Bilim ve Teknoloji Tarihi10.Hafta Not: 8. ve 9. Haftalar arasınav haftalarıdır. 6. ve 7. Haftaları içeren ders notlarını otomasyon sisteminden indirebilirsiniz. Ders İçeriği • Giriş – Ortaçağ’da Avrupa ve Avrupa-Dışı Toplumlarda Bilim ve Teknoloji • Ortaçağ Avrupa Toplumunda Bilim ve Üniversite ▫ Ortaçağlarda Avrupa Toplumu ▫ Ortaçağ Potası-”Yunan-İslam-Latin” Bilim ve Düşüncesi ▫ Üniversitelerin Doğuşu • İslamda Bilim ve Teknoloji ▫ Arap mı İslam mı Ortaçağ Bilimi mi? ▫ İslam Dünyasında Akli Bilimler ve Teknoloji ▫ Osmanlının Bilim ve Teknolojide Geri Kalma Sorunu • Çin’de Bilim ve Teknoloji ▫ Çin Medeniyeti ve Batıdan Farkı ▫ Eski Çin’de Bilimsel ve Teknolojik Paradigma ▫ Çin’in Teknolojik Başarıları ve Kaçınılmaz Durgunluk Giriş • Ortaçağ’da Avrupa ve Avrupa-Dışı Toplumlarda Bilim ve Teknoloji • Eski medeniyetlerin birbirleriyle bazı organik bağları olduğu bilinmektedir. • Örneğin; Büyük İskender, Avrupa ve Ön-Asya’yı Hint Kıtası ile temasa geçirdi; Budizm öğretisinin Çin’e gelmesiyle de Hint medeniyeti Çin ile bağdaştı. İslam ise, Amerika hariç, tüm kıtalara yayılıp bir katalizör, bir taşıyıcı işlevi gördü. • Bu medeniyetlerin bazılarındaki bilimsel ve teknolojik ilerlemeler birçok alanda Avrupa Ortaçağ düzeyinden yukarıdaydı. Ortaçağ Avrupa Toplumunda Bilim ve Üniversite Ders İçeriği • Giriş – Ortaçağ’da Avrupa ve Avrupa-Dışı Toplumlarda Bilim ve Teknoloji • Ortaçağ Avrupa Toplumunda Bilim ve Üniversite ▫ Ortaçağlarda Avrupa Toplumu ▫ Ortaçağ Potası-”Yunan-İslam-Latin” Bilim ve Düşüncesi ▫ Üniversitelerin Doğuşu • İslamda Bilim ve Teknoloji ▫ Arap mı İslam mı Ortaçağ Bilimi mi? ▫ İslam Dünyasında Akli Bilimler ve Teknoloji ▫ Osmanlının Bilim ve Teknolojide Geri Kalma Sorunu • Çin’de Bilim ve Teknoloji ▫ Çin Medeniyeti ve Batıdan Farkı ▫ Eski Çin’de Bilimsel ve Teknolojik Paradigma ▫ Çin’in Teknolojik Başarıları ve Kaçınılmaz Durgunluk Ortaçağlarda Avrupa Toplumu • Tarihin belli bir noktasında, Batı Avrupa’da bilim ve teknoloji hızla nitelik ve nicelik değiştirerek, büyük bir sıçrama yaptı, ancak çok uzun bir süre Batı’ya göre üstünlüğünü sürdüren Çin, Hint ve İslam toplumları bu alanlarda bir durgunluk göstermeye başladı. • Acaba bunun nedenleri ne olabilir? Avrupa biliminin kökenleri nerededir? Eski Yunan’da mı, Endülüslü Müslüman-Musevi toplumlarında mı? • Bu kritik dönüşümler, Avrupa’nın Ortaçağı dediğimiz, M.S. Binyıl başlarından ortalarına kadar yani 11. ve 17. Yüzyıllar arasında gerçekleşmişti. Ortaçağlarda Avrupa Toplumu • Avrupa’nın veya Batı’nın diğer medeniyetlerden giderek kopması, sonuçta onlar üzerinde bir üstünlük (hegemoni) kurmasına yol açacaktır. • Artık, 17. Yüzyıldan sonra, Avrupa dışındaki toplumların kendine özgü, kayda değer bir bilim ve teknoloji birikimi yaratamadıkları görülmektedir. • Ancak, farklı kültür ve medeniyet çevrelerinin, özellikle Ortaçağ İslam biliminin, Helenizmin mirasçısı olarak Antik Çağın birikimlerini Batı’ya transferi, Batı’nın uyanışında önemli bir rol oynamıştır. Ortaçağlarda Avrupa Toplumu • Bilimsel Devrim, Aydınlanma Çağı ve 18. Yüzyıl ortalarına isabet eden İngiliz Sanayi Devriminden sonra Avrupa hızla güçlenirken, diğer toplumların bilimsel ve teknolojik gelişmeleri tamamen durmuş veya durgunlaşmış, yenilikler ancak, Batı’dan veya Avrupa’dan transfer edebildikleri ile sınırlı kalmıştır. • Üstelik, Avrupa, henüz bariz bir üstünlük göstermiyor, ama toplumsal yapısında kritik bazı unsurlar saklıyordu. Bu unsurlarlar nelerdir? Ortaçağlarda Avrupa ToplumuBatılılaşma-Avrupalılaşma • Nispeten geri kalan veya canlılığını yitiren Avrupa merkezine yakın veya uzak toplumların gerçekleştirdiği bu büyük bilgi transferlerine, özümseme çabalarına “modernleşme”, “Batılılaşma”, veya “Avrupalılaşma” süreçleri diyoruz. • Önce, Avrupa ile komşu, hasım olan Rus ve Osmanlı devletleri çatışmalar sonucunda geri kaldıklarını idrak ederek, istemeden de olsa, yukarıdan alınan kararlarla bu yola girmişlerdir. İlk kez 18. Yüzyıl başında Rusya (Büyük Petro reformları); sonra Osmanlı Devleti, bazı kısmi denemelerden geçip, 1839’da Tanzimat adı altında toplanan köklü değişimleri gerçekleştirmiştir. • Bunları Japonlar (1868’de Meiji Restorasyonu); 20.yy başında cumhuriyet olan Çin ve diğerleri izlemiştir. Bu yeni süreçlerin ana amacı, askeri teknolojilerdir. Ortaçağlarda Avrupa Toplumu • Ortaçağ Avrupa’sında ortadan kalkan köle yerine, köleden daha yüksek kültür düzeyi olmayan, toprağa bağlı serflerin sürdürdüğü basit (subsistance) tarım ekonomisinde, eski patrisyen, yönetici elit de mevcut değildi. Silahlı bir çetenin başında olmaktan başka bir niteliği olmayan toprak sahibi, lord veya senyör de, sosyal ve iktisadi konularda çok yeteneksiz ve kültürsüzdü. • İlk Kutsal Roma İmparatoru Şarlman, Latince “Carolus Magnus” yani Büyük Karl kırkından sonra okuma-yazma öğrenmişti. Ayakta kalan tek kültür-eğitim-bilim kurumu da Katolik Kilisesiydi. • Doğu Roma Kilisesi ise ayrı bir gelişme çizgisinde, Bizans İmparatoruna bağlı olarak farklılaşmıştı. Katolik Kilisesi, aynı zamanda, yaygın bir (Cluniac) manastırlar sistemi ile bazı büyük toprakların da ‘feodal’ sahibiydi. Eğer bilim ve teknolojide tedrici bir kaç ilerleme olmuşsa, yeniliklerin bu kiliselerde ortaya çıkması tesadüf değildi. Ortaçağlarda Avrupa Toplumu • Tarihçiler, Ortaçağın kuzey-orta Avrupa bölgesinde çıkan Feodal sistemi, en azından Ortaçağlar sonuna kadar bilimsel ve teknolojik anlamda geri, statik bir yapı şeklinde tanımlama eğilimindedir. • Bu dönemde, İslam ve Çin, bilim ve teknolojide Avrupa’nın çok daha ilerisinde görünmektedir. • Bu geri tabloya rağmen, Batı Avrupa, ilerde çok daha büyük teknolojik dönüşümlere yol açacak bazı birikim ve oluşumların da sahnesidir. Ders İçeriği • Giriş – Ortaçağ’da Avrupa ve Avrupa-Dışı Toplumlarda Bilim ve Teknoloji • Ortaçağ Avrupa Toplumunda Bilim ve Üniversite ▫ Ortaçağlarda Avrupa Toplumu ▫ Ortaçağ Potası-”Yunan-İslam-Latin” Bilim ve Düşüncesi ▫ Üniversitelerin Doğuşu • İslamda Bilim ve Teknoloji ▫ Arap mı İslam mı Ortaçağ Bilimi mi? ▫ İslam Dünyasında Akli Bilimler ve Teknoloji ▫ Osmanlının Bilim ve Teknolojide Geri Kalma Sorunu • Çin’de Bilim ve Teknoloji ▫ Çin Medeniyeti ve Batıdan Farkı ▫ Eski Çin’de Bilimsel ve Teknolojik Paradigma ▫ Çin’in Teknolojik Başarıları ve Kaçınılmaz Durgunluk Ortaçağ Potası-”Yunan-İslam-Latin” Bilim ve Düşüncesi • Eğer Ortaçağ ile Bilim Devrimi arasında bir bağ kurulamazsa, Bilim Devrimini başladığı yerden ele almak, Eski Çağdaki bilimsel gelişmelerle de ilgilenmemek gerekirdi. • Aristotelesçi doğal felsefe, yeni bilimin doğuşu karşısındaki en büyük engel sayılır. Bu kez, tersinden giderek şu soru sorulabilir: Eğer, Avrupa bilimi Yunan-İslam bilimine göre, kitlesel tercümeler yapılmadan önceki, 12. Yüzyılda olduğu düzeylerde kalsaydı, 17. Yüzyıl aynı yüzyıl olur muydu? • Grant buna kesin bir ‘hayır’ cevabı vermektedir: Yaklaşık olarak 1200-1600 yılları arasındaki gelişmeler Bilimsel Devrime yönelmiştir; aksi halde bu devrim çok gecikirdi. Ortaçağ Potası-”Yunan-İslam-Latin” Bilim ve Düşüncesi • Bu anlamda, Ortaçağ bilimini “Yunan-İslam-Latin” Bilimi diye tanımlamanın hiç yanlış olmayacağı düşüncesindedir. Bu yaklaşımı kabullenirsek, bilimin, (o dönemde doğmamış uluslara ya da ulus devletlere referans vermek çok güç olduğundan) medeniyetler-arası niteliğine vurgu yapılması gerekir ki, bunun sonucunda, bir yere kadar, İslam ve Hıristiyan bilim adamlarının hepsini bir arada görmek mümkün olur. • Oysa, geleneksel bilim tarihi yaklaşımı, Roma-Latin Bilimi ile Arap veya İslam başlığında Yunan-İslam Bilimini incelemeyi gerektirmektedir. Ortaçağ Potası-”Yunan-İslam-Latin” Bilim ve Düşüncesi • Müslümanların kendileri ve istek karşısında Hıristiyanlar için yaptıkları Antik bilim eserlerinin tercümeleri dışında, Batıda, İrlanda, İngiltere ve Fransa gibi yerlerde, Hıristiyan keşişlerin manastırlarda Latince ve Eski Yunancadan (yeni oluşmaktaki) kendi dillerine tercüme edip, yorumlama çabaları Batı Ortaçağının ilk aşamasını oluşturmaktadır. • Ancak, Toledo (1085) ve Sicilya’nın (1091) fethiyle, buralarda birçok İslam ve Yahudi bilim adamı, 12.-13. Yüzyıllarda Hıristiyanlar için çalışmaya başladılar. • Batı, kendi köklerini Hıristiyan-olmayan yabancılardan yeniden öğrenmeye başladı. • Başlıca tercüme faaliyeti Aristoteles’in Doğa hakkındaki eserlerinde yoğunlaşmıştır. Hıristiyan alimler (scolars) yetiştikçe bu metinleri sadece Arapçadan değil, kökeni daha yakın diller olan Antik Yunancadan Latinceye veya kendi dillerine tercüme etmeye ve yorumlamaya başladılar. Ders İçeriği • Giriş – Ortaçağ’da Avrupa ve Avrupa-Dışı Toplumlarda Bilim ve Teknoloji • Ortaçağ Avrupa Toplumunda Bilim ve Üniversite ▫ Ortaçağlarda Avrupa Toplumu ▫ Ortaçağ Potası-”Yunan-İslam-Latin” Bilim ve Düşüncesi ▫ Üniversitelerin Doğuşu • İslamda Bilim ve Teknoloji ▫ Arap mı İslam mı Ortaçağ Bilimi mi? ▫ İslam Dünyasında Akli Bilimler ve Teknoloji ▫ Osmanlının Bilim ve Teknolojide Geri Kalma Sorunu • Çin’de Bilim ve Teknoloji ▫ Çin Medeniyeti ve Batıdan Farkı ▫ Eski Çin’de Bilimsel ve Teknolojik Paradigma ▫ Çin’in Teknolojik Başarıları ve Kaçınılmaz Durgunluk Üniversitelerin Doğuşu • Feodal Avrupa, 11. Yüzyıl ikinci yarısından sonra, yeni şeklini almaya başlayan Feodalizmin askeri-siyasi sistemi altında belirli bir istikrara kavuştu. • Ortaçağ tarım devrimiyle belirli bir oranda refah sağlayan toplumlar artık ekonomik anlamda üretim fazlası vermeye başladı. • Tüm bu gelişmeler ortasında şehirlerin ortaya çıkması, ticaretin artması gibi gelişmeler sonucunda, bazı zengin ve hareketli merkezlerde, 13. Yüzyıldan itibaren üniversiteler doğmaya başladı. Tıp, doğa ve hukuk bilgisine talep artıyordu; 1500’lerde, Avrupa’da, 70’in üstünde üniversite mevcuttu. • Bu yapılar, Bilim Devrimine giden yolun taşlarıydı ancak, bu yol o kadar kısa sürede ve kolaylıkla açılmamıştı Üniversitelerin Doğuşu • Üniversite, önce, Kilisenin dışında, bir Ortaçağ meslek loncası (guild) biçiminde örgütlendi. Hocalar ve öğrenciler bir Katedral okulundan diğerine giderek, ders verir, ders görürlerdi. • İlk kez Paris’li hoca ve öğrenciler bir lonca olmanın yararını görüp, sonradan, hukukçuların hepsini kapsar anlamında (universitas) dedikleri bir örgütün içinde toplandılar. • Kısa zamanda, (universitas magistrorum) yani hocaların topluluğu; (universitas scholarium) öğrencilerin topluluğu veya (universitas magistrorum et scholarium) hocaların ve öğrencilerin topluluğuloncası biçiminde farklılaştılar. • Sonuçta, “universitas”; tüm kişisel, kurumsal yüksek öğretim faaliyetlerini (studium generale) kapsayan bir terim halinde günümüze kadar geldi. Üniversitelerin Doğuşu-İlk Üniversiteler • On üçüncü yüzyıldan itibaren Paris, Bologna ve Oxford gibi büyük ve prestijli üniversitelerin en az 3-4 fakültesi, değişik sanatlar (bilimler), hukuk, ilahiyat ve tıp dallarında öğrencilerine, mezun olurken, “her yerde ders verebilir” anlamında “ius ubique docenti” beratı (license) vermeye başladılar. • Üniversiteler, daha sonra bazı ayrıcalıklar kazandılar. Kiliseden ayrı olmakla birlikte, üniversite mensuplarına, din adamlarına tanınan dokunulmazlıklar ve bir suçlama karşısında Kilise mahkemelerinde yargılanma hakkı tanındı. • Şehirler de kendilerine ekonomik katkısı olan üniversitelere diğer bir takım ayrıcalıklar ve yerler sağladılar; böylece Avrupa bilim ve öğretim sistemi kurulmaktaydı. Üniversitelerin Doğuşu – Bilim Devrimi • Tercüme ile gelen Eski Çağın bilgileri, özellikle Aristoteles öğretisi, üniversite çatısında eleştirel olarak öğretilmeye, sonra bu bilgiler aşılmaya veya cari bilgi stokundan silinmeye başlandı. • Bilim Devriminin başlangıcını ilk üniversitelerin kurulduğu 13. Yüzyıla indirmemiz gerekir. İster Aristotelesçi, ister karşıtı olsun Bilim Devrimini hazırlayanların hemen tamamı bu üniversitelerde yetişmiştir. • Bilimin temeli olan yöntem, geometri (Öklides) ve matematik (Arap rakamları ve cebir); çok doğru olmasa bile, eski dünyanın ve gökyüzünün bir haritası ile pratikte doğru sonuçlar veren takvimlercetveller; en azından, insan vücudunun ve doğanın birer tanımı ve sınıflaması; temel tıbbi ve kimyevi bilgiler ortaya çıkmaya başlamıştı İslamda Bilim ve Teknoloji Ders İçeriği • Giriş – Ortaçağ’da Avrupa ve Avrupa-Dışı Toplumlarda Bilim ve Teknoloji • Ortaçağ Avrupa Toplumunda Bilim ve Üniversite ▫ Ortaçağlarda Avrupa Toplumu ▫ Ortaçağ Potası-”Yunan-İslam-Latin” Bilim ve Düşüncesi ▫ Üniversitelerin Doğuşu • İslamda Bilim ve Teknoloji ▫ Arap mı İslam mı Ortaçağ Bilimi mi? ▫ İslam Dünyasında Akli Bilimler ve Teknoloji ▫ Osmanlının Bilim ve Teknolojide Geri Kalma Sorunu • Çin’de Bilim ve Teknoloji ▫ Çin Medeniyeti ve Batıdan Farkı ▫ Eski Çin’de Bilimsel ve Teknolojik Paradigma ▫ Çin’in Teknolojik Başarıları ve Kaçınılmaz Durgunluk Arap mı İslam mı Ortaçağ Bilimi mi? • Tek Arapçanın ortak bilim dili olması nedeniyle, bazı otoriteler bir “Arap Bilimi” kavramı ortaya atmışlardır ki, tamamen yanlış olan bu yaklaşım, bazı Batılı aydınlarda görülen aşırı Arap hayranlığının bir eseri olsa gerektir. • Bu noktada, İslam Bilimi terimini bile doğru bulmayan Prof. Tez’e katılmamak mümkün değildir: • “İslam bilimi” ya da “Arap bilimi” terimleri özünde doğru değildir. Söz konusu olan bilimin kurucuları arasında Hıristiyan, Yahudi ve öteki dinlere bağlı olanlar da bu lunduğundan, “İslam bilimi” demek doğru değildir. Bu bilimin temsilcilerinden bir kısmı Türk ya da İranlı olduğundan “Arap bilimi” demek de doğru değildir. Bu bilimin bir ucu Endülüs’te yüksek bir düzeye erişmiş olduğundan “Doğu Bilimi” de denemez. İslam Devrimi (Dini) Arabistan’da olmuştur, ancak İslam Bilimi Arapların değil, İslam olan bütün ulusların ortak malıdır. En uygun karşılık “Arapçadaki bilim” olabilir; çünkü yapıtların hemen tümü Arapça dilinde yazılmıştır.” (Tez;19) Arap mı İslam mı Ortaçağ Bilimi mi? • İslam, bir anlamda, Hind, Sümer, Mısır, Suriye, Yunan-Roma medeniyetlerinin varisi, temel bilim düşüncesinin ve eserlerinin saklayıcısı-koruyucusu (curator) ve Batı’ya aktarıcısı rolüne ilave olarak, bu bilgileri geliştiren bir işleve sahiptir. • Çin’den kağıt, pusula ve barutu (top) Batı dünyasına getirenler Müslümanlardı. • Müslümanlar, kağıdı kullandılar; topu geliştirdiler, özellikle Fatih İstanbul’u alırken en büyük topları döktürebildi. Ama, pusulayı okyanusları keşfetmek, yeni toprakları zapt etmek için kullanamadılar; çünkü sadece pusulayı bilmek değil, onun yardımıyla okyanuslarda seyredecek kalyonlar inşa etmek ve en önemlisi, bir yerlere gitme içgüdüsüne sahip olmak gerekiyordu. • Bu iç-güdü, para-ticaret, macera arayışı, misyonerlik, deniz aşırı imparatorluk kurma isteği olabilir. Bu güdünün hem devlette hem de bu işi yapacak fertlerde yer etmesi gerekir ki, devlet bu güdüye sahip denizcisini, maceracısını, tüccarını desteklesin. • Ne Türk-İslam dünyasında, ne de Çin de böyle bir ferdin ve bunu teşvik edecek bir siyasisosyal yapının hiç doğmadığını veya doğarken bastırılmıştır. Ders İçeriği • Giriş – Ortaçağ’da Avrupa ve Avrupa-Dışı Toplumlarda Bilim ve Teknoloji • Ortaçağ Avrupa Toplumunda Bilim ve Üniversite ▫ Ortaçağlarda Avrupa Toplumu ▫ Ortaçağ Potası-”Yunan-İslam-Latin” Bilim ve Düşüncesi ▫ Üniversitelerin Doğuşu • İslamda Bilim ve Teknoloji ▫ Arap mı İslam mı Ortaçağ Bilimi mi? ▫ İslam Dünyasında Akli Bilimler ve Teknoloji ▫ Osmanlının Bilim ve Teknolojide Geri Kalma Sorunu • Çin’de Bilim ve Teknoloji ▫ Çin Medeniyeti ve Batıdan Farkı ▫ Eski Çin’de Bilimsel ve Teknolojik Paradigma ▫ Çin’in Teknolojik Başarıları ve Kaçınılmaz Durgunluk İslam Dünyasında Akli Bilimler ve Teknoloji • Hem Hıristiyanlık hem de Müslümanlık açısından bir İnanç Çağı (Age of Faith) olan Orta Çağ’da, Batı Avrupa’nın kendini bulma aşamasına kadar bilimin öncülüğü ve patronajı İslam dünyasında kalmıştır. Sarton, İslam’ın bilimsel başarılarını kabul eden ilk tarihçilerden biri olmakla birlikte, o da 11. Yüzyıldan sonra hızlı bir çöküş yaşandığını ifade etmektedir. • Bu çöküşe kadar ve hatta daha ilersinde, İslam Bilimi, başlıca matematik, astronomi ve tıp alanlarında olmak üzere bugün coğrafya, fizik, kimya ve biyolojinin kapsamına giren birçok alanda varlık göstermiştir. • “Müslümanların aritmetiğe en önemli katkısı, dokuz Arap rakamı ve bir noktayla gösterilen sıfırla Hint sayı sistemini getirmiş olmalarıdır. El Harezmi’nin (al-Khwarizmi) Hint sayılarını konu alan ve bir çok Latince versiyonu bulunan elkitabı - ki başlığından `algoritma’ terimi türetilmiştir - İslam (ve dolayısıyla Batı) cebirinin temellerini atmıştır. Hicri 210/Miladi 875 tarihinde yazılmış “El-Cebr ve’l-Mukabele” (terimlerin yerini değiştirme ve yok etme anlamına gelir) adlı eser, Batı dünyasında 17. Yüzyılın başlarına dek okutulmuştur. Türkçe “cebir”, Avrupa dillerindeki “Algebra” terimi buradan gelmektedir. İslam Dünyasında Akli Bilimler ve Teknoloji • Uzun bir süre sadece bilim değil, teknoloji alanlarında da, Batı Asya, Kuzey Afrika ve İspanya’da (Endülüs) pek çok yerleşik toplum yaratan İslam Medeniyetinin kalıcı teknolojik başarılarından da söz etmek gerekir. • Hint ve Yunan düşüncesini alıp daha ileri götürme ve bunun Batıya öğretilmesi dışında İslam Dünyası’nın, teknoloji alanında da ileri olduğu anlaşılmaktadır. • Orta Çağ’da, “Batı’nın, teknolojik olarak, Doğu’ya verebileceği çok az şey vardı; teknoloji hareketi öteki yöndeydi. İslam tekniklerinin Avrupa tarafından adaptasyonu, alkolden alembike kadar pek çok Arapça kelime ve türevlerinin Avrupa dillerine geçmesiyle de kendini belli eder. • Geç Orta Çağ’da, bilimsel konularda pek çok Arapça eserin Latince’ye çevrilmesine karşın...ne yazık ki, teknoloji alanında bununla karşılaştırılabilecek bir faaliyet yoktur; doğrudan Arapçadan yapılmış çeviriler son derece nadirdir. Ders İçeriği • Giriş – Ortaçağ’da Avrupa ve Avrupa-Dışı Toplumlarda Bilim ve Teknoloji • Ortaçağ Avrupa Toplumunda Bilim ve Üniversite ▫ Ortaçağlarda Avrupa Toplumu ▫ Ortaçağ Potası-”Yunan-İslam-Latin” Bilim ve Düşüncesi ▫ Üniversitelerin Doğuşu • İslamda Bilim ve Teknoloji ▫ Arap mı İslam mı Ortaçağ Bilimi mi? ▫ İslam Dünyasında Akli Bilimler ve Teknoloji ▫ Osmanlının Bilim ve Teknolojide Geri Kalma Sorunu • Çin’de Bilim ve Teknoloji ▫ Çin Medeniyeti ve Batıdan Farkı ▫ Eski Çin’de Bilimsel ve Teknolojik Paradigma ▫ Çin’in Teknolojik Başarıları ve Kaçınılmaz Durgunluk Osmanlının Bilim ve Teknolojide Geri Kalma Sorunu • Osmanlı Devleti, İslam Dünyasında bilim ve teknolojinin durgunlaştığı ve hatta hızla gerilediği 14. Yüzyılda ortaya çıktı. 13. Yüzyıldaki büyük Moğol istilası, Anadolu’nun ve Mezopotamya’nın ekonomik ve kültürel alt yapısını temelden sarsmış, günümüze kadar gelen sonuçlar bırakmıştır. • Bunun ötesinde, Osmanlıların tedricen devraldığı Doğu Roma İmparatorluğu da, tarihte, bilimsel ve teknolojik katkılarıyla bilinen bir medeniyet bölgesi değildi; hatta Başkent, Konstantinopolis’in sakladığı eşsiz Antik Yunan yazmaları ve diğer bilgiler, ancak, İstanbul’un alınmasından sonra getirildiği Rönesans İtalya’sında önemli açılımlara neden olmuştu. • Yine de, bin yıl boyunca, Batı Roma’da olduğu gibi, (Roma şehri dahil) Bizans’ta da, bilim ve teknolojinin canlanmasına, yeniden üretilmesine yol açmamıştı; Osmanlı Toplumunda da böyle bir hareket yaratamadı. Osmanlının Bilim ve Teknolojide Geri Kalma Sorunu • Avrupa’nın tek İslam devleti olan Osmanlı’nın bilim ve teknolojisine ilişkin bir kitapta, farklı bir medeniyet çevresi oluşturan İslam’ın bilim geleneği üzerinde kısaca durmak, Batı’nın Orta Çağ diye adlandırdığı çok uzun bir dönemde, her bakımdan gelişmiş İslam Medeniyetinin ve onun bir parçası haline gelmiş Türklerin, daha sonra hemen her alanda, özellikle de bilim ve teknolojideki geri kalış nedenlerini anlamak bakımından gerekli olmaktadır. • Çünkü Türk kavimleri, 8. ve 9. Yüzyılda, şamanistik geleneklerini terk ederek bu medeniyet çevresine kitlesel olarak katılmışlardır. Osmanlının Bilim ve Teknolojide Geri Kalma Sorunu • Bu olay, aynı zamanda, Türk kökenli yarı göçebe toplulukların yerleşik düzene geçmeleri, daha doğrusu yerleşik şehir düzeniyle tanışmalarıyla eşzamanlıdır. • Pek tabii ki, çok ayrı ve çetin bir konu olan, Türk topluluklarının sosyo-kültürel gelişmelerini ve modern çağlarda geri kalış nedenlerini bu kısa bölüm içinde araştırmak ve sonuçlandırmak mümkün değildir. • Ayrıca, bu konu sadece Türkler için değil, genel geri kalmışlık olgusu çerçevesinde, diğer “geri ve gerilemiş toplumlar” açısından da herkesi tatmin edebilecek, tarihi ve bilimsel (ekonomik, sosyolojik) kesin çözümlere ulaşmış değildir. Osmanlının Bilim ve Teknolojide Geri Kalma Sorunu • Avrupa ve doğal olarak, Orta Asya Türkleri, Çinlilerden pek çok yeniliği öğrendiler. • Türklerin de kendi buluşları oldu. Örneğin, Türk bilim tarihçisi Aydın Sayılı’ya göre, pamuktan kağıt yapımı önce bir İslam bölgesi olan Orta Asya’da, daha da belirgin bir yer olarak Semerkant’ta Türk kökenliler tarafından, 8. Yüzyıl ortalarında bulunmuş ve bu yeni usul tüm İslam Alemine buradan yayılmıştır. • Bu kağıdın üretimi, İslam’da bilimin ve öğretimin yaygınlaşmasını kolaylaştırmış, Eski Çağ bilgi hazinelerinin saklanarak, daha sonra,12. Yüzyılda Batı’ya transferini mümkün kılmıştır. Çin’de Bilim ve Teknoloji Not: 10. Hafta konuları bu bölüme kadar işlenmiştir. 11. Hafta bu konu ve kendimizi sınayalım soruları işlenmiştir. Ders İçeriği • Giriş – Ortaçağ’da Avrupa ve Avrupa-Dışı Toplumlarda Bilim ve Teknoloji • Ortaçağ Avrupa Toplumunda Bilim ve Üniversite ▫ Ortaçağlarda Avrupa Toplumu ▫ Ortaçağ Potası-”Yunan-İslam-Latin” Bilim ve Düşüncesi ▫ Üniversitelerin Doğuşu • İslamda Bilim ve Teknoloji ▫ Arap mı İslam mı Ortaçağ Bilimi mi? ▫ İslam Dünyasında Akli Bilimler ve Teknoloji ▫ Osmanlının Bilim ve Teknolojide Geri Kalma Sorunu • Çin’de Bilim ve Teknoloji ▫ Çin Medeniyeti ve Batıdan Farkı ▫ Eski Çin’de Bilimsel ve Teknolojik Paradigma ▫ Çin’in Teknolojik Başarıları ve Kaçınılmaz Durgunluk Çin Medeniyeti ve Batıdan Farkı • Çin’de Bilim ve Medeniyet adlı büyük ansiklopedik eserin baş mimarı Joseph Needham: “Temel sorun, (17. yüzyıldan, Galileo zamanından beri bildiğimiz) modern bilimin niçin Çin’de ya da Hindistan’da değil de, sadece Avrupa’da geliştiğidir. Neden - 1. ve + 5. Yüzyıllar arasında Çin uygarlığı, doğaya ilişkin bilgileri güncel insan gereksinimlerine uygulamak konusunda Batı’ya göre daha başarılıydı?” diye sorarak bize yardımcı oluyor. • Çünkü, Çin Medeniyeti, Roma ile birlikte, eş-zamanlı sayılacak bir İmparatorluk kurmuş, bunu iç ve dış sorunlarına rağmen modern zamanlara kadar yaşatmış iken, Roma parçalanmış ve üstünde, birbiriyle sürekli çatışan, birleşen, dağılan, nitelik değiştiren siyasisosyal birimler yaratmıştır. Ancak, Avrupa toplumları kendi coğrafyalarında, önce toparlanıp, sonra diğer coğrafyalara açılırken, Çin içine kapanarak, enerjisini, kendi içyapısını korumaya, kendi tanımındaki bir bilimin ve pratik hayatın tekniklerini geliştirmişti. Çin Medeniyeti ve Batıdan Farkı • Eğer, Bilim ve Sanayi Devrimleri öncesi temel alınırsa, Çin gemi yapımından seyrüsefere değin pek çok teknik ve doğa bilimi alanlarında Avrupa’dan öndeydi ve piyasaların büyüklüğü de göz önüne alınırsa, Çin’de bir Teknolojik Devrimin doğması büyük bir olasılıktı. • Bu “durmanın” ya da “ileriye gidememenin” nedeni, bilim ve teknoloji tarihiyle uğraşanların başlıca “dert”lerinden biridir. • Çin, bu “homeostatik” yapısını, 19. Yüzyıl ortasından 20. Yüzyıl ortasına kadar süren Avrupalı ve Asyalı (Japon) emperyal yırtıcıların (predator) saldırılarına ve kanlı iç savaşlara rağmen korumuş, 20. Yüzyıl son çeyreğinde, iktisadi kalkınmasının hızlanması ile bu kez, modern bilim ve teknolojide, hızla ön sıralarda yerini almaya başlamıştır. Çin Medeniyeti ve Batıdan Farkı • Batının temel paradigması, anlama-bilme eylemini, bir şeyleri yani doğayı, insanı veya toplumu değiştirmek, hakim olmak için istiyordu. Çin’de, birlikte-yaşam (symbiosis) çok güç erişilen bir kararsız dengeydi; hemen başka bir boyutta kurulmak için bozuluyordu. • Üretim, doğa şartları ve seçilen temel ürün (pirinç) nedeniyle emekyoğundu ve büyük sayıda insanın, toplu olarak, kolektif bir mülkiyet (toprak-sulama kanalları vb.) üzerinde ahenkli çalışmasını gerektiriyordu. Üretim ve bölüşüm kararları alan merkezi yönetim (bürokrasi) de, önceliği yeni topraklar elde etmeye değil, mevcut insan stokunu elde tutmaya veriyordu. • İnsanlar ve doğaya hakimiyet akla-sabra dayalı bir süreç; toprak kazanımı mevcut toprakların daha iyi işlenmesine dayalı olunca da askerlik, Çin tarihi boyunca sivil yönetimden daha aşağıda olmayı kabul etti. Çinliler kılıcın (askerler) zafer kazanabileceğini, ancak logosun (aklın) bunu koruyabileceğine inanıyorlardı; fiziksel güçler geçici, moral güç ise kalıcıydı: “Çiçekleri çekerek büyütemezsiniz”. Çin Medeniyeti ve Batıdan Farkı • Batı, “çiçekleri çekerek hızlı büyütecek” bir bilim arayışındaydı. Her bilim, en saf olanı bile sonunda mühendisliğe dönüşmüş, üretimin ve daha da önce, siyasi-askeri yönetimin emrine girmişti. • Kaşiflerin “siyasi-askeri” bir rejim türü olan Feodalizmin içinden çıkması tesadüf değil, yeni topraklar elde etme şeklindeki bir iç-güdünün sonucudur. Batı, uzun Okyanus yolculukları için gemi yapım ve seyir teknolojilerini geliştirirken, bunlardan daha gelişmiş bir teknolojiye sahip olan Çinliler, tam 600 yıl önce, Amiral Ho yönetiminde, 1405’de başlayan uzak deniz seferlerini kısa sürede yasaklayıp, bir daha da müsaade etmediler. Çünkü, Çin devlet-siyaset paradigması Avrupa veya İslam’dan çok farklıydı. • Bu siyasi- sosyal birimler, ister küçük feodal bir beylik, ister bir imparatorluk olsun, sürekli büyümeye, askeri-siyasi gücünü, nüfuzunu artırmaya kendi din veya ideolojisini yaymaya çalışır ve doğal olarak karşısına çıkan diğer güç veya güçlerle çatışma halinde bulunurdu. Oysa, Çin kendi içinde savaşırken bile bir doğal sınır çizmiş, bu sınırın en zor savunulan Kuzey-Batı yönüne de, zaman içinde gelişen-uzayan bir duvar, “Çin Seddi” inşa etmişti. • Bunun anlamı şuydu: “Ben bu sınırlardan taşmayacağım ve benim elemanlarım, insanlarım da buna uyacak ama, dışarıdan bir müdahale de kabul etmem”. Çünkü, Konfüçyüs felsefesi, dünya hakimiyetini değil, insan ve tabiat arasında; insanların kendi arasında büyük “armoni veya uyumu” (da tong) arıyordu. Ders İçeriği • Giriş – Ortaçağ’da Avrupa ve Avrupa-Dışı Toplumlarda Bilim ve Teknoloji • Ortaçağ Avrupa Toplumunda Bilim ve Üniversite ▫ Ortaçağlarda Avrupa Toplumu ▫ Ortaçağ Potası-”Yunan-İslam-Latin” Bilim ve Düşüncesi ▫ Üniversitelerin Doğuşu • İslamda Bilim ve Teknoloji ▫ Arap mı İslam mı Ortaçağ Bilimi mi? ▫ İslam Dünyasında Akli Bilimler ve Teknoloji ▫ Osmanlının Bilim ve Teknolojide Geri Kalma Sorunu • Çin’de Bilim ve Teknoloji ▫ Çin Medeniyeti ve Batıdan Farkı ▫ Eski Çin’de Bilimsel ve Teknolojik Paradigma ▫ Çin’in Teknolojik Başarıları ve Kaçınılmaz Durgunluk Eski Çin’de Bilimsel ve Teknolojik Paradigma • Doğal olarak, toplumsal bir işlevi olan bilimin, o toplumun ana paradigması dışında çalışması düşünülemez. Geleneksel toplumlarda bu paradigma bir din-kült-felsefe sistemi içinde kurulmakta veya paradigmayı bu sistem oluşturmaktadır. Bu genel yaklaşım Batı için geçerli olsa da, Batıdaki fark, bilim-felsefe ve din ayrımının, özellikle tek tanrılı semavi dinlerin çıkışıyla belirginleşmesidir. • Eski Çağın “antropo-morfolojik” yani insan şekilli tanrılar kozmosu, tanımlanamayan bir “öz”e dönüşünce, özellikle Hıristiyanlık, Platon ve Aristoteles’i içselleştirmiş; bu filozoflar, Aziz Augustine, Aziz Thomas gibi büyük Kilise düşünürleri yoluyla dinsel düşünce-inanç sistemini etkilemişlerdir. Oysa, Uzak Doğu’da ve (kısmen)Hindistan’da, filozofların düşüncesi bizzat din haline gelmiş; her şeyi ve tabii, Doğayı yaratan tektanrı merkezli semavi dinler burada doğmamıştır. Doğayı anlamaya çalışan bir felsefe yöntemi toplumun (devletin) ideolojisi-dini haline gelince, bu toplumlarda din-bilim çatışmasının, tanım gereği, ortaya çıkmaması doğal karşılanabilir. Eski Çin’de Bilimsel ve Teknolojik Paradigma • Pek tabii ki, tüm Uzak Doğu bilim ve felsefesini, başlıklar şeklinde bile, buraya taşımam mümkün değildir. Aslında buna gerek de yoktur. Asıl önemli olan, bu gelişmelerin bir yerde durması/durdurulmasının nedenleri ve sonra da, bir toplum hayatına göre kısa sayılacak sürelerde, (Japonya’da 19. Yüzyılın, Çin’de 20. Yüzyılın ikinci yarısında) bilim ve teknolojide, Batıyı yakalama ve hatta bazı alanlarda geçme süreçlerinin dinamiklerini anlayabilmektir. • Uzak Doğu felsefesinin (Japonya ve Kore de aynı medeniyetin üyeleridir), doğaya ve dolayısıyla bilim ve teknolojiye bakışı, tanımı gereği, Batıdaki hakimiyet ve “iradi” değişim paradigmasını benimsemez. Birlikte yaşam gereği, temeldeki Yin ve Yang güçlerinin karşıtlıklarından bilinçli biçimde yararlanarak, fazla değişmeyen bir toplum yapısını, iç ve dış güçlere karşı “sibernetik” korumasını yapmaya çalışır. Ancak, sistemin gereği, bireylerin olmadığı bu toplumlarda, stratejik kararlar, merkezi bürokrasi yani Çin Konfüçyüs felsefesinin kurucuları ve savunucuları tarafından alınacaktır. Ders İçeriği • Giriş – Ortaçağ’da Avrupa ve Avrupa-Dışı Toplumlarda Bilim ve Teknoloji • Ortaçağ Avrupa Toplumunda Bilim ve Üniversite ▫ Ortaçağlarda Avrupa Toplumu ▫ Ortaçağ Potası-”Yunan-İslam-Latin” Bilim ve Düşüncesi ▫ Üniversitelerin Doğuşu • İslamda Bilim ve Teknoloji ▫ Arap mı İslam mı Ortaçağ Bilimi mi? ▫ İslam Dünyasında Akli Bilimler ve Teknoloji ▫ Osmanlının Bilim ve Teknolojide Geri Kalma Sorunu • Çin’de Bilim ve Teknoloji ▫ Çin Medeniyeti ve Batıdan Farkı ▫ Eski Çin’de Bilimsel ve Teknolojik Paradigma ▫ Çin’in Teknolojik Başarıları ve Kaçınılmaz Durgunluk Çin’in Teknolojik Başarıları ve Kaçınılmaz Durgunluk • Çin’in M.Ö. 1. Binden başlayıp günümüze gelen, neredeyse kesintisiz medeniyeti tarihte tek örnektir. • Bu medeniyeti eşsiz kılan özellikler hem teknik başarılarının hem de bilimsel teknolojik durgunluğunun nedenlerini oluşturmaktadır. Çin’de Matematik • Chiu-chang suan-shu Çin matematik klasiklerinin en önemlisidir ve özü itibariyle uygulamalı pratik çözümlere yönelmiştir. Bu eserde soyut, sistematik ispatlar yani saf matematik teorem ve problemleri ele alınmamıştır. Çin’de matematik bürokrasi ve alimler arasında hiçbir zaman yüksek bir statüye ulaşmamış, felsefi yanı çok zayıf sırf bir teknik olarak muamele görmüştür; küçük memurların, ölçüm, vergi toplama, muhasebe işlerinde kullandığı teknik bilgilerdi. • Hesaplama işleri için, önce, hesap çubukları (counting rods) ve sonra “abaküs” kullanılmaya başlandı. Abaküs, cebirsel problemleri de çözebiliyordu. Çinliler, siyah ve kırmızı renkli hesap çubuklarıyla negatif sayıları bile kullanabiliyorlardı. (Batı’da bile negatif sayılar 14. Yüzyıla kadar bilinmedi). Bu çubuklarla, Çinliler, 3. Yüzyılda, “quadratik ve kübik denklemleri” ve Pi sayısını Dünya’nın geri kalan kısmından daha doğru çözebiliyordu...Bu geleneksel hesaplama yöntemi Çin matematiğindeki kesin ispatların olmamasından doğan boşluğu dolduruyordu. Bu hesaplama elle yapılıp söylendiği için sonuçların yazılı hale gelmesi, Cizvitlerin Batının matematiğini ülkeye getirmesine kadar görülmedi. 3 Temel Alan: Kağıt, Matbaa ve Barut • Çinliler teori geliştirmekten çok elle tutulur, görünen başarılara önem verdikleri için teknoloji alanında bir avantajları vardı ve bir çok temel alanda Avrupa’yı geçtiler. • Bu alanlardan üçü, kağıt, matbaa ve baruttur. • Kağıdın elyaflı maddelerden yapılması M.Ö. 2. Yüzyıla kadar iner. Bu icadın İslam dünyasına ulaşması (veya Müslümanların Çin sınırlarına dayanması) 8. Yüzyılı, Avrupa’ya ulaşması ise 13. Yüzyılı bulur. • İlk blok baskı 770’de Japonya’da yapılmıştır (tahtaya oyulmuş yazılar). • Çin’deki ilk baskı kitap 868 tarihine isabet eder. • Harflerin ayrı ayrı dizilmesiyle oluşan sayfa baskısı ilk kez 11. Yüzyılda yapılmışsa da, Çin karakterlerinin Avrupa Alfabeleri gibi az sayıda (30 civarında) değil, çok sayıda (5 bin kadar) olması bu tür kitap basımını güçleştirdi. • Sui Döneminden itibaren baskılı kitaplar halk arasında yayılmaya başladı. Bunlar daha çok, bürokratik devlet sınavlarına hazırlanan memur adaylarına ansiklopedik ve tarihi-yasal bilgiler veren metinlerdi. • Çin’de ezberlenmesi gereken metinlerin uzunluğu 570.000 kelimeye ulaşıyordu. Adaylar bu metinleri okuyup, ezberleyerek sınavlara hazırlanıyorlardı. (Bir anlamda İslam’daki Kur’an hıfzına benziyordu.) Kağıt ve Matbaanın Çin ve Batıdaki Etkileri Arasındaki Farklılık • Tuhaf olan, basılı (ucuz) kitap okuma imkanı olmayan, sadece pahalı ve nadir el yazmaları ve şehirden şehre, manastırdan manastıra seyahat ederek bilgi arayan Batının entelleri ile Çinli entel arasındaki davranış farkıdır. • Çin’de kağıt ve basılı kitap yenilikleri durduran bir etki yaratırken, aynı materiyal Batı’da bilimsel dergiler, tartışma kitapları, eski bilgilerin eleştirel bir şekilde yeniden okunmasını ve yepyeni teoriler doğmasını sağladı. Oysa Çin’de, bu kitaplar, yeni bilgi aranmasını önleyen, “her doğru bilgiyi” sunan araçlardı. Tabii, yenilikler ve yenilikçiler de sistemin hiç sevmediği unsurlardı. Barut • Üçüncü icat barut, 10. Yüzyıldan önce biliniyordu. Çin ordularının, 13. Yüzyılda top ve el bombası (resme bakın) kullanmalarına rağmen, niçin bunu askeri-stratejik bir araç olarak sistematik hale getirmedikleri, geliştirmeye devam edip Avrupa gibi, dünya egemenliğine soyunmadıkları açıkça cevaplanabilen bir soru değildir. 13.yy’da Çin’de El Bombası Örnekleri Çin’in Niçin Dünya Egemenliğine Soyunmamıştır? Manyetizm-Pusula Kendimizi Sınayalım 1) Aşağıdakilerden hangisi Avrupa’nın Ortaçağında bilimlerin kaynağını en iyi ifade eder? • a. Ayasofya Kütüphanesi • b. Hindistan • c. Roma • d. İslami tercümeler • e. Miletos CEVAP: d 2) Aşağıdakilerden hangisi İslam biliminin kökenlerini en iyi açıklar? • a. Atina Akademisi • b. Hindistan • c. Helenistik bilim külliyatı • d. Suriye • e. İskenderiye CEVAP: c 3) İslam, 15. Yüzyıla kadar, Avrupa’ya üstünlüğünü aşağıdaki bilimlerden hangisinde sürdürmüştür? • a. Astronomi • b. Cebir • c. Kimya • d. Zooloji • e. Tıp CEVAP: b 4) Aşağıdakilerden hangisi Avrupa’nın ilk üniversitelerinde okutulmazdı? • a. Mühendislik • b. Tıp • c. Hukuk • d. Teoloji • e. Mantık CEVAP: a 5) Aşağıdakilerden hangisi Osmanlıların bilim ve teknolojide geri kalış nedenlerinden değildir? • a. Osmanlı Devletinin mali imkanlarının fazla ol• maması • b. Osmanlı Devleti kurulduğunda İslam’da bilimsel gelişme zaten durmuştu • c. Roma gibi İstanbul da hiçbir zaman bilim merkezi olmamıştı • d. Ulemanın akli bilimlere sırt çevirmesi • e. Medreselerin sayılarının azlığı CEVAP: a 6) Aşağıdakilerden hangisi Çin medeniyetinin paradigmasını en iyi ifade eder? • a. “Medeniyetler duvar çekerek korunur” • b. “Çin medeniyetini askerler kurdu ve korudu” • c. “Konfüçyüs Öğretisi” • d. “Budizm Öğretisi” • e. “Çiçekleri çekerek büyütemezsiniz” CEVAP: c 7) Aşağıdakilerden hangisi Çin’de demir üretiminin Avrupa’nın önünde olma nedenlerinden biri değildir? • a. Kalay madenlerinin azlığı • b. Bakır madenlerinin kıtlığı • c. Gemiciliğin yaygınlaşması • d. Kuruluştaki askeri talep • e. Ormanların bolluğu CEVAP: c 8) Aşağıdaki unsurların hangisi Çin gemiciliğinde olmayıp, Avrupa gemiciliğinde veya gemicilerinde mevcuttur? • a. Pusula • b. Gemi gövdesine bağlı dümen • c. Gemilerin büyüklüğü • d. Kişisel girişimcilik • e. Yelkencilik CEVAP: d 9) Aşağıdakilerden hangisi Avrupa’nın Doğusu ve Batısı arasında bilim ve teknolojiye bakış açısından temel farklardan biri değildir? • a. Din (Kilise) ile Üniversite çekişmesi • b. Doğayı denetim altına almak • c. Bilgiyi teknolojiye çevirmek • d. Bürokrasinin bilime karşı anlayışlı olmaması • e. Doğayı anlamak CEVAP: c