bu çerçeveden
bakıldığında "erkek işi" ve "kadın işi" tanımlamalarda
birincisi daha değerli, ikincisi daha az değerli olduğu
yolunda yargılar toplumda kabul görmektedir.
Hanelerde hayvan alımı-satımı ve büyük alışverişler
genellikle erkekler tarafından ilçe ve şehir merkezlerine
yapılmaktadır. Kadınlar ise genellikle köylere gelen
çerçilerden kişisel ve evin ihtiyacı olan alışverişleri taksitle
yapmakta ay sonunda erkeklerden aldıkları para ile
ödemektedirler.
Kadınların iş yükleri, genellikle tarımsal faaliyetlerdeki
rolleri ve beyaz eşyanın gündelik yaşam içinde yer alması
ile doğru orantılıdır. Köylerde birçok evde elektrikli
süpürge, az da olsa dört gözlü tüplü ocak bulunmaktadır.
Beyaz eşyanın kolaylaştırıcı etkisi ve tüketim ekonomisin
gelişmesi kadınların iş yükünü azaltmaktadır.
5
yüksek öğrenim kurumlarında kız öğrenci oranı daha
düşüktür. Yine eğitimin her kademesinde bölgesel
eşitsizlikler mevcuttur.
Kırsal alanda ailelerin geçim
koşulları ve gelir düzeyleri, iş gücüne duyulan gereksinme,
çocukların ilköğretimden sonra öğrenim sürdürme
şanslarını azaltmaktadır. Ancak kırsal alanda ailelerin
özellikle kız çocuklarını okutmama gibi genel bir isteksizliği
söz konusudur. Bunun nedenleri arasında da kız
çocuklarına kayıp aile üyesi gözü ile bakılması, küçük
yaşta nişanlanması ve evlendirilmesi, geleneksel anlayış
gereği bazı ailelerin kız çocuklarının bedenen gelişmiş
olmaları nedeniyle dört, beş ve altıncı sınıflardan geri
alınmaları, küçük kardeşlerine annelik yapmaları sayılabilir.
Bu boyutuyla yaygın olan çocuk işçiliği düşünüldüğünde,
kırsal toplum hiyerarşisinde en dezavantajlı olan kesimin
kız çocukları olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Kocam öldüğünde, bir gün hayvan yemi almak için
evden çıktığımda yolumu kaybettim. Eve dönmem,
evin yolunu bulmam çok zaman aldı. „Evimi
bulamayacağım, kayboldum‟ diye çok korkmuştum...
Evin geçimi bana kalmıştı. Okuma-yazma bilmediğim
için evden dışarı çıkmakta zorlanıyordum. Sokak
adlarını,
otobüs
levhalarını
okuyamıyordum.
Çocuklarım okula başladığında çocuklarıma özenir,
onların okul yakalarını takardım. Çok Amaçlı Toplum
Merkezinde
(ÇATOM)
okuma-yazma
kursuna
katıldım. İyice öğrenemedim. Bu nedenle yeniden
kursa başladım. Artık ev dışına daha rahat
çıkabiliyorum...” (5 çocuklu N.Ö)
Eğitim Hizmetlerinden Yararlanma
Türkiye’de hem erkekler hem de kadınlarda okur-yazarlığın
ve okullaşma oranının %100’e ulaşması amaçlanmakta ve
bu doğrultuda çalışmalar yapılmaktadır. Özellikle yetişkin
nüfus içindeki okuma-yazma bilmeyen kadınlar için yaygın
eğitimin kapasitesinin arttırılmasına ve genişletilmesine
yönelik çalışmalar devam etmektedir.
İlköğretim düzeyinde kız ve erkek çocukları okullaşma
oranlarında önemli bir fark olmamakla birlikte orta ve
6
Yetersiz beslenme, çocuk denecek yaşta erken evlenme,
çok sayıda ve sık aralıklarla gebe kalma kadınların
vücutlarına ağır yük bindirmektedir Erken evlilik kadınlar
için sosyo-kültürel bir zorunluluk olarak görülmektedir.
Çünkü kadının başta gelen görevlerinden biri tez zamanda
çok sayıda çocuk özellikle de erkek çocuk doğurmaktadır.
Eğitim-Yayım Hizmetlerine Erişimde Kadın
Kadın, kırsal ekonomi için temel dinamiklerden biridir.
Kadınlar kırsal alanda Gıda, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı’nın eğitim-yayım hizmetleri ve Halk Eğitim
Merkezleri tarafından verilen yaygın hizmetlerden
yararlanmaktadır. Bu kurslara katılan kadınlar daha çok ev
ekonomisine yönelik faaliyetlerden yararlanmaktadır.
Genelde kamu eğitim-yayım hizmetleri kırsal alanda üretim
temelli ve cinsiyet körü bir yaklaşım içerisinde
gerçekleşmektedir. Kadınlara yönelik faaliyetler daha çok
onların ev içi rollerine ilişkin olarak ortaya çıkmaktadır.
Sağlık Hizmetlerine Erişim
“Merkeze anne-kız beraber geliyoruz. Kızım nakış
yapıyor, öğreniyor, ben de okuma yazmaya
geliyorum; çok memnun kaldım. Ayrıca aile
planlaması hakkında çok şey öğrendim, diğer
kadınlara, komşularıma anlattım, ve onlar da çok
memnun kaldılar”
Kırsal alanda yaşayan kadınların sağlık hizmetlerine erişimi
konusunda, kent merkezinde ve varoşunda yaşayan
kadınlara oranla daha sınırlıdır. Bu sınırlılık, kent
varoşundaki alt gelir grubunun yaşadığı maddi imkansızlık,
doktora gitme konusunda geleneksel değerlerden
kaynaklanan hassasiyet gibi ortak sorunlardan ve kırsala
özgü yeterli sayıda sağlık kuruluşu olmamasından
kaynaklanmaktadır.
7
Kadının İstihdamı ve Sosyal Güvenlikten Yararlanma
Durumu
sektöründe daha olumsuz bir görünüm ortaya çıkmaktadır.
Tarımda
çalışan
kadınların%96,6’sı
kayıt
dışı
çalışmaktadır.
Kırsal kesimde kadının işgücüne katılım oranı, tarımda
ücretsiz aile işçisi olarak çalışması nedeniyle yüksek olsa
da Türkiye’de tarım istihdamındaki hızla azalma, kadın
istihdamının da giderek düşmesine yol açmaktadır.
Tarımda çalışan kadınlar, tarım dışına çıktıklarında veya
göç ettiklerinde işgücüne katılamamaktadır. İşgücüne
katılan kadınlar ise daha çok statüsü düşük, kalifiye
olmayan işlerde sosyal güvenceden yoksun olarak
çalışmaktadırlar.
Kırsal Yerleşim Yapısı
Kırsal alanda kadınların kamu hizmetlerine erişiminde
yaşanan önemli sorunlardan biri, kırsal yerleşimlerin
sayıca çok ve dağınık olmasıdır. Bu özellik, bir yandan
kırsal nüfusun temel alt ve üst yapı hizmetlerine erişimini
güçleştirmekte,
bir
yandan
kamu
yatırımlarını
zorlaştırmakta diğer yandan ise üreticilerin örgütlü
davranma eğilimini engelleyebilmektedir.
Kadın iş gücü, en yoğun şekilde kırsalda ücretsiz olarak
çalışmaktadır. Ücretsiz aile işçisi olarak emek veren kırsal
kadının emeğinin nakde çevrilmesi iki şekilde olmaktadır.
Birincisi tarla, bağ ve bahçede üretilen ürünlerin
pazarlanmasıyla elde edilen nakdi kazanımdır. Diğeri
kadının emeğini tek başına nakde çevirmesinden çok,
hane olarak emeğin kiralanması, örneğin varsıl aileye
rençperlik yapması ile ortaya çıkan bir erişim türüdür.
Kırsal alanda kadınların her hangi sosyal güvencesi
bulunmamakla
birlikte
birçok
aile
yeşil
kart
uygulamasından yararlanmaktadır. Kadınlar tarımsal girdi
alımı, tarımsal teknoloji kullanımı için kredi gibi tarımsal
destek
hizmetlerine
çoğunlukla
sınırlı
düzeyde
ulaşabilmektedir.
TÜİK verilerine göre, işgücüne katılanların sadece %51,5
kayıtlı çalışmaktadır. İstihdamdaki kadınların yaklaşık
%60,0’ı sosyal güvenlik kapsamı dışındadır. Tarım
8
Kadınlar, maksimum 2-3 saatlerini su taşımaya
ayırmaktadırlar. Ancak köylerde çeşmeler karşılaşma ve
görüşme yeridir ve genç kızlar için özellikle çeşme başları
ve dere kenarları genç erkekleri görmek için en ideal
mekanları oluştururken, kadınlar içinde sosyal ilişki ağının
geliştiği mekanlar olmaktadır. Bazı köylerde kadınlar
sadece su taşıma nedeniyle evin dışına çıkabilmekte ve bu
iş evden çıkmanın meşru bir gerekçesi olduğundan bu
konuda
evin
erkekleri
tarafından
bir
kısıtlama
getirilmemektedir.
A.Ç. 36 yaşında 9 kişilik bir aileye sahip “7 çocuk
annesiyim... Çamaşır makinem yok. Çamaşırları elde
yıkıyorum. Köy çeşmesinden gün erken kalkıp 30 bidon su
taşıyorum. Çeşmeden taşıdığım su ile çamaşır yıkayıp, ev
temizliği, yemek, bulaşık yıkıyorum. Kışın sobada yazın
dışarıda güneşte su ısıtıyorum. Bu benim içinde
çocuklarım içinde sağlıklı değil. Şu şebekesi olsa
rahatlarım bir saat geç uyanırım.” ( Mardin kırsal alanda bir
köy)
İçme Suyu ve Çevresel Sanitasyon
Enerji
Kırsal alanda yaşayan kadınlarının karşılaştıkları ortak
sorunlardan birisi içme ve kullanma suyunun taşınması
zorunluluğudur. Kırsalda birçok hanede gerekli su şebekesi
kurulmuş olmasına rağmen su dağıtımının olmayışı
kadınların ve kız çocuklarının su taşıması zorunlu hale
gelmektedir. Su, köyün ortak kullanımında olan “göze”,
“içme” denilen kaynaklardan ya da dere ve çeşmelerden
taşınmaktadır. Özellikle su kaynağının uzaklığına bağlı
olarak su taşıma işi oldukça fazla efor ve zaman
gerektirmektedir.
Kentlerin gecekondu mahallelerinde ve kırsal alanda kombi
tarzı merkezi bir ısıtma söz konusu değildir. Varoşlarda
ısınma
odun,
kömür
yakılan
sobalar
ile
gerçekleştirilmektedir. Kırsalda ısınma, temelde tezek ve
odun kullanarak yapılmaktadır. Tezeğin kurutulması,
odunun taşınması da tıpkı su taşıma gibi kadının işleri
arasındadır.
9
bu işletme biçimlerindeki ilişkiler tamamen sözel
anlaşmalara dayanmakta, tarım işçilerinin çalışma hakları
korunamamakta ve istismar edilebilmektedir. Ayrıca kiracı
ve ortakçılar yıldan yıla değişebildiğinden toprak hoyratça
kullanılmakta ve doğal kaynaklar tahrip edilebilmektedir.
Sulu Tarımın Etkileri
Sosyal değişmeler sadece kentleşme ve birtakım sosyoekonomik göstergelerle sınırlı değildir. Aynı zamanda
özellikle sulamanın başlaması ve tarım teknolojilerindeki
gelişmenin sonucu olarak kırsal topluluklar da önemli
değişimler geçirmektedir. Bu değişimleri birkaç başlık
altında özetlenebilir. Özellikle sulamaya açılan alanlarda,
sulama öncesi büyük ölçüde kendi aile içi tüketimi için
üretim yapan çiftçilerin artık pazar için endüstri bitkileri
(başta pamuk) üretimine geçtikleri görülmektedir. Pazar
için üretim yapmak, ekonomik ve sosyal olarak dışa açılma
ve modernleşme anlamına gelmektedir. Bunun yanında
kırsal alanda üretim ilişkileri ve işletme biçimleri de
dönüşüme uğramaktadır. Özellikle büyük toprak sahipleri
kuru koşullarda tarım arazilerinde makine ile başta hububat
tarımı yaparken, artık ücretli işçi çalıştırarak veya ortakçıyarıcı ilişkileri ile tarım arazilerini işletmektedirler. Bunun
çok farklı etkileri bulunmaktadır; birinci olarak geleneksel
işletmecilik biçimleri çözülmekte ve daha modern, dışa açık
ve çeşitlenmiş işletmecilik biçimleri doğmaktadır; ikinci
olarak köylülük tasfiye olmakta ve modern, girişimci çiftçi
tipi doğmaktadır; üçüncü olarak da sulamaya açılan kırsal
alanlarda istihdam ve gelir artmaktadır.
Kırdan Kente Göç
Kentleşme modernleşme üzerinde önemli etkilere sahiptir
ve birçok değişme için itici güç oluşturmaktadır. Nüfus
kentsel alanlara aktıkça, kırsal alanlardaki geniş akrabalık
ilişkileri çözülmekte, iş ilişkileri bireyselleşmekte, eğitime
yönelme ve diğer kamusal hizmetlerden yararlanma
artmaktadır. Sonuç olarak kentleşmenin ve kentlileşmenin
gelişmesi eğitim düzeyinin artışını, geniş ailenin ve aşiret
örgütlenmesinin dağılarak çekirdek ailenin egemen
olmasını ve sivil toplumun gelişmesini beraberinde
getirecektir.
Bugün için nüfusun kentlerde yığılması birtakım
olumsuzlukları da içinde barındırmaktadır; yaşanan hızlı
kentleşme büyük ölçüde kırsal alanın iticiliğinden olup,
kentlerin emme ve kaldırma kapasitesinin düşüklüğünden
dolayı sosyal sorunlar baş göstermektedir. Ayrıca
geleneksel yapıların ve örgütlerin çözülmesine karşın nüfus
hızlı bir biçimde modern değerler ve örgütlenme biçimlerine
evrilememekte ve tam bir sosyal anomi yaşanmaktadır.
Bunun aslında bir nedeni de kamunun kentlerde yeterli
sosyal destek mekanizmalarını kuramamasıdır. İnsan
kaynakları ile ekonomik gelişme arasındaki yakın ilişki
nedeniyle, kadınların eğitim olanaklarından eşitsiz
yararlanma koşullarının düzeltilmesi, ekonomik ve sosyal
Sulamaya açılan alanlarda ortaya çıkan yeni işletmecilik
biçimleri birtakım sorunlara da yol açmaktadır. Bunun
temelinde ise büyük toprak sahipliği yatmaktadır. Büyük
toprak sahipleri topraklarını doğrudan kendileri işletmeyip
ortakçılık ve kiracılık gibi ilişkilerle işletmektedirler. Ancak
10
kalkınma politikaları açsından kritik öneme sahip bir
durumdur.
gelişmiş ülkelerde ortaya çıkınca yoksulluk, artık her
ülkenin sorunu olarak algılanmaya başlanmıştır.
Yoksulluk, kırsal alanın yan sıra kentlerde, her yerde
yaşanmakta özellikle kentlerin gecekondu mahallerinde
yoksulluk dışlanmışlık bağlamında ele alınmaktadır.
Kırdan kente göç edenler çoğunlukla çok düşük ücret/gelir
karşılığı, marjinal alanlarda, kayıt dışı ya da mevsimlik
işlerde çalışmakta; çocuklar da hane geçimine katkıda
bulunmaları
amacıyla
çalıştırılmaktadır.
Yapılan
araştırmalar yoksulluktan en fazla etkilenen grupların
kadınlar ve çocuklar olduğunu göstermektedir. Kırdan
kente hızlı bir göç yaşanması yeterli donanım ve mesleki
beceriden
yoksun
insan
kitlelerinin
kentlerde
yoğunlaşmasına yol açmakta, aynı zamanda nüfus
hareketlerinin bu denli hızlı olması, farklı yörelerden gelen
insanlar arasında uyum sorunları yaratabilmektedir. Kentler
ise bu nüfusu emme kapasitesinden yoksun olduğu için
sağlıksız mahalleler ortaya çıkmakta işsizlik ve yoksulluk
artmakta,, sosyal kontrol ve dayanışma zayıflamaktadır..
Özellikle kentlerde ortak kent ve kentlilik kimliği
geliştirilmemekte, alt gruplar oluşmaktadır. Bu süreç kent
yönetimine katılım, kentsel altyapının kullanımı ve
işletilmesi, kentsel çevrenin korunması gibi alanlarda
sorunlar yaratabilmektedir. Ortak bir kentlilik ve kent
kimliğinin oluşmaması, kente sahiplenme duygusunun
gelişmesini de engellemektedir.
Yoksulluğun tanımı, toplumdan topluma ve aynı toplum
içinde farklı tanımlanmaktadır. Örneğin; yapabilme
yetersizliği, gelir azlığı, cüzdansız, fukara, potanisyel
suçlu, cebi delik, gariban, alt sosyo-ekonomik gruplar
gibi. Cehalet ve bilgisizlik de yoksulluk olarak
tanımlanmaktadır. Chang’e göre (2007) yoksulluğun
kaynağı, donör ülkelerin gelişmekte olan ülkelere
uyguladığı bir “merdiveni geri itme” politikasının bir
sonucudur4. Bugün en zengin ile en fakir arasında
uçurum gittikçe artmaktadır. Bu bağlamda 147 ülkenin
devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı Birleşmiş
Milletler Binyıl Zirvesi’nde yoksulluk içinde yaşayan
insan sayısının 2015 yılına kadar yarıya indirilmesi
yönünde
ilke
kararına
uyamayacağı
açıkça
görülmektedir.
Geniş ve karmaşık yapısı nedeniyle günümüzde
yoksulluk olgusunun artık insani gelişme, eşitsizlik, fırsat
vb. kavramlar ile farklı açılardan ele alınması gerekliliği
ortaya çıkmıştır. Bu kavramlardan önemlisi, günümüz
yoksulluğun
tanımlanmasında
kullanılan
“İnsani
Gelişme” kavramıdır. Bu kavrama göre yoksulluk
durumu, ülkelerin yaşam uzunluğu, insanların okur yazar
Yoksulluğun Ayırt edici Özelliği
Gerek ulusal ve gerekse de uluslararası kuruluşların en
önemli çabalarının başında, yoksulluğu engelleyecek
ve/veya azaltacak politikalar üretmek gelmektedir.
4
Ha Joon Chang. (2007). Kalkınma Reçetelerinin Gerçek Yüzü,
İletişim
Yayınları. İstanbul
1980 sonrası sosyal politikalar, yoksulluk olarak
algılanmakta ve yoksulluk az gelişmiş ülkelerin sorunu
olarak görülmekte idi. Ne zaman küreselleşme ile birlikte
11
oranları ve yaşam düzeyleri doğrultusunda hazırlanan
bir ölçümdür. Yoksulluk süreci kadını ve erkeği farklı
etkilemektedir. 1995’te 4. Dünya Kadın Konferansı
Eylem Planın’nda “yoksulluğun kadınlaşması” ifadesi
kullanılmıştır. Yoksulluk sınırı altında yaşayan Dünya
nüfusunun %60’nın kadın olduğu söylenmektedir.
Burada sormak gerekir yoksulluk bireysel bir sorun mu
dur ? yoksa toplumsal bir sorun mu dur ?. Yoksulluk
ekonomik bir sorun olmaktan çıkmış, sadece kadını
değil diğer bireyleri de etkilemektedir. Ancak
yoksulluktan en fazla etkilenen nüfusu gruplarının
başında kadınlar ve çocuklar gelmektedir. Kadının yetki
ve yapabilirlik düzeyi erkeğe göre düşük, çok çalışıp, az
kazanmakta, ataerkil ilişkiler kadını yoksullaştırmaktadır.
Çoğu zaman yarı zamanlı işlerde çalışmakta, bu
nedenle az kazanmakta, kariyer yapamamaktadır.
Ayrıca şiddet kadının yapabilirliğini düşürmektedir.
Gelirin kontrolü kadında değilse, kadın dışlanmışlıktan
kurtulamamaktadır.
çocuğa direk gideceğinden yoksulluğun etkisi daha az
olabilmektedir.
Yoksulluk içinde yaşayan kadınların sayısı son yıllarda,
özellikle gelişmekte olan ülkelerde, erkeklerin sayısıyla
karşılaştırıldığında önemli oranda artmıştır.
Tüm dünyada yoksulluğun giderek kadınsallaştığı kabul
gören olgudur. Yoksulluktan da en çok kırsaldaki
kadınlar etkilenmektedir. Bu Türkiye için de giderek
geçerlilik kazanan bir olgudur. 2009 yılı TÜİK verilerine
göre; yoksul kadın sayısı: kentlerde 58.000 kişi
azalırken, kırsalda 533.500 kişi artmıştır. Diğer yandan,
yoksul erkek sayısı: kentlerde 154.700 kişi azalırken,
kırsalda 451.900 kişi artmıştır.
Yoksulluğun kadınla özdeşleşmesi, politik, ekonomik ve
toplumsal dönüşümün kısa dönemdeki sonucu olarak
ekonomileri geçiş sürecinde olan ülkelerde son
zamanlarda önemli bir sorun haline gelmiştir. Bu duruma
ekonomik faktörlerin yanı sıra, cinsiyet rollerinin katılığı
ve kadınların yetki, eğitim, öğrenim ve üretim
kaynaklarına kısıtlı erişimi neden olarak gösterilebilir.
Yapılan ve uygulanan yaklaşımlar ne olursa olsun, son
10 yıldır kadın yoksulluğu her geçen gün ağırlaşan ve
ağırlaştıkça da kadınlar tarafından içinden çıkılamayan
bir olguya dönüşmektedir. Hanenin kalkınmasının
üstüne bırakıldığı kadının en önemli sorumluluklarından
biri de kendisinin dışında çocuklarına iyi bir gelecek
sunma çabasıdır. Kadınları en çok üzen, çaresizlik
hissetmelerine neden olan şey, çocuklarının yaşamak
zorunda kaldığı yoksunluklar olmaktadır.
Kırsal Alanda Kadınların Yaşam Koşullarının
İyileştirilmesine Yönelik ÖRNEK Çalışmalar
Türkiye gerek coğrafi gerekse de nüfus bakımından
oldukça büyüktür ve farklı bölgelerin kendine özgü koşulları
vardır. Dolayısı ile bölgelerin özelliklerine cevap verecek
özel programların ve projelerin geliştirilmesi ve
uygulanması bir gerekliliktir.
Yoksulluk dinamik bir süreçtir, ailenin yapısına göre belli
dönemlerde düşebilmektedir. Hane reisi kadın ise, bu
durum ailenin yaşam kalitesini ve gelir düzeyini olumsuz
etkileyebilmekte, ancak elde edinilen gelir aileye ve
12
Bilindiği gibi, dağınık yerleşim düzeni kırsal alana eğitim,
sağlık,
yayım
vb.
hizmetlerin
götürülmesini
zorlaştırmakta, götürülebildiği durumlarda ise maliyeti
yükseltmektedir. Bu haliyle dağınık yerleşim düzeni
kırsal gelişmeyi engellemektedir.
öğrenci için/aylık 35 TL, Ortaöğretime devam eden erkek
öğrenci için/aylık 45TL ve Ortaöğretime devam eden kız
öğrenci için/ aylık 55 TL ödenmektedir.
Şartlı Sağlık Yardımı kapsamında, nüfusun en yoksul
kesiminde yer alan ailelere 0-6 yaş arası çocuklarını
düzenli olarak sağlık kontrollerine götürmeleri şartı ile
düzenli nakit para yardımı yapılmaktadır. Ödemeler Ziraat
Bankası ve PTT’ler aracılığı ile doğrudan anneler adına
açılan hesaplara yapılmaktadır. Çocuk başına aylık 30 TL
ödenmektedir.
Kırsal alanda başta kadınlar olmak üzere dezavantajlı
nüfus gruplarının - az topraklılar, topraksızlar, çocuk,
gençler, engelliler vb.- yaşam koşullarının iyileştirilmesi,
sosyal ve ekonomik problemlerin (üretimde düşük verim,
yetersiz kalite, elverişsiz pazarlama, teknoloji, eğitim,
sağlık ve örgütlenme eksikliği vb. gibi) katılımcılık ve
sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde çözümünü ve yerel
toplulukların refahını hedefleyen girişimlere fırsatlar
sağlamak amacıyla ülke genelinde ve bölge bazında bir
dizi çalışmalar yürütülmektedir. Aşağıda bu çalışmalardan
bazı örnekler yer almaktadır.
2003 yılında başlatılan Kırsal Alanda Sosyal Destek
Projesi ile kırsal alanda ekonomik ve sosyal yoksunluk
içinde bulunan kişi ve ailelerin en uygun organizasyonla
üretime katılmaları, üretilen tarımsal ürünleri mahallinde
değerlendirme ve pazarlamaları, gelir seviyelerini
yükseltmeleri ve üretimde sürekliliklerinin sağlanması
amaçlanmıştır. Projenin yararlanıcıları ilgili SYD Vakfı
tarafından belirlenmekte, kooperatif şeklinde koordine
edilmesi
ise
İl
Tarım
Teşkilatı
tarafından
gerçekleştirilmektedir.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı Sosyal
Yardımlar Genel Müdürlüğü tarafından “Şartlı Eğitim
Yardımı”, “Şartlı Sağlık Yardımı”, “Kırsal Alanda Sosyal
Destek Projesi (KASDEP)”, “Gelir Getirici Projeler”,
“Sosyal Hizmet Projeleri”, “Geçici İstihdam Projeleri”
ve ”Toplum Kalkınması Projeleri” yürütülmektedir.
Kadın çiftçilere tarımsal konularda bilgi ve teknik öğretmek,
becerilerini geliştirmek için Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı eğitim ve yayım hizmetleri vermektedir. Hali
hazırda tarımsal faaliyetler alanında ihtiyaç duyulan her
konuda eğitim ve yayım çalışmaları ülke genelinde
sürdürülmektedir.
Nüfusun en yoksul % 6’lık kesiminde yer alan ve maddi
imkânsızlıklar nedeniyle çocuklarını okula gönderemeyen
ailelere, çocuklarının okula devam etmeleri şartıyla, “Şartlı
Eğitim Yardımı” yapılmaktadır. Ödemeler Ziraat Bankası
ve PTT’ler aracılığı ile doğrudan anneler adına açılan
hesaplara olmaktadır. İlköğretime devam eden erkek
öğrenci için/aylık 30 TL, İlköğretime devam eden kız
Kadın çiftçilerin ailelerinin sosyal yaşantılarının modern
hayat seviyesine ulaştırılması ve ve sosyo-ekonomik
13
yönden geliştirmesi için kadın ve genç kızların tarımdan
arta kalan dönemlerde ev ekonomisi konularında
eğitilmeleri sağlanmaktır.
Kırsal alanda kadın çiftçilere götürülen eğitim-yayım
çalışmalarının sonuçlarının görülmesi, tarımsal konularda
performanslarının değerlendirilmesi, kendilerine olan güven
duygularının geliştirilmesi, birbirleriyle kaynaşmalarının
sağlanması ve girişimcilik ruhunun aşılanması amacıyla
2004 yılından itibaren ülke genelinde “Kadın Çiftçiler
Yarışıyor” bilgi yarışması düzenlenmektedir.
Tarımsal kalkınma kooperatiflerinin bulundukları yerlerdeki
kadın çiftçilere, genel kooperatifçilik ve kooperatiflerin
faaliyet alanlarıyla ilgili konularda (hayvan bakımı ve
beslenmesi, hayvan hastalıkları, sağım teknikleri ve hijyeni,
hijyenik
süt
üretimi,
sütün
çeşitli
şekillerde
değerlendirilmesi, ahır bakımı ve temizliği, koyun
yetiştiriciliği, arıcılık, seracılık vb.) bir dizi eğitimler
verilmektedir.
14
eğitimler yoluyla güçlendirilmesi amacıyla “Dere Tepe
Eğitim Kadın Destek Programı” vb. örnek projeler
yürütülmektedir.
Dünya Kadın Çiftçiler Gününü de içine alacak şekilde kırsal
alanda kadın konusunda çalışan tüm paydaşları (kamu
kurum ve kuruluşları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları,
meslek odaları, kadın çiftçiler, girişimci kadınlar, önder
kadınlar) bir araya getirerek, mevcut durumu tespit etmek,
sorunlarını tartışarak, çözüm yolları geliştirmek ve
belirlenen öneriler doğrultusunda, geleceğe yönelik eylem
planları yapmak amacıyla bölgesel ve ulusal düzeyde
“Kırsal Alanda Kadın Çalıştayı” yapılmıştır. Çalıştay
sonuçları 2012 yılında ise “Kırsal Alanda Kadının
Güçlendirilmesi” adı altında eylem planı dönüştürülmekte
ve kırsal alandaki kadınların güçlendirilmesi ve istihdamın
artırılması yönünde yapılacak projelerle destek sağlanması
hedeflenmektedir.
Kalkınma Bakanlığı tarafından Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde 9 il için 2008 yılında hazırlanan GAP Eylem
Planı’nın
sosyal
gelişmenin
sağlanması
bileşeni
kapsamında, proje bazlı oluşturulmuş bir hibe programı
olan
Sosyal
Destek
Programı
(SODES)
uygulanmaktadır.
Söz
konusu
programın
alanı
genişletilerek ülke genelinde 35 ile yayılmıştır. İstihdam,
sosyal içerme ve kültür, sanat ve spor olmak üzere üç
bileşenden oluşan faaliyetleri kapsayan SODES ile,
yoksulluk, göç ve hızlı kentleşmeden kaynaklanan sosyal
sorunların çözümüne yönelik yerel dinamiklerin harekete
geçirilmesi hedeflenmektedir.
Yine kırsal alandaki kadınların ekonomik durumlarında,
girişimciliklerinde, eğitim ve kültür düzeylerinde artış
sağlanarak gelir düzeylerinin yükseltilmesi ile sürdürülebilir
kırsal kalkınmanın sağlanması amacıyla “Kırsal Alanda
Yaşayan
Kadınların
Sosyo-Ekonomik
Yönden
Eğitiminin Desteklenmesi Yoluyla Sürdürülebilir Kırsal
Kalkınmanın Sağlanması Proje” , kırsal alanda yaşayan
genç kız ve kadınların yaşam becerilerinin; sağlıklı yaşam,
sağlıklı gebelik, çocuğun bakımı sağlığı ve beslenmesi,
çocuğun büyüme ve gelişimi, çocukla iletişim ve olumlu
davranış geliştirme, çocukta olumsuz davranışları azaltma,
kadın sağlığı, çevre ve haklarımız konularını kapsayan
15
SODES’in hedef kitlesi; bölgede yoksulluk ve sosyal ve
ekonomik imkanlara erişimde sıkıntı yaşayan; çocuklar,
gençler, kadınlar, işsizler, engelliler, kent yoksulları vb.
nüfusu gruplarıdır. Bu bağlamda yapılan çalışmalarda
özellikle kırsal alanlarda yaşayan kadınların geleneksel
kadın rollerini aşmalarına, sosyal ve ekonomik yaşamın
aktif bir parçası olmalarına ve hizmetlerden daha fazla
yararlanmalarında aracı olunmuştur
Ayrıca GAP kapsamında illerinde gecekondu mahallerinde
kırdan kente göç etmiş kent yoksullarının yaşadığı ve ilçe
merkezlerinde kadınların kamu hizmetlerden daha fazla
yararlanması, sosyal ve ekonomik hayata katılımının
arttırılması ve kadın istihdamı ve girişimciliğinin arttırılması
amacıyla Çok Amaçlı Toplum Merkezi ( ÇATOM) Projesi
yürütülmektedir.
ÇATOM’lar demokrasinin tabana yayılmasını hedefleyen
ve bu nedenle katılımcılığı tüm tutum ve davranışlara
yansıtmaya çalışan Kamu-sivil toplum kuruluşu ve toplum
İşbirliğine dayalı kadın ve genç kızların güçlendirilmesine
yönelik bir kalkınma modelidir.
Türkiye’nin az gelişmiş bölgelerinden bir olan Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde bölgelerarası gelişmişlik farklılığını
azaltmak ve refah düzeyini yükseltmek için dünyanın sayılı
projelerinden olan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)
uygulanmaktadır. GAP, 9 ilde uygulanmakta olan çok
sektörlü ve entegre bir bölgesel kalkınma projesidir. GAP
kapsamındaki illerin kırsalında “GAP Kırsal Kalkınma
Projelerini Destekleme Programı” uygulanmaktadır. Bu
program kırsal alanda, insan, doğal, fiziki, finansal ve
sosyal kaynakların korunmasını ve geliştirilmesini dikkate
alarak; kırsal altyapının geliştirilmesi, tarım ve tarım dışı
gelir getirici faaliyetlerin desteklemesi, sağlık ve eğitime
erişimin artırılması, özellikle kadın çiftçilere yönelik, gıda
muhafaza yöntemleri, sağlıklı süt üretimi, hayvan bakımı ve
beslenmesi, ahır temizliği konularında eğitimler verilerek
nitelikli önder kadın çiftçilerin yetiştirilmesi hedeflemiştir.
Yine bu program kapsamında çocukların bilgi ve eğitime
erişiminin kolaylaştırılması amacıyla, köy kütüphaneleri,
bilgisayar odaları, kitap kampanyaları, okul bakım onarım
ve oyun parkları desteklenmiştir.
Projede toplum katılımının yanı sıra, sektörler arası işbirliği
önem verilmektedir. ÇATOM’larda uygulanan programlarda
yerel koşullar ve ihtiyaçlar önceliklendirilmektedir. Sadece
kadınlar değil ilerleyen süreç içerisinde programa çocuklar
ve erkekler de dahil edilmiştir. Özellikle eğitim
programlarıyla
okuma
yazma,
öğrenciye
destek
programları, medeni hukuk, kadının yasal hakları
konusunda bilgilendirme çalışmaları yapılmaktadır. Yine
genel sağlık, sağlık taraması, gezici poliklinik hizmetleri
verilmektedir. Özellikle yerel kapasitenin güçlendirilmesine
yönelik olarak da ÇATOM Kurulları oluşturulmaktadır.
Kurulları yereldeki katılımcılar ve eğitimciler ve saha
sorumluları temsil etmektedir. Gelir getirici etkinlikler
çerçevesinde de sabun üretimi, keçe, gümüş atölyeleri
oluşturulmaktadır.
Aynı
zamanda
girişimciliğinde
desteklenmesine yönelik olarak da kendi işini kendin kur
eğitimleri verilmektedir. Kadınların ürettikleri ürünlerin
pazara ulaşması konusunda da çeşitli çalışmalar
yapılmaktadır. Okul öncesi eğitim programları, yine çocuk
16
okuma odaları, 4-6-7-14 yaş grubuna göre çalışmalar
yapılmaktadır. Yine özellikle nüfus kağıdı olmayan, resmi
nikahı olmayan kadınlara ve çocuklara yönelik de sosyal
destek programları uygulanmaktadır. Yine yoksul başarılı
kız çocuklarının eğitimde kalma süresini arttırılmasına
yönelik olarak da eğitim bursu projesi uygulanmaktadır.
Özellikle sosyal sorumluluk projeleri yürütülmektedir, çünkü
hem yaşadığı topluma hem de kendilerine karşı
sorumlulukları olması açısından fidan dikim ve
ağaçlandırma, yaşlı ziyareti gibi gönüllü çalışmalar
yapılmakta, sosyal ve kültürel etkinlikler düzenlenmektedir.
Özellikle ÇATOM’lar arasında oluşturulan e- grup ile
ÇATOM’lar arası haberleşme ve etkileşim sağlanmakta,
paydaşlara ziyaretleri yapılmaktadır Yerelden lise mezunu
ve/veya üniversite mezunu bir genç kız ÇATOM’dan
sorumlu olmaktadır. Yine katılımcı bir yaklaşımla
hazırlanan göstergelerle aylık, 6 aylık, yıllık değerlendirme
çalışmaları yapılmakta, ÇATOM’lar özellikle kadınların
sosyal ve ekonomik yönden güçlendirildiği merkezlerdir.
Kadın
okuryazarlığının
arttırılmasında,
sağlık
göstergelerinin
iyileştirilmesinde,
yasal
hakların
öğrenilmesinde olduğu kadar kadınların istihdama
katılması konusunda ÇATOM’lar aracılığıyla da önemli
destekler sunulmaktadır.
ÇATOM aracılığıyla toplumun en dezavantajlı ve yoksul
kesimine ulaşılmış ve aynı zamanda da bu modelin başka
ülkelere de - Afganistan, Kuzey Kıbrıs Türk Çumhuriyeti vb.
-ihraç edilmesi konusunda da çalışmalar başlatılmıştır. Her
yıl 15 binin üzerinde genç kadın direk ÇATOM
programlarından yararlanmakta ve dolaylı olarak da 50 ya
da 60 bin kişi ÇATOM aracılığıyla düzenlenen etkinlik ve
hizmetlerden yararlanmaktadır.
“Dedemiz okula gitmemize izin vermedi. Buraya geldikten
sonra annemize, babamıza laflarımızı geçiriyoruz. Daha
cesur olduk. Önceden lafımıza hiç aldırmazlardı. Daha
anlayışlı oldular.” (M.B. el sanatları kursu katılımcısı)
ÇATOM modeli, kadınlar için esnek ve bürokratik olmayan
bir örgütlenme biçimidir. Model, kadınlar arasında iletişimi,
etkileşimi ve dayanışmayı geliştirerek sosyal değişimi
kolaylaştırmak amacıyla geliştirilmiştir. Model, bir bütün
olarak topluluğun sosyal, kültürel ve ekonomik değişiminde
işlevsel olmuştur.
Kadınlar ve genç kızlar, ÇATOM
program ve projeleri dolayısıyla makul ölçülerde
kayrılmakta ve bu alanda olumlu ayrımcılık yapılmaktadır.
ÇATOM'larda "kadının görünmezliği" görünür hale
getirilmektedir.
ÇATOM’larda sosyal dışlanmışlık ve
Son 8 yılda toplam 1784 katılımcı dikiş atölyesi,
tezgahtarlık, tekstil atölyesi, kuaförlük, çeyiz evi, trikotaj
atölyesi, valilik, belediye, avukatlık bürosu, doktor
muayenehanesi, turizm şirketi, usta öğretici, çocuk
bakıcılığı vb. alanlarda iş bularak çalışmaya başlamıştır.
Son 8.5 yılda (2003- 2011 ilk altı ay) ÇATOM katılımcıları
(194 kişi)
tarafından bireysel ya da ortaklık şeklinde
toplam 116 iş yeri açmıştır
17
yoksulluk riskinin en fazla olduğu kadın nüfus grubuna
ulaşılmış; sosyal adalete katkıda bulunulmuş; kamu
hizmetlerine ulaşmakta güçlük çeken ya da bu hizmetlere
ulaşamayan yoksul kadınların bu hizmetlerden daha fazla
yararlanmalarında aracı olunmuş ve bu yolla katılımcı
toplum kalkınmasına dayalı modeller ortaya konulmuştur.
Sonuç ve Öneriler
Kadın ister kırsalda ister varoşlarda ister kentlerde yaşasın
her yerde kadındır. Sadece yöreye göre ihtiyaçların ve
önceliklerin yerleri değişmektedir. Sonuçta kadın, eşit
olmayan fırsatlar, kendi tercihi olmayan ve onu çevreleyen
sosyal ve ekonomik koşullardan kaynaklanan bir yaşamla
başa çıkmak zorunda kalmaktadır. Kırsal alanda erkeklerle
yapılan görüşmelerde çoğunlukla sulama kanalı, tarımsal
girdi ve ekipman teminine ilişkin sorunlar dile getirilirken,
kadınlarla yapılan görüşmelerde öncelikli olarak temiz içme
suyunun olmayışı, insan ve hayvan sağlığına ilişkin
sorunlar dile getirilmektedir. Planlamalarda yalnızca
erkeklere dayalı olarak müdahale alanlarının belirlenmesi
kırsal
nüfusun
refahında
yeterince
iyileşme
sağlamamaktadır
ÇATOM
vb.
toplum
merkezleri
kadınların
güçlendirilmesinde, kamusal yaşama ve istihdama
katılımlarının artırılmasında dolayısıyla sosyal dışlanma ve
yoksulluk ile mücadelede önemli rol oynamaktadır.
 Kırsal alana hizmet götüren kurumlar arasında
eşgüdüm ve koordinasyonu sağlayıcı politikalar
geliştirilmelidir.
 Kırsal alanda öncelikli olarak kadınların kamu
hizmetlerine –sağlık, eğitim, altyapı, teknoloji
kredi vb.) erişimi kolaylaştırılmalıdır.
 Tarımdaki fazla ve atıl işgücünü kullanabilecek,
değerlendirebilecek kırsal sanayi oluşturulmalıdır.
 Kırsal halkın yerinde kalkındırılması amacıyla
kırsal
kalkınma
projeleri,
kırsal
sanayi
uygulamaları, köy-kentler oluşturulmalıdır.
18
 Kırsal kalkınma konusunda çalışacak ve yerinde
hizmet verebilecek kalifiye eleman-uzman
yetiştirilmelidir.
nasıl etkileyeceğinin araştırılması, onların farklı
ihtiyaçlarının dikkate alınmalıdır.
 Arazi mülkiyeti/sahiplenme konusunda kadınlar
dezavantajlı konumdadırlar. Kadınlar açısından
olumsuz olan bu durumun düzeltilmesi/hakkaniyetin
sağlanması
için
politika
düzeyinde
düzenlemelere/kararlara (toprak reformu vb.) ihtiyaç
bulunmaktadır.
 Küçük ölçekli işletmelerin de ürünlerinin
değerlendirebildiği ürün borsaları, üretici pazarları
gibi pazarlama organizasyonları geliştirilmelidir.
 Kırsal alana ilişkin bir finansman sistemi (başta
mikro-kredi olmak üzere) özellikle yoksul
kesimlerin, kadınların ulaşabileceği bir biçimde
oluşturulmalıdır.
 Ekonomiyi canlandırmak için pek çok gelişen ülkede
mikro kredi projeleri yerel düzeyde uygulanmaya
başlamıştır. Bu projeler yoksulluğun azaltılması
konusunda tek çözüm olmamakla beraber kırsal
alanda kadının güçlendirilmesine katkı sağlanmıştır.
Bu programların tasarımı ve uygulanmasında
kadınların aktif görev almaları ve öncelikleri dikkate
alınmalıdır.
 Sanayileşme ve kentleşme olguları kadınların tarım
dışı sektörlerde giderek daha fazla istihdam
edilmelerini gündeme getirmektedir. Dolayısıyla
kadınların geleneksel değerleri kırmalarına hizmet
edecek alternatifler yaratmak için bilgi ve bilinç
düzeyini yükseltecek teknik eğitim almaları
sağlanmalıdır.
 Kadınların kalkınma projelerinin tasarımına ve
uygulamasına mümkün olduğu kadar her aşamada
ve her düzeyde katılmaları yoksulluğun önlenmesi
kadar hakların ve fırsatların geliştirilmesi kadar
önemlidir.
 Kadının statüsünün yükseltecek faaliyetler pratik
ihtiyaçların ötesine taşınmalı ve gündelik yaşamda
kullanılabilir hale getirilerek, kadının hane içi ve dışı
iş yükünü azaltacak su, sanitasyon, çocuk bakımı,
ev/tarla işleri ve diğer temel hizmetleri sağlamak için
kamu ve sivil toplum özel sektör desteği alınarak
üretim temelinde eğitim verilmelidir.
Not: GAP İdaresi fotoğraf arşivinden yararlanılmıştır.
 Bölgesel farklılıklar dikkate alındığında plan,
program ve projelerin sonuçlarından kadınlar ve
erkekler aynı biçimde etkilenmemektedir. Bu
nedenle de herhangi bir topluluğu hedefleyen her
türlü girişimin, o topluluğun kadın ve erkek üyelerini
19
20
Download